Devamı için Tıklayınız

Transkript

Devamı için Tıklayınız
İçindekiler
1.
Avrupa Birliği’nde AB seviyesinde uyumlaştırılmış bir vergi politikası var mıdır?
2.
AB’nin vergilendirme konusundaki yetkileri nereden kaynaklanmaktadır ve
sınırları nedir?
3.
AB’nin üye ülkelerde vergi salma yetkisi var mıdır?
4.
Neden AB ülkeleri arasında vergilendirme alanında uyum ihtiyacı doğmuştur?
5.
AB’nin vergilendirme politikası ile AB bütçesi arasında bir bağlantı var mıdır?
6.
AB’de Katma Değer Vergisi (KDV) Sistemine neden ve nasıl geçilmiştir?
7.
AB’nin KDV sisteminin temel nitelikleri nelerdir?
8.
Tüm AB ülkelerinde aynı KDV oranı mı uygulanmaktadır?
9.
AB’de (ÖTV) Özel Tüketim Vergisi hangi alanlarda uygulanmaktadır?
10.
Doğrudan vergileme alanındaki AB uygulamaları nelerdir?
11.
Kurumlar vergisinin uyumlaştırılması neden önemlidir?
12.
Üye ülkelerin vergi sistemlerinin uyumlaştırılması Tek Pazar’ın olmazsa olmaz
koşulu mudur?
13.
Çifte vergilendirme ne demektir ve nasıl önlenmektedir
14.
Vergilendirme politikalarının yabancı sermaye çekme ve uluslararası rekabet
gücü üzerinde etkisi var mıdır?
15.
Türk vergi sistemi AB sistemi ile uyumlu mudur?
1
Sunuş
Avrupa Birliği’nin kuruluşundan bu yana temel hedefi kişilerin, malların, hizmetlerin ve
sermayenin serbest dolaşımını engelleyen unsurların ortadan kaldırılarak ortak bir
“Tek Pazar” yaratılması olmuştur. Tek Pazar’ın yanı sıra 2001 yılında belirlenen Lizbon
Stratejisi ile daha büyük hedefler ortaya koyulmuştur. Üye ülkeler arası farklı vergi
sistemlerinin bulunması bu hedeflerin gerçekleştirilmesinin önünde bir ölçüde engel
oluşturmaktadır. Diğer yandan, tüm dünyada olduğu gibi, AB’de de ülkelerin ulusal
egemenlik alanlarından birini oluşturan vergilendirme, ekonomik ve sosyal
politikaların uygulama aracı niteliğindedir. Her ülkenin söz konusu politikalarındaki
farklılıklar vergi uygulamalarının da farklılaşmasına neden olmaktadır. Bu yüzden
vergilendirme alanında üye ülkeler arasında henüz tam bir uyum sağlanamamıştır.
Birlik içerisinde malların, hizmetlerin, sermayenin, işgücünün serbest dolaşımını,
serbest ticaret ve rekabeti, ortak tarım, ulaştırma ve dış ticaret politikalarının daha
etkili uygulanmasını sağlayacak ölçüde vergi uyumlaştırması amaçlanmaktadır. Bu
kapsamda da üye ülkelerdeki mevcut vergilerin tümünün standartlaştırılması ya da
uyumlaştırılması Birliğin amacı değildir.
Tüm dünyada ve AB’de olduğu gibi ülkemizde de devletin kamu hizmetlerini yerine
getirmesi için vazgeçilmez bir araç olan vergilendirme, aynı zamanda tasarrufu,
ekonomik büyümeyi teşvik, gelir dağılımını düzeltme gibi diğer sosyal ve ekonomik
amaçların da aracı olarak kullanılmaktadır. Vergilendirme, toplumun tüm kesimlerini
doğrudan veya dolaylı olarak etkilemekte ve ilgilendirmektedir.
Avrupa Birliği’nde yaşanan gelişmelerin ışığında vergi sistemimizi AB vergi sistemiyle
bütünleştirmemiz gerekmektedir. Avrupa Birliği’nde vergilendirme politikası ve
uyumlaştırma çalışmaları ve Türkiye’nin uyumunu genel hatlarıyla ve basit bir dille
aktarmayı amaçladığımız bu çalışmamızın toplumun tüm kesimlerine, özellikle de iş
dünyasına faydalı olacağını ümit ediyoruz.
2
1.
Avrupa Birliği’nde AB seviyesinde uyumlaştırılmış bir vergi politikası
var mıdır?
Avrupa Birliği'nin her yönüyle uyumlaştırılmış ya da yakınlaştırılmış bir vergi politikası
henüz yoktur. 1960’larda başlayan, vergilendirmenin uyumlaştırılması ve üye ülkeler
arası işbirliği çalışmaları yavaş yürümüştür ve halen devam etmektedir.1 Bu durum
büyük ölçüde üye devletlerin vergi rejimleri arasında önemli farklılıklar olması
nedeniyle, ortak bir paydaya gelme güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Diğer bir sebep
ise, vergilendirmenin ulusal egemenliğin temel taşlarından birini teşkil etmesi ve
ekonomi politikalarının bir parçası olması2 dolayısıyla devletlerin, bu alanda politika
belirleme yetkisini bütünüyle uluslar üstü bir otoriteye bırakmaktan kaçınmalarıdır.
Ülkeler vergilendirmeyi ekonomik ve sosyal politikaların uygulanmasında bir araç
olarak kullanırlar. Her ülkenin ekonomik, sosyal politikalarındaki farklılıklar, vergi
uygulamalarının da farklılaşmasına yol açar.
Dolaylı vergiler, Avrupa Birliği’nin yapı taşlarından olan malların ve hizmetlerin serbest
dolaşımını doğrudan etkilemeleri nedeniyle, üye ülkeler arasında bir ölçüde
uyumlaştırılmıştır. Dolaylı vergilerde uyumlaştırma çalışmaları Katma Değer Vergisi ve
Özel Tüketim Vergisi alanlarında yapılmıştır. Doğrudan vergilerde ise aynı ölçüde bir
uyumlaştırma yoktur. Doğrudan vergilerde Kurumlar Vergisi alanında uyumlaştırma
çalışmaları yoğunluk kazanmıştır. Doğrudan vergilendirmenin bazı yönleri
uyumlaştırılmaya ihtiyaç göstermediğinden, "kararların en uygun düzeyde alınması”
(yetki ikamesi) ilkesine dayanılarak üye devletlerin takdirine bırakılmıştır. Ancak, dört
temel özgürlük olan, malların, kişilerin, sermayenin ve hizmetlerin AB içinde serbest
dolaşımına, kişilerin ve şirketlerin yerleşme hakkına etkisi olduğu durumlarda
uyumlaştırma gereği ortaya çıkmaktadır. 3
2.
AB’nin
vergilendirme
konusundaki
kaynaklanmaktadır ve sınırları nedir?
yetkileri
nereden
AB’nin vergi alanındaki düzenlemelerinin hukuki temeli ve çerçevesi Roma
Antlaşması'nın 95, 96, 99 ve 100’ncü maddeleri ile belirlenmiştir. Bu düzenlemeler
sermaye hareketleri ve hisse transferleri, katma değer vergisi, doğrudan
vergilendirme, dolaylı vergiler ve idari işbirliği alanlarını kapsamaktadır. Bu maddeler
AB'nin vergi uyumlaştırması amacına hizmet etmektedir.
1
2
3
European Commission, “Company Taxation in the Internal Market” ,s.6
European Commission (2000), “Tax policy in the European Union”
a.g.e., s.7
3
Kurucu Antlaşma’ nın 90. maddesinde (eski 95. madde) “Hiç bir üye Devlet, diğer üye
ülkelerin ürünlerine yerli ürünlere uygulanandan daha yüksek, doğrudan ya da dolaylı
vergi koyamaz” hükmü yer almaktadır. Bu madde ile üye devletlerin, diğer üye
devletlerin ürünlerine yerli ürünlerin dolaylı olarak korunmasını sağlayacak nitelikte
bir iç vergilendirme uygulamalarını yasaklar. Özellikle, 90. madde, üye devletlerin
vergi yasalarının ayırımcılık yapmama prensibine uymasını sağlamayı öngörmektedir.
Buna göre vergi önlemleri doğrudan ya da dolaylı olarak, yerli bir ürünün rakiplerine
karşı korunmasını sağlayamaz.
Tek pazarın malların serbest dolaşımını sağlama hedefine dayanan bu prensiple, aynı
nitelikteki ürünler arasında farklı vergi uygulamaları yasaklanmaktadır. Farklı vergi
uygulaması, ürünün niteliğinin farklı olmasından kaynaklanması halinde meşrudur.
90. madde vergi yasalarının ayrımcılık yapmaması ilkesine dayanır ve üye devletlerin
yerini ya da üreticisini esas alınarak bir ürünün, aynı nitelikteki ürünler arasında
ayırımcılığa sebep olacak şekilde vergilendirilmesini yasaklar.
Birlik, muamele vergileri ve dolaylı vergileri uyumlaştırmaya yetkili olmakla birlikte
Avrupa Birliği’ni kuran Antlaşmada doğrudan (dolaysız) vergilerin uyumlaştırılması
hakkında özel bir hüküm bulunmamaktadır. Antlaşma’ nın 94. maddesi doğrudan
vergilendirme için, uyumlaştırmadan değil, sadece mevzuatın yakınlaştırılmasından
bahsetmekte ve bunu da sadece tek pazarı doğrudan etkileyen hususlarla
sınırlamaktadır. Bu maddede ifade edildiği gibi, “Konsey Komisyon’un önerisi üzerine
oybirliği ile hareket ederek ve Avrupa Parlamentosu’na ve Ekonomik ve Sosyal
Komite’ye danıştıktan sonra, tek pazarın kuruluş ve işleyişini doğrudan etkileyecek
üye devletlerin kanun, düzenleme ve idari kararlarını yakınlaştırmak amacı ile
yönergeler yayınlar”
Avrupa Birliği Antlaşması ile değişiklik yapılmış hali ile Kurucu Antlaşma’nın 93.
maddesinde (eski 99.madde), Konsey’in, Komisyon’un önerisi üzerine oybirliği ile
hareket ederek muamele vergisi, özel tüketim vergileri ve diğer dolaylı vergiler için, iç
pazarın kurulması ve işlemesini sağlamaya yönelik bir gereklilik olan, mevzuat
uyumlaştırmasına yönelik düzenlemeleri yapacağını belirtmektedir. Kural olarak,
ulusal vergi politikalarına ilişkin sorumluluk ve yetki, üye devletlere ait olup Komisyon
bu konuda tali bir rol oynar.4
Üye devletlerin vergilendirme özgürlüklerine doğrudan ve dolaylı sınırlamalar
getirilmiştir.Bu sınırlamalar, Antlaşmalar ve Adalet Divanı’nın yorumladığı şekliyle asli
mevzuat (birincil mevzuat) yönergeler ve düzenlemeleri kapsayan (ikincil mevzuat)
tali mevzuattır. Bu çerçevede ikincil AB hukukunun önemi ortaya çıkmaktadır. İkincil
4
Suer, Z., “Avrupa Birliği’nde Vergi Uyumlaştırması ve Türk Vergi Sistemi Üzerine Etkileri”, İstanbul Sanayi Odası, s.
