son hali - WordPress.com

Transkript

son hali - WordPress.com
SOLO
Müzikle ilk bağım ilkokulda ezberlediğim Ceza şarkıları sayesinde oluştu.
Durmaksızın flexler atıp tükürükler saçıyordum. İlerleyen yaşlarda rap
camiasında Ceza’dan başka insanlarında olduğunu görmeye ve yerli-yabancı
mc’leri hatim etmeye koyuldum ki bu dönemde sanırım ortaokulun sonlarına
geliyor. Ardından büyük umutlarla ve bol hormonla giriş yaptığım lise hayatında
hem metalcilerin durmaksızın kız kaldırması hem de rap müziğin ruhumdaki
umarsız ergene istediği sertliği verememesinden mütevellit ufaktan rock-metal
dünyasına kaymaya başladım. Oradan buradan duyduğum şarkı isimleri ve
dayanaksız bilgilerle giriş yaptığım bu kültüre üniversiteye geçmenin de verdiği
bir özgürlük kokusuyla daha fazla sarılmaya, daha fazla irdelemeye başladım. Şu
sıralar kendimi bu kültüre adadığımı hissedebiliyorum. Amacım bu kültürü
derinlemesine inceleyerek öğrendiklerimi bilginin özgür yayılımı ilkesine
dayanarak ulaşabildiğim herkese yazılı-görsel neşriyatlar bunları destekleyen
sanal ve underground çalışmalarla sunmak ve bu kültürü ayağı yere basan
çalışmalarla yaymaktır. Yaptığım ve yapacağım her şey müzik, insanlık ve ucuz
bira içindir.
AYSE SARAN
1. Bilmeyen arkadaşlarımız için biraz kendinizden ve müzik yaşamınızdan
bahseder misiniz?
Herkese selamlar, yaklaşık 10 yıldır şarkı söylüyorum, iki tane
albümüm var, endüstriyel rock-metal olan bu albümleri iki yıl arayla
çıkardım, ilk albüm Sony Müzik'ten çıktı Rüyadan Kaçış, ikincisi Onair
Müzik'ten 'Kavga başladı', her iki albümün prodüktörlüğü Össan
Deneç'e ait.
2. Normal yaşantınızda daha hareketli ve daha neşeli bir insan olarak
gözüküyorsunuz ancak şarkılarınıza yansıttığınız kimlik daha karamsar.
Bunun sebebi müzik ve normal hayatın ayrı mecralar olması mı yoksa
müzik ve normal yaşam sizin için birbirini tamamlayan zıtlıklar mı?
Yazarken daha karamsar sözler yazmak istiyorum, normal zamanda
çok keyifli hatta bazen aşırı keyifli bi tipim. Aslına bakarsan bugüne
kadar yaptığım albümler, yazmak istediklerimden çok daha iyimser,
yazmak istediğim şeyler ve bundan sonra yapmak istediğim müzik
çok ama çok dahar karamsar, daha sert olması önemli değil ama
depresif şeyler yapmak istiyorum.
3. Yaptığınız sertlikte müzikleri Türkiye de yapan çok kadın sanatçı yok. Bu
yanlızlık sizi korkutuyor mu yoksa birşeyler yapmak için sizi tetikliyor
mu?
Açıkçası artık umrumda değil, eskiden 'çok üzücü, keşke daha çok
kadın olsa bu janrada' diye cevap verirdim. Bu ülkede rock-metal
müzik yapmak neredeyse imkansız, konser veremiyorsun, sistemler
yetersiz, yıllardır bas bas bağırıyoruz, değişen bir şey yok,
dolayısıyla artık hiç umrumda değil, varsın yalnız olayım. Şunu da
ekleyeyim, kimse alınmasın ama son dönemde sert müzik yapan
hatunlar çıktı ama son derece yetersiz ve sıkıcı müziklerdi bana
sorarsan.
4. Sanatın ayaklar altına alındığı günümüz Türkiyesinde sadece müzik
yaparak bir sanatçı hayatını devam ettirebilir mi?
İmkansız ve ötesi.
5. Eserlerinin ortaya koyarken ilham aldığınız yerli ve yabancı sanatçı ve
gruplar var mı?
