Daha Fazla Ücret

Transkript

Daha Fazla Ücret
Krize
Karşı Ücret
Zammı
FIMM Konferansı
2
Göçmenlerin Sağlık
Sorunları Tartışılıyor
Biyometrik Kimlik
Hükümet Göçmenleri
Potansiyel Suçlu Sayıyor
Hastalık Sigortası
3
Primlerin Artmasına Karşı
Daha Fazla Yardım
4
Nr. 8 | November 2009 | türkisch
Erscheint als Beilage zur Zeitung «work» | Redaktion T +41 31 350 21 11, F +41 31 350 22 11 | [email protected] | www.unia.ch
Yapı işverenleri görüşme masasına
Daha Fazla Ücret
Bu yıl sonunda yapılacak İşverenler görüşmelerden
ücret zammı görüşmeleri çekiliyor
başlarken, Unia sendikası Yapı işverenlerinin haklı nedenlerbir hafta boyunca çeşitli ey­ le yaptıkları bu protestoları bahane
lemler düzenleyerek, ücret eden yapı işverenleri, ücret zammı
zammı konusunda çalışanla­ görüşmelerine süresiz ara verdiklerın kararlılığını dile getirdi. rini söyleyerek, görüşmelerden çeBuna karşı yapı işverenle­ kildiklerini açıklamaları gerek işçiler
ri, görüşmeleri terk ederek arasında gerekse de İsviçre kamuoanlamsız bir tepki göster­
di. Sendikalar açısından bu
tepki, işverenlerin asıl ama­
cını açığa çıkarmak olarak
değerlendirildi.
Açıklanan son gelişmeler, artan
krize rağmen 2009 yılında yapı işkolu giderek artan bir şeklide büyümeye devam ettiğini göstermekte. İsviçre’nin her yanında devam
eden inşaatlar ve yapı işverenlerinin dolu sipariş defterleri zaten
bunun işaretleri. Bütün bunlara
rağmen yapı işkolunda çalışanların
sayısı çok az bir miktarda artmış
durumda. Başka türlü söylenecek
olursa, yapı işçileri daha yoğun çalışmaya zorlanmakta. Bu nedenle
sendikalar, yeni yıldan itibaren ücretlerin ayda 120 Fr. arttırılmasını
talep etmekteler.
Ekim ayı ortasında yapı işçileri
İsviçre’nin her tarafından, öğle yemek aralarını bir saatten fazla uzatarak, bu taleplerini dile getirdiler.
İşverenlerin, bu yıl ücret artışı söz
konusu olamaz şeklindeki ilk açıklamalarını bu şekilde protesto ettiler.
yunda geniş tepkilere neden oldu.
İşverenler bu eylemlerin toplu iş
sözleşmesi kurallarına uymadıklarını
söylüyorlar. Oysa toplu iş sözleşmesi,
her yıl işverenlerle sendikalar arasında ücret zammı görüşmelerini mecburi olarak görmekte. Gene toplu iş
sözleşmesi, çalışanlara isteklerini kamuoyuna duyurma hakkı tanımakta,
Yapı işçileri ücret zammı istiyor.
Yapı işkolunda olumlu gelişmeler
2009 yılı ikinci çeyreğinde, yapı işlemleri, geçen yılın işlemleri­
ne göre %7.8 oranında arttı. Benzer şekilde işyerlerin aldıkları
siparişlerde ayni dönemde %11.3 oranında artmış durumda. Gerek
federel devlet gereksede kanton yönetimleri krize karşı bir önlem
olarak, daha sonra yapılması planlanan inşaatları öne almaya baş­
lamış durumda. Benzer şekilde yapı işkolu için son derece önemli
olan ipotek faizleride en düşük düzeyde.
bu protesto gösterileri bir grev değil,
sözleşmede belirlenen bir hakka dayanılarak yapılmakta.
Ücret Zammı haklı
ve gerekli
Mevcut pahalılık oranı bu yıl oldukça düşük, buna karşın çalışanlara
doğrudan yük biçiminde olan hastalık sigortası gibi giderlerin artışı
oldukça yüksek düzeyde. Pahalılık
hesaplanmasında dikkate alınmayan
sigorta primlerinin bu yıl %15 kadar
yükselmesi söz konusu. Özellikle düşük ücret alan işçiler ve aileleri için
bu artışlar artık tahammül sınırlarını
aşmış durumda. Benzer şeklide, ekonomik krize karşı en etkin önlemin
ücretlerin yükseltılmesi olduğuda
son derece açık. Bu nedenle sendikaların ücret zammı talepleri son derece haklı ve gerekli bir talep.
/ Hilmi Gashi
Üçüncü Göçmen Kurultayı
Baskıcı göçmen politikalarına karşı
yeni etkinlik biçimleri
2005 ve 2007 yıllarında
Solidarité sans frontières
tarafından başarı ile yapı­
lan göçmen kurultaylarının
üçüncüsü bu yıl yapılacak.
13 Aralık 2009 tarihinde
Bern’de yapılacak olan ku­
rultayda öncelikle göçmen­
lerin durumlarından hareket­
le yeni etkinlik biçimlerinin
nasıl geliştirileceği günde­
me getirilecek ve baskıcı
göçmen politikalarına karşı
direniş imkanları aranacak.
İsviçre’de göçmenler konusunda
etkin bir çalışma yapmak oldukça
zor bir uğraş. Toplum değişmekte
ancak baskıcı göçmen politikası devam etmekte, hatta daha da baskıcı
hale gelmekte. Bu politikalara karşı İsviçre’de ortaya çıkan mücedele
yöntemleri dikkatle incelendiğinde,
değişik etkinlik biçimlerinin ortaya
çıktığı görülmekte. Bunların bir kısmı belli şartlarda ortaya çıkmakta,
birbirinden bağımsız bir biçimde gelişmekte ve belli bir süre devam etmekte. Buna karşın, halkoylamaları
ile gündeme gelen konular belli bir
süreklilik göstermektedir. Bu analizlerde yola çıkan göçmen kurultayı
düzenleyicileri, etkinlik biçimlerinin
nasıl belirlenmesi gerektiğini tartışmaya açmak istiyorlar. Amaç, bu baskıcı poltikalar karşı gerekli direnişin
en etkin biçimde örgütlenmesi.
Yeni Düşünceler
Kurultaya çağrı bildirisi bu doğrul-
tuda şöyle başlamakta «Göçmenleri ilgilendiren konularda yapılacak
etkinliklerin daha iyi anlaşılması ve
tanımlanması bir gerekliliktir. İsviçre
demokrasisi içinde bu direnişlere yer
varmı, eğer varsa bu ne kadar mümkün sorularına cevap aramalıyız. Yapılanların çoğu kez, bu demokrasinin sınırlarında olması bir tesadüf olamaz«
Özgürlük ve davranış
için imkan
Sofs sekreteri Baltasar Glaetti ise bu
çağrıda ‚Ekonomik kriz, yeni liberal
politikalar toplumu tek biçimde düşünmeye zorlamakta, devletin sınırlamaları, ortaya çıkan korkular bizleri, özgür düşünce ve davranış için
yeni imkanlar aramaya zorlamakta,
bu durumda şimdiye kadar birlikte