4
mevzuat, belli Topluluk organlarının, Avrupa Toplulukları’nı kuran Antlaşmaları
kapsayan birincil mevzuat tarafından kendilerine düzenleme yapma yetkisine
dayanarak çıkardıkları mevzuatı ifade etmektedir.5
Vergi politikasının saptanması ve uygulanmasında ikincil AB hukuku belirleyici bir
işleve sahiptir.
Üye devletlerin doğrudan vergi mevzuatlarında Antlaşma hükümlerini, özellikle de
dört temel özgürlüğü (malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı)
ve serbest rekabetle ilgili olan hükümleri ihlal etmemeleri amacıyla sınırlama
getirilmiştir. Bu özgürlükleri ihlal etmemek ya da kısıtlamamak, üye devletlerin ulusal
egemenliklerinin üstündedir. Bu yüzden iç hukuk hükümleri bunlarla uyumlu olmalıdır.
Bu durumda, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, Antlaşma hükümlerinin tek yorumcusu
olarak önemli bir rol oynar.
Kurucu Antlaşma’nın rekabet hükümlerine göre, Komisyon tek yetkili olarak üye
devletler tarafından getirilen vergi önlemlerini, Devlet Yardımı Kuralları ışığında
değerlendirmekle görevlidir.Değerlendirme sonucunda, vergi önlemlerinin iptaline ya
da ortak pazarla uyumlu bulunduğuna karar verilir.
Üye devletler, asli mevzuatın yanı sıra, yönerge ve düzenlemelerle belirlenen Avrupa
Birliği’nin tali mevzuatını dahi ihlal edecek hiçbir vergi kanunu getiremezler. Bunun en
belirgin uygulaması 6. Yönerge ile getirilen KDV’nin uyumlaştırılmasından sonra, üye
devletlerin KDV ile aynı özellikleri taşıyan bir “muamele vergisi” getirmelerinin
yürürlükte olan yönerge ile yasaklanmış olmasıdır.
Üye devletlerin yetkilerine getirilmiş bazı dolaylı sınırlandırmalar da mevcuttur.
Özellikle AB tek para birimi uygulamasının başlamasından itibaren, mali sorunlar,
aykırılıklar ve uyumsuzluklar artık para değeri düzenlemeleriyle dengelenemeyecektir.
Bu yeni durum üye devletler arasında vergide daha güçlü bir bağlantı ve işbirliği
gerektirmektedir. Üye devletlerin aralarında vergi politikalarını koordine ederek
işbirliği yapma ihtiyacı aynı zamanda, kurulmuş olan İstikrar ve Büyüme Paktı içinde
bütçe disiplini sağlama gereğinden kaynaklanmaktadır. Üye devletler vergi gelirlerini
azaltan bir vergi önlemi aldıkları takdirde Anlaşmanın 104. maddesindeki
parametreleri aşan bir devlet bütçesi açığıyla karşı karşıya kalabilirler.
Avrupa Birliği’nde vergilendirme ile ilgili düzenlemeler AB Konseyi’nin vergilendirme
alanında çıkardığı kanunların yanı sıra Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’nın içtihatlarına
dayanmaktadır. Vergilendirmede ayrımcılığın yasaklanmasına ilişkin Kurucu
5
Devlet Planlama Teşkilatı Avrupa Birliği ile İlişkiler Genel Müdürlüğü, “ Avrupa Topluluğu’nda İkincil Mevzuat ve Karar Alma
Usulleri, s.1
5
Anlaşmanın 90. maddesinin uygulama esasları ve vergi direktiflerindeki kavramların
tanımlanması Adalet Divanı’nın içtihatları ile şekillenmektedir. Doğrudan vergilendirme
alanında Adalet Divanı, vergilendirmede ayrımcılık da dahil olmak üzere, her türlü
ayrımcılığı yasaklayan AB Antlaşması’nın ilgili maddelerinin uygulanması hakkında
hüküm verir. Bu hükümler, işçilerin serbest dolaşımına ilişkin 39. madde, yerleşme
hakkına ilişkin 43. madde, hizmet sağlama özgürlüğüne ilişkin 49. maddenin
uygulanmasına ilişkindir.
3.
AB’nin üye ülkelerde vergi salma yetkisi var mıdır?
Avrupa Birliği’ni uluslararası düzeyde kurulan diğer örgütlerden ayıran en önemli
özellik, Birliğin “uluslar üstü yapısı” ve bunun gereği olarak, egemenlik yetkilerinin
üye devletler tarafından Birliğe kısmen devri olgusudur. Yetki devri, ulusal “yasama,
yürütme ve yargı” yetkilerinin bir bölümünün Birlik kurumlarına devri şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Egemen devletlerin gönüllü olarak temel egemenlik haklarından
vazgeçtikleri bu süreç, şimdilik vergi salma dışında, bu haklarını sistematik bir biçimde
ulus-devletlerin tekelinden uluslar üstü yönetim olan Birliğe devredilmesi sonucunu
doğurmuştur. Buna karşın, Birlik düzeyinde yetkili organlar tarafından kullanılan
hukuk kuralı yaratma yetkisi, bir üye devlet için egemenliğin tamamen devredilmesi
anlamına da gelmemektedir. Burada daha çok, “egemenliğin kullanım alanının
bölüşülmesi” söz konusudur. Üye devletler, Birliğe devredilen yetkilere saygılı olmak
şartıyla, milli düzenlemeler yapmakta serbesttir. Diğer yandan, yetki devrinin sınırları
vardır ve antlaşmalarla belirlenmiştir. Birlik kurumları da, antlaşmalar tarafından
kendilerine bırakılan yetkilerin sınırları içinde hareket etmek durumundadırlar.6
Vergi politikası, geleneksel olarak devletler açısından hassas bir konudur.
Vergilendirme ulusal egemenliğin temel taşlarından birini teşkil ederken, diğer yandan
ülkelerin ekonomi politikalarının bir parçasıdır. Devlet, sağladığı vergi gelirleriyle kamu
harcamaları ve politikalarını finanse eder. Avrupa Birliği’nde vergilendirme esas olarak
üye devletlerin yetkisindedir. Üye devletler, anayasal ve idari yapılarına bağlı olarak
bu yetkinin bir bölümünü merkezden yerel veya bölgesel yönetime devredebilirler.
Avrupa Birliği vergiler ve sosyal güvenlik katkılarına ilişkin olarak sadece tali rol oynar.
Birliğin amacı zorunlu vergilerde ulusal sistemlerin standart hale getirilmesi değil,
sadece birbirleriyle ve Avrupa Topluluğu’nu kuran antlaşmayla uyumlu olmalarını
sağlamaktır. 7
Avrupa Birliği’nde vergi politikası AB bütünleşmesine göre şekil alan ikincil bir
politikadır. Roma Antlaşması’nın vergi ile ilgili hükümlerini kapsayan 95-99. maddeler
Topluluğun temel ilkeleri arasında değil, “Topluluğun Politikası” başlıklı üçüncü
6
7
İskenderoğlu, M. “Avrupa Birliği Hukuku ve Milli Egemenliğin Devri” , Türkiye ve Siyaset Dergisi-Mart-Nisan 2002
European Commission (2000), “Tax Policy in the European Union”
6
bölümde rekabet kurallarından sonra ve mevzuatın yakınlaştırılmasına ilişkin
hükümlerden önce yer almıştır. Üye devletlerin uyguladıkları ekonomik ve sosyal
politikalar kendi ulusal yetki alanları içinde kaldığından kamu maliyesi araçlarının ve
dolayısıyla vergilendirmenin AB düzeyinde ekonomik ve sosyal politika amaçları ile
kullanılması söz konusu değildir. Birliğin vergi yaratma veya salma yetkisi yoktur.
4. Neden AB ülkeleri arasında vergilendirme alanında uyum ihtiyacı
doğmuştur?
1957 yılında kurulan Avrupa Birliği’nin amacı üye devletler arasında malların,
hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbestçe dolaşacağı ortak bir pazara dayalı bir
birlik yaratılması olmuştur. Daha sonra 1987 yılında kabul edilen Tek Avrupa Senedi
ile 1992 yılı sonuna kadar üye devletler arasında sınır kontrollerinin kaldırıldığı ve
malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşıma kavuşturulduğu, iç
sınırlardan arındırılmış Tek Pazar oluşturulması hedeflenmiştir. Böyle bir alan hem
bireyler, hem de işletmelerin yaşaması ve gelişmesi için uygun ortam sağlayacaktır.
Diğer yandan, 2001 yılında Avrupa Konseyi Zirvesi’nde belirlenen Lizbon Stratejisi, AB
için iddialı ve son derece önemli bir hedef ortaya koymuştur.Bu hedef, AB’nin 2010
yılına kadar dünyada rekabet gücü en yüksek, dinamik bilgi ekonomisi niteliği
kazanarak, daha iyi istihdam ve büyük bir sosyal uyum içeren sürdürülebilir bir
büyüme sağlamasıdır. Son dönemde, 2002 yılında AB genelinde Tek Para Sistemine
geçilmesiyle Ekonomik ve Parasal Birlik hedeflerini de içine alan, Birliğin kuruluşundan
bu yana yakalanmaya çalışılan hedefler ancak, üye ülkeler arasında vergilendirme
alanında uyumlaştırma olduğu taktirde tam anlamıyla gerçekleşecektir.8 AB’nin 2010
yılına kadar dünyada rekabet gücü en yüksek, dinamik bilgi ekonomisi niteliği
kazanarak, daha iyi istihdam ve büyük bir sosyal uyum içeren sürdürülebilir bir
büyüme sağlamasıdır.
