dergi 1 k - Askander

Transkript

dergi 1 k - Askander
ASKAN-DER
1
ANADOLU SANAYİSİNİ KALKINDIRMA VE GİRİŞİMCİLİK DERNEĞİ
Yerel Süreli Yayın
1. SAYI
2014
ISSN: 2148 - 5526
2010 Yılında, Azimle ve Şevkle Çıktığımız Bu Yolda
Bugünlere Gelmenin Mutluluğunu Yaşıyoruz
Üniversite - Sanayi İşbirliği
ve Teknolojik Üretim
10. Kalkınma Planında
KOBİ’ler Odak Noktası
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığından KOBİ’lere Tam Destek
Ahilik Haftası
Ahilik Felsefesi
www.askander.org.tr
2
www.askander.org.tr
3
www.askander.org.tr
5
4
Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız.
Çalışmaların en yükseği budur.
SUNUŞ
Sayın okurlarımız... ASKAN-DER olarak çeşitli projelerin
hazırlığı içerisindeyiz. Bunlardan biri de sanayi-siyaset-üniversite arasında işbirliği sağlamaya yönelik olan AKSAN Koop
Projesi. AKSAN Koop Projesi’nin amaçlarından bir tanesi sanayi-siyaset-üniversite işbirliği süreçlerinde ilgili bakanlıklar
ve kuruluşlar ile ortaklaşa çalışarak, girişimcilik ve inovasyon
konusunda sanayicilere destek sunmaktır. Bu proje kapsamında kurduğumuz AKSAN Kooperatifinin başlıca faaliyetleri,
Türkiye’de üniversite öğrencileri için inovasyon programlarının geliştirilmesini destekleyen bir bilgi merkezi olarak hizmet
vermek, KOBİ’lerin araştırma projelerinde sanayi-üniversite
ortaklıklarını kolaylaştırmak, Türkiye’de üniversiteler ile KOBİ’ler arasında köprü fonksiyonu görmektir.
Türkiye’nin ekonomik ve sosyal refahı, refah üreten işletmelerine bağlıdır. Yakın tarihin
sürekli artan küresel rekabeti,
mali kriz ve uluslararası istikrarsızlıkların etkileri; KOBİ’lerin
karşılaştıkları zorluklardan sadece birkaçıdır. Üniversiteler,
sanayinin başarısını destekleyen merkezi bir role sahip ulusal
bir kaynak olmalıdır.
Yıl: 1 – Sayı: 01 – 2014
ISSN: 2148 - 5526
ASKAN-DER Derneği Adına Sahibi
Zafer EROĞLU
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Dr. Erol KODAK
Yayın Danışmanı
Mehmet TELLİOĞLU
Yayın Koordinatörü
Murat Osman VANLI
Ülkenin gelişmesinde ana
stratejileri kapsayan entegre
bilim, sanayi ve teknoloji politikası AK Parti hükümetlerince
oluşturulmuş ve uygulanmaya başlamıştır. Ayrıca, Türkiye son
on iki yılda sanayi-üniversite işbirliğinde büyük bir ilerleme
kaydetmiştir. 2023 hedeflerine ulaşmak için, yerel üniversite
kaynaklarına erişim, öğrenci projeleri ve ortak Ar-Ge çalışmaları, üniversite-sanayi işbirliği, teknoloji transferi ve üniversite
doğumlu buluşların ticarileştirilmesi çalışmalarında AKSAN
gibi sanayinin içinden gelen STK’lar etkili bir aktör olmalıdır..
Birçok ülkede inovasyon ulusal kalkınmanın merkez teması
olurken giderek daha belirgin hale gelmektedir. AKSAN olarak,
KOBİ’lerin inovasyon ihtiyacına katkı sağlamak için öğrenim
hibe mekanizması vasıtasıyla destek sağlanması gerektiği düşünülmektedir. Bu çerçevede, üniversiteler kendi misyonlarına,
hedeflerine ve vizyonlarına göre önceliklerini tanımlamak ve
bu tür sanayinin rekabet edebilirliğine, bilim ve teknoloji katkısı, işletmelerde yüksek lisanslı personelin istihdam edilebilirliği
ve özel iş becerileri gereksinimleri gibi alanlarda faydalar sağlayabilirler. ASKAN-DER olarak ülkemize ve sanayicimize faydası olacağını düşündüğümüz her türlü konuyu araştırarak ülke
sanayisini hep bir adım ileri taşıma gayreti içerisinde olacağız.
Dr. Erol KODAK
ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başk. Yard.
Yazı İşleri Müdürü
www.askander.org.tr
ASKAN-DER Anadolu Sanayisini Kalkındırma
ve Girişimcilik Derneği
Yönetim Kurulu
Zafer EROĞLU (Başkan)
Zeki ŞANAL (Başk. Yard.)
Erol KODAK (Başk. Yard)
Murat Osman VANLI (Gn. Sekreter)
Kemal TÜRKOĞLU (Üye)
Serhat PEKEŞ (Üye)
Ahmet MURAT (Üye)
Ahmet Ünal (Üye)
Denetim Kurulu
Taner ÖZMEN
Mahmut EFE
Eyüp PERÇİN
Grafik Tasarım Reklam Rezervasyon
Medya Reklam Tanıtım Bilişim Yayıncılık Ticaret
Cevat Dündar Cad. Kavacıklı İş Mrk. 17. Blok
Kat: 3 No: 28 Ostim / ANKARA
Tel: 0 312 232 57 06
Faks: 0 312 231 57 16
www.mrtbilisim.com
Yayın İdare Adresi
1354. Cad. Fora İş Mrk. Kat: 2 No: 138 / 104
İvedik OSB / ANKARA
Tel: 0 312 394 60 56
Faks: 0 312 394 60 59
Basım Yeri
Aydan Yayıncılık
Alınteri Bulvarı 1262 Sk. No: 4 Ostim / ANKARA
Tel: 0 312 354 46 27
Faks: 0 312 385 39 23
www.aydanyayincilik.com
Dergide yazılan yazıların sorumluluğu yazarlara,
reklamların sorumluluğu ise firmalara aittir.
www.askander.org.tr
6
[ İçindekiler ]
10
[ Başkan’ın Yazısı ]
ASKAN-DER’in
Emrullah İŞLER Ziyareti
16
Okurlarımıza Merhaba Derken
12
18
İşyerinde Psikolojik Taciz
İsmail AKGÜN
29
30
Isınmayan Eller
Kansızlık Nedeni Olabilir
34
44
[ Reklam İndeksi ]
Ön Kapak İçi-1 Commerce Center
Plusdoor
Akkent Paradise Garden
Yaşar Oto Lastik
Beyoğlu Konağı
Medical Park
Miroğlu Ahşap, Ambalaj, Nakliyat
Coşkunsel OSGB
Arka Kapak İçi Tek El Makina
Arka Kapak
Mebuskent
www.askander.org.tr
Genç İşadamı
Serhat PEKEŞ
52
40
SS Aksan Koop
Bir İslam Mücahidi
SEYYİD HÜSEYİN GAZİ
YDV’den
ASKAN-DER
Ziyareti
Limited-Anonim
Şirket Değişikliğinin
Avantajları ve Usulü
İvedik OSB Başkanı
Hasan GÜLTEKİN’e
Plaket
Oğultürk Pano
Sayın ASKAN-DER üyeleri...
Bundan tam 4 sene önce çıktığımız bu
virajlı yolda katettiğmiz mesafebugun
itibariyle bir olgunluk aşamasına gelmiş
bulunmakta , bu bağlamda dergimizin
ilk sayısını çıkarmanın mutluluğunu yaşadığımızı bilmenizi isterim.
Mükerrem ŞAHİN
Üniversite-Sanayi İşbirliği
ve Teknolojik Üretim
Nedim YAMALI’nın
Sanayicileri Ziyareti
42
3
9
17
27
31
37
41
43
55
BAŞKAN’IN YAZISI
Dergimizin İlk Sayısı ile
10. Kalkınma Planında
KOBİ’ler Odak Noktası
6
38
ASKAN-DER’den
Zelkif KAZDAL’a Plaket
7
İSG Uzmanı
Meftune USTA ile
Röportaj
[ İçindekiler ]
Başkan’ın Yazısı
10. Kalkınma Planında KOBİ’ler Odak Noktası
ASKAN-DER’in Emrullah İŞLER Ziyareti
Üniversite - Sanayi İşbirliği ve Teknolojik Üretim
ASKAN-DER’den Zelkif KAZDAL’a Plaket
İşyerinde Psikolojik Taciz
Başkent ANKARA
AKP Ank İl Başkanı YAMALI Sanayicilerle Birarada
Isınmayan Eller Kansızlık Nedeni Olabilir
Bir İslam Mücahidi Seyyid Hüseyin Gazi
Limited - Anonim’ Dönüştürülmesinin Avantajları
İvedik OSB Başkanı Hasan Gültekin’e Plaket
YDV’den ASKAN-DER’e Ziyaret Genç İşadamı Serhat PEKEŞ
10 Kasım, ATA’sız 76 Yıl
Ahilik Felsefesi
İSG Uzmanı Meftune USTA ile Röportaj
KOBİ’lere Tam Destek
Sayfa 5
Sayfa 6
Sayfa 10
Sayfa 12
Sayfa 16
Sayfa 18
Sayfa 22
Sayfa 29
Sayfa 30
Sayfa 34
Sayfa 38
Sayfa 40
Sayfa 42
Sayfa 44
Sayfa 46
Sayfa 48
Sayfa 52
Sayfa 56
Çeşitli projelerle sanayici ile devamlı
işbirliği içinde ve temas halinde olan
ASKAN-DER, yapı olarak dinamik olmayı ve sorunlara pratik çözümler
üretmeyi kendine amaç edinmiştir.
Dernek üyelerimize bir iş ortağı kadar
yakın, sorunları için de etkili bir çözüm olmayı sürdürecektir..
ASKAN-DER olarak öncelikli hedefimiz ASKAN-DER üyelerinin ticari gelişimlerine destek olmak, ihracat
potansiyellerini geliştirmek, ar-ge faaliyetlerine ve projelerine daha fazla
kaynak ayırmalarına destek olmaktır.
Ayrıca dernek üyelerimizin dış ticaret
ile ilgili pazar araştırması yapmalarına
katkıda bulunarak ürünlerinin tanıtılması ve sertifikasyonu ile ilgili çalışmalar yapmaktır. Üyelerimizin ihtiyaç
duyabileceği kaynak ve devlet desteklerini hazırlamalarına yardımcı olarak
gerekli rapor ve dosyalar sağlanması ve
onları ticari hayatlarında yalnız bırakılmaması nihayi hedeflerimizdendir.
ilçesine bağlı Saray Mahallesi’nde bulunmaktadır. Tem
otobanına Akıncı Kavşağı ile bağlanmakta olan arsamız kavşağa yaklaşık 1500 metre uzaklıktadır. Bölge;
Gimat, Keresteciler Sitesi, Saraykent Toplu İşyeri Kooperatifine yakın olmasıyla birlikte, bölgede irili ufaklı
300’e yakın fabrika ve işyeri bulunmaktadır. Ankara
lojistik bölgesine de yakınlığı itibariyle hem lojistik
amaçlı hem de sanayi bölgesi olarak kullanılabilme
özelliği bulunmaktadır.
ASKAN-DER bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da yanınızda olmaya devam edecektir. Ülke kalkınmasındaki en önemli unsurun üretim olduğu bilincini
taşıyan, sanayicimizin ihtiyaç duyduğu her konuda yardımcı olabilecek çözümler üreterek siz sanayici dostlarımızla birlikte ülkemizin dünya sanayisinden daha
fazla pay almasına imkan sağlamak için durmadan çaYaptığımız projelerden bir tane- lışmaya devam edeceğiz.
si olan Aksan-Koop Toplu İşyeri Yapı
Üreten Türkiye’nin dışa bağımlılığı yani bir anlamda
Kooperatifi için arsamız satın alınarak
gerekli yasal süreçleri tamamlama ekonomisinde de tam bağımsızlığını kazanması adına
aşamasına gelinmiştir. Arsanın bu- yapabileceğimiz en iyi şeyi yapmak yani “üretim” faklunduğu bölge Ankara-İstanbul yönü- törünü üstlenen sanayicimizin her zaman yanındayız
nün gidişe göre sağ tarafında, Kazan ve yakınındayız. Saygılarımla
www.askander.org.tr
8
9
[ KOBİ ]
10. Kalkınma Planında
KOBİ’ler Odak Noktası
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘’Güçlü ve Dengeli Büyüme için Yapısal Dönüşüm’’
başlığıyla Onuncu Kalkınma Planı kapsamında öncelikli dönüşüm programlarına ilişkin
eylem planlarını açıkladı.
Davutoğlu, temel hedefin ülkedeki
verimliliği artırmak, öngörülebilirliliği
ve sürekli kalkınmayı teminat altına
almak ve hesap verilebilirliliği güçlendirmektir olduğunu söyledi.
Öncelikli sektörlerin kuluçka merkezlerini geliştireceklerini belirten
Başbakan Davutoğlu: “Öncelikli sektörlerde teknolojik ürün yatırımlarını
ve prototip geliştirme süreçlerini destekleyeceğiz. Enerji, sağlık, havacılık,
uzay, otomotiv, raylı sistemler, bilişim
ve savunma gibi öncelikli sektörlerde
teknolojik ürün yatırımlarını destekleyeceğiz. Sanal ve gerçek ortamlarda
kamu-üniversite-sanayi işbirliği platformları oluşturacağız. Ülkemizde akredite test altyapısını güçlendireceğiz.
“
Öncelikli sektörlerde teknolojik ürün
yatırımlarını ve prototip geliştirme süreçlerini
destekleyeceğiz. Enerji, sağlık, havacılık, uzay,
otomotiv, raylı sistemler, bilişim ve savunma
gibi öncelikli sektörlerde teknolojik ürün
yatırımlarını destekleyeceğiz. Sanal ve gerçek
ortamlarda kamu-üniversite-sanayi işbirliği
platformları oluşturacağız. Ülkemizde akredite
test altyapısını güçlendireceğiz.
www.askander.org.tr
”
Araştırma merkezlerini özel sektörün kullanımına daha fazla açacağız.
KOBİ’ler başta olmak üzere girişimciler ve yatırımcılar arasındaki ağlar ile
mentörlük hizmetleri gibi mekanizmaları merkezi ve yerel düzeyde geliştireceğiz. Girişimcileri desteklemek
için finansman eksiğinin en çok hissedildiği erken aşamaya yönelik bir fon
koyacağız, bu son derece önemlidir. Erken aşamada girişimcileri desteklediğimiz zaman daha sonraki aşamalarda
önemli atılımlar yapmasına da zemin
hazırlamış oluyoruz.
likçi girişimciliği desteklemek amacıyla kuluçka
merkezleri ve hızlandırıcılar koyacağız. Enerji,
sağlık, havacılık, uzay, otomotiv, raylı sistemler,
bilişim ve savunma teknolojileri başta olmak
üzere kümelenme çalışmalarını destekleyeceğiz. Fikri ve sınai haklar konusunda ticarileştirmeyi destekleyecek düzenlemeler yapacağız.
Bu yolla 2018 yılına kadar öncelikli sektörlerdeki
ürün ve marka sayımızı artıracağız ve rekabet
gücümüze ivme katacağız.” dedi. Kamu alımlarında yerli firmalara öncelik verilmesi için
gerekli tüm çalışmaların ve hazırlıkların yapıldığını ifade eden Davutoğlu: “Kamu kurum
ve kuruluşlarında farkındalığı ve kapasiteyi
artıracağız. Uluslararası yükümlülüklerimizi
de dikkate alarak yüksek teknolojili ürünlerde
kamu alım garantili tedarik modelinin uygulanabilmesi için Kamu İhale Kanunu ve ilgili birincil ve ikincil mevzuatta gerekli düzenlemeleri
yapacağız. Yüksek teknolojili ürünlerde kamu
alım garantisine dayalı üretim yapılabilmesi
için ürün bazlı yerli tedarik modelleri geliştirecek ve uygulayacağız. Uygulamanın etkinliği için koordinasyon ve izleme mekanizmaları
kuracağız. Bu eylemlerle yerli firmalarım kamu
ihalelerinden daha fazla pay almasını sağlayacağız.” ifadelerinde bulundu.
