4-) ekim-kasım-aralık sayısı

Transkript

4-) ekim-kasım-aralık sayısı
YIL: 47 SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralık 2010 ISSN: 1301-3572
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GAZİ TESİSLERİNDE
BİR GÜZ GEZİNTİSİNE NE DERSİNİZ!..
İçindekiler
İyi Yıllar..
YIL: 47
SAYI: 10-11-12 Ekim-Kasım-Aralıkl 2010
TMMOB ORMAN
MÜHENDİSLERİ ODASI ADINA SAHİBİ
Muhammet SAÇMA
YAYIN SORUMLUSU
Osman TURUNÇ
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Okan ÇANÇİN1
YAYIN KURULU
Sevda ERGİZ1
Hüseyin AYTAÇ1
Serkan ERİKGENOĞLU1
Ali İzzet BAŞER1
Fatih SARAÇ2
Emre TOPBAŞ3
YAYIN KOŞULLARI
Dergimizde yayınlanması istenilen yazılar bilgisayarda
yazılmalı, daha önce başka bir yerde basılıp,
yayınlanmamış olmalıdır. İmzalı bir dilekçe ekinde
kağıda yazılı olarak, ayrıca elektronik ortamda
dergimizin yönetim yerine posta ile gönderilmelidir.
Yazılar 7 sayfayı (A4) geçmemelidir. 7 sayfayı aşan
yazıların birbirini izleyen sayılarda yayınlanabileceği
düşünülerek bölümlere ayrılmalıdır. Fotoğraflar net
ve temiz olmalı, slayt dışında sayısal gönderilecek
fotoğrafların çözünürlüğü yüksek olmalıdır. Yazılarda
Türkçe kelimeler kullanılmalı ve Türkçe dil kurallarına
uyulmalıdır. Yayınlanacak yazı ve çevirilerdeki düşünsel
ve teknik sorumluluk yazarına ait olup, oda yönetimini
ve Dergi Yayın Kurulunu sorumlu tutmaz. Dergide
yayınlanan yazılardan kaynak göstermek koşulu ile
alıntı yapılabilir. Dergiye gönderilen yazılar yayınlansın
ya da yayınlanmasın geri verilmez. Yazılar Yayın
Kurulu tarafından incelenir. Yayın Kurulu yayınlanacak
yazılarda gerekli düzenlemeleri yapabilir ve uygun
görülen yazıları yayınlar.
YÖNETİM YERİ
Beştepeler Mah. 31. Sok. No: 3
Beştepe Yenimahalle - ANKARA
Tel: (0.312) 215 00 33 pbx
Belgegeçer: (0.312) 215 01 81
E-posta: [email protected]
www.ormuh.org.tr
TMMOB
ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI
Hesap No: T.C. Ziraat Bankası
Necatibey Şubesi: 132953
TASARIM - BASKI
On Medya - On Ofset
Erciyes İş Merkezleri
201. Cadde No: 53
İstanbul Yolu 06370 Macunköy
Yenimahalle - ANKARA
Tel: (0.312) 397 87 87
www.onmedya.web.tr
www.onofset.com
ISSN: 1301 - 3572
1
Kapak Fotoğrafı: Okan ÇANÇİN
1
2
3
Orman Mühendisi
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisi
Orman Endüstri Mühendisi
BAŞYAZI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 02
ODAMIZDAN
> Ormancılığın Kurumsal Kimliği ve Kültürel Hafızasının Kalbi Olan,
Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Elden Çıkarılmasına
Yönelik Gizli ve Açık Girişimlere Dur Diyoruz! . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> 2010 Yılının Son "SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve
" TEMDEM Değerlendirme Sınavı" Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Danıştay Davaları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Orman Mühendisi Dışında Atama Yapılmasını Üzüntü ile Karşılıyor
ve Düzeltilmesini Bekliyoruz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> TORİD 14'üncü Olağan Genel Kurulu Yapıldı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Antalya'da Konferans . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Orman Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi ve Bolu Temsilciliği
Ziyaret Edildi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Uluslararası Kuruluşlarda Görevlendirmek Üzere
Stajyer ve Uzman Personel İhtiyacı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Vefat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Meslek Mensupluğu ile Ormancılık ve Orman Ürünleri Büroları,
Ormancılık Şirketlerinin İrdelenmesi ve 5531 Sayılı Kanuna Yönelik
Mesleki Uygulama . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
04
05
06
08
09
10
11
11
11
12
UZMAN SAHASI
> Ormanlarda Karbon Birikimi ve Ekonomisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Büyük Orman Yangınlarına Karşı Aktif Savunma Planı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Kestane Kanseri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Yenişarbademli Yöresi ve Ekolojisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
16
21
22
25
ÜYELERİMİZDEN
> İstanbul'daki Hafriyat Rant'ından Dolayı Orman Kanununun
Değiştirilmesi Sürecinde Yaşanan Olaylar ve Bu Değişikliğin
Doğuracağı Vahim Sonuçlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Kurumsal Kimlik Böyle mi Kazandırılır?. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Görevlendirmede ve Tayinde Kriterler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
> Bir Karadeniz Gerçeği: Sel ve Taşkınlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
BİR ORMAN BİR İNSAN
HABERLER
Hasan Selçuk
28
42
45
48
49
> NETCAD Ormancılık Uygulamaları Konulu Sertifikalı
Eğitim Programı Tamamlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 50
> III'üncüsü Düzenlenen “Doğa” - “Doğa ve İnsan” Konulu
Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51
> Meslektaşımız Murat ÇAVGA'nın Kayıp Kitap Adlı Romanı
Yayınlanmıştır. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 51
> "3. Köprü Katliamdır!, Ormanıma, Suyuma,
Toprağıma Dokunma!.." Etkinlikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 52
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Ekim-Kasım-Aralık 2010
BAŞYAZI
Başyazı
itibarıyla idari binaların bulunduğu kısımların elden çıktığı ve lojmanların bulunduğu
kısımlarında elimizden alınabileceği telaşında oldukları izlenimi edinilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün üst düzey yetkilileri;
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Bu başyazımızda alışılan başyazılarımızın aksine tek bir konu irdelenecektir.
Konumuz, ormancılığın kurumsal kimliği ve kültürel hafızasının kalbi olan GAZİ
YERLEŞKESİNİ idari baskılarla orman camiasının elinden alma girişimleri...
Bilindiği üzere, yaklaşık beş altı aydır Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin Başbakanlığa
veya Başbakanlığa bağlı bazı kurumlara devri konusunda bir takım gizli çalışmaların yapıldığı
yönünde meslek camiamızı rahatsız eden ciddi duyumlar gelmektedir.
Meslek kamuoyunu ciddi şekilde etkileyen ve bir o kadar yaralayan bu duyumlar karşısında, tüm
orman teşkilatı çalışanlarının kalbi olan “GAZİ YERLEŞKESİNİN” orman camiasının ortak
paydası olması, meselenin büyüklüğü ve önemi karşısında tek yürek, tek ses olunması halinde
daha etkin mücadele edilebileceği bilinciyle ORMANCI MESLEK, DEMOKRATİK KİTLE
VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ olarak ortak bir platform oluşturulmuş ve platformun
sekretarya vazifesi odamıza tevdi edilmiştir. Platform, Orman Mühendisleri Odası ile birlikte
Türkiye Ormancılar Derneği, Orman Teknikerleri Derneği, Emekli Ormancılar Derneği, Yeşil
Türkiye Ormancılar Derneği, Türk Tarım Orman-Sen, Tarım Orman-İş, Tarım Orkam-Sen,
Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği (ORKOOP), Toç Hak-Sen olmak üzere 10
örgütten oluşmaktadır.
Platformun Sayın Bakan ile Oda Yönetim Kurulunun Sayın Orman Genel Müdürü ile yaptığı
görüşmelerde, Gazi Yerleşkesinin Başbakanlığa veya Başbakanlığa bağlı başka kurumlara devrine
ilişkin yazılı veya sözlü herhangi bir talep ya da talimatın gelmediği belirtilmiştir!..
Ancak yerleşkede, son bir aydır kurum dışından bazı kişiler tarafından ölçümler (zemin etüdü,
röleve planları vb.) yapıldığı da bilinmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri ile yapılan görüşmede, “Başbakanlık merkez teşkilatının
istemesi halinde kendilerince yapılabilecekleri çok fazla bir şeyin olmadığı, yerleşkedeki idari
binaların ve lojmanların çok eski ve sağlıksız olduğu, en küçük şiddetteki depremler için bile güvenli
olmadığı, Ankara gibi bir yerde bu konumda bu tür arazilerin korumasının çok zor olduğu ve bu
sebeple bir kısmının verilerek ancak korunabileceği” gibi mazeretleri öne sürmeleri, şu an
02
Orman teşkilatı çalışanlarının kalbi olan yerleşkenin, her ne şekilde olursa olsun elden
çıkarılması, bu teşkilata yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bir takım mazeretler üreterek
vicdanınızı rahatlatmaya çalışmayın. Başarılı olamazsınız…
Her ne şekilde olursa olsun, “GAZİ YERLEŞKESİNİN” verilmesine yönelik yapılan veya
yapılacak olan tüm baskılara boyun eğmeyiniz, imza koymayınız, meslektaşlarımızın
kemiklerini sızlatacak tasarruflarda bulunmayınız, mesleğimizin menfaatini şahsi ikballerinizin
üstünde tutunuz.
Bütün ormancılık camiasının tek yumruk, tek güç, tek ses olduğu bu mücadelede birlikte
hareket etmek en doğru olanıdır. Yoksa, tarih önünde hesap vermek zorunda kalırsınız. Gelecek
nesillerin, İŞTE GAZİ YERLEŞKESİNİ BİZLERE LAYIK GÖRMEYENLERLE BİR
OLUP YERLEŞKEYİ VEREN ADAMLAR olarak birbirlerine gösterdikleri eski yöneticiler
olmayın.
Saygıdeğer Meslektaşlarımız,
Ormancılık Araştırma Enstitüsünün ormancılık araştırmaları yapması amacıyla 1954'te gerçek
kişilerden satın alınan, camiamızın yaptığı çalışmalar sonunda, Atatürk'ün vasiyetine uygun
olarak birinci derece doğal sit haline getirilen ve orman camiasının adeta kalbi olan GAZİ
YERLEŞKESİNİ her kim olursa olsun elimizden alma girişimlerine karşı tüm toplumun
gıptayla baktığı bir duruş sergileyerek, hukuk kuralları içerisinde demokratik haklarımızı
kullanmalıyız.
Orman Mühendisleri Odası olarak, GAZİ YERLEŞKESİNİN elden çıkarılmasına yönelik tüm
girişimleri kınıyoruz. Yerleşkenin başka kurumlara verilmemesi için, hukuk kuralları
çerçevesinde her türlü mücadeleyi yapacağımızı tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz.
Orman Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
03
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Odamızdan
Ormancılığın Kurumsal Kimliği ve Kültürel
Hafızasının Kalbi Olan, Orman
Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesinin
Elden Çıkarılmasına Yönelik
Gizli ve Açık Girişimlere
Dur Diyoruz!
Geçmişte her kademedeki ormancı büyüklerimizin
yoğun çabaları sonucunda, Türkiye'nin dört bir
yanında bin bir zorluklarla temin edilen, Orman
Genel Müdürlüğüne ait gayrimenkuller üzerine, son
yıllarda bir kâbus gibi çöken karabulutlar, hızını daha
da artırarak, ormancılığımızın kurumsal kimliği ve
kültürel hafızasının kalbi olan Gazi Yerleşkesi
üzerinde park etmiştir.
Kamuoyumuz, Orman Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinin son beş-altı yıl içinde, haraç mezat elden
çıkarılmasını sessiz, derinden büyük üzüntü ve
ibretle yakından takip etmektedir. Yurt çapındaki
Orman Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinden;
öncelikle tüm eğitim ve sosyal tesislerimizden
başlayarak ormancılığımızın sembolü olan TAŞ
BİNA, Atatürk'ün emriyle 1925 yılında kurulan ve
Ankara halkına ucuz ve kaliteli fidan temin eden
Söğütözü Fidanlığı, Ankara Orman Tamirhane
Müdürlüğü arazileri, İstanbul Alemdağ Orman
Fidanlığı ve çeşitli fidanlık arsaları, halkımıza şifa
dağıtan Oylat Kaplıcası, Orman Bölge Müdürlüğü ve
Orman İşletme Müdürlüğü yerleşkeleri elden
çıkarılmış, adeta peşkeş çekilmiştir. En son Ankara
Fidanlık Lojmanlarının bulunduğu yer bir devir
protokolü ile TOBB'a verilmiştir. Öte yandan
dağıtılmaya aday bölge ve işletme müdürlüğü
yerleşkelerinin devirlerinin planlandığı söylenmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesi; Atatürk'ün
kurduğu orman çiftliği ile manen ve fiilen özdeşleşmiş
olup,ormancılığımızın kurumsal kimliği,kültürel hafızasını
temsil eden, 171 yıllık mesleki birikimlerin ülkemiz ve
milletimiz yararına kamuoyu ile paylaşıldığı başkentin
önemli bir yeşil dokusudur. Geçmişte ve günümüzde
Ankaralının sık sık ziyaret ettiği çeşitli ağaç ve bitki
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
türlerinin bulunduğu adeta bir "Botanik Bahçesi" ya
da "Arberatum" gibidir. Ancak bu yerin
Başbakanlığa veya Başbakanlığın istemi üzerine
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesi
yönünde gizli çalışmaların yapıldığına ilişkin
meslek kamuoyumuzu rahatsız eden ciddi
duyumlar alınmıştır.
2010 Yılının Son
"SMM Sınavına Hazırlama Eğitimi" ve
" TEMDEM Değerlendirme Sınavı"
ile Serbest Meslek Mensupluğu Sınavları
Tamamlandı
Odamız Genel Merkezinde 13-16 Aralık 2010 tarihleri
arasında "Serbest Meslek Mensupluğuna Hazırlama
Eğitimi" konusunda uzman eğiticiler tarafından
tamamlanmıştır. Ayrıca Temel Eğitim ve Mesleki Deneyim
Kazanma Merkezi (TEMDEM) kurulu tarafından 17 Aralık
2010 Cuma günü "Mesleki Deneyim Kazanma
Değerlendirme Sınavı" yapılmıştır.
Mesleki deneyim kazanma çalışmalarını başarı ile
tamamlayıp 08-09 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara'da
yapılan Serbest Meslek Mensupluğu sınavları 31 aday
mühendisin katılımı ile gerçekleştirildi.
Ormancıların üstün gayretleri sonucunda, Gazi Yerleşkesinin ormancılığa yakışır hale getirilmiş olmasının,
bu camiaya teşekkür ve takdir edilme nedeni olması
gerekirken, aksine başka kurumlara verilmek
istenerek camiamız cezalandırılmaktadır.
O nedenle, bizimle beraber aynı kaygıyı taşıdıklarını
umduğumuz Orman Genel Müdürlüğü üst düzey
yetkililerine diyoruz ki; her ne şekilde olursa olsun,
bu yerin verilmesine yönelik yapılan veya yapılacak
olan baskılara boyun eğmeyiniz, imza koymayınız,
meslektaşlarımızın kemiklerini sızlatacak tasarruflarda bulunmayınız. Mesleğimizin menfaatini
şahsi ikballerinizin üstünde tutunuz.
Gazi Yerleşkesini almaya göz koyan her türlü güç
odaklarına da diyoruz ki; Türkiye'nin üçte birinde
çalışma yapan, tüm ülkemizi ağaçlandırmalarla
yeşile boyayan, canla başla mücadele edip doğayı
koruyan, bu uğurda onlarca şehit veren, vefakâr ve
cefakâr ormancıları yok saymayınız. Karşınıza da
almayınız. Şayet böyle bir düşünceniz var ise,
bundan vazgeçiniz.
Ormancı meslek ve sivil toplum örgütleri olarak, Gazi
Yerleşkesinin her ne şekilde olursa olsun, Orman
Teşkilatının elinden alınmasına şiddetle karşı olduğumuzu, hukuki çerçevede tüm demokratik haklarımızı
kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.
15/12/2010
ORMANCI MESLEK, DEMOKRATİK KİTLE VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
TMMOB ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ ORMAN TEKNİKERLERİ DERNEĞİ
EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ YEŞİL TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ TÜRK TARIM ORMAN-SEN
TARIM ORMAN-İŞ TARIM ORKAM-SEN TARIM ORMAN VE ÇEVRE HAK SENDİKASI
TÜRKİYE ORMANCILIK KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ
04
05
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
“Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği”nin
Mesleki Haklarımızı İhlâl Eden Hükümlerinin
Yürürlüğünün Durdurulup İptali için
Danıştay'da Dava Açıldı
Odamız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanıp
06.11.2010 tarih ve 27751 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren “Madencilik Faaliyetleri
Uygulama Yönetmeliği”nin mesleki haklarımızı ihlal eden 110
uncu maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 57'nci
maddesindeki mesleğimizin konusuna giren 120'nci maddesi
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
3'üncü fıkrasının; diğer taraftan 3213 sayılı Maden
Kanununda her hangi bir hüküm olmamasına rağmen, bu
Yönetmelik'te düzenlenen 104, 105, 106, 107, 108 ve
109'uncu maddelerinin öncelikle yürütmenin durdurulup
iptali için Danıştay'da dava açılmıştır.
açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr
“Orman Kanununun 16'ncı Maddesinin Uygulama Yönetmeliği”nin
Bazı Hükümlerinin Yürütmesinin Durdurulup İptali için
Danıştay'da Dava Açılmıştır.
Odamız, 30.09.2010 tarih ve 27715 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren “Orman Kanununun 16'ncı
Maddesinin Uygulama Yönetmeliği”nin 4'üncü maddesinin
birinci fıkrasının (ff) bendinde “Tesis” tanımı içerisinde yer
alan “işleme tesisleri kapsamında hazır beton ve asfalt
üretimi yapılan tesisleri” ibaresinin, 18'inci maddesinin 1'inci
ve 2'nci fıkralarının ve 22'nci maddesinin 9'uncu fıkrasında
yer alan “Ancak, kendi sorumluluğu devam etmek şartıyla izin
alanını başkasına işlettirebilir.” cümlesinin öncelikle
yürütmenin durdurulması ve iptali; ayrıca dava konusu
Yönetmelik maddelerine dayanak teşkil eden 6831 sayılı
Orman Kanunu'nun 16'ncı maddesinin dördüncü fıkrasında
yer alan “Rehabilite maksadı ile bu alanların orman
yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile
doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için
büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine,
diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında
izin verilebilir.” hükmü ile verilecek izinlerin, anayasal güvence
altında bulunan Devlet ormanlarında telafisi mümkün
olmayan zararların oluşmasına hukuki dayanak olacak bu
cümle, Anayasa'ya aykırılık teşkil edeceğinden, Danıştayca,
yürürlüğün durdurulması ve iptali istemli olarak Anayasa
Mahkemesine gönderilmesi talebiyle 26/11/2010'da
Danıştayda dava açılmıştır.
açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr
"Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliği" nin
Yürütmesinin Durdurulup İptali için
Danıştay'da Dava Açıldı
Orman Mühendisleri ile
Orman Endüstri Mühendisleri
Çevre Görevlisi
Olabileceklerdir.
Odamız, 20/10/2010 tarihli ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanan “Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri
Yönetmeliği”nin yürürlüğünün durdurulup iptali için
Danıştay'da 17/12/2010 tarihinde dava açmıştır.
Dava konusu Yönetmelik, usul ve esas açısından 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 134'üncü maddesine göre
çıkarılan, 24/10/1982 tarihli ve 17848 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında
Yönetmelik” 16'ncı maddesine göre Devlet Personel
Başkanlığının görüşü alınmadan Resmi Gazete'de yayımlandığı, Orman Genel Müdürlüğünün kuruluş ve çalışma
özellikleri dikkate alınmadan hazırlandığı ve Odamız
üyelerinin özlük haklarını ihlal edici hükümler içerdiğinden,
6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ve
bu Kanuna dayanarak çıkarılan Orman Mühendisleri Odası
Ana Yönetmeliği'nin verdiği yetkilere istinaden yürütmesinin
durdurulması ve iptaline yönelik dava açılması zorunlu
olmuştur.
açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr
"Orman Genel Müdürlüğü Sicil Amirleri Yönetmeliği"nin
Yürütmesinin Durdurulup İptali için
Danıştay'da Dava Açıldı
Odamız, 20/10/2010 tarihli ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlanan “Orman Genel Müdürlüğü Sicil Amirleri
Yönetmeliği”nin yürürlüğünün durdurulup iptali için
Danıştay'da 17/12/2010 tarihinde dava açmıştır.
Bu Yönetmelik, usul ve esas açısından 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 112'nci maddesi ile 121'inci
maddesine göre çıkarılan “Devlet Memurları Sicil
Yönetmeliği” Kanundaki ifadeyle genel yönetmeliğe aykırı
olarak hazırlanmış ve Odamız üyelerinin özlük haklarını ihlal
edici hükümler içermektedir. O nedenle, 6235 sayılı Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu ve bu Kanuna
dayanarak çıkarılan Orman Mühendisleri Odası Ana
Yönetmeliği'nin verdiği yetkilere istinaden dava konusu
Yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptaline yönelik
olarak dava açılması zorunlu olmuştur.
açıklayıcı bilgi için, www.ormuh.org.tr
06
Bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığınca hazırlanıp,
Temmuz/2010 ayında Bakanlığın internet sayfasında
görüşlere açılan yönetmelik taslağının 5'inci maddesinde,
çevre görevlisi olacaklar arasında orman mühendisleri ile
orman endüstri mühendisleri bulunmamaktaydı. Bu
husus ve yaptığımız girişimler Odamız yayın organı Orman
Mühendisliği dergisi ile ve Odanın internet sayfasında
sizlerle paylaşılmıştı.
Odamızın Çevre ve Orman Bakanlığı nezdinde yaptığı
girişimler olumlu sonuç vermiş, ilgili yönetmeliğin 5'inci
maddesi içerisine orman mühendisleri ile orman endüstri
mühendislerinin dahil edilerek hazırlanan “Çevre
Görevlisi ve Çevre Danışmanlık Firmaları Hakkında
Yönetmelik”i 12/11/2010 tarihli ve 27757 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Böylece bir hakkın teslimi yerine getirilmiştir. Oda olarak,
Bakanlık ve Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğüne teşekkür
ederiz. Meslektaşlarımıza hayırlı olsun.
Çevre ve Orman Bakanlığınca hazırlanan ve 12/11/2010
tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğin 5'inci
maddesi 1'inci fıkrası (b) bendi aşağıdadır.
“Çevre görevlisinde aranılacak nitelikler
MADDE 5 – (1) …
b) En az dört yıllık üniversitelerin balıkçılık teknolojisi
mühendisliği, endüstri mühendisliği, fizik mühendisliği,
gıda mühendisliği, hidrojeoloji mühendisliği, inşaat
mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik mühendisliği,
kimya mühendisliği, makine mühendisliği, metalurji ve
malzeme mühendisliği, maden mühendisliği, orman
mühendisliği, orman endüstri mühendisliği, su ürünleri
mühendisliği, tekstil mühendisliği ve ziraat mühendisliği,
fizik, kimya veya biyoloji bölümlerinden mezun olmak ve
Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak sınavda başarılı
olmak.”
Odamız Üyesi Orman Mühendisi,
Orman Endüstri Mühendisi ve
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisleri
İş Güvenliği Uzmanı
Olabileceklerdir.
Odanın 42'nci döneminden itibaren yakından takip
ettiği, bu bağlamda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ile İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonucunda,, diğer mühendislik disiplinleri gibi, orman mühendisi, orman endüstri
mühendisi ve ağaç işleri endüstri mühendisleri de İŞ
GÜVENLİĞİ UZMANI olabileceklerdir. Bu konudaki “İş
Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve
Eğitimleri Hakkında Yönetmelik”i 27 Kasım 2010 tarihli
ve 27768 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir. Yönetmelik ve ekleri bu duyurumuz ekindedir.
İş güvenliği uzmanı olmak isteyen Odamız üyeleri, ilgili
yönetmeliği inceleyerek gerekli girişimlerde
bulunmalarını önemle duyururuz. Bilindiği üzere ilk
yönetmelik taslağında Odamız üyeleri yer almamaktaydı. Odamız yönetim kurulunun, ilgili bakanlık
yetkililerini yaptığı ziyaretler ve yakın takibi sonucunda,
üyelerimizin iş uzmanı olması konusu olumlu olarak
sonuçlandırılmıştır. Özellikle, orman endüstri mühendisi
ve ağaç işleri endüstri mühendislerinin, çözümünü
Odamızdan ısrarla istedikleri bu konunun üyelerimizin
istemleri doğrultusunda sonuçlanmasından mutluluk
duymaktayız. Bu konuda emekleri geçen Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İş Sağlığı ve İş Güvenliği
Genel Müdürlüğü yetkililerine teşekkür ederiz. Odamız
üyelerine hayırlı olsun.
EKİ: İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk
ve E ğ i t i m l e r i H a k k ı n d a Yö n e t m e l i k i ç i n
www.ormuh.org.tr
Yönetmeliğe ilişkin ekler için www.ormuh.org.tr
07
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Orman Mühendisi Dışında
Atama Yapılmasını Üzüntü ile Karşılıyor
ve Düzeltilmesini Bekliyoruz
TORİD 14'üncü
Olağan Genel Kurulu Yapıldı
Çevre ve Orman Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme (AR-GE)
Dairesi Başkanlığına Orman Mühendisi Dışında Atama Yapılarak
Kamu Yararı Gözardı Edilmiştir
Türkiye Orman İthalatçıları ve Sanayicileri Derneğinin
14'üncü Olağan Genel Kuruluna Genel Başkan Muhammet Saçma ile
Odamız AR-GE Komisyon Başkanı Eşref Girgin Katıldı
Bilindiği üzere, Çevre ve Orman Bakanlığının “Ormancılık
Araştırma” faaliyetleri, Bakanlığın doğrudan merkeze
bağlı 8 adet Ormancılık Araştırma Müdürlüğü ve ülke
bazında hizmet veren 3 adet Konu Araştırma Müdürlüğü
marifetiyle yürütülmektedir. Esasen Bakanlığın başka bir
araştırma birimi de yoktur. Bu faaliyetlerin merkezden
koordinasyonu, 4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile ana hizmet birimi
olarak kurulan “Araştırma ve Geliştirme Dairesi
Başkanlığı”nca sağlanmaktadır.
08
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilebileceği
şüphesizdir.
Ayrıca, OGM işbirliğinde “Orman Ekosistemleri İzleme
Programı”nın yürütülmesi, Avrupa Ormanlarının
Korunması Bakanlar Konferansı'nda alınan kararların
gerçekleştirilebilmesi için bu konulardaki araştırma
çalışmalarının yürütülmesi, ülkemizin de onayladığı
Avrupa Orman Enstitüsü (EFI) Sözleşmesi kapsamında
ormancılık araştırmaları konusunda işbirliğinin koordinasyonu AR-GE Dairesi Başkanlığınca sağlanmak-tadır.
Araştırma ve Geliştirme (AR-GE) Dairesi Başkanlığının iş
yükünün tamamına yakınını ormancılık araştırma faaliyetleri oluşturmaktadır. Halen bu araştırma müdürlüklerince
138 adet ormancılık araştırma projesi yürütülmekte olup
söz konusu proje konularının belirlenmesi, projelerin
hazırlanması, değerlendirilmesi, onaylanması, yürütülmesi, izlenmesi ve sonuçlandırılarak yayın haline
getirilmesinde gerekli olan tüm teknik, idari ve mali
konularda koordinasyon görevi AR-GE Dairesi Başkanlığınca gerçekleştirilmektedir.
Diğer taraftan, Ormancılık araştırma faaliyetleri ormancılık sektörünün özelliğine bağlı olarak diğer araştırmalardan farklılık arz etmekte, ormancılıkta uzun idare süresi
ormancılık araştırma faaliyetlerinin uzun yıllara yayılarak
sürdürülmesini ve orman ekosisteminin uzun yıllar
izlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu yüzden ormancılık
araştırma faaliyetlerinde görevli teknik personelin
ormancılık konularında uzman olmasının yanı sıra
sürekliliği de önem arz etmektedir.
Araştırma konuları ağaç ıslahı, hızlı gelişen orman ağaçları,
ağaçlandırma, erozyon kontrolü, fidan yetiştirme, tohum
kalitesi, gen koruma ormanları, orman içi, orman kenarı
ve orman üstü mera ıslahı, korunan alanlar, yaban hayatı,
odun-dışı orman ürünleri, orman köylerinin kalkındırılması, orman koruma, orman yetiştirme, orman
envanteri, amenajman ve hasılat, dikim aralık ve
mesafesi, ormancılık ekonomisi, orman ekolojisi vs. gibi
ormancılık konularını içermektedir. Dolayısıyla bu
konularda yapılan araştırma faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu kişinin kamu yararı da dikkate alınarak
orman ve ormancılık konularında eğitim almış ve uzman
teknik personel olması halinde Bakanlığın amaçlarının
Dolayısıyla, ARGE Dairesi Başkanlığının görevleri ve
mevcut faaliyetleri dikkate alındığında, ARGE Dairesi
Başkanlığına Orman mühendisliği meslek disiplininde
eğitim almış, uzman bir teknik personelin atanması
gerekirken yapılan atamada, bu hususların dikkate
alınmadığı ve kamu yararının göz ardı edildiği
görülmektedir. Bu nedenle, Çevre ve Orman Bakanlığı
Ana Hizmet Birimlerinden AR-GE Dairesi Başkanlığına
Orman Mühendisi dışında atama yapılmasını on iki bin
üyemiz adına üzüntü ile karşılıyor ve bu atamanın
gerekçesini atamayı gerçekleştirenlerden merakla
beklerken, bu yanlış tasarrufun düzeltileceğini ümit
ediyoruz.
Odamız genel başkanı Muhammet SAÇMA ile Odamız
AR-GE komisyonu başkanı ve onur kurulu üyesi Eşref
GİRGİN; dernek Başkanlığını Odamız üyesi orman
mühendisi Sabri AVCI'nın yaptığı Türkiye Orman
İthalatçıları ve Sanayicileri Derneğinin (TORİD) 27 Kasım
2010 tarihinde Gebze'de yapılan 14'üncü olağan genel
kuruluna yapılan davet üzerine katılmışlardır.
Bu dernek üyelerinin işyerlerinde, çoğunlukla, Odamız
üyelerinden orman endüstri mühendisi ile ağaç işleri
endüstri mühendisleri ve kısmen de orman mühendisleri
çalışmaktadır. O nedenle, yapılan davete icabet edilerek
genel başkan ve AR-GE başkanı birer konuşma
yapmışlardır.
orman endüstrisi alanında üyelerimizin yararına yapılacak
faaliyetlerin atılım yılı olarak düşündüğünü, bu bağlamda,
orman endüstri alanında iş yapan gerçek ve tüzel kişilerin
üst örgütleri ile bir ön görüşme yapmayı planladığı ifade
edilmiştir.
Oda başkanı ve AR-GE başkanının, genel kurul sonunda,
TOBB Orman Ürünleri Sektör Meclisi Başkan Vekili Sabri
AVCI ve TORİD derneği başkanı Kenan SARAÇ ile yaptığı
ikili görüşmeler sonucunda, 2011 yılı Ocak ayı içerisinde,
Ankara'da, TOBB Orman Ürünleri Sektör Meclisi ile bir ön
görüşme yapılması kararlaştırılmıştır.
Bu konuşmalarda, 5531 sayılı Orman Mühendisliği,
Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisliği Hakkında Kanunun meslektaşlarımıza ve iş
sahiplerine yüklediği yükümlülükler belirtilmiştir. Dernek
üyelerinin iş yerlerinde çalışan üyelerimizin, mutlaka
Odaya kayıtlı ve ruhsatlı olmaları gerektiği, yeni mezun
mühendislerin bir yıllık mesleki deneyim kazanma
çalışmalarını yapmadan, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü
maddesindeki faaliyet konularına ilişkin 5'inci maddesinde sayılan mühendislik hak ve yetkilerini kullanmayacakları vurgulanmıştır. İş yeri sahiplerinin iş yerlerinde
çalışan mühendislerin bu niteliklere sahip olup olmadıklarını aramaları istenmiştir. Ayrıca Odamızın, mesleki
deneyim kazanma çalışmaları ve bu husustaki eğitimlerde, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve TORİD ile
işbirliği yapılabileceği belirtilmiştir. Odamız, 2011 yılını,
09
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Antalya'da Konferans
değişikliklerle ortaya çıkan 2/b
olgusunun da yasal değişikliklerle
nasıl bir gelişim gösterdiği vurgulanmıştır.
Orman Mühendisleri Odası Sakarya Şubesi
ve Bolu Temsilciliği Ziyaret Edildi
l
Her orman
işgalinin 2/b olarak
algılanmaması gerektiğini, Yasada
belirtilen ormanların nitelik değişiminin ülkemizde doğal süreçlerle
ortaya çıkmadığını, niteliğinin değiştirildiğini,
Orman Mühendisleri Odası Batı Akdeniz Şubesi
tarafından hazırlanan ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesi
Onursal Başkanı Ferruh ATBAŞOĞLU’nun konuşmacı
olarak katıldığı “ormanlarımız ve 2/b gerçeği” konulu
konferans 06. 01. 2011 tarihinde Antalya Büyükşehir
Belediyesi AKM Perge salonunda gerçekleştirilmiştir.
l
2/b den kaynaklanan alanların
mülkiyeti ile ilgili yasal mevzuatta da eksikliklerin
bulunması nedeniyle bu alanların sahipliliği ile ilgili
çok sayıda yeni davaların ortaya çıkacağını,
l
2/b konusunun
tam olarak çözümlenebilmesi için
yapılacak çalışmanın her şeyden önce 2/b olgusunun
tamamen ortadan kaldırılması gerektiği, bunun
gerçekleşebilmesi için de Anayasamızın 169.
Maddesinin 4. Fıkrasının ve 6831 sayılı Orman
Kanununun 2. maddesi ile ilgili yönetmeliklerin
tümüyle yürürlükten kaldırılması gerektiğini,
l
2/b ile ilgili ortaya çıkan
fiili alan kullanımlarına konu
olacak tüm olguların çok net bir şekilde envanterinin
çıkarılması gerektiği, böyle bir döküm için gerekli
teknik düzenlemelerin yapılması gerek-tiğini,
l
Orman
Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Muhammet
SAÇMA'nın katıldığı toplantıya Antalya Büyük Şehir
Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa AKAYDIN, TMMOB
Yürütme Kurulu üyesi Gürel DEMİREL, TMMOB’ye bağlı
Odaların Başkan ve üyeleri, TMMOB İl Koordinasyon
Kurul Sekreteri, Kent Konseyi, Meslek Odaları Eşgüdüm
Kurulu temsilcileri, orman mühendisi meslektaşlarımız ile
çok sayıda kentli ve köylü vatandaşımız konferansa izleyici
olarak katılım sağlamışlardır.
kadastro komisyonları gibi özel ve teknik
içerikli çalışma gerektiren komisyonların yapıla-rının
çıkarılan yasalarla vb şekillerle bozulmaması ve
orman kadastro çalışmalarının bu komisyonlar
marifetleriyle gerçekleştirilmesinin gerektiği, vurgulanmıştır.
Konferansa katılan avukat, orman mühendisi meslektaşlarımız ve katılımcı vatandaşlarımızın konuya ilişkin
soruları tartışılarak Sayın Ferruh ATBAŞOĞLU tarafından
yanıtlanmıştır.
Orman Mühendisleri Odası Genel Başkanı Muhammet
Saçma, Genel Yazman Cemal Sunar, Yönetim Kurulu Üyesi
Osman Turunç ve AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref Girgin
Sakarya Şubesi ve Bolu Temsilciliğini ziyaret ettiler.
Şube ve temsilcilik üyelerimizin ve kamuda ve serbest
çalışan meslektaşlarımızın da bir araya geldiği görüşmelerde; şubelerimizde ve temsilciliklerimizde karşılaşılan
sorunlar ve sorunların giderilmesine yönelik yapılması
gerekenler üzerinde duruldu. Özellikle Serbest Meslek
Mensuplarının vize işlemleri ve yeni kayıtlarda karşılaşılan
sorunlar görüşmelerin temelini oluşturdu.
AR-GE Komisyonu Başkanı Eşref Girgin, toplantılara
katılan meslektaşlarımıza meslek yasamızla ilgili
açıklamalarda bulundu. Meslek yasamızın ardından
yürürlüğe giren yönetmelikler ve yönetmeliklerde yapılan
değişiklikler hakkında üyelerimizin sorduğu çeşitli
soruların Eşref Girgin tarafından cevaplanmasıyla
ziyaretler tamamlandı.
Uluslararası Kuruluşlarda Görevlendirmek Üzere
Stajyer ve Uzman Personel İhtiyacı
İngilizce, Arapça, Rusça ve Farsça Dillerinden
herhangi birini veya bir kaçını iyi derecede bilen ve
ayrıca şuan itibari ile herhangi bir yerde çalışmayan
genç meslektaşlarımız;
Uluslararası kuruluşlar bünyesinde STAJYER
olarak değerlendirilmek üzere Genç Orman
Mühendisi meslektaşlara ihtiyaç vardır. Bu özelliklere
sahip meslektaşlarımız, Türkçe ve ilgili yabancı dilde
hazırlamış oldukları özgeçmişlerini (CV) Odamızın
"[email protected]" adresine e-posta yolu ile
göndermeleri gerekmektedir.
İngilizce, Arapça, Rusça ve Farsça Dillerinden
herhangi birini veya bir kaçını iyi derecede bilen
meslektaşlarımız;
Uluslararası kuruluşlar bünyesinde UZMAN
olarak istihdam edilmek üzere Orman Mühendisi
meslektaşlara ihtiyaç vardır. Bu özelliklere sahip
meslektaşlarımız, uzmanlık alanlarına göre Türkçe ve
ilgili yabancı dilde hazırlamış oldukları özgeçmişlerini
(CV) Odamızın “[email protected]“ adresine
e-posta yolu ile göndermeleri gerekmektedir.
Vefat
Konferansta;
l
Osmanlı
dönemi ile Cumhuriyet döneminde ormanlarımızın geçirdiği ormansızlaşma süreci vurgulanmıştır.
l
Orman
ve ormancılığımızın yasal süreçlerine ilişkin
genel bilgiler sunulmuştur. Bu çerçevede 2/b olgusunun hangi yasal süreçler sonucunda meydana
geldiğine değinilmiş, 6831 sayılı yasada yapılan
10
Hayrettin Uluışık 27.10.2010, Arif Selman 29.10.2010, Musa Kesici 04.11.2010
Lütfi Sarıgöl 08.11.2010, Bilal Buldu 23.12.2010, Cahit Tutak 23.12.2010
Hüseyin Bilgin Dinçer 25.12.2010
tarihlerinde vefat etmişlerdir.
Kendilerine rahmet, kederli ailelerine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz.
TMMOB Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu.
11
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Meslek Mensupluğu ile Ormancılık ve Orman
Ürünleri Büroları, Ormancılık Şirketlerinin
İrdelenmesi ve 5531 Sayılı Kanuna Yönelik
Mesleki Uygulama
Eşref GİRGİN*
Orman Yük. Müh.