Tabi ki, iyi bir müzik dinleyicisi olduğumu düşünüyorum. Eski yeni
pek çok grup var ilham aldığım fakat zamanla ilham aldığım
müzisyenler de değişiyor.
6. İleriki yıllar için sanat hayatınızdaki hedefler neler?
Albüm yapmayı düşünmüyorum, yazık günah, deliler gibi
uğraşıyoruz, bir ya da iki şarkıya klip çekebiliyorsun (o da imkanlar
dahilinde). İlla tek bir mecraya sabit kalmak istemiyorum, özgür
hissediyorum kendimi, yan projelere açığım, deneysel müzikle
ilgileniyorum mesela bu ara, daldan dala konasım var. Kendi
janramda da daha beklenmedik, daha karamsar, low tempo müzikleri
yapmak istiyorum, umarım yapabilirim, şu an kafamda bir şey yok.
7. Fanzin kültürü ile aranız nasıl? Sıkı takip ettiğiniz fanzinler var mı?
Maalesef hiç takip etmiyorum.
8. Kesinleşen etkinlik takviminizi bizimle paylaşırmısınız?
Şu an görünürde konserimiz yok.
9. Okuyucularımıza tavsiye etmek istediğiniz kitap fanzin ve albüm var mı?
Fanzin bilmem o sizin işiniz :) Albüm olarak son Massive Attack
single'ı gerçekten çok kaliteli. Bunun dışında Soilwork The Living
Infinite, Korn Paradigm Shift hala sıkılmadan dinlediğim albümler.
10. Son olarak eklemek istedikleriniz?
Yapmak istediğiniz işin peşinden gidin, pes etmeyin, fanzin güzel
şey, yola devam, herkese barış(!) dolu günler.
Inhuman Depravity
1. Bilmeyen arkadaşlar için kendinizden ufak bahsedebilir misiniz?
Grup 2013’ün sonlarında İstanbul da kuruldu. O zaman hepimiz İstanbul
da yerleşiktik. Daha sonra grupta bazı eleman değişiklikleri oldu.
Kurucu kadrodan şuan bir tek ben kaldım. Daha önceki kadroda Yunus
Efe, Taylan Erduran ve ben vardım. Şuan ki kadroda vokalde Luciferra,
davulda Eren Gürsoy, gitarda Cenk Tankal ve ben varım. 2015’in
Nisanında da bu kadroyla bir albüm çıkardık Nocturnal Carnage By The
Unholy Desecrator adıyla. Albüm Rus şirket Coyote Recordstan çıktı.
Kısaca grup böyle.
2. Şarkılarınızı İngilizce yapıyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Türkçe müziğiniz
için yetersiz mi kalıyor?
İnternasyonel olmakla ilgili bir durum. Şu durumda Türkçe söz yazmak
çok yapılmadığı için müziğe oturmama kaygısı olan bir şey bu bu
yüzden İngilizce söz yazmayı tercih ediyoruz.
3. Müziğinizde davullar çok ön planda çok hızlı ve çok sertler bu yaptığınız
müzikle mi alakalı yoksa içinizden gelen bir şey mi?
Tarz itibariyle kaotik yetkin davullar dolayısıyla ister istemez kendi ön
plana çıkıyor.
4. İlk soruda da bahsettiğiniz gibi gruptaki bazı elemanlar değişti bu
değişiklikler sizi geriye mi çekti yoksa size yeni soundlar katarak ileri mi
attı?
Genelde ikincisi diyebiliriz. Çünkü yaptığımız biraz zorunlu değişiklikler
oldu genel anlamda. Genelde ilerlettiğimizi söyleyebilirim
5. Albümünüzün kapak tasarımda ne anlatmak istediniz?
Hedeflediğimiz şey yaptığımız müziğin konseptini yansıtması idi. Ona
göre bir kapak yapmaya yaptırmaya çalıştık.
6. Yaptığınız müzikte ve o kültürde siyah renk çok ön planda sizce bunun
sebebi ne?
Karanlık her şeyi örten bir şey. Bu da dışavurumsal bir müzik. Bir
ironiden alınmış olabilir. Bir yerden de kültürler boyunca asaletin rengi
olarak tanımlanmıştır. Bunun yanında siyah değerli bir yalnızlığı temsil
ediyor. Bu yüzden de sahipleniliyor olabilir.