KOSGEB, Dönüşüm Planının Önemli Bir Parçası
Onuncu Kalkınma Planı kapsamında öncelikli dönüşüm programlarına ilişkin eylem planlarında en önemli konularda yine KOSGEB’in
sorumlulukları ön planda yer alıyor. Yenilikçi
girişimcilerin ticarileştirme projelerin yönelik
destek sağlayabilecek kredi garanti mekanizması oluşturulması için Mevcut kredi garanti
mekanizması içinde yenilikçi girişimcilere proje
bazlı kredi garanti desteği sağlayabilecek bir fon
oluşturulacak.
Diğer yandan Teknoloji Geliştirme Merkezlerinin (TEKMER’ler) etkinliğini artırmak amacıyla
sistem yeniden yapılandırılacak. Girişimciliğin
en önemli noktalarından biri olan TEKMER’lerin
yapılanması ve sağlanan destekler gözden geçirilerek etkinleştirilecek ve yaygınlaştırılacak.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun üzerine vurgu
yaptığı öncelikli sektörlerde yenilikçi girişimciliği desteklemek amacıyla kuluçka merkezleri
ve hızlandırıcıların kurulması desteklenecek.
Yenilikçi girişimcilerin ticarileştirme
projelerine yönelik destek sağlayabilecek kredi garanti mekanizmasını oluşturacağız. Öncelikli sektörlerde yeni-
www.askander.org.tr
10
11
[ KOBİ ]
Öncelikli sektörlerde girişimciliği geliştirmek
amacıyla doğrudan özel sektör tarafından veya
özel sektör-kamu ortaklığında kurulan kuluçka
ve hızlandırıcı gibi yapılanmaların proje bazlı desteklenmesi amacıyla bir destek programı
oluşturulacak. Destek programı oluşturulurken
öncelikli olarak bir ihtiyaç analizi yapılacak.
Bunların yanında, KOBİ’lerde ticarileştirmeye yönelik insan kaynağı kapasitelerinin
artırılması sağlanacak ve Firmaların ticarileştirmeye yönelik kapasitesinin artırılması
amacıyla mentörlük mekanizması geliştirilecek ve uygulanacak. Bu çalışmalarla birlikte
Ar-Ge yapan firmaların teknolojik ürün ticarileştirmesine yönelik yetkinliklerinin artırılması amacıyla dönem boyunca eğitim, danışmanlık ve personel destekleri sağlanırken,
öncelikli sektörlerdeki firmalar başta olmak
üzere özel sektöre ticarileştirme konusunda mentörlük hizmeti sağlanmasına yönelik
mekanizma geliştirilecek ve dönem boyunca
uygulanacak. Mentörlük hizmeti sağlanacak
firmaların seçiminde, Ar-Ge projesini tamamlamış ve ticarileştirme aşamasında olanlara
öncelik verilecek.
www.kalkinma.gov.tr
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
12
13
[ Ziyaret ]
ASKAN-DER Yönetim Kurulu
Başbakan Yardımcısı Emrullah İŞLER’i
Makamında Ziyaret Etti
Askan-Der heyeti Bekir Bozdağ’dan boşalan Başbakan Yardımcılığına atanan
Ankara Milletvekili Emrullah İŞLER’i makamında ziyaret ederek hayırlı olsun
dileklerinde bulundu.
Yeni görevlerinin ülkeye, millete hayırlı olmasını dileyen ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı
Zafer EROĞLU ise, Türkiye’nin 2023 hedeflerini
açıklamasının birilerini ciddi şekilde rahatsız ettiğini belirterek, “Burada en büyük teselli kaynağımız milletimizin oynanan oyunun farkında
olması. Milletten gücünü alan ve aldığı destekle
hizmet eden AK Parti yoluna devam edecektir.
S
ayın Başbakınımız ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini bu göreve layık gördüğünü ifade eden Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Emrullah İŞLER, daha önce olduğu
gibi yeni sıfatı ile görevini en iyi şekilde yerine
getirmek için çalışacağını söyledi.
Memleket için, herkes için ellerinden gelen
gayreti göstereceklerini söyleyen Başbakan
Yardımcısı Emrullah İŞLER, “2012’de terörü
sahada mağlup eden Türkiye doğru ve yerin-
www.askander.org.tr
Bizim yegâne meşruiyet kaynağımız milletimizdir.” dedi. ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU, Başbakan Yardımcısı Emrullah İŞLER’e bir plaket vererek hayırlı olsun
dileklerini yeniledi. “Bu görevinizin Türk milletine hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz
ederim.” dedi. Daha sonra ASKAN-DER Yönetim
Kurulu ve üyeleri ile toplu fotoğraf çekildi.
de bir kararla 2013’te çözüm sürecini başlattı. Ülkenin kangren haline gelen sorunu olan
terörden ilelebet kurtulma girişimine küresel
güçlerin cevabı Gezi olayları ve 17 Aralık darbesi oldu. Rabbim utandırmasın, zor bir zamandan geçiyoruz. Biliyorsunuz ülkemizde şu
sıralar bir takım sıkıntılar yaşanıyor. İnşallah
biz AK Parti olarak milletimizin sağduyusuna
güveniyoruz. Milletimiz oynanan o oyunları
görüyor. Burada asıl hedefleri siyasi istikrar ve
ekonomik istikrarın bozulmasıdır.” dedi.
www.askander.org.tr
14
15
[ Makale ]
Üniversite - Sanayi İşbirliği ve
Teknolojik Üretim
Ülkemiz son yıllarda ekonomide hacimsel olarak bir büyüme yaşamaktadır. Bu
büyüme, her aşamada kendini göstermekte ve sanayi üretim endeksleri her
çeyrekte büyüme rakamları yayınlayarak bunu tespit etmektedir. Ekonomik
büyüklük tek başına kalkınmanın bir ölçüsü olarak görülmemelidir.
Ü
lkemiz ekonomisinin hacimsel olarak
büyümesinin lokomotifi inşaat ve konut sektörünün olduğu bilinmektedir.
Üretimin diğer bir büyük kalemi ise ithalata
bağlı ürünlerden oluşmaktadır.Örneğin ülkemizin en önemli ihracat kalemleri arasında yer alan otomotiv üretimi aslında önemli ölçüde ithalata bağlı bir üretimdir. Bütün
bunlar ülkemizin verdiği büyük çabaya rağ-
men halen orta gelir tuzağı bölgesini aşamayacağını göstermektedir. Peki eksik olan
nedir? Bizi bir Almanya, bir Kore, bir Japonya,
bir İsveç, bir İtalya gibi olmaktan alıkoyan
nedir? Onlar bizden daha mı zekiler? Ya da
onlarda olup da bizde olmayan şey nedir? Bu
yazımızda konuyu , tablo ve istatiksel verilerle değil çözüm olabilecek başka bir açıdan
değerlendirelim istedik.
Ülkemizde sanayisel üretim geçmişi çok eski
değildir. Organize sanayilerin kurulumu şurada
bir 30 senelik hadise. Sanayisel üretim alışkanlığını kazanmak, işbirliği ve kollektif akıl ile birlikte üretme yeteneklerini kazanmak için belirli
bir zamana ve eğitime ihtiyaç vardır. Organize
sanayilerin yapısı incelendiğinde ülke özelinde
Ankara, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, İzmir, İstanbul gibi illerde belirli bir üretim metoduna göre
oluşumun olduğunu, diğer illerde ise henüz yeni
yeni merkezlerin büyümeye başladığını görmekteyiz. Buralarda yer alan işletme sayısı hiç
de az değildir. İstihdam da bir o kadar iyidir. Ama
bir başı boşluk vardır. Yirmi otuz sene önce kurulan işletmelerin çoğuna aynı kurucu tarafından aynı koşullarda benzer üretimler yapılmaya
devam edilmektedir. Çoğunluğu aile şirketinden
oluşan bu yapı KOBİ niteliğinde olup dışa açık
değildir. Şirketlerde ikinci jenerasyonun görev
alması ile her ne kadar eğitim oranı artmış olsa
da istenilen ölçüde inovasyon gerçekleşmemektedir. Bizim tartışdığımız bu evreleri 30 - 40
sene evvel geçirmiş gelişmiş ülkelerde araştırma ve geliştirme faaliyetleri baş döndürücü bir
hızla ilerlemektedir. Bunu herkes kullandığı cep
telefonuna bakıp görebilir. Üç yıl önce çıkan bir
model kaç kişinin elinde kaldı? İnanılmaz bir
hız. Ya da her yıl çıkan araba modellerine bakın.
Modelini yenilemeyen kaç marka var? Her yenileme üretim bandında bir değişme, kalıplarda
değişme, elektronik ve mekanik akşamlarda bir
değişme demek. Bu hıza biz nasıl ulaşacağız? Biz
yalnız tüketici olarak mı kalacağız?
Ülkemiz son on yılda hem Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu ile hem TUBİTAK hem de YÖK
ile bu konuların düzenlenmesi amacıyla bir çok
politika üretmiş olmasına rağmen bunlar sahaya yansıtılamamıştır. Ar-Ge bütçesi artırılmış,
Ar-Ge bütçesinin kullanımı bütün Anadolu’ya
yayılmış, kalkınma ajansları ile bölgesel kalkınmaları öncelleyen fonlar dağıtılmıştır. KOSGEB
desteklerinin payı artırılmıştır. Ancak harcanan
para/üretilen değer neticesi hiçte istenilen gibi
değildir. Neden ? Sanayisel üretimde Ar-Ge ülke
güvenliği açısından da önemlidir. Savunma sanayini yerlileştirmek için teknolojik gelişmelerle
baş edecek kabiliyette inovasyon gücü gerekir.
Ülkemiz bunu başarabilmiş midir? Belirsiz. Yani
ülkemizin araştırma payından en büyüğünü
hibe olarak kullanan savunma sanayisi şirketleri ne kadar başarılı olmuştur. Demek bu yalnızca fon aktarmakla da çözülmüyor. Ülkelerin
kalkınmalarını GSMH da araştırma ve geliştirmeye ayrılan paya endeksleyenler buna nasıl
cevap verecek?
Dünyada üniversiteler kalkınmada önemli bir
öncül rol üstlenmiştir. Bizde yıllarca politik kavgaların merkezi, ideolojik örgütlemelerin merkezi zihinsel olarak belirli bir grubun tekeline
bırakılmış çiftlikler olarak faaliyet göstermiştir.
1980 lerden sonra bir çeki düzen getirilse bile
o da malum kaygılardan sebep istenilen yapının oluşmasını sağlayamamıştır. Bu süreçlerde
çok değerli bilim adamlarımız gelmiş geçmiş
ama bir sistem kurulamamıştır. Sonra ülkenin
akademik insan ihtiyacını karşılamak için yurt
dışına göndermeler başlamış ancak burasıda
takip edilmeyip başı boş bırakıldığından eğitim
için gidenlerin bazıları geri dönerken, üretimsel
deneyim kazananların çoğu büyük şirketlerin
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
16
17
[ Makale ]
Ar-Ge ordularına katılmış ve dönmemiştir. Bu
yıllar kayıp yıllarımız. Son on yılda bu işe çeki
düzen verilmiş olsa da henüz sonuçlarının ne
kadar olumlu olduğunu değerlendirecek bir veri
elde edilemiştir. Hala sosyal bilimler alanında bir
çok genç yurt dışında ülkemizin parası ile eğitim
almaktadır. Hukuk alanında Avrupa ve Amerika’ ya gönderilen akademisyenlerin ülkemize
nasıl bir faydası olacağını izah etmek mümkün
değildir. Alman hukuk sistemi üzerine beş yıl
doktora yapan bir öğrencinin ülkemiz geleceğine nasıl katkı vereceğini inanın anlamış değilim.
Üniversitelerin sayısı artırılmış, okuyan öğrenci
sayısı artmış olmasına rağmen nitelik ve kalitenin sürekli düştüğü gözlenmiştir. Bunu önleyecek
tedbirlerin alınması gecikmiştir. Mühendislik ve
Teknoloji Fakültelerinin sanayi ile bağı kurulamamıştır. Hoca sanayiden uzak sanayi hocadan
uzak. Dolayısıyla öğrencide sanayiden bihaber
yetişmekte ve mezun olunca üretimdeki yaraya
merhem olmaktan çok uzak kalmaktadır. Sanayici nitelikli eleman bulmaktan dertli. Elemanlar
iş ortamlarından. Nasıl çözülecek bu paradoks ?
www.askander.org.tr
Yetişmiş teknik eleman takviyesi olmadan
inovasyon nasıl yapılacak? Demekki yalnızca fon aktarmakla bu işler çözülmüyor. Yalnızca yetişmiş eleman istihdamı ile de çözülmüyor.
Örneğin Aselsan’da kaç tane mühendis olduğunu
tahmin ediyorsunuz değil mi? Eleman var, fon da
var peki üretim ne kadar? Para teknik eleman
endeksine göre kim daha başarılı?
KOBİ’lerin üniversitelerden ve kamudan daha
başarılı olduğunu herkes biliyor. Hasbelkader bulabildiği bir iki mühendis ile inanılmaz üretimlere
imza atıyor. Çünkü üretmezse yaşayamaz. Ama
kamu destekli bir sistemin üretime ihtiyacı yok.
Çünkü ay sonunda parasını veren var. Bence sorun bu sarmalın çözümünde. Üniversitelerin her
birinde yüzlerce mühendis var. Bunlar iyi eğitim
almış nitelikli insanlar. Ancak sanayisel üretime
çok az yanaşırlar. Kendi dünyalarında araştırma
faaliyetlerini yürütürler, makale üretirler, akademik olarak yükselirler fikirlerine de her zaman
para bulurlar. TUBİTAK ve üniversite fonları bu
tür konulara her zaman prim verir.Konu orjinal
sonucunun ülkeye faydası olup olmadığı değil,
bilim camiasına faydası, akademik yayına dönüşme kapasitesi önemlidir. Kaç yayın patente
dönüşme potansiyeli taşır? Geliştirme değil araştırmaya endeksli bu sistemi değiştirmek son on
yılda da mümkün olmadı. Yapılmaz mıydı ?
Öğretim üyelerin aslî görevi öğrenci yetiştirmek olarak belirlenmiştir. Öğretim üyesi haftada
15 saat dersi varsa zamanının çoğunu bu derslere harcar. Dersin hazırlığı var, sınavı var,laboratuvar çalışması var. Bu dersten para alıyor. Özellikle genç akademisyenlerin aldıkları ücretlerin
düşük olması onların daha çok ders vermesine
“
dolayısıyla buradan bir geçim kaynağı kurmasına sebep oluyor. Böylece belirli bir yaşa kadar
sanayisel işlerle ilgilenmiyor. İleri yaşlarda ise
bu deneyimi tekrar elde etmek çok zor. Sonuçta üretime katkısı sınırlı kalıyor. Üniversite-sanayi işbirliğinde hocaların sanayiye gelmemesinin çok konuşulmasının bir sebebi de budur.
Çünkü üretimsel deneyimi yoktur. Sanayiye
gidip bir usta başı kadar üretime yakın olmadığını görünce uzaklaşır ortamdan. Çatışma çıkar
aralarında. Sonra kendine başka bir akademik
dünya kurar. Kamusal işler yasa ile çözülebilir.
Üniversite muhendislik eğitim sistemini düzenleyebilir.Akademik özlük konularını sanayisel
üretime bağlı düzenleyebilir. Böylece sanayisel
üretimde görev almak cazip hale getirilebilir.
Yasa koyucu bir gecede nasıl yasaları değiştiriyor gördünüz. Peki ülkenin önünü açacak böyle
bir eylemi neden yapamadı?
Üniversite sanayi işbirliğinde
üniversitenin kamusal yapısı ile sanayinin
özel yapısının çakışmasını sağlayacak
önlemlere ihtiyaç vardır.Bu önlemlerin en
önemli ayağı eğitimdir. Nitelikli eleman
eğitimi. Üniversite burada önemli bir
fonksiyon icra etmelidir. Kalkınma
ve dünyanın ilk on ekonomisi arasına
girmesi mücadelesi veren bir devletin
yapılan mevcut iyileştirmelere ek olarak
aşağıda ki konularda da acil önlemler
alması gereklidir.
”
1.) KPSS ile kamuya mühendis alımı sınırlandırılmalıdır. En yüksek puan ile eleman alan kurumlara ülkemizin en iyi mühendisleri yerleştiriliyor. Büro elemanı haline dönüştürülüyor.
Pasivize ediliyor. Üretim yapmak isteyen sanayici ne yapsın ?
2.) Ülkenin tarlarını imara açmaktan vazgeçilmedir. Böylece hem gelecek nesillere tarım
arazileri bırakılması hem de inşaattaki kolay karın önüne geçilmesi sağlanabilecektir.