mücadele edenlerin kimler olduğunu ve bunun nasıl devam etmesi gerektiğini de düşünmek zorundayız’
diyerek Kurultay’a yeni bir bakış açısı getirmek istemekte.
Yeni mücadele biçimleri
Çağrıda ayrıca «başka hangi imkanlarımız var, yeni imkanlar nasıl yaratabiliriz konularında daha fazla
düşünmek bugün daha da gerekli,
gerçek bir direniş için bunlar gerekli’
denilmekte, giderek artan baskıcı politikalara gerekli cevabı vermek için
özellikle göçmenlerin bu konuları
gündeme alması gerektiğne dikkat
çekilmekte yalnızca bir şeylere karşı
çıkmak yetmez, yeni politikalar geliştirmek gerekli denilmektadir.
/ Hilmi Gashi
Göçmenler tartışıyor.
Kurultay hakkında daha fazla
bilgi ve katılmak için gerekli
formuları şu web sayfasında
bulabilrisiniz www.sosf.ch.
horizonte
Kısa kısa
Çıkışlara karşı
Ekim ayında toplanan Unia sendikası Makine endüstrisi işkolu
konferansı, özellikle ekonomik kriz
sonrası yoğunlaşmaya başlayan,
işçi temsilcilerine çıkış verilmesi
sorununu, toplu çıkışlae sözkonusu olduğunda, toplu iş sözleşmeleri ve yasalarda belirtilen kurallara uyulmaması ve her işkolu için
esnek erken emeklilik imkanlarının yaratılması konularını tartıştı.
Çeşitl işyerlerinden konferansa katılan 160 delege özellikle işsizliğe
karşı etkin önlemler alınması konusunda getirilen değişik öneriler
üzerine tartışmaları derinleştirdi.
Özellikle son yılların en derin krizinin yaşandığı günümüzde, hükümetin işsizlikle mücadele yerine
işsizlerle mücadeleyi önplana çıkarması ve işsizlik sigortasında
bir dizi haklarını kısıtlanmasını öngören yasa değişiklilerini gündeme
getirmesi tepkilere neden oldu.
İşverenler bu kararları tek yanlı almakta buna karşı çıkan işçi temsilcilerini ise, yasalara aykırı bir
biçimde işten atmaktadır. Adete
yasaları tanımama anlamına gelen
bir tutum ise giderek yaygınlaşmakta, buna karşı gerekli önlemlerin alınması sendikaların sürekli
gündeminde kalmaya devam etmektedir.
WIFAG
Bern’de kurulu Wifag işyerinin tek
taraflı olarak 300 işçiye çıkış verme kararı alması, son günlerde sık
sık karşılaşılan bu tür olaylara iyi
bir örnek teşkil etmekte. İşyeri yönetimi tarafından yapılan hataların,
ekonomik kriz bahane edilelerek
çalışanlararın sırtına yüklenmek
istenmesi, çalışanların ve sendikaların tepkilerine neden olmakta. İşyerinin bu kararı almasından
sonra Unia sendikası, işyerine bu
kararı geri almasını ve çalışanlarla
birlikte bu sorunun nasıl aşılmasını tartışmaya davet etti.
Bu yılın başında 90 çalışana daha
çıkış vermiş olan işyerinin bu kararı o zaman işçi temislciliği tarafından bundan sonra başka toplu
çıkış verilmemesi şartı ile kabul
edilmişti. Buna rağmen işyeri bu
verdiği sözü tutumayıp yeniden
toplu işçi çıkarma kararı alması,
bu konuda işverenlerin altına imza
attıkları anlaşmalara ne kadar saygılı olduklarını göstermekte.
Bu güne kadar kaliteli makina üretim ile adını duyurmuş olan bir işyerinin neden zorluklarla karşılaştığı
ve bu sorunların nasıl giderileceği
işçleride ilgilendiren bir durum.
2
Nr. 8 | November 2009 | türkisch
Minare Oylaması
Unia Sendikası’nın
açıklaması
«Minare Yasağı
Gereksiz Sorunlar
Yaratır»*
Murad
Akıncı­
lar, ile
dayanış­
maya
Bildlegende
İsviçre hükümeti, kasım
ayı sonunda yapılacak olan
İsviçre’de minare yapılma­
sını yasaklayan halkoylam­
sına ilişkin yaptığı açıkla­
mada, böyle bir konunun
İsviçre Anayasası’nda yer
almasının, İsviçre’nin im­
zaladığı uluslararası anlaş­
malara uymayacağını belir­
terek, bu teklife hayır oyu
verilmesini istedi. Böyle bir
yasak, temel insan hakları
prensiplerine uymadığı gibi,
anayasal haklarıda ayaklar
altına almakta.
ulaşacağını belirtmekte. Minare yapılmasının yasaklanmasını istemek
bile, esas olarak ırkçı bir propaganda
olarak kabul edilmekte, bu anlamda
uluslararası anlaşmalar aykırı olarak
kabul edilmektedir. İsviçre hükümetinin, bu durumu dikkate alarak, bu
teklifin Anayasa’ya aykırı olduğu
gerekçesi ile geçersiz ilan etmesi ve
halkoylamasına sunmaması gerekirdi. İsviçre hükümeti bunu yapmaya cesaret etmek yerine, bizzat ırkçı
propaganda karşısında gerilemiş, bu
teklifi getiren ırkçı partiye istediği
propaganda zemininin yaratmıştır.
Yabancı düşmanı, ırkçı SVP partisi tarafından, ırkçı propaganda yapmak
amacı ile getirdiği bu yasak önerisinin, dinin politik amaçlar için kullanılmasının yasaklanması ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken
hukukçular ise, mevcut uluslararası
hukuk kuralları çerçevesinde bu yasağın uygulma şansının olmadığınada dikkat çekmekteler.
Minare yasağı konusunda bir açıklama yapan göçmen kurumları çatı
kurumu FIMM ise, hükümetin bu
yasak önerisini Anayasaya aykırı
olduğu gerekçesi ile halkoylamasına sunmaması gerektiğini belirtti.
FIMM yapılacak halkoylamasıne ilişkin propaganda ile, bu teklif red edilse bile, sözkonusu partinin amacına
Üstelik mevcut ekonomik kriz, bu
tür propaganları kışkırtacak bir etki
yapmaya başlamıştır, kriz sonucu
yaşam koşulları giderek zorlaşan
çalışan insanlara, minare yasağı ile
hınçlarını alabilecekleri bir günah
keçisi yaratılmıştır. Buda kelimenin
tam anlamı ile dini konuların politik amaçlı olarak kullanılması anlamına gelmektedir, asıl yasaklanması
gerekende budur. Böylece göçmenler
bir kez daha, toplumda yaşanan sıkıntıların nedeni olarak gösterilmek
istenmekte, krize karşı mücadele,
amaçlarından saptırlmak istenmektedir. Gerek sendikalar gerekse de
göçmen kurumları, hükümetten halkoylamsına ilişkin propaganda ve
tartışmaların, bu amaçla kullanılmak
