kurtuluş savaşı hava harekatı

Transkript

kurtuluş savaşı hava harekatı
''KURTULUŞ SAVAŞI HAVA HAREKATI''
Kaynak: http://www.tayyareci.com
Editor : Ercan ÇETİNERLER
PDF Düzenleme : Murat DURUDOĞAN
[email protected]
1.
GİRİŞ:
Osmanlı Devletinin 16 Ekim 1914'de katıldığı ve dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı 30 Ekim
1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Andlaşmasıyla sona ermişti.
Savaşın sürdüğü dört yıl boyunca Çanakkale, Kafkas, İran-Irak, Sina-Filistin ve Hicaz
cephelerinde kahramanca çarpışan Türk Ordusu büyük kayıplar vermiş, Türk Ulusu yıpranmış
ve yorgun düşmüştü.
Bu bölümde, Birinci Dünya Savaşı'nın sonundan 24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan
Andlaşmasına kadar geçen süre içerisinde Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde Türk
Ordusunun dünya tarihinde bir benzeri bulunmayan kahramanlığı ve Türk Ulusunun
bağımsızlığını kazanması anlatılmaktadır.
2.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONA ERMESİ:
a. Birinci Dünya Savaşı'ndan Sonra Türkiye'de Havacılık:
(1) Ateşkes Andlaşması Öncesi Genel Durum:
Bulgarların 29 Eylül 1918 tarihinde Müttefiklerle ateşkes anlaşmasını imzalaması sonucu,
Trakya ve Boğazlar bölgesi düşman ordularına tamamen açılmış oldu. Osmanlı
İmparatorluğu'nun Almanya ile olan irtibatı kesildi. İstanbul ve Boğazların korunması için
Trakya'da yeni bir cephenin süratle kurulması gerekliliği doğdu. Doğuda, Osmanlı Ordusu
Filistin'den Toroslar'a, Irak'ta ise Musul'a kadar geri çekilmişti. Bu şartlar altında savaşa devam
etmek anlamsızdı.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson, 8 Ocak 1918'de bir bildiri yayınlayarak,
"Milletlerin serbest olarak kendilerini idare edeceklerini ve geleceklerini kendilerinin tayinde
hür olacaklarını" vadetmişti. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson'un barışın temel
ilkelerini belirtmek üzere yaptığı 14 maddeden oluşan bu açıklama Wilson'un 14 maddesi veya
Wilson Prensipleri Bildirisi olarak geçer. Bu ilkelere inanan Osmanlı Hükümeti 5 Ekim 1918'de
tarafsız devletlerden İsviçre ve 12 Ekim'de de İspanya'nın aracılığıyla Amerika Başkanı'na
başvurarak barış isteğinde bulundu. Bu isteğe herhangi bir cevap alınamadı. 12 Ekim 1918'de
Talat Paşa (sayfa 2 soldaki resim) Hükümeti çekildi ve 14 Ekim'de Ahmet İzzet Paşa yeni
Osmanlı Hükümeti'ni kurma görevi aldı.
(2) Mustafa Kemal Paşa'nın İstekleri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Kabinenin kurulması için harcanan çabalar boşa gidiyordu. Tevfik Paşa'nın Talat Paşa
yerine Başbakanlığa getirilmek istendiğinde karşılaştığı güçlükleri görmüş olan Mustafa Kemal
Paşa 14 Ekim 1918'de Başyaver Naci'ye bir telgraf göndererek, Osmanlı ordularının savaş
gücünü kaybetmiş olduğunu, düşman baskısının gün geçtikçe arttığını, bu sebepten hemen
barışa gidilmesini, aksi takdirde yurdun baştanbaşa kaybedilmesi olasılığı bulunduğunu
belirtti. Başbakanlığa İzzet Paşa'nın getirilmesini yeni bakanlar kurulu tarafından kendisi ile
birlikte Fethi, Tahsin, Rauf, Azmi ve Canbolat beyler ile Şeyhülislam olarak Hayri Efendi'nin
alınmasını ve isteğini padişaha duyurulmasını istedi. Dileği yerine getirilmişti.
Rauf Orbay Bahriye Nazırı olarak kabineye girdi. Sadrazam Ahmet İzzet Paşa;
Küttülamare'de esir edilen, sonraları Büyükada'da enterne edilen ve çok rahat bir yaşantı içinde
adeta misafir işlemi gören General Townsend ile bir görüşme yaparak kendisinin sulh için
aracılık yapmasını istedi. Townsend bu öneriyi kabul etti. Derhal yola çıkılarak, İngiliz Akdeniz
Filosu Komutanlığına gönderildi. Türklere karşı sempati duyan Townsend barış için geniş
faaliyette bulundu. Bunun sonucu olarak İngiliz Komutanlığı ateşkes andlaşması yapmak üzere
bir Türk Heyeti'nin Limni Adası'nın Mondros limanına gelmesini istedi.
(3) Barış Andlaşması İçin Seçilen Türk Heyeti:
Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) 'ın Başkanlığında Dışişleri Müsteşarı Reşit Hikmet Bey ve
Kurmay Yarbay Sadullah Bey ve heyet katibi Ali Bey (Türkgeldi)'den kurulu heyet Peyki Şevket
kruvazörü ile Bandırma'ya, oradan da trenle İzmir'e geldiler. Muzaffer adlı romorkör ile gidip
liman açıklarında bekleyen Liverpool isimli İngiliz kruvazörüne binerek Mondros'a hareket
ettiler.
27 Ekim 1918 sabahı İngiliz Akdeniz Donanma Komutanının sancak gemisi Agamemnon
zırhlısında, Amiral Arthur Calthrope'la görüşmelere başlandı. 1908 yılında donanmaya katılan
Agamemnon zırhlısı Şubat 1915'de Lord Nelson isimli savaş gemisi ile Çanakkale'ye
gönderilmişti.
(4) Barış Görüşmeleri:
Müttefik teklifleri çok ağırdı, özllikle önerinin 7 nci maddesi Müttefiklere, emniyetlerini
tehlikede gördükleri anda her stratejik bölgeyi işgal etme hakkını tanıyordu. Ancak itiraz
edecek durumda olmayan Türk heyetinin buna karşı çıkması imkansızdı. Ayrıca, İngilizler çok
nazik davranıyorlar, İstanbul'un işgalinin asla söz konusu olamayacağına dair sözlü güvence
vermekten kaçınmıyorlardı. Son anda müttefikler safına geçmiş olan Yunanistan'ın, deniz ve
kara kuvvetlerinin İzmir ve İstanbul'a gönderilmesi de düşünülmüyordu.
Görüşme esnasında İngiliz Amiralinin: "Marmara'da Alman denizaltıları faaliyettedir. Acaba
bunları izleyecek uçaklarımıza sizin hangarlarınızdan istifade ederek keşif uçuşları yaptırabilir
miyiz?" tarzında aşırı kibar ve samimi olmayan soruları da dikkat çekicidir.
Rauf Bey cevap olarak: "Mütareke yapılınca Alman denizaltılarının harekatı hemen
durdurulacaktır. Hangarlardan yararlanma konusunu sonra konuşuruz" demişti.
Ateşkes andlaşması taslağında çeşitli ağır maddeler olmasına rağmen, Türk heyeti Osmanlı
İmparatorluğu hudutları içindeki; Alman, Avusturya-Macaristan uyruklu asker ve sivil şahısların
müttefiklere teslimini öngören 19 ncu maddeye şiddetle karşı çıkmıştı. Bu madde, "Bu
şahıslardan, yakın yerlerde bulunanların bir ay içinde, uzak yerdekilerin ise bir aydan sonra en
kısa zamanda Osmanlı topraklarından çıkmaları gerekir." şeklinde değiştirildikten sonra kabul
ettirilmişti.
(5) Mondros Ateşkes Andlaşması:
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışının belgesi sayılabilecek olan bu ateşkes andlaşması 30
Ekim 1918'de İstanbul'un da onayı ile imzalandı. Aynı gün Mustafa Kemal Paşa "Yıldırım Ordu
Grubu Komutanlığına Adana'ya atandı". Osmanlı'nın 16 Ekim 1914'de katıldığı Birinici Dünya
Savaşı 30 Ekim 1918'de sona ermişti. Dört yıl süren savaş sonunda imzalanan Mondros
Ateşkes Andlaşması 25 maddeden oluşuyordu. Bunlardan bazıları özetle:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
- Boğazlar açılacak ve Müttefikler tarafından işgal edilecekti.
-Sınırların denetlenmesi ve iç düzenin korunması içen gerekli olan birlikler dışında Türk
ordusu terhis edilecek, Donanma Müttefiklere teslim olacaktı.
-Müttefikler, kendi güvenlikleri gerektirirse herhangi bir yeri işgal edebileceklerdi.
-Türk limanları, tersaneler, Toros tüneli, telgraf ve posta merkezleri ve demiryolları
denetlenecekti.
-Türk Hükümeti bütün Alman ve Avusturya uyrukluları bir ay içinde sınır dışı edecekti.
(a) İngiliz İşgaline Uğrayan İller:
Yukarıda üçüncü maddede yer alan hükme uyularak 3 Kasım 1918'de önce Musul, daha
sonra Batum, Samsun ve Merzifon İngilizler tarafından işgal edildi.
Osmanlıları Birinci Dünya Savaşına sokmaktan sorumlu tutulan Talat, Enver ve Cemal
Paşalar felakete sürüklendiğini izledikleri Türk milletini terk ederek 2/3 Kasım'da Alman
Elçiliğinin Loreley isimli vapuru ile yurt dışına kaçtılar. 9 Kasım 1918'de Almanya'da Kayser II
nci Wilhelm tahttan indirildi. 11 Kasım 1918'de Almanya teslim oldu. Böylece Birinci Dünya
Savaşı sona ermişti. 11 Kasım 1918'de Başbakan İzzet Paşa istifa etmiş ve yerine Padişah
tarafından Tevfik Paşa getirilmişti
(b) İstanbul'un İşgali:
Mondros Ateşkes Andlaşması hükümlerinin yürürlüğe girmesi ile İtilaf Devletleri 6-12 Kasım
1918 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı istihkamlarına (top mevzilerine) el koydular.
7 Kasım 1918'de İstanbul'a ilk defa iki İngiliz subayı geldi. Bunlar Harbiye ve Bahriye
Bakanları katında irtibat subayı olarak görevlendirilmişlerdi.
8 Kasım 1918'de Fransız subayları Arian isimli gemiden Galata rıhtımına çıkıp Fransız
elçiliğine gittiler. Bu subayların Müttefik bayrakları ile süslenmiş olan Beyoğlu sokaklarından
geçişlerinde azınlıklar büyük gösterilerde bulunmuşlardı. 10 Kasım 1918'de İstanbul'a Gory ve
Vauğu adlı iki İngiliz generali ile Bunoust adındaki Fransız geldi. Ertesi gün İngiliz diplomat D.
G. Hogarth; "Bundan sonraki Osmanlı Devleti, Bursa hükümet merkezi olmak üzere bütün
Anadolu'yu içine almalı, fakat İzmir ile altı vilayet bu sınır dışında bırakılmalı" demişti. 13 Kasım
1918'de 22'si İngiliz, 12'si Fransız, 17'si İtalyan ve dördü Yunan savaş gemilerinden oluşan 55
parçalık Müttefik donanması Marmara'yı geçerek Dolmabahçe önünde demirledi. Bir Türk
heyeti Amiral gemisine giderek gelenlere "Osmanlı Hükümeti adına hoş geldiniz" demiş, gelen
gemiler arasında Yunan gemilerininin de bulunması üzüntüyü bir kat daha arttırmıştı.
Müttefik donanması ile birlikte İstanbul'a Yunan gemilerinin de geleceğini daha önce
duymuş olan Osmanlı Hükümeti Amiral Calthrope'a baş vurarak daha evvel Yunanlılar
hakkındaki sözlerini hatırlatmış ve kendisinden sözünde durmasını istemişti. Fakat Amiral'den
Hükümetimden emir aldım, Yunan gemilerinin gelişini önleyemiyorum cevabı alınmıştı.
Gelen donanmadan 3500 kişilik bir kuvvet karaya çıkarıldı. 2000 kişi Beyoğlu'ndaki kışlalara,
yabancı okul ve hastahaneler ile bazı özel binalara yerleşti.
Müttefik Kuvvetlerin Komutanı Sir Henry Maitland Wilson Beyoğlu'ndaki İngiliz Kız Okulunu
karargah olarak seçti. İngiliz Generali George Milne 27 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi.
İstanbul'da Müttefiklerin, Türk halkına karşı tutumları İtalyanlar hariç genellikle sert ve kaba idi.
Fakat tarih boyunca Osmanlıların saygı ve sempatisini kazanarak bir çok defa yardımlarını
görmüş, himayeleri sağlanmış olan Fransızların davranışları büsbütün kötü idi. Onların
davranışlarında, sanki kendilerine yüz yıllar boyu zulüm yapan bir milletten öç alma hali vardı.
Fransız Generali Frauchet D'Esperey ilk defa 23 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi. D'Esperey
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
ikinci defa gelişinde Beyoğlu'na doğru bir zafer alayının tertiplenmesini istemişti. Bindiği
beyazı atı, iki yanında bulunan iki siyahi tarafından çekiliyordu. Napolyon'da bile bulunmayan
mağrur pozlarla sevilmeyen bir kişiliğe sahipti. İngiliz Başbakanı Lloyd George, Franchet
D'Esperey için "mümtaz bir general olmakla beraber son derece nezaketsizdi" diyerek doğru
bir tarifini yapmıştı.
(c) Fransız ve İngiliz İşgaline Uğrayan Yerler:
6 Aralık 1918'den itibaren, Maraş, Urfa, Kilis ve Antep Fransız-İngiliz kuvvetleri tarafından
işgal edildi. Karadeniz kıyılarında ise Pontus Rum çeteleri yeniden faaliyete geçti. Doğuda;
Kafkasya'da (Fransız-İngiliz işgal bölgesi) Sovyet sınırları içinde bulunan Ermeni Hükümeti de
doğu illerimizi ile geçirmek için hazırlıklara başlamıştı. Mondros Ateşkes Andlaşması
müttefiklerin çok kötü uygulamaları ile Osmanlı İmparatorluğu için ağır bir andlaşmaya
dönüştü. Mayıs 1919'da Ana Yurdun büyük bir bölümü yabancı kontrolu altında idi. Bütün bu
haksız işgaller karşısında Türk Milleti'nin tepkisi; Bütün bu müstevlilere karşı topyekun
savaşmak ve özgürlüğünü zorla almak olacaktır. Bu sırada başarısızlığı ile ün yapmış olan
Damat Ferit 4 Mart 1919'da Tevfik Paşa yerine ilk defa sadrazamlığa atandı.
Damat Ferit Paşa, Sultan Vahideddin'in kız kardeşi Mediha Sultan ile evli idi. Padişah
tarafından sevilmezken daha sonraları padişahin en güvendiği kişi haline geldi.
(6) Mondros Ateşkes Andlaşması Öncesi Türk Hava Kuvvetleri:
(a) Osmanlı Hava Birlikleri Ve Yerleri:
Birinci Dünya Savaşı "Türk Hava Harekatı"nda belirtildiği gibi Birinci Dünya Savaşı'nda
Türk Hava Kuvvetleri 17 Tayyare Bölüğünden oluşuyordu. Almanya'dan bir miktar yeni uçak
gelmiş olmasına rağmen gerek cephedeki ve gerekse cephe gerisindeki uçaklar çok yapranmış
durumda idi. Hava birliklerinde bulunan yabancı personelin bir ay içinde Türkiye'yi terketmeleri
anlaşma gereği idi.
TAYYARE BÖLÜKLERİ VE YERLERİ
Bölük Numaraları
Bulunduğu Yer
1 nci Tayyare Bölüğü
Çanakkale
2 nci Tayyare Bölüğü
Irak
3 ncü ve 4 ncü Tayyare Bölüğü
Filistin Cephesi
5 nci Tayyare Bölüğü
İzmir
6 ncı Tayyare Bölüğü
Çanakkale
7 nci ve 8 nci Tayyare Bölüğü
Erzurum
9, 10 ve 11 nci Tayyare Bölükleri
İstanbul
12 nci Tayyare Bölüğü
İzmir
13 ncü Tayyare Bölüğü
Irak
14 ncü Tayyare Bölüğü
Filistin Cephesi
15 nci Tayyare Bölüğü
Uzunköprü
16 ncı Tayyare Bölüğü
Sinop
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
17 nci Tayyare Bölüğü
İstanbul
Almanların ayrılmasıyla Çanakkale'deki 1 nci ve 6 ncı Tayyare Bölükleri (av) bir süre iskelet
halinde bırakıldı. Daha sonra bu iki bölük ve Uzunköprü'deki 15 nci Tayyare Bölüğü ile beraber
İstanbul'a getirildi. İzmir'deki 5 nci ve 12 nci Tayyare Bölükleri (av) birleştirildi.
Filistin Cephesi'nden çekilen 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü Tayyare Bölükleri uçaklarını
kurtaramamışlardı. Ancak personel ve kurtarabildikleri kadar yer araçları ile Konya'ya gelip
üslendiler. Alman Paşa Tayyare Bölüklerinden kaçırılarak Adana ve Mersin'e getirilebilen
uçaklar da Konya'ya gönderildi. Irak'ta 2 nci ve 13 ncü Tayyare Bölükleri uçakları ile beraber
çekilerek Musul-Mardin ve Diyarbakır yolu ile Elazığ'da toplandılar.
Erzurum'da bulunan 7 nci ve 8 nci Tayyare Bölükleri yerlerinde kaldı. Bu bölüklerin elinde
Ruslardan alınan uçaklar da bulunuyordu. Batum'daki 16 ncı Tayyare Bölüğü ile Karadeniz
Bölgesinde görev alacak 9 ncu, 10 ncu, 11 nci ve 17 nci Tayyare Bölükleri daha yola
çıkamadığından lağvedildiler. Deniz Tayyare Bölüklerinden; İzmir'deki 1 nci Bölük yerinde
bırakıldı. 2 nci Bölük daha önce kaldırılmıştı. Yeşilköy fenerinin doğusundaki deniz uçak okulu
ve istasyonunun uçak ve malzemeleri Bahriye Bakanlığının Haliç'deki deniz ambarlarına
taşınmıştı.
(b) Deniz Tayyare Bölükleri:
Osmanlı Deniz Tayyare Bölükleri; İzmir, Zonguldak, Batum ve Yeşilköy Tayyare Okulunda
idi.
Alman Deniz Tayyare Bölüğü; Karadeniz Boğazı'nda Kavak'ta idi. Personeli Almandı ve Türk
irtibat subayları vardı.
Birinci Dünya Savaşı'nda Türk Hava Kuvvetleri 450 uçağa sahip olmuş veya kullanmıştı.
Bunun 150'si (300-305 numaralı) Alman Paşa Tayyare Bölüklerinin uçakları idi.
1918 YILINDA PAŞA TAYYARE BÖLÜKLERİ
Bölük Numarası
İlk Konuş Yeri
300 ncü Tayyare Bölüğü
Samah
301 nci Tayyare Bölüğü
Cenin
302 nci Tayyare Bölüğü
Volthayır Ceyda
303 ncü Tayyare Bölüğü
Cenin
304 ncü Tayyare Bölüğü
Afule
305 nci Tayyare Bölüğü
Der'a
Alman Silahlı Kuvvetleri'nden Osmanlı Ordusu'na Alman Hava Kuvvetleri desteği olan Paşa
Tayyare Bölükleri 175'i subay olmak üzere toplam 190 uçucu, 1400 teknik ve diğer personelden
oluşuyordu.
Deniz Tayyare Bölüğünde 12'si subay olmak üzere toplam 25 uçucu, 70-80 teknik ve diğer
personel bulunuyordu. 3 ncü Deniz Tayyare Bölüğü de dağıtıldı. Tamamen Alman yapısı,
eğitim-keşif ve bombardıman tiplerinde olmak üzere 17 deniz uçağı mevcuttu.
(c) Alman Havacıların Yurtlarına Dönüşleri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Mondros Ateşkes Andlaşmasının 19 ncu maddesi esaslarına uygun olarak Alman havacıları
yurtlarına dönmeye başladılar. Irak Cephesi'nde bulunan 2 nci ve 13 ncü Tayyare
Bölüklerindeki Alman havacıları; Doğu Anadolu'yu, güneyden kuzeye aşarak Samsun'a, oradan
da gemiyle İstanbul'a geçtiler. Diğer bölgelerden gelen Alman havacıları toplanarak, Müttefik
filoları İstanbul'a gelmeden evvel, Karadeniz yolu ile Rusya üzerinden oldukça maceralı bir
yolculuktan sonra Almanya'ya dönebildiler. Anadolu Kavağı'ndaki Alman Deniz Tayyare Bölüğü
personelini Odessa yolu ile Almanya'ya gitmeden önce uçaklarını yaktıkları öğrenildi. Filistin ve
diğer uzak cephelerden İstanbul'a gelenler ise İstanbul'a giren müttefikler tarafından önce
Kadıköy, sonra Büyükada'da enterne edildiler. Şubat 1919'da İstanbul'a gelen Alman bandıralı
Asgard gemisine bindirilip, Mart sonunda Almanya'nın Wilhelmshaffen limanına gönderildiler.
Birinci Dünya Savaşı süresinde Türk Hava Kuvvetleri'ne komuta etmiş olan Binbaşı Serno da
yurduna döndü.
(d) Binbaşı Erich SERNO'nun Anıları:
Binbaşı SERNO anılarında dört sene Türkiye'de birlikte görev yaptığı Türk havacıları için şu
satırları yazmıştır; "Almanlar ve Türkler arasındaki ortak çalışma, örnek bir mesai idi. Hiçbir
güçlüğe uğramadan devam etti. Aralarında gerçek bir arkadaşlık kurulmuştu. Türk havacıları,
Alman dostlarının yabancılık ve acemiliklerinden doğan sıkıntı çekme durumlarında yardımcı
olabilmek için kendi rahat ve huzurlarını bozarak dostlarının yüklerini hafifletebilmişlerdir. Bu
arada Almanların teknik bilgi ve malzeme üstünlüklerini de takdir etmişlerdir. Savaş süresince,
gayret, heves ve adeta aşkla çalışan birçok Türk havacısı, havacılık bilgilerine tam manasiyle
sahip oldular. Bazıları av pilotu olarak çok iyi yetiştiler. Diğer kısmı ise mükemmel sayılacak
keşif faaliyetlerinde Alman arkadaşlarından hiçte geri kalmadılar." Kendilerine komuta eden bir
kişinin bu sözleri, bazıları tarafından, yanlış bir hükümle acemi sayılan, küçümsenen, Birinci
Dünya Savaşı'nın Türk pilot ve rasıtlarının hakkını verme bakımından çok kıymetlidir. Osmanlı
Ordusu subay mevcudunun az oluşu nedeniyle Türk subaylarından pilot yetiştirilemediği,
Almanların bu konuda kıskanç davrandıkları bir vakadır. En küçük bir paye, şeref Almanların,
en küçük başarısızlığın sebebi, suçlusu ise Türklerdir.
Alman-Türk karma birliklerinde Bölük Komutanları Alman subayları olduğundan yeni
uçaklar Alman pilotlara tahsis ediliyordu. İstanbul savunmasında 9 ncu Tayyare Bölüğündeki
yeni Fokker D-7 tipi uçakla Alman pilotlar uçarken Fazıl'a eski Albatros D-3, Vecihi'ye Neuport
tipi eski uçak verilmişti. Savaş Alman ve Osmanlı'ların aleyhine gelişince, Alman pilotların
moralleri bozulmuş ve uçuştan kaçtıkları izlenmişti.
(7) Mondros Ateşkes Andlaşması Sonrası Türk Hava Kuvvetleri:
Aralık 1918'de Osmanlı Devleti savaştan barış durumuna geçerken Mondros Ateşkes
Andlaşması hükümleri gereğince, bazı kuralar ve yedek subaylar derhal terhis edilmişlerdi.
Eylül 1919'da kolordu sayısı da sekize indirilmişti. Her kolorduya bir uçak bölüğü verilmesi
kararlaştırıldığından uçak bölüklerinin sayısı da sekize indirilmişti.
İstanbul, İzmir, Konya ve Erzincan'da ikişer Bölüklü tayyare istasyonlarının kurulması
planlandı.
(a) Eylül 1919 Türk Kara Kuvvetleri Kuruluşu:
-Başkomutan
-Harbiye Başkanlığı
-Genelkurmay Başkanlığı
1 nci Kolordu
Edirne
3 ncü Kolordu
Sivas
12 nci Kolordu
Konya
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
13 ncü Kolordu
Bandırma
14 ncü Kolordu
Erzurum
15 nci Kolordu
Ankara
20 nci Kolordu
İstanbul
25 nci Kolordu
Diyarbakır
56 ncı Tümen
Bursa
57 nci Tümen
Çine
Tayyare bölük sayısında yapılan indirime rağmen planlanan başarılamadı, çünkü kadrolar
çok eksikti. Bu defa, 22 Aralık 1918 tarihli emirle; Hava Kuvvetlerinin Yeşilköy'ün 1 nci sınıf,
İzmir ve Erzincan'ın 2 nci sınıf istasyon olarak teşkilatlanması planlandı. Eldeki kuvvetler
yeniden düzenlenerek her istasyon emrine ikişer bölük tahsis edildi. Tayyare bölüklerinin
sayısı da altıya indirildi.
Yeni düzenlemeye göre kurulması planlanan bölüklerin, Birlik ismi, Pilot Subay
ve Astsubay/Sivil Pilot olarak hazır mevcutları aşağıda görülmektedir.
Birlik İsmi
Rasıt Subay
Pilot Subay
Pilot Astsubay/Sivil(x)
Yeşilköy Tayyare İstasyonu
11
Erzincan Tayyare İstasyonu
3
1
2
İzmir Tayyare İstasyonu
3
-
2
4
1
2
1 nci Tayyare Bölüğü
3
4
2 nci Tayyare Bölüğü
4
2
3
4 ncü Tayyare Bölüğü
4
2
3
5 nci Tayyare Bölüğü
5
1
3
7 nci Tayyare Bölüğü
5
1
2
8 nci Tayyare Bölüğü
5
-
3
44
11
24
Toplam
(x) Hava birliklerinde pilot olan Astsubaylar bröve aldıklarından sonra altı yıl
hizmet ederler ve terhislerini hak ederlerdi. Arzu edenler sivil pilot olarak hava birliklerinde
hizmete devam edebilirlerdi.
(b) Hava Kuvvetleri Müfettişliği:
Harbiye Daire Başkanlığı'na bağlı olan Hava Kuvvetleri ile ilgili en üst makam Hava
Kuvvetleri Müfettişliği idi. Müfettişlik İstanbul'un işgalinden evvel Beyoğlu'nda Afrika handa idi.
İskelet kadrosuyla Ahırkapı'da bir daireye yerleşti. Kasım 1918'de Piyade Yarbay Sadık
müfettişliğe muavin olarak atanmıştı. Bunu Piyade Binbaşı Tahsin, sonra da kısa süre ile
havacılardan Pilot Yüzbaşı Ali Rıza (sayfa 8'deki resim) takip etti. Arkadaşları arasındaki takma
adı "Deli Ali Rıza" idi. 1915 yılında bir Fransız uçağını düşürdü. 1917 yılında yetersizliği
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
nedeniyle Yüzbaşı Ali Rıza Hava Kuvvetleri Müfettişliğinden alınmış ve piyade sınıfına iade
edilmişti.
Yeni düzenlemeye göre Konya'daki 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü Bölüklerin personeli İzmir'e
gidecek, oradaki 5 nci ve 12 nci Bölük ile birlikte yeniden numaralanarak 4 ncü ve 5 nci
Bölüklerden kurulu, İzmir İstasyonunu teşkil edeceklerdi. İzmir Yunanlılar tarafından işgal
edilince nakil durduruldu. İzmir'deki eski 5 nci Bölüğün birkaç hurda uçağı Yunanlıların eline
geçti. Erzurum'daki 7 nci ve 8 nci Bölükler Erzincan İstasyonu'nun emrine verilmişti. Onlar da
Erzurum'da bırakıldılar. Netice olarak Hava Kuvvetlerinin barış konumu hiç bir zaman
sabitleşmedi. Konya'daki uçaklar Kurtuluş Savaşı başlangıcında milli kuvvetler safına geçti.
Elazığ'da bulunan 2 nci Bölüğün birkaç uçağı da faal olarak Milli Kuvvetlere katıldı. Erzurum'da
bulunan 7 nci ve 8 nci Bölükler ise, doğudaki Milli Kuvvetlerin harekatında kullanıldı.
İstanbul'daki hava birliklerinin durumu daha sonra ele alınacaktır.
(c) Türkiye Münakalatı Havaiye Cemiyeti (Türkiye Hava Ulaştırma Cemiyeti):
İstanbul'da 1919 yılı sonlarına doğru Milli havacılığımızı kurtarmayı amaçlayan Türkiye
Münakalatı Havaiye Cemiyeti (Türk Hava Ulaştırma Cemiyeti) adlı bir kuruluş meydana
getirilmişti. Cemiyetin tüzüğünü;
-Yüzbaşı Fazıl Bey, Üsteğmen Şakir Hazım, Pilot Fehmi (Yemenli), Mazlum, Vecihi
hazırlamışlardı. O zamanın Posta Bakanı olan Refik Halil Bey de yardım etmiş ve Türk
Havacılığı'nın Posta Nakliye işleri ile kurtulabileceğine inanmışlardı.
(d) Lağvedilen Kuruluşlar:
Hava Kuvvetleri Müfettişliği adı altında düzenlenen bu yeni kuruluşta, Hava Malzeme
Deposu 1919 yılı başında Harbiye Dairesi emrine verildi. Meteoroloji, Deniz Tayyare ve Balon
birlikleri lağvedildi.
(I) Hava Rasat (Meteoroloji) Kuruluşu:
Savaş sonunda Hava Rasat (meteoroloji) Kuruluşu çok güçlü ve geniş bir kadro ile zamanın
modern sayılacak bir çalışma sistemini uygulamaktaydı. Bulundukları yerler ve 21 Şubat 1918
tarihinde yenilenen istasyon numaraları şöyleydi.
Vaniköy
1
Giresun
Edirne
2
Adana
13
Gelibolu
3
Sivas
14
İzmir
4
Harput (Elazığ)
15
Kudüs
5
Sinop
16
Eskişehir
6
Musul
17
Ankara
7
Mardin
18
Antalya
8
Şam
19
Konya
9
Halep
20
Zonguldak
10
Beyrut
Balgat
11
Muallaka
12
21
22
Bu istasyonlarda; Teknik kadroların bir kısmını yedek subaylar teşkil ediyordu. Bunların
terhis edilmesi ve Alman nezaretçi uzmanların da ayrılması ile teknik kadro zayıflamıştı. 1918
yılı Aralık ayında lağvedilen Hava Rasat (meteoroloji) Müfettişliği kadro ve araçları ile birlikte
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Maarif (Eğitim) Bakanlığına devredildi. Yurt içinde yayılmış şubelerdeki araçlar; Yerel Maarif
(Eğitim) Müdürlüklerine, bu müdürlüklerin bulunmadığı yerlerde ise, Okul Müdürlüklerine,
İstanbul'daki araçlar da rasathane idaresine teslim edildi.
(II) Deniz Tayyare Teşkilatı:
Almanya'da eğitilip yurda dönen deniz tayyare personeli Yeşilköy feneri doğusundaki Deniz
Tayyare Okulunda öğrenci yetiştiriyordu. Yeşilköy İngilizler tarafından işgal edilince Heybeliada
Deniz Okulunda uçuşlara devam edildi, kısa bir süre sonra İngilizlerin ısrarı üzerine bu faaliyete
son verildi. Heybeliada'daki sekiz deniz tayyaresi Deniz Kuvvetlerinden temin edilen şatlarla
taşınırken, Haydarpaşa açıklarında karşılaştıkları fırtına yüzünden hasar gördü. Bu uçaklar
Haliç'deki Kasımpaşa deniz ambarlarına kadar zorlukla getirilip, orada saklandı. Daha sonra
Anadolu'ya sevk edildi. Savaşın ilk yıllarında Alman Deniz pilot brövesini taşıyan Türk
denizcileri, sonraları bu bröveyi değiştirerek üstüne taç yerine Barbaros'un sarığını
koydurmuşlardı. Bu bröve ilk Türk Deniz Pilotu brövesi olmuştur.
(III) Balon Kuruluşu:
1 nci Balon Bölüğünün lağvedilişinden sonra, cephelere hareket etmek üzere hazırlanan 2
nci ve 3 ncü Balon Bölükleri 1919 yılı başlarında İstanbul Kağıthane'de üslenmişlerdi.
2 nci Bölükte 976 ve 992 numaralarını taşıyan 800 metreküplük, 3 ncü Bölükte 965ve 988
metreküplük ikişer balon vardı. Bölüklerin kadrosu ise beşer subay, ikişer astsubay ve onbeşer
erden oluşuyordu.
1920 yılında Harbiye Nezareti bu iskelet haline gelmiş bölükleri de lağvetti. Malzemeler
kısmen Hava Kuvvetlerine, kısmen de Maarif (Eğitim) Bakanlığına devredildi.
(e) Hava Kuvvetlerinin Posta Telgraf Bakanlığına Bağlanma Girişimi:
Müttefikler ile Alman ve Avusturya Hükümetleri arasında Haziran 1919'da yapılan barış
görüşmeleri sırasında bu ülkelerdeki askeri havacılığın kaldırılmak istendiği ve ellerindeki
uçakların ya imha edileceği ya da müttefiklere teslim edileceği söylentileri duyulmuştu.
Almanya'dan yeni dönen Yüzbaşı Şakir Fevzi (sonraları general olan Fevzioğlu); Havacılık
kuruluşunun Posta-Telgraf Bakanlığına devredilerek havadan posta taşıma hizmetinde
görevlendirilmesi halinde uçakların kurtarılabileceğini ifade eden bir rapor hazırladı. Rapora
göre "Posta Hizmetleri Müdüriyeti" kurulacak ve bu teşkilata bağlı olarak,
-Hava Posta Merkezleri.
-Hava Posta Deposu.
-Hava Posta Menzilleri
isimli üç şube hizmeti yürütecekti. Bu proje, Eylül 1919'da ülke havacılığının gelişmesine
hizmet amacıyla Osmanlı Genelkurmayına sunuldu. İlk olarak İstanbul-Konya hattının tesisi
öngörülüyordu. Harbiye ve Maliye Bakanlıkları arasında devir konusu ve işletme bütçeleri
konularında sonu gelmeyen yazışma ve görüşmeler devam edip gitti. 1920 yılı başlarında bu
yazışma ve tartışmalar hala sonuç vermediğinden ve İngilizler de bu girişime olumlu
bakmadığından, uygulamasına geçilemedi.
3.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NIN SONA ERMESİ:
(8) İstanbul'un İşgalinde İstanbul'daki Hava Birliklerinin Durumu:
İngiliz Donanma Komutanlığı, 8 Kasım 1919'da Yeşilköy Uçak İstasyon ve hangarlarının
müttefik kuvvetleri tarafından işgal edileceğini İngiliz İrtibat Subaylığı aracılığı ile bildirerek,
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
buradaki malzemenin 11 Kasım 1919'a kadar boşaltılmasını istemişti. Hava Kuvvetleri Müfettiş
Muavinliğinde Piyade Yarbay Sadık bulunuyordu. Binbaşı Mehmet Ali ise, İstasyon Komutanlığı
görevini yürütüyordu. 12 Kasım'da bir İngiliz uçak gemisi Yeşilköy'e yanaştı. Gemiden çıkan
Teğmen Anker isimli bir İngiliz hava subayı, tesislerimizi dolaştıktan sonra 20 ton İngiliz uçak
malzemesinin dekovil ile hangarlarımıza taşınacağını ve 24 İngiliz savaş uçağının hava yolu ile
gelip Yeşilköy'de üsleneceği haberini verdi.
Müttefik işgal kuvvetleri ile beraber İstanbul'a gelen, Birinci Dünya Savaşı öncesi Türkiye'de
hava uzmanı olarak görev yapan ilk uçuş okulu müdürü olan ve Türk havacı arkadaşlarını
unutmayan Fahri Osmanlı Binbaşısı De Goys De Mezeyrac, Pilot Üsteğmen Mithat Tuncel ile iyi
arkadaş idi.
Üsteğmen Tuncel derhal De Goys ile temas kurdu ve kısa süre sonra padişahın emriyle De
Goys'un irtibat subaylığına atandı. De Goys İngilizler nezdinde girişimde bulunarak
Yeşilköy'den taşınma işlemini geriye bıraktırmayı başardı. Meydan bir süre Türk, Fransız ve
İngilizlerden oluşan karma bir istasyon halinde kaldı.
Eğitim uçuşlarına da engel olmadılar. Kalp hastası olan İstasyon Komutanı emekli oldu.
Yerine Rasıt Yüzbaşı Nüzhet atandı. Daha sonra önce İngilizler, ardından Fransızlar meydanın
boşaltılmasını istediler.
Yeşilköy'ün tahliyesinde, Kuvai Havaiye deposunun ele geçmemesi gerekiyordu. Tahliyeyi
geciktiren De Goys deponun Fransızların eline geçmesini önlemişti. Depodaki malzeme
Yeşilköy Cami'ine taşındı. Deponun bürosu Galata tarafından Rıhtım hanının alt katında idi.
Ufak ve kıymetli malzemeler raflara yerleştirilip burada bulunduruluyor, dağıtımları buradan
yapılıyordu. Bu malzemeler işgal kuvvetlerinin eline geçmemişti.
13 Kasım 1919'da Müttefik Donanması, savaşarak giremedikleri İstanbul'a demir atıyordu.
Bir gün sonra da dokuz İngiliz, dört Yunan uçağından kurulu bir filo Yeşilköy'e indi. Bu filo 16
Kasım'da motorları arızalı üç uçağını, üç İngiliz, iki Yunan havacı ve 12 makinistle birlikte
Yeşilköy'de bırakarak ayrıldı. İngilizlerin işgalinden bir, iki ay sonra, Yeşilköy'deki Türk uçuş
faaliyetleri de sona ermişti.
Birinci Dünya Savaşından yoksul ve perişan çıkmış İstasyondaki hava erlerimizin,
hangarlara taşınan çeşitli İngiliz yiyecek ve içecekleri ile yakacak malzemelerine karşı
tutumlarını bahane eden İngilizler kesin tahliye emri verdiler.
(a) Yeşilköy'ün Tahliyesi:
De Goys'un müdahalesine rağmen; İngilizlerin üç gün içinde Yeşilköy'ün tahliyesini
istemeleri üzerine Yeşilköy yakınındaki Safraköy'de bulunan uçuş okulu, 600x750 metrelik uçuş
alanı olup Çekmece-İstanbul yolunun kuzeyinde, Safraköy-Yeşilköy yolunun doğusunda idi.
Okuldaki uçakların Maltepe'nin İdealtepe bölgesinin batısındaki düzlükte kurulan iki sabit ve iki
portatif hangarlardan oluşan ve Maltepe uçak alanı adı verilen yere uçarak gitmelerine imkan
olmadığı için, ilgililer 45 uçak ve ellerindeki malzemeleri deniz yolu ile taşımaya zorlandılar.
Çok eski ve yıpranmış durumda olan 16 uçak Yeşilköy'de bırakıldı.
İşgal kuvvetlerinin personeli, verilen sürede boşaltılamayan malzemeyi istasyon dışına
karlar üzerine attılar. İstasyondan nakil esnasında Rasıt Yüzbaşı Nüzhet İstasyon Komutan
Vekili idi. Şam/Suriyeli olduğundan ordudan ayrıldı. Yerine Topçu Binbaşı Latif atandı. Binbaşı
da bir ay sonra Anadolu'ya geçti. Yerine Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı atandı.
(b) Maltepe Uçak İstasyonu:
Vapur İskelesi doğusu ile İdealtepe'nin batısındaki uçak alanında mevcut sabit ve portatif
hangarlara taşınan uçakların büyük kısmı sığmıştı. Ayrı bir bakım atölyesi yoktu. Maltepe'ye
intikal edenlerin çoğunluğu kısa süre uçmuş olan astsubay olan pilot adayları idi. Benzin
yokluğundan Maltepe'de uçuş yapılamadığı için uçuş yeteneklerini kaybediyorlardı. Pilot
adaylarına sadece teorik ders ve konferanslar veriliyordu. Uçuş Okulu bu durumdan şikayetçi
idi. Ancak, İngilizlerden uçuş izni almak mümkün değildi. Bu sebepten Osmanlı havacılarından
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
olan ve Türk Hava Kuvvetlerinde eğitim gören ilk yabancı ülke subayları olan İran uyruklu
Mustafa Hn ve Hüseyin Han Ocak 1919'da terhis edildiler. (Sayfa 11 sağ taraftaki resim)
Astsubay Vecihi (Hürkuş) planlarını hazırladığı dört kanatlı bir av uçağı projesini Mart
1919'da amirlerine verdi. Amatörce hazırlanmış olan bu ilginç proje İstasyon Fen Memurluğu
tarafından kabul edilmedi.
Maltepe İstasyonu'nda 31'i av, üçü eğitim ve 11'i keşif tipinde olmak üzere 45 uçak
bulunuyordu.
(9) Vatan Topraklarının İşgali:
(a) Doğu Anadolu:
12 Nisan 1919'da Ermeni ve Gürcüler Kars İli'ne girdiler.
(b) Batı Anadolu:
29 Nisan 1919'da İtalyan kuvvetleri önce Antalya, 14 gün sonra da, 13 Mayıs 1919'da
Kuşadası'na girdiler.
(c) İzmir'in İşgali:
27 Ekim 1918 tarihinde İngiliz Akdeniz Donanma Komutanının sancak gemisi Agamemnon
zırhlasında başlayan ateşkes andlaşması görüşmelerinde, Müttefik tekliflerinin 7 nci
maddesinde "Müttefikler güvenliklerini tehlikeli gördükleri anda her stratejik bölgeyi işgal etme
hakkının kabulünü" istiyorlardı. Bu görüşmelerde; İstanbul'un işgalinin düşünülmediği ve son
anda Müttefikler safına geçmiş olan Yunan kuvvetlerinin, İstanbul ve İzmir'e gönderilmesinin
söz konusu olmayacağına da değiniyorlardı. İngiliz Akdeniz Donanma Komutanı olan Amiral
Arthur Calthrope daha sonra İstanbul'a İngiliz Silahlı Kuvvetleri temsilcisi olarak gelmişti.
İzmir şehrinin Yunan kuvvetleri tarafından işgalinin planlandığı haberi 7 Mayıs 1919'da İngiliz
Hükümetinin temsilcisi olarak İstanbul'da bulunan Amiral Calthorpe'a duyurulmuştu. Amiral
Calthorpe İzmir'in işgal edileceğini İzmir'deki 17 nci Kolordu Komutanı Korgeneral Ali Nadir'e
ve Vali İzzet Bey'e aşağıda yazılan nota ile bildirmişti.
"İzmir İstihkamları (topçu mevzileri) ve civarı savunma düzenine haiz bulunan arazinin
Mondros anlaşmasının 7 nci maddesi gereğince 14 Mayıs 1919 öğleden sonra saat 14.00'de
İtilaf Devletleri tarafından işgaline karar verildiği ve bu kararın Osmanlı Hükümeti'ne de
bildirildiği" belirtiliyordu. Bu notada işgalin Yunan kuvvetleri tarafından yapılacağının
belirtilmemesi; Oynanan oyunun ne derece çirkin, ne kadar adice ve iğrenç bir entrika
olduğunu açıklamaktadır. 14 Mayıs 1919 gece yarısına yarım saat kala da Amiral Calthorpe
Kolordu Komutanı ve İzmir Valisine ikinci bir nota vererek "Yunan birliklerinin yarın sabah
İzmir'i işgal edeceğini" bildirmiştir.
(d) Genelkurmay Başkanlığı'nda Yapılan Değişiklik:
Genelkurmay Başkanlığı'nda ani bir değişiklik yapıldı. 14 Eylül 1919 günü Mustafa Fevzi Paşa
bu görevden alınarak 1 nci Ordu Müfettişliğine atandı.
Fevzi Paşa'nın Harbiye (Milli Savunma) Bakanı Şakir Paşa'nın İzmir'in muhtemel işgali
karşısında takip edilecek yol hususunda görüşlerine katılmadığı, yani işgale silahla karşı
konulması görüşünü savunduğu ve dolayısıyle İzmir'deki 17 nci Kolordu Komutanı Nadir
Paşa'ya verilecek "Silahları teslim et" talimatına da karşı olduğu öğrenilmişti.
Genelkurmay Başkanlığına Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye Bakanlığı yapmış olan Cevdet
Paşa getirilmişti.
(e) İzmir'in İşgali Haberi Karşısında Türk Resmi Makamlarının Tutumu:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Amiral Calthorpe'nin gönderdiği notayı alan 17 nci Kolordu Komutanı Korgeneral Ali Nadir
Paşa Türk birliklerine İtilaf Devletleri kuvvetlerinin İzmir'i işgal edecekleri, İzmir'e girişlerinde
olay çıkarılmamasını, karşı konulmamasını ve mazlemenin tahrip edilmemesini emretmişti.
İzmir Valisi ise işgal haberi karşısında sessiz kalmayı uygun bulmuştu. İzmir'in Yunanlılar
tarafından işgal edileceğini İstanbul'dakiler duyduklarında şaşırıp kalmışlardı. Çünkü işgalden
iki gün evvel İngiliz temsilcisi Amiral Calthrope Başbakan Damat Ferit Paşa'ya İzmir'in işgal
edilmeyeceğine dair söz vermişti.
(f) Yunanlıların Yaptıkları Katliam ve Yağmacılık:
İngiliz Amirali Calthorpe'nin onayına uyularak 15 Mayıs 1919 günü saat 07.30'da İzmir
limanına ulaştırma gemileri girmeye başladı. 08.40'dan itibaren gemilerden Yunan askerlerinin
karaya çıktıkları görüldü.
İzmir'de çıkan Anadolu Gazetesi 23 Ocak 1919 tarihli sayısında, çıkarmadan 110 gün evvel
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edileceğini yazmıştı. İzmir'de bulunan azınlıklar İzmir'in
işgali günü hazırlıklı idiler. 14 Mayıs 1919 tarihli nota da İzmir halkı tarafından biliniyordu.
Yerli Rumlar işgali başka kaynaklardan öğrenmişlerdi. Nitekim onbinlerce yerli Rum
ellerinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle kordon boyunu kaplamış Yunan işgah kuvvetlerini
çılgınca alkışlıyorlardı.
(I) Yapılan Dini Tören:
Efsun Alayının karaya ilk çıkan taburu İzmir Metropolit'i Hiristostomos tarafından tantanalı
bir törenle takdis edildi. Hiristostomos bayrağı öptü, tuz serpti ve sevinçten ağladığı görüldü.
Dini tören üzücü olayların çıkmasında büyük rol oymamıştı. Yapılan dini törenden sonra Efsun
Alay Komutanı ve sancağı ile sancaktan daha büyük bir Yunan bayrağı olduğu halde yürüyüş
kolu, Kordon boyunca Hükümet Konağı-Kışla-Kokarcayalı yönünde Türk mahallesinden geçip
Karantina'ya doğru ilerlemişlerdi.
(II) Gazeteci Hasan Tahsin'in Şehit Oluşu:
Yerli Rumlar, mavi beyaz giymiş Rum kızları Yunan yürüyüş kolunun iki yanını sarmış
vaziyette yürüyorlardı. Yerli silahlı Rumlar yürüyüş kolunun arkasında yer almışlardı. Yürüyüş
kolu Kışla hizasını geçtikten sonra bir silah sesi duyuldu. Osman Recep Nevres (Hasan Tahsin)
adındaki gazetecinin silahından çıkan kurşunlar, Efsun alayının bayrağını taşıyan eri yere
yuvarladı. Yunanlılar Hasan Tahsin'i süngü darbeleriyle hemen şehit ettiler, terkedilen vücudu
parçalanmış olarak bulundu. Tabanca sesi üzerine öndeki Efsun taburu önce geldiği yönde geri
çekilip saat kulesi hizasında mevzilenerek tüfek ve makinalı tüfeklerle kışlanın kapı ve
pencerelerine ateş etmeye başladılar. Daha sonra süngülü müfrezeler kışlaya girdiler. Kolordu
Komutanı dahil olmak üzere, oradaki bütün subaylar ağır hakaretlerle esir kafilesi halinde
Kordon boyunca yürütülerek Pasaport iskelesine, orada Efsun askerlerinden boşalan Patris
gemisinin ambarına hapsedildiler.
Kafile gemiye götürülürken Türkler yaşasın Venizelos diye bağırmaya zorlanmıştı. Yol
boyunca Yunanlı asker ve sivil ile yerle Rumlar ve hatta Rum kadınlarından ateş edilerek,
bıçaklanarak, süngü ve dipçik darbeleriyle dokuz subay şehit edilmişti. 21 subay yaralanmış,
27 subay da kaybolmuştu.
Yunan kuvvetleri görülmemiş bir vahşetle Türkler üzerine saldırıyorlardı. Metropolit
Hiristostomos, feslilerin öldürülmesi için sağa sola koşarak tahriklerde bulunuyordu.
Yunan şiddet hareketi 57 subayın öldürülmesi veya yaralanması ile sınırlı kalmamıştı.
Şehirde sıkıyönetim ilan edilmiş, Türkler evlerinden çıkamamışlardı. Birçok yerde sivil
Rumların bildikleri Türk evlerine girerek silahlı soygunlar yaptıkları, kadınların ırzına geçildiği
ve karşı koyanları, rast geldiklerini kadın ve çocuk demeden öldürdükleri görülmüştü. Polis ve
inzibat karakolları tamemen Yunan askeri birliklerinin ellerine geçtiğinden bu olaylara kimse
müdahale edememişti. İzmir Valisi Kanbur İzzet Yunanlıdan bir tokat yiyince Zito Venizelos diye
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
bağırmış ve valiliğe devamını sağlamıştı. Yaşasın Venizelos diye bağırmayan Albay Süleyman
Fethi Bey 16 Mayıs 1919 günü süngülenerek şehit edilmişti.
(III) Lord Curzon'un Kanaatı:
Lord Curzon'un 18 Nisan 1919'da yani Yunanlıların İzmir'i işgalinden evvel verdiği muhtırada;
Yunanlıları aşağılayarak "Selanik şehri kapılarından beş mil ötede asayişi devam ettirmekten
aciz olan Yunan Hükümetine bütün İzmir ilinin nizam ve asayişini koruma görevi emanet
edilebilir mi?" demişti.
Lord Curzon'un yanılmadığını ve/veya doğru düşündüğünü ispat edercesine katliam ve
yağmacılık şiddetlenerek devam etti. Aile gizliliğinin dokunulmazlığı, din adamlarının ve dini
kurumların kutsallığı ve ahlaki davranışları tanımayarak, sefil soygunculuk, yağmacılık ve
tecavüz hareketleri sergileniyordu. Camilerin halı ve kilimlerine dahi tenezzül ediliyordu. Zincire
vurularak denize atılan sandalcılar vardı.
Yunan çıkarmasından aylarca önce silahlandırıldığı anlaşılan yerli Rum çeteleri Yunan askeri
ile işbirliği ediyorlardı. Yunan işgalinin ilk 48 saati içinde İzmir ve civarında öldürülen Türklerin
sayısı 2000'nin çok üzerinde idi.
Olayların çoğu; İzmir limanı ve şehrini sıkı bir gözetim altında bulunduran Fransız ve İngiliz
temsilcileri ile Avrupalı gözlemcilerin gözleri önünde cereyan ettiği için gerçeği gizlemeye
kesinlikle imkan yoktu. Buna rağmen Atina basını;
"Yunan ordusu çiçek yağmuru altında İzmir'e girdi." Estia gazetesi; "İzmir kordonboyu Dünya
yaratıldığından bu yana böyle bir manzara görmemiştir." diye açıklıyordu. Gazete "Saat 11.00
sularında bir karışıklık olmuş, Türk tarafından ateş edilmiş, Yunan kuvvetleri makinalı tüfeklerle
cevap vererek ateş edenleri susturmuştur. Türkler arasında tutuklananlar olmuş, bunlar Averof
savaş gemisine götürülmüştür. Bütün bu olaylar sırasında iki Efsun ölmüştür." diye
özetlemişti.
(g) Yabancı Basında İzmir'in İşgali İle İlgili Yazılar:
Ancak, olaylar dünya gazetelerinde ve özellikle İngiliz basınında hemen hergün Türk
topraklarının işgaline ve Yunanlıların yaptıkları zulümlere ait haberler yayınlıyordu. Nitekim, 31
Mayıs 1919'da Daily Express birinci sayfasında "İzmir'de Yunanlıların cinayetleri, silahsız
Türkler soyuldu ve öldürüldü" gibi dikkat çekici ve ibret verici başlıklarla yazılar çıkmıştı.
Morning Post gazetesi 29 Mayıs 1919 tarihinde "İzmir'de kanlı karışıklıklar" başlığını taşıyan
önemli bir yazı yayınlamıştı. Manchester Guardian gazetesi ise Daily Express gazetesinde çıkan
haberleri doğrulamıştı. Ayrıca "Esirlerin Rumlar tarafından öldürülüşü, İzmir'de yüz kızartıcı
olaylar" başlıkları altında da yazılar yazılmıştı.
Times gazetesinde İzmir'in Yunanistan'a ilhakını "Memleket menfaatleri bakımından
felaketli" olacağını anlatan bir yazı çıkmıştı. İngiltere'de Avam Kamarası'nda milletvekili Albay
Aubrey Herbert hükümetten "Yunanlıların İzmir'de ve müttefik savaş gemilerinin gözleri önünde
esir Türkleri öldürdüklerinden Hükümet haberdar mıdır? diye sormuştu. Bütün bunlar; Yunan
hükümetini ve özellikle Başbakan Venizelos'u çok sıkıştırmış ve kötü durumda bırakmıştı.
(h) Amerikan Gemileri:
İzmir limanında toplanmış olan yabancı savaş gemileri içinde Amerika Birleşik Devletlerine
ait Arizona muharebe gemisi de vardı. Bu zırhlı 12 Mayıs 1919 Pazartesi günü dört torpido
olduğu halde limana girmiş ve demir atmıştı.
(i) Yunan Hava Kuvveti:
Yunan kuvvetleri İzmir'e çıktıktan sonra Seydiköy hava meydanına dört uçaklı bir hava birliği
geldi. Yunan uçak bölüğünün pilotları deniz hava birliklerindendi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(j) Yunan İleri Harekatı:
16 Mayıs'ta Urla, 17 Mayıs'ta Çeşme, 20 Mayıs'ta Torbalı ve 22 Mayıs'ta Menemen Yunan
Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edildi.
(k) Çok Önemli Bir Emir:
Yurt içerlerine doğru yapılan hayasızca ve merhametsizce sürdürülen bu akımlar elbet bir
gün durdurulacak ve bunun için de silaha ihtiyaç duyulacaktı. Bunu ilk defa takdir edenlerden
birisi Harbiye Bakanı Şevket Turgut Paşa olmuştu. Montros Andlaşmasına göre silahların
müttefiklere teslimi gerekirken ve bu işi uygulamada en yetkili makamı işgal ederken
andlaşmanın hükmünü hiçe saymış, çok cesurca davranmış ve 24 Mayıs 1919'da 56 ncı Tümen
Komutanlığı Manisa'ya, silah ve cephane ve topları emin yerlere taşınarak düşmana bir tek
fişek bile kaptırılmamasını emretmişti.
Yunan işgal kuvvetlerinin bölge halkına yaptıkları zulüm, Paris'te toplanan Amerika,
İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcilerinden oluşan Barış Konferansı'na duyurulmuş ve bir süre
sonuç alınamamıştı.
(l) Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Bir Türk Heyetini Dinleme Kararı Alışı:
Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından Paris'te yapılan Barış Konferansına bir mektup
yazılmıştı. Bu mektupta Yunan işgal kuvvetlerinin vahşeti tarif ediliyor, önlenmesi isteniyor ve
bir Türk delegasyonunu Barış konferansı tarafından dinlenmesi talep ediliyordu.
31 Mayıs 1919 tarihinde Barış Konferansı toplantısında bir Türk heyetinin dinlenmesine ve
Damat Ferit'e bu yolda bir cevap verilmesine karar verildi.
Yunan kuvvetleri daha sonra Manisa ve Aydın'a doğru ileri harekata başladılar.
(m) Kimler Ne Dediler:
Lord Curzon 22 Ekim 1919'da da "İzmir'in Yunanlılar tarafından istilasına meydan vermek,
yaptığımız hataların en büyüğüdür" demiştir.
Büyük Britanya İmparatorluğu Genel Kurmay Başkanı Sir Henry Wilson, bu konuda hatıra
defterine; "...Bütün bu yapılanlar deliliktir, fenadır." yazarken,
Standart Baker adlı yazar da; Yunan ordusunun İzmir'e çıkarılmasını "İğrenç bir entrika"
olarak tanımlıyordu.
Ünlü tarihçi Tonybee'nin yazdığına göre "15 Mayıs 1919'da yıkıcı bir kuvvet Batı Anadolu'ya
bir anda volkan dehşetiyle saldırmıştı. Dünya Savaşı'nın sona erişinden altı ay sonra sivil halk
ve silahsız Türk Askeri İzmir sokaklarında Yunan Silahlı Kuvvetleri ve taraflarınca öldürülmüş,
İzmir'deki köyler tahrip edilmiş, çevre kan deryası haline sokulmuştu" diyerek Yunan
davranışını kınıyordu.
(10) İzmir'deki Havacılar:
15 Mayıs 1919'da İzmir işgal edilince, İzmir'deki hava subayları başta Üsteğmen Emin Nihat
(Sözeri) olmak üzere çeşitli güçlüklere katlanarak, pek çoğu yaya yapılan yolculuktan sonra
Maltepe İstasyonu'na geldiler. Mısır'da esir olup iade edilen havacılar ile İzmir'den gelen kafile
Maltepe İstasyonu'nda misafir olarak kadroya alındılar. Bu arada Maltepe'deki uçakların tamiri
için Edremit halkı aralarında topladıkları parayı istasyon emrine gönderdiler.
16 Mart 1920'de İstanbul'un resmen işgal edilişi ve Anadolu'da Kurtuluş Savaşı'nın
başlaması ile Maltepe İstasyonu'nda bulunan havacılar Anadolu'ya geçme hazırlıklarına
başladılar. Hava Kuvvetleri Müfettiş Vekili Yüzbaşı Ali Rıza arkadaşları ile gizli görüşmeler
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
yaptıktan sonra Damat Ferit ile irtibat kurdu. Damat Ferit Anadolu'da yeni kurulan Milli
Kuvvetlerin problem yarattıklarını düşünüyor, asi ilan edip üzerlerine kuvvet göndermeyi
planlıyordu. Damat Ferit padişahın da olurunu alarak Milli Kuvvetlere karşı kozunu kullanmayı
denedi. Bu koz bir kısım halkın manevi yönüne tesir edecek, onları kışkırtacak olan fetva idi.
(11) Yayınlanan Fetvalar:
(a) Şeyhülislam'ın Fetvası:
Bu fetva Yeyhülislam Dürri Zade Esseyid Abdullah tarafından hazırlanarak 11 Nisan 1920'de
yayınlandı. Beyannamenin (fetvanın) kapsadığı hüküm şöyle idi.
"Halife Hazretlerinin iradesinde bulunan İslam şehirlerinde bazı hayırsız, fesat ve kötü
kişiler anlaşıp birleşmişler ve kendilerine reisler seçmişlerdir. Bunlar Padişahın sadık tebaasını
kandırıp yoldan çıkarmışlar ve onun emri olmadan ahaliden asker ve para toplamaya, zulüm ve
işkence yapmaya, memurları azil ve nasbetmeye, hilafet merkezi ile memleketin istikbalini
kesmeye, bu suretle makamının yetkilerine ihanet ederek her türlü fitneyi yapmaya
koyulmuşlardır. Dağılmaları hakkında devletçe verilen emirden sonra hareketlerinde inat
ettikleri takdirde halkı bunların kötülüklerinden kurtarmak için bunların öldürülmeleri şeriat
hükümlerine göre farzdır."
(b) İstanbul Hükümetinin Fetvası:
ANADOLU MİLLİ HAREKETİNE KARŞI İSTANBUL HÜKÜMETİNİN YAYINLADIĞI FETVA
(Beyannamenin aslı aşağıdadır)
11 Nisan 1920 gün ve 3824 sayılı Resmi Gazete.
Dünya düzeninin sebebi olan ve kıyamet gününe kadar Ulu Tanrının daim eyleyeceği İslam
Halifesi Hazretleri veliliği altında bulunan İslam memleketlerinde bazı kötü kimseler, anlaşarak
ve birleşerek ve kendilerine başkanlar seçerek Padişahın sadık uyruklarını hile ve yalanlarla
aldatmakta, yoldan çıkarmaktadırlar. Görünüşte askeri beslemek ve donatmak bahanesiyle,
gerçekte ise mal toplamak sevdasıyla, şeriata uymayan ve yüksek emirlere aykırı bir takım
haksız ödemeler ve vergiler koymakta ve çeşitli baskı ve işkencelerle halkın mal ve eşyalarını
zorla almakta ve padişah ülkesinin bazı köy ve şehirlerine saldırmak suretiyle tahrip ve yerle bir
etmektedir. Padişah tarafından atanmış bazı dini, askeri ve sivil memurları istedikleri gibi
memuriyetten çıkartmakta ve kendi yardakçılarını atamaktadırlar. Hilafet merkezi ile padişah
ülkesi arasındaki ulaştırma ve haberleşmeyi kesmekte ve devletin emirlerinin yapılmasına
engel olmaktadır.
Böylece, hükümet merkezini tek başına bırakmak, Halifenin yüceliğini zedelemek ve
zayıflatmak suretiyle yüksek hilafet katına ihanet etmektedirler. Ayrıca Padişaha itaatsizlik
suretiyle devletin düzenini ve asayişini bozmak için düzme yayımlar ve yalan söylentiler
yayarak halkı azdırmaya çalıştıkları da açık bir gerçektir. Bu işleri yapan yukarıda söylenmiş
elebaşları ve yardımcıları ile bunların peşlerine takılanların dağılmaları için çıkarılan yüksek
emirlerden sonra bunlar, hala kötülüklerine inatla devam ettikleri takdirde işledikleri
kötülüklerin memleketi temizlemek ve kulları fenalıklardan kurtarmak dince yapılması gerekli
olup Allah'ın "öldürünüz" emri gereğince öldürülmeleri şeriata uygun ve farz mıdır? Beyan
buyurula.
Cevap: Allah bilir ki, olur.
Dürri Zade Elseyid Abdullah
Bu suretle memlekette, döğüşmek kudretine sahip olan müslümanların Halife Sultan
Mehmet Vahdettin Hazretleri etrafından toplanıp kendilerine verilen emir üzerine asilerle
savaşmaları vaciptir deniyordu. Şeyhülislam tarafından yayınlanan beyannameye ilaveler
Padişah emri ile Damat Ferit Paşa'da bir beyanname yayınladı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(c) Damat Ferit Paşa Beyannamesi:
Bir takım kimselerin menfaat hissiyle, milli teşkilat ünvanı altında meydana getirdikleri Fitne
ve Fesadın, devletin siyasi durumunu bozduğunu, büyük devletlerin deveccühünü kırarak
aleyhimize cereyanlar doğmasına sebebiyet verdiğini, anlaşma hükümlerinin yürütülmesinin bu
yüzden ağırlaştığını, İzmir ve İstanbul işgallerinin bu yüzden olduğunu, bu devam ederse
Anadolu'nun baştan başa istilaya uğrayacağını, vatanın gövdesi ile başının birbirinden
ayrılacağını bu sebeple bu anarşiye sebep olanların idam edileceğini, bunlara caymış
olanlardan bir haftaya kadar dönenlerin affedileceğini belirtmekte idi. Bu beyannameler
Anadolu'nun her yakasına dağıtıldı. Anadolu'da cahil ve mutaassıp bazı kimselerin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne karşı ayaklanmasını ve kardeş kanı dökülmesine sebep
olmuştu.
(12) 1919 Yılında Yurt İçindeki Ayaklanmalar:
Memlekette vatanseverler, işgal kuvvetleri dışında bir takım vatan hainlerinin başlattığı iç
ayaklanmalarla da uğraşıyorlardı. 1919 yılındaki ayaklanmalar ve olaylar şöyle sıralanabilir.
11 Mayıs - 19 Ağustos 1919
Ali Batı ay
20 Ağustos - 15 Eylül 1919
Ali Galip olayı
27 Eylül - 4 Ekim 1919
1 nci Bozkır ayaklanması
20 Ekim - 4 Kasım 1919
2 nci Bozkır ayaklanması
25 Ekim - 30 Kasım 1919
1 nci Anzavur ayaklanması
26 Ekim - 24 Aralık 1919
Şehy Eşref ayaklanması
(13) Alınan İdam Kararları:
11 Mayıs 1920'de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Harp Divanı'na verilip idama mahkum
ettirildi. Padişah yalnız Mustafa Kemal Paşa'nın idam hükmünü onayladı. Böylelikle milleti
başsız kalacağını sanıyorlardı.
(14) Havacıların İstediği Görev:
Yüzbaşı Ali Rıza, Başbakan ile yaptığı görüşmelerde Anadolu'daki kuvvetlere karşı
gönderilecek olan Kiraz Hamdi Paşa komutasında teşkilatlanan Halife Ordusu veya İnzibat
birliklerine bir uçak bölüğünün katılmasındaki faydaları anlattı. Bu bölüğün hazırlanması için
izin istedi.
Esas gayesi Yüzbaşı Fazıl ile birlikte hazırladıkları gizli plan uyarınca bu bölüğü hazırlayıp
Milli Kuvvetler safına geçirmek idi. Bu durumu, diğer subayların pek azı biliyordu.
1920 yılı Nisan ayı ortalarında Harbiye Bakanlığı'ndan beklenen emir geldi. Bu emre göre üç
adet silahlı keşif tayyaresi hazırlanarak bir bölük kurulacaktı. Bölük Komutanlığına Yüzbaşı
Fazıl tayin edildi. Damat Ferit hükümeti Milli Kuvvetleri ezmek amacı ile bir İnzibat Kuvveti ve
Hilafet Ordusu kurdu. Milli Kuvvetler üzerine İnzibat Kuvvetleri göndermesi, bunları bir tayyare
bölüğü ile desteklemesi, kardeşi kırdırmaya kalkması, kendisinin vatan haini olarak
suçlanmasına sebep olmuştu.
19 Mayıs 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Damat Ferit Paşa'yı Vatan haini ilan etti. Bir
hafta sonra da Türk uyrukluğundan çıkarıldı. Batı cephesindeki kuvvetlerin bir kısmı Ali Fuat
(Cebesoy) (sayfa 17'deki resim) Paşa komutasında, İzmit bölgesinde Hilafet Ordusuna karşı
harekat düzenlendi ve Hilafet Ordusu dağıtıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(15) Barış Andlaşması Toplantısı:
1 Mayıs 1920'de Müttefikler, Millet Vekilleri, Meclis Başkanı Tevfik Paşa'yı Paris'e çağırarak
Osmanlı İmparatorluğu'na uygulamak istedikleri barış andlaşmasının şartlarını bildirdiler. Çok
ağır olan bu şartlar derhal reddedildi. 10 Haziran 1920'de Damat Ferit Paris'e, karşı teklifimizi
götürdü. Onu da Müttefikler kabul etmediler.
(16) Maltepe Uçak İstasyonu'ndaki Faaliyetler:
Alınan emre göre üç tayyarenin hazırlanması için gösterilen gayret insan üstü idi. Her türlü
imkansızlıklara rağmen 1 Mayıs 1920'de, biri eğitim diğeri silahlı keşif uçağı olmak üzere iki
uçak uçuşa hazırlandı. Maltepe'deki polo sahası uçuş için en uygun olan olarak tespit edilmişti.
Fakat İngiliz Komutanlığı alanın kullanılmasına izin vermedi. Yüzbaşı Fazıl, Veliefendi
çayırından yararlanma imkanlarını araştırdıysa da, bundan da sonuç alınamamıştı. İngilizler
havacılarımızdan yürekli kuşkulanıyorlardı. Ayrıca, Osmanlı Subaylarına karşı da çok kötü
davranıyorlardı. Türk subaylarının İngiliz subaylarına selam verme mecburiyeti, bir baskı
unsuru olarak kullanılıyordu. Baskı için subaylarımıza kimliklerini gösteren kartlar dağıtılmıştı.
İngilizler selam vermeyen Türk subayını durduruyor, kartını alarak gerekli makamlara şikayet
ediyordu.1920 yılı Şubat ayında Rasıt Yüzbaşı İzzet ve Tevfik böyle bir durumla karşılaştılar.
İngiliz subayına selam vermediklerinden 10 gün hapis cezası aldılar. Ancak, Yüzbaşı Tevfik bir
İngiliz üsteğmenine selam veremiyeceğini savunduğundan 10 günlük hapis cezası kaldırıldı.
Meydanın hazırlanması; düzlüğün futbol sahasına çevrilip, temizlenmesi ve tesviyesi
gizlenerek yapılmıştı.
Bir taraftan uçuş alanı aranırken diğer taraftan Maltepe'de tamir ve bakım faaliyeti büyük bir
hızla sürdürülmekteydi. 6 Mayıs 1920 günü dört tayyare uçuşa hazır hale getirilmişti. Yüzbaşı
Fazıl Bölük Komutanlığının yanı sıra, İstasyon Komutan Yardımcılığını da üzerine almıştı. Uçuş
denemelerinin başlatılması için 10 ton benzin istenmişti. Pilotların esas niyetleri yavaş, yavaş
etrafa yayılıyordu. Maltepe'den kaçışı orda bulunan erler biliyor ve etrafta ulu orta
konuşuyorlardı. Söylentiyi Maltepe'deki bakkallar da duymuş, Yüzbaşı Fazıl'a gelerek alış
verişlerini verisiye yapanların listesini vererek bunların ödeme yapmasını istemişlerdi.
Maltepe'den kaçışın gizliliği zedelenmişti. İstanbul Hükümetinin yanlısı olan basında, (özellikle
Peyam-i Sabah gazetesi) hergün Anadolu'daki Milli Kuvvetler aleyhine yayın yapıyorlardı.
İngiliz haber alma servisi de konu ile ilgilendi ve meselenin içyüzünü anlayınca Yüzbaşı Ali Rıza
Bey'in müfettişlik görevinden alınmasını istedi.
7 Mayıs 1920'de Harbiye Dairesi Havacılık Şubesi Müdürü Binbaşı Veli Bey müfettişliğe
atandı. Aynı gün Yüzbaşı İzzet de başka bir makamdan Müfettiş tayin edildiğine dair emir aldı.
Yüzbaşı Ali Rıza'nın azledildiği bildirilmemişti. Yüzbaşı Fazıl da bu konuda emir alınca, aynı
günde dört müfettiş tayinli bir hava kuvveti meydana geldi. Böyle bir karışıklığın bir örneğini
bulmak oldukça zordur. Yüzbaşı Ali Rıza planlarının tatbiki açısından durumun kötüye gittiğini
görünce, kendisinin bağlı bulunduğu 21 nci Kolordu Komutanı emir vermedikçe görevini
terketmeyeceğini bildirdi ve diğer tayinler geçersiz oldu. Daha sonra uçuş müsaadeleri
tamamen kaldırıldı ve Yüzbaşı Ali Rıza azledildi. Hava Müfettişi olarak da İstihkam Binbaşı Veli
Bey kesin olarak görevlendirildi. 28 Mayıs 1920 Pazartesi günü, Fransız ve İngilizlerden oluşan
bir tetkik heyeti geldi, etrafı gezdi. Bu incelemede biri Neuport Rus tayyaresini, diğeri de
meydanın neden düzeltildiğini sordu. Heyete boş zamanlarda futbol oynadıkları cevabı
verilmişti. İstasyondaki hava subayları kaçış planlarını ertelemek zorunda kaldılar.
(a) Maltepe Hava Alanı'ndan Kaçış:
İstasyonda bulunan yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen) önce terhis edilmiş fakat
sonradan tekrar Maltepe'de görev almıştı. Vecihi (Hürkuş) ve diğer astsubaylarla birlikte ve
ellerindeki az miktardaki benzinden istifade ederek dört uçağı kaçırmak için acele bir plan
yaptılar. 6-7 Haziran 1920 Pazar gecesi saat 02.00'de astsubay Vecihi, Kazım, Rıdvan, Mısır'dan
esaretten dönen İsmail, yedek Teğmen Şakir Hazım (Ergökmen) ve sivil makinist Eşref bu
kararı almışlardı. Teğmen Şakir Hazım karısını da Anadolu'ya götürecekti.
Aşağıdaki şekilde tayyarelere bindiler;
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Pilotu İsmail Zeki
1 Fokker D-III Av tayyaresi
Pilotu Vecihi, Makinist Eşref ve Teğmen Şakir
1 Albatros C-II Keşif tayyaresi
Hazım'ın eşi+bavulları
1 Albatros C-II Keşif tayyaresi
Pilotu Teğmen Şakir Hazım ve Astsubay Rıdvan
1 Albatros D-III Av tayyaresi
Pilotu Kazım
Maltepe'den Anadolu'ya kaçış planını uygulayacaklardı. İlk olarak Fokker tayyaresi ile İsmail
Zeki rule kaçırdı ve tayyaresi kırıldı. Onu takip eden Vecihi'nin üç kişilik uçağı, rasıt yerinde
eşya ve iki kişi bulunduğundan ağırlığı nedeniyle havalanamadı ve yol kenarında bir hendeğe
girip parçalandı. Astsubay Rıdvan ve Teğmen Şakir Hazım'ın keşif tayyaresi kalkmadı.
İçlerinden yalnız Kazım Albatros'la kalkaşını tamamlayabildi. Fakat o da İznik civarında bir
bölgeye inerken telgraf tellerine takılıp kapotaj oldu. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl bu durum
karşısında kıymetli ve gizli evrakları da alarak Teğmen Şakir Hazım, Sivil Makinist Eşref,
Üsteğmen Muhsin (Alpagot), Üsteğmen Emin Nihat (Sözeri), Üsteğmen Rafet, Teğmen Avni,
Sivil Pilot Hayri, İhya, Vecihi bir kısım astsubay ve erler ile birlikte Maltepe-Kartal yönünde
kaçarak Adapazarı'na geçtiler. Kısa kalkış mesafeli bir meydandan gece yapılan bu uçuş
denemesi aşırı bir cesaret gerektirir. Pilotların bu girişimi büyük bir fedakarlık örneğidir. Bu
hareketin memleket severlik duygusu içinde gerçekleştirmek istenmesi takdir edilmelidir.
(b) Maltepe İstasyonu'nun Tahribi:
Yüzbaşı Fazıl'dan sonra İstasyon Komutan Vekilliği'ne Rasıt Yüzbaşı Sadettin atandı. 17
Haziran 1920'de de İngiliz kuvvetleri saat 16.00 sıralarında Maltepe İstasyonunu işgal ederek,
sabit hangarları ve durumları nispeten iyi olan tayyareleri bomba ile tahrip ettiler ve hangarların
dışındaki uçak ve malzemeyi yaktılar. İstasyon Müdürlüğü tekmil evrak ve muhasebe kayıtları
ile birlikte yok edildi. İstasyonda bulunan malzeme ve eşya İngiliz erleri ve gayri müslim halk
tarafından yağma edildi. Erzak olarak, biraz fasülye ve zeytin yağı bırakıp geri kalanına da el
koydular. Ertesi gün, geri kalan malzemeyi götürüp, nasılsa sağlam kalmış bir iki tayyareyi de
yok ettiler. Böylece Maltepe İstasyonu dağıtılmış oldu.
(c) İstanbul'dan Anadolu'ya Geçiş:
İstanbul'dan Anadolu'ya gönderilen hasta veya esaretten dönen erlerimizin arasına kıyafet
değiştirerek karışan Emin Nihat (Sözeri), Muhsin (Alpagut), Üsteğmen Rifat, Avni (Okar),
Astsubay Hayri, İhya, Vecihi ve Makinist Eşref 15 Haziran'da Mudanya'ya ve oradan da
Eskişehir yolu ile Konya'ya geldiler. Ayrıca İstanbul'daki pilot, rasıt ve makinistler birer, ikişer
Anadolu'ya kaçmayı başarmış ve Kurtuluş Savaşı'na katılmışlardı. Bazı yazarlar Maltepe olayı
ve Müfettişliğin lağvı konusunda Yüzbaşı Ali Rıza'yı suçlamışlardır. Ancak, Çanakkale'de ilk
defa düşman tayyaresini düşüren, Anadolu'ya kaçış planlarını Fazıl ile birlikte hazırlayan ve
İngilizler tarafından uçuş izni geri alınan bir komutan suçlanmamalıdır. (Yüzbaşı Ali Rıza'nın
emekliye ayrıldıktan sonra geçimini sağlamak için taksi şoförlüğü yaptığı sıralarda, Kuleli
öğrencilerini Üsküdar'dan Çengelköy'deki okula ücretsiz taşıdığı söylenmektedir.) Yüzbaşı Ali
Rıza memleketini, o memleketin insanını ve askerini seven, yürekli ve iyi niyetli bir subay
olarak anılmalıdır.
(17) Osmanlı Hava Kuvvetlerinin Lağvı:
25 Haziran 1920'de Hava Kuvvetleri Müfettişliği de lağvedildi. Hava subayları personel işleri
emrine, erler de inzibat kuvvetleri piyade deposuna devredildi. Osmanlı Hava Kuvvetleri
personeli bu suretle dağıtılmış oldu. Osmanlı dönemi havacılığı sona ermişti. Harbiye
Bakanlığı'nın bu konudaki yazısı şöyleydi.
Harbiye Nezareti
25 Haziran 1920
No:(648)
UMUM JANDARMA KOMUTANLIĞINA
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Hava Kuvvetleri Müfettişliği lağv olunarak subaylarının personel işleri emrine ve erlerin
inzibat kuvvetleri piyade depo taburuna verilmiş olduğu, Maltepe'de ve bilumum mıntıkanız
dahilinde asayişin, tazyidi kuvvete çalışılarak doğrudan doğruya Jandarma ile tesis ve temini
icab eylediği beyan olunur.
Harbiye Nazırı Vekili Namına
Ferik (İmza)
(18) Yunan Kuvvetlerinin Trakya'ya Saldırışı:
Müttefikler kendi barış andlaşmasının şartlarını kabule zorlamak için 20 Temmuz 1920'de
Yunan Kuvvetlerini Trakya'ya saldırttılar. Doğu Trakya, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Yunanlılar
tarafından işgal edildi.
b. Sevr Barış Andlaşması'na Kadar Gelişmeler Ve Barış Andlaşması:
(1) Andlaşma Öncesi:
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes
Andlaşması'nı imzalayıp savaş halinin sona ermesini kabul etmişti. Andlaşmanın imzasından
sonra İngilizler Musul ve Mardin'i, Fransızlar Adana, Maraş, Urfa ve Antep'i, İtalyanlar Antalya'yı
askeri işgalleri altına almışlardı. Savaşa sonradan katılan Yunanlılar da İtilaf Devletleri'nin izni
ve desteği ile 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal ettiler. Doğu Trakya'nın bir kısmı Yunan
kuvvetlerinin eline geçti. Kurtuluş Savaşı'nın gerçek ve yeterli sebepleri:
* Mondros Ateşkes Anlaşması'nın insafsızca uygulanması.
* Padişahın halkı değil, kendisini, tahtını düşünmesi ve böyle bir davranış içinde bulunması.
* Mondros Andlaşması üçüncü maddesi bahane edilerek yurdun dört bir yanının işgal
edilmesi.
* Doğu'da Ermeni ve Pontuslu Rumların Türk halkına karşı hasmane davranışları.
* Müttefikler tarafından verilen sözlerin dışına çıkılarak, Yunanlıların İzmir'i işgal etmelerine
izin vermeleri ve Yunanlıları desteklemeleri.
Bu durum karşısında harekete geçen Milli Kuvvetler yer yer çıkan iç ayaklanmaları
bastırdıktan sonra Batı Anadolu'da Yunanlılara ve Güney'de Fransızlara ve diğer işgal
kuvvetlerine karşı savaşa girişeceklerdi.
Milli mücadelenin amacı, Milletin bağımsızlığını ve kayıtsız şartsız egemenliğini sağlamak ve
devam ettirmekti.
23 Nisan 1920'de Ankara'da açılan Büyük Millet Meclisi ile kurulan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hükümeti'nin ilk işi Ruslarla görüşmeler yaparak askeri malzeme yardımını sağlamak ve
düzenli bir ordu kurmak kararı olmuştu.
(a) Sevr Barış Andlaşması:
19/26 Nisan 1920 tarihlerinde San Remo Konferansı'nda kararlaştırılan Sevr Barış
Andlaşması; Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasının bir belgeye dayandırılması idi. 11
Mayıs 1920'de incelenmek üzere Osmanlı Hükümeti'ne verilmişti.
(b) Sevr Andlaşması'nın Kabulü:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Padişah Vahidettin Sevr Barış Andlaşması'nın sorumluluğunu üzerine almak istemediği gibi
Meclisi de dağıttı. Padişah andlaşma şartlarını görüşmek için 22 Temmuz 1920'de Osmanlı
Şura'sını toplatı. Şura, eski Bahriye Bakanı Topçu Rıza Paşa'nın muhalefeti ile Sevr Barış
Andlaşmasını onayladı. Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti Temsilcileri 10 Ağustos
1920'de Sevr'de Sevr Andlaşmasını imzaladılar. Andlaşma 433 maddelik, aşağı yukarı 150
büyük sayfalık bir vesikadır. Ekleri, haritaları bu miktarın dışındadır.
Sevr Andlaşması'nı iki taraf delegeleri imzalamıştır. Taraflardan birini esir İstanbul Hükümeti
teşkil ediyordu. İstanbul Heyeti Damat Ferit Paşa'yla, Hadi Paşa, Dr.Rıza Tevfik ve Reşat Halis
Bey'den oluşuyordu. Karşı tarafta ise galip devletlerin temsilcileri bulunuyordu. Bunlar
İngiltere, Fransa ve İtalya'dır.
(c) Sevr Andlaşmasının İçeriği (Özet olarak):
İtilaf Devletlerince, Osmanlı Devletini yok etmek ve Türk Milletini boğmak amacıyla
hazırlanmış olan Sevr Andlaşmasının en ağır hükümleri şu suretle özetlenebilir.
SINIRLAR
Rumeli sınırı: İstanbul vilayetinin bugünkü sınırıdır. Gelibolu yarımadası Yunanlılara
verilmiştir.
Batı sınırı: Kırkağaç - Akhisar - Turgutlu - Ödemiş - Tire - Söke hattının batısı Yunanlılara
verilmiştir.
Güney sınırı: Mardin - Urfa - Gaziantep - Osmaniye'nin kuzeyinden geçmektedir. Bu sınırın
güneyi Fransızlara verilmiştir. Bundan başka Diyarbakır, Elazığ, Sivas ve Tokat bölgeleri
Fransız nüfuz bölgesine verilmiştir.
Doğu Vilayetleri: Doğu vilayetlerinde bir Ermenistan Devleti kabul edilmiş olup, bölgenin
tayini, Amerika Cumhurbaşkanı Wilson'un kararına bağlanmıştır. Wilson, Ermenistan olarak,
Tirebolu, Gümüşhane, Erzincan, Muş, Bitlis, Erzurum ve Van vilayetlerini tasarlamış
bulunuyordu.
Boğazlar bölgesi: Kocaeli yarımadası - İzmit - Bursa'nın kenarı - Edremit hattının kuzeyi ve
Rumeli bu bölgeye katılmaktadır. Bölge "Boğazlar Komisyonu" adı altında İngiliz idaresine
bağlanmaktadır.
İtalyan nüfuz bölgesi: Silifke - Ulukışla - Niğde - Aksaray - Ilgın - Akşehir - Afyonkarahisar Kütahya hattının güney bölgesidir. Yani şimdiki Antalya - Muğla - Denizli ve Konya vilayetlerini
kapsamaktadır.
SİYASİ HÜKÜMLER
-İstanbul Hükümeti, andlaşma hükümlerini Anadolu'ya kabul ettiremezse ve azınlık hakları
ile hayatlarını koruyamazsa, İstanbul vilayeti Osmanlı Devletinden alınacaktır.
-Boğazlar: Ayrı bayrağı ve bağımsız bütçesi olan bir komisyon idaresinde olacaktır.
Boğazlar Komisyonu'nda Karadeniz'de kıyısı olan bütün devletlerin üyesi bulunmasına karşın,
Türkiye'nin üyesi bulunmayacaktır.
-Sevr Andlaşması uygulanmaya başlandıktan bir yıl sonra, Kürtler isterlerse bir Kürdistan
Devleti kurulacaktır. Türkler bu devleti tanımaya mecbur olacaktır.
-İzmir ve dolayları, beş yıl süre için resmen Osmanlı egemenliği altında bulunacaktır. Fakat
Osmanlı Devleti bu egemenliğin icrasını Yunanlılara bırakmıştır. Beş yıl sonra İzmir'deki yerel
parlamento bu bölgenin Yunanistan'a katılmasını isteyebilecektir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
KARA, DENİZ VE HAVA KUVVETLERİNE AİT HÜKÜMLER
-Kara Kuvvetleri: 700 padişah muhafızı, 35.000 jandarma, 15.000 jandarmayı takviye edici
kara askeri olmak üzere, toplam olarak 50.700 kişi olacaktır. Birleşmiş Milletlere veya tarafsız
devletlere mensup subaylar %15 oranında Osmanlı jandarmasının komutasına, teşkiline ve
eğitimine katılacaklardır.
-Deniz Kuvvetleri: Limanlarda enterne edilmiş bütün harp gemileri İtilaf Devletlerine teslim
edilecektir. Yalnız inzibat ve balık ava için 600 tonilatoyu aşmayan 7 gambot ve 100 tonilatoyu
aşmayan 6 torpido bulunacak, deniz subay ve erlerinin sayısı müttefikler arası bir komisyon
tarafından tayin edilecektir.
-Hava Kuvvetleri: Hava kuvvetleri kurmak ve bulundurmak yasaktır.
DİĞER HÜKÜMLER
-Ağır top, zırhlı, tank olmayacaktır.
-Müttefiklerin izni olmadan birlikler yer değiştiremeyecektir.
-Seferberlik tedbirleri alınamayacaktır.
-Askeri birlik mensupları gönüllü ve maaşlı olacak, subay ve erler için din, ırk, mezhep farkı
aranmayacaktır.
-Askeri sanayi kaldırılacaktır.
MALİ HÜKÜMLER
Türk Maliye Bakanlığı ve Türk parlamentosunda tertip edilen bütçe, müttefikler arası bir
komisyonda incelenmeden geçerli sayılmayacaktır.
NOT: Bu andlaşma; Kapitülasyonlar, harp esirleri, deniz ticareti, gümrükler, zararların
ödenmesi, Mondros Ateşkes Andlaşmasındaki işgal ve kontrol haklarının muhafazası, azınlıklar
ve hatta şahsi bağlılıklara kadar Türk vatanı ve egemenliği aleyhine en ağır hükümleri de içine
almaktadır.
(d) Sevr Andlaşmasının Türk Halkı Üzerindeki Etkileri:
Sevr Andlaşması Türk halkı ve hele aydınları arasında bir yeis, bitkinlik, ümitsizlik ve
teslimiyet ruhu yaratacak yerde bunun tersine olarak direniş ruhunu kamçılamamıştı. Bu ruh
Anadolu'da yürüyen Milli Mücadeleyi ve Mustafa Kemal Paşa cephesini beslemiş, şu
gerçeklerin ortaya çıkmasını da sağlamıştı.
(I) Artık bir İstanbul Hükümeti yoktur. Padişah, bir gölge bile değildir. İstanbul
Hükümeti'nin siyasal ve diplomasi yoluyla kazanacağını ilan ettiği ve bazı saf insanların
inandığı hareket tarzının bir hayal olduğu görülmüştür.
(II) Düşmanlardan insaf ve atıfet beklemek boştur.
(III) İmzalanan andlaşma baştan başa hatadır ve haksızlıktır.
(IV) Milletin hak ve istiklalini demek ki ancak milletin mücadelesi kurtaracaktır.
(V) Şu halde Mustafa Kemal Paşa'nın giriştiği direniş ve dayatma yolu
doğrudur. Millet esarettin ancak bu yolla kendini kurtarabilir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
O halde tek çıkar yol Milli Mücadele ve Milli Kurtuluş Hareketi yoludur. Bunu müdrik olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920 tarihli oturumunda Sevr Andlaşmasını
imzalayanları ve bu davranışı onaylayan Osmanlı Şurasında bulunanları vatan haini olarak
kabul ederek, andlaşmaya uyulmayacağını ilan etmişti.
(2) Sevr Andlaşması Öncesi Türk Hava Kuvvetleri Uçak İstasyonları (1919):
Hava Kuvvetleri Müfettişliğinin 8 Aralık 1918 tarihli emrine göre Yeşilköy'de 1 nci sınıf, İzmir,
Konya ve Erzurum'da 2 nci sınıf uçak istasyonlarının kurulması planlanmıştı. Kurulması
planlanan ikişer uçak bölüklü birlik için personel atamaları ayrı, ayrı görülmektedir.
(a) 1 nci Sınıf Yeşilköy Uçak İstasyonu:
Yeri
:
Safraköy/Yeşilköy
daha sonra
Komutanları
:
Komutan Yardımcıları
:
Rasıt Binbaşı Mehmet Ali Okar/Selanik
Rasıt Yüzbaşı Ahmet Nüzhet/Şam
1918 - Mart 1919
1918 - Aralık 1919(Şam'a döndü)
Rasıt Binbaşı Latif
Pilot Yüzbaşı Fazıl İskodra
Kartal/Maltepe
Nisan 1919 - Mart 1920
Mayıs - Haziran 1920
Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı/İstanbul
Rasıt Yüzbaşı Sadettin
Nisan 1920
8 Haziran 1920
(I) UÇAK İSTASYONU PİLOTLARI (YEŞİLKÖY):
Atandığı Yer
:
Uçuş Şube Müdürü
Sınıfı
:
Pilot
Uçuş Şube Öğretmeni
Rütbesi
: Adı
Yüzbaşı
Pilot
:
Memleketi :
Fazıl
Üsteğmen
Hasan Fehmi
Nereden Atandığı :
İskodra
9 ncu Bölük
Yemen
Almanya
Uçuş Şubesi Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Vecihi
İstanbul
9 ncu Bölük
Uçuş Şubesi Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Halil
İstanbul
Bölükten
Rasıt Şubesi Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Bezmi
Rasıt Şubesi Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
A. Cemal
İstanbul
İstanbul
1 nci Bölük
-
(II) UÇAK İSTASYON RASITLARI (YEŞİLKÖY):
Atandığı Yer
:
Sınıfı
:
Rütbesi
Refakat Şubesi
Rasıt
Teğmen
Rasıt Şube Müdürü
Rasıt
Yüzbaşı
Rasıt Şubesi Öğretmen
Rasıt
Rasıt Şubesi Öğretmen
Rasıt Şubesi Öğretmen
Fen Şubesi
:
Adı
Memleketi : Nereden Atandığı :
Maraş
Pilotaj Eğitimi
İzzettin
Afyon
3 ncü Bölük
Üsteğmen
Cemal
Rodos
Hv.Kuvvetlerinden
Rasıt
Üsteğmen
Hüseyin Mazlum
Üsküp
Rasıt
Üsteğmen
Hüseyin Hüsnü
İstanköy
Pilot
Üsteğmen
Hasan Basri
:
Mithat
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
İstanbul
3 ncü Bölük
İstanbul
Fabrika Müdürü
Makina
Üsteğmen
Aziz
Foto Şube Müdürü
Rasıt
Üsteğmen
Süleyman Sırrı
Muhafız ve Hiz.Bl.K.
Rasıt
Üsteğmen
Salim
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Fazıl
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Ferit
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Yakup
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Murat
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Osman
İstasyon Pilot Adayı
Aday
Astsubay
Kemal
İstasyon Pilot Adayi
Aday
Astsubay
Vecihi (GÖYNÜMER)
Fabrika
İstanbul
İstanbul
Refakat Şubesi
Yeşilköy İstasyonu
İstanbul
(III) 1 NCİ BÖLÜK PERSONEL DURUMU (YEŞİLKÖY 1919 - 1920):
Atandığı Yer
:
Sınıfı
:
Rütbesi
.
Adı
:
Memleketi : Nereden Atandığı:
Bölük Komutanlığı
Rasıt
Yüzbaşı
İsmail Hakkı
İstanbul
Konya (gelmedi)
Bölük Komutanlığı
Rasıt
Teğmen
Osman Tayyar
Selanik
Yeşilköy Uçk.İst.
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Üsteğmen
H. Avni (ARIKKÖK)
Manastır
6 ncı Bölük
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Hasan Fehmi
Maltepe/İst.
6 ncı Bölük
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Nurettin
İzmit
6 ncı Bölük
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Onbaşı
Max Suchin
Viyana
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
Sadettin (ARIPEK)
İstanbul
Pilotaj Eğitimi
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
M. Sabri
İstanbul
5 nci Bölük
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
C. Sami
Edirne
9 ncu Bl.K.V.