ÖZET
5531 sayılı “Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında
Kanun” un 4 üncü maddesinde sayılan faaliyet konularındaki hak ve yetkiler; Kanunun 7'nci maddesine göre
kurulan serbest ormancılık ve orman ürünleri büroları, ormancılık şirketleri ile 8'inci maddesine göre kurulan
serbest yeminli meslek mensupları büro ve şirketleri kanalıyla kullanılır. Ancak bu yetkiler, Kanunun 5'inci
maddesine göre mesleki uzmanlık alanları ile sınırlı olarak kullanılabilir.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 48'inci maddesi, tüm mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin Danışmanlık
hizmeti olduğuna amirdir. Bu hizmetler, danışmanlık hizmet sunucularından alınabilir. Kamu İhale Genel Tebliğinin,
hizmet alımı ihalelerine ilişkin özel hususlar bölümünde yer alan 64'üncü maddesinde, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü
ve 5'inci maddelerindeki sayılan mesleki konularındaki mühendislik hizmetlerinin, danışmanlık hizmeti olması
gerektiği belirtilmiştir.
Ormancılık şirketlerinin; Bakanlar Kurulunca çıkarılan 24/7/2009 tarihli ve 27298 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan
“Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek
Mensupları Tüzüğü” nün (4/i) maddesi ile 5531 sayılı Kanuna dayanarak Orman Mühendisleri Odasınca çıkarılan ve
8/4/2009 tarihli 27194 sayılı Resmi Gazete yayınlanan “Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve
Çalışma Esasları Yönetmeliği”nin (4/gg) maddesine göre ortaklarının tamamının meslek mensubu olması
gerekmektedir.
TMMOB mevzuatına göre; serbest çalışan meslek mensuplarının gerçekleştirdikleri mesleki uygulamalara ilişkin
olarak ürettikleri mesleki çıktıların tamamının, Orman Mühendisleri Odasının vizesine tabi olma zorunluluğu
bulunmaktadır. O nedenle serbest meslek mensupları, mesleki işlere başlamadan önce yapacakları tüm işler için,
işin başında Odadan oda kayıt belgesi almaları gerekmektedir. Nitekim Oda, 01/Ocak/2011 tarihinden itibaren
yapılacak tüm mesleki hizmetler için işin başında Oda Kayıt Belgesi alınması için vize tebliğinde değişiklik yapmış ve
değişikliği tüm şubelere göndermiştir.
GİRİŞ
Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği disiplinlerinin mesleki
faaliyet konuları ile hak ve yetkilerinin sınırları, 5531 sayılı
Meslek Yetki Kanunu'nda belirlenmiş ve yasal güvenceye
alınmıştır. Bu üç mühendislik disiplininin yetkili olduğu
konulara yönelik hizmetler, 4734 sayılı Kanunun 48'inci
maddesine göre Danışmanlık hizmetidir. Bu danışmanlık
hizmetini satın alacak gerçek ve tüzel kişiler, bu konuda
hizmet üreten danışmanlık hizmet sunucularından
almaları gerekir. Bu husus, 4734 sayılı Kanun ile buna dair
çıkarılan ikincil mevzuatta açıkça belirtilmiştir.
Ormancılık, orman ve ağaç işleri endüstrisine yönelik
danışmanlık hizmetlerini ihtiyacı olan gerçek ve tüzel
kişiler; bu hizmetleri üreten ormancılık ve orman ürünleri
büroları ile ortaklarının tamamı meslek mensubu olan ve
Oda'dan tescilli ormancılık şirketlerinden satın almaları
gerekmektedir. Bu hususun disipline alınabilmesi için,
öncelikle tüm mesleki hizmetleri üretecek meslek
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
mensuplarının, işin başında Oda'dan Oda kayıt Belgesi
almaları ve işin bitiminde de ürettikleri mesleki çıktıyı
Oda'ya vize ettirmeleri gerekmektedir. Hukuk Devletinin
gereği olarak, kamu kurumları başta olmak üzere, gerçek
ve tüzel kişiler, danışmanlık sunucularından satın aldıkları
danışmanlık hizmetine ait mesleki çıktılara ait dosyanın
içinde Oda kayıt belgesi ile Oda vizesinin bulunup
bulunmadığını mutlaka aramalıdırlar.
I-5531 SAYILI ORMAN MÜHENDİSLİĞİ, ORMAN
ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ VE AĞAÇ İŞLERİ ENDÜSTRİ
MÜHENDİSLİĞİ HAKKINDA KANUN İLE İKİNCİL
MEVZUATINDAKİ KONUMUZA İLİŞKİN HÜKÜMLERİ VE
UYGULAMASI
Orman Mühendisleri Odası, 5531 sayılı Kanunun verdiği
yetkiler uyarınca gerekli olan Yönetmeliklerini çıkararak
yürürlüğe koymuştur. Ayrıca Bakanlar Kurulunca Orman
Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli Meslek Mensupları
Tüzüğü çıkarılmıştır. Gerek Kanun ve gerekse bu Kanuna
ait ikincil mevzuatta konumuza ait hususular aşağıdaki
kısımlarda irdelenmiştir.
1- 5531 SAYILI KANUN VE BU KANUNA İLİŞKİN İKİNCİL
MEVZUATTA MÜHENDİS, MESLEK MENSUBU,
ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARI İLE
ŞİRKETLERE AİT HÜKÜMLER:
Bu Kanunun 2'nci maddesi; ormancılık, orman ve ağaç
endüstrisiyle uğraşan gerçek ve tüzel kişilere ait yerlerde
çalışanlar ile mühendislik mesleğini, hizmet akdi ile her
hangi bir iş yerine bağlı olmaksızın, kendi nam ve
hesaplarına serbest olarak icra edenleri kapsadığı hüküm
altına almıştır. Böylece kamu ve özel hukuk tüzel kişileri de
bu Kanun kapsamındadır.
Bu Kanunun 4'üncü maddesi 1'inci fıkrası (a) bendinde 19
alt bent halinde orman mühendislerinin, (b) bendinde 4
alt bent halinde orman endüstri mühendislerinin ve (c)
bendinde 2 alt bent halinde ağaç işleri endüstri
mühendislerinin faaliyet konuları sayılarak belirlenmiştir.
Kanunun 5'inci maddesinde; 4'üncü maddede belirtilen
faaliyet konuları ile sınırlı olmak kaydıyla, meslek
mensuplarının hak ve yetkileri ile gerçek ve özel hukuk
tüzel kişilerinin mühendis istihdamında uymak zorunda
oldukları esaslar, Bakanlığın uygun görüşü alınarak Odaca
çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmıştır.
Kanundaki mühendis, meslek mensubu ve ormancılık ve
orman ürünleri bürolarının tanımları irdelendiğinde,
mesleki hakların meslek mensuplarınca bürolarda ve
şirketlerde kullanılabileceği görülmektedir. Buna göre,
Kanunun 3/c maddesinde “c) Mühendis: En az dört yıllık
lisans eğitimini bitirmiş orman mühendisi, orman yüksek
mühendisi, orman endüstri mühendisi ve ağaç işleri
endüstri mühendisini”, 3/ç maddesinde “ç) Meslek
mensubu: Mühendis unvanını haiz olup bu Kanun
çerçevesinde ormancılık ve orman ürünleri bürosu
kurmak üzere 5'inci madde uyarınca yetkilendirilen
kişileri”, 3/g maddesinde “g) Ormancılık ve orman
ürünleri büroları: Mühendis unvanına sahip olanların,
mesleklerini hizmet akdi ile bir iş yerine bağlı olmaksızın
kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra edebilecekleri,
teknik müşavirlik ve danışmanlık yapabilecekleri serbest
ormancılık ve orman ürünleri büroları ile serbest yeminli
ormancılık ve orman ürünleri bürolarını” olarak
tanımlanmıştır.
Mühendisler Kanunda sayılan hak ve yetkilerini; ancak,
Odaya kayıtlı olmak, ruhsatlı olmak, çalışanlar listesine
kayıtlı olmak yani meslek mensubu olmak koşuluyla,
ormancılık ve orman ürünleri büroları veya ortaklarının
tamamının meslek mensubu olan şirketlerde kullanabilirler. (Kanun Md: 5,7 Tüzük Md: 11, Bürolar Yön.
Md:12, 13, 33, 34)
Kanunun 7 inci maddesinde, “MADDE 7- Odaya kayıtlı
ve ruhsatlı meslek mensupları, 4'üncü maddede sayılan
ve sınırları yönetmelikle belirlenen faaliyet konularında;
eksperlik, danışmanlık, teknik müşavirlik ve benzeri işleri
bir iş yerine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına
serbestçe yapabilecekleri ormancılık ve orman ürünleri
büroları veya faaliyet konularına göre ayrı ayrı olmak
üzere serbest ormancılık büroları ile serbest orman
ürünleri büroları kurabilirler.
Odaya kayıtlı ve ruhsatlı meslek mensubu kişiler,
ormancılık ve orman ürünleri büroları, ortaklık bürosu
ya da şirket şeklinde birleşebilirler. Bürolarda yapılan
faaliyetler ticarî faaliyet sayılmaz. Şirket şeklinde
çalışılması halinde, yapılacak işlerden doğacak cezaî
sorumluluk, işi yapan meslek mensubuna aittir.” hükmü
yer almaktadır.
5531 sayılı Kanun'da sayılan işleri yapan gerçek ve özel
hukuk tüzel kişilerinin mühendis istihdamında uymak
zorunda olduğu esaslar, Bakanlığın uygun görüşü alınarak
Odanın hazırladığı “Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri
Endüstri Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının
Çalışma Alanlarına Dair Yönetmelik” i 10/10/2009 tarihli
ve 27372 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelikte
belirlenmiştir.
Oda, Kanunun öngördüğü tüm mesleki konuların
uygulanmasına dair yönetmelikleri çıkarmakla yetkilendirilmiştir. (Kanun Md:4, 5, 6, 7, 12, 14) Oda, Kanunda
öngörülen Yönetmelikleri çıkararak Resmi Gazete'de
yayımlamıştır. Bakanlar Kurulunca çıkarılan Tüzük'te ile bu
Yönetmeliklerde büro ve şirket tanımları yapılmıştır.
Buna göre; Orman Mühendisliği, Orman Endüstri
Mühendisliği ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest
Yeminli Meslek Mensupları Tüzüğü'nün (3/e) maddesinde ortaklık bürosunu “e) Ortaklık bürosu: Birden çok
serbest yeminli meslek mensubunun bir araya gelerek
kurdukları ve mesleki faaliyetlerini yürüttükleri büroyu,”olarak, (3/ı) maddesinde de şirketi “ı) Şirket: Serbest
yeminli meslek mensuplarının, Kanunda sayılan mesleki
faaliyetlerini, hizmet akdi ile bir iş yerine bağlı olmaksızın
kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra etmek amacıyla
bir araya gelerek 29/6/1956 tarih ve 6762 sayılı Türk
Ticaret Kanununun ilgili hükümlerine göre kurdukları ve
ortaklarının tamamının serbest yeminli meslek
mensubu olduğu şirketi” olarak tanımlanmış, şirket
ortaklarının tamamının serbest yeminli meslek mensubu
olması öngörülmüştür.
Aynı şekilde Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının
Kuruluş ve Çalışma Esasları Yönetmeliği'nin (4/gg)
maddesinde şirketi “çç) Şirket: Aynı mesleki unvana
sahip ruhsatlı birden çok meslek mensubunun Kanunda
sayılan mesleki faaliyetlerini hizmet akdi ile bir iş yerine
bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına serbestçe icra
edebilmek, teknik müşavirlik ve danışmanlık yapabilmek
amacıyla bir araya gelerek Ticaret Kanunu hükümlerine
göre kurdukları şirketleri,” olarak tanımlanmış, şirket
ortaklarının tamamının aynı unvana sahip serbest meslek
mensubu olması öngörülmüştür.
Bu tanımların ortak yönü, şirket kurucularının tamamının
aynı unvana sahip meslek mensubu olmalarıdır.
*OMO AR-GE Komisyon Başkanı
12
13
ODAMIZDAN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
2-5531 SAYILI KANUNUN 4'ÜNCÜ VE 5'İNCİ
MADDELERİNDE SAYILAN MESLEKİ HAK VE YETKİLER,
ORMANCILIK VE ORMAN ÜRÜNLERİ BÜROLARI VE
ORMANCILIK ŞİRKETLERİ DIŞINDA KULLANILAMAZ
a) Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği
ve Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Serbest Yeminli
Meslek Mensupları Tüzüğü:
Kanunun 8'inci maddesine göre çıkarılan Tüzüğün 11'inci
maddenin 3'üncü fıkrasında, mesleki hakların bürolar ve
şirketler dışında kullanılamayacağına amirdir. Şöyle ki, “(3)
Bürolar ve şirketler dışında, Kanundan ve bu Tüzükten
kaynaklanan hak ve yetkiler kullanılamaz.” denilmektedir.
b) Ormancılık ve Orman Ürünleri Bürolarının Kuruluş ve
Çalışma Esasları Yönetmeliği:
Kanunun 7'nci maddesine göre çıkarılan bu Yönetmeliğin, ormancılık ve orman ürünleri ve ortaklık büroları alt
başlıklı 12'nci maddesi 1'inci fıkrasında, mesleki
faaliyetlerin serbest olarak icra edilebilmesi için
ormancılık ve orman ürünleri bürolarının açılmasının
zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu fıkrada, “(1) Meslek
mensupları, mesleki faaliyetlerini serbest icra etmeleri
halinde, ormancılık ve orman ürünleri büroları açmak
zorundadırlar…” denilmektedir.
Bu Yönetmeliğin 13'üncü maddesine, göre mesleki
hakları kullanabilmek için Oda çalışanlar listesine kayıt
zorunluluğu bulunmaktadır. “Madde 13– (Res.Gaz.
31.12.2009 Tar. 27449 Mü. Sayı-4 Değ.) (1) Ruhsat almış
olan meslek mensupları, bağımsız olarak tek başına,
ortaklık veya şirket kurarak mesleki faaliyette bulunmak
istedikleri takdirde Odaya başvurarak çalışanlar listesine
kayıt olmak zorundadırlar.”
II- 4734 SAYILI KAMU İHALE KANUNU VE İKİNCİL
MEVZUATTA KONUMUZA İLİŞKİN HÜKÜMLER:
Kamu kurum ve kuruluşları, Kanunun 3'üncü maddesindeki bazı istisnalar hariç olmak üzere mal, hizmet ve
danışmanlık konularına ilişkin yapacakları satın almaları
4734 sayılı Kanun hükümlerine göre yapmak zorundadır.
Kanunun 4'üncü maddesinde hizmet ve yapım tanımları
sayılarak düzenlenmiştir. Tanımların sonunda “…benzeri
… işler…” ifadesiyle sayılanlar arasında yer almayan
benzer hizmet ve yapım işlerinin belirlenmesinde, kamu
ihale uygulama yönetmeliklerinde yer alan “Benzer iş:
İhale konusu iş veya işin bölümleriyle nitelik ve büyüklük
bakımından benzerlik gösteren, aynı veya benzer usullerle
gerçekleştirilen, teçhizat, ekipman, mali güç ve uzmanlık
ile personel ve organizasyon gerekleri bakımından benzer
özellikler taşıyan işleri” tanımına uygun ve ilgili olduğu
mevzuat hükümleri de dikkate alınarak idarelerce belirlenecektir.
Kamu İhale Genel Tebliğinin, hizmet alımı ihalelerine
ilişkin özel hususlar bölümünde yer alan 64'üncü
maddesinde, 5531 sayılı Kanunun 4'üncü ve 5'inci
maddelerindeki sayılan mesleki konularındaki mühendislik hizmetlerinin danışmanlık hizmeti olmasının
gerektiği, ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan dikim
işlerinin de hizmet olduğu belirtilmiştir.
Şöyle ki;
c) Orman, Orman Endüstri ve Ağaç İşleri Endüstri
Mühendisleri ile Serbest Meslek Bürolarının Çalışma
Alanlarına Dair Yönetmelik:
Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerine göre çıkarılan bu
Yönetmeliğin Ormancılık ve orman ürünleri büroları ile
şirketler alt başlıklı 11'inci maddesi 1'inci fıkrasında,
meslek mensuplarının faaliyet konularının serbestçe icra
edilebilmesi için ormancılık büro veya şirketlerinde
yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Bu fıkrada, “(1)
Serbest meslek mensupları, Kanun ve bu Yönetmelikte
Nitekim Kamu İhale Genel Tebliğinin (22/8/2009 gün ve
22327 sayılı Resmi Gazete) diğer hususlara ilişkin 90'ıncı
maddesinde, “90.1. İdarelerce, ihtiyaçlarının karşılanmasında hangi ihale usulünün uygulanacağı, ihale
dokümanında düzenledikleri hükümlerin mevzuata uygun
olup olmadığı, bazı belgelerin ne şekilde düzenleneceği,
ihale komisyonunun kimlerden oluşacağı gibi hususlarda
Bu Yönetmeliğin 34'üncü maddesine göre, birden çok
meslek mensubunun ortaklık bürosu ve şirket kurarak
mesleki faaliyette bulunabileceklerine amirdir. “Madde
34– (1) Birden çok meslek mensubu, ortaklık bürosu veya
şirket kurarak mesleki faaliyette bulunabilir.”
14
belirtilen konulara ilişkin hak, yetki ve çalışmalarını
serbest ormancılık ve serbest orman ürünleri büroları ile
şirketler DIŞINDA KULLANAMAZLAR.” denilmektedir.
“Madde 64-Ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan
dikim işlerinin niteliği 64.1. 4734 sayılı Kanunun 4'üncü
maddesinde, hizmet alımı ve yapım işleri tanımlanırken
işler sayma yöntemiyle belirlenmiş ve sayılan yapım
işlerine nitelik itibarıyla benzer olan işler de yapım işi
kapsamında kabul edilmiştir. Bu çerçevede, …..
ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve fidan dikim işlerinin,
bir işin yapım işi sayılabilmesi için gereken ve yukarıda
belirtilen şartları taşımaması nedeniyle “hizmet” tanımı
kapsamında hizmet alımı olarak ihale edilmesi
gerekmektedir. Ancak, 29/6/2006 tarihli ve 5531 sayılı
Orman Mühendisliği, Orman Endüstri Mühendisliği ve
Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği Hakkında Kanunun
4'üncü ve 5'inci maddelerinde sayılan ormancılık,
orman endüstrisi ve ağaç işleri endüstrisi işlerine ait
mesleki konulara ilişkin mühendislik hizmetlerinin ise
DANIŞMANLIK HİZMETİ KAPSAMINDA değerlendirilmesi gerekmektedir.”
Bu Yönetmeliğin 33'üncü maddesine göre, mesleğin
konusuna giren işleri, yalnızca mesleki faaliyette bulunan
meslek mensupları yapabilir. “Madde 33– (1) Mesleğin
konusuna giren işleri, serbest meslek faaliyeti olarak
yalnız mesleki faaliyette bulunan meslek mensupları
yapabilir.”
ODAMIZDAN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Kurumdan görüş talep edilmektedir.
90.1.1. Yukarıdaki hususların uygulanmasına ilişkin yetki
ve sorumluluk, Kanunun amir hükümlerine ve ihale
konusu işin gereklerine uygun biçimde idarenin
takdirinde bulunduğundan, söz konusu hususlara ilişkin
olarak Kurumdan görüş istenilmemesi, ihale mevzuatı
çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir.”
90.1.3. … Mevzuat gereği bütün eylem ve işlemlerinde
hukuka uygun davranmak zorunda olan ve işlemleri
hukuka uygunluk karinesinden faydalanan idarelerin,
duraksamaya düştüğü konularda kendi danışma
birimlerinden görüş almaları ve ilgili mevzuat
çerçevesinde hukuka uygun buldukları işlem ve eylemleri
gerçekleştirmeleri gerekmektedir.” düzenlemeleri ile ilgili
mevzuat çerçevesinde ihalelere ait hususların belirlenmesinde idareler yetkilidir.
Kanunun 5'inci maddesi 2'nci fıkrasında ki “Aralarında
kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal
alımı, hizmet alımı ve yapım işleri bir arada ihale
edilemez.” (Kanun Md:5, Hiz. Al. Yön. Md:4/2, Dan. Hiz.
Al. Yön. Md:4/2) hükmü ile ihalelerin ayrı ayrı yapılması
gerektiği belirtilmiştir. Ancak, aralarında doğal bir bağlantı
bulunanlar hariç tutulmuştur. İhale konusu işin bileşenleri
arasında böyle bir bağlantının bulunup bulunmadığı,
idarece ilgili mevzuat çerçevesinde irdelenip ortaya
konulması gerekmektedir.
Danışmanlık hizmetleri, Kanunun 48'inci maddesinde
belirlenmiş ve bu hizmetlerin danışmanlık hizmet
sunucularından alınacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre,
“Madde 48- (Değişik: 20/11/2008-5812/18 md.)
Mimarlık ve mühendislik, etüt ve proje, harita ve
kadastro, her ölçekte imar planı, imar uygulama, ÇED
raporu hazırlanması, plan, yazılım geliştirme, tasarım,
teknik şartname hazırlanması, denetim ve kontrolörlük
gibi teknik, mali, hukuki veya benzeri alanlardaki
hizmetler, DANIŞMANLIK HİZMET SUNUCULARINDAN
alınır.
Danışmanlık hizmetleri, bu bölümde yer alan hükümlere
uygun olarak sadece belli istekliler arasında ihale usulü
ile ihale edilir. Ancak yaklaşık maliyeti 13'üncü
maddenin (b) bendinin (2) numaralı alt bendinde hizmet
alımları için öngörülen üst limit tutarının altında kalan
danışmanlık hizmetleri, hizmet alımı ihalesiyle
gerçekleştirilebilir.” denilmektedir.
Kamu İhale Genel Tebliği'nin hizmet alımı ihalesiyle
gerçekleştirilecek danışmanlık hizmeti alımlarına yönelik
84 üncü maddedeki açıklamalarda aşağıdaki hususlara
uyulması istenmektedir.
tutarının altında kalan danışmanlık hizmetleri, Hizmet
Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğine göre
gerçekleştirilebilecektir.
84.2. Anılan Yönetmeliğin “Hizmet alımı ihalesiyle
gerçekleştirilecek danışmanlık hizmetlerinde iş deneyimini
gösteren belgelerin düzenlenmesi, verilmesi ve
değerlendirilmesi” başlığını taşıyan 44'üncü maddesinde,
yapımla ilgili hizmet işleri dahil Kanunun 13'üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) numaralı alt
bendinde hizmet alımları için öngörülen üst limit
tutarının altında kalan danışmanlık hizmeti alımı
ihalelerinin Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğine göre gerçekleştirilmesi halinde, iş deneyimini
gösteren belgelerin düzenlenmesi, verilmesi ve
değerlendirilmesinde Danışmanlık Hizmet Alımı
İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde yer alan hükümlerin
uygulanacağı belirtilmiştir.
84.3. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, hizmet
alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek danışmanlık hizmeti
alımlarında Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama
Yönetmeliğinin ekinde yer alan iş deneyimine ve ortaklık
durum belgesine ilişkin standart formların kullanılması
gerekmektedir…”
III- SONUÇ:
Yukarıdaki mevzuat birlikte değerlendirildiğinde; 5531
sayılı Kanunun 4'üncü ve 5'inci maddelerinde sayılan
konulardaki mühendislik hizmetlerinin tamamının danışmanlık hizmeti olduğu ve bu hizmetlerin danışmanlık
hizmet sunucularından alınmasının zorunlu bulunduğu
net bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Bu hususlar ormancılık mesleği uygulaması açısından
değerlendirildiğinde; 4734 sayılı Kanun kapsamındaki
kamu kurumlarının, ormancılık, orman ve ağaç endüstrisi
alanında satın alacakları danışmanlık hizmetlerini (plan,
proje yapımı, rapor ve keşif tanzimi vb.), mutlaka bu
alanda danışmanlık hizmeti sunan, ormancılık ve orman
ürünleri büroları ile ormancılık şirketlerinden satın
almaları gerekmektedir.
Ayrıca, bu hizmetleri sunan danışmanlık sunucularının
Orman Mühendisleri Odasının mevzuatına göre Odaca
yetkilendirilmiş oldukları dikkate alındığında; kamu
kurumlarının, hukuk devleti olmanın vazgeçilmez
şartlarından olan kurallara uymak bağlamında, Oda kayıt
belgesi ile Odanın vizesinin yapılıp yapılmadığını mesleki
çıktılarda aramak zorundadırlar. Bu duruma, Oda kayıt
belgesi alınmamış ve vizesi yapılmamış olan mesleki
çıktılara ait işlem dosyalarını kabul etmemeleri gerekmektedir.
“Madde 84: Hizmet alımı ihalesiyle gerçekleştirilecek
danışmanlık hizmeti alımları:
84.1. 4734 sayılı Kanunun 5812 sayılı Kanunla değişik
48'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yaklaşık maliyeti
Kanunun 13'üncü maddesinin (b) bendinin (2) numaralı
alt bendinde hizmet alımları için öngörülen üst limit
15
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Uzman Sahası
Ormanlarda
Karbon Birikimi ve Ekonomisi
Arş. Gör. Mahmut M. BAYRAMOĞLU*
Doç.Dr. Devlet TOKSOY*
1.GİRİŞ
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplumların,
bireylerin, firmaların tüketim alışkanlıklarında önemli
değişiklikler yaşanmıştır. Hızla artan tüketim düzeyi ve
nüfus toplumlarda çevrenin adeta bir “serbest mal”
olarak görülmesine ve bilinçsizce kullanılmasına yol
açmıştır. Genişleyen tüketim sınırları ve buna bağlı olarak
değişen üretim mantığı çevreye verilen zararı artıran
göstergeler olarak kabul edilebilmektedir[1]. Doğal
kaynakların bilinçsiz kullanımının bir sonucu olarak da
2000'li yılların en önemli sorunlarından biri ve gün
geçtikçe etkisini artıran küresel iklim değişikliği insanlığın
karşısına çıkmıştır.
Atmosferde artan sera gazı yoğunluğu ve küresel iklim
değişikliğinin neden olabileceği zararların engellenebilmesi ve atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun
dengelenebilmesi için bir çok uluslararası çalışma
başlatılmıştır [2]. Bu çalışmaların en önemlisi Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içerisinde
11/12/1997 yılında Japonya'nın Kyoto kentinde
imzalanan Kyoto Protokolü'dür. Protokol 1997 yılında
imzalanmasına karşın ancak 16/02/2005 tarihinde
yürürlüğe girebilmiştir. Bu gecikmenin nedeni protokolün
yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'da ki
karbon emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon
miktarının) yeryüzündeki toplam karbon emisyonun
%55'ini bulması zorunluluğudur ve bu orana ancak 8 yıl
sonra Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir. Türkiye,
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine
taraf olmasına karşın Kyoto Protokolünü hemen
imzalamamış, 5 Haziran 2008 tarihinde Protokolün
imzalanmasına ilişkin tasarı meclise sunulmuş ve
Türkiye'nin, Kyoto Protokolüne katılmasının uygun
bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı 05.02.2009 tarihinde
TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaşmıştır.
Devlet Planlama Teşkilatı Türkiye'nin Kyoto Protokolüne
müzakere etmeden taraf olması halinde ekonomik
yönden büyük sıkıntılar yaratacağı konusunda çalışmalar
yapmıştır. DPT'nin bu çalışması Kyoto protokolünün milli
gelirde %10-37 ( 40 ile 148 milyar dolar arasında) arasında
azalma gerçekleştireceğini ortaya koymuştur [3]. Avrupa
Birliği uyum süreci içerisine Enerji Bakanlığından AB'ye
yollanan yazıda, "Türkiye'nin Kyoto Protokolünü
imzalaması halinde enerji politikasının çökeceği ve bunun
Türkiye ekonomisine 20 milyar dolarlık ek yatırım yükü
getireceği belirtilmiştir [4]. Türkiye, Protokol kabul
edildiğinde sözleşmeye taraf olmadığı için Protokolün EKB listesinde yer almamış ve ilk yükümlülük döneminde
(2008-2012) sayısallaştırılmış sera gazı emisyon azaltım
veya sınırlama yükümlülüğü dışında tutulmuştur[5].
Ancak Türkiye'nin 2013 yılından itibaren yerine getirmesi
gereken yükümlülükleri ve sorumlulukları olacaktır.
Ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler iklim değişikliğine karşı
daha kolay önlem alabilirken, az gelişmiş veya gelişmekte
olan ülkeler, ekonomik büyümelerini ve gelişmelerini
etkileyeceğini düşündükleri için iklim değişikliğini azaltma
önlemlerine şimdilik pek sıcak bakmamak-tadırlar [6].
Ülkemizde DPT, “Küresel Isınma Alanında Rasyonel
Adımların Tespiti Raporu Projesi” gibi iklim değişikliği ile
mücadele konusunda sektörel maliyetlerin tespit
edilmesine yönelik projeler yaparken [7], Çevre ve Orman
Bakanlığı iklim değişimi ve özellikle ormanlarda tutulan
karbon miktarını belirlemeyi amaçlayan projeler
yapmaktadır [8]. Ancak atmosfere salınan ve atmosferden bağlanan karbon miktarının hesabı birtakım
zorluklar içermektedir. Karbon miktarının belirlenmesinin arazi kullanım biçimiyle ilgili olması hesaplamalarda
zaman içinde değişen arazi kullanım biçimlerinin dikkate
alınmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca karbon hesabı
konusunda değişik bilimsel yaklaşımların bulunması ve
ülkelerin sahip oldukları envanter bilgilerinin standart
olmaması da düşünüldüğünde bu konuda kullanılabilecek bir kılavuzun gerekliliği ortadadır [9].
Birleşmiş Millletler Çevre Programı (IPCC) kapsamında
düzenlenen İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
(UNFCCC)'ne uygun olarak 2001 yılında hazırlanan
dökümanlardan birisi olan Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım
Değişikliği ve Ormancılık (Land Use, Land Use Change and
Forestry-LULUCF) konusunda bir kılavuz hazırlanmış ve
sera gazlarının atmosfere salınan ve atmosferden emilen
miktarlarının hesaplanmasında nasıl bir yöntem
izleneceği bu kılavuzda ayrıntılı olarak açıklanmıştır [10].
Ülkemizde ise ormanlarımızdaki karbon birikimine ilişkin
bazı çalışmalar yapılmasına karşın [11,12,13] IPCC
kılavuzuna uygun olarak ormanlardaki karbon birikiminin
hesaplanması henüz yapılamamıştır.
2. DÜNYA VE TÜRKİYE ORMANLARINDAKİ
KARBON BİRİKİMİ
Yerküre bünyesinde CO2 deposu olarak görev yapan 3 ana
havuzdan bahsedilebilir. Bunlar atmosfer, okyanuslar ve
karasal biyosferlerdir. Biyosferin önemli bir kısmını teşkil
eden ormanların ise küresel ısınma ve iklim değişikliği
konusunda önemli bir rolü olduğu kesindir. Fotosentez
yapan canlılar olarak orman ağaçları ve diğer yeşil bitkiler
atmosferdeki serbest CO2'i özümleyerek, daha stabil
kompleks bileşikler halinde sabitlemekte ve uzun süre
depolanmasına katkıda bulunmaktadırlar. Nerede, ne
kadar CO2 depolanacağı ve depolanan bu gazın
geleceğinin ne olacağı hususunda ise öncelikle
ormansızlaştırma ve ağaçlandırma gibi faaliyetlerin etkisi
kaçınılmazdır [14].
BİYOM
Tropikal ormanlar
Ilıman ormanlar
Boreal ormanlar
Tropikal savanlar
Ilıman çayırlar
Çöl ve yarı çöller
Tundra
Bataklıklar
Tarım alanları
TOPLAM
ALAN
(109 ha)
1,76
1,04
1,37
2,25
1,25
4,55
0,95
0,35
1,6
15,12
Küresel Karbon Stoğu ( Gt C)
Vejetasyon
212
59
88
66
9
8
6
15
3
466
Toprak
216
100
471
264
295
191
121
225
128
2011
Toplam
428
159
559
330
304
199
127
240
131
2477
Tablo 1. Küresel ölçekte vejetasyon ve toprakta (1 m'ye kadar)
depolanan karbon miktarı
Kaynak: IPCC, Land Use , Land Use Cahnge and Forestry: Summary for Policymakers,
A Special Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, 2000.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda ormancılık
sektörü olarak ele alınan en önemli strateji atmosferik
CO2'in orman ekosistemi bünyesinde (bitki, ölü örtü ve
toprakta) depolanmasıdır. Bu strateji genelde karbon
depolama olarak tanımlanır. 1980'ler de yapılan
değerlendirmelere göre, yerküredeki bütün ormanların
toplamda 830Pg karbon (petegram=1015, g= 1 gigaton=
1 milyar ton) depoladığı ve toprakta depolanan miktarın
vejetasyonda depolanandan 1,5 kat daha fazla olduğu
bildirilmektedir[15]. Tablo 1'de küresel ölçekte vejetasyon
ve toprakta (1 m'ye kadar) depolanan karbon miktarı
verilmiştir [16].
8. Beş Yıllık kalkınma Planı İklim Değişikliği Özel İhtisas
Komisyonu raporunda Türkiye ormanlarının 1973-1999
yılları arasındaki karbon tutma kapasitelerine ilişkin
veriler verilmiştir. Bu raporda ülkemiz ormanlarında
Yıl
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
Normal
Koru
258978572
261856812
264781885
267754706
270776218
273847392
276969228
280142758
283369050
286649212
289984397
293375808
296824703
300332403
303900308
307529897
311222760
314980606
318805301
322698902
326663724
330702432
334818219
339015124
343298790
347678663
352221774
Bozuk
Koru
17856860
17880069
17909417
17945146
17987531
18036868
18093490
18157760
18230086
18310921
18400768
18500190
18609820
18730371
18862648
19007564
19166157
19339627
19529354
19736951
19964325
20213767
20488091
20790895
21127080
21504278
21964711
Normal
Baltalık
29323639
29320359
29341005
29386039
29455947
29551234
29672425
29820070
29994739
30197026
30427547
30686949
30975896
31295084
31645237
32027105
32441477
32889176
33371075
33888105
34441277
35031723
35660759
36330036
37041882
37800357
38872363
Bozuk
Baltalık
13731343
13367828
13016249
12676614
12348942
12033265
11729634
11438119
11158826
10891895
10637523
10395985
10167655
9953047
9752874
9568137
9400245
9251227
9124035
9023062
8954998
8930303
8965889
9090282
9354555
9860474
11288541
Toplam
(Ton)
319892387
322427042
325050531
327764481
330570615
334707373
336466756
339560687
342754682
346051036
349452218
352960916
356580059
360312891
364163054
368134691
372232628
376462626
380831756
385349012
390026317
394880219
399934953
405228333
410824304
416845770
424349388
Tablo 2. Türkiye ormanlarının orman tiplerine göre
karbon tutma kapasitesi
Kaynak: 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı,2001.
tutulan karbonun hesaplanmasında, yalnız göğüs çapı 8
cm.den büyük ağaçlarla ilgili veriler kullanılmıştır.
Geleneksel ormancılık envanterlerinde göğüs çapı 8
cm.den küçük olan ağaç, ağaççık ve çalı türleri ile otsu
bitkilerle ilgili veri olmadığından, bu alt florada tutulan
karbon miktarı ile ölü örtü tabakası, ağaç enkazları,
humus ve orman toprağı karbonu hesaba katılmamıştır.
Ayrıca, Akdeniz maki vejetasyonu ile Karadeniz Bölgesinde orman alt tabakasında yoğun yayılış gösteren
orman gülünün canlı kütlesi de hesaba katılmamıştır. Bu
nedenle gerçekte, Türkiye ormanlarında tutulan toplam
karbonun, hesaplanan karbon tutarından fazla olduğu
raporda belirtilmiştir. Tablo 2'de Türkiye ormanlarının
orman tiplerine göre karbon tutma kapasitesi verilmiştir
[17].
IPCC'nin kılavuzuna tam uygun olmasa da ASAN'ın [12]
çalışmasında 1960-1995 yılları arasındaki 35 yıllık
dönemde Türkiye ormanlarında biriken biyokütle ile bu
kütle içindeki karbon miktarı ve buna karşılık gelen
CO2'nin yıllar içindeki değişimi de Tablo 3'de verilmiştir.
ASAN yaptığı bir diğer çalışmada, Türkiye ormanlarında
her yıl giderek artan oranda karbon biriktiğini, böylece,
ülkemiz orman kaynaklarının kullanım biçiminin sera
etkisinden olumsuz etkilenmediğini aksine giderek artan
karbon birikimi yaparak, global iklim değişimini olumlu
yönde etkilediğini ortaya koymuştur[11]. Ayrıca, ülke
ormanlarının yarısının halen bozuk nitelikte olduğu kalan
* KTÜ Orman Fakültesi
16
17
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
yarısının ise yine önemli seyrek ve yaşlı meşçerelerden
oluştuğu dikkate alınırsa Türkiye'nin karbon depolanması
yönünden büyük bir potansiyele sahip olduğu da ifade
edilebilir [18].
Yıllar
1
1960
1965
1970
1975
1980
1985
1990
1995
Periyodik
Biyokütle
Büyümesi
2
90 750
92 895
95 110
97 415
99 813
102 288
104 831
107 666
Periyodik
Biyokütle
Azalması
3
48 158
58 168
73 132
84 060
83 481
79 988
64 431
59 441
Biyokütle
Birikimi
(Ton)*
4
42 552
34 727
21 978
13 355
16 332
22 300
40 400
48 225
Karbon Birikimi
(4)x0,45
(Ton)*
5
19 148
15 627
9890
6010
7349
10 035
18 180
21 701
CO2 Eşdeğeri
(5)x3,66
(Ton)*
6
70 198
57 289
36 257
22 032
26 899
36 788
66 648
79 557
Tablo 3. Türkiye ormanlarında biriken biyokütle ile bu kütle içindeki
karbon miktarı ve buna gelen CO2'nin yıllar içindeki değişimi
Kaynak: Ünal ASAN, Climate Change, Carbon Sinks and the Forests of Turkey, 1999. * 103
3. ULUSLARARASI KARBON PİYASASI
Kyoto Protokolünün 3. maddesine göre ülkeler karbon
salınımlarını 2008-2012 yılları arasında 1990 yılına göre
%5 düşürmek zorundadır. Ayrıca aynı madde ile ülkelere
ve sektörlere karbon emisyon kotaları getirilmiş, ülkeler
bu hedef doğrultusunda bazı sektörlere sınırlamalar
getirmiştir. Bu durum emisyon ticaretine imkan sağlamıştır. Bu uygulama özellikle Avrupa Birliği'nde uygulanmaktadır.
Yamanoğlu [19] emisyon ticaretini; “Emisyon oranlarını
kendilerine tanınan kotanın altına indirebilen şirketlere,
fazla kotalarını, kotalarını aşan şirketlere satma imkanı
tanıyan bir sistem” olarak tanımlamaktadır.
Bu sistem içerisinde Kyoto Protokolünün Ek-A'da
belirtilen 6 sera gazı; [Karbondioksit (CO2), Metan(CH4),
NitrözOksit(N2O), Hidrofluorokarbonlar(HFCs), Perfluorokarbonlar (PFCs) ve Kükürtheksaflorür (SF6)]
bulunmaktadır.
Emisyon ticareti Kyoto protokolünün 17. maddesinde yer
almaktadır. Bu maddeye göre; “.....Ek-B'deki Taraflar 3.
Maddedeki yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla
salım ticaretine katılabilirler. Böyle bir ticaret, o
maddedeki sayısallaştırılan salım sınırlandırması ve
azaltım yükümlülüklerini karşılamak için olan ülke içi
etkinlikleri tamamlayıcı olacaktır”[20]. Bu maddeden yola
çıkarak emisyon ticareti havayı kirletme hakkı olarak
tanımlanabilir. Emisyon ticaretinin varlığı her ne kadar
gelişmekte olan ülkelere bir kaynak aktarımı olarak
gözükse de temelde yayılımcı bir politikanın aracı olarak
görülmektedir [21].