Çalışanları sağlığı
FIMM Konferansı
Satış işkolunda çalışanların sağlıklarını hiçe sayan yeni çalışma
koşulları Unia sendikasının satış
işkolu konferansında protestolara
neden oldu. Gün ışığı görmeden
çaışanlara tanınması gereken ek
dinlenme zamanlarını kaldıran bir
hükümet kararnamasinin çıkarılmak istenmesi işkolu konferansının en önemli gündemi haline
geldi. Unia sendikası bu kararnamenin hemen geriye çeklmesini
talep etme kararı aldı.
Satış işkolunda yaşanan rakebetin
çalışanların sırtına yüklenmek istenmesine bir örnek olarak gösterilen bu yeni uygulama girişimi, bu
amaçla çalışanların sağlıklarının
bozulmasına neden olacak bu tür
uygulmaların çalışanlar ve sendika
tarafından kabul edilemiyeceğinede dikkat çekti.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde
oluşturulan ‚Göçmenler ve
Sağlık’ bölümü, esas olarak,
göçmenlerin sağlık durum­
larını daha iyi hale getirmeyi
ve göçmenlere sağlık konu­
sunda eşit haklar sağlamayı
amaçlamaktadır.
Dikkatler başka tarafa
istenmesine engel olmasını istediler,
ancak hükümet bu konuda sadece
yasağa karşı olduğunu açıklamakla
yetindi, gazetelerde yer alan sayfalar
dolusu ırkçılık kokan propaganlara
göz yumuluyor. Oysa İsviçre yasaları
açık bie şeklide ırkçılık propagandası
yasaklamakta. Fikir özgürlüğü prensibi ardına sığınılarak bu propaganlara engel olunmamakta.
Göçmen düşmalığı
İsviçre’nin resmi göçmen poltikası,
göçmenlerin toplumla uyum sağlaması esasına dayandığını söyleyenler, bu tür ırkçı propaganlara engel
olmayarak, bu konuda asıl amaçlarının ne olduğunu bir kez daha göstermekteler. İnsan hakları ve inanç
özgürlüğünü
dikkate
almadan,
göçmenelerin toplumla uyumunu
beklemek, nasıl bir poltika olabilir
diyenlere ise İsviçre hükümetinin,
minare yasağı konusunda ki tutumunu örnek göstermek yeterli olacaktır.
Minare yasağı konusunda yapılacak
halkoylaması bize bir kez daha konunun esas olarak minare olmadığı,
politik amaçlar doğrultusunda, ırkçı
propaganda yapmak için dini konuların istismar edilmesi olduğuna gözel bir örnek olmaktadır.
*Eveline Widmer-Schlumpf, İsviçre
Adalet Bakanı.
/ Mehmet Akyol
Göçmenlerin Sağlık Konuları
Tartışılıyor
Bu elbette olumlu karşılanacak bir
gelişme, ancak bu süreçte bizzat
göçmenler, gerek sağlıklı yaşamın
teşviki gereksede alınması gereken
önlemler konusunda nasıl bir rol
üstlenecektir, göçmenlerin bu sürece
katılmaları nasıl mümkün olacaktır,
göçmenler için belli kotalar sağlan-
ması gereklimidir soruları sorulmaya
başlanmalıdır.
Bu sorulara bir cevap aramak ve geleceğe yönelik çalışmaların yönünü
tayin etmek amacı ile FIMM tarafından 24 Kasım 2009 tarihinde bir
konferans yapılacaktır. Bu konferansa, göçmen kurumlarının temsilcilerinin yanısıra bu konuda çalışma
yapan kurumların uzmanlarıda katılacak ve yapıcı bir diyalog kurulmaya
çalışılacaktır. Böylece İsviçre’de yaşayan göçmenler kendi sorunlarını
doğrudan dile getirme ve bu sorunlara çözüm bulunmasında katkıda
bulunma imkanı yaratılacaktır.
Konferans
Göçmenelerin Sağlık Sorunları
Hastalar bu sürece nasıl
katılabilirler?
24 Kasım 2009, Saat 14.00
18.00 arası, Weltpoststr. 20,
3000 Bern (Saal der
Gewerkschaft Unia)
Manifestação de solidariedade
com Murad Akincilar no dia
11 de Outubro na Place des
Nations em Genevra.
Bir Unia­sendikacısı ve İn­
san Hakları aktivisti Tüki­
ye’de keyfi olarak tutuklan­
dı. Meslektaşımız Murad
Akıncılar, 30 Eylül carşam­
ba günü evinde polisler ta­
rafından gözaltına alındı.
Eşi onun gözaltına alınışını izlemek zorunda kaldı. Gözaltı konusunda bizim girişimlerimizin sonuçsuz kalması yanında eşi de bir
yorumda bulunmadı. Bizi bilgilendirebilecek yetkililerin üst düzey
polis yetkilileri olduğunu biz de
biliyoruz. Murad Akıncılar’ın avukatı daha müvekkili ile bir ilişkiye
geçemediği gibi yakınları ile de
görüşmesi yasak. Meslektaşımızın
içinde bulunduğu durum eşinin
hamileliği nedeniyle aileyi daha
trajik felaketlere sürükleme potansiyeli taşıyor, endişelerimizi artıran
bir neden de budur.
Biz Murad Akıncılar’ın suçsuzluğuna inanıyoruz, onun Türk yasalarına saygılı olduğunu ve insan
haklarına inandığını biliyoruz. Bizler onun etik değerlerine ve adalet
duygusuna her zaman saygı duyduk. Son yılların Türkiyesi’ndeki
politik gelişim demokrasi güçlerine umutlu olmaları için neden
oluştururken, Ortadoğu açısından
da ideal bir örnek oluşturuyor.
Türkiye’nin girdiği bu yolda böylesi keyfi davranışlar yaratılan görüntüyü çirkinleştiriyor.
Murad Akıncılar derhal serbest bırakılmalıdır.
Srbest bırakılsın
Bizler Murad Akıncılar’ın kayıtsızşartsız serbest bırakılmasını talep
ediyoruz. Türkiye’nin de tanıdığı
uluslararası yasalar çerçevesinde
Murad Akıncılar’ın temel haklarının sağlanması, ailesi ve avukatı ile
görüştürülmesi, hakkındaki suçlamaların kendisine bildirilmesi ve
tutuklanma nedeni açıklanmalıdır.
/ Unia Sendikası
Giriş ücretsizdir.
horizonte
Görüşmeler sonuçlandı
Çalışanların
ücret zammı
Satın alma gücü artmalı.
Ekonomik kriz nedeniyle n Tek tek kişiler için yapılacak ücret
çıkmaza giren ücret zammı zammı ise 5999 Fr. tan az ücret alan
görüşmeleri, sendikalarla çalışanlar için ortalama %0.75 ücret
Coop işyeri arasında varı­ zammı yapılacak ve bu ücret zamlan bir anlaşma ile ilk defa mından ücretleri 4501 Fr ila 5999 Fr.
olumlu bir sonuca ulaştı. arasında olan çalışanların en az %90
Sendiklarla işyeri arasında nı yararlacak. Yönetici konumnda
varılan anlaşmaya göre as­ olanlar ise bu ücret zammı dışında