Bölük Rasıdı
Rasıt
Teğmen
Sıtkı (TANMAN)
Bölük Hesap Memuru
Sivil
Hesap Me.V.
M. Sami
Bölük Tüfek Ustası
Sivil
Tfk.Us.IV
6 ncı Bölük
İstanbul
Konya (gelmedi)
Sivas
Hüsnü (KALKANDELEN)
Yeşilköy Uçk.İst.
Kalkan
Yeşilköy Uçk.İst.
(IV) 2 NCİ BÖLÜK PERSONEL DURUMU (YEŞİLKÖY 1919 - 1920):
Atandığı Yer
:
Sınıfı
:
Rütbesi
: Adı
:
Memleketi
: Nereden Atandığı:
Bölük Komutanı
Pilot
Yüzbaşı
Sadettin
İstanbul
9 ncu Bölük
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Hayrettin
-
7 nci Bölük
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
Halil
Yozgat
Yeşilköy Uçk.İst.
Bölük Uçuş Heyeti
Pilot
Astsubay
H. Basri
Edirne
Yeşilköy Uçk.İst.
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
Hüseyin Haki
Zile
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
Lütfi Fikri
Gümüşhane
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Yeşilköy Uçk.İst.
17 nci. Bl.K.V.
Bölük Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
Hüseyin Hüsnü
Bölük Rasıdı
Rasıt
Teğmen
Ö. Avni (OKAR)
Ankara
Pilotaj Eğitimi
Selanik
Hava Deposu
(V) 1 NCİ SINIF YEŞİLKÖY UÇAK İSTASYONU UÇAK DURUMU:
ALBATROS B-III/Keşif-Eğitim 100 Beygir (7 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
A 13
200/13
578 (Motorsuz)
A 14
201/15
579 (Yeşilköy'de kaldı)
A 15
202/15
580 (Yeşilköy'de kaldı)
A 16
203/15
281 (Motorsuz)
A 17
204
582 (Yeşilköy'de kaldı)
A 18
-
583 (Yeşilköy'de kaldı)
ALBATROS D-III/Av 160 Beygir (14 Adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
AKD 8
5028
1736
AKD 12
5062
1770 (Motorsuz)
AKD 13
3243
1717
"
AKD 15
3249
1723
"
AKD 17
3245
1719
"
AKD 18
5054
1762
"
AKD 20
5052
1760
"
AKD 21
5048
1756
"
AKD 25
5044
1735
"
AKD 26
5090
1798 (Yeşilköy'de kaldı)
AKD 30
5040
1748
AKD 31
5026
1734
AKD 32
5046
1754
5075
1783
-
ALBATROS C-II/Silahlı-Keşif 160 Beygir (7 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
AK 4
AK 8
AK 39
Alman Askeri Numarası
448
236
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Fabrika Numarası
1016 (Yeşilköy'de kaldı)
191
676
AK 42
234
522
AK 59
217
545 (Yeşilköy'de kaldı)
AK 60
214
512
AK 80
238
556 (Yeşilköy'de kaldı)
(Okul tayyaresi)
HALBERSTAD D-V/Av 120 Beygir (10 Adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
-
413/16
227
-
415/16
229
HK 1
2314/17
261 (Yeşilköy'de kaldı)
HK 4
2319/17
266
HK 8
3501/17
494
HK 21
3504/17
497 (Motorsuz)
HK 22
3505/17
498
HK 26
3509/17
502 (Motorsuz)
HK 31
3421/17
514 (Motorsuz)
HK 28
3524/17
517
AEG C-IV/Silahlı-Keşif 160 Beygir (7 Adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
-
7093
5667 (Motorsuz)
-
7097
5671
"
-
7098
5672
"
-
7099
5673
"
-
7109
5683
"
-
7110
5684
"
-
7111
5685 (Yeşilköy'de kaldı)
AEG C-IV/Silahlı-Keşif 200 Beygir (1 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
-
Alman Askeri Numarası
7609
Fabrika Numarası
4569
ALBATROS C-I/Av 160 Beygir (1 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
-
Alman Askeri Numarası
927
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Fabrika Numarası
727
NIEUPORT D-XVII/Av 70 Beygir (2 adet)
(1'i motorsuz. Rusya'dan salla taşınırken sahile vurup el konulanlardandır.)
FOKKER D-I/Av 120 Beygir (5 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
FD 1
161
895 (Yeşilköy'de kaldı)
FD 4
181
904
"
"
FD 6
171
900
"
"
FD 7
151
703
"
"
FD 8
1903
941
FOKKER D-VII/Av 160 Beygir (7 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
Alman Askeri Numarası
Fabrika Numarası
-
5203
5749 (Yeşilköy'de kaldı)
-
5291
5980
-
5297
5896
-
5303
5902
-
5331
5950
-
5332
5981
-
5336
5935
Yeşilköy'de 61 tayyare vardı. Bunlardan 45'i Maltepe'ye götürülmüştü.
1917 yılında hava sınıfına geçen ve önyüzbaşı rütbesinde harp malulü olarak Ordudan
ayrılan Hamdi ÇAYPINAR, 1918 - 1920 yıllarındaki durumu şöyle anlatıyor.
"1918 yılında meslek dışı birisi gelip de Yeşilköy Tayyare İstasyonu'nun halini görse, orayı
Osmanlı İmparatorluğunun biricik hava eğitim ve öğretim merkezinden ziyade, hava müzesine
ait dağınık, perişan bir depo hükmünü verirdi. Sebebi de bu hangarlarda 1912 yılından itibaren
muhtelif milletlere ait tayyarelerden tutun da Dünya Savaşının devamınca Almanlar tarafından
yapılan eski, modası geçmiş her tipten bir, iki, üç tayyare vardı.
İstasyonda bir tamirhane ve iyi tertiplenmiş malzeme deposu vardı. İtilaf Devletleri İstanbul'a
gelince üç gün içinde İstasyonun boşaltılarak kendilerine teslimini istediler. Doğal olarak bu
mümkün olmadı. Kışın şiddetle devam ettiği bir anda bütün malzeme İstasyon dışına, karlar
üzerine atıldı. Oradan sahile taşındı ve Maltepe'ye nakledildi. Boşaltma ve taşınmada tayyare ve
malzemenin yarıdan fazlası harap oldu ve hasara uğradı."
______________
(VI) MALTEPE İSTASYONU UÇAK DURUMU (ÖZET):
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Maltepe Tayyare İstasyonu Komutanlığının Hava Kuvvetleri Müfettişliğine gönderdiği 17
Kasım 1919 tarihinde 2261/1376 sayılı yazı ekindeki tayyare durumu özeti şöyle idi.
Uçak Tipleri
:
Yeşilköy'de Mevcudu (Adet) :
Maltepe'ye İntikal Eden :
Albatros D-III
14
13
Albatros C-II
7
3
Albatros C-I
1
1
Albatros B-III
7
3 Çift kumand
A.E.G. C-IV
7
6
L.V.G C-IV
1
1
Fokker D-I ve D-IV
12
7
Halberstad D-V
10
9
Toplam
61
Açıklama
:
D-VII 185 Beygir
Bazıları ARCUS motorlu
45
16 tayyare Yeşilköy'de kaldı. B Çift kumand, C Keşif, D Av tiplerini gösterir.
(b) 2 NCİ SINIF SEYDİKÖY - İZMİR TAYYARE İSTASYONU:
Birinci Dünya Savaşı sonunda 5 nci Tayyare Bölüğü üç adet A. E. G. C-IV ve iki adet Albatros
C-II olduğu halde toplam beş uçak ile İzmir'de bulunuyordu. Ayrıca Güzelyalı'da bir Deniz
Tayyare Bölüğü vardı. 5 nci Bölüğün uçucuları 9 Kasım 1918'e kadar eğitim ve keşif uçuşlarına
devam etmişlerdi.
(I) 1919 Yılı Mayıs Ayına Kadar İzmir'deki Havacılar:
Pilotlar
:
Üsteğmen Zekeriya
Üsteğmen Emin Nihat (Subaşı)
Üsteğmen Reisky (Polonyalı)
Rasıtlar
:
Üsteğmen Mehmet Nuri
Üsteğmen İbrahim Nafiz (İşkodra)
Üsteğmen H. Hüsnü Bilge
Teğmen Celal Bayraktaroğlu
(II) 1919 Yılı Mayıs Ayına Kadar İzmir'deki Tayyareler:
3 adet A.E.G. C-IV/Silahlı keşif 160 beygir
2 adet Albatros C-II/Silahlı keşif
Osmanlı Askeri Numarası Alman Askeri Numarası
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Fabrika Numarası
-
7108
5682
AEG-5
7066
5636
AEG-7
7064
5638
ALBATROS C-2
ALBATROS C-2
Uçuşlar Emin Nihat, Zekeriya ve Polonyalı Reisky tarafından yapılıyordu. 24 Kasım'da
Reisky, yedek subaylar ve erlerin çoğu terhis edildi. Uçuşlar durdu, fakat bölük iskelet halinde
kaldı. Yeni teşkilat değişikliği sebebiyle Filistin ve Suriye'den Konya'ya gelen hava birlikleri
personeli ve malzemelerini İzmir'de uçak istasyonuna katılmaları bekleniyordu.
(III) 4 ncü Tayyare Bölüğü'nün İzmir İstasyonu'na Bağlanışı:
Hava Kuvvetleri Müfettişliği'nin 22 Aralık 1918 tarih ve 4448 sayılı Harbiye Bakanı Cevad
tarafından verilen emre göre İzmir'de kurulacak 2 nci Sınıf Tayyare İstasyonu ile bu istasyona
bağlı 4 ncü ve 5 nci Bölüklerin teşkilini sağlayacak personel atanmaları aşağıdaki çizelgelerde
olduğu gibidir.
(IV) Tayyare İstasyonuna Personel Atamaları:
Atandığı Yer
:
Sınıfı
:
Rütbesi
:
Adı
:
Memleketi
:
Bulunduğu Yer :
Komutan Vekili
Rasıt
Yüzbaşı
Halit
Bilecik
15 nci Bl.K.lığı
Komutan Vekili
Rasıt
Yüzbaşı
Rasim
Zile
16 ncı Bl.K.lığı
Refakat Subayı
Topçu
Üsteğmen
Nafiz
İşkodra
5 nci Bölük
İstasyon Tyy.ciliğine
Gedikli Çavuş
A. Cemal
Turgutlu
2 nci Bölük
İstasyon Tyy.ciliğine
Gedikli Çavuş
Remzi
İstanbul
4 ncü Bölük
Tamirhane Md.lüğüne Sanayi Sb.
Üsteğmen
Rifat
İstanbul
İstasyon Ambar Me.
Süvari
Yüzbaşı
A. Şevki
Ankara
Hiz.ve İnz.Kıtası
Piyade
Yüzbaşı
Mustafa
İstanbul
İnz.Kıt.Tk.Sb.lığına
Piyade
Üsteğmen
A. Şükrü
Girit
İstas.Hesap Memuru
Lv.Hesap
M. İsmail
Girit
Yeşilköy Tyy.İstas.
5 nci Bölük
12 nci Bl.V.tinde
9 ncu Bl.İnz.Sb.
5 nci Bl.Hsp.Me.
(V) 4 ncü Tayyare Bölüğüne Yapılan Atamalar:
Barış zamanı geçici kadroya göre 4 ncü Tayyare Bölüğüne atanan personelin listesi.
:
Sınıfı
4 ncü Tayyare Bl.K.
Pilot
Yüzbaşı
M.Ali
Serez
4 ncü Tay.Bl.K.
4 ncü Tay.Bl.Rasıdı
Pilot
Üsteğmen
Bahattin
Yanya
4 ncü Bölük'te
4 ncü Tay.Bl.Rasıdı
Pilot
Üsteğmen
Cemal
İstanbul
Kuvayı Hv.Müfrezesi
4 ncü Tay.Bl.Rasıdı
Pilot
Üsteğmen
M.Nuri
İstanbul
5 nci Bölük'te
4 ncü Tay.Bl.Rasıdı
Pilot
Teğmen
İ.Hakkı
Manastır
15 nci Bölük'te
4 ncü Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Üsteğmen
E.Nihat
Şumnu
4 ncü Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Sivil
Behçet
İstanbul
Atandığı Yer
:
Rütbesi
: Adı
: Memleketi : Bulunduğu Yer :
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
3 ncü Bölük'te
15 nci Bölük'te
4 ncü Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Başçavuş
Fethi
İstanbul
Yeşilköy Tay.İstasyonu
4 ncü Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Başçavuş
Sadi
Bolu
Yeşilköy Tay.İstasyonu
İsmail
İstanbul
5 nci Bl.Tüfekçisi
4 ncü Bl.Tüfekçiliğine Usta
4 ncü Sınıf
(VI) 5 nci Tayyare Bölüğüne Yapılan Atamalar:
Atandığı Yer
:
Sınıfı
:
Rütbesi
: Adı
: Memleketi
: Bulunduğu Yer
:
5 nci Tayyare Bl.K.
Rasıt
Yüzbaşı
A.Rıza
Girit
4.Or.Tay.K.Ref.Sb.
5 nci Tay.Bl.Rasıdı
Süvari
Üsteğmen
İhsan
İstanbul
4 ncü Bölük'te
5 nci Tay.Bl.Rasıdı
Topçu
Üsteğmen
M.Halit
Hamus
2 nci Bölük'te
5 nci Tay.Bl.Rasıdı
Piyade
Üsteğmen
Sabri Sami
Şam
3 ncü Bölük'te
5 nci Tay.Bl.Rasıdı
Piyade
Teğmen
Osman Nuri
Nif
3 ncü Bölük'te
5 nci Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Üsteğmen
Osman Tayyar Selanik
Yeşilköy Tay.İstasyonu
5 nci Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Astsubay
İhya
İstanbul
3 ncü Bölük'te
5 nci Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Astsubay
Rıdvan
İstanbul
Yeşilköy Tay.İstasyonu
5 nci Bl.Tay.ciliğine
Pilot
Astsubay
M.Sabri
İstanbul
Yeşilköy Tay.İstasyonu
Y.Kenan
Bayburt
15 nci Bölük'te
5 nci Bl.Tüfekçisi
Usta
4 ncü Sınıf
15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'e çıkmasıyla pilot ve teknisyenler kaçabilmiş, ancak
tayyareler Yunanlıların eline geçmişti. İzmir tayyare istasyonunda, Seydiköy'de iki adet L.V.G.
ve iki adet Albatros C-II tipinde dört keşif tayyaresi ile Güzelyalı'da Deniz Tayyare Bölüğü
bulunuyordu.
İzmir'in işgali öncesi İzmir'deki 17 nci Kolordu Komutanlığına atanmış olan Nadir Paşa
Yunanlıların İzmir'e girişlerinde olay çıkarılmaması, karşı konulmaması ve malzemenin tahrip
edilmemesi emrini vermişti. Aslında 5 nci Bölük'teki tayyareler yıpranmış ve bakımsız
olduklarından kullanılamaz haldeydi. Bölük Karargahının bulunduğu Seydiköy'e gelen Yunan
birlikleri, subaylarımızın şahsi silah, eşya ve paraları dahil herşeyini gaspettiler. Planlara göre
İzmir'de bir Hava İstasyonu kurulması öngörülerek, Konya'daki tayyareler de buraya
getirilecekti. Bu intikalin yapılamamış olması büyük bir şanstır. Çünkü, Kurtuluş Savaşı'nın
başlarında Konya'da bulunan kırık dökük tayyareler Milli Kuvvetlerin ilk hava gücünü teşkil
etmiştir.
(c) 2 nci Sınıf Tayyare İstasyonu (Konya, 1919):
Tayyare istasyonunun kadrosu 22 Aralık 1918'de 4448 sayılı Harbiye Bakanlığı emirlerine
göre hazırlanmıştı. 19 Eylül 1918'de İngilizlerin Filistin'deki genel taarruzundan sonra Filistin ve
Suriye'den geri çekilebilen bir kısım Alman ve Türk hava birlikleri tayyare ve malzemesiyle
Konya'ya gelebilmişlerdi. Almanlar İstanbul'a gidince Türk personeli Konya'da kalmıştı.
Konya'da dördü keşif, 13'ü av olmak üzere toplam 17 tayyare vardı. Konya'da Horozluhan ve
Seydişehir meydanlarından istifade ediliyordu. Konya'da bulunan personel ve tayyareler İzmir'e
intikal edememişti. Konya Hava Kuvvetlerinin transit merkezi gibi olup, burada yalnız malzeme
depolanıp sevkedilmiyor, tayyare ve havacı personel de buradan dağıtılıyordu.
(I) Seydişehir/Konya Hava Birliğinde Bulunan Subay ve Astsubaylar:
Başlangıçta elde mevcut ve faal tayyarelere göre Rasıt Subay miktarının çokluğu dikkat
çekiyordu. Bu subaylar Üsteğmen Muhsin (Alpagot), Teğmen İsmail Hakkı, Teğmen Sabri Sami,
Teğmen Yusuf Kenan eski birliklerine, Süvari Teğmen İbrahim Hakkı ve Teğmen Osman Nuri
güney kolordu depo birliklerinde görevlendirilmiş, tayyare adedi artınca tekrar geri alınmışlardı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(II) Seydişehir/Konya Tayyare İstasyonu Personeli:
Görevi
:
Sınıfı
:
Rütbesi
:
Adı
: Memleketi
İstasyon Komutan Vekili
Rasıt
İstasyon Komutan Yrd.
Süvari Rasıt
Yüzbaşı
Rasim
Zile
İstasyon Komutan Yrd.
Süvarı Rasıt
Yüzbaşı
İ.Hakkı
İstanbul
Yüzbaşı
Halit
:
Bilecik
İstasyon Pilotu
Pilot
Teğmen
R.Mazlum
İstanbul
İstasyon Pilotu
Pilot
Astsubay
Remzi
İstanbul
İstasyon Pilotu
Pilot
Astsubay
A.Cemal
Turgutlu
İstasyon Rasıdı
Rasıt
Yüzbaşı
Ziya
Preveze
İstasyon Rasıdı
Rasıt
Yüzbaşı
A.Hikmet
Erzurum
İstasyon Rasıdı
Rasıt
Üsteğmen
İ.Nafiz
İşkodra
İstasyon Rasıdı
Rasıt
Teğmen
Hasan Hulki
(III) 2 nci Sınıf Konya Tayyare İstasyonuna Bağlı 4 ncü Tayyare Bölüğü Personeli:
Görevi
:
Sınıfı
: Rütbesi
:
Adı
:
Memleketi
: Bulunduğu Yer :
Komutan
Pilot
Yüzbaşı
M.Ali
Konya
Pilot
Pilot
Üsteğmen
E.Nihat
Şumnu
İzmir
Pilot
Pilot
Astsubay
Fethi
Edremit
Konya, 4 ncü Bölük
Pilot
Pilot
Astsubay
S.Raşit
Bolu
Konya, 4 ncü Bölük
Pilot
Pilot
Sivil
İstanbul
Behçet
Konya İstasyonu
Rasıt
Rasıt
Üsteğmen
Bahattin
Yanya
Konya, 4 ncü Bölük
Rasıt
Rasıt
Üsteğmen
O.Cemal
İstanbul
Konya, 4 ncü Bölük
Rasıt
Rasıt
Üsteğmen
M.Nuri
İstanbul
Konya, 4 ncü Bölük
Rasıt
Rasıt
Teğmen
İ.Hakkı
Manastır
Konya, 4 ncü Bölük
(IV) 2 nci Sınıf Konya Tayyare İstasyonuna Bağlı 5 nci Tayyare Bölüğü Personeli:
Görevi
:
Komutan
Sınıfı
Rasıt
:
Rütbesi
:
Adı
:
Memleketi
: Bulunduğu Yer
Yüzbaşı
A.Rıza
Girit
Konya
A.Nuri
-
Konya
Komutan Yardımcısı
Deniz
Yüzbaşı
Pilot
Pilot
Üsteğmen
O.Tayyar
Selanik
Konya
Pilot
Pilot
Astsubay
Sabri
İstanbul
Konya
Pilot
Pilot
Astsubay
Rıdvan
İstanbul
Konya
Pilot
Pilot
Astsubay
İhya
Rasıt
Rasıt
Üsteğmen
Rasıt
Rasıt
Teğmen
-
Konya
Avni
-
Konya
İ.Orgun
-
Konya
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
:
Rasıt
Rasıt
Teğmen
O.Nuri (Baykal)
-
Konya
Rasıt
Rasıt
Teğmen
M.Halit
Hunus
Konya
Rasıt
Rasıt
Teğmen
S.Sami
Şam
Konya
(V) Horozluhan/Konya Hava Birliği:
Barış planına göre, Filistin Cephesinden Konya'ya gelen subay ve tayyareler İzmir'e
nakledilecekti. 6 Şubat 1919'da nakil emri verildi. Ancak, eldeki araçların noksanlıağı ve
tayyarelerin çoğunun faal olmaması sonucu, Konya İstasyon Komutanlığı 17 Mart 1919'da
İzmir'e gidilemiyeceğini İstanbul'a bildirdi. Böylece tayyarelerin Yunan kuvvetlerinin eline
geçmesi önlenmişti.
Konya Tayyare İstasyonu'nda az da olsa uçuş faaliyeti yapılıyordu. 10 Ağustos'ta Astsubay
Remzi deneme uçuşu yaparken düştü. Tayyare kırılmış, kendisi kurtulmuştu. 10 ve 14
Ağustos'ta Behçet, Komutan Yardımcısı Rasıt Yüzbaşı Rasim ve Rasıt Teğmen Osman Nuri
(Baykal) ile ikişer deneme uçuşu yaptılar.
14 Ağustos'ta Behçet ve Osman Nuri, AEG C-IV tayyaresi ile ve Astsubay Cemal, Albatros DIII tayyaresi ile görev uçuşu yaptılar.1919 yılı Eylül ayında Beyşehir'e bir tayyare düşmüş, pilotu
kurtulmuştu. 1919 yılında Konya'da yapılan uçuşlarda üç kırım olmuştu. 1920 yılı başlarında
Konya İstasyonu Kurtuluş Savaşı'na katılmak için hazırlık yapıyordu.
(VI) 1919-1920 Yıllarında Konya'daki Tayyareler:
ALBATROS D-VII/Av 160 beygir (5 adet)
Yeni Numarası : Osmanlı Numarası :
Alman Numarası : Fabrika Numarası :
İstasyon Numarası:
-
AKD 14
5059/17
1767 (Motorsuz)
6
-
AKD 17
5058/17
1719 (Motorsuz)
7
-
AKD 19
3252/17
1726 (Motorsuz)
9
AKD 22
5079/17
1787
5
AKD 23
5023/17
1731
ALBATROS D-V/Av 260 beygir (2 adet)
Osmanlı
Alman
Fabrika
Askeri Numarası :
Askeri Numarası : Numarası :
-
7409/17
?
-
7445/17
?
AEG C-IV/Silahlı Keşif 160 Beygir (4 adet)
Yeni Numarası
: Osmanlı Numarası : Alman Numarası : Fabrika Numarası : İstasyon Numarası :
11
-
7094
5668
12
-
4871
-
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
- (Motorsuz)
-
13
-
7101
5861
- (Motorsuz)
14
-
7096
5670
(Beyşehir'de kırıldı)
(d) 2 nci Sınıf Erzurum Tayyare İstasyonu:
Birinci Dünya Savaşı sonunda doğu cephesinin muhtelif yerlerinden gelen tayyare ve
personelden oluşan iki bölük bağlanmıştı. Hava Kuvvetleri Müfettişliği'nin 22 Aralık 1918 tarihli
emri gereğince Erzurum'da kurulacak 2 nci Sınıf Tayyare İstasyonu ve İstasyon bağlıları 7 nci
ve 8 nci Bölüklerin kurulması için yapılan atamalar şöyleydi.
(I) 2 nci Sınıf Erzurum Tayyare İstasyonuna Bağlı 7 nci Tayyare Bölüğü Personel
Durumu (1919-1920):
Görevi
:
Sınıfı
:
Rütbesi
: Adı
:
Memleketi
:
Bölük Komutanı
Rasıt
Yüzbaşı
Muzaffer
İstanbul (Katılmadı)
Bölük Komutanı
Rasıt
Üsteğmen
A.Hikmet
Erzurum
Pilot
Pilot
Üsteğmen
A.Kamil
Aydın
Pilot
Pilot
Sivil
H.Hüsnü
İstanbul
Pilot
Pilot
Astsubay
Rasıt
Rasıt
Üsteğmen
İhsan
İstanbul
Rasıt
-
Üsteğmen
İ.Ethem
Kütahya
Rasıt
-
Üsteğmen
Fazıl
-
Rasıt
-
Üsteğmen
Salih
Erzurum
Rasıt
-
Teğmen
A.Hamdi
İstanbul
M.Hikmet
-
(II) 2 nci Sınıf Erzurum Tayyare İstasyonuna Bağlı 8 nci Tayyare Bölüğü Personel
Durumu (1919-1920):
Görevi
:
Sınıfı
:
Rütbesi
: Adı
:
Memleketi
Bölük Komutanı
Rasıt
Üsteğmen
Murat
İstanbul
Pilot
Pilot
Astsubay
A.Halim (CANKO)
İstanbul
Pilot
Pilot
Astsubay
H.Basri (ALEV)
Yozgat
Pilot
Pilot
Astsubay
Bezmi
Rasıt
Rasıt
Teğmen
Kadri
Kırşehir
Rasıt
Rasıt
Teğmen
A.Rahmet
Kerkük
Rasıt
Rasıt
Teğmen
Tevfik (BEŞGÜL)
Rasıt
Rasıt
Teğmen
İ.Hakkı
Rasıt
Rasıt
Teğmen
H.Hüsnü
İstanbul
Rasıt
Rasıt
Teğmen
Esat (YARKINÖZ)
İstanbul
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
-
-
:
(III) Erzurum'daki Tayyare Durumu:
ALBATROS C-II/Silahlı Keşif 160 Beygir (2 adet)
Osmanlı Askeri Numarası :
Alman Askeri Numarası :
Fabrika Numarası
AK 45
215/17
543
AK 79
213/17
540
:
FARMAN F 30/Keşif 160 Beygir (4 adet): Ruslardan ganimet olarak alınan bu tayyarelerin hiç
biri faal değildi.
MORANE PARASOL L 80-B/Keşif (6 adet): Bu tayyareler de Ruslardan ganimet olarak
alınmıştı.
NİEUPORT 60-B (1 adet): Ruslardan ganimet olarak alınan bu tayyare de faal değildi.
İstasyon Komutanının Aralık 1919 tarihli kuvvesine göre 13 adet tayyare vardı.
(e) Elazığ'da Bulunan Tayyarelerin Durumu:
Elazığ'da, Musul'dan getirilen eski 2 nci ve 13 ncü Bölüklerin Tayyareleri bulunuyordu.
ALBATROS D-III/Av 160 Beygir (2 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
:
Alman Askeri Numarası : Fabrika Numarası :
Bölük Numarası :
AKD 4
3524
1728
4 (Faal)
AKD 7
5093
1733
7 (Gayri faal)
AEG C-IV/Keşif 160 Beygir (1 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
: Alman Askeri Numarası :
8
7023
Fabrika Numarası
:
5667 (Motorsuz)
HALBERSTAD D-V/Av 160 Beygir (4 adet)
Osmanlı Askeri Numarası
: Alman Askeri Numarası :
HK 23
3503
496 (Faal)
HK 7
3510
503 (Faal)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Fabrika Numarası
:
HK 25
3507
500 (Motorsuz)
HK 22
3502
495 (Motorsuz)
Ayrıca, kırım geçirmiş olan bir Albatros tayyaresinin gövdesi vardı. Aralık-Ocak aylarında
Üsteğmen Sabri (Şam) ve Şubat-Haziran aylarında Üsteğmen M.Halit (Humus) müfrezeye
komuta etmişti.
(f) 2 nci Sınıf Erzincan Tayyare İstasyonu:
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Diyarbakır yolu ile Elazığ'a çekilen 2 nci Tayyare Bölüğü
personel, tayyare ve malzemeleri ile Elazığ'da bir tayyare istasyonu kurulmasına çalışılmıştı.
Milli Savunma Bakanlığı emri ile Elazığ birliği kaldırılarak Erzincan'da 2 nci Sınıf Tayyare
İstasyonu kurulmuş ve 2 nci Tayyare Bölüğü Erzincan'a bağlanmıştı. Erzurum'daki bölüklerin
Erzincan'a intakali planlanmış ve atamalar birliklere bildirilmiş ise de gerçekleşmemiş ve yeni
tertipler alınmıştı.
(I) Erzincan Kadrosu, 2 nci Sınıf Tayyare İstasyonuna Ataması Planlananların İsimleri:
Yeni Atandığı Yer :
Sınıfı
İstasyon Komutan V.
Rasıt
Yüzbaşı
Fettah
İstanbul
Tay.İstasyon K.
Pilot
Yüzbaşı
Abdullah
Van
İstasyon Ref.Subayı
Rasıt
Üsteğmen
A.Hikmet
Erzurum
10 Bölük'te
Tayyareci
Pilot
Astsubay
Mustafa
Isparta
Yeşilköy Tay.İstasyonu
Tayyareci
Pilot
Takım Başı
Kazım
Istanbul
Yeşilköy Tay.İstasyonu
Tamirhane Md.
Rasıt
Üsteğmen
:
Rütbesi
:
Adı
: Memleketi
M.Ziya
Istanbul
: Bulunduğu Yer :
Kuvayı Hv.Müfrezesi
7.ve 8. Bl.K.da
Yeşilköy Tay.İstasyonu
(II) Barış Zamanı Geçici Kadroya Göre Erzincan Tayyare İstasyonuna Bağlanacak 7 nci
Tayyare Bölüğüne Atanan Personel:
Sınıfı
: Rütbesi
Bölük Komutanı
Rasıt
Yüzbaşı
Muzaffer
Istanbul
Rasıt
Topçu
Üsteğmen
Ethem
Kütahya
9.Bölük K. V.
Rasıt
Süvari
Üsteğmen
Salih
Erzurum
3.Bölük K. V.
Rasıt
Piyade
Üsteğmen
Ziya
Preveze
3.Bölük
Bölük Tayyareciliğine Pilot
Üsteğmen
Kamil
Aydın
Kuvayı Hv. Müfrezesi
Bölük Tayyareciliğine Pilot
Astsubay
M.Hikmet
Bölük Tayyareciliğine Pilot
Sivil
Yeni Atandığı Yer :
Bölük Tüfekçisi
Usta
4.Sınıf
: Adı
: Memleketi
: Bulunduğu Yer
Tay.Top.Müf.Vkl.
İstanbul
6.Bölük
H.Hüsnü
İstanbul
3.Bölük
M.Ragıp
İstanbul
7.Bölük
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
:
(III) Barış Zamanı Geçici Kadroya Göre Erzincan Tayyare İstasyonuna Bağlanacak 8
nci Tayyare Bölüğüne Atanan Personel:
Yeni Atandığı Yer
:
Bölük Komutanı
Rasıt
Sınıfı
:
Rütbesi
:
Adı
: Memleketi
: Bulunduğu Yer
Rasıt
Üsteğmen
Murat
Çerkeş
3.Bölük
?
Üsteğmen
Kadri
Kırşehir
9.Bölük
:
Rasıt
Topçu
Üsteğmen
A.Rahmet
Kerkük
7.Bölük
Rasıt
Topçu
Teğmen
H.Hüsnü
İstanbul
8.Bölük
Rasıt
Piyade
Teğmen
Esat
Bölük Tayyareciliğine Pilot
Astsubay
Mükerrem
Bölük Tayyareciliğine
?
Astsubay
Abdülhalim
Karahisar
8.Bölük
Bölük Tayyareciliğine
?
Astsubay
Hüseyin
Yozgat
Yeşilköy Tay.İstasyonu
İstanbul
?
Yeşilköy Tay.İstasyonu
7.Bölük
(3) Tayyarelerde Kullanılan Milli İşaretler Ve Renkleri (Ateşkes Andlaşması Öncesi):
Milli Kuvvetler, kanat ve gövde yanında kırmızı dörtgeni muhafaza etmiş ve istikamet
dümeninde kırmızı zemin üzerine ay yıldızlı kokart kullanılmasını kabul etmişti.
Bazı tayyarelerde kırmızı dörtgen içinde de ay yıldız işaret kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın
son yıllarında gövde yanındaki kırmızı dörtgenin içine uçağın ismi veya numarası yazılmakta
idi.
1918 yılında Deniz Kuvvetleri tanıma kokardı olarak siyah dörtgen yerine kanat ve kuyruğa
Türk Bayrağını, yani kırmızı zemin üzerine ay yıldızı kabul etmek için girişimde bulundu, bir
kısım tayyarelerde uygulandı.
1915'den beri Deniz Kuvvetleri bu kokartlar üzerinde ısrar ediyordu. Boya sarfiyatı gözönüne
alınarak masraflıdır düşüncesi ile bu teklif reddedildi. 1919 Şubat ayında Hava Kuvvetleri
Müfettişliği siyah dörtgeni kırmızıya çevirmeyi başarmıştı.
3. KURTULUŞ SAVAŞI:
a. 1919 Yılı Faaliyetleri:
(1) Türkiye'de Savunma Amaçlı Kuruluşların Doğuşu:
Mondros Andlaşması'nın memleketi nasıl bir uçuruma götürdüğü anlaşılınca, asker-sivil
bütün Türk vatanseverleri yer yer mukavemet teşkilatları kurmaya başladılar.
Merkezi İstanbul'da olan Vilayeti Şarkiye Müdafaayı Hukuk Milli Cemiyeti, Edirne
dolaylarında Trakya Paşaeli Cemiyeti, Trabzon'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve vilayetin
dolaylarını da kapsayan, merkezi yine İstanbul'da bulunan Trabzon ve Havalisi Ademi
Merkeziyet Cemiyeti kuruldu.
(2) Yunan Çıkartması:
26 Mayıs 1919'da iki torpido korumasında Ayvalık'a çıkarma yapan Yunan kuvvetleri, Yarbay
Ali Çetinkaya'nın kahraman 172 nci Alayı'nın ateşiyle karşılandı. Bu arada Nazilli, Tire, Ödemiş
ve Bergama da düşman tarafından işgal edildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
28 Mayıs 1919'da Yunan birlikleri Aydın'a girdi. Manisa işgal edildi. Bu işgaller sırasında da
Yunanlıların yöre halkına karşı olan davranışları değişmedi.
Yunanlıların devamlı ilerleme çabaları, özellikle Aydın'ı ele geçirmeleri Yunan-İtalyan
anlaşmazlığına sebep oldu.
(3) Yunan Vahşetinin Barış Konferansına Duyurulması:
İstanbul'da Yıldız Sarayı'nda Osmanlı Şura'sı toplanarak Yunan vahşetinin Paris Barış
Konferansına duyurulması görüşüldü. Bu arada Barış Konferansı Başkanı Fransız Başbakanı
George Clemenceau 29 Mayıs 1919 da durumu Yunan Başbakanı Venizelos'tan sorup açıklama
istemişti. Venizelos'un verdiği cevaba göre; İzmir'in işgal edildiği gün 163 kişi kaybolmuştu.
Bunların 78'i Türk, 62'si Rum ve 23'ü de öteki milletlerdendir. Yağmacıların bulunduğunu itiraf
eden Venizelos bunları mahkemeye verdiklerini bildirmişti.
(4) Milli Kuvvetlerin Başarısı:
Aydın'ın işgalinmi takiben Nazilli'de toplanan Yörük Ali Efe, Milli Kuvvetler, 57 nci Tümen
Topçuları ve Denizli Müfrezelerinin ortak harekatı ile 30 Mayıs 1919'da Aydın kurtarıldı.
Müfrezeler Aydın ile Nazilli arasında cephe kurdular. Demirci Mehmet Efe de kuvvetleri ile
katıldı. Salihli'de toplanan Milli Birlikler Yunanlıları Ahmetler'den geri attı. Bandırma'dan gelen
Çerkez Ethem ve atlıları, Parti Pehlivan ve Sarı Efe Edip Bey'in katılışı ile Salihli cephesi
oluşturulmuştu.
Yarbay Ali Çetinkaya Milli Milis ve Muntazam Ordu birliklerinden oluşan bir müfreze ile 16
Haziran 1919'da bir Yunan taburunu perişan edip, Bergama cephesini kurdu.
(5) Barış Konferansına Gönderilen Heyet:
Osmanlı Hükümeti, Barış Konferansı ile temas edip, haklarımızı savanmak amacı ile
Başbakan Damat Ferit Paşa Başkanlığında bir heyeti 8 Haziran 1919'da Paris'e gönderdi. İkinci
heyet 10 gün sonra Paris'e gitti.
Haziran 1919 sonunda Barış Konferansı Başkanı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk olmayan
parçalarının Osmanlı'dan ayrılacağı, dolayısıyle Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanacağını
duyurdu. Damat Ferit heyeti 15 Temmuz 1919'da İstanbul'a döndü. Paris seyahati bir hezimetti.
(6) Yunan Davranışlarını İnceleme Heyeti:
15 Temmuz 1919'da Paris Barış Konferansı Anadolu'daki Yunan davranışlarını inceleme
amacı ile bir heyet oluşturdu. Bu heyette; Amerika'yı temsilen Amiral Mark Lambert Bristol
başkanlığında Fransa'yı temsilen General Bunooust, İngiltere'yi temsilen General Hare, İtalya'yı
temsilen General Dall'olio görev aldılar. Heyet ilk toplantısını 12 Ağustos 1919'da İstanbul'da
yaptı. Daha sonra İzmir, Aydın, Nazilli, Buca, Ödemiş, Menemen, Manisa ve Ayvalık'ta Türk,
Rum ve diğer milletlere mensup 175 kişiyi dinledi. Varılan sonuç tamamiyle Türklerin lehinde
idi. Buna uyulduğu takdirde Mütareke'nin 7 nci maddesi ileri sürülerek Batı Anadolu işgal
edilemezdi. Çünkü orada devletlerin gücünü tehdit eden bir durum yoktu. Herkes rahat ve
huzur içinde idi. Ancak, Yunan Kuvvetlerinin İzmir'i işgali, bu bölgede olayların çıkmasına ve
giderek çoğalmasına sebep oldu. Heyetin raporuna göre bu işgal;
-Milliyet bakımından çoğunluğa saygıyı gerektiren prensibe aykırı idi.
-İzmir Metropoliti'nin yaptığı "Takdis Ayini" üzücü olayların çıkmasına sebep olmuştu.
-Yerli Rumların davranışları Müslümanları tahrik edici idi.
-Kafileler halinde Patris vapuruna götürülenlere "Zito Venizelos" diye bağırmaya mecbur
tutulmuşlardı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
-Bu kafilelerde 14 yaşından küçük çocuklar vardı.
-Müslümanların evlerine girilmiş, kadınlarına tecavüz edilmiş, bazıları öldürülmüştür.
-Yerli Rumların bütün hareketlerine Yunan makamları göz yummuşlardı.
-İzmir'in işgalini duyan civar köyleri Rum halkı bulundukları yerlerde Türklere karşı aynı
hareketleri yapmışlardı.
-İşgal edilen yerlerde kadın, erkek ayırımı yapmaksızın bir çok Türk öldürülmüş, herşey
yağmalanmıştı.
-Menemen'de suçsuz ve savunmasız 1000'den fazla Türk öldürülmüştü.
-İstila ve ehlisalip tutumu uygulanmıştır.
Bütün bu bilgilere rağmen Paris Barış Konferansı, İnceleme Heyeti Raporu'nu görüştükten
sonra sadece Venizelos'a bir mektup yazarak;
"Gerek İzmir ilinde gerekse bölgede asayiş ve inzibatın sağlanması için Yunan idaresine tam
itimadım bulunduğunu ve Yunan işgalinin geçici olmakla beraber devam etmesinin
kararlaştırıldığı" belirtiliyordu.
Bu durum, raporun içeriğini bilen ve rapora umutla bağlananları çok üzmüştü.
Heyet Başkanı Amerikalı Amiral Mark Lambert Bristol "Daha önce Türkleri yanlış tanıdığını,
fakat onlarla temas ettikten sonra bütün kanaatlarının değiştiğini" söylüyor, "Türkiye'nin
bölünmemesi gerektiğini" ifade ediyordu. İzmir'de çıkan Yeni Gün gazetesinde
Amiral Bristol'ün eşi "Eşimle beraber dolaştıkça ve eşimin görevi gereği yaptığı tetkiklerin
sonuçlarını öğrendikçe daha önceleri bende ve kamuoyundaki kanaatların uydurma olduğuna
inandım. Eşimli İstanbul'dan Ermenistan'a kadar beraber gezdim. Eşimin hislerine ve
intibalarına tamamen ortak olarak diyebilirimki, Türkler doğunun pırlantasıdır. Onlarla öyle bir
hazine ve fazilet varki sevmemek kabil değildir. Türkleri bu tarzda tanımayı başardığım için de
memnunum" diyordu.
(7) Milne Hattı:
İtalya ile Yunan İşgal Kuvvetleri'nin Anadolu'yu kendilerine mal etme arzuları işgal bölgeleri
ile Türkler arasında bir hat tesbitine sebep oldu. Barış konferansı 18 Temmuz 1919'da
Türkiye'deki İşgal Kuvvetleri Başkomutanı General Milne'yi bu hattı belirlemekle görevlendirdi.
General Milne'nin tesbit ettiği ve Barış Konferansı'nın 7 Ekim 1919'da onayladığı "Milne
Hattı" şöyleydi.
"Ayvalık 7 mil kuzey batısındaki Osmancık'daki sırtta deniz kıyısından başlamak suretiyle
Hacı Osman-Yaylacı Dağı- Madra Dağı-Kestane Dağı-Akmaz Dağı doruğu-Döşeme Köyü-İrgüp
Deresi ile Menteşe Deresi arasındaki sırtlar-Bakırçay ile Cumalı Deresi'nin birleşme noktasıTuğlacık batısı-Sarıtaş dorukları-Azapkaya-Karasili-Yenice Tepecik-Tatarköy-Yeni Çiftli PapazlıBelen Dağı güneydoğusu-Kestelli-Yarışlı-Sart-Bucak-Çaylı-Bademiye üzerinden İzmir Sancağı
güney sınırına giden hattır. Osmanlı Hükümeti'ne Müttefiklerin bu bölgeyi işgal edecekleri, Türk
Askeri ve Milli Kuvvetleri'nin bu hattın üç kilometre doğusuna çekilmelerini isteyen bir yazı
yazıldı. (sayfa 35'deki kroki)
(8) Esirlerin Dönüşü:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Bu sırada Savaş esirleri yurda dönüyordu. 18 Temmuz 1919'da yaklaşık 706 kişilik bir kafile
Mısır'daki Seydibeşir Kampı'ndan geldi. Bunlar, 29 Eylül 1918 tarihinde Şam'da esir olan 50 nci
Alay subay ve eratı idi. Mısır'da 150.000 civarında esirimiz olduğu tahmin ediliyordu.
(9) Yunan Vahşetinin İstanbul'daki Delegelere Duyurulması:
16-20 Ağustos 1919 tarihleri arasında Alaşehir'de toplanan Milli Kongre İstanbul'daki
Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan delegelerine mektup yazarak;
"Yunan Ordusunun, bütün insanlığın yüzünü kızartacak zulüm ve vahşette bulunduğu, kadın
ve çocukları daha gaddarca öldürdüğü, evleri yağmaladığı ve yaktığı" bildirildi. Bulgarların da
Batı Trakya'daki Türkler Bolşevik diyerek, tutukladıkları ve eziyet ettikleri öğrenildi.
O günlerde memleketin İngiliz mi yoksa Amerikan mandası altına mı girmesini tartışanlar
vardı. Damat Ferit İngiltere'yi öneriyordu.
11 Ekim 1919'da İzmir faciasının iç yüzünü araştırmak üzere Barış Konferansı tarafından
kurulan İnceleme Heyeti içinde bulunan Türk delegesi Kadri Bey raporunu Harbiye Bakanlığına
verdi. Bir çok yerde olduğu gibi Menemen'de de halk Yunanlılar tarafından koyun boğazlar gibi
boğazlanmıştı. Dinlenen Ermeni azınlık aleyhimize, Yahudiler ise lehimize şahitlik yapıyordu.
(10) Mustafa Kemal Paşa'nın Atanışı:
30 Nisan 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa 9 ncu Ordu Birlikleri Müfettişliğine atandı.
Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919'da Bandırma vapuru ile İstanbul'dan görev yerine
hareket etti. Görevi gereği 19 Mayıs 1919'da Samsun'da karaya çıktı. Mustafa Kemal
ATATÜRK memleketin durumunu Nutuk'da şöyle anlatmıştı.
"1919 yılı Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü
şöyledir:
Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu grup, Birinci Dünya Savaşı'nda yenilmiş, Osmanlı
ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş'ın
uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi Birinci Dünya
Savaşı'na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar.
Saltanat ve hilafet makamında oturan V a h d e t t i n soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını
koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. D a m a t F e r i t P a ş a 'nın
başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun
eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Ordunun elinden silahlları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilaf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer
bahane ile İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap
(Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askeri birlikleri,
Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile
özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce,
15 Mayıs 1919'da, İtilaf Devletleri'nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir'e çıkartılıyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi
özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar."
Mustafa Kemal Paşa "Trabzon, Erzurum, Sivas, Van vilayetleri ile Erzincan ve Canik
müstakil livalarına" gereken emirleri verebilecek, bu il ve sancaklarda sınırı olan; Diyarbakır,
Bitlis, Elazığ, Ankara ve Kastamonu vilayetleri ile Kolordu Komutanlıkları da onun, görev
yapma sırasında kimseye danışmadan vaki olan müracaatlarını dikkate alacaklardı. Sonradan
Maraş ve Kayseri'nin de onun emri altında olduğu bildirildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Mustafa Kemal Paşa'nın açık görevi; gönderildiği bölgede asayişi sağlamak, Samsun,
Vezirköprü, Merzifon ve dolaylarından, İslam ahaliye, Pontus Rum Çetelerinin yaptıkları
saldırıları da önlemekti.
Mustafa Kemal Paşa derhal harekete geçerek; Samsun, Havza ve Amasya bölgelerinde
hükümet yetkilileri ve ilin ileri gelenleriyle temas kurup, onlardan bilgi aldı. Mersinli Cemal ve
Ali Fuat Paşa'da Mustafa Kemal Paşa ile birlikteydi. İngiliz Generali Milne 6 Haziran 1919'da
Osmanlı Harbiye Bakanlığı'na bir yazı yazarak; 9 ncu Ordunun bir teşkilat gereği olarak
lağvedildiği bilindiği halde 9 ncu Ordu birliklerine bir Genel Müfettiş, 9 ncu Ordu için ayrıca bir
Kurmay Başkanı ve Kurmay Heyetinin atanması anlaşılamamıştır. Bu hususun duyurulmasını
ve yeni düzenlene hakkında kendisine bilgi verilmesini istemişti. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa
gibi seçkin bir general ve kurmay heyetinin memleket içinde dolaşmasının kamuoyunu tedirgin
edeceğini, onun için de Mustafa Kemal Paşa ve Kurmay heyetinin hemen geri çağıırılması
gereklidir, diyordu.
(11) Mustafa Kemal Paşa'nın Görevden Alınışı:
Harbiye Bakanlığı 8 Haziran'da Mustafa Kemal Paşa ve Heyeti'ni geri çağırdı. Mustafa Kemal
ATATÜRK bu durumu Nutuk'da söyle anlatmıştı.
"Bu tarihten beş gün sonra, yani 8 Haziran 1919'da, İstanbul'a Harbiye Nazırı tarafından
çağırıldığımı ve gizlice sorup soruşturmam üzerine, kimler tarafından ne için istendiğimi
devlet adamlarımızdan birinin haber verdiğini daha önce başka bir münasebetle
yaptığım açıklamada ifade etmiştim. O zat, Genelkurmay Başkanlığı makamında oturan C e v
a t P a ş a idi. Bunun üzerine, İstanbul ile yapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçe
öğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurumda görevden ayrıldığım tarihe kadar değişik Harbiye
Nazırlarıyla ve doğrudan doğruya sarayla devam etmiştir.
Anadolu'ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süre içinde bütün ordu birlikleriyle temas ve bağlantı
sağlanmış; millet mümkün olduğu kadar aydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir duruma getirilmiş,
milli teşkilat kurma düşüncesi yayılmaya başlamıştı. Genel durumu artık bir komutan emrine
uymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla birlikte, milli teşkilat ve hazırlıkların yönetimine
devam etmekte olduğuna göre, şahsen asi duruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi.
Bundan başka ve özellikle girişmeye karar verdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü ve şiddetli
olacağını tahmin güç değildi. O halde, yapılacak teşebbüs ve faaliyetlerin bir an önce şahsi
olmak niteliğinden çıkarılması mutlaka, bütün bir milletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve
temsil edecek bir hey'et adına olması gerekli idi.
Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde, Trakya'ya verdiğim direktifte işaret ettiğim bir
noktanın uygulanma zamanı gelmiş bulunuyordu. Hatırınızdadir ki, o nokta, Anadolu ve
Rumeli'deki milli teşkilatları birleştirerek, bir merkezden temsil ve idare etmek üzere, Sivas'ta
genel bir milli kongre toplamaktı. Bu gayenin gerçekleştirilmesi için yaverin C e v a t A b b a s
B e y'e 21/22 Haziran 1919 gecesi, Amasya'da yazdırdığım genelgenin esas noktaları şunlardı:
1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2. İstanbul hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu
durum milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.
3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür
sesle cihana duyurmak için her türlü baskı ve kontroldan uzak milli bir hey'etin varlığı zururidir.
5. Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'ta hemen milli bir kongrenin
toplanması kararlaştırılmıştır.
6. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin
mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
7. Her ihtimale karşı, bu mesele milli bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler, gereğinde
yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.
8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz'da, Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar
öteki illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse, Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas genel
kongresine katılmak üzere hareket ederler.
Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım hususlar, zaten vermiş ve dört gün önce Trakya'ya tebliğ
etmiş olduğum bir kararın bir genelge ile Anadolu'ya da bildirilmesinden ibarettir. Bu kararın
21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarlı yeni bir karar olmadığı,
zannımca kolaylıkla takdir buyurulur."
Mustafa Kemal Paşa kömür ve benzin sıkıntısı çekildiğinden dönmesinin biraz gecikeceğini
bildirdi. Neden geri çağırıldığını da sordu. Geri çağırılmasının İngilizlerin isteği olduğu cevabını
aldı. İstanbul'a dönmesi için verilen emri dinlemeyen Mustafa Kemal Paşa'nın bu tutumu
karşısında 21 Haziran'da, 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e Mustafa Kemal Paşa'ya
vekalet edeceğinin kararlaştırıldığını, 15 nci Kolordu'ya kimin komutan olmasını tavsiye ettiğini
sordular.
Kazım Karabekir Paşa'nın 22 Haziran 1919'da verdiği cevap çok ilginçti. "Şu anda benim
Erzurum'dan ayrılmam doğru değildir. Esasen Kolorduya vekalet edecek münasip bir kimse de
yoktur. Değerli Komutanların birer bahane ile iş başından uzaklaştırılması bizim mahfımızı
çabuklaştırır. Sıhhi durumunun görev yapmasına engel hali yoksa Mustafa Kemal Paşa'nın
Müfettişlik'ten ayrılması tehlikeli olacaktır."
23 Haziran 1919'da İçişleri Bakanı Ali Kemal; Mustafa Kemal Paşa'nın azledildiğini, hiç bir
resmi sıfatı kalmadığını ve emirlerinin dinlenmemesi gerektiğini yukarıda adları geçen illere
bildirdi. Buna rağmen 2 Temmuz'da, Doğu Vilayetleri Müdafaayı Hukuk Cemiyeti'nin
Erzurum'da yaptığı kongreye katıldı. İstanbul Hükümeti ve Samsun'daki İngiliz İşgal
Komutanlığı durumdan kuşkulanıyordu. Bu nedenle, Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a geri
çağırıldı. Fakat geri dönmeyi red edince 8 Temmuz 1919'da 9 ncu Ordu Müfettişliğinden alındı.
(12) Mustafa Kemal Paşa'nın İstifası:
Gelişen bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa 8/9 Temmuz 1919 günü saat 23.00
sıralarında görevi ile askerlik mesleğinden çekildiğini bildiren telgrafı Harbiye Bakanı ve
Padişaha çekti. Durumu 9 Temmuz 1919 tarihindeki Erzurum Kongresini'ne katılacaklara
bildirdi.
(13) Mustafa Kemal Paşa'ya Bağlılık Mesajları:
13 Temmuz 1919 tarihinden önce 15 nci Kolordu Komutanı General Kazım Karabekir'den,
sonra 2 nci Ordu Müfettişi Vekili Kurmay Albay Selahattin ve daha sonra da, 20 nci Kolordu
Komutanı General Ali Fuat (Cebesoy)'dan özetle; Mustafa Kemal Paşa'nın istifasının asker ve
sivil bütün ilgilileri üzdüğünü, ancak istifanın vatana hizmette yegane çare olduğu görüşünde
birleşerek teselli olduklarını ve gıbta ettiklerini, vatan kurtarmak gibi mukaddes görevde her
türlü fedakarlığa hazır olup, başta komutan ve sivil idareciler olmak üzere emirlerinde
olacaklarını telgrafla bildiriyorlardı. Böylece Mustafa Kemal Paşa askeri üniformasını çıkararak
milletin sinesine dönüyordu.
(14) Erzurum Kongresi:
23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında yapılan Erzurum Kongresi'nde alınan en
önemli kararlar şunlardı.
"Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez. Yabancı işgal ve müdahale sebebiyle,
Osmanlı Hükümeti dağıldığı takdirde, millet direnecek ve kendini savunacaktır. Merkezi
Hükümet, vatanın istiklalini korumayacaksa gayeyi sağlamak için geçici bir hükümet
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
kurulacaktır. Bu hükümet kongre veya toplantı halinde olmadığı dönemler için bir temsil heyeti
seçecektir.
(15) Sivas Kongresi:
Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi ve kurulan Temsilciler Heyeti'nin başkanlığına seçildi.
Doğudaki 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa da bütün kuvvetleriyle birlikte
Mustafa Kemal Paşa'nın emrine girdi. Erzurum Kongresi'nden sonra ikinci adım olarak ve bu
defa bütün vatan sathının temsilcileriyle birlikte Sivas'ta bir kongre toplanmasına karar verildi.
4 - 11 Eylül 1919'da Sivas Kongresi toplandı. Erzurum Bölge Kongresi'nin kararları; yurt
temsilcilerinin katılmasıyla ülke genelinde Sivas Kongresi'nde de kabul edildi ve Mustafa
Kemal Paşa burada da Temsilciler Heyeti Başkanlığı'na getirildi. Böylece ülke bütününde milli
bir teşkilat olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti kuruldu.
(16) Dağıtılan Beyanname:
Erzurum ve Sivas Kongreleri'ne katılan Temsilciler Heyeti İstanbul Hükümeti ile irtibatını
kesmiş idi. Bu sıralarda Sadrazan Damat Ferit Paşa, İçişleri Bakanı Adil, Savunma Bakanı
Süleyman Şefik Paşa ve taraftarları 20 Eylül 1919 tarihinde Padişah Mehmet Vahdettin'e
aşağıdaki Beyanname'yi imzalattılar.
(a) Beyanname-i Hümayun: (X)
Bugünlerde Anadolu'da serzede-i zuhur olan ahval ve harakatın safahatı mahallerinden
cürudeden telgrafnamelerden vasıl-ı sem'i ittılaımız olmuştur. Bu hal esef-i iştimal İzmir işgali
ile anı takip eden vakayii fecianın Anadolu Vilayet-ı Şarkıyyesi mukadderetı hakkında işaa
edilen rivayatın efkar-ı ahalide hasıl ettiği teessürat neticesi olupvukuat ve şayiat-ı
mezküreden bilcümle efrad-ı ahalimizle beraber kalbimizde husule gelen teessürat pek amik ve
huku-u devlet ve milletinsıyaneti ve emrinde sarı-ı mahasal gayret etmek cümlemiz için pek
tabii ise de şu an-ı mühimde hükümet ve millete terettübeden vazife, teşebbüsat-ı ma'kuleri
siyasiyeye ve ittihazaray-i umumiye ile muhafaza-i hukuka çalışmaktan ibarettir. Hükümetimizin
takip ettiği siyaset neticesinde, İzmir fecayii Avrupa düvel ve milet-i mütemeddinesinin nazarı
dikkat ve müveddetini celbile mahsusa-i'zam ve bitaraftane tahkikata iptidar olunarak enzar-ı
medeniyette hakkımız tezahür etmekte bulunduğu ve Anadolu Vilayat-ı Şarkiyyesine dair olan
rivayet ve şayiata karşu da hükümetçe hertürlü tşebbusattan hali kalınmayıp zaten vahdet-i
milliyetimizi ihlal edecek hiçbir karar ve tedbir olmadığı halde dahil-i memalikte asayiş ve
ınzıbatı sektedar ve müfuz-ı hükümeti haleldar eyliyecek hergüna harekat ve efrad-ı millet
beyninde tefrika ve şıkakı müeddi olacak hertürlü teşebbüsat devletimizin menafii esasiye ve
hayatiyyesiyle kabil-i te'lif değildir. Bazı kimseler tarafından memleketin vazi'yyet-i
hakıkıyyesini tebdil ve güya ahali ile hükümet arasında muhalefet vücudü ilan edilerek
hakkımızda Avrupa efkar-ı umumiyesinin taglıt kılınması menafii aliyeti memleketi külliyen
rahnedaredebileceği gibi bilvücuh şayanıteessüf olan bu hal şerait-i kanuniye dairesinde biran
evvel icrasını arzu eylediğimiz intihabatı da duçarı teahhurat ederek sulhün takarrübetmekte
bulunduğu bir sırada vücudu labüdd olan Hey'eti Meb'usanın içtimaını ta'vik ve bu yüzdan
hükümetin müşkilatını tezyideyleyecektir.
Bugün umum efrad-ı milletimden intizarım hal ve mevkıin nezaketini bittakdir memleketin
intizam ve asayişini muhil harekattan içtinab eylemek ve bu suretle kariben sulh müzakeresine
davet olunacak Osmanlı Murahhasları konferansı muvacehesinde milletle hernahenk olarak
isbat-ı mevcudiyet edebilmektir.
Altıbuçuk asırdanberü Avrupa muvazenesinde bir amil-i mühim olan devletimizin vahdet ve
tamamiyetini Devlet-i Osmanıyyenin mevki ve haysiyyetini te'min edecek bir sulha kariben
nailliyetimizi süphayiyyeden ümid etmekteyim. Düyel-i Muazzamanın hissiyat-ı nesfetkaraneleri
ve hakikate gittikçe nüfuzetmekte olan Avrupa ve Amerika efkar-ı umumiyesinin
isidalperverliği bu ümmidini tevsik eylemektedir.
Hükümetin hertürlü müşkilat-ı dahiliyeden masün kalarak takviyesi ve memleketimizin
hertarafında ahkam-ı kavanine harfiyyen riayetle sunuf-ı tebaamızın mahfiziyet-i hukuku ehass-ı
amalimiz olup hey'et-i hükümetimizin de bu babdaki amal-i hümayyunumuzu tamamiyle rehberi hareket ittihaz edeceğine eminim.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Şu efkar ve amal-i halisanemezin memalikimizin her cihetine neşr-ü tamımile sadakat ve
hamiyyetlerinden mutmain olduğum bilcümle efrad-ı milletimin sem'i ıttılaına ısalini irade
ederim.
24/Zilhicce/337 - 20 Eylül 335
20 Eylül 1919
Mehmet Vahidettin
(X) Harp Tarihi Vesikalar Dergisi Sayı:10
(b) Beyannamenin Açıklaması:
Padişah Mehmet Vahidettin'e imzalatılan ve yayınlanan beyannamede daha ziyade anlaşılır
şekilde şu noktalara değinilmektedir;
Bugünlerde Anadolu'da meydana gelen olaylar ve durumun seyrini, buralardan aldığımız
telgraflardan öğreniyoruz. İzmir'in üzülerek öğrendiğimiz işgali ve onu takip eden feci olaylar,
Anadolu'da doğu illerinin geleceği hakkında ileri sürülen sözler, halk indinde üzüntü sebebi
olduğu gibi olanlar ve duyulanlar halkla beraber bizde de derin üzüntüye sebep olmuştur.
Devletin hakları ve milletin korunması amacı ile gayret etmek hepimiz için tabii isede, şu
önemle anda hükümet ve millete düşen görev; makul olan siyasi teşebbüste bulunmak ve
umumun kabul edebileceği hukukun korunmasına çalışmaktır.
Hükümetin takib ettiği siyaset sonucu; İzmir faciası Avrupa ile medeni devletlerin dikkatine
sunulmuştur. Özel bir heyet olayları yerinde incelemeye başlamıştır. Hakkımız medeniyet
nazarında ortaya çıkacaktır. Anadolu doğu illerine yayılan ve üretilen haberlere karşı
hükümetçe her türlü girişimde bulunulacaktır.
Zaten milletin birliğini bozacak hiçbir karar ve teklif yapılmamıştır.
Bazı kimseler tarafından memleketin özel durumu değiştirilmekte ve güya halk ile hükümetin
arasında muhalefet olduğu ilan edilmektedir. Bu durum kanunen bir an evvel yapılmasını
istediğimiz seçimlerin ertelenmesine sebep olmaktadır.
Sulhun yapılmakta olduğu bir sırada yapılması gerekli olan milletvekillerinin toplantısı
gecikecek ve bu yüzden hükümetin uğradığı güçlükler artacaktır.
Tüm millet fertlerinden istediğim, Hükümet emirlerine tamamen uyulmasıdır. Memleketin
intizam ve asayişini bozacak hareketlerden kaçınılmalı ve bu suretle yakında sulh masasına
davet edilecek Osmanlı temsilcilerinin toplantıya milletle hem fikir olarak katılmaları
sağlanmalıdır.
Altıbuçuk yüzyıldan beri Avrupa'nın dengesinde önemli rol oynayan devletimizin birlik ve
bütünlüğünü ve Osmanlı Milleti'nin haysiyetini temin edecek bir sulhe yakında ulaşmamızı
lutufkar tanrıdan ümit etmekteyim.
Büyük devletlerin hissiyatı ve gerçeği gittikçe anlayan Avrupa ve Amerika halkının, ideal
genel fikirleri bu umudumuzu doğrulamaktadır.
Hükümetin, yurt içinde herhangi bir problem yaratılmayarak takviyesi ve memleketin her
tarafından halkımızca kanunlara uyulması ve tabi olunan kanun hükümlerinin muhafazası
gayemiz olup, Hükümet üyelerinin de bu konuda Padişah tarafından verilecek direktiften
hareket tarzları için rehber olarak kabul edeceklerine eminim.
Bu fikirler ve iyi niyetimizin memleketimizin her tarafına yayılması ve dağıtım ile sadakatı ve
memleketi kurtarmaya ve koruma isteklerinden emin olduğum milletin fertlerinin tamamına
duyurulması irade ederim.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
20 Eylül 1919
Mehmet Vahdettin
(17) Ermeni Çeteleri:
Ekim 1919'da İngilizler Maraş, Antep, Kilis ve Urfa'yı Fransızlara teslim ettiler. Fransızların
silahlandırdığı Ermeniler de Adana kazalarından Saimbeyli, Kozan ve Süleymanlı'da hükümete
karşı ayaklandılar. Bölgede, belgesiz hiç kimse yolculuk edemiyordu. Fransızların işgal
edemediği yerler de Ermeni çetelerinin tehdidi altında idi.
(18) Milletvekili Seçimleri:
2 Ekim 1919'da Ali Rıza Paşa sadrazamlığa getirilmişti. 4 Ekim'de Heyeti Temsiliye
Başkanlığına bir telgraf çekerek Wilson Prensiplerine uygun olarak Meclisi Mebusan seçimleri
yapılacağını, bundan evvel hayati önemi olan bir karar alınamayacağından, Heyeti Temsiliye
bölgesinde genel seçim yapılmasına müsaade edilmesini istedi. Ayrıca, Bahriye Bakanı Salih
Paşa'yı müzakere için Amasya'ya yolladı. İstanbul temsilcisi ile Heyeti Temsiliye arasında 22
Ekim 1919'da yapılan görüşmelerde prensip anlaşmasına varıldı.
Anadolu'da milletvekili seçimi serbestçe yapılacaktı. Toplanacak millet meclisi kabul ettiği
takdirde Sivas Kongresi'nin kararları uygulanacaktı. Heyeti Temsiliye, Millet Meclisi'nin düşman
işgali altında bulunan İstanbul'da toplanmasını doğru bulmuyordu. Bu konuda İstanbul
Hükümeti direndi ve seçimler yapıldı. Seçilen Millet Vekilleri İstanbul'a gitmeden Anadolu'nun
çeşitli bölgelerinde toplanarak milli istekler konusunda bilgi aldılar ve ortak hareket tarzı
belirlediler.
19) Millî Sözleşme Beyannamesi (Misak-ı Milli):
Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin tabii bir sonucu olan bu faaliyetten Misak-ı Milli
Beyannamesi meydana çıktı. Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a gitmedi. 29 Aralık 1919'da Mustafa
Kemal Paşa'nın askerlikten çıkarılma kararı kaldırıldı. İstifa etmiş sayıldı. Madalyalarının geri
alınmasından vazgeçildi. Padişah bu kararı 4 Şubat 1920'de onayladı.
(20) Yunan Politik Makamlarının Kararı:
31 Aralık 1919'da politik makamlarının askeri birliklerden gerekenlerine gönderdiği bir
yazıda; Barış Konferansı İzmir ve havalisinin boşaltılmasına karar verse dahi Yunanlıların bu
karara uymayacakları, işgal ettikleri topraklarda milli bir kuvvet oluşturarak işgale devam
edecekleri ve İzmir'i ilhak için hazırlıklara başladıkları öğrenilmişti. Bu durumda bütün kuvvet
ve araçlarla Yunanlılara karşı harekete geçilmesini gerektiriyordu.
9 Ocak 1920 tarihinde gönderilen diğer bir yazıda; Anadolu ve Rumeli'inde nasıl hareket
edileceği, bu maksatla ne gibi tedbirlerin alınacağı ve yapılacak koordinasyonların neler
olacağı açıklanıyordu.
(21) İstanbul'da Meclisin Açılışı:
12 Ocak 1920'de Meclisi Mebusan İstanbul'da toplandı. Padişah açılışa hastalık bahane
ederek gelmedi. Damat Ferit Paşa, Padişahın yazılı nutkunu okudu.
(22) İzmir Neden Yunanistan'a İlhak Edilmedi:
Yunanlıların ve Rum milliyetçilerinin İzmir'in Yunanistan tarafından ilhakı hakkında aşırı
istekli olmalarına rağmen hemen hemen gerçekleştirememişlerdi. Bunu önleyici ciddi sebepler
vardı. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
-Amerika çoğunluğu Türklerin yaşadığı topraklarda Türklerin egemen olmasını istiyordu.
Wilson Prensiplerine de uyuyordu.
-Müttefikler arasında İngiltere, Hindistan gibi ahalisinin bir kısmı müslüman olan şimdiki
Pakistan dahil sömürgeleri vardı. İngiltere müslüman ve müslüman olmayan Hintlilerin Türkiye
meselesine karşı leyhte davranışlarını dikkate almak zorunda idi. İngiltere ilhaka razı değildi.
-İtalyanlar Yunan işgalinin tamamen karşısında idiler.
-Fransa'da Cezayir, Fas gibi çoğunluğu müslüman olan sömürgelerinde Türkiye lehine
davranışlar başgöstermişti.
-Hilafet makamı asırlardır Türkler tarafından işgal ediliyordu. Hilafet merkezinin tehlikeye
düşmesi İngiliz ve Fransız sömürgeleri dahil bütün müslümanların tepkisine yol açacaktı.
İlgililerce, İzmir olayının Türkiye lehine sonuçlandırılmasını, aksi takdirde hiç bir müslüman
askerinin silah altına alınamayacağı Fransız Hükümeti'ne bildirilmişti. Fransa da ilhakı
istemiyordu.
İLAVETEN:
-İstanbul ve Ankara'nın aldığı tedbirler.
-Türk Milli Kuvvetleri'nin birden bire çoğalması ve müdahaleler birinci derecede rol
oynamıştı.
Buna rağmen Yunanlıların İzmir'i ilhaka kararlı oldukları seziliyordu. Nitekim 26 Ocak
1920'de İzmir'deki Yunan yüksek komiseri Sterghiades ile General Kontino Milyatı ve
Manisa'daki Yunan Tümen Komutanı İvano, Başbakan Venizelos ile görüşmek üzere bir savaş
gemisi ile Sakız Adası'na gittiler. Venizelos'un onlara "şayet Müttefikler Yunanlılardan İzmir'in
boşaltılmasını isterlerse Yunan Kuvvetleri yerlerini terk etmeyecek ve direnecek" şeklinde
direktif verdiği sanılıyordu. Bu görüşmeden sonra İzmir ve çevresinde Yunan Kuvvetlerinin
sayısının arttığı ve yüz bini geçtiği görülmüştü. Anadolu'daki yerli Rumların da İzmir bölgesine
akın ettikleri izlenmişti.
(23) Millî Sözleşmenin İlanı (Misak-ı Millî):
27 Ocak 1920'de Misak-ı Millî Beyannamesi kabul edilerek dünyaya ilanı kararlaştırıldı.
Müttefik devletler bu karardan hiç memnun olmadılar. Padişaha baskı yaparak 3 Mart 1920'de
Ali Rıza Paşa'yı istifa ettirdiler, yerine 8 Mart'ta Salih Paşa getirildi.
(24) İstanbul'un İşgali Ve Şehzadebaşı Karakolu'nun Basılması:
Millî Sözleşme (Misak-ı Millî), cephaneliklere yapılan baskınlar ile silah ve cephanenin
alınması ve Fransız karargahına düzenlenen baskın, Fransız subay ve erlerinin mavnalarla
Anadolu'ya taşınması İngiliz ve Fransızları o derece kızdırdı ki, İngilizler İtilaf Devletleri adına 16
Mart 1920'de İstanbul'u işgal ettiler. Millet Vekilleri Meclisi basıldı. Şehzadebaşı karakoluna
yapılan baskında uyuyan 61 Türk askerine ateş açılmış, 10 bando eri süngülenerek şehit
edilmişti. İngiliz davranışı daha mı az vahşice idi? Ancak Salih Paşa 16 Mart'ta İstanbul'un
işgali, Şehzadebaşı Karakoluna yapılanlar ile Türk Komutan ve vatanseverlerden 67 kişinin
tutuklanıp Malta'ya sürülmesini kabul edemediği için 2 Nisan'da istifa etti.
2 Nisan 1920'de Halide Edip (ADIVAR), Doktor Adnan (ADIVAR), Hüsrev (GEREDE), Yunus
Nadi, Yusuf Kemal (TENGİRSENK), Rıza Nur, Abdullah Azmi, Hoca Vehbi, Cami
(BAYKUT) İstanbul'dan Ankara'ya geldiler.
Halide Edip 2 Haziran 1920'de Eskişehir'e gidip hastabakıcı olarak çalışmaya başlamıştı.
Damat Ferit 5 Nisan 1920'de yeniden Sadrazamlığa getirildi. Damat Ferit ilk olarak 11 Nisan'da
Meclisi Mebusanı kapattı. Bu olay ile İstanbul'un Anadolu ile irtibatı tamamen kesilmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
İstanbul Hükümeti uydurma fetvalarla Kuva-yı Milliyecileri asi, eşkiya ve Padişah düşmanı
olarak ilan etti.
Padişah taraftarı Anzavur çeteleri, Biga havalisinde acımasız bir yıldırma hareketine girişti.
Anadolu'nun cahil ve tutucu çevrelerinde bu fetvaların büyük tesiri görülmüştü. Bunun sonucu
Düzce, Bolu ve nihayet 19 Nisan'da Beypazarı ve bazı yerlerde isyanlar çıktı.
(25) Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Kuruluşu:
Mustafa Kemal Paşa ve Milli Kurtuluşa inanmış idealist bir grup, milletin geleceği ile ilgili
kararları verecek olan Millî Meclisi toplama çabası içindeydi. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne
seçilen temsilcilerden bir kısmı İstanbul'dan kaçarak Anadolu'ya geçmiş, bir kısmı İstanbul'a
gitmemişti. Bu temsilciler Ankara'ya davet edilmiş ve İstanbul'dan dönmeyen ve
tutuklananların yerine yeni temsilciler seçilerek 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi
Ankara'da toplanmıştı. Meclis "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" esasına göre oluşmuştu.
24 Nisan 1920'de Meclis, Mustafa Kemal Paşa'nın teklifiyle yasama ve yürütme yetkisini,
seçeceği bir heyete vermeyi kararlaştırdı. Meclisin başkanı aynı zamanda bu heyetin de
başkanı olacaktı. 25 Nisan 1920'de geçici bir hükümet kurulmuş ve 2 Mayıs 1920'de göreve
başlamıştı.
25 Mayıs 1920'de Millî Kuvvetlerin Düzce'yi almasıyla Anzavur ve Padişahın İnzibat
Kuvvetleri dağıtıldı. Fakat bu defa Zile, Tokat ve Yozgat'ta isyanlar çıktı. Ancak, bunlar da
Ağustos ayına kadar Millî Kuvvetler tarafından bastırıldı.
(26) Son Osmanlı Hükümeti:
21 Ekim 1920'de Vahdettin, Damat Ferit'i bir defa daha azlederek yerine Tevfik Paşa'yı
sadrazam olarak atadı. Tevfik Paşa, son Osmanlı Sadrazamı olarak Türkiye Cumhuriyetinin
ilanına kadar görevine devam etti.
(27) Ordu Birliklerinin Kurulması:
İngiliz Komutanlığı tarafından, Yunan Kuvvetleri'nin işgaline müsaade edilen "Milne Hattı"
27 Haziran 1920'de Yunanlılar tarafından geçilince; Türkiye Büyük Millet Meclisi, milis teşkilatı
ve diğer mücahitlerin mevcut düzenli ordu birliklerine katılmasını kabul etti.
Batı Cephesi Komutanlığına 28 Haziran 1920'de Ali Fuat (CEBESOY) Paşa atandı.
(28) Yunan Hava Kuvvetleri:
Birinci Dünya Savaşı'nda Yunan Hava Kuvvetleri İngiliz ve Fransız uzmanlar tarafından
kurulup düzenlenmişti. Yunan Hava Kuvvetlerine bağlı bazı uçakların zaman, zaman Çanakkale
bombardımanlarına iştirak etmişlerdi.
Yunan Hava Kuvvetleri Makedonya cephesinde Bulgarlara karşı da savaşmıştı. Birinci
Dünya Savaşı sonunda Yunan Hava Kuvveti "Eleniki Stratiostiki Aeraporia" şu tip uçaklara
sahipti:
Uçak Tipi
:
Miktarı
Breguet-14/Silahlı keşif
12
Dorand AR-1/Silahlı keşif
22
Spad-VII/Av
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
16
:
Spad-XIII/Av
8
Nieuport-24/Av
14
Toplam
72
O zaman için modern tiplerden oluşan bu 72 uçak 3 tabur (Filo/Squadron) halinde
teşkilatlanmıştı. Drama'da 532 nci Tabur, Atina-Gudi'de 533 ncü Tabur ve Selanik-Leket'de 534
ncü Tabur konuşlanmıştı. Taburlar 16 av ve 19 bombardıman uçağından oluşmaktaydı. İlave
olarak her taburda bir foto keşif uçağı ile meydan emniyetini sağlayan bir hava bölüğü vardı.
Yunan Hava Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Dethezy idi. Yunan Hava Kuvvetleri müttefikler
tarafından destekleniyordu.
(a) Müttefiklerin Yunan Hava Kuvvetlerini Takviye Etme Sebepleri:
Birinci sebep; Yunan ordusunun Odessa'da Boşeviklere karşı kullanılması isteniyordu. 534
ncü Tabur bazı personeli ve Spad-XIII uçakları ile Odessa'ya gönderildi. 9 Şubat 1919'da karaya
çıkan öncü birlikler, Kızıl Ordunun ileri harekatı karşısında derhal geri çekildi.
İkinci sebep; Yunan Hava Kuvvetlerinin, Anadolu işgal kuvvetlerine hava desteği sağlaması
için güçlendirilmesinden İngilizler yakından ilgilenmekteydi. Bunların sonucu olarak;
Birinci Dünya Savaşı sonunda Sedes'deki İngiliz Hava Eğitim Üssü tesisleri ve Selanik'teki
uçak parkı Şubat 1919'da Yunanlılara devredildi. Yunan Deniz Kuvvetlerine bağlı hava gücüne
ait (Aneksantite Ellenika Naftika Smini) dört uçak birliği bulunuyordu.
Taşoz Adası'nda H 1, Mondros'ta H 2, Stavroz'da H 3 ve Midilli'de H 4 birlikleri üslenmişti. Bu
birliklerde İngiliz yapısı Sopwith Pup, Sopwith Baby, Sopwith Camel tipi av uçakları ile De
Havilland-4, De Havilland-9 tipi keşif/bombardıman ve Short-184 tipi deniz uçakları vardı. 1918
yılında İngiliz Deniz Kuvvetleri ile ortak kullanılan bu uçaklar, Aralık ayında Montros'ta
toplanarak Yunan Deniz Kuvvetleri'ne katılmıştı.
Deniz Kuvvetleri uçak birlikleri Şubat 1919'da iki ünite halinde toplanıp Atina civarındaki
Faleron ve Tatoi üslerine yerleşti. Deniz uçakları Mondros'ta kalmıştı. Birlikte; Sopwith Camel
F-1 av tipi 15 uçak, De Havilland-4 ve De Havilland-9 bombardıman tipi 12 uçak, Short-184 keşif
tipi dört deniz uçağı bulunuyordu. Yunan Kara ve Deniz kuvvetleri elindeki 100'e yakın uçağa
karşılık, çoğunluğu Sedes eğitim üssünde yetiştirilmiş 65 subay ve astsubay havacıya sahipti.
İzmir'in işgal plânı hazırlanırken işgal kuvvetlerine hava birliklerinin de katılması
kararlaştırılmıştı. Hava birliklerinden 532 nci Tabura "A", 534 ncü Tabura "B" ve 533 ncü Tabura
"C" işaretleri verilmişti.
İlk olarak "C" Taburunun Breguet-14 silahlı keşif uçaklarından kurulu bir bölüğü harekata
hazırlandı. Yunan işgalinden sonra, 2 Haziran 1919'da İzmir'e gelen hava birliği, 14 Haziran
1919'da Paradizo'da karaya çıkarılan deniz kuvvetlerine ait dört adet De Havilland-9 tipi uçağı
ile takviye edilerek, Seydiköy'e yerleşti. Bu birlik 20 Haziran 1919'da Alaşehir yakınına intikal
etmişti.
(b) Yunan Komutanının Hava Birliğine Verdiği İlk Türk Mevzilerini Bombalama Emri:
Sefer Kuvveti Komutanı General Paraskopulos 26 Temmuz 1919'da hava bölüğüne
Soma'daki Türk mevzilerine bombardıman emri verdi. Yunan Başkomutanının Yunan
Donanması Amiral gemisi Averof aracılığı ile gönderdiği emir şöyleydi.
Genel Karargah
26 Temmuz 1919
No: 2767
Averof Süvariliğine
1. Düşmanın en önemli ve asli toplandığı yer Soma dolaylarıdır. Bu ayın 21'nde Dualarköy
dışında ve demiryolunun yanına 105'lik iki adet uzun namlulu top yerleştirilmiştir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
2. Akdeniz tümeni bu ayın 21'nde Soma'ya doğru bir keşif taarruzu yapmış ve asileri
dağıtmıştır. Düşman telaşa düşerek bozulmuştur.
3. Soma'daki düşman mevzilerinin uçaklar ile bombardımanı bu bozgunu tamamlayacaktır
Bununla beraber Soma şehri ile civar köyleri bombardıman edilmemelidir. Bu sebepten Deniz
Uçak Filosuna gerekenlerin ulaştırılmasını rica ederim.
Baş Komutan
L. PARASKOPOLOS
Anadolu'daki Yunan Hava Birlikleri zamanla takviye edildi. Yunanlılar ana üs ve ikmal merkezini
Gaziemir'de (İzmir) kurdular. İkinci ve üçüncü hava birlikleri burada, deniz ve hava kuvvetleri
ise Halkapınar'da üslendi. Manisa, Ödemiş, Bergama, Bayındır, Karaağaç, Ayvalık ve Aydın'daki
yardımcı hava meydanlarından kalkarak harekata katıldılar.
(29) Anadolu'da Türk Hava Kuvvetleri (1920):
Türk Hava Kuvvetlerinin ilk nüvesini; Anadolu'da toplanan pilot, rasıt ve makinistlerle,
Konya, Erzurum, Elazığ ve Diyarbakır'daki uçaklar teşkil ediyordu. İstanbul'dan kaçarak iltihat
eden havacı personel sayısı oldukça fazla olmasına rağmen en az iki yıldan beri eğitim
yapamadıkları için uçuştan uzaklaşmış durumdaydılar. Konya'daki uçaklar gece gündüz
demeden uçuşa hazır duruma getirilmeye çalışılıyordu. Ancak, uçakların kaplama bezlerini dış
etkilerden koruyacak ve profil direncini azaltmak için germeyi sağlayacak selülozik esaslı
emayit/astar boyasını bulmak mümkün değildi. Ayrıca diğer uçak parça ve malzemeleri de
bulunmuyordu. Buna rağmen teknisyenler canla başla çalışıyordu.
Savaşın başından beri Rusya'da esir bulunan havacı Fesa Evrensev Ocak 1920'de
Rusya'dan kaçarak Trabzon'a geldi ve Doğu Cephesinde görev aldı. 23 Nisan 1920'de Büyük
Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanması münasebetiyle halkın moralini yükseltmek ve psikolojik
etki sağlamak amacıyla Ankara'ya bir uçak müfrezesi gönderilmesi için Konya İstasyonu'na
emir verildi. Konya'daki 5 nci Bölük'ten üç uçak havalanarak Ankara'ya geldi. Deniz Yüzbaşı
Pilot Ahmet Nuri'nin (ÇELİK) komuta ettiği bölükte Pilot Üsteğmen Avni (ARIKKÖK), Pilot
Astsubay Halil ve Rasıt Teğmen Osman Nuri (BAYKAL) bulunuyordu. Müfreze PFALZ D-III av ve
iki AEG C-IV keşif uçağından kuruluydu. Müfrezede iki de makinist bulunuyordu. Konya'da
geçirdiği bir uçak kazası sonucu hastaneye kaldırılan emektar Deniz Pilot Yüzbaşı
Savmi'de (UÇAN) bu sıralarda taburcu olmuş, Millî Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi'nde
hava işlerini yürütmekle görevlendirilmişti. Yüzbaşı Savmi bu bölüğün irtibat ve ihtiyaç işleriyle
meşgul olmaktaydı. (sayfa 42'deki resim)
23 Nisan'da Ankara üzerinde gösteri uçuşları bir adet AEG C-IV uçağı ile yapıldı. Uçuş alanı
iyi olmadığı için Üsteğmen Avni iniş esnasında ikinci AEG C-IV uçağını ağır şekilde kırdı. Deniz
Yüzbaşı Ahmet Nuri de PFALZ D-III uçağı ile rulede kırım geçirdi.
Balıkesir cephesindeki 61 nci Tümen Komutanı Kazım Paşa (ÖZALP) 21 Mayıs 1920'de
Ankara'da kuzey cephesi için iki uçak istemiş, fakat Ankara'da faal durumda yalnız bir uçak
bulunduğundan bu talep karşılanamamıştı. (sayfa 43'deki resim)
(30) Türk Hava Kuvvetleri'nde Teşkilat Değişikliği:
23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti kurulduktan sonra Mayıs 1920'de
doğudaki hava teşkilatında değişiklikler yapıldı. Erzurum İstasyonu'ndaki 7 nci ve 8 nci Uçak
Bölükleri 15 nci Kolordu Komutanlığının 27 Mayıs 1920 tarihli emri ile lağvedildi ve yerine 15
nci Uçak Bölüğü kuruldu.
Milli Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi; Yeşilköy uçak istasyonunun tahliyesi, İzmir'in işgali
ve Maltepe Hava Meydanı'ndaki son gelişmeler sebebiyle 13 Haziran 1920'de, 328 sayılı emri ile
hava teşkilatının düzenlenmesine karar verdi. Yeni teşkilat; "TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
ORDULARININ İLK HAVA KUVVETLERİ TEŞKİLATI" oluyordu.
Bu teşkilat Millî Savunma Bakanlığı Harbiye Dairesi'nin 13 Haziran 1920 tarih ve 328 sayılı
emri ile Hava Kuvvetleri Şubesi ve iki uçak istasyonundan oluşuyordu. 1 nci Sınıf Uçak
İstasyonu Eskişehir'de üslenecek, iaşe ve idari bakımdan 20 nci Kolorduya bağlanacaktı. 2 nci
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Sınıf Uçak İstasyonu Erzincan'da üslanacak, iaşe ve idari bakımdan 15 nci Kolorduya bağlı
olacaktı. 2 nci Sınıf Erzincan Uçak İstasyonu'nda bir tamir atölyesi bulunacak ve Elazığ'daki 2
nci Osmanlı bölüğünden kalan uçak ve teçhizat Erzincan'a nakledilecekti. Hava Kuvvetleri
Şubesi satınalma, tedarik, zat işleri, nakil ve tayin işlerine bakacaktı.
Eskişehir'deki Batı Cephesi Komutanlığı emrinde iki av ve iki keşif uçağından oluşacak 1
bölük kurulacaktı. Aynı cephenin 12 nci Kolordu, 23 ncü Tümeninin emrinde Uşak'ta üslenecek
üç av ve bir keşif uçağından kurulu bir müfreze gönderilecekti. Önceleri Kartal Uçak Müfrezesi
ismini alan bu birlik daha sonra 2 nci Bölük adını almıştır. İşte bu sekiz uçaklı iki Bölük Türkiye
Büyük Millet Meclisi Ordularının ilk Hava Kuvvetlerini teşkil etmiştir. Her iki Bölükte de basit bir
tamirhane ve bir kamyon vardı. Eskişehir istasyonunda bir uçuş okulu ve fabrika seviyesi
bakım atölyesi kurulması da öngörülüyordu.
Konya'daki uçak istasyonu Eskişehir'e intikal ile imalatı Harbiye Müdürü Binbaşı Latif Bey'in
emrine girecekti.
(31) 2 nci Sınıf Diyarbakır Uçak İstasyonu:
14 Haziran 1920 tarihli Millî Savunma Bakanlığı emrinde Diyarbakır ve Elazığ'daki uçak
istasyonu yerinde kalıyordu. Uçak Bölüğü 13 ncü Kolordu emrinde idi. Burada Elcezire (Dicle
ve Fırat nehirleri arasındaki Irak toprağı) Cephesi Komutanlığına bağlı olan birlikte altı uçak
vardı. Uçuş faaliyeti yoktu.
21 Haziran 1920'de Ankara'daki uçak müfrezesinde onarılan uçakların Eskişehir'e intikal
ettirilmesi emredildi. Ayrıca, 30 Haziran 1920'de Konya İstasyonu'nun 12 nci Kolordu
Komutanlığı tarafından Eskişehir'e intikali emredildi. Bu nakil Eskişehir İstasyonu'nun cepheye
daha yakın olması nedeniyle uygun görülmüştü.
Hava birliklerinin uçak malzemesi ve ikmal yönünden desteklenmesi için Harbiye Dairesi'nin
mevcut bir deposu yoktu. Ayrıca eğitim ihtiyaçları da dikkate alınarak Hava Kuvvetleri Şubesi
Müdürlük yapılarak teknik ve tedarik sorumlulukları ile birlikte Genelkurmay'a bağlandı.
Böylece teşkilat daha pratik, merkezi bir yönetime kavuşmuştu. Ancak Hava Kuvvetleri teşkilatı
uygulamada zamanla değişikliklere uğradı. İlerleyen savaş şartlarını gözönünde bulunduran
Millî Savunma Bakanı Fevzi Paşa (ÇAKMAK) 5 Temmuz 1920'de Konya İstasyonu'nun
Eskişehir'e naklini durdurdu. 20 nci Kolordu lağvedildiğinden, Konya İstasyonu doğrudan Batı
Cephesi Komutanlığına devredildi.
(32) Uçuş Birliklerinin Harekat Kontrolu:
Millî Savunma Bakanlığının 14 Haziran 1920 tarihli 326 sayılı aşağıdaki emrinde (özetle) Uçuş
Birliklerinin harekat kontrolu Kolordu ve Cephe Komutanlığına veriliyordu. Bu emre göre;
-Üç av ve iki keşif uçağı ile 1 nci Uçak Bölüğü Eskişehir'de, iki av uçağı ile 2 nci Bölük
Uşak'ta kurulacak,
-Her bölükte basit bir tamirhane ve bir kamyon bulunacaktı.
1 nci Uçak Bölüğü Batı Cephesi Komutanlığına, 2 nci Uçak Bölüğü cephedeki görevi
bakımından 12 nci Kolordu Komutanlığına bağlı olacak, bu komutanlıklarla irtibat yapmak için
birer hava irtibat subayı bulundurulacaktı.
Her iki bölüğün personel, uçak ve malzeme ikmali Konya İstasyon Komutanlığı tarafından
sağlanacaktı.
Konya İstasyonu'undaki uçakların çoğunun av olması, keşif uçaklarının eski ve yetersiz
sayıda bulunması nedeniyle mevcut av uçaklarına keşif ve bombardıman görevleri de
verilmişti. Daha sonra Konya'da hazırlanan iki keşif uçağı Eskişehir'deki 1 nci Uçak Bölüğüne
gönderildi. Her iki bölüğe birer kamyonla, birer seyyar atölye tahsis edildi. Konya'daki 54 adet
uçak bombası da Eskişehir'e gönderildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Sarıköy-Polatlı arasına 1 nci Uçak Bölüğü için, Afyon-Dumlupınar arasına 2 nci Uçak Bölüğü
için birer yardımcı meydan hazırlanmıştı.
(33) Konya Uçak İstasyonu:
Pilotların iki yıldan beri eğitimsiz olmaları yanında uçakların yedek parça yokluğu ve emayit
astar boyalarının bulunmaması sonucu, hava harekatının başlangıcında uçuşlar sırasında çok
sayıda kaza ve kırım olayı yaşanmıştı. Bulunmayan yedek parça ve malzeme yerine
mevcutlardan uydurulmaya çalışılıyordu. Tecrübeli uçak makinistlerinin çoğu Anadolu'ya
geçemediği için uçakların faal duruma getirilmesi büyük güçlükler arzediyordu. Bulunmasında
güçlük çekilen emayit malzemesinin yapılabilmesi için kimyager ve malzeme uzmanları
tarafından incelenmesi istendi. Emayit karışımı için gerekli selülozik ham malzeme
bulunmadığından formül bilinmesine rağmen üretilemiyordu. Fakat bu soruna bulunan ilginç
çözüm; eski Hava Kuvvetleri Müfettişlerinden Binbaşı Muzaffer Bey (ERGÜDER) tarafından
Eskişehir'de Batı Cephesi Kurmay Başkan Vekili olduğu sırada şöyle açıklanmıştı.
-"Batı Cephesinin ilk uçak birliğini oluşturmaya çalışan onbeş-yirmi havacı ve makinistin
Konya'dan Eskişehir'e getirdikleri birkaç eski uçağı tamamlamalarını seyrediyordum. Birgün bir
uçağın kanat bezine bir mayi sürüldüğünü görerek bunun ne olduğunu sordum."
-"Efendim işe yarayabileceğini umduğumuz uçakların kanat ve gövde bezleri hava tesirinden
dolayı gevşemiş, özelliğini kaybetmiş, elimizde bu gerginliği sağlayacak emayit yok, patates ve
paça suyu ile yumurta akını karıştırıp bir mayi hazırladık gerdirmeyi temin için bunu
kullanıyoruz" cevabını verdiler. (sayfa 44'deki resim)
Alman Paşa uçak bölüklerinden kalma tek kişilik av uçaklarının durumları daha iyi
olduğundan onarımda bunlara öncelik veriliyordu.
İşte bu çeşit uydurma ve belkide dünyada başka hiç bir yerde uygulaması görülmemiş
işlemlerle faal duruma getirilen uçakların savaşa katılması sağlanabilmiştir.
Konya İstasyonu'nda emayit yapımı için aynı metad uygulanmaktaydı. Patates kabukları ile
koyun ve sığır paçaları bir kazanda kaynatılıyor, çıkan jelatinli sıvı ikinci bir kazanda yumurta
akı ve kola ilave edilerek tekrar kaynatılıyor gövde, kanat ve kumanda kaplamalarına
sürüldüğünde emayit özelliğini veriyordu.
Sabahın erken saatlerinde uçuş, uçuş emniyeti yönü ile iyi değildi. Güneşli ve sıcak
havalarda oldukça iyi sonuç alınmaktaydı. Fakat çok katlı sürülen bu sıvı katılaşınca uçağın
ağırlığını arttırdığından performansını düşürmekteydi. Rutubetli ve yağmurlu havalarda ise
ıslanan kaplama bezleri hemen gevşiyor ve bu durumda uçuşa çıkmak çok tehlikeli oluyordu.