Kyoto Protokolü küresel ölçekte emisyon ticaretinin
yapılmasını ve bunun için bir piyasanın kurulmasını
önermektedir. Bu çalışmada başlıca emisyon piyasaları
tanıtılarak karbon borsasının büyüklüğünden bahsedilecektir.
18
SAYI: 10-11-12
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
İngiltere emisyon ticaret (UK ETS) sistemini resmi olarak
11-12 Mart 2002 tarihinde yapılan teşvikli kamu ihalesi
neticesinde 2 Nisan 2002 tarihinde faaliyete geçirmiştir.
İhaleye “doğrudan katılımcı” denilen toplam 34 adet
kuruluş katılmıştır. Sistemin oluşması İklim Değişikliği
Anlaşması (Climate Change Agreement: CCA) kapsamındaki “birim katılımcı” denilen yaklaşık 6.000 adet şirkete
de UK ETS'ye dahil olma fırsatı tanımıştır. Teşvikli kamu
ihalesi sırasında doğrudan katılımcılar 2002-2006
döneminde mutlak emisyon azaltma hedefi üstlenmeye
finansal teşvik kapsamında gönüllü olmuşlardır. Hükümet
şirketlerin sisteme katılımını teşvik amacıyla 215 milyon
Sterlin (310 milyon Euro) tahsis etmiştir. UK ETS'nin
ticaret hacmine bakıldığında ilk yıl (2002) şirketler
arasında 1,2 M.ton CO2 işlemi görülmüştür bu rakam
2003 yılında 0,3 Mton CO2 azalmıştır [22].
Bir diğer ticaret sistemi “AB Emisyon Ticaret Sistemi (EU
ETS)” 1 Ocak 2005'te faaliyete geçmiştir. EU ETS dünyada
ki ilk çok uluslu emisyon ticaret sistemidir ve tamamlanan
en büyük listedir. EU ETS'nin 2008 yılı ticaret hacmine
bakıldığında şirketler arasında finansal değeri 67 milyar
Euro olan 3,093 Gt CO2 işlem görmüştür, bu piyasada
2009 yılı rakamlarına göre ise 89 milyar Euro'luk bir ticaret
hacmine karşılık 6,326 Gt CO2 işlem görmüştür. [23,24].
Güney Doğu Avustralya Sera Gazları Azatlımı Projesi
(NWS GGAS) 01/01/2003 tarihinde faaliyete geçmiştir.
NWS, dünyada ilk defa zorunlu sera gazı salımı ticaretinin
şeklini ve ilkelerini ortaya koyan kurumlardan bir
tanesidir. NSW'nun amacı elektrik üretimi ve kullanımıyla
birlikte sera gazı salınımını azaltmaya çalışan projelerin
uygulanmasının sağlanmasıdır. Projeler NSW tarafından
takip edilir, eğer proje belirlenen hedeflere ulaşamazsa
Bağısız Fiyatlandırma ve NSW Düzenleme Mahkemesi
tarafından cezai uygulama yapılır.
Şikago İklim Borsası (CCX), Kuzey Amerika'nın Kyoto'da
belirtilen 6 sera gazıyla ilgili global iştirakçilerin yer aldığı
ve dünya çapındaki projelerin işlem gördüğü tek ticaret
sistemidir.
Bölgesel Sera Gazı Girişimi (RGGI), Amerika'da ilk defa
zorunlu sera gazı salımı ticaretinin şeklini ve ilkelerini
ortaya koyan kurumdur. Kuzeydoğu Amerika ve Orta
Atlantikten toplam 10 eyaletin oluşturduğu bu girişim CO2
emisyonlarını 2018 yılına kadar enerji sektörüyle %10
azaltmayı hedeflemektedir. Bu girişim temiz enerji
ekonomisi ile birlikte yenilenebilir enerji kaynakları
oluşturmayı ve yeşil iş olanakları yaratmayı da amaçlamaktadır.
Emisyon ticareti Kyoto Protokolündeki Ek-I ülkelerinin
veya bu ülke firmalarının emisyon azaltma faaliyetlerini
kendilerine göre daha az maliyetle yapabilen diger Ek-I
ülkelerinden veya bu ülke firmalarından AAU (Assigned
Amount Unit-Tahsis Edilen Birimi) almaları yoluyla
yapılmaktadır.
Temiz kalkınma Mekanizması (CDM), Kyoto Protokolünde Ek-I ülkelerinin gelişmekte olan ülkelere teknoloji
transferi yaparak bu ülkelerdeki CO2 emisyonlarının
azaltılmasına yönelik hazırlanan projelerin desteklenmelerini sağlamayı amaçlamaktadır. CDM yoluyla
gerçekleştirilen projelerle CO2 emisyonlarındaki azalan
miktar CER (Certified Emission Reduction-Sertifikalı
Emisyon Azaltımı) adı verilen bir birimle hesaplanmaktadır. Bu projelerde yer alan gelişmiş ülkeler veya bu
ülkelerin firmaları kazandıkları CER'leri kendi emisyon
hedeflerini tutturmakta kullanabilmektedirler.
Ortak Yürütme (JI) mekanizması yolu ile Ek-I ülkelerinin
diğer Ek-I ülkelerinde emisyonlarının azaltılmasına veya
sera gazlarının giderilmesine yönelik faaliyetler
yürütmesine olanak sağlanmaktadır. Ortak Yürütme
mekanizması yoluyla gerçekleştirilen projeler sayesinde
emisyonlarda kaydedilen azalma miktarı ERU (Emission
Reduction Unit - Emisyon Azaltma Birimi) adı verilen bir
birimle hesaplanmaktadır. Katkıda bulunan Ek-I ülkeleri
ve bu ülkelerin firmaları bu tip projelerden kazandıkları
ERU'larla kendi emisyon hedeflerinin tutturulmasında
yardımcı olabilmektedir.
Dünya karbon borsaları ve işleyişleri kısaca tanıtıldıktan
sonra bu borsalarda işlem gören karbon miktarları ve
işlem hacimleri şöyledir; 2007 yılında 2,984 Gt CO2 işlem
görmüş ve 63 milyar Euro'luk işlem hacmi gerçekleşmiştir.
2008 yılında 4,836 Gt CO2 işlem görmüş ve 86 milyar
Euro'luk ticaret hacmine ulaşılmıştır. 2009 yılında ise 8,7
Gt CO2 işlem görmüş ve 103 milyar Euro'luk bir ticaret
hacmi gerçekleşmiştir[23,24,25]. Tablo 3'te 2008-2009 yılı
dünya karbon piyasasında ki CO2 ve işlem hacmi
verilmiştir. Bu rakamlar incelendiğinde yıllar itibariyle
borsalarda işlem gören CO2 miktarının ve ortalama
karbon fiyatının düşmesine karşın yükselen ticari
büyüklüğün hızla arttığı görülmektedir.
2008
2009
Parasal Değer
Miktar
Parasal Değer
(Milyon Dolar)
(Mt CO2)
(Milyon Dolar)
Yatırım Piyasaları
100,526
6,326
118,474
183
34
117
309
41
50
198
805
2,179
276
155
2,003
101,492
7,362
122,822
Spot ve İkincil Kyoto Offsets
26,277
1,655
17,543
Proje Tabanlı İşlemler
6,511
211
2,678
367
26
354
419
46
338
7,297
283
3,370
135,066
8,700
143,735
Miktar
(Mt CO2)
EU ETS
NSW
CCX
RGGI
AAUs
Ara Toplam
3,053
31
69
62
23
3,278
Ara Toplam
1,072
Birincil CMD
JI
Gönüllü Pazar
Ara Toplam
Genel Toplam
404
25
57
486
4,836
Tablo 4. 2008 – 2009 yılı dünya karbon piyasasında ki
CO2 ve işlem hacmi
EU ETS: AB Emisyon Ticaret Sistemi; NSW: Güney Doğu Avustralya;
CCX: Chicago İklim Borsası; RGII: Bölgesel Sera Gazı Girişimi; AAUs: Tahsis Edilen Birim;
CMD: Temiz Kalkınma Mekanizması; JI: Ortak Yürütme.
2008 yılında dünyadaki karbon fiyatı ortalama 19 Euro
olmuştur. Ancak 2008 yılı başında karbon fiyatı 23 Euro ile
başlamış ve yıl içerisinde en yüksek olarak 29,38 Euro'ya
çıkmıştır[23]. 2009 yılı karbon fiyatı ortalama 14 Euro
olmuştur. 2009 yılında karbon fiyatı Şubat ayında yıl
başına göre yaklaşık 8 Euro ve 2008 Nisan ayına göre 30
Euro değer kaybetmiştir, Mayıs ayı itibariyle kendini
toparlamış ve 13-16 Euro arasında işlem görmüştür. 2009
yılında karbon fiyatının 2008 yılına göre düşük
olmasından dolayı işlem gören CO2 miktarının yaklaşık
%100 artmasına karşın işlem hacmi aynı oranda
artmamıştır[23,24].
Şekil 1'de 2008 Nisan-2010 Nisan döneminde ki karbon
fiyatının değişim grafiği verilmiştir.
Şekil 1. 2008 Nisan – 2010 Nisan dönemi karbon fiyatı
Kaynak: State and Trends of the Carbon Market 2010.
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
Ormanlar yeryüzündeki CO2 'in yaklaşık yarısını
bünyelerinde bulundurmalarının yanında atmosferde ki
yoğun CO2'in dengelenmesinde önemli rol oynamaktadırlar. Önceleri bu durum ormanların parayla ifade
edilemeyen faydalarından biri olarak kabul edilse de artık
karbonun ekonomik değerinin var oluşu, ulusal ve
uluslararası borsalarda ticaretinin yapılabilmesi bu
durumu değiştirmiştir [26]. Karbon günümüzde gönüllü
karbon borsalarında işlem görmekte ve işlem gören
karbon miktarı ve işlem hacmi gün geçtikçe de
artmaktadır. Bu süreçte bir çok ülke bu piyasadan pay
alabilmek(payını arttırabilmek) için ormancılık politikalarında, ekolojik ve ekonomik uygulamalarında önemli
değişiklikler yapmaktadırlar. Ülkemizde bu yönde yeterli
çalışmalar yapılmamaktadır. Bu eksikliği ortadan kaldırmak için Çevre ve Orman Bakanlığı ulusal çıkarlarımız ve
ormancılık politikalarımız doğrultusunda özellikle 2012
yılı sonrasındaki gönüllü karbon ticaretine kolayca
entegre olabilmek için ulusal karbon envanteri ve
ormanların sertifikasyonuna yönelik çeşitli çalışmalar
başlatmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığıyla birlikte ilgili
meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin karbonun
ekolojik (küresel ısınmadaki rolü) öneminin yanı sıra
ekonomik önemiyle alakalı kamuoyu bilincinin oluşmasına yönelik sınırlı çalışmaları vardır.
Kaynak: State and Trends of the Carbon Market 2010.
19
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Atmosferde artan sera gazlarına karşı uluslararası
alandaki en önemli adım Uluslararası İklim Değişimi
Sözleşmesi Çerçevesinde Kyoto Protokolü olmasına karşın
protokolün uygulanabilirliliği konusunda da eleştiriler
yapılmaktadır. Özellikle emisyon ticaretinin, gelişmekte
olan ülkedeki sera gazı azaltma miktarını gelişmiş ülkeye
arttırma olanağı sağlayan bir mekanizma olduğu,
atmosfere yapılan salımların azaltılmasına herhangi bir
katkısının olmadığı ve dolayısıyla, gelişmiş ülkeler için
gelişmekte olan ülkelerde “ucuza yapacakları” sera gazı
azaltmaları ile kendilerine daha fazla milli gelir yaratma
mekanizması olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca protokol
sürekli değişen(düzeltilen) karmaşık sera gazı salım ve
yutak rakamları nedeniyle bir uluslararası aritmetik oyun
olarak nitelendirilmektedir [27]. Ülkemiz iklim değişimi
sözleşmesine taraf olmasına karşın Kyoto Protokolünü
05.02.2009 tarihinde imzalamış ve bu tarihe kadar birçok
finansman imkânından da yararlana-mamıştır. Türkiye
2008-2012 dönemi için yerine getirmesi gereken
yükümlülükleri olmamasına karşın 2013 yılından sonraki
gelişmelerin ülke ekonomisini nasıl etkileyeceği bilinmemektedir. Ülkemizin Kyoto protokolü ile amaçlanan
hedeflere ulaşabilmesi için;
l
Türkiye'de
karbon envanteri üzerine çalışmalar
yapılmakta, karbon ekonomisine gerekli önem
verilmemektedir. Karbon ekonomisi üzerine yapılacak
çalışmaların sayısı arttırılmalı ve teşvik edilmelidir,
l
Emisyon
ticareti için gerekli hukuksal zemin hazırlanmalı ve en kısa zamanda AB emisyon ticaret sistemi
içerisinde işlem gören işletmelere destek vermenin
yanında yeni işletmelerin kurulmasına destek verilmelidir,
l
Ormanlık
alanlarımızın artırılmasının yanında mevcut
ormanlarımızın rehabilitasyonuna ve ağaçlandırma
çalışmalarına ağırlık verilmelidir,
l
Küresel
iklim değişikliği, Kyoto protokolü, sera gazları,
ormansızlaşma gibi konularda kamuoyu bilinçlendirilmelidir,
l
Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmeli, fosil yakıt
kullanımını azaltılmalı ve özellikle ucuz ve daha çok
çevre dostu olmalarından dolayı biyokütle yakıtlarına
ağırlık verilmelidir,
l
Üniversiteler, STK'lar ile ilgili kamu ve kurum kuruluşları
ortak projeler üretmelidir.
l
Tür bazında biyokütle tabloları oluşturulmalıdır,
l
Çevre ve
Orman Bakanlığının öncülüğüne ulusal
karbon borsası oluşturulmalıdır,
KAYNAKÇA
1. Cengiz, C., Çakan, E., Kocaoğlu, Ş., 2008. Küresel Isınma ve Ekonomi İlişkisi: Teorik Bir Korelasyon Denemesi, 11. Uluslararası İktisat Öğrencileri Kongresi (Küresel Isınma: Ekonomik,
Politik ve Sosyal Etkiler), İzmir.
2. Murray, B.C., 2003. Economics of Forest Carbon Sequestration, Forests in a Market Economy, Kluwer Academic Publishers, AH Dordrecht, Netherland.
3. URL-1, http://www.euractiv.com.tr 03/06/2008.
4. URL-2, http://www.referansgazetesi.com, 03/06/2008.
5. ECER, M.,2010,İklim Değişikliği ve Emisyon Ticareti Mekanizmaları,“Uluslararası Karbon Ticareti ve Türkiye'nin Uyumu” Paneli, Ankara.
6. Değer, A., Anbar, A., 2008, İklim Değişikliğinin Finansal Sektör Üzerindeki Etkileri, Elektronik Sosyal Bilimler Dergi, Cilt:7, Sayı:23.
7. URL-3,www.dpt.gov.tr/DocObjects/Download/5987/iklim_degisikligi.pdf 03/06/2008.
8. URL-4, www.cevreorman.gov.tr 03/06/2008.
9. Erkan, N., 2005. Birleşmiş Milletler Çevre Programına Uygun Olarak Ormanlardaki Karbon Stok Değişiminin Veri Tabanına Bağlı Olarak Hesaplanması, TMMOB Orman Mühendisleri
Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya.
10. IPCC, 2004, Good Practice Guidance for Land Use , Land Use Cahnge and Forestry (LULUCF), Technical Support Unit IPCC National Greenhouse Gas İnventories Programme,
Kanagawa, Japan.
11. Asan, Ü., 1995, Global İklim Değişimi ve Türkiye Ormanlarında Karbon Birikimi, İÜ Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 41, Sayı1-2.
12. Asan ,Ü, 1999, Climate Change, Carbon Sinks and the Forests of Turkey, Proceedings of the International Conference on Tropical Forests and Climate Change: Status, Issues and
Challenges (TFCC '98), Philippines.
13. Zengin H., Asan, Ü., Destan, S., Özkan, U.Y., 2005. Küresel Isınmanın Önlenmesinde Ormanların Rolü ve Önemi, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası
Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya.
14. Gürlevik, N., Karatepe, Y., 2005. İklim Değişikliği ve Ormancılığımız, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil Eyleme Dönüştürülmesi
Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya.
15. Brown, S., 1997, Forest and Climate Change: Role of Forest Lands as Carbon Sinks. Proceeding of the XI World Forestry Congress, 13-22 October 1997, Antalya.
16. IPCC, 2000, Land Use , Land Use Cahnge and Forestry: Summary for Policymakers, A Special Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC, Geneva, Switzerland.
17. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2000. İklim değişikliği Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.
18. Şahin, M., 2005.Ormanların Karbon Döngüsü ve Çölleşmeyle Mücadeleye Katkısının İrdelenmesi, TMMOB Orman Mühendisleri Odası, Türk Ormancılığında, Uluslararası Süreçte Acil
Eyleme Dönüştürülmesi Gereken Konular, Mevzuat ve Yapılanmaya Yansımaları Sempozyumu, Antalya.
19. Yamanoğlu G.Ç., 2006.Türkiye'de Küresel Isınmaya Yol Açan Sera Gazı Emisyonlarındaki Artış ile Mücadelede İktisadi Araçların Rolü, Yüksek Lisans Tezi.
20. Arıkan, Y., 2006. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü (Metinler ve Temel Bilgiler), Bölgesel Çevre Merkezi (REC Türkiye), Ankara.
21. Şirin, G., Işık, N., Güloz, S.D., 2008. Emisyon Ticareti Uygulaması ve Türkiye'ye Etkileri, 11. Uluslar arası İktisat Öğrencileri Kongresi (Küresel Isınma: Ekonomik, Politik ve Sosyal Etkiler),
İzmir.
22. Güçlü,S.B., 2006, Emisyon Ticaret Sistemi Karbon Piyasası, TMMOB Metalurji Mühendisleri odası Dergisi, Sayı 142.
23. Point Carbon 2009, Point Carbon's 5th Annual Conference Carbon Market Insights 2009, Copenhagen.
24. Kossoy,A., Ambrosi,P., 2010.State and Trends of the Carbon Market 2010, Carbon Finance at the World Bank, Washington.
25. Capoor,K., Ambrosi,P.,2009.State and Trends of the Carbon Market 2009, The World Bank, Washington.
26. Bayramoğlu, M.,M., Toksoy, D.,2010. Methods of Estimating Economical Value of Carbon And The Evaluating of Turkish Forestry Regarding This. Fırst Serbıan Forestry Congress
(Future Wıth Forests), Belgrade, Serbia.
27. Zanbak, C.,2009. Enerji Verimliliği- Ekonomik Gelişme ilişkileri Bağlamında Kyoto Protokolü'nün Sera Gazı Azaltım Mekanizmaları, Kyoto Protokolü ve Karbon Emisyonları, Türkiye Çevre
Vakfı Yayın No:184, Kocaeli-İzmir.
20
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Büyük Orman Yangınlarına Karşı
Aktif Savunma Planı
Cemhan BUCAK*
Orman Mühendisi
(Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Müdürlüğü ve
Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü, Gelibolu Orman
İşletme Şefliği ve Örneği)
Bu çalışmada 2008 yılında Ege Ormancılık Araştırma Müdürlüğünce yayımlanan 'Büyük Orman Yangınlarının Meteorolojik
Veriler Işığında İncelenmesi' (www.efri.gov.tr internet sayfasında
mevcut olan) proje sonuçlarının uygulamaya aktarılması için, Milli
Park Md. sınırları ve komşusu Orman Genel Müdürlüğü (OGM)'nün
en küçük uygulama birimi olan 'Orman İşletme Şefliği' sınırları baz
alınarak söz konusu Milli Parkın ve or. işl. şefliğinin mevcut yangın
gözetleme kuleleri, ilk müdahale ekipleri dikkate alınmak suretiyle
mevcut imkanları daha etkin nasıl kullanılabileceği tespit edilmiştir.
Aktif savunma planında bölgenin tamamının korunması yerine
seçilen özel ve kıymetli blok alanlara çevrelerinden gelebilecek
tehditlere karşı savunma planı hazırlanmış olup; sabotaj vd. ekstrem
koşullar altında iç kesimlerde çıkabilecek yangınlar ve kıymetli
alanların uzağında çıkabilecek diğer küçük yangınlara ulaşım
sürelerindeki olası gecikmeler kabul edilerek; kısıtlı imkanlarla
kıymetli alan savunması yapılmaya çalışılmıştır.
Savunma Planı hazırlanırken yapılan işler ise sırasıyla aşağıda
sunulmuştur:
1- Orman Bölge Md. Plan Proje Şb. Md. bağlı Amenajman Ofisi
tarafından, İşletme Şefliğini kapsayan ve bütün halinde
görülebilecek 1/50.000 ölçekli sayısal amenajman haritası
üzerine; ilgili yeni tarihli (2000 yılı) askeri paftalar çakıştırılarak
Aktif Savunma Plan Harita altlığı oluşturularak ilgili İşletme
Müdürlüğü ve İşletme Şefliği değerlendirmesi yapılabilecektir.
2- İlgili Orman İşletme Şefi amenajman planlarına bakarak Aktif
Savunma Plan haritası üzerinde; şeflik açısından stratejik önemi
olan “kıymetli blok alanların” (genç ağaçlandırma sahaları vd.)
meşcere haritası üzerinde yeşil fosforlu kalemle dış sınırlarını
belirleyecektir.
3- Tespiti yapılan ve büyük yangın çıkma riski taşıyan bu blok
meşcerelerin sınırında bulunan “tarım alanları ve yerleşim
birimleri”(z ve İs rumuzlu) ise sarı renkli fosforlu kalemle
belirlenecektir.
4- Yeni tarihli (2000 yılı)1/25.000 askeri paftalarda görülebilen
34,5 kw ve 15,4 kw'lık-köylere giden blok ormanların sınırından
veya içinden geçmekte olan ve risk taşıyan TEDAŞ'a ait küçük
E.N.H (enerji nakil hatları) mavi renkli fosforlu kalemle
işaretlenecektir. İşaretlenen hatların altında kalan ormanlık
alanlarda dalların tellere temas ettiği yerler ilgili orman
muhafaza memurunca kontrol edilecek, işaretlenen mevcut
riskli enerji nakil hatlarının acilen teknik bakımının yapılması ise
ilgili Tedaş İşletme Şefliklerine yazılı ve haritalı uyarı yapılmak
suretiyle yaptırılacaktır.
5- Kıymetli alanların sınırından veya içinden geçen devlet karayolu
(asfalt yollar) ile sürekli kullanılmakta olan stabilize yollar ise
turuncu renkli fosforlu kalemle işaretlenecektir.
6- Mevcut Yangın Gözetleme Kuleleri ve İlk Müdahale Ekip
Merkezleri ile Şeflik merkezi ve bölge dışından yardıma
gelebilecek en yakın komşu ilk müdahale ekiplerinin yerleri de
koordinatlarına göre ilgili haritaya işlenecek ve ekibin kıymetli
alanların uç noktalarına, belirli kavşak noktalarına, önemli köy
merkezlerine varış zamanları bizzat işletme şefi ve muhafaza
memuru tarafından ölçülerek haritaya bu zaman birimleri mavi
tükenmez kalemle işaretlenerek daire içerisinde gösterilecektir.
Böylelikle ekiplerin etkili müdahale zaman yarıçapları en fazla
15 dakika olacak şekilde, sabit merkezleri yerine etkili
olunabilecek en avantajlı noktaların yerleri tespit edilecektir.
7- Mevcut yangın gözetleme kulelerinin (şefliğe ait ve etrafındaki
görebilen komşu kulelerin) göremediği ölü noktalar ise özel bir
bilgisayar programı (Global Mapper) kullanılarak Orman Bölge
Md. Koruma Şb.Md. ve Plan Proje Şb.Md. tarafından ortaklaşa
hazırlattırılacaktır.
8- Hazırlanan Büyük Orman Yangınlarına Karşı Aktif Savunma Plan
haritasının altlığı üzerine şefliğin kıymetli alanlarını çevreleyen
bölgelerde yangın çıkma riski olan potansiyel kritik noktalar
dairesel şablonla işaretlenecektir.(sadece tarım alanları riski
varsa sarı halka, ENH ve orman içi yol riski varsa iç içe mavi ve
turuncu halkalar şeklinde işlenecektir)
9- Şefliğin sınırları içerisinde eğer Meteoroloji İstasyonu
bulunuyorsa Temmuz- Ağustos ayında öğlen 12.00 ila akşam
18.00 saatleri arasında esmekte olan hakim rüzgar yönü, bu
rüzgarın nemli (deniz kökenli) mi, yoksa kurutucu karasal etkili
mi olduğu araştırılarak; şefliğin coğrafik konumuna göre
vadilerde hakim rüzgarın hangi yönde kırıldığının bizzat işletme
şefi tarafından tespiti gerekmektedir. www.meteor.gov.tr
sayfasında İl ve ilçelere göre hava durumu bölümünde şefliği
karakterize edebilecek her saat başı güncellenen ilçe
meteoroloji istasyon verilerinin İşletme Şefi tarafından takip
edilerek aktif savunmanın yapılabileceği; yani ekiplerin
meteorolojik koşulların alarm durumuna geçmeyi gerektirdiği
anlarda (Rüzgar hızı: 11 km/h ile 32 km/h, Sıcaklık: 29 C- 36,4
C, Nem: % 16- % 32) hakim rüzgar yönüne doğru zaman
açısında daha avantajlı konumda beklemeleri için kaydırılmaları gerekmektedir. İşletme Şefliklerinde bulunan ve kıymetli
ormanların hava durumunu karakterize edebilecek 1 adet
seyyar el meteoroloji cihazının da, uygun görülen ilk müdahale
ekip binasında sorumlu muhafaza memuru veya yangın ekip
çavuşuna teslim edilerek her saat başı alınacak verilerin telsiz
yardımıyla işletme şefine aktarılarak ilçe merkezindeki hava
durumu ile ekip merkezi yakınındaki hava durumunun
karşılaştırılması sağlanacak, hakim rüzgar yönü ve hızı hakkında
önemli meteorolojik veriler bizzat işletme şefliklerince yerinde
üretilebilecektir.
10- İlk müdahale ekipleri saat 12.00-18.00 saatleri arasında aktif
savunma yapmaları gerekebileceğinden öğle yemeklerini
11.30'da yemeleri ve söz konusu saatler arasında bölge içinde
intikal edebilecek şekilde arazözleri ile birlikte hazır olmaları
gerekmektedir. Aktif savunma hakim rüzgar yönüne karşı
yapılacağından ekiplerin yönü ve gözlemi rüzgarın geldiği yöne
doğru olacak ve bu yönü tespit edebilmek amacıyla
yakınlarında mevcut olan bayrakların dalgalandığı yönü
gözleyeceklerdir.
11- Ekiplerin etkili mücadele sınırlarının dışından kaynaklanan
tehditler için ise (ulaşılması zor uzak bölgeler), Kaymakamlık ve
Belediye Başkanlıklarından yedek arazözleri var ise kritik
noktalarda o ekiplerden de devriyeye çıkartılarak ilk müdahale
amaçlı yararlanılması; eğer hiçbir destek yok ise ulaşılması 20
dakikayı geçen noktalarda yangın ihbarı alınması halinde yer
ekiplerine ilave olarak hava desteği talep edilmelidir.
Bu pilot proje aktif savunma önerileri getirmekte, olası büyük
yangınların başlayabileceği potansiyel noktalara eğer zamanında
varılabilirse büyük maddi ve manevi kayıpları önleyebilmek
amacıyla uygulama birimleri ile araştırma birimlerinin ortak
çalışması sonucunda hazırlanmıştır. 26.05.2009
* Ege Ormancılık Araştırma Md
21
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Kestane Kanseri
KONUKÇULARI:
Kestane kanseri, tüylü meşe (Quercus pubescens), pırnal
meşesi (Q. İlex) ve sapsız meşede de (Q. petrea) zarar
yapar. Bu türlerde hastalığın seyri yavaştır. Ekonomik
önem taşımamakla birlikte, hastalığı taşıyıcı rol
oynarlar(Gürer, M., 1999).
Nilay ALTINER
Biyolog
GİRİŞ
Kestane (Castanea sativa Miller), meşe ve kayınlarla
birlikte kayıngiller (Fagaceae) familyasına girmektedir.
Kestane meyve ve odun üretimi ile çift üretim
kapasitesine sahip, ekonomik önemi olan bir ağaç
türüdür (Gümüşdere, 1994). Avrupa kestaneleri
(Castanea sativa Mill.), yayvan büyük taçları, iri yaprakları,
sarı renkli çekici çiçekleriyle dikkat çeken güzel
görünümlü ağaçlardır (Soylu, 1984). Anadolu, kestanenin
(Castanea sativa Mill.) gen merkezlerinden ve kültüre
alındığı en eski alanlardan birisidir(Soylu, 1984).
Türkiye 50 bin ton üretim ile dünya kestane üretiminde
Çin ve Güney Kore'den sonra 3. sırada yer almaktadır
(Anonymous, 2003). Kestane ağacının en önemli hastalığı
kestane kanseridir. Kestane kanserine neden olan etmen
(Cryphonectria parasitica), hem Avrupa (Castanea sativa)
hem de Amerikan (C. dentata) kestanelerinde kurumalara neden olmaktadır (Heiniger ve Rigling 1991; Dunn ve
Bolve 1993; Cortesi ve ark. 1998; Allemann ve ark. 1999).
Balıkesir, Edremit Madra Dağı civarında doğal yayılış alanı
bulunan Anadolu kestanesinin kanserden dolayı kurumuş
bir örneği Şekil 1'de görülmektedir.
Hastalık nedeniyle Ülkemizde kestane üretimi yıldan yıla
azalmaktadır. Kestane kanserinden dolayı 1990'lı yıllarda
90 bin ton olan üretimimiz 2002 yılında 50 bin tona
düşmüştür (Anonymous, 2003). Etmen, peritesyumlardan çıkan askosporları veya piknidyumlardan çıkan
konidileri yardımıyla gövde ve dallar üzerindeki yara ve
çatlaklardan enfeksiyonu gerçekleştirir. Hafif nemli
havalar sporların yayılması ve enfeksiyonun başlaması
için uygundur. Enfeksiyonun ileri aşamalarında kabuk
dokusu üzerinde sarımsı veya turuncu kahverenginde
yoğun şekilde piknidiyal stroma oluşur. Etmenin konidileri
çubuk şeklinde ve renksizdir. Etmenin peritesyumları ise
vejetasyon boyunca piknitlerin oluştuğu aynı stroma
içinde meydana gelir. Bir stroma içerisinde hem
piknidyum hem de peritesyum yapıları aynı dönemde
görülebilir. Peritesyal stroma genellikle kırmızımsı kahve
renklidir. Hastalık nedeniyle genellikle gövde ve dalların öz
kısmındaki kambiyum ve kabuk dokusunda ölü alanlar
veya yaralar meydana gelir. Kabuk ve kambiyumun
hastalık nedeniyle ani ölümü sonucu çöküntüler ortaya
çıkar. Kambiyum dokusundaki ölüm uzun sürede
gerçekleşirse hastalıklı bölgede şişkinlik ve kabuk
dokusunda çatlamalar görülür. Yaprakların ve sürgünlerin
22
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
öz kısmına su iletimi yapılamadığı için bu organlar,
zamanla canlılıklarını kaybeder. Etmen rüzgar ve
yağmurla taşınabildiği gibi aşı kalemi ile de taşınabilir
(Anagnostakis, 1987).
Kestane kanserine karşı değişik mücadele yöntemleri
(kültürel, kimyasal, biyolojik ve dayanıklı çeşitlerin
kullanılması) kullanılmaktadır. Kestane kanseriyle mücadelede en etkili yöntem olarak gerek Amerika Birleşik
Devletletlerinde (Fulbright, 1984; Garrod ve ark. 1985)
gerekse Avrupa'da (Mittempergher, 1978; Palenzone,
1978; Turchetti, 1978, 1982; Grente ve Berthelay-Sauret,
1978; Falcini ve ark. 1980; Bazzigher, 1981; Grente, 1981;
Bisiach ve ark. 1985) biyolojik mücadele yöntemi ile ilgili
birçok çalışma yapılmıştır (Dunn ve Bolve 1993; Piagnani
ve ark. 1997; Cortesi ve ark. 1998; Robin ve ark., 2000;
Gürer ve ark. 2001). Buna paralel olarak hastalığa karşı
çok sayıda dayanıklı çeşit elde etme çalışmaları da
yapılmaktadır (Burnham ve ark. 1986; Bazzigher ve Miller
1991; Kubisiak ve ark. 1997; Seabre ve Pais 1998). Diğer
taraftan hastalıkla ilgili sınırlı da olsa kimyasal mücadele
çalışmaları da bulunmaktadır (Antognozzi ve Proietti,
1993; Montecchio ve ark. 1996; Canciani ve ark., 1997).
Bu çalışmada Ordu'nun Fatsa ilçesindeki kestane deneme
bahçesinde kestane kanserine karşı başta kültürel ve
kimyasal mücadele olmak üzere biyolojik mücadele de
ele alınarak hastalığın etkin bir şekilde baskı altına
alınması amaçlanmıştır.
BİYOLOJİSİ ve YAYILIŞI:
Gövde ve dallar üzerindeki yaralarda ve çatlaklarda
hastalık etmeninin piknit ve peritesleri (etmenin üreme
yapıları) oluşur. Kabuk kabarıp çatlamadıkça gözle
farkedilemez ve hastalığın başlangıçta teşhisi gözden
kaçabilir. Kabuk üzerinde lekeler meydana geldikten
sonra birkaç hafta içinde, sarımsı veya turuncu
kahverenginde çok sayıda piknidiyal stroma (etmenin
üreme yapısı) çıkar veya yarılan kalın kabuğun
çatlaklarında gelişir. Stroma 3 mm'ye kadar ulaşan
uzunlukta ve genişlikte, yaklaşık 0.5 mm derinlikte ve çok
sayıda konidinin oluştuğu üretken bir yapıdır. Konidiler
çubuk şeklinde ve renksizdir. Kabuk nemlendiğinde
kahverengimsi sarı renkte sızıntılar halinde çıkar ve
yağmurla ağacın alt kısımlarına taşınır. Hastalığa
yakalanan kestanelerin kabukları üzerinde yıl boyunca
çok sayıda bulunur (Gürer, M., 1999).
Peritesyum, vejetasyon süresince piknitlerin oluştuğu
aynı stroma içinde meydana gelir. Bir stroma içinde her iki
tip üreme yapısı da aynı zamanda bulunabilir. Stromanın
görülmesi ve peritesyumun oluşması arasındaki süre,
birkaç haftadan, bir yıla kadar değişiklik gösterir.
Peritesyal stroma genellikle kırmızımsı kahverengindedir.
İlkbahar başından sonbaharın sonuna kadar yağmurla
ıslanan peritesyumlardan askosporlar dışarı fırlar. Hafif
nemli havalar, sporların yayılması ve enfeksiyonun
başlaması için uygundur. Canlı kabuk üzerindeki
yaralardan girerek çimlenen askospoor ve konidiler
enfeksiyonu başlatır. Böcekler ise ağaç üzerinde birkaç
yara yerinin meydana gelmesine neden olur. Hastalık bir
ağaçtan diğerine kolayca geçebilir. Askosporlar rüzgarla,
pikniosporlar ise yağmurla, böcekler ve kuşlar vasıtasıyla
yayılır. Hastalıkla bulaşık aşı kalemi vb. ile de hastalık
taşınır (Gürer, M., 1999).
BELİRTİLERİ:
Foto 1: Kestane kanserinden dolayı kurumuş bir Kestane ağacı
(Castanea sativa Mill.).
Kestane kanseri, genellikle gövdede, dallarda öz kısmı ve
kambiyum ile kabuğu öldüren yaralar şeklinde ortaya
çıkar. Yapraklar ve sürgünler solar ve lezyonla çevrilen öz
kısmına su iletimi yapılamadığı zaman canlılıklarını
kaybeder. Uzaktan ilk belirtiler, dallar üzerinde solan
yapraklardır. En sonunda ise ölü ve yapraksız dallar kalır.
Genç ve düzgün kabuklu dallardaki yaralar sarımsı
kahverengi veya turuncu kahverengindedir. Yelpaze
şeklinde krem rengindeki miselyum, odun ve kabuk
arasında görülebilir. İnce dal ve sürgünlerde başlayan
hastalık daha sonra daha büyük dallara ve gövdeye yayılır.
Böylece birçok yara, dalların gövdeye birleştiği yerlerde
merkezileşmiş olarak bulunur. Kabuk ve kambiyumun
hastalık nedeniyle ani ölümü sonucu düzgün yüzeyli bir
çöküntü meydana gelir. Eğer kambiyumun ölümü ani
olmazsa hastalıklı alanın altında yeni kabuk tabakalarının
oluşması, şişkinliğe ve üst yüzeyde kabuk çatlamalarına
neden olur. Hastalanan ağaçta tipik olarak çok sayıda dip
sürgünü görülür.
MÜCADELESİ:
1- Hastalığın görüldüğü dallar en az 25 cm altından ve
tamamen kurumuş olan kestane ağaçları vakit
geçirilmeden kesilip oradan uzaklaştırılmalıdır.
Böylece inokulum potansiyeli azaltılmış olur ve yeni
sürgünlerin oluşması sağlanır. Ayrıca kesilen kısımlarındaki yara yerlerine aşı macunu sürülerek kapatılmalı veya kesilen yerlere hastalık etmeninin girişini
engellemek için "3 kısım ardıç katranı + 1 kısım
göztaşı" sürülmelidir.
2- Aşı kalemleri hastalığın sorun olmadığı yerlerden
alınmalıdır. Yara oluşumunu en aza indirecek bir hasat
yöntemi seçilmelidir.
3- Hastalık etmeni fungus, kestane ağaçlarında çeşitli
nedenlerle (böcek, kuş zararı, sırıkla meyve toplama)
açılan yaralardan girer ve hastalığı başlatır. Bu
nedenle ağaçlarla yara açılmamasına mümkün
olduğunca dikkat edilmelidir. Meyve toplarken sırık
kullanılmamalıdır. Çünkü sırıkla vurulan dallarda
yaralar açılmakta ve fungus için uygun bir ortam
yaratılmaktadır.
4- Budama ve aşı için kullanılan aletler %10'luk çamaşır
suyu (sodyum hipoklorid) içinde dezenfekte edildikten sonra diğer dalların budama ve aşı işlemine
geçilmelidir.
5- Hastalığın bulunduğu ülkelerden hastalıklı fidan ve
diğer bitki materyali getirilmemeli, sağlık sertifikası
istenmelidir (Dış karantina). Yurdumuzda da hastalıkla
bulaşık materyal, hastalığın görülmediği yerlere
kesinlikle götürülmemelidir (İç karantina).
6- Fidanlarda sağlık kontrolleri için gözlemler daha sık
yapılmalı, hastalık daha erken teşhis edilerek daha
küçük bir yarayla temizlenmelidir.
7- Fidanlarda kültürel işlemler (gübreleme, sulama vb)
çok iyi yapılmalı, fidanlar daha sağlıklı ve kuvvetli
tutulmalıdır.
8- Kestane kanserine dayanıklı olduğu bilinen Asya
kökenli kestane çeşitlerinden yararlanarak ıslah
çalışmaları yapılmalıdır. Bu amaçla Avrupa kestanesi
anacından seleksiyon yoluyla üretilen hastalığa
23
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
dayanıklı batı Asya (Çin kestanesi (Castanea
mollissima), Japon kestanesi (C. crenata) kestanesi ile
çaprazlanmasından dayanıklı kestanelerin yetiştirilmesi çalışmalarına hız verilmelidir. Halen bu konuda
diğer ülkelerde önemli araştırmalar yapılmaktadır.