3.) Akademik yükselme kriterlerinde üretim
ve geliştirmenin de etkili olduğu bir modele geçilmelidir. Örneğin doçentlik sınavında hiçbir
anlamı ve puanı olmayan patentlerin önemini
artıracak düzenleme yapılmalıdır.
4.) Üniversite performans kriterlerinde sanayisel üretimin etkinliği artırılmalıdır.
5.) Üniversitelerin MYO ile fakültelerinde nitelikli eleman yetiştirilebilmesi için öğrencilerin
sanayisel üretimin içinde olacağı süreçler uzatılmalı. Örneğin üçüncü ve dördüncü yıllarda
haftada en az iki gününün sanayide geçmesini
sağlayan bir formül bulunmalıdır.
6.) KOBİ ve sanayi projelerini kontrol eden
fonların dağılımında projeler hakem alarak atanacakların yalnızca üniversite içerisinden değil
kamu kurum ve kuruluşlarında yer alan uzman
yardımcısı mühendisler ile sanayi kuruluşlarında
görev alan mühendislerden de seçilmesini sağlamak. Böylece proje değerlendirmelerde üretimsel
kriterlerin ön plana çıkmasını sağlamak.
8.) Organize sanayi bölgelerinin kümeleştirmek ve her kümenin ihtiyaç duyacağı elemanı
sistem içinde bulacağı bir eğitim kompleksini
sanayi bölgelerine kazandırmak.
9.) Organize sanayi bölgeleri gibi üniversiteleri
de kümeleştirmek ve bu kümeleri çakıştırarak
ortak çıkar alanları oluşturmak. Örneğin savunma sanayi kümesine savunma sanayinde faaliyet yürütecek öğretim elemanlarını sağlayacak
üniversiteleri entegre etmek. Üniversiteleri belirli alanlarda uzmanlaştırmak.
Yrd. Doç. Dr. Mükerrem ŞAHİN
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik Fakültesi,
Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü-Ankara
[email protected]
www.askander.org.tr
18
19
[ Haber ]
Ak Parti Ank Milletvekili Zelkif KAZDAL’a
ASKAN-DER’den Plaket
A
K Parti Ankara Milletvekili Zelkif KAZDAL’ı Anadolu Sanayisini Kalkındırma
ve Girişimcilik Derneği (ASKAN-DER)
Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Zeki ŞANAL,
AK Parti Genel Merkezi’nde ziyaret etti.
Ziyarette Elazığ Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Sermin BALIK’ta bulundu.
ASKAN-DER Başkanı Zafer EROĞLU, plaket
takdim ederken şöyle konuştu: “Sanayi ve sanayicinin Türkiye ekonomisine ve Türkiye’nin
büyümesine katkıları yadsınamaz. AK Parti’nin
2023 vizyonundaki hedeflerin yakalanabilmesi için sanayimizin de katkıları aralıksız devam
edecektir. Bu sebeple bu plaketin Ankara Milletvekili olarak sizlere veriliyor olması bizleri
mutlu etmektedir.” dedi
Zelki KAZDAL da böyle anlamlı bir plaketi
almış olmanın verdiği memnuniyeti dile getirerek ASKAN-DER Başkanı ve Yönetim Kurulu’na teşekkür etti.
www.askander.org.tr
www.yasarotolastik.com.tr
Uzay Çağı Cad. 1154. Sk.
No: 2 Ostim / ANKARA
T: +90 312 354 90 22
F: +90 312 354 90 25
yasar
Oto Lastik San. Tic. Ltd. Şti.
Bağdat Caddesi No: 385
Ostim / ANKARA
T: +90 312 354 90 24
www.askander.org.tr
www..org.tr
F: +90
312 354 25 78
20
21
[ Makale ]
İsmail AKGÜN
İşyerinde Psikolojik Taciz
Sanayi devrimi ile Frederick Winslow Taylor’un bilimsel yönetim anlayışı ve onu
izleyenler tarafından yapılan çalışmalarda; işçilik, hammadde ve malzemede büyük
israfların varlığı ortaya konarak, bunu önleyip verimliliğin ve sürekli olarak üretimin
artırılması amaçlanmaktaydı.
Y
önetim bilimindeki gelişim ve değişim,
insan faktörünün organizasyonlar için
ne kadar önemli olduğunu ve çalışmalarda insan faktörünün göz ardı edilmemesi
gerektiğini göstermektedir. Organizasyonların
temel amaçları olan varlıklarını sürdürmek, büyümek ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmek için tüm kaynaklarını etkili bir şekilde
yönetebilmeleri gerekmektedir. Bunun için de,
kaynakları kullanacak olan çalışanların istekli
ve verimli bir şekilde çalışmaya odaklanmalarının sağlanması gerekmektedir. Bu odaklanmayı sağlayabilmek için de öncelikle iş yerinde
gerekli çalışma ortamının ve şartlarının onlara
sunuluyor olması gerekmektedir. (Kalkınmada
Anahtar Verimlilik Dergisi, Kasım 2011, Sayı;275
https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/calisma-yasaminin-kalitesi/195 E.T:01.09.2014)
“
Yıllarca göz ardı edilen işyerinin insanca
olması, işverenin işçiye yaklaşımı,
işçinin işverene karşı sorumlulukları
ile işçinin başka işçi/işçilere karşı
sorumlulukları tüm yönleriyle
tanımlanılamaması nedeniyle,
işyerlerinde ciddi sorunlar yaşanmakta
olduğu bilinmektedir.
www.askander.org.tr
”
Yıllarca göz ardı edilen işyerinin insanca olması, işverenin işçiye yaklaşımı, işçinin işverene karşı sorumlulukları ile işçinin başka işçi/
işçilere karşı sorumlulukları tüm yönleriyle tanımlanılamaması nedeniyle, işyerlerinde ciddi sorunlar yaşanmakta olduğu bilinmektedir.
Çalışanlar konu hakkında bilgilendikçe ve bilinç
düzeyi yükseldikçe haklarını aramakta ve bu
sorunun eğitimle büyük ölçüde çözümünü hızlandıracağı düşünülmektedir.
Birçok alanda bilimsel çalışmalar olduğu gibi;
hayvanlar, insanlar ve insanların çalışma hayatları ile ilgi de bilimsel çalışmalar yapılmış ve
devam etmektedir. Çalışma yaşamının başladığı tarihten bu yana var olagelen İşyerinde psikolojik taciz, yabancı literatürde genel olarak
mobbing diye tanımlanmaktadır. İngilizce olan
mobbing kavramı, İlk kez 1960’lı yıllarda Avusturalya’lı bilim adamı Konrad Lorenz tarafından, hayvanların düşmanlarını veya yabancıları
uzaklaştırmak için sergiledikleri davranışları
tanımlamak için kullanmıştır. İş hayatı bakımından mobbing konusunun ilk olarak, 1976 yılında
yayımlanan ve bu dönemde akademik çevrelerde dikkat çekememiş olan Caroll M. Brodsky’nin
“Taciz Edilen İşçi” (The Harassed Worker) isimli
kitapta ele alınmıştır.1980’li yıllarda Alman asıllı İsveçli bilim adamı Heinz Leymann, İşyerinde
Psikolojik Taciz davranışlarının yetişkinler arasındaki yansımasını ele almış ve psikolojik taciz
olgusunu önce İsveç daha sonra Almanya’daki
işyerlerinde incelemiştir. İşyerlerinde diğer çalışanların belirli bir kişiyi hedef aldığı, daha sonra da bu kişiyi kurum dışına itmek için bir takım
davranışlar sergilediklerini ortaya koymuş, bu
davranışları da (Mobbing) İşyerinde Psikolojik
Taciz olarak tanımlamıştır. (Güngör,2008;5,6)
Ülkemizdeki çalışmalar ise, 2000’li yıllardan itibaren başlamıştır. Yönetim ve çalışma
psikolojisi alanlarında çalışmalar yapan bilim
insanlarının yaptıkları önemli araştırmalar
sonucu çalışma yaşamının önemli sosyal sorunlarından biri olduğu kuşkusuz. Ülkemizde
İşyerinde Psikolojik Taciz (mobbing) ile ilgili
ilk dava 2006 yılında açılmış ve 2008 yılında
ise davacı lehine sonuçlanarak Türk Hukuk
Sisteminde yerini almaya başlamıştır. Yasal
anlamda, 19 Mart 2011 tarihinde Başbakanlık tarafından “İşyerlerinde Psikolojik Taciz’in
Önlenmesi” 2011/2 no’lu Genelgesi ile Türk
Borçlar Kanunu’nun “417. Maddesi” hukuki
anlamda önemli gelişmelerdendir.
“
Çatışma, stres, cinsel taciz gibi
kavramlar, işyerinde psikolojik taciz
kavramı ile karıştırılmamalıdır.
”
Kamu ya da özel sektör farkı gözetmeksizin
çalışma hayatında görülebilen psikolojik taciz
(mobbing), günümüzde; cinsiyet ve hiyerarşi
farkı gözetmeksizin, tüm kültürlerde ve tüm iş
yerlerinde gerçekleşen bir olgudur. Dolayısıyla,
psikolojik tacize maruz kalma riski herkes için
geçerlidir (Bozbel ve Palaz, 2007). Tanımı: İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer
kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli
bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı
amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik
değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli,
kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür. (Komisyon, İ.P.T.B.Rehberi,ÇASGEM Yayınları, 2013) İşyerinde Psikolojik Taciz ile Karıştırılan Bazı Kavramlar; Çatışma: Çatışma, fizyolojik
ve sosyo-psikolojik ihtiyaçların tatminine engel
olan sıkıntıların meydana getirdiği gerginlik
halleridir. Çatışma, mobbing’i başlatan faktörlerdendir. Şiddet: Çalışanların güvenliğini ya da
sağlığını açık ya da dolaylı olarak tehdit eden fi-
www.askander.org.tr
22
ziksel ve psikolojik saldırıların yöneltilmesidir.
Şiddet: Ağır suç oluşturan davranışları da kapsar, Tek bir davranış şeklinde yöneltilebilir. Dış
müşterilerin yönelttiği davranışları da kapsar.
ile bünyeleri farklılık gösterir. Sürenin altı ay olması zorunlu değildir. Asıl önemli olan tekrarlanarak, kasıtlı bir şekilde zarar verme amacı gütmesidir.
Cinsel Taciz: İstenilmeyen her türlü cinsel nitelikte söz ya da fiziksel temas içeren utandırıcı ve
saldırgan bir ortam yaratan davranıştır. Şiddet:
Davranışlar cinsiyet temelli, tek seferlik olması
yeterli, İşten ayrılmasını sağlama amacı yoktur.
Tüm dünyada hukuksal düzenlemeleri mevcuttur.
İşyerinde psikolojik taciz doğrudan (açık) olarak
gerçekleşebildiği gibi; sözlü tehdit, bağırıp çağırma
gibi davranışlar, herkes tarafından algılanabilen
tacizdir. Dolaylı (gizli) psikolojik taciz olarak ta gerçekleşebilmektedir; bilgi saklamak, iftira atmak
gibi davranışlar, açıkça algılanamayan tacizdir.
Stres: Türkçeye İngilizceden gelen ‘stress’ kelimesi, Latince ‘stingere’ fiilinden türemiştir. Stingere, sıkmak, sıkıştırmak, bağlamak anlamına
gelir. Günümüzde ise ‘insan ilişkilerindeki baskı,
bireylerin duyduğu sıkıntı anlamında kullanılmaktadır. (http://www.genbilim.com/stress1 .htm)
Çalışma psikologlarının yaptıkları çalışmalarda, işyerinde psikolojik taciz üç yönlü olarak
gerçekleşmektedir. Birincisi; yukarıdan aşağıya,
yani amir ya da patronun çalışanlara uyguladığı
psikolojik taciz (Üstlerin sahip oldukları kurumsal gücü, astlarını ezerek, onları kurumun dışına iterek kullanmasıdır). İkincisi; Çalışanların
birbirlerine uyguladıkları psikolojik taciz (çekememezliği, rekabet, çıkar çatışması, kişisel
hoşnutsuzluklar gibi). Üçüncüsü ise; çalışanların amirlerine ya da patronlarına uyguladıkları
psikolojik taciz (yöneticiyi kabullenememesi,
eski yöneticiye duyulan bağlılık, kıskançlık gibi).
Ülkemizde ve dünya da yapılan araştırmalarda,
İşyerinde psikolojik taciz nasıl anlaşılır?
Çalışanlar üzerinde yetki, grup psikolojisi,
küme ilişkileri yolu ve sistematik baskı ile ortaya çıkar. “Sistematik” tespitinin yapılması için,
Leymann’a göre en az altı aylık bir süre öngörmektedir. Anlık, stresten kaynaklanan sorunlar
kastedilmemektedir. Yaşanan her çatışma ya
da her anlaşmazlık psikolojik taciz olarak değerlendirilmemelidir. Bir olguya psikolojik taciz
diye bakabilmek için davranışların ayda birkaç
kez tekrarlanması, birbiri ardına birtakım evreler içinde geçmiş olması ve bunun tekrarlama
sıklığı ve uzun süre devam etmesi ve davranış
tarzlarının kişiye kötü muamele şeklinde olması
gerekmektedir. Ancak burada özellikle şunu da
belirtmekte yarar var. Kişilerin yetişme tarzları
“
23
[ Makale ]
işyerlerinde ve yöneticilerde farklılık göstermekle birlikte genel olarak yukarıdan aşağıya
psikolojik taciz gerçekleşmektedir. Ülkemizin
sahip olduğu kültür göz önüne alındığında bu
baskının bir miktar daha fazla olabileceği yargısına varmak mümkündür. İşveren-çalışan dengesi insani ve hakkaniyete dayalı olmalıdır. Bazen işveren, hakkaniyeti “ben ne istersem onu
yapmak zorunda” gibi algılamak istiyor. Bazen
İşyerinde psikolojik taciz için altı aylık süre, hak arama için zorunlu değildir.
www.askander.org.tr
”
de çalışan “işyerine ve işverene karşı sorumluluklarını yerine getirmemeyi” bir hak gibi algılamaktadır. Her iki durumun hakkaniyetle alakası
olmadığı gibi işyerinde psikolojik tacizin oluşmasına da sebebiyet vermektedir.
Kurumların çok ciddi paralar harcayarak markalaşma çabaları, kuşkusuz daha çok kar etmeyi hedeflemektedir. Zira dünyada markalaşan firmaların marka değerleri ile ciroları birçok
ülkenin bütçesini katlayacak durumdadır.
İşyerlerimizin kurumsallaşıp insan merkezli bir
sisteme geçerek; çalışanın hangi amire bağlı olduğu, yapılan görev tanımları ile yetki ve sorumluluk
sınırlarının net bir şekilde belirlenmesi, çalışanın
ve işverenin sağlıklı bir ortamda daha kaliteli ve
verimli üretim yapmalarını sağlayacaktır.
Çalışan memnuniyeti işyerlerinin marka
değerlerindeki en önemli yeri tuttuğu, aksi
durumda çalışanın memnun olmadığı işyerlerinde marka değerlerinin zarar görebileceği
unutulmamalıdır. Çalışanın aleyhte propaganda yapması, işyerine ve işini sahiplenmemesi,
işyerindeki huzursuzluklar gibi birçok unsur
firmanın ürettiği malın kalitesinde düşüşe ve
marka değerinde büyük zararlara yol açmasına sebebiyet verecektir.
“
Çalışanın aleyhte propaganda
yapması, işyerine ve işini
sahiplenmemesi, işyerindeki
huzursuzluklar gibi birçok unsur
firmanın ürettiği malın kalitesinde
düşüşe ve marka değerinde
büyük zararlara yol açmasına
sebebiyet verecektir.
”
Not: Yazımız devam edecektir. Bir sonraki bölümde İşyerinde psikolojik tacizin etkileri, mücadele yöntemleri, bazı dava örnekleri gibi konuları ele alacağız.
İsmail AKGÜN
ÇSGB Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve
Araştırma Merkezi (ÇASGEM) Eğitimci Uzman
www.askander.org.tr
24
25
[ İl İl Türkiyem ]
Başkent
ANKARA
Türkiye’nin başkenti olan Ankara, ülkemizin en önemli şehirlerinden birisidir. Aynı
zamanda Türkiye’nin en büyük illerinden birisi de olan Ankara coğrafi bakımdan
da Türkiye’nin neredeyse tam merkezinde yer alır. Ankara 30.715 km²’lik bir yüz
ölçümüne sahiptir. İl alan kodu 312 ve plaka kodu ise 06’dır.