Av uçaklarının kanatları kontrplak kaplı olduğu için, daha iyi sonuç alınabiliyordu. Bu nedenle
ilk olarak av uçaklarının tamiratı yapılmış ve yenilenen ilk üç uçak Kartal Müfrezesi'ne teslim
edilmişti. Yeteri kadar keşif uçağı olmadığından Konya İstasyonu Fen Müdürü Teğmen Şakir
Hazım (ERGÖKMEN) motorsuz iki Albatros D-III gövdesinden istifade edilerek çift kişilik keşif
uçağı yapılmasını teklif etti. Uçaklardan birisi bu amaçla ayrılarak, tadilata başlandı. Fakat
uçağın ağırlık merkezinin çok geriye gideceği ve dengesinin bozulacağı anlaşılınca bu
değişikliğin yapılmasından vaz geçildi. Konya'daki onarım faaliyetleri, uçak mühendisi ve
kifayetli teknisyenlerin bulunmayışı sebebiyle uçucuların basit tecrübe ve bilgileri ile yapılmaya
çalışılıyordu.
(a) Konya Uçak İstasyonu Personel Durumu (Temmuz 1920):
İstasyon Komutanları
Deniz Pilot Yüzbaşı Savmi (UÇAN) / İlk aylarda
Deniz Pilot Yüzbaşı Ahmet Nuri
Pilot Yüzbaşı Fazıl
/ Nisan - Haziran 1920
/ Vekaleten, sonra İstasyon Komutan Vekili oldu.
Topçu Binbaşı Abdüllatif
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Rasıt Yüzbaşı İ. Hakkı
/ Konya isyanı sırasında vekaleten.
Refakat Subayı
Rasıt Teğmen Osman Nuri (BAYKAL)
Fen ve Tecrübe Şubesi
Pilot Teğmen Şakir Hazım (ERGÖKMEN) / Müdür Vekili
Rasıt Teğmen Sıtkı (TANMAN)
Fen Şubesi Pilotları
Sivil Pilot Halim (CANKO)
Sivil Pilot Kazım
Sivil Pilot Nurettin
Sivil Pilot Remzi
Sivil Pilot Rıdvan
Sivil Pilot İsmail Zeki
Eğitim ve Öğrenim Şubesi
Pilot Yüzbaşı Abdullah (VAN) / Baş Öğretmen
Sivil Pilot Behçet
Sivil Pilot Hayrettin
Sivil Pilot İhya / Öğretmen
Sivil Pilot Hasan Basri (ALEV)
Baş Makinist Eşref / Şube Baş Makinisti
Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Pilot Cemal (TURGUTLU)
Sivil Pilot Halil (ZİVER)
Rasıt Şubesi
Rasıt Üsteğmen Muhsin (ALPAGOT) / Sonra Batı Cephesi Komutanlığı Uçak Kısım Amiri
Rasıt Üsteğmen İbrahim Ethem / Konya isyanında şehit oldu.
Rasıt Üsteğmen İbrahim Nafiz / Öğretmen
Rasıt Üsteğmen Hüseyin Hüsnü (BİLGE) / Öğretmen
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Rasıt Üsteğmen H. Hulki (GÖKDENİZ)
Fotoğraf Şubesi
Rasıt Teğmen İbrahim Hakkı (ANK)
Osman Tayyar / Pilot eğitimi
M. Nuri
Teğmen Esat (YARKINÖZ)
Teğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Depo Personeli
Deniz Yüzbaşı Ahmit Ali (TEZUÇAN) / Müdür
Rasıt Üsteğmen Mazlum Rıfat / Müdür Yardımcısı
Pilot Üsteğmen Emin Nihat (SÖZERİ) / Batı Cephesi Foto Kısım Amiri
Bunlardan başka Sıhhiye, İdare, İaşe, Nakliye ve Fen Şubesi ile Bomba Tamir Atölyesi,
Marangozhane, Pervane İmalathanesi, Motorhane, Kumhane, Tüfekhane gibi tesisler vardı.
İstasyonda 20 subay, 9 sivil (eski astsubaylar) 111 teknisyen, 82 erden kurulu 222 kişilik bir
kadro bulunması gerekirken, 15 subay, 17 makinist, 16 makinist yardımcısı, 30 sanatkar, 6
şoför olmak üzere 84 hazır mevcudu vardı.
(b) Konya Uçak İstasyonu Uçak Durumu:
Konya İstasyonu'nda; ikisi uçuşa hazır, dokuzu onarımda, altısı yedek parçası olmadığından
onarılamayan toplam 17 uçak vardı. Temmuz 1920'de onarımlar sonucu aşağıdaki 17 uçaktan
13'ü birliklere gönderilmişti. Uçak durumu şöyleydi.
ALBATROS D-III / Av 160 Beygir
2 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet 2 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet Konya'da kırım geçirdi.
1 adet Konya'da iki kişilik hale getirmek amacıyla tadil edildi. Fakat sonuç alınamadı.
ALBATROS D-V / Av 160 Beygir
2 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
PFALZ D-III / Av 160 Beygir
1 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet 2 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet Ankara'da kırıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 adet Konya'da kırıldı.
AEG C-IV / 2 kişilik Silahlı Keşif 160 Beygir
1 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet 2 nci Bölüğe gönderildi.
1 adet Ankara'da ağır kırım geçirdi.
1 adet Konya'da kaldı.
DFW C-V / 2 kişilik Silahlı Keşif 160 Beygir
1 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
RUMPLER C-VII / 2 kişilik Silahlı Keşif 260 Beygir
1 adet 1 nci Bölüğe gönderildi.
(34) Konya İsyanı:
Anadolu'daki Millî Kuvvetlerin kanun dışı ve padişaha asi olduğunu bildiren (Huruc-u Ala
siltan gibi) İstanbul'dan çıkarılan fetvaların etkisiyle, Konya'da 3 Ekim 1920 günü Bozkır İsyanı
adı ile anılan büyük bir ayaklanma başladı. Konya'da güçlü bir askeri birlik bulunmadığı için,
çevre illerden de asilerin katılmasıyla isyan süratle genişledi. Uçak İstasyonu'nu kurtarmak için
teknisyenlere varıncaya kadar personele silah dağıtılarak istasyonun korunmasına girişildi.
Birliği kuşatan 100'ü aşkın asilere, yedi subay, teknisyen ve 25 er karşı koydu. Çarpışma
sonunda, Birinci Dünya Savaşı'na katılmış, yara bile almamış olan Rasıt Üsteğmen İbrahim
Ethem şehit düştü. (sayfa 46'daki resim) Başta İstasyon Komutanı Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı
ve bazı arkadaşları çemberi yarıp kaçabildilerse de subay ve erlerden bir kısmı esir düştüler.
Konya'ya doğru Milli Kuvvetlerin sevkedilmesi üzerine, asiler Karaman Bölgesi'nin batısına
doğru çekilerek orada toplandılar. İsyancılar, Konya Uçak İstasyonu'nu işgal ettikleri sırada
uçak ve motorlara dokunmamışlar, sadece malzeme depolarının kapılarını kırıp, işlerine
yarayabilecek bazı alet ve edevatı almışlardı.
Bozkır İsyanı meydana gelince, Genelkurmay Başkanlığı 12 nci Kolorduya emir vererek
Afyon'daki Kartal Müfrezesi'ne ait bir uçağın asileri bombalamak üzere Konya'ya
gönderilmesini istedi. O sırada müfreze emrinde tek bir faal av uçağı bulunuyordu. Uçağın
bombardıman ve alçaktan makineli tüfekle ateş kabiliyeti yoktu. Bu nedenle Eskişehir'deki 1 nci
Bölük'ten bir uçak istendi. O anda Eskişehir'deki iki keşif uçağı da arızalı idi. Bunlardan biri
acele olarak tamir edildi ve trenle Konya'ya sevk edildi. Fakat yaptığı deneme uçuşunda ağır
kırım geçirerek kullanılamaz duruma geldi. Bu sebeple Bozkır İsyanı'na katılan asilere karşı
uçak kullanılamamıştı.
Evvelce Eskişehir'e nakli kararlaştırılıp sonra vazgeçilen Konya İstasyonu, isyandan sonra
Eskişehir'e taşındı. Konya'da sadece malzeme deposu kalmıştı. Bu depo da 1920 yılı sonunda
Eskişehir'e taşındı. Konya İstasyon Komutanlığı 1 Şubat 1921 tarihinde lağvedildi. Konya'daki
tamirhane Hava Kuvvetleri Müdürlüğü emrinde görevine devam etti.
b. 1920 Yılında Askeri Harekat:
(1) Batı Cephesi:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kurulan ordu yeterli eğitim, silah ve savaş gücüne
sahip değildi. Beş yıl süren Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik olarak çıkan Türk ordusu yorgun,
bitkin, yokluk içinde ve silahsız kalmıştı. Fakat en büyük silahı kurtuluşa olan inancı ve
imanıydı.
(2) Yunan Kuvvetlerinin İleri Harekatı.
Yunan ordusu 22-23 Haziran 1920'de Milne Hattı'ndan ileri harekete geçerek iki piyade
tümeni, bir süvari alayı ile İzmir'in kuzeyinden, iki piyade tümeni, bir süvari alayı ile de
doğusundan ve bir piyade tümeniyle güneyinden ilerlemeye başladı. 30 Haziran 1920'de
Balıkesir'e girdi. Temmuz başlarında Bandırma, Kırkağaç ve Soma işgal edildi. Bandırma'ya
çıkan bir Yunan Tümeni Karacabey-Kırmastı hattına kadar ilerledi. 56 ncı Türk Tümeni'nin
direnişine rağmen Yunanlılar 8 Temmuz 1920'de Bursa'ya girdi. Bu sıralarda İzmir doğusunda
23 ncü Türk Tümeni ile çarpışan Yunan kuvvetleri Alaşehir'i ele geçirip Eşme dolaylarına vardı.
Büyük Menderes vadisindeki 57 nci Tümen başarı sağlayamadığından Nazilli düştü.
(3) Cephenin Bölünüşü:
Başkomutanlık emriyle 3 Kasım 1920'de Batı Cephesi ikiye bölündü. Bu cepheler Albay
İsmet (İNÖNÜ)'nün komuta ettiği "Batı Cephesi" ile Albay Refet (BELE)'nin sorumluğundaki
"Güney Cephesi" idi. Bütün milis kuvvetleri, bu iki cephe komutanlığı emrine verildi. Güney
Cephesi Milis Komutanlarından Demirci Mehmet Efe başlangıçta bu emre uyar göründü ise de,
Çerkez Ethem'in kışkırtması sonucu isyan etti.
Üzerine gönderilen birliklerin baskısı ile 30 Aralık'ta teslim oldu. İç isyanların bastırılmasında
büyük başarılar gösteren Çerkez Ethem ise, Batı Cephesi Komutanlığı emrine girmek
istemiyordu. Emrindeki birliklerin eğitimsiz olması nedeniyle; idare edilmeye ve kendi başına
buyruk disiplinsiz hareketlerine göz yumulmaya çalışılıyordu. Ancak, 29 Aralık 1920'de Çerkez
Ethem isyan etti ve Ankara ile irtibatını kesti.
Bu dönemde Türk Ordusu üç tümen ve bir süvari alayının eğitimini yaptırarak cepheye
göndermişti. 23 ncü ve 4 ncü Tümenler de kısmen Batı Cephesi'ne katılmıştı.
(4) Doğu Cephesi:
21 Eylül 1920'de Ermeni kuvvetleri Doğu Anadolu'da hudutlarımıza saldırmıştı. 28 Eylül'de
ise Kazım Karabekir Paşa'ya bağlı kuvvetler karşı taarruza geçti ve Ermenilere ağır darbeler
indirerek Kars, Sarıkamış ve Gümrü'yü geri aldı.
14 Kasım 1920'de Ermeniler ateşkes andlaşması istedi ve 21 Aralık 1920'de Gümrü
Anlaşması imzalandı. Kurtuluş Savaşı'nda kazanılan ilk başarı doğudaki bu galibiyet olmuştu.
Milletin moralini yükselten önemli bir etki yapmıştı. Ayrıca, Doğuda barış gerçekleştikten sonra
buradaki kuvvetlerin silah ve teçhazı ile birlikte büyük kısmını Batı Cephesi'ne kaydırma imkanı
doğmuştu.
(5) Batı Cephesi Hava Birlikleri:
Millî Savunma Bakanlığı 13 Haziran 1920 tarihli emri ile Konya Uçak İstasyonu'nun
Eskişehir'e naklini istemişti. 2 Temmuz 1920'de Batı Cephesi Komutanlığı teşkil edilince henüz
Eskişehir'e intikal etmemiş olan 1 nci Uçak Bölüğü Cephe Komutanlığı emrine verilmişti.
Batı Cephesi Emrindeki 1 nci Uçak Bölüğü (Ağustos-Aralık 1920)
1 nci Uçak Bölüğü 1920 yılının Ağustos ayında Eskişehir'de faaliyete geçmişti.
Bölük Komutanları
Deniz Pilot Yüzbaşı Ahmet Nuri / Ağustos
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı
Rasıt Yüzbaşı Muhsin (ALPAGOT)
Pilotlar
Üsteğmen Hüseyin Avni (ARIKKÖK)
Üsteğmen Sabri
Sivil Hayrettin
Sivil Hasan Fehmi
Sivil Remzi
Sivil Fazıl
Sivil Vecihi (HÜRKUŞ) / Geçici olarak 2 nci Bölük'ten geldi.
Rasıtlar
Üsteğmen Hasan Basri (BİLGİN)
Teğmen Sıtkı (TANMAN)
Teğmen Yusuf Kenan
Teğmen Celal (BAYRAKTAROĞLU)
Teğmen Süleyman Sırrı / Fotoğrafçı
Uçaklar
2 adet ALBATROS D-III / 31 Ağustos'ta kırıldı.
ALBATROS D-IV / Faal
PFALZ D-III / Faal
AEG C-IV / Konya'ya gönderildi, kırım geçirdi.
2 adet RUMPLER C-VII / 30 Ağustos'ta kırım geçirdi.
DFW C-V / 29 Ağustos'ta kırım geçirdi.
(6) Batı Cephesi 1 nci Uçak Bölüğü'nün Harekatı (1920):
Konya Uçak İstasyonu'nda 1920 yılı Ağustos ayı ortalarına doğru iki av ve iki keşif uçağı
uçuşa hazırlanıyordu. Bu dört uçak ile bir uçak bölüğünün kadrosu tamamlanmak üzere iken
Batı Cephesi Komutanlığının 22 Ağustos 1920 tarihli şifresi ile bu yeni bölüğün Konya'dan
trenle hemen Eskişehir'e hareketi emredildi.
Eskişehir (Muttalip)'e henüz gelmiş bulunan 1 nci Uçak Bölüğü'nün 29 Ağustos 1920
gününden itibaren uçuşlara başlayacağı ve bir yanlışlığa meydan verilmemesi için uçak tanıma
işaretlerini cephedeki birlik komutanlıklarına acele bildirilmesi amacıyla bir emir yayınlandı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Bölüğün Eskişehir'e gelişinden iki gün sonra yağan şiddetli yağmurlar neticesi, uçakların
yüzeylerinde bulunan Konya yapısı emayitler ve tutkallar bozulmuş, açıkta park etmiş olan
uçaklar ile malzemeler de yağış sebebiyle hasar görmüştü.
29 Ağustos 1920'de Üsteğmen Avni (ARIKÖK) ile Rasıt Teğmen Sıtkı (TANMAN) öğleden
sonra DFW C-V tipi silahlı keşif uçağı ile Bursa'ya beyanname atmak üzere görevlendirildiler.
Uçak meydan üzerinde 150-200 metre yükseldikten sonra yağan yağmurlar sebebiyle ıslanan
gövde ve kanat bezleri hava tesiri ile yırtılıp ayrıldığından uçuşa tesir etmiş, bunun neticesi
meydana dönerek mecburi inişe geçen uçak da ağır bir iniş sonucu kırılmış ve personel
kurtulmuştu. Kaza sonucu yaralanan Üsteğmen Avni (ARIKÖK) daha sonra Yüzbaşı olarak
malülen emekliye sevkedilmiş ve bir süre Toprak Mahsülleri Ofisi'nde çalışmıştı.
30 Ağustos 1920 günü 1 nci ve 61 nci Tümenlerin Ümitalan Köyü, Kolkal hattındaki düşmana
karşı yapacakları harekat için hava keşfi istendi. Keşif sonrası hazırlanacak raporun İnegöl'ün
doğusundaki tek bir bina olan gazhanenin avlusuna atılması 1 nci Tümen Komutanı Hüseyin
Rahmi tarafından istenmişti. 30 Ağustos sabahı eldeki tek bir keşif uçağı olan RUMPLER C-VII
havalandı. Fakat Bozüyük İstasyonu üzerinde karbüratöre giden benzin borusunun kırılması
sonucu İnönü civarına mecburi iniş yapıldı. Aynı gün saat 15.00'da Sivil Pilot Vecihi;
ALBATROS av uçağı ile Eskişehir - Bozüyük - Pazarcık - İnegöl bölgelerinin keşfini yaptı.
31 Ağustos 1920 günü av uçaklarından biri Eskişehir üzerinde uçuş yaptıktan sonra inişte
pilotaj hatası sebebiyle kırıldı. Üst üste gelen kazaların bakım-onarım hatalarından ileri
geldiğine hükmedilerek bakımların yapıldığı Konya Uçak İstasyon Komutanı Deniz Pilot
Yüzbaşı Ahmet Nuri görevinden alınarak yerine Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı atanmıştı.
Bu sıralarda Yunan uçakları ara sıra Eskişehir'e kadar geliyorlardı. Bir seferinde Padişah ve
Halife'nin dilinden yazılmış beyannameleri attıkları da görülmüştü. Eskişehir'de av uçağı ve av
pilotu kalmadığından Batı Cephesi Komutanlığı Afyon'daki 2 nci Uçak Bölüğü'nden pilotu ile
birlikte bir av uçağının Eskişehir'e gelmesini emretti. 2 nci Bölük Komutanlığı Sivil Pilot
Vecihi'yi görevlendirdi.
4 Eylül 1920 günü Batı Cephesi Kurmay Başkanı Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) hava
keşfi için 1 nci Uçak Bölüğü'ne şu emri verdi.
x Uçuş, Eskişehir-Turgutlu-Yeniköy-Hamidiye-Emet hattı (dahil); Eskişehir-Alanyurt
demiryolu hattı (dahil), Koçak-Hacımahmut-Cevrail (dahil); Gediz-Emet hattı (dahil bölgelerinde
yapılacaktır.
x Görev:
- Kütahya-Efendi Köprüsü-Gediz Yolu ile Gediz-Emet yolu üzerindeki düşman harekatı,
varsa kuvvet özellikleri,
- Efendi Köprüsü etrafından halen duran düşman kıt'aları, sınıf ve özellikleri,
- Hacıköy'den kuzeye giden yollar üzerinde düşman harekatı,
- Düşman kıt'aları görülen yerlere Rumca bildiri atılması.
x Görevi yapacak olan personel; Pilot Behçet, Salim, Rasıt M. Sıtkı'dır.
Bu keşif görevine 5 Eylül 1920 günü bakım ve onarımı yeni tamamlanmış olan RUMPLER CVII uçağı gönderildi. Uçağın motoru Alanyurt İstasyonu civarında Çetinkaya'daki engebeli arazi
üzerinde durdu. Uçak Alanyurt-Kütahya arasında ufak bir düzlüğe inebilmiş ve trenle
Eskişehir'e getirilmişti.
(7) Genelkurmay Başkanlığının Havacıları Suçlayan Emri:
Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa (İNÖNÜ) 8 Eylül 1920 tarihinde Batı Cephesi
Komutanlığına havacıları çok ağır şekilde suçlayan bir şifre gönderdi. Şifrede özetle; "Keşif
yapamıyorlar, düşman keşiflerini durduramıyorlar. Uçak ve otomobil benzinleri arasında çok
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
fark yoktur. O halde otomobil benzini kullanılmalı ve uçuşlar mutlaka yapılmalıdır. Savaş
süresince Alman uçucuları faydalı olmuşlardır. Türk uçucular faydalı olamamışlardır.
Aralarında uçanlar vardır. Uçmaktan çekinenler esas sınıflarına geri gönderilmelidir. Hiç uçan
yoksa hava sınıfı lağvedilmelidir" deniliyordu. Kısaca havacılar korkaklık ve beceriksizlikle
suçlanıyordu. Bu raporun Anadolu'ya geçen eski Hava Okulu idarecilerinden İstihkam Binbaşı
Veli Bey tarafından telkin edildiği iddia edilmişti. Yeşilköy'de Hava Okulu Komutanlığı da yapan
bu subay havacılar tarafından hiç sevilmemiştir.
Cephe ihtiyacı ve durum bu şifreyi haklı gösterebilir, fakat imkanlar dolayısıyla daha fazlasını
yapmak mümkün değildi. Kırık dökük durumdaki uçaklarla havalanmak bile havacılarımızın
cesaretini göstermekteydi. Batı Cephesi Komutan Vekili Tuğgeneral Kazım bu şifreyi şu şekilde
cevaplandırdı. "Benzin o kadar azdır ki, çok önemli durumlarda uçaklar havalanmaktadır.
Emayit ihtiyacı çok hayati bir sorundur, mutlaka bulunup gönderilmelidir."
Konya'da yapılan alaşım kısmen başarılı olmuşsa da, içindeki eksik maddeler sebebiyle
kanat bezlerinin çürümesine sebep oluyordu. Bu yüzden emayit ihtiyacının karşılanması için
İstanbul'daki gizli teşkilata emir verilerek, her ne pahasına olursa olsun emayit bulunması ve
Anadolu'ya gönderilmesi istendi. Doğudaki bomba ve çivilerin de Batı Cephesine gönderilmesi
emredildi.
Ekim 1920'de Konya'da başlayan Bozkır isyanını bastırmak amacıyla trenle gönderilen keşif
uçağı deneme uçuşu sırasında kırıldı. 1920 yılında 1 nci Uçak Bölüğünün başarılı bir faaliyeti
olmamıştı.
(8) Uçak Benzini:
Yurt sathında bulunamayan benzin Rusya ve kısmen de İtalya'dan sağlanıyordu. 68 oktanlı
olan benzin uçak bölüklerine arabalarla veya hayvan sırtında ulaştırılıyordu.
(9) Batı Cephesi'nde 2 nci Uçak Bölüğünün Harekatı (1920):
2 nci Uçak Bölüğü Temmuz 1920 sonunda üç av uçağı ile Uşak'ta göreve başladı. Bölük
uçaklarına Yüzbaşı Fazıl'ın isteği ile uçak gövdesinin her iki yanına; Pencelerinde bomba
taşıyan uçar vaziyette birer Kartal resmi çizilmişti. Uçak gövdesindeki Kartal resimleri
sebebiyle bu birliğe "Kartal Müfrezesi" adı verilmişti. Bu birlik Türk Hava Kuvvetleri'nde
amblem kullanan ilk uçuş birliği olmuştu.
2 nci Uçak Bölüğünün Personel ve Uçak Durumu
Bölük Komutanı
Pilot Yüzbaşı Fazıl
Pilotlar
Teğmen Halil (ZİVER)
Sivil Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Behçet
Sivil Hayrettin
Rasıtlar
Yüzbaşı M. Nuri
Yüzbaşı Sırrı
Üsteğmen Sabri (BİLGİN)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Üsteğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Teğmen Bahattin
Teğmen Osman Nuri (BAYKAL)
Teğmen Ömer Avni (OKAR)
Uçaklar
ALBATROS D-III
2 adet (1 adedi Eylül 1920'de 1 nci Bölüğe gönderildi.)
PFALZ D-III
1 adet (Adı: Güzel Bursa)
AEG C-IV/Keşif
1 adet (Uşak'ta yakıldı)
AVRO 504
1 adet (Adı: Ganimet)
(10) Batı Cephesi 2 nci Uçak Bölüğünün (Kartal Müfrezesi) Harekatı (1920):
ALBATROS D-III ve PFALZ D-III'den kurulu 2 nci Uçak Bölüğü Yüzbaşı Fazıl'ın komutasında
Temmuz 1920 sonunda Uşak Bölgesi'ne intikal etti. Bölüğün uçucuları yetenekli ve tecrübeli
pilotlardı. Fakat pilotlar; Halil ve Vecihi Ekim 1918'den beri (1 yıl, 9 ay gibi uzunca bir süre)
uçmamışlardı.
Müfrezenin Uşak'ta yerleşmesinden iki hafta sonra, Konya'da onarımı tamamlanan bir adet
AEG C-IV keşif uçağı daha müfrezeye katıldı. Kartal Müfrezesi, 23 ncü Tümen emrine verildi.
Tümen Komutanı Albay İzzettin Haziran 1920'de Yunanlılar Salihli, Alaşehir ve Kula'yı aldıktan
sonra Demirci ve Simav yönünde ilerlemeye başlamıştı. Çerkez Ethem'in birinci seyyar
kuvvetleri Simav ve Demirci'yi Yunanlılardan kurtardı. Düşman yeni takviyeler alarak Ağustos
ayında seyyar kuvvetlere karşı harekata geçti.
(11) Kurtuluş Savaşı'nın İlk Uçuşu:
2 nci Uçak Bölüğü (Kartal Müfrezesi) muharebe görevine Sivil Pilot Vecihi'nin 15 Ağustos'ta
Kula - Alaşehir yöresini keşfiyle başladı. Vecihi kısa bir süre içinde, 13 sorti daha yaparak 20
saatlik muharebe uçuşunu tamamladı. Bu süre günümüzdeki harbe hazırlık gibi, pilotun yeterli
muharebe uçuş tecrübesi için bir ölçü idi. Alaşehir, Elvanlar, Demirci, Simav bölgeleri havadan
keşfedildi. Demirci bölgesindeki muharebelerde alçak irtifadan düşmana makineli tüfek ile
taarruz edildi. 20 Ağustos 1920'de Halil ve Vecihi iki bir kol halinde Simav yöresinin keşfini
yaptılar. Aynı gün saat 18.00'da keşfe çıkan Vecihi, Demirci bölgesinde düşman karargahını
gördü ve bombaladı. Yunan Generali Neder, Kurtuluş Savaşı hatıralarında bu olayı şöyle
anlatmıştı.
"Aynı gün saat 10.15'te iki bin Türk askeri Demirci'deki bölüklerimize taarruz etti. Cepheyi
yarmak istiyorlardı. Simav yönünden gelen bir Türk uçağı Demirci'de bulunan birliği ve birliğin
yedek kuvvetlerini bombaladı."
O günlerin bombardıman görevlerinde kullanılan av uçakları pilot yerinin hemen sağ ve sol
dış kenarlarına herbirinde 10 kilogramlık bomba bulunan iki bomba taşıyacak şekilde tadil
edilmişti. Bu tertibat basit iki yaylı çemberden ibaret olup, bu çemberler uçağın gövdesine
tesbit edilmişti. Pilot bu tertibata bağlı kolu çekince çemberlerdeki emniyet pimleri çıkıyor,
bomba serbest kalıyordu. Av uçakları o devirde keşif uçaklarından daha yüksek performansta
idiler. Av uçaklarının görevi düşman keşiflerine mani olmak, kendi keşif uçaklarımızı ve
kendilerini düşman av uçaklarından korumaktı. Yapılan tadilat av uçaklarını rol bakımından
günümüzün av/bombardıman tipi uçakları seviyesine çıkarmıştı.
21 Ağustos 1920'de Pilot Yüzbaşı Fazıl ve Sivil Pilot Vecihi av uçakları ile Demirci bölgesi
üzerinde uçarak muharebe sahasında Yunan kuvvetlerini bomba ve makinalı tüfek ateşine
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
tuttular. Uşak'ın Yunan kuvvetlerinin eline geçmesinden birkaç gün önce AEG C-IV tipi keşif
uçağı bölgeye gelmişti. Uçak, uçuşa hazırlandığı sırada Yunan kuvvetlerinin hızla ilerlediği
görüldü. Uçağın düşmanın eline geçmesini önlemek amacıyla bu uçak yakılmıştı. 29 Ağustos
1920'de Uşak düşman eline geçmiş, Kartal Müfrezesi Afyon'a çekilmişti.
Kartal Müfrezesi 12 nci Kolordu emrinde Uşak - Gediz bölgesinin keşfi için sürekli olarak
uçuşlarına devam etti. Bölüğün, 4 Eylül 1920 tarihinde 12 nci Kolordu Komutanlığı kanalı ile
Batı Cephesi Komutanlığı'ndan istediği bir aylık yakıt ve malzeme isteği şöyleydi.
- 5 ton uçak benzini, 500 kilogram motor yağı, 20 kilogram gres yağı ve 20 kilogram emayit.
Afyon'a çekilen Kartal Müfrezesi bundan sonra 2 nci Uçak Bölüğü olarak adlandırılmıştı.
Eylül 1920'de Vecihi'nin (HÜRKUŞ) İstanbul'da bulunan yakınları İstanbul Hükümeti'nin rahat
vermemesi nedeniyle Eskişehir'e kaçmak zorunda kalmışlardı. ALBATROS D-III ile Eskişehir'e
giden Vecihi 2 nci Uçak Bölüğünden ayrılıp Batı Cephesi Komutanının oluru ile 1 nci Uçak
Bölüğüne katıldı.
Zaman, zaman İngiliz ve Fransız uçakları gelip padişah ve şeyhülislamın fetvalarını
atıyorlardı.
Bu sıralarda yolunu şaşırdığı için yakıtı biten AVRO 504 tipi İngiliz yapısı 80 beygir motor
gücündeki bir Yunan keşif uçağı, Çine'ye mecburi iniş yaptı, mürettebatı esir edilerek uçak ele
geçirildi. 2 nci Uçak Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl bir makinistle Çine'ye gitti. Uçağı uçuşa
hazırladıktan sonra Afyon'a getirdi. Ganimet adı verilen uçak uçuş tavanı düşük olduğundan
muharebe uçuşlarına elverişli değildi. Eğitim, irtibat görevlerinde bir süre kullanıldı. Bu arada
bir de kırım geçirdi.
___________
(12) Doğu Cephesi Hava Birlikleri:
(a) 15 nci Uçak Bölüğü (Horasan Müfrezesi):
Mayıs 1920 sonunda Erzurum İstasyonu'nun lağvedilmesiyle, doğu bölgesindeki 7 nci ve 8
nci Uçak Bölükleri birleştirilerek 15 nci Uçak Bölüğü kuruldu. 15 nci Uçak Bölüğü bünyesinde,
Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma iki harap ALBATROS C-III ile çoğu uçamaz durumda olan 11
adet NİEUPORT, FARMAN ve MORANE tipi Rus uçakları bulunuyordu. 15 nci Uçak Bölüğünün
Horasan Meydanı'nı kullanışı, Horasan Müfrezesi olarak anılmasına sebep olmuştu.
(b) Erzincan Uçak İstasyonu:
Birinci Dünya Savaşı sonunda Irak'tan, Musul - Mardin ve Diyarbakır yolu ile Elazığ'a
çekilebilmiş olan 2 nci Uçak Bölüğünün, uçak malzemeleri ile aralarında teknik eleman
bulunmayan Bölük personeli Elazığ'da bir uçak istasyonu yaratma gayretinde bulunmuşlardı.
Ancak, 13 Haziran 1920 tarih ve 328 sayılı Millî Savunma Bakanlığı emri ile bu istasyonun 2 nci
Sınıf Uçak İstasyonu olarak Erzincan'da kurulması emredilmişti.
Erzincan İstasyonu'nda Musul'dan getirilen iki adet ALBATROS D-III, dört adet kırık dökük
HALBERSTAD D-V av uçağı ile bir adet AEG C-IV keşif uçağı olmak üzere toplam yedi uçak
vardı.
Diyarbakır'daki Elcezire Cephe Komutanlığı emrinde şeklen bir hava birliği mevcut olmasına
rağmen hiç bir uçuş görevi yapamamıştı. 15 nci Kolordu Komutanlığı tarafından Erzurum'da
kurulan 15 nci Uçak Bölüğü rasıtlarından Üsteğmen Arif Hikmet (BÜKE) başkanlığında, Sivil
Pilot Hüsnü, Basri (ALEV), bir makinist ve bir marangoz ustası, Elazığ'daki uçakların durumunu
incelemek üzere Elazığ'a gönderildi. Yollar bozuk olduğundan Erzurum'dan Elazığ'a bir ayda
varabildiler. Elazığ'da bir kiremit imalathanesinde depo edilmiş altı uçak buldular. Benzin
bulunmadığından, Erzurum'dan benzin getirtildi. Mevcut altı uçaktan iki HALBERSTAD D-III
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
uçağının faal duruma getirilebileceği tesbit edildi. Bu uçakların tamiratı iki ay içinde
tamamlandı ve uçuş denemeleri başarılı oldu. Onarılan iki uçak uçurularak Erzincan'a
götürüldü. Benzin ikmali yapıldıktan sonra Erzurum'un Hasankale doğusundaki Horasan
Meydanı'na intikal ettirildi.
(c) Doğu Harekatı:
Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan itibaren doğudaki Ermeniler İtilaf Devletlerinden
gördükleri yardım üzerine, ellerinden silahları alınmış Türklere yer, yer saldırıyorlardı. Bunun
üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi, doğu illerinde kısmî seferberlik ilan ederek, Ermeni
harekatına karar verdi. Doğuda 15 nci Kolordunun Ermeni kuvvetlerine karşı başlattığı
harekatta, 15 nci Kolorduya bağlı 12 nci Tümeni 28 Eylül 1920'de keşif isteğinde bulundu.
(d) İlk Yer Panosunun Kullanılışı:
Bu keşif görevi esnasında, Karaurgan - Sarıkamış - Novoselim doğrultusunda bir keşif uçuşu
yapıldı. Dönüşte Laloğlu - Verişen sırtları - Kumru Dağı - Akmezardağ - Yeniköy bölgelerinde
yürüyüş koluna rastlansaydı bunlara taarruz yapılacaktı. Keşif sonu raporu Akmezardağ'daki
karargah üzerine atıldı. Karargahı belirtmek için arazi üzerine beyaz çarşaftan (+) şeklinde
işaret kullanılmıştı. Bu durum ilk defa deneniyordu. 15 nci Uçak Bölüğünün bu keşfinde,
düşman uçağına rastlanmadı. Bu arada Erzurum'da bulunan eski ALBATROS C-III uçaklarından
birinin tamiri tamamlandığından kırılan bir uçak yerine Cephe Komutanlığı emrindeki 15 nci
Uçak Bölüğüne verildi. Bölükte iki av ve bir keşif uçağı bulunuyordu.
(13) 15 nci Uçak Bölüğü'nün Ermenilere Karşı Harekatı:
15 nci Uçak Bölüğü kara harekatı başlamadan önce Sarıkamış bölgesinde çok başarılı ve
ilginç keşifler yapmıştı. 15 nci Kolordunun Kars'a doğru ileri harekatı sonucu 29 Eylül 1920'de
Sarıkamış ve 30 Ekim 1920'de Kars, Türk Ordusu tarafından geri alındıktan sonra 15 nci Uçak
Bölüğü önce Sarıkamış'a sonra Kars'a intikal etti ve cephedeki uçuşlarını sürdürdü.
ALBATROS C-III tipi uçakla keşif yapılıyor, HALBERSTAD D-V'lerle de Ermeni uçaklarının
hatlarımızı keşfetmesini önlüyor, Ermeni kuvvetlerini bombalayıp, makinalı tüfek ateşine
tutuyordu. Harekat süresince hiçbir kırım olmamıştı.
Ermeniler, bu savaş sırasında DE HAVİLLAND D-IV tipi bir keşif-bombardıman ve bir
NİEUPORT av uçağı kullanıyor ancak Türk uçaklarıyla çarpışmaktan kaçınıyorlardı. Ermeni
uçaklarının kokardı; kanatta mor-sarı-yeşil olmak üzere iç içe üç daire ve kuyrukta aynı renkler
içi içe kareler şeklinde bulunuyordu. 15 Uçak Bölüğü Ermenilerle yapılan Gümrü Andlaşmasına
kadar keşif ve taarruz görevlerini başarı ile yaptı. Bölüğün uçuşları 3 Aralık 1920'de sona
ermişti.
(14) 15 nci Uçak Bölüğü'nün Konuş Yerleri, Personel ve Uçak Durumu:
Konuşlandığı Yerler
Horasan, Sarıkamış, Kars
Bölük Komutanı
Rasıt Üsteğmen Ahmet Rahmet
Pilotlar
Astsubay Hasan Basri (ALEV) / Av pilotu
Astsubay Halim (CANKO) / Keşif pilotu
Astsubay Halil
Astsubay Hikmet
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Rasıtlar
Üsteğmen Tevfik (BEŞGÜL)
Üsteğmen Murat
Üsteğmen Arif Hikmet (BÖKE)
Üsteğmen İhsan (ORGUN)
Üsteğmen İsmail Rahmi (ÇORLU)
Uçaklar
1 adet ALBATROS C-III / Silahlı Keşif
2 adet HALBERSTAD D-V / Av
(15) 1920 Yılında Hava Kuvvetleri Kadrosunda Bulunan Personel ve Görev Yerleri:
(a) Batıda Bulunanlar:
Rütbesi
:
Adı (*)
: Soyadı (**)
.
Görevi
Topçu Binbaşı
Latif (*)
-
Eskişehir Savaş Grç.Ypm.Md.İst.K.
Deniz Yüzbaşı
Ahmet Nuri (*)
-
Uçak İstasyon Komutan Yardımcısı
Deniz Pilot Yüzbaşı
Savmi
Hava Yüzbaşı
İsmail Hakkı (*)
Deniz Yüzbaşı
Ahmet Ali
Tezuçan
Hava Yer
Hava Rasıt Üsteğmen
E. Nihat
Sözeri
Batı Cephesi K.lığı
Hava Pilot Üsteğmen
H. Avni
Uçan
M.S.B. Uçk.Ks.A. / Pilot
-
Arıkkök
Alpagot
Rasıt
Pilot
Hava Rasıt Üsteğmen
Muhsin
Hava Rasıt Üsteğmen
O. Tayyar
-
Rasıt, aynı zamanda pilotaj kursunda
Hava Rasıt Üsteğmen
Rıfat (*)
-
Savaş Sanayı Şubesi Depo Müdürü
Hava Rasıt Üsteğmen
M. Nuri
-
Rasıt
Hava Rasıt Üsteğmen
Sabri
-
Rasıt
Hava Rasıt Üsteğmen
İ. Ethem (*)
-
Rasıt
Hava Rasıt Üsteğmen
Y. Kenan (*)
-
Rasıt
Hava Pilot Üsteğmen
Ş. Hazım
Ergökmen
Fen Şube Müdürü
Rasıt Teğmen
Sıtkı
Tanman
Fen Şube Müdürü
Rasıt Teğmen
O. Nuri
Baykal
İstasyon K.lığı Refakat Sb.
Rasıt Teğmen
İ. Hakkı
Ang
Rasıt
Rasıt Teğmen
Esat
Yarkınöz
Rasıt
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Batı Cephesi K.lığı Uçk.Ks.A.
:
Rasıt Teğmen
H. Hulki
Gökdeniz
Rasıt
Rasıt Teğmen
Ö. Avni
Okar
Rasıt
Rasıt Teğmen
H. Basri
Bilgin
Rasıt
Rasıt Teğmen
Hamdi
Çaypınar
Rasıt
Sivil
Behçet (*)
Sivil
Vecihi
Sivil
Hayrettin
-
Pilot
Hürkuş
Pilot
-
Pilot
Pilot Astsubay
Halil
-
Pilot
Pilot Astsubay
İhya
-
Pilot
Pilot Astsubay
Kazım
-
Pilot
Pilot Astsubay
İ. Zeki
-
Pilot
Alay Ustası
A. Reşat
-
Makinist / 4. sınıf
Alay Ustası
H. Ruhi
-
Makinist / 4. sınıf
Sivil
Eşref
Sivil
İ. Kadri
Sivil
Atalay
-
Makinist
Makinist
Eşref
Kasman
Deniz Astsubay
İsmail
-
Makinist
Tüfek Ustası
İsmail
-
Tüfek Ustası / 4. sınıf
Hava Üsteğmen
H. Basri
-
İaşe Subayı
İdari Memur
Sait
-
Tabur Yazıcısı
Makinist
(*) Şehit olanlar.
(**) Soyadı kanunundan sonra soyadı bilinenler.
(b) Doğuda Bulunanlar:
Rütbesi
:
Adı
:
Soyadı
:
Görevi
Hava Pilot Yüzbaşı
Abdullah
-
15 nci Uçak Bölüğü Komutanı
Hava Rasıt Üsteğmen
Murat
-
Rasıt
Hava Rasıt Üsteğmen
A. Hikmet
Büke
Rasıt
Hava Rasıt Üsteğmen
A. Rahmet
Hava Rasıt Teğmen
-
Rasıt
İhsan
Orgun
Rasıt
Hava Rasıt Teğmen
Tevfik
Beşgül
Rasıt
Hava Rasıt Teğmen
İ. Rahmi
Çorlu
Rasıt
Astsubay
Basri
Alev
Pilot
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
:
Astsubay
Halim
Canko
Pilot
Astsubay
Halil
-
Pilot
Astsubay
Hikmet
-
Pilot
Alay Ustası
Osman
-
Bölük Baş Makinisti
Makinist
İshak
-
Bölük Baş Makinisti
Makinist
Sabri
-
Bölük Makinisti
Alay Ustası
Şaban
-
Bölük Marangoz Ustası
Ulaştırma Teğmen
Basri
-
Ulaştırma Takım Komutanı
Hesap Memuru
M. Hilmi
-
Bölük Hesap Memuru
Tüfek Ustası
Ragıp
-
Tüfek Ustası / 4. sınıf
(c) Güneyde Bulunanlar:
Rütbesi
:
Adı (*)
:
Soyadı
:
Görevi
:
Hava Rasıt Üsteğmen
Sabri
-
Bölük Komutan Vekili / Rasıt
Astsubay
Cemal (*)
-
Pilot
Astsubay
Sabri (*)
-
Pilot
(*) Şehit olanlar.
(16) Güney Cephesinde Ele Geçen Fransız Uçağı:
Eylül 1920'de Adana dolaylarında yerden açılan ateş sonucu Breguet-14 tipi bir Fransız keşifbombardıman uçağı mecburi iniş yaptı. Uçak sökülerek tamir için Konya İstasyonu'na
gönderildi. Ancak, yedek parçası olmadığı için faal duruma getirilemedi.
Güney Cephesi'nde Rasıt Üsteğmen Sabri ve Astsubay Cemal irtibat görevi yapmaktaydı.
(17) Yurt İçinde Ayaklanmalar (1920):
1920 yılında Yurt içinde oluşan iç ayaklanmaların çokluğu dikkat çekicidir. İstanbul
Hükümeti tarafından yayınlanan fetvaların (bildirilerin) kışkırtıcı rolü olduğu kesindi.
16 Şubat
-
16 Mayıs 1920
2. Anzavur Ayaklanması
13 Nisan
-
31 Mayıs 1920
1 nci Düzce Ayaklanması
18 Nisan
-
25 Mayıs 1920
Kuvveyi İnzibatiye olayı
15 Mayıs
-
27 Ağustos 1920
20 Mayıs
-
7 Haziran 1920
Cemil Çeto Ayaklanması
25 Mayıs
-
21 Haziran 1920
Zile Ayaklanması
1 Haziran
- 8 Haziran 1920
21 Temmuz
- 30 Temmuz 1920
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 nci Yozgat Ayaklanması
Milli Aşireti Ayaklanması
Çivril olayı
27 Haziran
- 28 Haziran 1920
Kula olayı
19 Temmuz
- 23 Haziran 1920
2 nci Düzce Ayaklanması
20 Temmuz
- 20 Ağustos 1920
5 Eylül
-
2 Ekim
- 22 Kasım 1920
Konya Ayaklanması
1 Aralık
-
Demirci Mehmet Efe olayı
30 Aralık 1920
30 Aralık 1920
İnegöl olayı
2 nci Yozgat Ayaklanması
Güney Anadolu'da Fransız işgaline karşı Urfa, Antep, Maraş ve Adana illeri de 1919 yılı
başlarında silaha sarılmıştı. Yurdun her tarafında yer, yer milis çeteleri çarpışmaya başladı.
1920 yılı başında; Batıda Yunanlılara, Güneyde Fransızlara, Karadeniz Bölgesinde Pontus
çetelerine, Doğuda Ermenilere karşı konuluyor ve Kurtuluş Savaşı devam ediyordu.
c. 1921 Yılında Askeri Harekat:
(1) Çerkez Ethem İsyanı:
1920 yılı sonlarına doğru Çerkez Ethem ve emrindeki 1 nci Seyyar Kuvvetler Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hükümeti'ne karşı 29 Aralık 1920'de isyan etti. Memleketi savunmak, düşmanla
çarpışmak amacı ile yurt içinde çeşitli yerlerde bir takım çeteler meydana gelmişti. Ancak,
bunların bir kısmı fırsat buldukça köyleri ve halkı soymakta idiler. Çerkez Ethem isyanı 5 Ocak
1921'de kısmen bastırılmışsa da Yunan ileri hareketi devam ettiğinden, yapılan Birinci İnönü
Savaşı asilerin tamamen yok edilmesini ve huzur sağlanmasını geciktirmişti.
(2) Çerkez Ethem Beyannamesi:
Yunanlıların İnönü mevzilerine taarruz ettikleri 9 Ocak 1921 günü akşamı saat 16.00
sıralarında Uşak tarafından gelen bir Yunan uçağı Afyon üzerinde 15 dakika kadar uçup şehir
ve civarına beyanname attı. Türkçe basılmış, altında Kuvvayı Millîye Komutanı Ethem imzalı
beyannamenin içeriği şöyle idi.
MASUM MİLLET VE ASKER KARDEŞLERİM
Ankara Hükümeti rezilleşmektedir. 29 Aralık tarihinde gönderdiğim memleket ihtiyaçlarına
ait telgrafımın gazetelerde yayınlanmasını isteyiniz.
Askerler şerre alet olmayacağız, ahirette mesuliyetinizde korkunuz.
Maziden intibah olarak her türlü felaketi ve vatanı kurtarmayı haris menfaatlerine kurban
etmek isteyenlere karşı hakkınızı müdafaa ediniz.
Şahsi ihtiraslara alet olmayınız.
Ey subay arkadaşlar; Emir kulu olmaktan sarfınazar ediniz.
Allahın kulu değilseniz, aksi halde geliyorum ha son pişmanlık fayda vermez.
Umumi Kuvvay-ı Milliyeti Komutanı Ethem
23 Ocak 1921'de Çerkez Ethem kuvvetleri İzzettin (Çalışlar) komutasındaki güçler karşısında
kesin yenilgiye uğradı ve dağıldı. Ethem bir süre Sındırgı Bölgesi'nde dolaştı. Ordu birliklerinin
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Çerkez Ethem ve asileri yakalamak için baskıları artınca Çerkez Ethem Yunanlılara sığınarak
Kurtuluş Savaşı davasına ihanet etti.
(3) 1921 Yılında Yurt İçinde Ayaklanmalar:
1921 yılında 25 Mayıs 1920'den beri süren Aynacıoğulları olayı ancak 21 Kasım 1921'de
sonuçlanmıştı. 1921 yılında 6 Mart - 17 Haziran 1921 Koçkırı Ayaklanması, bunlara ilave olarak
Birinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında başlayıp bölgeyi devamlı surette rahatsız eden Pontus
ayaklanması da 6 Şubat 1923'de bastırıldı. Pontus, Rum çeteleri içinde en iyi teşkilatlanmış ve
en tehlikeli olanı idi. Bunlar doğuda Rize'den İstanbul Boğazına kadar olan Kuzey Anadolu
topraklarında bir Pontus Devleti kurma hayali peşinde idiler.
(4) Birinci İnönü Zaferi:
Çerkez Ethem isyanını fırsat bilen Yunan Komutanlığı, 6 Ocak 1921'de Bursa - Eskişehir ve
Uşak - Afyon bölgelerinde ileri harekete geçti. Cephe Komutanlığı, durumun ciddiyetini görerek
Ethem'e karşı Kütahya'da iki alaylı bir tümen ile bir süvari grubu bırakıp, geri kalan kuvvetleri
süratle Batı Cephesine çekti ve İnönü'de mevziine girdi.
6 - 8 Ocak 1921 tarihleri arasında 24 ncü Tümenin bazı birlikleri ve keşif kolları Yunan
kuvvetlerini oyaladı. Fakat, 8 Ocak 1921 akşamı Yunanlılar birliklerimiz ile İnönü'de karşılaştı. 9
Ocak 1921'de İnönü mevzilerine saldıran Yunanlılar bir müddet başarılı oldular.
Türk Kuvvetleri; İnönü'nün kuzey kanadında 24 ncü Tümen, demiryolunun güneyinde 4 ncü
Tümen, Kovalca'nın batı ve güneyinde 11 nci Tümenler ile yığınak yapmıştı. 10 Ocak 1921
sabahı saat 06.30'da bütün cepheyi kaplayan yoğun sisten faydalanan Yunan kuvvetleri güney
kanattaki 11 nci Tümen cephesine saldırdı. Türk topçusu hedefi göremediği için ateş
açamıyordu. Yunanlılar mevziin solundaki İntikam tepeyi zaftettiler. Öğleden sonra karşı
taarruza geçen Türk kuvvetleri bu tepeyi geri aldı. Kuzey kanattan yapılan saldırıda, 24 ncü
Tümen mevziine henüz yerleşmekte olduğundan ve sisin yoğun olması nedeniyle gelen
kuvvetleri tanıyamadı. Sol kanadın ileri mevzilerini savunan 143 ncü Alay, gelen kuvvetleri dost
zannederek zamanında ateş açamadı. Yunanlılar kolaylıkla mevzilerimize girdiler. Alay, Teke Rıza Paşa - Gündüz Bey hattını kapamak için Rıza Paşa sırtlarını tutmaya çalıştı.
Merkezden ilerleyen bir Yunan alayı, 143 ncü Alayla, 24 ncü Tümen arasındaki boşluktan
sızdı ve Poyra'yı işgal etti. İnönü İstasyonu'nun kuzeyinden sızan Yunan kuvvetleri tehlikeli bir
durum yaratmıştı. Bu sebeple cephe karargahı istasyondan güneydeki İnönü kasabasına
taşındı. İstasyonda bulunan 174 ncü Alayın İhtiyat Taburu ve istasyon kuzey sırtlarındaki
Hücum Taburu ile bir Süvari Bölüğü kuzey cephesine gönderildi.
24 ncü Tümen ile irtibat kesildiğinden 4 ncü ve 11 nci Tümenler Kütahya'ya doğru çekilmeye
zorlanıyordu. Bu sebeple İnönü mevziindeki bütün kuvvetlerin 8-10 kilometre doğuya doğru
Beşkardeş Dağı - Oklubalı hattına çekilmesi kararlaştırıldı. Yunan birlikleri çekilen Türk
kuvvetlerini takip etmedi. Türk kuvvetleri saat 22.00'dan itibaren yukarıdaki hatta yerleşmeye
başlamışlardı. Bir kısım personelin cepheden Eskişehir'e kadar geri gitmeleri, buradaki halkı
telaş ve heyecana düşürmüştü. Bu arada Uşak yönünden saldıran Yunan kuvvetleri önemli bir
faaliyet ve başarı sağlayamamıştı.
İnönü mevzilerinde akşam karanlığı ile birlikte silah sesleri ve topçu atışı durmuş, bölgede
derin bir sessizlik hüküm sürmeye başlamıştı. Batı Cephesi birlikleri Beşkardeş Dağı - Oklubalı
hattında savunma yapacak şekilde hazırlanıyordu. 11 Ocak 1921 sabahı havanın açık ve güneşli
olmasına rağmen Yunan kuvvetlerinin bir faaliyeti izlenemedi.
11 Ocak 1921 günü sabahın erken saatlerinde köylülerden Yunanlıların, Türk kuvvetlerinin
sürekli direnişleri karşısında İnönü'den çekilmeye başladıkları öğrenildi. Yunanlıların 11 Ocak
1921'de 3 ncü Yunan Kolordu birliklerinin bir kısmı ile yaptıkları taarruz harekatı iyi
yönetilemeyen bir tertip ve şekilde cereyan etmişti. Uşak bölgesindeki 1 nci Yunan Kolordusu
başarılı bir harekat yapamadı. Türk birliklerini de tesbit edemedi. Çerkez Ethem de Yunanlılara
beklediklerini veremedi. Yunan komutanlığı İnönü cephesine gelen Türk takviye birlikleri
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
hakkında abartılmış belgeler atmıştı. Sonraki günlerde daha üstün Türk kuvvetleri ile çarpışma
ve yenilme endişesi, alınan çekilme kararına gerekçe teşkil ediyordu.
Birinci İnönü Savaşı'nda Yunan kuvvetleri sayısal olarak, Türk kuvvetlerinin üç katıydı. İnönü
Savaşı devam ederken, Çerkez Ethem'e karşı Kütahya'da bırakılan 61 nci Tümen şiddetle
direniyordu. Genç Türk Ordusu ilk ciddi sınavını Batı Cephesi'nde büyük başarı kazanarak
vermişti. Bu başarı Fransızları ve İtalyanları çok etkilemişti. Sevr Anlaşması'nı Osmanlı
Hükümeti'ne zorla kabul ettirmek isteyen İngilizler el altından Yunanlıları teşvik ediyor ve
yardımlarını da artırarak direnmesi gittikçe artan Millî Türk Ordularını eğitim ve ikmali
tamamlanmadan kesin olarak yenmek istiyorlardı.
Daha sonra Yunanlılar Bursa yöresinde yığınak yapmaya başladılar. Bursa'da üç piyade
tümeni, bir süvari tugayından kurulu 3 ncü Kolordu, İzmit ve Gemlik'te birer tümen, Uşak
civarında üç piyade tümeninden kurulu bir kolordu ve Büyük Menderes Vadisi'nde de bir tümen
bulunuyordu.
Türk kuvvetleri ise; Batı kesiminde İzmit'e karşı Kocaeli grubu olarak bir tümen, Bursa'ya
karşı birer süvari ve piyade tümeni, İnönü mevziinde üç tümen ile Yunan saldırısını karşılamaya
hazırlanıyordu.
Güney kesimindeki Türk Kuvvetleri;
Uşak'a karşı bir tümen, Afyon'da 12 nci Kolordu Karargahı, iki piyode ve bir süvari tümeni,
Kütahya'da birer piyade ve süvari tümeninden kurulmuştu.
41 nci Piyade Alayının bir kısmı da Fransızlara karşı savaşmak üzere Pozantı'ya
gönderilmişti.
Savaşın başlarında, Güney Cephesi'nden birer süvari ve piyade tümeni Batı Cephesi'ne
getirildi. Daha sonra Güney Cephesi'nden iki tümen ile, Kocaeli grubu Batı Cephesi'ne
kaydırılmıştı.
(5) Birinci İnönü Savaşı'nda Türk Hava Harekatı:
(a) 1 nci Uçak Bölüğü'nün Harekat ve Faaliyetleri.
1921 yılı başlarında 1 nci Uçak Bölüğü'ne ait uçaklar Millî Kuvvetleri karşı isyan eden Çerkez
Ethem kuvvetlerinin üzerinde uçup keşif yaptılar ve beyanname attılar. 6 Ocak 1921'de Bursa Uşak yörelerinden başlayıp İnönü ve Dumlupınar mevzilerimize kadar gelişen Yunan saldırısı
sonucu yapılan İnönü savaşının devam ettiği 9 -11 Ocak 1921 tarihlerinde faal durumdaki iki
uçak en az beş keşif ve bombardıman görevi yapmıştı. 6 Ocak 1921'de Vecihi ve Behçet, Rasıt
Sıtkı ile birlikte muharebe sahası üzerinde keşif ve bombardıman görevleri yaptılar.
Vecihi (HÜRKUŞ) 8 Ocak 1921'de av uçağı ile, Söğüt'ün doğusunda ve Bozüyük - Karaköy
şosesi üzerindeki Yunan birliklerine taarruz etti.
9 Ocak 1921 günü saat 10.00'da Sivil Pilot Behçet ve Rasıt Yüzbaşı Yusuf Kenan AEG C-IV
uçağı ile havalanarak Bilecik - Küplü ve Karaköy civarında uçuş yapmış, bu bölgedeki yollarda
önemli düşman kuvvetlerinin bulunduğunu keşfetmişti. Karaköy doğusundaki sırtlarda ise 50 60 Yunan askerinin bulunduğunu görmüş, Vecihi de av uçağı ile düşman birliklerini
bombalamıştı.
Aynı gün saat 13.00'de Behçet, Bölük Komutanı Yüzbaşı Muhsin (ALPAGOT) ile yaptığı keşif
uçuşunda, Bozüyük yönünde iki Yunan süvari bölüğünün yürüyüş halinde olduğu, 500 metre
gerisinde de bir piyade alayının Bozüyük'e yaklaşmakta olduğu tesbit edildi ve Yunan alayının
üzerine bomba atıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Bu keşifler sonucu, Bozüyük'e giren Yunan birliklerinin bir piyade alayı ile süvari
birliklerinden ibaret olduğu, diğer Yunan kuvvetlerinin Mezit Boğazı'nı takip ederek Karasu
vadisine girdikleri ve Karaağaç tepelerine doğru ilerledikleri tespit edildi. Saat 13.00'da Yunan
kuvvetlerinin güney kanadına taarruz edilerek Karaağaç tepeleri geri alındı. İnönü mevziinin sol
kanadı tehlikeye girdiğinden birliklerimiz taarruza girişti ve Yunan birliklerinin ilerlemesini
durdurdu.
10 Ocak 1921 sabahı yoğun sis nedeniyle keşif uçuşu yapılamadı. Öğleden sonra Sivil Pilot
Behçet ve Rasıt Teğmen Sıtkı (TANMAN) AEG C-IV uçağı ile bir sorti keşif uçuşu yaptı. Keşif
sonucu, Yunanlıların birgün evvel bulundukları mevzilerde tutunmaya çalıştıkları, karşılıklı
yoğun topçu ateşinin devam ettiği fakat Yunan hatlarının gerisinde herhangi bir hareket ve
ihtiyat birliğinin görülmediği rapor edildi. Aynı gün Vecihi'de (HÜRKUŞ) av uçağı ile havalanıp
İnönü bölgesindeki Yunan siperlerini bombaladı ve alçak irtifadan makineli tüfek ateşine tuttu.
Alçak uçuş esnasında Yunan mevzilerinden atılan mermilerden isabet alan uçakla savaş
hattına mecburi iniş yaptı. Vecihi uçağın düşman eline geçmesini önlemek amacıyla uçağı
ateşe verdi ve Türk mevzilerine doğru koşarak hayatını kurtardı.
11 Ocak 1921 sabahı düşman kuvvetlerinin herhangi bir faaliyeti görülmedi. Bu durumdan
şüphelenen Batı Cephesi Komutanlığı düşmanın taarruz hazırlığı yapabileceğini düşünerek,
keşif kolları çıkarmış ve bir hava keşfi yapılmasını emretmişti. Bu keşif görevi Sivil Pilot Behçet
ve Rasıt Üsteğmen Sıtkı (TANMAN) tarafından AEG C-IV uçağı ile yapılmıştı. Yapılan bu keşif
görevinde İnönü ve Bozüyük'te Yunan birliklerinin herhangi bir faaliyette bulunmadığı
görülmüştü. Karaköy İstasyonu'nun yanmakta ve düşmanın artçı kuvvetleri Pazarcık'tan
çekilmekteydi. Uçağın motoru oldukça fazla ısındığı için derhal birliğine dönmesi gerekiyordu.
Ancak, bu keşfin çok önemli olması nedeniyle uçak bir başka Türk birliği yakınına inmiş ve
keşif raporu telefonla bildirilmişti.
12 Ocak 1921'de Yunan uçakları Eskişehir'i bombaladı. Bu bombardımanda Vecihi'nin 23
yaşındaki kızkardeşi şehit oldu. Vecihi'nin eniştesi Binbaşı Bedri Bey'in bir kaç gün önce kayıp
haberi gelmişti. Binbaşı Bedri Bey'in kızı Eribe 1936 yılında paraşüt atlamalarında şehit
olmuştu.
Birinci İnönü Savaşı sonunda hava harekatına katılan pilot ve rasıt beş subay ve astsubay
Batı Cephesi Komutanlığının emri gereği para ile mükafatlandırılmıştı. Bu havacılar Sivil Pilot
Vecihi ve Behçet ile Rasıt Yüzbaşı Muhsin, Rasıt Üsteğmen Y. Kenan, Rasıt Teğmen Sıtkı'dır.
16 Mart 1921'de uçakların uzun mesafeli uçuşlarda motor arızası göstermesi sebebiyle
meydanların cepheye daha yakın olması isteniyordu. Bu yüzden Batı Cephesi Komutanı İsmet
(İNÖNÜ) tarafından bölüğün Eskişehir'den İnönü'ye getirilmesi emredildi. İnönü kasabasına iki
kilometre uzaklıktaki bir alan düzeltilerek hava meydana olarak hazırlandı. Bölük 23 Mart
1921'de İnönü'ye taşınmaya başladı. Acele ile seçilen alan 60 x 180 metrelik bir sahayı
kaplıyordu. Bu saha, güvenli kalkış için oldukça küçüktü, ayrıca meydanın 500 metre
güneyinde kalkış için tehlike arzeden dağlık bir bölge bulunuyordu. İstasyon civarındaki eski
meydan ise çamur kaplıydı. İnönü'de faaliyetlerine devam edemiyeceğini anlayan bölük,
Eskişehir'e dönmeyi teklif etti.
Teklifi uygun görülen bölüğün, tekrar Eskişehir'deki Muttalip Meydanı'na dönmesi kabul
edildi. Bu sırada Eskişehir atölyelerinde eski DWF C-V keşif uçaklarından birinin tamiri
bitirilmek üzere idi. Bölükteki havacılar uçağın uçuşa elverişli olduğuna dair rapor verilmesini
istemişlerdi.
Fransa Hükümeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti arasında devam eden barış
görüşmeleri nedeniyle, Fransızlar Franklin Bouillon isimli bir temsilcilerini Ankara'ya
göndermişlerdi. Bu diplomat, Yunan mezalimini görmek ve Batı Cephesi'ni gezmek üzere
Eskişehir'e geldiğinde, Cephe İstihbarat Müdürü Baki (VANDEMİR) ile gezerken Muttalif
Meydanı'na da geldi. Burada gövdeleri yama içinde, motorları kırık dökük ve kaportası patates
suyundan yapılmış emayitle kaplı ALBATROS uçağını görünce "Ne delice kahramanlık, elbette
muharebeyi kazanırsınız azizim" demekten kendini alamamıştı.
(b) 2 nci Uçak Bölüğü'nün Harekat ve Faaliyetleri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Birinci İnönü Savaşı sırasında 12 nci Kolordu emrindeki 2 nci Uçak Bölüğünde faal olarak
yalnız bir ava uçağı bulunuyordu. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl ve Teğmen Halil (ZİVER) bu
uçak ile harekata katılmışlardı. Bu uçakla Afyon, Dumlupınar ve Uşak havalisinde beş sorti
muharebe uçuşu yaptılar. Düşmanın Dumlupınar gerilerindeki durumunu bu keşif uçuşlarıyla
tesbit ve rapor etmişlerdi.
(c) Havacıların Taltifi:
Birinci İnönü Savaşı sonunda hava harekatına katılan pilot ve rasıt beş subay ve astsubay
Batı Cephesi Komutanlığının emri gereği para ile taltif edilmişlerdi. Bu havacılar; Pilotlar Sivil
Vecihi ve Behçet ile Rasıtlar Yüzbaşı Muhsin, Üsteğmen Y. Kenan ve Teğmen Sıtkı'dır.
14 Mart 1921'de Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) şu mesajı göndermişti.
"İnönü Meydan Muharebesi muzafferiyetinin amillerine; Havacılarımıza
hassaten selam ve teşekkür ederim.
Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı
Mirliva İsmet"
(6) İkinci İnönü Zaferi:
23 Mart 1921 günü, Yunan 3 ncü Kolordusu Yenişehir - İnegöl, 1 nci Kolordusu da
Dumlupınar - Afyon yönünde harekete geçti. Yenişehir - İnegöl bölgesinde; Türk 1 nci Piyade
ve 3 ncü Süvari Tümenleri ile Dumlupınar'daki 23 ncü Tümen bu harekatı önlemek için karşı
koymuşlardı. Kuzeydeki Yunan 3 ncü Kolordusunun harekatı etkili oluyor ve hızla gelişiyordu.
Yunan 3 ncü Kolordusu akşama doğru Yenişehir - Hasanpaşa hattına vardı. Güneyde ise Banaz
- İslamköy doğusundaki tepeleri aldılar.
24 Mart 1921 sabahı saat 08.30'da yeniden saldırıya geçen Yunan kuvvetleri İncirlik mevziini
işgal edip ileri hareketlerine devam ederek akşama doğru Bilecik'in kuzey sırtlarını alıp Bakras,
Gümüşdere, Elmalı hattına kadar ilerledi. Güneyde ise Dumlupınar ve Toklu tepelerini işgal
ettiler.
25 Mart 1921'de takviyeli bir Yunan taburu Kocaeli'den ilerleyerek Sapanca'ya girdi. Yunan
kuvvetleri Batı'da üç tümenle Yeniköy - Küplü - Pazarcık doğusundaki hatta kadar, Güneyde
öğleden sonra üç koldan ileri harekete geçen Yunan kuvvetleri akşam olurken Beşkimse Sinanpaşa hattına kadar ilerlediler. Bu savaşlarda 23 ncü ve 57 nci Türk Tümenleri fazlaca
kayip vermişti. Buna rağmen Cephe Komutanlığı bu iki tümene, kuzeydeki süvari birlikleriyle
doğu yönünde çekilerek Altınbaş - Seyitgazi yolunun kapatılması emrini verdi. 2 nci Süvari
Tümenine de Konya yolunu kesmesi emredildi.
26 Mart 1921'de Kocaeli bölgesindeki takviyeli iki Yunan taburu Adapazarı'nı geçerek,
doğuya doğru ilerlemeye başladı. Türk 33 ncü Süvari Alayının karşı taarruzu ile Yunan taburları
Sakarya'nın batısına sürüldü. Fakat Memnuniye Yunanlıların elinde kaldı. Yunan kuvvetleri
batıda Söğüt, Gündüzbey yönünde ilerleyerek 61 nci Tümenin ileri mevzilerine kadar girdi ve
Gündüzbey düştü. Güneyde Sinan Paşa doğrultusundaki ilerleme çok sınırlı olmuştu.
27 Mart 1921'de bir Yunan tümeni, İnönü Mevzisinin kuzeyindeki Gündüzbey'den saldırıya
geçti. Karşı taarruza geçen 61 nci Tümen düşmanı durduramadı. Merkezdeki 24 ncü Tümen ile
yapılan saldırı sonucu 61 nci Tümen esas mevzisine çekildi. Sol kanat kuvvetleri ile Pazarcık
yöresindeki Yunun kuvvetlerinin gerilerine yapılan taarruz da başarı sağlayamadı. Akşam üzeri,
bütün Türk birlikleri kesin savunma için esas mevzilerine çekildiler.
Güney kesiminde yeniden saldıran Yunan birlikleri, kanatlarda başarı sağladılar. Taarruz,
Afyon yönünde gelişti. Türk birlikleri iki grup halinde Afyon'un kuzey ve doğusuna doğru
çekildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
28 Mart 1921 sabahı Yunanlılar İnönü mevziinin sağ kanadına büyük kuvvetlerle saldırdı ve
Hayriye doğusundaki Türk mevzilerine girdilerse de karşı taarruz sonucu geri çekilmek zorunda
kaldılar. Öğleye doğru takviye alan Yunan kuvvetleri, Hayriye'nin doğusundaki Metristepe'yi ele
geçirdi. Merkezde bir Yunan tümeni Düzdağ yönünde ileri harekata geçti ancak fazla
ilerleyemedi.
Sol kanattaki Yunan tümeni iki yönden saldırıya geçti, İntikam Tepe'de çok kanlı savaşlar
oldu. Sol kanatta bulunan 3 ncü Süvari Tümeni ile iki - üç Yunan süvari alayı arasında akşamın
geç saatlerine kadar süren çarpışmalar oldu. Ağır kayıp veren Yunan birlikleri saldırıyı
durdurdu.
Aynı gün güney kesiminde Yunan ileri harekatı devam etti. Afyon'un doğu sırtları
Yunanlıların eline geçti. Birliklerimiz kuzey doğu yönünde çekilmeye başladı.
29 Mart 1921'de İnönü Mevzisinin sağ kanadına şiddetle yüklenen Yunanlılar öğleye kadar
gittikçe artan saldırılarda bulunmuş, başarı sağlayamamışlardı. Böylece Yunan taarruzları
kırılmıştı. Öğleden sonra da bu saldırılar devam etmiş, Türk topçusunun atışlarıyla bu taarruz
da önlenmişti.
Aynı gün Cephenin merkezinde herhangi bir çarpışma olmadı. Piyade ve süvari birliklerinden
kurulu Yunan kuvvetleri sol kanat açığından Türk mevzilerinin gerisine sarkma girişiminde
bulunmuş, ancak yedek kuvvetlerin zamanında müdahalesiyle başarı sağlayamamıştı. Güney
kesiminde, kuzeye ve doğuya doğru ilerleyen Yunan kuvvetleri, kuzeyde Kazlıgöl - Resulbasa
tepeleri hattında durduldu. Afyon doğusunda Sülümenli - Çobanlar yönünde ilerleyen Yunan
birlikleri, Türk birliklerinin karşı taarruzu ile ağır kayıp vererek geri çekildi. Türk kuvvetleri
Çobanlar'ın batı sırtlarını ile geçirdi.
30 Mart 1921'de sabah saat 06.30'da Yunanlılar yeniden sol kanattan taarruza geçti, fakat ağır
kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı. Gün içinde 22 taarruz ve karşı taarruz yapılmıştı.
Sağ kanatta Yunan kuvvetlerinin şiddetli baskısı sonucu, 11 nci Tümen biraz geri çekildi. 31
Mart 1921'de İnönü Mevzisinin sağ kanadındaki Elmacık Dere kuzeyinde yerleşen Yunan
birliklerine karşı Türk birliklerinin yaptığı karşı taarruz sonucu Yunanlılar geri çekilmek zorunda
kaldı.
Türk Kafkas Grubu kuvvetleri de sol kanatta, Kandilli'nin güney batısına taarruz eden Yunan
birliklerini karşı taarruzla geri attı. Aynı gün güney bölgesinde bir faaliyet olmadı. Kuzey
kesimindeki bütün birlikler 4 ncü Süvari Tugayı hariç İnönü bölgesine kaydırıldı.
Batı Cephesi'nde Yunanlılar Türk Ordusu'nun karşı taarruzları sonucu başarısızlığa
uğramıştı. 1 Nisan 1921'de yapılan hava keşifleri, düşmanın tamamen geri çekildiğini
göstermekteydi. Piyade ve süvari birliklerinin Yunan ordusunu kanatlardan takip etmesi
emredildi. Uçaklar da takibe katılarak bomba ve makineli tüfek ateşi ile Yunan birliklerini
zorladılar. Yunanlılar Eskişehir - Bilecik - Bursa ve Bozüyük - Pazarcık - İnegöl - Bursa
yönlerinde geri çekilirken, birliklerimiz yakından takip etti. Kocaeli'deki Türk kuvvetleri ise
kuzey ve sağ kanattan hareketle Yenişehir yönünde sıkıştırdığı Yunan artçılarını imha etti.
Köprübaşı - Yenişehir yolundan çekilen Yunan kuvvetlerinin gerilerine taarruz eden Türk
birlikleri, Köprübaşı ve Yenişehir'i kurtardı. Çok miktarda Yunan malzemesi ele geçirildi, bir
kısım Yunan askeri de esir alındı. 3 Nisan 1921'de Pazarcık - İnegöl yolundan Bursa'ya çekilen
Yunan tümenine taarruz eden Türk birlikleri Yunanlılarla savaşarak Bilecik'e girdi. Sokak
çatışmalarında düşmana ağır kayıplar verdiren Türk birlikleri, Yunanlıları Aksu mevzilerine
kadar kovaladı.
Güneyde Yunan taarruzu Çay - Bolvadin hattında durdurulmuştu. Düşman İnönü'deki yenilgi
üzerine 7 Nisan 1921'de Afyon'u boşalttı. Aslıhanlar civarında savunma yaparak imha
edilmekten kurtuldular ve yakından takip edilmediklerinden 11 Nisan'da Dumlupınar mevziinde
tutanabildiler.
Mustafa Kemal ATATÜRK, İkinci İnönü Zaferini şöyle anlatmıştı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
"Efendiler, İtilaf Devletleri, delege hey'etimiz vasıtasıyla yaptıkları tekliflerin cevabını almayı
beklemeden, daha delegelerimiz yolda iken, Yunanlılar bütün ordusuyla ve bütün cephelerimize
karşı taarruza geçtiler.
Görüyorsunuz ki Efendiler, Yunan taarruzu konferans ve sulh hikayesini bize zaruri olarak
terk ettiriyor. Şimdi müsaade buyurursanız, size bu taarruzu ve sonucunu arz edeyim:
Yunan ordusunun Bursa ve doğusunda önemli bir grubu, Uşak ve doğusunda diğer bir
grubu vardı. Bizim de kuvvetlerimiz, Eskişehir'in kuzey - batısında, Dumlupınar'da ve
doğusunda olmak üzere iki grup halindeydi. Bundan başka, Yunanlıların İzmit'te bir tümenleri,
bizim de ona karşılık Kocaeli Grubu bulunuyordu. Yunanlıların Menderes boyundaki birliklerine
karşı da birliklerimiz vardı. Yunan ordusunun Bursa ve Uşak grupları, 23 Mart 1921 günü ileri
harekâta geçtiler. İ s m e t P a ş a komutasında bulunan Batı Cephesi birlikleri, arz ettiğim gibi,
Eskişehir'in kuzey - batısında yığınak yapmıştı. Karar, savaşı İnönü mevzilerinde kabul etmekti.
Ona göre tedbir alınıyor ve hazırlıklar yapılıyordu. Düşman, 26 Mart akşamı, İ s m e t P a ş a
'nın işgal ettirdiği mevzilerin sağ kanadı ilerisine yanaştı. Ertesi günü bütün cephede
karşılaşmalar oldu. Düşman 28'de sağ kanadımıza taarruza geçti. 29'de her iki kanattan taarruz
etti. Düşman yer yer önemli başarılar elde ediyordu. 30 Mart günü şiddetli savaşlarla geçti. Bu
savaşların da sonucu düşman lehine oldu.
Bundan sonra sıra bize geliyordu. İ s m e t P a ş a 31 Mart günü, karşı taarruza geçti ve
düşmanı yenerek, 31 Mart - 1 Nisan gecesi geri çekilmeye mecbur etti. Böylece, inkılâp
tarihimizin bir sayfası, İkinci İnönü zaferiyle yazılmış oldu.
Efendiler, düşman çekilirken Batı Cephesi Komutanı ile 1 Nisan günü yapılan yazışmalar, o
günün duygularını tespit eden belgelerdir. O duyguları yeniden canlandırmak için, müsaade
buyurursanız, o günkü yazışmalardan bazı telgrafları olduğu gibi okuyacağım:
Metristepe, 1.4.1921
Saat 18.30'da Metristepe'den gördüğüm durum : Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri
dayanan ve artçı olması muhtemel olan bir düşman müfrezesi,sağ kanat grubunun taarruzu ile
düzensiz olarak çekiliyor. Yakından takip ediliyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve faaliyet
yok. Bozöyük yanıyor.
Düşman, binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir.
Batı Cephesi Komutanı İsmet
Ankara, 1.4.1921
İnönü Savaş Meydanında Metristepe'de
Batı Cephesi Komutanı ve Genel Kurmay Başkanı İsmet Paşa'ya
Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Muharebeleri'nde üzerinize yüklendiğiniz
görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır.
Milletimizin istiklâl ve varlığı, dâhîce idareniz altında görevlerini şerefle yapan komuta
ve silah arkadaşlarınızın kalbine ve vatanseverliğine büyük bir güvenle dayanıyordu. Siz orada
yalnız düşmanı değil, milletin makûs (Tersine dönmüş) talihini de yendiniz. İstila altındaki
talihsiz topraklarımızla birlikte bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor.
Düşmanın istila hırsı, azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak
paramparça oldu.
Adınızı tarihin şeref âbidelerine yazan ve bütün millete size karşı sonsuz bir minnet ve
şükran duygusu uyandıran büyük gazâ ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz
tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği kadar, milletimiz ve
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin ufkuna da baktığını ve hâkim olduğunu
söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal"
(7) İkinci İnönü Savaşı'nda Hava Harekatı:
(a) 1 nci Uçak Bölüğü'nün Harekat ve Faaliyetleri:
Muttalip Meydanı'ndaki 1 nci Uçak Bölüğü Personeli
Bölük Komutanı Rasıt Yüzbaşı Muhsin
Rasıt Yüzbaşı Kenan
Pilot Üsteğmen Sıtkı Remzi
Rasıt Üsteğmen Hasan Basri
Rasıt Üsteğmen Celal
Pilot Astsubay
Hayrettin
Pilot Astsubay
Fehmi
Sivil Pilot
Fazıl
Sivil Pilot
Behçet
Sivil Pilot
Vecihi
İkinci İnönü Savaşı, 23 Mart 1921 sabahı Yunanlıların üç kolorduyla saldırıya geçmesiyle
başladı. Aynı gün Pazarcık'ta bulunan Batı Cephesi Komutanı düşman ileri harekatını izlemek
için bir hava keşfi yapılması için saat 13.00'da Pazarcık postahanesinden verdiği telgraf emri 40
dakika sonra Muttalip Meydanı'na iletildi.
23 Mart 1921 günü saat 15.00'da Sivil Pilot Hasan Fehmi ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri
AEG C-IV keşif uçağı ile havalandılar. Kalkıştan sonra meydana gelen motor arızası nedeniyle
uçak geri dönmek zorunda kaldığından görev yerine getirilememişti.
Sivil Pilot Vecihi, av uçağı ile Yunanlıların Kuzey Kolordu bölgesi olan; Yenişehir, Bilecik,
Söğüt, İnegöl ve Pazarcık bölgesinde bir keşif uçuşu yaptı. Yürüyüş halindeki Yunan kıt'alarına
bomba ve makineli tüfek taarruzu yaptı.
24 Mart 1921'de Vecihi bir sorti daha yaparak Söğüt - Bilecik arasındaki yoldan ilerleyen bir
Yunan alayını bombaladı ve makineli tüfek ateşine tuttu.
25 Mart 1921'de Vecihi düşmanın Hamamlı - Domaniç yolu üzerindeki kuvvetin sınıfı, miktarı,
kol başının yerini tesbit için teşif uçuşuna hazırlanırken Eskişehir'e doğru iki Yunan uçağının
yaklaştığını haber aldı ve karşılamak üzere havalandı. Kalkıştan sonra motoru arızalandığı için
geri dönmek zorunda kaldı. Arıza giderildikten sonra işgal altındaki İstanbul'dan kaçan
Üsteğmen Fehmi Yemen, Yunan uçaklarıyla savaşmak üzere Vecihi'nin uçağı ile havalandı.
Kalkıştan sonra uçak yine motor arızası yaptı. Meydana dönüp inmek için yaptığı sola dönüşte
sürat kaybına uğrayan uçak çakıldı ve Üsteğmen Hasan Fehmi Yemen şehit oldu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Hasan Fehmi Yemen'in babası da asker idi. Babası Yemen'de görevli iken burada doğmuştu.
Rasıt olarak görev yaparken Almanya'ya gönderildi. Orada rasıt olarak uçtu. Londra
bombardımanına birkaç kez katıldı. Kendini sevdiren Hasan Fehmi Almanlar tarafından pilot
olarak eğitilmişti.
Meydan üzerine gelen Yunan uçakları meydan ve civarnı bombalamış ancak önemli hasar
olmamıştı.
Bu sıralarda eldeki uçaklar faal olmadığından 2 nci Uçak Bölüğünden uçak istendi. 27 Mart
1921'de 2 nci Uçak Bölüğünden Teğmen Halil Ziver bir av uçağı ile geldi. Bu sırada Yunanlıların
ilerleyiş yönleri ve kuvvetlerinin yerini öğrenmek için bir keşif uçuşu yapılması istendi. Bu emir
üzerine Sivil Pilot Vecihi 27 Mart'ta Söğüt dolaylarının keşfi için bir uçuş yaptı. Söğüt'ün
kuzeyinde, çadırlı bir ordugâh ve iki tabur, güneyinde; bir piyade alayı ve karargahı, daha
güneyde; bir bölük kuvvetinde Yunan birliği ve çeşme mevziinin 15 kilometre doğusunda iki
bölük kuvvetinde bir yürüyüş kolu olduğunu tesbit etti. Alayın karargahını bombaladı ve
makineli tüfek taarruzu yaptı.
28 Mart 1921 sabahı Vecihi av uçağı ile tekrar keşfe çıktı. Keşif sırasında Söğüt'ün bir
kilometre kuzeyinde; iki tabur ve çadırlı ordugah, bir kilometre güneyinde; yol kenarında
uçaklara karşı kamufle edilmiş yürülüş kolunda bir tabur, bunun bir kilometre kuzeyinde; bir
alaylık ordugah olduğunu tesbit etti. Alay karargahını bombaladı ve makineli tüfek taarruzu
yaptı.
29 Mart 1921 günü öğleden sonra Vecihi av uçağı ile İnönü Savaş alanı üzerinde bir keşif uçuşu
daha yaptı. Bozalan'ın kuzeydoğusunda savaş siperlerini keşfetti. Bozalan'ın kuzeyinde Yunan
topçusu uçağa ateş açtı. Daha geride yürülüş kolu görülmüyordu. Gündüzbey kuzeyi bulutlarla
kaplı olduğundan herhangi bir şey görülmedi.
30 Mart 1921 günü sabahı Asteğmen Halil Ziver, ALBATROS D-III av uçağı ile bir uçuş yaptı.
Gündüzbey ve Söğüt bölgesi bulutlarla kaplı olduğu için hiçbir şey görülmüyordu. Öğleye
doğru bulutlar dağıldı ve Asteğmen Halil Ziver 12.22'de tekrar havalandı. Bozüyük - Çepniyörük
yönünde keşif uçuşu yaptı. Keşif sonucu sağ kanat gerisinde yürüyüş kolu olmadığı,
Kızılcapınar'a iki kilometre mesafede çadırlı bir ordugah bulunduğunu tesbit etti. Bozöyük'e
girmekte olan 300 kadar Yunan süvarisi tesbit edildi. Sol kanatta ve düşman gerilerinde
herhangi bir faaliyet görülmüyordu.
31 Mart 1921 günü öğle üzeri Sivil Pilot Vecihi, İnegöl - Bozöyük - Yayla, Bozöyük - Söğüt Gündüzbey yönlerinde birer keşif görevi daha yaptı. İnönü'nün kuzey sırtlarında bir Yunan
taburunun istirahat ettiğini tesbit etti. Boyöyük, Karaköy, Pazarcık yolları üzerinde yürüyüş
halinde önemli bir Yunan kuvveti görülmedi. Bozöyük'ün üç kilometre güneyinde bir Yunan
taburu ile daha geride yol kenarında istirahat eden 400 kadar süvari olduğu tesbit edildi.
Söğüt'te yer yer yangınlar görülüyordu. Gündüzbey kuzeyindeki yol kenarında bir süvari alayı
ve bir topçu bataryası istirahat halindeydi.
31 Mart 1921 günü öğleden sonra Asteğmen Halil Ziver bir keşif görevi yaptı. Bu keşif
sırasında İnönü - Bozöyük arasında, Bozöyük'ten 50 kadar Yunan nakliye aracının Karaköy
yönünde hareket ettiği görüldü. Düzdağ Tepesi sırtlarının kuzeyinde ve vadi içinde, kolbaşı
batıya doğru yönelmiş bir Yunan taburunun yürüyüş halinde olduğunu tesbit etti. Söğüt'deki
yangınların halen devam ettiği görülüyordu. Söğüt'ün kuzeyinde Ertuğrul Gazi yolunda 30 - 35
araçlık nakliye kolu istirahat ediyordu. Bu keşifler düşmanın kesin olarak geri çekilmekte
olduğunu göstermekteydi.
1 Nisan 1921 günü Vecihi saat 14.20'de uçağıyle bir keşif görevi daha yaptı. Gündüzbey'de
60 - 70 kamyonluk bir grup yol kenarında istirahat ediyordu. Ertuğrul Gazi'nin türbesinden
Bilecik'e kadar yol üzerinde dağınık yürüyüş kolları ve ağırlıklar kuzeye doğru çekilmekteydi.
Bilecik İstasyonu'nda da çok sayıda Yunan askeri ve nakil aracı bulunmaktaydı.
Karaköy - Bözöyük şosesi üzerindeki beklemenin üç kilometre güneyinde, kuzeye doğru
ilerleyen bir topçu bataryası, gerisinde düzensiz şekilde ilerleyen bir piyade bölüğü ve topçu
bataryası, onun önünde ise bir süvari birliği yürüyordu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Bozöyük - Pazarcık yolu ve tepelerde bir piyade taburu istirahat ediyordu. Bözöyük yönünde
10 kader araba ile ilerleyen bir nakliye kolu görülüyordu. Havadan yapılan bu keşifleri, kara
keşifleri de teyid ediyordu. Bu duruma göre Yunanlıların sağ ve sol kanatlarda makineli tüfek
kıt'alarıyla takviye edilmiş kuvvetli artçı birliklerinin korunarak çekilmekte olduğu tesbit
edilmişti. Cephe Komutanlığının bulunduğu Çukurhisar'a atılan keşif sonu raporu zaferi
müjdeliyordu.
İkinci İnönü Savaşı süresince bölükteki AEG C-IV ve DFW C-V tipi iki keşif uçağı arızalı
olduğu için faydalanılamadı. Buna karşılık bir veya iki av uçağı ile dokuz çıkış yapan pilotlar
görevlerini başarı ile tamamlamışlardı. Bir hafta sonra Eskişehir'e gelen İsmet Paşa Ordusunu
ve Havacıları kutlamıştı.
(b) 2 nci Uçak Bölüğünün Harekat ve Faaliyetleri:
Tecrübeli ve başarılı havacıların bulunduğu 2 nci Uçak Bölüğü, 12 nci Kolordu emrinde idi.
İkinici İnönü Savaşı süresince elinde faal durumda bulunan tek ava uçağıyla harekata katılmıştı.
Yüzbaşı Fazıl ve Asteğmen Halil Ziver pilot olarak görev yapıyorlardı.
Savaşın ilk iki günü olan 23 - 24 Mart 1921'de bölük harekata katılmadı. 25 Mart 1921 sabah
yapılan keşifte, bir Yunan alayının Dumlupınar (Düvertepe) civarında istirahat ettiği rapor edildi.
Öğleden sonra Yüzbaşı Fazıl av uçağı ile yaptığı keşifte; Uşak, Paşacık, Dumlupınar yolunda bir
süvari yürüyüş kolu tespit etti. Sabah keşfinde Dumlupınar kuzeyinde demiryolunun dirsek
yaptığı Düvertepe dolaylarında görülen ordugahın kalktığı ve kıt'anın yürüyüşe geçtiği, topçu
taburunun Arpagediği tepelerinde toplandığı tesbit edildi. Bu keşifler, Yunanlıların öğleye kadar
Dumlupınar'ın doğusuna geçmediğini gösteriyordu.
26 Mart 1921'de Yüzbaşı Fazıl av uçağı ile yaptığı keşifte; Afyon - Altıntaş - Dumlupınar
yollarında herhangi bir Yunan birliği olmadığı fakat bir Yunan yürüyüş kolunun saat 10.00'da
Sinan Paşa'ya girdiği, diğer bir kolun Karaköse, Çiftlik arasında yürülüş halinde olduğunu
tesbit etti. Bu birliklerin gücü ve miktarı hakkında yeterli bilgi alınamadı.
Aynı gün saat 11.45'de Asteğmen Halil (ZİVER) bir keşif daha yaparak şu raporu verdi.
Balmahmut'daki Türk mevzilerine doğru ilerleyen Yunan kuvvetlerine ait süvari öncüleri
Küçükhöyük'le Sinan Paşa arasına gelmişti. Öncülerle birlikte topçu bataryası da yürüyüşe
devam ediyordu. Üç - beş kilometre uzunluğunda ve muhtelif birliklerden kurulu yürülüş
kolunun iki yanında giden iki süvari bölüğü, kolun güvenliğini sağlamaktaydı. Keşif görevi
sonucunda Yunanlıların Sinan Paşa'ya doğru ilerlemekte oldukları anlaşılmıştı.
Bu hava keşifleri ve yerden yapılan diğer keşifler; Yunanlıların iki piyade tümeni ve bir
süvari alayı ile birlikte yolun her iki yanında Saraylık - Balmahmut - Köprülü hattına doğru
ilerlediklerini gösteriyordu.
Saat 16.00'da yapılan keşiflerle, Yunan birliklerinin Örenköy güneyindeki Türk mevzilerine
yaklaştığı tesbit edilmişti.
27 Mart 1921'de Yüzbaşı Fazıl av uçağı ile bir keşif daha yaptı. Bir Yunan topçu bataryası ile
iki süvari bölüğü Afyon - Altıntaş yönünde ilerliyordu. Saat 09.00'da bu birliklerin kolbaşısı
Çatalçeşme hizasına gelmişti. Ağırlıklar ve geriden gelen iki Yunan bölüğü de Balmahmut
İstasyonu'na girmişti. Yunan topçusu da büyük Çukurca yöresine gelmişti. Yunan birliklerinin
Afyon'a yaklaştığı ve şehrin tehlikede olduğu görülüyordu. Afyon'da konuşlanmış bulunan 2
nci Uçak Bölüğünün tek faal uçağının düşman eline geçmesini önlemek amacıyla uçak Pilot
Asteğmen Halil Ziver tarafından Eskişehir'e getirildi.
28 Mart 1921'de Yunanlılar Afyon'a girmeden önce, 2 nci Uçak Bölüğü personeli ve ağırlıkları,
12 nci Kolordu Karargahı ile beraber geriye çekildi.
Yunan kuvvetlerinin 23 Mart 1921'de başlayan taarruzları bir hafta kadar sürmüş, 30 - 31 Mart
1921 gecesinden itibaren geri çekilmeye başladıkları görülmüştü.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 Nisan 1921'de Batı Cephesi Komutanlığı tarafından görevlendirilen uçaklarla sabah
saatlerinde yapılan keşif uçuşları sonucu, saat 14.45'de alınan raporda; Bütün cephede Yunan
kuvvetlerinin birbirini takip eden aralıklı gruplar halinde çekildiği anlaşılıyordu. Raporda,
Bilecik civarında görülen bir yürüyüş koluna 16 kilogramlık bir bomba atıldığı ve piyade
yürüyüş kollarına makineli tüfek hücumları yapıldığı belirtiliyordu.
11 Nisan 1921'de Yunanlılar Afyon'u boşaltıp Dumlupınar mevzilerine çekilince 2 nci Uçak
Bölüğü, 12 nci Kolordu Karargahı ile birlikte yeniden Afyon'a intikal etti. ALBATROS D-III av
uçağı da Asteğmen Halil Ziver tarafından Eskişehir'den Afyon'a getirildi.
Sonuç olarak:
Kuruluş bakımından aksaklıkları kalmayan, savaş tecrübeleri devamlı artan 1 nci ve 2 nci
Uçak Bölüğü uçucuları Kara Kuvvetleri ile işbirliğinde daha aktif rol oynuyorlar ve faydalı
oluyorlardı.
(8) İkinci İnönü Savaşı Sonrası Hava Faaliyetleri:
İkinci İnönü Savaşı sonrası 1 nci Uçak Bölüğünde uçak sıkıntısı devam ediyordu. Bu arada
bölüğe önce AEG C-IV keşif uçağı ve sonra da Fiat (Erzurum'lu Nafiz-2) uçağı tahsis edildi. Bu
uçaklarla Mayıs - Haziran 1921 aylarında Bursa dolaylarında keşiflere devam edildi. Erzurum'lu
Nafiz-2 uçağı bir uçuş görevinde motor arızası nedeniyle İnegöl yakınlarında mecburi iniş
yapmış ve uçak araba ile meydana taşınırken daha çok hasara uğramıştı. Uçak trenle
Eskişehir'den Polatlı tamirhanesine gönderildi. AEG C-IV keşif uçağı da eğitim uçuşları
sırasında hasara uğradığı için Polatlı'ya gönderildi. 1 nci Uçak Bölüğü yine tek av uçağı ile
kaldı. Bu uçağın da motoru revizyon gerektirdiği için bir süre hizmet dışı bırakılınca Bölüğün
uçuş faaliyetlerine ara verildi. Kısa bir süre sonra Fiat (Erzurum'lu Nafiz-1) uçağı Bölük emrine
verilerek uçuşlar tekrar başlamıştı.
29 Haziran 1921'de keşif görevinden dönen Erzurum'lu Nafiz-1 uçağının motoru Pazarcık
üzerinde durdu ve mecburi iniş yaparken hasara uğradığı için Polatlı tamirhanesine sevkedildi.
Üç dört gün sonra tamiri tamamlanan bir av uçağı Polatlı'dan Eskişehir'deki Bölüğüne iade
edildi.