Ülkeler arasındaki farklı vergi uygulamaları hem ticareti hem de şirketler arası
birleşmeleri ve işbirliğini engellemektedir.Oysa hedeflenen AB ekonomisini
uluslararası rekabette daha güçlü kılmaktır.
Üretimin globalleşmesi ve uluslararası ticaretin gelişmesinin yanı sıra, üye ülkelerin
mali politikalarında ulusal egemenliklerine bağlı olmaları nedeniyle Avrupa Birliği’nde
vergilendirmede birtakım sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunların başında çifte
vergilendirme, vergi kaçakları ve ithalat vergilerinin ayrım gözetecek şekilde
kullanılması gelmektedir. Üye ülkelerde vergi mükelleflerinin statülerinin farklı ve
karmaşık olması, ulusal mevzuatlar arasındaki farklılıklar, üye devletler tarafından
8
COM(2001)260 final, Tax Policy in the European Union
7
maliye politikası ve hukukunun ekonomik amaçlar için kullanılması gibi sorunlar vergi
uyumlaştırmasını zorlaştırmaktadır.
5.
AB’nin vergilendirme politikası ile AB bütçesi arasında bir bağlantı
var mıdır?
AB Antlaşması’nın 269. maddesi Topluluğun bütçesinin tamamen kendi
kaynaklarından finanse edilmesini öngörmektedir. Bütçe kaynakları, tarım, yapısal ve
uyum fonları, iç politika, dış politika, idari giderler, rezervler ve katılım öncesi
yardımından oluşan bütçenin yedi harcama alanının finanse edilmesinde kullanılır.9
AB’nin "kendi kaynakları", üye olmayan ülkelerle tarımsal ürün ticaretinden alınan
tarımsal vergiler, gümrük vergileri ve uyumlaştırılmış tabandan hesaplanan KDV
gelirlerinin belli bir yüzdesi ile Birlik toplam GSMH’sının belirli bir yüzdesinden
(%1,27) oluşmaktadır. 10 Üye ülkeler bu vergileri AB adına toplar ve AB bütçesine
aktarırlar. Bütçe kaynakları sabittir ve üye ülkelerde uygulanan vergilendirme
politikalarından bağımsızdır. Üye ülkelerde alınan vergiler o ülkelerin kendi harcama
ve politikalarını finanse etmek için kullanılır.
6.
AB’de Katma Değer Vergisi (KDV) Sistemine neden ve nasıl
geçilmiştir?
1960'lı yıllarda Avrupa Birliği ülkeleri, Fransa hariç, dolaylı vergilendirmede kademeli
muamele vergisi uygulamaktaydılar. Komisyon, kademeli muamele vergisinin
sakıncalarını inceleyerek, üretim ya da satıştan alınan, tek aşamalı, ortak bir vergi
getirilmesi için çalışmalarda bulunmuştur.
Avrupa Topluluğu Antlaşması’nın 90. maddesi yerli ürünlere diğer üye ülkelerin
ürünlerine göre doğrudan veya dolaylı olarak bir avantaj sağlayan her türlü vergi
ayrımcılığını yasaklamaktadır. Anlaşmanın 93. maddesinde ise özel vergilerin ve diğer
dolaylı vergi şekillerinin uyumlaştırılması istenmektedir.
Katma Değer Vergisi Avrupa Birliği mevzuatına üye devletler tarafından 1967 yılında
girmiştir. Böylece, o zamana kadar uygulanan üretim ve tüketim vergileri kaldırılarak
yerine katma değer vergisi, birinci ve ikinci KDV direktifleriyle uygulamaya
koyulmuştur.
Avrupa Birliği’nde 1967 yılına kadar üye devletler tarafından üretim ve tüketim
vergileri uygulanmaktaydı. Bu vergiler üye ülkeler arasında ticarete, ithalat ve
9
http://europa.eu.int/comm/dgs/budget/budgetcomm
http://europa.eu.int /scadplus
10
8
ihracata engel oluşturmaktaydılar. Mal ve hizmetlerin fiyatları içine giren vergi
miktarının tam olarak hesaplanmasında sorunlar yaşanmaktaydı. KDV ise, bir malın
üretim veya dağıtımının her aşamasında açık bir şekilde belirlenebilmesi dolayısıyla
kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca üretim ve dağıtım aşamalarında ortaya çıkan, verginin
birikme etkisini ortadan kaldırmakta ve ulusal ve uluslar arası düzeyde yada üçüncü
ülkelerle yapılan ticarette vergilendirmede tarafsızlık sağlamaktadır.
KDV gelirlerinin bir bölümünün Topluluk kaynaklarının bir parçası olarak Topluluk
bütçesinin finansmanına ayrılması kararı KDV’nin uyumlaştırılmasına yol açmıştır. 6.
Direktif (77/338/EEC) KDV’nin bütün ülkelerde aynı işlemlere uygulanmasını
sağlamıştır. 6. Direktif, Topluluk tanımlarını belirlemesinin yanı sıra vergilendirmede
sınırların kaldırılması hedefine yönelik bir dizi tedbirin alınmasına da öncülük etmiştir.
Bundan sonra 1987 yılında Komisyon, üye ülkeler arası para kaçağını önleyecek bir
sistemle birlikte kaynak temelli vergilendirme sistemine geçilmesi için öneride
bulunmuş ancak kabul görmemiştir. 1993 yılında Tek Pazar kurulduğunda ve vergisel
sınırlar kaldırıldığında dolaylı vergilendirmede de bir geçiş rejimi getirilmiştir. Kaynak
temelli vergi ve varış yeri temelli vergilendirme sisteminin karışımından meydana
gelen ve sınır kontrollerini kaldıran bu sistem halen uygulanmaktadır.
7.
AB’nin KDV sisteminin temel nitelikleri nelerdir?
Yapı itibariyle, bir tüketim vergisi olan katma değer vergisi, malların ve hizmetlerin
fiyatlarıyla orantılıdır. Bu sistemde vergi, mal ve hizmet üretimi ve dağıtımında
yaratılan katma değer üzerinden alınır. Bu genel prensibe dayalı olarak, Avrupa Birliği
uyumlaştırılmış Katma Değer Vergisi sisteminde KDV, ürünlerin satışına ve hizmetlerin
verilmesine bağlı, üretim ve dağıtım sürecindeki işlemlerin sayısından bağımsız olarak,
fiyatla orantılı, tüketime bağlı genel bir vergidir.
Avrupa Birliği KDV sisteminin temel özellikleri 1967 yılında kabul edilen 1. KDV
yönergesinin 1. ve 2. Maddeleri, yeni uyumlaştırılmış muamele vergisi sisteminin
temeli olan prensipleri getirmiştir.
Ürünün fiyatının yüzdesiyle hesaplanan KDV, üretim ve dağıtım aşamalarında
vergilendirilen “saydam” bir vergidir. Üretim ve dağıtımın her safhasında tespit
edilebilmesi nedeniyle vergi yükü de açık olarak görülebilir.
KDV tüketimden alınması itibariyle, vergi yükü, mal veya hizmetin üretimi ya da
dağıtım ile uğraşan şirketin değil, tüketicinin üstünde kalır. Böylece şirketler, vergi
yükünü tüketicinin üstüne geçirmelerini sağlayan indirim hakkıyla, KDV’nin yükünden
muaf olurlar. İndirim hakkı sayesinde, KDV yükünü, teknik olarak şirketler tarafından
9
toplanıyor olmasına rağmen, malın nihai tüketicisi ya da hizmetin son kullanıcısı
ödemiş olur. KDV mükellefi firmalar veya kişiler, işleri için yaptıkları alımlarda,
ödedikleri KDV’yi geri alma hakkına sahiptirler. Bir mal ya da hizmetin üretim ya da
dağıtım aşamasında yer alan her şirket, alışlarda ödediği KDV’yi satışlarda tahsil ettiği
KDV’den düşerek aradaki farkı öder. Daha önceleri var olan kademeli tüketim
vergilerinin aksine KDV sisteminde vergi, aradaki işlemlerden bağımsız olarak ilk
üreticiden son tüketiciye yansır. Bu bağlamda KDV, kademeli olarak toplanan tek
vergi olarak tanımlanabilir.
Avrupa Birliği Katma Değer Vergisi sistemi, kural olarak, ticari faaliyetlerde tüm mal
ve hizmetlerin üretim, dağıtımı ile hizmetlerin sağlanmasına uygulanabilir. Daha açık
bir ifadeyle, bazı istisnalar dışında, pazara sunulan her mal ve hizmet KDV’ye tabi
olabilir.
Avrupa Birliği, Katma Değer Vergisi’nin uyumlaştırılmasında önemli aşamalar
kaydetmiştir.11
Avrupa Birliği’nde vergilendirmede en çok düzenleme yapılan alan Katma Değer
Vergisi olmuştur. KDV, mal ve hizmet üzerinden alınan bir vergi olması sayesinde Üye
Ülkelerde kolayca uygulama alanı bulmuştur. KDV, hem ortak bir vergi olma özelliğini
kazanmış, hem de KDV gelirleri Birliğin önemli bir bütçe kaynağı olmuştur. Üye
Devletlerden matrahları uyumlaştırılmış KDV’nin bir bölümü Birlik bütçesine
ayrılmıştır.
1. ve 2. yönergelerin kabulünden sonra, Topluluk içinde ithalatın vergilendirileceği ve
ihracatta vergi iadelerinin kaldırılacağı bir KDV sistemi tasarlanmış olmasına rağmen,
böyle bir sistem kabul edilememiştir. Bu sistemle, Topluluğun tüm alanında hiçbir
sınır kontrolü olmayan bir ülkedeymiş gibi işleyen bir KDV sistemi yaratılması
hedeflenmiştir. Bu şekilde, üye devletler arasında ithalattaki vergilerin kaldırılması ve
ihracatta vergi muafiyeti sağlanması amaçlanmıştır. Ancak, böyle bir “çıkış ülkesi
sisteminin” rekabetin bozulması açısından, üye devletler için önemli problemler
yaratması endişesi nedeniyle, yerine “varış ülkesinde vergilendirme” prensibine dayalı
ve halen uygulanan sistem seçilmiştir.