A
nkara, Batı Karadeniz Bölgesi’nde kalan kuzey kesimleri hariç, büyük bölümü İç Anadolu
Bölgesi’nde yer alır. Yüzölçümü olarak ülkenin üçüncü büyük ilidir. Bolu, Çankırı, Kırıkkale, Kırşehir, Aksaray, Konya, Eskişehir illeri ile çevrilidir. Ankara’nın başkent ilan edilmesinin ardından şehir hızla gelişmiş ve buna paralel olarak il de günümüzde Türkiye’nin ikinci
en kalabalık ili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ilin topraklarının yarısı hâlâ tarım amaçlı kullanılmasına rağmen, nüfusunun sadece
%3’ü köylerde, %70’i ise şehir merkezinde yaşar. Ekonomik etkinlik büyük oranda ticaret
ve sanayiye dayalıdır, tarım ve hayvancılığın
ağırlığı ise giderek azalmaktadır. Ankara ve
civar illerdeki gerek kamu sektörü gerek özel
sektör yatırımları, başka illerden büyük bir
nüfus göçünü teşvik etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze, nüfusu ülke nüfusunun iki
katı hızda artmıştır. Nüfusun yaklaşık dörtte
üçü hizmet sektörü olarak tanımlanabilecek
memuriyet, ulaşım-haberleşme ve ticaret
benzeri işlerde, dörtte biri sanayide, %2’si ise
tarım alanında çalışır.
Sanayi, özellikletekstil, gıda ve inşaat sektörlerinde yoğunlaşmıştır. Günümüzde ise en çok
savunma, metal ve motor sektörlerinde yatırım
yapılmaktadır. Türkiye’nin en çok sayıda üniversiteye sahip ili olan Ankara’da ayrıca, üniversite diplomalı kişi oranı ülke ortalamasının
iki katıdır. Bu eğitimli nüfus, teknoloji ağırlıklı yatırımların gereksinim duyduğu iş gücünü
oluşturur. İlin ulaşım altyapısı başkent eksenlidir; buradan otoyollar, demiryolu ve hava yoluyla
Türkiye’nin diğer şehirlerine ulaşılır.
Ankara il sahası tarih öncesinden günümüze
dek pek çok medeniyeti barındırmıştır. Hititler,
Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Galatlar, Romalılar,
Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve nihayet
Türkiye Cumhuriyeti, il topraklarını kontrolleri altında tutmuştur. Tektosaglar’ın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olan Ankara şehri ve Frigyalıların başkenti Gordion, il sınırları içinde yer
alır. Yıldırım Bayezid’in Timurlenk’e yenik düştüğü Ankara Muharebesi Çubuk yakınlarında ve
Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan Sakarya
Muharebesi Polatlı yakınlarında yapılmıştır.
Ankara Haritası
İlin Batı Karadeniz Bölgesi’nde yer alan kuzey
kesimleri haricindeki büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve kara iklimine sahiptir.
Şehirler dışındaki il topraklarının büyük kısmı
tahıl tarlalarıyla kaplı platolardan oluşur. İlin
çeşitli yerlerindeki doğal güzellikler korumaya
alınmış, dinlenme ve eğlence amaçlı kullanıma
sunulmuştur. İlin adını taşıyan tavşanı, keçisi
vekedisi dünya çapında bilinir, armudu, çiğdemi,
yerel yemeklerden Ankara tavası ve Kızılcahamam’ın maden suları ise ülke çapında tanınır.
Ankara’nın Tarihçesi
Ankara ilinde keşfedilmiş en eski tarih öncesi
kalıntılar Eski Taş Çağına kadar uzanmaktadır.
Bu döneme ait çeşitli eserlere Gâvurkale, Ergazi, Lodumlu ve Maltepe’de rastlanmıştır. Bunlar
dışında Ankara’nın Polatlı ilçesinde, MÖ 3000
yıllarına ait insan yerleşmelerine rastlanmıştır.
Ankara Kalesi
Hititler, Frigler, Lidyalılar, Ahamenişler, Galatlar ve Romalılar Hint-Avrupalı bir kavim olan
Hititler (MÖ 1660-1190), Anadolu’ya boğazlar yoluyla gelmişlerdir. Hititlerin Anadolu’ya göç ta-
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
26
27
[ İl İl Türkiyem ]
Çankaya
Keçiören
rihleri, kesin olarak bilinmemektedir. Ankara
ve çevresinde Hitit dönemine ait yerleşkelerin
kalıntıları, Balıkhisar, Ballıkuyumcu, Bitik, Karaoğlan, Gâvurkale veKülhöyük höyükleridir.
MÖ 2. bin yılın sonlarına doğru Hititlerin siyasal olarak çöktüğü ve yerini Friglere bıraktığı
görülmektedir.
MÖ 2. binyılın sonlarında bölgede, hızla büyüyen
bir Frigya kasabası vardı. Frig Krallığı’nın başkenti
olan Gordion kentinin kalıntıları Polatlı’nın 29 kilometre kuzeybatısında bulunmaktadır. Gordion,
en parlak dönemini Frigya Kralı Midas zamanında (MÖ 725-675) yaşamıştır. Ankara’da,Frigler
dönemine ait kalıntılar arasında bulunan Yumurtatepe Tümülüsü’nün bulunduğu yerin, kurulduğu dönemlerde çok önemli bir yerleşim olmasa
da stratejik bir noktada olduğu düşünülmektedir. Frigler, MÖ 700’lü yıllarda Kafkaslardan gelen
Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı.
www.askander.org.tr
Güdül
Tunç Çağı’nın sonlarında Frigler ile birlikte
Anadolu’ya gelen ve Batı Anadolu’da varlıklarını sürdüren Lidyalılar, Friglerin ortadan kalkmasını fırsat bilerek bugünkü Ankara ili’ni de
kapsayan Kızılırmak yöresini ele geçirdiler. MÖ
7. yüzyılda Anadolu’ya hâkim oldular ve 140 yıl
hüküm sürdüler. Lidyalıların madeni parayı icat
ettikleri kabul edilir. Lidyalılar döneminde Anadolu’da ticaret gelişmiş, tahıl üretimi, hayvancılık,zeytinyağı ve şarap üretimi ilerlemiştir. Orta
Anadolu’nun ana ulaşım yolu üzerinde bulunan
Ankara ili toprakları da bu gelişmelerden istifade etmiştir. Medlerle ve Perslerle savaşan
Lidyalılar, komşuları Ahameniş Pers Hükümdarı Kiros ile MÖ 547’de Kızılırmak kavisi içinde
yaptıkları savaşı kaybederek tarih sahnesinden silinmişlerdir. Persler, MÖ 545’ten itibaren
Anadolu’ya egemen olarak, Anadolu’daki Helen
kültürüne son verdiler. MÖ 5. yüzyılda Herodot,
Pers İmparatorluğu’nun ordu, ticaret ve posta
Altındağ
hattı olarak kullanılan Kral Yolu’nun Ankara’dan
geçtiğini yazar. Kral Yolu, Efes’te başlıyor, Sardes şehrinden Lidya’yı, sonra Gordion, Ankyra
ve Kızılırmak’tan geçerek, Kapadokyaüzerinden
Kilikya’ya, oradan Fırat ve Dicle nehirlerini geçip
Asur’dan Susa kentine ulaşıyordu.
Ankara ili toprakları MÖ 334’te Makedonya
Kralı Büyük İskender tarafından Ahameniş İmparatorluğu’ndan alınana kadar; tarihi boyunca
Frigler ve Hititler’in haricinde Hattiler, Lidyalılar ve Ahamenişler egemenliğine girmiştir. MÖ
3. yüzyılda Anadolu’ya gelen savaşçı bir kavim
olan Galatların Tektosaglar boyuna başkentlik
etmiştir. Strabon, ünlü eseri Geographika’da, bugün merkezde bulunan Ankara Kalesi’nin Tektosaglar tarafından inşa edildiğini söyler. Daha
sonra bölgede siyasal birliği kuran Roma İmparatoru Caesar Divi Filius Augustus, MÖ 25 yılında
Ankara kentini ve il topraklarını ele geçirmiştir.
M.S. 395 yılında yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Ankara Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Ancak il toprakları üzerindeki
Doğu Roma hâkimiyeti zaman zaman kesintiye
uğradı. M.S. 654 yılında Müslüman Araplar kısa
süreliğine bölgenin kontrolünü ele geçirdiler.
833 ve 842 yıllarında Abbasi Halifesi Mutasım ve
Türk komutanı Afşin Ankara kentini kısa süreliğine ele geçirdi. 871 yılında Pavlikian mezhebinden Hristiyanlar Ankara kentinin kontrolünü
yaklaşık bir yıllığına ele geçirdiler. Bu kesintilerden sonra her seferinde Doğu Romalılar kenti
geri alarak otoriteyi temin ettiler.
www.askander.org.tr
28
29
[ İl İl Türkiyem ]
Selçuklular ve Osmanlı İmparatorluğu
Ankara’nın Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun
eline geçmesi, Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra 1073 yılına rastlar. 12. ve 13. yüzyıl]
arda Selçuklu Sultanlarının da çabasıyla transit
ticarette gelişme gösteren Ankara’nın merkezi,
önce Ahiler’e, ardından 1304’te göreli özerklik
verilerek Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı.
İlin güneybatı ilçeleri bu dönemde Germiyanoğulları’na bağlanırken, güneydoğu ilçeleri Karamanoğulları’na bağlanmıştır.
I. Murat zamanında kesin olarak Osmanlı topraklarına bağlanan ilde, 1402 yılındaBüyük Timur
İmparatorluğu İmparatoru Timur ile Osmanlı İmparatorluğu Padişahı Yıldırım Bayezid arasında
Ankara Muharebesiyapıldı. Yıldırım Bayezid’in
savaşı kaybetmesi ve Timur’a esir düşmesi sonucu Osmanlı Devleti, Fetret Devri denen bunalım
ve iktidar boşluğu dönemine girdi. Ankara Muharebesi’nde bölge büyük ölçüde harap olmuş, Anadolu birliğini yeniden kuran II. Muratzamanında
yeniden onarılmıştır. 1841 yılında Anadolu Eyaleti
kaldırılıp yerine vilayetler kurulunca il bir vilayet
oldu. Ankara, Çorum, Yozgat, Kayseri ve Kırşehir
sancakları bu vilayete bağlandı. Ankara Vilayeti
1922 yılına kadar varlığını sürdürdü.
Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Dönemi
Ankara ilinin Kurtuluş Savaşı’nda merkezî bir
yeri olmuştur. 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, şehri Anadolu’daki direniş
hareketinin yönetimi olan Heyet-i Temsiliye’nin
merkezi olarak seçti. Şehir, coğrafî olarak Anadolu’nun ortasındaydı, demiryolu ile İstanbul’a
ulaşılabiliyordu, Batı Cephesine yakındı ve halkın millî mücadeleye olan desteği tamdı. İstanbul’un İngilizler tarafından resmen işgalinden iki
gün sonra, 18 Mart 1920′de, İstanbul’da bulunan
Meclis-i Mebusan kendini resmen feshedince,
23 Nisan 1920’de Ankara’daBüyük Millet Meclisi kuruldu. Ankara ili, Türk-Yunan Savaşı’nın en
yoğun muharebesinin gerçekleştiği yer olmuştur. 1920 yazında Yunan birlikleri, Ankara şehrini ele geçirmek amacıyla Sakarya nehri kıyılarına kadar ilerlemişti. Ancak 23 Ağustos – 13 Eylül
tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Meydan
Muharebesi sonucunda Yunan birlikleri püskürtüldü. Polatlı yakınlarında meydana gelen zorlu muharebe Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olmuş, Mustafa Kemal Atatürk ünlü “Hattı
müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh
bütün vatandır” sözünü bu sırada söylemiştir.
Birkaç hafta sonra Fransa ile yapılan Ankara
Anlaşması ile, Türk-Fransız ihtilafı sona ermiştir. Kurtuluş Savaşı sonucu toprakları üzerindeki egemenliğini kanıtlayan Türkiye, 1922 Lozan
Barış Konferansı ve 1923 Lozan Antlaşmalarıile
uluslararası toplulukta millî sınırlarını tescilledi
ve bağımsızlığını onaylattı. Türkiye Büyük Millet Meclisi 13 Ekim 1923’te Ankara ilinin merkezi
olan Ankara kentini başkent ilan etti.
na
o
K
lu
ğ
o
y
Be
ğı
Kızılcahamam
Polatlı
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
30
31
[ İl İl Türkiyem ]
AK Parti Ankara İl Başkanı Nedim YAMALI
Ankaralı Sanayicilerle Biraraya Geldi
Akyurt
Evren
Ayaş
Etimesgut
Pursaklar
Nallıhan
Ak Parti Ankara İl Başkanı Sayın Mustafa Nedim
YAMALI, ASKAN-DER Sivil Toplum Kuruluşunu,
Ak Parti Ankara Sanayi Komisyonunu ve İvedik
OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’i ziyaret etti.
Kalecik
Kalecik
Mamak
Mamak
Kazan
Kazan
Çubuk
Çamlıdere
Gölbaşı
Şereflikoçhisar
Sincan
Haymana
www.askander.org.tr
ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer
EROĞLU Türk sanayisinin önemli bir bölümünün
Ankara’da bulunduğunu belirterek, “Türkiye’deki sanayicilerin problemleri sadece sanayicileri
değil, bütün ülkeyi ilgilendiriyor. İthalat ve ihracat
arasındaki farkın fazla olması üreticinin sıkıntıları
olduğunun da göstergesidir. Biz burada sanayicimizin üretim kapasitelerini arttırmalarına destek
olmalıyız. Biz de Ankara sanayisi başta olmak üzere Türk sanayisini kalkındırmada tuzu bulunanlardan oluruz.” diyerek sözlerini tamamladı.
İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN sanayicinin ihtiyaçlarını bildiklerini, bu ihtiyaçların
DAVUTOĞLU başkanlığındaki yeni hükümetin
açıklamış olduğu eylem planında çözüme ulaştıracağını umut ettiklerini söyledi. Ankara Sanayi
Komisyonu Başkanı İrfan YURTEN de il başkanının sanayi komisyonunu ziyaret etmesinden dolayı memnun olduğunu dile getirdi.
AK Parti İl Başkanı Nedim YAMALI Ankara Teşkilatı olarak Ankara’yı ekonomik, kültürel ve siyasal
açıdan küresel bir başkente dönüştürme hedeflerinin olduğunu belirterek bu atılımın en önemli ayağı
olan ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesinde sanayicinin önemli bir rolü olduğunu vurguladı.
Sanayiciyle birlikte 2023 vizyonu için birlikte
çalışmanın önemine değinen YAMALI; “Biz üreten
Türkiye için çalışıyoruz. Üretmeden sadece tüketirsek biz de zamanla tükenir, dışa bağımlı bir
millet oluruz. Allah’ın izniyle ekonomik bir kalkınma içerisindeyiz. Hükümetimizin de yıllardır
üzerinde durduğu üretim vurgusunun meyvelerini toplamaya başladık. Dünya büyük krizler geçirdi fakat biz bunun üstesinden geldik ve ayakta
kalmanın yanında yatırımlarımıza devam ettik.
Etmeye de devam edeceğiz.” diyerek sözlerini tamamladı. Ziyaret yemek ve fotoğraf çekimlerinin
ardından sona erdi.
www.askander.org.tr
32
33
[ Sağlık ]
Eldivenle Bile Isınmayan Eller
Kansızlık Nedeni Olabilir
Her sabah uyandığınızda kendinizi yorgun ve hiçbir işinizi yapamayacak gibi hissediyor
olmanızın nedeni kansızlık olabilir. Özellikle demir ya da vitamin eksikliğine bağlı
oluşan kansızlığın önüne geçmek için koyu yeşil yapraklı sebzeleri, fasulye, mercimek
gibi tahılları tüketmek gerekiyor.
Uzm. Dr. Cem ÖZCAN
İç hastalıkları Uzmanı
sağlıklı beslenerek ve önerilen diyetlerle korunmamız mümkündür.
Bu Belirtilere Dikkat!
Yorgunluk, soluk cilt, çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, dikkat eksikliği, soğuk
el ve ayaklar, baş ağrısı. Ilımlı anemi döneminde bu semptomların birçoğu olmayabilir. Anemi
derinleştikçe semptomlarda artış olur.