9- Hastalık etmeni fungusun hipovirulent ırkı (hastalandırma yeteneği olmayan) ise biyolojik mücadele
tedavi edici özellikte rol oynamaktadır. Hipovirulent
ırk ile bulaşık kestanesi ağaçlarındaki belirtiler ise,
gövde ve/veya dal üzerinde kabuğun doğal rengine
göre biraz daha koyu renkte küçük çatlaklar
şeklindedir. Ağaca herhangi bir zararı olmadan
canlılığını sürdürmesine olanak sağlar. Bu hipovirulenslik hastalıklı ağaca taşındığında, ağacın zaman
içinde iyileşmesine yardımcı olur. Bu nedenle böyle
belirtiler gösteren kestane ağaçlarının belirlenmesi ve
izlenmesinde yarar görülmektedir.
10- Hastalığın önlenmesinde bazı fungusitlerin kullanılması önerilir, ancak bu uygulama zordur ve ekonomik
değildir.
SAYI: 10-11-12
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
ceği anlaşıldığından, hipovirulent izolatların stabilitelerinin laboratuar koşullarında kesin olarak belirlenmesi gerekmektedir.
12- Biyolojik mücadeleda özellikle anti-fungal, antibakteriyel, anti-kanserojen türlere sahip olan
karayosunu (musci) türlerinin ülkemizde mevcut
olanlarından yararlanılmalı. Laboratuar koşullarında
bu türlerden elde edilecek çeşitli ekstraklarla
denemeler yapılmalı alınacak sonuçlara göre hangi
tür karayosununun kestane kanserine karşı antikanserojen olduğu tespit edilip o tür laboratuar
ortamında çoğaltılmalı ve biyolojik mücadeleye
başlanılmalıdır.
13- Kestane genotiplerinin kansere dayanım düzeyleri ile
ilgili detaylı araştırmalar yapılmalı, diğer taraftan
hastalığa en dayanıklı tür olan (Burnham ve ark. 1986;
Gürer, 2000) Çin kestanesi (Castanea mollissima) ile
Türk kestane çeşitleri arasında melezleme çalışmaları
yapılarak hem dayanıklı hem de meyve verim ve
kalitesi üstün hibritler elde edilmeye çalışılmalıdır.
Yenişarbademli Yöresi ve Ekolojisi
Emre KUZUGÜDENLİ*
Orman Yük. Müh.
Canpolat KAYA*
Orman Yük. Müh.
Yenişarbademli'nin Konumu: Göller yöresinde, Isparta,
Konya ve Antalya üçgeninde, Beyşehir Gölü'nün Batısında
Toros Dağları'nın kuzey uzantısı olan Anamas ve Dedegül
Dağları ile bütünleşir. Denizden 1.150 m. yükseklikte
bulunan Yenişarbademli, Isparta il merkezine Aksu ilçesi
üzerinden 105 km, Şarkikaraağaç ilçesi üzerinden 175 km,
Konya il Merkezine 150 km, Antalya İl Merkezine 165 km,
Ş.Karaağaç ve Beyşehir ilçelerine de 55 km uzaklıktadır
(T.C. Yenişarbademli Kaymakamlığı, 2010).
Orman varlığı: Yenişarbademli'nin ormanları, Akdeniz
Bölgesi nemli üst orman kuşağından, İç Anadolu step
bölgesine geçiş özellikleri taşıyan Kızıldağ Milli parkı
sınırları içerisinde yer almakta olup, Dedegül (Dipoyraz)
dağı yöre içerisinde bulunmaktadır. Bölgede yetişen
verilerine göre alanın ortalama yıllık sıcaklığı 11ºC, ve
yağış miktarı 800 mm'nin üzerindedir (Kantarcı, 1991;
Özkan, 2003).
İklimlerin ve vejetasyon bölgelerinin geçiş kuşağında yer
alan Yenişarbademli, bir taraftan karasal iklimin ve IranoTuranien fitocoğrafi bölgesinin etkilerini ve elemanlarını
gösterirken diğer taraftan da Akdeniz ikliminin ve
Mediterranean fitocoğrafi bölgesinin etki ve elamanlarını
gösternektedir. Bu bağlamda bölgenin florası oldukça
zengindir (Dutkuner vd., 2001). Türkiye'nin 122 önemli
bitki alanından birisi olan Yenişarbademli yöresinde
alanları belirlenen toplam 67 adet tıbbi ve aromatik bitki
taksonu tespit edilmiş olup bu taksonlar şu şunlardır:
11- Biyolojik mücadelede stveart izolat olarak bilinen
ırkların doğa koşullarında değişken yapı kazanabile-
KAYNAKÇA
Gümüşdere, İ., 1994. Ormanlarımızda önemli bir ağaç türü KESTANE. Tabiat ve İnsan 27(4):21-26.
Soylu, A., 1984. Kestane Yetiştiriciliği ve Özellikleri. Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Yay. No: 59, Yalova.
Heiniger, U. ve D. Rigling, 1991. Biological Control of Chestnut Blight in Europe. Annu. Rev. Phytopath., 12, 581-599.
Dunn, M.M. ve G.J. Bolve, 1993. Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica in Southern Ontario. Canadian Journal of Phytopathology, 15, 245-252.
Cortesi, P., D. Rigling ve U. Heiniger, 1998. Comparison of Vegetative Compatibility Types in Italian ve Swiss Subpopulations of Cryphonectria parasitica. Eur. J. For. Path. 28, 167-176.
Allemann, C., P. Hoegger, U. Heiniger ve D. Rigling, 1999. Genetic Variation of Cryphonectria hypoviruses in europe, Assesed Using Restriction Fragment Length polymorphisim
(RFLP) Markers. Moleculer Ecology, 8, 843-854.
Anonymous, 2003. FAO Kayıtları. http:/apps1.fao.org/servlet/XteSevle...n.Crops.
Anagnostakis, S., 1987. Chestnut Blight: The Classical problem of an Introduced Pathogen. Mycologia, 79(1), 23-37.
Fulbright, D.W., 1984. Effect of Eliminating dsRNA in Hypovirulent Endothia parasitica. Phytopathology 74:722-724.
Garrod, S.W., D.W. Fulbright ve A.V. Ravenscroft, 1985. Dissemination of Virulent ve Hypovirulent Forms of a Marked Strain of Endothia parasitica in Michigan. Phytopathology
75:533-538.
Mittempergher, L., 1978. The present Status of Chestnut Blight in Italy. Pp.34-37 (In Proceedings of the American chestnut Symposium. Eds. W.L. MacDonald, F.C. Cech, J. Luchock ve
C. Smith. West Virginia Univ., Morgantown, 122p.).
Palenzone, M., 1978. Programma di Studio Ed Interventi per la utilizzazione, la Rigenerazione e la Trasformazione Delle Forests Castanili piemontesi. Relazione Tecnica Sull'attivita
Svolta Torino, Italia.
Turchetti, T., 1978. Attachi di Endothia parasitica (Murr) ve su Innesiti di Castagno. L'Ital. Forest. Mont. 33: 135-141.
Turchetti, T., 1982. Hypovirulence in Chestnut Blight (Endothia parasitica (Murr) ve Some Pratical Aspects in Italy. Europ. J. For. Pathol. 12:414- 417.
Grente, J. ve S. Berthelay-Sauret, 1978. Biological Control of Chestnut Blight in France. Pp 30-34 (In proceedings of the American Chestnut Sympossium Eds, Eds. W.L. MacDonald,
F.C. Cech, J. Luchock ve C. Smith. West Virginia Univ., Morgantown, 122p.).
Grente, J., 1981. Les Variants Hypovirulents de Endothia parasitica et la Lutte Biologique Contra le Chancre du Chataignier. Ph.D Thesis, Universite de Bretagne Occidentale, Brest,
France, 195p.
Falcini, L. M. ıntropido ve M. Bisiach, 1980. Nuove Acquisizioni Sull'ipovirulanza di Endothia parasitica e Implicazioni Relative alla lotta Biologica Contro il Cancro del Castagno. Il
Montanario D'Italia 31: 111/53-111/59.
Bazzigher, G., 1981. Selection of Blight-resistant Chestnut Trees in Switzerlve. Eup. J. For. Pathol. 11:199-207.
Bisiach, M., E. Gobbi ve M. Intropido,, 1985. Esperienze di lotta Biologica Contro il Cancro Della Corteccia del Castagno. La Difesa Delle Piante 2: 187-196.
Dunn, M.M. ve G.J. Bolve, 1993. Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica in Southern Ontario. Canadian Journal of Phytopathology, 15, 245-252.
Cortesi, P., D. Rigling ve U. Heiniger, 1998. Comparison of Vegetative Compatibility Types in Italian ve Swiss Subpopulations of Cryphonectria parasitica. Eur. J. For. Path. 28, 167-176.
Piagnani, C., F. Faoro, S. Sant ve A. Vercesi, 1997. Growth ve Ultrastructural Modifications to Chestnut Calli Induced by Culture Filtrates of Virulent ve Hypovirulent Cryphonectria
parasitica Strains. Eur. J. For. Path., 27, 23-32.
Robin, C. C. Anziani ve P. Cortesi, 2000. Relationship Between Biological Control; Incidence of hypovirulence ve Diversity of Vegetative Compatibilty Types of Cryphonectria parasitica
in France. Phytopathology, 90(7), 730-737.
Gürer, M., T. Turchetti, P. Biagioni ve G. Maresi, 2001. Assesment and Characterisation of Turkish Hypovirulent Isolates of Cryphonectria parasitica (Murr.) Barr. Phytopathol.
Mediterr., 40, 265-275.
Burnham, C.R., Rutter, P.A., French, D.W., 1986. Breeding blight-resistant chestnuts. Plant Breeding Reviews 4, 347-397.
Bazzigher, G. ve G.A. Miller, 1991. Blight-Resistant Chestnut Selections of Switzerlve: A Valuable Germ Plasm Resource. Plant Disease, 75(1), 5-9.
Seabre, R.C. ve M.S. Pais, 1998. Genetic Transformation of European Chesnut. Plant Cell Reports, 17: 177-182.
Kubisiak, T.L., F.V. Hebard, C.D. Nelson, J. Zhang, R. Bernatzky, H. Huang, S.L. Anagnostakis ve R.L. Doudrick, 1997. Molecular Mapping of Resistance to Blight in an Interspecific Cross
in the Genus Castanea. Phytopathology, 87(7), 751- 759.
Antognozzi, E. ve P. Proietti, 1993. Comparison among different kinds of grafting on conversion of chestnut from coppice to orchard. Proc. International Congress on Chestnut,
October 20- 23, Spoleto, Italy. p. 243-245.
Montecchio, L., R. Causin ve S.M. Accordi, 1996. Trials on the protection of chestnut grafts against Cryphonectria parasitica. Hort. Abst. 66: 10199.
Canciani, L., E. Dallavalle, A. Zambonelli ve A.Z. D'aulerio, 1997. Chemical control trials on chestnut grafting. Hort. Abst. 67: 2701.
Gürer, M., 1999. Kestane Kanseri. Kızıllar Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Kumluca- Bartın.
Foto 1: Yenişarbademli'nin konumu
Anadolu Karaçamı (Pinus nigra Arn. subsp pallasiana
(Lamb.) Holmboe), Boylu Ardıç (Juniperus excelca Bieb.),
Toros Sediri (Cedrus libani A. Rich), Toros Göknarı (Abies.
cilicica Carr.), Kermes Meşesi (Quercus coccifera L.), Saçlı
Meşe (Q. cerris L.), Mazı Meşesi (Q. infectoria Oliv.),
Lübnan Meşesi (Q. libani L.) gibi ağaç türlerinin yanı sıra,
Juniperus oxycedrus L. subsp. oxycedrus, J.sabina L., Rosa
canina L., Pistacia terebinthus L., Cornus mas L.,
Crataegus monogyna Jacq., gibi odunsu taksonlarda yer
almaktadır (Anonim, 1999). Karaçam ormanları,
Yenişarbademli'nin hemen üzerinden (yaklaşık 1300 m)
itibaren başlamakta ve Dedegül dağında orman üst
sınırına kadar çıkmaktadır. Orman vejetasyonunun
dağılımında rol oynayan yükselti ve iklim, Beyşehir gölü ve
bu gölün doğusundaki Dedegül dağından (2993m)
etkilenmektedir. Yenişarbademli merkezinde 1150m
yükseltide bulunan meteoroloji istasyonunun son 14 yıllık
Arthemisia absinthium L., Acarus calamus L., Galanthus
elwesii Hook.f., Galanthus gracilis Celak., Falcaria vulgaris
Bernh., Pimpinella tragium Vill., Ceterach officinarum
DC., Rhus coriaria L.,
Pistacia terebinthus L., Berberis crataegina DC., Berberis
vulgaris L., Juniperus oxycedrus L., Gypsophila arrosti
Guss., Achillea nobilus L., Matricaria chamomilla
L.,Silybum marianum L., Sonchus asper L., Taraxacum
officinalis Web., Cornus mas L., Cistus creticus L., Capsella
bursapastoris (L.) Medik., Nasturtium officinale L.,
Ecballium elaterium (L.) A.Rich., Chenopodium
foliosum L., Chenopodium album L., Equisetum
ramossisimum Desf., Avena barbata Pottex Link.,
Hypericum perforatum L., Crocus chrysanthus Herb.,
Viscum album subsp. Album L., Hyacinthus
orientalis L., Scilla hyacinthoides L., Fritillaria imperialis L.,
* SDÜ Yenişarbademli Meslek Yüksek Okulu
24
25
UZMAN SAHASI - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
Lavandula stoechas L., Phlomis pungens Willd.,
Marrubium vulgare L., Teucrium polium L., Sideritis
libanotica Labill., Melissa officinalisL., Nepeta italica L.,
Origanum vulgare L., Origanum onites L., Thymus sp.,
Mentha pulegium L., Salvia sclarea L., Salvia fructicosa
Miller., Salvia officinalis L., Malva sylvestris L., Orchis sp.,
Paeonia mascula (L.) Miller subsp. mascula., Plantago
major L., Abies cilicica Carr., Rumex acetosella L., Sorbus
umbellata (Desf.) Fritsch., Rubus idaeus L., Fragaria vesca
L., Geum urbanum L., Rosa canina L., Crataegus
monogyna Jacq., Eranthis hyemalis Sallib., Anemone
blanda (L.), Sch. et. Kot., Hyoscyamus niger L., Digitalis
ferruginea L., Ammi visnaga (L.) Lam., Anethum
graveolens L., Conium maculatum L., Urtica dioica L.
(Akyol vd., 2010)
Toprak yapısı: Yenişarbademli'nin doğusunda tarım alanı
olarak kullanılan kısımda, eski ve yeni alüvyonlar bulunmaktadır. Pınargözü Mevkisi'nde bulunan şistlerden ise
derin, pek derin, az veya orta taşlı kireçsiz esmer orman
toprakları oluşmuştur (Özkan ve Kantarcı, 2008).
Anıt ağaçları: Tabiat tarihinin günümüzdeki temsilcileri
olan anıt ağaçlar, tarihin tüm devirlerinde meydana
gelmiş olayları yansıtması bakımından önemlidir. Bir
başka özellikleri ise ender ve eşsiz oluşlarıdır. Diğer
ağaçlara nazaran boy, çap, yaş ve görünümce farklılıkları
vardır. Özellikle ihtişamlı görünüşleriyle insanları etkileyip
çevreye duyulan saygıyı yaygınlaştırıp daha duyarlı
olmamızı hatırlatmaktadırlar. Anıt ağaçlar sadece bilimsel
açıdan değil; estetik ve kültürel açıdan da önemli
varlıklardır. Ayrıca eski jeolojik olayların temsilcileri
olmaları bakımından da yalnızca bulunduğu ülkenin değil
tüm dünya ülkelerinin sahip çıkması gereklidir (Özdemir
vd., 1986).
Yenişarbademli yöresinde 2 adet anıt ağaç bulunmaktadır. Bu anıt ağaçlardan ilki olan Karaçam Karagöle
doğru çıkarken 1800 m de yer almaktadır. 40 metre boya
sahip bu devin çapı 3.25 m'dir. İkinci anıt ağaç olan
Beyçam pınargözü mağarasının hemen üst tarafında
1550 m yer almaktadır. 28.5 m boya sahip olan beyçam
1.59 m çapa sahiptir (Foto 2).
Yerel Adı: Karaçam
Bilimsel Adı: Pinus nigra Arn. subsp. pallasiana (Lamb.)
Holmboe (Pinaceae)
Yerel Adı: Karaçam,
Yeri: Dedegöl Dağında Pınar üzerinden Karagöle doğru
çıkarken
Bulunduğu yükselti: 1800 m Boyu: 40 m,
Çapı: 3.25 m Çevresi: 7.65 m,
Yaşı: 762 Bitkinin sıhhi durumu: İyi
SAYI: 10-11-12
UZMAN SAHASI
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Mada Adası:
Beyşehir gölünün en büyük adasıdır. ŞarkikaraağaçYenişarbademli karayolunun kenarında, sahile 800 metre
uzaklıkta yer almaktadır. Büyüklüğü 8220 dekar olan
adanın en yüksek yeri olan Mada tepesi 1350 metredir.
Ada içerisinde pırnal meşeleri ve ardıç ağaçları bulunmakta olup ardıçların gövde formları bozuktur. “Kumluca”
adını sahilin bir bölümü kızıl kumlarla kaplı olduğu için
almıştır. Doğal güzelliklerinin yanında çok güzel bir su
pınarı mevcuttur (Karaca, 2005).
Eşek Adası:
Kilise adasının güneyinde yer almaktadır. Çalılarla ve tek
yıllık otsu bitki türleriyle örtülü olan adada Bizans ve
Selçuklu dönemlerine ait yerleşim yerleri kalıntıları
bulunmaktadır. Bu ada üzerinde bir çok martı yuvası
bulunmakta olup ayrıca köylüler tarafından 1 yıl önce
bırakılan 2 adet ev tavşanından doğan onlarca ev tavşanı
mevcuttur (Foto 4).
Foto 2: Beyçam
Yerel Adı: Beyçam
Bilimsel Adı : Pinus nigra Arn. subsp. pallasiana (Lamb.)
Holmboe (Pinaceae)
Yerel Adı: Karaçam,
Yeri: Pınargözü mesireliğinin hemen yanında ve yolun
kenarında
Bulunduğu yükselti: 1550 m Boyu : 28.5 m,
Çapı: 1.59 m Çevresi: 4.65 m,
Yaşı: 672 Bitkinin sıhhi durumu: İyi
Yenişarbademli civarındaki adalar ve Pınargözü
mağarası:
Kızkulesi Adası: Beyşehir Gölü'nde bulunan 33 adadan
biridir. Selçuklu döneminde Selçuklu Sultanları tarafından
sayfiye yeri olarak kullanılmıştır. Selçuklu döneminde inşa
edilen Kubadabad Sarayı'nın harem bölümü olarak
kullanıldığı belirtilen bu tarihi adada, yeşil doğa ve adayı
çepeçevre saran tarihi yapılar bulunmaktadır (Şekil4). Bu
ada 230 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır. Adaya
ilkbaharda çıkıldığında, çalılıkların üzerindeki kuş yuvaları
ve içindeki kuş yavrularını yakından görebilmek
mümkündür (Foto 3) (Kuzugüdenli vd., 2010).
Foto 4: Ada üzerinde martılar ve çalı dibine saklanmış bir tavşan
Kilise Ada:
Mada Adası ile sahil arasında yer almaktadır. Yaklaşık 4
dekar büyüklüğünde olan Kilise ada sahile 80 metre
mesafede yer almaktadır. Ada tamamen kale ile çevrilmiş
olup, bu kale şuan harap vaziyette olmakla beraber ada
üzerindeki kilise yarı harap vaziyette bulunmaktadır.
Kiliseyi çeviren kale duvarları bazı yıllar suların
çekilmesiyle gözlemlenebilmektedir. (Karaca, 2005).
İğdeli, Orta ve Aygır Adaları:
Beyşehir Gölü'nün batı tarafında yer alırlar. Şarkikaraağaç-Yenişarbademli karayolunun kenarından sahile
olan mesafesi 200 metredir. Yan yana 50-100 metre
aralıklarla oluşan bu 3 ada, takım adaları oluşturup, eşsiz
boğazlara sahiptir. İğdeli ada 3020 dekar, Orta ada 2500
dekar, Aygır adası ise 2000 dekar büyüklüğündedir.
Orman ağaçları ile örtülü adalarda doğal olarak yetişmiş
badem, dut, iğde ağaçlarının yanında, üzüm asmalarına
da rastlanır. Ayrıca Bizans ve Selçuklular dönemine ait
kalıntılar mevcuttur. Aygır adasında Osmanlı döneminde
Yenişar tımarlı sipahilerine ait atların bu adada üretildiği
rivayet edilmiş olup o yüzden bu ismin verildiği
varsayılmaktadır. Orta adanın sahil kesimi ince kumlarla
kaplı olup bir plaj havası oluşturmaktadır (Karaca, 2005).
Mındıras (Eğrinas) Adası:
Kubad-abad sarayının kuzey istikametinde olup, gölün
suyuna bağlı olarak bazen ada, bazen de yarım ada
halindedir. Büyüklüğü 3000 dekar en yüksek yeri 1240
metredir. Kıyıya olan mesafesi ortalama 20 metredir ve
mevsimsel olarak değişmektedir. Adada asma, dut ve
badem ağaçları mevcut olup tarihte bu ağaçların
meyvelerinin bolluğuna atıfta bulunulmaktadır. Adada iki
surlu bir kale, bir mağara, bir mabet harabesi ve tek
taştan yapılmış bir üzüm sıkacağı mevcuttur. Adanın doğu
tarafında bugün sular altında kalmış olan bir yerleşim yeri
mevcuttur. Ancak suların çekildiği günlerde bu yerleşim
yerleri görülebilmektedir (Karaca, 2005).
Pınargözü mağarası ve diğer mağaralar:
Pınargözü mağarası dünyanın en büyük yeraltı gölü
mağaralarındandır (Korkmaz, 2001). Mağara, Yenişarbademli ilçesine 8 km mesafede yer alır. Aynı zamanda bir
su kaynağı olan mağara olan pınargözü, etrafında tespit
edilen 213 çeşit bitki türüyle de dikkat çekicidir.
Mağaraya, girişte bulunan sifondan dalarak girilir. Mağara
içerisine girip kaybolanlar olduğu için kapısı şuan demir
parmaklıklarla kapatılmıştır. Sifonun önünde hızı 150-160
km'ye ulaşan hava akımı oluşur ve su ısısı Ağustos ayında
bile 5.8º C'dir. Bölgede bulunan dünyanın en büyük yeraltı
ırmağı, Beyşehir Gölü ile Manavgat Çağlayanı arasında
akar.
Pınargözü Mağarası'nın dışında Yenişarbademli'de,
Yedigözlü mağara, Mındıras mağarası gibi birçok
mağaralar mevcut olup bunlar akdeniz sahilleri ile ilişki
içindedirler. Ayrıca Karataş ini, Alataş ini, Çataltepe ini,
İnönü gibi inler mevcuttur.
KAYNAKÇA
Akyol, A., Kaya, C., Yıldırım, A.N., Ulusan, M.D., 2010. Yenişarbademli'nin Tıbbi ve Aromatik Bitkileri. Isparta İli Değerleri ve Değer Yaratma Potansiyeli Sempozyumu. 26 Nisan3 Mayıs 2010, ISBN:978-9944-452-40-3, 1190-1202, Isparta.
Anonim., 1999. Kızıldağ Milli Parkı Master Planı Analitik Etüdü, T.C. Orman Bakanlığı Milli Parklar ve Av Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü, Ankara.
Dutkuner, İ., Büyükgebiz, T., Yeğen, E., 2001. Eğirdir (Isparta) Yöresinin Tıbbi ve Aromatik Bitkileri, 1. Ulusal Eğirdir Sempozyumu, Eğirdir, Isparta.
Kantarcı, M, D., 1991. Akdeniz Bölgesi'nin Yetişme Ortamı Bölgesel Sınıflandırılması. T.C. Tarım ve Orman Köyişleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, Sıra No: 668, Seri No: 64, OGM
Basımevi, Ankara.
Karaca, V., 2005. Belgelerle Yenişar. Kardelen Sanat Yayınları, Isparta
Kuzugüdenli, E., Ulusan, M.D., Göktaş, H., 2010. Yenişarbademli'nin Ekoturizm Potansiyeli. Isparta İli Değerleri ve Değer Yaratma Potansiyeli Sempozyumu. 26 Nisan-3 Mayıs 2010,
ISBN:978-9944-452-40-3, 1181-1189, Isparta.
Özdemir, Ü., Göncüoğlu. C, Tütüncü, C. Tanca, N., Tümer, A., 1986. Doğal Anıtlar, E.IL Journal of Science Fac, Ser. B, Vol. 8, p. 221-230.
Özkan, K., 2003. Beyşehir Gölü Havzası'nın Yetişme Ortamı Özellikleri ve Sınıflandırılması. İÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi (Basılmamış),İstanbul, 189.
Özkan, K., Kantarcı, M.D., 2008. Beyşehir Gölü Havzası'nın Orman Yetişme Ortamı Alt Bölgeleri ve Yöreleri Grupları. SDÜ. Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 2, ISSN: 1302-7085,
s123-135
Foto 3: Kız kulesi adası üzerinde yeni doğmuş meke kuşu yavruları
26
T.C. Yenişarbademli Kaymakamlığı, www.yenisarbademli.gov.tr, 01.04.2010.
27
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Ekim-Kasım-Aralık 2010
ÜYELERİMİZDEN
Üyelerimizden
İstanbul'daki Hafriyat Rant'ından Dolayı
Orman Kanununun Değiştirilmesi Sürecinde
Yaşanan Olaylar ve Bu Değişikliğin Doğuracağı
Vahim Sonuçlar
Faruk ÇEBİ
Orman Mühendisi
A- GİRİŞ:
İstanbul ilinde inşaat sektörünün geliştiği son yıllarda hafriyat
toprağına döküm yeri bulunması önemli bir sorun oluşturmuş, bu
sorun da yıllık “100 milyon dolar” büyüklüğünde büyük bir rant'a
neden olmuştur. Hafriyat toprağı döküm rant'ının üzerindeki
emek ve sermaye gibi ekonomik faktörlerin etkisinin yok denecek
kadar az olması, bu rant'ın cazibesini İstanbul'da maksimum
seviyeye çıkarmıştır. İstanbul'da hafriyat toprağının döküm
yapıldığı yerlerin çoğunluğunu ya ormanlardaki eski maden
ocakları ya da orman dışındaki kamu arazileri oluşturmuştur. Bu
nedenle, İstanbul'daki hafriyat toprağı döküm rantının kaynağı
aynı zamanda da kamu geliri niteliğindedir. Orman dışındaki
kamu arazilerine yapılan ve toplam toprak dökümünün %
80-85'ini oluşturan hafriyat toprağı döküm gelirlerinin
tamamına yakını sübjektif metotlarla rantiyeye aktarılırken,
ormandaki eski maden ocaklarına yapılan ve toplam dökümün
%15-20'sini oluşturan toprak döküm gelirlerinin tamamı ise
2007 yılının son çeyreğine kadar ihale yöntemiyle kamuya
aktarılmıştır. 2007 yılının son çeyreğine kadar İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, orman dışındaki kamu arazilerine
yapılan ve rantiyeye kaynak oluşturan hafriyat toprağı döküm
olaylarında yasa dışı birçok eylemi suç işleme pahasına
görmezlikten gelirken, ormanlardaki kamuya gelir getiren maden
ocaklarının rehabilitasyon ihalelerini de engellemek adına fiili
yetki gaspı yaratmaya büyük bir gayret sarf etmiştir. 2007 yılının
son çeyreğinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına
ne yazıktır ki Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman
Bakanlığı da büyük destek vermiştir.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, görevden alındığım 2007
yılının son çeyreğine kadar eski maden ocaklarının
rehabilitasyonu amacı ile toprak döküm ihalelerinden kamuya
milyonlarca dolar gelir sağlamanın amansız mücadelesini
verirken, diğer kurum ve kuruluşlar da değişik projeler adı altında
(mezarlık projesi, mera ıslah projesi, çevre düzenlemesi ve bahçe
tanzimi projesi, yol bakım ve onarım projeleri vb. gibi) kamuya ait
arazilere yapılan toprak dökümlerinden sadece şahıslara rant
sağlamanın peşine düşmüşlerdir. İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü, 2007 yılının son çeyreğine kadar İstanbul'daki toprak
döküm olaylarından sadece kamuya kaynak yaratan ve kişilere
rant sağlamayan tek kamu kuruluşu olmuştur. Ormanlık alan
dışındaki kamu arazilerinde ranta dayalı organizeli toprak
dökümlerine yetkili ve sorumlu bir çok kurum tarafından
müsamaha gösterilip, adeta teşvik edilirken, ormanlık
28
alanlarda ise ranta dayalı toprak dökümlerine İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğü tarafından katiyen müsamaha gösterilmemiştir. Bundan dolayı, İstanbul'un orman alanları dışındaki kamu
arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle
büyük bir çevre katliamı yaşanırken, ormanlarda organizeli ve
ranta dayalı bir m3 dahi toprak dökümüne asla rastlanılmamıştır.
Bu durum, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm
rantçılarının hedefi olmasına neden olmuştur. Ayrıca,
İstanbul'daki siyasi ve bürokratik iradenin birçoğu bu ihalelerin
yapılmasına hiçbir zaman destek olmamış, engellenmesi adına da
denemedikleri yasa dışı yol ve yöntem bırakmamışlarıdır.
Ormanlardaki eski maden ocakları dışındaki diğer kamu
arazilerine yapılan toprak döküm esaslarının ihale şartlarına tabii
tutulmaması ve olabildiğince sübjektif kriterlerden oluşması, bu
dökümlerin rantından beslenenlerin iştahını ve cesaretini
fazlasıyla kabartmıştır. Orman dışındaki kamu arazilerine yapılan
ranta dayalı organizeli toprak dökümlerine rekabet oluşturarak
tekelleşmeyi ve aşırı fiyat artışını engelleyen maden ocaklarının
rehabilitasyon ihalelerinin durdurulması ve tıp ki orman dışındaki
toprak dökümlerinde olduğu gibi ihalesiz bir sistemle bu
dökümlerin de kendilerine verilmesi, toprak döküm rantçılarının
vazgeçilmez ana hedefi olmuştur. Ayrıca, orman dışındaki döküm
yapılacak kamu arazilerinin yeterli olmaması ve İstanbul
ormanlarında madencilikle tahrip edilmiş takriben “1.5-2.0”
milyar metreküp hacme ve 4-5 milyar dolar potansiyele sahip
çukurlaşmış maden ocakları da bu hedefe ulaşmadaki azimleri
kamçılamıştır. Toprak döküm rantçıları, hedeflerine ulaşmak
amacı ile “süslü ve yaldızlı projelerle” yetkili makamlara
müracaat ederek akla ve hayale gelmeyen gerekçelerle ihalesiz
döküm yeri almaya büyük bir gayret göstermişlerdir. Bu amaçla,
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan
rehabilitasyon ihalelerinin ivedilikle durdurulması ve belediye
başkanlıklarına devredilmesi gerekliliği yönünde etkili bir
kamuoyu oluşturmaya çalışmışlardır. Amaçlarına ulaşmak için de
çalmadıkları kapı, gitmedikleri makam bırakmamışlardır. İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünün hem rehabilitasyon ihaleleri hem
de çalışanları hakkında izan ve insaftan nasibini almayan yalan ve
iftiralardan da geri kalmamışlardır.
Rantiyecilerin İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından
yapılan toprak döküm ihaleleri aleyhinde yürütmüş oldukları
karalama ve iftira kampanyaları karşısında 2007 yılının son
çeyreğine kadar daima dik durularak mücadele edilmiştir.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün her toprak döküm ihalesi
için büyük bir hukuk mücadelesi verilmiştir. Bu mücadelelerde
tabiri caizse kılı kırk yarılarak kamu hakkının korunmasına azami
gayret gösterilmiş, ihaleleri engelleme gayretlerinin tamamı
büyük bir başarıyla etkisizleştirilmiştir. İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün bu mücadelesine 2007 yılı son çeyreğine kadar
gerek Orman Genel Müdürlüğünce gerekse Çevre Ve Orman
Bakanlığınca her türlü destek kurumsal olarak verilmiştir. 2007
yılının son çeyreğinden sonra hiçbir hukuki gerekçe
gösterilmeden bu mücadeleden aniden vazgeçilmiş, rantçıların
talepleri doğrultusunda yetki gaspıyla rehabilitasyon ihaleleri
de tamamen durdurulmuştur. Bu durum, ormanlık alan
dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli toprak
dökümlerini artırarak İstanbul coğrafyasının bozulmasına,
ormanlık alanlarında madencilikle yaratılmış olan çevre
bozukluklarının devamına ve kamunun milyonlarca dolar zarar
etmesine neden olmuştur. Nitekim, toprak döküm ihalelerinin
yapıldığı yıllarda ciddi kar eden İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü,
ihalelerin durdurulmasından sonra tekrar eski durumuna
gerileyerek zarar etmeye başlamıştır.
İstanbul'da büyük bir çevre katliamı ve milyonlarca dolar da kamu
zararı oluşturma pahasına toprak döküm rantiyecilerinin yasa dışı
gayretleri 2010 yılına kadar artarak devam etmiştir. Rantiyecilerin
gayretleri, 2007 yılının son çeyreğinden sonra Orman Genel
Müdürlüğü tarafından engellenmeye çalışılmamış, bilakis yasa
dışı uygulamalarla da desteklenmiştir. 21. yüzyıl ormancılığının
mutlak gereği olan “hafriyat toprağı ile maden ocaklarının
rehabilitasyon” ihalelerinin zorunluluğu konusunda gerek siyasi
otoritenin gerekse kamuoyu desteğinin alınmasında başarısız
olan Orman Genel Müdürü, ihalelerin durdurulmasından yaklaşık
3 yıl sonra, haziran 2010 tarihinde orman yasasını Anayasaya
aykırı olarak değiştirmiştir. Hafriyat toprağı döküm rantçılarının
yıllardan beri sürdürmüş oldukları büyük bir baskı ve şantaj
neticesinde yasal değişikliğe gidilmiştir. Bu yasal değişikliği ile tıp
ki orman dışındaki toprak dökümlerinde olduğu gibi ormanlık
alanlardaki eski maden ocaklarının rehabilitasyonundaki toprak
dökümlerinden de sübjektif kriterlerle rant ve rantiyeye hizmet
edilmek istenmiştir. Nitekim, yasal değişikliğe ait eylül 2010
tarihinde yürürlüğe giren uygulama yönetmenliğinin 22(9).
Maddesi de bu gerçeği tartışmasız bir şekilde çok net teyit
etmiştir. Yasal değişikliklerle ormanlardaki eski maden ocaklarının
hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu çalışmalarında (toprak döküm
işi) yetki ve inisiyatif yasal ve anayasal sorumluluğu olan Orman
Genel Müdürlüğünden alınarak hiçbir yasal sorumluluğu
olmayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na devredilmiştir. Büyükşehir Belediye Başkanlığı da istediği kişi ya da
kuruma ihalesiz bir şekilde ormanlardaki maden ocaklarına
yapılacak hafriyat toprağı döküm işini rahatlıkla verebilecektir.
Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş kamu yönetim tarihinde ilk
kez ihaleye tabii tutulmaksızın bir kamu kaynağının özel sektör
tarafından kullanılmasına yasal zemin hazırlanmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında “hafriyat toprağının
döküm işlerini” kontrol ve koordine eden daire başkanlığı ile bu
başkanlığa bağlı ilgili müdürlüğe yasanın değiştirildiği tarihlerde
yeni atamalar yapılmıştır. Atama tarihi ile atananların kişisel
ve görev bağlamındaki özellikleri dikkatlerden kaçmamıştır.
Ayrıca, çevre ve ormancılık adına çok daha önem arz eden ve
tercih hakkı bulunan birçok iş ve işlemlere ait izin yetkisi hükümet
politikasının da bir gereği olarak bakanlık adına taşra
teşkilatlarına devredilirken, tercih hakkı olmayıp yasal bir
zorunluluğun gereği olan maden ocaklarının hafriyat toprağı ile
rehabilitasyonundaki yetki tamamen bakanlıkta bırakılmıştır.
Gerek yapılan atamalardan, gerekse yetkinin bakanlıkta
bırakılmasından anlaşıldığı gibi yasal ve Anayasal yetkiye sahip
olan Orman Genel Müdürlüğünün ormanlardaki eski maden
ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyon işlerindeki karar
verme inisiyatifinin tamamen elinden alınmasına özel bir gayret
gösterilmiştir. Ne yazıktır ki bu gayret, Orman Genel Müdürünün
şahsi desteği ile yaşam bulmuştur.
Orman Genel Müdürlüğü üzerinde yasa dışı baskı uygulayarak
amaçlarına ulaşan toprak döküm rantçıları, TOKİ Başkanlığı
üzerinde ise asla etkili olamamışlardır. Orman Genel Müdürlüğü
rantçıların baskılara boyun eğerek orman kanununu değiştirirken,
TOKİ Başkanlığı ise aynı tarihlerde ilk kez hafriyat toprağı döküm
ihalesinden 170 milyon lira gelir elde etmiştir. Ülkenin
ormanlarını korumayı üstlenmiş 170 yıllık bir teşkilat, ne yazıktır
ki TOKİ Başkanlığı kadar basiretli davranamayarak
İstanbul'daki toprak döküm rantına teslim olmuştur. Siyasi
otoriteyi karalayarak basiretsizliği ve beceriksizliği örtbas etme
çabaları da siyasi otoritenin tam merkezindeki TOKİ Başkanlığı'nın
ihalesi karşısında tamamen iflas etmiştir. Bu yasal değişikliğin
nedenini siyasi iradeye bağlayıp yan yatan ve kurumunun
milyonlarca dolar zarar etmesine göz yumanlar, TOKİ
Başkanlığının bu ihalesinden ibret bile alamamışlardır.
İstanbul'da uzun bir süreden beri kamu yararı ile rantiye arasında
yaşanan mücadeleden kaybeden taraf, ne yazık ki kamu yararı
olmuştur. Fakat ne acıdır ki kamu yararının rantiye karşısında
yenilmesine de kamu gücü neden olmuştur. Kamu yararına taraf
olması gereken bazı kamu güçleri bu mücadelede maalesef
rantiyeye taraf olmayı tercih etmişlerdir. Ayrıca, kamu kaynağı
niteliği taşıyan toprak döküm gelirlerinin kamuya mal
edilmesi amacıyla toprak döküm rantçılarına karşı mücadele
edenler ne yazıktır ki cezalandırılmış, rantçılarla birlikte hareket
edenler de açıktan ödüllendirilmişlerdir. Sanki tarih tekerrür
etmiş, “devlete yapılan hizmet asla cezasız kalmaz” özdeyişi bu
süreçte de yaşam bulmuştur.
B- RANTA DAYALI VE ORGANİZELİ TOPRAK DÖKÜM
SEKTÖRÜ:
Hafriyat toprağının döküm rantından dolayı uydurma projelerle
yıllardan beri İstanbul'un ormanlık alan dışındaki bir çok kamu
arazisine gelişi güzel hafriyat toprağı dökümleri yapılmıştır.