Özel şahıslar ve vergiye tabi olmayan kişilerce yapılan bütün alımlar için ise menşee
ülkesinde vergileme sistemi uygulanmaktadır. Bu şekilde, 1993 yılında Tek Pazar’ın
tamamlanmasıyla birlikte başka bir üye ülkeye giden ve kendi şahsi kullanımları için
mal ve hizmet satın alan kişiler o ülkenin vatandaşlarıyla eşit şekilde katma değer
11
Maliye Bakanlığı Avrupa Topluluğu ve Dış İlişkiler Dairesi, “Avrupa Birliği’nde Vergilendirme”
10
vergisi öderler. Aldıkları mallar için kendi ülkelerine döndüklerinde tekrar katma değer
vergisi ödemezler. 12
Bazı istisnai durumlar da mevcuttur. Başka bir ülkede, 6 aydan daha eski veya 6000
km. den daha az yol katetmiş taşıt araçları satın alımında, bu işlem varış yeri
ülkesinin vergi oranları ve o ülkenin mevzuatına göre katma değer vergisine tabi olur.
Aracın sicil işlemleri alıcının ikamet ettiği ülkede yapılır. Başka bir ülkede faaliyet
gösteren bir şirketin postayla sipariş yöntemiyle yaptığı satışlar da istisna
oluşturmaktadır. Sipariş verilen mallar, sipariş yerine ulaştırıldığında, satıcının varış
yeri ülkesindeki yıllık satış hacmine bağlı olarak KDV, ya alıcının ikamet ettiği ülkede
uygulanan orandan, ya da satıcının ülkesindeki KDV oranı üzerinden vergilendirilir.
Vergiye tabi kişiler için ise, “varış yeri ülkesinde vergilemeye” ilişkin esaslar
korunmuştur. Üye ülkeler arası mal ve hizmet hareketlerinin vergilendirilmesinde 6.
Yönergeyi temel alan KDV sistemi, varış ülkesinde vergilendirme ilkesine dayanır. Bu
ilkeye göre, bir üye devlette satın alınan ürünler, satışın gerçekleştiği ülkede değil,
nihai tüketimin yapıldığı ülkede vergilendirilir. Vergilendirme yetkisi malların tüketildiği
ülke idaresine verilmiştir. Bu sistem, Tek Pazar yapısındaki AB bünyesinde yapılan
sınır ötesi satışların ithalat veya ihracat olarak değerlendirilmemesi esasına göre
kurulmuştur. Böylece farklı üye ülkeler arası satın almalar Birlik içi işlem olarak kabul
edilir.
Hizmetlerde KDV uygulamasında, hizmetin sağlandığı yer, hizmet verenin bulunduğu
ya da hizmetin sağlandığı sabit işletmenin yeri sayılır. Bununla beraber, gayri
menkulleri ilgilendiren hizmetlerde (komisyonculuk, taahhüt, vs.) gayri menkulün
bulunduğu yer kabul edilir. Sportif, kültürel, artistik, eğlence ve eğitim gibi hizmetler
ise, bu faaliyetlerin fiziki olarak yürütüldüğü yerde gerçekleşmiş kabul edilecektir.
Bazı hizmetler içinse (örneğin, reklamcılık, danışmanlık, bankacılık, telekomünikasyon
gibi) Topluluk dışındaki ya da hizmeti sağlayanın ülkesi dışındaki başka bir üye
ülkedeki vergilendirilebilir müşterilere sunulmaları halinde, hizmetin sağlandığı yer,
müşterinin bulunduğu yer sayılır.
KDV, malın teslim edildiği ya da hizmetin yerine getirildiği anda, mal ve hizmet
karşılığında yapılacak ödeme ertelenmiş olsa bile, doğar. Bununla birlikte, hizmet ya
da malın tedarik edilmesinden önce yapılmış hesaben ödeme söz konusu ise, KDV’nin
doğumu, ödemenin kabul edildiği an gerçekleşir.
KDV’nin yüzde olarak hesaplandığı vergi matrahı, vergiye tabi işleme dayalı olarak ,
alıcı ve sağlayıcı arasında karar verilmiş unsurları oluşturan her şeyden meydana
12
European Commission (2000), “Tax Policy in the European Union”
11
gelir. Matrah, KDV’nin kendisi dışında, tüm vergi ve vergi benzeri mali yükümlülükleri
ve vergiye tabi işlemle ilgili komisyon, ambalajlama, taşıma ve sigorta masrafları gibi
tali nitelikteki harcamaları içerir. Önce yapılan ödemeler, indirimler, iskontolar, alıcının
satıcıya iade ettiği masraflar matraha dahil edilmez.
Malların ithalatında, yürürlükte olan Birlik Kanunları ile uyumlu olarak, matrah gümrük
bedelidir. İthalat durumunda, matraha Birlik içinde olduğu gibi, gümrükte alınan
vergiler de dahil olmak üzere, Birlik içindeki ilk varış noktasına kadar olan tali
harcamalar dahildir. Birlik içinde sağlananlardan farklı olarak, ithalatta, matrah,
önceki ödemeler içi fiyat indirimlerini, ıskontoları kapsamaz.
8.
Tüm AB ülkelerinde aynı KDV oranı mı uygulanmaktadır?
Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan KDV oranları birbirlerinden az çok farklılık
göstermektedir. Bir mal üzerinde bir üye ülkede düşük oran uygulandığı takdirde,
üyelere karşı rekabet üstünlüğü elde edilir.
Oranların uyumlaştırılması ile ilgili Konsey direktifi İç Pazarın başlamasından önce 19
Ekim 1992 tarihinde kabul edilmiştir.13
6. KDV Direktifinde tanımlandığı gibi, Katma Değer Vergisi matrahın yüzdesi olarak
belirtilen oranlar ile matrahın çarpımı sonucu belirlenir. Birlik genelinde bütün üye
devletler için uyumlaştırılmış ortak bir oran oluşturulamamıştır.Ancak, üye devletler
kendi standart oranlarını tespit etmekte serbest olmakla birlikte, minimum eşik olan,
%15’in altına inemezler. Hali hazırda, üye devletlerin uyguladıkları standart oranlar
%15 ila %25 arasında değişmektedir. Standart oran üst eşiği oluşturur. Üye devletler
standart oranın üzerinde bir KDV oranı olarak belirleyemezler. Standart oranı aşan
yüksek KDV oranları bulunan üye ülkeler de bunları düşürmek zorundadırlar.
9.
AB’de (ÖTV) Özel Tüketim Vergisi hangi alanlarda uygulanmaktadır?
Avrupa Birliği’nde iç pazarın işleyişini kolaylaştırmak ve tek pazarda malların
serbestçe dolaşımını sağlayabilmek amacıyla üye ülkelerde özel tüketim ürünlerinden
alınan vergilerin de uyumlaştırılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla özel tüketim
vergilerinin uygulama alanını uyumlaştırmaya yönelik dört yönerge kabul edilmiştir.
Bu yönergeler ÖTV’ ye konu olan ürünlerin kapsamını tanımlar. Bu yönergeler
sayesinde, üye devletlerin hangi ürünlere özel tüketim vergisi uygulayacakları ve bu
vergilerin uygulama yöntemleri belirlenmiştir. böylece bu ürünlerin serbest
13
OJ No: L 74 1.2.1992
12
dolaşımının üye devletlerce uyumlaştırılmamış vergi sistemleri tarafından sekteye
uğratılmaması sağlanmaya çalışılmıştır.
1 Ocak 1993’ten itibaren işlerlik kazanan Tek Pazar’ın gereksinimlerinin karşılanması
amacıyla 1992 yılında özel tüketim vergilerinin uyumlaştırılmasına yönelik bir dizi
yönerge kabul edilmiştir. Bu yönergeler özel tüketim vergilerinin yapısının
uyumlaştırılmasına, özel tüketime konu olan malların işletilmesi, saklanması ve
ulaştırılmasına ve aynı zamanda Avrupa Birliği içindeki oranların yakınlaştırılmasını
sağlamaya yöneliktirler.
Aynı zamanda, özel tüketime konu olan ürünler için minimum vergilendirme seviyeleri
tespit edilerek, özel tüketim vergilerinin oranlarının yakınlaştırılmasını sağlayan başka
yönergeler de kabul edilmiştir. Üye devletlere özel tüketime konu olan ürünler
üzerine, yönergelerde getirilen minimum seviyelerin altında olmamak şartıyla, özel
tüketim vergileri koyma imkanı tanınmıştır. Yönergelerde, vergilerin üst seviyeleri için
hiçbir sınırlandırma olmadığından, üst seviyeler üye devletler tarafından serbestçe
belirlenebilmekteydi.
Özel tüketime konu olan ürünlerin Topluluk içinde rahat dolaşımını sağlamak ve
vergiden kaçınılmasının ve kaçakçılığın önlenmesi amacıyla 1992 yılında kabul edilen
bir direktifle, ticari kuruluşlara tek pazardan sınırlı idari yüklerle, etkin bir fayda
sağlama ihtiyacı ile, gerektiği zaman özel tüketim vergisinin etkin olarak toplanması
ihtiyacı arasında denge sağlanmıştır. KDV gibi, tek pazarın yürürlüğe girişiyle sınır
kontrolleri kaldırılınca, bir taraftan malların sorunsuz dolaşımı garanti edilebilecek,
diğer taraftan da vergi kaçırma ve kaçakçılık risklerini sınırlayacak uygun
mekanizmalar kurmak gereği ortaya çıkmıştır.
1992 yılında, özel düzenlemeler yoluyla Komisyon, özel tüketim vergisine konu teşkil
eden ürünlerin Tek Pazar içinde taşınmaları için kullanılan belgelerin
standardizasyonunu da sağlamıştır.
Tek pazarın uygulamaya açılması ile, özel tüketim ürünleri ve özel tüketim vergisi için
de, bu malların tek pazarda sekteye uğramadan serbest dolaşımını sağlayabilmek
amacıyla uyumlaştırmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaca yönelik olarak, 1992’de özel
tüketim vergilerinin yapısının uyumlaştırılmasına, özel tüketime konu olan malların
işletilmesi, saklanması ve ulaştırılmasına dair, ve aynı zamanda Avrupa Birliği içindeki
oranları yakınlaştıran bir dizi yönerge kabul edilmiştir.
Avrupa Birliği'nde özel tüketim vergisi beş grup mal üzerinden, her ürün kategorisi
için ürünün yapısına göre, sigaralarda hem nispi, hem maktu, diğer ürünlerde maktu
13
tutarlarda alınmaktadır. Ürün grupları, alkol ve alkollü içecekler, tütün mamulleri ve
petrol ürünleridir.