(9) 1 nci ve 2 nci Uçak Bölüklerinin Birleştirilmesi:
30 Haziran 1921'de Batı Cephesi Komutanlığı'nın 1337 sayılı emri ile 1 nci ve 2 nci Uçak
Bölükleri geçici olarak birleştirilip Komutanlığına Yüzbaşı Fazıl atandı. 1 nci Bölüğün teçhizat,
akaryakıt ve personeli Kütahya'ya gönderildi. Emir Hava Kuvvetleri Müdüriyetine de duyuruldu.
1 nci ve 2 nci Uçak Bölüklerinden kurulu Yüzbaşı Fazıl'ın emrindeki bu birlikte görevli
personel şöyleydi.
Bölük Komutanı
Yüzbaşı Fazıl
Pilotlar
Sivil Behçet
Sivil Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Hayrettin
Rasıtlar
Yüzbaşı M. Nuri (1 nci Uçak Bölük Komutanı)
Yüzbaşı H. Hüsnü (BÜLGE)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Yüzbaşı Sırrı
Yüzbaşı Bahattin
Üsteğmen Basri (BİLGİN)
Üsteğmen Sıtkı (TANMAN)
Üsteğmen Ömer Avni (OKAR)
Üsteğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Üsteğmen Osman Nuri
Makinistler
Baş Makinist Eşref (KOÇMAN)
Makinist Ruhi (APA)
Makinist İsmail
Diğer Personel
Tabip Yüzbaşı Nedim
Muhafız Takım Komutanı Teğmen Hulusi
Fotoğraf Subayı Asteğmen İhsan
Hesap Memuru Nuri
Marangoz Ustası Bilal
Marangoz Ustası Celal
Tüfek Ustası Aziz
Gerektiğinde düşman faaliyetlerini izlemek amacıyla bir miktar benzinle birlikte bir av uçağı
Eskişehir'de bırakıldı. Bir av ve keşif uçağı da Kütahya'ya gönderildi. Eskişehir bölgesinde
savaşlar başlayınca, 16 Temmuz 1921'de 1 nci ve 2 nci Bölükler önce Eskişehir'e sonra
Polatlı'ya intikal etti. Savaş durumu gözönüne alınarak Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü ile
birlikte tamirhane da dahil olmak üzere 1 nci Uçak Bölüğünün ağırlıkları Ankara'ya gönderildi.
İki keşif uçağı ile bunların personeli 2 nci Uçak Bölüğü emrinde bırakıldı.
Birlikleri Ankara'da bulunan Hava Kuvvetleri Müdürlüğü ve 1 nci Uçak Bölüğü 1921 yılının
Kasım ayının birinci haftasında Haymana üzerinden Konya'ya karayolu ile gönderildi.
(a) Nisan - Temmuz 1921 Aylarında Hava Harekatı ve Faaliyeti:
11 Nisan 1921'de Afyon'un Yunanlılar tarafından boşaltılması ile Afyon'daki meydana dönen
2 nci Uçak Bölüğü, 13 Nisan 1921'de iki keşif uçuşu yaparak 12 nci Kolorduya verdiği raporda
"Büyükoturak Köyü ile tren istasyonu arasında ve köyün etrafından iki Yunan piyade alayı ile
40 arabalık bir nakliye kolu görüldüğü, Banaz yönünde iki piyade bölüğünün yürülüş halinde
olduğu" bildirilmişti. İkinci uçuşta Oturak - İslamköyü yolu üzerinde 15 kilometrelik bir saha
içinde ordugah ve araba kolları görüldü ve bunlar bombalanarak makineli tüfek ateşine tutuldu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
15 Nisan 1921 sabahı saat 09.45'de bir hava keşfi daha yapıldı. Oturak Köyü'ndeki çadırlı
ordugah, köyün batısındaki sırtların gerisine taşınmıştı. Oturak Köy - Karaköse arasında küçük
çadırlı bir ordugah daha görüldü. Oturak Köy - Tren İstasyonu ve Banaz'daki ordugah halen
yerinde duruyordu. İslamköy - Derbent ve İslamköy - Dumlupınar yolları ile civarındaki diğer
yollarda düşman faaliyeti görülmemişti.
17 Nisan 1921 günü iki keşif uçuşu yapıldı. İslamköy'ün kuzey doğusundan itibaren
Kaplanlıdağ üzerinden Paşacık güneyine giden yola kadar uzanan yeni bir Yunan mevzii
hazırlandığı görülüyordu. Bu mevzilerin gerisinde gruplar halinde iki alaylık Yunan kuvveti
olduğu tespit edildi. Dumlupınar - İslamköy civarındaki yollarda Yunanlıların faaliyeti
görülmüyordu. Banaz İstasyonu'ndaki ordugah yerinde duruyordu. Uşak İstasyonu civarında
çok çadırlı bir Yunan ordugahının kurulduğu tespit edilmişti.
19 ve 20 Nisan 1921'de yapılan üç keşif uçuşu ile 7 ve 8 Mayıs 1921'de yapılan iki keşif
uçuşunun sonucu şöyleydi.
"Dumlupınar - Uşak bölgesinde Yunanlıların kayda değer yeni bir hareket ve faaliyeti olmadığı
görülmemiştir." 12 Mayıs 1921'de yapılan keşif sonucu; İslamköy'deki Yunan birlikleri sayısının
arttığı, Hasanköy civarında bir tümenin toplandığı, Uşak'ın batısında bir tümenin muntazam bir
ordugah ve civarında menzil çadırlarının kurulmuş olduğu, Uşak hava meydanında ikişer
uçaklık üç hangar ve açıkta üç adet Yunun uçağının olduğu tesbit edilmişti.
15 Mayıs 1921 tarihinde bir keşif ve iki av uçağı ile takviye edilen 2 nci Uçak Bölüğü,
Afyon'dan Kütahya'ya intikal etti. Meydan, Kütahya - Alanyurt tren yolunun kuzeyinde Porsuk
Çayı kenarındaki Zivra Köyü yanındaki düzlükte idi. Yeni üssüne yerleşen birlik Altıntaş Dumlupınar - Uşak bölgesinde keşiflere başladı. Kütahya'daki hava meydanı yoğun yağışlarda
çayın taşmasıyla sular altında kalıyor ve uçuşlar engelleniyordu. Cephe Komutanlığının keşif
isteğini yerine getirmek için bir seferinde; Pilot Yüzbaşı Fazıl, Rasıt Üsteğmen Avni (AKER)
meydanın kuru yerinden kalkışa geçmiş, uçak yeterli sürati alıp yerden kesilemediğinden suya
girmiş, mürettabata bir şey olmamıştı.
19 Haziran 1921'de yapılan keşif uçuşu sonunda Yunan birliklerinin durumu hakkında
aşağıdaki bilgiler alınmıştı. Uşak'ın 10 kilometre kuzeyinde bir Yunan taburu çadırlı ordugah ve
açık ordugah kurmuştu. İstasyonun iki tarafında menzil hizmetlerinde kullanılmak amacıyla
kurulmuş büyük çadırlar bulunuyordu. İslamköy yolu üzerinde Kızılca ile Iksağ Köyü arasında
bir alay karargahı, Kapaklar İstasyonu'nda küçük ağırlıklar, Kapaklar İstasyonu'nun
güneyindeki Tabaklar mıntıkasında piyade ve süvari birliklerinden kurulu bir alaya ait Yunan
ordugahı, Kapaklar İstasyonu'nun kuzeyinde bir alayın yarısı kadar güce sahip bir ordugah,
yolun Derbent mevziinde iki alay gücünde çadırlı bir ordugah, Banaz'da ağırlıkların bulunduğu
bir ordugah, İslamköy'ün beş kilometre güneyinde 200 metre kara kadar bir alanda ağırlıkları ile
muhtemel bir ordugah, İslamköy doğusuna rastlayan Hüseyin Köyü'nde ve Kaplangı'nın doğu
sırtlarında bir tümenlik ordugah olduğu tespit edilmişti. Bu keşif uçuşu, Uşak ile Kaplangı Dağı
arasında dört Yunan tümeninin toplandığını göstermekteydi.
(b) Pilot Yüzbaşı Fazıl'ın Hava Savaşı:
21 Haziran 1921 tarihi Türk askeri havacılığının ikinci büyük savaş günüdür. İlk büyük hava
savaşını Birinci Dünya Savaşı sırasında 25 Ekim 1918 günü İstanbul'u bombardıman amacıyla
gelen beş İngiliz uçağına karşı Pilot Yüzbaşı Fazıl'ın yaptığı çarpışma kabul edilmektedir.
Yüzbaşı Fazıl ikinci gazilik beratını 21 Haziran 1921 günü yedi Yunan uçağı ile savaşarak
almıştır. 21 Haziran'da yedi uçaktan oluşan bir Yunan filosunun Kütahya yönünde yaklaşmakta
olduğu haber alındı. Yüzbaşı Fazıl derhal ALBATROS D-III av uçağı ile havalandı. (Birinci Dünya
Savaşı'nda da ALBATROS D-III av uçağı ile İngilizler ile çarpışmıştı.) Yunan filosu ile Altıntaş
bölgesinde karşılaştı. Yunan uçaklarının dördü geri dönmüş, muharebeye girmemişti. Geri
kalan üç uçak Yüzbaşı Fazıl'a saldırdı. Yüzbaşı Fazıl iki makineli tüfek ile ateş açtı. Fakat her iki
makineli tüfek de tutukluk yaptı. Kısa bir süre sonra Yüzbaşı Fazıl makinalı tüfeklerin
tutukluğunu giderdi ve yoğun bir ateşe başladı. Yunan uçakları yüksek hızları sayesinde
kaçmayı başardı. Eski ALBATROS D-III'le Yüzbaşı Fazıl'ın onları kovalaması mümkün değildi.
Yüzbaşı Fazıl bu savaşta Yunan uçağı düşürememiş, yedi Yunan uçağını kaçırarak onların
harekatını önlemiş ve görev uçuşunu başarıyla sona erdirmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(c) Birleştirilmiş Uçak Bölüğünün Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
1921 yılı Temmuz ayı başlarında Kütahya Meydanı'nda 1 nci Uçak Bölüğü ile birleşen 2 nci
Uçak Bölüğüne bir av ve bir keşif uçağı daha katılmış bulunuyordu. Birinci Bölükten gelen
uçaklara Tavşanlı, Beyce/Orhaneli, Bursa, İnegöl, Yenişehir bölgesinin keşif görevi verildi. Yeni
birleşik bölükte, faal durumda iki keşif ve üç av uçağı bulunmaktaydı. Bu uçaklar Temmuz ayı
sonuna kadar 17 keşif uçuşu yapmıştı. Bu keşiflerden dokuzu Altıntaş - Uşak - Dumlupınar
bölgesinde, beşi Beyce - Bursa - İnegöl bölgesinde, üçü de Altıntaş - Döğer - Gazlıköy Seyitgazi bölgesinde yapılmıştı. Bu keşifler sırasında bir de hava muharebesi olmuştu.
Sivil Pilot Hayrettin, bir ava uçağı ile 4 Temmuz 1921'de Kütahya Havaalanı'na yaklaşan dört
Yunan uçağından oluşan bir kola karşı savunmaya çıkta. Yunanlılar 3000 metrede uçuyordu.
Sivil Pilot Hayrettin'in bu yüksekliğe çıkabilmesi için yarım saate ihtiyacı vardı. Bu sırada
Yunan filosu gelişi güzel dört bomba atarak uzaklaştı. Bombalar meydana isabet etmediği için
herhangi bir bir hasar olmamıştı.
Yapılan keşif uçuşları Yunan yığınağının hergün biraz daha arttığını, Bursa - İnegöl
bölgesinde önemli bir harekat için hazırlandıklarını göstermekteydi. Bölüğün faal uçakları
oldukça azdı. Polatlı tamirhanesi parçasızlıktan ve malzemesizlikten cephe bölüğüne uçak
yetiştirmekte zorluk çekiyordu. Zaten bu uçakların havalanması bile mucizeydi. Tamirden çıkan
uçaklar kısa bir süre sonra tekrar Polatlı'ya iade edilmekteydi. Bu şekilde bir faaliyet önemli bir
başarıydı.
11 Temmuz 1921 günü, Beyce/Orhaneli bölgesinde hava keşfi yapıldı. Beyce'nin 500 metre
kuzeyinde bir Yunan piyode alayı, bir kilometre güneyinde yolun batısında bir süvari alayı, bir
piyade taburu, iki topçu bataryası bulunuyordu. Piyadeler istirahat halindeydi. Süvariler,
bölgenin doğusunda dağınık durumdaydı. Toplar ise mevziye yerleştirilmişti. Nilüfer Çayı ile
Bursa, Beyce/Orhaneli şosesinin kesiştiği noktada, Atranos Çayı ile birleştikleri yerde, Beyce
yönünde yürüyüş halinde 50 kadar araba görülüyordu. Bu arabalar havadan bombalanmıştı.
İkinci bir hava keşfi de Gediz, Uşak, İslamköy, Oturak İstasyonu ve Murat Dağı kesiminde
yapıldı. 19 Haziran 1921'de bu bölgede yapılmış olan hava keşfindeki düşman kuvvetlerinin
durumunun değişmiş olduğu görülüyordu. Yunan kıt'aları ileriye alınmış, yanların güvenliği
daha kuvvetli bir şekilde sağlanmıştı.
15 Temmuz 1921'de Bilecik, Köprühisar yönünde taarruza geçilmesini emreden Batı Cephesi
Komutanı, ayrıca Karaköy - Pazarcık- İnegöl - Yenişehir - Köprühisar - Bilecik bölgesinde bir
hava keşfi yapılarak Yunan kuvvetlerinin son durumunun öğrenilmesini emretmişti. Yapılan
hava keşfi, Pazarcık - Karaköy arasında piyade ve süvariden kurulu iki tümenlik bir Yunan
kuvvetinin bulunduğunu, iki tümenle İnönü mevzilerine karşı harekata hazırlandıklarını
gösteriyordu.
14 - 15 - 16 Temmuz'da 1921'de güney kesimi, yani cephenin sol kanadında keşif yapılması
için Birleşik Bölüğe görev verildi. Kütahya, Gediz, Hacıköy, Altıntaş bölgesiyle, Altıntaş
şosesinin demiryoluna kadar olan kısmının her iki tarafı, Nasuhçal, İkizoluk bölgeleriyle
Altıntaş, Arap Çiftliği, Gazigöl, Kumartaş, Karaböğrüklü bölgeleriyle demiryolu üzerinde
uçulmuş ve düşman kuvvetlerinin durumu tespit edilmişti. Yunanlıların bölgede çok büyük bir
yığınak yapmış olduğu görülmüştü. Yunan kuvvetlerinin Seyitgazi yönünde ilerlediği
görülmüştü. Yunanlıların bu hareketle Türk ordusunun yan tarafından geçerek, arkasını
kuşatmak istediği anlaşılmıştı.
18 Temmuz 1921'den itibaren Eskişehir, Kütahya savaşlarının başlangıcında Birleşik Uçak
Bölüğü Sakarya gerisine çekilme emrini aldı. Önce Bölük Kütahya'dan Eskişehir'e intikal etti.
Eskişehir - Sarıköy'de hazırlanarak meydana getirilen uçaklar, 20 Temmuz'da uçuşa hazırlandı.
Daha sonra geri çekilme esnasında Bölük Sarıköy'den Polatlı'ya intakal ettirilmişti.
26 Temmuz - 3 Ağustos 1921 günleri arasında altı keşif uçuşu yapıldı. Bu keşiflerde,
Yunanlıların Ağapınar, Seyitgazi bölgesindeki kuvvetlerinin savaşa hazırlandığı anlaşılmış,
yollarda önemli bir düşman kuvveti görülmemişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(10) Türk Ordusu'nda Yeni Cephe Kuruluşları:
Süregelen muharebelerden sonra cephenin kuzey ve güney diye iki kısma ayrılmasının bir
fayda sağlamadığı anlaşıldı. Haziran 1921'de tekrar Batı Cephesi olarak Kuzey ve Güney
Komutanlıkları birleştirildi ve komuta birliği sağlandı.
Batı Cephe Komutanlığı vakit geçirmeden ve yeni bir Yunan taarruzu başlamadan önce,
İnönü -Kütahya - Döğer hattında savunma tedbirleri almaya başladı. Kuzeyden güneye doğru,
İnönü'de 1 nci Grup; dört piyade, bir süvari tümeninden, Kütahya bölgesinde 3 ncü Grup; üç
piyade, bir süvari tümeninden kurulu idi. Ayrıca Eskişehir'de yedekte bir piyade, bir süvari
tümeni vardı. Bunlardan başka Genelkurmay Başkanlığı emrinde; Kocaeli bölgesinde birleşik
kolordu, Afyon'da 12 nci Grup (iki piyade tümeni, bir süvari tugayı) ve Dinar'da 6 ncı Tümen
görevlendirilmişti.
11) 1921 Yılında Hava Kuvvetleri Kuruluşu:
1921 yılı başında Eskişehir'de Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü Kuruluşu için emir alınmış
ve Binbaşı Latif Genel Müdürlüğe atanmıştı. 1 Şubat 1921'den geçerli kuruluş tamamlandı.
Genel Müdürlük ikmal ve idari konularda Millî Savunma Bakanlığına, Eğitim ve Harekat
bakımından Genelkurmay Başkanlığına bağlı idi. Buralarda birer irtibat subayı bulunuyordu.
Rasıt Üsteğmen İhsan (ORGUN) Genelkurmay Başkanlığına, Rasıt Üsteğmen Avni (OKAR) Batı
Cephe Komutanlığında irtibat subayı olarak görev aldılar. Yeni kuruluş şöyle idi.
Elazığ'daki uçak ve malzemelerden yararlanmak üzere Batı Cephesi'ne nakli kararlaştırılmış,
Millî Savunma Bakanlığı tarafından gereği için Elcezire Cephe Komutanlığına 22 Haziran 1921
tarih ve 660-5531 sayılı emir verilmişti.
Doğu Cephesi Uçak Bölüğü, Doğu Cephe Komutanlığına bağlı olduğundan bu kolordu
kuruluşunda gösterilmişti.
(a) Hava Kuvvetlerinin Bütçesi:
Teçhizat ve Malzeme
:
Teklif Edilen (Lira) :
Uçak ve malzemesi alımı, onarımı
120.000
33.000
60.000
17.000
Uçak benzini, yağ ve diğer masraflar
Toplam
Mecliste Kabul Edilen (Lira) :
:
180.000
50.000
(b) Hava Kuvvetleri Personelinin Özlük Hakları:
Asli
Görevi
:
Rütbesi
:
Adı
:
Fevk. Uçuş
Seferi
Kesinti
Ele
Maaşı: Tahsi : Parası: Cephe : Toplam : Toplamı: Geçen(*):
Bl Komutanı
Yüzbaşı
Muhsin
1050
3050
800
2500
7444
197
7202
Uçuş Heyeti
Üsteğmen
Sıtkı
800
2700
800
2500
6800
160
6640
Uçuş Heyeti
Sivil
Vecihi
600
1800
800
2500
5700
130
5570
Makinist
4 ncü sınıf
Ruhi
600
1900
-
2500
5000
90
4910
Makinist
3 ncü sınıf
İsmail
650
1900
-
2500
5050
97
4952
Uçuş Heyeti
Astsubay
Hayrettin
375
300
800
2500
3975
40
3945
(*) Bütün miktarlar Kuruş'tur.
(c) Uçuş Tazminatı (Uçuş Parası):
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Türkiye'de havacılığın kurulduğu Balkan Savaşı'nı takip eden yıllarda Harbiye Nazırı Enver
Paşa Safraköy'e gelmişti. Bir kısım uçakların uçmakta olduğunu görmüş, uçucuların erkan
kalkarak uçuşa görevine başladıklarını görmek kendisini sevindirmişti. Uçuş görevinin tehlikeli
oluşunu ve fedakârlık gerektirdiğini, riskinin çok ağır olduğunu kabul eden Harbiye Nazırlığı
havacılara bir misli para verilmesini onaylamıştı. Yapılan tecrübelerde uçuş görevi yapan bir
şahsın yerde çalışan bir kimseye göre daha fazla enerji harcadığı, daha iyi beslenmesi
gerektiği, mesleğin tehlikesi sebebiyle daha fazla strese maruz kaldığı, riski büyük olan bir
mesleğin seçilmesi için cazip hale gelmesini, verilecek tazminat ile daha çekici olacağı kabul
görmüştü. Yabancı ülkelerde uçuculara maaşları kadar uçuş parası verildiği öğrenilmişti.
O tarihte en yüksek rütbeli uçucu Üsteğmen - Yüzbaşı olduğundan alınan maaş sekiz altın
lira idi. Uçuş parası olarak sekiz altın lira daha verilmişti. Bu sekiz altın lira kağıt para devrinde
sekiz lira 800 kuruş olarak kalmış ve uçuculara maaşları dikkate alınmadan doğrudan 800
kuruş olarak ödenmişti.
Batı Cephesi Komutanı uçuş parasının verilişi ve sebeplerini, uçuş görevleri için prim
verilmesi konusunun incelenmesini emretmişti. Sonuçta; Her görev uçuşu için beş lira prim
verilmesi sağlanmıştı. Batı Cephesi Komutanı verilen bu primle de kalmamış, ordu personeline
ödemelerin yapılmasının geciktiği veya yapılmadığı dönemlerde havacıların günü gününe
paralarını almaları için emir vermişti.
Uçuculara verilecek ödenekle ilgili ilk yasa 9 Mart 1922 tarih ve 199 sayılıdır. Bu yasa:
- Uçuş öğretmeni ve pilot subaylara 800 kuruş,
- Uçuculara, astsubay ve uçan diğer ihtisas sahibi personeli aylık 200 kuruş ödeneceğini
amirdir.
1926 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
(12) Kütahya - Eskişehir Savaşları:
Yeni cephe kuruluşu tamamlandıktan hemen sonra Yunanlılar, Bursa'daki 3 ncü, Uşak
bölgesindeki 1 nci ve 2 nci Kolorduları ile saldırıya geçtiler. Güneyde bir Yunan tümeni 11
Temmuz 1921'de Gediz'i işgal etti.
14 Temmuz 1921'de Karaköy İstasyonu işgal edildi ve 15 Temmuz 1921'de Kütahya
bölgesinde, Kepez - Köprüören - Gümüşdere hattını tuttular. Kütahya Bölgesindeki taarruzlar
15 nci Piyade ve 14 ncü Süvari Tümenleri tarafından karşı taarruzla durduruldu. Kocaeli grubu
ise düşman gerilerinde Bilecik -Kızılcahisar yönünde taarruzlar yaparak, Yunan muhabere
hatlarını kesiyor, erzak ve cephane kollarını tahrip ediyor, ele geçen malzemeleri ganimet
olarak alıyor veya imha ediyordu. Daha sonra Kocaeli grubuna Bilecik - Köprühisar hattında
İnönü mevziindeki 1 nci grubun sağ kanadı da katıldı. Böylece kuzeyden ilerleyen Yunan
kuvvetlerinin ileri harekatı durduruldu. Bu şekilde asıl Yunan kuvvetleriyle irtibatı büyük ölçüde
azalmıştı.
16 Temmuz 1921'de taarruzlarına devam eden Kocaeli grubu, Yenişehir'i geri aldı. Bilecik'in
güney sırtlarını tutan Yunan kuvvetlerini zorlamaya başladı. Bu durum karşısında Pazarcık'taki
Yunan kuvvetleri taarruza geçerken, iki Yunan alayı da Kocaeli Grubuna karşı taarruza geçti.
Kocaeli Grubu kuzeye çekilirken, Karaköy'deki Türk birlikleri de İnönü mevziine doğru geri
çekilmeye başladı. 14 - 16 Temmuz 1921 savaşlarında düşman taarruzlarının ağırlık merkezinin
güney kesiminde olduğu ve kuvvetlerimizin arkadan kuşatılmasının istendiği görülüyordu.
Döğer ve Çekürler savaşlarında düşmanın silah ve sayı üstündüğü olduğu için, Türk birlikleri
kesin sonuç verecek bir muharebeye girmedi. Mevzii çarpışmalarda düşmana azami kayıp
verdirerek geri çekilmeye başladı. Döğer ve Seyitgazi bölgelerinde Türk birlikleri Yunan
kuvvetlerinin sol yan ve gerilerine yönelen devamlı taarruzlarla Yunanlılara ağır kayıplar
verdirdiler. Türk birliklerinin karşı taarruzu ile de Yunan birliklerinden esir ve malzeme ele
geçirildi. Kuşatılma tehlikesini önlemek için Türk ordusu Eskişehir doğusunda Seyitgazi hattına
çekildi. 18 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa cepheye geldi. Güneydeki Yunan saldırılarının
etkisini azaltmak için Türk birlikleri 21 Temmuz 1921'de Eskişehir cephesinden taarruza geçti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Kuvvetli düşman direnmesi karşısında ileri harekat durduruldu. Böylelikle düşman ileri harekatı
da zaafa uğratılmıştı.
(13) Sakarya Nehrinin Doğusuna Çekilme:
Eskişehir doğusundaki Seyitgazi hattında akşama kadar süren savaşlarda cephedeki
kuvvetler, sürekli saldırılara rağmen savunma hattını tutabildi. Fakat güney kanattaki bir
boşluktan ilerleyen düşman birliği Seyitgazi - Kırgoz Dağı yönünde kuşatmaya girişirken,
merkez ile güney birlikleri arasından sızan ikinci bir Yunan birliğinin ileri harekatı sonucu,
Mustafa Kemal Paşa birliklerin Sakarya Nehrinin doğu kıyısına çekilmesi emrini verdi. 22
Temmuz 1921'de, Türk ordusunun büyük bir kısmı Sakarya Nehri'ne doğru çekilmeye başladı.
Türk birlikleri 25 Temmuz 1921'de kayıp vermeden Sakarya nehrinin doğusundaki yeni
savunma hattına çekildi. Bu çekilme sonucu Eskişehir ile birlikte önemli bir yurt parçası daha
Yunanlıların eline geçiyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde şiddetli tenkitler yapılıyor, halkın
moralinde de çöküntü olduğu görülüyordu. Bu şartlar altında Meclis, üç aylık bir süre için
Başkomutanlık görevini Mustafa Kemal Paşa'ya verdi. 5 Ağustos'ta Başkomutanlık görevi
verilen Mustafa Kemal Paşa derhal memleketin bütün kaynaklarına el koyarak, Batı Cephesi'ni
takviyeye ve bütün imkanları seferber etmeye çalıştı. Rusya ile yapılan anlaşma ile Rusya'dan
piyade tüfeği, makinalı tüfek, çeşitli top ve bunların cephanesi ve gaz maskesi temini planlandı.
Mustafa Kemal Paşa bu durumu şöyle anlatmıştı.
"Saygıdeğer Efendiler, Başkomutanlığı fiilî olarak üzerime aldıktan sonra birkaç gün
Ankara'da çalıştım.
Genelkurmay Başkanlığı'nın ve Millî Savunma Bakanlığı'nın bütün kadrosu ile Başkomutanlık
karargâhını kurdum. Bu iki makamın ordak çalışmalarını Başkomutanlıkta uyumlu bir şekilde
birleştirmek; bundan başka orduyu ilgilendiren ve Başkomutanlık yoluyla çözümü gereken
öteki bakanlıklara ait işleri yürütebilmek için de yanımda küçük bir büro kurdum.
Ankara'daki çalışmalarım, yalnız, ordunun insan ve taşit araçları bakımından gücünün
arttırılması, yiyecek ve giyeceğinin sağlanıp düzene konmasıyla ilgili tedbirler almak ve
hazırlıklar yapmakla geçti.
Bu sözünü ettiğim hususları gerçekleştirmek için iki gün içinde, 7, 8 Ağustos 1921
tarihlerinde, Millî Vergiler Emri adı altında yaptığım genel tebliğlerden her biri için kısaca bilgi
vereyim. Bir savaşın kazanılmasında en küçük şeylerin bile dikkate alınması gerektiğini
gösterebilmek için bunları bilginize sunmayı yararlı bulurum:
<<1 sayılı>> emrimle her ilçede bir Millî Vergiler Komisyonu kurdurdum. Bu komisyonlarca
toplanan malzemenin, ordunun çeşitli bölümlerine dağıtım şeklini düzenledim.
<<2 sayılı>> emrime göre, vatanın her ailesi birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık
hazırlayıp Millî Vergiler Komisyonu'na teslim edecekti.
<<3 sayılı>> emrimle, tüccarın ve halkın elinde bulunan çamaşırlık bez, amerikan, patiska,
pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi dikmeye yarayan her türlü kışlık ve
yazlık kumaş, kalın bez, kösele, ince meşin taban astarlığı, sarı ve siyah meşin, sahtiyan,
dikilmiş ve dikilmemiş çarık, potin, demir kundura çivisi, tel çivi, kundura ve saraç ipliği, nallık
demir ve yapılmış nal, mıh, yem torbası, yular, belleme, kolan, kaşağı, gebre, semer ve urgan
stoklarından yüzde kırkına, bedeli sonradan ödenmek üzere el koydum.
<<4 sayılı>> emrimle, eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye, bulgur, nohut, mercimek,
kasaplık hayvan, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz, zeytinyağı, çay, mum stoklarından yine
yüzde kırkına, bedeli sonradan ödenmek üzere el koydum.
<<5 sayılı>> emrimle, ordu ihtiyacı için alınan taşıt araçları dışında, halkın elinde kalan taşıt
araçlarıyla, yüz kilometrelik bir uzaklığa kadar, ayda bir defa olmak üzere, parasız askerî ulaşım
yapılmasını mecbur tuttum.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
<<6 sayılı>> emrimle, ordunun giyimine ve beslenmesine yarayan bütün sahipsiz mallara el
koydum.
<<7 sayılı>> emrimle, halkın elinde bulunan savaşta işe yarar bütün silah ve cephanenin üç
gün içinde teslimini istedim.
<<8 sayılı>> emirle, benzin, vakum, gres, makine, don, saatçi ve taban yağları, vazelin,
otomobil ve kamyon lastiği, solisyon, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi, kablo,
pil, çıplak tel, yalıtkan maddeler ve bunlar türünden malzeme ve asit sülfürik stoklarının yüzde
kırkına el koydum.
<<9 sayılı>> emirle demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç, arabacı esnafları ve
imalathaneleriyle bu esnaf ve imalathanelerin iş çıkarabilme güçleri ve kasatura, kılıç, mızrak
ve eyer yapabilecek ustaların adlarıyla birlikte sayılarını ve durumlarını tespit ettirdim.
<<10 sayılı>> emirle, halkın elinde bulunan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve
öküz arabalarıyla, kağnı arabalarının bütün takım ve hayvanlarıyla birlikte binek ve topçeker
hayvanlarının, katır ve yük hayvanlarının, deve ve eşek sayısının yüzde yirmisine el
koydurdum.
Efendiler, emirlerimin ve tebliğlerimin yerine getirilmesi için kurduğum İstiklâl
Mahkemeleri'ni Kastamonu, Samsun, Konya, Eskişehir bölgelerine gönderdim. Ankara'da da
bir mahkeme bulundurdum."
(14) Sakarya Savaşı'nda Tarafların Durumu:
Türk ordusunun genel karargahı Polatlı'da bulunuyordu. Sakarya Savaşı başlarken Türk
kuvvetlerinin şöyleydi.
GRUP I - Porsuk Nehri kuzeyinde bir piyade, Dutağaç'ta bir süvari tümeni,
GRUP III - Basriköy bölgesinde üç tümen,
GRUP IV - Polatlı güneyinde yedekte üç tümen,
GRUP XII - Karahalil ve Yıldız kesiminde üç tümen,
GRUP V - Aziziye (Emirdağ), Kadıkuyusu, Hüsrev Paşa Hanı - Bayat Bölgesi Cephe ilerisinde
üç süvari tümeni, Dinar - Sandıklı bölgesinde bir tümen, Afyon doğu bölgesinde bir mürettep
tümen konuşlandırılmıştı.
Yunan kuvvetleri ise; Eskişehir bölgesinde 1 nci Kolordu ve Süvari Tugayı, Seyitgazi
bölgesinde 2 nci Kolordu, Eskişehir doğusunda 3 ncü Kolordu, Afyon ve Bursa doğusunda
birer Tümenden oluşmaktaydı.
(15) Sakarya Meydan Savaşı:
(a) Yunan Tarruzu:
Bozan - Kosmat - Mecidiye - İsce - Karahisar hattında bulunan Yunan kuvvetleri 14 Ağustos
1921 günü taarruza başladı. Harekatı desteklemekle görevli B-2 ve C-3 numaralı Yunan hava
taburlarının konuş yerleri Eskişehir ve civarı meydanlarda idi. Yunan kuvvetlerinin bir tümeni
Porsuk Suyu kuzeyinden, beş tümeni Porsuk - Sakarya nehrinin yukarı kısmının arasından, üç
tümeni Sakarya'nın güneyinden ilerliyordu.
23 Ağustos 1921 günü ise Yunan kuvvetlerinden; Porsuk Deresi'nin güney ve kuzeyinde
takviyeli bir tümen, güney kanatta Türk mevzilerinin karşısında Ilıcadere - Timurözü Deresi
güneyinde dört tümen bulunuyordu. Mangal Dağı güneyinde üç piyade tümeni ileri harekat
yapmaktaydı. Sakarya Savaşı'nda kesin sonuç alınan çarpışmalar Mangal Dağı yöresinde
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
yapılmıştı. Şiddetli saldırılar sonunda Yunanlılar, Mangal Dağı'ndaki Türk ileri mevzilerine
girdiler.
23 Ağustos 1921'den beri Yunanlıların kuşatma harekatını Sakarya mevzilerinin güney
kanadında yoğunlaştırmakta olduğunu önceden farkeden Mustafa Kemal Paşa gerekli tedbirleri
almıştı. 100 kilometrelik bir cephe boyunca kanlı ve çok şiddetli bir meydan savaşı başladı.
Yunanlılar, cepheden bir tümenle saldırırken, güney kanadını sekiz tümenle çevirmeye başladı.
Kuşatmanın önlenmesi için mevziler sol kanattan doğuya doğru çevrilerek cephe genişletildi.
24 Ağustos 1921 günü düşmanın kuşatma harekatını önlemek için Mangal Dağı'nın ne
pahasına olursa olsun elde tutulması amacıyla Türk kuvvetlerine emir yayınlandı. Yapılan
şiddetli savaş sonunda Yunanlılar, Beylikköprü'den Sakarya'yı geçerek yakındaki sırtlara kadar
ilerledi. 4 ncü Grup ile karşılaşan Yunan kuvvetleri Etrek ve Yenicedağ bölgesini ele geçirdi. 2
nci ve 3 ncü Grup mevzilerine kadar çekildi. Yunan birlikleri tarafından yapılan taarruzları daha
ileriye gidemedi. 2 nci Grup bölgesindeki Mangal Dağı'nın tepesi, Yunan uçakları ve
topçusunun desteğiyle işgal edildi.
Bu savaşlarda her iki tarafın subay ve yedek subay kaybı çok fazla oldu. Mustafa Kemal
Paşa'nın tarihi direnme emri bu zor günlerde yayınlanmıştı. "Savunma hattı yoktur, savunma
sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça
terk olunmamaz. Onun için küçük büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük
büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder.
Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler ona tabi olamaz. Bulunduğu
mevzide sonuna kadar dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur." Bu emir o kadar büyük bir
imanla tatbik edilmiştir ki çekilen birlikler ilk durduğu yerde tekrar savunmaya geçiyor ve
şiddetle direniyordu. Yedek birlikler şiddetli çarpışmalar sonucu açılan gedikleri kapatmak için
70 kilometrelik zorlu yürüyüşten sonra savaşa giriyordu. Sakarya Meydan Savaşı'nda en kanlı
çatışmalar, 24 - 30 Ağustos 1921 tarihleri arasında cereyan etmişti. Yunanlılar, 30 Ağustos
1921'e kadar birleşik Türk Kolordusunun sol kanadında Kartaltepe güneyi, Tırnaksız, Adatepe
güneyine kadar ilerlemişler, fakat daha ileriye geçememişlerdi. Yıldıztepe ve Toydemir yönünde
gelişen saldırılar Kara Hamza, Yeni Mehmetli ve Sarı Halil güneyindeki hatta kadar ilerledi.
Çaldağı, Haymana yönündeki Yunan taarruzu, Sivri - Çaldağ güney hattında direnen Türk
kuvvetleri karşısında başarılı olamadı. Cephenin sol kanadındaki Türk kuvvetleri, şiddetli
Yunan saldırıları karşısında Çaldağı hattına kadar çekildi.
Yunanlılaran 30 Ağustos 1921'e kadar uyguladıkları kanatlardan kuşatma harekatı
başarısızlığa uğradı. Bu tarihten sonra Yunanlılar taktik değiştirerek cepheden saldırıyla yarma
harekatına girişmişlerdi. Yapılan kara ve hava keşifleri, Yunan taarruz gücünün Çaldağı ve
Haymana bölgesinde yoğunlaştığını gösteriyordu. 5 Eylül 1921'e kadar aralıksız devam eden
düşman saldırıları bu tarihte bütün cephede durduruldu. Bu muharebede Türk süvari grubunun
düşmanın yan ve gerilerine taarruzu ile; düşmanı devamlı olarak gerilerde tedbir almaya
zorlaması, Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılmasında büyük etken olmuştu. Düşmanın
cepheye kuvvet kaydırması da sonuç vermedi. 22 gün, gece ve gündüz devam eden savaşlarda
Sakarya Nehri'nden su yerine kan aktı. Devamlı kaydırmalarla Yunanlıların çevirme harekatı
cephe savaşına dönüştürüldü. Savaşın başlanığıcında batıya dönük olan cephe, devamla
kaymalarla güneye doğru yönelmişti. Fransızlara karşı tedbir olarak tutulan 2 nci Kolordu dahil
bütün Türk kuvvetleri savaşa katılmışlardı. Sonunda Yunan taarruzları gittikçe yavaşlayarak 5
Eylül 1921'de son buldu.
(b) Sakarya Meydan Savaşı'nda Türk ve Yunan Kuvvetlerinin Durumu:
(I) Savaşa Katılanlar:
Subay
:
Er
: Tüfek
:
Top
: Makineli Tüfek: Süvari :
Uçak :
Türk
6.855
122.186
63.416
81
Yunan
3.780
120.000
75.900
286
(II) Kayıplar:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
868
1.309
2
2.768
1.380
18
Türk Kuvvetlerinin Kayıpları
Şehit
3.282
:
Yaralı
:
13.868
Yunan Kuvvetlerinin Kayıpları
Ölü
15.000
:
Yaralı
:
25.000
(16) Yunan Kuvvetlerinin Geri Çekilişi:
6 - 7 Eylül 1921'de yapılan taarruzi kara keşifleri ve hava keşiflerine göre; Yunanlılar bütün
cephelerde tutunmakla beraber bazı birlikleri güney ve batıya doğru hareket halindeydi.
8 Eylül 1921'de Yunan Ordu Komutanının saat 12.20'de Yunan Başbakanı'na çektiği telgrafta
özetle "Şimdiye kadar ordunun elinden geleni esirgemediğini bundan sonra harekatın
uzatılmasının tehlikeli olacağını sanlığını belirtip, askeri tedbirleri düzenlemek üzere hükümetin
fikrinin açıklanmasını" istedi.
Başbakan Guuaris'in verdiği cevap şöyledir; Size tavsiye etmeyi elzem bulurum ki, her türlü
siyasi fikirlerin ve şimdiye kadar güdülen gayenin etkisi altında kalmaksızın yalnız askeri
çıkarları gözönünde tuturak kararlarımızı hazırlayın.."
Bu haberleşme sonucu Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanının 1 nci Kolorduya verdiği
emir dikkati çekicidir. " 1 nci Kolordu, cephede pek az kuvvet terk ederek ihtiyat kuvvetlerini
geriye alacak ve tahkimatını kuvvetlendirecektir."
Yunanlılar kuvvetlerini yavaşça batı kanadına doğru kaydırıyordu. Sakarya Nehri'nin batı
yakasına kuvvet geçirilmette, yani geri çekilmeye hazırlanmaktaydı. 8 Eylül 1921'de düşmanın
bazı küçük birliklerini geriye aldığı görülmekle beraber, esas kuvvetleri yine cephe
yakınındaydı. Türk mevzilerinin sağ kanadına doğru kuvvetlerin kaydırılması Yunanlıların
taarruz hazırlandığını göstermekteydi. Ancak, alınan esirlerin ifadesine göre; Yunanlıların çok
kayıp verdiği anlaşılıyordu. Bu nedenle Yunanlıların kuvvet kaydırması, Sakarya'nın batısına
doğru çekildikleri anlamını veriyordu.
9 Eylül 1921 günü Batı Cephesi Komutanlığı karşı taarruz emrini verdi. 10 Eylül'de bütün
cephe boyunca yapılan taarruz sonucu sağ kanatta, demiryolunun kuzeyinde başarı sağlandı.
Sol kanatta dayanak noktası olan Duatepe, düşmandan geri alındı.
11 Eylül 1921'de sol konat karşısındaki ikinci Yunan Kolordusu cephe temasını keserek gece
yarısı çekilmeye başladı. 12 Eylül günü yapılan keşifler düşmanın kaçtığını gösteriyordu. 13
Eylül günü Yunanlıların tamamen Sakarya'nın batısına geçtiği görülmüştü. Türk birlikleri karşı
taarruzla Yunanlıları saldırı öncesi mevzilerine çekilmeye mecbur etti. Bu sebeple 23 Ağustos
1921 tarihinde Yunan taarruzu ile başlayan Sakarya Meydan Savaşı 13 Eylül 1921'de Yunan
yenilgisiyle son bulmuş, çarpışmalar 22 gün 21 gece sürmüştür.
(17) Kazanılan Meydan Savaşı:
Sakarya Meydan Savaşı'nda elde edilen başarı, kesin zafer habercisi oldu. Bu savaşta Türk
kuvvetlerinden 200 subay, 2.000 er şehit olmuş, 812 subay ve 12.000 er yaralanmıştı. Sakarya
Savaşı sonunda; 25 kamyon, 180 deve, 1.000 arabalık topçu ve piyade cephanesi, 110 ağır ve
hafif makinalı tüfek, üç top, iki uçak, dört bot, 500 at ve öküz ele geçmişti. Savaş boyunca
Yunan uçakları Ankara'ya kadar gelmiş ve bombardımanda bulunmuş, fakat etkili olamamıştı.
(a) Mustafa Kemal'e Mareşallık Rütbesi ve Gazi Ünvanı Verilmesi:
Sakarya Meydan Savaşı sonrası Türkiye Büyük Millet Meclisi 19 Eylül 1921 günü yapılan
oturumunda Mustafa Kemal'e Mareşallık rütbesinin ve Gazi ünvanının verilmesini kararlaştırdı.
(b) Annesinin Tebrik Telgrafı:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Annesi Zübeyde hanımın oğlu Mustafa Kemal'e Mareşallık rütbesi ve Gazi ünvanı verilmesi
dolayısıyle gönderdiği tebrik telgrafı şöyleydi.
"Milletin hakkımızdaki bu sevgi ve itimadı, benim kadar kimseyi duygulandıramaz.
Kızkardeşinle beraber alnından öperek ve bağrımıza basarak seni tebrik ederiz."
27 Eylül 1921
(c) Gazi Mustafa Kemal'in Annesine Cevabı:
Gazi Mustafa Kemal'in annesinin çektiği telgrafa cevabı;
"Benim için dünyevi mükafatların en yücesi olan tebrikatınızla mesut oldum."
29 Eylül 1921
(18) Sakarya Meydan Savaşı'nda Türk Hava Harekatı:
(a) Ankara'ya İntikal:
22 Temmuz 1921'de Hava Kuvvetleri Müdüriyeti 2 nci Uçak Bölüğü ile birlikte Polatlı'ya
intikal etti. 4 Ağustos 1921'de Hava Kuvvetleri Müdüriyeti 2 nci Uçak Bölüğünden ayrılarak
Ankara'ya yerleşti. 12 Ağustos 1921'de Birleşik Uçak Bölüğü Polatlı'dan Malıköy'e çekildi.
Cephe bölüğünü teşkil eden 1 nci Uçak Bölüğünün ağırlıkları ve fazla personeli 4 Ağustos'ta
Ankara'ya gönderildi. Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü'nün bulunduğu alana yerleşti. Bu alan
1932 yılına kadar Ankara uçak meydana olarak kullanıldı. Bölük yeni meydanda Fiat Erzurum'lu
Nafiz-1 ve 2 ve iki Albatros D-III av uçağı ile göreve başladı. Keşif uçaklarına fotoğraf makinesi
monte edildi.
13 Ağustos 1921'de Eskişehir'den harekete geçen Yunan kuvvetleri Sakarya'nın batısına
geldiğinde, Yunan hava birlikleri 18 uçak ile ileri hat meydanlarına intikal etmişti. Yunan
kuvvetlerinin Bozan - Beylikahır - Mahmudiye hattını işgal etmesi üzerine, Batı Cephesi
Komutanlığı bir keşif uçuşu yapılmasını istedi. Sivil Pilot Hasan Fehmi 14 Ağustos 1921'de
Malıköy meydanından Erzurum'lu Nafiz-1 uçağı ile havalandı. Kalkıştan sonra uçak pilotaj
hatası sonucu düştü ve parçalandı. İkinci bir uçak kaldırıldı ise de, o da motor arızası nedeniyle
mecburi iniş yaptı, böylece emredilen keşif görevi yerine getirilemedi.
15 Ağustos 1921 günü Sivil Pilot Behçet ve Rasıt Üsteğmen Süleyman Sırrı, Erzurum'lu
Nafiz-2 uçağı ile cephe keşfi için havalandı. Kendilerine Albatros D-III av uçağı refakat ediyordu.
Erzurum'lu Nafiz-2 keşif uçağı geri dönmedi. Uçak keşiften dönerken motorlarında 2000 metre
yükseklikte yangın çıkması sonucu yanarak düştü. Sivil Pilot Behçet ile Rasıt Üsteğmen
Süleyman Sırrı şehit oldu. İki değerli ve tecrübeli havacımızın eski bir İtalyan uçağı ile uçarken
şehit olmaları büyük kayıptı. Kurtuluş Savaşı'nda uçuşlar esnasında paraşüt mevcut
olmadığından kullanılmıyordu. Paraşütün kullanılması Kurtuluş Savaşı'ndan iki yıl sonraya
rastlar. İlk iki gün içinde keşif uçakları elden çıkmıştı. Aynı gün keşif uçağına refakat eden
Albatros D-III uçağı dönüşte şu raporu verdi. Beylik Köprü - Sarıköy arasında önemli bir Yunan
kuvveti olmadığı, Sarıköy - Mihalıçcık yolunda ise küçük bir Yunan birliği olduğu tespit edildi.
Bir süre sonra bölükteki mevcut iki av uçağından biri de arıza nedeniyle hizmet dışı kalınca,
bölük tek uçak ile hizmetlerini yürütmeye çalışmıştı.
15-23 Ağustos 1921 tarihleri arasında, uygun olmayan hava şartlarına ve yakıt ikmalinde
görülen aksaklıklara rağmen, faal tek av uçağı ile sekiz keşif görevi yapılmıştı. Keşifler sonucu
Sivrihisar güneyi ile Bellihisar arasında üç tümenden fazla Yunan kuvvetinin ilerlemekte olduğu
tespit edilmişti.
21 Ağustos 1921 günü Yunan birliklerinin saat 15.45'de Fellahoğlu köprüsünden geçerek,
Sakarya'nın güneyine doğru ilerlediği görülmüştü.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(b) Yunan Kuvvetlerinin Taarruz İçin Hazırlanması:
22 Ağustos 1921 günü Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl'ın yaptığı keşif sonucu: Cephenin sol
ileri kanadı olan Çeltik - Küçükhasan arasında bir tümenden fazla Yunan kuvvetinin bulunduğu
tespit edilmişti. Bu duruma göre, daha önce tespit edilen güneydeki sekiz Yunan tümeninin
yeni bir tümen ile taviye edildiği görülmüştü. Batı Cephesi Komutanlığı bu durumdan
endişelenmişti. Gerçekte bu birlikler Yunanlıların geri teşkillerine ait birliklerdi. Yapılan diğer
keşifler düşmanın Sakarya'ya saldırıya geçmeye hazırlandığını gösteriyordu.
(c) Ele Geçen Yunan Uçağı:
Bu arada Kuşadası civarına mecburi iniş yapan De Havilland-9 tipi Yunan uçağı ele
geçirilmişti. Kuşadası bilindiği gibi İtalyan işgali altında idi. Ancak, Türk Jandarması bölgesinin
asayişinden sorumluydu. Yunan uçağı ve mürettebatı jandarma tarafından ele geçirilmişti.
İtalyan İşgal Komutanlığı uçak ve mürettabatın kendisine verilmesini istiyordu. Türk Jandarma
Birliği Komutanı derhal kabul etti ve mürettebatı İtalyanlara verdi. Uçağın gece muhafazasını
biz yaparız, yarın alırsınız dedi. O gece emrindeki erler ve halkın yardımı ile uçak Türk
bölgesine geçirildi ve sökülerek Muğla'ya getirildi. Bu uçağı cepheye getirmek için, Sivil Pilot
Vecihi ve Rasıt Teğmen Hamdi (ÇAYPINAR) önderliğinde bir ekip 27 Temmuz 1921 günü
Muğla'ya hareket etti. 9 Ağustos'ta Muğla'ya varıldı. 10 - 12 gün içinde tamiratı tamamlanan
uçak Sivil Pilot Vecihi tarafından 19 Ağustos'ta uçuruldu. Faal olduğu görülen uçak; 21
Ağustos'ta Akşehir'e, 23 Ağustos'ta Ankara'ya uçarak getirildi. Ertesi gün Malıköy'deki Bölük
Karargahına gönderildi. Sakarya Meydan Savaşı'nın devam ettiği 23 Ağustos - 13 Eylül 1921
tarihleri arasında Cephe Bölüğü 35 keşif uçuşu yapmıştır.
Yunanlılardan ganimet olarak alınan De Havilland-9 tipi uçağa İsmet adı verildi. Uçak yeni ve
iyi durumda olduğu için cephe bölüğünde yararlı hizmetler gördü. 22 gün ve gece süren
Sakarya Savaşı boyunca havacılarımız, Yunan ordusunun miktarı ve arazide dağılışı konusunda
elde ettiği değerli bilgileri Cephe Komutanlığına zamanında ileterek, önemli bir görevi yerine
getirmişti. İsmet adı verilen uçağın savaştaki en büyük hizmeti, keşif raporlarını zamanında ve
sıhhatli olarak taşıdığı ismin gerçek sahibine, büyük komutana yetiştirmekti.
(d) Hava Keşiflerinin Önemi:
Sakarya Savaşı'da 120 kilometreye ulaşan cephe karşısındaki düşmanın hareketleri, yönü,
yedeklerin bulunduğu yerler, takviye edilen kısımları hava keşfinin dışında öğrenmek mümkün
değildi. Bu ulvî hizmet Havacılara nasip oluyordu. Hava keşif raporları, kara keşifleri ve Yunan
esirlerinden alınan bilgiler birbirini tamamlar nitelikteydi.
Sakarya Savaşı'nın başladığı 23 Ağustos 1921 günü sol kanattaki Yunan kuvvetlerinin
durumunu öğrenmek amacıyla bir hava keşif yapılması emredildi. İnlerkatrancı, Çambaklı,
Hacıömeroğlu, Çetlik, Savatlı, Sivri bölgeleri keşfedildi.
23 Ağustos 1921 günü sabah 08.30'da yapılan keşifte; Çambaklı civarında üç Yunan tümeni,
Hacıömeroğlu'nda hareket halinde bir tümenden fazla kuvvet ve çok sayıda nakil araçları ve
ordugahların bulunduğu görülmüştü.
24 Ağustos 1921 günü yapılan hava keşfinde; Temurözü deresi doğusunda duran veya
yürülüş halinde beş tümenlik Yunan kuvveti, Çeltik - Hacımusaoğlu yolunda 500 metre
uzunluğunda bir Yunan nakliye kolunun kol başı Alahüseyin'e varmıştı. Keşif sonucu, Ilıca
Deresi güneyinde bulunan 5 - 6 tümenlik esas Yunan kuvvetlerinin ilerlemekte olduğu
görülmüştü.
25 - 29 Ağustos 1921 günleri arasında devam eden savaş süresince Yunan mevzileri
keşfedilmiş ve belirlenen hedeflere makineli tüfek ve bomba ateşiyle taarruz edilmişti. 50 kadar
Yunan uçağının katıldığı bu savaşta, Yunan havacıları isteksiz davranıyordu. Türk havacıları ile
ellerindeki İzmir isimli bir av ve Yunanlılardan alınan De Havilland-9 keşif uçağı ile savaşta
büyük başarı göstermişlerdi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
25 Ağustos 1921'de Sivil Pilot Vecihi ve Rasıt Teğmen Hamdi Yunanlılardan ganimet olarak
alınan İsmet uçağı ile yaptıkları iki keşif görevinde düşman mevzilerini de bombaladılar. İzmir
isimli Albatros D-III uçağı arızalı olduğu için o gün uçmamıştı. Sivil Pilot Hayri ve Rasıt
Üsteğmen Hasan Basri de İsmet uçağı ile üçüncü bir sorti daha yaptılar. Aynı gün üç Yunan
uçağının kendi mevzilerinde uçuş yaptığı görülmüş, fakat uçakların savaşa katılmak konusunda
isteksiz oldukları tespit edilmişti.
26 Ağustos 1921'de Sivil Pilot Hayrettin ve Bahattin, İsmet uçağı ile çıktıkları keşif uçuşunda
elde ettikleri bilgileri cephe komutanlığına ilettiler. Uçak yeniden uçuşa hazırlandı. Sivil Pilot
Vecihi ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri, Yunan birliklerinin bir gün evvelki durum
değişikliklerini izlemek amacıyla havalandı. Yunan yedek birliklerinin ön saflarda savaşa girdiği
tespit edildi. Yunan birlikleri ve önemli hedefler Rasıt Üsteğmen Hasan Basri tarafından
bombalandı.
Sivil Pilot Vecihi ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri'nin 27 Ağustos 1921 günü sabah yaptıkları
keşif uçuşunda; Yunan birliklerinin doğu yönünde devamlı olarak ön hatlara doğru aktığını
tesbit ettiler. Yunanlılar Polatlı'nın Batı ve Güney sırtlarını aşıp taarruza geçiyordu. Öğleden
sonra aynı ekip ikinci bir görev uçuşu daha yapmış ve düşmanı bombalamıştı.
29 Ağustos 1921 günü Vecihi ve Basri yaptığı keşif uçuşunda; Yunan kuvvetlerinin motorlu
araçlarla takviye edildiğini tespit etmişti.
30 Ağustos 1921 sabahı Sivil Pilot Fazıl ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri'nin yaptığı keşif
sonucu; düşmanın Beylikköprü doğusunda, demiryolunun her iki yanında bir Yunan tümeni ve
Yıldıztepe bölgesinde ikinci bir Yunan tümeni daha savaşmaktaydı. Beşköprü civarında Yunan
istihkamcıları köprü kurmaktaydı. Sapanca civarında istirahat eden bir Yunan tümeni ve civardı
hareket eden motorlu araçlar görülüyordu. İnlerkatrancı'da bir Yunan alayı, Behçecik'te bir
tümen, İncirli - Yamak arasında kuzeye doğru yürülüş halinde bir tümen, Büyük Gökköy
bölgesinde üç Yunan tümeni olduğu tespit edilmişti. Aynı gün sabah saat 08.25'de Vecihi İzmir
uçağı ile keşif görevine çıktı. Bu keşifte; Yeni Mehmetli'deki sırtların gerisinde iki tabur, Sarı
Halil güneyinde bir topçu bataryası, Sivri kasabasına doğru yürümekte olan bir alay, Ilıca
köyünün bir kilometre kuzeyinde yürüyüş halinde iki piyade alayı, bunların doğusunda bir
piyade taburunun hızla kuzey yönünde ilerlediği görülmüştü.
Akşama doğru saat 18.00'de üçüncü bir keşif daha yapıldı. Keşif sonucu verilen rapora göre;
Beylikköprü doğusunda üç alaylık takviyeli bir tümen, Yıldıztepe'de bir tümen, İnlerkatrancı'dan
Çakmaklı'ya doğru yürüyen nakliye kolu tespit edildi. Ilıca Köyü'nde yer yer yangın
görülüyordu. Sabah Sapanca civarında görülen tümen savaşa katılmıştı. Dikilitaş, Tanburoğlu,
Bahçecik, Mangaldağ, Eskikışla, İncirli bölgesinde dört tümen görülüyordu. Daha önce yürüyüş
halinde görülen tümen de savaşa katılmıştı.
30 Ağustos 1921 günü yapılan keşifleri Pilot Yüzbaşı Fazıl ve Sivil Pilot Hayrettin ile Rasıt
Üsteğmen Bahattin ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri yaptılar.
30 Ağustos 1921 günü Yunan Hava Kuvvetleri de geniş çapta hava keşif faaliyetinde
bulundu. Yunan hava keşif raporlarına göre; Türk ordusunun Ankara yönünde çekildiği
belirtiliyordu. Böyle bir durum olmadığı halde Yunan Komutanlığı bu keşif raporlarını doğru
kabul ederek, bir gün evvel verdiği kararın tam aksine, bütün kolordularına; Türk kuvvetlerinin
kuzeye doğru takip edilmesi emrini verdi. Yunan kuvvetleri geri çekilen birliklere değil, tam
aksine şiddetle karşı koyan bir Türk savunması ile karşılaştı.
31 Ağustos 1921'de Pilot Yüzbaşı Fazıl İsmet adlı keşif uçağı, Sivil Pilot Vecihi İzmir adlı av
uçağı ile keşif yaptılar. Vecihi bir Yunan uçağı gördü, ancak Yunanlı uzaklaştı.
1 Eylül 1921'de Pilot Yüzbaşı Fazıl'ın Rasıt Teğmen Hamdi ile yaptığı keşif uçuşunda;
Haymana'daki büyük bir Yunan kuvveti cepheyi yarmak için bütün gücüyle hücum etmekteydi.
İkinici sortiyi Sivil Pilot Vecihi ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri yaptı. Karşılaştıkları bir Yunan
uçağında önce Yunan rasıtı vuruldu, sonra uçak vurularak Katrancı Vadisine düşürüldü. Hava
Muharebeleri sırasında iki taraf ateşini kesmiş uçakları seyrediyordu. Sonunda Türk askerleri
sevindi. Bu zafer Sivil Pilot Vecihi ile Rasıt Üsteğmen Hasan Basri'nindi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
2 Eylül 1921'de, Vecihi ve Hasan Basri büyük bir Yunan ordugahını bombaladı. 5 Eylül'de,
Vecihi İzmir isimli av uçağı ile keşif yaptı ve düşman hatlarını bombaladı.
6 Eylül 1921'de öğleden sonra yapılan keşif uçuşunda Eski Polatlı'dan Beylikköprü'ye doğru
doğru bir Yunan taburu, Bayburt - Sivri yolu üzerinde muhtelif sınıflara ait küçük birlikler,
Basriköy batısında iki alay, Beylikköprü'de bir hava meydanı ve bu meydanda dokuz Yunan
uçağı tespit edilmişti.
(e) Emekli Korgeneral Baki KANDEMİR'in Yazdıkları:
"Yunanlıların, gerek cephede, gerek cephe gerisinde ele geçen esirlerinden alınan bilgiler;
Yunan ordusunun yayılma tarzı ile kuvveti hakkında havacıların verdiği bilgileri tamamen
doğruluyordu.
30 Ağustos 1921 öğleden evvel ve öğleden sonraki keşifler havacılık için birer ders ve birer
örnektir."
(f) Sakarya Meydan Savaşı'nda Yapılan Uçuş ve Sortiler:
Pilot
:
Yüzbaşı Fazıl
Sivil Vecihi
Sivil Hayrettin
Rasıt
İsmet Uçağı :
İzmir Uçağı :
Toplam Sorti :
4
8
12
20
4
24
4
-
4
:
Teğmen Hasan Basri
-
-
18
Teğmen Hamdi
-
-
7
Teğmen Bahattin
-
-
3
Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere Sakarya Savaşı'na katılan iki Türk uçağı 18 günde 40
sorti yapmıştı. O günün şartları altında bu uçuşlar büyük bir başarıdır. Bakımlar gece fener ve
çıra ışığı altında yapılmış, uçaklar bir sonraki güne hazırlanmıştı. Uçak bölüğünün fedakar
personeli, sayı azlığını nitelik üstünlüğü ile gidermişlerdi.
(g) Yunan Kuvvetlerinin Geri Çekilişlerinin Tespiti:
7 Eylül 1921 günü yapılan hava keşfi çok önemliydi. Bayburt - Sivri yolunda iki Yunan alayı
vardı. Bayburt'un kuzeyindeki Mahruti tepe bir Yunan alayı tarafından işgal edilmişti. Bu
tepenin beş kilometre batısında Beylikköprü'ye doğru küçük Yunan birlikleri yürülüş
halindeydi. Yıldız'dan Kavuncu Köprüsü'ne doğru da yürülüş halinde küçük Yunan birlikleri
görülüyordu. Kavuncu Köprüsü'yle Sakarya Nehri'nin batısında bir Yunan tümeni vardı. Köprü
ile batıya giden yollar arasında ulaştırma birlikleri görülüyordu. Bu tespitler Yunanlıların
çekilmeye başladığınr gösteriyordu.
8 Eylül 1921'de yapılan hava keşif sonuçlarına göre; Çal Dağı'nda Ilıcaözü vadisine kadar
giden yollarda hiçbir Yunan faaliyeti görülmüyordu. Çal Dağı'ndaki Yunan birlikleri azalmıştı.
Sapanca'dan Sakarya'ya giden ve Ilıca vadisine paralel olarak uzanan yollun Sakarya yönünde,
yürülüş halinde kamyon kolları, topçu ve süvari birlikleriyle takviyeli bir piyade alayı düzensiz
bir şekilde çekiliyordu. Kavuncu Köprüsü'ndeki tümen ağırlıklarını bırakıp çekilmeye
başlamıştı. İnlerkatrancı - Kabat kuzeyinde Sakarya'yı geçen yol üzerinde yeni bir Yunan menzil
hattı görülüyordu. Ayrıca İnlerkatrancı'ya doğru yürüyen muhtelif araba kolları olduğu tespit
edilmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Eski Polatlı, Şeyh Ali batısındaki Yunan kuvvetlerinde azalma olduğu, Beylikköprü'de uçak
hangarları ve uçakların park yerinde bulunduğu, Beylikköprü yolunda ise geriye doğru çekilen
kamyon trafiği dikkati çekmekteydi. Ala Hüseyinoğlu'ndaki yeşil hastane çadırları
İnlerkatrancı'ya getirilmişti.
9 Eylül 1921'de alınan hava keşif sonuçlarını kıymetlendiren Batı Cephesi Komutanı
düşmanın çekilmekte olduğunu değerlendirerek, 10 Eylül günü başlamak üzere birliklerine 9
Eylül 1921'de taarruz emri verdi.
10 Eylül 1921 günü Türk birlikleri karşı taarruza geçerken, cephe uçak bölüğüne
Beylikköprü, Sazılar, Kavuncu Köprüsü, Yeni Mehmetli, Polatlı bölgesinin havadan keşfi
emredildi. Bu emir üzerine 10 Eylül günü saat 11.00'da bir hava keşfi yapıldı. Beylikköprü,
Sazılar yolunda araçlar ve küçük piyade birlikleri yürüyüş halindeydi. Sazılar istasyonunda
muhtelif sınıflardan Yunan birlikleri toplanmıştı. Ordugahları düzensiz bir durumdaydı.
Beylikköyrü - Demirciköy yolunda düşman faaliyeti yoktu. Kavunca batısında bir Yunan tümeni
bulunmakta, bir tümen Sivri'den Kavuncu'ya, bir alay da Karakuyu'dan Toydemir'e doğru
yürümekteydi. Yıldız - Kavuncu Köprüsü arasında 12 topu olan bir topçu birliği yürüyüş
halindeydi. Sarı Halil kuzeyinde toplanan bir tümen daha vardı. Düşmanın kesin olarak
çekilmekte olduğıu, Beylikköprü Hava Meydanı'nda bir hangar ve 10 Yunan uçağı tespit
edilmişti. Hangar ve uçak miktarındaki azalma da düşmanın kesin olarak çekildiğini
gösteriyordu.
Raporu okuyan Batı Cephesi Komutanı da Yunanlıların geri çekildiğine karar verdi ve İsmet
(İNÖNÜ) imzasıyla 41 numaralı cephe emri yayınlandı. Bu emir özet olarak şöyleydi:
"Sabahtan beri cephede yapılan taarruz olumlu gelişmektedir, düşman sarsılmıştır. Saat
11.00'da yapılan hava keşfine göre; cepheden Kavuncu köprüsüne ve Sakarya batısından
geriye doğru çekilen yürülüş halinde düşman birlikleri görülmüştür. Düşmanın geri çekildiği
gerçektir. Karadağ taarruzu için 57 nci Tümen Birleşik Kolordu emrine gönderilmiştir. Ordu
bütün cephede 10 Eylül'de ismi verilen taarruz hedeflerini muhakkak ele geçirecektir. Taarruza
şiddetle devam edilmelidir. Karşımızdaki düşman kuvvetlerini kat'i olarak ezmek, bütün seferi
kat'i neticeye erdirecektir. Bu emrin bütün Komutan ve erlere bildirilmesi."
10 Eylül 1921
İSMET
12 Eylül 1921 sabahı yapılan hava keşfine göre; Sapanca ile Sağlıca arasında üç düşman
tümeni gayri muntazam şekilde çekilmekteydi. Kavuncu Köprüsü batısında piyade birlikleri ve
büyük ağırlıklar görülmüştü. Çal Dağı ile Yeni Mehmetli arasında piyade taburları batıya doğru
yürüyüşe geçmişti. Beylikköprü'nün bir kilometre güneyinde Sakarya Nehri üzerinde kurulan
köprüden bir alay batıya geçkemte ve iki alay da nehrin batısında istirahat etmekteydi.
Beylikköprü İstasyonu'nda bir piyade alayı ordugahı görülmüştü.
Uçuşlar sırasında bir Türk av uçağının rastladığı bir Yunan uçağını savaş için zorlamasına
rağmen Yunan uçağı uzaklaşarak kurtulmuştu. Keşif uçuşu sonunda Yunan uçağıa ile
karşılaşan diğer Türk uçağı da yeterli yakıtı olmadığından takipten vazgeçmişti.
12 Eylül 1921'de hava, kara keşifleriyle düşmanın çekilmekte olduğuna tamamen kanaat
getirilmiş ve Batı Cephesi Komutanlığı tarafından verilen 43 sayılı emirde düşman çekilmesinin
önlenmesi istenmişti.
13 Eylül 1921 günü yapılan hava keşfi Yunan birliklerinin Sakarya Nehri'nin her iki kıyısından
çekildiğini gösteriyordu. Sakarya Nehri üzerindeki köprüler ile köylerin yandığı görülüyordu.
Yunanlılar, çok iyi hazırlandıkları ve bir askeri maharet olarak gösterdikleri sahaya çekilmeleri,
daha hazırlık ve girişim safhasında iken keşfedilmiş, keşif sonuçlarına ait raporlar zamanında
Batı Cephesi Komutanlığına verilmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
14 Eylül 1921'den itibaren Eskişehir, Sivrihisar, Seyitgazi ve Afyon genel yönünde çekilen
Yunan birliklerinin durumunun izlenmesi için verilen emre uygun olarak Malıköy meydanında
bulunan Cephe Uçak Bölüğü 13 sorti daha yapmıştı.
(h) Takip Safhasında Hava Harekatı ve Faaliyetleri:
14 Eylül 1921 günü yapılan keşif uçuşunda; bir Yunan tümeninin Sazılar'dan Köseler'e doğru
yürüyerek çekildiği tespit edilmişti. 15 Eylül'de yapılan hava keşfine göre; bir gün önce Sazılar Köseler yolunda yürüyüş halinde görülen tümen, emniyet düzeni almış durumda Koyun
Yayla'da konaklamıştı. Mihalıçcık'ta konaklamış bir alay tespit edilmişti.
Koyun Yayla - Mihalıçcık hattından Sakarya'ya giden bütün kuzey ve doğu yollarında, Yunan
kuvvetleri görülüyordu. Sarıköy'de sadece ağırlıklar vardı. Sazak - Sarıköy arasındaki hava
meydanında altı uçak görülmüştü. Hamam - Karacahisar bölgesinde konaklayan beş tümenlik
Yunan kuvveti Sivrihisar yönünde yürülüşe geçmişti. Sivrihisar, Demirciköy ve Biçer arasındaki
yollarda muhtelif Yunan nakliye kolları vardı. Sakarya Nehri'nin batı kıyısına geçen Türk
birlikleri Hamam - Karahisar yönünde ilerlemeye devam ediyordu.
19 Eylül 1921'de yapılan hava keşifleri şu sonuçları vermişti. Düşmanın ana kuvvetleri
Sivrihisar'la Sarıköy arasındaydı. Sivrihisar - Yassıviran arasındaki iki süvari alayı, üç topçu
bataryası ve bunların bir kilometre batısında üç piyade alayı, Sivrihisar'ın güney doğusunda
emniyet tedbiri almış iki piyade, bir süvari alayı ile dört topçu bataryası görülmüştü.
Sivrihisar - Sarıköy arasında dört tümenden fazla Yunan birliği konaklamıştı. Bu bölgede çok
sayıda kamyon dikkati çekiyordu. Mihalıçcık Köprüsü'nün güneyindeki sırtlarda iki-üç tümenlik
Yunan kuvveti dört grup halinde konaklamıştı. Sarıköy'de kamyon ve otomobil kolları
bulunuyordu. 30-40 vagonlu bir tren de Eskişehir'e doğru hareket halinde idi. Biçer - Sarıköy
arasındaki Sazak Yaylası'nın kuzey ve güney sırtlarında iki Yunan piyade ve süvari alayı vardı.
Yunan birliklerine uçaklarla bomba taarruzu yapılmıştı.
26 Eylül 1921 günü Cephe Uçak Bölüğü Sarıköy meydanına intikal etti. Bu meydandan 12
keşif uçuşu daha yaparak Eskişehir, Seyitgazi ve Afyon bölgelerini keşfetti.
27 Eylül 1921 günü Breguet-14 B-II tipi Fransız yapısı bir Yunan uçağı Sarıköy meydanına
mecburi iniş yapmıştı. Sağlam olan uçağın mürettebatı esir alınmıştı. Esir alınan mürettebatın
hayatta olduklarını belirten mektup aynı gün yapılan bir uçuşla kendi karargahlarına atılmıştı.
Uçak Yunanlılara karşı kullanılmak üzere Cephe Uçak Bölüğüne gönderildi. Bu uçağa Sakarya
adı verilmiş ve uzun süre 2 nci Uçak Bölüğünde hizmet görmüştü. (sayfa 76'daki resim)
30 Eylül 1921'de yapılan hava keşfinde; Ağapınar civarında iki süvari bölüğü, istasyonun bir
kilometre güneyindeki sırtlarda iki topçu bataryası, İnşehir güneyinde bir piyade taburu ile,
civarında süvari birlikleri, Hayriye'nin güneyinde üç süvari alayı, Türkmen Süleyman köyünde
100 çadırlık bir ordugah tespit edilmişti. Çukurdağ ve Kırgızdağ'daki Yunan tümenleri
yerlerinde duruyordu. Hamidiye batısında evvelce görülen iki tümen de yerlerini muhafaza
ediyordu. Bu bölgede çok sayıda mekkare bulunduğu dikkati çekmişti. Eskişehir, Seyitgazi,
Ağapınar bölgesinde Yunanlıların üç piyade tümeni ile, dört süvari alayı mevcut idi. Bu
kuvvetlere uçaklardan bomba atılmış ve makineli tüfekle taarruzlar yapılmıştı. Sakarya
Savaşı'nda Yunan havacıları gerek taarruzdan önce, gerek sonra, keşif, av ve bombardıman
uçaklarıyla oldukça yoğun faaliyet göstermişlerdi. Ancak faaliyetleri kudretleri ve imkanlarıyla
orantılı değildi. Anılan uçaklar Türk mvzilerinin gerilerinde pek az görüldüler. Türk uçaklarıyla
en az üç defa karşılaştıkları halde savaşı kabul etmeyerek geri dönmüşlerdi.
21 Ekim 1921'de Cephe Uçak Bölüğü Sivrihisar batısındaki Akviran köyünün yanında
hazırlanan yeni bir meydana nakledildi.
14 Kasım 1921'de Sivil Pilot Vecihi ve Rasıt Üsteğmen Hasan Basri ile birlikte Afyon'daki
Yunan uçak meydanını bombalamış, dönüşte bir Yunan uçağı ile karşılaşmışlar, kısa bir
çarpışma sonucu Yunan uçağı kaçmıştı. Bu dönemde yapılan uçuşlara Pilot Yüzbaşı Yahya ve
Sivil Pilot Zeki de katılmıştı. 15 Kasım'a kadar Eskişehir, Seyitgazi, Afyon bölgelerinde altı keşif
görevi yapılarak, Yunan birliklerinin durumu ve mevzileri hakkında bilgi toplanmıştı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
30 Kasım 1921'de Bölük Akviran'dan Akşehir'in Maarif köyündeki yeni meydanına geçti.
Burada onarılan uçaklarla takviye edilen hava birlikleri gün geçtikçe güçlendi ve önemli yeni
görevler için hazırlandı. Yıl sonuna doğru Vecihi (HÜRKUŞ) Antalya'ya inen bir İtalyan uçağını
bölüğe getirmek için Antalya'ya gitmişti.
(19) 1921 Yılında Türk Hava Kuvvetleri'nde Bakım ve Onarım:
Hava Kuvvetleri kuruluşu emrinde Eskişehir'de büyük, Konya'da küçük birer tamirhane ve
eğitim merkezi bulunuyordu. Uçakların onarımında daha iyi imkanlara sahip Eskişehir
Demiryolları onarım atölyesinden geniş çapta yararlanılıyordu.
Doğu'daki harekat durduğu için, buradaki 15 nci Uçak Bölüğü'nün kadroları muhafaza
edilerek, uçucuları Batı Cephesi'ne gönderilmişti. Elazığ'daki uçakların da Haziran 1921'de
Batı'ya nakli emredilmiş, bölüğün kadroları Cezire Komutanlığı emrinde kalmıştı. Hava
Kuvvetleri Genel Müdürlüğüne Binbaşı Abdüllatif (CELASUN), refakat subaylağına Üsteğmen
İhsan (ORGUN) atanmıştı. Genel Müdürlük 1 Şubat 1921'den itibaren Eskişehir'de göreve
başlamıştı. (sayfa 77'deki resimler)
(a) Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü'nün Doğu'ya İntikali:
Eskişehir'in Yunan tehdidi altında olduğu kabul edilerek, Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü,
Uçak Tamir Fabrikası ve malzeme deposu, 1921 yılı Mayıs ayının ilk haftasında Polatlı'ya
taşınmıştı.
Kütahya - Eskişehir savaşları başlayınca, teşkilatın ana ağırlıkları tren ile Ankara'ya
nakledildi. Bugünkü Fen Fakültesi, Gazi Eğitim Enstitüsü ve Makina Kimya Endüstrisi Genel
Müdürlüğü'nün bulunduğu bölgedeki iki bina uçak tamir atölyesi olarak düzenlendi ve aynı
sahada (bugünkü Tandoğan Meydanı civarı) küçük bir hava meydanı kuruldu. Bu saha 1932
yılına kadar Ankara'nın hava meydanı olarak kullanılmıştı.
Sakarya Savaşı'nın kritik günleri olan 3 Eylül 1921'de Ankara doğusunda Keskin, Yozgat,
Köprüköy ve Kalecik'te hava meydanı hazırlanması için gerekli etüd ve incelemelerin yapılması
konusunda Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğüne emir verilmişti. Bu inceleme 10 Eylül'de
sonuçlanmış, ancak Sakarya'da elde edilen zafer sonucu taşınmaya gerek kalmamıştı. Batı
Cephesi Komutanlığı karargahını Akşehir'de kurunca, Konya'daki meydan ve eski tamir
tesislerinden faydalanmak amacıyla Genel Müdürlük Kasım 1921'de Ankara'dan Konya'ya
taşındı. Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğünün teşkilatı kurulurken, uçak istasyonu sayısı bire
indirilmişti. Böylece Erzincan İstasyonu kaldırılmış tı.
(b) Mevcut Uçakların Durumları:
1 nci ve 2 nci Uçak Bölüğünde uçar durumda ikişer uçak bulunduğundan Elazığ'daki hurda
uçaklar da takviye amacıyla batıya getirilmişti. Bu uçaklardan biri Albatros D-III keşif, biri
Halberstad D-V av uçağı idi. Uçakların yalnız gövdeleri mevcuttu. Albatros D-III 30 Mart 1921
tarihinde Astsubay Halil tarafından kırılmıştı. Faal hale getirilen bu eski uçakların Ankara'ya
kadar uçarak gelmesi için Sivas ve Kayseri'de ara iniş meydanı ve benzin ikmali yapması
gerekiyordu. Fakat bu mümkün değildi.
Bu yüzden Elazığ'da öküz ve manda arabalarına yüklenen uçaklar ve işe yarayan malzemeler
24 Ağustos 1921'de 26 arabaya yüklenerek kara yoluyla yola çıkarıldı. 5 Eylül 1921'de Sivas'a
vardı. Bu sırada Elazığ'daki birliğin diğer ağırlıkları Malatya'ya gelmişti.
Bu uçak ve malzemeler 29 Eylül 1921'de Ankara'ya geldi. Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü
Kasım ayında da diğer birliklerle birlikte Konya'ya intikal etti. Elazığ'daki birlik malzemeleri
Konya'ya getirilince, Elazığ hava birliği lağvedildi. Rasıt ve uçucuları 2 nci Uçak Bölüğü ve
Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü emrine verildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Kars'taki 15 nci Uçak Bölüğü pilotlarından Basri (ALEV) ve Halim de (CANKO) Batı
Cephesi'nde görevlendirilmiş ve 1920 yılı sonunda bölüklerine katılmışlardı. 15 nci Uçak
Bölüğü'ndeki yıpranmış olan eski uçakların uçarak getirilmesi mümkün değildi.
Türk Hava Kuvvetlerinin sıkıntılarını ve malzeme yokluğunu öğrenen büyük vatansever
Erzurum'lu tüccar Hafiz Bey, örnek bir hareketle önce iki ve daha sonra iki uçak daha satın
alarak bu dört uçağı Millî ordunun Hava Kuvvetlerine hediye etti. Nafiz Bey'in Türk Kurtuluş
tarihinde hürmetle anılacak bir yeri vardır. Bu uçaklardan ilk ikisi 1920 yılı sonunda İtalya'dan
alınan Fiat tipi kullanılmış uçaklardı. Uçaklardan biri İtalyan şilebiyle Karadeniz'in İnebolu
limanına gizlice getirilmişti. Uçağın Ankara'ya uçarak gönderilmesi istendiğinden 12 Aralık
1920 günü İnebolu'dan havalanan uçak, motor arızası sonucu Devrekani'ye mecburi iniş yaptı
ve ciddi şekilde hasara uğradı. İki ay sonra gemiyle İnebolu'ya gönderilen tamir malzemesi ve
yedek parçalar uçak ile birlikte Polatlı'ya kara yoluyla sevkedildi. Kısa zamanda onarımı biten
uçak 1921 yılı Haziran başında uçuşa hazır olarak 1 nci Uçak Bölüğü'ne verildi. İkinci uçak
İstanbul'dan İnebolu'ya gizlice bir İtalyan pilotu tarafından uçurularak getirildi. İnebolu'dan
kalkan uçak Bolu'da hazırlanan bir alana iniş yaptı. Havaların uçuşa müsait olmaması nedeniyle
uçak Bolu'da 10 gün bekledi. 10 gün sonra yapılan bir gösteri uçuşunda iniş takımı ve kanat
uçları hasara uğradı. 15 gün içinde hasar tamir edildi ve Bolu'dan havalanan uçak Eskişehir'e
getirildi. O tarihlerde yurt dışında uçak tedariki mümkün değildi. Uçak satıcıları İstanbul
üzerinden, Anadolu ve daha sonra doğuya İran'a seyahat planladıklarını belirtip İstanbul'a
geliyorlar, doğuya doğru uçuşla satın alanın istediği yere mecburi iniş bahanesiyle inip uçağı
teslim ediyor ve sonra yurtlarına geri dönüyorlardı. Erzurum'lu Hafiz Bey - 2 uçağını tedarikte
bu yol kullanılmıştı. Bu iki uçağa "Erzurum'lu Nafiz - 1" ve "Erzurum'lu Nafiz - 2" isimleri
verilmişti. (sayfa 79'daki resim)
1921 yılı içinde çok iyi durumda bulunan iki Yunan uçağı Türk havacılarının eline geçti ve
derhal uçaklar Türk kokartlarıyla bezenip savaşa katıldılar. De Havilland-9 ve Breguet-14
tipindeki bu iki Yunan uçağı yollarını şaşırıp Türk bölgesine inmiş ve mürettebatı tarafından
tahrip edilemeden ele geçirilmişti. De Havilland-9, Yunanistan'dan İzmir'e gelirken yolunu
şaşırıp Kuşadası'na inmişti. Mahalli Jandarma ve Milisler uçağa el koydu. Ancak İtalyanlar
uçağı geri isteyince mürettebat geri verildi. Uçak 9 Ağustos 1921'de derhal Muğla'ya gönderildi.
İnönü, Eskişehir, Kütahya ve Sakarya Savaşları boyunca Türk Hava Kuvvetlerinde toplam 910 uçak bulunmuştu. Eski uçaklardan dört - beş tanesi faal durumdaydı. Hamiyetli bir vatandaş
olan Erzurum'lu tüccar Nafiz'in hediye ettiği iki uçak ve düşmandan ganimet olarak alınan iki
uçak, Kara Kuvvetlerinin desteklenmesinde ve keşif amacıyla kullanıldı. Savaşlar sırasında faal
tutulabilen iki ve üç uçaktan faydalanılmıştı.
(c) Hava Meteoroloji Hizmetlerinin Yeniden Düzenlenmesi:
Sevr Anlaşması gereğince bu teşkilat dağıtılırken araç ve gereçlerin Bayındırlık ve Eğitim
Bakanlıklarına devredileceği belirtilmişti. Hava Kuvvetleri güçlendikçe Meteoroloji Teşkilatının
yeniden düzenlenmesi gerekli görüldü. Evvelce ilgili Bakanlıklara verilen araç ve gereçler, 14
Ağustos 1921 tarihli bir emirle Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü emrine verilerek Konya'ya
sevk edildi.
Rasıt Yüzbaşı Ali Rıza (GİRİT) ve eski Deniz Havacılarından oluşan teşkilat, eldeki derme
çatma araçlarla faaliyetlerini yürütmeye çalışıyordu.
(d) Deniz Uçak Teşkilatı (1921):
Kurtuluş Savaşı başlarken başta Deniz Pilot Yüzbaşı Savmi olmak üzere iki güverte, iki
makina Deniz teğmeni Hava sınıfında göreve talip oldu. Fakat Anadolu'da deniz uçağı
bulunmadığı için çoğu başka görevlere atandı, bir kısmı da Hava Kuvvetlerinde görevlendirildi.
Yunan savaş gemileri, sahili ablukaya almak amacıyla Akdeniz ve Karadeniz'de devriye
gezmeye başlamıştı. Denizde karşılaştıkları gemileri çevirip kontrol ediyor ve bir kısmına el
koyuyorlardı. Bu durum Türk Milleti'nde tepki yaratıyordu. Bu nedenle Osmanlı Deniz
Kuvvetleri'nin Haliç ambarlarına depo edilen Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma Alman yapısı
deniz uçaklarının Anadolu'ya kaçırılmasına ve bunların kıyılarda üslenerek Yunan savaş
gemilerine karşı kullanılmasına Genelkurbay Başkanlığı tarafından karar verildi. 23 Mart
1920'de, İstanbul'daki gizli teşkilat olan Felah Grubu'na da bu konuda gerekli emirler verildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Millî Savunma Bakanlığı da Amasra ve Fethiye'de "Deniz Uçak İstasyonu" adı ile Deniz - Hava
Uçak Bölüklerinin teşkilat ve kadrolarını hazırladı. Haliç'teki ambarlardan alınan beş eski Gotha
uçağı ve malzemeleri sandıklar içinde düşman gemilerinin kontrolundan sızarak gizlice önce
İnebolu'ya sonra 20 Aralık 1920'de Amasra'ya kaçırıldı.
Amasra'ya getirilen beş adet deniz uçağı bakımsızlık nedeniyle çok kötü durumdaydı. İlk
uçak tamir edilerek, 1921 yılı Haziran ayı sonlarında faal edilebildi. Anadolu'daki Deniz
havacılarının bir kısmı Amasra İstasyonu'nda görevlendirildi. Bölük Komutanlığına Deniz Pilot
Yüzbaşı Savmi (UÇAN) atandı. 6 Kasım 1921'de üç uçak faal edilmişti. Fethiye İstasyonu kadro
olarak kurulmuş olmasına rağmen, uçak yokluğundan faaliyet gösterememişti.
(e) Batı Cephesi'ndeki Hava Birliklerinin Personel ve Uçak Durumu:
Batı Cephe Komutanlığı emrine verilen Hava birlikleri kara harekatının seyrine uygun olarak
yer değiştirmişler. Uçak durumunun yetersizliğine rağmen kara harekatının keşif desteğini
sağlamışlar, düşman birliklerine bomba ve makineli tüfekle taarruz etmişlerdi. Hava birliklerinin
durumları şöyleydi.
1 nci Uçak Bölüğü
2 nci Uçak Bölüğü
Yeri
Yeri
Eskişehir (Ocak-Mart)
Afyon-Kütahya-Eskişehir (Temmuz)
Eskişehir/Muttalip (Nisan)
Polatlı-Malıköy (Ağustos)
Kütahya (Haziran)
Sarıköy (Eylül)
İnönü (Çok kısa süre)
Kıran (Ekim)
Maarif Köyü/Akşehir (30 Kasım 1921)
Bölük Komutanı
Rasıt Yüzbaşı Muhsin (ALPAGOT)
Bölük Komutanı
Pilot Yüzbaşı Fazıl
Pilot Yüzbaşı Fazıl
Pilotlar
Pilotlar
Sivil Behçet
Asteğmen Halil (ZİVER)
Sivil Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Behçet (15 Ağustos'ta şehit oldu)
Sivil Fehme (BURSA)
Sivil Vecihi (HÜRKUŞ)
Üsteğmen Fehmi (YEMEN) (15 Mart'ta şehit oldu)
Sivil Hayrettin
Teğmen Halil (ZİVER)
Sivil Basri (ALEV)
Sivil Halim (CANKO)
Rasıtlar
Yüzbaşı Yusuf Kenan
Deniz Pilot Yüzbaşı Yahya(yıl sonunda katıldı)
Teğmen Sıtkı (TANMAN)
Uçaklar
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Sivil Pilot Zeki(yıl sonunda katıldı)
Rasıtlar
1 adet AEG C-IV / Keşif
Yüzbaşı M. Nuri
1 adet DFW C-IV / Keşif
Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü (BİLGE)
2 adet FİAT SCA-7 B-1 / Keşif (Erzurum'lu Nafiz-1/2)
Ütgm Süleyman Sırrı(15 Ağustos'ta şehit oldu)
Teğmen Bahattin
Üsteğmen Basri (BİLGİN)
Teğmen Sıtkı (TANMAN)
Teğmen Avni (OKAR)
Teğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Makinistler
Baş Makinist Eşref (KOÇMAN)
Baş Makinist Mehmet Ruhi (APA)
Uçaklar
Albatros D-III / Av (Adı İzmir)
De Havilland D-9 / Keşif (Ganimet alındı)
Cephe Uçak Bölüğü Uçakları
Fiat SCA-7 Bl (Erzurum'lu Nafiz-1 15 Ağustos'ta düştü)
(Erzurum'lu Nafiz-2 14 Ağustos'ta düştü)
De Havillant D-9 / Keşif (İsmet, 19 Ağustos'ta hizmete girdi, Yunanlılardan ganimet alındı)
Albatros D-III / Av (İzmir)
Breguet-14 2B (Sakarya, 26 Eylül'de Yunanlılardan ganimet alındı)
(20) 1921 Yılında Yunan Hava Kuvvetleri:
İzmir, Gaziemir ve Seydiköy'deki Yunan uçak birlikleri yapılan takviyelerle faaliyetlerine
devam ediyordu. Yunan hava birlikleri şu şekilde görevlendirilmişti.
Uşak'ta 1 nci Kolordu emrinde B (2 nci) Uçak Taburu ve D Deniz Hava Birliği; Güney
bölgelerinde, Bursa'da 3 ncü Kolordu emrindeki C (3 ncü) Taburu, kuzey bölgelerinde,
Yunanistan'da tutulan A (1 nci) Taburu ve eğitim birlikleri yedek olarak görevlendirilmişti.
Taburlar iki bölükten ve her bir bölük beş veya altı Breguet-14 tipi uçaktan meydana gelmişti.
Deniz Müfrezesi iki gruba ayrılmıştı. Biri Gaziemir'de, diğeri Uşak'ta üslenmişti. Grupta De
Havilland DH-9 tipi bombardıman uçakları bulunuyordu. İşgal süresince Yunan hava birlikleri,
kara birliklerine başarılı bir şekilde yardımcı olmuştu. Bilhassa Eskişehir cephesindeki birlikleri
çok başarılıydı. Yunan havacılık tarihini inceleyen İngiliz yazarına göre; Yunan Ordu
Komutanlığı Yunan hava gücünün potansiyel ve kabiliyeti konusunda anlayışlı davranmıyordu.
Sakarya Savaşı boyunca komuta heyetiyle havacılar arasında anlaşmazlık sürüyordu. Hatta
General Papulas'la Yunan Deniz Hava Birliği Komutanı Yarbay P. Bubules arasında kavga
çıkmış ve hava birlikleri harekata katılmayı reddetmişti.
(21) Güney Cephesi:
6 Aralık 1918 tarihinden itibaren Fransızlar Adana'nın kuzey batısındaki Toros geçidinden
Fırat nehrinin doğusuna kadar olan bölgeyi işgal etmişti. Millî Kuvvetler ve düzenli ordu
müfrezeleri, Ermeni milislerle takviye edilen Fransız birliklerine karşı savaşmış, işgal
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
kuvvetlerini yurttan atmıştı. Bu sırada Fransızlar Suriye'deki isyanları da bastırmakla meşguldü.
Yeni takviye kuvvetleri getirmeleri de imkansızdı. Çünkü Fransız halkı savaştan bıkmıştı.
Sömürge askerlerin (bilhassa müslüman askerleri) kullanmak da tehlike arzediyordu.
Fransızlar, istediklerini elde edemediği için, politik bakımdan, İngilizlere de kırgındı. Fransızlar
askeri ve politik nedenlerle Ankara Hükümeti ile barış imkanı arıyordu. Sakarya zaferi "Ankara
İtilafnamesi" olarak tanınan bir Barış Anlaşması imzalandı. Anlaşma sonrası Fransızlarndan
bezden yapılmış hangarları ile birlikte 10 adet Breguet-14 A-2 iki kişilik keşif uçakları alındı.
Anlaşma gereğince Fransız kuvvetleri Adana bölgesinden çekildi. Bu anlaşma üzerine
Fransızların karşısındaki Türk Kuvvetleri serbest kaldığından Batı Cephesi'ne sevk edilmişti.
(22) Yüzbaşı Fazıl'ın Hastanede Binbaşı Salim'i (İLKUÇAN) Ziyareti:
Bu tarihlerde idi. Sakarya Savaşı yaralıları ile dolu bir Ankara hastanesinde genç bir pilot
yüzbaşı, Haymana civarında yaralanan topçu alay komutanı arkadaşını arıyordu. Bu topçu
İstanbul - Kahire Hava Kahramanı Binbaşı Salim (İLKUÇAN), ziyaretçisi de Yüzbaşı Fazıl
idi. Binbaşı Salim Rusya'da geçirdiği uzun esaret yıllarından sonra yurda dönünce eski sınıfı
olan topçuluğa geçmiş, Sakarya Cephesi'ne koşmuş ve orada yaralanmıştı. Salim eski
arkadaşının neşesiz olduğunu ve bir şeye sıkıldığını hissetti. Nitekim biraz sonra, Fazıl
cebinden bir kağıt çıkararak okuması için Salim'e uzattı. Bu kağıt Akşehir'deki hatlarımıza bir
düşman uçağı tarafından atılmıştı. Üzerinde Aeroplanes "Helenikos Todoros" başlığı olup
arkasında "Çoktan beri görüşemiyoruz. Vereceğimiz çay ziyafeti için şimdiden kendinize bir yer
seçiniz."
Kağıtı okuyan Salim; "Hastaneden çıkar çıkmaz bu davete beraberce gideceğiz, olma mı
Fazıl? diye bağırdı. Gözleri dolu dolu olmuştu. Salim hastaneden üç aylık hava değişimi ile
taburcu oldu. Ancak, Binbaşı Salim başvuruda bulunarak Hava Kuvvetlerine geçmiş ve
Konya'daki uçak istasyon komutanlığına verilmişti.