İstanbul'daki ranta dayalı organizeli hafriyat toprağı döküm
sektörü, özellikle son yıllarda yetki gaspıyla birçok kamu
kurumunu etkisizleştirecek kadar güçlenmiştir. Bu sektörün tek
amacı, belli kişi ya da kurumlara rant sağlamaktır. Bu amaca
ulaşmak adına her türlü etik ve hukuk dışı yol ve yöntemlerden
de geri kalınmamıştır. Sadece hafriyat toprağının döküm
rantından faydalanmak amacıyla birçok kişi ya da kurum
tarafından değişik isimler altında çok sayıda yapay projeler
üretilmiştir. Bu projelere dayanılarak İstanbul'un değişik
yerlerindeki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli
toprak dökümleriyle vadiler ovaya, ovalar da tepeye
dönüştürülerek kentin coğrafyası tamamen bozulmuştur. İnşaat
faaliyetlerinin yoğun olduğu yerlere yakın su havzalarına yapılan
ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle havzanın doğal yapısı
bozulmuş, su akışının önü kesilerek çok sayıda suni göletler
oluşmuştur. Bu gün İstanbul'un birçok havzasında ranta dayalı
29
U
A ES N
I -- OORRMMAANN MMÜÜHHEENNDDİ İSSLLİ İĞĞİ İ YYı ıl l: : 4477
ÜZ
YM
E LAENR İ SMAİ H
ZD
toprak dökümlerinin oluşturmuş olduğu gelişi güzel suni gölet ve
tepecikler, tıp ki patlamaya hazır bir bomba gibi yaşamı ciddi
ölçüde tehdit etmektedirler. Ayrıca, su havzalarındaki doğal
yapının bozulması sel ve heyelan riskini da ciddi ölçüde artırmıştır.
Bu gün, her yağmurdan sonra İstanbul Boğazının kızıl renge
boyanmış olması ranta dayalı toprak dökümlerinin açık bir resmi,
gelecekte de aşırı yağmurlardan dolayı İstanbul'daki yaşamı
boğacak sel ve heyelanların da adeta uyarıcısı olmuştur. İstanbul
ilinde yaşanacak bir sel ve heyelanda sözü edilen ranta dayalı
organizeli toprak dökümlerinin yıkıcı ve öldürücü etkisi kaçınılmaz
olacaktır.
Ranta dayalı organizeli toprak dökümleri ile sadece İstanbul'un
coğrafyası bozulmamış, kamuya ait önemli bir ekonomik
kaynağın da kişilere peşkeş çekilmesine zemin hazırlanmıştır.
Toprak döküm fiyatlarının düşmemesi için ranta dayalı organizeli
toprak dökümlerinde tekelleşmeye büyük önem verilmiştir.
Özellikle yasal olup kamuya gelir getiren toprak dökümlerine
yasa dışı yöntemlerle sürekli engel olunmuştur. Tekelleşmeden
dolayı oluşan yüksek fiyatlar İstanbul ilinde inşaat
maliyetlerinin artmasına neden olmuştur. Bu gün toprak döküm
fiyatlarının inşaat maliyetlerine yansıması en az % 10'dur.
İstanbul'da hafriyat toprağı döküm rant'ının ortadan kaldırılması
halinde inşaat maliyetleri asgari %10 oranında azalacaktır. Ancak,
getirisi çok yüksek olan bu rantın ortadan kaldırılması pek de
kolay değildir. Nitekim, rant paylaşım sistemi üzerine kurulmuş
olan bu nevi toprak dökümlerinden genellikle bütün taraflar
memnundur ve zora düşülmedikçe hiç kimseden kayda değer bir
şikayet duyulmamıştır. Neredeyse bütün güçler, bu sistemin
devamında olağanüstü çapa sarf etmişler, güçlerini birleştirerek
de sistemin dışında olan ve kamuya gelir sağlayan orman
alanlarındaki maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin
durdurulması ve ihalesiz bir sistemle ranta hizmet edilmesi
yönünde adeta seferber olmuşlardır.
İstanbul'un her noktasındaki orman dışı kamu arazilerinde ranta
dayalı organizeli toprak dökümlerine sık sık rastlamak
mümkündür. Nitekim, nisan-2006 yılında Tuzla Orhanlıdaki kamu
oyu gündemini aylarca meşgul eden zehirli variller olayı aslında
ranta dayalı organizeli döküme çok bariz bir örnek olmuştur.
Zehirli varillerin bulunduğu hazineye ait araziye uzun süreden
beri yapılan ranta dayalı organizeli toprak dökümleriyle vadi
şeklindeki arazi yapısı tepeye dönüştürülmüştür. İstanbul'da
buna benzer örnekler, Yenidoğan, Akfırat, Orhanlı ve Kıraç
Beldeleri, Alibeyköyü-Sultançifliği yolu Cebeci mevkii yol kenarları,
2B ve diğer orman dışı kamu arazilerinde yaşanmıştır.
C- ORMANLARDAKİ ESKİ MADEN OCAKLARININ
REHABİLİTASYON İHALELERİ:
İstanbul'da ki devlet ormanlarında 50-60 yıl öncesinden bu
güne kadar madencilik çalışmaları ile bozulan yaklaşık 100 bin
dönüm büyüklüğünde ve ortalama olarak da “1.5-2.0” milyar
metreküp hacminde çukurlaşmış saha bulunmaktadır. Bu
sahaların İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce rehabilitasyona
tabii tutularak tekrar ormanlaştırılması Anayasamızın 169.
maddesi ile 6831 sayılı Orman Yasasının 16. maddesi gereği
Anayasal ve yasal bir zorunluluktur. Bu zorunluluğun yerine
getirilmesinde yetki ve sorumluluk tamamen mülkün sahibi olan
Orman Genel Müdürlüğüne aittir. Bu yetki ve sorumluluğun
hiçbir şekilde ve değişik ad altında başka kurumlara
30
SSAAYYI I: : 41-05--161 -N1 i2s a En k- iMma-yKı as -s H
ı ma -z Ai rr aa nl ı k2 021001 0
devredilemez ve başka kurumlarca da engellenemez olduğu;
yargı kararları, Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman
Bakanlığının Hukuk Müşavirliklerinin resmi görüşleriyle kesinlik
kazanmıştır. Madencilik çalışmaları ile bozulan ormanlık sahalar
genellikle hafriyat toprağı ile rehabilite edilmektedir. İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünde, bu sahaların rehabilitasyonu amacı
ile “Toprak Döküm İhalelerine” 1996 yılında başlanmış, 2007
yılının son çeyreğine (görevden alındığım tarih) kadar
sürdürülmüş, görevde olduğum “2003 - 2007” yılları arasında da
zirveye çıkarılmıştır. Bu çalışmalarla tabiri caizse bir taşla üç kuş
vurulmuş; hem bozulan ormanlık sahaların rehabilitas-yonunu
gerçekleştirilmiş, hem de İstanbul'un en önemli sorunlarından
olan hafriyat toprağının neden olduğu çevre kirliliği ve
coğrafyanın bozulma sorunlarına çözüm getirilmiş, diğer yandan
da kamuya önemli ölçüde gelir sağlanmıştır. Bu çalışmalardan
dolayı, İstanbul'daki ormanlık alan oranı %45'den % 45.5'e çıkmış,
genelde zarar eden Bölge Müdürlüğü 2003 yılından sonra kara
geçerek 2005 yılında da bölge müdürlükleri arasında karlılıkta 1.
olmuştur. Bu durum, İstanbul ormancılığının tarihinde kırılması
zor bir rekorun yaşanmasına neden olmuştur.
2003 yılı başlarında, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün
kurumsal gayretleri neticesinde “İstanbul'u 2010 yılı kültür
başkentine hazırlayan vizyon projelerden” sayılan bu
çalışmaların tamamlanabilmesi halinde; İstanbul'daki ormanlık
alanlar takriben 100 bin dönüm kadar artmış olacaktır. İhalelerin
tamamından 4-5 milyar dolarlık bir katma değer yaratılacak,
rehabilite edilecek sahalara dikilecek 5 milyon adet fıstık çamının
fıstığından da ekonomiye sürekli ve yıllık olarak ortalama 400500 milyon dolarlık katkı sağlanacaktır.
İstanbul ilindeki eski maden ocaklarının hafriyat toprağı ile
rehabilitasyon çalışmaları uluslararası bilim çevrelerine de
taşınmıştır. Bu amaçla, bakanlığımızın görevlendirmesi ile
Japonya'nın Okayama Üniversitesinde bu çalışmaların
tanıtımına yönelik 2006 yılı mart ayında konferans verilmiştir.
Konferanstan sonra ilgili üniversiteden bilim adamaları İstanbul'a
gelerek çalışmaları yerinde incelemişler, duydukları memnuniyeti
de büyük bir gıptayla bilimsel toplantılarda sık sık dile
getirmişlerdir. Uluslararası bilim çevrelerinde büyük takdir
toplayan bu çalışmalar ne yazıktır ki 2007 yılı son çeyreğinden
sonra hafriyat toprağı döküm rantına kurban edilmiştir
ÜYELERİMİZDEN
arazilerine İstanbul'un coğrafyasını bozacak şekilde ranta dayalı
organizeli dökümlere suç işlemeyi göze alarak hiçbir müdahale
edilmezken, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden serbest
piyasa koşullarında ihale yoluyla toprak döküm hakkını
kazanan şirketlerin döküm faaliyetleri tamamen yasa dışı
baskılarla sürekli engellenmeye çalışılmıştır. İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığının yasa dışı engelleme gayretleri, 2007 yılının
son çeyreğine kadar bakanlığımızın sadece belediye kökenli üst
düzey yöneticilerince desteklenirken, bu tarihten sonra
bakanlığın ve genel müdürlüğün üst düzey yöneticilerinin
neredeyse tamamınca desteklenmiştir. İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü, bunca engellenme gayretlerine rağmen bu ihalelerin
devamındaki kararlılığından 2007 yılının son çeyreğine kadar asla
taviz vermemiş, toprak döküm ihalelerinin gerçekleştirilmesine
azami gayret göstermiştir.
Toprak döküm ihalelerini engelleme gayretleri ile bu gayretler
karşısında verilen mücadele hem bölge müdürleri toplantısında
bakanlığın üst düzey yöneticilerine hem de il koordinasyon
toplantılarında İstanbul'un yerel yöneticilerine sürekli ve en ince
ayrıntılarıyla yaklaşık beş yıl süreyle bıkmadan ve usanmadan
devamlı anlatılmıştır. Bir an önce sorunların çözümüne ve
kurumlar arasında yaşanan kargaşanın son bulunmasına ısrarla
destek istenmiştir. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ile yaşanan kurumsal mücadelenin sürdürülmesi
halinde gelecekte devlet memuru olunmasından dolayı
bedelinin haksız bir şekilde bu mücadeleyi verenlere
ödettirilebileceği endişesi de sık sık vurgulanarak dile
getirilmiştir. Ancak bu yöndeki ısrarlı talepler hiçbir zaman ciddi
karşılık bulamamış, dile getirilen endişeler de asla dikkate
alınmamıştır. Sorunların tespiti amacıyla Ankara'da yapılan birçok
toplantıya da taşrada her türlü mücadeleyi veren ve sorunları
birebir yaşayan hiç kimse katılamamıştır.
C-2: TOPRAK DÖKÜM İHALELERİ VE BU İHALELERİN KAMU
KARLILIĞINA ETKİSİ:
2005 yılında; “15.5 milyon TL”, 2006 yılında; “12.2 milyon TL”,
2007 yılında; “12.7 milyon TL”ye ulaşmıştır. Toprak döküm
ihalelerinin durdurulduğu 2008 yılında Bölge Müdürlüğü karlılığı
bir önceki yıla göre tam % 81 azalarak “2.4 milyon TL”ye
düşmüştür. İhalelerin etkisiyle 7 yıl aralıksız yüksek kar eden
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, bu ihalelerin durdurulmasından dolayı 2009 yılında “ciddi zarara” uğratılmıştır. Bu
durum, toprak döküm ihalelerinin İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün gelirleri üzerindeki olumlu etkisini açıkça ortaya
koymuştur. Yasalarımıza göre, toprak dökümünden elde edilen
gelirler de tıp ki diğer gelirler gibi tamamen kamu geliri
niteliğindedir.
C-3: TOPRAK DÖKÜM İHALELERİNİN ENGELLENME
GAYRETLERİ:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Çevre ve Orman
Bakanlığınca 18 mart 2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe giren “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı
Atıklarının Kontrolü Yönetmenliği”ni dayanak göstererek ihaleyi
kazanan şirketlere değişik sebeplerle zorluklar çıkararak yasal
hiçbir geçerliliği olmayan keyfi gerekçelerle çalışmaların devamını
siyasi ve kurumsal gücünü de kullanarak engellemeye özel bir
gayret göstermiştir. Bu engellemelerin ciddi bir boyut kazanması
ve iyi niyetle bağdaşmadığının anlaşılması üzerine İstanbul
Orman Bölge Müdürlünce oluşturulan komisyonca rehabilitasyon
ihalelerinin bu yönetmenlikle ilişkisinin olmadığına ilişkin tanzim
edilen “12.11.2004 tarihli rapor” Orman Genel Müdürlüğüne
sunularak konu ile ilgili Genel Müdürlüğün görüşü istenmiştir.
Orman Genel Müdürlüğünün 03.02.2005 tarih ve 289 sayılı
görüş yazılarında; “maden ocaklarının rehabilitasyonu ile ilgili
yönetmenlik arasında bir ilişki bulunmadığı emredilmiştir”. Bu
emre rağmen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının
ihaleleri engelleme gayretlerine yasal hiçbir dayanak olmaksızın
devam edilmiştir.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün toprak döküm ihaleleri,
büyük bir mücadele ve özverili gayretler neticesinde
sonuçlandırabilmiştir. Normal bir kamu bürokrasisi ile bu
ihalelerin hiçbirisinin sonuçlandırılabilmesi asla mümkün değildir.
Aşağıdaki ihalelerde yaşananlar örnek olarak özetlenmiştir.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 2003 yılı başlarından 2007
yılı son çeyreğine kadar rehabilitasyon ihalelerinin devamı için
hem “sokak mafyası” hem de “bürokratik mafya” ile amansız
mücadele etmiştir. Bu ihalelerin yasa dışı engellenme gayretleri
her defasında büyük bir kararlılıkla önlenmeye çalışılmıştır. Bu
mücadele ve kararlılığa 2007 yılının son çeyreğine kadar
duraksamadan devam edilmiş, bütün engellemelere ve zorluklara
rağmen ihaleler başarı ile sonuçlandırılmıştır. İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünün bu mücadelesine 2007 yılının son
çeyreğine kadar gerek Bakanlık gerekse Genel Müdür-lükçe
kurumsal destek yeterince verilmiştir.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 1996 yılından beri maden
ocaklarının rehabilitasyonundan kamuya ciddi ölçüde kaynak
sağlamıştır. 1996-2002 döneminde toplam 17 adet ve 14,5
milyon m3 hacim kapasiteli saha ihale edilerek yaklaşık 2.1 milyon
dolar gelir elde edilmiştir. Bu dönemde 600.000 m2 çukurlaşmış
maden sahası rehabilitasyona tabii tutularak ağaçlandırılmıştır.
Görevde bulunduğum 2003-2007 döneminde ise toplam 28 adet
ve 57.7 milyon m3 hacim kapasiteli saha ihale edilerek toplam 31
milyon dolar gelir elde edilmiştir. Aynı dönemde toplam
3.500.000 m2 çukurlaşmış maden sahası rehabilitasyona konu
edilmiştir. Görevde bulunduğum son 5 yıllık dönemde (20032007) yapılan rehabilitasyon çalışmaları; önceki 7 dönemde
(1996-2002) yapılan çalışmaların adette 2, hacimde 4, alanda
6 ve gelirlerde de tam 15 katına ulaşmıştır. İhalelerde daima
kamu yararı ön planda tutulmuş, tabiri caizse bütün işlemler “0”
hatayla gerçekleştirilmiştir. Kamu İhale Kurumuna şikayet edilen
hiçbir ihale yaşanmamıştır. Bazı ihaleler 5-6 kez tekrarlanmış,
sadece fiyat farkı ve teminat iradından dolayı milyonlarca lira gelir
elde edilmiştir.
1- İstanbul Orman İşletme Müdürlüğü 8,9,10 no.lu bölmeleri,
Kemerburgaz-Ağaçlı Köyü mevkiindeki 1.817.2433.73 m3
hacmindeki eski maden ocağının 21.10.2005 tarihli ihalesine
yeterliliği kabul edilen 3 adet firma katılmış, bu firmaların birisi de
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın şirketlerinden olan
“İSTAÇ A.Ş.”dır. “2.725.865.06 YTL”. muhammen bedelle ihaleye
çıkarılan toprak döküm işi , yasal bir zorunluluğun gereği
olarak en yüksek fiyatı (4.906.557.11 YTL.) veren firmaya
verilmiş, “İSTAÇ A.Ş.” 3.089.313.73 YTL. verdiğinden dolayı bu
ihaleyi kazanamamıştır. Belediye Başkanlığına ait olan bu
şirketinin ihaleyi kazanamaması üzerine; İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı tarafından ihaleyi kazanan şirketin çalışmaları
yasal hiçbir gerekçe gösterilmeden ve hukuki dayanağı olmayan
nedenlerle aylarca engellenmeye çalışılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünden toprak döküm ihalesi kazanan şirketlere yasa
dışı her türlü baskıyı uygulamaktan geri kalmamıştır. Ormanlık
saha dışındaki İstanbul'un değişik yerlerindeki hazine
Geçmişte zarar eden İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü göreve
başladığım 2003 yılından itibaren ciddi kar eder duruma
geçmiştir. Bölge müdürlüğünün 2003 yılı karlılığı bir önceki yıla
göre 4 kat artarak “8.4 milyon TL”, 2004 yılında; “17.9 milyon TL”,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Çevre Koruma ve Kontrol
Daire Başkanlığı) ile yapılan bütün yazışmalara ve İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünce tanzim edilen “bu çalışmaların herhangi
bir kurumca ve ne ad altında olursa olsun engellenmeye
C- 1: 2003-2007 YILLARI DÖNEMİ:
31
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
çalışılması, yasalara ve Anayasaya aykırı bir durum olduğunu”
tespit eden “03.05.2006 tarihli rapora” rağmen, engelleme
gayretleri devam etmiştir. Yasal olmayan gerekçelere dayanılarak
yapılan bu engellemeler, ihaleyi kazanan firma ile belediye
başkanlığı arasında ciddi anlaşmazlıkların yaşanmasına neden
olmuştur. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının 20.09.2006
tarih ve 12734-14-210-800/1704-512 sayılı yazısıyla hukuki hiçbir
dayanağı olmayan gerekçeler ileri sürülerek, Çevre ve Orman
Bakanlığından söz konusu ihalenin iptali talep edilmiştir. Belediye
Başkanlığının bu talebi, Orman Genel Müdürlüğünün 28.09.2006
tarih ve 3395 sayılı emirler ile İstanbul Orman Bölge Müdürlünün
Muhakkiklerince incelettirilmiş, İnceleme neticesi muhakkiklerin
tanzim ettiği “13.11.2006 tarihli inceleme raporunun” sonuç
bölümünde; “Büyükşehir Belediye-sinin yasal görevi olmadığı
halde, kendi kuruluşlarından olan “İSTAÇ A.Ş.”in ihaleyi
kazanamaması nedeniyle yapmış olduğu suç duyurusu
niteliğindeki yazısının, haklı ve yasal bir nedene dayanmadığı”
sonucuna varılmıştır. Resmi şikayetten sonuç alamayan belediye
başkanlığı, gayri resmi şikayetlerini devletin en üst makamlarına
kadar gerçekleri de saptırarak sürdürmüştür.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile ilgili şirket arasındaki
bu anlaşmazlığın idari yazışmalarla çözülememesi üzerine, ilgili
şirket tarafından bu anlaşmazlık konusu yargıya taşınmıştır.
İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 25.05.2007 tarih ve 2007/482 Esas
No'lu kararı, Belediye Başkanlığı ile ihaleyi kazanan şirket
arasındaki anlaşmazlığın yürütmesini durdurmuş, 26.12.2007
tarih ve 2007/3028 sayılı kararı ile de bu anlaşmazlığı şirket lehine
ortadan kaldırmıştır. İstanbul 2. İdare Mahkemesinin bu
kararlarında özetle; “Eski maden ocaklarının rehabilitasyonunda
yetki ve sorumluluğun orman idaresine ait olduğunu,
sürdürülebilir ormancılığın mutlak gereği olduğunu, Çevre ve
Orman Bakanlığınca 18 mart 2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Hafriyat Toprağı, İnşaat
ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü yönetmenliğine tabii olmadığını,
Belediye Başkanlığının çalışma izni vermemesinin mevzuata ve
hukuka uyarlılığının bulunmadığını” karara bağlamıştır. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığının bu ihale ile diğer rehabilitasyon
ihalelerini engelleme gayretlerinin yasal olmadığı, bu çalışmalardaki yetkinin tamamen Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğu,
Bakanlığın ve Genel Müdürlüğün Hukuk Müşavirliklerinin
görüşlerine ek olarak ayrıca “yargı kararı” ile de kesinlik
kazanmıştır.
2- İlk ihalede yüksek fiyat verip ihaleyi kazanmış olmasına
rağmen, ihale bedelini yatırmayıp geçici teminatını yakmasından
dolayı ihale iptal edilmiştir. İptal edilen ihalenin tekrarlanması ile
oluşan fiyat farkı, ilk ihaleyi kazanandan yasal zorunluluktan
dolayı talep edilmiştir. Bunun üzerine, fiyat farkı istenilen kişinin
kardeşi de olan bir ilçenin belediye başkanı sadece fiyat farkı
istenmiş olduğundan dolayı yalan ve iftiralarla dolu İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğü ile çalışanları hakkındaki şikayet
dilekçesini devletin en yüksek makamlarına belediye başkanlığının 4-5 sayfalık resmi yazısıyla şikayet etmiştir. Yaşanan bu
olaydan sonra ilgili belediye başkanlığının muhalif tutumu dozajını
da artırarak devam etmiştir.
3- Önemli ve etkili bir kamu kurumu, ağaçlandırma yapmak
amacıyla kuruma tahsisli orman alanındaki eski bir taş ocağına
rehabilitasyon projesi yaptırarak kuruma ait şirkete yasal olmayan
hafriyat toprağı döküm yetkisi vermiştir. Kamu kurumuna ait olan
32
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
bu şirketin ormandaki taş ocağına toprak dökme çalışmaları,
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından fiili müdahale
edilerek derhal durdurulmuştur. Tamamen yasa dışı bir faaliyete
kamunun il'deki en etkili kurumunun yasal görevi olmaksızın
yönlenmesine neden olan güç, toprak döküm rant'ının
dayanılmayan gücüdür. Yaşanan bu olaya kadar İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünün toprak döküm ihalelerine destek veren bu
kurum, bu olaydan sonra maalesef kurumsal desteğini büyük
oranda azaltmıştır.
4- Spor tesisi yapmak amacı ile ilgili spor kulübüne tahsis edilen
ormanlık sahaya yıllardır toprak dökümü yaparak haksız kazanç
sağlanmıştır. Önemli bir spor kulübünün yasal olmayan bu
faaliyeti İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ivedilikle
durdurulmuştur. Tahsisli sahaya proje gereği yapılacak olan toprak
döküm işi İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ihale
edilmiştir. Bu ihale ile geçmişte rantiyeye giden milyarlarca liralık
bir kaynağın kamuya aktarılması sağlanmıştır. Bunun üzerine,
tahsis edilen ormanlık sahaya yıllardır yasa dışı toprak dökümüyle
haksız kazanç sağlayanlar da ne yazık ki sporu alet ederek Orman
Bölge Müdürlüğü'nün ihaleleri hakkındaki iftira kampanyasına
katılmışlardır.
5- Katı atık transfer merkezi adı altında İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığına tahsis edilen Şile ilçesindeki orman alanının
hafriyat toprağı döküm yeri için ilçe belediye başkanlığınca
yasalara aykırı olarak ihale edilmiştir. Bu ihalenin yasal olmadığını,
mutlak suretle iptal edilmesi gerektiğini, aksi taktirde verilen iznin
iptal edileceğini İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, resmi yazıyla
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına iletmiştir. Diğer
taraftan da yasal gereğinin yapılması için de kurum içinde gerekli
yazılı talimatlar da verilmiştir. Katı atık bertaraf tesisi adına hafriyat
toprağı döküm yapmasına izin verilmeyen ilgili belediye başkanlığı
da toprak döküm ihaleleri hakkında başlatılan iftira kampanyasına dahil olmuştur.
6- Beykoz ilçesindeki bir rehabilitasyon ihalesi sadece düşük
fiyattan dolayı onaylanmamıştır. Düşük fiyattan dolayı ilk ihalesi
onaylanmayan rehabilitasyon ihalesi tam dört kez ihaleye
çıkarılmıştır. Son ihale, yine ilk ihaleyi alan şirkete ilk fiyatın
yaklaşık 3 katına yakın bir fiyatla sonuçlanmıştır. İlk ihale ile son
ihaledeki fiyat farkı 1 milyon TL.'ye yakın olmuştur.
7- Yıllardır madencilik çalışmaları sonucunda bozulmuş ve atıl
bekletilen bir sahanın rehabilitasyonuna “SİT” kurumunca izin
verilmemesi kararının yargı yoluyla ortadan kaldırılarak bu
sahanın rehabilitasyon ihalesi yapılmıştır.
8- Yatırım programında olmasına rağmen para harcanarak
yapılması gereken satış deposunun zemin stabilize işinin özel
şartname hazırlanarak toprak döküm ihalesine konu edilmesi
neticesi kamuya ekstradan ciddi gelir sağlanmıştır.
9- İhaleye konu edilen eski bir maden ocağının ruhsat sahibi
tarafından Maden İşleri Genel Müdürlüğüne yazılı talepte
bulunması üzerine ilgili kurumun 20 yıl önce madencilik
faaliyetleri tamamlanmış ve atıl olarak bekletilen bu sahadaki
maden rezervi gerekçesiyle yapılacak ihalenin iptal edilmesini
resmi yazıyla Orman Bölge Müdürlüğüne iletmiştir. Yasal
gerekçesi olmayan bu yazı dikkate alınmayarak ihale gerçekleştirilmiştir.
Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, bütün toprak
döküm ihalelerinde 5 yıl süreyle hukuk zemininde kalınarak kamu
adına benzer mücadeleler verilmiştir. Nitekim, İstanbul'daki
kamu arazilerine yapılan toprak döküm faaliyetlerinden
kamuya ciddi ölçüde gelir sağlayan kuruluşların başında ve açık
ara önde İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün gelmesi bu
mücadelenin bariz bir sonucudur. Orman dışındaki kamu
arazilerine yapılan toprak dökümlerinden rahatlıkla rant elde
edenler; ormandaki toprak döküm ihalelerinde karşılaştıkları
dirençten dolayı İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünü ve
görevlilerini sürekli hedef haline getirmişlerdir. Hafriyat toprağı
rant'ından beslenenlerin bu saldırıları karşısında gerek
kamuoyunu bilinçlendirme gayretleri, gerekse siyasi otoriteyi
doğru bilgilendirme çapaları ne yazık ki yetersiz kalmış,
rantiyecilerin saldırıları etkili olmuştur.
C-4: 2007 YILININ SON ÇEYREĞİNDE YAŞANANLAR:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının her türlü engelleme
gayretlerinin yasal olmadığı mahkeme kararı ile kesinlik
kazanmasına rağmen, bu çalışmaların Orman Genel Müdürlüğünden alınarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına
devredilmesi yönündeki baskılar, bıkmadan ve usanmadan aynen
devam ettirilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının
hukuk dışı baskıları karşısında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü
2007 yılının son çeyreğine kadar dik durabilmiştir. 2007 yılı genel
seçimlerinden sonra bakanın değişmesiyle birlikte toprak
döküm rantçılarına karşı kamu çıkarları adına yıllardır amansız
mücadele verdiğimden dolayı bakanlığının ilk 20. gününde (20
eylül 2007), 5 yıla yakın bir sürede yapılmış icraatlar ile
yaşanmış sorunlara ait brifing raporunun sunulmasına bile
fırsat verilmeden adeta suçlu kovalar gibi alil acele görevimden
alınarak Trabzon'a gönderildim. Görevimden uzaklaştırma yazısı
cuma günü faks iletisi ile bölge müdürlüğüne gönderilmiş,
pazartesi günü de görevimi terk etmem yönünde de şifayı talimat
verilmiştir. Suç işleyenlere bile gösterilen tolerans, İstanbul gibi bir
metropolde 5 yıla yakın bir süreyle tabiri caizse “sıfır” hatayla
bölge müdürü olarak görev yapmış ve 5 yılık görev süresinde
önemli projeleri kadrosu ile yaşama geçirebilmiş bir kamu
yöneticisine gösterilmemiştir. Hiç de etik olmayan şekil ve üslupla
görevden alınmış olmam, art niyet ve kasıt'ın varlığını açıkça teyit
etmiştir. Görevden alınmamdan sonra toprak döküm ihalelerinin
gerçekleş-tirilmesi için yıllardır verilmekte olan mücadeleye son
verilerek rehabilitasyon ihaleleri tamamen durdurulmuştur.
C-5: 2007 YILININ SON ÇEYREĞİNDEN SONRAKİ
YAŞANANLAR:
DÖNEMDE
Görevden alındıktan (2007 yılının son çeyreği) sonra Orman
Genel Müdürlüğünün rehabilitasyon çalışmaların-daki otoritesi
tamamen yetki gaspıyla İstanbul Büyük Şehir Belediye
Başkanlığına geçmiştir. Bu tarihten sonra, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığının izni olmaksızın İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün hafriyat toprağı ile eski maden ocaklarının
rehabilitasyon ihalelerinin yapılmasına Orman Genel Müdürlüğünce kesinlikle onay verilememiştir. Bu durum, yasal olmayan ve
ranta dayalı organizeli toprak dökümlerini artırarak tekelleşmeye
dayalı suni fiyatların yaşanmasına neden olmuştur. Oluşan
yüksek fiyatlar da organizeli toprak döküm rantını tetiklemiş,
toprak döküm ihalelerinden Orman Bölge Müdürlüğünün
sağladığı gelir “sıfır” seviyelere kadar düşmüştür. Orman alanı
dışındaki kamu arazilerine yapılan yasal olmayan ve ranta dayalı
organizeli dökümlerle İstanbul ilinin coğrafyası da bozulmuştur.
Ayrıca, ihalelerin durdurulması ciddi miktarda kamu zararının
oluşmasına neden olmuştur. Yıllardır yapılmış olan yasa dışı
baskılar nihayet sonuç vermiş, orman yasası da değiştirilerek
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ihale yöntemi ile
yıllardır yapılmış olan maden ocaklarının rehabilitasyona yönelik
toprak döküm işleri, ihalesiz bir sistemle belediye başkanlıklarına
ya da uygun görülecek kişilere verilmesine yasal zemin
hazırlanmıştır.
C-6: MUHAKKİK VE MÜFETTİŞ RAPORLARI İLE MAHKEME
KARARLARI:
Yapılan şifayı görüşmeler neticesinde görevden alınmama kamu
menfaatleri adına 5 yıl süreyle amansız mücadele edilen toprak
döküm rantçılarının ortaya attıkları “mesnetsiz yalan ve iftiraların”
neden olduğu anlaşılmıştır. Ne yazıktır ki, rantçıların sadece
söyleme dayalı iddialarına inanarak idari işlem yapmış olanlar,
bu iddialara muhatap olanlara en evrensel ve en kutsal
haklardan olan “savunma hakkına” bütün ısrarlı taleplere
rağmen bir kez olsun fırsat tanımamışlardır. Bunun üzerine,
Orman Genel Müdürlüğüne İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün 20.09.2007 tarih ve 14172 resmi yazıyla yaşanan sıkıntılar
da dile getirilerek o güne kadar gerçekleşmiş olan toprak döküm
ihalelerinin tamamının incelenmesi, ortaya atılan iddiaların doğru
olup olmadığının ve varsa sorumlular hakkında gereğinin
yapılması için müfettiş talep ettim. Ayrıca, bakana iadeli taahhütlü
olarak göndermiş olduğum mektup ve iletilerde yaşanan
haksızlıklar “bilgi ve belgelerle” dile getirilmiştir. Mektuplarla ve
iletilerle sn. Bakan'a yaşanmış sorunlar ile verilen mücadeleler
hakkında detay bilgiler verilmiş, bölge müdürlüğü icraatlarımın
her yönü ile incelenmesi, suçumun tespiti halinde de en ağır bir
şekilde cezalandırılmam talep edilmiş, aksi taktirde rantçıların
isteği doğrultusunda büyük bir haksızlığa neden olunacağı ısrar ve
inatla dile getirilmiştir.
Müfettiş talebimin üzerine Orman Genel Müdürlüğü, müfettiş
göndermeyi uygun görmeyerek ihalelerin bölge müdürlüğü
muhakkiklerince incelettirilmesini uygun görmüştür. Genel
Müdürlüğün emirleri üzerine muhakkiklerin düzenlediği
02.01.2008 tarihli “inceleme raporunda” toprak döküm
ihalelerinde herhangi bir usulsüzlüğe rastlanılmadığı sonucuna
varılmıştır. Bakanlıktan nisan 2008'de gönderilen 4 adet müfettiş
tarafından İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün “toprak döküm
ihaleleri” de dahil bölge müdürlüğünün bütün çalışmaları
inceleme ve tahkikata konu edilmiş, yapılan tahkik ve inceleme
neticesinde olumsuz hiçbir olaya rastlanılmamıştır. Görevden
alınmamdan sonra gerek muhakkik raporları, gerekse müfettiş
raporlarında toprak döküm ihaleleri de dahil İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünün 5 yıllık uygulamalarında hiçbir
olumsuzluğa rastlanılmadığı teyit edilmiştir. Ayrıca, İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğü görevinde başarılı olduğum iki ayrı yargı
kararı(Trabzon İdare Mahkemesinin 31.07.2008 tarih ve
2008/933 sayılı kararı, Ankara 15. İdare Mahkemesinin
24.06.2009 tarih ve 2009/847 sayılı kararı) ile de tescil edilmiştir.
C-7: İHALELERİN DURDURULMASINDAN DOLAYI OLUŞAN
KAMU ZARARI:
Görevden alınma işleminin yürütmesinin durdurulması üzerine
33
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
mayıs-2008 tarihinde tekrar eski görevime geri döndüm.
Görevden uzaklaştırılmamdan sonra Bölge Müdürlüğünün gelirgider dengesi geçmiş yıllara göre anormal derecede gelirlerin
aleyhine bozulmuştur. Bu bağlamda, 2008 yılının mayıs ayı sonu
itibarıyla İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü karlılığında bir yıl
önceki aynı ay'a göre çok büyük bir düşüş yaşanmıştır. Bölge
Müdürlüğü karlılığının düşme nedenlerini araştırmak ve gerekli
önlemlerin tespiti için bölge müdür yardımcısı başkanlığında 8
orman işletme müdürü (işletme müdürlerinin tamamı) ve 4 şube
müdüründen oluşan 13 kişilik bir komisyon kurulmuştur.
Komisyonun yapmış olduğu inceleme neticesinde tanzim edilen
16.06.2008 tarihli inceleme raporunda özetle; “İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünün mayıs- 2008 ayı sonu itibarıyla karlılığının
bir yıl önceki aynı aya göre % 94 oranında azalarak
7.516.789.00 YTL. eski bakiye vermesinin temel nedeninin eski
maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı için yapılan toprak
dolum hakkı ihalelerinin 2007 yılı eylül ayından itibaren
gerçekleştirilmemesi nedeniyle meydana gelen gelir kaybından
kaynaklandığını, gerçekleşmeme nedeninin ise ihale için önceki
tarihlerde Orman Genel Müdürlüğünün onayına sunulan 5 adet
ihale talebine onay verilmemesinin olduğunu , kamu
gelirlerindeki bu eksilmeyle 19.10.2006 tarihli ve 26324 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan “kamu zararlarının tahsiline ilişkin
usul ve esaslar hakkında yönetmenliğin” tanımlar maddesinde
açıklandığı üzere “kamu zararına” neden olunduğu” tespit
edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünce tanzim olunan
bu rapor, gereğinin yapılması için Orman Genel Müdürlüğüne arz
edilmiş olmasına rağmen, Orman Genel Müdürlüğü bu rapora
tamamen seyirci kalmıştır. 2007 yılının son çeyreğinden sonra
İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerine asla izin verilmezken
İzmir'de ihalelere devam edilmesi konusunda yazılı emir
verilmiştir. Maden ocaklarının toprak döküm yöntemi ile
rehabilitasyon ihalelerinin sadece İstanbul ilinde durdurulmuş
olması, Orman Genel Müdürlüğünün kurumsal otoritesinin bu
ilde rant karşısında ne ölçüde zaafa uğratıldığını da açıkça ortaya
koymuştur.
C-8: 2008-2012 YILLARI DÖNEMİ AĞAÇLANDIRMA
KAMPANYASI:
İstanbul'u 2010 yılı kültür başkentine hazırlayan vizyon
projelerden biri olan ve aynı zamanda kaynağını da kendi
bünyesinde barındıran, bütçeye yük olmayıp, ayrıca kamuya
gelir sağlayan özelliği de bulunan maden ocaklarının
rehabilitasyon projesinin; Bakanlığımızın başlattığı ve Başbakanlığımızca da desteklenerek teşvik edilen, başarılı olunması için de
büyük bir kamuoyu oluşturma gayretleri gösterilen “2008 - 2012”
dönemine ait ağaçlandırma kampanyasına dahil edilmemiş
olması izaha muhtaç önemli bir çelişkidir. Başlatılan ağaçlandırma kampanyasının hedefe ulaştığını kamuoyuna lanse
etmek adına ülkemizin değişik noktalarında yıllardır yapılmakta
olan rutin orman bakım faaliyetlerini ve verimsiz ormanlardaki
iyileştirme çalışmalarını yeni sahaların ağaçlandırılması gibi
abartılmış rakamlarla gösterilirken, yasal ve anayasal
çerçevede kalınarak devam ettirilmesi tercihten öte yasal bir
zorunluluk, sürdürebilir ormancılığın da mutlak gereği olan ve
başlatılan kampanyanın finansını da sağlayabilecek gerçek
rehabilitasyon ve ağaçlandırma projesinin; on beş milyon
nüfusun yaşadığı İstanbul gibi tüm insanlığa mal olmuş bir
dünya kentinde ve küresel ısınmanın yaşamı tehdit ettiği bu
yüzyılda ranta kurban edilerek durdurulmasının ve İstanbul
34
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
coğrafyasının kaçak toprak dökümleri ile bozulmasına göz
yumulma-sının meslek ve bilim adına izahını yapmak asla
mümkün değildir.