gari ücretlerin 100 Fr. arttı­ kalacak.
rılması ve 4500 Fr. faha az
ücretlere ise en az 40 Fr. Önemli bir anlaşma
ücret zammı yapılması ka­ Ekonomik krizin sürdüğü ve bunu
öne sürerek ücret zammı taleplerini
rarlaştırıldı.
Coop işyerinde çalışanlar Unia sendikasının bu olumlu haberi ile azda
olsa rahat bir nefes aldılar. Anlaşma
kapsamında çalışanları yüzde doksanının ücretlerinin artması sözkonusu
olacak. Coop işçileri için varılan bu
anlaşma bütün İsviçre’de çalışanlar
arasında olumlu bir havada yarattı.
Anlaşma ne getiriyor
Asgari ücretler, vasıfsız çalışanlar
için ayda 3700 Fr. tan 3800 Fr. a,
meslek eğitimi olanlar içinse 4000
Fr. a yükselmekte. Bu ise yaklaşık
%2.6 ila %2.8 arasında bir ücret artışı anlamına gelmekte.
n Asgari saat ücreleri ise saatte 22.30
Fr. tan 22.80 Fr. a çıkmakta.
n Buna ek olarak ücreti 4500 Fr. ın
altında olan tüm çalışanlara ayda
40.– Fr. ücret zammı yapılacak
elinin tersi ile iten işverenlerin arttığı
bir ortamda Coop işyerinde varılna
anlaşma ayni zamanda diğer ücret
zammı görüşmelerine örnek olacak
bir anlam kazandırdı. Tüketim malı
satışı yapan bir işyerinin, çalışanların satın alma gücünü arttıracak,
dolayısıyle tüketimi artıracak bir etki
yapacak böyle bir anlaşmayı kabul
etmesi, ekonomik gelişme açısından
oldukça olumlu olarak kabul edildi.
n
Önemli bir gelişme
Diğer işyerlerininde bu örneği dikkate alarak, çalışanların alım gücünü arttıracak ücret zamlarını kabul
etmeleri bu anlamda önem kazanmakta, bu ayni zamanda işverenlere
topluma karşı olan sorumluluklarını
da hatırlatacak.
Hükümetten göçmenlere yeni kimlik
Biyometrik Kimlik
Yaz öncesi İsviçre hükemeti­
nin, göçmen kimliklerinin bi­
yometrik olarak düzenlemek
için bir kararname çıkarmak
istediğini açıklamasını taki­
ben çeşitli kurumlardan bu
konuda görüş beldirilmesi
istendi.
İsviçre Sendikalar Birliği ve göçmen
derneklerinin çatı kurumu FIMM bu
konuda hükümete görüşlerini bildirerek, böylesine hassas bir konuda
acele edilmemesi ve bu girişimden
vazgeçilmesi gerektiğini belirttiler.
İsviçre hükümeti, Avrupa Birliği ile
İsviçre arasında ki İkili Anlaşmalar
çerçevesinde, Schengen anlaşmasına girdiklerini ve bu anlaşma gereği göçmenlere biyometrik kimlik
verilmesinin gerekli olduğunu ileri
sürmekte. Oysa Avrupa Birliği bu konuda Ekim 2009 da ilk denemelerin
yapılacağını, 2010 yılında bu denemelerin sonuçlarının değerelendirilmesinin ertesinde bu tür uygulamalara başlanıp başlanmayacağına karar
vereceklerini daha önce açıklamıştı.
Bunun nedeni ise biyometrik kimlik
konusunda geniş bir muhalefetin
bulunması. Biyometrik kimlik esas
olarak, kimlik sahibi kişiye ait, parmak izi, göz özellikleri gibi bilgilerin
elektronik olarak kimliklere bir cips
ile yüklenmesi anlamına gelmekte.
Bir kimlik kontrolu sırasında bu bilgiler elektronik olarak okunmakta ve
bunlar merkezi olarak kayıt edilen
bilgilerle karşılaştırılmaktadır. Bu tür
kimliklerin gerekli olduğunu öne süren çevreler, böylece kimlik kontrollerinin daha hızlı ve güvenlikli olacağını, bununda örneğin tererizimle
daha etkin mücadele edilebileceğini
belirtiyorlar. Buna karşı çıkanlar ise,
500 milyon insana ait bu bilgilerin
bir merkezde toplanmasının teknik
olarak mümkün olmadığını ve bir
karşılaştırma yapılması halinde yanılgı payının yüksek olduğuna dikkat çekiyorlar. Buna rağmen İsviçre
hükümetinin bu konuda ki denemeleri beklemeden, üstelik İsviçre’de
yaşayan tüm insanlar için değil,
öncelikle göçmeler için böylesine
tartışmalı biyometrik kimlikleri uygulmaya koymak istemesi oldukça
düşündürücü. Bu herşeyden önce
Unia sendikası bu 16 gün boyunca
bu yıl, işyerlerinde ki cinsel taciz
konusunu kamuoyunda tartışmaya
açmak için bir dizi etkinlikler yapma
kararı aldı. İsviçre’de sözkonusu bu
kampanya 2008 yılında cfd (Christlicher Friedensdienst) tarafından
başlatıldı. Bu yılda ise pek çok kadın,
Cinsel taciz
İşyerlerinda kadın çalışanlara karşı
yapılan cinsel taciz İsviçre’de hala
bir tabu olarak kalmaya devam etmekte. 2005 yılında federal kadın
bürosu ve ekonomi müsteşarlığı
tarafından yapılan bir arştırma, çalışan kadınların %10.3 nün, çalışan
erkeklerin ise %3.5 nun son oniki
aylık çalışma yaşamı süresince cinsel
tacize uğradıklarını ortaya çıkardı.
Tüm çalışma süreleri boyunca en az
/ Mehmet Akyol
Studer Nasıl Kurtarılır?
İşyerinde yapılan gösterilerden bir görüntü.
Daha önce işveren tarafın­
dan kapatılma kararı alınına
Regensdorf’ta kurulu ünlü
Revox müzik aletlerini üre­
ten Studer Professional iş­
yerinin kapatılması için bir
neden olamadığı görüşün­
den hareketle, işyerinde ça­
lışan işçiler ve sendika, iye­
rinin nasıl üretime devam
edebileceğini bir plan ile ka­
muoyuna çıkladılar.
Bugüne kadar kaliteli üretimi ile tanınan bu işyerinin uluslarası bir tekel
olan Herman grubu tarafından satın
alınması bu durumu değiştirmedi.
Ancak bu tekelin yöneticilerinin
yaptıkları hatalar şimdi Regendorf’ta
çalışan işçilerin sırtına yüklenmek
isteniyor. Unia sendikası ise hazırladığı bir plan ile Herman grubundan
bu işyerini bugünkü hali ile bir yatırım grubuna devretmesi halinde,
herhangi bir işçiye çıkış verilmeden
üretimin devam edebileceğini gö-
Şiddete Karşı Birlikte Mücadele
insan hakları kurumları, barış dernekeleri ve sendikalar bu kampanya
çerçevesinde etkinlikler düzenleyecekler. Amaç, yaşamın her alanında
yaşanan kadına karşı şiddet konusunda kamuoyunu duyarlı hale getirmek, bu konuda alınması gerekli