Adana'yı boşaltın Fransızların Türklere bıraktıkları uçakları taşımak üzere seçilen Fazıl,
Yahya, Vecihi ve Hayri Hoca ilk dört uçağı Akşehir'e getirdiler. Yunanlılara karşı
kullanabileceğimiz daha modern uçaklara sahip olmuştuk. Hemen eğitime ve atışlara başlandı.
Hedef üzerinde tatmin edici isabetler kaydettikten sonra Mart 1922'de uçaklarına bindiler.
Korkaklıkta ar ve zillet, ileri atılmakta şeref ve izzet vardır görüşünü benimsemişlerdi.
Afyon'daki Yunan Hava Karargahına şu pusulayı attılar. "Davetinizi kabul ederek geldik. Sinan
Paşa Çiftliği - Kütahya sırtlarında ve Afyon'un batı tarafında iki buçuk saat sizi bekleyeceğiz."
Pilot Fazıl, Rasıt Salim pusulayı attıktan sonra düşman askerinin koşup aldıklarını da
görmüşlerdi. Yeterince bekledikten sonra yine Afyon Karargahı üzerine gelip alçaktan geçerek
meydan okudular. Kalkıştan sonra üç saat 15 dakika geçmişti. Daha sonra meydanlarına
döndüler.
Memnun ve müsterih idiler. Düşmana hadlerini bildirmişlerdi. Burada hemen akla Fazıl bu
davete tek başına gidemez mi? idi sorusu geliyor. Salim'e konuyu açışında çok sevdiği
arkadaşını, önce çok sevdiği havacılığa döndürmek ve üstün yeteneklerden memleketin
yararlanmasını sağlamak için önceden hazırlandığı kanaati ağır basıyor. Nitekim Salim
Konya'da uçuşlara ara vermiş pilotları Fransız uçakları ve İsmer adlı Fransız Asteğmen
öğretmen ile uçurup bir buçuk ay içinde hazırlayıp uçuş birliklerine yolladı. Cemal, Fehmi,
Maltepe'li Fehmi, Sadettin, Remzi, Kazım, Mükerrem, İsmail Zeki, İhya, Basri Hoca, Zeki, Halim
Canko ve Bezmi adlı pilotları Hava Kuvvetlerine kazandırmıştı.
Sakarya Meydan Savaşı sonrası Yunan ordusu önceki mevzilerine çekildi ve derhal Afyon,
Eskişehir hattını tahkime yöneldi. Müstahkem ve geçilmez bir savunma hattı yapmak
istiyorlardı. Fakat Sakarya Savaşı'nda yenilen Yunan ordusunun morali fena halde bozulmuştu.
Müttefikler bu durumu dikkate alarak, Yunanlıları kurtarmak amacıyla anlaşma yapılması için
arabulucuk teklifinde bulundular. Türkiye Büyük Millit Meclisi Hükümeti bu hileyi sezdi ve bu
teklifi geri çevirdi. Türk milleti Yunanlıları vatının Harim-i İsmetinde boğmak için gerekli
hazırlıkları yapıyordu.
d. 1922 Yılında Askeri Harekat:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(1) Yunan Ordusunun Durumu.
1922 yılına girerken Yunan taarruz gücünün kırıldığı ve Yunan Ordusunun moralinin bozuk
olduğu görülüyordu. Buna rağmen Yunanlılar Afyon - Eskişehir hattında sağlam savunma
tedbirleri almışlardı. Yunanlılar bununla da yetinmeyip beyannameler atarak öncelikle Türk
ordusu saflarında çarpışan veya Türk topraklarına yaşayan kürtleri, Mustafa Kemal'in
Başkomutanlık ettiği kuvvetlere karşı ayaklanmaya kışkırtıyor, geçici Kürt Hükümeti manşetini
koyarak daha tesirli olacağını zannediyordu.
Yunanlıların attığı beyannamenin Türkçe yazılımı şöyleydi.
Necip Kürt Milletine
Ey Kürtler İnayeti bari ve ruhaniyet peygamberi ile asırlardan beri esaret altında inleyen Kürt
milletinin mukaddemei istihlası ve müstakil Kürt devletinin esası olan "Kürt Hükümeti
Muvakkatası"nın teşkilini bütün vatandaşlara tebliğ ile kesbi şeref eyleriz.
Vatandaşlar bütün Kürdistan dahilinde hareketi milliyenin inkişafiile hükümetimizin teşkili
kat'isi hakkında yapılacak muazzam teşebbüsün zaman icrası pek yakındır. Ancak bu teşebbüs
bütün vatandaşların ayrı ayrı mazharı muvaneti olmadıkça tahakkuk edemez. Her Kürt, vatanı
için bu emri azimde büyük ve küçük birer vazife ile mükelleftir. Bunu ihmal edecek olanları tarih
tel'in edecektir. Maazzallah bu fırsatı kaçıracak olursak yarinki neslin huzurunda müerrim ve
müttehim mevkiinde kalacağız. Çünkü bu azim fırsat birdaha ele geçmez. Vatandaşlar sizin
şimdilik yapacağınız hizmet basit fakat mühim ve muazzamdır. Siz Mustafa Kemal'e karşı
harbeden yunan ordusuna muhasım bir vaziyet almaktan ve Mustafa Kemal lehine olarak harbe
iştirak den tamam ile içtinab etmelisiniz. Çünki Mustafa Kemal ile harbeden Kürtlere karşı hiç
bir husumetleri yoktur ve olamaz, bilakis "Huruç Ali Elsultan"a cür'et eden Mustafa Kemal ile
Halifeyi müslimin hazretleri tarafından Kürtlere bahşolunan muhtariyet ve İstikbali
gasbetmektedir. Bundan sarfınazar, Mustafa Kemal'in İstiklal ve daha doğrusu engizisyon
mahkemelerinin idam ettiği Kürtlerin miktarı binleri çoktan tecavüz eylemiştir. Vatandaşlar
halife asisi Mustafa Kemal'i imha ve Kürt Hükümetinin teşkilini teshil etmek üzere cümlemiz
bulunduğunuz yerlerde isyankar ihtilaller tertip ediniz taki ağırlığı günden güne çoğalan bu
esaret gömleğini yırtıp atalım. Çünkü esir olmak, mazlum olmak kadar ve belki daha büyük bir
cinayettir ki cezası idamdır. Vatandaş yakında resmen ilan oluncak Kürt hükümeti sancağı
altında kucaklaşmak ümidile cümlenizden ve cümlemizden himmet ve gayret bekliyoruz.
Kürt Hükümeti Muvakkatası
Geçici Kürt Hükümeti
(2) Türk Ordusu'nun Taarruz Hazırlıkları:
Yunanlıların Anadolu'dan atılması için Türk Ordusu'nun yeni bir savaşa hazırlanması ve
güçlenmesi gerekiyordu. Vatan topraklarına gözdiken düşman Anadolu'dan atılmakla
kalmayacak Mustafa Kemal'in deyimiyle "Vatanın harimi ismetinde boğulacaktı."
Kesin bir zafer için, bütün yurt kaynakları seferber edildi. Türk Milleti modern silahların yurt
dışından temini için, hiçbir fedakarlık ve gayretten çekinmiyordu. Millet Vekilleri Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde, Türk Ordusu'nun biran evvel taarruza geçmesini istiyor ve bu konuda baskı
yapıyorlardı. Mustafa Kemal onları itidale davet ediyor, hazırlıkların daha bitirilmediğini
açıklıyor ve kendi sözleriyle şöyle diyordu: "Ordumuzun taarruz etmesi isteniyor. Zaten
kararımız taarruzdur. Fakat bu taarruzu geciktiriyoruz. Çünkü, hazırlıklarımızı bitirmek için biraz
zamam lazımdır. Yarım tedbirlerle yapılacak bir taarruz, hiç taarruz etmemekten fenadır."
(3) Türk Kuvvetleri:
Türk ordusunun 3 ncü ve 4 ncü Kolorduları Beylikahır, Kaymaz, Belpınar hattında
yerleşmişti. Emirdağ (Aziziye) bölgesinde 1 nci Kolordu, (bu kolordunun 15 nci Tümeninin 56
ncı Alayı Doglat'ta idi) Şaphane Dağı - Çobanlar hattında 2 nci Kolordu ve Solar - Sandıklı'nın
kuzey batısında 6 ncı ve 8 nci Piyade Tümenleri mevzilenmişti. Bölgede 5 nci Süvari
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Kolordusunun bir Süvari Tümeni Akarçay - Şuhut, ikinci Süvari Tümeni Sandıklı, üçüncü Süvari
Tümeni Bolvadin'de yer almıştı.
Kış ve bahar ayları hazırlıkla geçmiş, önemli bir çarpışma olmamıştı.
(4) Yunan Kuvvetleri "Yunan Küçük Asya Ordusu":
Hava keşiflerinden elde edilen bilgilere göre; Afyon - Eskişehir hattında mevzilenen Yunan
ordusundan dört-beş tümenle, Afyon'un doğu ve güneyinde yerleşmiş ve 90-100 kilometre
boyunda bir müstahkem mevzi hazırlamıştı. Bu hat, asker ve yerli halkın zorla çalıştırılması
sonucu bir senede tahkim edilebilmişti. Seyitgazi - Eskişehir bölgesinde üç Yunan tümeni
bulunuyordu. Bu hat da kuvvetli bir şekilde takviye edilerek müstahkem hale getirilmişti. Bu iki
hat arasında Döğer civarında üç tümenlik bir yedek kuvveti bulunuyordu. Müstahkem hattın
kuzey gerisindeki Gemlik-İzmit bölgesinde yaklaşık iki tümen, güney gerisinde Menderes Nehri
boyunca bir tümen ve üç alay yer almaktaydı.
(5) Başkomutan Meydan Savaşı Öncesi Durum:
(a) Türk Kuvvetleri:
Taarruz öncesi Türk Kuvvetleri: İki ordu halinde teşkilatlanmıştı.
Taarruz Planı: Kuvvet çoğunluğu Afyon'un güney batısında Sandıklı dolaylarında olduğu
için bu harekata Sandıklı adının Osmanla alfabesinden (Eski Türkçe) baş harfi alınarak (SAT)
harekatı denildi.
Ana hatlarıyla amaç; Düşmanın Akarçay-Ahırdağı bölgesindeki sağ kanadından siklet
merkezi ile kuzeye doğru taarruz ederek düşmanın batı ikmal yolları ile ilişkisini kesmek,
verilecek meydan savaşı ile imha etmekti. Bu maksatla; 1 nci Ordu 12 Piyade ve üç Süvari
tümenine çıkarılmış kuvvetleri ile Afyon doğusunda Akarçay-Dumlupınar arasındaki mevziye
taarruz edecek ve buradaki Yunan kuvvetleini kuzeye sürecekti. 2 nci Ordu, iki Kolordu ve
Süvari Tümeni ile Eskişehir'den Akarçay'a kadar 130 kilometrelik bölgede cepheden taarruz
edecek ve Yunan kuvvetlerinin güneye kaymasını önleyecekti. Kocaeli Grubu ise; Yunan
kuvvetlerinin güneye inmesini önleyecekti. Menderes bölgesindeki birlikler ve süvari tümeni;
kuzey yönünde taarruza geçecek ve Yunanlıların İzmir'e çekilmesini önlenecekti. Birlikler bu
planlamaya göre hazırlanıyordu. Başkomutan, Batı Cephesi Komutanına 6 Ağustos 1922'den
itibaren taarruza hazır olması emrini vermişti.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 20 Ağustos 1922'de Konya üzerinden Batı Cephesi
Karargahının bulunduğu Akşehir'e gelmiş ve burada Fevzi ve İsmet Paşa'lar ile taarruz gününü
tesbit etmişti.
24 Ağustos 1922'de Başkomutanlık ve Batı Cephesi Komutanlığı Karargahı Şuhut'a
nakledildi. 25 Ağustos sabahı Şuhut'tan savaşın idare edildiği Kocatepe'nin güney batısındaki
Çadırlı ordugaha geçildi.
25-26 Ağustos 1922 gecesine kadar birliklerimiz yerlerini almış, hazırlıklar tamamlanmış,
düşmana sezdirmeden hücum çıkış mevzilerine girmişlerdi. 1 nci Ordu Karargahı Şuhut'ta idi.
Kocaeli Grup Karargahı Osmaneli'nde, birlikleri İznik Gölü kenarı Akçapınar-Vezirhan hattında
yerleşmişti.
2 nci Ordu Karargahı Doğlat'ta, birlikleri Akarçay'ın kuzeyinde mevzilenmişti. 3 ncü
Kolorduya bağlı iki piyade, bir süvari birleşik tümeni mevziye yerleştirilmiş, bir piyade tümeni
yedeğe alınmıştı. 6 ncı Kolordunun iki tümeni taarruz hattındaydı. 1 nci Orduya bağlı 4 ncü
Kolordunun üç tümeni Akarçay batısında mevzide, bir tümeni yedekte bulunuyordu. 1 nci
Kolordunun dört tümeni taarruz hattındaydı. 2 nci Kolordunun üç tümeni yedekte idi. 5 nci
Süvari Kolordusunun üç tümeni Kalandıras, Çukurca bölgesinde kuşatma görevi için
Ahırdağlarını aşmaya hazırlanıyordu. Müstakil 3 ncü Süvari Tümeni Denizli'deki Menderes
Grubu ile birlikte cephenin sol kanadını korumakla görevlendirilmişti. Büyük taarruzdan evvel
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Türk Birlikleri taarruz ağırlık merkezinin düşmandan gizlenmesi, düşmanın gerek hava keşifleri
ile ve gerekse diğer imkanlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında bilgi sahibi olmasının
önlenmesi için mümkün olan her türlü tedbirlere başvurulmuştu. Cephe Uçak Bölüğü Çay'da
üslenmişti. Taarruz hattında ve yedekteki birliklerle toplam 21 Tümenli Türk Ordusu harekata
hazır bekliyordu.
(b) Yunan Kuvvetleri.
Sakarya Savaşı'nda yenilen düşman Eskişehir-Afyon hattına çekilmişti. Sağ kanadını
Ahırdağı, sol kanadını Bozdağı'na dayamıştı. Böylece Yunan Kara Kuvvetlerinin konumu şu
şekilde özetlenebilir:
Gemlik - İznik - Bilecik - Söğüt hattında bir tümen, Eskişehir kuzeyi ve doğusu ile Seyitgazi
doğusu ve güney batısını kapsayan sahada 3 ncü Yunan Kolordusu, Afyon kuzeyi ve güney
doğusu ile batısındaki müstahkem hattı 1 nci Yunan Kolordusu, 1 nci Kolordunun kuzey kanat
gerisindeki Döğer - İhsaniye hattında 2 nci Kolordu mevzilenmişti.
Yunan hava birliklerinin bir taburu Afyon, bir taburu Eskişehir meydanında, bir uçak
müfrezesi de Garipçe'de bulunuyordu. Bursa, Uşak ve İzmir'de birer uçak parkı bulunuyordu.
(6) Büyük Taarruzun Başlaması:
26 Ağustos 1922 sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi
(ÇAKMAK) ve Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) Paşa'larla Kocatepe'ye geldiler. Sabah
saat 04.30'da Büyük Taarruz müthiş bir topçu ateşiyle başladı. Topçu bombardımanından sonra
piyade hücuma geçti. Daha ilk saatlerde düşmanın bir çok mevzileri Türk birliklerinin eline
geçti. Harekat öğleye doğru gelişmişti.
Gerek Koceeli Grubu'nun, gerek 1 nci ve 2 nci Orduların aynı anda yaptıkları taarruz,
Yunanlıları mevzilerinde tespit etmişti. Sadece 7 nci Yunan Tümeni güneyde bir miktar ilerledi.
1 nci Ordunun sol kanadındaki 5 nci Süvari Kolordusu Afyon batısından Çayhisar'a kadar
ilerleyince, Yunanlılar batıya dönük bir cephe kurmak zorunda kaldı. Yunan kuvvetleri doğu,
batı ve güney cephelerinde üç yönden kuşatılmaya başlanmıştı. Kuzeyde Kazuçuran
bölgesindeki tahkimli Yunan mevzii bir tümenimiz tarafından işgal edildi.
27 Ağustos 1922'de de Türk birlikleri taarruz harekatına devam ettiler. 4 ncü Kolordu 1310
rakımlı Ermen Tepeyi zaptederken, Yunanlılar kuzeybatı ve kuzey yönünde geri çekildi. 1 nci ve
4 ncü Kolordularımız Kalecik sivrisinden Çiğiltepe'ye kadar düşman cephesini yarmıştı. Yarma
hareketini genişletmek ve koridor içindeki Yunan kuvvetlerini temizlemek maksadıyla taarruza
devam edildi. Bölgedeki Yunan birlikleri mevzilerini terkederek batı, kuzeybatı yönünde çekildi.
Afyon kurtarıldı. Ayrıca düşman kuvvetlerinin önemli bir kısmı bir senedtir tahkim ettiği
mevzilerinden çıkarılarak sahra savaşları yapmaya mecbur edilmişti. 27 Ağustos akşam üzeri;
düşmanın Eskişehir grubu mevzilerini koruyordu. Ahır Dağları'nı geçen Türk Süvari Kolordusu
düşman gerilerine düşmüştü. Düşmanın Döğer'deki iki yedek tümeni henüz savaşa girmemişti.
Güneydeki beş Yunan tümeni mağlup olmuş ve çekiliyordu. Ertesi gün Yunanlıların Döğer,
Resulbaba Tepeleri, Bakırcık sırtları, Toklusivri hattında çekilmesi mümkün olacaktı. Bunu
önlemek maksadıyle 27-28 Ağustos 1922 gecesi Başkomutanlık;
1 nci Ordunun sol kanadı ile Yunanlıları batıdan sarıp İzmir'e çekilme yolunun kapatılmasını,
2 nci Ordunun sağ kanadı ile Afyon yönünde kuzeyden sarılıp Kütahya yönünün kapatılmasını,
Süvari Kolordusu ile düşman gerilerine taarruzlar yapmasını emretti. Bu suretle düşmanın İzmir
yönünde düzenli bir şekilde çekilmesine ve yeni bir mevzide tutunmasına imkan verilmiyordu.
28 Ağustos 1922 sabahından itibaren 1 nci Ordu birlikleri, kuzey ve batı yönünde taarruzu
devam ettirdi. Rastladıkları Yunan birliklerini yenilgiye uğrattılar. Harekat süresince birçok
bölgede kanlı çarpışmalar oldu. Oğlanmezarı - Akçaşehir - Bakırcık - Tazılar - Toklusivri
hattında direnerek batıya çekilmek isteyen Yunan kuvvetleri, Türk Ordusunun kuzeybatı
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
yönünü zamanında tutması ile başarılı olamamış ve kuzeye yönelmiştir. Erken saatlerde taarruz
eden süvari tümeni Döğer'i işgal ederek Altıntaş yönünde ilerlemeye başladı.
6 ncı Kolordu ve 61 nci Tümen İhsaniye, Kızılgöl hattına varmıştı. Süvari birlikleri, düşman
gerilerinde bazan atlı, bazen yaya savaşarak batıya çekilmek isteyen Yunan birliklerini
durdurmayı başarmıştı.
2 nci Ordu batıya doğru ileri harekatına devam ederken, 1 nci ve 7 nci Yunan Tümenlerinin
kalıntıları perişan edilerek Dumlupınar batısında çekilmeye zorlandı. 5 nci Süvari Kolordusu,
demiryolunun kuzeyine geçerek Ulucak - Eğret yönünde Yunan birliklerinin arkasından
ilerlemeye devam ediyordu. Süvari kolordusu Afyon'dan Altıntaş'a doğru çekilen bir nakliye
koluna Eğret'te baskın yaparak muhafızlarını kılıçtan geçirdi. 1 nci Süvarı Tümeni, batıya
çekilen Yunan kuvvetlerine kuzeyden taarruz ederek Ayvalı'nın kuzeyinde durdurdu ve piyade
taarruzuna yardımcı oldu. Eskişehir cephesinde, 3 ncü Yunan Kolordusunun çekilmeye
hazırlandığı görülüyordu. Başkomutanlık 3 ncü Kolordunun Seyitgazi yönünde taarruzunu
emretmişti.
29 Ağustos 1922'de 1 nci ve 4 ncü Kolordulardan kurulu 1 nci Ordu;
Ulacak - Hadımköy - Çatalköy - Aslıhanlar üzerinden Dumlupınar yönünde çekilmeye çalışan
beş Yunan tümeni ile temasa geçerek batı ve güneyden sardı ve kuzeye doğru taarruza başladı.
Hedef Dumlupınar'ı Yunanlılardan önce ele geçirmekti.
Dumlupınar doğusundaki Murat Dağı üzerinden Hasandede yönünde ilerleyen bir Türk
Tümeni Aslıhanlar mevkiinde iki Yunan tümeni ile karşılaştı ve taarruza geçerek, Dumlupınar
yönünü kesti. Yunanlılar Toklusivri mevkiinde direniyordu. 1 nci Kolordu iki tümeni ile geriden,
6 ncı Tümen güneyden ve cepheden tarruza geçti. Yunan birlikleri sarılmamak için hızla
çekilmeye başladı. 1 nci Kolordu Toklusivri'yi işgal edip, batı yönünde Sultanoğlan'a kadar
ilerledi.
2 nci Ordu, üç piyade, bir süvari tümeni ile uzun ve yorucu bir yürülüşten sonra Resulbaba
Dağı'nın kuzeyinde, Yunanlılarla temasa geçti. Rastladığı artçı kuvvetlerin bir kısmını yok etti,
bir kısmını esir aldı. Geceyi Tatarmahmut - Kurtköy - Altıntaş - Gençler Dereköy çiftliği
civarında geçirdikten sonra 3 ncü Kolordu Kütahya'ya doğru ileri harekata başladı.
Bu durumda; 1 nci Kolordu güney ve batıdan, 5 nci Süvari Kolordusu kuzeyden düşmanı
çember içine almış, Kızıltaş Deresi boyunca batıya giden sarp bir yol açık kalmıştı. Ordularımız
düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmını kuşatmaya elverişli duruma sokmuş bulunuyordu.
(7) 1922 Yılında Türk Hava Kuvvetleri:
Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında hava birliklerinin takviyesine büyük önem verilmişti.
Personel, uçak, teçhizat ve malzeme gönderilerek hava birlikleri güçlendiriliyordu. 1 Ocak
1922'de 1 nci ve 2 nci Uçak Bölüklerinin birleştirilmesiyle kurulan Cephe Uçak Bölüğünün dört
faal uçağı ve dört pilotu vardı. Sakarya Savaşı'ndan sonra arızalı uçakların da tamir edilmesiyle,
7 Mart 1922 gününe kadar 13 uçak uçuşa hazır duruma getirilmişti.
Eğitim ve ikmal faaliyetleri tamamlanırken, Hava Kuvvetlerinin yeniden teşkilatlanması
çalışmaları yürütülmüştü. Mart 1922'de Millî Savunma Bakanlığı bu uçakları faal tutarak daha
evvel lağvedilmiş olan 1 nci Uçak Bölüğünün yeniden kurulmasını emretmişti. Bölüklerden
artan uçakların Konya'daki Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü emrinde kalmasına karar
verilmişti.
(a) Uçak Tedarik Çabaları.
20 Ekim 1921'de Fransızlar'la imzalanan "Ankara Anlaşması" şartlarına uygun olarak,
bezden yapılmış hangarlarıyla birlikte Güney Cephesi'ndeki 10 adet Brefuet-14 2B Fransız iki
kişilik keşif uçağı ile Aviatik tipinde okul uçağı ve Fiat keşif uçağı İtalyanlar'dan Adana'da
teslim alındı ve Konya'ya getirildi. Bu uçaklar eski olmasına rağmen dört adedi uçuşa
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
hazırlandı. Fransızlar'dan alınan keşif uçakları anlaşma gereğince silahsız olarak alınmıştı. Bu
uçakların rasıt kabinine eski makineli tüfek monte edilerek silahlandırılmıştı. (sayfa 80'deki
resim)
21 Mayıs 1922'de 1 nci Uçak Bölüğü için dört uçak uçarak Akşehir'e Cephe Uçak Bölüğü
emrine gönderildi. Bu suretle iki uçak bölüğü de cephe emrinde fiilen görevlendirilmiş oldu.
Batı Cephesi Komutanlığı, Mayıs 1922'de iki bölüğe ilave olarak bir üçüncü bölüğün daha
kurulmasını bu suretle Cephe Komutanlığı emrinde bir bölük ile ordular emrinde de birer
bölüğün bulundurulmasını, Batı Bölgesinde teknik işlerin yürütülmesi için Pilot Yüzbaşı Fazıl'ın
uçak müfettişi olarak cephe karargahına atanmasını ve Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğünün
lağv edilmesini teklif etti.
Teklifi inceleyen Millî Savunma Bakanlığı görüşü uygun bulmakla beraber elde yeterli uçak,
malzeme ve pilot bulunmadığından 3 ncü Bölüğün kurulmasına imkan olmadığını Cephe
Komutanlığına bildirdi.
(b) Cephe Komutanlığının Emri:
Akşehir'de Cephe Uçak Bölüğü meydanında uçak sayısının artışı uçuş faaliyetlerinin tek
elden ve yeterli bir şekilde yapılışını temin ve kontrol amacı ile Batı Cephesi Komutanlığı şu
emri vermişti:
"1. Konya'dan Akşehir'e gelen 1 nci Uçak Bölüğü, 1 Haziran 1922 tarihinden itibaren 2 nci
Uçak Bölüğü ile birleştirilmiş ve her iki bölüğe Cephe Uçak Bölüğü adı verilmiştir.
2. 1 nci ve 2 nci Ordulara ikişer uçaklı birer keşif kademesi verilmiş ve isimleri Ordu
numaralarına karşılık olmak üzere 1 nci ve 2 nci Keşif Kademesi olarak adlandırılmıştır.
3. 2 nci Orduya Akviran müfrezesi verilmiş, 1 nci Ordu için de Cephe Bölüğünden bir
müfreze hazırlanacak ve Cephe Komutanlığına bildirilecektir.
4. Müfrezedeki şahısların değiştirilmesi ve malzemenin ikmali ile daima iki faal uçağın
bulundurulması Cephe Uçak Bölük Komutanına aittir.
5. Bu müfrezelere uçuş görevleri Ordu tarafından verilir, yapamayacakları görevleri Cephe
Uçak Bölüğü tarafından yerine getirilir."
Bu emir gereği 1922 yılı Haziran ayının ilk haftası içinde Cephe Uçak Bölüğünden iki uçak
ayrılmış, 1 nci Ordu keşif kademesini teşkil etmek üzere Pilot Yüzbaşı Sadettin komutasında
Çay'a 1 nci Ordu emrine gönderilmişti. Bu tarihte Cephe Uçak Bölüğünün konumu şöyle idi:
Cephe Uçak Bölüğü ikisi keşif olmak üzere toplam 10 uçak, ara akaryakıt kademesi Apa
Köyü'nde. 1 nci Ordu Keşif Kademesi, 1 nci Ordu emrinde Çay civarında Mandıra Köyü'nde, 2
nci Ordu Keşif Kademesi 2 nci Ordu emrinde Aziziye civarında Akviran Köyü'nde idi. Bu
kademelerin personeli şöyle idi.
1 nci Ordu Müfrezesi
Pilotlar
Sivil Pilot İsmail Zeki
2 nci Ordu Müfrezesi
Müfreze Komutanı
Deniz Pilot Yüzbaşı Yahya
Sivil Pilot Halim (CANKO)
Pilotlar
Rasıtlar
Sivil Pilot Cemal
Sivil Pilot Hayri (Hayri Hoca)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Teğmen Osman Nuri
Teğmen Selanikli Zeki
Rasıtlar
Teğmen Bahattin
Teğmen İbrahim Hakkı
Müfrezeler büyük taarruza kadar Ordular emrinde görev yaptılar. Cephe Komutanlığı emri ile
Cephe Uçak Bölüğüne katıldılar.
(8) SPAD XIII Uçaklarının Satın Alınışı:
Millî Savunma Bakanlığı tarafından ordu için savaş malzemeleri tedariki için Milli Savunma
Bakanlığı Levazım Dairesinden Binbaşı Rafet Bey İtalya'ya gönderilmişti. Uçak satın alması da
tenbih edildi. Rafet Binbaşı havacılıkla ilgili olmadığını, yanına bir havacı verilmesini istediği
halde yanlız gönderildi. Binbaşından 21 adet Spad XIII av uçağı bulunduğu öğrenildi. İtalyan
havacı Paraschini'nin elinde bulunan Spad XIII tipi 21 adet av uçağının satın alınması için
yapılan girişimler olumlu sonuç verdi.
Uçaklar İtalya'nın Brendizi limanında Afrika adlı İtalyan gemisine yüklenerek Antalya'da Türk
yetkililere teslim edilmesi üzerine; Yüzbaşı Fazıl, Yüzbaşı Yahya Sivil Pilot Hulusi ve Sivil Pilot
Vecihi ile Makinist Eşref'ten oluşan kafile 30 Aralık 1921'de otomobille Antalya'ya gönderildi.
Uçakları taşıyan gemi İtalya'dan ayrıldıktan sonra iki Yunan torpidosu tarafından takip
edildiği görüldü. Bir süre Mısır yönünde gidildiği halde torpidoların takibi devam etti. Suriye
sahilleri ve Türkiye güney kıyılarına gelindi. Yunan torpidoları Afrika gemisi kaptanına Türk
sahillerine yanaştıkları takdirde uçakların zorla alınacağı mesajını verdiler. Geminin batarılması
da akla gelen ihtimaller arasındaydı. Ancak, Ankara Hükümeti'nin talimatı ile Afrika gemisi gece
karanlığından yararlanarak ve ışıklarını da söndürerek Mersin Limanı'na girmeyi başardı.
Mersin Bölge Komutanı Yarbay Demir Ali Bey, emrindeki asker ve halkın yardımı ile uçakları
teslim aldı ve tren ile Konya'ya gönderdi. Fakat uçakların silahları bulunmuyordu. Bu uçaklara
Konya'da Türk teknisyenler tarafından eski Alman uçaklarının makineli tüfeklerinin montesi
planlandı.
Bu arada Saffet (ARIKAN), Nuri (CONKER), Baki (APAK) beylerden kurulu bir heyet
Almanya'ya gitti ve savaştan sonra Almanların elinde kalan Albatros-C XV tipi 21 uçak ve yedek
parçaların alınması için görüşmelerde bulundu. Heyet, Alman yetkilileri ile anlaşma sağladı.
Uçaklarla birlikte uçak bölüklerinin ikmali için gerekli çeşitli araç ve gereçler de Almanya'dan
alındı. Yapılan anlaşmaya göre, Almanya'dan alınan malzemeler Anadolu'ya partiler halinde,
gizli yollardan bir sene içinde getirilecekti. Bu malzemelerin çoğu nakliye sırasında
hasarlanmış olarak Anadolu'ya geldi. Uçak parçaları sandıklarla veya açık olarak Rusya
üzerinden, Novrosiski'den geçirilerek Şahin adlı gemi ile Temmuz 1922'de Samsun'a getirildi.
Pilot Yüzbaşı Sadettin yönetiminde dört pilot ve birkaç makinistden oluşan bir ekip bu
uçakları faal hale getirmek amacıyla 29 Temmuz 1922 günü Samsun'a gönderildi. Bu
uçaklardan sadece ikisi uçurularak Cephe Bölüğüne katılabildi. Bu sıralarda Erzurum'lu Nafiz,
Hava Kuvvetlerine iki uçak daha alması için bağışta bulundu. Antalya'daki satınalma
komisyonu bu bağış ile bir uçak ve bir telsiz istasyonu almıştı. 174 ncü Piyode Alayı subayları
da çok anlamlı ve unutulmaz bir jestle Hava Kuvvetlerine bir uçak hediye etmek üzere
maaşlarından para toplamışlardı. Satın alınışında alay subaylarının da katkısı bulunan BregeutXIV uçağına 174 ncü Alay ismi verilmişti. O tarihlerde uçaklarda kuyruk numarası yerine isim
kullanılıyordu.
9) Hava Kuvvetleri Müfettişliği'nin Kuruluşu:
5 Temmuz 1922'de Millî Savunma Bakanlığı'nın emri ile, Hava Kuvvetleri Genel Müdürlüğü
lağvedilerek yerine merkezi Konya'da olmak üzere Hava Kuvvetleri Müfettişliği teşkilatı
kuruldu. Bütün Hava kuruluş ve birliklerinin sorumlusu olan Müfettişliğe, lağvedilen Genel
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Müdürlük Teşkilatında olduğu gibi, İkmal ve İdari bakımından Millî Savunma Bakanlığına,
Harekat bakımından Genelkurmay Başkanlığı ile Batı Cephesi Komutanlığına bağlı idi.
22 Temmuz 1922 tarihli emirde de Müfettişliğe Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) atandı.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Topçu Albay Latif başka bir göreve atanmıştı. Bu arada Adana Hava
Okulu'nun Konya'ya getirilmesi düşünüldü, fakat Konya'nın meteorolojik durumu ve deniz
seviyesinden yüksek oluşu dikkate alınarak, okulun Adana'dan Konya'ya nakledilmesi hususu
Genelkurmay'ın 8 Ağustos 1922 tarihli emri ile durduruldu. Adana'daki Hava Okulu'nda çift
kumandalı Fiat yapısı bir Aviatik eğitim uçağı, bir Albatros-D III av uçağı, bir de Breguet-14 B2
uçağı bulunuyordu.
(a) Müfettişlik Teşkilatı:
1922 yılında Müfettişlik Karargahı şu şubelerden oluşuyordu.
I nci Şube
: Hava Sınıfının eğitimi, Harekat ve Seferberliği ile görevli olup, Hava
Dergisini hazırlar, Avrupa'daki gelişmeleri takip eder. Kadrosu 4 Hava Subayı.
II nci Şube
: Zat işleri. Kadrosu 1 subay, 1 katip.
III ncü Şube
: Uçakların bakımı, onarımı ve ikmalleri ile ilgili konular. Kadrosu 3 subay, 1
mühendis, 1 katip.
IV ncü Şube
: Levazım. Kadrosu 1 subay, 1 katip.
V nci Şube
: Sağlık. Kadrosu 1 Tabip subay.
VI ncı Şube
: İnşaat, bina, hangar ve meydanlar. Kadrosu 2 subay, 1 mühendis.
Adli Amirlikler : Birliklerin bulundukları yerlerdeki Kolordu Komutanları idi.
(b) Birlik ve Tesislerin Yerleri:
(I) Cephe Uçak Bölüğü; Pilot Yüzbaşı Fazıl komutasında Çay ile
Bolvadin arasında Akşehir'de.
(II) Konya Uçak İstasyonu; Çadır hangarlardaki tamirhaneler ile
Konya'da. İtalya'dan satın alınan ve Mersin yolu ile getirilen ve montesine başlanan 20 adet
Spad XIII uçağı.
(III) Samsun'da; Almanya'dan satın alınan uçak ve uçak malzemeleri.
(IV) Adana Hava Okulu; Binbaşı Salim (İLKUÇAN) komutasında beş
öğrencisi ve dört uçağı var.
Sivil pilotların bir kısmı uzun süredir uçmadıkları için antreman uçuşları için Adana'ya
gönderiliyor, bir kaç ay sonra bölüklerine katılıyorlardı.
Uçak Tamir Fabrikası istasyona bağlıydı. Ankara'da Müfettişliğe bağlı yeni bir malzeme
deposu kuruldu. Hava Kuvvetleri Müfettişi olarak atanan Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER)
anılarında özetle şöyle anlatır.
"Son görevini Ankara'da Türk Milletinin topyekun seferberliğini ve savaşan ordularının sefer
planını hazırlayan en yüksek makam olan Fevkalade Harp Encümeni'nin Genel Sekreterliği idi.
Encümen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Başkanı'nın siyasetinde, ilgili bakanlar ile,
Meclis Komisyon Başkanları ve Genelkurmay Başkanı'ndan kuruluydu. Encümen 1922 yılı
Temmuz ayı sonralarına doğru görevini bitirmiş gibiydi. 22 Temmuz'da Hava Kuvvetleri
Müfettişliğine atama emrini aldım. Bu atama benim için sürpriz oldu. Gerçi bugüne kadar
orduda birçok görevler yapmış, hatta Çanakkale Muharebeleri'nde Akbaş'taki karargahımda
ordu nakliyatını korumaya memur ganbotlara birkaç da emir vermiştim. Fakat havacılıkla
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
temasım sadece Balkan ve Birinci Dünya Savaşı'nda uçaklarımızı seyretmekten ibaret kalmıştı.
Bu düşüncelerimi üstlerime arz ettim. Yapamayacağın bir görev sana emredilmemiştir cevabını
aldım. Biraz moralim takviye oldu. Hava Kuvvetlerinin Milli Savunma Bakanlığı'nda İrtibat
Subaylığını yapan eski bir hava subayı Mithat (TUNCEL) Bey'den beni aydınlatacak bir kitap
istedim, aradı. Almanca bir kitap verdi bundan çok istifade ettim."
(c) Uçaklara Silah Montesi:
Hava Kuvvetleri Müfettişliği emrindeki Konya İstasyonu büyük bir gayretle uçakları
hazırlarken, bir yandan da Spad XIII ve Breguet-14'lere makineli tüfek yerleştirilmekteydi. En
önemli mesele pervane arkasından ateş eden silahlarda pervane devri ile atılan mermilerin
senkronizasyonunu sağlamaktı. Fransa ve İtalya'dan satın alınan uçaklar üzerinde makineli
tüfekleri yoktu. Konya meydanında bulunan askeri depoda ise Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma
bir miktar Alman uçaklarında kullanılan makineli tüfekler bulunuyordu.
Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) hatıratında ilginç bir anısı şöyle anlatmaktadır. "İlk
uçağa makineli tüfeğin tatbiki esnasında, o ana kadar bu işi hiç denememiş insanların uçak
etrafından düşünerek dolaşmaları, sabah aydınlığından karanlık basıncaya kadar uçağın
üzerinde çalışmaları görülecek manzara idi. Yemek yemeyi unutuyorlar, gözlerine uyku
girmiyordu. Makine Yüzbaşı Murat, Sivil Makinist Eşref (KOŞMAN), Küçük Eşref ve diğer
ustaların çalışmaları görülmeye değerdi. Eşref bu işin sırlarını keşfettiği zaman, yağız çehresi
gülümsemiş, ela gözleri parlamıştı. Yüzbaşı coşmuş, bu işi yapacağız diye haykırmıştı.
İman dolu bu karar karşısında herkes hem seviniyor hem irkiliyordu. Ya muvaffak
olmazlarsa, ya pervane parçalanırsa... İlk tüfek uçağa yerleştirilmiş, onların ifadelerine göre her
şey hazırlanmıştı.
Ateş için hedefler hazırlandı, uçak hedeflerin karşısına götürüldü, yer tecrübesi yapılacaktı.
Kalpler çarpıyordu. Motor çalıştırıldı, pervane döndü, Eşref makineli tüfeğin üstüne başını
yatırdı, nışan aldı. Eli tetikte durdu, kimse sesini çıkarmıyordu. Tak, tak, tak, bir daha... Bu tiz
seslerden sonra motor durduruldu. Heyecanla pervane yoklandı, pervanede hiçbir delik, hiçbir
isabet yoktu, ama hedef parçalanmıştı. Muvaffakiyet, yükselen sevinç çığlığı meydanı
inletiyordu. Herkes Yüzbaşı Murat'ın, Eşref'in elini sıkıyor, daha fazla coşanlar bunları
kucaklıyordu. İlk uçak silahlanarak böylece cepheye uçtu gitti.
22 Ağustos 1922 akşamına kadar ikincisi, uçüncüsü, dördüncüsü, nihayet beşinci ve altıncı
Spad uçağı uğraşılarak hazırlanıp uçuruldu. Diğerlerinin hazırlanmasına başlandı. İş devam
ediyordu."
Eski Alman uçaklarından kalan silahlar 160 beygir gücünde ve azami motor devri 1400 olan
pervane ile senkronize olarak çalışıyordu. Spad motorları 250 beygir gücünde ve motor devri
de dakikada 1800 idi. Mermiler pervaneye isabet ediyordu. Görev dönüşü inen uçağın ilk
kontrol edilen parçası pervane oluyordu. Tüfek ayarı havadaki titreşimden veya ateş esnasında
tüfeğe binen yükten bozulabiliyordu. 18 Haziran 1916'da Alman Max Immelman'ın senkromaj
dişlilerinin arızalanması sebebiyle pervanesini vurduğu, parçalanan pervane sarsıntı ile uçak
motorunun dağılmasına ve pilotun ölümüne sebep olduğu kaydedilir. Bizde de görevden dönen
Sivil Pilot Hayri'nin (Hayri Hoca) pervanesinde yedi mermi isabeti sayılmıştı. Bir anlamda pilot
ateş ettiği zaman bazen önce kendini vuruyordu.
(d) Konuş Değişiklikleri.
Hava Kuvvetleri Müfettişliği; İzmir'in kurtuluşundan sonra, 17 Eylül 1922 tarih ve 261 sayılı
Genelkurmay Başkanlığı emri ile Adana'daki Eğitim Okulu'nu İzmir'e nakletti. Hava birlikleri ve
Eğitim Okulu Seydiköy'deki meydan ve civarındaki binalara yerleştirildi. Uçak İstasyonu ve
İstasyon Komutanlığı Halkapınar'a intikal etti. Uçak tamir fabrikası ve Halkapınar'daki bazı tamir
tesislerinden faydalanmak amacıyla bu bölgeye nakledildi. Hava Kuvvetleri Müfettişliği
Karargahı ise Kordonboyu'ndaki bir binaya taşındı.
(e) Deniz Uçaklarının Faaliyetleri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
İstanbul'dan deniz yolu ile kaçırılan deniz uçakları güçlükle faal hale getirildiler. Bu uçaklarla
1922 yılında Amasra Deniz İstasyonu'nda malzeme ve eksik parçaları tedarik edilen bir GOTHA
deniz uçağının onarımı da 18 Haziran 1922'de tamamlandı ve faal oldu.
3 Temmuz 1922'de Amasra'dan keşfe çıkan bir deniz uçağı, Şile Koprıca ağzında Yunan
Deniz Kuvvetlerinin Panter sınıfı bir muhribini görerek hücuma geçti. Gotha deniz uçağı ile
muhribi bombalayan Yüzbaşı Cemal, muhribin isabet alarak uzaklaşmasını sağlamıştı. Bu
başarı deniz havacılığının etkinliğini göstermekteydi. 1922 yılı Ağustos ayında da ikinci bir
deniz uçağı uçuşa hazırlanmıştı. Üçüncü uçak tamamlanmak üzereydi. Uçaklar eski, çok
yıpranmış ve ahşap gövdeli idi. 7 ve 8 Ağustos'ta Akçakoca bölgesinde uzun menzilli keşif
uçuşları yapan bir uçak kırım geçirdi. İstasyonun faal olan iki deniz uçağı, 1922 yılı Ağustos ayı
boyunca ve Eylül ayının ortalarına kadar, Batı Karadeniz Bölgesinde keşif ve devriye uçuşları
yaptı. Eylül ortalarında müfrezenin Sapanca Gölü'ne intikali emredildi. 13 Eylül'de Yüzbaşı Nuri,
Gotha'lardan biri ile Sapanca'ya doğru havalandı, biraz sonra arızalanan uçak Akçakoca
kıyısına mecburi iniş yaptı, tamir için Amasra'ya getirildi.
16 Eylül 1922'de Yüzbaşı Cemal, Gotha uçağı ile Sapanca Gölü'ne indi.
25 Eylül 1922'de Gotha uçağı Binbaşı Salim (İLKUÇAN) idaresinde İzmit'e doğru hareket etti.
Sakarya'nın Karadeniz ile birleştiği bölgede motoru arızalanan uçak denize indi. Tamir
edildikten sonra İzmit'e gönderildi.
2 Aralık 1922'de; Binbaşı Salim (İLKUÇAN), İzmit Uçak İstasyonu Komutanlığına atandı. Haliç
ambarlarında bulunup henüz Anadolu'ya getirilmemiş olan iki deniz uçağı da İzmit'e gönderildi.
13 Aralık 1922'de; Genelkurmay Başkanlığı'nın emri ile Deniz Uçak Bölüğü İzmir'e gönderildi.
18 Aralık 1922'de bir deniz uçağı devriye uçuşu sırasında denize düşmüş, mürettebatı
kurtarılmıştı.
(f) 2 nci Uçak Bölüğü'nün Faaliyeti:
1921 yılında 1 nci ve 2 nci Uçak Bölükleri birleşerek Cephe Uçak Bölüğünü oluşturmuştu.
1921 yılı sonunda uçak bölükleri tekrar ayrıldı. 2 nci Uçak Bölüğü 30 Kasım 1921'de Akşehir'in
yedi kilometre kuzeybatısındaki Maruf Köyü'ne intikal etti. 2 nci Uçak Bölüğünün iki keşif ve bir
av uçağı bulunuyordu. 2 nci Uçak Bölüğü, Aralık 1921 ve Ocak 1922 aylarında biri Uçaş, ikisi
Afyon-Seyitgazi bölgelerinde olmak üzere üç keşif uçuşu yaptı. Akaryakıt durumu uçuşlara
etkili oluyordu. O tarihlerde uçaklarda kullanılan benzin tamamen dış kaynaklardan tedarik
ediliyordu. Bu kaynaklar Rusya ve İtalya idi.
Rusya'dan alınan benzin hudutlar veya Karadeniz kıyılarından teslim alınıyor, Ruslar'a bunun
karşılığı kömür gönderiliyordu. İtalyanlar'dan alınan benzin ise Antalya yolu ile yurt içine
giriyordu. Benzinler teneke içinde at, katır veya arabalarla uçuş birliklerine taşınıyordu. Şubat
ve Mart aylarında havaların uçuşa müsait olmaması nedeni ile, fazla uçuş yapılamadı. Fakat
Cephe Komutanlığı çeşitli keşif uçuşları istemekteydi.
2 nci Uçak Bölüğünün 1 Ocak 1922 günü itibariyle personel, uçak, araç ve gereçleri şöyleydi.
2 nci Uçak Bölüğünün Personel ve Uçak Durumu
Bölük Komutanı
Pilot Yüzbaşı Fazıl
Pilotlar
Deniz Pilot Yüzbaşı Yahya
Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Pilot Hayrettin
Rasıtlar
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Rasıt Yüzbaşı H. Hüsnü (BİLGE) / Batı Cephesi emrinde irtibat subayı.
Üsteğmen Ömer Avni (OKAR) / Batı Cephesi irtibat subayı.
Üsteğmen Sıtkı (TANMAN)
Üsteğmen Osman Nuri (BAYKAL)
Üsteğmen Hasan Basri
Üsteğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Bölükte Görevli Diğer Subaylar
Tabip Yüzbaşı Nedim
Teğmen Hulusi / Muhafız Takım Komutanı
Asteğmen İhsan / Fotoğraf Subayı
Asteğmen Nuri / Hesap Memur Vekili
Stajyer Uçucular
Sivil Pilot Mükerrem / Tazeleme ve staj için Adana Hava Okuluna gönderildi.
Sivil Pilot Remzi / Tazeleme ve staj için Adana Hava Okuluna gönderildi.
Bölük Makinistleri
Eşref (KOŞMAN) / Baş Makinist
İsmail (SERVER) / Makinist
Hasan Ruhi / 4. Sınıf Makinist
Marangoz Ustaları
Bilal / 4. Sınıf Marangoz Ustası
Celal / 4. Sınıf Marangoz Ustası
Aziz / 2. Sınıf Marangoz Ustası
Bölük Erleri
110 Er
Uçaklar
1 adet Albatros D-III / Av
2 adet Breguet-14 B2/ Keşif ve De Havilland-9/Keşif
1 adet Aviatik / Çift Kumand, Eğitim
Nakil Vasıtaları
3 adet Binek hayvanı
9 adet Koşum
5 adet Mekkari
6 adet Öküz
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
7 Şubat 1922'de Antalya'da teslim alınan İtalyan yapısı Aviatik (Karga) isimli eğitim keşif
uçağı Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUS) tarafından uçurularak Akşehir Meydanı'na getirildi. Pilotaj
eğitiminde hiç bir uçak Karga kadar faydalı olmamıştı. Mart ayında havalar müsait olunsa yedi
keşif uçuşu yapıldı. Bu keşifler sırasında Yunan ordusunun konuşu tespit edildi ve Yunan
birliklerine bildiriler atıldı.
18 Mart 1922 günü yapılan keşif uçuşunda Akşehir Çobanlar İstasyonu'ndaki düşman
siperleri, gerilerdeki ordugahlar, Türkmenbaba, İntepe, ve Simlitepe bölgeleri keşfedildi. Bu
keşifler sonunda Sülmeli - Çavdarlı arasından Simlitepe'ye kadar uzanan hat boyunca
düşmanın durumunda bir değişiklik tespit edilmemişti. Çavdarlı'nın kuzeyinde beş büyük
baraka ve bir alay ordugahı, bunun kuzey batısında iki grup halinde bir alaylık çadırlı ordugah
vardı. Bostanlı ve İntepe'de bir alay ordugahı, Türmenbaba ve Simlitepe civarında üç büyük
çadırlı alay ordugahı tespit edilmişti. Bunlardan biri topçu alayı idi. Bu bölgede küçük gruplar
halinde başka ordugahlar da görülmüştü.
Sonuç olarak; Yunan kuvvetlerinin ağırlık merkezinin Simlitepe, Türkmenbaba, İntepe Bostanlı bölgesi olduğu görülüyordu. Afyon'un doğusu, Çavdarlı, Simlitepe bölgesinde iki
tümenlik Yunan kuvveti bulunmaktaydı. 1922 yılının Nisan ayı ortalarında, Cephe Uçak
Bölüğünde dört adet keşif uçağı mevcuttu. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl Niğde adlı Breguet
uçağını tecrübe ederken, motor arızası sebebiyle meydan dışına mecburi iniş yapmış, kabotaj
sonucu Yüzbaşı Fazıl 7 Mayıs 1922'de çenesinden yaralanmıştı. Bu sıralarda, bölüğün mevcudu
2 Pilot Subay, 6 Sivil Pilot ve ayrıca 6 Rasıt Subaydan oluşuyordu. Uçak kazasını duyan İsmet
Paşa (İNÖNÜ) kazanın ucuz atlatılmasına sevinmişti.
Fransızlarla yapılan Ankara Anlaşmasına göre Adana'da bulunan Fransız Hava Birliklerinin
terhisine 24 Nisan 1922'de başlanmıştı. Aziziye'nin kuzey doğusundaki Akviran Köyü yakınında
ufak bir meydan hazırlandı ve bölükten iki keşif uçağından kurulu bir müfreze oraya sevkedildi.
(h) 1 nci Uçak Bölüğü'nün Faaliyeti:
1 nci Uçak Bölüğü Konya'da konuşlanmıştı. Bölük 21 Mayıs 1922'de 2 nci Uçak Bölüğünün
yanına, Akşehir'e nakledildi. Bölükte; dört adet Breguet-14 B2 tipi silahlı keşif uçağı
bulunyordu. Fakat uçuş faaliyetinin daha faydalı olması için, tek merkezden idare edilmesi
gerektiği düşünüldüğünden 1 Haziran 1922'de tekrar 2 nci Uçak Bölüğü ile birleşmesine karar
verilerek yeni birliğe "Cephe Uçak Bölüğü" adı verildi.
(i) Cephe Uçak Bölüğünün Faaliyetleri:
Cephe Uçak Bölüğünün ikişer keşif uçağından oluşan müfrezeleri 1 nci ve 2 nci Ordu emrine
verildi. Bu birlikler 1 nci ve 2 nci Ordu Keşif Müfrezesi adı ile anılmaktadır. 2 nci Orduya bağlı 2
nci Keşif Müfrezesi Aziziye civarında Akviran'a, 1 nci Orduya bağlı 1 nci Keşif Müfrezesi 24
Haziran 1922'de Çay kasabası civarındaki Mandıra Köyü yakınlarında hazırlanan meydana
yerleşti. Müfreze Komutanı Yüzbaşı Bahattin'in emrinde iki adet Breguet-14 uçağı bulunuyordu.
Apa köyünde bir akaryakıt dolum tesisi hazırlandı. Uşak ve Akşehir yönlerindeki keşif
uçuşlarının da benzin ikmali buradan sağlanacaktı. Haziran 1922'de Cephe Bölüğü; Akviran ve
Çay'daki keşif müfrezeleri vasıtası ile toplam 20 keşif uçuşu yaptı.
1922 yılı Haziran ayında 4 ncü Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa ve Halide Edip
(ADIVAR) Cephe Uçak Bölüğü Karargahını ziyaret etmiş ve her ikisi de Yüzbaşı Fazıl ile
uçmuştu.
2 nci Ordu Uçak Keşif Müfrezesi 26 Haziran 1922'de Döğer - Altıntaş - Kazlıgöl bölgesini
keşfetti. Bu keşifte; Yunan birliklerinin durumu şöyle idi. Sarıcaova'da iki alay, Döğer'de bir
alay ve otomobil kolları, Kayalar'da iki tümen, Kırkpınar'ın güneybatısında bir tümen, Böyce
köyünde bir alay, Eğret'te bir süvari alayı ve dört topçu bataryası, Cumali'de üç-dört batarya,
Kazlıgöl İstasyonu güneyinde 150 konik çadırdan kurulu bir alaylık ordugah olduğu tespit
edilmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Aynı gün sabahı, Cephe Uçak Bölüğü de Afyon'un doğusunda bir hava keşfi yaptı. Bu
keşifte; Kazviran - Simlitepe arasında bir alay, Simlitepe - Türkmenbaba ve güneyindeki
bölgede bir tümen, Çakıllı kuzeyinde bir Yunan taburu olduğu tespit edilmişti.
27 Haziran 1922 günü 1 nci Çay Müfrezesine ait, bir Breguet-14 keşif uçağının, Afyon
doğusundaki tahkimat hattını ve Yunan ordugahını incelemek amacıyla çıktığı keşif uçuşunda
motoru arızalandı ve Yunan hattı gerisine mecburi iniş yaptı. Pilot Fehmi Maltepe ve Rasıt
Üsteğmen İhsan (Emekli Korgeneral İhsan ORGUN) Yunanlılar tarafından esir alındı. Yunan
bölgesine iniş yapan uçak, Yunanlıların eline geçmeden önce mürettebatı tarafından yakılmıştı.
28 Haziran 1922'de 2 nci Müfreze Eskişehir, Ağapınar, Seyitgazi bölgesinde bir keşif uçuşu
yaptı. Bu keşifte Ağapınar, Keçiköy güneyinde bir Yunan alayı, Hamidiye, Seyitgazi
güneybatısında bulunan tahkimat hattının gerisinde bir tümen, Arapören'de beş, Karakulak'ta
üç süvari bölüğü olduğu tespit edildi. Akın'daki alay eski yerinde duruyordu.
(j) Yapılan Keşif Uçuşlarının Sonuçları:
1922 yılı Haziran ayında toplam 26 keşif uçuşu yapılmıştı. Bu keşifler ile; Bölgede 12 Yunan
tümeni ve bir de yarım tümenlik Yunan kuvvetinin bulunduğu tespit edilmişti. Yunan
tümenlerinin yerleri şöyleydi.
Tümen Adedi
Bulunduğu Yer
1
Dumlupınar, Garipçe
1
Afyon güneyi
1
Afyon doğusu
1 1/2
Afyon doğusu demiryolu kuzeyine kadar Kızılveren bölgesinde
4
Döğer, Kayalar, Altıntaş ve Sarıcaova bölgesinde
3
Eskişehir bölgesinde,
Seyitgazi, Kırgız, Hamidiye, Lütfiye, Sarıkovakça Dağı, Ağapınar, Danişment, Sekiveren ve
toplanmış bulunuyordu. Temmuz 1922'de Cephe Uçak Bölüğü ve kademeleri 24 keşif uçuşu
yaptı.
9 Temmuz 1922 günü yapılan keşif, Yunan ordusunun durumunu kesin olarak belirtiyordu. 9
Temmuz 1922'de öğleden önce yapılan keşif uçuşuna göre; Düşmanın Kütahya-Afyon
demiryolunun doğusunda 2.5, Kütahya Afyon demiryolu batısında 3.5, Afyon'dan batıya uzanan
demiryolunun Afyon-Dumlupınar kesimi güneyinde iki tümen gücünde kuvvetinin olduğu tespit
edilmişti.
23 Temmuz 1922'de yapılan keşif, Yunanlıların faaliyetinde canlılık olduğunu gösteriyordu.
24 Temmuz 1922'de Sivil Pilot Vecihi ve Rasıt Teğmen Hamdi, Breguet-14'le Afyon
bölgesinde uçarken bir Yunan Spad XIII uçağının saldırısına uğradılar. Breguet-14'ün makineli
tüfeği arızalı olduğu için ateş etme imkanı olmadığı halde, tecrübeli bir pilot olan Vecihi'nin
kaçınma manevraları sonucu, Yunanlıların bütün cephanesini sarfetmesine rağmen uçak yara
almadan üssüne dönmüştü.
(k) Pilot Teğmen Cemal İle Rasıt Yüzbaşı Ahmet Bahattin'in Şehadeti:
25 Temmuz 1922 günü Döğer çevresinde keşif yapmak için çıkan Breguet-14 tipi keşif uçağı
bir Yunan av uçağı ile hava savaşına girişti. Üzerindeki Alman yapısı eski makineli tüfekleri
tutukluk yaptığından ateş edemedi. Düşman ateşlerinden isabet olan uçak düştü ve Pilot
Teğmen Cemal ile Rasıt Yüzbaşı Ahmet Bahattin şehit oldular.
(l) Alınan Yunan Telgrafı:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Daha sonra çekilen telgrafla, "Kahraman Türk Havacı Kardeşlerimize; Dün iki saat dört
uçağımızla kahramanca çarpışan ve bir uçağımızı yaralayıp diğerini düşürdükten sonra, Keşif
uçağınızdaki iki kıymetli kardeşimiz Gazlıköy civarında düşerek şehit olmuşlardır. Yarın
kahramanlara layık ve şerefli bir şekilde cenazelerini merasimle kaldırmayı Yunan
meslektaşlarınız bir görev addeder ve kahraman Türk Havacılarına mağfiret diler." Durumu
Yunan uçakları, Türk tarafına yazılı mektup atarak da bildirdiler. Malzeme ve yedek parça
eksikliği orduların emrindeki uçak müfrezelerinin bakım hizmetlerini hem aksatıyor, hem de
uçuşların verimli yapılmasını engelliyordu. Bu nedenle birinci ve ikinci müfrezelerin Akşehir
meydanına dönmeleri uygun görüldü. Batı Cephesi Komutanı bu konudaki gerekli emirleri 1 nci
ve 2 nci Orduya bildirdi.
(m) Yunan Hatları Üzerine Atılan Bildiriler:
1922 yılı Temmuz ayı içinde düşman hatları üzerinde ve gerilerinde yapılan
uçuşlarda bildiriler atılmıştı. Atılan bildirilerden birinin içeriği aşağıdadır.
YUNAN ASKERLER
Sonunda sizler de anlayacaksınız ki Yunanistan Anadolu'dan çekilmeye mecbur kalacaktır. O
halde siz burada daha ne bekliyorsunuz.
Politikacılar sizin kanınızın akmasını seyretmek istiyorlar. Kral nefsini yaşatmaktan başka bir
şey düşünmüyor. Nasıl ki Avrupa'lı tüccarlar mallarını yüksek fiatlarla pazarlarda satıyorlarsa
kral da bu usülü takip ediyor. Gözlerinizle gördüğünüz gibi Yunanistan'da yaşayanlar refah
içindeler. Sizler cennet gibi olan memleketinizi terk ederek çorak Haymana'ya geldiniz. Orada
bir tek Hristiyana bile raslamadınız o zaman hangi söze inanarak yerinizi terk ettiniz. Siz budala
değilsiniz. Bunları daha evvelden niye düşünmediniz. Şuna emin olmalısınız ki Anadolu
Hristiyanları, bu güne kadar bizimle beraber rahat ve huzur içersinde yaşamaktadır ve sonuna
kadar da öyle yaşayacaklardır. Bizler müttefiklerimiz için bütün hazırlıklarımızı tamamlamış bir
durumdayız. Kan dökülmesini istemediğimiz için sulhun sonunu böylece beklemekteyiz. Fakat
zaman geçiyor, beklemeniz için pek az vakit kalmıştır. Az bir zaman sonra emellerimize
kavuşmak için bütün gayretlerimizle çalışacağız. Bu sefer askerlerinize öyle bir darbe
indireceğiz ki Sakarya'daki hezimetiniz onun yanında hiç mesabesinde kalacaktır. Askeri
kayıplarınızdan sonra Balkan'lı düşmanlarınız o zaman sizleri küçük görecek, Selanik ve diğer
yerlere yerleşmekten mahrum kalacaksınız. Ailelerinizi kötü akibetler beklemektedir. Daha
vaktiniz vardır. Şu halde sizler de memleketinize gelmeye çalışınız, nasıl ki bundan evvel
binlerce din kardeşiniz gelip yerleştiler. Serbest olarak istediğiniz yerlere yerleşebilirsiniz. Bu
güne kadar memleketimize gelip yerleşenlerden sizler de Avrupa mıntıkasından, Kıbrıs'tan ve
Mısır'dan gelenler bir daha geldikleri yere dönmek istememişlerdir ve bu gün bunlar huzur
içinde çocuklarının yanında yaşamaktadırlar. Şunu da nazarı dikkate almalısınız ki, harekatımız
başladığı zaman mevcut olmayacağı gibi göreceğiniz muamele de kardeşane olacaktır. Aynı
zamanda köylere kaçanlar da aynı muameleyi göreceklerdir. Fakat bize karşı silahlarını
çevirmiş olanların cezası pek ağır olacağı gibi bunlara karşı darbelerimiz de pek ağır olacaktır.
Bu kağıdı yanında saklayıp ta bize teslim olduktan sonra hiç bir şeyden korkusu olmayacaktır.
Bütün bu söylediklerimi dinleyecek olursanız hemen harp sona erecek ve hep birlikte
memleketimize gidip ailemizin yanında mesut hayat süreceğiz, nitekim onlar bizi
beklemektedirler. Yüzlerce defa sizleri selamlarız.
Türk askerleri (Çavuş S. Karaoğlu
(n) Komutanın Cephe Uçak Bölüğü'nü Denetlemesi:
30 Temmuz 1922 günü Batı Cephesi Komutanı General İsmet (İNÖNÜ) denetleme ve tanışma
amacı ile Cephe Uçak Bölüğü'ne geldi. Cephe Komutanı; Düşmana yapılacak taarruz öncesi
taarruz bölgesine yakın, uçakların benzin ve cephane ikmalini yaparak, Cepheye
müdahalelerinin daha az zamanda yapmalarını sağlayacak ara meydanlara ihtiyaç olacağını
kabul ederek meydan yeri seçimine değinmiş ve bu maksatla kullanılacak vasıtayı tahsis
etmişti.(sayfa 96, üstteki resim ve sayfa 98'deki resim)
(o) Cephe Uçak Bölüğü'nün Güçlenmesi:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
İtalyan havacı Parakini'den satın alınan Spad-XIII av uçakları, Ağustos 1922'de partiler
halinde uçarak Akşehir bölük merkezine gelmeye başladı. Sivil Pilot Vecihi, İsmail Zeki ve Rasıt
Tevfik, Almanlardan alınan 21 adet Albatros-C XV uçaklarından faal olanları getirmek üzere 1
Ağustos'ta Samsun'a gittiler. 20 Ağustos'ta başlayan savaşlara Albatros-C XV uçaklarından
sadece ikisi katıldı. İki uçak 28 Ağustos 1922 günü saat 17.10'da Bolvadin ile Çay İstasyonu
arasındaki meydana indi.
17 Ağustos 1922'de Bolvadin, Dinar, Kazlıgöl, Cumalı, Kayalar, Döğer, Aziziye ve Sultandağ
bölgesi havadan keşfedildi. Keşif sonucu; düşman kuvvetlerinin durumunda bir değişiklik
olmadığını göstermekteydi. Yalnız Diner köyünün kuzey doğusunda üç bölükten kurulu bir
süvari alayı yürülüş halinde görülüyordu. Uçuş esnasında bir Yunan av uçağı keşif uçağımıza
saldırmış fakat karşılık görünce, birkaç atıştan sonra geri dönmüştü.
19 Ağustos 1922 tarih ve Harekat-İstihbarat Şubesi 2165 sayılı Cephe Komutanlığı emri ile,
Akşehir'de bulunan Cephe Uçak Bölüğünün dört keşif uçağını Çay'da hazırlanmış olan
meydana intikali istenmişti. İki keşif uçağı da Akşehir'de uçuşa hazır bulundurulacaktı.
Düşman uçaklarının faaliyeti ve uçuş istikametlerinin Çay'daki bölüğe anında bildirileceği,
düşman uçaklarını gören birliklerin telefonla haber vermede önceldiğe sahip olacakları ve
haberi Çay'daki birliğe ulaştırmalarının Ordu Komutanlıkları tarafından sağlanması istenmişti.
Cephe Uçak Bölüğü, 20 Ağustos 1922'ye kadar Akşehir meydanında uçuşlarına devam etti.
Çay'a intikal eden uçaklarla keşif, Konya'dan yeni gelen dört adet Spad-XIII av uçakları ile
cephe hattı önünde taarruzi devriye uçuşları yapılıyor, düşman uçaklarının keşif uçuşları
önleniyordu.
Cephe Uçak Bölüğünün Spad-XIII uçakları ile teçhizi, Yunan uçaklarının cephe hattına kadar
dahi gelmeye cesaret edemez hale getirmişti. Bu durum, Büyük Taarruz için yapılan kıt'aların
yer değiştirmesi ve muazzam yürüyüşlerin düşman gözünden gizli yapılmasının ve tabiyevi
baskının sağlanmasını temin etmişti.
Bu durumla ilgili olarak, Yunan Başkomutanı Hacı Anesti, Divanı Harpte "Son zamanlarda
Türklerin yabancı hükümetlerden tedarik ettikleri 50 kadar (20 Spad-XIII ile Almanya'dan alınan,
Rusya üzerinden Samsun'a gelen Albatros-C XV'ler toplamı) son sistem takip uçakları
yüzünden uçaklarımız Türk yığınağı ve taarruz hazırlıklarını görememişlerdir." şeklinde
açıklama yapmıştı.
Bu ifade; Cephe üzerinde hava üstünlüğü kesinlikle Türk tarafında idi, anlamındadır. Son
aylarda üzerine fotoğraf makinası monte edilen Türk keşif uçakları havadan fotoğraf çekme
imkanına kavuşmuştu. Ağustos ayında yapılan keşifler sonucu, Cephe Komutanlığına
aşağıdaki rapor verilmişti.
Seyitgazi, Kırgızdağı, Hamidiye, Lütfiye, Danişment ve Eskişehir bölgesinde üç tümen,
Döğer, Kayalar, Karapınar, Sarıca, Eğret, İhsaniye bölgesinde dört tümen, Afyon'un güney
doğusu ve batısında birer tümen, Afyon'un doğusu ile demiryolu kuzeyinde iki tümenden fazla
Yunan kuvveti bulunmaktaydı. Yani, Eskişehir'in kuzey doğusundan, Seyitgazi doğusuna ve
Ahırdağı'na kadar uzanan hattın batısında toplam 11 Yunan tümeni mevzilenmiş bulunuyordu.
Yunan harp tarihi yazarları, o dönemde sözü edilen bölgede 10 tümenden fazla kuvvet
bulunduğunu ifade etmektedir. Cephe Komutanlığına verilen rapor, havacılırımızın, bir tümen
farkla, mükemmel keşif yaptığını gösteriyordu. O dönemde görev yapan çok kabiliyetli hava
rasıtlarının bulunması doğru sonuçların alınmasını sağlamıştır.
Keşifler sırasında Yunanlıların Eskişehir, Afyon, Garipçe ve Uşak'ta birer uçak birliği olduğu
tesbit edilmişti. Bu birliklerin her birinde dört veya beş adet av ve bombardıman tipi uçak
olduğu görülmüştü.
10) Yunan Hava Kuvvetleri'nin Faaliyetleri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Yunan Hava Kuvvetleri; 1922 yılı Şubat - Ağustos ayları arasında 1 nci, 2 nci Ordu ve Kocaeli
Grubu'nun bulunduğu bölgedeki mevziler ve geri hatlarının Yunan uçakları tarafından sürekli
izlendiği görülmektedir. Bu faaliyetler Haziran ve Temmuz 1922 aylarında daha da yoğun olarak
devam etmiştir.
Yunan av uçakları da Türk keşif uçaklarının faaliyetlerini önlemek için saldırılarda bulunmuş,
fakat karşı taarruzla karşılaşınca geri çekildikleri görülmüştü. Bu durum Yunanlıların hava
savaşına istekli olmadığını gösteriyordu.
(11) Büyük Taarruz Öncesi Türk Hava Harekatı:
Büyük Taarruz öncesinde Cephe Uçak Bölüğünde faal durumda yedi keşif ve üç av uçağı
olmak üzere toplam 10 uçak vardı. Cephe Uçak Bölüğü, 19 Ağustos 1922 günü, dört keşif
uçağının birgün sonra Akşehir'den trenle Çay'a intikal ettirilmesi konusunda emir aldı. İki keşif
uçağı da Akşehir'de hazır olacaktı.
(a) Yapılan Keşif Uçuşları:
Keşifler Çay Meydanı'nından yapılacaktı. Daha sonra dört Spad-XIII av uçağı da Çay'a intikal
etmişti. Yunan uçaklarını gören yer birliklerinin derhal Çay müfrezesine haber vermesi
istenmişti. Bu ihbarın zamanında alınması için telefon hatlarının kullanılmasında öncelik
tanınması emredilmişti. Cephe Komutanlığının bu emri yaklaşan büyük taarruz için alınan ilk
tedbirlerden olup, büyük önem taşımaktaydı.
Keşif müfrezesi 20 Ağustos 1922 günü Çay Meydanı'nda göreve başladı. Hava meydanı Çay,
Bolvadin yolunun doğusunda Çay'a üç kilometre mesafede Develi köprüsünün yakınındaki düz
ve yeşil bir sahada hazırlanmıştı. Uçaklar, Yunan uçaksavar ateşine ve av uçaklarına rağmen
savaş boyunca görevini başarıyla yapmıştı.
Uçuşlarda; Döğer, Altıntaş, Seyitgazi bölgesindeki Yunan yedek kuvvetlerinin durumu,
Afyon'un güney ve batısındaki birliklerle, cephe ve gerilerdeki faaliyetler, topçu mevzileri
sürekli izleniyor ve keşif sonuçları Cephe Komutanlığına rapor ediliyordu.
(b) Düşman Keşif Uçaklarının Önlenmesi:
Spad-XIII av uçakları, Yunan uçaklarının birliklerimizi keşfetmesini önlemek amacıyla
devriye uçuşları yapıyordu. Yunan uçaklarıyla karşılaştıklarında, onları savaşmaya zorluyor ve
kaçırıyorlardı. Bu etkili önleme faaliyetleri sonucu dört Yunan uçağı cephe gerisine inmeye
zorlanmış ve düşürülmüştü.
21 Ağustos 1922'de Başkomutan Batı Cephesi Komutanlığını denetledi. Bu arada
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Cephe Komutanı İsmet Paşa (İNÖNÜ) Çay
Meydanı'ndaki Uçak Bölüğü'nü de denetlemişti. Bu nedenle o gün keşif uçuşu yapılmamıştı.
22 Ağustos 1922'de Afyon'un güney ve batısındaki Yunan kuvvetlerinin durumunu tespit için
keşfe çıkan bir uçak arızalanarak mecburi iniş yapmıştı.
23 Ağustos 1922'de Afyon bölgesine keşif için gönderilen iki uçaktan biri şiddetli rüzgar ve
fırtına nedeniyle Kazlıgöl'den geri döndü, diğeri Afyon'dan havalanan iki Yunan av uçağının
saldırısına uğradı ve geri dönmek zorunda kaldı. Üç gün boyunca hava keşfinden sonuç
alamayan Cephe Komutanlığı durumdan endişelenmişti. Çünkü düşman birliklerinin
durumunda bir değişiklik olduğu takdirde taarruz planının tatbiki de değişikliğe uğrayacaktı.
Ayrıca Yunan yedek kuvvetlerinin son durumunun bilinmesine de ihtiyaç duyuluyordu.
23 Ağustos'ta; Hava Kuvvetleri Müfettişi Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) Akşehir'deki bölük
karargahına gel emrini aldı. O anda bölükte dokuz uçak faal durumdaydı. Bölükte uçak
mevcudu 22 idi. Bunlar peyderpey faal hale getiriliyordu. Faal uçak adedini artırmak için aynı
tip uçaklardan dört uçak sökülerek, parçalarından yararlanılıyordu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
26 Ağustos 1922 sabahı faal uçak miktarı 18'e çıkarılmıştı. Ancak bölükteki pilot adedi daha
az olduğundan bir pilot değişik uçaklarla birkaç sorti uçuşa gidiyordu. Düşman av uçaklarına
ve kötü hava şartlarına rağmen 25 Ağustos 1922 sabahı Döğer bölgesinde bir keşif uçuşu
yapıldı. Hava keşif raporuna göre; Yunan birliklerinin durumunda bir değişiklik yoktu. Ulaşım
yollarında da hiçbir faaliyet tesbit edilmemişti. Kara keşifleri de aynı sonucu gösteriyordu.
(c) Cephe Komutanlığından Alınan Genel Taarruz Emri:
Bu keşiften birkaç saat sonra 25 Ağustos 1922 günü gecesi bölük, Batı Cephesi
Komutanlığından genel taarruzla ilgili emri almıştı. Bu emir şöyleydi.
"1. 26 Ağustos 1922'den itibaren Büyük Taarruz başlayacaktır.
2. Yarın saat 06.00 - 08.00 arasında düşman yedek gruplarının durumu tesbit edilecek aynı
saatlerde Afyon'un güney mıntıkasındaki düşmanın durumu keşfedilecektir.
3. Av uçakları Afyon'un güney ve batısında devriye gezecek, düşmanın keşif yapması
önlenecektir. Saat 10.00'da aynı görevler tekrarlanacaktır.
4. Seyitgazi mıntıkası ve Seyitgazi, Döğer yolu da keşfedilecektir. Öğleden sonraki vazife
ayrıca bildirilecektir.
25 Ağustos 1922 günü saat (21.00) da yazıldı."
Batı Cephesi Komutanı
İSMET
(d) Hava Kuvvetleri Müfettişi Albay Muzaffer (ERGÜDER)'in Hatıralarından:
Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer (ERGÜDER) hatıratınrda bu tarihi günü şöyle
anlatmaktadır.
"25 Ağustos 1922 akşamı saat 21.00'den sonra uçak kuvvesi, yani harbe hazır uçakların cins
ve adedi belli oldu; evvelce tahmin edilenden bir noksanıyla 17 uçak harbe hazırdı. Fakat elde o
kadar pilot yoktu. Ancak icabında bir pilot birkaç sorti uçuş yapacaktı. Durum Cephe
Komutanlığına arz olundu. O gece berrak bir sema üzerinde gökte Türk bayrağı çizilmişti.
Parlak hilalin tam orta ilerisinde parlak bir yıldız gelmiş ve bu şekil saatlerce hepimizin gözünü
havaya çevirmişti.
Pilotlarda avcı, keşif veya bombardıman pilotu diye bir ayırım yoktu. Uçucular mevcut
uçaklarla uçmak mecburiyetinde idiler. Uçmadığı bir tip ise arkadaşı ona uçağın özelliklerini
anlatıyor, pilot ilk uçuşunda meydan üzerinde kısa bir süre içinde uçağı intibak edip düşman
istikametinde göreve gidiyordu. Her uçucuya bir uçuş elbisesi, başlık ve gözlük
verilemediğinden ekseriya pilotlar yünden örme bir başlık ve yün kazakla uçuşa giderlerdi."
26 Ağustos 1922 günü erken saatlerde Büyük Taarruz başladı. Muzaffer (ERGÜDER)
hatıralarında o günkü durumu şöyle anlatmaktadır.
"Gün ağarırken her uçağın başında üç-dört er bekliyor, her uçak son bir defa gözden
geçiriliyordu. Türk topçusunun homurtusuna bu mütevazi meydanda çalışmaya başlayan
uçakların motor gürültüleri karışıyor, uçaklar birer birer havalanıyordu."
Havanın 3/4 kapalı ve çok rüzgarlı olmasına ve keşif için müsait olmamasına rağmen saat
06.00 - 07.30 arasında Yüzbaşı Fazıl, Yüzbaşı Yahya ve Astsubay İhya, Mükerrem, Basri,
Abdülhalim'in yönetiminde üç av ve üç keşif uçağı havalandı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Keşif uçaklarında rasıt olarak Üsteğmen Y. Kenan, Hamdi (ÇAYPINAR) ve Teğmen Osman
Nuri (BAYKAL) bulunuyordu. Av uçaklarının himayesinde yapılan bu keşif uçuşları; Döğer,
Altıntaş bölgesinde düşman yedeklerinin durumunda bir değişiklik olmadığını gösteriyordu.
Afyon'un güney ve güney doğusundaki keşif; düşman birliklerinin toplanma harekatına
girişmediğini gösteriyordu. Keşif uçağımıza saldıran bir Yunan uçağına karşı yapılan taarruz
sonucu, bu uçak kaçırıldı.
(e) Yüzbaşı Fazıl'ın İnişe Zorladığı Yunan Pilotu:
Saat 07.45'de havalanan Yüzbaşı Fazıl, av uçağı ile taarruza geçen birliklerimizin üzerinde
uçarak, Yunan keşif uçaklarının faaliyetini önlemeye çalışmıştı. Bu uçuş esnasında bir Yunan
Breguet-14 A2 uçağı ile karşılaştı. Yunan uçağının keşif yapmasını önlemek için saldıran Fazıl
uçağı kovalayarak Afyon bölgesindeki Hasanbeli - Garipçe Köyü civarına inmeye mecbur etti.
Dizinden yaralı olan pilot uçağı yakmak istemişse de gövdenin yarım metre kısmı yandıktan
sonra yetişenler tarafından yangın söndürüldü. Çabucak onarıldı. Ele geçen ve faal durumda
olan bu uçağa Garipçe ismi verilerek Türk Hava Kuvvetlerinde kullanılmıştı. Yunan uçaklarının
Afyon'un doğu ve güneyindeki keşif harekatını önlemekle görevli bir Türk uçağı saat 07.50'de
karşılaştığı bir Yunan keşif uçağı ile yaptığı çatışma sonucu Yunan uçağını Afyon meydanına
inmeye mecbur etti. Aynı gün, 09.20'de Döğer - Altıntaş bölgesinde yapılan keşif sonucu şu
durum tespit edildi. Altıntaş - Arap çiftliği şosesinde bir Yunan taburu yürülüş halindeydi.
Yunan ordugahlarının durumunda değişiklik yoktu. Bir av uçağımız saat 10.40'da Afyon'un
güneyinde karşılaştığı bir Yunan keşif uçağını inişe zorladı. (sayfa 99'deki resim)
(f) Cephe Komutanlığının İstediği Keşif Görevleri:
26 Ağustos 1922 günü saat 10.45'de Afyon'un güney batısında yapılan keşif, bölgede
savaşların şiddetle devam ettiğini, düşman hatlarının gerisinde bir değişiklik olmadığını
gösteriyordu. Saat 11.00'da Pilot Hayrettin ve Rasıt Teğmen Sıtkı keşif uçuşuna çıktılar. O anda
görevdeki uçak sayısı yediye çıkmıştı. Saat 12.00 - 13.00 arasında bütün uçaklar görevini
tamamlamış ve meydana salimen dönmüşlerdi.
Cephe Komutanlığı öğleden sonra, Yunan yedek kuvvetlerinin durumu hakkında bilgi almak
için hava keşif yapılmasını emretti. Bu keşif ile;
1. Döğer, Afyon arasındaki tren nakliyatının,
2. Kazlıgöl - Afyon, Altıntaş, Dumlupınar bölgesinde bulunan karayolları üzerindeki
faaliyetlerin,
3. Ahırdağ kuzeyine giren süvari kolordumuzun durumunun ve Tazılar, Çobanözü, Tokuşlar
bölgesindeki faaliyetlerin izlenmesini emretmişti.
Saat 14.30 ile 15.00 arasında dört uçak havalandı. Bunlardan biri arızalanarak geri döndü.
Saat 18.00'da bir uçak daha keşfe gönderildi. Alınan raporlar; Yunan ordugahlarının
durumunda bir değişiklik olmadığını, demiryolunda yoğun nakliye hareketi oluduğunu,
Kazlıgöl'de ulaştırma için hazırlanan çok sayıda atların bulunduğunu gösteriyordu.
26 Ağustos 1922 günü yapılan hava keşif faaliyetleri şu şekilde özetlenebilir:
Altıntaş, Döğer ve Afyon bölgesinde 12 keşif uçuşu yapılmıştı. Bu uçuşlarda; düşman yedek
gruplarının durumu tespit edilmiş, görülen önemli hedefler bombalanmış, av uçakları dört defa
Yunan uçakları ile çatışmaya girmiş, üç Yunan uçağını kendi hatlarının gerisine kaçmaya
mecbur etmiş, birini de Türk hatlarına indirmiş ve uçak ele geçirilmişti. Bu keşiflerde Pilot
Yüzbaşı Fazıl, Rasıt Üsteğmen Osman Nuri (BAYKAL) ve Hamdi (ÇAYPINAR)'ın raporlarından
çok önemli bilgiler elde edilmişti.
(g) Cephe Komutanlığının 27 Ağustos 1922 Günü Verdiği Emir:
Cephe Komutanlığının 22 Ağustos 1922 günü verdiği emir şöyleydi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
"1. Afyon'un çevresi ve güneyindeki düşman faaliyetleri,
2. Döğer, Altıntaş, Gazlıgöl ve Seyitgazi bölgesinde yollarda Yunan birliklerinin hareketleri,
3. Afyon doğusundaki Yunan Kıt'alarının durumundaki değişiklikler ve tren yolu üzirendeki
faaliyetler, keşfedilecek,
4. Av uçakları Afyon'un güney ve batısında devriye uçuşları yaparak düşman uçaklarının
faaliyetlerini önleyecek, Aceşehir, Ayvalı, Kırcaslan, Sinanpaşa hattında düşmanla savaşan 5
nci Süvari Kolordumuz ve düşmanın harekat ve faaliyetleri keşfedilecektir."
27 Ağustos 1922 sabahı gün ağarırken iki keşif ve iki av uçağı havalanmış ve toplam beş
keşif görevi yapılmıştı. Saat 11.00'da Pilot Basri (ALEV) ve Rasıt Osman Nuri (BAYKAL) altıncı
bir uçuş daha yaptılar. Bu uçuşlar sonunda genel durumu anlatan ayrıntılı bir rapor verildi. Bu
keşif raporuna göre:
1. Yunanlılar Afyon'un doğu ve güneyindeki birinci tahkimat hattını boşaltmıştı.
2. İkinci tahkimat hattında düşmanın az bir kuvveti kalmıştı. Bu hattın da Türk topçusunun
ateşi altında olduğu görülüyordu. Hattın gerisindeki Yunan alayı ile, Afyon'un güneyindeki
Teper sırtlarındaki bir alay ve düzlükteki alay çekilmişti.
3. Erkmen sırtlarından inen derenin içinden güneye doğru ilerleyen bir Yunan taburu ikinci
tahkimat hattının gerisine çekilmekteydi.
4. Afyon'dan Gazlıgöl'e giden 32 vagonluk bir tren görülüyordu. Afyon istasyonunda
dağınık halde çok sayıda Yunan askerleri bulunuyordu. Afyon - Uşak hattında herhangi bir
faaliyet görülmüyordu.
5. Karacacaslan'daki bir alaylık Yunan piyade taburu Kılıçaslanlı'ya nakledilmişti ve burası
da Türk topçusunun ateş tesiri altındaydı.
6. Hasanbeli, Ahırdağ tahkimat hattı gerisinde iki Yunan alayı bulunuyordu. Sinanpaşa,
Garipçe, Paşaköy yollarında faaliyet görülmüyordu.
7. Afyon'un güneyinden Ahırdağ'ına kadar olan bölgedeki güçlü Yunan ihtiyaç birlikleri ve
Döğer, Altıntaş bölgesindeki birlikler yerlerini terketmişti.
8. Bu keşifler esnasında pilotlar düşman av uçakları ile karşılaşmış ve onları Yunan
hatlarına kadar kovalamıştı.
Öğleden sonra havanın çok kapalı ve fırtınalı olması nedeniyle uçuş yapılamamıştı. Bu
fırsattan faydalanarak, uçakların bakım, arıza ve tamir işleri ele alınmış, bu çalışmalar gece
yarısına kadar devam etmişti. 27 Ağustos 1922 günü yapılan keşifler, Afyon'un güney ve
güneybatısındaki çok iyi tahkim edilmiş Yunan mevzilerinin Türk birlikleri tarafından ele
geçirildiğini ve Yunanlıların sağ kanadının çöktüğünü gösteriyordu.
(h) 28 Ağustos 1922 günü için Uçuş Görevleri:
Cephe Komutanlığı, 28 Ağustos 1922 günü yapılacak uçuş görevleri için aşağıdaki emri
vermişti.
Cephe Uçak Bölüğü Komutanlığına
1. Afyon Kıt'alarımız tarafından işgal edilmiştir. Düşman çekiliş yönü ve durumu henüz
anlaşılamamıştır.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
2. Afyon, Altıntaş, Kütahya ve Dumlupınar şoseleriyle Afyon, Dumlupınar yollarındaki
faaliyetin tesbiti.
3. Belce, Resulbaba, Bakırcık mevzilerinin durumunun ve Yunan savunma hazırlıklarının
incelenmesi.
4. Eskişehir, Seyitgazi bölgesinin keşfi yapılacak.
5. Düzensiz bir halde ricat eden (çekilen) Yunan kıt'aları ile ağırlıkları bombalanacaktır.
6. Vazifeler yapılırken 1 ve 3 numaralı beyannameler de atılacaktır.(X)
Batı Cephesi Komutanı İsmet
(X) Bu beyannamelerde, köy-kasabalardaki Türk Halkına, düşmanın bozguna uğratıldığı, ric'at
eden düşmana daha fazla zayiat verdirilmesi için geçeceği yollar ve yol üzerindeki köprülerin
tahrip edilmesi, elde edecekleri vasıtalarla mümkün olduğu kadar düşmana sabotaj yapılması
istenmekte idi.
Sabah dört keşif uçağı keşif görevi için havalandı ve topluca hedefleri bombaladı. İkinici
sortide, beş uçak daha havalandı. Uçaklar cephede ve cephe gerisinde keşif uçuşu ve
bombardıman taarruzları yaptılar. Bu uçuşlarda herhangi bir Yunan uçağı ile karşılaşılmadı.
Uçaklar, geri çekilen Yunan kıt'alarını alçaktan makineli tüfek ateşine tutmuştu.
28 Ağustos 1922 günü yapılan hava keşfi şu şekilde özetlenebilir;
1. Yenilgiye uğrayan Yunan birlikleri genel olarak batı istikametinde düzensiz bir şekilde
geriye çekilerek Eğret bölgesine kadar gelmişlerdi. Bu birliklerin iki tümen kadar olduğu tahmin
edilmekteydi.
2. Düşman birlikleri artçı kısmı Araplı Çiftliği kuzeyindeki beklemeyi kolbaşısıyla
geçmektedir. Bu kuvvet bir alaydan fazladır. İlbulakdağı - Çatalçeşme - Araplı Çiftliği - Altıntaş
yolunun doğusundaki tepelerde küçük dağınık kuvvetler vardır. Eğret ve etrafında düzensiz bir
halde bulunan düşman yürüyüş kollarına etkili isabetlerle toplam 200 kilo bomba atılmış ve
makineli tüfek ateşiyle taranmıştır.
11.30'da yapılan keşif, Eğret'i geçen ricat halindeki Yunan birliklerinin iki tümen kuvvetinde
olduğunu gösteriyordu. Birlikler ve ağırlıkları yolun iki tarafında düzensiz bir şekilde
kaçmaktaydı. 12.00'da, Arap Çiftliği'nin kuzey sırtları ile Kazlıgöl güneyindeki Hasanköy
sırtlarında Yunan süvari ve piyade artçıları havacılarımız tarafından tespit edildi. Bu birlik
topçuları ile birlikte bir tümen gücündeydi.
Saat 12.05'ten sonra, Kazlıgöl'den gelen küçük bir kol Eğret'e yaklaşmıştı. Araplı Çiftliği
kuzeyindeki Yunan artçı alayının öncüleri Bekleme'yi geçmişti. İlkbulak Dağı - Çatalçeşme Arap Çiftliği, Altıntaş yolu doğusundaki tepelerde dağınık vaziyette Yunan kuvvetleri
görülüyordu. Eğret civarındaki düzensiz yürüyüş kollarına iki yüz kilo kadar bomba atılmıştı,
makineli tüfek ateşi ile taranmıştı.
Ricat halindeki Yunan kuvvetlerinin büyük çoğunluğu Eğret ile Süleyman Boğazı arasında
yürüyordu. Çekilen birliğin sonu Eğret'in güneyinde bulunuyordu. İki tümen gücündeki bu
birlik düzensiz olarak yolun iki tarafına taşmış vaziyette ilerlerken, uçak bu yürüyüş koluna
bomba ile taarruz etmişti.
(ı) Hava Kuvvetleri Uçak Durumu:
29 Ağustos 1922'de Hava Kuvvetleri uçak durumu şöyleydi;
Konya İstasyonu'nda tamir veya uçuşa hazırlananlar:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Spad-XIII Av uçağı (200 Hp) .......................... 17 Adet (İtalyanlardan satın alındı.)
Breguet-14 B2 Silahlı keşif uçağı (300 Hp)...... 5 Adet (Fransızlardan satın alındı.)
Adana'da bulunanlar:
Albatros-D III Av uçağı................................... 1 Adet
Aviatik eğitim uçağı (100 Hp).......................... 1 Adet
Batı Cephesi'nde bulunanlar:
Spad XIII Av uçağı
Breguet-14 A2 Silahlı keşif uçağı.................... 4 Adet
De Havilland-9 Bombardıman uçağı (140 Hp).. 1 Adet
Albatros-C XV Keşif uçağı (200 Hp).................. 2 Adet
Hava Kuvvetlerinde toplam; Eğitim, Keşif, Av ve Bombardıman tiplerinde 32 uçak
bulunuyordu.
Almanya'dan alınan, Rusya içinden geçip Novrosıski'den Samsun'a gelen uçaklardan
Samsun'da hazırlanan iki Albatros-C XV uçağı, aynı gün Bolvadin, Çay arasındaki hava
meydanına indi. İnişte, uçaklardan birinin pervanesine taş çarptığı için parçalanmış ve tamir
için Akşehir'e gönderilmişti.
(j) Uçak Bölüğü'nün Afyon'a İntikali:
29 Ağustos 1922'de Cephe Komutanlığı telefon emri ile düşmanın daha yakından takip
edilmesi için Uçak Bölüğü'nün Afyon'a intikalini emretti. İntikal sırasında hangarlar
nakledilmeyecek, bölük, eski istasyon binası yakınındaki demiryolu hangarlarından
faydalanacaktı. Çay'daki akaryakıt ve yedek malzemenin nakli için gerekli araçların sağlanacağı
bildirildi. Görev uçuşuna kalkan uçaklar dönüşlerinde Afyon Meydanı'na ineceklerdi.
Cephe Komutanlığı tarafından 29 Ağustos 1922 günü yapılacak uçuş görevi için de Uçak
Bölüğü'ne aşağıdaki emri vermişti.
"1. Düşmanın büyük kısmının Eğret bölgesinden kuzey batı yönüne doğru çekildiği tahmin
edilmektedir. Eskişehir bölgesinde de çekilme alametleri vardır. Süvari tümeni 28 Ağustos 1922
saat 13.00'dan sonra Döğer - Balıkpınar hattını geçmiş, Altıntaş yönünde ilerlemektedir.
2. Sabah keşif uçuşları Eğret, Altıntaş bölgesinden Hamurköy, Çalköy, İşören yönlerine ve
Dumlupınar'a doğru yine Altıntaş bölgesinin kuzey ve kuzey batı yönlerine doğru yapılacaktır.
Düşmanın ana kuvvetlerinin durumu ve çekiliş yönü tespit edilecek, Eskişehir doğusu ve
Seyitgazi bölgesindeki Yunan kuvvetlerinin durumu keşfedilecek,
3. Uçaklar dönüşlerinde Afyon'a inecektir."
07.15 ile 08.30 arasında yedi keşif uçuşu yapıldı. 07.30'da yapılan keşif uçuşunda
uçaklarımız Döğer - Altıntaş kuzeyi - Hamidiye Köyü kuzeyini kapsayan bölgede hiçbir düşman
faaliyeti göremedi. Kütahya civarı yoğun bulutlarla kaplı olduğu için o bölgede uçuş
yapılamadı. 08.30'daki keşifte, Seyitgazi'nin güney doğusunda bulunan iki alaylık Yunan
ordugahı eski yerinde duruyordu. Bu bölgede yoğun bir faaliyet olduğu görülmüştü. Eğret,
Altıntaş, Çerkezköy, Hamidiye ile Çerkezköy'ün 20 kilometre kuzeyine kadar uzanan bölgede
Altıntaş, Dumlupınar arasında düşman bulunmuyordu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
29 Ağustos 1922 günü Cephe Uçak Bölüğü üç kademe halinde düzenlenen bir planla görev
yapmaktaydı. Bunlar;
- Bölük tamirhane ve malzeme deposuyla bir kısım erleri Akşehir'de,
- Malzemeler ve erlerin bir kısmı Çay'da,
- Uçaklar uçucu personel, akaryakıt ve ilk ihtiyaç malzemeleri Afyon'da bulunuyordu.