C-9: HAFRİYAT TOPRAĞI DÖKÜM SORUNLARIYLA İLGİLİ
TOPLANTILARDA YAŞANANLAR:
İstanbul'da Çevre ve Orman Bakanı'nın başkanlığında ilgili
tarafların (İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Orman Genel
Müdürlüğü, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, İstanbul İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü) da katılımları ile “24.06.2008” tarihinde
yapılan “İstanbul Maden Sahaları Toplantısına” İstanbul'daki
ilgili kurumların en yetkili kişileri davet edilirken toplantının en
önemli muhatabı olan İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünü
temsilen bölge müdürü (bendeniz) kasıtlı olarak davet
edilmemiştir. Sorunların tespiti ve çözümüne İstanbul Orman
Bölge Müdürü olarak yıllardır edinilen tecrübeyle önemli
katkılar sağlayabileceğim dile getirilerek söz konusu toplantıya
görevimin gereği katılmamın zorunluluğuna ve bu doğrultudaki
23.06.2008 tarih ve 08885 sayılı resmi talebime rağmen,
toplantıya katılımım özellikle engellenmiştir. Toplantının ana
gündemini maden ocaklarının rehabilitasyonu amacı ile İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünün yıllardan beri yapmış olduğu toprak
döküm ihaleleri oluşturmuştur. Bu toplantıda; Sayın Bakan,
toprak döküm işlerinin Yasalara, Mahkeme Kararlarına, Orman
Genel Müdürlüğünün Emirlerine, Bakanlığın ve Genel
Müdürlüğün hukuk müşavirliklerinin yazılı görüşlerine aykırı
olarak “Bakanlık olarak orman alanlarındaki maden ocakları ile
ilgili hafriyat döküm ve doldurma işlemlerini tamamen
Büyükşehir Belediyesine vermeyi ve onun kontrolünde buraların
işletilmesini prensip olarak kabul ettiklerini, işin doğrusunun da
bu olduğunu, şehirde 40 kişinin bir işe karışamaz olduğunu, şehri
şehremini idare ettiğini, diğer kuruluşların ona yardım etmesi
gerekir” şeklindeki beyanını kamuoyu önünde açıkça deklere
etmiştir (EK:60). Sayın Bakanın bu beyanı, maden ocaklarının
rehabilitasyonu amacına yönelik toprak döküm işlerinin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredilmesine yönelik ilk
işaret fişeği olmuştur.
Sayın Bakanının göreve başlamasından sonra konu ile ilgili
toplantılar yukarıda verilen toplantının öncesinden de sık sık
tekrarlanmıştır. İlgili taraflardan olan ve yaşanan sorunlara da
neden olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının tek taraflı
olarak görüşü defalarca alınmış ve her defasında da İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünün çalışmaları ve çalışanları aleyhine
yanlış ve maksatlı bilgiler verilmiştir. Ne acıdır ki, bakanlığının bir
mensubu olarak bakanlığının çıkarları adına yıllardır amansız
mücadele vermiş olmama rağmen, bu toplantıların hiçbirine bir
kez olsun katılmama hiçbir zaman izin verilmemiştir. En acısı ise;
yıllardır gerek yazılı gerekse sözlü emirleri ile bu mücadelenin
verilmesine neden olanlar, bu haksızlık karşısında doğruyu
söyleyemedikleri gibi yıllardır mücadele edilenlerle birlikte
hareket etmekten de geri kalmamışlardır. Bütün iyi niyetli
gayretlerime rağmen, verdiğim mücadeleyi ve yaşadığım
sorunları sayın bakana anlatabilmeme asla fırsat verilmemiştir.
İftira atan ve suçlayanlara tanınan fırsat, ne gariptir ki iftira ve
suçlamalara muhatap olanlara asla tanınmamıştır.
C-10: HAFRİYAT TOPRAĞI DÖKÜM SORUNLARIYLA İLGİLİ
RAPORUN SAYIN BAKANA İLETİLMESİ:
21 eylül 2007 tarihinde görevimden uzaklaştırıldıktan sonra
Trabzon İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması kararı
üzerine Mayıs-2008 tarihinde eski görevime geri döndüm.
Mahkeme kararıyla göreve döndükten yaklaşık 2 ay sonra
Ağustos-2008 tarihinde tekrar görevimden alınarak Ağaçlandırma
ve Erozyonla Mücadele Genel Müdür Yardımcılığına atandım.
Gerek sayın bakanın göreve atandığı süreçte, gerekse yargı kararı
ile tekrar eski görevime geri dönüşümde yaşanan sorunlarla
verilen mücadeleyi ve mücadeleden dolayı uğradığım haksız
saldırıları brifing olarak sayın bakana sunma gayretlerim her
defasında karşılık bulmamış, bu gayretlerim bizzat Orman Genel
Müdürlüğü tarafından engellenmiştir. Yaklaşık 5 yıl süreyle
yaşanan sorunlar ile bu sorunlar karşısında verilen mücadelelerin
sayın bakana bizzat anlatabilme şansımın kalmadığının
anlaşılması üzerine, yaşanan sorunlar ile verilen mücadele bölge
müdürü sıfatıyla Ağustos-2008 tarihinde kaleme aldığım
“İstanbul ormanlarındaki eski maden ocaklarının
rehabilitasyonunda 2003-2008 yılları arasında yaşanan
sorunlar” başlığındaki bir raporda özetlenmiştir. Görev müdrikiyle
hazırlamış olduğum bu rapor, ayni tarihlerde sayın bakanla birlikte
mesleki sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelerin orman
fakültelerindeki bazı öğretim görevlilerine iletilmiştir.
C-11: RAPORUNUN SABAH GAZETESİNDE 2 GÜN ART ARDA
ANA MANŞETTE HABER OLMASI:
İstanbul Orman Bölge Müdürü sıfatı ile kaleme aldığım Ağustos2008 tarihli raporun sayın bakana iletilmesinden sonra da hiçbir
şey yaşanmamış gibi en ufak bir tepki dahi gösterilmemiştir. Bu
raporda; yaşanan birçok sorunun yanında, ranta dayalı organizeli
toprak dökümleri ile İstanbul coğrafyasının bozulduğu, gerekli
tedbirlerin alınmaması halinde ileride yaşanacak sel ve
heyelanlardan dolayı can ve mal kayıplarının yaşanabileceği de
dile getirilmiştir. Raporun kaleme alınmasından yaklaşık 1 yıl
sonra Eylül-2009 tarihinde İstanbul'da yaşanan büyük bir sel ve
heyelan felaketi can ve mal kayıplarına neden olmuştur.
İstanbul'da yaşanan bu felaketin, felaketten tam bir yıl önce
tahmin edilerek rapora bağlanmış olması, konu ile ilgili sorumlu
ve yetkili kişilerin de kaçak toprak dökümlerinin felaketin
oluşmasında etkili olduğunu kamuoyu önünde deklere etmiş
olmaları, bu raporu manşet habere taşımıştır. 13,14 Eylül 2009
tarihli Sabah Gazetesinin ana manşet haberi, bu rapor ve raporda
dile getirilen sorunlardan oluşmuştur. Gazete manşetine
dayanılarak bazı yazarların köşelerinde de ilgili rapor konu
edilmiştir. 2 yıla yakın bir süreyle yaşanan haksızlıkları ve
İstanbul'da işlenen çevre cinayetlerini dile getiren feryat ve
isyanlar karşısında sessiz kalanlar, bu haberlerden sonra da olayın
içeriği konusunda da yine aynı sessizliği sürdürmüşlerdir.
İstanbul'da yaşanan sel felaketinden sonra gazete haberlerine ve
köşe yazılarına gündem oluşturan ilgili raporumdan dolayı
hakkımda soruşturma açılmıştır. Soruşturmanın kapsamı sadece
raporun gazetelerde ve köşe yazılarında yer alma şekliyle sınırlı
kalmış, raporun içeriğine asla girilmemiştir. İdare ile yaşadığım
hukuk mücadelesinden dolayı şahsıma karşı oluşan kişisel
husumetten dolayı sudan sebeplerle sık sık soruşturma
açılırken, ulusal gazete manşetlerine ve önemli köşe yazılarına
gündem oluşturan raporda dile getirilen çok önemli iddialar
hakkında hiçbir zaman soruşturma açılmamıştır. Bu durum da
raporda dile getirdiğim olayların doğruluğunu açıkça teyit etmiştir.
C-12: İHALELERDE İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE
BAŞKANLIĞINI YETKİLİ KILMAK AMACIYLA İHALE
ŞARTNAMESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ:
Sayın Bakan başkanlığında İstanbul'da 24.06.2008 tarihinde
yapılan toplantıda alınmış olunan kararının yerine getirilebilmesi
amacıyla yıllardır uygulanan “ihale ilanı” yasal hiç bir dayanak
gösterilmeden değiştirilmiştir. Yenilenen ihale ilanının 9.
maddesinde “işe ait diğer bilgiler” yan başlığı altında Orman
Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı Hukuk
Müşavirliklerinin resmi görüşlerine, Orman Genel Müdürlüğünün
yazılı emirlerine ve İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 26.12.2007
tarih ve 2007/3028 sayılı kararına açıkça aykırı olarak “Mülkiyetin
gayri ayni toprak dolum hakkı tesis edilecek sahaya toprak ve
dolgu malzemesi depolanabilmesi için, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi ile diğer ilgili kuruluşlardan izin ya da izinlerin
alınmasının zorunlu olması halinde, bu izin ya da izinlerin
alınması müşteriye ait olup, müşteri gerekli izin ya da izinleri
alamadığını ileri sürerek idareden herhangi bir talepte
bulunamaz ve hak iddia edemez” hükmü eklenmiştir.
İhale ilanına eklenen bu hüküm, madencilik çalışmaları ile
bozulan ormanlık alanların rehabilitasyon çalışmalarıyla tekrar
ormana kazandırılması amacıyla İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünce yapılan toprak döküm ihalelerinin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığınca keyfi ve hukuk dışı yöntemlerle
yıllardır uyguladığı engelleme gayetlerini açıkça desteklemiştir. Bu
hüküm, toprak döküm ihalelerine İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığınca izin verilemeyebileceğinin Orman İdaresinin de
kabul etmesini zorunlu kılmıştır. Oysa, “Anayasaya” ve “6831
Sayılı Orman Yasasına” göre madencilik çalışmaları ile bozulan
ormanlık sahaların tekrar ormanlaştırılması için İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığından ve diğer kurumlardan
alınması zorunlu hiçbir izin yoktur. Kaldı ki böyle bir izin olsa bile
bu izni almakla sorumlu ve yetkili olan kişi ihaleyi kazanan değil,
işin sahibi ve ihale yetkilisi Orman Bölge Müdürlüğünün bizzat
kendisidir. Bu ihale ilanı değişikliği ile Orman Bölge Müdürlüğüne
ait olan yasal ve kurumsal yetki ve sorumluluk, ihaleyi kazanana
devretme cihetine gidilmiştir. Eğer alınması gerekli yasal bir izin
varsa, o iznin alınmasında yetkili ve sorumlu olan ihalenin sahibi
olan İstanbul Orman Bölge Müdürlüğüdür. Orman Bölge
Müdürlüğü bu yetki ve sorumluluğunu ihaleyi kazanan kişi ya da
şirkete devredemez. Bu yetki devri yasal olmadığı gibi, yasal
zorunluluğu olmayan izinlerin alınmamasından da ihaleyi kazanan
sorumlu tutulamaz. Ayrıca bu yetki devri ile de Orman İdaresi
sorumluluğundan asla kurtulamaz. Değiştirilen bu ihale ilanı,
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yetkisi olmadığı halde
uygun görmeyeceği firmaya ihalenin verilmesinin mümkün
olamayacağının önünü açmıştır. Başka bir deyişle, hukuki
dayanağı olmayan bu “ihale hükmü” ile İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığının ihaleler üzerindeki belirleyiciliği açıkça
kabul edilmiştir. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün kamu
çıkarları adına yıllardır vermiş olduğu hukuksal mücadeleden “bu
değişiklik” ile vazgeçilmek istenmiştir.
C-13: DEĞİŞTİRİLMİŞ İHALE ŞARTNAMESİYLE YAPILAN İLK VE
SON İHALE:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının kurumsal baskısıyla
yasalara aykırı olarak durdurulmuş olan “toprak döküm
ihalelerine” yaklaşık 2 yıl aradan sonra değiştirilmiş “İhale İlanı” ile
35
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
Şile Orman İşletme Müdürlüğünde 18.02.2009 tarihinde yapılan
ihale ile yeniden başlanılmıştır. Değiştirilmiş bu “ihale ilanı” ile
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünden “toprak döküm”
ihalelerini kazanmış olmalarına rağmen, yıllardır İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birçok sorun yaşamış ve
mahkemelik olmuş firmalarla belediyenin uygun görmeyeceği
diğer firmaların bu ihaleleri alabilmeleri yasaya ve yargı kararına
aykırı olarak fiilen engellenmek istenmiştir. İhale ilanına eklenmiş
yeni hüküm ile sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının
uygun göreceği firmaların ihaleleri kazanabilmelerine zemin
hazırlanmıştır. Bu hüküm, en yüksek teklif vererek ihaleyi almayı
hak eden firmayla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını karşı
karşıya getirmiş, ihaleyi alabilmesini Belediye Başkanlığının iznine
bağlamıştır. İhale ilanının değişikliği, ihalenin kazanılması için
sadece en yüksek teklif vermenin yeterli olmadığını, ihaleyi
alabilmek için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının da
izin vermesini şart koşmuştur. Bu değişiklik ile, İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğü ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
arasında yıllardır sürmekte olan hak ve yetki mücadelesine son
verilerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yasalara,
yargı kararına ve yazılı emirlere aykırı olarak yetkili kılınmıştır. Bu
şartname değişikliği ile İhalelerde olması yasal bir zorunluluk olan
“serbest rekabet şartları” da tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Toprak döküm ihalelerinde İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ile yaşanan sorunlardan ve kamu yararı adına yıllardır
verilen amansız hukuk mücadelesinden sonra ihale şartnamesinin yasalara ve yargı kararına aykırı bir şekilde değiştirilmesinin
hukuki hiçbir izahı yoktur. 2004-2007 yılları arasında İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünden İhale alan kişi ve firmaların
tamamı üzerinde Büyükşehir Belediye Başkanlığının uygulamış
olduğu hukuksuz ve keyfi baskılar ile ihaleleri engelleme gayretleri
dikkate alındığında, değiştirilmiş olan ihale şartnamesinin nedeni
ve yaptırım gücü daha iyi anlaşılmış olacaktır. Değiştirilmiş ihale
ilanı ile yapılan ihalede İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının
etkinliğine rıza gösterilmiş, Belediye Başkanlığının uygun
görmediği her hangi bir firmaya ihale verilebilmesine engel
olunmak istenmiştir. (Şiledeki söz konusu toprak döküm
ihalesinde şartname değişikliği ile “ihaleye fesat karıştırma”
suçu işlendiği iddiası ile Şile Cumhuriyet Başsavcılığına Orman
Genel Müdürü ve İstanbul Orman Bölge Müdürü hakkında Türk
Tarım Orman Sendikası'nın 26.03.2010 tarihli dilekçesi ile suç
duyurusunda bulunulmuştur.)
C-14: YAŞANAN OLAYLARA RAĞMEN ORMAN GENEL
MÜDÜRLÜĞÜNÜN GERÇEKLERİ GİZLEME GAYRETLERİ:
Orman Genel Müdürlüğü, gerek konuyla ilgili basına yansıyan
haberlere vermiş olduğu beyanlarında, gerekse idari davalardaki
savunmalarında; İstanbul Orman Bölge Müdürlüğündeki toprak
döküm ihalelerinin durdurulma gerekçesini, hem kendi
icraatlarıyla çelişkiye düşerek hem de yaşanmış gerçekleri ört pas
ederek anlatmaya özel bir gayret sarf etmiştir. İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğünün 16.06.2008 tarihli tespit raporuna yaklaşık
1 yıl sonra Orman Genel Müdürlüğün 27.03.2009 tarih ve 1956
sayılı cevabi yazısında da aynı gayret ne yazık ki resmen tekrar
edilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, bu süreçte yaşanmış olan
sorunları tamamen saptırarak suni gerekçelerle hem kamuoyunu
hem de mahkemeleri yanıltmaya çalışmıştır. İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığının siyasi ve yasal olmayan idari
baskılarından dolayı bu ihalelerin durdurulduğunu asla dile
getirememiştir. Orman Genel Müdürlüğünün resmi
36
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
yazışmalarında ihalelerin durdurulduğu gerçeği resmen kabul
edilirken, durdurulma gerekçesi arz/talep dengesine bağlı fiyat
düşüklüğüne bağlanmıştır. İstanbul Orman Bölge Müdürlünün
raporuna yaklaşık bir yıl sonra verilen cevapta, ihalelerin
durdurulma gerekçesi İstanbul için ileride yapılması düşünülen
ekolojik bir makro planlama gerekliliğine bağlanmıştır. Orman
Genel Müdürlüğünün gerek gazetelere verilen beyanlarında
gerekse T.B.M.M. de Plan ve Bütçe Komisyonundaki 2010 yılı
bütçe görüşmelerinde; resmi yazışmalarda dile getirilenlerin
aksine ihalelerin durdurulmadığı iddia edilebilmiştir. İdarenin
yaşamış olduğu bu çelişki, tartışılmaz bir yönetim travmasıdır.
Orman Genel Müdürlüğünün ihalelerin durdurulma gerekçesi
olarak ortaya koymuş olduğu arz/talep dengesine göre oluşan
fiyat düşüklüğü de, hem kendi icraatları ile hem de diğer
gelişmelerle açıkça geçersiz kılınmıştır. Genel Müdürlüğün iddia
ettiği gibi, arz/talep dengesine göre hiçbir zaman fiyat düşüklüğü
yaşanmamıştır. Bu süreçte ihalelerin durdurulmasının gerçek
nedeni, fiyatların düşüklüğü olmayıp, onay için makama
gönderilen ihalelere izin verilmemesidir. Ekonominin kurallarına
göre ihale yapılmaksızın “arz/talep” dengesine göre fiyatın
oluşması mümkün değildir. Oluşmayan bir fiyatın kritiğinin
yapılmasının da bilimsel hiçbir geçerliliği ve bilimselliği de yoktur.
Kaldı ki, gerek 2009 yılında Şile Orman İşletme Müdürlüğünün,
gerekse 2010 yılında TOKİ Başkanlığının yapmış olduğu toprak
döküm ihalelerinde fiyat düşüklüğünün yaşanmadığı kesinlik
kazanmıştır. Her iki toprak döküm ihalesinde de fiyatlar geçmiş
yıllara göre düşmemiş, aksine büyük ölçüde artmıştır. Genel
Müdürlüğün ihalelerin durdurulmasına ait diğer bir iddiası olan
İstanbul için ileride yapılması düşünülen makro ekolojik planlama
gerekliliği ise, suni bir gerekçe olup genel müdürlüğün geçmiş
icraatları ile tamamen çelişmiştir. Gerek geçmişteki İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünün rehabilitasyon çalışmalarında,
gerekse TOKİ'nın yapmış olduğu ihalesinde böyle bir planlamanın
gerekliliği hiçbir zaman gündeme dahi gelmemiştir. Orman Genel
Müdürlüğünün bu gerekçeyi ortaya attıktan sonra yapmak
zorunda kaldığı Şile'deki ihalede de bu gerekçe asla dikkate
alınmamıştır.
Orman Genel Müdürlüğü, toprak döküm ihalelerinin durdurulduğundan dolayı ortaya çıkan başarısızlığı ve kamu zararının
oluşmasını; “maden ocaklarını rehabilitasyon çalışmalarının
ormancılığın temel sorunu olmadığını, bu yolla da elde edilen bir
başarının veya başarısızlığın bir ölçüt olamayacağını, ormancılığın
buna ilişkin bir sorumluluğu da bulunmadığını” iddia edecek
kadar büyük bir aczi yete düşmüştür. (Ankara 15. İdare
Mahkemesinin 2008/ 1267 esas sayılı davadaki davalı idarenin
24.04.2009 tarih ve 3721 sayılı II. Savunmasının 2/a maddesi). Bu
iddianın ne bilimsel ne de yasal hiçbir geçerliliği olmadığı hem
bakanlığın ve genel müdürlüğün hukuk müşavirliklerinin resmi
görüşleri hem de yargı kararı ile kesinlik kazanmıştır. (İstanbul 2.
İdare Mahkemesinin 26.12.2007 tarih ve 2007/3028 sayılı kararı
bu ihalelerin sürdürülebilir ormancığın mutlak gereği olduğunu
kesin hükme bağlamıştır) Kaldı ki, madencilikle tahrip olunan
ormanlık alanların tekrar ormanlaştırılması yasal ve anayasal bir
zorunluluktur. Ayrıca, çevre değerlerinin önem taşıdığı ve
ormancılığın sadece odun üreticiliği olmadığı, aynı zamanda
yaşamı etkileyen çevresel faktörleri de yönetebilen bir sektör
olarak kabul edildiği 21. yüzyılda, bu şekilde bir savunmanın
dile getirilmiş olması meslek ve teşkilat adına büyük bir
talihsizlik olmuştur. 15 milyon nüfusa sahip büyük bir
metropoldeki su havzalarında madencilik çalışmaları ile tahrip
edilen ormanlık alanların rehabilitasyonunu ve bu yolla gelir elde
etme çalışmalarını ormancılığın gereği olarakgörmeyen bir
ormancılık anlayışının ne hukuksal ne de bilimsel hiçbir geçerliliği
yoktur.
Orman Genel Müdürlüğü, bir taraftan ihalelerin durdurulmasının
gerekçesini zorlama ve yasa dışı yorumlarla örtbas etmeye
çalışırken, diğer taraftan da İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünün
7 yıl aradan sonra ilk kez zarar ettiğini görmezlikten gelerek
ihalelerin devam ettiğini dile getirebilmiştir. Ayrıca, ormancılığın
yasal ve anayasal olarak ta vazgeçilmez faaliyetlerinden olan
ve uluslar arası bilim çevrelerinde taktir toplayan madencilik
çalışmaları ile çukurlaşmış ormanlık alanların “hafriyat toprağı
ile rehabilite edilerek tekrar ormana kazandırma çalışmaları” ile
“rantiyecinin göz diktiği kamu geliri niteliğindeki önemli bir
kaynağı gelire dönüştürerek kurumu kara geçirme çabalarını”
ormancılığın bir gereği olmadığını iddia edebilmiştir. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığının yıllardır sürdürdüğü yasal
olmayan baskılarının değil bertaraf edilmesinde, kamuoyu
önünde dile getirilmesinde bile gerekli cesaret ve feraseti
gösteremeyenler, kamuoyunun doğru olmayan bilgilerle sürekli
yanıltılmasına ve kamunun milyonlarca dolar zarar etmesine
neden olmuşlardır. 170 yıllık bir teşkilat olan Orman Genel
Müdürlüğünün yaşamış olduğu yönetim travmasına, herkesten
önce teşkilatımın ve mesleğimin menfaatleri uğruna yıllar önce
mesleğimin ilk yıllarında eşkıyaların kurşunlarına hedef olmayı
açıkça göze alabilenleri çok daha fazla üzülmüştür.
C-15: KAMU GÜCÜNÜN KİŞİLEŞTİRİLEREK KÖTÜYE
KULLANILMASI GAYRETLERİ:
2007 yılı son çeyreğinde, görevimden alındıktan sonra yaklaşık 12
yıl süreyle İstanbul'da kamu yararı adına yapılmış olan toprak
döküm ihalelerini gerçekleştirebilme mücadelesine son
verilmiştir. Mücadeleyi kaybeden taraf Orman Genel Müdürlüğü
olmuş, mücadelenin faturası da İstanbul Orman Bölge Müdürü
olarak şahsıma kesilmiştir. Bu sonucun yaşanmasına gerçeklerin
değil, rantçılar tarafından yetkili makamlara ulaştırılan yalan ve
iftiralar neden olmuştur. Olay, tayın ve terfi olayından tamamen
çıkmış, kamu yararı adına ve görev gereği mücadele edenlerin
ranta ve rantiyeye kurban edilmesine dönüşmüştür. Bu haksızlığın
yaşanmasına neden olan yöneticilerin zan altında kalmaması
adına sadece gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için büyük bir hak
arama mücadelesine girişilmiştir. Bu amaçla, müfettiş ve
muhakkik raporları ile Sn. Bakana ulaştırılan 2 adet mektup ve
çok sayıda e-mail iletileri yanında atama ve terfiler de yargıya
taşınmıştır. Yargı kararları, hem atama hem de terfi işlemini
hukuka uygun bulmayarak iptal etmiştir. Bakana ulaştırılan
mektup ve iletilerde de dile getirilen gerçekler, hem müfettiş ve
muhakkik raporları hem de her iki yargı kararları ile teyit edilmiş,
yaşananların büyük bir haksızlığa neden olduğu ve hiçbir şekilde
de hukuka da uygun olmadığı tescil edilmiştir. Ne var ki, toprak
döküm rantçılarının sadece söyleme dayalı yalan ve iftiralarına
çok kolay inanlar, ne kendi yönetimindeki yöneticinin bilgi ve
belgelere dayalı mektup ve iletilerine ne de muhakkik,
müfettiş ve mahkeme kararlarına asla inanmak
istememişlerdir. Aksine, sadece hak arama mücadelemden
dolayı yönetim tarafından şahsıma karşı anlamsız ve hukuk dışı
husumet beslenmiştir. Bu husumet, zamanla kamu gücünün
kötüye kullanılmasına dönüşmüştür. Kamu gücünü elinde
bulunduranlar, kişisel husumetlerine esir düşerek hukuk dışı baskı
ve yıldırma taktiklerinden asla geri kalmamıştır. Bütün bu
gelişmeler göstermiştir ki, yaşamış olduğum haksızlıklara sadece
toprak döküm rantçılarının yalan ve iftiraları neden olmamış,
rantçıların yalan ve iftiralarına sığınabilecek kadar art niyetli ve
basiretsiz olan Orman Genel Müdürlüğünün yasa dışı tutum ve
davranışları da neden olmuştur.
D- ORMAN YASASININ DEĞİŞTİRİLEREK YETKİNİN
BELEDİYELERE DEVREDİLMESİ:
Yaşanmakta olan baskılara, haksız yere görevden almalara ve her
türlü zorlamalara rağmen, yasalar, bakanlık ve genel müdürlüğün
hukuk müşavirliklerinin resmi görüşleri ve yargı kararları, maden
ocaklarındaki toprak döküm işlerinin İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı'na devredilmesini engellemiştir. Yıllardır
uygulanmış olan ihale şartnamesinin yaşanmış tecrübelere ve
kesinleşmiş yargı kararına aykırı olarak değiştirilmiş olması da bu
engeli ortadan kaldıramaya yetmemiştir. Buna rağmen, İstanbul
ilinde büyük bir rant olan ve belli kişileri besleyen ormanlık alan
dışındaki “toprak döküm rantında” olduğu gibi “ormanlık
sahalardaki maden ocaklarının rehabilitasyonundaki” kamu geliri
niteliğindeki “toprak döküm işinde” de İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığının yetkili kılınması gayretlerinden asla
vazgeçilmemiştir. Yasaları da zorlayarak yapılmış olan her türlü
idari tasarruf ve görev değişiklikleri ile amaçlarına
ulaşamayacaklarını nihayet anlamışlar, amaçlarına ulaşmanın
tek ve kalıcı yolunun yasal değişiklik olduğu sonucuna
varmışlardır. Bu amaçla, 6831 Sayılı Orman yasasında değişikliğe
gidilerek 08/03/2010 tarihinde meclise sunulan “Avcılık Yasasının
Kara Avcılığı Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Hakkında” yasa taslağına geçici
bir madde eklenerek “Madencilik faaliyetleri neticesinde tabii
yapısı bozulan alanların, inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile
doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi maksadıyla
mücavir alanlarda büyükşehir belediyelerine ve il belediyelerine
bedeli karşılığında izin verilebilir” hükmü yasalaştırılmak
istenmiştir. Bu yasal düzenleme girişimi, baştan beri Orman Genel
Müdürlüğü tarafından zorlama yorum ve yasal olmayan
gerekçelerle gizlenmeye çalışılan gerçek amacı apaçık ortaya
çıkarmış, yıllardır verilen mücadelenin yasadan kaynaklanan bir
zorunluluk olduğunu da teyit etmiştir. Ayrıca, Orman Genel
Müdürlüğünün İstanbul'da rant kaynağı olan büyük bir ekonomik
değerin yönetilmesinde yasal zorunluluğuna rağmen kurumsal
yetkisini kullanamadığının da tescili olmuştur.
İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerinden sağlanan milyarlarca
dolarlık kamu gelirlerinin Orman Genel Müdürlüğünden alınarak
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına devredilmesini
amaçlayan yasa değişikliğinde meclisteki rutin işlemlerin
beklenmesine bile tahammül edilememiştir. 08/03/2010
tarihinde meclise sunulan “Avcılık Yasasının Kara Avcılığı
Kanununda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı Hakkında” yasa taslağı ekindeki teklif alınarak meclis
gündeminde bulunan “Maden Kanununda Ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifine eklenmiştir.
10/06/2010 tarihinde mecliste kabul edilen ve 24 haziran 2010
tarih ve 27621 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren 5995 sayılı “Maden Kanununda ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 19. Maddesi ile 6831 Sayılı
Orman Yasasının 16. maddesinin üçüncü fıkrasından sonra
37
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
“Madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye
teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman
alanları rehabilite edilir. Rehabilite maksadı ile bu alanların
orman yetiştirilmek üzere inşaat, yıkıntı ve hafriyat atıkları ile
doldurularak ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi için
büyükşehir mücavir alanlarında büyükşehir belediyelerine,
diğer yerlerde ise il ve ilçe belediyelerine bedeli karşılığında izin
verilebilir” hükmü getirilerek amaçlanan hedefe ulaşılmıştır.
İstanbul ilindeki hafriyat rant'ının yarattığı yetki gaspıyla büyük bir
çevre katliamı ve milyonlarca dolar kamu zararı yaşatılarak
“Orman Yasası” değiştirilmiştir. Bu yasal değişiklikle İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünün yıllardan beri sürdürmüş olduğu
haklı mücadelesine ne yazık ki dur denilmiştir.
D-1: YASAL DEĞİŞİKLİĞE AİT UYGULAMA YÖNETMENLİĞİ:
Yasanın uygulama yönetmenliği 30.09.2010 tarih ve 27715 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmenliğin
22/(9). maddesindeki “İzin sahibi kendisine verilen rehabiliteye
hazırlık maksatlı dolgu alanını başkasına devredemez. Ancak,
kendi sorumluluğu devam etmek şartıyla izin alanını başkasına
işlettirebilir” hükmü yıllardan beri sürdürülen gayretlerin esas
hedefini açıkça ortaya koymuştur. Yönetmenliğin bu maddesine
göre, yasa değişmeden önce kamu yararı adına ihale yöntemi ile
verilen “hafriyat toprağı ile maden ocaklarının rehabilitasyon
işleri” yasa değiştirildikten sonra ihale yapılmaksızın belediye
başkanlıklarına ya da belediye başkanlıkları üzerinden uygun
görülecek kişi ya da kurumlara verilebilecektir. Bu durum, daha
önce ormanlık alanlar dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta
dayalı organizeli toprak dökümlerindeki sistemin bundan böyle
ormanlık alanlar-daki eski maden ocaklarına da taşınmasına
neden olmuştur. Gerek yasal değişiklik, gerekse yasanın
uygulanmasına ait ilgili yönetmenlik hükümleri, 2007 yılı son
çeyreğine kadar kamu adına verilen mücadelenin haklılığını teyit
etmiş, 2007 yılı son çeyreğinden sonra da yaşanan olayların
gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Hafriyat toprağı rantından
faydalanan rantçılar, dün ihale ile alamadıklarını bu yönetmenlikten sonra ihalesiz alabilmenin yasal hakkına kavuşarak
amaçlarına ulaşmış-lardır. İhalelerin durdurularak kamunun zarar
ettirildiğine dair orman bölge müdürlüğünün 16.06.2008 tarihli
tespit raporuna yaklaşık 1 yıl sonra Orman Genel Müdürlüğünün
verdiği 27.03. 2009 tarih ve 1956 sayılı 3 sayfalık cevabi
yazısındaki gerekçelerin hiçbirisi bu yönetmenlikte yer almamıştır.
Yönetmenlik, Orman Genel Müdürlüğünün gerek, söz konusu
emirdeki gerekçelerinin gerekse, Genel Müdürlüğün diğer bütün
gerekçelerinin tamamını geçersiz kılmıştır.
D-2: ANAYASAL VE YASAL YETKİNİN KULLANILMAMASI:
Yukarıda tarih silsilesine göre izah edildiği gibi, İstanbul Orman
Bölge müdürlüğü görevinden alınmamın tek nedeni hafriyat
toprağı döküm rantçılarının çıkarlarına ters düşen eski maden
ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu amacıyla yapılmış
olan toprak döküm ihaleleridir. İstanbul'daki hafriyat toprağı
döküm rantçılarının uzun bir süreden beri sürdürmüş oldukları
gayretler neticesi orman kanunu da değiştirilmiştir. Yargı
kararlarının yanı sıra yaşanan bütün olaylar da şahsımı haklı
çıkarmış, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde yaklaşık 5 yıl
süreyle edindiğim tecrübemle yıllar önce görevden alındığım
günlerde ortaya koyduğum tespitlerin tamamı günümüzde
eksiksiz olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılının son çeyreğinde
38
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
şahsımı hukuka aykırı olarak görevden aldıran ve 1996 yılından
beri sürekli olarak yapıla gelen toprak döküm ihalelerini kamu
zararına rağmen durduran güç, 2010 yılında orman kanununu
da Anayasaya aykırı olarak değiştirmiştir. Sadece orman
kanununu değiştirmekle yetinmemişler, yasaya aykırı
yönetmenlikle de hedeflerine tamamen ulaşmışlardır. 2007
yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına verilen kurumsal
mücadeleden vazgeçilerek görevden alınmama neden olan
rantçıların istekleri doğrultusunda yasal değişikliğe gidilmiştir.
Ne acıdır ki, 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına
yasal yetkimiz dahilinde mücadele ettiğimiz güçlerle görevimden
uzaklaştırıldıktan sonra işbirliği yapılmıştır. Bütün bu gelişmeler
göstermiştir ki Orman Genel Müdürlüğünün kurumsal çıkarları
korunamamış, Anayasa ve yasalardan alınan güce ve bir önceki
dönemde olayla ilgili verilmiş olan yazılı ve sözlü emirlerin
hiçbirine sahip çıkılamamıştır. Orman Genel Müdürlüğü, 2007 yılı
son çeyreğine kadar vermiş olduğu emirlerinin ve yasal
yetkilerimin uygulanması adına vermiş olduğum amansız
mücadeleden dolayı uğradığım haksızlığı önleyememiş, haksızlığın oluşmasına da yetki ve sorumluluklar aşılarak bizzat katkı
sağlanmıştır.
E- TOKİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN YAPILAN HAFRİYAT
TOPRAĞI DÖKÜM İHALESİ:
Orman Yasasının T.B.M.M'de değiştirildiği tarihlerde, İstanbul'da
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı(TOKİ) tarafından KüçükçekmeceKayabaşında toplu konut alanı içerisindeki bir taş ocağının
rehabilitasyonu amacı ile “toprak döküm ihalesi” yapılarak
kamuya 170 milyon TL.'den fazla gelir sağlanmıştır. TOKİ
Başkanlığı, bu işi ihale etmeksizin istediği fiyatla istediği
kişiye verme yetkisine sahip olduğu gibi yasal olarak ta bu işi
yapanlara ayrıca para ödeme hakkına da sahiptir. TOKİ
Başkanlığının bu ihaleyi yapmasını zorunlu kılan hiçbir yasal
yaptırım söz konusu değildir. Buna rağmen, sadece yönetim
vizyonundan ve görev misyonundan kaynaklanan irade ile
kamuya gelir kazanma yöntemini tercih etmiştir. Bir taraftan
Anayasal sorumluluğu olan Orman Genel Müdürlüğü, yıllardan
beri uygulamış olduğu eski maden ocaklarının rehabili-tasyon
ihalelerini durdurarak kurumun zarar etmesine neden olmuş,
orman yasasını değiştirerek de elindeki ekonomik kaynağın
belediye başkanlıklarına devredilmesinin yolunu açmıştır. Diğer
taraftan da yasal hiçbir zorunluluğu olmayan TOKİ Başkanlığı,
sadece kurumsal gücünü ve yönetsel vizyonunu kullanarak ilk kez
toprak döküm ihalesinden kurumuna milyonlarca lira gelir
sağlayabilmiştir.
TOKİ Başkanlığının toprak döküm ihale şartnamesinde; “İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığını yetkili kılacak bir tek kelime dahi
yoktur. İhale şartnamesinde her türlü yetkinin TOKİ Başkanlığına
ait olduğu vurgulanarak belirtilmiştir.” TOKİ Başkanlığının 2010
yılında toprak döküm ihalesi yoluyla kamuya 170 milyon TL. gelir
kazandırmış olması, her yönü ile takdir edilecek büyük bir
başarıdır. Bu ihale; gerek kamu kaynaklarını yönetmekle görevli
olan kişi ve kurumlara, gerekse yıllardır İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün ihalelerini durdurmaya çalışanlara önemli bir
ders vermiştir. Ayrıca, bütün ezberleri bozduğu gibi, siyasi
iradenin zan altında kalmasının da önüne geçmiştir. Dün,
beceriksizliklerini ve basiretsizliklerini siyasi otoriteye çamur
atmakla örtmeye gayret edenler, bu ihaleden sonra bu gün hangi
mazeretlere sığınacaklardır acaba? 6-7 yıldan beri birçok yetkili
ve sorumlu kurum ya da kişileri kendi çıkarları doğrultusunda
yönlendirerek Orman Genel Müdürlüğünün ihalelerinin
durdurulmasına ve orman yasasının değiştirilmesine neden
olanlar, TOKİ Başkanlığının ihalesinde kesinlikle etkili
olamamışlardır. Bu durum, sadece izaha muhtaç önemli bir
açmazlığın yaşanmasına neden olmamış, 170 yıllık anayasal
yetkisi bulunan ormancılık teşkilatının daha dün kurulmuş olan ve
bu konuda yasal hiçbir yetki ve sorumluluğu olmayan TOKİ
Başkanlığı kadar irade gösteremediğini de ortaya koymuştur.
Vahim sonuçları doğuracak bu durumun yaşanmasını “at binenin
kılıç kuşananındır” deyişiyle geçiştirmek de mümkün değildir.
Mesleğimiz ve geleceğimiz açısından çok detaylı analiz edilmesini
gerekli kılmıştır.
TOKİ Başkanlığının bu başarısı, haklı olarak gazetelere haber
konusu olmuş, kamuya toprak dökümü ihalesinden kaynak
sağlaması da büyük bir başarı olarak gündeme taşınmıştır. Kurum
yöneticileri taktir ve teşekkür duyguları ile yad edilerek, diğer
kurumlara da örnek olması temennisi dile getirilmiştir. TOKİ
Başkanlığının 2010 yılında bir kez olarak yaptığı bu ihaleyi,
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü 1996 yılından 2007 yılı son
çeyreğine kadar İstanbul ilinde onlarca kez yapmış tek kamu
kurumudur. İstanbul ilinde toprak döküm ihalelerinden kamuya
gelir getirmeyi başarabilen ilk kamu kurumudur İstanbul Orman
Bölge Müdürlüğü. Toprak döküm ihaleleri yukarıda da dile
getirildiği gibi 2003-2007 döneminde tarihi zirvesine ulaşmıştır.
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğünde toprak döküm
ihalelerinde tarihi başarıyı elde edilmesinde olağanüstü gayret
gösterenlere 2007 yılı son çeyreğinden sonra sadece
gösterdikleri bu gayretten dolayı tabiri caizse zulüm yapılırken,
Bölge Müdürlüğünün ihaleleri örnek alınarak 2010 yılında
yapılan toprak döküm ihalesinden dolayı ihaleyi yapan kurum
ve yöneticiler alkışlanmıştır. Sadece basiretsizlik ve
beceriksizliklerinden dolayı telafisi olmayan kurumsal ve kişisel
haksızlıkların yaşanmasına neden olanların değil yöneticilik
misyonları; hak, hukuk ve adalet gibi vicdani değerlerinin de
sorgulanması kaçınılmaz olacaktır.