önlemlerin hayata geçirilmesini sağlamak.
hükümetin göçmenleri birer potansiyel suçlu olarak görmesi anlamınada gelmekte. Özellikle göçmen kurumları bunun göçmenlere yönelik
ayrımcı politikaların bir göstergesi
olduğunu dile getirmekte.
Bu tür bilgilerin merkezi olarak toplanmasının uluslarası hukuk kurallarına göre kişilere ait bilgilerin
açıklanmaması ilkelerine ters düşüp
düşmediğide ayrıva tartışma konusu.
Avrupa Birliği hala bu konuda kesin
bağlayıcı bir tavır almış değil. Bu nedenle sadece kolaylık olsun diye bu
tür uygulamlara girişmek, hele hele
bunu öncelikle göçmenler üzerinden denemek, gerçekten bir ayrımcılık olarak kabul edilmelidir.
İsviçre Sendikalar Birliği, Avrupa
Birliği’nin henüz uygulamasına geçmek istemediği biyometrik kimlik
uygulamasının, alelacle sadece göçmenler için uygulmaya konulmak
istemesinin, amacını aşan bir durum
yarattığına dikkat çekerek, İsviçre
hükümetinden bu uygulamaya başlama kararını yeniden gözden geçirilmesini talep ettiler.
İşçiler ve Sendika işyerini kurtarma mücadelesinde
«Kadına şiddete karşı 16 gün»
1991 yılında ‚ Women’s Glo­
bal Leadership Institute’
kurumu tarafından «Kadına
şiddete karşı 16 gün» adı
altında bir kampanya baş­
latılması ve bu kampanya­
nın her yıl, kadına şiddete
karşı gün olarak ilan edilen
25 Kasım’da başlatılması ve
uluslararası insan hakları
günü olan 10 Aralığa kadar
16 gün boyunca sürdürül­
mesi kararlaştırılmıştı.
3
Nr. 8 | November 2009 | türkisch
bir sefer cinsel tacize uğrayanların
oranı kadınlar için %28.3 e, erkekler
içinse %10 kadar çıkmakta.
Unia etkinlikleri
Bu kampanya çerçevesinde Unia
sendikası 4 Aralık tarihinde bir dizi
etkinlikler düzenleyerek konuyu kamuoyunun duyarlılığını arttırmayı
hedeflemekte. Bu arada düzenlenecek olan bir basın toplnatısında Unia
sendikasının ‚cinsel taciz’ konusunda hazırladığı broşür tanıtılacak.
Parlemento binası önünde yapılacak
etkinliğe ise, parlementerle yönelik
olarak, sendikanın bu konuda ki
talepleri dile getirilecek. Bu konuda özellikle yasal konuda yapılması
gerekli değişiklikler konusunda sendika tarafından hazırlanan öneriler
parlemento üyelerine verilecek.
Bu kampanya sırasında yapılala­
cak etkinlikler hakkında gerekli
bilgileri şu web sayfasında bula­
bilrisiniz. www.16tage.ch.
Kampanya tanıtma
bildirisinden
«Kadınlara karşı şiddetin sonuç­
ları erkeklerden daha farklıdır,
hayatları tehdit altına girmekte,
fiziki şiddet maruz kalmaktalar,
düşünceleri dikkate alınmamakta,
toplumsal süreçlere katılmaları
engellenmektedir. Kadına karşı
şiddet bütün toplumlarda görülen
bir olay haline gelmiştir.»
terdi ve bu konuda kanton yönetiminden girişimlerde bulunmasunını
talep etti.
Kanton yönetimi
Sendika’nın bu talebini olumlu
bulna kanton yönetimi de, başta
Herman grubu olmak üzere tüm tarafları bir görüşme masasına davet
etti. Ekim ayı başında başlayan bu
görüşmelerden çıkacak sonuç, gerek
çalışanlar gereksede kamuoyu tarafından merakla beklenmekte.
horizonte
Bir Soru
Bir Cevap
Kaza Sigortası,
hangi zaman için geçerli?
Kısa bir süre önce, başka bir işyerinde iş
bularak 1 Ağustos 2009 tarihinden itiba­
ren başlamak üzere yeni bir iş sözleşme­
si imzaladım. Ancak bu Federal bayram
gününde adet olduğu üzere havai fişek­
leri ateşlerken yaralandım ve hastanede
tedavi oldum. Ertesi günü işe başladım
ve işyeri üzriende bir kaza bildiriminde
bulundum. İşyerinin kaza sigortası ise
benim bu tarihte sigortalı olmadığımı ve
kaza masraflarını karşılıyamıyacakları­
nı bana bildirdi ve hastane masraflarını
ödemediler. Bu doğrumudur? Bu karara
itiraz hakkım varmı?
Malesef bu karara itiraz hakkını bulunmamaktadır. Bütün çalışanlar gerek işyerinde ki kazalara karşı gerekse de işyeri dışındaki kazalara
karşı işverenler tarafından sigortalanmak zorundadır. Bu sigorta işe başladığınız günden
veya başlamaz gereken günden itibaren geçerlidir. İş sözleşmenizde işe başlama tarihi
olarak 1 Ağustos 2009 belirtilmesine karşın
işe başlama tarihiniz 3 Ağustos pazartesi tarihidir, öünkü federal yasalar göre 1 Ağustos
resmi bayram tatilidir. Kaza ise bu tarihten
önce meydana gelmiştir. Bu nedenle işyerinin
kaza sigortasının bu kazadan dolayı ortaya
çıkan masrafları ödeme zorunluluğu yoktur.
Buna karşın daha önce çalıştığınız işyerinin
kaza sigortası, işyerinden ayrıldıktan sonra ki
30 gün içinde, işyeri dışında meydana gelecek
kazlarla ilgili sigortası yasalara göre devam etmektedir. Sorunuyda belirttiğnğz gibi, daha önceki işyerinde 15 Temmuz 2009 tarihine göre
çalıştığınıza göre bu tarihten sonra ki 30 gün
içinde meydana gelecek kazalara karşı daha
önceki işyerinin kaza sigortasının sigortası
devam etmek durumundadır. Bu nedenle bu
işyerinin kaza sigortası kaza ile ilgili hastane
masraflarını ödemek zorundadır.
Dikkat: İşyerinden ücretsiz bir izin nedeniyle
ayrılanlar veya iş sözleşmelerine son verildiği
için işsiz kalanlar içinde bu hak geçerlidir ve
istenirse bu sigorta altı ay kadar, yani 180 gün
daha uzatılabilir.
Ağzından salyalar
akmaya görsün
Duymuşsunuzdur: ‘Lettre Interna­
tional’ adlı dergi, Berlin Duvarı’nın
yıkılışının 20. yılı vesilesiyle yayım­
ladığı sayısında, eski Berlin Maliye
Senatörü ve şimdiki Federal Alman
Merkez Bankası Yönetim Kurulu
üyesi Thilo Sarrazin ile yaptığı söy­
leşiye yer verdi. Sarrazin, burjuva
toplumlarının kurallarını boş vermiş­
cesine ve ağzından ırkçı salyalarını
akıta akıta, içindekileri olduğu gibi
kusmuş.