Sebepsiz Yorgunluklar Hafife Alınmamalı
Sebepsiz yere yorgunluk hissettiğinizde bir doktora görünmeniz gerekir. Bazı kansızlık sebepleri,
örneğin demir eksikliği anemisi sık görülür. Yorgunluğun altında büyük oranda anemi çıkmasına
rağmen, yorgunluğun birçok başka sebebi olabilir.
Bunu her zaman kansızlığa bağlamayın.
K
ansızlık, sağlıklı ve yeterli kırmızı kan
hücresinin olmaması nedeniyle, dokulara
yeterince oksijen taşınamaması sonucu
oluşan durumlar bütünüdür. Kansızlık; kişide
en sık olarak halsizlik ve yorgunluk ile kendini
gösterir.
Aneminin birçok sebebi ve çeşidi vardır. Kansızlığın kısa ve uzun süreli olmasına göre kişide
oluşturduğu etkiler de ciddi ya da hafif olabilir.
Eğer kendinizde kansızlık olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir doktor ile görüşmelisiniz.
Çünkü birçok ciddi hastalığın habercisi olabilir. Kansızlığın tedavisi basit besin desteğinden
ciddi tıbbı tedavilere ( ilaçlar, kan transfüzyonu)
kadar değişir. Bazı kansızlık türlerinden sadece
www.askander.org.tr
Kansızlığın Altındaki Neden Araştırılmalı
Vücudumuzun yeteri kadar kırmızı kan hücresi
üretememesi, ürettiği kırmızı kandan daha fazla kan kaybetmesi ya da vücudumuzun kırmızı
kan hücrelerini yıkması kansızlığa sebep olur.
Demir eksikliğine bağlı kansızlık: Kemik iliğinin kan hücresi yapabilmek için demire ihtiyacı
vardır. Vücutta demirin yetersiz oluşu kan yapımını azaltır dolayısıyla kansızlığa sebep olur.
Vitamin eksikliğine bağlı kansızlık: Sağlıklı
kan hücreleri için demire ek olarak vücudumuz
folat ve vitamin B12’ye de ihtiyaç duyar. Diyetteki bu vitaminlerin eksikliği de kansızlık yapar.
Bazen bu vitaminleri diyetle yeterince almamıza
rağmen ya bağırsaklarda emilemez ya da vücut
bunları işleyemez ve kansızlıkla sonuçlanır.
www.askander.org.tr
34
35
[ Sağlık ]
Kronik hastalık anemisi: Bu tip aneminin özel
bir tedavisi yoktur. Burada önemli olan altta yatan hastalığı, var olan hastalığı tedavi etmektir.
Eğer semptomlar ağırlaşır ya da artarsa, kan
transfüzyonu, eritropoetin denilen (normalde
böbreklerde üretilir) hormon dışarıdan verilerek
kırmızı kan hücre yapımını uyarılır. Bu durum
semptomları azaltır.
Aplastik anemi: Bu hastalık kırmızı kan transfüzyonunu içerir. Kemik iliği sağlıklı olmadığı
için kesin tedavi seçenekleri arasında kemik iliği nakli vardır. Kemik iliği hastalığına bağlı kansızlık: Bu tip kansızlıkta yine basit ilaç tedavilerinden kemoterapi ve kemik iliği nakline kadar
değişen tedavi şekilleri vardır.
Kronik hastalıklara bağlı kansızlık: Bazı kronik hastalıklarda mesela; kanser, kronik böbrek
yetmezliği, AIDS, romatoid artrit, crohn hastalığı ve
diğer inflamatuar hastalıklarda kansızlık oluşur.
Burada bu kronik hastalıklar kırmızı kan hücrelerinin yapım aşaması da müdahalede bulunarak
kansızlıkla sonuçlanmasına neden olurlar.
Aplastik anemi (kansızlık): Çok nadir görülen
bu kansızlık tipinde kemik iliği yağ dokusu ile
işgal edilmiştir ve kemik iliğinden kırmızı kan
hücreleri üretilemez. Birçok hastalığa, ilaçlara,
otoimmün hastalığa bağlı oluşabilir.
Kemik iliği hastalığı ile ilişkili kansızlıklar:
Lösemi (kan kanseri) ve miyelodisplazi gibi kan
hastalılarında kemik iliği çeşitli sebeplerden kırmızı kan hücresi üretemez. Sadece kan kanserinde değil diğer birçok kanser türü de, kemik iliğinde üretimi baskılayarak kansızlığa sebep olabilir.
Hemolitik anemiler: Bu kansızlık türü kan
hücrelerinin, kemik iliğinde üretilme hızından
hızlı ve fazla miktarda, damarlarda ya da bazı
organlarda yıkılmasından kaynaklanır. Bu anemiler kalıtsal olarak ya da sonradan gelişebilir.
www.askander.org.tr
Orak hücreli anemi: Kalıtımsal olan bu hastalık, kırmızı kan hücrelerinde olan şekil bozukluğu nedeniyle, uzun vadede damar ya da çeşitli
organlarda kan hücrelerinin yıkılmasıyla oluşur.
Ciddi bir hastalıktır.
Diğer anemiler: Daha seyrek olarak görülen
bir çok anemi çeşidi vardır. Mesela talasemiler. Bu hastalıklarda da kırmızı kan hücrelerinin yapı taşı olan hemoglobinde bozukluklar
vardır.
Kansızlığın Çeşidine Yönelik Özel Tedavi Şart
Demir eksikliği anemisi: Kansızlığın bu tipi
diyette değişiklik yaparak ve demir alımını
arttırarak tedavi edebilir. Eğer menstruasyon
dışı bir kanamaya bağlı kan kaybı nedeniyle
gelişmişse kanama yeri saptanıp kanama durdurulmalıdır.
Vitamin eksikliği anemisi: Folik asit ve vitamin B12 eksikliği anemisi folik asit ve vitamin
B12 alımı ile tedavi edilebilir. Ancak sindirim sistemimizden, yiyeceklerde bulunan bu vitaminler, yeteri kadar emilemiyorsa özellikle vitamin
B12 için iğne tedavisi verilmelidir.
Hemolitik anemiler: Hemolize (kan hücrelerinin parçalanması) sebep olacak şüpheli ilaçlardan, enfeksiyonlardan mümkün olduğunca
uzak durulmalıdır. Bu anemilerde steroid ya da
bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanılarak, kırmızı kan hücrelerinin yıkılması engellenebilir.
Kansızlığın ciddiyetine bağlı olarak kan transfüzyonu gerekebilir.
Orak hücreli anemi: Oluşabilecek komplikasyonların tedavisi yapılmalıdır. Kan hücrelerinin yıkımı sırasında damar yolu ile sıvı
verilmesi, ağrının azaltılması için ağrı kesiciler verilebilir. Gereğinde kan transfüzyonu
yapılabilir. Kemik iliği nakli etkili tedavi seçeneklerindendir. Ayrıca bir kanser ilacı olan
hidroksiüre tedavide kullanılabilir.
“
Aneminin birçok sebebi ve çeşidi
vardır. Kansızlığın kısa ve uzun süreli
olmasına göre kişide oluşturduğu
etkiler de ciddi ya da hafif olabilir.
Eğer kendinizde kansızlık olduğunu
düşünüyorsanız mutlaka bir doktor
ile görüşmelisiniz. Çünkü birçok ciddi
hastalığın habercisi olabilir.
”
Tedavi Edilmezse Başka Hastalıklara Yol Açabilir
Tedavi edilmemiş anemi birçok komplikasyona yol açar. Tam oturmuş bir kansızlık, kişide
günlük işlerini yapamayacak kadar ciddi yorgunluk yapabilir. Kansızlık, düzensiz kalp atışlarına, kalbin hızlı atmasına yani çarpıntıya yol
açabilir. Çarpıntının ya da kalbin hızlı çalışmasının sebebi, kansızlığa bağlı olarak dokulara
oksijen götürecek olan kırmızı kan hücrelerinin
yetersizliğidir. Bunu kalp fazla çalışarak kapatmaya çalışır. Uzun vadede kalp yetmezliğine
bile yol açabilir. Bazı nadir görülen kalıtımsal
kansızlıklarda örneğin orak hücreli anemi gibi
hastalıklarda kimi zaman ölüme kadar ilerleyen bir tablo görülmektedir.
Uzm. Dr. Cem ÖZCAN
İç hastalıkları Uzmanı
www.askander.org.tr
36
37
[ Ankara Erenleri ]
Bir İslam Mücahidi
Seyyid Hüseyin Gazi
Seyyid Hüseyin Gazi ve oğlu Seyyid Battal Gazi
hakkında destanlar yazılmış, sözlü halk edebiyatımızda dilden dile dolaşan efsaneleri anlatılır
olmuştur. Baba ve oğul, Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar bütün Müslüman milletlerin ortak
kahramanı olarak, gönüllerde abideleşmiştir.
Battal Gazi Destanı’nda Seyyid Battal Gazi’nin
soyu hakkında: “Efendiler efendisi, saadetlerin
kaynağı olarak bilinen Abdülmenaf’ın sülalesindendir. Bu sülale, iftihar duyulan, şerefli ve
itibarlı bir sülaledir. “Taha ve Yasin”in gizli sırrıdır. Cafer (Seyyid Battal Gazi), Allah’ın Resulü’nün bahçesinin nuru, milletin ve dinin kemali
ve efendisidir. O, kahramanlığı ve cesurluğu ile
dillere destan olan bir şehittir. O, Seyyid Zeyd’in
torunudur. Seyyid Ali’nin oğlu Hüseyin Gazi’nin
de oğludur.” ifadesi kullanılır.
E
meviler döneminde İslam ordularının Anadolu’da Bizans üzerine yaptıkları akınlarda şehit olmuş bir İslam mücahididir.
Seyyid Hüseyin Gazi’nin hayatı ve kimliği
hakkında yazılı kaynaklarda bilgi oldukça azdır. Mevcut bilgilere de “Battal Gazi Destanı”,
“Battalnâme”, Evliya Çelebi “Seyahatname”si ve
“Dânişmendnâme”de rastlıyoruz. Kaynaklardaki bilgiler daha ziyade oğlu Seyyid Battal Gazi
hakkındadır. Ankara’da kendi adı ile anılan Hüseyin Gazi Dağının zirvesinde türbesi vardır.
www.askander.org.tr
Battal Gazi Destanı’nda Seyyid Hüseyin Gazi’nin büyük atalarından olan Ali el-Medeni
alim ve cengaver bir kişidir. Babası Ali Zeydi’dir.
Ali Zeydi’nin lakabı “Rabi”dir. Zeyd Muhammed
el-Erdeşir’in oğludur. Muhammed el-Erdeşir ise
Yahya el-İdris’in oğludur. Yahya el-İdris’in atası
ise Zeyd el-Enver’dir. İmam Zeynel Abidin’in oğludur. İmam Zeynel Abidin ise İmam Hüseyin’in
oğludur. İmam Hüseyin ise Hz. Ali (r.a.)’nin oğludur. Hz. Hüseyin’in annesi Fatimatü’z-Zehra ise
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’nın kızıdır. Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun.
Hasan son derece güzel sesli ve alim olduğu için
hatiplik görevi ona verilir.
Hüseyin (Seyyid Hüseyin Gazi) ise, gayet güçlü bir pehlivan olup Bizans kralı Kayser ile sınır boylarında devamlı olarak savaş halindedir.
Malatya Beyi Emir Ziyad’ın önemli komutanlarından birisidir. Emir Ziyad ölünce yerine oğlu
Numan geçer. Numan, gönlü geniş, inançlı biridir. Şehrin seraskerlik görevini Hüseyin Gazi’ye
verir. Hüseyin Gazi’nin saldırıları karşısında Bizans kralı Kayser aciz kalır, barış imzalanır ve
haraç vermeye başlar.
Günlerden bir gün divan toplantısında iken
Tevabil, Hüseyin Gazi’ye bir oğlu olduğunu müjdeledi. Emir Ömer, Hüseyin Gazi’nin oğlunun
adını Cafer koydu. Hüseyin Gazi şükür nişanesi olarak ziyafet verdi.. Cafer büyür ve üç yaşına girer. Onu gören herkes on yaşında sanır.
Öyle güzelleşir ki benzeri yoktur. Kim kucağına alsa onu yere koymaz olur. Hüseyin Gazi ise
her gün ava çıkar, Bizans Kralı Kayser’de her yıl
halifeye haraç verir. Mamuriye (Ankara) tarafına avlanmaya çıkan Hüseyin Gazi’nin önüne
bir geyik çıkar. Geyiğin sırtında bir atlas çul ve
kıymetli taşlar vardır. Bu geyiği yakalayıp oğlu
Cafer’e hediye etmek ister. Birkaç kement atar
ama yakalayamaz, geyik kaçar. Geyiğin peşine
düşen Hüseyin Gazi farkında olmadan Bizans
topraklarına girer. Yüksek bir dağın tepesine
çıkar. Dağın eteğinde bir kale, kalenin eteğinde
de muazzam bir şehir vardır.
Şehrin önünde de 40 bine yakın asker vardır.
Bu şehir Mamuriye’dir. Şehrin beyi ise Mihriyayil (Mihrail)’dir. Bizans kralı Kayser’in kayınbiraderidir. Bunlar üç kardeş olup, büyüğü Mihriyayil, ortancası Mihran, küçüğü de Şamasep’dir.
Kovaladığı geyik ise Mihriyayil’indir. Geyik her
tarafta gezer, ama kimse ona bakmaya bile cesaret edemez. Hüseyin Gazi’nin yakalamaya çalıştığı geyik yorulmuş bir vaziyette Mihriyayil’in
çadırına varır. Geyiğin bu durumunu gören Mih-
Ali el-Medeni, Medine’den ayrılarak Bağdat’a
yerleşir. Bir yıl orada kaldıktan sonra Malatya’ya
hicret eder. O sırada Malatya emiri olan Ziyad,
şehrin hatiplik görevini Ali el-Medeni’ye verir.
Ali el-Medeni’nin vefatından sonra oğlu Ali Zeydi (Rabi) Malatya hatipliği görevini devralır. Rabi
bu görevi 30 yıl sürdürür ve vefatından sonra
bu görevi oğlu Enihe Ali devralır. Seyyid (Enihe)
Ali’nin Hasan ve Hüseyin adında iki oğlu vardır.
www.askander.org.tr
38
[ Ankara Erenleri ]
39
M i r e r o ğ l u
J
riyayil sinirlenir ve askerlere geyiği kovalayan
kişinin yakalanmasını emreder. Askerler sağa
sola koşturup, geyiği kovalayan kişiyi aramaya
başlarlar. Dağın zirvesinde duran Hüseyin Gazi’yi farkederler. Mihriyayil’in askerleri ile Seyyid Hüseyin Gazi arasında çetin bir mücadele
geçer. Seyyin Hüseyin Gazi yaralanır, yalnız olmasına rağmen çok düşman askeri öldürür ve
şehit olur.
Düşman askeri atını yakalamak ister, fakat
yakalayamazlar. At kanlı bir vaziyette Malatya’ya varır. Emir Ömer bu duruma çok üzülür.
Hüseyin Gazi’yi Bizans’ın Ankara valisi Mihriyayil’in askerlerinin şehit ettiğini Yahya bin
Mansur gördüğünü söyler. Bu şehadet olayı
Emir Ömer tarafından bir mektupla Bağdat’ta
halifeye bildirilir. Halife Tavamık bin Bağdadi,
bu olaya çok üzülür ve Emir Ömer’e Bizans üzerine akınların başlatılmasını emreder.
www.askander.org.tr
Yılda 15.000 metreküplük iş hacmi,
her geçen gün yeni teknolojik araçla ve
ihracata dayalı yeni pazarlarımızla
hizmet vermeye devam ediyoruz.En
büyük sermayenin müşteri memnuniyeti olduğuna inanan firmamız köklü
firmalar kervanına katılmaya taliptir.
Gösterilen teveccühe minnettarız.
Yaygın araç ağıyla yurdun her bir
yönüne zamanında ulaşım ve fiyat
memnuniyeti ile müşterilerinin güvenini kazanmış firmamız,
kaliteli
hizmetin haklı gururunu yaşamaktadır. Bu sebeple bizi destekleyen
bütün işletmelere sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
www.mirahsap.com | www.mirnakliyat.com
İvedik Organize Sanayi Bölgesi
Dericiler Sitesi 2254 Cad. (Eski 29 Cad.)