10.
Doğrudan vergileme alanındaki AB uygulamaları nelerdir?
Doğrudan vergiler, vergi mükellefi tarafından ödenen ve onun vasıtasıyla ortaya çıkan
vergilerdir, gelir vergisi, kurumlar vergisi, sağlık vergisi ve yerel birtakım vergilerden
oluşur.14 Avrupa Birliği'nde, malların ve hizmetlerin serbest dolaşımını doğrudan
etkilemesi nedeniyle vergilendirme alanında uyumlaştırma çalışmaları dolaylı
vergilendirmede yoğunluk kazanmıştır.Dolaylı vergilerde katma değer vergisinde
uyumlaştırma çalışmaları yoğunluk kazanmıştır.Buna karşın Birlik içinde doğrudan
vergilendirmede uyumlaştırma çalışmalarında fazla ilerleme kaydedilememiştir.
Sadece, doğrudan vergilendirmenin bazı yönlerinde uyumlaştırma çalışmaları
yapılmıştır. Çifte vergilendirme ve sınır ötesi ekonomik faaliyetler bunlar arasındadır.
Vergilendirmede üye devletlerin, özellikle doğrudan vergilendirme politikalarını
egemenlik yetkisi ve ekonomi politikalarının bir parçası olarak görmeleri sebebiyle
uyumlaştırma alanında fazla ilerleme kaydedilememiştir. 15
Gelir vergisinde Komisyon 1993 yılında üye devletlere bağlayıcı olmayan bir tavsiyede
bulunmuştur. Bu tavsiyesinde, bir üye ülkede ikamet eden kişiler ile ikamet
etmeyenleri birbirinden ayırt edici kurallar ortaya koymuştur.
1997 yılında görüşülmeye başlanan zarar verici edilen vergi paketi kapsamında
sermaye piyasalarının bozulmasının önlenmesi amacıyla üye devletler, tasarruflardan
elde edilen gelire, o geliri elde eden kişinin ikamet ettiği devlet tarafından bir vergi
seviyesi uygulanması konusunda anlaşmışlardır.
Kurumlar vergisi alanında şirketlerin karlarının vergilendirilmesiyle ilgili ortak bir
Topluluk mevzuatı benimsenmemiştir.Bununla birlikte, üye devletler, 1 Aralık 1997
yılında ortaya koyulan vergi paketi ile Tek Pazarın işleyişine zarar verebilecek
uygulamaları ortadan kaldırmak amacıyla mali politikaların bir ölçüde koordine
edilmesini taahhüt etmişlerdir. Söz konusu vergi paketi üç unsuru içermektedir:
"İşletme Vergilemesine İlişkin Temel Kurallar", Tasarrufların vergilendirmesine ilişkin
direktif ve bağlantılı şirketler arasındaki kar payı ve gayri maddi hak bedelleri
üzerindeki vergi tevkifatına ilişkin yönerge.
1997 yılında görüşülmeye başlanan ve 2003 yılında kabul edilen, zarar verici rekabeti
önlemeye yönelik vergi paketi bu vergi paketi üç düzenleme içermektedir. Birincisi,
AB içinde üye ülkeler arası bireysel tasarruflara ödenen faizin vergilendirilmesine
14
15
a. g. e.
Avrupa Birliği'nin Vergilendirme Politikası ve Türkiye'nin Uyumu, İKV Yayınları , Temmuz 2001,
14
ilişkin Konsey direktifi, diğeri İşletmelerin Vergilendirilmesine İlişkin Temel Kurallar ve
üçüncüsü, farklı üye ülkelerde bulunan bağlı şirketler arasındaki faiz ve telif hakkı
gelirlerinden alınan stopaj kesintilerinin kaldırılması hakkındaki direktiftir.
"İşletme Vergilemesine İlişkin Temel Kurallar" kanuni bağlayıcılığı olmayan bir araçtır.
(OJC 002, 06/01/1998) Üye devletlerin zararlı vergi rekabetinden kaçınmaları için
siyasi bir taahhüt niteliğindedir.
Komisyon, 23 Mayıs 2001 tarihinde Avrupa Birliği'nin gelecekteki vergilendirme
politikası üzerine kapsamlı bir strateji raporu sunmuştur. 16 Bu raporda Birliğin vergi
politikalarının, Lizbon Stratejisi gibi geniş kapsamlı politikaları desteklemesi gerektiği
belirtilmektedir. Kurumların ve kişilerin vergilendirilmesinde üye ülkeler arası
eşgüdümlü yaklaşımın vergi paketinin parçası olarak karara bağlanması
gerekmektedir.
11.
Kurumlar vergisinin uyumlaştırılması neden önemlidir?
Genel olarak, kurumlar vergisi sisteminin uyumlaştırılması, ortak bir uygulama alanı,
ortak bir vergi sistemi, benzer vergi oranları ve ortak bir matrah kabul edilmesini
kapsamaktadır.17
AB içinde Tek Pazarın kurulmasının unsurlarından biri olan sermayenin serbest
dolaşımının gerçekleşmesi açısından kurumlar vergisinin uyumlaştırılması önem
taşımaktadır. Üye devletlerin kurumlar vergisi yasalarında verginin kapsamı, matrahı
ve oranları arasında farklılıklar bulunması kurumların karları üzerinde daha az yada
daha çok vergi yükü oluşmasına yol açar. Bu durum şirketlerin kuruluş ve yatırım
yerlerinin seçimini etkiler ve daha az vergi yükü üstlenecekleri kuruluş ve yatırım
yerini tercih etmelerine sebep olur. Bu şekilde sermayenin daha avantajlı görünen
ülke veya bölgelerde toplanması durumu ortaya çıkabilir. Diğer yandan, üretim
maliyetlerinde farklı vergi miktarları bulunduran üreticiler ortak pazarda eşit rekabet
şartlarında yarışmamış olacaklardır.
Avrupa Birliği’nde dolaylı vergilendirmenin uyumlaştırma çalışmaları kurumlar vergisi
alanında yoğunluk kazanmıştır. 1990 yılında, şirketlerin vergilendirmesine ilişkin
olarak Komisyonun Bağımsız Uzmanlar Komitesi’nin (Ruding Committe) raporu,
şirketlerin vergilendirilmesinde üye ülkelerdeki farklılıkların Tek Pazarın işleyişine
olumsuz etkilerini ve çözüm yollarını ortaya koymaktadır.
16
17
COM(2001)260 Communication
Vergi Sorunları Dergisi, Mart 2003
15
Söz konusu rapor hakkındaki kararda, üye ülkeler arası gelir transferlerinin çifte
vergilendirilmesinin önlenmesi, şirketlerin dağıttıkları kar paylarından stopaj vergisinin
ortak bir orandan belirlenmesi, transfer fiyatlarıyla ilgili Tahkim Sözleşmesinin kabul
edilmesi, kurumlar vergisinde vergi tabanının uyumlaştırılmasının zorlukları üzerinde
durulmuştur. 18
2000’li yıllara gelindiğinde şirketlerin vergilendirilmesinin uyumlaştırılması alanında
çok az bir ilerleme kaydedildiği görülmektedir. 19
Tek Pazarın kurulma çabalarının yürütüldüğü 1990’lı yıllardan bu yana Avrupa
Birliği'nde genel ekonomik durum oldukça değişmiştir. Tek Pazarın ve nihayet Parasal
Birliğin kurulmasının yanı sıra, uluslararası şirket birleşmeleri, elektronik ticaretin
ortaya çıkışı, üretim faktörlerinin hareketliliğinin artması gibi birçok nedenden dolayı
üye devletlerin şirket karlarını vergilendirdikleri ortam değiştirmiştir.
Avrupa Birliği’nde tek bir ekonomi alanı olmasına karşın 15 üye ülkede ayrı kurumlar
vergisi sistemi uygulanması ekonomik verimlilik kaybına, her bir sisteme uyumun
getirdiği maliyet artışına ve şeffaflığın yok olmasına neden olmaktadır.
İç Pazar ve Ekonomik ve Parasal Birliğin kurulmasıyla beraber, bir ülkede faaliyet
gösteren şirketler sadece o ülke sınırları içinde değil, fakat bütün AB’yi faaliyette
bulundukları ortam ve pazar olarak görmektedirler. Bu tür bakış açısı da şirketleri
yapısal değişime götürmekte ve AB çapında bir yeniden yapılanmaya yöneltmektedir.
Yeniden yapılanma ise şirket birleşmeleri ve satın almaları ya da yurt dışı şubelerinin
oluşturulması ile sağlanmaktadır. 20 AB şirketleri ekonomik açıdan AB’yi bir bütün
olarak algılamaya yönelirken vergilendirme sisteminin aynı bütünlüğü taşımaması
nedeniyle sorunlar yaşanmakta ve Tek Pazarın tam anlamıyla işlemesi
gerçekleşememektedir.
12. Üye ülkelerin vergi sistemlerinin uyumlaştırılması Tek Pazar’ın
olmazsa olmaz koşulu mudur?
Avrupa Birliği'nin, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kuruluş amacı
malların, hizmetlerin, sermayenin ve işgücünün serbestçe dolaşabileceği ve bunların
önündeki tüm engellerin kaldırılarak, üye ülkeler arasında ekonomik bütünleşme
sağlanması ve böylece, tek ve büyük bir pazarın sağladığı ekonomik faydanın
maksimum düzeye çıkarılması olmuştur. 1970'li yıllara kadar bu amaçla, özellikle
18
Resolution of the Commission to the Council and to the Parliament subsequent to the conclusions of the Rudig Committe
indicating guidelines on company taxation linked to the further development of the internal market, OJ C 128, 09/05/1994 s.9293
19
Commission Staff Working Paper COM(2001)582 final s.2
20
Company Taxation in the Internal Market s. 7
16
malların ve işgücünün serbest dolaşımı alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiş, ancak
bundan sonra bir yavaşlama dönemine girilmiştir. 1985 yılında kabul edilen Tek Senet
AB bütünleşmesine ivme kazandırmıştır. Tek Senet' in beraberinde hazırlanan Beyaz
Kitap' ta ise 1 Ocak 1993 tarihinde tamamlanması hedeflenen, malların, hizmetlerin,
sermayenin, işgücünün ve rekabetin önündeki engellerin kaldırıldığı "İç Pazar'ın"
işlemesi için alınması gerekli bir dizi önlemi ortaya koymuştur. 21Bu önlemler Tek
Pazarın işleyişini kısıtlayan fiziki mali ve teknik engellerin 1992 yılı sonuna kadar
kaldırılmasını amaçlamaktadır. Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun kuruluşunda gümrük
vergisi ve eş etkili vergiler kaldırılmıştır.Ancak, sadece gümrük vergilerinin kaldırılması
ticarette serbestleştirmenin sağlanması için yeterli değildir. Tek Pazar hedeflerinin
başında üye ülkelerde bütün sınır kontrollerinin kaldırılması gelmekteydi. Bu
uygulamayla, malların bir üye ülkeden diğerine giderken sınırda kontrolü ve aynı
şekilde kişilerin kontrolünün kaldırılması amaçlanmaktaydı.