Kusuruma bakmayın, ama bu adamın söylediklerini başka türlü ifade edemezdim. Öylesine
iğrenç, öylesine ırkçı, öylesine itici yaklaşımlar
ki, değil ‘iki ucu’, bütünüyle ‘pisliğe bulaşmış
bir değnek’ misali, neresinden tutacağını şaşırıyor insan. Adam ‘political correctness’ falan dinlemeyip, düşüncelerini açıklayıvermiş.
Hoş, diyeceksiniz ki, Almanya’nın sözüm ona
elitleri arasında konuşurken politik dürüstlüğe
dikkat eden kaç kişi kaldı diye. Öyle, öyle olmasına da, gene de bu kadar açıkca ırkçılığını
afişe eden üst düzey memur az bulunur. Aslına
bakılırsa Sarrazin pek öyle yalnız falan değil.
Tam tersine: Almanya’daki çoğunluk toplumunun arasında yaygın olan düşünceleri ifade
ediyor ve eğer gazetelerin internetteki sayfalarında konuyla ilgili olarak yürütülen tartışmaları bir izlerseniz, nasıl binlerce kişinin Sarrazin
denilen herife sahip çıktıklarını görürsünüz.
Ayrıca Sarrazin’in Türkiye ve Arap kökenli göçmenler için söyledikleri, yani ‘topluma yük
olan, çok çocuklu, obez, IQ’su düşük, hatta geri
zekalı, çalışmaları için sopayla terbiye edilmesi
gereken, v.s. v.s. beyaz olmayanlar’ iddiası öyle
yeni bir şey değil. Bu bildiğimiz, alışılmış tipik
bir beyaz adam ırkçılığı.
Ayrımcılığın amacı
Ancak, beyaz adam ırkçılığında şöyle bir farklılaşma var, ki bu son dönemlerde sanayileşmiş
ülkelerde sıkça ifade ediliyor: ayırımcılığa maruz kalan kesimin mutlaka ‘yabancı’, ‘siyah’
veya başka ulustan olması gerekmiyor. Her
kim ki insanı tanımlayan norm konstrüksiyonunun dışında kalıyorsa, yani ‘sağlıklı, üretken
ve erkek’ değilse bir şekilde ayırımcılığın subjesi
oluyor. Sarrazin’in ‘Berlin’de doğan çocukların
yüzde kırkı toplumun alt tabakalarına ait ailelerin çocukları olarak doğuyor ve bunlar, üretken olmayan ve ekonomik açıdan gereksinim
duyulmayan toplumsal fazlalığı oluşturuyor-
lar’ söylemi bu nedenle sadece Türkiye ve Arap
kökenlileri hedef almıyor. Sarrazin, ‘insanların
yetenekleri sosyal kökenlerine göre değişiyor’
diyerek, bir zamanlar nasyonalsosyalist diktatörlük altında ‘yaşaması için yeterince değerli
olmayan varlıklar’ söylemine hayli yaklaşıyor
ve bu şekilde kendisinin de Eyalet Maliye Senatörü olarak uygulamaya sokulmasına katkıda
bulunduğu neoliberal politikaların kurbanlarını - ister Alman, ister göçmen olsun - ‘topluma
yük olan gereksiz varlıklar’ haline getiriyor.
Sağolsun, bu duruma karşı çözümünü de geliştirmiş: Eh, yoksul ve bu nedenle IQ’su düşük,
tembel, ekonomiye katkısı olmayanlar ‘doğumla çoğalarak, gelişmiş zek‰lı ve üretime
katkıda bulunabilecek olanların sayısını azaltıyorlarsa’, işte o zaman dahîyane bir adımla
‘zekî ve üretken elitlerin Berlin’e taşınmaları
teşvik edilerek, demografik dönüşümün sağlanması’ gerekiyormuş. Büyük toplum mühendisi Sarrazin beyefendi yarın öbürgün
zihinsel engellilerin, toplumsal sağlığın korunması amacıyla kamplarda toplanmalarını veya
hadım edilerek, yavaş yavaş ‘demografik yöntemlerle’ sayılarının azaltılmasını da önerirse,
hiç şaşırmam doğrusu!
‚Bana dokunmayan...’
Şaka bir yana, neoliberal dönüşüm sürecinin
yol açtığı travmalardan kurtulamamış olan sanayileşmiş ülkelerdeki toplumlar, şimdi de küresel ekonomik ve malî krizin yarattığı histeri
ortamında giderek daha çok ‘sosyaldarvinist’
eğilimler göstermeye başlıyorlar. Refah şövenizmi, ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’
anlayışı, bireyselleşme ile toplumsal dayanışma
mekanizmalarının aşılması, sendikaların dahi
işyerlerini kurtarma gerekçesiyle mücadelelerini ulusal sınırlar içerisinde tutmaları, beyaz ve
Avrupa merkezci bir yaşam beklentisi ve daha
nice faktör, aydınlama ve demokrasinin beşiği
olan Avrupa’yı, egoist insan topluluklarının kıtası haline getiriyor. Kuzey İtalyalının, Güney
İtalyalıya, Polonya’da olduğu gibi katoliklerin
homoseksüellere veya Çek Cumhuriyeti’ndeki
gibi halkın Romanlara, nihayet Almanya’da da
elitlerin yoksullara düşman olduğu bir bölgeye
dönüşüyor Avrupa. Elbette egemen mülkiyet ve
iktidar ilişkileri, yani sonuçta kapitalist toplum
tüm bunların temelini oluşturuyor. Faşizmi lanetleyen, tabii ki kapitalizmden bahsetmelidir.
Ama, bu Avrupalılarda da hiç mi kabahat yok
be kardeşim – Avrupalıların büyük bir çoğunluğu, Sarrazin gibi düşünüyorsa?
Hastalık Sigortası primleri
Prim şokuna karşı prim çeki
En son açıklanan rakamlara göre önümüzde ki yıl hastalık sigortası prim­
lerinin ortalama %12 kadar artması bekleniyor. Ekonomik krizin sürdüğü
sıradan çalışanların satın alma gücünü iyice azaltacak bu durum, ekono­
mik gelişmeleri daha kötü etkileyecek. Buna rağmen sağlık bakanı bu ko­
nuda hala bir karar almış değil.
Ekim ayı ortasında hastalık sigortası konusunda bir basın toplantısı düzenleyen sağlık bakanı
Couchepin, primlerin gelecek yıl ‚sadece %8.7
oranında artacağını ileri sürdü. Yıl sonu itibarı ile görevinden ayrılacak olan sağlık bakanı
sağlık giderleri konusunda her zaman olduğu
gibi ‚ufak’ bir hesap hatası yapıyor. Oysa bakanın açıkladığı rakamın içinde gerek gençler
için yapılması öngörülen ve %13.7 gibi yüksek
oranda olan prim artışı ve 500 Milyon Fr. kadar olduğu tahmin edilen katkı paylarında ki
artış bulunmamakta! Bunlar dikkate alındığında hastalık sigortası primlerinde artış %12 ye
kadar çıkmakta.
Politikanın sonuçları
Bütün bunlar dikkate alındığında önümüzde
ki yıl iki çocuklu bir ailenin, hastalık sigortası
yıllık primlerinin ortalama 1200 Fr. artması söz
konusu olacak. Bunun dışında her sekiz sigortalıdan birinin hastalık sigorta priminin %20