No: 72 Yenimahalle | ANKARA
Tel: +90(312) 395 06 26
Fax: +90(312) 395 06 27
Nakliyeciler Sitesi D Blok
No:9/3 Şaşmaz/ANKARA
Tel / +90(312) 278 54 56 - 57
Fax / +90(312) 278 54 57
www.askander.org.tr
www.askander.org.tr
40
41
[ Hukuk ]
Limited Şirketlerin
Anonim Şirkete Dönüştürülmesinin
retmek yerine, anonim şirkete dönüştürerek pay
senedi veya geçici ilmühaber bastırması vergisel
açıdan en mantıklı çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Limited şirketlerde ise, hamiline pay senedi bastırılamaz. Ayrıca edinme tarihinden sonra
20 yıl geçse dahi gelir vergisine tabi olacaktır. Limited şirketin hissesini doğrudan devir etmeyip,
anonim şirkete dönüştürerek pay senedi veya
geçici ilmühaber bastırmak en mantıklı yoldur.
Damga vergisi, harç ve gelir vergisi de ödenmek
zorunda kalınmıyor.
Avantajları ve Usulü
Anonim şirkette pay sahipleri sadece şirkete
karşı taahhüt etmiş oldukları sermaye ile sorumludurlar. Limited şirketlerde ise şirket, borç
ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur.
Yönetim kurulu üyesi olmayan ortağın, şirketten
tahsil edilemeyen vergi ve SSK prim borçlarından
sorumluluğu söz konusu değildir. Buna karşılık Limited şirketlerde ise, yönetim kurulu üyesi olmayan ortak vergi ve SSK prim borçlarından şirketten ve müdürden tahsil edilemeyen kısımdan tüm
malvarlığı ile sorumlu olacaktır.
6
102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birçok düzenleme hukuk hayatına giriş yapmıştır. Bu
düzenlemelerden en önemli ve en avantajlı
değişiklik tür değiştirme olsa gerek. Uygulamada da en çok tercih edilen tür değiştirme hallerinden birİ olan Limited şirketin Anonim şirkete
dönüştürülmesi birçok avantaj sağlamaktadır.
Söz konusu dönüşümün esas gerekçelerinden bir
de büyük anonim şirketlerin hisselerini küçük
meblağlara bölerek geniş bir halk kitlesini sermayeye ortak etme isteğidir.
Türk Ticaret Kanununun 180 ve devamı maddelerinde yer alan tür değiştirme, ayrıntılı olarak
düzenlenmiştir. TTK 180. md’ye göre ‘Bir şirket
hukuki şeklini değiştirebilir. Yeni kurulan şirket
eskisinin devamıdır.
TTK 181/1-a‘ya göre ise Limited Şirket Anonim Şirkete dönüşebilecektir. Bununla birlikte
yeni kurulan şirket eskisinin devamıdır ve hak
ve yükümlülükler de külli halefiyet söz konusu
olacaktır. Limited şirketin Anonim Şirkete dönüştürülmesinin avantajları gelinecek olursa;
Bunlardan en önemlileri;
www.askander.org.tr
Anonim şirketlerde her bir pay 1 kuruş iken Limited şirketlerde her bir pay 25 TL’den az olamaz.
Son olarak Anonim şirketlerde, Limited şirketlerin tabi oldukları esasların aksine pay devrinde
diğer ortakların onayı, ticaret sicilinde tescil ve
ilana gerek yoktur.
“
Anonim şirketler halka açılma ile
ortak bulma olanağına sahipken,
Limited şirketlerde, pay senetlerinin
menkul kıymet değerinde olmaması
sebebiyle halka açılma da söz konusu
olmayacaktır.
Anonim şirketlerde, şirket pay senetlerinin 2 yıl
geçtikten sonra satılması durumunda ‘doğan kazanç tutarı’ herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın gelir vergisine tabi olmayacaktır. Limited
şirkette ise, şirket hissesi 15 yıl sonra dahi satılmış
olsa elde edilen kazanç tutarı hisse devri yapan
ortak nezdinde gelir vergisine tabi olacak ve %35
‘e varan bir gelir vergisine tabi olacaktır.
Anonim şirketlerde hamiline pay senedi bastırmadan kaynaklanan bazı özel avantajlar vardır.
Limited şirketin Anonim Şirkete dönüşmesinden
sonra “pay senedi” veya “geçici ilmühaber” bastırılması durumunda, pay senedi veya ilmühaberin edinilme tarihi, Limited şirketin kuruluş tarihi
olarak kabul edilmektedir. Edinme tarihinden itibaren iki yıl geçince de hisse senedi değer artışından dolayı gelir vergisi ortaya çıkmamaktadır. Bu
durumda, limited şirketin hissesini doğrudan dev-
”
Yukarıda sayılan anonim şirkete ait avantajlara bunlarla sınırlı olmamakla birlikte daha fazla
eklemek de mümkündür. Görüldüğü üzere yeni
Ticaret Kanunumuzla Limited şirketin anonim
şirkete dönüştürülmesi vergi açısından da büyük
avantaj sağlamaktadır.
Limited Şirketlerin Anonim Şirkete Dönüşmesinde İzlenecek Usuller (özetle):
1.) Öncelikle Limited şirketin yönetim organı tür
değiştirmenin yapılması yönünde karar almalıdır.
Kararın içeriğinde bilançonun belirlenmesi gerekecektir. Ardından bahsi geçen kararın noterde
tasdik edilmesi gerekir.
2.) Bilanço/ ara bilanço çıkartılmalıdır.
3.) Dönüştürülecek şirketin ana sözleşmesi
hazırlanmalıdır.
4.) Müdürler kurulu tarafından tür değiştirme
planı hazırlanmalıdır. Plan; şirketin tür değiştirmeden önceki ve sonraki ticaret unvanını, merkezini ve yeni türe ilişkin ibareyi, yeni türün şirket sözleşmesini ve ortakların tür değiştirmeden
sonra sahip olacakları paylarının sayısını, cinsini
ve tutarını veya değiştirmeden sonra ortakların
paylarına ilişkin açıklamaları içerir. (TTK Md. 185)
5.) Tür değiştirme planı ve tür değiştirme raporu
incelenmelidir.
6.) Tür değiştirme iş ve işlemleri incelemeye açılmalıdır. Şirket, tür değiştirme planı, tür değiştirme
raporu, son üç yılın finansal tablolarını ve varsa
ara bilançoyu, genel kurulda karar alınmasından
30 gün önce merkezinde ve halka açık anonim
şirketlerde, Sermaye Piyasasının istediği yerlerde
ortakların incelemesine sunar. (TTK Md 188)
7.) Tür değiştirmenin yapılması için Genel Kurul
toplanmalıdır. Tür değiştirme planı genel kurulu
ortaklarının dörtte üçünün kararı ile kabul edilir.
(TTK Md 189/1-c)
8.) Genel kurul onay verdikten sonra Ticaret Sicili’ne onay için başvurulur.
Yukarıda bahsedilen usuller çerçevesinde gerçekleştirilecek olan tür değişimi özet şekilde sunulmuştur. Yeni Ticaret Kanunumuzla birlikte yapılacak olan tür değişimi eski kanuna göre ciddi
kolaylık ve avantajlar içermektedir. Bu sebeple, Limited şirketlerin Anonim şirkete dönüştürülmesinde büyük fayda olduğu siz değerli okuyucularımıza aktarılmaya çalışılmıştır.Tüm ASKAN-DER
okuyucularına başarı ve mutluluklar dilerim.
Av. Serhat Ramazan BAŞBİLEN
[email protected]
www.askander.org.tr
42
43
[ Ziyaret ]
R
İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’e
ASKAN-DER’den Plaket
PANO
Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği Başkanı Zafer EROĞLU ve
Yönetim Kurulu üyeleri İvedik OSB Yönetim Kurulu Başkanı Hasan GÜLTEKİN’i ziyaret
ederek çalışmaları hakkında bilgi verdi
A
SKAN-DER olarak çeşitli projeler yürüttüklerini belirten ASKAN-DER Yönetim
Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU, derneğin
küçük ve orta ölçekli KOSGEB işletmelerinin ihtiyaç duydukları ve duyacakları iş alanlarını ve iş
yürütme kabiliyetlerini arttıracak bilgi ve donanımı sağlamaya yönelik çalışmalar yapacaklarının
derneğin gayeleri içinde olduğunu belirtti. Ayrıca
“Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik
Derneği açılımı olan ASKAN-DER, bu misyonlarını
sanayiciye yönelik hareketle betimleyecektir.” diyerek sözlerini tamamladı.
Başkanı Hasan GÜLTEKİN, burada 25 binin üzerinde istihdam sağlanacağı ve bilim parkı projesi için
şunları kaydetti; ”Bu uygulamalı teknopark da ArGe ve inovasyonun yapılacağı 500 adet kuluçka
merkezimiz olacak burada lisans, yüksek lisans
ve üretim imkanlarının hepsi bir arada olacak .”
dedi. Konuşmaların ardından ASKAN-DER Başkanı Zafer EROĞLU, İvedik OSB Başkanı Hasan GÜLTEKİN’e teşekkür plaketi takdim etti.
İvedik OSB Başkanı GÜLTEKİN ise İvedik Organize Sanayi Bölgesi’ndeki en büyük eksikliğin üretimin inovasyon odaklı yapılmadığını ifade etti.
İvedik OSB de 234 bin metre kare alan üzerine bir
bilim parkı projeleri olduğunu söyleyen İvedik OSB
www.askander.org.tr
OĞULTÜRK PANO ELEKTRİK İNŞAAT İTHALAT İHRACAT SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
Ostim Mah. Has Emek Sanayi Sitesi 1468 Cad. 2284 Sok. No.58 İvedik O.S.B.
Yenimahalle / ANKARA
Tel: 0 312 395 00 25 – 0312 395 13 25 Faks: 0 312 395 49 48
[email protected]
www.ogulturkpano.com
www.askander.org.tr
44
45
[ Ziyaret ]
YDV Genel Başkanı Mahmut GÖKSU
ve Yönetim Kurulu üyeleri
ASKAN-DER’i Ziyaret Etti
YDV Genel Başkanı Mahmut GÖKSU: “Yeni Dünya Vakfımızın sloganı doğrultusunda
“Yeni Bir Dünya için çalışıyoruz.”
Sınırlı Sorumlu Aksan Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi
Y
eni Dünya Vakfı Genel Başkanı Mahmut GÖKSU ve
YDV Ankara Şube Yönetim
Kurulu üyeleri ASKAN-DER Yönetim Kurulu Başkanı Zafer EROĞLU’nu ve Yönetim Kurulu üyelerini
makamında ziyaret etti.
S.S. AKSAN KOOP
Ankaramızın Kazan ilçesi
Saray Mahallesi’ndeki kooperatifimiz ile
Türk sanayisi ve sanayicisine
hizmet etmek için
yeni ve sağlam bir yapı oluşturdu
Ziyarete, Yeni Dünya Vakfı Ankara
Şube Denetim Kurulu Başkanı Sakarya (E) Milletvekili Recep YILDIRIM, YDV Ankara Şube Başkanı Ali
TOKÖZ ve YDV Ankara Şube Yönetim Kurulu Heyeti katılım sağladı.
YDV Genel Başkanı Mahmut
GÖKSU; “Yeni Dünya Vakfımızın
sloganı doğrultusunda “Yeni Bir
Dünya için çalışıyoruz.” Bu anlayışla yola çıkan vakıf yönetimimiz,
burs vermenin yanı sıra öğrencileri hayata en iyi şekilde hazırlamak
için çalışmaktadır. Öncelikle amacımız gençlerimizin milli ve manevi değerlere bağlı, bilgili, kültürlü,
ahlâklı, yeniliklere açık, aydın birer şahsiyet olmalarını sağlamakla
birlikte, eğitim amaçlı seminerler
ve geziler de vakfımız tarafından
düzenlenerek gençlerimizin her
açıdan donanımlı yetişmesi sağlanmaktadır. İnanıyorum ki sanayicimizde sosyal sorumluluk ilkesi
www.askander.org.tr
S.S. AKSAN KOOP
ile bizim bu gayretlerimize gayret katarak vakfımızın daha
verimli olmasına yardım edecektir. Ankara’da Hacı Bayram
Camii yanında tarihi doku içerisinde yer alan kültür merkezimizin inşa çalışmaları devam etmektedir. Allah nasip ederse
bu kültür merkezimizle daha kapsamlı toplantıları düzenlemeyi arzu etmekteyiz. Vakfımız yurt genelinde şube ve temsilcilikler açarak kurumsallaşma çalışmalarını özverili bir şekilde sürdürmektedir.” dedi.
ASKAN-DER Başkanı EROĞLU bu ziyaretten duyduğu memnuniyetini YDV Genel Başkanı ve YDV Ankara Şube Yönetim
Kurulu’na bir teşekkür konuşması yaparak dile getirdi
www.aksankoop.com
1354. Cadde Fora İş Merkezi Kat: 2
No: 138 / 104 İvedik OSB / ANKARA
T: 0 312 394 60 56 F: 0 312 394 60 59
www.aksankoop.com
www.askander.org.tr
46
47
[ Röportaj ]
ASKAN-DER Yönetim Kurulu Üyesi, Genç İşadamı
Serhat PEKEŞ
Bize kendinizden bahseder misiniz? Serhat PEKEŞ Kimdir?
1980 yılında Ankara’nın Yenimahalle ilçesi, Ergazi köyünde doğdum. İlköğrenimimi burada, liseyi
Etimesgut Mehmetçik Lisesinde
tamamladım. Eğitim hayatıma
Anadolu Üniversitesi Yerel Yönetimler bölümünde devam ediyorum. Evliyim. İş hayatıma 1997 yılında tıbbi malzeme üretimi yapan
aile şirketimizde başladım.
STK’ler hakkında düşünceleriniz ve faaliyetlerinizi öğrenebilir miyiz?
Ben genç yaşıma rağmen uzun süredir aktif bir
şekilde STK’lerde görev alıyorum. İç Anadolu Medikalciler Derneği kurucu üyesiyim. Ayrıca sanayi bölgemizde, sanayicinin her zaman yanında olan ve sorunlarını çözüme kavuşturmak için
aktif olarak çalışmalar yürüten Anadolu Sanayisini Kalkındırma ve Girişimcilik Derneği’nin (ASKAN-DER) yönetim kurulunda bulunarak üreten
Türkiye’ye katkılar sağlamak için çalışmaktayım.
Gençlerin de ülke ekonomisine ne denli katkı
Şirketinizi nasıl anlatırsınız?
1993 yılında küçük bir işletme
olarak iş hayatına başlayan firmamız, şuan tıbbi laboratuvar
imalat sektöründe bir anonim şirket ve bir de limited şirket olarak
sektörde etkin bir yere sahiptir.
Sektör olarak ana grup kimya
üzerine; laboratuvar, ilaç, gıda,
tarım, veterinerlik, maden, boya
vb sektörlere, yani kısaca tüm
kimya laboratuvarlarının a’dan
z’ye bütün ihtiyaçlarına yönelik
iki firmamızda üretimler gerçekleştirilmektedir. Bunun yanı sıra
medikal sektöründe yan ürünlerin imalatı yapılmaktadır.
Şirketinizin kısa ve uzun vadede
hedefleri nelerdir?
Kısa vadede hedeflerimiz, değişen piyasa şartlarında sarsılmadan ayakta kalmak ve giderek
zorlaşan rekabet ortamında sektörün ihtiyacı olan güvenilir ve
www.askander.org.tr
sağladığının farkında olan ve bunu sık sık dile
getiren eski Başbakanımız, şu anki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, siyasi
yaşamı boyunca gençlere verdiği destekle ülkemizin kuruluşunda da Ulu Önder Atatürk’ün
de söylediği “Umudum Gençliktedir.” sözlerine
uygun çalışmalar yaparak, gençlik potansiyeli
yüksek olan ülkemizin hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamıştır. Benim de bir Türk genci
olarak amacım ve çabam ülkeme faydalı olabilmek, vaktimi gereksiz eğlencelerle değil vatanıma ve milletime fayda sağlayacak yararlı
işler yaparak geçirmektir.
Bir sanayici olarak ASKAN-DER’i nasıl görüyorsunuz?
Şu an içinde bulunduğum ASKAN-DER’in asıl
amacı Türkiye ekonomisindeki sanayicinin ekonomik sıkıntılarını en aza indirmek ve sanayiciye destek olmaktır. Türkiye’deki üretim faaliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ithalata
yol açan nedenleri tespit ederek bunlara çözüm
bulmak. Üretimi ülke içinden, yerli hammadde
kullanılarak yapılmasını teşvik etmek, bunun
için tedbirler almak ve dolayısıyla yeni istihdam
olanakları sağlamak.
kaliteli üretime devam etmek. Pazar payını arttırarak üretim
faaliyetlerini maksimum düzeyde tutmak. Uzun vadede ise
yerli imalatla kaliteli ürünü ekonomik fiyatla buluşturup Orta
Doğu başta olmak üzere Avrupa ve tüm dünya ülkelerinde
Türk Malı olarak sağlam bir yer edinmek, bu sayede ülkemize döviz girişi sağlayarak gayri safi milli hasılaya maksimum
düzeyde katkıda bulunmak.