12) 30 Ağustos 1922, Başkomutan Muharebesi:
(a) 4 ncü, 6 ncı Kolorduların Adatepe'ye taarruzları ve kesim sonuçlu muharebeleri:
Kolorduların taarruz hazırlıkları:
29 Ağustos 1922 akşam raporları Batı Cephesi'ne gece yarısından sonra gelmişti.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi
Komutanı İsmet Paşa beraberce durumu inceleyip tartıştılar. Yunan ordusunun büyük kısmı
kuzey, doğu, güney ve güney-batıdan kuşatılmıştı. Tasarladıkları sonuç alınmak üzereydi.
Taarruza şiddetle devama ve durmadan takibe karar verdiler.
Batı Cephesi Komutanı 30 Ağustos 1922 saat 06.00'da ordulara şu emri verdi:
1 nci, 2 nci Ordu Komutanlıklarına
"1. Ordulardan alınan bilgilere göre düşmanın en az iki tümen tahmin
olunan bir kuvveti Kozluca tepeleri - Hamurköy güneyi - Aslıhanlar mıntıkasında güneye cephe
almış olarak 1 nci Ordu birlikleriyle muharebe halinde ve kuzeyden ilerlemekte olan 2 nci Ordu
birlikleriyle muharebe temasındadır. Toklusivrisi'nden Kaplangı'ya doğru iki tümenimiz
düşmanın çekilme yoluna ilerlemektedir. Genellikle düşman kuvvetleri bin an önce kaçıp
kurtulmaya çalışmaktadır. Cephe Komutanlığının tahminine göre düşman için açık görünen
Çalköy - Kızıltaş deresi yolu her nevi düşman kuvvetleri ve enkazı ile dolu olacaktır. 3 ncü
Süvari Tümeni Uşak'ın batısınrda Ulubey civarında demiryolu ulaştırmasını kesmiştir.
2. Orduların görevi: Aslıhanlar meydan muharebesinin her iki ordu
tarafından bütün kuvvetleriyle süratle sonuçlandırılması ve Dumhupınar'ın süratle düşürülerek
düşman çekilme yollarının tamamen kesilmesi ve İzmir doğrultusunda takibin aralıksız devamı
ile kurtulmuş olması umulan dağınık düşman kollarının da durmaksızın muharebeye ve bu
suretle kamilen teslim olmaya zorlanmasıdır. Günlerden beri gece gündüz muharebe eden
birliklerimizin durmaksızın ve dinlenmeksizin harekata devamı istenmektedir.
3. Mürettep Süvari Tümeni ile Kütahya'nın işgali ve oradan İnönü'ye
yürütülmesiyle Eskişehir istikameti en iyi keşif ve temin edilmiş olur. 5 nci Kolordunun,
Aslıhanlar meydan muharebesinin sonuçlandırılmasından sonra durmaksızın ve
dinlenmeksizin Kızıltaş deresinden Uşak'a yöneltilmesi kararlaştırılmıştır.
4. Bu direktif 30 Ağustos 1922 saat 06.30'da 1 nci, 2 nci Ordulara
yazıldı."
Batı Cephesi Komutanı İsmet
Durum çok önemli olduğundan ve çabukluk istediğinden yalnız bu emirle yetinmeye kanısı
olmayan Başkomutan, Genelkurmay Başkanından: "Altıntaş bölgesinden hareket eden 2 nci
Ordunun ve daha batısından yürüyecek 5 nci Süvari Kolordusunun yanlarına giderek
kararlaştırılan hareketleri düzenlemesini" rica etti. Kendisi de bu taarruzu güneyden yapacak
olan 4 ncü Kolordunun hareketlerini izlemek üzere 1 nci Ordu Karargahına gitti. Batı Cephesi
Komutanı Afyon'da karargahta kalarak genel durumu idare edecekti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Burada da, ATATÜRK'ün, kendi hayatını düşünmeksizin en ilerde kesin sonuç yerinde
bulunmak suretiyle verdiği emirlerin doğru olarak yapıldığından emin olmasının, O'nun başarı
sırlarından biri olduğu görülmektedir. Arıburnu, Anafartalar, Sakarya ve Afyon'da olduğu gibi
Aslıhanlar muharebesinde de O'nu en ilerde ve kesin sonuç yerinde görürüz. ATATÜRK'ün her
zaman tekrarladığı prensip; "Önemli kararların tatbik ve icrasını başkalarının ellerine ve
tesadüfe bırakamayız." idi.1 nci Ordu birlikleri 29/30 Ağustos 1922 gecesi taarruz ve takip muharebelerine devam etti.
Batı Cephesinin direktifini alan Ordu Komutanı başka bir emir vermeye lüzum görmedi. Bütün
şiddetiyle taarruza devam karar ve emrini önceden vermiş bulunuyordu.
(b) 4 ncü Kolordunun Taarruz Hazırlıkları:
Bütün gece muharebe eden 4 ncü Kolordu birlikleri ortalık ağarırken, 30 Ağustos 1922
sabahı şu durumda idiler:
11 nci Tümen:
127 nci Alayı ve hücum taburu ile Hamurköy'ün bir kilometre güneyindeki sırtlarda, 70 nci
Alayı Küçükköy istasyonu civarında, 126 ncı Alayı Başkimse'de toplu bir halde.
12 nci Tümen:
34 ncü, 36 ncı Alayları ile Hamurköy'ün bir kilometre güney sırtlarında ve 127 nci Alayın
batısında, 35 nci Alay Başkimse'de toplu bir halde.
3 ncü Kafkas Tümeni:
Üç alayı ile Selkisaray kuzey-batı sırtlarında mevzide, hücum taburu yedekte, 5 nci Kafkas
Tümeninden emrine gelen 9 ncu Alay da Selkisaray civarında yedekte.
5 nci Kafkas Tümeni.
3 ncü Kafkas Tümeni emrine gönderilen 9 ncu Alay hariç; Küçükköy'de kolordu yedeği, 4
ncü Kolordu karargahı Küçükköy'de.
4 ncü Kolordu Komutanı ortalık ağarırken Bakırcıktepe'ye çıktı. Yaptığı gözetlemedee Çal
dolaylarında Yunanlıların şaşkın bir durumda sağa sola gidip geldiklerini, bir kısmının
Adatepe'ye çıktığını, Çal doğusunda da Hamurköy'e ve güneye karşı cephe aldıklarını gördü,
bütün kolordu cephesinde sükunet vardı. Yalnız 12 nci Tümen Türk kesiminde tek tük ateşler
oluyordu.
4 ncü Kolordu Komutanı 30 Ağustos 1922 saat 07.15'de 1 nci Ordu Komutanına verdiği
raporda:
"Düşman, büyük kısmı ile geceyi Çalköy ve Adatepe bölgesinde geçirmiş ve bu sabah
Çalköy'ü yakarak batıya ve Adatepe doğu eteklerinden Dumlupınar doğrultusuna yürüyüşe
başlamıştır. Artçıların henüz Çal doğu sırtlarında bulunduğunu, düşmanın Altıntaş'dan gelen
adi yolu takibe çalıştığını, yürüyüş kollarının etkili topçu ateşimiz altında bulunduğunu, 4 ncü
Kolordunun batı yanındaki 1 nci Kolordunun 23 ncü Tümeninin Arpagediği doğrultusuna
ilerleyerek düşman çekilme yolunu kesmesi ve bu tümen takviye edilerek bugün kesin zaferin
kazanılacağının kabil olduğunu" bildirdi. 11 nci Tümeni Küçükköy'le Bakırcık tepeleri arasında
topladı. Hamurköy cephesinde yalnız 12 nci Tümeni bıraktı. Bu tümen, geceden Hamurköy
güney sırtlarına yanaşmış, alaylarını düzenlemekle meşgul oluyordu. Saat 10.00'da hücum
taburunu Hamurköy kuzey sırtlarındaki düşman artçılarına taarruz ettirerek Yunanlıları
attı. Yunanlılar Çal doğrultusunda çekildiler. 12 nci Tugay Komutanı 35 nci Alay ve bir dağ
bataryası ile Başkimse'den hareket ederek saat 08.00'da Hamurköy'ün iki kilometre güneyinde
tümene katıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
5 nci Kafkas Tümeni saat 08.00'de Küçükköy'den hareket ettirilerek Arpalı dolaylarına
yanaştırıldı.
3 ncü Kafkas Tümeni, cephesindeki Yunan birlikleri sabaha karşı Çal'a çekildiklerinden,
ilerlemeye başladı. Saat 11.30'da 8 nci Alayı ile Zafertepe'yi, 7 nci Alayı ile doğusundaki
Kızılkaya tepesini işgal etti. 11 nci Alayını geride yedekte bulundurdu.
1 nci Kolordunun 23 ncü Tümeni; 29/30 Ağustos 1922 gecesi 69 ncu Alayın, 3 ncü Taburunu
Aslıhanlar güneyindeki 1237 rakımlı tepede mevzide bırakarak Soğukpınar'a tümen yedeğine
gelmişti. Tümen hücum taburu Küçük Aslıhanlar batısında kuzeye karşı mevzide, süvari bölüğü
Büyük Aslıhanlar ve kuzey-batı dolaylarında keşifteydi. 68 nci Alay Arpagediği'ndeki Plastras
Müfrezisiyle (5/52 nci Evzon Alayı) muharebe ediyordu. 31 nci Alay, tümen yedeğinde
bulunuyordu.
30 Ağustos 1922 saat 01.00'de Yunanlılar General Trikopis'in raporuna göre 12 nci Tümen
birlikleri Dumlupınar yolunu açmak için 69 ncu Alayın 3 ncü Taburuna taarruz ettilerse de geri
atıldılar.
Büyük Yunan birlikleri Aslıhanlar kuzeyinde toplanıyor, boru sesleri ve fazla gürültüler
işitiliyordu. Bu durum üzerine 69 ncu Alay, mevzideki 3 ncü Taburunu 2 nci Taburu ile takviye
etti. Saat 04.00'da Yunanlıların 5 nci Tümeni bu alaya tekrar taarruz ettiyse de şiddetle karşı
konularak geri atıldılar. Biraz sonra ortalık ağarınca 69 ncu Alay karşısından çekilen
Yunanlıların tamamen ovaya dökülmüş bulundukları görülüyordu. Selkisaray kesiminde de (3
ncü Kafkas Tümeni karşısından) Yunanlıların Çal doğrultusunda çekilmekte oldukları
gözetleniyordu. Dar bir bölgeye sıkışan Yunan birlikleri, geceden ileri yanaştırılan 23 ncü
Tümenin sahra ve kudretli bataryaları ve emrindeki 150 milimetrelik obüs bataryasıyla şiddetli
ve pek etkili ateş altına alındığından ovada çekilenler daha fazla karışıyor ve her tarafa dağılıp
kaçışıyorlardı. Batıya giden 30 kadar motorlu araç ve birçok yüklü arabalar yollarda kalmıştı.
Koşumu kesen, yükleri atan Yunan erleri hayvanlara binip kaçıyorlardı. Adatepe'de savunma
düzeni almaya yeltenenler de etkili topçu ateşi altındaydılar. Yunan Ordusunun büyük kısmı
(beş tümen) Adatepe bölgesinde ateş tutmayan yerlere sığınıp korunmaya çalışıyordu. Yalnız 5
nci Yunan Tümeninin bir alay kadar kuvveti her şeyini bırakarak Ağaçköy - Keçiler yolu ile
dağınık ve düzensiz bir surette Kızıltaş vadisine çekilebildi. Tümen yedeğindeki 31 nci Alay,
Büyük Aslıhanlar'la Ağaçköy arasına gönderildiyse de kaçanları karşılayamadı. 5 nci Yunan
Tümeninin geri kalan kısmı Adatepe'den çekildi.
23 ncü Tümen Komutanının 1 nci Kolordu Komutanına saat 06.30'da yazdığı rapor (aynen):
"Düşmanın iki tümenlik bir kuvveti toplanmışken obüs ve sahra bataryalarımızın ateşleriyle
perişan bir surette ovaya dağıldı. Atlı subayların kaçması ve otomobillerin karma karışık olması
velhasıl bir bozgun manzarasının zat-ı âli-i kumandanileri tarafından temaşa buyrulmamasından
müteessirim. Şiddetle takip ediyorum. Arpagediği sırtlarında önlerine çıkacağım. Ateş tesiriyle
kuzeye Adatepe'ye kaçıyorlar."
Tümen komutanı raporu yazdıktan sonra, Arpgagediği'ne taarruz eden 68 nci Alayın yanına
gitti. 68 nci Alay 30 Ağustos 1922 saat 03.00'de gediğin güney-doğu sırtlarını işgal etmiş, fakat
arazinin çok sarp oluşu ve uykusuzluk alayı çok yorduğundan bir az istirahatten sonra gediğin
en yüksek noktasına saat 06.00'dan itibaren taarruza başlamıştı. Tümen komutanı gediğin bir
an önce ele geçirilmesine önem veriyordu. Durumu saat 07.00'da 1 nci Kolordu Komutanına
bildirdi.
Alay taarruz ederken batı kanadına Yunanlılar iki piyade bölüğü ve bir miktar süvari ile karşı
taarruza geçtilerse de çabuk atıldılar. Ovaya dökülen 5 nci Yunan Tümeninden bir kısım kuvvet
de Ağaçköy'den gediğe çıkan patikadan alayın sağ yanına ilerlediyse de tekrar ovaya atıldı.
Gediğin en yüksek noktaları ele geçirildi. Yunan Evzon Alayı artçı muharebeleri yaparak Yüylük
doğrultusuna çekildi. 68 nci Alay Komutanı, gedik batısında bir tabur bırakarak alayını gedikte
topladı.
Tümen Komutanı Adatepe'ye taarruzu tasarladığı için yedeğindeki 31 nci Alay ve
Soğukpınar'a getirttiği 69 ncu Alayın iki taburu ile beş taburluk bir kuvvut toplamışsa da bu
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
kuvvetin yeterli olamayacağını, özellikle fazla yorgunluğu ve topların cephanesizliği (150 mm.lik
bataryanın 200 mermisinin hepsi sarfedilmiş, diğer bataryalarda da pek az mermi kalmıştı)
yüzünden taarruzdan vazgeçmiş, Kolordu Komutanından birlik yardımı ve cephane istemişti.
Saat 10.00 olmuştu. Yağmur başlamış, ortalığı sis kaplamıştı. Bu hava saat 15.00'e kadar
devam etti. Gözetleme güçleşti Yunanlılarda bu zaman içinde Adatepe'de savunma düzeni
almayı başardılar ve bataryaları tümen mevzilerine ateş açtılar.
1 nci Kolordu Komutanı 23 ncü Tümenin muharebeleriyle pek ilgilenmemiş ve Kurmay
Başkanını tümene göndermişti. Ancak, Tümen Komutanı yardım isteğine dair kolordudan
cevap alamadığından kendisi, Dumlupınar istasyonunda bulunan kolordu komutanına giderek
yardım isteğini tekrarlayıp durumu anlatmış ise de tümeninin 4 ncü Kolordu emrine verildiğini
öğrenmiş ve bu durumda 1 nci Kolordudan yardım edilmesinin kabul olamayacağını anlamıştı.
4 ncü Kolordu Komutanı ise tümenin 30 Ağustos 1922 sabah durumunu henüz bilmiyordu.
Kolordulardan sabah raporlarını ve Batı Cephesi'nin emrini alan 1 nci Ordu Komutanı saat
09.25'de Akçaşehir'den 4 ncü Kolorduya şu emri verdi:
"1 nci Kolordunun 23 Tümeni cephesinde görülen ve iki tümen tahmin edilen düşman
kuvveti pek perişan bir surette Aslıhanlar'dan kuzey-batıya atılmıştır. Düşman, yüklerini
bırakarak ve hayvanlara binerek Kızıltaş deresi doğrultusunda kaçmaktadır. 23 ncü Tümenin
şiddetle takip ederek Kızıltaş boğazı girişini kapamasını 1 nci Kolorduya emrettim. 4 ncü
Kolordu, 23 ncü Tümen doğrultusuna bir tümen yürüterek o kesimdeki düşmanın kamilen esir
edilmesini çalışacaktır. Hamurköy kuzey sırtlarında toplandığını 4 ncü Kolordunun bildirdiği
düşmana daha kolordunun şiddetle taarruz etmesini isterim. Bu son durum hakkında bilgi
bekliyorum. Kızıltaş boğazı girişini 4 ncü Kolordu teslim alarak 23 ncü Tümeni bugün serbest
bırakmaya gayret etmelidir."
1 nci Kolordu Komutanı, sabah raporunda, Banaz doğrultusunda takip için 23 ncü Tümeni
çekmek istediğini teklif etmiş, fakat ordu komutanı bunu uygun görmeyerek tümenin,
bulunduğu bölgeden şiddetle taarruza devam etmesini ve Kızıltaş vadisini kapamasını
istemişti.
Saat 10.00'da Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa Akçaşehir'deki 1 nci Ordu Karargahına
geldi. Ordunun hareketlerini yakından izlemeye koyuldu.
Bu sırada, 9 ncu Yunan Tümen karargahından esir edilen bir subayın ifadesine göre;
Hamurköy - Çal - Dumlupınar doğrultusuna yürüyen ve devamlı taarruz ve takibe uğrayan
Yunan kuvvetinin 5 nci, 12 nci, 9 ncu, 13 ncü Tümenlerle 4 ncü Tümenin artıklarından ibaret
olduğu, 1 nci ve 2 nci Kolordu komutan ve karargahlarının da beraber bulunduğu, 1 nci ve 7 nci
Tümenlerin daha önce Dumlupınar ve oradan Uşak doğrultusuna çekildikleri öğrenildi.
Bu bilgiyi alan ordu komutanı, hemen telefonla 4 ncü Kolordu Komutanına: "Yunanlıların iki
kolordu komutanının da, gördüğünüz yürülüş kolu içerisinde olduklarını, Hamurköy - Çalköy Adatepe hattına hızla ve şiddetle taarruz edilmesini ve bunların kaçıp kurtulmalarına meydan
verilmemesini" emretti. 4 ncü Kolordu Komutanı da şu emrini yaydı:
"Dün cephemizde muharebe eden düşman, tarafımızdan yapılan taarruzlar üzerine Çal
doğrultusuna çekilmeye mecbur olmuştur. Hamurköy küzeyinde birkaç top ve bir miktar
piyadesi 12 nci Tümenimiz karşısında bulunmaktadır. Çal doğrultusuna çekilen düşman
Hamurköy'ü yakmış ve bir artçı bırakarak batıya, Adatepe eteklerinden şosenin batısındaki adi
yollar Dumlupınar doğrultusuna gitmektedir. 1 nci Kolordu Dumlupınar mevzilerini işgal etmiş
ve ilerleme emrini almıştır. 3 ncü Süvari Tümeni Ulubey'i işgal etmiştir. 6 ncı Kolordu
Resulbaba kuzeyinden Hamurköy doğrultusuna ilerlemektedir. Kolordumuz -neye mal olursa
olsun- düşmanın çekilme doğrultusunu kesmek üzere takip ve taarruzla perişan edecektir.
Tümenler şimdiye kadar bu görevi savunarak yapmışlar ve müessir olmamışlardır. Tümenler
saat 14.00'de aşağıda yazılı doğrultulara taarruz edeceklerdir:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
12 nci Tümen; Hamurköy kuzeyi ile Çal (hariç) arasındaki hattı taarruz edecek ve Dereçiftliği
- Akpirim tepesi - Kırkpınar (Akpirim tepesinin batısında) hattına karşı keşif yaptırarak bu
civardaki birliklerle irtibata çalışılacaktır.
11 nci Tümen; 12 nci Tümenin batısında Çal doğrultusunda taarruz edecektir.
5 nci Tümen; Selkisaray üzerinden Adatepe doğusuna.
3 ncü Tümen; Bostancı harabesi üzerinden (Çekillitepe), Camiliören (Büyük Aslıhanlar
köyünün hemen güney batısındaki tepe) güneyindeki sırtlardan Adatepe'ye taarruz edecektir.
Kolordu Selkisaray'da bir santral açacak, tümenler kendilerini buraya bağlayacaktır.
Kolordu gözetleme yeri Bakırcık sırtı ile Arpalı arasındaki tepede bulunacaktır."
Kolordu komutanı, birliklerin çoğu birinci hattı ve oldukça karışık ve çok yorgun olduklarını
bildiğinden bunların düzenlenmesi ve yeni bölgelerinde tertiplenmeleri için taarruz saatini 14.00
olarak tespit etmişti. Bu saate kadar dahi emredilen düzenin alınamıyacağını hesap eden
Kolordu Komutanı -Ordu Komutanının telefonla "derhal harekata başlaması" isteğine rağmentaarruz saatini 15.00'e çıkardı. Aşağıda görülecektir ki bu saat dahi az gelmiştir. Tümenlerin
bütün gayretlerini harcamalarına rağmen, birinci hatta yayılmış birliklerini gerilerde toplayıp
diğer bir kesime giderek taarruz düzeni almasına istenilen zaman yetmemiş ancak saat 17.00'de
taarruza başlayabilmişlerdir.
Saat 10.30'da Ordu Komutanı 23 ncü Tümeni de 4 ncü Kolordu emrine verdi. Ancak, Kolordu
Komutanı bu tümenin durumunu bilmediğinden 3 ncü Kafkas Tümenini 23 ncü Tümen
bölgesinden taarruza sevketmekteydi. 23 ncü Tümenin durumunu öğrenmek üzere bir kurmay
subayı, özeti aşağıda yazılı emirle beraber tümeni bulup temas sağlamakla görevlendirdi:
"23 ncü Tümen Elmacık alanı - Arpagediği yüksek noktalarına dayanarak Kızıltaş deresi
genel doğrultusunda düşmanın yan ve gerilerine etkili olacak, özellikle Dumlupınar'a giden
şose ve araba yoluyla Arpagediği'nden Dumlupınar'a giden yollardan düşmanı
faydalandırmayacaktır. Şimdiki durumunuzu bildiriniz. Ben öğleden sonra Bakırcık'la Arpalı
arasındaki sırttayım. Cephanenizi Düzağaç'tan ikmal ediniz."
Giden kurmay subay 23 ncü Tümeni bulamadığından emri bildirememiş, bir suretini, o tarafa
gidecek olan 3 ncü Kafkas Tümenine bırakarak geri gelmişti.
Kolordu emrine göre tümenlerin taarruz bölgelerine yanaşmaları ve taarruz hazırlıkları:
12 nci Tümen: Kolordu emri saat 12.00'da tümene geldi. Bu emirde istenilen hedefe tümen
daha önce varmış ve hücum taburu ile Hamurköy kuzey sırtlarını işgal etmiş ve süvari bölüğü
de Çirlek doğrultusuna keşfe gönderilmişti. Saat 15.00'de 35 nci Alay Hamurköy kuzey
sırtlarına, hücum taburunun batısına gönderilerek bu sırtlar işgal ettirildi. Karşılarında düşman
yoktu. Bir kilometre ileriye ve Çal doğrultusuna emniyet birlikleri sürüldü. 34 ncü ve 36 ncı
Alaylarla topçu taburu, sıhhiye ve istihkam bölükleri, muhabere takımı Hamurköy batısında
toplandılar. Hücum taburu kuzeyden gelen 17 nci Tümenle irtibat yapmış bulunuyordu. Tümen
saat 17.00'ye kadar bu durumda kaldı.
11 nci Tümen: Tümen Komutanı, Kolordunun 12 nci Tümenin batısından Çal doğrultusuna
taarruz emrini öğleyin aldı ve Selkisaray'ın iki kilometre doğusundan Çal doğrultusuna hareket
etti. Birliklerini saat 14.00'de Zafertepe gerisine yanaştırdı. 70 nci Alay taarruz mevziine
girerken tümen topçusu Zafertepe doğu ve güney-doğusunda mevzilenerek Çal batısı ve
Adatepe bölgesindeki Yunan topluluklarına ateş açtı.
5 nci Kafkas Tümeni: Saat 12.20'de kolordudan taarruz emrini alınca tümeni Selkisaray
batısına yanaştırdı. Kendisi önden, Selkisaray'ın iki kilometre batısındaki 3 ncü Kafkas
Tümeninin gözetleme yerine giderek durumu öğrendi. Çalköy'ün hemen güneyindeki tepecikte
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
bulunan Yunan artçıları 3 ncü Tümenin 8 nci Alayı ile muharebe etmekteydi. Adatepe'de karışık
büyük Yunan birlikleri görülüyor ve bir bataryası ateş ediyordu. Tümen komutanı, Selkisaray'ın
hemen kuzeyindeki tepe gerisinde toplu duran 9 ncu Alayını kendi emrine aldı. Bu sırada 3 ncü
Tümen de birliklerini Çırçırtepe gerisine toplamaya başlamıştı. Tümen komutanı 9 ncu Alayın
bir taburunu Örentepe'ye gönderdi. Taarruz saati gelmesine rağmen tümenin büyük kısmı
henüz ortada yoktu. Saat 15.50'de 10 ncu Alay yetişti ve hemen Demircitepe'ye yanaştırıldı. 9
ncu Alayı da Örentepe'ye yaklaştırarak Çalköy güney-batısında Berberçam'daki Yunan ileri
mevziine taarruz edip attıktan sonra Adatepe bölgesindeki 1128 rakımlı tepe ve batısına uzanan
sırtın ele geçirilmesi görevini verdi. Hücum taburundan da, 9 ncu Alayın batısından ilerleyerek
1128 rakımlı tepe ile Küçük Adatepe (Nasuhtepe) arasındaki gediği ele geçirmesini istedi.
Demircitepe'ye yanaşan 10 ncu Alayın bir taburunu Cıbırtepe'ye gönderdi, o kesimde bulunan
23 ncü Tümenin 69 ncu Alayının taburunu değiştirdi ve taburu kendi tümenine daha batıya
gönderdi. 10 ncu Alayı da Cıbırtepe - Küçük Aslıhanlar kesiminden Nasuhtepe'nin ele
geçirilmesi görevini verdi. 13 ncü Alay tümen ihtiyatı olarak Bostanlı harabesine yanaştırdı.
Çırçırtepe - Demircitepe - Bostanlı harabesi dolaylarında mevzie girmekte olan tümen
topçusundan başka tümen emrine verilen kolordu topçu taburu da (105 mm.lik iki dağ obüs
toplu iki batarya) Selkisaray batı sırtlarında mevzileniyordu. Tümen komutanı bir sahra
bataryasını 9 ncu Alay, bir dağ bataryasıyla kolordu topçusunun hücum taburu, bir sahra
bataryasını da 10 ncu Alay hedeflerini ateş altına almak için görevlendirdi. Topçular,
mevzilerine girerek hazırlıklarını tamamlayıp saat 17.00'de ateş tanzimine başladılar.
30 Ağustos 1922 sabahı Arpalı köyüne varan 25 nci Ağır Topçu Alayı saat 17.00'de 5 nci
Kafkas Tümeni kesimine gelerek Selkisaray batısı Çırçır tepe ile demiryolu arasında mevzilendi
ve ateş tanzimine başladı. Ağır topçu alayının iki toplu 125 mm.lik İngiliz, üç toplu 150 mm.lik
Krup, dört toplu 75 mm.lik sahra bataryalarına (dokuz top) 9 ncu Alayın hedefleri; üç toplu 150
mm.lik Skoda ve iki toplu 105 mm.lik dağ obüs bataryalarına (beş top) da 10 ncu Alayın
hedefleri verilmişti. Saat 17.30'da topçu ateşlerinin etki ve hızı son hadde çıkmıştı. Adatepe'deki
Yunan topçusu tamamen susturuldu. 9 ncu Alayla hücüm taburu Zafertepe - Örentepe hattına
yanaştı, Çalköy ve güneyindeki Yunan birlikleri Nasuhtepe (Küçük Adatepe) - 1128 rakımlı tepe
hattında ve hattın 400 metre ilersindeki Berber - Çam tepesinde savunma düzeni almışlardı.
3 ncü Kafkas Tümeni: Saat 14.00'de mevziler gerisinde toplanan birlikleriyle (7 nci Alay
hariç) Çırçırtepe gerisine ve oradan Çekillitepe güneyinden dolaşarak Elmacık alanı
doğrultusunda yürüyüşe geçti. Tümen hareketten önce, 23 ncü Tümenin kolordu emrine
girdiğini ve bu tümenin kendi batısından taarruz edeceğini kolordu emrinden öğrenmişti.
Tümen komutanı saat 16.00'da Küçük Aslıhanlar köyünün güney-batı sırtlarında 23 ncü Tümen
Komutanı ile buluşarak taarruz hakkında görüştüler. Öncüde bulunan 8 nci Alayın kolbaşısı
saat 17.00'de buraya vardı. 3 ncü Kafkas Tümeninin en sağında (Zafertepe doğusundaki
Kızılkaya sırtlarında) bulunan 7 nci Alayının Komutanı saat 13.00'de, 11 nci Alay bölgesinde
bulunan Tümen Komutanına durumu anlatırken, kolordunun taarruz emrine göre Çırçırtepe Çekillitepe - Camiliören doğrultusunda saat 14.00'de tümeni takip etmesi emrini aldıysa da Alay
komutanı ancak saat 14.00'de Kızılkaya tepesindeki alayının yanına varmış ve 14.45'de alayı
hareket ettirebilmişti. Alay güneyine giderken Zafertepe'ye gitmekte olan 70 nci Alayla çatışma
olmuş ve bu alaya yol verdikten sonra Selkisaray'a inmişti. Burada da tekrar 11 nci Tümenin
yürüyüş kollarına rastladığından bir süre daha beklemek zorunda kalmış ve ancak saat 19.00'da
Bostanlı harabesine varabilmişti. Kılavuzlar Camiören'i bilmediklerinden ortalık karardıktan
sonra iki saat kadar yürümüş ve 5 nci Kafkas Tümen karargahını bulmuş fakat buradan da
tümenin yeri öğrenilememişti. Bütün gece birçok dolaşmalardan sonra Alay 31 Ağustos 1922
sabahı saat 06.00'da Ağaçköy'de tümenine katılabildi.
23 ncü Tümen Komutanı 4 ncü Kolordu emrine girdiğini öğleyin 1 nci Kolordu
Komutanından öğrenmişse de kolordunun nerede olduğunu bilmediğinden bir türlü irtibat
yapamamıştı. Saat 16.00'da yanına gelen 3 ncü Kafkas Tümeni Komutanından 4 ncü
Kolordunun taarruz emrini öğrendi. Bu emre göre, bulunduğu kesim 3 ncü Kafkas Tümenine
veriliyor ve 23 ncü Tümenden: daha batıdan Kızıltaş deresini kapatması isteniyordu. Bu sırada
ise 68 nci Alay Arpagediği'ni işgal etmiş, Keçiler'e inen patikaya hakim olmuş ve burada pek
zayıf kalan Yunanlılara karşı bir tabur bırakan alay, gedikte toplanmış bulunuyordu.
İki tümen komutanı durumu ve aldıkları görevleri muhakeme ettiler. 23 ncü Tümenin
düşmanla temasta ve mevzilerde bulunması bu tümenin 3 ncü Kafkas Tümenine mevzilerini
teslim edip birliklerini toplayarak batıya kayması için çok vakit kaybettireceğinden ve taarruz
saati de geçmiş bulunduğundan, yeterli aydınlık süresi de kalmadığından, aralarında anlaşam
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
tümen komutanları, 23 ncü Tümenin mevzilerinde kalarak taarruza devam etmesi, 3 ncü Kafkas
Tümeninin Ağaçköy kesimine (23 ncü Tümenin batısına) ilerleyerek taarruza katılması
kararlaştırıldı ve o şekilde hareket edildi. Bu karar, irtibat olmadığından, zamanında kolorduya
bildirilememişti. Eğer kolordu emrine göre hareket edilseydi bugün her iki tümen de
muharebeye giremeyeceklerdi. Bunun üzerine, 23 ncü Tümen Komutanı, Arpagediği'nde
blunan 68 nci Alayını (gedikte bulunan tabur hariç. Bu tabur 3 ncü Kafkas Tümeninin Hücum
Taburu tarafından gece yarısı değiştirildikten sonra alayına katılmıştır.) Elmacık alanı doğusuna
tümen yedeğine getirtti.
23 ncü Tümen Komutanı saat 16.30'da ağızdan verdiği emirlerle taarruzu şöyle düzenledi:
Büyük Aslıhanlar köyünün doğusunda hücum taburu ve batısında 31 nci Alay taarruz çıkış
mevziinde bulunuyorlardı. Bu iki birliğin taarruz hedefi Büyük Adatepe idi. Verilen görev; gece
dahi olsa sessizce yanaşılarak her taraftan kuşatılacak düşmanın süngü hücumu ile yok
edilmesi veya esir edilmesi idi. 69 ncu Alay da Büyük Aslıhanlar'a yanaştırıldı. Bu alay da
birinci hatları yakından takip ederek gerekirse tümenden emir almadan ilerdeki birlikleri takviye
edecekti. 68 nci Alay, bir taburunu Arpagediği'nde bırakıp iki taburuyla Büyük Aslıhanlar'ın iki
kilometre güneyindeki tümen karargahı yanında ihtiyat olarak kalacaktı. Topçu taburu, 3 ncü
Kafkas Tümeninin götüremediği sahra bataryasını da emrine alarak taarruzu destekleyecek ve
ateşini Büyük Adatepe'ye toplayacaktı. Bataryalar esasen ateşe devam etmekteydiler. 69 ncu
Alay saat 17.00'de Büyük Aslıhanlar'a yanaştı. Sağdaki 5 nci Kafkas Tümeni bu sırada taarruza
başladı. 23 ncü Tümen ise saat 17.30'da taarruza başlayacak bir durum alabildi.
(c) 6 ncı Kolordu ve 61 nci Tümenin Adatepe'ye yanaşmaları ve muharebe taarruz hazırlıkları:
2 nci Ordu birlikleri 30 Ağustos 1922 sabahı şu durumda idiler:
2 nci Ordu ve 6 ncı Kolordu Komutanları Beşkarışhöyük'de 17 nci Tümen Dereköy Çiftliği Emrettepe'de, 16 ncı Tümen Murat hanları - Genişler'de, 61 nci Tümen Kurtköy - Altıntaş'da, 3
ncü Kolordu karargahı ve 1 nci Tümen Döğer'de, Mürettep Süvari Tümeni Pusan'da, 41 nci
Tümen ve Porsuk Müfrezesi Seyitgazi cephesinde.
Genelkurmay Başkanı 30 Ağustos 1922 saat 06.00'da Kurtköy'e 5 nci Süvari Kolordusu
karargahına gelerek durumu açıklamış ve 61 nci Tümenin Allıören, 5 ncü Süvari Kolordusunun
Murat dağı kuzeyinden batıya ilerleyerek geçitleri kapamalarını emretmişti. Buradan 2 nci Ordu
Komutanının ve 6 ncı Kolordu karargahının bulunduğu Beşkarışhöyük'e gelerek ordu ve
kolordu komutanlarına durumu anlatmış ve gerekli direktifi vermişti. Bunun üzerine de, 2 nci
Ordu Komutanı, Batı Cephesi emrine göre, 61 nci Tümenin Allıören, 16 ncı Tümenin Çal, 17 nci
Tümenin Hamurköy doğrultularına ilerleyip rastlayacakları düşmana taarruz etmelerini emretti.
Yalnız Mürettep Süvari Tümeninin, Kütahya üzerinden Yunanlıların Eskişehir Grubu gerilerine
gitmeden önce Döğer kuzeyine yönelerek Akoluk'a gelen Yunan kuvvetlerini acele keşif ve
Altıntaş üzerine yürümelerini kesin surette önlemesini veya geciktirmesini istedi. 3 ncü Kolordu
Karargahının Altıntaş'a, 1 nci Tümenin Altıntaş ve kuzeyinde toplanmasını, Akoluk
doğrultularının keşfedilmesini emretti.
2 nci Ordu birliklerinden 6 ncı Kolordu ile 61 nci Tümen, düşmana 15-20 kilometre gibi üzak
mesafede oldukları halde bugün de harekette geç kalmışlardı ve muharebe meydanına ancak
öğleden sonra yetişebildiler.
61 nci Tümenin hareket ve muharebesi:
Tümen birlikleri 30 Ağustos 1922 günü saat 09.00'da Kurtöy'de toplandı. Tümen komutanı
süvari kolordusunun Akpirim tepelerindeki 14 ncü Süvari Tümenini çektiğini 16 ncı Tümenin
saat 10.00'da Genişler'den Çal doğrultusuna hareketle rastlayacağı düşmana taarruz emri
aldığını bu tümenden gelen rapordan öğrendi. Tümen Komutanı saat 10.15'de süvari bölüğünü
Kurtköy'den hareket ettirdi. Saat 10.30'da 159 ncu Alay öncüde olarak tümeni Allıören
doğrultusunda yürüyüşe geçirdi. Kendisi öncü, öncüsü ile gidiyordu. Saat 11.00'de,
Yunanlıların Çal'dan Allıören'e doğru gitmekte olduklarını haber aldı. Saat 12.00'de Akpirim
tepesinin kuzey-batısındaki tepeye (Kocaardıç) çıktığında Yunan yürüyüş kollarının batıya
(Allıören'e) yürüdüklerini gördü. Bunun üzerine, hemen öncü komutanına: yürüyüşü
hızlandırarak Eydemir köyünün güneyindeki ormanlık sırtları tutmasını emretti. Süvari
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
bölüğünü, çekilen Yunanlıların önünü kesmek üzere daha batıya gönderdi. Büyük kısmın da
yürüyüşünü hızlandırdı. Saat 12.15'de önce (159 ncu Alay) yolun iki tarafından açılarak
ilerlemeye başladı, emrindeki dağ bataryası mevzilenerek, saat 14.30'da, Allıören'e yanaşan
Yunan yürüyüş kolunu ateş altına aldı. En batıdan ilerleyen süvari bölüğü Allıören kuzeyinden
ateşe başladı. Yunanlılar çekilmeyi durdurdular, sağa (kuzeye) çerkederek karşı taarruza
geçtiler. Tüman Komutanı, kendisinin bulunduğu yerden bir kilometre ilerdeki Akpirim tepesini
Yunanlılara kaptırmamak için, büyük kısım yetişinceye kadar, yanındaki atlıları bir subayla
Akpirim tepesine göndererek işgal ettirdi. Büyük kısmın başında yürüyen 190 ncı Alayı,
yürüyüşünü hızlandırarak Akpirim tepesine gönderdi ve tekmil tümen topçusunu yol
doğsusunda mevzilendirerek saat 14.30'da ateş açtırdı.
Tümenin doğusundan Çal doğrultusuna ilerleyecek olan 16 ncı Tümenden henüz birlik
görünmüyordu.
Saat 15.00'de Yunanlılar Çamlık (Otlukçutepe) tepelerinden ilerlemeye başladılar. 159 ncu
Alay tekmil kuvvetini muharebeye sokmuştu. İki taraf arasında çok şiddetli bir muharebe
başladı. Alay, iki bölüğünü batıda Abya vadisine hakim olan sırtlara gönderdi. Cephesi çok
genişlemişti. Bu sırada 190 ncu Alay da açılmış olarak Akpirim tepesine yanaşmaktaydı. 159
ncu Alayın ihtiyatı kalmadığından 174 ncü Alaydan bir tabur bu alay emrine Eydemir güney
sırtlarına gönderildi. 174 ncü Alay, hücum taburu ile Koca Ardıçtepe kuzeyine yanaştırıldı. Saat
14.30'da ve saat 15.00'de yazılıp tümen komutanına gelen süvari bölüğü raporlarında:
Yunanlıların perişan bir durumda ve parça parça çekildiklerini, bunlarla muharebe ettiğini,
Allıören köyünde birçok motorlu araç ve gereç bulunduğunu, Allıören köyünün güneyindeki
derelerin düşmanla dolu olduğunu ve bir tümen kadar tahmin edildiğini, bir kısmının toplarını
bırakarak dağlara doğru (batıya) çekildiklerini, Allıören köyünün bir kilometre doğusundaki
Çamlitepe'ye bir düşman bölüğünün çıktığını bildiriyordu. Saat 15.45'de Yunanlıların iki alay
kadar bir kuvveti, kuvvetli topçu desteğinde, 159 ncu Alaya taarruza başladı. Saat 16.00'da 159
ncu Alayın 2 nci Taburu fazla ilerde bulunduğundan 300 metre kadar geriye alındı ve iki
yanındaki diğer taburlar hizasında mevzilendirildi. Bu sırada Yunanlılar, Akpirim tepesindeki
190 ncı Alaya da taarruza geçtiler. Saat 16.10'da doğudan 16 ncı Tümenin Çalköy'e ilerlediği
görüldü. Saat 16.30'da Yunanlıların şiddetli taarruzları karşısında, Bileyik tepesinde mevzide
bulunan 190 ncı Alayın 2 nci Taburu Akpirim sırtına çekilme zorunda kaldı. Akpirim tepesindeki
gözetleme yerinde bulunan tümen komutanı da piyade ateşleri altında kalmıştı.
16 ncı Tümene gönderilen irtibat subayı, 2 nci Ordunun iki tümenle bu düşmana taarruz
etmek istediğini öğrenmişti.
Yunanlılar Çal - Allıören arasında vadi yolundan batıya yürüyüşe devam ediyordu. Taarruz
eden 12 nci Yunan Tümeni Bileyik Tepe - Erikli Tepe - 1151 rakımlı Tepe - Allıören Köyü kuzey
hattını işgal etti ve taarruzunu durdurdu. Karşısında Akpirim tepe - Kaletepe - 1499 rakımlı tepe
güneyi - Dana Kalesi güney hattındaki 61 nci Tümenle karşılıklı şiddetli piyade ve topçu ateşleri
devam ediyordu.
6 ncı Kolordu:
Kolordu Komutanı 2 nci Ordu Komutanlığının emrini alınca 30 Ağustos 1922 sabahı saat
08.00'de 16 ncı Tümeni Çalköy ve 17 nci Tümeni Hamurköy doğrultusuna derhal harekete
geçirdi ve rastlayacakları düşmana taarruz etmelerini emretti. Saat 10.00'da bir kurmay
yüzbaşıyı tümenlere gönderdi ve kendisi kurmay başkanını da beraberinde olarak Hamurköy'le
Çal arasındaki sırtlara çıktı.
Genişler - Muradhanları bölgesinde bulunan 16 ncı Tümen, sabah erkenden süvari bölüğünü
Çal doğrultusuna sürmüş ve birlikleri harekete bir hazır durumda bekletiyordu. Saat 09.55'de
kolordu emrini alınca saat 10.30'da Çal doğrultusuna yürüyüşe geçti. Piyade ucu saat 13.35'de
gelen raporda: Keşif kollarımızın Çal dolaylarına vardığı, Yunan artçılarının da Çalköy'de
bulunduğu bildiriliyordu.
Öncüde bulunan tümen komutanı yürüyüş kolunu Akyol tepesi hizalarında durdurdu.
Öncüdeki batarya mevzie girerek saat 14.30'da Çal ve batısındaki hedeflere ateş açtı. Bu sırada
tümen süvari bölüğü Kızıltepe'de idi. Yapılan gözetlemelerde önemli Yunan birliklerinin
Çalköy'ün iki buçuk kilometre batısındaki derelerden karışık bir halde batıya çekildikleri
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
görülmekteydi. Saat 15.30'da yolun batısından 64 ncü Alay, doğusundan 44 ncü Alay açılarak
Çal doğrultusuna ilerlemeye başladılar. Yunanlıların iki bataryası yürülüş kolundan açıkta
mevzi aldı ve ateş açtı. Tekmil tümen topçusu da Akyol kuzey-doğu yamaçlarında mevzie
girerek Yunan topçusuna, birliklerine ve kümeler halindeki ağırlıklarına çok şiddetli ve etiki bir
ateş açtı. Topçunun ateşi ve alayların ilerlemeleri üzerine Yunanlılar batıya yürüyüşü
durdurdular, bir kısım kuvvetiyle de mevzideki zayıf birliklerini takviyeye başladılar.
16 ncı Tümenin 43 ncü Alayı ile hücum taburu Akyol kuzey-doğusunda yol civarında
ihtiyatta, tümen komutanı Kızıltepe'de bulunuyordu. Saat 16.007da Hamurköy doğrultusuna
ilerleyen 17 nci Tümenin bir alayının, yürüyüş kolunda kuzey-doğuya çekildiğini gördü.
Öğle üzeri Çirlek güneyindeki Gökseri tepesine çıkan 2 nci Ordu Komutanı da aynı durumu
görüyordu. Saat 15.20'de 16 ncı Tümene şu emri gönderdi.
"Çalköy'ün üç kilometre batısından itibaren vadi içinde ve İşören (Allıören) köyü civarında
büyük bir düşman yürüyüş kolunu ve toplu kuvvetlerini saat 13.00'de bizzat gördüm. Tereddüt
etmeden düşman üzerine son süratle atılmanızı beklerim. Hepsini esir edeceğiniz muhakkaktır.
Sağınızda ve Allıören'e gelmesi icabeden 61 nci Tümene de bu emri tebliğ ediniz. Bu emrin bir
suretini kolordu kumandanı paşa hazretlerine arzediniz. 61 nci Tümen Allıören civarında
bulunacaktı. Halbuki benim gördüğüm kıtaat da o civardadır. Her iki tümen birbirinizi düşman
zannı ile bir hata olmamasını rica ederim."
Ordu emri saat 16.15'de tümene geldi. Taarruz devam ediyor, 44 ncü ve 64 ncü Alaylar saat
17.00'de Yunan hatlarına 400 metreye kadar yanaşmış bulunuyorlardı. Güneyden, Çalköy'ün
doğu güneyine 11 nci Tümenin 126 ncı Alayının, topçu desteğinde ilerlediği görülüyordu.
17 nci Tümen:
Kolordu emrini saat 09.25'de alan tümen komutanı saat 10.00'da birliklerine hareket emri
verdiyse de öncüde bulunan 63 ncü Alay ancak saat 11.30'da Çirlek - Hamurköy yoluyla
yürüyüşe geçebildi.
Tümen hareket etmeden önce, Dereköy çiftliğinde bulunurken, saat 09.30'da ilerdeki süvari
bölüğünden gelen raporda: Çalköy'den tahminen bir alay kadar düşman kuvvetinin doğuya
gelerek artçısını takviye ettiğini, saat 09.00'da da uzun bir nakliye kolunun Hamurköy'den
Çalköy'e gittiğini, Çalköy'ün yanmakta olduğunu bildiriyordu.
Saat 13.30'da öncüsüyle Hamurköy'e varan 63 ncü Alay, köy kuzeyinde 12 nci Tümenin
hücum taburu ile karşılaştı.
Yunanlılar perişan bir surette Çalköy - Allıören doğrultusuna çekiliyorlardı.
4 ncü Kolordu birlikleriyle karşılaşan tümen komutanı, birliklerini saat 15.00'de geri çekti,
Hamurköy kuzey ve kuzey-doğu sırtlarında topladı. Emretepe'deki tugay müfrezesi de (62 nci
Alay Hücum Taburu) tümene katıldı. Durumu kolorduya bildiren tümen komutanı emir almak
üzere akşama kadar bu bölgede kaldı ve geceyi de aynı bölgede geçirdi. 4 ncü ve 6 ncı
Kolorduların dış batı kanatlarını kuvvetli bulundurmayıp iç kanatlarıyla Çalköy doğrultusuna
ilerlemeleri bu duruma sebep olmuştu.
(d) Yunan Ordusunun Adatepe'de Savunma Düzeni ve Muharebesi:
Yunan Ordusu Komutan vekili General Trikopis 29/30 Ağustos 1922 gecesi birliklerinin
Çalköy dolaylarında toplanmasını emretmişti. Küçük Aslıhanlar - Dumlupınar yolunu açmak ve
Dumlupınar mevziinde bulunduğunu umduğu General Franko Grubu ile buluşmak kararında idi.
12 nci Tümenden bir iki taburu Küçük Aslıhanlar'a göndermişse de Türklerin 23 ncü Tümeninin
karşı koyması üzerine bu taburlar Çal'a geri çekilmişlerdi. 4 ncü Türk Kolordusuyla muharebe
eden diğer birlikler de kolay kolay çekilemiyorlardı. 29/30 Ağustos gecesi muharebinin pek
yakından devamı ve 14 ncü Türk Süvari Tümeninin kuzeyden yaptığı baskınlar birlikleri fazla
karıştırmış ve sabaha kadar Çalköy dolaylarında toplanamamışlardı. 30 Ağustos 1922 sabahı
güneş doğduğu halde karışık birçok birlikler Hamurköy'den Çal'a gelmekte, bir kısmı da
Çal'dan Allıören'e gitmekteydiler. 30 Ağustos 1922 saat 01.00'den bir saat sonra General
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Trikopis de Çalköy'e gelmişti. Birlikleri pek karışık bulduğundan hemen düzene sokturdu ve
ortalık ağarınca yoklama yaptırdı. Başlarında tümen komutanları da bulunan 4 ncü Tümen pek
zayıf mevcutlu idi (General Trikopis'e göre 300-400 er). Bu tümen 28 Ağustos 1922'de
Balmahmut muharebesinde fazla yaprınıp dağılmış, bir kısmı da 1 nci Tümenle beraber
Dumlupınar'a çekilmişti. 5 nci Tümen 29/30 Ağustos 1922 gecesi, emir gereğince, Çalköy'e
gelmemiş, köyün güneyinden tarlalardan batıya yürümüştü. Küçük Aslıhanlar güneyine
vardığında 23 ncü Tümen birlikleriyle karşılaşmış, yaptığı muharebede bozularak dağılmış,
tümen komutanıyla bir kısmı Ağaçköy üzerinden 30 Ağustos 1922 sabahı Kızıltaş vadisi yoluyla
batıya çekilmiş, bi kısmı da kuzeye yürüyerek Çal batısında toplanmış, iyi bir durumda idi. 13
ncü Tümen, 2 nci ve 3 ncü Alayları ve dağ Skoda topçu taburuyla Çalköy güneyinde toplu
durumda bu tümenin 42 nci Alayı Arapgediği'nde 23 ncü Tümen birliklerine karşı gediği
savunmakta, 9 ncu Tümen de Çalköy güney batısında toplanmıştı. 1 nci ve 2 nci Kolordular
karargahları, 1 nci ve 2 nci Skoda topçu taburları 150 kamyon, ordu ve kolordu seyyar
hastaneleri, kollar, ağırlıklar ve bağlı birlikler Çalköy ve güney-batı derelerinde
toplanmaktaydılar. Erzak ve cephane azalmıştı. Ortalık ağarınca Türk topçusu ateşe başladı.
13 ncü Tümen Çalköy ve güney-batı sırtlarında küçük Adatepe (Nasuhtepe hariç) kesiminde
güneye karşı savunma düzeni almaya başladı. 9 ncu Tümen, Küçük Aslıhanlar güney tepelerine
gönderildiyse de 23 ncü Tümen birliklerinin ateşleri altında dağılarak çekildi ve 13 ncü Tümen
mevziinin batısını uzatarak Adatepe'lerde güney-batı ve batıya karşı savunma mevziine girdi. 4
ncü Tümenden kalanlar da 9 ncu Tümenin kuzeyindeki Ardıçlıtepe'de batıya karşı savunma
düzeni aldı.
Artık Dumlupınar'a çekilemiyeceğini anlayan General Trikopis, Çalköy - Allıören - Keçiler Dümenler yoluyla Banaz'a çekilmeye karar verdi. Orada General Franko Grubuyla buluşacağını
umuyordu.
Saat 11.30'da verdiği emirde: "12 nci Tümen başta olmak üzere sırasıyla 4 ncü Tümen,
ağırlıklar, bağlı birlikler, 9 ncu Tümen çekilecekler, 13 ncü Tümen artçı olarak, 5 nci Tümen iki
taburla yürüyüş kolunun iki yanında yancı olarak yüreyecekti."
Saat 13.00'de 12 nci Tümen Çal - Allıören yoluyla yürüyüşe geçti. Saat 14.00'de kuzeyden
Türk 61 nci Tümen birliklerinin önce topçu bir az sonra da piyade ve makineli tüfek ateşine
uğradı. Daha sonra bu tümenin piyadelerinin de ilerlemeye başladıkları görülünce 12 ncü
Tümen mecburi olarak yürüyüş kolunu durdurdu. Birlikler sağa dönerek kuzeye karşı mevzi
aldılar. 5 nci Tümenden bir kısım birlik de batı kanadını uzattı. Muharebe pek şiddetli oluyordu.
Kuzeyden doğudan ve güneyden yapılan topçu ateşleri de fazla kayıplar verdiriyordu. Saat
15.00'de Türk topçu ateşi etkisini artırdı. Saat 16.00'da bu etki son hadde çıkmış, mevzideki
bataryalar tahrip edilmişti. General Trikopis'in elinde ihtiyat (yedek) bulunan 5 nci Tümenden
kalan birliklere 12 nci Tümenin doğu kanadını uzatmak üzere Çalköy kuzey-batısında mevzi
aldırdı. Yunan Ordusu Komutanlığı bu durumda akşama kadar bulundukları mevzileri
savunmak ve gece aynı yoldan çekilmek kararında idi.
(e) Adatepe'nin Ele Geçirilmesi ve Gece Muharebeleriyle 1 nci ve 2 nci Yunan
Kolordularının Büyük Kısmının Ortadan Kaldırılması:
1 nci Ordu birliklerinin muharebeleri:
30 Ağustos 1922 saat 15.00'de Başkomutan ve 1 nci Ordu Komutanı durumu görmek üzere
Akçaşehir'den Bakırcıtepe'ye geldiler. 4 ncü Kolordu Komutanı da burada idi. Kolordu
Komutanı, saat 14.00'de taarruza başlanmasını emrettiği halde tümenler dağınık olarak ve
oldukça karışık olduklarından düzenlenebilmeleri ve yeni bölgelerinde taarruz düzeni almaları
bu saate yetişemeyeceğinden ikinci bir emirle taarruz saatini 15.00'e çıkarmışsa da uzatılan bu
zamanın da yeter olmadığı, yapılan gözetlemede görülüyordu. Tümenler henüz yürüyüş
halindeydiler. Bunun üzerine, duruma daha yakından hakim ve birliklere etkili olarak
muharebeyi sonuçlandırmak için Başkomutan, 1 nci Ordu Komutanı, 4 ncü Kolordu Komutanı
saat 15.30'da 11 nci Tümenin gözetleme yeri olan Zafertepe'ye gittiler.
4 ncü Kolordunun taarruzu:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Başkomutan ve 1 nci Ordu Komutanı Zafertepe'ye çıktıkları zaman gördükleri manzara şu
idi: Yunanlılar tekmil ağırlıkları ortada, dört tarafa karşı savunma düzeni almışlardı. 4 ncü
Kolordu doğu, güney ve güney-batıdan Yunanlıları kuşatmış bir durumda, 11 nci Tümen
birlikleri taarruza başlamış, bir kısmı da yanaşmakta idiler. 2 nci Ordunun 16 ncı ve 61 nci
Tümenleri de kuzeyde bulunuyorlardı.
11 nci Tümen:
70 nci Alay önce hızla ilerlediyse de arazi sarplığı ve solundan ilerlemekte olan 5 nci Kafkas
Tümeninin 9 ncu Alayının, henüz kendi hizasına gelmemesi üzerine taarruz ağırlaştı. Hücumun
daha etkili olması için, Ordu Komutanı, bir alayın daha 70 nci Alayla Çalköy arasından
ilerlemesini emretmesiyle 126 ncı Alayını sağda birinci hatta süren tümen komutanı kendisi de
ön hatlara giderek taarruzu ilerletti, bazı bataryalarını daha ileri aldı. Saat 17.00'de 5 nci Kafkas
Tümeninin 9 ncu Alayı ile hücum taburu Zafertepe - Örentepe hattına yaklaştılar. Saat 18.30'da
11 nci Tümen gözetleme yerinden Başkomutan, 9 ncu Alayın aracılığı ile 5 nci Kafkas Tümenine
gönderdiği emirde: "Tümenin süngü hücumu ile düşmanı atmasını ve Adatepe'yi mutlaka
zaptetmesini" istedi. Bu emir ağızdan ağıza bütün birliklere yayıldı. Birlikler yarış edercesine
büyük bir hızla ilerlemeye başladılar. 9 ncu Alay Berberçam tepesini zaptetti. Buradaki
Yunanlılar ağır kayıplarla 300 metre kadar gerideki mevzilere çekildiler.
Saat 17.00'de hücum taburu ile 10 ncu Alay da 9 ncu Alay hizasına varmış ve Dumlupınar
yolunu geçmiş bulunuyorlardı.
5 nci Kafkas Tümeninin topçusu ve ordunun ağır topçu alayı saat 17.00'den itibaren ateş
hızını son hadde çıkarmışlardı.
Saat 19.00'da 11 nci ve 5 nci Kafkas Tümen birlikleri Yunan mevzilerine 100 metreye kadar
yaklaştılar. Zayıf bir düşman topçusu tevkif ateşi açtıysa da az zamanda bütün topları
susturuldu.
15 dakika devam eden bir topçu imha ateşi peşinden iki tümen birden hücuma kalkarak saat
19.25'de Yunan mevzilerine girdiler. Direnmek isteyen Yunanlılar süngülendi, kaçabilenlerin
çoğu ayakta yapılan şiddetli ateşlerile yok edildi.
Birlikler ilerledikçe cephe daralmış birlikler birbirine karışmışlardı. Komşu birliklerden de
zararlı yan ateşleri geliyordu. Bu durumdan faydalanan Yunanlılar 9 ncu Alayın sağ yanı ile 70
nci Alayın sol yanına, saat 20.25'de son bir karşı taarruza kalktılar. Yapılan süngü
muharebesiyle geri atıldılar.
Ufak bir duraklama ile birliklere çeki düzen verildi, gece karanlığında tekrar ilerlemeye
devam olundu. Saat 20.50'de tepeler hattına kadar olan arazi (Küçük Adatepe'nin ün yüksek
noktası "Nasuhtepe" - 1128 hattı) Yunanlılardan tamamen temizlendi. Bu sırada Kolordudan:
"düşman her taraftan sıkışmıştır, bir karşı taarruzla kendisine yol açmak istemesi
umulmaktadır. Birlikler mevzilerinde savunmaya hazır bulunmalıdır" emri geldiğinden daha ileri
gidilmekten vaz geçildi. Fakat bu emir kolordunun en sağında bulunan 126 ncı Alaya
ulaşamadığından bu Alay saat 23.30'da bomba ve süngü hücumu ile Yunanlıları tutunmak
istedikleri son mevzilerinden de attı, 1149 rakımlı tepe - Kanlıköprü'ye kadar da takip etti. Bu
suretli bölge düşmandan tamamen temizlenmiş oldu. 11 nci Tümenin iki alayı cephede
durumlarını sabaha kadar muhafaza ettiler. Diğer birlikleri Çalköy'ün iki kilometre güneyinde
yol üzerinde sabahladılar. 5 nci Kafkas Tümeni de kendi bölgesini Yunanlılardan temizledikten
sonra iki alayı ve hücum taburu ile geceyi muharebe durumunda geçirdi. İhtiyatındaki 13 ncü
Alayını Küçük Adatepe'deki 10 ncu Alayına gerisine yanaştırdı.
23 ncü Tümenle 3 ncü Kafkas Tümeninin taarruz ve hücumları:
23 ncü Tümen; sağda Hücum Taburu, solda 31 nci Alay olmak üzere saat 17.30'da Büyük
Adatepe doğrultusuna ilerlemeye başladılar. Bir dağ ve bir sahra bataryası da ileriye
yanaştırıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
69 ncu Alay, bir taburu ile Hücum Taburunu, diğer bir taburu ile 31 nci Alayı izleyerek
ilerledi. 68 nci Alay bugün Aaragediği'ni zaptetmiş ve az bir direnmeden sonra 5/42 Evzon Alayı
da çekilmişti. Bu alayın karşısında yalnız Yunanlılar hesabına çalışan Memiş çetesi kaldığından
gediğin elde bulundurulması için bir tabur bıraktırılarak Elmacıkalanı civarına tümen ihtiyatına
getirildi. Saat 23.30'da Hücum Taburu ile 31 nci Alay süngü hücumu ile Büyük Adatepe'yi ele
geçirdiler. Ancak, tepeler birbirini takip ettiğinden ve Yunanlılar da her tepeyi
savunduklarından, gecenin fazla karanlığı ve arazinin sarp ormanlık oluşu mevzi içinde
ilerlemeyi ağırlaştırıyordu. Doğu ve kuzeydeki komşu birliklerin ateşleri birinci hattaki birliklere
zarar vermeye başladığından Tümen Komutanının emriyle yalnız süngü ve bomba ile
muharebeye devam edilerek Büyük Adatepe kesimi de Yunanlılardan temizlendi. Saat 24.00'de
bütün kolordu bölgesinde ateş kesilmişti. Yalnız 31 nci Alayın Büyük Adatepe'de işgal ettiği
yerlerde Yunanlılar 600 kadar ölü ve 50 esir bırakmışlardı.
3 ncü Kafkas Tümeni:
Fazla yorgun olmasından ve arazinin sarplığından dolayı 23 ncü Tümenin taarruzuna ayak
uyduramadı. Öncüde bulunan 8 nci Alay, Kolbaşısı ile saat 19.00'da Ağaçköy'e varır varmaz 23
ncü Tümenin batısından Büyük Adatepe kuzey-batı yamaçlarına (Ardıçlıtepe) taarruza başladı.
Tümenle beraber gelen iki dağ bataryası Ağaçköy'ün güney-batı ormanında mevzilenerek
Adatepe'ye ve kuzeyine ateş açtılar. Tümen süvari bölüğü 23 ncü Tümen Süvari Bölüğü ile,
saat 21.00'de 8 nci Alayın solundan Kızıltaş vadisi doğrultusuna sürüldü ve dağınık olarak
çekilen düşman erlerine saldırdı. 8 nci Alay saat 23.30'da Ardıçlıtepe'yi işgal etti. 11 nci Alay da
8 nci Alayın peşinden Ağaçköy'e geçmişti. Saat 21.00'de tugay komutanı emrinde olarak,
Kızıltaş boğazını kapatmak üzere Ağaçköy - Keçiler yolu ile kuzey-batıya yürütüldü. Alaylar
ilerledikçe 8 nci Alayla 11 nci Alayın arası açılıyor ve büyük bir boşluk kalıyordu. 7 nci Alay ise
henüz meydanda yoktu. Bu boşluğu kapatmak üzere, 23 ncü Tümenden bir tabur istendi. 68 nci
Alayın bir taburu gönderildiyse de bu tabur saat 24.00'de Ağaçköy'e vardı ve 8 nci Alayın sol
geresine yanaştırıldı. Kızıltaş vadisini kapatmak üzere Ağaçköy-Keçiler yoluyla hareket eden 11
nci Alay vadiye kadar ilerlemeyerek tahminen, Adatepe ve kuzeyinden karışık bir surette
çekilen Yunanlılar Kızıltaş vadisinde Türk birlikleriyle karşılaşmadan Keçiler-Uysu yoluyla
savuşmuşlardı. Tümen birlikleri geceyi aynı durumda geçirdiler.
12 nci Tümen:
Saat 17.30'da Hamurköy kesiminde toplanan tümen birlikleri, saat 18.30'da kolordu ihtiyatı
olarak hareketle saat 20.30'da Arpalı dolaylarına gelip gecelediler.
Adatepe kuzeyindeki 2 nci Ordu Birliklerinin muharebeleri:
16 ncı Tümen:
16 ncı ve 61 nci Tümen'in sekiz bataryadan oluşan topçuları saat 17.30'da ateş hızlarını son
hadde çıkardılar. Piyadeler de Yunan mevzilerine 300-400 metreye yanaştılar. Çalköy
güneyinden 126 ncı Piyade Alayının ilerlediği görülüyordu. Saat 16.00'da 61 nci Tümene
ordunun emrini götüren subay gelerek Yunanlıların 61 nci Tümene taarruz etmekte olduklarını
bildirdi. Bu sırada Başkomutanlıktan Zafertepe'den Tümene gelen bir subay da; Yunanlıların 61
nci Tümene taarruz ettiklerini, bu tümene yardım edilmesi emrini bildirmesi üzerine 16 ncı
Tümen Komutanı, ihtiyatta bulunan 43 ncü Alayla Hücum Taburunu Akpirim tepesine
yanaştırdı. Akyol tepesindeki batarya da Kızıltepe'ye mevzi değiştirdi. Tümen komutanı saat
18.15'de Akpirim tepesine, 61 nci Tümen gözetleme yerine gitti. Yunanlıların taarruzu üzerine
Bileyik ve Erikli tepelerine kadar ileri kaymış birliklerin Akpirim tepeleri hattına kadar
çekildiklerini, Yunan taarruzunun durdurulduğunu, 61 nci Tümenin henüz muharebeye
girmemiş bir alayının ihtiyatta olduğunu öğrendi. Ortalık kararmak üzereyken 43 ncü Alayla
Hücum Taburu Akpirim gerisine yanaşmış bulunuyorlardı.
61 nci Tümen:
Saat 17.00'de tümen komutanının orduya verdiği raporda bugün yaptığı muharebeler izah
ediliyor ve mümkünse bir süvari tümeninin kendi batısına gönderilerek, Yunanlıların çekilme
yolunun tamamen kapatılmasını teklif ediyordu. Ortalık kararmak üzereydi. İki tarafında
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
kayıpları önemliydi. 190 ncı Alaydan bir tabur, Kaletepe'deki 159 ncu Alayın 1 nci Taburunu
değiştirdi ve 159 ncu Alayın bu taburu da en batıya, Kurttepe güney yamaçlarına
mevzilendirilerek alayın batı kanadı uzatıldı. Yunanlılar Allıören köyü kuzey yamaçlarını fazla
kuvvetle tutmaktaydılar. Tümen süvari bölüğü, gece yarısı gelen 16 ncı Tümen Süvari
Bölüğüyle beraber Keçiler vadisini kapatmak üzere Abya deresi batısındaki Bakacaktepe'ye
gönderildiyse de bölükler, 31 Ağustos sabahı olduğu halde, oraya varamamışlardı. Bu suretle
61 nci Tümenle 3 ncü Kafkas Tümeni arasında dörtbuçuk kilometrelik bir boşluk kalmış ve
Adatepe'deki Yunan birlikleri de bu boşluktan faydalanarak batıya çekilmişlerdi.
Saat 19.00'da Zafertepe'den 4 ncü Kolordu Komutanının 6 ncı Kolorduya gönderdiği yazıda:
"Başkomutan şimdi yanımdadır. Şu hususları soruyorlar:
a. Karargahınız nerededir,
b. Tümenler nerededirler,
c. Ordu Komutanı nerdedir,
d. Cephenin son emrini aldınız mı?
e. Başkomutan, paşalarla görüşmeği arzu etmektedirler,
Acele cevap verilmesi."
2 nci Ordu Komutanı bu satte Çalköy kuzey-doğusunda (Yanıklı veya Gökseki tepesi olması
muhtemel) bulunuyordu. Başkomutanın sorularına şu cevabını arzetti.
"Ben, 6 ncı Kolordu Komutanı ve Kurmay Başkanı ile Çalköy'ün kuzey-doğu sırtlarında
gözetlemeyle meşgulken 4 ncü Kolordu aracılığııyle suallerinizi aldım. 6 ncı Kolordu karargahı
ve ben Beşkarış'tayım, Karargahım Egret'tedir. 17 nci Tümen Hamurköy bölgesinde, 16 ncı
Tümen Çalköy'ün kuzey-batısında muharebede, 61 nci Tümen Allıören civarında muharebede, 1
nci Tümen ve 3 ncü Kolordu Karargahı Altıntaş'dadır. Cephenin son emri hangisidir,
kestirilemedi, Seyitgazi bölgesinde durum malumdur. Buradan akşama doğru tekrar bilgi
alacağımı umuyorum."
Bugün akşam üzeri ve gece 4 ncü Kolordunun yaptığı taarruzlara 2 nci Ordu birlikleri
katılmadılar. Saat 21.00'de Akpirim tepesinden 16 ncı Tümen Komutanının verdiği emirde; yarın
sabah taarruza devam edileceği, birliklerin bulundukları durumda istirahat etmeleri,
Yunanlıların bir çıkış teşebbüsüne karşı uyanık bulunmaları isteniyordu. 2 nci Ordu cephesinde
saat 24.00'e kadar karşılıklı ateş muharebesi yapılmakla yetinilmiş, 4 ncü Kolordu birlikleriyle
karışıp bir yanlışlığa meydan verilmemek için taarruz edilmemişti.
Ortalık karardıktan ve Yunan mevzileri zaptedildikten sonra, Başkomutanla 1 nci Ordu
Komutanı Dumlupınar istasyonuna gittiler. Batı Cephesi Karargahı Afyon'da, 2 nci Ordu
Karargahı Beşkarışhöyük'te gecelediler.
2 nci Ordu Komutanı 31 Ağustos 1922 saat 01.25'te verdiği emirde 61 nci Tümenin 6 ncı
Kolordu emrine verildiğini bildirdi. 17 nci Tümenin daha batıya kaydırılarak Allıören-Çal
kesimindeki Yunanlılara taarruz edilmesini ve batıya çekilmelerinin önlenmesini istedi. Gece
birliklerde bir hareket olmadı. 17 nci Tümen 31 Ağustos 1922 sabahı Hamurköy kuzeyinden
batıya yürüyüşe geçti.
(f) Yunan Ordusu asıl kuvvetlerinin Adatepe'de son savunması ve kurtulabilenlerin Kızıltaş
deresinden çekilişleri:
Alınan esirlerden, bugün Adatepe bölgesinde Yunanlıların 4 ncü, 5 nci, 9 ncu, 12 nci, 13 ncü
Tümenleriyle 1 nci, 2 nci Kolordu karargahlarının bağlı birliklerinin ve Kolordu, Ordu
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
topçularının bulunduğu öğrenildi. Yunanlılar muharebe meydanında silah, cephane ve bütün
ağırlıklarını terk etmiş ve sabaha karşı ancak beş, altı bin kişilik bir kuvveti Keçiler
doğrultusuna çekilebilmişti.
General Trikopis'in raporuna göre, her taraftan yapılan Türk taarruzları pek şiddetlenmişti.
Saat 19.00'da 1 nci Yunan Kolordusu komutanı, geceye kadar bütün mevzilerin savunulmasını
ve geceleyin, evvelki emir gereğince 12 nci Tümen, ağırlıklar, kollar, bağlı birlikler, 9 ncu ve 13
ncü Tümenler sırasıyla Kızıltaş vadisi - Dümenler - Banaz yoluyla yürüyüşe devam olunmasını
emretti.
Saat 18.30'dan itibaren Yunan topçusu susturulmuştu. Yer yer panikler başladı. Ortalık
kararınca panikler bütün birliklere sirayet etti. Çekilme yolu üzerinde bulunan 12 nci Tümende
de panikler oluyor ve topçular koşum keserek hayvanlara atlayıp dört nal batıya kaçıyorlardı.
Ortalık karmakarışık olmuştu. Yalnız 13 ncü Tümen saat 20.00'ye kadar mevzilerini savundu ve
20.30'da bu tümen de diğer tümenlerle beraber düzensiz bir şekilde çekilmeye başladı. Kolordu
Karargahları da 20.30'da hareket etti, kılavuz yoktu. Bütün birlikler karışık bir surette, Kızıltaş
vadisinden çekiliyorlar, bir kısmı da Dumlupınar'la Kızıltaş deresi arasındaki dağlara (Murat
Dağları) kaçıyordu. Yunanlılar bütün ağırlıkları ile tekerlekli araçlarının hepsini, tekmil toplarını
bırakmışlardı. 4 ncü, 5 nci, 9 ncu, 12 nci, 13 ncü Tümenler ve 1 nci, 2 nci Kolordu karargahı ve
bağlı birlikleri tamamiyle erimişti. Muharebe meydanında 4 ncü Tümen karargahı ve bütün
evrakı, araçları, telsiz istasyonu, birçok yük ve binek otomobili, sayısız silah, cephane ve gereç
bırakılmıştı. Yalnız 11 nci Tümen kesiminde 25 top ele geçmişti. Sağ kalan Yunanlılar nereye
kaçtıklarını bilmiyorlardı. Esirler cephanelerinin azaldığını, ekmeklerinin hiç kalmadığını
bildirmişlerdi. General Trikopis, raporunda 30 Ağustos 1922 sabahı Çal'da yaptırdığı yoklamada
mevcudu çok az gösteriyor ve 29/30 Ağustos 1922 gecesi 25.000 kişinin Kızıltaş vadisinden
batıya çekildiğini, yanında ancak 28 bataryadan 10 dağ ve üç sahra bataryasıyla 6.000 kişinin
kaldığını bildiriyorsa da, bunlar ancak General Trikopis'le çekilen kuvvetlerdir. 30 Ağustos 1922
günü dört yandan yapılan gözetleme ve muharebe ile alınan esirlerden bu bölgedeki
kuvvetlerin 30.000'den aşağı olmadığı anlaşılıyordu.
(g) 5 nci Süvari Kolordusunun harekat ve muharebeleri:
29/30 Ağustos 1922 gecesini Kolordu Karargahı ve 2 nci Süvari Tümeni Kurtköy'de, 14 ncü
Süvari Tümeni Eydemir - Akpirim tepesi Mecidiye'de, 1 nci Süvari Tümeni Beşkarışhöyük'te
geçirdiler. Kolordu Komutanı 6 ncı Kolordusunun kendi bölgesine geldiğini, Çalköy - Allıören
doğrultusunda taarruz edeceğini biliyordu. Ordudan henüz bir emir almamıştı. Durumu şöyle
düşünüyordu. Ordunun, önceden hazırlanmış Dumlupınar mevzilerine taarruzunda, Süvari
Kolordusunun görevi Yunan Ordusunun gerisine düşmekti. Dumlupınar mevziinin kuzey yanı
Arapgediği'ne dayanıyordu. Daha batısında Murat dağları vardı. Bu dağ sarp ve yolsuzdu. Belli
başlı geçitlerini Yunanlılar küçük müfrezelerle tutarlarsa kolordunun hareketlerini
durdurabilirler, kayıp da verdirirlerdi. Bunun için Yunanlılar bu kesimde savunmak üzere
yerleşmeden, sağ ve sollarını emniyete almadan kuzeyde açık bulunan geçitlerin birinden
geçerek Yunan ordusunun gerisine düşmek gerekmekteydi. O halde önce Belova gediğini
tutmak lazımdı. Yapılacak keşiflerin sonucuna göre de kolorduyu bugün ilerletmek uygun
olurdu. Bunun için 29 Ağustos 1922 saat 21.00'de şu emri verdi (özet):
"...1 nci Ordumuz, batıya çekilmekte olan düşmanın Dumlupınar mevzilerine yerleşmesine
meydan vermemek için aralıksız ve şiddetle takip etmektedir. 2 nci Ordunun 61 nci Tümeni
Kurtköy'e, 6 ncı Kolordusu Beşkarışhöyük bölgesine gelmişlerdir. Düşmanın Uşak
doğrultusuna çekilmesini önlemek için kolordumuz bu gece yürüyüşe geçeciktir. 2 nci Süvari
Tümeni Gökçeler - Çal - Ören yoluyla kuzey-batıya yürüyerek yarın öğleye kadar Tava köyüne
varmış bulunacak, tümen karargahı Ören'de olacaktır. 14 ncü Süvari Tümeni Eydemir - Abya Karabel yoluyla Şeyhler - Saraycık - Alıncak dolaylarına 30 Ağustos 1922 sabahı varmış olacak.
Tümen karargahı Şeyhler'de bulunacaktır. Düşmanın hareketlerimizi görmemesi için tümen, 30
Ağustos sabahı gün ağarmadan Karabel'i aşmış bulunmalıdır. Tümenler yürüyüş hedeflerine
önceden keşif kolları gönderecek ve hedeflerine vardıklarında sıkı emniyet düzeni alacaklardır.
Düşmanın herhangi bir doğrultudan taarruzu halinde tümenler birbirlerine yardım edeceklerdir.
Yarınki konma bölgeleri düşmana katiyen sezdirilmiyecektir. Kurtköy - Tava kuzeyinde 2 nci
Tümen, güneyinde 14 ncü Tümen başlıca yollar üzerinde keşif yaptıracaklardır. İaşe satınalma
yoluyla yapılacaktır. Ben Aslıhanlar'a gideceğim."
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 nci Süvari Tümenine: 30 Ağustos 1922 sabahı Genişler - Gecik - Gökçeler yoluyla Çal Yağcılar bölgesine ilerlemesini ve kuzey ve doğu doğrultularının demiryoluna kadar ve Kütahya
- Altıntaş yolunu keşfetmesini emretti.
30 Ağustos 1922 sabahı, kolordunun bulunduğu Kurtköy'e gelen Genelkurmay Başkanı,
kolordunun bugünkü durumunu ve hareketlerini uygun buldu ve 1 nci, 2 nci Ordular hakkında
bilgi vererek kolorduyu aydınlattı.
Süvari tümenleri, kolordu emri gereğince, 30 Ağustos sabahı şiddetli yağmur altında hareket
ettiler. Öğleden sonra 2 nci Süvari Tümeni 2 nci Alayı ile Tava, 4 ncü Alayı ile Tokul, diğer
birlikleriyle Ören'de; 14 ncü Süvari Tümeni 3 ncü Alayı ile Şeyhler, 5 nci ve 54 ncü Alaylarıyla
Saraycık'da; 1 nci Süvari Tümeni de 10 ncu, 11 nci, 34 ncü Alaylarıyla Yağcılar, 14 ncü ve 21 nci
Alayları ve kolordu topçusu ile Çal'da konmaya geçtiler. Tümenler hareketten önce Kütahya Altıntaş şosesiyle Arslanapa, Çavdarhisar, Armutçuk, Yağmurlar, Cebrail, Göynük, Çukurviran
doğrultularına keşif kollarını göndermişler, Kütahya - Gediz şosesinde Yunanlılara
rastlamamışlardı.
1 nci Ordu Komutanlığının 29 Ağustos 1922 saat 12.30'da yazılmış emri bugün 30 Ağustos
saat 11.00'de kolorduya geldi. Bu emirde 5 nci Süvari Kolordusunun bütün kuvvetiyle ordunun
sağ yanından batıya ilerleyerek Altıntaş - Dumlupınar ve Kütahya - Gediz yolları arasından
Murat dağlarını aşıp Uşak doğrultusunda çekilen düşmanı şiddetle takip ve önlemek görevi
verilmişti. Kolordu, bugün yaptığı harekatı bu emre uygun bulduğundan bir değişiklik yapmadı.
Eğret baskınında Yunanlıların içinde kalıp bugün Kurtköy'de kolorduya katılan 2 nci Süvari
Tümeni'nde görevli Kurmay Yüzbaşı Cevdet'den, 1 nci Kolordunun Toklusivrisi'ni alıp Kaplangı
dağına ilerlemekte olduğu, demiryolu boyunca Yunanlıların arkası kesilerek Murat dağları
kuzeyinden Keçiler - Belova doğrultusunda çekilmek zorunda bırakıldıkları öğrenildi. Kolordu
komutanı saat 14.00'de Kurtköy'den şu emri verdi (özet):
"Uşak demiryolu boyunca gerisi kesilen düşman, Keçiler - Belova doğrultusunda
çekilmektedir. Süvari kolordusu güneye dönerek düşmanı Çukurviran batısına geçirmeden
Kızıltaş deresinde yok etmek için 14 ncü Süvari Tümeni Şeyhler'den hemen hareketle,
Eskioğuzlar tepelerini (Oysu ile Saraycık arasındaki Kızılyokuş) güneye karşı işgal ve bu
doğrultudan çekilen düşmanı durduracaktır. 2 nci Süvari Tümeni de 14 ncü Süvari Tümeninin
batısındaki Kaştakalan (Belova gediğinin iki kilometre kuzeyinde) civarında Belova gediğini
hakim sırtı tutarak düşmanın daha batıya geçmesine engel olacak ve batıya çekilmek isteyen
düşmanı 14 ncü Süvari Tümeniyle beraber yok edeceklerdir. 1 nci Süvari Tümeni ise, bu
muharebeye katılmak için Çal bölgesinde hazır bulunacaktır."
Bu emir atlı habercilerle tümenlere gönderildi. Kolordu emrini saat 19.20'de alan 14 ncü
Süvari Tümeni Saraycık'daki 54 ncü Alayın Kızılyokuş üzerinden Kızıltaş vadisine inen yolların
keşfedilmesini ve emniyette bulundurulmasını, 5 nci Alayın Saraycık - Kaştakalan doğrultusunu
keşfetmesini, hareket için ayrı emir vereceğini bildirdiyse de başka bir emir vermedi ve tümen
birlikleri 30/31 Ağustos 1922 gecesini bulundukları durumda geçirdiler. 2 nci Süvari Tümeni
kolordu emrini saat 19.45'de aldı. Keşif kollarından daha önce gelen bir rapordan; saat 18.00'de
Keçiler vadisinden 5 nci Yunan Tümeninin bazı parçalarının batıya geçmekte olduğunu, 54 ncü
Süvari Alayının Saraycık'ın iki kilometre güneyinde düşman ateşiyle karşılaştığını, Yunanlıların
boğaza hakim tepeleri tutmuş bulunduklarından daha fazla ilerleyemediğini öğrendiğinden,
birliklerini Tokul'a hareket ettirdi. Tümen komutanı da Tokul'a 4 ncü Süvari Alayının yanına
giderek alayı Belova gediğini doğrultusuna sürdü. Tümen bağlı birlikleri, batarya, 20 nci ve 13
ncü Süvari Alayları Tokul'da, 4 ncü Süvari Alayı Tokul'la Belova gediği arasındaki sırtlarda
gecelediler. Kolordu Komutanı öğleden sonra Kurtköy'den Aslıhanlar'a gitti ve geceyi orada
geçirdi.
Tümenler Çal, Tokul, Saraycık bölgelerine zamanında varmış olmalarına rağmen ve
kolordudan Kızıltaş vadisini kapamaları emrini aldıkları halde 2 nci ve 14 ncü Süvari Tümenleri
çekilen 5 nci Yunan Tümeninden arta kalanları yancılarıyla yalnız teması muhafaza ederek
istirahatle geçirdiklerinden, 5 nci Yunan Tümeni artıkları, Murat çayı vadisinden batıya çekilme
fırsatını bulmuşlardı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
5 ncü Süvari Kolordusu 26-27 Ağustos 1922'de yaralılarını Çayhisar'da sıhhiye bölüklerinde
bırakmıştı. Seyyar hastanesi ancak 27 Ağustos 1922 akşamı Çayhisar'a gelerek yaralıları alıp
tedaviye başladı. 30 Ağustos 1922 akşamı da Kurtköy'e vararak görevine devam etti.
(h) 1 nci Kolordu ve Bağımsız 6 ncı Tümenin Hallaçlar, Kaplangı muharebeleri:
1 nci Kolordunun 14 ncü ve 57 nci Tümenlerinin cephe kesimleri 29/30 Ağustos gecesi
sükunetle geçti. Yalnız 23 ncü Tümen kesiminde Yunanlılar iki defa taarruz etmişlerse de
atılmışlardı.
Ordu Komutanlığının 29/30 Ağustos 1922 gecesi verdiği emri kolordu komutanı 30 Ağustos
1922 sabahı almıştı. Bu emre göre 1 nci, 4 ncü Kolorduların gece dahi düşmana şiddetle taarruz
ederek netice aramaları ve 30 Ağustos 1922 günü için de düşmanı takip etmeleri isteniyor
idiyse de, kolordunun 29 Ağustos 1922 günü saat 20.20'de yazdığı raporun Ordunun eline
ulaşmadığı bu ordu emrinin yayınlanmasından anlaşılmıştı. Çünkü kolordu, hedeflerine varmış
ve gece de taarruza lüzum kalmamıştı. Esasen emir de kolorduya 30 Ağustos 1922 sabahı
gelmişti. 30 Ağustos 1922 günü için de Düzağaç - Arpagediği hattının güney batısından
düşmanın takip edilmesi isteniyordu. Ancak, kolordunun en sağda olan 23 ncü Tümeni kolordu
hududunun kuzeyini aşmış, Aslıhanlar bölgesinde Yunanlılarla yakın muharebe temasındaydı.
Kolordu bu tümeni bulunduğu durumda bırakmak ve oradaki görevini tamamlatmak
zorundaydı. Bu tümen, diğerleriyle batıya takibe katılamazdı. Durum da henüz önemini
muhafaza ediyordu. Kolordu her ihtimale karşı 14 ncü ve 15 nci Tümenlerini Cafergazi Santtepe bölgesinde bulundurmayı ve gerekirse 23 ncü Tümene veya 4 ncü Kolorduya yardımı
düşünüyordu. Sabah saat 05.00'de gelen ordu emrindeki istekleri tümenlere ulaştırmak çok
vakit kaybettireceğinden saat 05.007de telefonla 15 nci Tümene: Saat 06,00'da Dumlupınar
köyü - Hatipler - Cafergazi doğrultusuna yürümesini, 23 ncü Tümene; düşman taarruzlarını
tardetmekle kalmayıp karşı taarruzla yok etmeye çalışmasını, 14 ncü Tümene; saat 08.00'de
Büyük Oturak - Banaz doğrultusuna hareket etmek üzere Santtepe kesiminde toplanmasını, 57
nci Tümene; 6 ncı Tümenin taarruzunu kolaylaştırmak için düşmanın yanını kuşatacak surette
Susuz doğrultusunda takibe devam etmesini emretti ve arkasından yazılı emrini de gönderdi.
Kolordu emri tümenlere gönderilirken 23 ncü Tümenin 30 Ağustos saat 06.00'da yazdığı
rapor gelince durum saat 06.30'da Orduya bildirildi. Kolordu komutanı Çiftlik yoluyla
Dumlupınar istasyonuna giderken Çiftlik'te Ordu Komutanıyla telefonla görüştü.
Düşündüklerini belirtti. Ordu Komutanı da kuzeyde durum aydınlanıncaya kadar 14 ncü ve 15
nci Tümenlerin hareketlerinin durdurulmasını uygun buldu. Bunun üzerine, kolordu komutanı
15 nci ve 14 ncü Tümenlerin yürüyüşlerini Cafergazi ve Oturak'da durdurarak yalnız 15 nci
Tümen Süvari Bölüğünün Hallaçlar - Bahadır ve batısı, 14 ncü Tümen Süvari Bölüğünün Banaz
- Derbent doğrultusuna keşfe göndertti. 57 nci Tümenin hareketini durdurmadı.
15 nci Tümen "Hallaçlar Muharebesi":
Tümen, kolordudan telefonla aldığı emir üzerine 30 Ağustos 1922 saat 06.00'da Çalışlar
kuzeyindeki ordugahından Cafergazi - Hallaçlar yoluyla hareket etti. Kolbaşı saat 08.15'de
Cafergazi'ye vardığında kolordu emrine göre istirahete geçti. Süvari bölüğünü Hallaçlar Bahadır ve batısına keşfe gönderdi.
14 ncü Tümen sabah erken, Büyük Oturak - İslamköy yoluyla hareket etmişti. Kolordunun
Santtepe bölgesinde toplanıp beklemesini isteyen birliklerini Büyük Oturak dolaylarında
durdurdu. Bu sırada Yunanlılar batıdan topçu ateşi açtılar.
Dumlupınar istasyonunda bulunan 1 nci Kolordu Komutanı saat 13.00'de 1 nci Ordu
Komutanlığının; "Kolordunun Dumlupınar - İslamköy - Uşak şosesiyle Sultanoğlu - Susuz Kapaklar - Kuyucak hattı arasından ilerleyerek rastlayacağı düşmanı yok etmesini ve
kolordunun 30 Ağustos akşamı İslamköy - Ahat hattına varmasını, 2 nci Kolordunun 30/31
Ağustos gecesini Büyük Oturak - Paşacık kesiminde geçireceğini, 23 ncü Tümenin, 4 ncü
Kolordu ve 6 ncı Tümenin 1 nci Kolordu emrine verildiklerini, cephanenin Akçaşehir'den
tamamlanacağını ve erzakı tümenlerin, bulundukları bölgelerden tedarik etmelerini, ordu
karargahının 30 Ağustos 1922 akşamı Dumlupınar'a bulunacağını" bildiren emrini aldı. Kolordu
komutanı da saat 14.00'de şu emri verdi (özet): "15 nci Tümen Oturak istasyonu - Hatipler
üzerinden ilerleyerek öncüsüyle Kuşdemir'e varacak ve Küçük Oturak - Comburdu - Karlık
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
bölgesini keşfedecek. 14 ncü Tümen Büyük Oturak - İslamköy üzerinden ilerleyerek öncüsüyle
Derbent doğusuna varacak, Karlık - Kapaklar hattına karşı keşif yapacak. 57 nci Tümen
öncüsüyle Susuz köyüne varacak ve Kızılcasöğüt - Kırka doğrultusunda keşif yapacak. 6 ncı
Tümen 57 nci Tümenin güneyinden Kızılcasöğüt doğrultusuna ilerleyecek ve süvarisiyle
Karaboyalık - Susuzören - Karakuyu doğrultusunu keşfedecektir. Tümenler birbirleriyle ve
kolorduyla daima irtibat sağlamalıdırlar. Kolordu karargahı 30/31 Ağustos gecesini Ekşisu'da
(Banaz istasyonunun yedi kilometre kuzey doğusundaki demiryolu durak mevzkii)
geçirecektir."
30 Ağustos 1922 saat 07.00'de Çalışlar'dan hareket eden Kolordu Ağır Topçu Taburu saat
10.30'da Cafergazi civarında mevzilenerek Hallaçlar sırtlarında görülen düşmana ateş açtı.
14 ncü Tümen bölgesinde Yunanlılar görülmüyordu. Yalnız saat 14.00'de Düzlüce kuzey-batı
sırtlarında zayıf bir Yunan kuvveti vardı.
Kolordu Komutanı saat 14.40'da Cafergazi'ye, 15 nci Tümen gözetleme yerine gelerek,
kolordu emrini henüz alamayan 15 nci Tümen Komutanına ağızdan emrini verdi. Tümen de 45
nci Alayın bir taburunu kolordu topçusunun emniyetine bırakarak saat 15.20'de 56 ncı Alay ve
bir dağ bataryası önce de olarak Hallaçlar yoluyla hareket etti. Öncü, Cafergazi türbesinin dört
kilometre batısındaki Kazviran deresine vardığında ve büyük kısım Cafergazi batı
yamaçlarından inerken Hallaçlar bölgesinden Yunan topçusu ateş açtı. Birlikler kayıp
vermeksizin derelerin yamaçlarına yanaştılar. Öncüdeki batarya mevzie girip düşman
topçusuna ateş açtı. Öncü öncüsü açıldı, topçu ateşi altında ilerleyerek Hallaçlar köyünün
kuzeyindeki yamaçlarda mevzilenerek taarruzu destekledi. Bu sırada kolordu komutanı
Cafergazi'den Büyük Oturak köyüne inip Yunan topçu ateşleri altında Oturak köyü batısındaki
tepeye çıktı. Yaptığı gözetlemede iki batarya ile desteklenen Yunan birliklerinin Hallaçlar
köyünün kuzey ve güneyinde (7 nci Yunan Tümenidir) savunma mevziinde olduğunu gördü.
Bunun üzerine tümene; öncü öncüsüyle bu işi başaramayacağını, tekmil öncüsüyle taarruz
etmesini emretti. Kolordu topçusundan da bu taarruzu desteklemesini istedi. Ortalığın
kararmasına rağmen saat 20.00'de 56 ncı Alay tekmil kuvvetiyle taarruza devam ediyor,
Yunanlılar inatla direniyor ve fazla miktarda tüfek bombası kullanıyorlardı. Tümen Komutanı
süngü hücumu ile düşmanı atmasını, yolun açılmasıyle tümeni, büyük kısmı ile yürüyüşe
devam ettireceğini, alayın arkasından yürülüş koluna katılmasını 56 ncı Alay Komutanına
emretti. Alay saat 23.00'den önce Hallaç köyü kuzeyindeki tepelere, biraz sonra da köyün
güneyindeki tepelere yaptığı süngü hücumlarıyla Yunan mevzilerini ele geçirdi. Yunanlılar fazla
kayıplar vererek batıya çekildiler ve çok sayıda silah, cephane ve gereç bıraktılar. Alay işgal
ettiği mevzilerde emniyet düzeni aldı ve geceledi. Alayın bir subay, 18 er şehidi; 71 er yaralısı
ve 22 er kaybı vardı.
Tümenin büyük kısmı, 56 ncı Alayın gerisinde Kozviran ve doğusundaki derelerde toplu
bulunuyordu. Yunanlılara yeniden tutunma imkanı vermemek için durum kolorduya bildirilerek
31 Ağustos 1922 saat 01.00'de öncüde 45 nci Alay olarak hareket etti. Öncü Alayı Hallaçlar'ın
bir kilometre batısına vardığında yeniden düşman ateşiyle karşılaştı. İlerlemeyi uygun
bulmayan tümen komutanı büyük kısmı Hallaçlar köyünde topladı. Emniyet birliklerini köyün
dört kilometre batısındaki tepeler hattına kadar sürerek bölgeyi tarattı. Yunanlıların 5 nci
Tümeninden bir subay ile 10 esir alında. Gece Hallaçlar bölgesinde geçirildi.