den fazla artması beklenmekte. Katkı payı yük-
4
Nr. 8 | November 2009 | türkisch
sek olanların primlerindeki artış ise %25 lere
kadar varmakta. Giderek artan işsizlik dikkate
alınırsa pek çok aile için bu bir yıkım anlamına
gelmekte. Önümüzde ki yıl yapılacak sigorta
primleri zamaları, İşviçre’de yaşayan 2 Milyar
Fr. a mal olacak.
Kişi başı primi kaldırılsın
Bu gösteri sırasında sendikalar ayrıca, hasatlık sigortası primlerinin kişi başına hesap
edilmesi prensibinin sosyal bir anlayış olmadığını, bu durumun özellikle az gelirliler
için bir yük oluşturduğunu, primlerin gelire
göre hesap edilmesini istediler. Yeni hastalık
sigortası yürürlüğe girereken hükümet tarafından hedef olarak kabul edilen, hastalık
sigortasının vergilendirilen gelirin %8 ini
aşmaması prensibi hükümet tarafından artık
hayata geçirilmeli.
Sigorta primlerine yardım
İsviçre’de yaşayan gelir düzeyi belli bir limitin
altında olanlara yapılan yardımların arttırılması için başta Unia sendikası olmak üzere pek
çok kuruluşun yaptığı çağrılara hükümet bu
güme kadar kulaklarını tıkadı. Sağlık bakanı basın toplantısı yaparken hükümet binası önünde bir gösteri yapan sendikalar, ‚prim şokuna
karşı prim çeki’ diyerek taleplerini bir kez daha
dile getirdiler. Mevcut prim yardımların yetersiz olduğu ve özellikle çocuklu aileler için yardımların arttırılmasını isteyen sendikalar, UBS
bankasının hisse senetlerinin satışından Merkez Bankası’nın yaptığı 1.2 Milyar Fr. lık gelirin
bu amaç için kullanulmasını talep ettiler.
Ayrımcılık,
ama neden?
İsviçre bir kez daha bir halkoyla­
ması bahane edilerek, göçmenleri
ama özellikle müslüman göçmen­
leri hedef alan afişlerle donatılı­
yor. Konu bu sefer minarelerin ya­
saklanması.
Her kafadan bir ses çıkıyor, herkes kendine
göre bir yorum yapıyor. Göçmenler bu duruma elbette üzülüyorlar, ama artık bunları
kanıksamış durumdalar, bu ülke ve insanı
zaten ırkçı deyip geçiyorlar. Doğru mu yapıyoruz acaba? Bir sendikacı olarak kısa bir
süre önce yaşadığım olayı aktararak buna bir
cevap vermeye çalışmak istiyorum. Bir işyerinin temizliğini yapan iki yaşlı ve başörtülü
kadın, önce şefleri tarafından başörtülü oldukları için azarlanıyorlar, ne var bunda işimizi kötü mü yapıyoruz demelerine üzerine,
hemen işyerinden kovuluyorlar. Bu haksızlık
karşısında sendikaya müracaat eden iki kadın, sendikanın desteği ile iş mahkemesine
dava açıyorlar. Bu arada çalışan kadınlar, son
iki yılda sürekli olarak fazla mesai yaptıklarını ama bunu defalarca işyerine söyledikleri
halde bunu alamadıklarını belirtiyorlar ve
bunlarıda almak istediklerini söylüyorlar. İş
mahkemesi dava için işyerine ve işçilere davetiye gönderiyor ve sendika eşliğinde mahkemeye gidiliyor. Mahkeme hakimi önce işçilere neden dava açtıklarını soruyor, onların
durumu anlatması üzerine işverene bu konuda ne diyeceği soruluyor. İşveren kıpkırmızı
bir yüzle, kadın işçilerin işyerinde başörtüsü
ile çalıştıklarını ve işyerine bir ‚terörist saldırı’ yapmalarından korktuğu için işçilere çıkış
verdiğini söylüyor.
Mahkeme kararı
Yaşlı mahkeme hakimi bir başörtülü yaşlı
kadınlara bakıyor, birde işverene. Usul icabı
işverene soruyor, bu konuda elinizde bir delil var mı diye. İşveren adeta hiç beklemediği
bir soruyla karşılaşmış gibi bir an duraklıyor
ve gene kızgın bir ifade ile hakime, ‚görmüyormusunuz, ikiside başörtülü’ diyor. Hakim,
ya sabır dercesine sormaya devam ediyor, kaç
yıldır işyerinde çalışıyor bu kadınlar, ne zamandan beri başörtüsü takıyorlar diyerek.
İşveren daha da şaşkın cevaplıyor, ‚on iki senedir bu başörtüleri ile çalışıyorlar. Hakimin
çaresi yok sormaya devam ediyor, ‚peki fazla mesai yaptıkları ve bunların ödenmediği
doğru mu?’ İşveren o zaman adeta çileden çıkıyor, başlıyor atıp, tutmaya, ‚siz bir İsviçreli
hakimsiniz, nasıl bu teröristleri tutarsınız?’
Hakim’in artık sabrı tükenmiştir, ‚otur yerine, şimdi vereceğim kararı dinle’ diyor. Hakimin ‚Önce normal çıkış üresi bitene kadar şu
kadar ücret ödeyeceksin, sonra bu kadınların
belirttiği fazla mesaileri, buna ek olarak, fazla
mesailerini istedikleri için, onları kasıtlı işten
çıkardığın için onlara iki aylık tazminat ödeyeceksin, ayrıca bu kadınlara yetkili mahkemede, onlara krşı ırkçılık yaptığın için ayrı bir
dava açmalarını tavsiye ediyorum’ sözlerini
işveren şaşkınlıkla dinliyor. Olay bu. İşveren
hakkını istediği için iki yaşlı kadına çıkış veriyor, onları yıldırmak içinde bir ‚terörist’ yaftası yapıştırmayı deniyor. Sizi bu toplum istemiyor, birde bizden hak mı talep edeceksin
demenin başka bir yolu bu. Çok basit, ama
her yerde her zaman neden bu. Kanıksamak
mı? Evet bu da haklarından vazgeçmenin bir
işareti olmuyor mu? Zaten bu anlattığım olay
her gün her yerde bir başka şekilde yaşanıyor,
ama kaç göçmen bu başörtülü yaşlı kadınlar
gibi, cesaret edip mahkemeye gidiyor?
/ Mehmet Akyol
Beilage zu den Gewerkschaftszeitungen work, area, Événement syndical | Herausgeber Verlagsesellschaft work AG, Zürich, Chefredaktion: Marie-José Kuhn;
Événement syndical SA, Lausanne, Chefredaktion: Alberto Cherubini; Edizioni Sociali SA, Lugano, Chefredaktion: Françoise Gehring Amato | Redaktionskommission M. Akyol, D. Filipovic, H. Gashi, M. Martín, M. Pereira | Sprachverantwortlich
Mehmet Akyol | Koordination Hilmi Gashi | Layout Simone Rolli, Unia | Druck Ringier
Print, Adligenswil | Adresse Unia, Redaktion «Horizonte», Postfach, 8021 Zürich,
[email protected]
www.unia.ch