Türk sanayisinde girdileri artırma noktasında
ithalatı azaltmak için neler yapılmalı?
Çeşitli sebeplerle ithalata yönelen firmaları
yerli üretime teşvik etmeliyiz, yerli üretim yapan firmaların maliyetlerini en aza indirmeliyiz.
Yerli üretimi talebi karşılayacak şekilde güçlendirmeli ve çeşitlendirmeliyiz. Üretilen ürünleri pazarda doğru konumlandırmalı, etkin bir
pazarlama faaliyeti ile arz oluşturmalıyız. Bu
sayede iç pazarda kendi yağımızla kavrulur ve
dışa bağımlılıktan kurtularak ekonomik güçlenme sağlayabiliriz.
www.askander.org.tr
48
49
[ 10 Kasım ]
O
’nun ani ve apansız aramızdan ayrılışı bütün Türk halklarını da derinden sarsmakla kalmamış, dünya üzerinde diğer milletler arasında da büyük bir yankı uyandırmıştır.
Atatürk’ün ölümünün hemen arkasından dünya
liderleri tarafından yapılan tüm açıklamaların
ortak noktası, O’nun dünyaya gelmiş çok nadir
bir dahi olduğu, büyük devlet adamlığı ve diğer
dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları
olmuştur. Atatürk, reformcu ve ileriyi görebilen
niteliklerinin yanında aynı zamanda büyük bir
komutan da. Türk Milli Mücadelesine yön vermiş, milleti ile birlikte “ya istiklal ya ölüm” diyerek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi
kuşkusuz ki o olmuştur.
10 Kasım
ATA’sız 76 Yıl
Ulu Önder Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebedi aleme intikal edişi hiç kuşku yok ki Türk
ulusunu derin bir üzüntüye sevketmiştir.
www.askander.org.tr
Ulu Önder Atatürk, milli mücadele sonrası sağlanan başarının asla yeterli olmadığını
düşünerek bir benzerinin dahi yapılması çok
güç hatta imkânsız olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk ulusuna en büyük
hediyesi ise Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak
olmuştur. Tanzim ederek hayata geçirdiği devrimler ile Türk ulusuna çağ atlatmış, Türkiye
Cumhuriyeti’nin dünya devletleri arasında saygın konuma yükselmesine vesile olmuştur. İçine birçok şeyi sığdırdığı kısa yaşamının en son
anına kadar memleketine hizmet etmiş olan
bu büyük lider; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl
ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi
mirasçılarım olurlar” diyerek kurduğu cumhuriyete sahip çıkılmasını ve bunun ise çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkılması suretiyle gerçekleşeceğini ifade etmiştir.
İşte, bütün 10 Kasım’lar bu yüzden ulusça içinde bulunduğumuz mateme rağmen; Atatürk’ün
fikirlerinin en iyi bir şekilde anlaşılarak tatbik
edileceği günler olarak kalmalıdır. 10 Kasım’larda bizler onu her seferinden daha da iyi anlayarak, düşüncelerinden en üst düzeyde istifade
ederek, ilmin ve fennin ışığında ülkemiz ve ulusumuz için daha iyi neler yapabiliriz sorusuna
cevaplar aramalı ve de vakit geçirmeden hemen
işe koyulmalıyız.
Her 10 Kasım atmosferinin ruhumuzda oluşturduğu kaçınılmaz hüzne rağmen, taşıdığı anlam bakımından bu günün büyük bir gün olduğu biraz önce yaptığımız kısa açıklamalardan
da daha iyi anlaşılacaktır. Bu nedenlerle onun
izinde yürüyen ve ulaştığı noktayı daha ilerilere
taşıyacak bir kuvvetin varlığını damarlarındaki
asil kanda hissetmekte olan Türk evladı, kendisinden beklenen başarıyı elde etmektedir ve
etmeye de devam edecektir.
Büyük kurtarıcımız ve liderimiz Gazi Mustafa
Kemal Atatürk! Sen ebedi mekânında rahat uyu!
Bizler emanet ettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ne
her zaman olduğu gibi gönülden sahip çıkacak
ve sana layık bir ulus olmaya devam edeceğiz.
ataturkinkilaplari.com
www.askander.org.tr
50
51
[ Ahilik ]
Ahilik Haftası
Ahilik Felsefesi
Sadrettin Konevî, Kadı Burhanettin gibi ünlü
isimler de bulunmaktadır. Ahi Evran, Sadrettin
Konevî´nin çağdaşı olup ikisi de Fahreddin Râzî
gibi İbni Sina ve Farâbî´nin etkisinde kalmışlardır. Bunlardan başka sultanlar, vezirler ve devlet adamları da Râzî´nin derslerini takip etmişlerdir. Ahi Evran gençliğinde Ahmet Yesevî´nin
talebelerinden aldığı ilk tasavvuf terbiyesi ile
yetişmiş ve olgunlaşmıştır. Ahi Evran, o devrin
mutasavvıflarının buluşma yeri olan Bağdat´a
gitmeye karar verir. Bağdat´a gitmeden önce
Hac farizasını yerine getirir sonra dönüş yolunda müstakbel kayınpederi “Evhadü´d –Din Kirmanî” ile tanışır.
Ahilik, aynı zamanda sosyal hayat kadar
ekonomik hayatı da yönlendiren bir yapıdır.
AHİ EVRAN’IN
NUTKU
Malum ola ki, ey üstadalar ve kalfalar!
Ahi sözü pir sözü ve her kim, Ahi’nin nutkuna itimad etmezse ve serkeşlik ederse
kârında ve kisbinde (kazanç) yemin (iyilik) ve meymenet bulmaz.
Dünyada
ömrünü zay etmiş olur. Ahi-
ret’de davacısı benim.
Bil ve âgâh (uyanık) ol. Her kim benim
ahi babama itaat ve inkıyâd (boyun eğme)
ederse hüsn-ü himmetim ol kimseye olmuştur.
Gaflet
etmeyeseniz.
şeriâttan (Kanun)
tarikayyan, hakikatten ayrılmayasınız.
Yoluma, tarikatıma inkıyâd eyleyesiniz.
Büyüklere itaat ve inkıyâd eyleyesiniz.
Küçüklere merhamete riayet edesiniz.
www.askander.org.tr
A
hilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran,
Azerbaycan´ın Hoy kasabasında doğmuştur (1171). Hoy, Türkiye´nin doğu sınırından 60 km . uzaklıkta ve “Sultan Tuğrul”
zamanından beri Türkler´in meskûn olduğu bir
bölgedir. Ahi Evran´ın asıl adı “Nasırüddin Mahmud el Hoyi” olarak kayıtlara geçmiştir. Ahi
Evran ilk eğitimini Azerbeycan´da doğum yeri
olan Hoy kasabasında aldıktan sonra, Maveraünnehir bölgesinde Horosan´a giderek orada
ünlü âlimlerden “Fahreddin Râzi” (1149-1209)
ve hükemadan, Felsefe ve Kur´an-ı Kerim tefsirlerini öğrenmiştir.
Ahi Evran´ın hocası Fahreddin Râzi, Horosan´da “Farâbî” ve “İbni Sina”nın tüm eserlerini
okumuş, onların verdiği bilgileri daha da geliştirerek, tıp, astronomi, astroloji, lisan, edebiyat
konularında kitaplar yazmaya başlamıştır. Râzî
hayatta iken çevresinde bulunan kalabalık
öğrenci topluluğunun varlığı, onun yüzlerce
öğrenci yetiştirdiğini göstermektedir. Bunlar
arasında Abdülmuhsin Kayseri, İzzettin Râzî,
Büyük üstad sayesinde halife·“Nâsır Li-di-nillah” ile tanıştırılan Ahi Evran, halifenin kurduğu
Fütüvvet Teşkilatı´na girer. Ahi Evran Bağdat´ta
iken, Fütüvvet teşkilâtının ileri gelenleri ile tanışarak onlardan yararlanmıştır. Araştırmacı Mikâil Bayram´ın “Tasavvuf Düşüncesinin
Esasları” adlı eserinde ve diğer kaynaklarda
Ahi Evran´ın çok yönlü bir ilim ve fikir adamı
olduğu kaydedilmektedir. Ahi Evran, Tefsir, Hadis, Kelâm, Fıkıh ve Tasavvuf kitapları yazmıştır. Ayrıca Felsefe, Tıp ve Kimya sahalarında da
bilgi sahibi olan çok yönlü bir ilim adamı ve filozoftur. İbni Sina Sühreverdî ve Fahreddin Râzî´nin bazı eserlerini Farsça´ya çevirmiştir.
Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, kayınpederi Evhadü´d –Din Kirmanî ile
Anadolu´ya gelen Ahi Evran, Konya´da Sultan´a
yazdığı Letaif-i Gıyasiye adlı kitabını sunar, Kitabın
1. cildi felsefe, 2. cildi ahlâk ve siyaset, 3. cildi fıkıh
(İslâm hukuku), 4. cildi dua ve ibadet hakkındadır.
İbni Sina hayranı olan hükümdar, kendisine
sunulan kitapları beğenmekle kalmaz, aynı zamanda Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi
gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´ye
gelen Ahi Evran´a ve düşüncesine büyük ilgi
www.askander.org.tr
52
53
[ Ahilik ]
gösterir, hatta bu düşüncenin tatbikata geçirilmesine yardım eder. 1205 yılında Kayseri´de devletin desteği ile debbağları ve diğer sanatkârları
da içine alan büyük bir sanayi sitesinin kurulmasına öncülük eder. Her sanat dalındaki birliklerin
bir araya toplandığı bu siteler Selçuklu Sultanı
Alâeddin Keykubat zamanında diğer şehirlerde
de kurulmaya başlar.
teşkilâtın (Ahiyân-ı Rum) büyümesi ve gelişmesi için çaba sarf etmiştir. Ahi Evran kendi
mesleği olan debbağlık dalından başka 32 çeşit esnaf ve sanatkarın lideri olmuştur. Ahi Evran´ın Anadolu´da kurduğu Ahilik teşkilatının
asıl amacı ilim ve bilgiyi insanlığın hizmetine
sunmaktı. Türkler, Anadolu´ya yerleşirken dönemin bilim adamlarının önerisinden hareketle
pozitif ilimlerin gündelik hayatta kullanılabilSultan Alâeddin Keykubat´ın Ahi birliklerini mesini ve insanların da bundan faydalandırıldesteklenmesi sonucu Anadolu´nun birçok ye- masını ön görmüşlerdir.
“
Ahi Evran’ın asıl adı Nasir üd-din EbüIHakäyik Mahmud El Hoy olarak kayıtlara
geçmiştir.Herkesin korkup kaçtığı evran
denen büyük bir yılanın onu görünce
sakinleşmesi ve itâat etmesi dolayısıyla
“Evran” diye anılmıştır.
İlmin tekniğe uygulanmasına örnek olarak;·Cizreli İsmail B. Rezzaz isimli bilim adamının kitabında birçok otomatik makinenin projelerinin
çizildiği ve tariflerinin yapıldığı, hatta bazı projelerinin uygulandığı bilinmektedir.
Bu makine ve robotlara örnek olarak: Su
saati, otomatik musluk, el yıkama ve abdest
alma esnasında kendiliğinden su döken makine, kendi kendine müzik çalan makine, otomatik su tulumbaları, su fışkırtan fıskiyeler,
şifreli anahtarlar, değişik hareket yapan rorinde bu birlikler süratle gelişir. Bu dönem Anado- botları görmekteyiz.
lu Selçuklu Devleti´nin iktisaden en parlak dönemi olmuştur. Sultan Alâeddin´in oğlu tarafından
Teknolojinin üretime uyarlanışının ilk örneköldürülmesinden sonra Ahiler bu duruma tavır leri olan bu buluşlara Ahi Evran önem vermekaldılar. Onun yerine geçen II. Gıyaseddin Keyhüs- te idi. Ahi Evran´ın Selçuklu Sultanı II. İzzettin
rev´i hiç affetmediler.
Keykavus´a sunduğu Letaif-i Hikmet adlı kitap,
sultanlara ve yöneticilere nasihat verici ve “SiAhi Evran´ı çekemeyenler onunla yeni hüküm- yasetname” türü bir eserdir. Bu eserde halkın
darın arasını açtılar. Alâeddin Keykubat zama- ihtiyaçları belirlenmekte, bu ihtiyaçların karşınında Konya´da medreselerde ders veren Ahi lanması, istihdamın, kaliteli bol ve ucuz üretiEvran bu sebepten dolayı Konya´ya davet edilen min arttırılması sırasında çıkabilecek sorunlaAhi Evran, burada tekrar çeşitli olumsuzluklarla ra karşı tedbirlerin neler olması gerektiği şöyle
karşılaşır. Bu yüzden burada daha fazla kalmaz anlatılmaktadır.
ve Kırşehir´e gelerek Ahi birliklerinin teşkilâtlandırılmasına hız verir.
“Allah insanı, medenî tabiatlı yaratmıştır. Bunun açıklaması şudur: Allah insanları yemek,
Kırşehir´e eşi Fatma Ana ile yerleşen Ahi Ev- içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek
ran, eşinin kurduğu Anadolu Kadınlar Birliği (Ba- gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç
cıyân-ı Rum) teşkilâtını da himaye etmiş, her iki kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz.
”
www.askander.org.tr
Bu yüzden demircilik, marangozluk, dericilik gibi
çeşitli meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi, bu meslek dallarının gerektirdiği âlet ve edevatı imal etmek için de birçok insan gücüne ihtiyaç vardır. Bu yüzden toplumun
ihtiyaç duyduğu ürünlerinin üretimi için lüzumlu
olan bütün sanat kollarının yaşatılması şarttır.
Bununla da kalmayıp, insanların sonradan doğacak ihtiyaçlarını karşılamak için yeni sanat dallarının meydana getirilmesi gerekmektedir.”
şunu yapmıştır: “·Doksan üç yıl yaşayan, akla
yâr, nefse düşman olan bir faziletli er kişi, tekkesine kapanmış; dünyadan elini eteğini çekmiş
münzevi bir sofu ve softa değildi. O hayatını kazanmak için diyar diyar dolaşmış, her sanat ve
zanaata başvurmuş, öğrendiklerini de insanoğluna öğretmek için uğraşmıştır.”
Ahi Evran´ın elli yıl müsahipliğini yapan ve
onun vefatından sonra da yerine geçen Ahmet
Gülşehri, Ahi Evran ve Ahilik konusunda “Ke-
Ahi Evran´a göre toplumdaki fertlerin büyük
bir kesiminin sanata yönlendirilmesi ve her bi- rinin belli bir sanat dalıyla meşgul olması gerekir
ki, toplumun ihtiyaçları görülsün. Ahi Evran´ın
kurduğu Ahilik teşkilâtının eğitim anlayışı bu
temel görüşe dayanmaktadır.
“
Ahi Evran´ın hocası Fahreddin Râzi,
Horasan´da “Farâbî” ve “İbni Sina”nın
tüm eserlerini okumuş, onların verdiği
bilgileri daha da geliştirerek, tıp,
astronomi, astroloji, lisan, edebiyat
konularında kitaplar yazmaya
başlamıştır.
Devlete düşün görev, bu görüşe destek vererek
halkın eğitilmesine ve yönlendirilmesine yardımcı olmaktır. Ahi Evran´ın eserinde belirttiği
eğitim ve öğretim konusundaki tüm öneriler, Ahi
birliklerinde uygulanmıştır. Ahi Evran´ın teknik
öğretim ve ahlâka yönelik eserleri, yıllarca Ahi
ramat-ı Ahi Evran” adında bir eser yazmıştır.
birliklerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Mesnevi tarzında ve aynı vezinde Türkçe yazılan
Ahi Evran, Letaif-i Gıyasiye, Letaif-i Hikmet´- bu eseri Alman Prof. Franz Taechner Almanca
ten başka Vaziyet, Ruh´un Bekâsı, Tıp ve İbni Si- tercümesiyle beraber bastırmıştır. 167 beyitten
na´dan tercüme kitabı dâhil olmak üzere, yirmiye meydana gelen bu eserin Ahilik ve Ahi Evran´la
yakın eser bırakmıştır. Ahi Evran hayatı boyun- ilgili bölümleri aşağıda günümüz Türkçesiyle veca ilimle ve eğitimle uğraşmış. “Hiç ölmeyecek- rilmeye çalışılmıştır.
miş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete
Ahmet Gülşehri´nin yazdığı menakıbnamede,
çalış.” Hadis-i Şerifi´ni kendisine ilke edinmiştir.