Diğer yandan, Tek Pazarın işleyebilmesi için, üye devletlerin vergi alanında yaptıkları
düzenlemelerin malların, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımını engellememesi
veya rekabeti bozmaması gerekmektedir. Vergi sistemleri AB içinde sınır ötesi
faaliyetlere izin vermeli, fakat diğer yandan da koyulan kurallar vergi kaçağı,
kaçakçılığı gibi rekabeti bozucu gelir kayıplarına neden olmamalıdır. Halihazırda,
vergilendirme Tek Pazarın tam olarak başarılamadığı en önemli alanlardan birisi
olarak görülmektedir.22 Farklı ulusal vergi sistemleri ve vergi oranları İç Pazarda
rekabeti ve sınır ötesi ekonomik faaliyeti bozucu etki yaratabilmektedir.23 Asgari vergi
uyumu sağlanmadığı sürece Tek Pazar tamamlanmış olmayacaktır.
13.
Çifte vergilendirme ne demektir ve nasıl önlenmektedir
Günümüzde, dünyada çok yoğun bir şekilde yaşanan ülkeler arası sermaye, mal ve
kişi hareketleri nedeniyle, bunlar arasındaki vergiye tabi işlemleri hangi devletin
vergilendireceği konusu sorun olmaktadır. Uluslararası alanda ekonomik faaliyetlerde
bulunan kişiler farklı vergi düzenlemeleri nedeni ile elde ettikleri gelirler üzerinden
birden çok vergiye tabi olabilmektedirler. Bunun sonucunda uluslararası çifte
vergilendirme olarak adlandırılan, birden çok ülkede vergilendirilmeyi ifade eden bir
durum ortaya çıkmaktadır. Bu konuda uluslararası bir kuruluş olan OECD'nin genel
kabul gören tanımına göre, uluslararası çifte vergilendirme, iki veya daha fazla
devletin, aynı vergi yükümlüsünü, aynı vergi konusu ile bağlantılı olarak ve aynı
vergilendirme dönemi için benzer vergilerle vergilendirmesidir.
21
22
23
L'achevement du Marché Interieur Européen , s. 89
Suer, Z., “Avrupa Birliği’nde Vergi Uyumlaştırması ve Türk Vergi Sistemi Üzerine Etkileri”, İstanbul Sanayi Odası, s.164
European Parliament (2001)," Tax Coordination in the EU: The Latest Position ", Working Paper
17
AB'de ülkeler arası ticaret, yerleşme ve yatırımlara engel teşkil eden ilave vergi ve
uygunluk işlemleri yükünün ortaya çıkmasında başlıca sebep 15 ayrı ülkenin farklı
vergi sistemlerinin olmasıdır. Özellikle, şirketler karlarını her ülkede farklı hesaplarda
ve işlem bazında tahsis etmek durumundadırlar. Üye devletler, karları kendi
vergilendirme alanları dışında kalan ortak şirketlerin zararlarını muaf
tutmamaktadırlar. Bir üye devlet için, vergilendirme haklarının kaybını gerektiren
devletler arası organizasyon değişiklikleri sermaye kazançlarındaki vergilerde ve diğer
vergilerde artışa neden olur. Anlaşmazlık yaşanan vergilendirme yetkisi sorunlarında
çifte vergilendirme ortaya çıkar.
Finansal muhasebe, vergilendirilebilir karlar, verginin toplanması ve idaresine ilişkin
düzenlemeler, vergi anlaşmaları ile ilgili olarak her üye devletin kendi kuralları
bulunmaktadır. Bu farklı kurallara uyma gereği önemli ölçüde bir uyum maliyetine
sebep olmakta ve üye ülkeler arası ekonomik faaliyetlere engel teşkil etmektedir.
Birden fazla sisteme uymanın yarattığı maliyet küçük ve orta boy işletmeleri ülke
dışında faaliyetlerde bulunmaktan alıkoymaktadır. Bu temel sebepler İç Pazarda üye
ülkeler arası ekonomik faaliyetleri engellemekte ve AB şirketlerinin rekabet gücü
olumsuz yönde etkilenmektedir. Genel anlamda da AB'nin refah düzeyini
düşürmektedir. AB'nin genişlemesi bu problemlere çözüm bulunmasını acil hale
getirmektedir.
Uluslararası çifte vergilendirmenin önlenmesi tek taraflı, iki taraflı veya çok taraflı
yollarla çözümlenebilmektedir.
Tek taraflı çözüm şeklinde, ülkeler kendi iç mevzuatlarına koydukları bazı hükümlerle
çifte vergilendirmeyi önlemeye çalışırlar. Alınan bu önlemler, vergi oranlarının
indirilmesi, yabancı ülkede ödenen vergilerin matrahtan indirilmesi, yurt dışında
ödenen verginin yurt içinde ödenen vergiden mahsup edilmesi ve yurt dışında elde
edilen gelirin vergiden istisna edilmesi şekillerinde gerçekleştirilir. Ancak, uygulamada
ülkelerin sistemlerinde yer alan farklı düzenlemeler ve yorum problemleri nedeniyle
tek taraflı yöntemlerle uluslararası çifte vergilendirme tam olarak önlenememektedir.
Türkiye’de gelir vergisi ile ilgili olarak ikametgah esasına dayanan mükellefiyette
mahsup prensibi, tabiyet esasına dayalı vergilendirmede ise istisna prensibi, kurumlar
vergisi açısından ise mahsup prensibi uygulanmaktadır.
Uluslararası çifte vergilendirmenin önlenmesinde bir başka yol da iki veya daha çok
sayıda devletin aralarında akdettikleri iki veya çok taraflı anlaşmalardır. Uygulamada,
çok taraflı anlaşmalar çok sınırlı olarak ve ancak birkaç devlet arasında akdedilebilmiş,
farklı çıkarların biraraya getirilmesindeki güçlükler dolayısıyla başarılı olamamışlardır.
OECD ve Avrupa Birliği bünyesinde bu konudaki çalışmalar halen devam etmektedir.
18
Çok taraflı anlaşmaların yarattığı sorunlar nedeniyle ülkeler genellikle iki taraflı çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmalarını tercih etmektedirler. Fakat, bu durumda da, çok
sayıda ülke ile farklı ikili anlaşmalar akdedilmiş olması bunların takibini
zorlaştırmaktadır. Ayrıca Anlaşma hükümlerine tabi kişiler, bu anlaşmalarda ortaya
çıkan boşluklardan faydalanarak birtakım haksız avantajlar da elde edebilmektedirler.
Anlaşmaların düzenlenmesinde genellikle OECD, Birleşmiş Milletler Modeli ve Amerika
Birleşik Devletlerinin uyguladığı Modeller örnek alınmaktadır. Bunlar arasında en çok
kullanılanı OECD'nin hazırladığı Modeldir. OECD uluslararası vergi konularında ve
özellikle transfer fiyatlama yöntemleri ve belgelerle ilgili rehber hazırlamıştır.
Roma Antlaşması'nın 220. Maddesi üye devletlerin vatandaşlarının çifte
vergilendirmeye maruz kalması halinde bunu ortadan kaldırmak için aralarında
müzakere yapmalarını öngörmektedir. Avrupa Birliği de buna dayanarak ülkeler arası
işbirliğini bozan vergi engellerini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalarda
bulunmuştur. Sınırlar arası yeniden yapılanmayı öngören 90/434 no' lu şirket
birleşmeleri direktifi, ülkeler arası kar paylarının çifte vergilendirmesini önleyen
90/435 no' lu direktif ve transfer fiyatları konusunda çıkan anlaşmazlıklara çözüm
yolu gösteren 90/436 no' lu tahkim sözleşmesi bunlara örnektir.
Türkiye de akdettiği elliye yakın çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması ile
uluslararası çifte vergilendirmeyi önleme faaliyetleri yürütmektedir.
14. Vergilendirme politikalarının yabancı sermaye çekme ve uluslararası
rekabet gücü üzerinde etkisi var mıdır?
Günümüzde dünya genelinde mallar ve hizmetler, işgücü ve sermaye uluslararası
düzeyde hareketli hale gelmiştir. Bunun sonucunda bir ülkede uygulanan vergi
politikası, vergi sağlayan faktörlerin düşük vergi uygulayan ülkelere kaymasına sebep
olabilmektedir.
Yabancı sermaye yatırımları, doğrudan yatımlar ya da potföy yatırımları şeklinde
gerçekleşir. Bir ülkede yapılacak doğrudan yabancı sermaye yatırım kararlarını
etkileyen faktörler arasında pazara erişim kolaylığı, yatırım ve işletim masraflarının
yanı sıra vergi maliyetleri de önem taşımaktadır. Doğrudan yabancı yatırımlara göre
hareket kapasitesi daha fazla olan portföy yatırımı kararını etkileyen faktörler
arasında ekonomik ve politik risklerin düzeyi ve vergi maliyeti gelmektedir.24
24
Schjelderup G. “International Capital Mobility: Challenges for the national autonomy” , Norwegian School of Economics and
Business Administartion
19
Devletler vergilendirmeyi ekonomi politikalarının bir aracı olarak kullanmaktadırlar.
Yabancı sermaye çekmek isteyen ülkeler düşük vergi oranları uygulayarak ülkelerinin
yabancıların yatırımları için cazip hale gelmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bunun
sonucunda vergi ülkeler arası vergi rekabeti ortaya çıkmaktadır. Vergi oranlarının,
diğer ülkelerin vergi oranları izlenerek daha düşük tutulması ve yabancı yatırımcı
lehine düzenlenmesinin yanı sıra, vergi erteleme, vergi muafiyeti ve istisnaları, indirim
gibi teşvik edici sistemler de uygulamaktadırlar.
15.
Türk vergi sistemi AB sistemi ile uyumlu mudur?