7. Normal hayatta da yaptığınız müzik gibi depresif ve saldırgan mısınız?
Hayır. Belki de bu yüzden sert müzik yapıyoruz. Bir anlamda müzik
bizim dejarj alanımız oluyor. Normalde barışçıl insanlarız.
8. Şarkılarınızı yaparken örnek aldığınız gruplar var mı?
İllaki var. Grup elemanları arasında çok farklı tarzlar dinleniliyor. Ben
ve Luciferra death metal ağırlıklı dinlerken, diğer arkadaşlar progresif
metal ağırlıklı dinliyorlar. Bu da müziğimizi ister istemez etkiliyor.
9. Sanatın ayaklar altına alındığı ülkemizde sadece müzik yaparak hayatınızı
devam ettirebiliyor musunuz?
İmkânı yok. Çok zor. Öyle bir kaygımızda yok. Hepimizin günlük işleri
var mecburen. Tabi bu müziğe daha çok konsantre olmamızı etkileyen
bir şey. Keşke müzikten para kazanabilseydik. Ancak günümüz ve ilerisi
için insanların sosyal medya vasıtasıyla bu işten ekmek yiyebileceğini
düşünüyorum. Bu konuda biraz iyimserim. Umarım ileride olur.
10. Son olarak eklemek istedikleriniz
Çok teşekkür ederiz. Güzel bir röportaj oldu. Yakında olacak
konserlerimize herkesi bekliyoruz ayrıca albümümüzü dinlemeye davet
ediyoruz. Metal kalsınlar.
Bir zamanların punk uzmanı Legs Mcneil, Spin Magazine’ın 1989 Temmuz sayısına
punkın vaftiz anası Patti Smith’in başarısını şöyle özetliyor: “Patti Smith o kadar
sertti ki bütün duvarları yerle bir etti. Rock’n’roll da erkeklerin benzemek
istediği ilk kadındı. O kadar iyiydiki hangi gezegenden geldiği hiç önemli değildi.
Patti, cinsiyetin hayalarına bir tekme savurdu ve kendi Kafsına göre hareket
edip kurban rolü oynamadan harika rock’n’roll yaptı ve bu sırada sahneye bakıp
kendini rock tanrısını yalarken değil, rock tanrıçası olarak hayal eden kadınlara
kapı açtı.”
CRİMSON HİLL
1. Bize biraz grubunuzdan bahseder misiniz?
Crimson Hill, Ahmet AYDEMİR(Gitar) ve Hasan Hüseyin UÇMA (Davul)
tarafından Melodic Death Metal tarzını benimseyip bu tarzı icra etmek
üzere 2011 yılında kuruldu. Grup elemanlarının farklı tarzlardan olmasının
da etkisiyle zamanla kendi tarzımızı oluşturduk.Bir süre sonra, Berk
BOYRA (Gitar), Umut Batuhan KIZILTEPE (Bas Gitar) ve Mete AKER (Vokal)
gruba dahil oldu.Zaman içerisinde yaşadığımız grup elemanı değişiklikleri
ile en uzun süre birlikte sahne aldığımız kadro ise; Berk BOYRA ve Umut
Batuhan KIZILTEPE yerine Can ERSALICI (Gitar) ve Gürkan YÜCEL(Bas
Gitar)’in gelmesiyle oluşmuştu. Ardından tekrar değişiklikler yaşayıp,
Aybora KOÇ (Gitar) ve Mustafa AYPOLAT (Bas Gitar)’ın gruba dahilolması
ile grubun şu anki kadrosu oluştu. Bunların dışında; 2014 yılında bir albüm
çıkardık ve bu albüm ile Türkiye’de bu tarzda önde gelen gruplar arasına
girmeyi başardık. Albüm öncesinde ve sonrasında birçok konser verdik.
Bizi takip eden bir kitlemiz oluştu ve bu da bizim müziğimizi icra etme
isteğimizi tetikledi. Umuyoruz ki; 2016 yılının sonlarına doğru ikinci
albümümüzü de çıkarmayı düşünüyoruz. Bu haberi de sizin aracılığınızla
duyurmuş olalım.