Toplu Konut İdaresi Başkanlığının kamuya 170 milyondan fazla
gelir getiren haziran 2010 tarihindeki hafriyat toprağı döküm
ihalesi; Orman Genel Müdürlüğünün 2007 yılı son çeyreğinden
sonra maden ocaklarının rehabilitasyon ihalelerinin durdurulma
ve kamunun zarara uğratılması gerekçelerini tamamen ters yüz
ederek hiçbirinin doğru olmadığını, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü tarafından 2007 yılının son çeyreğine kadar
gerçekleştirilmiş olan toprak döküm ihalelerinin engellenme
gayretlerinin de yasal olmadığını, toprak döküm ihaleleri için
yıllardır verilmiş olan mücadelenin haklılığını ortaya koymuştur.
Ayrıca, İstanbul'un coğrafyasını bozan ve ormancılığı teslim alan
“toprak döküm rantının”, orman yasasını değiştirebilecek kadar
Orman Genel Müdürlüğünde etkili olduğu, Toplu Konut İdaresi
Başkanlığında ise dikkate dahi alınmadığı sonucunu doğurmuştur.
Bu sonuç, kamu vicdanını da yaralayan izaha muhtaç vahim bir
durumdur.
Ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının toprak döküm
yöntemi ile ihalelerinin gerekliliğini ve önemini hem siyasi
otoriteye hem de kamuoyuna anlatılmasında değil TOKİ
Başkanlığı, rantçılar kadar bile başarılı olunamamıştır. Ne TOKİ ne
de birçok kurum ve kuruluşla kıyaslanamayacak kadar köklü
geçmişe ve Anayasal sorumluluğa sahip olan Orman Genel
Müdürlüğü, ne yazık tır ki sorumluluğunun gereği olarak ne
doğruların anlatılmasında ne de uygulanmasında tutarlı ve
basiretli davranamamıştır. Bu duruma, “aşağıdan arz edilen
makul ve hakkaniyetli taleplere hayır, yukarıdan rica edilen haksız
emirlere de evet diyebilmeyi “misyon”; ahlaki ve etik olmayan
yöntemlerle daima güçlüye yaranabilme gayretlerini de “vizyon”
olarak kabul eden” bir yönetim anlayışı neden olmuştur. Bu
yönetim anlayışından dolayı, yasa ve Anayasadan alınan güç
ranta teslim edilmiş, dün yapılan doğru işler bu gün
savunulamamıştır.
F- REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARI VE YAŞANAN OLAYLARIN
BASINA YANSIMASI:
Toprak döküm rantının emek ve sermeye gibi ekonomik
girdilerinin “sıfır”a yakın olmasından dolayı İstanbul ilindeki birçok
kişi ve kurum bu ranttan faydalanmak istemişlerdir. Onun içindir
ki, İstanbul ormancılığının 100 kaleminden 99'u ile hiç kimse
ilgilenmezken maden ocaklarının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonu ile neredeyse herkes ilgilenir olmuştur. Bu durum, maden
ocaklarının rehabilitasyonunun kamuoyu gündeminde geniş bir
yer tutmasına neden olmuştur. Bu nedenle, Turkishtime
Dergisinin 2006 yılı 146. sayısının “Küresel Şehrin Yaratıcıları”
ana başlığında “5 Bin Futbol Sahalık Yeşil Alan” haberi, Hürriyet
Gazetesinin 29.06.2006 tarihli “Kemerburgaz'ın Çukurları 20
Milyon Dolarla Dolacak” haberi, Türkiye Gazetesinin 17.04.2006
tarihli “Madenler Çiçek Açtı” haberi, Yeni Şafak Gazetesinin
24.07.2006 tarihli “Maden Ocaklarına Geri Dönüşüm Projesi”
haberi, Sabah Gazetesinin “Ormanlar Para Bastı” haberi, Türkiye
Gazetesinin 31.07.2006 tarihli “Ormancılıkta Devrim” haberi,
Sabah Gazetesinin 13.09.2009 tarihli “İstanbul'un Taşı Toprağı
Rant Oldu” ana manşet haberi, Sabah Gazetesinin 14.09.2009
tarihli “Kaçak Rantın Resmidir” manşet haberi, wow TURKEY.
Com sitesinin “İstanbul'un 2010 Rüyası” haberi, Radikal
Gazetesinin 09.04.2010 tarihli “İstanbul'un Çukuru da Bazıları
İçin Altınmış” haberi, Radikal Gazetesinden Funda Özkan'ın
20.11.2007 tarihli “İstanbul'u Yeşillendiren Müdür Tayin Edildi”
köşe yazısı, Hürriyet Gazetesinden Vahap Münyar'ın 24.09.2006
tarihli “Molozdan 20 Milyon Akıyor İstanbul'da Orman
Canlanıyor”, 7.08.2009 tarihli “Molozdan 35 Milyon Dolar
Kazandıran Müdür Göreve Dönecek mi” ve 23.08.2009 tarihli
“Toprak Dolgu Gelirini Duran İnşaat Ve Açılan Davalar Olumsuz
Etkiledi” başlıklı köşe yazıları, Hürriyet Gazeteden Yalçın Bayer'in
30.07.2009 tarihli “Toprak Döküm İşinde Bizans Oyunları”,
01.08.2009 tarihli “Kemerburaz'a Toprak Döküm İşi
Tartışması”,12.09.2009 tarihli “İddia Ediyoruz İstanbul Toprak
Rantının Kurbanıdır”, 25.03.2010 tarihli “Orman İdaresine
Darbe Büyükşehir'e Kıyak” ve 16.08.2010 tarihli “Hafriyat İşinin
Perde Arkası” başlıklı köşe yazıları, Sabah Gazetesinden Mahmut
Övür'ün 12.09.2006 tarihli “Moloz Savaşına Erdoğan El Koydu”,
03.01.2008 tarihli “Bakan Atadı Müdür Devralmadı”,
01.08.2009 tarihli “Bu Toprak İçin Kavga Edilir”, 04.09 2009
tarihli “Toprak Döküm İşleri Sürüyor”, 12.09.2010 tarihli
“Ayamama Bizi Islah Ediyor” başlıklı köşe yazıları, Sabah
Gazetesinden Erdal Şafak'ın “Ah İstanbul” başlıklı köşe yazısı,
Hürriyet Gazetesinden Yalçın Bayer'in 27.11.2010 tarihli
“Hafriyat Ballı Börektir” başlığındaki köşe yazısı, Taka Gazetesinin
Politik kulis Köşesindeki “Faruk Çebi'nın İsyan Mektubu” haberi,
Vatan Gazetesinden Mustafa Mutlu'nun 13.05.2006 tarihli “Eski
Taş Ocakları Zehir Yuvası mı?” başlıklı köşe yazısı, Vatan
Gazetesinin 16.04.2006 tarihli “Taş Ocakları Ormana
39
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
Dönüşüyor” haberi, Hürriyet Gazetesinin 01.05.2007 tarihli
“İstanbul'un Ormanları Arttı”, Sabah Gazetesinin 26.06.2010
tarihli “Toki Taştan 173 Milyon Çıkardı Yeni Taksim Meydanı
Yapacak” haberi gibi haberler ve köşe yazıları ile gerek
çalışmalar, gerek ise yaşanan olaylar sık sık kamuoyu gündemine
taşınmıştır. Yukarıda verilen gazete ve dergi haberleri ile köşe
yazılarının incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, İstanbul
Orman Bölge Müdürlüğünde eski maden ocaklarının
rehabilitasyonu amacı ile yapılan “toprak döküm ihaleleri” ile
bu ihalelerden dolayı yaşanan olaylar tamamen kamuoyuna
mal olmuştur. Olayların basında da bu denli yer bulmuş olması
hiç şüphesiz ki olayın önemindendir. Olayın maddi boyutunun
büyüklüğü ve kamu kaynağı olması, yaşamsal ve çevresel bir
değer taşıması, 15 milyon nüfusun yaşadığı büyük bir metropolde
gerçekleşmiş olması yaşananların kamu-oyuna mal olmasında
büyük etken olmuştur.
G- DEĞERLENDİRME:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Orman Genel
Müdürlüğü arasında yıllardan beri yaşanmış olan mücadele
nihayet yasal değişiklikle son bulmuş, milyarlarca dolar
değerindeki kamu kaynağının yönetilmesi, Orman Genel
Müdürlüğünden alınarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına “Anayasaya” ve “meslek teamüllerine” aykırı olarak
devredilmiştir. Bu durum, “Türk Ormancılık Tarihinde” kara bir
leke olarak yerini almakla kalmayacak, ayrıca bu değişikliğe katkı
sağlayanlar da tarihin derinliklerinde daima lanetle anılacaklardır.
TOKİ Başkanlığı, yasal hiçbir sorumluluğu olmaksızın sadece
kaynak yaratmak ve çevreyi düzenlemek amacı ile toprak döküm
ihalesini gerçekleştirirken, yasal ve Anayasal sorumluluğu
bulunan, 2009 yılında yaklaşık 85 milyon TL. zarar eden, küresel
ısınma ile mücadelede çok önemli yasal görevler üstlenen ve
küresel ısınmanın panzehiri olan ormancılığa kaynak bulmak
amacı ile zaman zaman yardım kampanyaları düzenleyen, orman
yangınları ile mücadele eden çalışanının “yangın tazminatını”
kaynak yetersizliğinden dolayı ödememek için her türlü baskıyı
uygulayan, TOKİ Başkanlığının yaptığı ihale gibi İstanbul'daki görev
alanında milyarlarca dolar gelir sağlayacak potansiyelde eski
maden ocaklarına sahip olan Orman Genel Müdürlüğü bu
ihaleleri sadece rantiyecilerin baskıları neticesi durdurmak
zorunda kalmıştır. Orman Genel Müdürlüğü bu ihaleleri
durdurmakla kalmamış, milyarlarca dolarlık bir ekonomik
kaynağın Büyükşehir Belediyesine devredilmesi için de bizzat
“Orman Kanunu” değiştirebilmiştir. Bu değişiklikle Orman Genel
Müdürlüğünün Anayasal gelirlerine el konularak ranta ve
rantiyeciye hizmet edilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, bu yasal
değişikliğe varoluş misyonunun gereği olarak engel olması
gerekirken ne yazık ki bizzat destek olmuştur. Bu durumun
yaşanmasının yönetim travması dışında başka hiçbir gerekçeyle
izahı mümkün değildir.
2003 yılı başlarında, ormancılığın odun hammaddesi dışındaki
gelirlerinin artırılması için ormanların oksijen üretiminden,
ormandaki taşa kadar bütün değerlerden faydalanılmasını; bu
bağlamda, uluslararası karbon borsasının kurulmasını,
İstanbul'daki toprak döküm ihalelerinin diğer illerde de
yaygınlaştırılmasını büyük bir inanç ve heyecanla savunanlar,
ne yazıktır ki 2010 yılı başlarında değil yeni kaynaklarla
gelirleri artırmak, mevcutlarına bile sahip çıkamamışlar, yargı
40
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
ve yasalara rağmen böyle bir görevi bile kabul edemez duruma
düşmüşlerdir. Bu yönetim iradesinin devamı halinde yakın bir
gelecekte Orman Genel Müdürlüğünün döner sermaye bütçesi
astronomik zararlardan da kurtulamayacaktır. Korkarım ki
gelecekte odun hammaddesi ürününde de tıp ki toprak döküm
işinde olduğu gibi rantın yüksek olması durumunda da benzer
sorunlar yaşanabilecektir.
Bu yasal değişikliği savunanlar, İstanbul'da değişik yerlere zaman
zaman yapılan zehirli atıklara sığınmışlardır. Sözüm ona
savunmalarında, toprak döküm yerlerinin zehirli atıkların
atılmasına en uygun yerler olduğundan bahisle, bu atıkların
önlenmesinde belediye başkanlıklarının orman idaresinden daha
etkili olabileceğini dile getirmişlerdir. Belediye ve belediye kökenli
bakanlığımız görevlilerinin dile getirdikleri ve gerçekle asla
bağdaşmayan bu savunmalarına ne yazık tır ki her türlü tehdit
karşısında vatan ormanlarını koruma ve kollamada şehitler
vermiş teşkilatımızın üst düzey yöneticileri de destek
verebilmişlerdir. İstanbul'da gelişigüzel ya da organizeli zehirli atık
kirliliği tamamen ormanların dışındaki alanlarda yaşanmıştır. Bu
güne kadar, kara ve hava koruma filosuna sahip olan, 24 saat
aralıksız görev anlayışına göre hizmet veren ve sorumluluğundaki
sahanın her bir metrekaresinin sorumlusu olan ormancılık
teşkilatının denetimi altındaki ormanlık alanlarda ne ranta dayalı
kaçak ve organizeli toprak dökümlerine ne de zehirli atıklara
kesinlikle rastlanılmış değildir. Kaldı ki gerçekten bu gerekçe
dikkate alınmış olsaydı bu tereddüt, koruma faaliyetlerinde
rüştünü ispatlamış Orman Genel Müdürlüğü için değil de, hiçbir
koruma gücü ve görevi olmayan TOKİ Başkanlığı için olması
gerekmez miydi?
İstanbul'daki ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının
tamamının hafriyat toprağı ile rehabilitasyonundan elde edilecek
toplam kamu gelirinin (2010 yılı rayiçlerine göre) en az “4-5
milyar dolar olması”, bu mücadelenin önem ve şiddetini
artırmıştır. Orman Genel Müdürlüğü yıllardır kamu yararı adına
verdiği mücadelesinden hiçbir yasal gerekçe olmaksızın
vazgeçmek zorunda bırakılmıştır. Orman Genel Müdürlüğü, Yasa
ve Anayasaya rağmen (6831 sayılı Orman Yasası, Anayasanın
169.maddesi), bu denli büyük bir kamu kaynağının belediye
başkanlıklarına devredilmesine engel olamamıştır. Kaldı ki
toprak döküm ihalelerinin sürdürebilir ormancılığın mutlak gereği
olduğu ve Orman Genel Müdürlüğünce yapılması zorunluluğuna
ilişkin yargı kararları da görmezlikten gelinmiştir. Bu yasal
değişiklikle, sadece ormancılığa büyük bir darbe vurulmakla
kalmamış aynı zamanda da mesleğimize de açıkça ihanet
edilmiştir.
2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı adına verilen
kurumsal mücadeleden vazgeçilerek İstanbul'daki toprak döküm
rantından beslenen rantçıların istekleri doğrultusunda yasal
değişikliğe gidilirken 2007 yılının son çeyreğine kadar kamu yararı
adına mücadele edilenlerle işbirliği yapılmış, mücadele edenler
ise görevlerinden uzaklaştırılarak cezalandırılmışlardır. 2007
yılından önce toprak döküm rantından beslenen sokak
eşkıyalarıyla mücadele edenler, ne acıdır ki 2007 yılından sonra
kendi teşkilatıyla mücadele eder durumuna düşürülmüşlerdir.
Yasa değişikliğine destek ve katkı sağlayanlar ise, ya siyasi unvan
ve görev kazandırmak ya da görevinde uzun süre tutulmakla
ödüllendirilmişlerdir.
İstanbul ilindeki hafriyat toprağı döküm rantından dolayı etik ve
ahlaki olmayan yöntemlerle siyasi irade yanıltılarak tam bir yetki
gaspının yaşanmasına neden olunmuştur. Yaşanan bu yetki gaspı,
sorumlu birçok kurum ve kuruluşu etkisizleştirerek toprak döküm
rantının önünü açmıştır. 21. yüz yılda ve 2010 yılı Avrupa Kültür
Başkentine aday olan bir dünya kentinde yaşanan bu çağdışı
“bürokratik ve siyasi zorbalığa” ne yazıktır ki sadece ranttan
dolayı alenen göz yumulmuştur. Bu durum, ormanlardaki
madencilik çalışmaları ile bozulan çukurlaşmış sahaların hafriyat
toprağı ile rehabilitasyon çalışmalarının durdurulmasına, ormanlık
saha dışındaki kamu arazilerine yapılan ranta dayalı organizeli
toprak dökümlerinin de büyük ölçüde artmasına neden olmuştur.
Bir taraftan, rehabilitasyon edilerek tekrar ormanlaştırılması için
hafriyat toprağına ihtiyaç duyan ormanlık sahalardaki binlerce
dönüm çukurlaşmış maden ocaklarının rehabilitasyonu engellenirken diğer taraftan da orman dışındaki kamu arazileri tahrip
edilmiştir. İstanbul'da yaşanan bu olay, ranttan dolayı çevrenin ve
ormanların katledilmesidir. Ne yazık tır ki bu katliamı engellemesi
gerekenler, bırakın engellemeyi katliamın devamına orman
yasasını değiştirerek destek vermişlerdir.
H- SONUÇ:
Orman yasasında yapılan değişiklikle, tıpkı Ormanlık alanlar
dışındaki kamu arazilerinde olduğu gibi ormanlık alanlardaki
maden ocaklarının rehabilitasyonundaki “toprak döküm gelirleri”
bundan böyle kamuya değil, büyük oranda rantiyeye mal
edilecektir. Artık bu değişiklikten sonra İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğünün “toprak döküm ihalelerinden” gelir sağlaması
tarihe karışacak, geçmişte bu ihalelerden önemli gelirler elde
ederek büyük karlılıklar yaşayan İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü maalesef bundan böyle ciddi ölçüde zararlar
yaşayacaktır. Gelirlerin azalması, ormancılık yatırımlarını da
olumsuz etkileyecektir. Bu durum, küresel ısınmanın panzehiri
olan ormanların korunması ve geliştirmesinde yasal ve anayasal
görevleri olan ve özel bütçeli tüzel kişiliğe sahip bulunan Orman
Genel Müdürlüğünün çalışmalarını olumsuz etkileyecektir.
Orman yasasının değiştirilmesi ile birlikte ormanlık alanlar dışında
yıllardır uygulanmakta olan ve ranta dayalı toprak döküm
işlerindeki her türlü menfaat ilişkileri bundan böyle de
ormanlardaki maden ocaklarının rehabilitasyon çalışmalarına da
bulaşacaktır. Ormanlık alanlardaki eski maden ocaklarının
rehabilitasyonunda Orman Genel Müdürlüğünün yasal
otoritesi büyük ölçüde belediyelere geçmiş olacaktır. Bu durum,
maden ocaklarının rehabilitasyon çalışmalarındaki disiplini
tamamen ortadan kaldırarak tıpkı orman dışında olduğu gibi
ormanlık alanlarda da organizeli ve ranta dayalı kaçak dökümlerin
yaşanmasına neden olacaktır. Ayrıca, İstanbul'daki yaşamı direkt
etkileyen ormancılık faaliyetlerinden olan maden ocaklarının
rehabilitasyon çalışmaları rantın etkisi ile büyük ölçüde sekteye
uğrayacaktır.
belediye başkanlıkları ise, madencilikle tahrip edilen ormanları
rehabilite ederek ağaçlandıran bir teşkilat olarak kamuoyu
nezdinde algılanmış olacaktır. Oysa bu yasa değişikliği, toprak
döküm rantının olmadığı ormanlık sahalarda hiçbir zaman
uygulanmayacaktır. Ormancılıkta diğer birçok olayda da olduğu
gibi bu olayın da nimetini başkaları külfetini de ormancılar
yaşayacaktır. Nimetler dağıtılırken en arka saflarda gizlenmeyi,
külfetler üstlenirken de en ön saflarda talip olmayı kader kabul
eden ormancılık mesleği ne yazık ki bir kez daha kaderine yenik
düşürülmüştür. Ancak, bilinmelidir ki bu olayda sadece ormancılık
mesleği kaderine yenik düşürülmemiş, kamu menfaatleri de
rantiyeye yenik düşürülmüştür.
Değiştirilen orman yasası ile Orman Genel Müdürlüğü de
İstanbul'daki toprak döküm rantının en önemli taraflarından birisi
olmuştur. Meslek ve teşkilatla hiçbir ilgisi olmayan kurum ve
kişilerin neden olacağı rant paylaşımından dolayı kamuoyu
nezdinde dürüstlüğü ile temayüz etmiş kurumların başında
bulunan Orman Genel Müdürlüğü de sorumlu tutulacaktır.
İstanbul'daki ormanlık alanlar dışında yıllardan beri yaşanmakta
olan ve geniş kamuoyu kitlelerinin ilgi alanında bulunan ranta
dayalı toprak döküm olaylarındaki her türlü çürümüşlük ve
kokuşmuşluk, orman alanlarındaki toprak dökümlerine de sirayet
edecektir. Bu durum, ormancılığın kamu-oyundaki algısının
olumsuz yönde etkilenmesine, yılların kazanımı olan saygınlığının
da büyük bir zafiyete düşmesine neden olacaktır. Bu yasanın
uygulanması halinde İstanbul'da ormancılık tarihinin en büyük
yolsuzlukları yaşanacaktır.
Bu yasal değişiklik, gelecekte çevre ve ormancılık açısından telafisi
mümkün olmayan vahim sonuçların yaşanmasına neden
olacaktır. Bu sonuçlar, sadece ormancılığa ve kamu ekonomisine
değil aynı zamanda da yaşama büyük bir darbe vurmuş olacaktır.
Bu makale, tarihe bugünden not düşmek, mensubu olmakla
daima gurur duyduğum ve 170 yıllık şanlı bir tarihe sahip olan
“Orman Genel Müdürlüğünün” İstanbul'daki hafriyat toprağı
döküm rantçılarının çıkarlarına alet olmasına engel olabilmek
amacıyla bizzat yaşamış olduğum olaylardan ve edindiğim
tecrübelerden faydalanarak tarafımdan tanzim edilmiştir.
Orman yasasının değişikliği, madencilikle tahrip edilen
ormanların rehabilitasyonunda belediye başkanlıklarına yeni bir
misyon yüklemiştir. Bu durum, kamuoyu önünde ormancılık
misyonun büyük bir yara almasına neden olacaktır. Belediye
başkanlıkları, maden ocaklarının rehabilitasyonu sadece toprak
döküm rantından dolayı yapacak olmalarına rağmen,
kamuoyunda algılanması hiç de öyle olmayacaktır. Orman Genel
Müdürlüğü, madencilikle ormanları tahrip eden bir teşkilat,
41
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Kurumsal Kimlik
Böyle mi Kazandırılır?
Ahmet Başkan*
Orman End. Müh.
Anayasamızın 124'üncü maddesine göre, bakanlıklar,
Başbakanlık ve kamu tüzel kişileri tarafından, kendi görev
alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını göstermek, sağlamak ve bunlara aykırı olmamak
kaydıyla yönetmelikler çıkarabilirler. Bilindiği gibi,
düzenleyici bir işlem olan yönetmelik düzenlenirken
“Dayanak” diye bir bölüm bulunmaktadır. Amaç, idarenin
çıkarmak istediği düzenleyici işlemin yasal dayanağını
oluşturan genel yönetmelik, tüzük, kanun ve anayasaya
atıfta bulunmak ve aykırı olmamasını sağlamaktır.
Orman Genel Müdürlüğü'nün çıkarmış olduğu Sicil
Amirleri Yönetmeliği'nin yasal dayanağını da 657 sayılı
DMK'nın 112'nci maddesi ile 8/9/1986 tarih ve 86/10985
sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe giren “Devlet
Memurları Sicil Yönetmeliği” oluşturmaktadır. İşte bu
nokta da, ironik bir durum ortaya çıkmaktadır. Yönetmelik hazırlanırken, yasal dayanakları merak edilip hiç
okunmaz mı? Okumuş olsalardı, bölge müdürlüğü
şeklinde teşkilatlanmasını yapmış OGM'nin, bölge
müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmış diğer genel
müdürlükler gibi, Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılacak
olan özel yönetmelik hükümlerine tabi olmaları gerekmez
miydi?
Malumunuz olduğu üzere Orman Genel Müdürlüğü Sicil
Amirleri ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği 20 Ekim 2010
tarih ve 27735 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
Bakanlıkların merkez ve taşra teşkilatları ile bağlı ve ilgili
kuruluşları 3046 sayılı kanuna göre kurulmakta ve
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü, 3046 sayılı, Bakanlıkların
kuruluş ve görev esaslarına göre kurulmuş olan Çevre ve
Orman Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, özel bütçeli
bir kuruluştur. Aynı zamanda Orman Genel Müdürlüğü,
Anayasamızın 126'ncı maddesinin 3'üncü fıkrasına göre
“Kamu hizmetlerinin görülmesinde verim ve uyum
sağlamak amacıyla, birden çok ili içine alan merkezi idare
teşkilatı kurulabilir. Bu teşkilatın görev ve yetkileri kanunla
düzenlenir.” amir hükmüne uygun olarak birden fazla ili
kapsayacak şekilde “Bölge Müdürlüğü” düzeyinde
teşkilatlanmasını yapmış bir kuruluştur.
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Amaç, kamu yararı adına kamu hizmeti sunmakla görevli
biz kamu görevlilerin; kamu hizmetini etkin, verimli ve
iller arasında uyum içerisinde sunmamız içindir. Bundan
dolayıdır ki, bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmasını yapan kamu kurum ve kuruluşları, görevlerini
etkin, verimli ve hızlı bir şekilde yerine getirebilmek için
genel hükümlere değil, kendi çıkaracakları özel
hükümlere tabi tutulmuşlardır.
Bu bağlamda 8/9/1986 tarih ve 86/10985 sayılı Bakanlar
Kurulu kararı ile “Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği”
yürürlüğe konulmuştur. Bu yönetmeliğin 30'uncu
maddesinin 5'inci ve 6'ncı fıkraları, bölge müdürlüğü
düzeyinde teşkilatlanmasını yapan kamu kurum ve
kuruluşlarını ilgilendirmektedir. 5'inci fıkraya göre “Bölge
müdürlerinin birinci sicil amiri bölge kuruluşunun
merkezinin bulunduğu ilin valisidir. Bölge kuruluşuna
dahil diğer illerin valileri lüzum gördükleri takdirde bölge
müdürleri hakkında ek sicil raporu düzenleyerek ilgili
kurum merkezine gönderebilirler. Ek sicil raporları ilgili
bölge müdürünün sicil notu ortalamasının tespitinde göz
önünde tutulur.” denilmektedir. Yönetmeliğin 6'ncı fıkrası
ise “Bölge kuruluşu bulunan kurumlar sicil amirleri
yönetmeliklerini kaymakamların ilçede, valilerin ise illerin
merkezinde görevli bölge memurlarının gereğine göre
birinci, ikinci veya üçüncü derecede sicil amiri olmalarını
sağlayacak şekilde düzenlemek mecburiyetindedirler.”
denilmektedir.
Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun “Sicil Amirleri”
ni konu alan 112'nci maddesinin 2'nci fıkrası ise
“Kurumların taşra teşkilatlarında bulunan memurların
sicil amirleri Vali ve Kaymakamlardır.” Bu maddeye ek bir
fıkra: 07/01/1988 - KHK 309/1 md.) “Ancak, birden fazla
il'de faaliyet gösterecek şekilde bölge müdürlükleri olarak
teşkilatlanmış olan kurumlardan hangileri hakkında ikinci
fıkra hükmü uygulanmayacağı Bakanlar Kurulu'nca
belirlenir.” hükmü eklenmiştir.
Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu
maddesine ek 12/1/1988 tarih ve 88/12511 sayılı
Bakanlar Kurulunca belirlenen “kurumların bölge
kuruluşlarında görevli memurları hakkında kurumların
özel yönetmeliklerindeki hükümler uygulanır.” denilmektedir.
İşte tam da bu esnada, bölge müdürlüğü düzeyinde
teşkilatlanan Karayolları Genel Müdürlüğü ile Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü; kamu hizmetini etkin, verimli ve
hızlı bir şekilde sunabilmesi için Bakanlar Kuruluna
müracaat ederek, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun
112'nci maddesinin 2'nci fıkrasından muaf tutulması ve
kendi çıkaracakları özel sicil yönetmeliği hükümlerine tabi
olmaları için 2/2/1988 tarih ve 88/12631 sayılı Bakanlar
Kurulu kararı çıkarılmıştır.
Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin yürürlüğe girdiği
1986 yılından günümüze kadar, Orman Genel Müdürlüğünü idare edenler ne yazık ki, kendi mevzuatımız ve
görevimizin gerekleri açısından Bakanlar Kurulu'na bir
başvuruda bulunmamışlardır. Nitekim 2010 yılında
Danıştay kararı sonucunda Orman Genel Müdürlüğü,
bölge müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmamış da, il
müdürlüğü şeklinde teşkilatlanmış bir kurum gibi sicil
yönetmeliğini yayımlamıştır.
Buna göre;
OGM Sicil Amirleri Yönetmeliği'nin Taşra Teşkilatında; İl'de
görev yapan teknik kariyerli orman mühendisinin birinci
sicil amiri işletme müdürü, ikincisi bölge müdür
yardımcısı, üçüncü sicil amiri ise bölge müdürüdür. Buna
karşın, ilçede görev yapan teknik kariyere sahip orman
mühendisinin birinci sicil amiri işletme müdürü, ikincisi
kaymakam ve üçüncü sicil amiri ise bölge müdürüdür.
Ayrıca, il merkezinde görev yapan orman işletme şefi ve
işletme müdür yardımcıları ile ilçede görev yapan orman
işletme şefi ve müdür yardımcılarının sicil amirleri de
farklıdır. İl merkezinde görev yapan orman işletme şefi ve
işletme müdürünün sicil amiri Bölge Müdürlüğü birim
yöneticileri iken, ilçede görev yapan orman işletme şefi ve
müdür yardımcılarının sicil amirlerinden birisi
kaymakamdır. Oysa, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu maddesinin 6'ncı fıkrasına göre il
merkezinde görev yapan memurların birinci, ikinci veya
üçüncü sicil amirleri de vali olmalıydı
Tabi ki ortada bir yargı kararı var. Yargı kararının bir gereği
olarak, yönetmeliğimizi genel yönetmeliğe uygun olarak
çıkarmak zorundayız. Bu gibi durumda ne yapılması
gerekirdi?
Yapılması gereken; yönetmeliğin dayanağını oluşturan
mevzuatın içeriğine hakim olduktan sonra, bölge
müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmış olan kurumlar nasıl
bir yol izlemişlerse Orman Genel Müdürlüğünün de aynı
yolu izlemesi gerekirdi. Çünkü Orman Genel Müdürlüğü
de bölge müdürlüğü düzeyinde teşkilatlanmış, Çevre ve
Orman Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, özel bütçeli
bir kurumdur. Tıpkı Karayolları Genel Müdürlüğü, DSİ
Genel Müdürlüğü gibi zamanında Bakanlar Kurulu'na
müracaat edilerek biz de çıkaracağımız özel yönetmelik
hükümlerine göre memurlarımızın sicil amirleri belirlenmeliydi.
Çünkü, yapılan işin gerekleri ve mevzuatımız açısından
sürekli kaymakam ya da vali'den izin alınması işlerin
yavaşlamasına, verimin düşmesine ve her şeyden de
önemlisi kamu hizmetinin etkin yapılamamasına neden
olacaktır.
Sadece Devlet memurları Sicil Yönetmeliği'nin 30'uncu
maddesinin 5'inci fıkrasına göre, eskiden olduğu gibi
bölge müdürlerinin birinci sicil amiri bölge kuruluşunun
merkezinin bulunduğu ilin valisi olarak kalmalıydı.
Burada hiç şüphesiz sorumluluk, yalnızca bugünkü
idarecilerin değil, genel yönetmeliğin yürürlüğe girdiği
1986 yılından bu güne kadar Orman Genel Müdürlüğünü idare edenlerindir.
17/9/1982 tarih ve 8/5336 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe konulan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri
Hakkında Yönetmelik”in, 16'ncı maddesinin 9'uncu
fıkrasında “Bölge müdürlerinin disiplin amiri bölge
müdürlüğünün merkezinin bulunduğu ilin valisi, üst
disiplin amiri ise bakanlıklarda müsteşar veya bakan, bağlı
veya ilgili kuruluşlarda müsteşar, başkan veya genel
müdürlerdir.” denilmektedir. Yeni yürürlüğe konulan
Orman Genel Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde, bölge müdürünün disiplin amiri vali, üst disiplin
amiri ise bağlı bir kuruluş olmamız nedeniyle Genel
Müdür'dür. Bu durum genel yönetmeliğin 9'uncu
fıkrasına da uygundur.
17/9/1982 tarih ve 8/5336 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile
yürürlüğe konulan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri
Hakkında Yönetmelik”in, 10'uncu fıkrasında “Bölge
müdürlüklerinin ilçe teşkilatındaki birimlerinin başında
bulunan ilçe idare şube başkanlarının disiplin amiri
kaymakam, üst disiplin amiri vali; il teşkilatındaki il idare
şube başkanlarının disiplin amiri ise vali olup, bu il idare
şube başkanları hakkında özel yönetmeliklere ekli
cetvellerde üst disiplin amiri tespit edilmez.” denilmektedir. Bu fıkraya göre ilçede görevli işletme müdürünün
disiplin amiri kaymakam, üst disiplin amiri ise vali
olmalıdır. Oysa, yeni yürürlüğe konulan Orman Genel
Müdürlüğü Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde, ilçede görev
yapan işletme müdürünün disiplin amiri kaymakam, üst
disiplin amiri ise bölge müdürüdür. İl'de görev yapan bir
işletme müdürünün ise, disiplin amiri bölge müdür
* Kamu Yön. Uzm.
42
43
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
yardımcısı, üst disiplin amiri bölge müdürüdür. Bu durum,
il ve ilçe'de görev yapan yalnızca orman işletme
müdürlerinde değil, orman işletme şefleri ve müdür
yardımcıları arasında da farklı uygulamalara ve eşitsizliğe
neden olacaktır.
Bir başka konu ise, Orman Genel Müdürlüğüne Kamu
Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonuçlarına göre 15 adet
Müfettiş Yardımcısı alınacağı ile ilgili haberdir. Habere
konu olan alınacak müfettiş yardımcılığı dağılımında 10
adedinin Orman Fakültesinin Orman Mühendisliği
Bölümü mezunu, 2'sinin Hukuk, 3'ünün de Siyasal,
İşletme ve İktisat Bölümü mezunu olma şartı
getirilmesine karşın, Orman Fakültemizin diğer bölümü
olan Orman Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarına
kontenjan ayrılmamıştır.
Orman Endüstri Mühendisi olarak şunu söylemekten
kendimi alamıyorum. Bu Teşkilatta bir Orman Endüstri
Mühendisine bir iktisatçı, bir işletmeci ya da bir siyasalcı
kadar ihtiyaç yok mu? Bir başka deyişle bir Orman
Endüstri Mühendisinin bir iktisatçı, bir işletmeci ya da bir
siyasalcı kadar da mı değeri yok? Bu soruma aklıselim
düşünen Orman Mühendisi meslektaşlarımın birçoğunun “olur mu Ahmet Bey, tabii ki diğer meslek dallarından
çok daha fazla Orman Endüstri Mühendisine ihtiyaç var”
dediklerini hissediyorum. Öyleyse, neden bir adette olsa
Orman Endüstri Mühendisi yok? Bu konuyla ilgili olarak
araştırma yaptığım zaman dendi ki; Teftiş Kurulu
Yönetmeliği'nde Müfettiş Yardımcısı olarak alınacaklar
arasında Orman Endüstri Mühendisi yok. Efendim! yoksa
bu yönetmelik sonuçta idari bir düzenlemedir. Bu
yönetmeliği günün şartlarına uygun, hizmet gerekleri göz
önünde bulundurularak “Orman Endüstri Mühendisliği
Bölümünden mezun olmak” ibaresi eklenemez miydi?
Orman Endüstri Mühendislerinin alınmamasıyla ilgili bir
diğer gerekçe ise; “Bu bölümde okuyanlar silvikültür,
amenajman gibi dersleri okumadılar.” Burada şu soruyu
sorma hakkımız olsa gerek diye düşünüyorum. Müfettiş
yardımcılığına alınması düşünülen diğer branşlar, bu
denilen derslerden hangilerini okumuşlardır? Bu
sorumun cevabını İlgililerden doğrusu bekliyorum. Tabii
şu söylenebilir. “Onlar idari inceleme, teftiş yapıyorlar”
denebilir. Biz de Orman Endüstri Mühendisinin kendi
uzmanlık alanına giren üretim, standardizasyon, tasnif ve
pazarlama gibi konularda görev yapmaları önemli değil
mi? Orman Genel Müdürlüğü gelirlerinin büyük bir
kısmını oluşturan orman ürünlerinin gereği gibi üretim ve
değerlendirilme-sinin yapılmaması sonucunda önemli
gelir kayıplarının olduğu bütün meslektaşlarımızın genel
kabulüdür. Bu amaçla Orman Genel Müdürlüğüne
alınacak olan müfettiş yardımcıları arasında Endüstri
Mühendislerinin de olması ve yukarıda açıklamaya
44
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
çalıştığımız uzmanlık alanlarında görev yapmaları daha
rasyonel olanıdır.
Müfettişlik kariyer bir meslektir ve sınavla girilir. Kurumda
görev yapacak olan müfettişlerin bir kısmını yasal
zorunluluktan dolayı Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)
sonuçlarına göre alınabilir. Büyük çoğunluğunu ise, tıpkı
İçişleri Bakanlığı'nda olduğu gibi (sekiz yıl kaymakamlık
yaptıktan sonra sınavla müfettiş yardımcısı olunabiliyor)
Orman Genel Müdürlüğünde belirli bir süre çalışmış
Orman Fakültesi mezunu olanlar arasından sınavla
alınması daha rasyonel olanıdır.
Bir kuruma, kurumsal kimlik kazandırmak, bir şeyler
yapıyormuş gibi gözükerek olunmuyor. Öyleyse, kuruma
kimlik kazandırma nasıl olur? Kurumun geçmişten
bugüne kadar ki kazanımlarına, değerlerine, ilkelerine,
kültürüne ve çalışanlarına sahip çıkılarak kazandırılabilir.
Kurumsal kimlik, Toplam Kalite Yönetiminin omurgasını
oluşturan çalışanlara değer verilmesiyle, yöneticiler
tarafından çalışanların farkındalığının tespit edilmesiyle
ve faydalı ve verimli olacağı yerlerde değerlendirmesiyle
olur. Değilse, 171 yıllık köklü bir tarihi geçmişi olmakla ve
Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 1/4'üne hükmediyoruz
diye övünmekle olmaz.
Son söz olarak İstiklâl Marşımızın şairi Mehmet Akif
ERSOY”un dizeleriyle noktalamak istiyorum.
“Sahipsiz kalan vatanın batması haktır,
Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.”
Görevlendirmede ve
Tayinde Kriterler
Sıtkı ÖZTÜRK
Orman Mühendisi
Medeniyetler kurulur belli bir süre hüküm sürer bir süre
sonrada yıkılıp giderler.
Anadolu birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olup
bunların bir kısmı uzun ömürlü bir kısmı ise kısa ömürlü
olmuştur.
Medeniyetlerin kurulmasında ve yıkılmasında iki vasıf
öne çıkar.
1- Maharet: Yetenek, el becerisi, ustalık, mahirlik
2- Salahat: Salihlik, günahsız ve temiz olma, dindarlıkta
çok ileri olmak
Tarihe bakıldığında görülecektir ki bu iki vasfı kendinde
birleştiren milletler birçok medeniyetler kurmuşlar ve
daima uzun soluklu olmuşlardır.
Yıkılan bütün medeniyet ve devletlerin altında ise
mutlaka bu iki vasıftan birinin veya ikisinin yokluğunun
yattığı görülür.