Benzer belgeler

Yeni Sözleşme

Yeni Sözleşme katılmak isteyen arkadaşlarda ben-

Detaylı

3 2 4 Göstermelik Çözümlere Hayır

3 2 4 Göstermelik Çözümlere Hayır işyerinde çalışan 135 işçiden 35 ine çıkış verme kararı aldığını açıklamıştı. Üretimin bir kısmını Çin’de yapma gerekçesi ile alınan bu karar, işyerinde çalışanların büyük bir tepkisine neden oldu....

Detaylı

Ayrımcılıkla Mücadele

Ayrımcılıkla Mücadele yükselmesi söz konusu. Özellikle düşük ücret alan işçiler ve aileleri için bu artışlar artık tahammül sınırlarını aşmış durumda. Benzer şeklide, ekonomik krize karşı en etkin önlemin ücretlerin yük...

Detaylı

Kitlesel Göçe Hayır insiyatifine HAYIR

Kitlesel Göçe Hayır insiyatifine HAYIR hükümet kararnamasinin çıkarılmak istenmesi işkolu konferansının en önemli gündemi haline geldi. Unia sendikası bu kararnamenin hemen geriye çeklmesini talep etme kararı aldı. Satış işkolunda yaşan...

Detaylı

2 4 3 İkili Anlaşmaya Evet

2 4 3 İkili Anlaşmaya Evet her yıl işverenlerle sendikalar arasında ücret zammı görüşmelerini mecburi olarak görmekte. Gene toplu iş sözleşmesi, çalışanlara isteklerini kamuoyuna duyurma hakkı tanımakta,

Detaylı

Grevlere Doğru

Grevlere Doğru aldıktan sonra bir yıllık mesleki eğitimini devam ettirenler Fr. 1750

Detaylı

Yapı İşçileri Haklı

Yapı İşçileri Haklı hükümet kararnamasinin çıkarılmak istenmesi işkolu konferansının en önemli gündemi haline geldi. Unia sendikası bu kararnamenin hemen geriye çeklmesini talep etme kararı aldı. Satış işkolunda yaşan...

Detaylı

Hastalık Sigortası Yasasına Evet

Hastalık Sigortası Yasasına Evet çalışanlar açısından son derece önemli bir yasa teklifide bulunyor, hastalık sigortalarının sosyal bir hale getirilmesi. Aralarında sendikalarında bulunduğu ilerici kurumlar tarafından önerilen has...

Detaylı

2 4 3 İşsizlik Sigortası`nda değişiklikler

2 4 3 İşsizlik Sigortası`nda değişiklikler bir tutum ise giderek yaygınlaşmakta, buna karşı gerekli önlemlerin alınması sendikaların sürekli gündeminde kalmaya devam etmektedir.

Detaylı

Uluslararası Kadın Günü: Ekmek ve Gül

Uluslararası Kadın Günü: Ekmek ve Gül toplu işçi çıkarma kararı alması, bu konuda işverenlerin altına imza attıkları anlaşmalara ne kadar saygılı olduklarını göstermekte. Bu güne kadar kaliteli makina üretim ile adını duyurmuş olan bir...

Detaylı