2. Albümünüzü dinlemeye başladığımda içimde her şeyini kaybetmiş ve
tekrar insan olmak için ringlere dönmeye çalışan bir boksör canlandı. Bu
albümü yaparken bunu mu amaçladınız yoksa ben mi çok hayalci
davranmışım?
“Hayalci, ay ışığında yolunu bulan insandır ve cefası da şafağı herkesten
önce görmesidir.” der Oscar Wilde. Sizlerin hayal gücü, albümümüzü
zihninizde farklı bir biçimde canlandırmış. Albümle alakalı fikirlerini almak
istediğimiz arkadaşlarımız da birbirlerinden farklı olacak şekilde
canlandırmışlardı. Bu durum bizler için oldukça önemli çünkü
albümümüzün yapım aşamasında insanların yaşamış oldukları
hikayelerden esinlendik ve bu durum her insan için ortak olan bir konuyu
işlememizi sağladı. İnsanların çekmiş olduğu acılar, bu acıların insanlara
hissettirmiş olduğu duygusal travmalar ve bu travmalar karşısında
insanların vermiş olduğu tepkiler… Albümümüzde bulunan şarkı isimleri
ve sözlerine bakarsanız anlatmak istediğimiz konuyu çok daha net bir
şekilde görme fırsatınız olabilir. Kısacası, çoğumuzun hayatında
gerçekleşmiş, gerçekleşen ve belki de ilerleyen zamanlarda farklı bir
şekilde tekrar edebilecek olan gündelik hayatın sıkıntılarından bahsettik.
Sevgisinin karşılığını alamamış ve ihanete uğramış bir bireyden, kapalı
kutuların ardında saklı olan gerçekten ve bu gerçeğe ulaşabilme
noktasında çaba harcarken bir takım insanlar tarafından örselenen fakat
her şeye rağmen umudunu yitimeyip inandığı işi inandığı değerlerce
doğru bir şekilde uygulamaya çalışan bir insan profili oluşturmaya
çalıştık. Söylememiz gerekir ki, belki albümü dinleyen arkadaşlarımızın
zihinlerinde oluşan hikayeler biraz farklıydı fakat hepsinin en az bir ortak
noktası vardı.
3. Sanırım yakın zamanda grupta değişiklik oldu. Bu değişiklik sizce grubu
olumsuz yönde etkiledi mi yoksa farklı soundlar farklı hikayeler mi kattı?
Yakın zamanda grubumuzda bir takım değişmeler oldu evet. Öncelikle,
yürüyor olduğumuz bu yolda, mesafe ne olursa olsun, bizimle beraber
adım atmış olan arkadaşlarımıza gönülden teşekkür ediyoruz. Her biri
enstrümanlarına oldukça hakim ve bu işi gerçekten hakkıyla
gerçekleştiren müzisyenler. Onlarla beraber çalışmış olmak bizler için
büyük bir mutluluk kaynağı. Grubumuzun şu anki halini göz önünde
bulundurursak, yine enstrümanlarına oldukça hakim ve gerçekten başarılı
olan iki güzide şahsın (Aybora KOÇ-Mustafa AYPOLAT) bizlerle beraber,
yapılan bu işe gönül vermiş olmaları bizler için ayrı bir mutluluk kaynağı.
Elbette değişiklikler söz konusu oluyor ve bizler de birbirlerinden farklı
olan renklerin,yapılabildiği surette, uyumunun çok daha hoş olabileceğini
düşünüyoruz. Bugüne kadar bu konuyla alakalı herhangi bir yanılgıya
düşmedik.
4. Yurtiçi ve yurtdışı albüm satışlarından memnun musunuz?
Memnuniyet kısmı kendinize belirlediğiniz hedefe göre değişiyor aslında.
Biz hedeflediğimiz ve tahmin ettiğimiz kadar satış gördük. Genelde
satıştan çok internet üzerindeki ilgi çok yüksekti. Henüz albüm
yayınlanmamışken dahi birçok Rus site ve forumlarda indirme linki
dağıtılıyordu ve bu linklerin indirmelerine baktığımızda çok büyük bir
hedefe ulaştığımızı görüyoruz.