14 ncü Tümen:
Bugün kolordu emriyle saat 16.00'ya kadar Büyükoturak çevresinde kaldı.
57 nci Tümen "Kaplangı Muharebeleri":
Tümen Komutanı, ortalık ağarınca 1364 rakımlı tepede bulunan 39 ncu Alayın yanına gitti.
Bu alay gece ormanlardan yürüdüğünden fazla yorulduğu için daha ileri gidememişti. Alaya
hemen Kaplangı dağını (1432 rakımlı Dede tepesi) ele geçirmesini emretti. Alay ilerlemeye
başladı. Arazi sık ormanlık, yamaçlar fazla dik ve derindi. İlerleme ağır oluyordu. 1432 rakımlı
Dede tepesine yaklaşınca piyade muharebesi başladı. Fakat Yunanlıların ateşi zayıftı. Saat
08.00'de 39 ncu Alay Dede tepesini ele geçirdi. 37 nci Alayla hücum taburu ve iki dağ bataryası
1364 rakımlı tepe gerisine yanaştırıldı. 176 ncı Alay meydanda yoktu. Alayın geceyi
Sultanoluğu'nda geçirdiğini sanan tümen komutanı yaptırdığı aratmalara rağmen bulduramadı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Alay gece karanlığında Sultanoluğu'nu başka bir yer sanarak geceyi diğer bir yerde geçirmiş ve
sabah erkenden buldurduğu klavuzlarla birçok dolaşmalardan sonra saat 13.30'da 1364 rakımlı
tepe gerisine gelebilmişti.
1364 rakımlı tepede bulunan tümen komutanı İslamköy'ün altı kilometre batısındaki Kızılcaviran
dolaylarında Yunanlıların büyük topluluklarını gördü. Sabah erken güney-batıya gönderilen
süvari bölüğünden saat 10.30'da gelen raporda; Hasanköy, Gümele bölgesinde Yunanlıların
faaliyeti olduğu, Yeniceköy civarında düşman ateşiyle karşılaştığından fazla ileri gidemediği, 6
ncı Tümenle irtibat yaptığı bildiriliyordu. Hasanköy batısından bir alay kadar (4 ncü Yunan
Tümeninin dört taburu) Yunan kuvvetinin Kaplangı dağına (Dede tepesi) açılmış olarak
ilerlediği görüldü. Ayrıca Gümele'de bir iki bölük piyadesi (1 nci Tümenin 4 ncü Alayı) vardı. 37
nci Alay hemen saat 10.30'da 1364 rakımlı tepeden Hasanköy doğu sırtlarına ilerleyerek
Sığıralanı sırtlarını işgal etti. İki dağ bataryası 1364 rakımlı tepede mevzilendirildi. Ancak,
bataryaların mevzie girişleri pek geç oldu. Yunanlılar ise Hasanköy batısında mevzilenmiş
topçusu ve Banaz istasyonundaki ağır bataryaları ile 39 ncu Alaya (1342 rakımlı Dede tepesi)
şiddetli ateş açtılar. Bu sırada kolordu emri geldi. Bu durumda tümen Susuz doğrultusunda
ilerleyemezdi. Ayrıca; İslamköy'ün iki kilometre güneyinden 6 ncı Tümene karşı, Yenice
batısında 1178 rakımlı tepe ve Gelinciktepe'ye bazı Yunan birlikleri de (63 ncü Alayın 1 nci
Taburu) yanaşıyorlardı. Saat 13.30'da 176 ncı Alay, tümen gözetleme yerine yaklaşmaktaydı. 37
nci ve 39 ncu Alaylar cephelerinde muharebe şiddetlenmiş, Yunanlılar üstün kuvvetlerle
taarruza geçmişlerdi. 1/38 nci Evzon Alayı, dört taburlu mürettep alay, Kaplangı köyünde
bulunan ihtiyat 5 nci Alaydan ibaret Yunan birlikleri saat 14.00'de 1432 rakımlı Dede tepesini
geri aldılar. 39 ncu Alay doğuya çekildi. Bu alay geniş ve ormanlık bir cephede fazla dağılmış
olduğundan 1364 rakımlı tepe ile Çorum köyü arasındakisırtlarda (Şaptepe) güç toplanabildi.
Bu alayın 1364 rakımlı tepedeki 176 ncı Alayla da irtibatı yoktu. 37 nci Alayın kuzey yanında da
küçük ölçüde çekilmeler oldu ise de hücum taburunun bir bölüğü ve ağır makineli tüfeklerin
yardımı ile çabuk durduruldu. Henüz 1364 rakımlı tepeye yanaşmış bulunan 176 ncı Alaya, 39
ncu ve 37 nci Alaylar arasından 1432 rakımlı Dede tepesinin ele geçirilmesi görevi verildi. Saat
14.40'da dağ bataryaları 176 ncı Alayı desteklemeye başladılar. Tümenin 120 milimetrelik İngiliz
obüs bataryası ile sahra bataryası da Sultanoluğu batı sırtlarında 176 ncı Alayı desteklemek
üzere mevzie giriyorlardı. Alay taarruza devam ederek saat 16.00'da yaptığı hücumla Kaplangı
dağının 1432 Dede tepesini tekrar ele geçirdi. Yunanlıları ovaya dökmek için daha bir kaç sırtın
elde edilmesi gerekiyordu. Alay taarruza devam ediyor, fakat Yunanlılar 500 metre batıdaki Top
tepesinde tutunuyorlardı.
Yunanlılar 176 ncı Alay karşısındaki kuvvetlerini devamlı olarak takviye ettiler ve saat
17.00'de tekrar karşı taarruza geçtiler. Bu sırada alınan iki esirden 176 ncı Alayın karşısında beş
Yunan alayı olduğu anlaşıldı.
Saat 17.50'de Yunan taarruzu çok şiddetlendi. Özellikle 176 ncı Alayın kuzey kanadı fazla
sıkıştırılıyordu. Saat 18.30'da tümenin Susuzköy'e ilerlemesini bildiren kolordu emri geldi.
Fakat tümen Kaplangı dağını bile tamamiyle elde edememişti. Bu sırada (saat 18.30) Yunan ağır
topçusu Dede tepesini şiddetle ateş altına aldı ve Yunan birlikleri, yaptıkları karşı taarruzla
Dede tepesini tekrar aldılar. 176 ncı Alay, hücum taburu gerisine, 1364 rakımlı tepe güneybatısına çekildi. 37 nci Alay ve hücum taburu, mevzilerini muhafaza ediyorlardı. Tümen birlikleri
çok yorulmuş ve biraz da karışmış olduklarından tekrar yapılacak bir taarruzu
başaramayacaklardı. Tümen Komutanı saat 19.00'da kolorduya şu raporu gönderdi: "Fazla
takviye alan düşman, saat 18.30'da Kaplangı dağını elde etti. Merkez ve kuzeydeki birlikler geri
çekildiler. Düşman Kaplangı doğusunda durdurulmaya çalışılacaktır. Elimde ihtiyatım
bulunmadığından ortalığın kararması ve erlerin de çok yorgun olmalarından dolayı bir karşı
taarruzu uygun görmedim. Saat 18.00'den sonra ayrıca Banaz doğu sırtlarından da bir tümen
kadar kuvveti gelmektedir. Şimdi 14 ncü Tümenin kolbaşısı Kaplangı doğusuna geldiğinden
baştaki alayına taarruz görevi vereceğim. Obüs bataryasının cephanesi şimdiye kadar hiç ikmal
edilmedi."
Kolordu Komutanı saat 16.00'da, 14 ncü Tümenin Büyükoturak - Paşacık yoluyla İslamköy'e
hareketini emretmiş, tümen de 30 ncu Alayını, bir dağ bataryası ve istihkam bölüğüyle öncüye
memur ederek saat 16.30'da hareket etmişti.
Büyük Oturak'da bulunan kolordu komutanı, saat 19.00'da yazılan 57 nci Tümenin raporunu
alınca, İslamköy'e hareket etmiş olan 14 ncü Tümeni Kaplangı dağına çevirdi ve 57 nci Tümene
yardım etmesini emretti. Saat 20.25'de, 57 Tümene de şu emri verdi:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
"Düşman Dumlupınar mevzilerini tekrar almak için Sultanoluğu - Toklusivrisi doğrultusunda
gece daha taarruz edebilir. Bu istikameti kesinlikle kapatmak lazımdır. Sağınıza yanaşan 14 ncü
Tümen, Kaplangı dağına taarruz etmek ve sizi takviye etmek suretiyle yardım edecektir. 14 ncü
Tümen Paşacık'a gelmiştir. Bu emrin bir suretini 14 ncü Tüman Komutanına veriniz."
Kolbaşısıyla saat 19.30'da Paşacık'a varan 14 ncü Tümen Komutanı, kolordu emrini alınca
öncü olan 30 ncu Alayı Kaplangı doğrultusuna yürüttü. 30 ncu Alay Komutanının 57 nci Tümen
Komutanı ile görüşmesi sonunda, alay bir taburunu 57 nci Hücum Taburu kuzeyine yanaştırdı.
Saat 22.00'de her iki tabur 1432 Dede tepesine yanaşmaya başladılar. Saat 24.00'de, iki taburun
yaptığı baskınla 1432 rakımlı Dede tepesi bugün üçüncü defa ele geçirildi. 30 ncu Alayın diğer
iki taburu da tepeye yanaştı. Ormanların sıklığı, gece karanlığı, bu bölgeye yeni gelen 30 ncu
Alayın araziyi hiç tanımaması yüzünden takip yapılamayarak ele geçirilen mevzilerde gecelendi.
Çekilen Yunanlılar da 500 metre batıdaki Toptepe'de kaldılar. 14 ncü Tümen büyük kısmı
Paşacık batı yamaçlarında, 57 nci Tümen de bulunduğu mevzi ve yerlerde geceyi geçirdiler.
Saat 23.30'da Kolordu Komutanı, Ordu Komutanına şu raporu yazdı: (Bugünkü Kaplangı
muharebelerini belirttikten sonra) "Alınan esirlerin ifadelerine göre 57 nci Tümen cephesinde
Yunanlıların 7 nci, 11 nci, 12 nci, 23 ncü, 26 ncı Alayları ile Evzon Alayı varmış. 6 ncı Tümen,
Yenice batısında giriştiği muharebede Yunanlılar inatla savunduklarından dolayı 57 nci
Tümenden yardım istemiştir. Kolordunun karşısında 1 nci, 2 nci, 7 nci düşman tümenleriyle 4
ncü Tümenden iki alay olduğu kabul edilebilir. Trenle de takviye birlikleri yetiştirmesi
umulmaktadır. Maksadı, Düzlüce - Kaplangı - Yenice hattında inatla savunarak Murat dağları
kuzeyinde kalan büyük kısmına vakit kazandırmak olabilir. Bir karşı taarruzla tekrar Dumlupınar
mevzilerini de ele geçirmek istediği de düşünülebilir. 1 nci Kolordu 31 Ağustos günü için temas
ve muharebe ettiği düşmana taarruz kararındadır. Bu maksatla 2 nci Kolordunun 4 ncü
Tümeninin biraz daha güneye Sultanoluğu'na yanaşması, arazi durumu bakımından faydalıdır."
Ordu Komutanı bu teklifi kabul etti ve 4 ncü Tümeni 1 nci Kolordu emrine verdi.
6 ncı Tümen:
30 Ağusutos 1922'de 1 nci Kolordu emrine verilen tümen, saat 07.00'den itibaren Yenice İslamköy doğrultusunda şu düzenle hareket etti. Akıncılar keşif maksadiyle ilerde, 50 nci Alay
(bir tabur eksik) kuzeyde, 51 nci Alay (bir tabur eksik) güneyde Yenice köyü doğrultusunda, 52
nci Alay, 50 nci Alayın arkasında, geride topçu taburu olarak yürüyüşe geçtiler. Saat 09.15'de
henüz düşmanla temas olmamıştı.
51 nci Alayın 2 nci Taburu Düzkışla'dan, Reşadiye - Şabanköy; 50 nci Alayın 1 nci Taburu
İmrez - Ahatköy - Susuz; Hücum Taburu Kûfi boğazından Işıklı - Belkuyu doğrultularında
taarruzlarına devam ediyorlardı. Saat 09.45'de Akıncı müfrezeleri, 50 nci ve 51 nci Alayların
uçları Yenice batı sırtlarından ateş yediler. Saat 11.50'de topçu taburu mevzie girerek her iki
koldan ilerleyen birer taburun taarruzunu destekledi. Yunan emniyet birlikleri köyün batısındaki
asıl mevzilerine çekildiler. Yunanlıların köyün kuzey-batısındaki 1178 rakımlı tepe - Gelinciktepe
hattını önceden tahkim etmişlerdi. Dört taburla yapılan bu taarruzda Yenice köyü hizalarından
daha ileri gidilemedi. 6 ncı Tümenin karşısındaki Yunanlılar, 2 nci Tümenin 7 nci Alayını
Banaz'a trenle getirdikleri 63 ncü Alayın bir taburu ile takviye ettiler.
Ordunun emrini alan Tümen Komutanı, 57 nci Tümenin yardım için emrinde bulunduğunu
öğrenince hemen 57 nci Tümene; karşısındaki düşmanın sol yanına, Banaz doğrultusunda
taarruz etmesini bildirdiyse de 57 nci Tümen Kaplangı dağında düşmanla uğraşıyordu. 6 ncı
Tümen Komutanı 57 nci Tümene Yunanlıların taarruz etmekte olduklarını görünce ihtiyatındaki
52 nci Alayı sağ gerisine yanaştırdı. Tümen bu durumda geceledi. Hücum Taburunun
karşısında Işıklı bölgesindeki Yunan birliklerinin Uşak doğrultusuna çekildikleri öğrenildi. 6 ncı
Tümen Komutanının 1 nci Ordu ile direkt irtibatı olmadığından raporlarını, Afyon'da Batı
Cephesi Karargahına gönderiyor ve oradan da 1 nci Orduya yazdırılıyordu. Kritik zamanlarda
Batı Cephesi Komutanının 6 ncı Tümene verdiği emirler, ayrıca 1 nci Orduya da bildiriliyordu.
Bugün gene Cephe Komutanı: "Yenice - Ahat hattındaki düşmana devamlı taarruzlarla geri
atmasını ve Ahat dağını aldıktan sonra demiryoluna paralel olarak güneyinden ilerlemesini ve
asıl Yunan kuvvetlerini önlemeye çalışmasını, 1 nci Kolordu ile irtibat sağlamasını" 6 ncı
Tümene emretmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 nci Kolordu karargahı ve ağır topçu alayı Büyükoturak'da gecelediler.
i) 1 nci Kolordu karşısındaki Yunan kuvvetlerinin (General Franko Grubu) harekatı:
Toklusivrisi - Dumlupınar mevzilerinden 29 Ağustos 1922 akşamı çekilen Yunanlıların 1 nci
ve 7 nci Tümenleriyle, 4 ncü ve 12 nci Tümenlerinden bu gruba katılan bazı birlikler, saat
22.00'den itibaren Dedeyakası - Dedetepe - Çorum batı sırtları - Hallaçlar güney ve kuzey
tepeleri hattına yerleşmişlerdi. Demiryol kuzeyinde 7 nci Tümen, güneyinde 1 nci Tümen vardı.
Dedeyakası'ndan itibaren güney-batıya doğru cephe kısmı 1178 rakımlı tepe - Gelinciktepe Şabanköy kuzey yamaçları mevzii da 2 nci Tümene aitti. 2 nci Tümenin Yenice batısında 7 nci
Alayı, daha güneyinde 1 nci Alayı bulunuyordu. 1 nci Tümen de güneyden itibaren Dedeyakası
ve Dedetepesi kesiminde 1/38 nci Evzon Alayı, bunun kuzeyinde 12 nci Tümenden iki taburlu
bir mürettep alay, Çorum batı sırtlarında demiryoluna kadar 49 ncu Alayla, birinci hattı
savunma düzeni aldılar. Bu mevzi önceden tahkim edilmiş, ateş meydanları açılmış ve önemli
noktalarda tel engelleri yapılmıştı. 5 nci Alay Kaplangı köyünde, 4 ncü Tümen erlerinden 8 nci
Alay Komutanı emrinde kurulu dört taburluk bir alay Hasanköy, 4 ncü Alay ve bir batarya
İslamköy doğusunda tümen ihtiyatı idiler. Fakat 4 ncü Alay ancak 30 Ağustos sabahı yerine
gelebildi. Kaplangı dağı bölgesinde 16 toplu bir dağ ve 16 toplu bir sahra topçu taburu
mevzilenmişti. Demiryolu kuzeyindeki 7 nci Tümen, 22 nci Alayı ile Hallaçlar güneyindeki
tepelerde, 23 ncü Alayı Hallaçlar ile Kazviran batısındaki tepelerde birinci hatta, 37 nci Alay
Düzlüce kuzeyinde tümen ihtiyatı idi. Tümenin iki bataryası Hallaçlar kuzey ve güneyinde, diğer
iki bataryası Düzlüce kuzeyinde mevzideydiler. Arpagediği'ndeki Plastras müfrezesiyle irtibat
yapılmıştı. Ayrıca 29/30 Ağustos gecesi trenle İzmir'den Banaz istasyonuna gelen 63 ncü Alayla
2 nci Süvari Alayı ve Sivaslı bölgesinden 2 nci Tümenin getirttiği 34 ncü Alay İslamköy
çevresinde ihtiyatta idiler. Ağır topçu taburu da İslamköy ve güneyinde mevzilenmişti. 1 nci ve
2 nci Tümen Komutanları ve bağlı birlikleri de Banaz istasyonunda bulunuyorlardı. Demiryolu
ile ikmal normal olarak yapılmakta idi ve İzmir ile muhabere vardı. Yalnız muharebenin birinci
gününden beri 1 nci Kolordu ile irtibat yapılamamıştı.
İzmir'deki Küçükasya Ordusu Komutanlığı, General Franko'ya İzmir yolunun kesin olarak
kapanmasını emrediyordu. Türk birlikleri (57 Tümenin 39 ncu Alayı) 30 Ağustos sabahı
Kaplangı dağının en yüksek noktası olan 1432 rakımlı Dedetepesi'ne taarruz ederek saat
08.15'de tepeyi ele geçirdiler. İzmir doğrultusunu kapayan Kaplangı dağına çok önem veren
General Franko, Hasanköy dolaylarında bulunan dört taburlu mürettep 8 nci Alay ve diğer
ihtiyatlarla, 1/38 nci Evzon Alayını takviye ederek gece yarısına kadar devam eden taarruz ve
karşı taarruzları 1432 rakımlı Dedetepesi üç defa el değiştirdikten sonra saat 24.00'de tepe
Türklerin elinde kaldı. Yunan birlikleri de 500 metre batıdaki Top tepesi mevzilerinde
gecelediler. Bugünkü Kaplangı muharebesine katılan Yunan birlikleri; 1/38 nci Evzon Alayı ile 4
ncü, 5 nci Alaylar, 4 ncü Tümen erlerinden kurulu dört taburlu 8 nci Alay, 12 nci Tümen
erlerinden kurulu iki taburlu mürettep alay, bir sahra topçu taburu, bir dağ topçu taburu ve bir
ağır topçu taburu idi.
Güneydeki 2 nci Tümenin 7 nci Alayına, (6 ncı Türk Tümeninin) taarruzları devam ettiyse de
Yenice'den daha ileri gidemedi. Bu alay 63 ncü Alayın bir taburu ile takviye edilmişti. Ancak
1432 rakımlı "Dedetepesi" Türklerin eline geçince alay gece Hasanköy'e çekildi. (Yunan
Ansiklopedisinde böyle yazılıyorsa da 31 Ağustos 1922 sabahı 6 ncı Tümen 7 nci Yunan Alayı
ile saat 10.00'a kadar muharebe etmiş, bundan sonra alay Banaz doğrultusuna çekilmişti.)
(j) 1 nci Ordu ihtiyatı olan 2 nci Kolordunun ileriye yanaşması:
Ordu Komutanlığının emirlerine uyarak, tümenler saat 10.00-10.30'da konma yerlerinden
yağmur altında yürülüşe geçerek saat 11.30-12.00'de 7 nci Tümen Arpalı'ya, 8 nci Tümen ve
Kolordu karargahıyla bağlı birlikler Çalışlar'a, 4 ncü Tümen Güney köyüne vararak istirahate
geçtiler. Saat 16.00'da gelen Ordu emrinde; "Kolordunun İslamköy doğrultusunda yürüyüşe
devam etmesi, 30/31 Ağustos 1922 gecesini Büyükoturak - Paşacık bölgesinde geçirmesi"
bildiriliyordu. Kolordu da; 4 ncü Tümenin Paşacık'ta, 8 nci Tümenin Çorum'da, 7 nci Tümenin
Büyükoturak'ta, Kolordu bağlı birliklerinin Çiftlik'te gecelemelerini emretti. Kolordu karargahı
Büyükoturak'ta geceyi geçirecekti. 7 nci Tümen, Kolordu Topçu Taburu beraberinde olarak,
saat 16.00'da, Çiftlik yoluyla Büyükoturak'a vardı. Köyün doğusunda konmaya geçti. 8 nci
Tümen Cafergazi - Oturak yolu ile Çorum'a giderken, saat 17.00'de Cafergazi'ye vardığında 15
nci Tümenin Hallaçlar'da muharebe ettiğini görünce yürüyüş kolu durduruldu. 135 nci Alayla
süvari bölüğü Büyükoturak'a gönderilrek batıya karşı tertip alındı. Tümen büyük kısmı
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Santtepe'de geceyi geçirdi. 4 ncü Tümen de Karaköse yoluyla saat 18.00'de Paşacık'a varıp
konmaya geçti. Kolordu karargahı Oturak'ta, bağlı birlikler Çiftlik'te gecelediler.
(k) 1 nci Ordu bölgesinde diğer harekat:
(I) 3 ncü Süvari Tümeni:
Tümen Sarıgöl'ün üç kilometre güneyindeki Emcelli köyünün güney sırtlarında bütün
kuvvetiyle toplanmıştı. 30 Ağustos 1922 gününü orada geçirdi. Köylüler, 29 Ağustos 1922 günü
50 kadar Yunan süvarisinin Emcelli'den kuzeye gittiğini bildirmişlerdi. Yapılan gözetlemede
saat 17.45'de bir Yunan süvari alayının Sarıgöl'ün bir buçuk kilometre batısına kadar geldiği ve
orada kaldığı görüldü. "Küçük Asya harekatında Yunan süvarisi kitabının 216 ncı sahifesinde
(çevirme) 1 nci Yunan Süvari Alayının 30 Ağustos 1922 günü Yeleğen köyünden Çamköy'e
giderek güneye karşı cephe aldığı, Alaşehir'den bir piyade taburunun Sarıgöl'e gittiği yazılıdır."
30 Ağustos 1922 günü saat 23.00'e kadar istirahat eden tümen, göreviyle hiç ilgisi olmayan
bir kararla 28 nci Süvari Alayı öncü, 27 nci Süvari Alayı artçı düzeniyle güneye, Âlemşah
yoluyla Beşçam'a (dağlık bölgeye) hareket etti. 31 Ağusutos 1922 gününü Beşçam'da geçirdi.
(II) Menderes Bölge Komutanlığı:
Yunanlılar ortalık ağarmadan Çivril Hükümet Konağı ile istasyonunu yakarak kasabayı
boşaltmışlardı.
Sabah yapılan gözetlemelerde Menderes boyundaki Yunan karakollarının da çekildiği
görülüyordu. 59 ncu Alayın 1 nci Taburu Çivril doğrultusuna hareket ettirildi. Yunanlılar
Menderes üzerindeki demiryolu ve şose köprülerini tahrip etmemişlerdi. Tabur saat 13.00'de
Yunan birliklerine rastlamadan Çivril'i işgal etti. 59 ncu Alay Komutanı da 10 ncu Bölük ve
bir Rus dağ topu ile Çivril'e vardı. Yunanlılar gece Çal kesiminden de çekilmişlerdi. 74 ncü
Alayın bir taburu 30 Ağustos 1922 günü saat 06.00'da Şeyhelvan dağını işgal etti.
Menderes Bölge Komutanlığının, durumu bildiren raporunu Ordu Komutanınından daha önce
alan Batı Cephesi Komutanı saat 14.00'de Menderes Bölge Komutanlığına direkt olarak şu emri
verdi.
"Çivril bölgesinde düşmanda çekilme belirtileri görülmektedir. Şeyhelvan dağı ve Sarayköy
kesimindeki Akköprü, birliklerimiz tarafından ele geçirilmiştir. Cephenizden düşmanın takibi
lazımdır. Durmak isteyen düşman kısımlarına derhal taarruz edilmelidir. Menderes Bölge
Komutanlığına ve bilgi için 1 nci Orduya yazıldı." Şeyhelvan dağını işgal eden tabur hareketine
devamla Süller köyüne kadar ilerledi ve orada geceledi. 3 ncü Süvari Tümeninin geçiş
hareketini destekleyen 59 ncu Alayın 2 nci Taburu da, bugün, beraberindeki iki Rus dağ topu
ile, öğleden sonra Denizli'ye vardı. Menderes bölgesinin diğer kısımlarında önemli bir olay
olmadı. Müfreze Komutanı Tırkaz köyündeydi.
Yunanlıların Bağımsız 54 ncü Alayı 29/30 Ağustos 1922 gecesi çekilerek sabaha karşı, Banaz
çayını geçip karşı yakada savunma düzeni alıyordu ve çekilirken de Nazilli'ye kadar olan bütün
köyleri yakmışlardı.
(l) 2 nci Ordu bölgesinde diğer harekat ve muharebeler:
29/30 Ağustos gecesini Akoluk'da geçiren Yunan birliğinin (15 nci Tümen) 30 Ağustos günü
nereye gideceği önemli idi. 2 nci Ordu Komutanı 30 Ağustos 1922 saat 08.00'de verdiği emirde:
Mürettep Süvari Tümeninin Batı Cephesi emri gereğince, Yunan Eskişehir Grubunun gerisine
gitmeden önce Döğer, Malatya doğrultularına giderek Akoluk'daki Yunan kuvvetini keşfedip
Altıntaş doğrultusuna gelmesini kesin surette önlemesini veya geciktirmesini istedi. Batı
Cephesi Komutanlığı ile Yunan yürülüş kolu hakkındaki bilgiyi saat 11.00'de almış ve uçaklara
Akoluk - Malatya - Döğer bölgesinde keşifler yaptırmış ise de uçaklar ormanlardan dolayı bir
şey görememişlerdi. Cephe Komutanı 2 nci Ordudan, bu Yunan kuvvetinin Türkmen dağı ile
Kütahya arasından kuzeye geçmesinin önlenmesini saat 11.30'da emretti.
(I) Mürettep Süvari Tümeninin Porsuk köprüsü muharebesi:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Tümen 29/30 Ağustos 1922 gecesini Pusan köyünde bir iki saat istirahatle geçirdikten sonra
30 Ağustos 1922 saat 02.30'da Kütahya şosesi ile kuzeye hareket etti. Tümen saat 06.00'da
Porsuk köprüsüne varınca Kütahya'dan gelip Gediz şosesiyle batıya çekilmekte olan
Yunanlıların 32 nci Alayına rastladı. 38 nci Süvari Alayının uc bölüğü hemen köprüyü kuzeye
geçerek Yunan öncülerini attı. Alay da köprüyü geçip taarruza başladı. Köprünün güney
sırtlarına mevzilendirilen tümen topçusu taarruza başladı. Köprünün güney sırtlarında
mevzilendirilen tümen topçusu (iki top) bu taarruzu destekledi. Bu sırada 37 nci Süvari Alayı da
batıdan dolaştırılarak Yunan alayının çekilme yolunu kesmek üzere Porsuk kuzeyine geçirildi
ve taarruza katıldı. Saat 09.00'da Yunan alayı dağılıp kuzeydeki Hacı Azizoğlu ve Göynükviran
ormanlarına kaçtı. Yunan alayından 70 erle bir subay esir alınmış ve 300'den fazla ölü
bulunmuştu. Gediz şosesinin kuzeyindeki arazinin sarp ve sık orman oluşu süvarilerin takibine
engel olmuş, Yunan alayının kaçabilen kısımları orman ve kayalıklar aralarında gizlenmişlerdi.
Doğrudan gönderilen bir keşif kolu saat 10.00'da Alayunt'u ve öğleyin Kütahya'yı işgal etti.
Tümen Komutanı saat 15.00'de durumu telsizle Batı Cephesi ve 2 nci Ordu Komutanlarına
bildirdi. Birliklerini saat 15.30'da Porsuk köprüsünün iki kilometre kuzeyinde topladı ve 33 ncü,
38 nci Alayları ile kuzeye hareket ederek saat 18.00'de Kütahya'ya girdi. Şehrin güney
sırtlarında 33 ncü Alayla güneye karşı emniyet düzeni aldı. Porsuk köprüsü batısında terkedilen
silah, donatım ve gereçleri toplamak üzere 37 nci Alay (iki bölüğü eksik) bırakıldı. Bu Alay
bugünkü muharebeye bir süvari ve bir makineli tüfek bölüğüyle katılmıştı. Bir bölüğü
Osmanköy'de, bir bölüğü Karaören bölgesinden henüz gelmemişti. Porsuk köprüsünün bir
kilometre güneyinde saat 16.00'da 37 nci Alay Komutanı tarafından yazılan ve saat 18.00'de
tümene gelen raporda: "Ağırlıklar Kütahya doğrultusuna sevkedilirken düşmanın iki ağır, üç
hafif makineli tüfek ve piyade ateşiyle karşılaşmışlardır. İki ateş arasında kalan ağırlıkların
tekrar Kütahya'ya gönderilmesi için taarruz etmek kayıplar verilmesine yol açacağından
Kütahya'dan güneye Porsuk üzerine taarruz edecek bir kuvvet süratle sevkedildiği takdirde
düşmanın bu kuvveti iki ateş arasında kalacak ve yok edilmesi mümkün olacaktır. Bu sebeple
ona göre lüzumlu tedbirlerin alınması" bildirilmişti. Bu raporu alan tümen komutanı hiç bir şey
yapmadığı gibi 37 nci Alay Komutanı da ağırlıkların düşman eline geçmesine karşı herhangi bir
teşebbüste bulunmamıştı. Bu olaydan kurtulabilen yaralı erlerden ve köylülerden öğrenildiğine
göre, ağırlıklarla esir edilen 158 er ile mürettep Süvari Tümenine ilaç götüren Doktor Yüzbaşı
Hamdi, 53 ncü Yunan Alayı Komutanı tarafından şehit ettirilmişlerdi. Ağırlıkları basan bu Yunan
birliği, Akçamescit'den Alayunt'a gitmekte olan 15 nci Yunan Tümeninin yancıları idi. 2 nci
Ordu Komutanı 30 Ağustos 1922 saat 22.50'de Mürettep Süvari Tümenine; 31 Ağustos 1922
günü için verdiği emirde: Ordu ile temas ve irtibatı muhafaza ederek, tümenin esas görevinin
Eskişehir'deki düşman grubunun batıya çekilme yollarını kesmek ve gene bu grubun güneybatıya doğru Ordumuzun yan ve gerilerine etkili olmasını önlemek olduğunu ve derhal İnönü
doğrultusunda ilerleyerek düşmanın Bursa ve Kütahya doğrultularına çekilmesini önlemesini
istedi.
(II) 3 ncü Kolordu 1 nci Tümenin Altıntaş bölgesine yanaşması:
3 ncü Kolordu Komutanı, 29/30 Ağustos 1922 gecesini 1 nci Tümen birlikleriyle Döğer
istasyonu dolaylarında geçirdi. 30 Ağustos sabahı Ordu emri kolorduya gelmediğinden bir
önceki Ordu emri gereğince (1 nci Tümenin Karaağaç - Hamidiye bölgesine gelmesine dair) 1
nci Tümene saat 07.30'da hareket emri verdi. Kolordu karargahı da birlikte yürüyecekti.
1 nci Tümen:
4 ncü Alay öncü olarak, Kayalar (Sultaniye) - Karaağaç - Hamidiye - Aykırıkçı yoluyla hareket
etti. Bu yol, arabaların geçmesine elverişli olmadığından sahra toplarıyla, sıhhiye ve istihkam
bölükleri ve bağlı birlikler İcadiye yoluyla Tatarmahmut'a gönderildi. Öncü alayı saat 15.00'de
Aykırıkçı'ya, 5 nci ve 3 ncü Alaylar Karağaç bölgesine vardılar ve istirahate geçtiler. 3 ncü
Alaydan bir tabur Karaağaç'ın kuzey ve doğusundaki sırtlarda emniyet düzeni aldı. Tümenin
diğer birlikleri Aykırıkçı'da konmaya geçtiler.
Tümen Süvari Bölüğü, sabahtan Akoluk'a gelen Yunan birliğinin hareketlerini keşif ve takip
için Karacaviran'a gönderildi. Bölük, saat 14.45'de Karacaviran'dan gönderdiği raporda:
"Düşmanın 1-2 Tümen kadar bir kuvvetinin İkizoluk'dan Akoluk'a geldiğini ve Akoluk köyünü
yaktıktan sonra Ahılar'dan (Çekürler) Cağürler istasyonuna gelerek öğleye kadar orada
kaldığını ve Türk Ordusu hakkında bilgi alıp Akmescit doğrultusuna yürüdüğünü, oradan
Kütahya'ya veya Porsuk köprüsüne gitmesi umulduğunu" bildirdi. Bu rapor hemen kolorduya
gönderildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Kolordudan 61 nci Tümeni aramaya giden subay, dönüşte Ordunun 15 sayılı emrini saat
16.30'da kolorduya getirdi. Bu subaydan 61 nci Tümenin kolordu emrinden çıkarak Allıören
doğrultusuna gittiği de öğrenildi.
Kütahya'daki Mürettep Süvari Tümeni emrine girmek üzere, Meclis Muhafız Taburu, 30
Ağustos 1922 saat 19.00'da Aykırıkçı'dan kuzeye yürüyüşte idi. Tabur 30/31 Ağustos gecesini
Pusan'da geçirecekti.
1 nci Tümenin Altıntaş kuzeyine ve kolordu karargahının Altıntaş'a gitmesini isteyen 15 sayılı
Ordu emrini alan kolordu komutanı, 1 nci Tümen Süvari Bölüğünün raporuna göre Yunan
tümeninin yakında olmasından, bütün tümenin Elmalıdağ - Cindağ (Döğer'in batısı) hattının
kuzeyinde bulunmasını uygun bulmayarak Karaağaç doğusu - Altıntaş kuzeyi - Tatarmahmut
bölgesinde bulunarak kuzey ve kuzey-doğu doğrultularını keşfettirmesini saat 18.30'da 1 nci
Tümene emretti. 1 nci Tümen Komutanı Karaağaç bölgesinde yalnız 3 ncü Alayı bırakarak diğer
birliklerini saat 20.00-20.30'da Aykırıkçı'dan hareket ettirerek 31 Ağustos 1922 saat 01.00'de
Tatarmahmut'da konmaya geçirdi. 1 nci Tümenin bu konma değişikliği boş yere birliklerin
yorgunluğunu attırmış, erler uykularını alamamış ve ertesi gün (31 Ağustos) tümenin geç
hareket etmesine sebep olmuştu. Kolordu Komutanı, durumu saat 20.30'da Orduya bildirdi.
(III) 41 nci Tümen ve Porsuk Müfrezesi:
Porsuk Müfrezesi:
30 Ağustos 1922 günü, toplayabildiği beş bölükle Sarıkavakça dağı, Hamidiye doğrultularına
taarruz ettiyse de kuvvetli topçu ve piyade ateşleriyle karşılaştı. Bu durumda akşama kadar
ateş muharebesi devam etti. Müfrezenin 50'den fazla şehit ve yaralısı oldu. Müfreze,
karşısındaki Yunanlıları iki piyade taburu ve iki batarya tahmin ediyordu. Bugün yapılan
gözetlemelerde 4-5 kilometre uzunluğundan iki yürülüş kolunun saat 10.00'da İmşehir'i geçerek
Eskişehir doğrultusuna gittikleri görüldü.
Tümen, 29/30 Ağustos gecesini muharebe durumunda geçirdi. 30 Ağustos sabahı saat
05.30'da kısa bir topçu hazırlığı ile taarruza başladı. 16 ncı Piyade Alayı isimsiz istinat
noktasının engellerine kadar sokuldu ise de soldan gelen yan ateşleri pek etkili olduğundan
engeller aşılamadı. Yunanlılar saat 08.30'da bir bölükle bu isimsiz istinat noktasını takviye
ettiler. Soldan ilerleyen 19 ncu alay da bir başarı sağlayamadı. Saat 07.40'da Tümenin bir sahra
bataryası ve bir dağ takımı ileriye mevzi değiştirmişti. En soldaki Tepercetepe'de bulunan 12
nci Alayın da Alaçam istinat noktasına yaptığı taarruz Yunanlıların şiddetli ateşleri karşısında
ileri götürülemedi. Bugün akşama kadar tümen cephesinde karşılıklı ateş maherebesinden
başka bir şey olmadığı gibi Yunan birliklerinde de bir değişiklik görülmedi. Yalnız bütün gece
isimsiz tepe gerisinde birçok oto ve araba gürültüleri işitildiğinden Yunanlıların çekilmekte
oldukları anlaşılıyordu.
Tümen Komutanı saat 12.15'de Batı Cephesinden direkt olarak aldağı emirde; tümenin
karşısındaki düşmanı tespit ve Akoluk'dan ilerleyen düşman kolunun hareketlerini keşfederek
bildirmesi istendiğinden, sol yan müfrezesi emrinde bulunan süvari takımını Yüksekkıran'dan
Akin - Akoluk doğrultusuna ilerletmiş ve bu takına Türk milislerini katmıştı. En sağda bulunan
süvari bölüğü de bu yana getirilerek aynı görevle hareket ettirilmişti. Yapılan keşifler sonunda
saat 18.30'da düşman yürüyüş kolunun Kütahya doğrultusunda yürüdüğü öğrenilmiş ve 2 nci
Orduya bildirilmişti.
(m) Kocaeli Grubu bölgesindeki harekat:
Grup Komutanı, ayırdığı beş piyade taburu ve iki dağ bataryasından kurulu Mürettep
Müfrezeyi 30 Ağustos sabahı İznik kuzey-doğusunda (Belheriz - Hisardere - Oğulpaşa - Espede
- Hisarcık) topladı. Kendisi de 30 Ağustos akşamı Hisarcık'a gitti.
İznik gölü doğu kenarından Vezirhan'a kadar kuş bakışı 40 kilometrelik cephe kesiminde 18
nci Tümen Komutanı emrinde, sadece dört taburla altı adi ateşli top bırakmıştı.
Bugün Yalova, İznik, Balçıkhisar, Vezirhan kesimlerinde karşılıklı ateş muharebesinden
başka önemli bir şey olmadı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(n) İki taraf ordularının durumu, karar ve emirleri:
(I) Türk Ordusu:
Batı Cephesi Komutanı saat 20.00 olduğu halde ordulardan rapor almamışsa da 1 nci Ordu
Komutanı ve Başkomutanla yaptığı telefon görüşmelerinden Yunan Ordusu büyük kısmının
imha edilmek üzere olduğunu, Türk Ordusuna bütün seferi kazandıracak kesin muharebenin
devam etmekte bulunduğunu biliyordu. Menderes bölgesinde Çivril ve Şeyhelvan dağı işgal
edilmiş ve bu kesimdeki Yunanlılar çekilmiş, Eskişehir bölgesinde de çekilme belirtileri
görülmüştü. Batı Cephesi Komutanı, Adatepe bölgesinde sıkışan beş Yunan tümenine taarruzla
sonuç alınmasına ve Uşak doğrultusunda takibe şiddetle devam edilmesine karar verdi. Saat
20.15'de ordulara şu emri verdi (özet):
"Kırkpınar - Kızıltepe - Hamurköy hattı ve Aslıhanlar bölgesindeki mağlup beş düşman
tümeninin önce 4 ncü Kolordu ve 23 ncü Tümen, sonra 6 ncı Kolordu ve 61 nci Tümen
taraflarından yakalandığı anlaşılmaktadır. 1 nci ve 2 nci Ordular önce Hamurköy, Çalköy,
Aslıhanlar bölgesindeki düşman tümenlerini kamilen esir edeceklerdir. 1 nci Ordu Uşak
doğrultusunda şiddetle takibe devam edecektir. Süvari Kolordusu ile yalnız Kızıltaş deresini
kapatmak değil, asıl Alaşehir genel doğrultusunda hızla ön alarak düşmanın Uşak Grubunu
önlemeye ve durdurmaya çalışılmalıdır. 2 nci Ordu, 3 ncü Kolordu karargahı ile Mürettep Süvari
Tümenini ve 1 nci Piyade Tümenini derhal Kütahya doğrultusunda yürütecek ve Akoluk'dan,
Kütahya'ya yönelen düşman tümenine yetişerek taarruz edecektir. Cephe karargahı bu gece
Afyon'dadır, yarın Dumlupınar'a gitmesi muhtemeldir."
2 nci Ordu Komutanı saat 22.00'de Batı Cephesi Komutanlığına yazdığı raporda: Porsuk
Müfrezesi ve 41 nci Tümen bölgesindeki gösteriş taarruzlarını, Yunanlıların o cephede
savunmaya devam ettiklerini, Mürettep Süvari Tümeninin 32 nci Yunan Alayını dağıttığını, 3 ncü
Kolordunun Altıntaş'a yanaştığını, Döğer istasyonunda Yunanlıların erzak ve cephaneyi
yaktıklarını bildirdikten sonra; "61 nci Tümenin, iki tümen kadar tahmin edilen Yunan
kuvvetlerini Çal - Allıören arasındaki vadi içinde yakaladığını ve Yunanlıların karşı taarruza
geçtiğini ve henüz bir sonuç alınmadığını, 6 ncı Kolordunun 16 ncı Tümeninin karşısındaki
Yunanlıların savunmada kaldıklarını ve bu düşmana güneyden 4 ncü Kolordunun taarruz
ettiğini, 17 nci Tümenin düşmana güneyden 4 ncü Kolordunun taarruz ettiğini, 17 nci Tümenin
düşmana rastlamadığını ve Hamurköy sırtlarında kaldığını, Süvari Kolordusunun son dört
günlük harekatta yanlış sevk ve idare edildiğini ve eğer 61 nci Tümenin batısında bulunup
düşmanın batı yönünü kapatsaydı, Yunanlıların silahlarını kamilen terkedeceklerini, mümkünse
Süvari Kolordusuna acele emir verilmesini" teklif etti. Fakat kendi kararı ve 31 Ağustos için ne
yapacağını bildirmedi. Batı Cephesi Komutanı bu kanıda değildi. O, esas kabahatı 2 nci
Ordunun ağır hareketlerinde buluyordu.
1 nci Ordu Komutanı ise ancak 31 Ağustos 1922 saat 03.30'da yazdığı rapor ve raporun
ekinde de orduya verdiği emrin suretini Batı Cephesi Komutanlığına gönderdi. Bunda, taarruza
devam ve İzmir doğrultusunda takibe kararlı olduğunu belirtmişti.
Başkomutanla beraber 30/31 Ağustos 1922 gecesini Dumlupınar istasyonunda geçiren 1 nci
Ordu Komutanı Batı Cephesi Komutanlığının emrini alır almaz esasen hazırlatmış olduğu ordu
emrini 31 Ağustos 1922 saat 02.30'da yayınladı (özet): "...Ordu bugün de (31 Ağustos) düşmana
şiddetli taarruz ederek geri atacak ve Kızıltaş vadisinde 4 ncü Kolordunun muharebe ettiği
düşman tümenlerinin bunlara katılmasına meydan vermeyecektir. Bu taarruz için 2 nci
Kolordunun Kaplangı dağına en yakın bir tümeni 1 nci Kolordu emrine verilmişti. 2 nci Kolordu
Oturak - Paşacık bölgesinde harekete hazır bulunacak ve 1 nci Kolordunun muharebesini
yakından izleyecektir. 4 ncü Kolordu, karşısındaki düşmanla yaptığı muharebeyi bugün sona
erdirecek ve bulunduğu bölgede toplanarak düşmanın kurtulabilen kısımlariyle de teması
kaybetmeyerek kuzeydeki 2 nci Ordu birlikleriyle irtibatı muhafaza edecek ve bu sabahki
mağlup düşman kuvvetlerini esir edecektir. Belova gediği - Aslıhanlar (Şeyhler köyünün dört
kilometre kuzeyindedir) ve Aslıhanlar kuzey-doğusundaki Çal bölgesinde bulunan 5 nci
Kolordu 31 Ağustos'ta bir kısım kuvvetiyle Belova gediğinde Kızıltaş vadisini kapatarak bu vadi
boyunca düşmanın Gediz - Uşak şosesine doğru çekilmesini veya Murat dağları güneyine
geçmesini önleyecek ve bir kısım kuvvetiyle de Kızıltaş vadisi boyunca batıya ilerleyerek Gediz
doğrultusunda çekilmek isteyen düşmanı karşılayacaktır. Menderes Bölgesi Komutanlığının 59
ncu Alayı, Çivril'den çekildiği bildirilen düşmanla teması kaybetmeyerek aralıksız takip ve tespit
edecektir. Diğer bölgelerde de düşmanla sıkı temas muhafaza edilmelidir. Ordu karargahı
Dumlupınar'dadır."
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(II) Yunan Ordusu:
Türk Ordusu kazandığı zaferi kesinleştirmek için şiddetli taarruz ve takip karar ve emirlerini
verirken General Trikopis Adatepe muharebesinden kaçabilenlerle Kızıltaş vadisinden
çekiliyordu. Banaz'a çekildiğini umduğu General Franko Grubuyla birleşmek için oraya gitmek
kararında idi. Yanındaki kurtulabilen birliklerle bir an önce Banaz'a varmak istediğinden bütün
gece yürüyüşe devam etti.
30 Ağustos 1922 sabahı 23 ncü Tümen karşısında bozulup iki gruba ayrılan 5 nci Tümenin bir
kısmı Çal'a çekilmiş, tümen komutanı ile beraber Kızıltaş vadisine giden diğer grup ise Keçiler Uysu - Belova yolu ile durmadan yürümüş ve yolda kendisine katılan 9 ncu Tümen Komutanı ve
bazı dağınık gruplarla birleşerek Murat çayı vadisinden Uşak doğrultusuna çekilmişti.
General Franko Grubu ise İzmir'deki Küçükasya Ordusu Komutanlığından İzmir yolunu
kapamak emrini aldığından, bulunduğu Yenice - Kaplangı - Hallaçlar hattında savunma
kararındaydı. Halbuki gece yarısı 7 nci Tümen Hallaçlar mevziini kaybetmiş, Hatıplar'a
çekilmekte, 1 nci Tümen de gece yarısı Kaplangı dağının en yüksek tepesine kaptırdığından 500
metre gerideki (batıdaki) tepelerde savunma tertibi almıştı. 2 nci Tümen Çivril güneyindeki
birliklerini Banaz çayının kuzey kıyısına çekti. Ordu emrinde bulunan Süvari Tümeni ise Uşak Alaşehir demiryolunun korunmasıyle görevli idi. (2 nci Süvari Alayı, Franko Grubu emrinde
İslamköy'de bulunuyordu.)
Bursa doğrultusunda çekilme emri alan 3 ncü Yunan Kolordusu Komutanı, 30 Ağustos 1922
günü, bulunduğu mevzileri savunurken bir kısım kuvvetlerini ve ağırlıklarını Eskişehir
doğrultusunda çekmeye başladı.
15 nci Yunan Tümeni de 30 Ağustos 1922 günü Akoluk'dan Çökürler'e gelmiş, oradan
Kütahya doğrultusuna hareket etmişse de Kütahya'nın da Türkler tarafından işgal edildiğini
öğrenince Alayunt ve güneyine gelip 30/31 Ağustos 1922 gecesini orada geçirmişti. Alayunt'da,
başkomutanlıktan telsizle: 1 nci ve 2 nci Kolordulardan bir emir almazsa Gediz yoluyla Uşak'a
gitmesi emrini aldı.
(III) İki taraf ordularının 30 Ağustos 1922 saat 24.00 durumları:
Türk Ordusu:
Kocaeli bölgesinde: Birlikler eski durumlarında, ateş muharebesine devam etmekteler.
Belheriz - Hisardere - Epsede - Hisarcık bölgesinde toplanan beş taburluk mürettep mürfreze
Orhangazi - Gemlik kesimine gitmek üzere gece yürüyüşünde.
2 nci Ordu: Porsuk Müfrezesi, 41 nci Tümen bölgelerinde gösteriş taarruzları devam etmekte,
Mürettef Süvari Tümeni Kütahya'da, 1 nci Tümen Tatarmahmut bölgesinde. 3 ncü Kolordu
karargahı Çakırsaz'da, 61 nci Tümen Akpirim tepeleri - Allıören kuzeyinde mevzilerinde. 6 ncı
Kolordunun 16 ncı Tümeni Çal köyünün kuzey sırtlarında mevziide. 17 nci Tümeni Hamurköy
kuzey-doğusunda ihtiyatta. Kolordu komutanı ve 2 nci Ordu Komutanı Beşkarışhöyük'te.
1 nci Ordu: 5 nci Süvari Kolordusunun 1 nci Süvari Tümeni Yağcılar - Çalköy, 2 nci Süvari
Tümeni Tava - Tokul - Ören, 14 ncü Süvari Tümeni Şeyhler - Saraycık bölgelerinde. 2 nci ve 14
ncü Süvari Tümenlerinin bir kısım birlikleri Belova gediği ve Saraycık güneyinde çekilmekte
olan Yunan yancıları ile temasta. 5 nci Süvari Kolordu Komutanı Şeyhler köyünün kuzeyindeki
Aslıhanlar'da. 4 ncü Kolordu; 11 nci, 5 nci Kafkas, 23 ncü Tümenleri ve 3 ncü Kafkas Tümeninin
8 nci Alayı ile Yunan birliklerinin büyük bir kısmını imha etmiş olarak Adatepe bölgesinde. 3
ncü Kafkas Tümeni Ağaçköy ve batısında. 12 nci Tümen Arpalı'da, kolordu ihtiyatında. Kolordu
Komutanı Arpalı'da.
1 nci Kolordu: 15 nci Tümen Hallaçlar'da. 14 ncü Tümen Paşacık köyü batısında, 30 ncu Alayı
Kaplangı dağında. 57 nci Tümen Kaplangı dağının en yüksek noktası Dedetepe'de düşmanla
temasta. Kolordu Komutanı Büyükoturak'ta.
Bağımsız 6 ncı Tümen: Yenice - Şabanköy - Ahat hattında düşmanla temasta.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Ordu ihtiyatı olan 2 nci Kolordu: 4 ncü Tümeniyle Paşacık, 7 nci ve 8 nci Tümenleriyle
Büyükoturak - Santtepe bölgesinde. Kolordu Komutanı Büyükoturak'ta.
Menderes Bölge Komutanlığı: Çivril ve Şeyhelvan dağını işgal etmiş, diğer birlikleri
Menderes boyunda eski durumunda.
3 ncü Süvari Tümeni: 1 nci Ordu ve Batı Cephesi Komutanlıkları bu tümenden bir bilgi
alamamışlardır. (Süvari Tümeni 30 Ağustos 1922 akşamı Emcelli'den güneye, Beşçam'a
yürüyüşte.)
1 nci Ordu Komutanı, Başkomutan ve Genelkurmay Başkanı Dumlupınar istasyonunda. Batı
Cephesi Komutanı Afyon'dadır.
Yunan Ordusu:
3 ncü Yunan Kolordusu eski mevzilerini korumakla beraber Bursa doğrultusuna çekilmek
üzere Seyitgazi kesiminden bir kısım kuvvet ve ağırlıklarını Eskişehir'e çekmektedir. 15 nci
Yunan Tümeni Alayunt'dadır. 1 nci ve 2 nci Kolorduların karargahları, bağlı birlikleri, Ordu Ağır
Topçu Alayı, 4 ncü Tümenden bir kısım, 5 nci ve 9 ncu, 12 nci ve 13 ncü Tümenlerden bugünkü
Adatepe muharebelerinden kurtulabilen tahminen 5-6 bin kişilik bir kuvvet Allıören - Keçiler Oysu yolu ile Kızıltaş vadisinden batıya çekilmektedir. 5 nci Tümen Komutanı emrinde, 5 nci
Tümen birliklerinden kurtulabilen bir kısım kuvvet de Belova gediğini aşmış, Murat vadisinden
Gediz istikametine çekilmektedir. Plastras Müfrezesi de Arpagediği'nden Murat dağlarından
Banaz'a çekiliyor.
General Franko Grubu: Hallaçlar'daki 7 nci Tümen, Bahadır - Derbent doğrultusuna
çekilmekte, 1 nci Tümen, Kaplangı dağı batı tepelerinde tutunmakta, Franko Grup karargahı
Banaz istasyonunda. 2 nci Tümen Yenice - Şabanköy - Ahatköy hattında savunma mevziinde.
54 ncü Bağımsız Alay Banaz çayı kuzeyinde Alfaklar - Avgan hattında savunma düzeni almakta.
Menderes boyundaki Bağımsız 31 nci ve 18 nci Alaylar eski durumlarında. Küçük Asya Ordusu
Komutanı İzmir'de.
(IV) Diğer Türk cepheleri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin doğu ve Elcezire cephe komutanlıkları bölgesinde
bir olay olmamıştı. 31 Ağustos 1922'de Erbaa dolaylarında 1500 asi 10 ncu Tümen birliklerine
teslim olmuş ve önemli bir olay olmamıştı.
(o) Başkomutan muharebe alanında:
Ordu Komutanı, Kolordulara emirlerini verip sabah raporlarını aldıktan sora, 31 Ağustos 1922
sabahı Başkomutan ve Genelkurmay Başkanı ile birlikte Adatepe bölgesine gitti. Bu sırada Batı
Cephesi Komutanı da oraya geldi. Hep beraber muharebe meydanı gezildi. Çalköy - Allıören Yeniköy - Adatepe arasında dar bir bölgede beş Yunan tümeninin ve iki kolordu karargahıyle
bağlı birlikleri, seyyar hastaneler, kolorduların ve ordunun bütün top, motorlu araç, araba, eşya,
donatım ve gereçleri, dereleri ve yolları doldurmuştu. Bütün muharebe meydanı Yunan
ölüleriyle dolu idi. Muharebe alanının etrafındaki orman ve korularda kalan Yunan er ve
yarılaları toplatılıyordu. Kurtulabilen Yunanlılar Kızıltaş deresine ve derenin güneyindeki
dağlara dağılmışlardı. Çok kayıplara uğramış 1 nci ve 2 nci ve 7 nci Yunan Tümenlerinden
başka İzmir'e kadar savunma görevi almaya elverişli düşman kuvveti kalmamıştı.
Muharebe meydanında bugün sayılan, Yunanlıların terkettiği top miktarı 141 idi.
Yıllar boyu sürüp gelen mücadele, günlerden beri devam eden ve özellikle bir gün önce (30
Ağustos 1922) düşmanın büyük kısmını yok eden kanlı muharebelerde artık kesin olarak
bitirilmiş bulunuyordu.
Gazi Başkomutan Mustafa Kemal, çökmüş bir imparatorluk üzerine yeniden kurulan bir Türk
Devletinin temellerini atmanın huzuru içinde idi. Zaferden iki yıl sonra büyük insanın kendisi
durumu şöyle belirtmekteydi.:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
"Muharebe meydanını dolaşırken ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü ve buna karşılık
düşman ordusunun düçar edildiği felaketin dehşeti beni çok duygulandırdı. Karşıki sırtların
gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler bırakılmış toplarla, otomobillerle, sayısız donatım ve
gereçlerle bu kalıntıların arasında yığınlar teşkil eden ölülerle, toplanıp karargahlarımıza
sevkedilen sürü sürü esir kafileleriyle hakikaten bir kıyamet gününü hatırlatıyordu. Bu kadar
şiddetli ateş ve saldırı çemberinden bugün için kurtulabilenler birkaç bin kişilik kılıç artığından
ibaretti. Fakat onlar da daha büyük Türk çemberinin içinden çıkmaya muvaffak olamayarak
başlarında başkomutanları olduğu halde beyaz bayrak çekmeye mecbur olacaklardı."
Evet bu muharebe alanı sadece hezimete uğramış, mahvolmuş bir ordunun mezarı olmayıp
aynı zamanda beş yüz yıl önce ebediyyen tarihe gömülmüş bir imparatorluğu horlatmak
emeliyle istirik bir Bizans ve Elenizm rüyası görenlerin (megalo idea) de mezarı olmuştu.
(p) Durumun muhakemesi ve karar:
Muharebe meydanını gezen ve son durumu bir anda kavrayan Başkomutan Mustafa Kemal,
Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı, 31 Ağustos 1922 öğleyin Yunanlıların yakıp
yıktığı Çalköy'e geldiler. Burada, yıkık ve henüz dumanları tüten bir evin avlusunda bulunan ve
masa gibi kullandıkları kırık bir kağnı arabasının etrafında durumu gözden geçirdiler. Düşman
ordusu, asıl kuvvetleriyle imha edilmiştir. Yok edilen bu ordunun binlerce kaçakları ile Uşak'a
doğru çekilen dağınık birliklerinin derlenip toparlanmasına ve herhangi bir hatta tutunmasına
engel olmak lazımdır. En kötü bir ihtimal olarak; Yunanlıların, Eskişehir Grubunu az kayıplarla
çekerek ve Yunanistan'dan da getirebilecekleri kuvvetlerle birleşip Milne (Akhisar - Salihli Ödemiş) hattında veya İzmir yakınında bir savunma hattı kurmaları ve harekatımızı uzatmaya
çalışmaları düşünülebilir. Bunun için, Yunanlıların Eskişehir Grubunu da yakalayıp mağlup
etmek ve asıl kuvvetlerimizle durmadan şiddet ve süratle İzmir'e yürümek lazımdır. Karar;
düşman hiç aman vermeden şiddetle takip olunmalıdır. Bu ana düşünceler ve düşmanı
aralıksız, şiddet ve süratle takip kararı hakkında Büyük Komutan ayne şöyle demektedir.
"Ağustos'un 31 nci günü öğleye yakın idi ki Çalköy'de yıkık bir evin avlusu içinde Fevzi ve
İsmet Paşalarla buluştuk. Kırık kağnı arabalarının döşemelerine iliştik. Bundan sonraki durumu
inceledik. Kazandığımız meydan muharebesinin bütün seferi sona erdirecek bir büyüklük ve
önemde olduğunda birleştik. Şimdi Bursa doğrultusunda çekilen düşman kuvvetlerini
mahvetmekle beraber ordunun büyük kısmiyle durmaksızın İzmir'e yürüyecektik."
İşte bu suretle verilen karar üzerine büyük takip başladı. Başkomutan, yakın muharebe
hatlarına kadar giriyor, birliklerimizin kahramanca saldırışlarını, süngü hücumlarını
memnunlukla seyrediyordu. O Başkomutan ki, kendisinin kandan ve kan dökmekten nefret
etmesine rağmen; Türk Milliteni hayat hakkı tanımak istemeyen, Türk'ün ve Türk Ordusunun
şan ve şerefle dolu tarihinin büyüklüğünü bilmeyen veya bilmemezlikten gelen gafil, sözde
büyük dış siyasilere ve onların hükümetlerine Türk Milletinin gasp edilmek istenen hayat
hakkını silah zoruyla tanıtıyor, mutlu bir devir açıyor, Anadolu yaylasında yeni bir
Ergenekon'dan çıkış sağlayarak hür ve bağımsız Türkiye'nin ve Cumhuriyetin temelini atmış
oluyordu. Yıllar boyu sürüp gelen kanlı olayların son bulduğu, çok çetin engellerin aşıldığı bu
anda Başkomutan, Büyük Millet Meclisi Ordularını aşağıdaki bildirgesiyle taltif ediyor, milletine
de dört gözle beklediği zafer müjdelerini veriyordu.
"Garp Cephesi Komutanlığına
Orduya hitaben yazdığım beyanname ilişikte takdim edilmiştir. Bunun bütün
Garp cephesindeki kıtaata tamim olunmasını ve subaylar vasıtasıyla efrada dahi okunmasının
temin buyrulmasını rica ederim.
Başkomutan Mustafa Kemal" "Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları
Afyonkarahisar - Dumlupınar büyük meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun
temel temel varlığını inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve necip
milletimizin fedakarlıklarına lâyık olduğunuzu ispat ettiniz. Sahibimiz olan büyük Türk Milleti
geleceğinden emin olmaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki maharet ve fedakârlıklarınızı
yakından görüp takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdiratını aracılık etmek vazifemi,
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
arkasını bırakmayarak devamlı olarak yapacağım. Başkumandanlığa teklifatta bulunulmasını
Cephe Kumandanlığına emrettim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan
muharebeleri verileceğini nazar-ı dikkate alarak ilerlemelerini ve herkesin akıl kuvvetini ve
yurtseverlik kaynaklarını kullanarak bol bol yarışmaya devam eylemesini talep ederim.
Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Mustafa Kemal"
Başkomutan tarafından millete de aşağıdaki bildirge yayınlanmıştı:
"Büyük ve asîl Türk Milleti;
Batı Cephesinde 26 Ağustos'tan beri başlayan taarruz harekatımız Afyonkarahisar-AltıntaşDumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde beş gün beş gece devam etti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının üstün kahramanlığı ve Allah'ın yardımıyla zafer
gerçekleşti. Zalim ve mağrur düşman ordusunun temel varlığı akıllara dehşet verecek bir
kesinlikle yok edildi. Teşkilat ve teçhizatı gibi geleneksel ve ismi milletimizin çok eski,
bilinmeyen zamanlardan beri ve sonsuzluğa kadar olan imanından vücut bulan ordularımızı
fedakârlığınıza lâyık olarak size takdim ediyorum. En büyük komutanından en genç erine kadar
ordularımıza hâkim olan fikir, milletin gösterdiği vazife uğrunda şehit olmaktır. Bunu muharebe
meydanlarında yakından görerek büyük milletimize haber veriyorum. Milletimizin
yaradılışındaki mevcut güç ve ülküyü üç buçuk sene evvel çalışma arkadaşlarımla ifade
etmekten başlayarak dayanılmaz müşkülat içinde devam eden savaşlarımızın neticeleri
görülmektedir. Milletin oy, karar, emir ve isteğine dayanan her işin sonucu millet için hayırlı
olduğu bir gerçektir. Milletimizin geleceği emindir ve Tanrı'nın vaadettiği zaferi ordularımızın
kazanması kesindir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan
Mustafa Kemal"
(13) Başkomutan Meydan Savaşı'nda Hava Harekatı.
29 Ağustos 1922'de Cephe Uçak Bölüğüne Afyon'a intikali emredilmişti. Bölüğün emrine
Afyon'a intikal için beş kamyon verilmişti. Bölük Komutanı malzemenin bu araçlarla Afyon'a
naklinin gecikeceğinden endişe ettiğini, nakliyatın gecikmesiyle uçuş faaliyetinin durabileceği
konusunu rapor etti.
30 Ağustos 1922 günü hava çok rüzgarlı ve alçak bulutlarla kaplı olduğundan uçulamamış ve
çekilen düşman birliklerine bomba ve makinalı tüfek taarruzu yapılamamıştı.
Batı Cephesi Komutanlığı; Döğer - Çökürler, Çörez ve Kayalar bölgesinde keşif uçuşu
yapılmasını emretmişti. Öğleden sonra yapılan hava keşiflerinde: Keşfi emredilen bölgelerde
dost ve düşman birliklerine ait en ufak bir hareket görülmüyordu. Düşmanın imhasıyla
sonuçlanan 30 Ağustos 1922 günü kara savaşlarında kötü hava şartları nedeniyle uçaklarımız
tarafından kara harekatı desteklenememişti.
31 Ağustos 1922 günü Yüzbaşı Fazıl ile Rasıt Üsteğmen Osman Nuri (BAYKAL), Uşak
bölgesinde bir keşif uçuşu yaptı. Aynı gün dört sorti daha keşif uçuşu yapılmıştı.
Yüzbaşı Fazıl'ın 08.00-09.30 arasında yaptığı hava keşfinde; Banaz'la Kapaklar İstasyonu
arasındaki iki Yunan tümeni ve kolbaşısı, Kapaklar istasyonunun ilerisinde yürüyüş halinde,
ayrıca iki Yunan tümeni daha olduğu tespit edildi. Demiryolu kuzeyindeki sırtların gerisinde iki
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Yunan süvari alayının yürüyüş halinde oluduğu görülüyordu. Bu kuvvetler Uşak yönünde
ilerliyordu. Aynı saatlerde Eskişehir, Seyitgazi bölgesini keşfeden diğer bir Türk uçağı havanın
kapalı ve sisli olması nedeniyle, keşif yapamamıştı. Aynı gün bölüğün bütün uçakları, Uşak
yönünde kaçan Yunan birliklerini bombalamak için hazırlanmıştı. Ancak şiddetli fırtına
yüzünden uçaklar havalanamadı.
(14) Yunan Kuvvetlerinin İzmir Yönünde Çekilişi:
(a) Yunan bozgunu:
Afyon, Eskişehir arası mevzilerini terkedip İzmir ana istikametinde çekilen Yunan kuvvetleri,
Alaşehir - Salihli - Ahmetler - Kasaba - Turgutlu - Kemalpaşa (Nif) hattında cephe kurup
direnme girişiminde bulundular, fakat sürekli takip ile taarruz eden Türk birlikleri bu direnişi
dağıttı. Yunanlılar bozguna uğramış düzensiz gruplar halinde İzmir'e doğru kaçmaya başladılar.
1 Eylül 1922'de Uşak kurtarıldı. Uşak'tan çekilirken Yunan birlikleri terketmek zorunda oldukları
erzak ve askeri araç ve gereçleri yakma bahanesiyle kenti ateşe vermişlerdi. 4 Eylül 1922'de
Alaşehir'i, 5 Eylül'de Salihli ve 6 Eylül'de Manisa'yı yaktılar.
(b) Yunan komutanlarının esir alınışı.
2 Eylül'de yapılan takip harekatı esnasında Yunan orduları komutanı General Trikopis ve 1
nci Kolordu komutanı General Digenis kurmay heyeti ile birlikte Çalköy civarında Yarbay Halit
(AKMANSU) tarafından esir alındı. İzmir'e kadar çekilen Yunan birlikleri, burada kendilerini
bekleyen nakliye gemilerine binemeden, yetişen 5 nci Süvari Kolordusunun yarattığı tehdit
sebebi ile Urla bölgesine çekildiler.
(15) İzmir'in Kurtarılışı.
9 Eylül 1922 günü sabah saat 10.00'da Türk Ordusunun süvari birlikleri İzmir'e girdi. 3 yıl, 3
ay 25 gün sonra Türk Bayrağı İzmir'de tekrar dalgalanmaya başladı. Ancak İzmir tanınmayacak
hale gelmişti.
10 Eylül 1922'de Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile
birlikte İzmir'e geldi.
(a) Yabancı Basında Yazılanlar:
İzmir'deki Yunan davranışlarını açıklamak, duruma daha tarafsız ve iyi intibat edebilmek için
5 Eylül 1922'den itibaren yabancı basında çıkan yazıların özetleri şöyledir.
5 Eylül 1922, Fransız Le Figaro gazetesi (İzmir'de görevli bir Fransız subayının izlenimleri):
5 Eylül 1922, trenler cepheden buraya asker getiriyorlar. Bitkin Yunan askerleri, bunlardan
gerçekten bir ordu oluşturulabilir mi?
Burada sivil göçmenlerle büyük kalabalık oluşturdular. Türkler yaklaşıyor. Bu olay
hristiyanlarda zaten var olan korkuyu bir kat daha arttırıyor. Herbiri 10.000 askerden oluyan beş
Yunan tümeni Afyonkarahisar hattında darmadağın olmuştur. Uğradığı bozgunun paniği içinde
Yunanlılar, İzmir, Bursa ve Balıkesir tren yoluna attılar kendilerini. Yunanlılar tehlikenin ne denli
yakın ve büyük olduğunu anlamıyorlardı. Çünkü ordularının haber alma örgütü son derece
yetersizdi.
İzmir'deki Fransız Baş Konsolosu M. Grayye tehlikeyi üç ay önce farketmiş; "Yunan askeri,
komuta, beslenme, araç-gereç yönünden büyük bir boşluk içinde ve uzun süren savaş üstelik
morallerini de çökertmiş" diyordu.
(b) Yunan Üst Komiseri:
İzmir'deki Yunan üst komiseri İsterkiyadis belirli bir gerekçe ileri sürmeden sahneden
çekilmiştir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(c) Hacı Anesti:
Yunan Küçük Asya Ordusu Komutanı Hacı Anesti; Yunanlıların İzmir önünde hazırladıkları
bir hatta Türkleri durduracaklarına ve Türk Ordusunun İzmir'e girmesine izin vermeyeceklerine
inanıyordu.
Ama hangi askeriyle, herhalde cepheden dönen bu perişan askerle değil. Hacıa Anesti
Trakya'dan gelecek üç alaya ve İzmir'deki 4.000 jandarmaya güveniyordu. Ancak bu üç alay,
morolleri cephedeki askerler kadar bozuk olan jandarma ile birlikte İzmir'i koruyabilecekler mi?
Bu durum endişe verici idi.
İzmir içinde "Türklerin bu son hareketleri kendilerine pek pahalıya mal olacaktır" şeklinde
sözler dolanıyordu. Bu sözlerdeki amacın; Kentlerde yangın çıkarmak olduğu sonradan
anlaşıldı.
(d) İzmir'deki Yunan Memurları:
İzmir'deki Yunan memurları bir Türk tehlikesi ile karşılaşmaktansa, kenti terk etmeyi daha
akılcı buluyorlardı.
(e) İzmir'deki Fransızlar:
Fransızlara gelince, durum daha değişikti. Kenti korumak için gerekli kuvvete sahip değildi.
Deniz birliklerinin görevi ise öncelikle kendi vatantaşlarını ve ulusal çıkarlarını korumaktı. İzmir
Limanı'nda; Vice Admiral Dobruk, Ayron Duk ve V nci Kral George zırhlıları, bir korvet süvarisi
tarafından komuta edilen iki küçük İtalyan kruvazörü ve Fransız Kont Amiral Domenil
komutasında Edgar Kine ile Ernes Regan adlı kruvazörler bulunuyordu.
(f) Yapılan Toplantı:
Müttefiklerin Iron Duk zırhlısından yaptıkları toplantıya büyük donanma komutanlarından
başka Müttefiklerin ve Amerika'nın konsolosları katıldılar.
(I) İtalyan temsilcisi; bu işlere karışmamak konusunda ülkesinden
talimat aldığını,
(II) İngiliz temsilcisi; vatandaşlarını gemilere bindirerek güvence altına
almak istediğini açıkça belirtiyordu.
(III) Amiral Domenil; Yunan liderlerinin çaresizliği karşısında, Fransız
Konsolosluğu, Fransız hastanesi, Fres okul, Credit Lyon ve şimendifer yapımı koruma
görevinin kendisinde kaldığını söylüyor ve bunun için de elindeki araçlar ve Deniz Kuvvetlerini
kullanabileceğini belirtiyordu. Amiral Domenil ayrıca İstanbul'da bulunan Jeanne D'arc
zırhlısını İzmir'e gelmesi için İstanbul'a telgraf çektiğini bildirdi.
(g) Müttefiklerin İzmir'de Aldığı Güvenlik Önlemleri.
6 Eylül 1922; Ernes Regan kruvazörü, bir bölük deniz askerini karaya çıkardı. Türkler
askerlere yollarda dostça davranışta bulundular. Askerler Fransız Konsolosluğuna gidip oranın
güvenliği için görevlendirildiler.
7 Eylül 1922; Kendilerini Yunanistan'a götürecek bir gemiye binebilmek umuduyla
Anadolu'nun çeşitli yerlerinden kaçıp gelen Rum göçmenleri ile cepheden firar eden Yunan
askerleri İzmir'de büyük bir kalabalık oluşturuyorlardı.
Bunların Yunan gemilerine bindirilmesi işlemi, belirli bir ölçüde sağlanabilen bir düzen için
gerçekleşiyordu. Bu düzen özellikle Fransız amiralinin Yunan makamları ile yaptığı görüşme
sonunda sağlanabildi.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
İsterkiyadis ise, kendi en kısa sürede terkedebileceğini Amiral Brook'a bildirdi. Yunan
ordusuna mensup askerlerin, kentin 30 kilometre batısında Urla ve Çeşme'den gemilere
bindirilmesine başlandı.
Türk kuvvetlerinin çok hızlı ilerlemeleri sebebiyle Yunanlılar Manisa'da yangın çıkarmakta
başarılı olamadılar. Ancak 6 Eylül 1922'den itibaren Bornova'nın yandığı görüldü.
İzmir'deki Fransız uyruklulardan Bolgar Kine zırhlısına alınanları tahliye için Todville yolcu
gemisi İzmir'e geldi.
İngiliz Amirali yeni talimat almış olacak; İngiliz Konsolosluğu dışında İzmir'de Oriental Carpet
Company hali imali ve National Bak Turkey gibi İngilizlere ait kuruluşları da koruma altına
almaya hazırlanıyordu.
(16) Yunanlıların İzmir'den Ayrılmaları:
Son Yunan nakliye gemisi de hareket etti. Yunan üst komiseri İsterkiyadis Yunanistan'a
dönmemiş, Fransız konsolosluğundan aldığı pasaportla Ayronduk zırhlısına binerek Fransa'ya
gitmişti.
Bütün Yunan komuta heyeti ortadan kaybolmuş, bu gibi kaçışlar sonunda limanda sadece;
-Bir grup asker kaçağı ve göçmenler, bir miktar askeri araç-gereç ve gemilere binemeyen bir
Yunan taburu kalmıştı.
(17) Mustafa Kemal Paşa'ya Gönderilen Mektup:
Müttefik Devletler Başkonsolosları kenti teslime karar verdiler. Başkonsoloslar Mustafa
Kemal Paşa'ya bir mektup yazarak; İzmir'e heran girebileceğini, İzmir'e savaşmadan girmesini
dilediklerini, kendilerine ait konsolosluk ve iş yeri gibi bir kaç binanın kendi askerlerince
koruma altında tutulmasını anlayışla karşılanmasını rica ettiklerini belirttiler.
(18) Damat Ferit ve Eşinin Avrupa'ya Kaçışı:
22 Eylül 1922'de Damat Ferit Paşa'nın eşi Mediha Sultan ile birlikte Sirkeci'den trenle İngiliz
Polisinin koruması altında Avrupa'ya kaçtığı öğrenildi.
Bir kısım Yunan kuvvetleri Bursa yönünde çekilmeye başladı. Kocaeli Grubu da İznik Gölü,
Gemlik hattına taarruz ederek, buradaki mevzileri ele geçirdi. Eskişehir'den çekilen Yunan
birlikleri Uludağ ile İznik Gölü arasındaki müstahkem bölgede sıkışıp kaldı. Yunanlıları bu
bölgeden atmak için bu bölgeye ilave Türk birlikleri gönderildi.
28 Eylül 1922'de Batı Anadolu düşmandan temizlendi. 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes
Anlaşması ile Yunan savaşı sona erdi.
(19) Vahdettin'in Yurt Dışına Kaçışı:
17 Kasım 1922'de Halife Vahdettin, Müslümanların halifesi imzası ile, İngiliz İşgal
Komutanlığına yazdığı bir mektupta; İngilizlere sığınmak ve aynı zamanda İstanbul'dan başka
yere naklinin yapılmasını istediğini bildirdi. 18 Kasım 1922'de hayatından endişe eden Halife
Padişah Vahdettin'in İngilizlere sığındığı öğrenildi. Aynı gün gizlice İngiliz Malaya zırhlısına
bindirilerek Malta Adası'na götürüldü.
Vahdettin'in hilafet sıfatı 18 Kasım 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla kaldırılarak,
Abdülmecit'i Halife olarak atadı. Bu ünvan sadece manevi bir değer taşıyacak, yönetimde hiçbir
yetkisi olmayacaktır.
(20) Kronolojik Sıra ile Olaylar:
(a) 8 Eylül 1922:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Geç vakit İzmir'e gelen 300 kadar Yunan askeri kenti yıkmak ve yakmak tehdidinde
bulundular. Ancak İngiliz Şimendifer yardım binalarını koruyan kuvvetler bunların istasyondan
çıkıp kente girmelerine engel oldu. Tümünü gemilere bindirmek üzere Urla'ya sevketti.
(b) 9 Eylül 1922:
9 Eylül 1922 günü sabahı saat 10.30'da 2 nci Türk Süvari Tümeni birlikleri İzmir'e girdi. İlk
birliklerin başında, 14 ncü Süvari Alayından Yüzbaşı Zeki (Hava Orgenerali Zeki DOĞAN)
komutasındaki 3 ncü Bölük, yanında Tümen emir subayı Teğmen Hamdi ve 4 ncü Süvari
Alayından Teğmen Ali Rıza bulunuyordu. 4 ncü Süvari Alayı, Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı
Şerafettin hükümet konağına ulaşıp bir kaç arkadaşıyla balkona çıkarak Yunan Bayrağını
indirip Ayyıldızlı Al Bayrağı göndere çekti. Askerin teçhizatı kötü idi. Uzun bir savaştan
çıktıkları askerin yüzlerinden okunuyordu.
Batılılar İzmir'de büyük çapta bir katliamın yapılacağını belkiyorlardı. Ancak Mustafa Kemal
Paşa Rumlara kötülük yapılmamasını emretmişti. Bu durum Rumların yüreğindeki korkunun
dinmesine yetmemişti. Ancak bu haber yeterli idi, Türk askeri Mustafa Kemal Paşa'nın her
dediğini yapıyordu.
Yunan ordusunu bozguna uğratan Türk ordusu düşmandan arındırılmış İzmir'e düzenli bir
biçimde ve her zamanki disiplinli haliyle girdi. Kent içinde hayret uyardıracak bir sessizlik,
ciddiyet, dürüstlük ve düzen içinde resmi geçit yaptı.
Fransız konsolosluğu önünde bu resmi geçiti izleyen Amiral Domeniel Türk subayları
tarafından saygı ile selamlandı. Türk subaylar kent içinde Fransa'ya karşı dostluk
duygularından başka bir duygu taşımadıklarını her fırsatta belirttiler.
Nurettin Paşa vilayet işlerini devralmak için hükümet konağına girdi. Başkonsoloslar
kendisini hükümet konağında karşılayıp konağın anahtarlarını teslim ettiler.
Bu sırada en çok alkış Rumlardan geliyordu. Vali Paşa, karaya çıkarılmış deniz birliklerinin
kentte kalmalarını güçlükle kabul etti. Yangın çıkarma ve yağma olmayacağı konusunda kesin
bir dille güvence verdi.
Mustafa Kemal Paşa'nın bu gece kente törensiz gireceğini duyurdu. Panik içinde bir kısım
Yunanlılar, müttefiklerin korudukları binalara sığınmak istiyorlardı. Kıt'aların arkasında başı
bozuk bazı kişilerin kentteki kalabalık arasına karışıp kavga ve öldürme olaylarına sebep
oldukları görülüyordu.
(21) Yabancı Basında Çıkan Yazılar:
Yunanlılar savaşın başından beri Türklere uyguladıkları insanlık dışı tutumlarına karşılık
daha büyük olayların beklentisinde idiler. Korkuları bu olaylarda kesinlikle görülmedi. Batı
basınının temsilcileri Türk ordusunun bu davranışını hayret ve hayranlıkla izlediklerini
gazetelerine bildirirken, kentte bir iki polisiye olay dışında, değil yağma ve katliam, hiç bir
karışıklık dahi görülmediğini yazdılar.
(a) Coriera Della Sera İtalyan Gazetesi:
Chicago Tribune gazetesinin İzmir'deki Amerikan muhabirinden naklen aldığı haberleri 14
Eylül 1922 tarihli sayısında şöyle yayınlıyordu.
"İzmir'deki Rum halkının ruhsal görünüşlerinde göze çarpan bariz bir değişiklik olmuştur.
İzmir'deki Rumlar 36 saat kadar korkunç bir kabul geçirdiler. Rumların korkuları Türkler
tarafından büyük bir katliama geçileceği kuşkusundan kaynaklanıyordu. Böyle bir olayın
gerçekleşmemesi üzerine Rumlardaki korku, yerini hayrete bırakmıştı.
Amerikalı yazar Türklerin değil bir katliama girişmek tam aksine son derece ılımlı ve ciddi bir
davranış içinde bulunduklarını bildirmektedir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Askeri Kıt'alar tarafından kurşuna dizilen bir kaç çapulcu ile, kişisel düşmanlıkların hedefi
olan bir kaç Ermeni, Rum ve Türkün öldürülmeleri dışında kentte öldürülme olayına
rastlanmamıştır. Gazeteci, pazar günü 15, pazartesi günü beş ölüm olayı olmak üzere toplam
ölü miktarını 20 olarak vermektedir.
Amerikan birliklerindeki subaylar ise İzmir'deki ölü miktarını en fazla 100 olarak tahmin
etmektedirler.
Amerikalı yazar, İzmir'in yeni valisi Nurettin Paşa'nın çevresinde bir kaç subay ve askerlerle
birlikte Ermeni mahallesinde dolaştığında, yağmacıları bizzat yakalayıp aldıkları eşyayı
bıraktırdığına gözleri ile tanık olmuştur.
General ile kısa bir görüşme yapan yazar; Yunanlıların işgal sırasında yaptıklarına hiç bir
zaman aynı biçimde karşılık verilmeyeceğini ve İzmir'de asayişin çok kısa sürede
gerçekleşeceğini generalden duyduğunu bildirmiştir."
(b) Chicago Tribune:
Gazetesine gönderdiği mektubunda Amerikalı yazar, Hükümet konağından Alcancak'a kadar
olan (şimdiki fuar alanı) Rum-Türk mahalleleri yanmış ve yıkılmıştır. Terkedilen malların
çapulcular tarafından yağma edilmesini önlemek için bu bölge kordon altına alınmıştır. Yakılan,
yıkılan ve Yunanlıların öldürdüğü binlerce müslümanın cenazeleri ile dolu arazi şimdi Türklerin
elindedir. Bu durumda Türklerin hiç bir misillemeye girişmemeleri Türk ordusunun disiplinine
en somut örneği oluşturmaktadır. Bu asil davranış cidden belirtilmeye değer niteliktedir. Süvari
ve piyade kuvvetleri asayişin sağlanmasında jandarmaya yardım etmektedirler. Yabancıların
oturduğu yerlerde hiç bir olay görülmemiştir.
Altı bin kadar Yunan esiri dün kente getirilmişti. Bunlar İzmir civarında yapılan savaşlarda
esir düşmüşlerdir. Müslüman halk bunlara saldırmak istedi ama; Türk Komutanları halkı
durdurdu ve esirlere zarar verilmesini önlediler.
İstanbul'dan öğrenildiğine göre; işgal kıt'alarının sadece İstanbul'da ve Boğazlarda
bırakılması kararlaştırıldı.
(c) Chiago Tribune'de yayınlanan "Mektup":
Bir Avrupa'lı subay; "Mustafa Kemal Paşayı zafere götüren savaşların seyri incelendiğinde,
Paşa hazretlerinin yüksek bir askeri yetenek gösterdiğinin belirlendiğini" yazmaktadır.
(d) Morning Post:
7 Kasım 1922 tarihli sayısında, Aydın Şimendifer şirketinde çalışan bir İngilizin İngiltere'ye
annesine gönderdiği mektubu yayınlamıştı. 12 Eylül 1922 tarihinde İzmir'den postaya verilen bu
mektupta şöyle denilmektedir.
"Gazetelerde, Yunanlıların İzmir'i tahliye ettiklerini ve Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir'e
girdiğini okumuşsunuzdur. Yunan geri çekilmesi başladığı zaman, İzmir'e doğru göçmen halkı
taşımak üzere kentte bulunuyordum.
Yunan Ordusu ile ben de kaçmak zorunda kaldığım sırada, Yunan kıt'alarının düzenli Türk
Ordusunun Milis kuvvetleri ile çarpışmalarını seyrettim. Yunan ordusunu gördükten sonra
diyebilirimki, buraların Yunanlılara verilmesinden artık söz edilmemelidir. Ben Türkler ile daima
birlikte yaşarım. Cumartesi günü Türklerin İzmir'e girişi olağanüstü bir olaydı. Kendilerine karşı
bomba atıldığı halde Türklerden bir silah bile patlamadı. İzmir Yunan değil Türk'tür. Sevgili
anne ve baba, her İngiliz anlamalıdırki, İzmir Yunanın değil Türkün olmalıdır.
Yunan ordusu geri çekilirken karşısına çıkan her binayı yaktı ve tüm memleket onlar
tarafından tahrip edildi. Sanırım gazeteler Türkler, Ermenileri katlediyor diye feryada
başlamışlardır. Ermenilerin davranışlarını gördükten sonra, Türkler ne yapsa haklarıdır demek
isterim. Ermeniler Mustafa Kemal Paşa'ya bile bomba attılar. Burada bulunup da Türk ve Yunan
ordularının nasıl davrandıklarını görseniz, siz de "TÜRKLERE HAK VERİRDİNİZ". Aydın tren
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
istasyonu yangından kurtuldu. Fakat bizin için artık iş yoktur. Hiç bir kent ve köy sağlam
bırakılmadı. Yunanlılar neredeyse İzmir'in tamamını yaktılar.
Yiyecek bile bulunamıyor şimdi. İzmir'e tekrar döndüğümüz zaman, Türkiye aleyhine savaş
ilan ederse, hiç birimizin kurtulacağını sanmıyorum.
Eğer zalim Yunanlılar geri çekilirken bu biçimde davranmasalardı Türkler de karşılık
vermezdi. Son 15 günlük ilerleyişinde Türk kent ve köylerinden geçen her asker bu kent ve
köylerin yakılıp, yıkılmış durumunu gördükten sonra başka türlü davranamazdı.
Uygar sandığımız Yunanlıların geri çekilirken yaptıkları çirkin davranışların uygarlıkla hiç bir
ilgisi yoktur. İngiltere bu köpekleri koruyorsa, İngiliz ulusunun alçalmakta olduğunu
söylemekten başka diyecek bir şey yoktur."
(22) Yerli Basında Yazılanlar:
11 Eylül 1922 tarihli TAN Gazetesi, İzmir'in kurtuluşunu şöyle bildirmektedir.
"Türk süvarisi Cumartesi günü İzmir'e ulaşmış ve Yunanlıların hiç bir direnişi olmadan kenti
işgalcilerden kurtarmıştır. Kentin teslimi düzenli bir şekilde gerçekleşmiş ve üzüntü yaratacak
her hangi bir olaya rastlanmamıştır.
Gerçekten son üç gündür İzmir'de Yunan hükümeti yönetimi görülmemektedir. Kişisel
yaşamını kurtarma çabasına giren Yunan komiseri; görevini ve kendi halkını bir anda bırakmış
Iron Duk adlı Fransız savaş gemisine sığınmıştı.
Yunanlıların elindeki Türk toprakları işgalcilerle hiç bir görüşme yapmadan silah gücü ile geri
alınmıştır.
Bu gün (12 Eylül 1922) İzmir için hüzünlü bir gündür. İzmir'deki yerli Rumların "Türklere
kalmasın" diye kendi evlerini yakmaları ve Yunan askerleri tarafından çıkarılan büyük yangın
Kordon'da bulunan oteller, işyerleri ve pekçok meskenin de yanmasına sebep olmuştur."
(23) Bursa'nın Kurtarılışı ve Daha Sonraki Günler:
10/11 Eylül 1922 gecesi Bursa Yunanlılardan tamamen temizlendi. İznik gölü batısından
Mudanya yönünde ilerleyen Kocaeli Grubu, 11 nci Yunan Tümeni ile 47 nci ve 55 nci Yunan
Alaylarını Mudanya'da kıstırdı. Gemilere binip kaçmaya fırsat bulamayan Yunan birlikleri ve
komutanları esir edildi. Bursa bölgesinde yenilgiye uğrayan 3 ncü ve 10 ncu Yunan
Tümenlerinin artıkları, Bandırma doğusunda mukavemet etmek istedi, ancak Türk birliklerinin
hucümuna dayanamayarak, Kapıdağ yarımadasına sığındı. Kapıdağ'a sığınan Yunanlıların bir
kısmı esir edildi. Anadolu'yu işgal eden Yunanlılar, vahşi ve insafsıza davranmışlar ve
çekilirken bölgeyi yakıp yıkarak harabeye çevirmişlerdi. Türk Ordusunun üstün başarı ve
fedakarlıkları sonucu düşman "Vatanın harimi ismetinde boğulmuştu." 300.000 kişilik Yunan
ordusu Megalo İdea uğruna Anadolu'da böylece yok olmuştu.
18 Eylül 1922'de Batı Anadolu düşmandan tamamen temizlenmişti. Batıdaki bu başarılardan
sonra Türk Ordusu Çanakkale ve İstanbul bölgesine yöneldi. 23 Eylül 1922 günü 20 nci Süvari
Alayı'nın bir bölüğü Çanakkale yakınındaki Erenköy'e girdi. Bu durumdan telaşlanan İngilizler,
Çanakkale mutasarrıfı aracılığı ile Erenköy'ün 24 Eylül sabahına kadar boşaltılmadığı takdirde
savaş açacaklarını bildirdiler. 2 nci Süvari Tümeni Komutanı bu ültimatomu cevaplandırmağa
lüzum görmedi.
Türk Orduları Boğazlara yaklaşırken İngiltere Başbakanı Loyd George Türkiye'ye karşı savaş
açmaya kararlı bir tavır takınarak, Fransa, İtalya, Romanya, Yugoslavya ve İngiliz
dominyonlarından Türkiye'ye karşı sefere katılacak askeri birlik göndermelerini istedi.
Hindistan, Kanada, Güney Afrika dominyonları bu teklifi reddetti. Avusturalya da kaçamak bir
cevapla İngiliz Başbakanı'nın teklifini olumsuz karşıladı. İtalya ne savunma ne de taarruz için
hiç bir harekette bulunmayacağını bildirerek, Çanakkale'deki birliklerini geri çekti. Fransa,
kuvvetlerini Çanakkale'den çekeceğini İstanbul'daki yüksek komisere bildirdi. Romanya ve
Yugoslavya bazı bahanelerle İngiliz teklifine olumsuz cevap vermişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
20-23 Eylül 1922 tarihlerinde Fransız - İngiliz - İtalyan temsilcileri Türklerle yapılacak barış
anlaşmasının esaslarını kararlaştırmak amacıyla bir konferans yaptılar. 28 Eylül 1922 günü
daha evvel Anadolu ile temas kuran Franklin Bouillon arabulucu olarak İzmir'e gönderildi.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'le görüşen Franklin Bouillon Trakya'nın Türkiye'ye geri
verileceğine dair teminat verdi. Bu teminat üzerine Boğazlara doğru yapılan harekat 28 Eylül
1922 günü Başkomutanın emri ile durduruldu.
(24) Mudanya Andlaşması:
Savaş sonrası yapılacak anlaşma için görüşmeler 3 Ekim 1922 günü Mudanya'da başladı.
Garp Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ); Fransız, İngiliz, İtalyan askeri temsilcileri bir araya
geldiler. Yunan delegeleri toplantıya katılmamış, Mudanya'da sonucu beklemişlerdi.
Müttefikler, Doğu Trakya konusunda oyalayıcı bir tavır alınca, Başkomutanlık 6 Ekim 1922'de
harekatı durdurma kararını kaldırdı. 2 nci Uçak Bölüğü Susurluk civarında Beyköy'e intikal etti.
Askeri hazırlıklarımızı yakından izleyen Müttefikler, daha fazla israr etmeden, Andlaşmayı 11
Ekim 1922'de imzaladılar. Yunanlılar bu anlaşmayı imzalamak istemedi, fakat sonunda ikna
edildi ve sabah saat 06.00'da Mudanya Andlaşması imza merasimi tamamlandı. Bu andlaşma
ile;
-Savaş haline son veriliyor.
-Trakya, Yunanlılar tarafından 30 gün içinde boşaltılarak teslim ediliyor.
-İstanbul ve Boğazlar teslim ediliyor ve fakat bu bölgede, Barış yapılıncaya kadar İngiliz,
Fransız ve İtalyan devletlerinin işgal kuvvetleri sayılarını artırmamak şartiyle kalmaları kabul
ediliyordu.
Andlaşmanın imzalanmasından sonra Refet Paşa (BELEN) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükümetinin ve Başkomutanın "Fevkalade Murahassı" ünvaniyle 19 Ekim 1922 günü İstanbul'a
gitti. İstanbul halkı Refet Paşa'yı büyük bir coşkuyla bağrına bastı. Trakya'nın teslim alınma
yetkisi de Refet Paşa'ya verilmişti. Mudanya andlaşması gereğince İstanbul'daki askeri
tesislerin bir proğram dahilinde işgal kuvvetlerinden Türk Ordusu ilgililerine teslim ediliyordu.
Hava tesislerinin teslimine memur heyette Hava Yüzbaşı Rifat Mazlum ve Teğmen Avni Okar da
vardı. İngilizlerden, Yeşilköy tren istasyonu civarındaki hava yollarının bulunduğu binalar,
Fransızlardan, yukarıdaki yerin biraz kuzeyindeki Fransız hava yollarının işgal ettiği hava
birliğinin binaları, Yeşilköy'deki eski Deniz Okulu binası ve Safraköy (Sefaköy) civarınada eski
Uçuş Okulu binası ve hava meydanı teslim alındı.