AB Komisyonu'nun 2004 yılı İlerleme Raporu'nda, mevzuat, idari kapasite ve karşılıklı
yardım alanlarında ilerleme kaydedilemediği belirtilmiştir.
Dolaylı vergiler alanında KDV’de muafiyetlerin kapsamı uygulanan indirimli oranların
kapsam ve düzeyi ve özel düzenlemeler gibi birçok alanda müktesebat ile uyum için
çaba sarfedilmesi gerekmektedir. ÖTV’ye ilişkin olarak Türkiye’nin sigaralara, şark tipi
tütün içeriğine göre değişen maktu vergi uygulaması, ithal ürünlere karşı bir
ayrımcılığa sebep olmaktadır. Türkiye ayrıca alkollü içkilere de minimum vergi
seviyesi uygulaması getirmiştir; ancak bu da müktesebat ile uyumlu değildir.
1985 yılında yürürlüğe giren KDV, Türkiye ile AB arasındaki vergi uyumlaştırması
çalışmalarında önemli bir gelişme olmuştur. 1 Ağustos 2002 tarihinde yürürlüğe giren
ÖTV kanununun yasalaşması da KDV'den sonra ikinci önemli adımdır . 25
Katma Değer Vergisinin konusunu her türlü mal ve hizmet teslimi ile ithalatı
oluşturmaktadır. Temel olarak yüzde 17 standart oran tüm mal ve hizmetlere
uygulanmaktadır. İndirilmiş oran, temel yiyecek maddelerine %8, diğer ürünlere ise
%1 uygulanmaktadır. İki yüksek oran %25 ve % 40 lüks mallar için geçerlidir. İthal
mallara ise ülke içindeki mal teslimlerine uygulanan oranlar uygulanmaktadır.
Ulusal Programda Türk Katma Değer Vergisinin matrah, vergiyi doğuran olay,
vergilendirme yeri, muafiyet, istisnalar ve indirim hakkı ile ilgili konularda ana
hatlarıyla Birlik katma değer vergisi mevzuatı ile önemli ölçüde uyumlu olduğu ifade
edilmiştir. 2002 yılı Haziran ayında vergi yasasında değişiklik yapılarak tüketim
vergilerinin kapsamı AB mevzuatı ile uyumlaştırılmış, mineral yağlar için özel vergi,
tütün ve sigara ürünleri için katma değer vergisi uygulamaya koyulmuştur. % 26 ve
40 düzeyindeki vergi oranları kaldırılmıştır.
25
Vergi Sorunları Dergisi, Kasım 2002, s. 42
20
Türkiye’de dolaylı vergilerin ikinci türü olan ÖTV'nin uygulamaya koyulmasıyla,
karmaşık bir yapıya sahip KDV ve dolaylı vergiler alanında önemli oranda bir
sadeleştirme sağlanmıştır. ÖTV ile vergi, harç ve fon payı adı altındaki toplam 14
kalem vergi yükümlülüğü tek kaleme indirilmiştir. Yasada ÖTV' ye tabi mallar listesi
dört ayrı listede sayılmıştır. Bu listedeki ürünler AB'deki ürünlerle benzerlik
göstermektedir. 26 Ancak ÖTV Avrupa Birliği'nde beş mal grubunda alınırken,
Türkiye’de kapsadığı mal grubu oldukça geniştir. 27 Türk ÖTV kanununda vergi
miktarları değer esasına göre belirlenirken Topluluk' ta miktar esası temel olarak
alınmıştır. Uygulanan oranlar açısından ise Türkiye'de daha yüksek oranlar yer
almaktadır. Ayrıca Kanunla, Bakanlar Kurulu'nun ÖTV oranını 4, en çok satılan
mamule isabet eden ÖTV miktarını ise 5 katına kadar artırmaya yetkili kılınmış olması
28
söz konusu vergideki artış potansiyelinin sakıncalı olarak ne kadar yüksek olduğunu
ortaya koymaktadır.
Doğrudan vergiler alanında da Türkiye ile AB arasında farklar bulunmaktadır. Türk
vergi hukukunda geçerli olan şahsilik ilkesine göre, adi ortaklıklarda kolektif şirketler
ile adi komandit şirketlerde ortakların aldıkları kazanç payları şahsilik ilkesine göre
gelir vergisine tabi tutulur. Birliğe üye ülkelerde ise bu kazançlar kurumlar vergisine
tabidir.
Gelir vergisinde Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde birbirinden farklı oranlar
uygulanmaktadır. Türkiye'deki gelir vergisi oranları ise diğer ülkelerin alt ve üst sınır
aralığı içerisinde ortalarda yer almaktadır. Üye ülkeler arası oranlarda farklılıklar
olması nedeniyle Türkiye'nin de gelir vergisi oranlarını uyumlaştırma zorunluluğu
yoktur. Ancak, gelirin tanımında değişiklik yapılarak kapsamı genişletilmiş, böylece
Birlik bünyesinde uygulanan geniş kapsam ile uyumlu hale gelmiştir. Türkiye'deki
gelir vergisi kanununda özel indirim tutarlarının ise üye devletlere göre düşük olması
farklılık yaratmaktadır.
Adi ortaklık, kolektif şirketler ile adi komandit şirketlerde ortakların aldıkları kazanç
payları gelir vergisi kapsamında vergilendirilirken Birlik bünyesindeki ülkelerde
kurumlar vergisi kapsamındadır.
Avrupa Birliği'nde kurumlar vergisi alanında uyumlaştırma çalışmalarında çok fazla
ilerleme kaydedilememiştir. Ancak bu çalışmaların üye ülkelerdeki farklılıkların açık bir
şekilde belirlenmesine ve ortak görüşlerin oluşturulmasına katkısı olmuştur.
26
27
28
Vergi sorunları Dergisi, Mart 2003
Banka Mali ve Ekonomik Yorumlar Ekim 2002 s.58
a.g.e., s.67
21
Ülkelerde kurum kazançlarının vergilendirilmesinde başlıca iki kriter olan, ikametgah
veya kaynak ilkesinden biri uygulanmaktadır. Ancak, ülkeler arasında, her birinin aynı
ilkeyi seçmemiş olmalarından dolayı, aynı kurumsal kazanç için birden farklı ülkede
vergi sorumluğu doğması şeklinde gelişen çifte vergilendirme sorunu ortaya
çıkabilmektedir. Bunun önlenmesi için ülkeler arasında çifte vergilendirme anlaşmaları
yapılmaktadır. Türkiye'de bu yolu izlemektedir.
Türkiye’deki kurumlar vergisi sistemiyle AB'deki sistem arasında farklılıklar mevcuttur.
Bunlardan biri de istisna ve muafiyetler konusundadır. Türkiye’de uygulanan kurumlar
vergisine birçok istisna ve muafiyet getirilmiştir. Avrupa Birliği'nde üye ülkelerde
uygulanan kurumlar vergisi oranlarında üye ülkeler arasında çok büyük farklılıklar
yoktur. Birlik genelinde uygulanan tek bir oran olmadığı için Türkiye'nin de buna
uyumu söz konusu değildir. Diğer yandan, AB'ye uyum açısından kurumlar vergisi ile
ilgili uygulanan fonların kaldırılması gerekmektedir.
Kurumlar vergisi kanunu ile başta Ticaret Kanunu olmak üzere diğer kanunlar
arasında uyumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir. Bu sayede vergi kayıp ve
kaçaklarının da azaltılması sağlanacaktır.
İdari kapasite açısından, Vergi İdaresinin boşlukları ve eksiklikleri, Mali Kriterler
(Fiscal Blueprints) kıstas alınarak analiz edilmiştir. Vergi dairelerine bilgi teknolojisinin
getirilmesi için çabalar sürmektedir. Mevcut 155 donanımlı vergi dairesine ek olarak
138 vergi dairesinin otomasyona geçirilmesi projesi sürmektedir. Nisan 2004’de vergi
mükelleflerinin veri tabanını tüm vergi dairelerine yayma ve işlevselliğini artırma
konusunda yeni bir proje başlamıştır.
Bilindiği gibi Avrupa Birliği Türkiye’nin tam üyelik sürecindeki önceliklerinin de yer
aldığı Katılım Ortaklığı Belgesini (KOB) revize ederek 15 Nisan 2003 tarihinde
sunmuştur. Türkiye ise revize KOB doğrultusunda gözden geçirdiği Ulusal Program
çalışmalarını tamamlamış ve böylece Ulusal Program 24 Temmuz 2003 tarihli ve
25178 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak uygulamaya koyulmuştur.
Bu çerçevede Ulusal Programda yer alan mevzuat uyum takviminde KDV oranlarının
AB’ye yaklaştırılmasına ilişkin 6. Konsey Direktifi ve 92/77/EEC sayılı Direktife uyum
kapsamında, aromalı ve meyveli süt ve süt ürünleri, birtakım ilaçlar ve ürünler, tıp ve
tedavi hizmetleri şeklinde sınıflandırılan ürünlerin KDV oranlarının uyumlaştırılmasının
2003 yılı II. çeyreğinden 2005 yılı IV. çeyreğine kadar olan çeşitli dönemlere kadar
tamamlanması öngörülmüştür. Öngörülen bu düzenleme belirlenen takvime uygun bir
şekilde gerçekleştirilmektedir.
22
Kümes hayvanları ve balıklar ve bunların etleri, kedi, köpek mamaları, su dağıtımı,
gösteri ve yayın hizmetleri, konut inşa, bakım ve tamiri, kuru yemiş de dahil olmak
üzere pek çok ürün ve hizmetin KDV oranlarının uyumlaştırılmasının AB ile müzakere
sürecinde belirlenmesi öngörülmüştür.
Alkol ve alkollü içeceklerden alınan ÖTV oranlarının yakınlaştırılması hakkındaki
92/84/EEC sayılı Konsey Direktifi, alkole ilişkin muafiyet prosedürüyle ilgili 2559/98
sayılı Konsey Tüzüğü ile 3199/93 sayılı Komisyon Tüzüğü’ne uyum sağlanmasının
2005 yılı IV. Çeyreğinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür.