5. Yurtdışında adınızın duyulması ve albümünüzün farklı kültürlerdeki
insanlar tarafından dinleniyor olması sizleri nasıl etkiliyor?
Müzik, hislerin notalara dökülerek ses ile varlık bulmuş halidir. Kültürel
olarak birbirimizden çok farklı olabiliriz fakat ortak bir lisan olan müziği
kullanarak her insanla güzel bir şekilde iletişime geçebiliriz ve geçiyoruz.
Bu iletişim vasıtasıyla bizleri dinleyen insanların var olduğunu bilmek ve
zamanla bu kitlenin artıyor olması yaptığımız işe olan isteğimizi artırıyor.
Bizi oldukça olumlu bir şekilde etkileyerek mutlu olmamıza vesile oluyor.
6. Anladığım kadarıyla albümünüzde sosyal konulara fazlasıyla yer verdiniz.
Bu istemsizce doğaçlama gelişen bir şey miydi yoksa bir mesaj vermek
için mi yaptınız?
Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi insanların güncel hayatlarında
yaşamış olduğu sıkıntılara yer verdik. Bu, ne istemsizce gelişen bir
doğaçlama, ne de bir mesaj niteliğindeydi. Doğru olduğunu
düşündüğümüz şeyi yaptık ve insanlara onların yalnız olmadığını
göstermeye çalıştık.
7. Fanzinleri takip ediyor musunuz? Fanzinlerin insanlara birşeyler kattığını
düşünüyor musunuz?
Fanzinleri sıkı takip ediyoruz. Sağ olsunlar onlar da bizi takip ediyor.
Fanzinler sanatın yada başkaldıran sanatın yer altında ki gerçek yüzüdür.
Tepelerinde editörler, yayıncı firmalar olmadığından, ifade şekilleri
özgürdür. Direk alıcısına ulaşır. Fanzini alan, her satırını dikkatli okumak
için almıştır, tiraj kaygısı ve maddi kaygısı olmayan bir yayındır ama
yüksek tirajlı yayınlara oranla çok daha fazla tepki doğurur. Sonuç olarak
üreten ve tüketen arasında ki en yalın bağdır fanzinler. Varlığınız, ifade
özgürlüğü için çok önemlidir.
8. Son olarak eklemek istedikleriniz?
Bizimle bu röportajı yaptığınız için teşekkür ederiz. Bizi takip eden
dinleyicilerimize bir kez daha buradan selam yollamış olalım. Bizi
tanımayan ve merak eden okuyuculara da kendimizden ve albümümüzden
bahsetme şansı bulduk.
DEVIL
1. Türkiye'ye çok zor şartlar altında yeni bir kültür yeni bir renk kattınız
bunu yaparken çektiğiniz zorluklar nelerdi?
Bizimkisi biraz ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya’ benziyor.
Gerçekten zor günlerdi. Türkiye o dönemler siyasi olarak sıkıntılı
günlerden geçiyordu. Ve doğal olarak her şey etkileniyordu. Biz müzik
yapmaya çalışıyor, müziğimizin sadece Türkiye sınırlarında değil dünyayla
entegre olması için uğraşıyorduk. Yani bir yerde Türk insanının dışarıdan
görünen o imajını değiştirmeye çalışıyorduk. Kendimizi ifade etmenin en
iyi yoluydu müzik. Ancak müzik olarak seçtiğimiz tercih o dönemlerde
hiçte kabul edilir cinsten değildi. O yıllarda bugün pop müzik diye
adlandırılan, o zamanki deyimle aranjmanların gündemde oldu ğu günlerdi.
Diğer yanda da Anadolu Pop çıkışını sürdürüyordu. Biz ve bizim gibiler ise
bütün dünyayı etkisine alan Rock müziğini icra etmeye çalışıyorduk. Ama
öyle kolay değildi. Bir kere dış görünüş olarak pekte hoşgörüyle
bakılmıyordu. Oysa Türkiye ‘Çiçek çocuklar’ı da görmü ştü. 60’lı yıllarda
tüm dünyaya yayılan ‘Hippi’ler Türkiye’de de oldukça yer bulmu ştu. Ama
geçen 10 senenin ardından yine başa dönmüştük. Yılmadık, ödün vermedik,
sadece müziğe odaklandık.