Şimdi bu iki vasfı tanımlamaya çalışalım.
1- Maharet: Kişinin kendi mesleğinde ehil, uzman ve
kabiliyetli olmasıdır.
2- Salahat: Kişinin din ve ahlakça yüksek bir seviyeye
ulaşmasıdır.
Önemle belirtmek gerekirse salahat ve maharet
birbirinden ayrıdır.
Hamiyet, vatanperverlik, sadakat ve adalet gibi ulvi
duygular salahat'ın meyvesidir ve o bahçede yetişir.
İslam dininin temel direği olan Kur'an birçok ayetinde
salahatın içeriği konusunda açıklama yapar. Özellikle
adalet, sadakat, hamiyet, temiz olma (Bedenen ve ruhen)
konularında birçok defa değişik ayetlerinde anlatımda
bulunur.
İş, san'at kabiliyet ve benzeri hususlar ise, maharet
bahçesinden derlenebilen meyvelerdir. Kalb ve vicdanı
manevi duygularla bezenmeyen bir insandan gerçek
manada hamiyet, sadakat ve adalet beklenilemez. Ancak
iş, san'at ve kabiliyet başka şeyler olduğu için, salih
olmayan bir adam güzel çobanlık yapabilir; ayyaş bir
adam ayık olduğu zamanlarda iyi saat tamir edebilir. Yani
bu noktada salahat ve maharet ayrılır.
Kısa bir izahattan sonra bir sorunun cevabını vererek konu
hakkında izahata devam edelim.
Acaba bir işe bir kişinin tayininde ve görevlendirilmesinde kriter hangisi olmalıdır? Salahat mı, Maharet mi?
Doğrusu hem salih hem de mahir olanlar yani hamiyetle
fazileti birleştiren, kalbi ve fikri münevver olanlar tercih
edilmelidir. Bu vasıfları beraberce bulunduran insanlar
yeterli sayıda değilse ya maharet ya da salahat esas
alınmalıdır. İslam'a göre ikisini birleştiren bir eleman
yoksa san'atta ve iş de maharet tercih sebebidir. İslam
tarihinde bu yolla yapılan tercihlerin olduğu dönemlerde
başarılı olunmuştur. (Bilimde, fende, San'atta, Gelişmişlikte vb.)
Bir Kur'andan birde yaşanmış meslek hayatımızdan
örneklerle konuyu açıklamaya çalışalım.
Bir kısım İslam hukukçuları ve tefsircileri tarafından,
özellikle idari yetkiye sahip devlet adamlarına hitaben
indirildiği söylenen Kur'anın şu ayeti bu konuda
manidardır.
“Haberiniz olsun ki, Allah sizlere muhakkak şunları
emrediyor. Biri emanetleri ehline vermeniz, biride
insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hareket
etmenizdir. Allah size ne güzel öğüt veriyor (Herhalde bu
emirleri tutmalısınız). Zira şüphesiz ki, Allah verdiğimiz
kararları işitir ve emanetler hakkında yaptıklarımızı görür.
Bu ayetin şu olay üzerine indiği rivayet edilir.
İslamın ilk yıllarında Kabe'nin anahtarı henüz müslüman
olmayan Osman bin Talha'nın elindedir. Mekke'nin
fethinden sonra Hz. Ali, Talha'nın elinden anahtarı almak
ister. Bu ayet inince Hz. Peygamber (S.A.V) anahtarın ehli
olan eski sahibine iadesini emreder bunun üzerine
anahtar sahibine iade edilir.
Hz. Peygamber (S.A.V) “Emaneti ehline ver ve sana hainlik
45
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
edene hıyanetle mukabele etme” hadisi de bu konuya
güzel bir örnektir. Nitekim bu olanlardan sonra Osman
bin Talha Müslüman olmuştur.
Hz. Ömer zamanında ordunun başına harp bilen, tedbirli,
tecrübeli, ileri görüşlü birinin atanması gerekir. Hz. Ömer
valilerine “Bera İbn-i Malik'i kumandan olarak tayin
etmeyiniz. Zira o İslam ordusunu tehlikeye sokar” diyerek
maharet yönünden yeterli olmayan birinin ordunun
başına komutan olarak gelmesini engellemiştir. Halbuki
bu kişi salahat yönünden iyi idi. Peygamberimiz kendisi
hakkında iyi şeyler söylemiştir. Ancak harp sanatında
yetersiz olduğundan komutan yapılmamıştır.
1950'li yıllarda Tokat ilimizi sık sık seller basmaktadır. 1949
selinden sonra bir büyük kurumumuz şehre en yakın iki
derenin mahsabına 10'ar metre yükseklikte iki baraj
yapar. 1951'de yine bir sel gelir ve yapılan barajların
arkasını tamamen toprak vb. ile doldurur, fayda sağlamaz
hale getirir. Bunun üzerine mevcut barajların üzerine 2'nci
bir baraj daha inşa edilir. Kendilerine, bir başka büyük
kurumumuz teknik elemanlarınca bu barajlarda
dolduğunda ne yapacaksınız şeklinde sorulduğunda,
üzerlerine birer baraj daha yaparız şeklinde cevap verirler.
Dere ıslahı ve havza amenajmanı konusunda eğitim
almamış yeterli bilgiye sahip olmayanlar ancak bu şekilde
çözüm üretirler. Halbuki dere ıslahı ve sellerle nasıl
mücadele edileceği konusunda eğitim alanlar tarafından
yapılan çalışmalar sonucunda (Bir başka büyük
kurumumuz tarafından) sel yatakları ıslah edilir, saha
ağaçlandırılır, otlandırılır ve Tokat'ı bir daha hiç sel
basmaz. Tokat ilinin üst havzası bugün yeşillikler içerisinde
orman ağaçları ile kaplıdır. Bir müddet sonra zamanın
Devlet Su İşleri Genel Müdürü sahayı gezer ve işte bu,
yapılması gereken bu diyerek kendi kurumunda Orman
Mühendislerinden müteşekkil (15 Orman Mühendisi işe
alınmıştır.) bir Şube Müdürlüğü kurarak çalışmaların bu
birimin katkıları alınarak yapılmasını sağlar. Ancak yinede
bu konuda yeterli çalışma yapıldığı söylenemez.
İslam alimlerinin sahabeden sonra en adil hükümdarlar
olarak vasıflandırdığı Osmanlı'da durum nasıldır?
Osmanlı Devleti'nin yükselme devrini tetkik edenler
neden kısa bir zamanda dünya devleti haline geldiğini ve
salahat ile maharete ne derece riayet ettiklerini çok iyi
bilirler. Rumeli'deki kavimlerin kendi arzuları ile neden
Osmanlı hakimiyetini tercih ettiklerinin sebebi olarak
hakperest ve cesur padişahların yanında (Yavuz, Fatih,
Kanuni gibi) Osmanlı hukuk abidesi Ebussuud'da da
aramak gerekir. Devleti harici ilişkilerde temsil eden
nişancıların, diplomatik ve diplomasi ilminin mütehassısları ve kazaskerlerden titizlikle seçildiği, Enderun
denilen okulda, devletin ihtiyacı olan memurların ülkede
yaşayan her milletten seçilerek çok iyi bir eğitimden
geçirildikten sonra ilgili görevlere atandıkları da başarılı
olmanın sebepleri arasında sayılmalıdır.
46
SAYI: 10-11-12
ÜYELERİMİZDEN
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Sonuç itibarıyla denilebilir ki Osmanlılar, zeka ve
kabiliyetten çok azim, gayret ve liyakata önem
vermişlerdir. Zaten çalıştırılmadan işletilmeden sadece
zeka ve kabiliyetin bir işe yaramayacağı aşikardır. İlim azim
ve sebat ile elde edilir.
Genel olarak mevcut okullarda (Medrese, Enderun vb.)
imtihansız ve icazetsiz kolay kolay sınıf geçmek mümkün
değildi. Söylendiği üzere Ayasofya Medresesi'nden oda
isteyen Fatih Sultan Mehmed bile ancak yapılan imtihanı
kazanarak buradan bir oda alabilmiştir. Benzeri misaller
çoktur. Böyle olduğu içinde cihan devleti olunabilinmiştir.
Zaman içerisinde yapılan bu güzel uygulamalar terk
edilmiş terkle birlikte ülkede bozulmalar ve gerileme
başlamıştır.
18'inci asırda yanlış uygulamalar nedeniyle Osmanlı
Devleti'nde artık uygulamada bozulmalar görülmektedir.
Zamanın Padişahı bu durumu fark etmiş vezirine
(Sadrazam) ehil kişilerin görevlere getirilmesini emretmiş
bu konuda ferman yayınlamıştır.
Zaman Osmanlı padişahını haklı çıkarmış ve ehliyetsiz
kişilerin kayırma, rüşvet, hatır-gönül hesabıyla devlet
hizmetlerinde istihdamı Osmanlı Devletini çökerten en
önemli sebepler arasında yer almıştır.
1887'de bir Hollandalı hukukçu bu durumu görmüş ve
devletin ehil olmayan ellere düşmesinin yıkımın sebebi
olarak ortaya koymuştur.
Bu örneklerden şu sonuçları çıkarmamız mümkündür.
1- Bir iş ehlince yapılmalıdır.
2- İş konusunda eğitimli ve bilgili olunmalıdır.
devamlı üzerinde oynanarak bozulmalara sebep
olunmuştur. Sorunlar bilinmesine rağmen çözüm yoluna
gidilmemiştir.
15- Daha fazla başarı için isteği var mı?
Peki ne yapılmalıdır;
16- Tek başına yapamayacağının bilincinde mi?
1- Eğitim sistemi ihtiyaçlarımız doğrultusunda yeniden
dizayn edilmeli, öğretim yerine eğitime odaklanılmalıdır.
17- Sadece kendinin değil ekip hedeflerine ulaşmada
Taahhütte bulunabiliyor mu?
18- Dürüst mü?
2- Personel alımlarında kabiliyete, bilgiye kısacası
maharet ve salahat'a önem verilmelidir.
19- Güçlü ve zayıf yönlerine ilişkin gerçekçi algıları var
mı?
3- Herkes her işi yapar mantığı yerine işe uygun eleman
alımı yapılmalıdır. Bunun için aşağıdaki kontrol
listesindeki soruları bilenler arasından seçim yapılmalıdır.
20- Stresle etkin olarak başa çıkabilir mi?
Doğru Ekip Elemanı Seçmede Kontrol Listesi
Görev
Evet Hayır
1- Teknik olarak yetenekli mi?
2- Güncel bilgi ve beceriye sahip mi?
3- Bilgi becerileri diğer ekip elemanlarınınkini
tamamlıyor mu?
4- Birlikte çalışma ve sonuçlarda mükemmelliği
Yakalamak için güdülenebiliyor mu?
5- Daha önceki çalışmaları yukarıda sıralanan
Değerlendirmelere uyuyor mu?
6- Bütünleştirme ve ara yüz yönetimi olarak proje
Yönetim bilgisine sahip mi?
3- İleri görüş sahibi olunmalı ve sorun bir bütün halinde
ele alınarak çözülmelidir.
7- Karar alma ve problem çözmede diğer ekip
elemanlarıyla Sürtüşme yaratmadan çalışabilecek mi?
4- Herkes her işi yapar mantığı terk edilmelidir.
8- İyi iletişimci ve özellikle iyi bir dinleyici mi?
5- Vizyon sahibi olunmalıdır.
9- Hedeflere ulaşmak için fazladan çalışma arzusu
var mı?
Vizyon: Görme organı yardımı olmaksızın (Zihinsel)
görme ya da algılama.
6- Adaletli, adil olunmalıdır. (Özellikle kurumların başında
bulunanlar)
Günümüze gelince
Özellikle çok partili demokrasiye geçtiğimiz günden bu
yana meydana gelen bozulma, erozyon nedeniyle
geçmişte atalarımızın yaptığı güzel uygulamalar bir kenara
itilmiştir.
Osmanlının, daha nice devletin yıkılmasına sebep olan
kabiliyetsiz, yetersiz ve adam kayırma yoluyla görevlere
getirilme uygulaması yine sirayet etmiştir. Okullarımız
yeterince eğitim veremez kurumlar olmuş, eğitim sistemi
hoşgörü sahibi mi?
4- Yönetim kademesinde bulunacaklar ileri görüşlü,
ehliyetli, ufku açık, kuruma bir şeyler verebilecek
kurumun daha ileri atılım yapmasını sağlayacak
vasıflarda olmalıdırlar. Kısacası bir liderin vasıflarına
sahip olmalıdırlar.
5- Çalışanlar yetenekleri ölçüsünde işlendirilmelidir.
Örneğin; İşletme Şefliği yapamayacak pozisyonda
bulunanların ısrarla bu görevde çalıştırılmaması
gerekir. Aynı durum diğer görevler içinde geçerlidir.
6- Çalışanların memnuniyeti önde tutulmalıdır. Çalışan
işinden memnunsa daha verimli olur ve müşteri
memnuniyetini ileri seviyelere ulaştırır.
7- Kurumların temeli adalet üzerine inşa edilmelidir.
Kurumda adalet varsa ilerlemede söz konusudur.
Adaletin olmadığı yerlerde her türlü yozlaşma ve
kuralsızlık da kendini gösterir.
10- Ekip içinde faklı görevlere uyum sağlayacak
esnekliği var mı?
11- Saldırgan olmadan diğerlerine fikrini kabul
ettirebiliyor mu?
12- Ekip moralinin artmasına katkıda bulunabiliyor
mu?
13- Yeni fikirlerin savunulmasında diğerlerini cesaretlendirecek Katkıda bulunabiliyor mu?
Birey
14- Mizah duygusuna sahip mi, diğerlerine karşı
47
ÜYELERİMİZDEN - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Bir Karadeniz Gerçeği: Sel ve Taşkınlar
Yusuf Ziya ERGENE
Orman Mühendisi
2010 yılı Ağustos ayında Rize ili, Gündoğdu ilçesinde meydana
gelen sel felaketi bölge insanını derinden yaralamıştır. Bu
felaket ne ilk ne de sonuncusu olacaktır.
Doğu Karadeniz bölgesinin arazi yapısının genellikle yüksek
eğimli ve dağlık arazilerden oluştuğunu bilmekteyiz. Ordu,
Giresun, Trabzon illerindeki fındık, bölgenin gelir kaynağı iken,
Rize ilinde yerini çay bitkisine bırakmaktadır. Çay bitkisi Rize
ilinin tek geçim kaynağıdır. Bunun dışında balıkçılık, gemi
sanayi, arıcılık ve yayla turizmi diğer gelir kaynaklarıdır. Son
yıllarda çaya alternatif olarak gösterilen kivi yetiştiriciliği
yapılmış olsa da daha ziyade ailelerin ihtiyacı kadar
üretilmektedir. Ticari amaçla üretimi yapılması düşünüldüğünde kivi bitkisi, hem ekonomik olarak hem de bakım ve
hasadındaki zorluklardan dolayı, çaya alternatif olması bir
yana, sadece bölgede yetişen yeni bir meyve türü olmaktan
öteye gidememiştir. Bölgenin tek geçim kaynağı olan çay
yetiştiriciliği halen bir numara olup, olmaya da devam
edecektir. Bölge insanının çay yetiştiriciliği ile özdeşleşmişliği,
hasadının kolaylığı, bakım masraflarının azlığı ve alışkanlıklar,
çayı her zaman bir numara yapmıştır. Çay yetiştiriciliği Rize'de
siyasete bile yön vericidir. Yanlış uygulanan politikalar veya
düşük fiyat politikası bile çay yetiştiriciliğinden insanları
vazgeçirememiştir.
Çay yetiştiriciliği tek gelir kaynağı olunca bölge insanın bulduğu
her boş araziyi çay bitkisi ile kapatmanın hesaplarını yapmış,
eğimli arazileri ve ormanlık alanları açmalar yaparak çay
bahçelerine dönüştürmüştür. Yanlış arazi kullanımı sonucunda
yüksek rakımlarda verim ve ürün kalitesi düşmesine rağmen,
ormanlık alanlar açma ile çay yetiştiriciliğine açılmıştır. Üstelik %
70-80 eğimli yerlerde seki teraslar yapılmadan çay bahçeleri
oluşturulmuştur. Çay bitkisinin derin kök yapmaması, Çay
yetiştiriciliğinde kullanılan suni gübrenin toprağın fiziksel ve
kimyasal yapısında meydana getirdiği değişiklikler, dağınık
yerleşimler gibi gerekçelerle sel ve taşkınların sorumlusunun
çay bitkisi gibi gösterilmesi son derece yanlıştır. Bölgede dağınık
yerleşmenin önüne geçilememiştir. Çünkü toplu yerleşmeyi
yapacak alanların yokluğu, bunun en büyük sebebi olmuştur.
Sel ve taşkınların bir nedeni de dağınık yerleşmeler gösterilse
de, dağınık yerleşimlerin hangi alanlara yapılmasına müsaade
edildiğini sorgulamak daha gerçekçi olur.
Toprak kaymalarının meydana geldiği ve çay tarımının yapıldığı
alanlarda, kızılağaç, kestane, ıhlamur, söğüt gibi türlerle şeritler
veya 100 - 300 m²'lik gruplar halinde ağaçlandırma çalışmaları
yapmak doğru bir tercih değildir. Çünkü kızılağaç bölgede
yakacak amaçlı kullanılan bir tür olup, zaten dere yataklarından
yöre insanı tarafından yetiştirilmekte, 8-10 yılda bir kesilip
yenilenmektedir.
Kestane yapacak amaçlı kullanılan bir tür olup, kestanelikler
bölgede yöre insanı tarafından ihtiyaç doğrultusunda (Kovan
yapımı ve yapacak olarak) yetiştirilmektedir.
Ihlamur türü ise kovan yapımında kullanılan bir tür olup, yöre
halkı ihtiyacına göre tarla kenarlarına tek veya kestane ile karışık
küçük meşcereler kurarak yetiştirmektedir. Kaldı ki çay
bahçelerinin ortasında veya kenarında bu türlerin hiç biri
bulunmamaktadır. Çünkü bu ağaçların gölgeleri çay bahçeleri-
48
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Ekim-Kasım-Aralık 2010
Bir Orman Bir İnsan
Hasan Selçuk
Orman Yüksek Mühendisi
2- Çay bahçelerindeki yanlış arazi hazırlığı (eğimli arazilerde
seki terasların yapılmaması),
Dile kolay. Tam doksan sene.
Odamızın 75 kayıt numarası ile
kurucu üyelerinden. 14 Şubat
2011 günü meslek büyüğümüz
90 yaşından gün almaya başlayacak. Bu satırları okurken
doksan yıl öncesini anımsamak
bize gerçekten zor gelecek.
Neredeyse bir asırlık yaşama
sığdırılmış yüzlerce anı.
3- Son yıllarda iklim değişikliği ile yağışların şiddeti, yağış
süreleri, mevsimlere dağılışı ve tekerrür aralıkları meydana
gelen değişiklikler,
1946 orman fakültesinden
mezuniyet.
nin verimini ve bitkinin ürün kalitesini düşürmektedir. Yöre
insanı bırakın bu türleri meyve ağacını bile çay bahçelerinden
kesip çıkarmaktadır. Bölge insanı çayla o kadar özdeşleşmiş ki,
çay bitkisi için çay tarlasındaki meyve ağacından bile vazgeçebiliyor.
Sel ve taşkınların sebebi şunlardır:
1- Yanlış arazi kullanımı (ormanlık alanların açma ile çay
yetiştirilen bahçelere dönüştürülmesi),
4- Bütün bunlardan sonra bölgenin imarı ile ilgili öncelikler ile
yapılaşma ile ilgili mevzuatın yetersizliği ve uygulanmasındaki eksiklikler (bugün hala ana derelere bile devlet binaları, evler, işyerleri, ticaret yapan işletmeler yapılmakta, %
80-90 eğimli arazilere bile 5-7 katlı bloklar inşa
edilmektedir),
Sel ve taşkınların önüne geçmek için çözüm öneriler:
1- Yanlış arazi kullanımının önüne geçilmelidir.
2- Bölgenin sel, taşkın ve çığlara karşı risk haritaları
oluşturulmalıdır.
3- Ormanlarda yapılan açmaların önüne geçilmelidir.
4- Bölgenin imar mevzuatı ile ilgili radikal kararlar alınmalıdır.
(5-7 katlı blokların halen % 80-90 eğimli arazilerde
yapımının önüne geçilmelidir).
5- Ana dere kenarlarında her türlü yapılaşmanın önüne
geçilmelidir.
6- Çayla özdeşleşmiş çay tarımı yapan yöre halkı çay tarımının
yanında gelir getirici faaliyetlere yönlendirilmelidir. (Arıcılık,
seracılık, özel fidanlık, Likapa (Yaban Mersini) yetiştiriciliği,
kivi vb. gibi).
7- Toprak kaymalarının olduğu alanlar zaten erozyon
açısından bir risk oluşturmadığından buralara müdahale
etmeden kendi kendine rehabilite etmesini beklemek
daha doğru olacaktır. (Kızılağaç zaten doğal olarak
gelecektir.)
8- Toprak kaymalarının olduğu alanlara bir şeyler yapılacaksa
sürgün verme kabiliyeti olan örme çitler yapılıp tekrar
vatandaşın çay tohumu ile ekim yapmasına yardımcı
olunmalıdır. Bu alanlar bedelsiz olarak likapa (yaban
mersini) türü ile desteklenmelidir.
9- Süt inekçiliğinin desteklenmesi ile çay bahçesinde bir evi,
bir de büyükbaş süt ineği her ailenin rahatça yaşamını
idame ettirebilmesi için yeterlidir. Bu modelin dışında hiçbir
alternatif yöre halkının geneline hitap etmemektedir. Bu
gerçek üzerine yukarıda bahsedilen ilave gelirler ile refah
düzeyi bir nebze daha arttırılırsa orman üzerindeki baskı da
azalacaktır. 27.10.2010
Bu anıların başında belki de; bugün anlamlandıramadığımız, fakülteden mezuniyet için Sinop, Ayancık, Zingal
Ormanlarında mezuniyet sınavı gelir.
Orman mühendisi olarak ilk görev yeri Bingöl,
Çapakçur'da onca anı…
Ardından klasik olmaya aday görev;
Amenajman ve ver elini Kazdağları. Artık
meslek büyüklerimizden dinlediğimiz
anılar klasik olmaya başladılar bile.
Geçtiğimiz yıllara kadar fakülteden
mezuniyetin tamamlayıcısı genelde
amenajmanda çalışmak olurdu.
Ormanların devletleşmeye başladığı
dönemi Bolu Araştırma İstasyonu'nda
yaşamak ve kazanılan sınav ile Almanya da doktora
çalışmaları, anıların yurtdışında olanları.
Altı yılda bir yapılan ve 11'incisini ülkemizde gördüğümüz
Dünya Ormancılık Kongresinin 6'ncısını anılarına katmış
bile meslek büyüğümüz. Şu anda 14'üncüsüne hazırlanıyoruz.
bildiğimiz yer, o zaman Kavakçılık İstasyonu olarak hizmet
veriyor.”
Ardından yapılmaya başlanan
lojmanları anımsamak ise ayrı
bir keyif olduğu her halinden
belli oluyor. Lojmanların bitiminde dönemin hükümetince
itirazların başlaması ise ayrı
mücadele gerektiriyor o günlerde. Dönemin bakanı bütün
itirazları göğüslüyor diye anımsıyor. Ve o gün bu gün ormancıların elinde Ankara'nın en
yaşanır yeri olmuş.
Bugünlerde duyduğu dedikoduların doğruluğunu
kabullenebilmenin güç olduğunu dile getiriyor Hasan
Selçuk.
Yarım asırdır üzerinde yaşadığımız,
neredeyse yoktan var ettiğimiz, bütün
bunlar olurken onca meslektaşımızın
yaşadığı sıkıntılar hafızalarda tazeliğini
korurken kazanılan bu güzelliğin ormancılara yakışmadığı anlamına gelen onur
kırıcı planların gerçekleşmesine meslektaşlarının asla alet olmayacağını çok iyi
biliyor Hasan Selçuk.
90 yılını geride bıraktığı bu günlere gelirken ormancılık
mesleğine şükran ve minnet borcumu asla ödeyemediğimi çok biliyorum derken gözlerindeki o heyecanı
ne yazık ki bugün meslektaşlarımızda galiba nadiren
yakalayabiliyoruz.
Bolu Ormancılık Araştırma İstasyonunun, Ankara'ya gelişi
ve Ormancılık Araştırma Enstitüsü oluşu 1957'de
yaşanan anı. Ardından enstitüye müdür olmak.
Bugün o anıları anlatırken canı sıkkın Hasan Selçuk'un.
Başlıyor anlatmaya… “O günlerde Çiftlik de çalışıyoruz.
Enstitü binası yapacağız. Bakan Nedim Ökmen.
Binamızın yapılacağı arsayı da almak için para vermeye
razı geliyor. Ve bugün OGM Tesislerinin bulunduğu 29 Ha.
Araziyi metre karesi 7 liradan satın alıyoruz. Paramız
döner sermayeden geldiği için tapusunu Merkez Orman
İşletme Müdürlüğüne teslim ediyorum. I nolu Bina olarak
tanıdığımız yapı o günlerde Araştırma Enstitüsü olarak
böylece ormancılarla tanışıyor. Bugün yine konukevi diye
49
HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Haberler
NETCAD Ormancılık Uygulamaları
Konulu Sertifikalı Eğitim Programı
Tamamlandı
Orman Mühendisleri Odası Genel Merkezinde 04 Kasım
2010 Perşembe günü başlayarak 4 gün süren ve Sinop,
İzmir, Konya, Kastamonu, Muğla, Ankara, Manisa,
Karabük, Trabzon, Şanlıurfa, Siirt, Balıkesir, Bartın, Çankırı
gibi çeşitli illerimizden gelen yeni mezun, serbest çalışan,
emekli ve kurumda çalışan meslektaşlarımızın katılımları
ile “NETCAD Ormancılık Uygulamaları” konulu sertifikalı
eğitim programı 7 Kasım 2010 Pazar günü yapılan
uygulamalı sınav ile tamamlanmıştır.
Eğitim semineri süresince katılımcılara;
1- Genel Kavramlar-Coğrafi Referanslama
- Temel Harita ve Projeksiyon Bilgisi
- Coğrafi Referanslama, Raster Dönüşüm İşlemleri
2- Veri Üretimi-GPS ve Dönüşüm İşlemleri
- Proje Veri Üretim İşlemleri, GPS'ten Veri Aktarımı ve
Tablosal Verilerin Kullanımı
- 3 derece 6 derece Dönüşüm İşlemleri
- Yerel Koordinatlı Paftaların Ülke Koordinatlarına
Dönüştürülmesi
HABERLER
Ekim-Kasım-Aralık 2010
III'üncüsü Düzenlenen
“Doğa” - “Doğa ve İnsan” Konulu
Fotoğraf Yarışması Sonuçlandı
Odamız tarafından düzenlenmiş olan III. “Doğa” ve “Doğa
ve İnsan” konulu fotoğraf yarışmasına; doğa Kategorisinde katılan 147 eser, Doğa ve İnsan Kategorisinde
katılan 91 eser değerlendirmeye alınmıştır. Etkinliğimize
ilgi gösteren tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.
Değerlendirme sonucunda derece, mansiyon ve
sergilendirmeyle ödüllendirilen; Rüknettin TEKDEMİR,
Tamer YILMAZ, Burak Yavuz KARA, Süleyman ALKAN,
M. Akif OKUTUCU, Ragıp SARI, Serdar AKYAY,
Hasan UYSAL, Talip KAVLAK, Burcu UYSAL,
Özcan KUKKUK, Ayhan ERCAN, Rasim ÇETİNER,
Alper ÇİMEN, M. Salih TOMAÇ, Ahmet NEZİR,
Arif GÜNGÖR ve Turgut BALIK'a başarılarının devamını
dileriz.
Değerlendirme sonucu fotoğrafları odamız ağ sayfasında
görebilirsiniz.
3- Arazi Modeli – Münhani İşlemleri ve Analizler
- Sayısal Arazi Modeli Oluşturma (Üçgen Model, TIN
İşlemleri)
- Eş Yükselti ve Eş Potansiyel Eğrilerinin Geçirilmesi
- Analizler
4- Kesit, Profil ve Kübaj İşleri
- Güzergah İşlemleri*En kesitlerin Oluşturulması
- Kübaj Hesaplamaları ve Raporlama
5- Paftalama Çıktı İşlemleri ve Google Earth'e Aktarım
- Ülke ve yerel Koordinatlarla Paftalama Konuları
NETCAD Firmasının Uzman Eğiticisi tarafından katılımcı
meslektaşlarımıza anlatılmıştır.
Meslektaşımız
Murat ÇAVGA'nın
Kayıp Kitap Adlı Romanı
Yayınlanmıştır
Meslektaşımız Murat ÇAVGA'nın “Kayıp Kitap” Adlı
romanı İskenderiye yayınlarından çıktı. 1970 yılında
Trabzon'da doğan Murat ÇAVGA, 1991 yılında Orman
Fakültesini bitirmiştir. Orman Entamoloji kürsüsünde
Araştırma görevliliğini kazanan meslektaşımız almış
olduğu DSİ bursunu kazanarak halen Devlet Su İşleri
Edirne Bölge Müdürlüğünde Orman Mühendisi olarak
aktif görev yaşamını sürdürmektedir. Meslektaşımızın
daha önce “PEYMANİ”, “BEYAZ SES-LEY HATLARI”,
50
“YANIK” adlı romanları yayımlanmıştır.
www.muratcavga.com
Murat ÇAVGA'ya başarılarının
devamını diliyoruz.
51
KR
ART
FOR
K
I
İ
U
T
D
R
KREDİ K
M
E
A
R
R
K
İK
U K
TI FO
REDİ
D
R
K
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
U
F
D
KRE
ARTI
FORM
RMU
K
I
O
İ
U
T
F
D
R
I
M
E
T
A
R
R
R
K
ORM
İ KA
U K
TI FO
F
D
R
I
KREDİ
M
E
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
KRE
EDİ
ARTI
RMU
R
K
esi
K
O
İ
F
b
D
I
E
u
U
T
R
R
K
M
EDİ
A
R
R
K
lŞ
K
O
İ
U
F
u
D
I
M
E
b
U
T
R
R
R
n
ORM
İ KA
USayınK Üyemiz,
TI FO
F
D
R
I
M
E
İsta
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
OR
İ
"3. Köprü Katliamdır!, Ormanıma, Suyuma,
U
TI
F
D
R
I
KRE
M
E
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
olarak
U ödeyebilirsiniz.
RTI Kredi Kartı ile Iotomatik
KRE
EDİ
Aaidatlarınızı
RM
R
K
K
O
İ
F
D
E
U
T
Toprağıma Dokunma!.." Etkinlikleri
R
R
K
ED
A
RM
R
K
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
U
T
R
R
R
A
ORM
İ KFORMU
U K
TI FO
F
D
R
I
M
E
T
A
R
R
R
K
K
KREDİ
KARTI
O
İ
A
F
K
D
KRE
EDİ
TI FO
ARTI
RMU
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
İÜ Orman Fakültesinde Panel
D
I
E
İ
U
T
R
D
R
K
KRE
FORM
Dİ KA
I
E
U
T
R
Düzenlendi
R
K
M
A
R
K
KRE
U
FO
Dİ
:
T.C. Kimlik No.
I
M
E
U
T
R
R
R
K
M
22 Aralık 2010 Çarşamba Saat:12:15'te İstanbul Üniversitesi
O
A
F
R
K
I
U - Kredi Kartı Cinsi
: KREDİ
MBanka
TI FO
ART
R
Orman Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen
R
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
R
D
R
Kredi
Kartı
Numarası
:
panele, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi
K
E
TI F
A
RMTarihi :
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
Prof. Dr. Kadir ERDİN, Yıldız Teknik Üniversitesi Emekli
R
D
R
Kredi
Kartı
Son
Kullanma
K
KASicil No
KRE
FORM
Dİ Oda
I
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zerrin BAYRAKDAR, Orman
E
U
T
R
R
:
K
M
A
R
K
KR
U
Mühendisi Besim Selçuk SERTOK konuşmacı olarak katıldılar.
FO
Dİ :
I
M
E
U
T
R
R
R
K
M
Adı
O
A
F
R
K
Konuşmacıların yaklaşık 15'er dakikalık sunumlarıyla
I
U
EDİ
TI FO
ART
RM
R
R
K
K
O
:
Soyadı
İ
A
başlayan panel konferans salonundaki izleyecilerin
F
K
D
I
E
İ
U
T
R
D
R
K
E
TI
A
R
sorularının yanıtlanmasıyla tamamlandı. Panelde özetle;
R
K
K
İ
Ev Adresi TI FORM :
A
K
D
E
İ
U
R
D
R
K
"İstanbul'un cazibesi arttırılarak ulaşım sorunu çözülemez.
KRE
İ KA
:
FORM
DSoyadı
I
E
U
T
R
İstabul trafiğini çözmenin yolu toplu taşımacılıktan geçer. İki
R
K
M
A
R
K
K
Ev Adresi
U
FO
Dİ :
I
yaka arasındaki nüfus dengelenmeye çalışılmalıdır. Karayolu
M
E
U
T
R
R
R
K
M
O
A
F
R
K
I
U
:
Telefonu
ulaşımının yanında denizyolu ulaşımına da gereken önem alan yok olmuştur. Ancak burada önemli olan yok olan
M
EDİ
TI FO
ART
RİşEvAdresi
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
verilmelidir. Köprünün yapılacağı yer söylenen planlara göre ormanlık alan değil, bu alanla beraber bütün bir ekosistemin
E
İ
U
T
:
R
D
R
K
A
KRE
ART
İstanbul'un kuzeyi, İstanbul'daki ormanların göbeğidir. Boğaz yok olmasıdır. İstanbul'u İstanbul yapan kuzeydeki ormanlık
FORM:
K
I
İ
U
T
İş Telefonu
D
R
KREDİ K
M
E
A
R
R
K
bir ekosistemdir. Bunun bir parçasının tahrip edilmesi alanların 3. Köprü neticesinde yok olacak olması esas büyük
K
O
İ
: ARTI F
Cep Telefonu
RED
K
tamamını etkiler. Yapılan hesaplara göre 1. ve 2. Köprülerin tehlikedir."
RMU
K
O
İ
U
F
RT
D
I
A
M
E
T
K
R
R
yapımlarıyla beraber yaklaşık 350-400 hektarlık ormanlık
R
İ
K
O
A
D
F
K
E
I
U
Dİ
KR
ART
RMMühendisleri
REgeçmiş
K
U
O
F
M
I
Orman
Odası'na
ödemem
gereken
borçlarımın
toplamı
olan
R
U
T
R
O
KREDİ K
M
A
U
FOR
RTI F
M
I
A
R
...................(...............................................................
TÜRKLİRASI) D
TL'nin,
T
K
R
O
İ
KREDİ K
F
A
I
K
E
T
KR itibaren aylık Oda aidatlarımın
ED(İ..................) taksitte ve .....R
............
/....../201U
..... tarihinden
KAR
İ
KRdüzenli
D
projelerini, nükleer santralleri, doğal
M
E
R
U
K
O
Miting Düzenlendi
M
olarak yukarıda
kartımdan
çekilmesi için
KAR
R
I Fnumarasını vermiş olduğumOkrediRM
İ
U
T
O
D
mirasların sular altında kalacak olmasını
F
R
E
I
A
R
T
K
K
R
İ
Birçok siyasi parti, dernek, emek ve
EDişlemlerin yapılmasını arz İederim.
protesto ettiler.
RTI F
Dİ KA
KRgerekli
MU
A
E
R
K
R
O
K
U
F
meslek örgütü, platform ve öğrenci 3.
D
I
M
E
U
T
R
R
Kortejin miting alanına ulaşmasının
R
K
M
O
A
F
R
K
I
O
İ
Köprüye, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği
U
T
F
D
R
I
M
E
T
A
ardından saat 14.00'te miting programı
KR
KAR
I FOR
EDİ K
İ
Koruma Kanunu Tasarısı'na karşı Kadıköy
U
T
R
D
R
Adı, Soyadı
K
M
E
A
başladı. İlk konuşmayı TMMOB Orman
R
R
K
K
O
İ
KA
IF
mitinginde bir araya geldi.
ED
İ
U
T
R
D
R
K
M
E
Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi
A
R
R
K
K
O
İ
Mitinge katılanlar; 3. Köprü yapımını, suyun ticarileştiril- Yönetim Kurulu üyemiz Kader Cihan gerçekleştirdi.
RTI F
KRED
MU
A
R
K
O
İ
U
F
D
I
mesini ve tabiatı talan yasalarını, uygulanan kentsel Yapılan diğer konuşmalar ve müzik dinletilerinin ardından
M
E
T
KR
Tarih, İmza İ KAR
MU
OR
F
R
I
O
U
T
F
D
dönüşüm projelerini, termik santralleri, uygulanan HES miting sona erdi.
R
I
M
E
T
A
KR
KAR
I FOR
İ
U
T
D
R
KREDİ K
M
E
A
R
R
K
K
O
İ
RTI F
KRED
MU
EDİ K
A
R
R
K
K
O
İ
U
F
D
I
M
E
U
T
KR
RM
KAR
I FOR
O
İ
U
T
F
D
R
I
M
E
T
A
R
R
R
21 Aralık 2010 günü İ.Ü. Orman Fakültesi kantininde,
köprü
gibi
K
K
O
İ
A
RM
K
IF
O
ED maketler,
İ
U
T
F
Orman Fakültesi Öğrencileri
D
R
I
KRanlatan
M
E
T
A
doğayı yok sayan projelerin etkilerini
R
R
R
K
K
O
İ
A
D
RTI F
karikatürler sergilendi. Vokalor (İ.Ü. Orman Fakültesi Vokal KRE
MU
EDİ K
A
Etkinliği
R
R
K
K
O
İ
F
D
I
E
U
T
Topluluğu) tarafından düzenlenen müzik dinletisinin ardından,
R
KR
M
EDİ
A
R
R
K
K
O
İ
U
F
D
I
Orman Fakültesi öğrencileri, İstanbul doğasına uygun olmayan
M
E
U
T
KR
I FOR
ORM
İ KAR
U
T
F
3. Köprü ve doğaya uygun olmayan HES’lerin doğuracağı doğa
D
R
I
M
E
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
I
OR
felaketlerini imgeleyen “GELDİLER” adlıKoyunu
EDsergilediler.
İK
U
T
F
R
D
R
I
M
E
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
Etkinlik, “Köprü değil orman!
RTI
KRED
MU
EDİ K
A
R
R
K
K
O
İ
İnsanca yaşam!” sloganlarıyla
F
D
I
E
U
T
son buldu.
KRED
ORM
İ KAR
U KR
F
D
I
M
E
U
T
R
R
R
K
M
O
A
F
R
RTI
I FO
MU
EDİ K
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
R
I FO
KR
M
ED
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
KR
KRED
ORM
F
Dİ KAR
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
KRE
O
İK
U
F
D
I
M
E
U
T
R
R
R
K
M
O
A
F
R
RTI
I FO
MU
EDİ K
T
A
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
I FO
KR
M
ED
T
AR
R
R
R
K
K
O
İ
A
F
K
D
I
E
İ
U
T
R
K
KRED
ORM
F
Dİ KAR
I
E
U
T
R
R
K
M
A
R
KR
KREDİ K
ARTI FO
FORMU
RMU
HABERLER - ORMAN MÜHENDİSLİĞİ Yıl: 47
SAYI: 10-11-12
Ekim-Kasım-Aralık 2010
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
................................................................................
52