Ahi Evran´ın bütün ahilerin başı olduğunu, padiBirlik üyelerine devamlı olarak çalışmayı öğüt- şahların kendisine saygı gösterdiğini, hiç haram
lemiştir. Üretimin ancak çalışarak sağlanacağını yemediğini, Ahilik adına yaptığı çalışmaların
bilen Ahi Evran, insanların ihtiyaçlarını giderme- bütün dünyada duyulduğunu, Ahilik nizamının
nin de bir Tanrı buyruğu olduğuna inanmaktadır. uygulandığını, misafirperver olduğunu, gerçek
Bu bakımdan çalışmak, insanları mutlu etmek, dostluğa önem verdiğini, kimseye incitici bir söz
söylemediğini anlatılmaktadır. Ayrıca Ahiliğin
ibadet etmek kadar önemlidir.
altı şartı olduğunu bunların üçünün kapalı olduOsmanlı Devleti´nin kurulmasında da önemli ğunu vurgulamıştır.
meb.gov.tr
rol oynayan Ahi Evran,Cevat Hakkı Tarım ´a göre
”
www.askander.org.tr
54
55
[ Röportaj ]
Coşkunsel OSGB Sorumlu Müdürü A Sınıfı İş
Güvenliği Uzmanı Jeoloji Müh.
Meftune USTA
Ülke olarak İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda yapmamız gerekenler var
Son dönemde inşaat sektöründe
yaşanan iş kazaları iş güvenliği
konusunu tekrar Türkiye’nin
gündemine taşırken biz de konuyu
yetkili ağızdan dinlemek üzere
Coşkunsel OSGB Sorumlu Müdürü ,
A Sınıfı İş güvenliği Uzmanı Jeoloji Müh.
Meftune Usta ile görüştük. Usta, firma
faaliyetleri hakkında bilgi verirken,
iş sağlığı ve güvenliği konusunda da
yaşanan süreci değerlendirdi.
Coşkunsel OSGB hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Coşkunsel OSGB, 2014 yılının Ocak ayında
kuruldu. Bu kısa süre zarfında hizmet ağını
genişleterek, bünyesinde yer alan kalabalık
doktor ve uzman kadrosu ile çok sayıda firmaya hizmet vermeye başlamıştır. Hizmet
verdiğimiz firmaların yüzde kırklık bir bölümünü inşaat sektörü oluşturuyor. Kanun ve
yönetmelikler çerçevesinde görevimizi en iyi
şekilde yapmaya çalışıyoruz.
2014 Ocak ayından bu yana, yaklaşık bir yıl
gibi bir sürede bunca firmaya ulaşmamızın
temel sebebi, iş yaptığımız firmaların referanslarıdır. Onlar sayesinde şimdiki müşteri
portföyümüze ulaştık. Çalıştığımız firmaların
bizleri tavsiye etmeleri ile kısa sürede müşteri ağımızı genişletmiş olduk.
www.askander.org.tr
Son dönemde yaşanan kazalardan dolayı iş
sağlığı ve güvenliği Türkiye’de gündemden düşmeyen bir konu haline geldi. Sizin bu konudaki
düşünceleriniz nelerdir?
İş güvenliği uzmanlığı, yasal yükümlülüklerin
yanı sıra vicdani sorumluluk da gerektiren ve
ciddiye alınması gereken bir iştir. Bu işi sorumluluk sahibi, yeterli teknik donanıma sahip, iyi
niyetli insanların yapması gerektiğine inanıyorum. Aksi takdirde karşılaşabileceğimiz hem
maddi yaptırımlar, hem de manevi sonuçlar
çok ağır olabiliyor. İş güvenliğini kağıt üzerinde
yapmak demek, tüm olası sonuçları görmezden
gelmek demektir. Son zamanlarda sıkça gördüğümüz üzere, bu konu o kadar da basite alınabilecek bir iş değil. Biz gerek teknik kadromuzla
yaptığımız saha çalışmalarında, gerek verdiğimiz eğitimlerde işimize çok önem veriyor, sonuçlarını düşünerek hareket ediyoruz. Hizmet
vediğimiz bir firmada bir çalışanımızın burnu
kanasa, öncelikle kendi içimizde neyi eksik yaptığımızı sorguluyor ve vicdanen bunun rahatsızlığını yaşıyoruz.
rimize işyeri hekimimizle gidildiğinde randevu
ile gideriz ki çalışanlarımızın tamamı orada bulunsun, sağlık gözetimlerini yapabilelim. İşverenlerimizin en çok üzerinde durması gereken
konuların başında, herhangi bir kişiyi istihdam
etmeden önce mutlaka işe giriş sağlık muayenelerini yaptırmaları geliyor. Verilen sağlık raporu o kişinin o iş için uygun olup olmadığını
göstermektedir. Yine işe giriş muayenelerinin
ardından da iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin
verilmesi gerekmektedir.
Coşkunsel OSGB olarak bünyenizde verdiğiniz hizmetlerden bahseder misiniz? İş sağlığı ve
güvenliği ile ilgili ASKAN-DER üyelerine neler
söylemek istersiniz?
OSGB bünyesinde; işyeri hekimliği, iş güvenliği
uzmanlığı ve diğer sağlık personeli hizmeti vermekteyiz. İşveren, çalışanlar ve bizler birlikte
çalışıp, tehlike ve riskleri belirlerken onların da
bilgi ve tecrübelerinden faydalanırız. Ziyaretle-
Son dönemlerde ülkemizde artan iş kazalarını neye bağlıyorsunuz? Dünya sıralamasında iş
kazalarında neden üst sıralardayız?
İstatistiklere göre iş kazalarının % 88’i tehlikeli davranışlardan, % 10’u ise tehlikeli durumlardan meydana gelir. Soma’da meydana gelen
iş kazası tehlikeli bir durumdur ve %10’luk dilime girer. Geçtiğimiz günlerde meydana gelen
asansör kazası da tehlikeli durum yüzdesinde-
Hekim ve uzmanımız herhangi bir işyerine gittiğinde, o işyerinin; sektöre bağlı olarak
değişkenlik gösteren, iş sağlığı ve güvenliğini
tehlikeye atabilecek unsurlarına bakar. Fotoğraflarını çekerek bir kontrol listesi oluşturur ve
daha sonra işyerinin risk değerlendirme raporunu hazırlar. Risk değerlendirme raporu sadece o işyerinin fiziki koşullarını değerlendiren bir
rapor değildir. Oradaki çalışanların özel durumları ile de alakalıdır. Tamamlandığında da işverene teslim edilir.
dir. Ama geriye kalan diğer kazaların çok büyük bir bölümü %88 lik dilimde, yani tehlikeli
davranış kaynaklı kazalardır.
Bu senenin başından beri, işverenlerimize
tehlikeli durumları gidermenin, kişisel koruyucu
donanım kullandırmanın, eğitimlerin ne kadar
önemli olduğunu anlatmakla geçirdik. Ama geldiğimiz noktada işverenlerimiz ile çok yol almamıza rağmen, çalışan arkadaşlarımıza bunları
uygulatmakta çok zorlanıyoruz. Uzman arkadaşlar olarak çeşitli dönemlerde bir araya gelerek fotoğraflı belgelerle çalışmalarımızı paylaşırız. Karşılaştığımız örnekler çalışanlarımızın bu
işi hiç ciddiye almadıklarını kanıtlar nitelikte.
İçinde bulunduğumuz bu dönemde alınması
gereken önlemler nedir? ASKAN-DER üyelerine
bu konuda neler söylersiniz?
Eski 4857 Sayılı İş Kanununda iş sağlığı ve güvenliği bu kadar detaylandırılmamıştı. Zaten 6331
Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun çıkarılma
sebebi de budur. Türkiye’de gerçekten böyle bir
müstakil yasaya ihtiyaç vardı.
Bu yasada detaylar daha net belirtilmiş. Kanun
diyor ki; işveren çalışanın işe giriş muayenesini
yaptırdıysa, eğitim almasını sağladıysa, iş sağlığı
ve güvenliğini tehlikeye düşürecek durumları ortadan kaldırdıysa, kişisel koruyucu donanımlarını
zimmet tutanağı karşılığında verdiyse ve kullanımını denetliyorsa, üzerine düşeni yapmış oluyor.
Bu konuda kanun yürütücülerin de sürece dahil
www.askander.org.tr
56
57
[ Röportaj ]
OSGB
ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMİ
olması gerekiyor. Çünkü iş güvenliği tek taraflı
değil yasasıyla, uygulayıcısıyla, çalışanı ve işvereniyle bir bütün olarak ele alınıp, devam ettirilmeli.
Bizlerin aslî görevi, olası kazaları ve meslek hastalıklarını önlemek.
Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliğini önemseyen
firma sayısının az olmasını neye bağlıyorsunuz?
Neden sizce hala işyerleri, iş sağlığı ve güvenliğini dikkate almamakta ısrarcılar?
Öncelikle sistemin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü, biz firmaları denetleyerek, iş
sağlığı ve güvenliği konularında firmaların eksik yönlerini kendilerine anlatıyoruz, yol gösteriyoruz. Bu hizmetin sonucunda da kendilerinden ücret alıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre; Türkiye’de var olan 120
bin uzmanlardan hiçbiri henüz bir şikayette
bulunmamış. Uzmanlar hangi birini, nasıl şikayet edecek? Bizler firmalarımıza danışmanlık
yaparak geçimimizi sağlıyoruz. Bence yanlış
buradan başlıyor. Bu bilincin oluşması devletin
desteğiyle olmalı. İş sağlığı ve güvenliği bir kültürdür. Bu kültürün oluşması ilkokuldan başlayarak, verilecek eğitimle olmalı. Bilinçli bireyler
yetiştirilerek, bu bireylerin ilerde kendi çalışma
hayatlarında işyeri güvenliğini talep etmeleri
sağlanmalı.
İş kazalarında ilk sırada inşaat sektörü yer almaktadır. Bu konuda müteahhitlere neler söylemek istersiniz?
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu çok ciddiye
almaları gerekiyor. Yasanın hepimiz için çıktığını kabul etmemiz gerekiyor. Özellikle inşaatlarda tüm çalışanların sigortalı olması gerektiği,
işe giriş muayenelerinin yapılması, eğitimlerinin
verilmesi konusunda yasanın gereklerini anlatıyoruz. Daha sonra güvenlik tedbirleri ile ilgili
www.askander.org.tr
gerekli çalışmayı yaparak bilgi veriyoruz. Birçok
işveren zorunlu eğitimler için çalışanına gerekli
zaman ayırmıyor idi. Ta ki bakanlık denetimleri
başlayana kadar... Bakanlık denetimleri başlayıp, gerekli eğitimlerin verilmediği, tavsiye ve
tedbirlere uyulmadığı görülünce maddi cezalar
verilmeye başlandı.
Öncesinde hizmet için randevu dahi alamadığımız firmalar, maddi cezaların ardından bize
dönmeye, hizmeti talep etmeye başladılar.
Bizler hem işverenden, hem çalışandan yanayız. Bakanlığın istediği şeyleri bilerek, gerekli
tedbirleri alma konusunda firmalarımıza danışmanlık yapıyoruz. Çalışanıyla, işvereniyle
koordineli çalıştığımızda çok güzel gelişmelere şahit oluyoruz. Böylece herhangi bir sorun
yaşanmayan, iş kazasına maruz kalma riski
neredeyse sıfıra yakın olan, meslek hastalıklarının önlendiği, çalışanın mutlu olduğu, eğitimli personelle yoluna devam eden işletmeler oluşturarak, işverenlerimizin kazanmasını
sağlamaya çalışıyoruz.
Sonuçta bu ülke bizim ülkemiz ve yanlış bir
uygulama var ise düzeltmek de bizim görevimiz. Bizden başka kimse gelip de iş kazalarımızı önleyemez veya bizim iş güvenliğimizi sağlayamaz. Herkes üzerine düşeni yaptığı zaman
Avrupa’da iş kazalarında birinci olmanın utancından kurtulabiliriz.
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği için nelere
dikkat etmelerini tavsiye edersiniz?
Ben verdiğim her eğitimde çalışanlarımıza
kendi hayatlarının ne kadar önemli olduğunu ve
bunun farkına varmaları gerektiğini altını çizerek anlatıyorum. Çünkü firma yetkilisi her ne
kadar güvenlik tedbirlerini alırsa alsın çalışanlarımız bu tedbirleri umursamadığı zaman tüm
çaba boşa gitmiş olacaktır.
www.coskunsel.com.tr
OSGB Nedir?
Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) yasal olarak;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş,
İşyerlerine İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerini vermek üzere kurulmuş,
Mevzuatın gerektirdiği fiziki ve tıbbi donanıma sahip,
İş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin (İşyeri Hekimi,
İş Güvenliği Uzmanı ve Diğer Sağlık Personelinin) oluşturduğu özel kuruluşlar
şeklinde tanımlanmaktadır.
İş Güvenliği Uzmanlığı
İşyeri Hekimliği
Danışmanlık
Risk Değerlendirmesi
Ortam Ölçümleri
Kayıt ve İstatistik
Acil Durum Planı
Adres: İstasyon Mah. Alan Sk. No: 8 / A Etimesgut / ANKARA
www.askander.org.tr
Tel: 0 312 243 28 88 (Pbx) - Faks : 0 312 243 29 99
web: www.coskunsel.com.tr | e-posta: [email protected]
58
59
[ Haber ]
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından
KOBİ’lere Tam Destek
Kamu ihale mevzuatında yapılacak değişikliklerle
KOBİ’lerin ihalelerden daha fazla pay alması sağlanacak.
K
amu ihalelerinde KOBİ’lerin karşılaştığı
sorunların giderilmesine yönelik mevzuatta düzenleme yapılacak.
Onuncu Kalkınma Planı kapsamında yer alan
25 öncelikli dönüşüm programının 9’una ilişkin
eylem planlarına göre, “Kamu Alımları Yoluyla Teknoloji Geliştirme ve Yerli Üretim Programı
Eylem Planı” ile kamu alımlarında Ar-Ge ve yenilik katkısının gözetilmesi, yeniliğin, yerlileştirmenin ve teknoloji transferinin teşvik edilmesi,
uluslararası doğrudan yatırımların artırılması
öngörülüyor.
Bu kapsamda, kamu kurumları tarafından
açılan mal ve hizmet alımı ihalelerine katılım
sürecinde KOBİ’lerin karşılaştıkları sorunların
giderilmesine yönelik mevzuat düzenlemesi
yapılacak. Böylece, KOBİ’lerin kamu alımlarına
katılımının artırılması sağlanacak. Kamu İhale
www.askander.org.tr
Kanunu ve ilgili mevzuatlarda yerli üretim, yenilik ve teknoloji transferini teşvik edecek şekilde
düzenleme yapılacak. Bu çerçevede, 6518 sayılı
Kanun ile Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikler doğrultusunda, kamu alımları yoluyla
orta-yüksek ve yüksek teknolojili sanayi sektörlerinin teşvik edilmesini ve geliştirilmesini
sağlamaya yönelik gerekli düzenlemeler yapılacak. Ayrıca, bu doğrultuda teknik ve idari altyapı
da oluşturulacak.
İdarelere eğitim verilecek
Dönüşüm programı çerçevesinde, idareler için
ihale dokümanı hazırlama ve tekliflerin değerlendirilmesi konularında eğitimler düzenlenecek. Bu kapsamda, kamu kurumlarının alım sistemine yönelik kapasiteleri artırılacak. Böylece,
kamu kurumlarının yapmış olduğu ihalelerde
fiyat dışı unsurlara ve yaşam döngüsü gibi uygulamalara da yer verilmesi sağlanacak..
MERKEZ
Ostim OSB
57. Sok. No: 113 Ostim / ANKARA
Tel : (+90) 312.354 16 34
Fax : (+90) 312.385 57 68
www.tek-elmakina.com
FABRİKA
İstanbul Yolu 25. km Atom Cad.
No : 4 Sarayköy / ANKARA
Tel : (+90) 312.815 42 11
Faxwww.askander.org.tr
: (+90) 312.815 54 29
[email protected]
60
www.askander.org.tr

Benzer belgeler