ÖTV’ye tabi ürünlerin kontrolü nakli ve elde tutulmasına ilişkin 92/12/EEC sayı Konsey
Direktifi ve aynı konuyla ilgili değişiklikler getiren 92/108/EEC sayılı Konsey Direktifi,
madeni yağların ÖTV oranlarının yakınlaştırılması, ÖTV yapılarının uyumlaştırılması,
bu ürünlerin kontrolü, taşınması, elde tutulmasına ilişkin ve ÖTV’ye tabi ürünler için
genel düzenlemeler hakkındaki Konsey Direktifine uyum, ÖTV muafiyet belgesi,
refakat belgesi, dolaşım belgesi ile ilgili Tüzüklere AB üyeliğinde uyum sağlanması
öngörülmüştür.
Avrupa Birliği ile sürekli gelişen ilişkilerimiz ve bütünleşme düzeyinin artmansa paralel
olarak Birliğin üye ve aday ülkelere yönelik olarak uyguladığı programlardan
vergilendirme ile ilgili Fiscalis Programı’na Türkiye de 2003-2007 döneminde
katılacaktır. Türkiye önceki dönemde de Fiscalis Programı’na katılmıştır.
Programa Türkiye’nin de katılımı 4.7.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
mutabakat zaptı ile onaylanmıştır. Söz konusu program, vergi kaçakçılığı ve haksız
rekabetle mücadele edebilmek ve vergi mükellefleri üzerindeki yükü azaltabilmek için
iyi işleyen bir vergilendirme sisteminin oluşturulması yönünde sürdürülen çalışmalara
destek olmak amacıyla uygulanmaktadır. Bu kapsamda karşılıklı bilgi ve veri akışını
geliştirmeye yönelik sistemler, değişim programları, seminerler, çok taraflı denetim
faaliyetleri, ortak mesleki eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir.
23
Kaynakça
AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (UP), 2003
Ankara Sanayi Odası Dergisi /Özel Ek: Avrupa Birliği’nde Vergi Uyumlaştırması ve
Türkiye, Ağustos 1997.
Banka - Mali ve Ekonomik Yorumlar Dergisi / Türkiye’de ve Dünyada Özel Tüketim
Vergisi, Yusuf Kildiş, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ekim 2002.
Bilanço Dergisi / ÖTV Geliyor, Ocak 2002.
Centre d’Etudes Prospectives et d’Informations Internationales (CEPII) / QuéréFontagné-Révil, Foreign Direct Investment and the Prospects for Tax Co-Ordination in
Europe, Document de travail No:06, April 2000.
European Central Bank Working Paper Series / Aticipated Ramsey Reform and Uniform
Taxation Principle: The Role of International Financial Markets,Grohe-Uribe, No.210, January
2003.
European Commission / Europe on the move, Approximation of Taxes Why?, December
1991.
European Commission / Internal Market, The Elimination of Frontier Controls,Volume 2,
July 1994
European Commission / Tax Policy in the European Union, 2000.
European Commission / Communication from the Commission, Tax Policy in the european
Union- priorities for the years ahead, Com(2001)260 final,10 October 2001.
European Commission / Staff Working Paper , Company Taxation in the Internal Market,
23 0ctober 2001.
European Commission / Company Taxation in the Internal Market, Com(2001)582 final,
23 October 2001.
European Commission / Communication from the Commission, Towards an Internal
Market without tax obstacles, A strategy for companies with a consolidated corporate tax
base for theri EU –wide activities, COM(2001) 582 final, 23 October 2001.
European Commission / Tax Harmonisation in the Community Measures Adopted and
Proposed -Period 01/01/1997 to 01/01/2001.
European Commission / Activities of the European Union in 2002 in the Tax Field,
27 January 2003.
European Commission / VAT Rates Applied in the Member States Of The European
Community- Situation at 1st May 2002, 2002.
24
European Commission / Internal Market Scoarboard, No:12, 2003
European Commission / Excise Duty Tables, April 2003.
European Commission / The Structures of the Taxation Systems in the EU, Executive
Summary, June 2003.
European Parliament / Working Paper-Tax Co-Ordination in the EU: The Latest Position,
Economic Affairs Series 03-2002.
European Parliament / Working Paper- Tax Competition In The European Union,
Economic Affairs Series, ECON- 105N.
European Network of Economic Policy Research Institutes, (ENEPRI) / Foreign
Direct Investment And Company Taxatıon In Europe, Benassy-Fontagne-Révil, Working
Paper No. 4, April 2001.
Guardian / Let
13 April 13 2002.
EU
Levy
Taxes,
urges
Schröder,
John
Hooper-Anne
Perkins,
İktisadi Kalkınma Vakfı / AB ve Türkiye-AB İlişkileri Temel Kavramlar Rehberi, Yayın No:
172, Mayıs 2003
İktisadi Kalkınma Vakfı Müktesebat Uyum Serisi / Avrupa Birliği’nin Vergilendirme
Politikası ve Türkiye’nin Uyumu, İKV Yayınları, Temmuz 2001.
İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
Mezunları Derneği / Türkiye V. Vergi Kongresi Vergi 2000 ve Avrupa Birliği, 28-29 Nisan
2000.
Official Journal of the European Communities / Council Decision on the system of own
resources, OJ L 253/42, 7 October 2000.
Official Journal of the European Communities / Opinion of Economic and Social
Committe on Direct Company Taxation, 2002/C 241/14, 7 October 2002.
OECD Tax Policy Studies / Tax and the Economy-A Comparative Assesment of OECD
Countries, No:6, 2001.
OECD / Tax Systems In European Union Countries, Isabelle Joumard, Economics
Department Working Papers, No: 301, 2001
Picotto Sol/ EU Company Taxation: Competition, Coordination, Harmonisation, Integration,
Paper for ARENA Seminar, Oslo University, May 2003.
Policy Analysis / Edwards Chris, Rugy Veronique, International Tax Competition a 21st
Century Restraint on Government, No:431, 12 April 2002.
Revue Française de Finances Publiques / L’Evolution des systèmes de taxation dans
l’Union européenne, Bernard Grand, No. 68, Décembre 1999.
25
Suer, Ziya / Avrupa Birliği’nde Vergi Uyumlaştırması ve Türk Vergi Sistemi Üzerine Etkileri,
Cilt I-II, M., Ankara, İSO, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı, Ankara, Eylül 1999.
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı / Vergi Özel İhtisas Raporu, ÖİK: 608,
Yayın No.DPT 2597, Ankara 2001.
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı / Sahir Özdemir, Avrupa Ekonomik
Topluluğu, Avrupa Topluluğu, Avrupa Toplulukları, Avrupa Birliği, Roma Antlaşması, Avrupa
Tek Senedi, Avrupa Birliği Antlaşması, Maastricht Antlaşması, Amsterdam Antlaşması, Nice
Antlaşması-Kavramlara İlişkin Not, Haziran 2001.
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı / Sahir Özdemir, Avrupa Topluluğu’nda
İkincil Mevzuat ve Karar Alma Usulleri, Mayıs 2001.
The Economist / Ever Dropier Union, 1 May 2003.
The Economist / Farewell, Pan-European Tax Harmony?, 8 February 2001.
Türkiye ve Siyaset Dergisi / Avrupa Birliği Hukuku ve Milli Egemenliğin Devri, Muharrem
İskenderoğlu, Mart-Nisan 2002.
Vergi Sorunları Dergisi / Özel Tüketim Vergisi, Ejder Ayanoğlu, Sayı:91, Nisan 1996.
Vergi Sorunları Dergisi / Avrupa Birliği Üyeliğine Doğru Katma Değer Vergisinde Uyum :
Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ve Mevzuat , Billur Yaltı Soydan, Temmuz 2001.
Vergi Sorunları Dergisi / Avrupa Birliği’nde Dolaysız Vergilerde Uyumlaştırma, Fazıl Aydın,
Sayı:170, Kasım 2002.
Vergi Sorunları Dergisi / Avrupa Birliği ve Özel Tüketim Vergisi Uygulamaları, Ülker
Mavral, Sayı:166, Temmuz 2002.
Vergi Sorunları Dergisi / Özel Ek :100 soruda ÖTV, Uğur Doğan, Sayı: 167, Ağustos 2002
Vergi Sorunları Dergisi / Avrupa Birliği’nin Vergileme Yetkisi Üzerine Bir Not, Frans
Vanistendael, Sayı:173, Şubat 2003
Vergi Sorunları Dergisi / Özel Tüketim Vergisi, Uğur Doğan, Sayı:164, Mart 2003
Vergi Sorunları Dergisi / Avrupa Birliği’nde Kurumlar Vergisinde Uyumlaştırma, Fazıl Aydın,
Sayı:164, Mart 2003
Yapı Kredi Economic Review / Tax Reform in Turkey Since 1980’s, James H. Chan-Lee,
Volume:9, Number: 1, June 1998
Yvars, Bernard /Economie Européene, Edition Dalloz, Paris, September 1997.
26
İnternet adresleri:
Activities of the European Union – Summaries of Legislation/taxation:
http://europa.eu.int/scadplus/leg/en/eg/en/s10000.htm
Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği: http://www.deltur.cec.eu.int
Centre d’Etudes Prospectives et d’Informations Internationales (CEPII):
http://www.cepii.fr/anglaisgraph/workpap/summaries/2000/wp00-06.htm
Conference on “Multinational enterprise taxation in the European Union”:
http://europa.eu.int/comm/taxation_customs/speeches/speech_siena.pdf
European Commission/Directorate General for Taxation:
http://europa.eu.int/comm/taxation_customs/
European Commission Press Releases: http://europa.eu.int/rapid/start/
European Union Delegation of the European Commission to the United States:
http://www.eurunion.org/legislat/VATweb.htm
EU related news: http://www.euobserver.com
EU News, Policy Positions: http://www.euractiv.org
Gelirler Genel Müdürlüğü: http://www.gelirler.gov.tr/gelir2.nsf/
İktisadi Kalkınma Vakfı: http://www.ikv.gov.tr/
Global Policy Forum's section on Global Taxes:
http://www.globalpolicy.org/socecon/glotax/index.htm
The Portal to the European Union Law: http://europa.eu.int/eur-lex/en
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, AB Genel Müdürlüğü:
http://www.foreigntrade.gov.tr/ab/
T.C. Başbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği: http://www.abgs.gov.tr/
T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, AB Genel Müdürlüğü:
http://www.dtm.gov.tr/ab/Ab.htm
Taxpayers Association in Europe (TAE): http://www.taxpayers-europe.org
Türk Vergi rehberi: www.vergi.org
Taxation in Turkey: www.turkishtax.com
Vergi Hukuku: http://www.hukukcu.com/bilimsel/index.htm
27

Benzer belgeler