Safraköy meydanındaki binaların önemli bir kısmı Fransızlar tarafından yakılmıştı. Protokol
gereği zamanında tahliye edilemeyen malzemenin Türk ilgililerine teslimi gerekiyordu. Bunlar
içinde 5-6 adet uçak hangarı, uçak yağları, çok miktarda alkol ve bazı uçak malzemeleri vardı.
Bu malzemeler İzmir'deki hava birliklerine gönderildi.
Bundan üç yıl evvel Yeşilköy ve civarından ne kadar kısa bir sürede, ne kadar aşağılayıcı bir
hüzünle ve telaşla atıldığımızı hatırlayıp, bu günkü şerefli durumdan gururlanmak ne büyük bir
hazdı. Fransız subayının zamanı dolduğu halde teslim etmek istemediği malzemeler için
yalvarışını izlemek hayatta ender rastlanacak bir olaydı.
29 Ekim 1922'de Edirne Jandarma Alayı adı verilen ve yeni kurulan bir birlik vapurla
İstanbul'a geldi ve Trakya'ya geçti. Diğer seyyar jandarma birlikleri 30 Ekim 1922'de
Gemlik'den, 31 Ekim 1922'de Bandırma'dan Akdeniz ve Gülcemal vapurları ile Ereğli'ye
çıkarıldılar. 21 Kasım 1922'ye kadar Türk birliklerinin Trakya'ya nakil faaliyetleri tamamlandı.
Edirne ve Gelibolu bölgeleri 18-26 Kasım 1922 arasında Türk birlikleri tarafından teslim alındı.
Vatan topraklarının tamamı düşmandan arınmıştı.
29 Ekim 1922'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine "Anayasa" ile yeni bir Türk
Devletinin doğduğu ve "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" olduğu konusunda bir önerge
verildi. Bu önerge 30 Ekim 1922'de gündeme alınarak, 1 Kasım 1922 günü kabul edildi. Böylece
Osmanlı Saltanatına son verilmişti.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
(25) Türk Ordusu'nun İzmir'e Doğru İlerleyişinde Hava Harekatı:
1 Eylül 1922'de hava şartları uçuş için elverişliydi. Konya'dan gelen iki Albatros-C XV uçağı
ile birlikte bölüğün 19 uçağı bulunuyordu. Fakat ağır savaş şartları içinde, bunlardan sadece
altı tanesi faal olarak savaşa katılabiliyordu.
Bu uçaklarla 1 Eylül 1922 günü saat 07.20'den 16.45'e kadar değişik bölgelerde 13 sorti
yapıldı. Uçaklar, 12 sortide arızasız olarak üslerine dönerken, Spad-XIII tipi bir av uçağı benzini
bittiği için İslamköy İstasyonu civarına mecburi iniş yaptı. Bir gün sonra karayolu ile gönderilen
benzin ile yakıt ikmali yapılan uçak üssüne döndü. Bu uçuşlarda Seyitgazi, Eskişehir, İnönü,
Karaköy, Kütahya ve Uşak bölgelerinde Yunan birlikleri bombalandı. Bombalanın Yunan
birlikleri panik halinde dağılıyordu.
(26) Uşak'ın Kurtarılışı ve Hava Harekatı:
Çekilen Yunan birliklerinin yaktığı Uşak alevler içinde yanıyordu. 1 Eylül 1922 günü Uşak
kurtarıldı. Batı Cephesi Komutanlığı; düşmanın, ordu ile birlikte yakından takip edilmesi için,
cephe bölüğünden bir müfrezenin Uşak'a intikalini emretti. Saat 20.30'da gelen bu emir
gereğince, yer teçhizatının nakli için bölüğe üç-dört kamyon tahsis edilmişti. Ancak, daha
Çay'daki malzemeler Afyon'a taşınamamıştı. Bunun üzerine Batı Cephesi Komutanlığı 148 sayılı
çok ivedi emri ile daha evvel tahsis edilen dört kamyon yerine 10 kamyonun Cephe Uçak
Bölüğü emrine verilmesini 1 nci Ordu Menzil Bölge Müfettişliğine bildirdi.
İntikalden önce Cephe Uçak Bölük Komutanı ve personel, Batı Cephesi karargahına
çağırıldılar. Batı Cephesi Komutanı, Bölüğün gördüğü hizmetlerden dolayı başta Bölük
Komutanı olmak üzere hepsinin ellerini sıkarak kutladı. Bölük Komutanı Yüzbaşı Fazıl'a "Şu
andan itibaren Binbaşılığa terfi ettin. Mustafa Kemal Paşa da tebrik için seni bekliyor" diyen
İsmet Paşa, Binbaşı Fazıl'ı Başkomutanlığa götürdü. Bölük Komutanını Binbaşı olarak takdim
etti. Binbaşı Fazıl Başkomutan tarafından kutlandı. Havacıların büyük hizmetlerinden dolayı
kendilerine teşekkür ettiğimi personelinize duyurun, ayrıca "maiyetinizde fevkalade hizmeti
görülenleri derhal bir üst rütbeye terfi ettirin emrini verdiler. Yüzbaşı Fazıl ile birlikte Yüzbaşı
Yahya bir üst rütbeye terfi etmişti. Bölük Komutanının teklifi sonucu Batı Cephesi uçak
bölüğünde bulunan pilot, rasıt ve diğer ihtisaslarda bütün personel de 31 Ağustos 1922 bir üst
dereceye terfi etmişlerdi.
27) Batı Cephesi Komutanlığının 2 Eylül 1922 Günü Yapılacak Hava Harekatı ile İlgili Emri:
-Uşak, Alaşehir bölgesi ve yollarının izlenmesi,
-Eskişehir, İnönü, Kütahya yollarındaki Yunan birliklerinin faaliyetinin tespiti,
-Alaşehir'deki tesislerin ve istasyonun bombardıman edilmesi, görevlerini kapsıyordu.
2 Eylül 1922 günü iki sorti yapıldı. Sabah erken saatlerde yapılan keşifte şu sonuç elde
edilmişti. Bir gün evvel Kütahya'da bulunan Türk birlikleri, Kütahya'dan 20 kilometre kuzeyde
İnönü yönünde giden yolda istirahat halindeydi. 150 kadar Yunan motorlu aracı İnönü'den
Bozöyük'e doğru ilerliyordu. İnönü İstasyonunun güneyinde 200 kadar aracın hareket halinde
olduğu görülüyordu. Eskişehir - İnönü yolu üzerinde iki Yunan tümeni düzenli bir şekilde
İnönü'ye doğru çekilmekteydi. Bir Yunan tümeni, Eskişehir yolundan Çukurhisar'a doğru
yürüyüş halinde, 10 kilometre mesafede idi. Türk topçusu, Çukurhisar batısından geçen yolu
ateş altında tutuyordu. Türk birlikleri Eskişehir'e girmek üzereydi.
2 Eylül 1922 günü 07.35'de yapılan keşif uçuşunda, uçak Alaşehir yönünde uçarken bir
Yunan av uçağının saldırısına uğradı. Türk uçağı saldırıyı önledi ve keşif görevine devam etti.
Ayrıca, Alaşehir İstasyonu ve civarındaki düşman birliklerini de bombaladı. Bu uçak meydana
geri döndüğünde dört mermi isabeti aldığı görülmüştü.
(28) Batı Cephesi Komutanlığının 3 Eylül 1922 Günü Yapılacak Hava Harekatı ile İlgili
Emri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
-Alaşehir, Salihli bölgesindeki düşman ana kuvvetlerinin yerinin tesbiti ve bombardıman
edilmesi,
-Kuzey Cephesinde Karaköy, Pazarcık yönünde geri çekilen düşman kuvvetlerinin tespit
edilmesi, görevlerini kapsıyordu.
3 Eylül 1922 günü saat 07.20'de havalanan uçak görevini tamamladı ve Uşak meydanına indi.
Keşif sonu raporunu Batı Cephesi Komutanlığına iletti. Uşak meydanına (T) iniş işareti gererek
diğer uçakların inişlerini bekledi.
Esir edilmiş olup o sıralarda Dumlupınar karargahında bulunan Yunan 4 ncü ve 9 ncu Tümen
Komutanları uçakların komutanlık karargahına attıkları rapor torbalarını gördükten sonra;
"Böyle mükemmel, fedakar ve her dakika Başkomutanı harekatın seyrinden haberdar eden
havacılara salip olduktan sonra savaşı kazanmak hakkınızdır." demişlerdir.
Kuzeyde Karaköy, Pazarcık yönünde geri çekilen düşmanın tesbiti için; bölge, uçakların uçuş
menzilinin yarısından daha uzak olduğundan uçak gönderilememişti.
4 Eylül 1922 sabahı 08.30'da Afyon'dan havalanan üç av ve beş keşif uçağı onar dakika
aralıklarla Uşak meydanına indi. Ancak, yer destek malzemeleri henüz Uşak'a varamamıştı. Bu
yüzden uçakların yapacakları keşif uçuşları sekteye uğradı. Bu nakil sırasında üçbuçuk ton
uçak benzini yolların bozuk oluşu ve trafik tıkanıklığı yüzünden Afyon'dan Uşak'a 24 saatte
getirebildi. Kara nakliyatı eski kamyonların durumu nedeniyle çok zorlaşıyordu. Birinci Dünya
Savaşı'ndan kalma demir tekerlekli kamyonlar, yollardaki köprüler müsait olmadığından
Dumlupınar'dan ileriye geçemiyordu. Bu durum karşısında Bölük Komutanı Binbaşı Fazıl'ın
Bölüğünün savaş gücünü kaybettiğini ısrarla rapor etmesine rağmen, kimse yardımcı
olamıyordu.
Bölükteki 15 pilot ve rasıt Uşak'taki uçakları faal tutabilmek için makinist gibi çalışıyordu.
Civarda başıboş Yunan askeri dolaştığından, herhangi bir sabotajı önlemek için de sıkı
güvenlik tedbirleri alınmıştı.
5 Eylül 1922 günü Uşak, Alaşehir arasında keşfe çıkan uçağın motoru arızalandığından
Karakuyu civarında mecburi iniş yaptı. Tamiri siten bir keşif uçağı da Afyon'dan Uşak'a uçarak
getirildi.
6 ve 7 Eylül 1922 günleri uçuş yapılmamıştı.
8 Eylül 1922 günü Cephe Uçak Bölüğüne; çekilmekte olan Yunan birliklerinin Manisa, Nif,
Torbalı bölgesindeki durumunun tesbit edilmesi ve dönüşte uçakların Alaşehir veya Salihli'ye
inmesi emredildi. Yer destek ve bakım teçhizatı da Salihli'ye nakledildi. Cephe Uçak Bölüğü
Salihli'nin kuzey-doğusuna 10 kilometre mesafedeki Dureselli Köyü yakınında hazırlanan
meydana intikal etti. Böylece bölük İzmir'e daha çok yaklaşmış olacaktı. Aynı gün Türk birlikleri
İzmir'e doğru ilerliyordu. Fakat uçak bölüğünün ağırlıkları Salihli'ye taşınamamıştı. Alaşehir ve
Salihli'de birer meydan hazırlanması için bölgelere askeri birlik gönderildi.
(29) Türk Ordusu'nun İzmir'e Girişinde Türk Hava Kuvvetleri:
9 Eylül 1922 günü Türk birlikleri İzmir'e girerken, Uşak'tan kalkan iki keşif ve bir av uçağı
sabah 07.30'da Salihli meydanına iniyordu. Bölük o gün sekiz sorti yapmıştı.
10 Eylül 1922 günü keşif yapılmadı. Yüzbaşı Fazıl'ın 26 Ağustos'ta düşürdüğü Yunan
uçağının tamiri 11 Eylül 1922'de tamamlanmıştı. Breguet-14 B2 tipi Garipçe isimli keşif uçağı
Uşak'taki iki Spad-XIII av uçağı ile birlikte Salihli'ye geldi.
11 Eylül 1922'de; Uşak'ta bulunan Cephe Bölüğünün malzeme ve ağırlıkları demiryollarının
yer yer tahrip edilmiş oluşu nedeniyle kamyonlarla Salihli'ye gönderildi. Ayrıca Uşak'taki gayri
faal durumda bir Breguet, bir Albatros-C XV ve bir De Havilland-9 uçağı bırakıldı.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
13 Eylül 1922'de Bölüğün Salihli meydanından İzmir'e intikali emredildi. 13 Eylül 1922 günü
iki keşif uçağı İzmir'e intikal için havalandı, fakat motor arızası nedeniyle uçaklar Salihli'ye geri
döndüler.
Salihli'ye intikali gerçekleştiren Bölük Komutanı Binbaşı Fazıl, Seydiköy/İzmir'deki Gaziemir
meydanının durumunu bilmediği ve üst makamlardan da bilgi verilmediği için İzmir'e bu
maksatla personel göndermişti. Bu personelden de henüz bilgi sağlanamamıştı.
(30) Havacıların İzmir'de Toplanması:
14 Eylül 1922'de verilen emirli Sivil Pilot Vecihi'nin Gaziemir/İzmir meydanına gitmesi, daha
sonra gelecek uçaklar için meydanın hazırlanması emredildi. Sivil Pilot Vecihi o gün
gördüklerini şöyle anlatmıştı. "Kızılçullu istasyonunu görünce bende bir heyecan ve kuşku
yarattı. Gördüğüm meydan uçaklarla dolu idi. Biraz daha yaklaşınca bunların Yunan kokartlı
olduklarını ve düzensiz bir şekilde bırakılmış bulunduklarını gördüm. Yunan pilotları uçarak
kaçmak yerine sandalla kaçmayı tercih etmişlerdi."
14 Eylül 1922'de dört av, iki keşif uçağı 06.40'da İzmir'e indiler. Arızalı olan üç keşif uçağı ise
Salihli'de bırakılmıştı. Bunlardan bir tanesi 15 Eylül 1922'de İzmir'e uçtu, kalan uçaklar motor
arızası nedeniyle uçuşa devam edemedi. Biri Çoban İsa istasyonunun yanına, diğeri Seydiköy'e
10 kilometre mesafede bir yere mecburi iniş yaptı. Salihli Meydanı Bölük Komutanı Vekili
Binbaşı Yahya'ya bırakılmış, Binbaşı Fazıl İzmir'e gitmişti.
15 Eylül 1922'de Batı Cephesi Komutanlığı Çeşme ve Seferihisar bölgesinin havadan keşfini
emretti. Yapılan keşif sonucu durum şu şekilde tesbit edildi. Kaçan Yunan birliklerinin öncüleri
Alaca'yı geçmişti. Çeşme İskelesinde büyük bir kalabalık gemilere binmeye çalışıyordu. Çeşme
limanı açıklarında 50 büyük nakliye gemisiyle, birliklerin kol başı, Urla - Çeşme şosesi üzerinde
Alaçatı'ya girmek üzeriydi. Uçakta bomba bulunmadığı için kaçan Yunan birliklerine makineli
tüfek ateşi açılmıştı.
(31) Yunan Hava Birliklerinden Alınan Ganimetler:
Afyon ve Uşak'taki Yunan hava birliklerinin bırakıp kaçtıkları malzemenin tasnifini yapmak
için personel yetişmiyordu. Bu ganimet malzemelerinden başlıcaları üç adet Nieuport tipi avcı
ve De Havilland-9 tipi bombardıman uçağı, 18.000 civarında bomba ve 40 ton benzin idi. İzmir'in
Seydiköy ve Gaziemir bölgesindeki Yunan tayyare istasyonlarında yeni bir De Havilland-9 tipi
bombardıman uçağı ile üç adet Nieuport av uçağı, çift kumandalı Avro-504 eğitim uçağı uçuşa
hazır durumda ele geçirildi. Ayrıca çok miktarda çeşitli malzeme ve yedek parça bulundu.
Alsancak istasyonunda 30 vagona yüklenmiş durumda birçok uçak gövdesi, kanat ve diğer
malzeme ele geçirildi. Şimdi; pilotlar için uçuş kombinezonları, gözlükler ve eldivenler ile,
eksikliğini acı, acı çektiğimiz neler yaptık diye anlattığımız emayit, kanat bezleri, kaplama
tahtaları, jant, lastik kablo, buji ve benzeri her şeyimiz vardı. Uçaklara uyan yedek parçalardan
istifade edilmişti.
(32) Cephe Uçak Bölüğü'ndeki Yeni Düzenlemeler:
Cephe Uçak Bölüğü 15 Eylül 1922'de Gaziemir/İzmir'de toplandı. Ağırlıklar ve yer
personelinin de buraya gelmesi bekleniyordu. Konya'dan İzmir'e gelen Hava Kuvvetleri
Müfettişi Kurmay Yarbay Muzaffer (ERGÜDER) bölüğün yeniden tertiplenmesi için bazı
düzenlemeler yaptı. Bölükte 16 uçak bulunuyordu.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzafer'in (ERGÜDER) şu emri vermişti.
No: 1243
Seydiköy
15 Eylül 1922
Batı Cephesi Uçak Bölük Komutanlığına
1. Harekatın çok süratli gelişmesi ve ikmalin doğurduğu güçlükler, bölük teşkilatı ve
faaliyetinde bazı aksamalara sebep olmuştur. Bunların düzenlenmesini,
a. Bölük uçakları cetvelde gösterilenlerden oluşacaktır.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
b. Her uçağın ismi hizasında yazılıdır. Uçak üzerlerine bu isimler suratle yazılacaktır.
2. Uşak'ta onarımda bulunan 12 no.lu ve Sivrihisar'da onarılan 5 no.lu uçağın faal hale getirilişi
Afyon İstasyonunun görevidir.
3. Ele geçen çift kumand okul uçağı, okula verilmek üzere şimdilik bölükte muhafaza
edilecektir.
Gereğini rica ederim.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer
Eki: Cephe Uçak Bölüğü
Uçak Durumu.
Hava Kuvvetleri Müfettişliğinin 15 Eylül 1922 tarih ve 1243 sayılı emirleri ekidir.
Cephe Uçak Bölüğü Uçak Durumu
Uçak Tipi
:
Uçak İsmi
:
Düşünceler
:
Breguet-14 A2
174 ncü Alay
Alay Subaylarının hediyesi.
Breguet-14 A2
Erzurum'lu Nafiz-4
Erzurumluğu Nafiz'in aldığı 4 ncü uçak.
Albatros-C XV
1 nci Albatros
Geçici ismidir.
Albatros-C XV
2 nci Albatros
Geçici ismidir.
De Havilland-9
(İsmet) No.2
...
De Havilland-9
Havilland (Ganimet 1)
Breguet-14 B2
10 no.lu
Breguet-14 B2
Garipçe (Ganimet 2)
Yüzbaşı Fazıl'ın inişe mecbur ettiği uçak.
Nieuport K-1
Niyoport (Ganimet 3)
Geçici ismidir.
Nieuport K-1
Niyoport (Ganimet 5)
Geçici ismidir.
Spad-XIII
Şehit Behçet
...
Spad-XIII
Şehit Sırrı
...
Spad-XIII
Şehit Fehmi
...
Spad-XIII
Şehit Bahattin
...
Spad-XIII
Şehit Cemal
...
Geçici ismidir.
...
Emir gereğince Afyon avcı bölüğünün personeli, daha önce tamirine başladığı Uşak'ta 12
numaralı ve Sivrihisar'da 5 numaralı avcı uçağının onarımı devam ediyordu. İzmir'de ele geçen
eğitim uçağı ilerde uçuş okuluna verilmek amacıyla bölükte muhafaza ediliyordu. Bu dönemde
hava müfettişliğinin en önemli konusu Cephe Uçak Bölüğünün ağırlık ve yer personelinin
İzmir'e nakli konusuydu. Akaryakıt ve bombaların süratle İzmir'e getirilmesi de önemli bir
problemdi.
(33) Alınan Genelkurmay Emri:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
17 Eylül 1922 tarihli Genelkurmay emri ile; Konya'daki Müfettişlik ve Adana'daki uçuş
okulunun İzmir'e intikalleri emredildi. Uçuş Okulu eski Ziraat Okulu binasına yerleşti.
(34) Hava Kuvvetlerinde Hazırlanan Talimat:
Hava Müfettişliğinin İzmir'e intikalini müteakiben Hava Müfettişi ve birkaç uçucu subayın
iştiraki ile görev talimatı hazırlandı. Genelkurmay Başkanlığına tasdik ettirildi. Talimata "Uçak
Birlik ve Müesseselerinin Teşkilatı ve İlk Hizmetleri için Talimat" adı verildi. Ek olarak da Hava
Kuvvetlerine giren her uçak için tutulması gereken "Sicil Esas Defteri" çıkarıldı. Talimatın
içindeki önemli kısımlar şunlardı:
-Uçaklara ad ve numara verilmesi, uçak sicil defteri tutulması.
-Uçak hizmetine tayin olunan erlerin görevleri ve hangar hizmetleri.
-Uçuş meydanlarında bulunması gereken şartlar, meydan görevleri.
-Bir uçak bölüğünün teşkilatı, takımları ve inzibat.
-Uçak bölük istasyonlarında nöbetçiler.
-Bir uçağın uçurulması.
-Uçağın hazırlanmasında makinistin görevleri.
-Uçuş.
-İniş hizmeti.
-Uçak bölüğünün yerde toplanması düzeni.
-Uçak birliklerinde ikmal malzemelerinin sarf usulü.
-Bir uçak bölüğünün uçarak yer değiştirmesi, yeni meydanlara intikali.
-Bir uçak birliğinde bulunması gereken kayıt evrakı.
(35) Kaçan Yunanlıların Durumu:
16 Eylül 1922'de yapılan hava keşfinde Yunanlıların Çeşme'yi boşalttıkları tespit edildi.
İzmir'den kaçan Yunanlılar Urla ve Çeşme'den donanma himayesindeki nakliye gemilerine binip
kaçıyorlardı. Yunanlıları taciz etmek için yeterli bomba bulunmuyordu. Cephe Uçak Bölüğü
Afyon'dan ileri meydanlara intikal ederken bir kısım onarım ve yedek malzemesini Uşak'tan
Salihli'ye intikalde akaryakıtının önemli bir kısmını, Seydiköy'e gelirken de bombalarının
hepsini gerekli ulaştırma araçları bulunmadığından ileri meydanlara taşıyamamıştı. Elinde iki
atlı arabadan başka imkanı yoktu. Üst makamların desteğine bağlı idi.
(36) Uçak Bölüğünün Faaliyetleri:
17 Eylül 1922'de Uşak ve Salihli'de kalan son iki uçak uçarak Seydiköy'e getirildi. Rasıt
Yüzbaşı Kenan, yer bakım kademesi malzemelerini taşıyan kamyonlarla birlikte Seydiköy'e
geldi. Bölüğe ait diğer malzemeler henüz taşınamamıştı.
18 Eylül 1922'de Batı Cephesi Komutanlığı, bölüğe Midilli ve Sakız adası civarındaki düşman
gemilerinin durumunun keşfi ve bombalanması görevini verdi. Fakat muharebe uçuşları ve
savaş şartları altındaki ağır çalışma temposu, uçaklarımızı çok yıpratmıştı. 120 saatlik bakım
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
süresini aşan motorlar indirilmiş, uçakların çoğu genel bakıma alınmıştı. Yunanlılardan ganimet
alınan uçaklar hiç ele alınmamış, hatta bir kısmının kokartları bile değiştirilmemişti. Görev
yapılamadı.
20 Eylül 1922 günü Midilli'nin keşfi için uçak gönderilebildi. Adada Yunan ordusunun hiçbir
faaliyetinin olmadığı görüldü.
23 Eylül 1922'de Franklin Bauillon başkanlığındaki müzakere heyetinin İzmir'de bulunuşu
münasebetiyle şehir üzerinde alçak irtifadan gösteri uçuşları yapılması emredildi. Heyet, sulh
anlaşması öncesi temaslarda bulunmak üzere gelmişti.
(37) Hava Kuvvetleri Müfettişi'nin Raporu:
Ağustos 1922 ayının son haftasını Cephe Uçak Bölüğü yanında geçiren Büyük Taarruz ve
Başkomutan Meydan Savaşında uçak bölüğünün harekat ve faaliyetlerini yakından izleyen
Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzaffer'in (ERGÜDEN) Milli Savunma Bakanlığına
gönderdiği 23 Eylül 1922 tarih ve 1179 sayılı raporunda aşağıdaki hususlar yer alıyordu.
-Yeni gelen ve makinalı tüfekleri burada takılan Spad uçakları ile 25-26 Ağustos 1922 günleri
hava üstünlüğü sağlanmıştır. Düşman keşif uçakları keşfe devam edemediğinden harekatımız
örtülü kalmış, kendi uçaklarımız mükemmel şekilde keşiflerini yapmışlardır.
-Keşif uçaklarımız iki tarafın durumunu kusursuz olarak tesbit etmiş ve genel cephe durumu
hakkında çok faydalı bilgiler vermişlerdir.
-Keşif uçaklarımız ilk düşman çekilmesi başladığı zaman Yunan tümenlerinin Eğret Köyü ve
sonra da Uşak istikametinde, kuzey grubunun Eskişehir-Bozöyük genel istikametinde
çekilişlerini ve bu bölgedeki birliklerimizin harekatını tam olarak tesbit etmek suretiyle Batı
Cephesi Komutanlığına gerekli bilgileri vermiştir.
-Çekilen düşman birliklerine tesirli bomba ve makinalı tüfek taarruzları yapılmış ve bilhassa
çekilmenin ilk günlerinde Uşak'ta bulunan düşman kollarına ağır kayıplar verdirilmiştir.
-Harekat sırasında av uçaklarımız bir düşman uçağını düşürmüş, ikisini de mecburi inişe
zorlamıştır.
-Batı Cephesinde Garipçe'de ele geçirilen bir Breguet-14 B2, Seydiköy'de üç Nieuport, üç De
Havilland uçağı onarılmak suretiyle uçuşa hazır durumda cephe uçak bölüğüne verilmiş, bir
eğitim uçağı da Adana Uçuş Okuluna gönderilmek üzere hazırlanmıştır. Bunlardan başka ele
geçen gövde, kanat, motor ve malzeme çok olup bunlardan keşif uçakları yapılacaktır. Yalnız
Uşak'ta 18.240 uçak bombası ele geçirilmiştir.
-Harekat sırasında cephe uçaklarının ikmalini sağlamak için Afyon'da bir harp uçak
istasyonu kurulmuştur.
-Bölüğün harekat sırasında değişik sebeplerden dört uçağı kırılmış, üçü hemen onarılmıştır.
Bölüğün bugünkü kuvveti 16 uçak olup, bunlardan iki bölüklü bir grup teşkil edilmesi Batı
Cephesi Komutanlığına arz edilmiş, ayrıca Konya'da iki, Afyon'da beş uçak uçuşa
hazırlanmıştır.
-Harekatta ve özellikle uçakların ileri meydanlara intikalinde uçucular yer hizmetlerinin
yerine getirilmesinde sıkıntı çekmektedirler. Bu sebeple malzeme ve yer hizmetlerinden
sorumlu olacak kara birliklerinden uçak bölüklerine birer Bölük Komutan Yardımcısı verilmesi
ve ayrıca bir nakliye ve muhabere müfrezesinin uçak bölüklerine katılması ile uçak bölüklerinde
bulunan 16 uçaktan iki bölüklü bir uçak grubu teşkilinin lüzumu Genelkurmay Başkanlığına ve
Batı Cephesi Komutanlığına arz olunmuştur.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Kurmay Yarbay Muzaffer
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
38) İlk Gösteri Uçuşları:
23/24 Eylül 1922 günleri av uçakları, Başkomutanlık ve Batı Cephesi Komutanlığı
karargahları üzerinden alçak uçuş ile akrobasi gösterileri yaptı. 24 Eylül günü Bozcaada'ya
gelen muhtemelen Short-184 tipi bir Yunan deniz uçağı Ezine'nin 24 kilometre güney-batısında
Kösedere kıyısına inerek Türk Kuvvetlerinin durumu hakkında soruşturma yapıp havalanmıştı.
28 Eylül 1922 tarihinde Müttefik Devletleri temsilen Gazi Mustafa Kemal ile görüşmeye gelen
arabulucu Fransız Franklin Bouillon'un beş gündür İzmir'de bulunduğu izlendi.
28-30 Eylül 1922 arasında Seydiköy'deki Gaziemir meydanından kalkan uçaklarımız İzmir
semalarında ve bölgede gösteri uçuşlarına devam ettiler. Bir yandan da alınan uçakların uçuşa
hazırlanmasına büyük bir hızla devam edilmekteydi.
(39) Türk Ordusunun İstanbul'a Girişi:
Anadolu'yu kurtaran büyük zaferden sonra 1 nci Ordu birlikleri İstanbul'a barış veya savaş
yolu ile girmek için İzmit'ten Bostancı'ya kadar olan sahaya yayılmıştı. Yunan savaş gemileri 27
Eylül 1922 günü İstanbul'dan ayrıldı.
Lozan'da bir barış anlaşmasına varılamadığı takdirde, İstanbul'a zorla girilecekti. 1 nci Tümen
Ordunun en ilerisinde idi. Bu Tümen "Demir Tümen" diye de anılıyordu. Gebze dolaylarında
olduğu için İstanbul'a ilk ayak atış da Demir Tümene nasip olmuştu.
4 Ekim 1922 günü tümen Gebze'den hareketle biri sahil yolundan diğeri kuzeyden iki koldan
İstanbul'a doğru ilerliyordu. Şimdi durumu, Demir Tümen Komutanı General H. Hüsnü'den
(ERKİLET) dinleyelim:
"Sahil yolunu takip eden birlikler akşama doğru Bostancı'ya ulaştı. O akşam halk tümeni
evlerinde misafir etti. Kuzeydeki kol da civar köylerde geceledi. Ertesi günü salah Göztepe'ye
gelindi. Göztepe'de yalnız çevreden değil Kadıköy ve İstanbul'dan gelen büyük bir halk
topluluğu ile karşılaşıldı. Tümen topluluk önünden bir geçit resmi yaparak, KadıköyHaydarpaşa'ya doğru ilerledi. İstanbullular askere çiçekler, buketler atıyorlardı.
5 Ekim 1922 gecesini, Haydarpaşa'daki İngilizlerden kalan barakalı ordugahta geçirdik.
6 Ekim 1922 sabahı Tümen Üsküdar'dan araba vapuru ile İstanbul'a geçirildi ve Gülhane
parkında toplanıldı. Oradan Soğukçeşme - Köprü - Bankalar caddesi yolu ile Taksim Meydanına
gidildi.
Beyoğlu'nda iki, üç gün evveline kadar bir çok dükkan ve pencerelere asılı olan Yunan ve
diğer yabancı bayrakların hiç birisi kalmamış, mav ve beyaz renklar gitmiş yerlerine konan Türk
bayrakları ile çevreyi al ve beyaz renklar kaplamıştı.
O gün Tümen Taksim'de bir geçit resmi yaptı. Seyredenlerin hafızasından hiç bir zaman
silinmeyecek bir görüntü idi. Daha sonra Tümenin 5 nci Alayını Fransızların nisbeten temiz ve
kullanılabilir bir halde bıraktıkları Taşkışla'yı işgale yolladım. Diğer Alaylar Üsküdür'a barakalı
Ordugaha döndüler.
Üsküdar ve Kadıköy halkı Tümenin o yakadaki pek çok personelini evlerinde misafir ettiler.
Böylece İngilizlerin yıkıp, tahrip edip berbat bir hale getirdikleri Selimiye kışlası temizlenip
onarılıncaya kadar asker halkın misafiri oldu. İşte İstanbul'un ikinci fethi böyle gerçekleşti."
4 Ekim 1922'de İstanbul resmen Milli Hükümet emrine geçti.
11 Ekim 1922'de Mudanya ateşkes anlaşmasının imzalanması ile Yunanistan'a karşı olan
harekata son verilmişti. Bu sebepten hava harekatına da son verildi.
(40) 1922 Yılında Türk Hava Birliklerinin Durumu:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
1 nci Uçak Bölüğü
Bölük Komutanı
Binbaşı Yahya
Pilotlar
Sivil Pilot Cemal
Sivil Pilot Sabri
Sivil Pilot Basri (ALEV)
Sivil Pilot Fehmi (MALTEPE)
Sivil Pilot İsmail Zeki
Rasıt
Üsteğmen İhsan (ORGUN)
Bölük Uçakları
Breguet-14 A2 / 174 ncü Alay
Breguet-14 A2 / Nafiz-4
Albatros / 1 nci Albatros
Spad-XIII / Şehit Fehmi
Spad-XIII / Şehit Behçet
Spad-XIII / Şehit Sırrı
2 nci Uçak Bölüğü (Ocak - Haziran 1922)
Bölük Komutanı
Yüzbaşı Fazıl
Pilotlar
Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUŞ)
Sivil Pilot Hayrettin
Sivil Pilot Mükerrem / Stajyer pilot - Adana'da
Sivil Pilot Remzi / Stajyer pilot - Adana'da
Rasıtlar
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü (BİLGE) / Batı Cephesi İrtibat Subayı
Yüzbaşı Bahattin
Üsteğmen Ömer Avni (OKAR) / Batı Cephesi İrtibat Subayı
Üsteğmen Sıtkı (TANMAN)
Üsteğmen Osman Nuri (BAYKAL)
Üsteğmen Tevfik (BEŞGÜL)
Üsteğmen Hasan Basri
Üsteğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Bölük Uçakları
Albatros-D III av uçağı / 1 adet
Breguet-14 A2 silahlı keşif uçağı / 1 adet / İsmi: Sakarya
De Havilland-9 keşif bombardıman uçağı / 1 adet / İsmi: İsmet
Fiat (Aviatik) eğitim uçağı / 1 adet / 7 Şubat'ta Mersin'den getirildi.
1 Haziran 1911'den sonra her iki bölük birleştirilerek Cephe Uçak Bölük Komutanlığı
kurulmuştu.
Cephe Uçak Bölüğü
Bölük Komutanı
Binbaşı Fazıl
Pilotlar
Yüzbaşı Yahya
Astsubay Fehmi (MALTEPE) / 27 Haziran'da Yunanlılara esir oldu.
Astsubay Cemal (TURGUTLU)
Astsubay İhya
Astsubay Mükerrem
Astsubay Basri (ALEV)
Astsubay Abdülhalim (CANKO)
Rasıtlar
Yüzbaşı Bahattin
Teğmen İhsan (ORGUN) / 27 Haziran'da Yunanlılara esir oldu.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Teğmen Hamdi (ÇAYPINAR)
Üsteğmen Yusuf Kenan
Teğmen Osman Nuri (BAYKAL)
Teğmen Sıtkı (TANMAN)
Üsteğmen Hasan Basri
Bölük Uçakları
Breguet-14 A2 / 174 ncü Alay
Breguet-14 A2 / Nafiz-4
Breguet-14 A2 / No:10
Breguet-14 A2 / Ganimet-2
De Havilland-9 / Ganimet-1
De Havilland-9 / İsmet
Spad-XIII / Şehit Behçet
Spad-XIII / Şehit Sırrı
Spad-XIII / Şehit Fehmi
Spad-XIII / Şehit Bahattin
Spad-XIII / Şehit Cemal
Nieuport / Ganimet-3
Nieuport / Ganimet-4
Nieuport / Ganimet-5
Albatros-D III / 1 nci Albatros
Albatros-D III / 2 nci Albatros
Adana Uçuş Okulu (1922)
Okul Komutanı
Pilot Yüzbaşı Salim (İLKUÇAN)
Öğretmen Pilotlar
Teğmen İysmer (Fransız)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Sivil Remzi
Sivil Mükerrem
Sivil Vecihi (GÖYNÜMER)
Uçaklar
Breguet-14 B2 / 1 adet
Fiat Aviatik / Eğitim uçağı / 1 adet
Albatros-D III Av uçağı / 1 adet
Uçuş Okulu, Mersin limanını Yunan gemilerinin hücumundan korumak amacıyla Adana
Havalisi Komutanlığı emrine verilmek üzere 2 Temmuz 1922 günü Adana'ya gelmişti.
İzmir kurtulduktan sonra, uçuş okulu malzemeleri ile birlikte trenle Konya, Afyon ve Uşak
üzerinden 17 Eylül 1922 günü İzmir'e taşındı.
İzmir Uçak İstasyonu (Eylül-Aralık 1922)
17 Eylül 1922'de 1 nci ve 2 nci Uçak Bölükleri yeniden ayrılarak Binbaşı Fazıl komutasında
grup olarak teşkilatlandırıldı. Grup Komutanına bir av uçağı tahsis edilmişti.
1 nci Bölük dört keşif, dört av uçağı, Komutanlığına Binbaşı Yahya; 2 nci Bölük dört keşif,
dört av uçağı, Komutanlığına Rasıt Binbaşı Kenan atandılar.
3 nci Bölük (Elcezire); üç keşif, bir av uçağı ile Afyon'da bulnuyordu. Adana'daki Uçuş Okulu
da iki keşif uçağı ile İzmir'e intikal ettirildiler. Pilot Binbaşı Salim (İLKUÇAN) Hava Okulu
Müdürlüğüne atandı.
Uçuş Okulu (17 Eylül 1922 durumu)
17 Eylül 1922 tarihinde İzmir'e intikalini tamamlayan Hava Uçuşu Okulu'na ordu
subaylarından pilot yetiştirmek üzere Batı Cephesi Komutanlığı ve Milli Savunma
Bakanlığından subay istenmişti. Okulda mesainin boş geçmemesi için uçak bölüklerinden
istekli olan 18 kişiye kurs açılmıştı. 20 öğretmenle kursa devam edilmekteydi. 15 Aralık 1922'de
kursun bitirilmesi ve yeni personel yetiştirilmesi planlanmıştı.
1923 yılı ortalarında başlangıç eğitimi için Fransa'dan G-27 ve tekamül eğitimi için G-59
uçakları alındı. Okul Komutanlığına Kurmay Binbaşı Hasan İskender Bey atandı ve bir yıl
komutanlık yaptı.
Uçak Durumu
Faal uçaklar: Afyon'da 5 av, İzmir'de 5 keşif, ve Samsun'da 5 keşif uçağı İzmir'e nakil için
hazır durumdaydı. Arızalı uçaklar: İzmir'de 15 ve Samsun'da 7 keşif uçağı bulunuyordu.
Samsun'daki arızalı uçaklar tamir edilmek üzere deniz yolu ile İzmir'e gönderilecekti.
(41) Uçak Grup Komutanlığı:
17 Eylül 1922'de Binbaşı Fazıl emrinde teşkili kabul edilmiş olan 1 nci ve 2 nci Uçak
Bölüklerinden oluşan uçak grubu İzmir / Seydiköy'de eğitim uçuşlarına devam etmekteydi.
(a) Hava Kuvvetlerinin Durumu:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Bu sırada Hava Kuvvetlerinin durumu şöyleydi.
Uçuş Grup Komutanlığı ( 1 av uçağı) / İzmir'de
1 nci Uçak Bölük Komutanlığı (4 keşif, 4 av uçağı) / İzmir'de
2 nci Uçak Bölük Komutanlığı (4 keşif, 4 av uçağı) / İzmir'de
Uçak istasyonu (5 av uçağı) / Afyon'da (Daha sonra İzmir'e nakledildi.)
3 ncü Uçak Bölük Komutanlığı (3 keşif, 1 av uçağı) / Afyon'da konuşlanmıştı.
(b) Hava Kuvvetleri Müfettişliğinin Emri:
26 Eylül 1922 günü Konya'da bulunan Hava Kuvvetleri Müfettişliğinden aşağıdaki emir
alınmıştı.
1. Seydiköy'de teşkil olunan 1 nci Uçak Bölüğünün Bursa'ya naklini temin için Afyon Uçak
İstasyonu Komutanlığı kendi stoklarından ayıracağı 5 ton benzin, yeterli nisbette vakum ve Hint
yağını subay komutasında 1 makinist öğrenci, 3 er ve T işareti ile Bursa'ya gönderecektir.
2. Bu malzemenin Bursa'ya götürüldüğü Müfettişliğe bildirilecek, daha sonra 1 nci Bölüğe
intikal emri verilecektir. Bursa'ya giden subay meydanda devamlı nöbetçi ve T işaretini hazır
bulunduracaktır.
Hava Kuvvetleri Müfettişi Muzaffer
Dağtım: Afyon Uçak İstasyonu Komutanlığı
Batı Cephesi Uçak Grup Komutanlığı
(c) Genelkurmay Emri:
27 Eylül 1922'de Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Müfettişliğine verdiği 4620 sayılı
emirde, Elcezire Cephesi için keşif ve av uçaklarından bir uçak bölüğünün kurulmasını ve bir ay
içinde teşkili ve Elcezire Cephesine gönderilmesini istemişti. 3 ncü Uçak Bölüğünün kurulması
için Afyon'da hazırlıklara başlandı.
2 Kasım 1922 günü saltanatın kaldırılışı münasebeti ile İzmir'de yapılan merasime Uçak Grup
Komutanlıağı uçakları havadan iştirak etmişti.
25 Aralık 1922 tarihli bir emirle bölüğün Elcezire Cephesine gönderilmesinden vazgeçildi.
Karadeniz ve İstanbul bölgesinde kullanılmak üzere İzmit'te 1 nci Ordu emrine verildi. Uçuşa
hazır, fakat pilot bulunamaması yüzünden malzeme halinde muhafaza edilen uçaklar şunlardı.
5 av uçağı Afyon'da, İzmir'e intikale hazır.
5 keşif uçağı Samsun'da, İzmir'e intikale hazır.
Tamir edilmekte olan uçakların durumu ise şöyleydi. İzmir Uçak İstasyonunda 15 adet keşif
uçağının 10 adedi bir ay içinde hazırlanacak, bunlardan çift kumand olan ikisi hava okulunda
uçuşa verilecek, ayrıca Samsun'dan 7 keşif uçağının yapımına yeterli malzeme ve yedek
parçaların demiryolu ile İzmir'e nakli için Milli Savunma Bakanlığına teklif yapılmıştı.
4. Kurtuluş Savaşının Son Safhası "Lozan Andlaşması":
a. Kurtuluş Savaşı ve Lozan Konferansının Anlamı:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Türk Kurtuluş Savaşı, Türk Milleti bakımından, Birinci Dünya Savaşının ikinci ve son
safhasıdır. Birinci safhada (Birinci Dünya Savaşı) Osmanlı Devleti, ortaklarıyla birlikte ağır bir
yenilgiye uğramış ve Sevr Antlaşmasıyla ölüme mahkum edilmişti. Bu ölüm antlaşmasıyla;
dünyada yeni çağı açan ve üç büyük kıtada kurduğu imparatorlukla milletlerin kaderlerine yön
veren bir devlet tarihten tasfiye ediliyordu. İkinci safhada (Kurtuluş Savaşı) Türk Milleti, milli
yeteneklerinin gelişmesini önleyen ve haysiyetini hiçe indiren saltanat rejim ve idaresine isyan
etmiş, Birinci Dünya Savaşı galiplerini temsil eden bir orduyu Anadolu topraklarına gömmüş,
ölüm belgesi olan Sevr Antlaşmasının yargılarını kanı ile silmişti. Bu sebeplerle Lozan
Konferansı, bir savaşı sonuçlandıran normal bir konferans olmayacaktı. Bu konferans Kurtuluş
Savaşını sona erdirecek, Birinci Dünya Savaşının pürüzlerini temizleyecek ve daha önemli
olarak, yıkılan Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık korkunç sorun ve hesaplarını tasfiye
edecekti. Bu konferansın bir cephesinde yalnız Türkiye, diğer cephesinde Birinci Dünya
Savaşının büyük küçük bütün galipleri ve Kurtuluş Savaşının mağlubu Yunanistan bulunacaktı.
Bu konferans; yükseliş, duraklayış ve çöküş devirlerini, dolayısıyle tarihi ömrünü tamamlamış
bir imparatorluğun yıkıntıları arasından doğan genç bir devletin gelecekteki kaderini tayin
edecekti. Konferansta çözümlenmesi gereken sorunlar çeşitli, çapraşık ve ağırdı. Buna göre,
böyle bir konferansın başarıya ulaştırılması ve yeni Türk Devletinin tam bağımsızlığını sağlayan
bir antlaşmayla sonuçlandırılması, pek çetin geçmesi tabii olan siyasi mücadelenin de
kazanılmasını gerektiriyordu. Bu mücadelenin taraflarından Türk temsilcileri henüz
sonuçlanmamış bir savaşın genç bir Komutanı (İsmet Paşa) ile siyasi alanda pişmemiş iki genç
devlet adamından (Hasan Saka ve Rıza Nur) oluşmuştu. Karşı tarafın temsilcileri ise dünyanın
belli başlı devletlerinin siyasi faaliyetler içinde yoğurulmuş, pişmiş ve siyasi alandaki üstün
nitelikleriyle ün salmış kişilerdi. Ancak, bu dengesizliği ortadan kaldıran bir gerçek vardı, o da
Türkiye'nin davasını Lozan'a götürecek olan Türk Delege Heyetinin, elde etmesi gerekli hedefi
açık ve kesin olarak bilmesi idi. Bu hedef, Türkiye'nin, her özgür ve bağımsız devlet gibi, tam
istiklaline sahip olmasından ibaretti. Türk heyeti Lozan'da Türk Milletinin sekiz yıldan beri
döktüğü kanlarla elde ettiği bir hakkı savunacaktı. İşte, Lozan Konferansında ya bu hakkı
sağlayacak şartlar elde edilecek veya savaşa devam olunacaktı.
b. Konferans Konuları Hakkında Direktif:
Lozan'da ele alınması gereken konular üzerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin
temel görüşlerini tespit eden Türk tezi savunma ilkeleri, 14 maddelik bir direktif halinde
özetlenmiş ve delege heyetine verilmişti. Başbakan ve Genelkurmay Başkanı ile birlikte altı
bakanın da imzasını taşıdığı için bir talimatname niteliğinde bulunan bu direktif söyleydi:
"1. Doğu sınırı: (Ermeni yurdu) bahis konusu olamaz. Olur ise müzakerelerin kesilmesini
gerektirir.
2. Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul sancakları istenecektir. Konferansta bundan
farklı olmak üzere ortaya çıkacak güçlükler için Bakanlar Kurulundan talimat alınacaktır. Petrol
vesaire imtiyazları sorununda İngilizlere bazı ekonomik çıkarlar sağlanması görüşülebilir.
3. Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesine imkan oranında son derecede çalışılacak ve bu
sınır söyle olacaktır: Resi İbni-Hayn'dan başlayarak Harm, Müslimiye, Meskene, Meskene ve
sonra Fırat yolu Dirizor, çöl ve nihayet Musul Vilayeti güney sınırına ulaşır.
4. Adalar: Duruma göre hareket edilecek ve kıyılarımıza pek yakın meskun olan ve olmayan
adalar behemehal ilhak edilecek, başarı elde edilemediği takdirde Ankara'dan sorulacak.
5. Trakya batı sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacaktır.
6. Batı Trakya: Misakı Milli maddesi uygulanacaktır.
7. Boğazlarda ve Gelibolu yarımadasında yabancı askeri kuvvet kabul edilemez. Eğer bu
konudaki müzakere ertelemeyi gerektirirse ertelemeden önce Ankara'ya bilgi verilecektir.
8. Kapitülasyonlar kabul edilemez. Müzakerenin ertelenmesini gerektirir ise yapılır.
9. Azınlık: Esas, mübadeledir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
10. Düyunu Umumiye (Genel Borç): Türkiye'den ayrılan memleketlere dağıtımı, Yunanlılara
devri, yani tamirata karşılık tutulması, olmadığı takdirde yirmi sene ertelenmesi. Düyunu
Umumiye İdaresi kalmıyacaktır. Güçlükler çıktığı takdirde sorulacaktır.
11. Ordu ve donanmayı sınırlandıran konu olmayacaktır.
12. Yabancı kurumlar: Türk kanunlarına tabi olacaktır.
13. Türkiye'den ayrılan memleketler için Misakı Millinin özel maddesi yürürlüktedir.
14. Cemaatler ve İslam Vakıflar Hukuku eski antlaşmalara göre sağlanacaktır."
c. Türk Delege Heyeti Başkanının Genel Bildirisi:
Lozan Konferansına katılacak Türk Delege Heyeti 8 Kasım 1922 günü doğu ekspresiyle
İstanbul'dan hareket etmiş ve 11 Kasım 1922 akşamı Lozan'a varmıştı. Delege Heyeti şöyleydi.
Lozan Türk Delege Heyetinin İsim Listesi
Baş Murahhas : İsmet Paşa (İNÖNÜ)
Murahhaslar : Rıza Nur Bey
Hasan Bey (SAKA)
Müşavirler
: Münir Bey (ERTEGÜN)
Muhtar Bey (ÇİLLİ)
Veli Bey (SALTIK)
Zülfü Bey (TİGREL)
Zekai Bey (AYAYDIN)
Celal Bey (BAYAR)
Şefik Bey (BAŞMAN)
Şeniyettin Bey (BAŞAK)
Şevket Bey (DOĞRUKER)
Tevfik Bey (BIYIKLIOĞLU)
Tahir Bey (TANER)
Nusret Bey (METYA)
Hikmet Bey (BAYUR)
Zühtü Bey (iNHAN)
Fuat Bey (AĞRALI)
Mustafa Şeref Bey (ÖZKAN)
Şükrü Bey (KAYA)
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Hamit Bey (HASANCAN)
Cavit Bey
Hayım Naum Bey
Baha Bey
Matbuat Müşavirleri
: Ruşen Eşref Bey (ÜNAYDIN)
Yahya Kemal Bey (BAYATLI)
Umumi Katip ve Müşavir Tercüman
Katipler
: Reşit Saffet Bey (ATABİNEN)
Hüseyin Bey (PEKTAŞ)
Ali Bey (TÜRKGELDİ)
Mehmet Ali Bey (BALİN)
Cevat Bey (AÇIKALIN)
Celal Hazım Bey (ARAR)
Saffer Bey (ŞAV)
Süleyman Saip Bey (KIRAN)
Rıfat Bey
Doktor Nihat Reşat (BELGER)
Türk Delege Heyeti Başkanı, Lozan yolculuğu sırasında heyet mensuplarına ilk Başkanlık
Genel Bildirisini 11 Kasım 1922'de tebliğ etmişti. Bir askeri karargah titizlik ve disiplini telkin
eden bu bildiri, konferansın devam ettiği sürece heyet mensuplarının çalışma ve davranışlarını
düzenleyen bir devamlı talimat niteliğindedir. Bu talimattaki öğüt, tavsiye ve direktifler bu gibi
önemli konferanslara katılacak heyetler için yapılaması gereken aydınlatma ve uyarmalara
güzel bir örnektir:
"Başkanlık Genel Bildirisi"
"1. Başkanlığı ile şeref duyduğum heyetimiz sayın mensuplarına yabancı memlekette
samimi bir elbirliğiyle, fakat sıkı bir düzen içinde çalışmaların başarı dayanağı olduğunu ifade
ederek, çalışma tarzı hakkındaki görüşlerimi aşağıda sunuyorum:
En genç katip arkadaştan en yaşlımıza kadar herkesin, delege heyetinin başarısı yalnız
kendi yetenek ve çabasına bağlıymış kanısı ile ilgisiyle çalışması başlıca önem taşır.
2. Memleketin, en büyük davasını emanet eylediği arkadaşlarımın, yabancı memleketteki
davranışlarıyla da seçkinlik göstereceklerinden şüphem yoktur. Bu noktayı söyleyişim, özel
hayata hiç bir suretle karışmak zihnimizden geçtiği için değil, delege heyeti içinde bulunanların
özel hayatlarının dahi resmi çalışmaları yararlı veya zararlı olarak etkiliyebileceğinden ve bu
sebeple resmi görevi ilgilendirebileceğinden dolayıdır.
3. Gizlilik kesin olarak gerekir. Hizmetimizde bulunan uşaktan başlayarak bütün
çevremizin casuslarla çevrili olabileceğini bir an unutmamalıyız. İçimizde, görevini ilgilendiren
maddelerin, yayılması önem taşımayan tek kimse yoktur. Delege heyetinin en gizli tutmak
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
istediği bir esas, genç bir katip arkadaşınr, elinden düşüreceği bir kayıtla veya yemek yerken
arkadaştan esirgenmeyecek birkaç kelime ile yayılabilir. Kesin kural olarak, çalışma daireleri
dışında görevden konuşmak yasaktır ve herkes diğeriyle zorunlu olarak görevle ilgili konuşma
yaparken çevresinin emniyette olduğuna dikkat etmeye alışmalıdır.
4. Delege heyetinin hayatı, genel olarak toplu ve tahmin olunduğuna göre iki üç otelde
geçecektir. Çalışma saatleri vakit vakit tarafımdan tayin olunacaktır. Ancak amirler
maiyetlerinin çalışma saatlerini çoğaltabilirler. İstenilen işin sonuçlandırılması için gece ve
gündüz aralıksız çalışmak genel olarak esastır. Ve tereddütsüz istenecektir.
5. Şehir dışında seyahat ve ikamet izni, bütün heyet mensupları için, yalnız Delege Heyeti
Başkanı tarafından verilebilir.
6. Delege Genel Heyeti görev bölümü bakımından dairelere ayrılmıştır. Üç delege, Delege
Heyetini teşkil ederler. Diğer teşkilat, Delege Heyeti Başkanına bağlı olmak üzere, aşağıda
yazılmıştır.
I nci Daire - Yazı İşleri Heyeti: Genel katibin emri altındadır. Genel olarak konferansın
yazı işlemlerini idare eder. Bu işlemler; evrak, yazı işleri, tercüme, zabıt ve haberleşmelerin
konferans çevresinde ulaştırılması işleridir. Genel katibin her daire ile irtibatta bulunmaya
hakkı vardır. Gerek delege heyeti içinden ve gerek dışardan Delege Heyeti Başkanlığına
gelecek bütün evrak birinci daireye verilir. Gece ve gündüz Yazı İşleri Heyetine gelen evrakın
geliş zamanı tarih ve saatiyle tespit olunacaktır.
II nci Daire - Dışişleri: Dışişleri Hukuk Müşaviriyle Siyasi İşler Müdüründen kurulmuştur.
Şifre ve memleketle haberleşme, kurye işlemleri de bu daireye aittir.
III ncü Daire - Müşavere heyeti: Mali, iktisadi ve bayındırlık müşavirleri,
IV ncü Daire - Müşavere heyeti: Hukuki ve siyasi müşavirler,
V nci Daire - Müşavere heyeti: Savunma - kara ve deniz- müşavirleri,
Sayın müşavirlerin uzmanlıkları, devletin genel sorunları ile bağlantılı olduğundan,
kendilerinin yalnız bir uzmanlık dalında gösterilmeleri ancak teknik sorunların hazırlanmasını
kolaylaştırmak içindir.
Delege Heyetinin, Müşavere heyetleriyle beraber devamlı olarak ve duruma göre kısmi veya
genel toplantılar yapması tabiidir. Her Müşavere heyetinden bir üyenin delege heyeti ile
temasta bulunmaya arkadaşları tarafından memur edilmesini rica ederim. Bu irtibat üyelerinin
görevi Müşavere Heyetlerine, Delege Heyetinin istek ve tebliğlerini ivedilikle duyurabilmektir.
VI ncı Daire - Basın: Müderris Yahya Kemal Beyle Ruşen Eşref Beyden kurulmuştur. Bu
Daire Delege Heyetinin görüşlerini basında yaymak ve basının müracaatlarını karşılamakla
görevlidir. Altıncı Dairenin diğer bir görevi, Delege Heyetine her gün haber alma özetleri
hazırlamaktır. Genel heyeti teşkil eden arkadaşlardan her biri her gün belli bir iki gazete
okuyarak kısa bir özetini basın idaresine verecektir. Kime hangi gazete verileceğini ayrıca tayin
edeceğim. Bu konuda altıncı daireden teklif beklerim. Gazete küpürlerinin bir deftere
yapıştırılması pratik bir usuldür. Altıncı Dairenin önemli bir görevi de Delege Heyeti konferans
salonuna gitmeden önce, bir gün önceki özetlerden ve son olaylardan bilgi vermektir.
Haberalma bakımından bütün heyet mensupları gayret ve himmet göstermekle ödevlidirler.
VII nci Daire- Koruma: Bu dairenin amiri Atıf Beydir. Baş Delege Dairesiyle bütün
büroların koruma ve emniyetine nezaret ederler. Aslında her kağıdın ve her işin sorumlu olan
birinci muhafızı, o kağıdın ve o işin sahibidir. Yedinci Dairenin koruma görevleri genel
tedbirlerle ilgilidir. Hiç bir dairenin masa üzerinde yazılı veya yazısız kağıt bırakmaması esastır.
Masa başında çalışan kimse ayrıldıktan sonra meydanda kağıt görülmemelidir. Bu konuda
önemle ısrar ederim. Lüzumsuz yazılı kağıtlar yakılarak yok edilir. Çalışma odalarına delege
heyetinden başka kimse kabul olunamaz.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
VIII nci Daire - Mutemet: Doğrudan doğruya Başkana bağlı olarak mali durum ve
harcamalarla ilgili sorunlar için her gün Başkanla direkt olarak irtibatta bulunur. Genel olarak
avans üzerine ödeme yoktur.
Heyetin tertip edildiği kuruluş yukarıdadır. Daireleri, numaralarıyla söylemeye alışmalıdır.
7. Konferansın damgalı kağıtları üzerine özel haberleşmeler yapılamaz.
8. Delege Heyetimiz adına basına ve diğer makamlara beyanat yalnız Baş Delege tarafından
yapılır. Heyetimizin bütün mensupları beyanatta bulunmaktan dikkatle sakınacaklardır. Basın
idaresinin talimatımıza dayanan yayınlarının, başlıca genel katip ve dışişleri dairesi tarafından
izlenmesi gerekir, bundan başka sayın müşavirler de sakıncalı yayınlar ve yaymalar
farkederlerse hemen duyurmalıdırlar. Duruma göre heyet mensuplarından bazıları belli sorunlar
üzerine açıklamada ve beyanlarda bulunmaya ancak, Delege Heyeti Başkanı tarafından
görevlendirilebilirler. Bir görev için, Delege Heyetinin bir yerde bulunması üç delege ile genel
katip ve dışişleri dairesinden bir müşavirin ve yedinci daireden bir veya iki memurun beraber
bulunması demektir. Delege heyetinin beraberinde sayın müşavirlerin dahi bulunması gerektiği
zaman onların sayı ve adları önceden bildirilir.
9. Delege Heyetinin ikamet edeceği yerde çalışma daireleriyle birinci, ikinci, yedinci,
sekizinci ve mümkün oldukça altıncı dairelerin bulunması zorunludur."
Başkanlığın bu talimatiyle heyet mensuplarına gizlilik, dikkat, emniyet, görev bölük ve
düzeni konularında direktifler verilmekle ve özellikle günlük çalışma süresi bakımından
kendilerinden feragat ve fadekarlık istenmekteydi.
d. Lozan antlaşmasının imzalanması:
21 Kasım 1922'de başlayan Lozan Konferansı, zaman zaman kesintiye uğraması nedeniyle
sekiz ay sürmüş ve antlaşma 24 Temmuz 1923'de imzalanmıştı.
Tören, Rumini sarayının büyük salonunda yapıldı. İlk imza şerefi İsmet Paşa'ya verildi.
İsmet Paşa 24 Temmuz 1923 saat 15.09'de antlaşmayı ve antlaşma ile ilgili ek, sözleşme,
protokol ve beyannameleri imzalatı. İsmet Paşa'dan sonra Rıza (NUR) ve Hasan (SAKA) Beyler
de imza ettiler. Daha sonra sıra ile İngiliz, Fransız, İtalyan, Japon ve Yunan delegeleri imzalarını
koydular. Diğer delegeler yalnız kendi devletlerini ilgilendiren sözleşme ve protokolları
imzaladılar. Tören 45 dakika sürdü ve İsviçre Konfederasyon Başkanı Monsieur Scheurer'in
güzel bir söyleviyle sona erdi. Konfederasyon Başkanı söylevinin bir yerinde, Türkler için:
"Bugün, uzun yıllarca süren kahramanca mücadelelerden sonra silahlarını bırakıyorlar. Dileriz
ki, yaralarını sardıktan ve barış yolunda çalışmalarına başladıktan sonra, vaktiyle insanlık
üzerine bol bol dağıttıkları iyiliklerden tekrar yararlanırız" demiş ve sonunda da: "İsterim ki,
bugün, milletler için devamlı bir kurtuluş ve mutluluk kaynağı olsun" sözleriyle söylevini
bitirmişti.
İngiliz heyeti barış şerefine 24 Temmuz 1922 akşamı Beau Rivage otolinde bir çay ziyafeti
vermişti. İsmet Paşa bu ziyafetten geç vakit oteline döndüğü zaman, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı ve Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın şu tarihi telgrafı ile
karşılaşmıştı.
"Millet ve Hükümetin yüksek şahıslarına verdiği yeni görevi başarı ile tamamladınız. Memlekete
bir silsile yararlı hizmetten ibaret olan ömrünüzü bu kez de tarihi bir başarı ile süslediniz. Uzun
mücadelelerden sonra vatanımızın barış ve bağımsızlığa kavuştuğu bugünde parlak hizmetiniz
dolayısıyla yüksek şahsınızı, sayın arkadaşlarımız Rıza (NUR) ve Hasan (SAKA) Beyleri ve
çalışmalarınızda size yardım eden bütün delege heyetini teşekkürle tebrik ederim."
Lozan barış antlaşması 24 Temmuz 1923 günü saat 17.00'de birçok büyük şehirlerimizde
101'er atım top atışıyle kutlanmıştı.
e. Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün Lozan Antlaşması'nı değerlendirmesi:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
"Efendiler, Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra, düşman devletler tarafından Türkiye'ye
dört defa barış şartları teklif edilmiştir. Bunların birincisi, Sevres taslağıdır. Bu taslak hiçbir
görüşmenin ürünü olmayıp İtilâf Devletleri tarafından Yunan Başvekili M ö s y ö V e n i z e l o s
'un da katılmasıyla düzenlenmiş ve V a h d e t t i n 'in hükûmeti tarafından 10 Ağustos 1920'de
imza edilmiştir.
Bu taslak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce tartışılmaya değer bile sayılmamıştır.
İkinici barış teklifleri, Birinci İnönü Muharebesi'nden sonra toplanan Londa Konferansı'nın
sonunda 12 Mart 1921 tarihinde yapılmıştır. Bu teklifler Kevres Antlaşması'na bazı değişiklikler
getiriyor ise de, üzerinde durulmamış olan meselelerde Sevres taslağındaki maddelerin olduğu
gibi bırakıldığını kabul etmek gerekir.
Bu teklifler, bizce tartışmaya yol açmadan İkinci İnönü Muharebesi'nin başlamasıyla
sonuçsuz kalmıştır.
Üçüncü barış teklifleri, 22 Mart 1922'de, yani Sakarya zaferinden ve Fransızlarla imzalanan
Ankara Anlaşması'ndan sonra ve yakında yeni bir taarruzumuzun beklendiği sıralarda, Paris'te
toplanan İtilâf Devletleri Dışişleri Bakanları tarafından yapılmıştır. Bu tekliflerde, artık işe
Sevres taslağını temel olarak ele alma usulünden vazgeçilmiş ise de, ana çizgileri ile millî
gayemizi gerçekleştirmekten uzaktı. Dördüncü teklif Lozan Antlaşması'nın imzalanmasıyla
sonuçlanan görüşmelerdir.
İtilâf Devletleri'nce Türkiye'ye kabul ettirilmesi düşünülen esaslar ile, Millî Mücadele
sayesinde ulaşılan sonucu açıkça gözler önüne serebilmek için, bu dört türlü teklif arasında en
önemli noktaları içine alacak şekilde kısa bir karşılaştırma yapmayı yararlı sayarım.
1. SINIRLAR
a) Trakya sınırı:
Sevres'de: Çatalca hattından biraz ileride bulunan Podima - Kalikya hattı.
Mart 1921 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Mart 1922 teklifinde: Tekirdağ bize, Babaeski Kırkkilise (Kırklareli) ve Edirne
Yunanlılara kalacak şekilde bir hat.
Lozan'da: Karaağaç da bizde olmak üzere Meriç hattı.
b) İzmir bölgesi:
Sevres taslağında: Bu bölgenin sınırları Kuşadası, Ödemiş, Salihli, Akhisar ve
Kemer iskelesine azçok yakın yerlerden geçmektedir.
Bu bölge, Türk hâkimiyetinde kalacak, fakat Türkiye, bu hâkimiyetini kullanma hakkını
Yunanistan'a devredecek. Türk hâkimeyitinin belirtisi olarak, İzmir şehrinin dış
istihkâmlarından birinde Türk bayrağı bulunacak. Bir bölge meclisi toplanacak ve beş yıl sonra
bu meclis, bu bölgenin sürekli olarak Yunanistan'a katılmasına karar verebilecekti.
Mart 1921 teklifinde: İzmir şehri Türk hâkimeyetinde kalacak, İzmir şehrinde bir
Yunan kuvveti bulunacak ve İzmir bölgesinin geri kalan yerlerinde, çeşitli unsurların nüfus
oranlarına göre oluşturulacak bir jandarma birliği görev alacak ve buna İtilâf Devletleri'nin
subayları komuta edecek.
Yönetim işlerinde de yine aynı nüfus oranı göz önünde bulundurulacak, bölgenin Milletler
Cemiyeti'nce tayin edilecek bir Hristiyan valisi olacak, bunun yanında seçim yoluyla kurulmuş
bir meclis ile bir danışma kurulu bulunacak. Valilikçe, Türkiye'ye gelir artışına göre ayarlanacak
bir vergi konacak; bu anlaşma beş yıl süre ile geçerli olup iki taraftan birinin isteği üzerine
Milletler Cemiyeti'nce değişikliğe uğratılabilecek.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Mart 1922 teklifinde: Bütün Anadolu ve dolayısıyle İzmir de bize geri verilecek
yolunda aldatıcı bir vaat. İzmir Rumları'nın yönetime adaletli bir şekilde katılmasını sağlamak
için ve aynı hakkın Yunanistan'da kalacak Edirne Türklerine de verilmesi şartıyla bir usul tespiti
konusunda İtilâf Devletleri, Türkiye ve Yunanistan ile anlaşacaklardır.
Lozan'da: Elbette bu gibi meseleler söz konusu bile edilmemiştir.
c) Suriye sınırı:
Sevres'de: Akdeniz kıyısında aşağı yukarı Karataş burnundan başlayarak
Osmaniye, Bahçe, Gaziantep, Birecik, Urfa, Mardin ve Nusaybin'i epey güneyde ve Suriye
topraklarında bırakan bir sınır.
Mart 1921'de: Aşağı yukarı şimdiki sınır olmak üzere Fransızlarla ayrıca bir
anlaşma imzalanmıştır.
Lozan'da: 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması'ndaki sınır olduğu gibi
bırakılmıştır.
d) Irak sınırı:
Sevres'de: İmadiye bizde kalmak şartıyla, Musul ilinin kuzey sınırı.
Mart 1921 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Mart 1922 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Lozan'da: Çözümü daha sonraya bırakılmıştır.
e) Kafkas sınırı:
Sevres'de: Türk - Ermeni sınırının tayini Amerika Cumhurbaşkanı W i l s o
n 'a bırakılmıştır. W i l s o n, sınır olarak Karadeniz kıyısında Giresun doğusundan başlayan,
Erzincan'ın batı ve güneyinden, Elmalı, Bitlis ve Van Gölü'nün güneyinden geçen ve birçok
noktada Birinci Dünya Savaşı'ndaki Türk - Rus Cephesini izleyen bir hattı göstermiştir.
Mart 1921 teklifinde: Milletler Cemiyeti bir Ermeni yurdu kurulması için
doğu illerinden Ermenistan'a bırakılacak toprakların tespiti için bir komisyon kuracak, Türkiye
bu komisyonun kararını kabul edecek.
Lozan'da: Bu konu ortadan kaldırılmıştır.
f) Boğazlar bölgesi:
Sevres'de: Rumeli'nin Türkiye'de kalan bütün parçaları.
Anadolu'nun Adalar Denizi üzerinde aşağı yukarı İzmir bölgesinin sınırından başlayarak
Manyas Gölü'nün güneyine, Bursa'nın ve İznik'in biraz kuzeyinden ve Sapanca Gölü'nün batı
ucundan Ahabadr (Ağva) deresinin göle döküldüğü yere kadar uzanan bir hatla sınırlandırılmış
bölge. Bu bölgelerde asker bulundurmak ve askerî harekatta bulunmak hakkı yalnız İtilâf
Devletleri'ne aittir. Bu bölgedeki Türk jandarması da İtilâf Devletleri'nin komutası altında
olacaktır.
İtilâf Devletleri, bu bölge içinde, askerî maksatlarla kullanılabilecek yol ve demiryolu
yapımını yasaklayabileceği gibi, yapılmış olan yollardan bu gayeyle kullanılacak olanları da
tahrip ettirebilecektir.
Mart 1921 teklifinde: Çanakkale güneyinde Bozcaada karşısından
Karabiga'ya çekilen hattın kuzeyi ile Boğaziçi'nin her iki yakasında 25 kilometrelik bir bölge.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Çanakkale boğazına hâkim olan her iki tarafındaki adalar.
İtilâf Devletleri yalnız Yunanistan'a kalacak olan Gelibolu ve bize kalacak olan Çanakkale'de
asker bulunduracak böylece, İstanbul'u ve İzmit yarımadasını boşaltacak, Türkiye'nin
İstanbul'da asker bulundurmasına ve Anadolu'dan Rumeli'ye ve Rumeli'den Anadolu'ya asker
geçirmesine izin verecektir.
Mart 1922 teklifinde: Çanakkale'nin güneyinde Erdek yarımadası dışarıda
kalmak üzere Çanakkale sancağı. Boğaziçinin güneyinde o zaman tarafsız sayılan bölge, yani
aşağı yukarı İzmit yarımadası askersiz bölge olacaktır.
Bizde İtilâf Devletleri'nin işgal kuvvetleri kalmayacaktır.
Lozan'da: Gelibolu yarımadası ile Kumbağı, Baklaburnu hattının güneydoğusu, Çanakkale bölgesinde kıyıdan yirmi kilometrelik bir yer ve Boğaziçi'nin iki yakasında
kıyıdan on beş kilometrelik birer bölge ve Marmara'da da İmralı dışındaki adalarla İmroz ve
Bozcaada askerden arınmış bir duruma getirilecektir.
Hiç bir yerde İtilâf Devletleri'nin işgal kuvvetleri kalmayacaktır.
2. KÜRDİSTAN
Sevres'de: Fırat'ın doğusunda ve Ermenistan, Irak ve Suriye arasında
kalan bölge için İtilâf Devletleri temsilcilerinden kurulacak bir komisyon özerk bir yönetim şekli
hazırlayacaktır.
Antlaşmanın imzalanmasından bir yıl sonra bu bölgenin Kürt halkı Milletler Cemiyeti
Meclisi'ne başvurarak Kürtlerin çoğunluğunun Türkiye'den ayrı bağımsız bir devlet kurmak
istediklerini ispat ederse ve Meclis de bunu kabul ederse, Türkiye bu bölgedeki her türlü
haklarından vazgeçecektir.
Mart 1921 teklifinde: İtilâf Devletleri, şimdiki durumu gözönünde tutarak,
bu konuda Sevres taslağında değişiklik yapılmasını dikkate alma eğilimindedir. Şu şartla ki,
özerk yönetilen bölgelerle Kürt ve Asuri - Geldani çıkarlarının yeterince korunması için
tarafımızdan kolaylıklar gösterilsin.
Mart 1922 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Lozan'da: Elbette söz konusu ettirilmemiştir.
3. İKTİSADÎ NÜFUZ BÖLGELERİ
Sevres Antlaşması'ndan sonra İtilâf Devletleri'nin aralarında imza ettikleri üçlü anlaşmaya
(Accord tripartite) göre:
a) Fransız nüfuz bölgesi:
Suriye sınırıyla aşağı yukarı Adana ilinin batı ve kuzey sınırı, Kayseri ile Sıvas'ın kuzeyinden
geçen ve Muş'u dışarıda bırakarak bu kasabaya yaklaştıktan sonra Cizre'ye giden bir hattın
içinde kalan bölge.
b) İtalyan nüfuz bölgesi:
İzmit yarımadasından çıktıktan sonra Afyonkarahisar'a kadar Anadolu demiryolu hattı ve
oradan Kayseri yakınlarında Erciyas dağı yöresine kadar giden hatla İzmir bölgesi, Adalar
Denizi, Akdteniz ve Fransız bölgesi arasında kalan bölge.
Mart 1921'de: B e k i r S a m i B e y ile Fransız ve İtalyan Dışişleri
Bakanları arasında imza olunup hükümetçe reddedilen anlaşmalara göre:
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
a) Fransız nüfuz bölgesi:
O sırada Fransız işgali altında bulunan yerlerle Sıvas, Elazığ ve Diyarbakır illeri.
b) İtalyan nüfuz bölgesi:
Antalya, Burdur, Muğla, Isparta sancaklarıyla Afyonkarahisar, Kütahya, Aydın ve Konya
sancaklarının daha sonra tayin edilecek kısımları.
Mart 1922 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Lozan'da: Söz konusu edilmemiştir.
4. İSTANBUL
Sevres'de: Antlaşma samimiyetle uygulanmadığı takdirde İstanbul da
bizden alınacaktır.
Mart 1921 teklifinde: Bu tehdidin kalkacağı, Türkiye'nin İstanbul'da
asker bulundurabileceği ve Boğaziçi'nin çevresindeki askerden arınmış bölgeden askerî
kuvvet geçirilmesine izin verileceği belirtilmiştir.
Mart 1922 teklifinde: İstanbul'dan çıkarılacağımız tehdidinin
kaldırılacağı ve İstanbul'da bulundurulabilecek Türk kuvvetinin arttırılacağı vaad edilmektedir.
Lozan'da: Söz konusu olmamıştır.
5.VATANDAŞLIK
Sevres'de: Gerek Yunanistan da dahil olmak üzere İtilâf
Devletleri'nden gerek yeni kurulan devletlerden birinin (Ermenistan v.b.) vatandaşlığına girmek
isteyen Türk uyruklulardan hiç kimseye Türk Hükûmeti'nce engel olunmayacak ve bunların
yeni vatandaşlığı kabul edilecektir.
Mart 1921 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Mart 1922 teklifinde: Söz konusu edilmemiştir.
Lozan Antlaşmasında: Söz konusu edilmemiştir.
Ancak, görüşmeler sırasında, İtilâf Devletleri, bir kimsenin vatandaşlığını tayin hususunda,
Türkiye'deki yabancı elçilik ve konsoloslukların verecekleri belgelerin yeterli sayılmasını
istemişlerdi. Bu teklif, Sevres taslağının yukarıda söz konusu olan 128'nci maddesinin yeni bir
şekliydi. Hiç şüphe yok ki tarafımızdan reddedilmiştir.
6. ADLÎ KAPİTÜLASYONLAR
Sevres'de: İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın temsil edildikleri
dört üyeden kurulu bir komisyonu, kapitülasyonlardan yararlanan diğer devletlerin
uzmanlarıyla birlikte yeni bir usul düzenleyecek ve Osmanla Hükûmeti'ne danıştıktan sonra bu
usulü tavsiye edebilecek.
Osmanlı Hükûmeti bu usulü kabul edeceğini şimdiden taahhüt edecek.
Mart 1921 teklifinde: Bu komisyonda Türkiye'nin de temsil edilmesine
İtilâf Devletleri razı olmaktadır.
Mart 1922 teklifinde: Aynı teklif.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Lozan'da: Kapitülasyonlarla ilgili hiçbir kayıt yoktur.
Danışma niteliğinde olmak üzere birkaç yabancı uzmanı beş yıl için hizmetimize almayı
kabul ettik.
7. AZINLIKLARIN KORUNMASI
Sevres'de: 1918 Ateşkes Antlaşmalarından sonra yapılan bütün
antlaşmalarda yer alan hükümlerden başka, Türkiye'ye, özellikle aşağıdaki hususlar kabul
ettirilmek istenmiştir:
a) Yerlerinden ayrılmış olan ve Türk olmayan bütün halkın eski yerlerine gönderilmesi.
Başkanları Milletler Cemiyeti'nce tayin edilecek olan hakem komisyonları vasıtasıyla
bunların haklarının geri verilmesi; bu komisyonlar istedikleri takdirde, Türk olmayan halkın
zarar görmüş mal ve mülklerinin onarımı için de ücretleri hükûmetçe ödenecek işçilerin
sağlanması, zorla göç ettirme ve buna benzer işlerde parmağı bulunduğu, söz konusu
komisyonlar tarafından iddia edilen bütün şahısların sürgün edilmesi v.b.
b) Türk Hükûmeti, azınlıkların parlamentoda kendi nüfusları oranında temsil
edilmelerini sağlayan bir seçim kanunu tasarısını, iki yıl içinde İtilâf Devletleri'ne sunacaktır.
c) Patrikhaneler ile bunlara benzer kuruluşlara tanınmış olan bütün imtiyazlar
arttırılarak daha da sağlamlaştırılmakta ve bunların idare ettikleri okul, yetimhane v.b.
konusunda ogüne kadar hükûmetin sahip olduğu sınırlı denetleme hakkı da elinden
alınmaktadır.
d) İtilâf Devletleri, Milletler Cemiyeti Meclisi'nin görüşünü aldıktan sonra, bu kararların
uygulanmasını sağlayacak gerekli tedbirleri tespit edecektir. Türkiye, bu konuda sonradan
alınacak her tedbiri kabul edeceğini şimdiden taahhüt edecektir.
Mart 1921 teklifinde: Azınlıklar söz konusu edilmemiştir. Bu teklifte
Sevres'de yapılacak değişiklikler yeraldığı için, bundan, adı geçen antlaşmanın azınlıklarla ilgili
bölümünün değiştirilmeyeceği sonucu çıkarılabilir.
Mart 1922 teklifinde: Türkiye ve Yunanistan'daki azınlıklarla ilgili bir
sıra tedbirin teklif edileceği ve bunların gereğince uygulanmasını kontrol için Milletler
Cemiyeti'nce komiserler tayin edileceği yazılıdır.
Bu bir sıra tedbirin neler olduğu açıklanmamıştır.
Lozan'da: Misak-ı Millî'mizde kabul etmiş olduğumuz üzere ve
yalnız Müslüman olmayanlar için Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan bütün milletlerarası
antlaşmalarda yer alan hükümler.
8. ASKERLİKLE İLGİLİ HÜKÜMLER
Sevres'de:
a) Türkiye'nin silahlı kuvvetleri şu sayıları aşmayacaktır.
Saray Muhafız Birliği
700 Kişi
Jandarma
35.000 Kişi
Jandarmayı desteklemek üzere özel birlikler
Toplam
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
15.000 Kişi
50.700 Kişi
Bu sayıya Harp Akademisi ve askerî okullar öğrencileri ile, depo birliklerinde ve çeşitli
görevlerde çalışan er ve subaylar da dahildir.
Özel birliklerin 15 batarya dağ topu bulunabilecek, sahra veya ağır top olmayacaktır.
Memleket, çeşitli bölgelere ayrılacak ve her bölgede bir jandarma birliği (legion)
bulunacaktır.
Jandarmanan topu ve teknik araçları bulunmayacaktır.
Özel birlikler, kendi bölgelerinin dışında kullanılamayacaktır.
Jandarma subayları arasında, sayıları 1.500'ü geçmemek üzere yabancı subaylarda
bulunacaktır. Her bölgedeki yabancı subaylar aynı milletten olacaktır.
Daha sonra tespit edilecek olan bu bölgelerin sayısı belirtilmemiş olmakla birlikte, bunun
İtilâf Devletleri'nin düşüncesine göre, en az dört olacağı, antlaşmanın bazı hükümlerinden ve
özellikle bir birilğin kuvvetinin bütün birlikler kuvvetinin dörtte birini aşmayacağı yolundaki
hükümden çıkarılabilir. Böylece, İngiliz, Fransız ve İtalyan subaylarının birer bölgesi bulunacağı
gibi, belki Yunanistan'a ve belki de ileride Ermenistan'a birer bölge verilmesi düşünülmüştür.
Özel birliklerin erleriyle, jandarmalar her paralı olup bunlar en az iki yıl askerlik yapacak ve
mecburî askerlik hizmeti kalkacaktır.
Her bölgedeki birliğe alınacak er ve çeşitli unsurların birlikte temsil edilmesine mümkün
olduğu kadar dikkat edilecektir.
Deniz kuvvetlerimiz, yedi gambot ve altı torpidoyu geçmeyecek, hiç bir uçağımız ve güdümlü
balonumuz olmayacaktır.
İtilâf Devletleri'nin kara, deniz ve hava denetleme komisyonlarının memleketimiz içinde her
türlü denetleme hakları olacaktır. Özellikle Kara Denetleme Komisyonu:
Türkiye'nin kullanabileceği polis, gümrükçü, orman korucusu v.b. görevlilerin sayısını tayin
etme, artacak silâh ve cephanemizi teslim alma, memleketimizi bölgelere ayırma, her bölgede
bulunacak jandarma ve özel birlik sayısını tespit etme, bunların hangi işlerde ve ne şekilde
çalıştırıldıklarını denetleme, yabancı subayların sayılarını ve oranlarını tayin etme ve hükûmetle
işbirliği yaparak yeni silahlı kuvvetlerimizi düzenleme gibi işlerle görevli olacaktır.
Mart 1921 teklifinde:
Jandarma sayısı 45.000'e, özel birliklerin sayısı 30.000'e çıkarılmıştır.
Jandarmanın memleket içindeki dağıtım şekli, yukarıda sözü edilen İtilâf Devletleri
temsilcilerinden kurulu Denetleme Komisyonu ile hükûmet arasında anlaşmaya varılarak tespit
edilecektir.
Jandarma subay ve astsubay oranı attırılacaktır. Yabancı subayların sayısı azaltılacak ve
bunların birliklere dağıtılması Denetleme Komisyonu ile Hükûmet arasındaki anlaşmaya göre
kararlaştırılacaktır. (Bununla, belki de her bölgede aynı milletten yabancı subayların
bulunmayacağı kastedilmiştir).
Mart 1922 teklifinde:
Paralı asker usulünün devam ettirilmesi, Jandarmanın 45.000'e, özel birliklerin 40.000'e
çıkarılması.
Jandarmada, yabancı subaylara görev verilmesi Türkiye'ye tavsiye edilmekle birlikte, bu
nokta şart olarak ileri sürülmemektedir.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Lozan'da: Trakya ve Boğazlar'da askerden arınmış duruma
getirilen bölgelerle ilgili sınırlandırmalar dışında hiçbir kayıt yoktur. Üstelik, Boğaziçi'nin iki
yakasındaki askerden arınmış bölgede, 12.000 asker bulundurabilme hakkını elde etmişizdir.
9. CEZA
Sevres projesinde: Türkiye harp sırasında harp kurallarına aykırı
şekilde hareket etmiş veya Türkiye içinde zulüm yapmış, zorla sürgün etme v.b. işlere karışmış
olan kimseleri, istedikleri takdirde, İtilâf Devletleri'ni (Yunanistan dahil) ve Türkiye'den toprak
almış devletlere (Ermenistan v.b.) teslim edecektir. Bu gibi kimseler, kendilerini isteyen
devletin Divan-ı Harb'i tarafından yargılanıp cezalındırılacaktır.
Mart 1921 teklifinde: İtilâf Devletleri'nin teklifinde bundan söz
edilmemiştir. Ancak, B e k i r S a m i B e y 'in, İngilizlerle imza etmiş olduğu esirlerin geri
verilmesi ile ilgili sözleşmede, elimizdeki bütün İngilizleri serbest bırakarak bir kısım Türkleri
suçlu sayıp İngilizlerin elinde bırakmaya razı olması, Sevres taslağında yer alan önceki
hükümlerin daha hafifletilmiş şeklinden başka bir şey değildir.
Mart 1922'de: Bu konu üzerinde durulmamıştır.
Lozan'da: Bundan söz edilmemiştir.
10. MALÎ HÜKÜMLER
Sevres'de: İtilâf Devletleri, Türkiye'ye yardım olsun diye, İngiliz,
Fransız ve İtalyan temsilcilerinden kurulu bir Maliye Komisyonu oluşturacaklar; bu komisyonda
danışman olarak bir Türk komiseri bulunacaktır.
Bu komisyonun görev ve yetkileri aşağıdaki şekilde olacaktır:
a) Türkiye'nin gelirlerini korumak ve artırmak için her türlü tedbiri alacaktır.
b) Türk Meclis-i Mebusanı'na sunulacak olan bütçe, daha önce Maliye Komisyonu'na
verilecek ve onun kabul ettiği şekilde Meclis'e gönderilecektir. Meclis'in yapacağı değişiklikler,
ancak komisyonca uygun görülürse yürürlüğe konabilecektir.
c) Komisyon, malî kanun ve tüzüklerin uygulanmasını, doğrudan doğruya kendisine bağlı
bulunan ve üyeleri kendisinin uygun bulacağı kimselerden seçilip tayin edilecek olan Türk
Maliye Teftiş Hey'eti vasıtasıyla denetleyecektir.
d) Düyûn-ı Umumiye (Genel Borçlar) idaresi ve Osmanlı Bankası ile anlaşarak Türkiye'nin
para işlerini düzenleyecek ve düzeltecektir.
e) Türkiye'nin, Düyûn-ı Umumiye'ye ayrılan gelirleri dışındaki bütün gelirleri bu Maliye
Komisiyonu'nun emrine verilecektir. Komisyon bunlarla:
Önce, kendisine ve Türkiye'de kalacak olan İtilâf Devletleri işgal kuvvetlerine ait giderleri
karşılandıktan sonra, 30 Ekim 1918 tarihinden beri İtilâf Devletleri ordularının gerek bugünkü
Türkiye'de gerek Osmanlı İmparatorluğu'nun başka yerlerindeki giderlerini ödeyecektir.
İkinci olarak, Türkiye yüzünden zarar görmüş olan İtilâf Devletleri uyruklularının zarar ve
ziyanını ödeyecektir.
Türkiye'nin ihtiyaçları bundan sonra dikkate alınacaktır.
f) Hükûmetçe verilecek her bir imtiyaz için Maliye Komisyonu'nun uygun bulması şarttır.
g) Bugün yürürlükte olan bazı gelirlerin doğrudan doğruya Düyun-ı Umumiye tarafından
toplanması usulü, Komisyon'un onayı ile mümkün olduğu kadar genişlemisen
yaygınlaştırılacak ve bütün Türkiye'ye uygulanacaktır.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
Gümrükler, Maliye Komisyonu tarafından tayin veya işten çıkarılabilecek ve kendisine
karşı sorumlu olacak bir genel müdürün yönetiminde bulunacaktır.
Mart 1921 teklifinde: Yukarıda sözü edilen Maliye Komisyonu
Türk Maliye Nâzırı'nın fahrî başkanlığı altında bulunacaktır. Komisyonda bir Türk temsilci
bulunacak ve bunun, Türk maliyesi ile ilgili konularda oyu olacaktır. İtilâf Devleteri'nin malî
çıkarları ile ilgili konularda ise, Türk temsilcinin yetkisi, ancak danışma niteliğinde olacaktır.
Türk parlamentosu, Türk Maliye Nâzırı ile Maliye Komisyonu tarafından ortaklaşa
hazırlanacak olan bütçede değişiklik yapma yetkisini taşıyacaktır. Fakat bu değişiklik bütçenin
denkliğini bozacak şekilde ise, bütçe onaylanmak üzere yeniden Maliye Komisyonu'na
gönderilecektir.
Türk hükûmeti, imtiyazlar verme hakkını yine elde edecektir. Ancak, Türk Maliye Nâzırı bu
konudaki sözleşmelerin, Türk hazinesinin çıkarlarına uygun olup olmadığını, Maliye Komisyonu
ile birlikte inceleyecektir ve bu konuda ortaklaşa bir karar alınacaktır.
Mart 1922 teklifinde: Maliye Komisyonu kurulmasından
vazgeçilmektedir. Fakat, İtilâf Devletleri'ne olan savaştan önceki borçların ve aşırı olmayan
bir tazminatın ödenmesi konusundaki gerekli denetlemenin Türk hâkimiyeti ilkesi ile
bağdaştarılmasına çalışılacaktır.
Savaştan önceki Düyûn-ı Umumiye komisyonu olduğu gibi bırakılacak, yukarıda belirtilen iş
için İtilâf Devletleri'nce bir tasfiye komisyonu kurulacaktır.
Lozan'da: Bu gibi bağlayıcı hükümlerin hepsi kaldırılmıştır.
11. İKTİSADÎ HÜKÜMLER
Sevres'de: Kapitülasyonlardan yararlanma hakkı savaştan
önce bunlardan yararlanan İtilâf Devletleri uyruklularına geri verilecek; bu hak, bunlardan daha
önce yararlanmamış olan Yunanistan, Ermenistan v.b. devletler uyruklarına da tanınacaktır.
(Bu haklar arasında, birçok vergiden muaf olma hakkının bulunduğu ve vatandaşlık
bölümünde görüldüğü üzere, her Türk vatandaşının, İtilâf Devletleri'nden birinin vatandaşlığına
girmesine engel olma hakkının bizden alındığı hesaba katılırsa, bu hükmün genişliği daha iyi
anlaşılır).
Gümrük tarifeleri için 1907 tarifesi (% 8) yeniden yürürlüğe konulmaktadır.
Türkiye, İtilâf Devletleri gemilerine en azından Türk gemilerine verdiği hakkı tanıyacaktır.
Yabancı postalar yeniden kurulacaktır.
Mart 1921 teklifinde: Bazı şartlara bağlı olarak yalnız yabancı
postaların kaldırılmasının düşünüleceği söylendiğine göre, diğer hükümler olduğu gibi
bırakılmaktadır.
Mart 1922 teklifinde: İngiliz, Fransız, İtalyan, Japon ve Türk
temsilcilerinden ve kapitülasyonlardan yararlanan öteki devletlerin uzmanlarından oluşan bir
komisyon, barışın yürürlüğe girmesinden sonra geçecek üç ay içinde, İstanbul'da toplanıp
kapitülasyon sisteminin değiştirilmesiyle ilgili teklifler hazırlayacaktır.
Bu teklifler, malî konularda, yabancı uyrukluların Türklerle eşit vergi vermesini
sağlayacaktır. Bu tekliflerde, gümrük vergisinde gerekli görülecek değişikliklerin yapılmasına
da yer verilecektir.
Lozan'da: Kapitülasyonların her türlüsü kökünden ve ebadî
olarak kaldırılmıştır.
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.
12. BOĞAZLAR KOMİSYONU
Sevres'de: Kendine has bayrağı, bütçesi ve polis kuvveti
bulunacak olan bu komisyon, gemilerin boğazlardan geçmesi, fenerler, kılavuzluk v.b. işlerle
uğraşacak ve daha önce Yüksek Sağlık Kurulu'nun yaptığı görevlerle, kurtarma işleri artık bir
komisyonun gözetimi altında ve onun vereceği talimat çerçevesinde yerine getirilecek ve
komisyon, Boğazlar'ın serbestliğini tehlikede sayınca İtilâf Devletleri'ne başvurabilecektir.
Komisyonda Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya'nın temsilcileri ikişer oya
sahip olacaklardır.
Amerika istediği zaman, Rusya da Milletler Cemiyeti'ne girdiği andan başlayarak bu
komisyonu katılabileceklerdir.
Komisyon üyeleri, diplomatik dokunulmazlıktan yararlanacaklardır. Komisiyona sırayla ve
ikişer yıl süreyle, ikişer oya sahip devletlerin temsilcileri başkanlık edecektir.
Mart 1921 teklifinde: Türk temsilcisi de iki oya sahip olacak
ve Boğazlar Komisyonu'na başkanlık edecektir.
Mart 1922 teklifinde: Aynı şekilde, Türk temsilcisi
komisyona başkanlık edecektir. Boğazlarla ilgili bütün devletler komisyonda temsil edilecektir.
Lozan'da: Komisyonun başkanlığı bize verilmiştir.
Komisyonun görevi, gemilerin Boğazlar'dan geçişinin Boğazlar Sözleşmesi hükümlerine
uygunluğunu sağlamaktan ibarettir. Komisyon her yıl Milletler Cemiyeti'ne rapor verecektir.
Yine bu anlaşmayla, İstanbul'daki Milletlerarası Sağlık Kurulu kaldırılarak, sağlık işleri Türk
hükümetine bırakılmıştır.
Saygıdeğer Efendiler, Lozan Barış Antlaşması'ndaki hükümleri öteki barış teklifleriyle daha
fazla karşılaştırmanın yersiz olduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk milletine karşı,
yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevres Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir
suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir
siyasî zafer eseridir."
-- SON –
Bu Bir ZEYTİN Bilgisayar / Burhaniye Hizmetidir.

Benzer belgeler

BÜYÜK TAARRUZ`DA TÜRK HAVACILARI

BÜYÜK TAARRUZ`DA TÜRK HAVACILARI Filistin Cephesi'nden çekilen 3 ncü, 4 ncü ve 14 ncü Tayyare Bölükleri uçaklarını kurtaramamışlardı. Ancak personel ve kurtarabildikleri kadar yer araçları ile Konya'ya gelip üslendiler. Alman Paşa...

Detaylı