2. Bize biraz 70'li yıllardaki ortamdan bahsedermisiniz? Neler yaşadınız? O
yıllardan neleri özlediniz?
70’li yıllarda yukarıda da bahsettiğim gibi Türkiye siyasi açıdan bir dönüm
noktasını yaşıyordu. Özellikle Kıbrıs olayları, hükümet değişimleri ve
sonunda nihayi çözüm Kıbrıs Barış Harekatı. Türkiye bir ambargo
altındaydı. Bu konuyu müziğe getirirsek, zaten kısıtlı olan imkanlar daha
da zor hale gelmişti. Enstruman olsun, teknik ekipman olsun bulmak
oldukça zordu. İşte elde ne varsa onunla idare ediyorduk. Zaten ekipman
olarak Avrupa’ya, Amerika’ya nazaran oldukça gerideydik. Ses kayıt
stüdyolarımız, tonmaysterlerimiz o kadar azdı ki. Ama yine de müzik adına
güzel şeyler üretebiliyorduk.
3. Müziğe başladığınız dönemden bu yana sizce bu camiada bu kültürde
neler değişti neler aynı kaldı?
Bir kere herşeyden önce o “Öcü” imajı ortadan kalktı. İnsanlar bize artık
uzaydan gelmiş muamelesi yapmamaya başladı. Pekala yaptığımız müziğin
dinlenebilir bir şey olduğu anlaşıldı. Yani kendini eğiten insan Rock
müziğinin keyfini almaya başladı. Arkanızdaki kitle arttıkça medya “Bir
dakika ne oluyor” diye sordu kendine. Var olan birkaç müzik dergisi
müziğin sadece pop olmadığını anladı ve sayfalarında Rock müziğine yer
vermeye başladı. Örneğin bir Rock grubu olarak ilk kez TRT’de sahne
aldık. Bu bir devrimdi. O zamanlar TRT’de denetleme kurulu vardı. Bu kurul
iyi müzik adamlarından oluşurdu. Müzikaliteyi, solistin detone olup
olmadığını, şarkı sözlerinin Türkçe dil kurallarına uygunluğunu denetler
ve ancak onların onayı alındıktan sonra TRT’de yayına çıkabilirdiniz. Bu
bütün müzik türleri için geçerliydi. Bize TRT’den teklif geldi. O zamanlar
sevgili İzzet Öz TRT’de müzik programı yapıyor, Dünya Rock gruplarından
örnekler veriyordu. Bizi İzzet Öz davet etti. Ankara’ya gittik, canlı çaldık.
İzzet Öz “Beni yanıltmadınız. Gerçekten çok iyiydiniz” dedi, teşekkür etti.
İzzet Öz Türkiye’de Rock müziğinin gelişmesinde önemli kişiliklerden
biridir. Kendisine çok şey borçluyuz. Şimdi çok yol aldık. Birçok
birbirinden güzel pırıl pırıl gruplarımız var. Hepsiyle gurur duyuyoruz.
Çok şey değişti ama birtek şey değişmedi ve asla değişmeyecek.
Yüreklerimizde taşıdığımız Rock ruhu...
4. Tekrar toplanma fikri nasıl ortaya çıktı?
Biz aslında dağılmamıştık. Sadece yılların verdiği mücadele ve zorluklar.
Bir de tabi en önemlisi arkadaşımız Ercan Birol’un aramızdan ebediyen
ayrılması. Yıllar geçti ama ben hala onun bir gün şaka yaptım işte geldim,
hemde bir sürü besteyle diyerek aramıza döneceğini bekliyorum. Ercan’ı
kaybetmek bizi derinden üzdü. Adeta inzivaya çekildik. Ama haftasonları
kendi stüdyomuzda biraraya gelip çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Sonra
birgün tam 30 yıl sonra sevgili Güven Erkin Erkal “Haydi beyler sahneye”
dedi, bizde çıkıp çaldık. Sanki arada 30 yıl yokmuş gibi çaldık.
5. Geri döndüğünüzde ne tür sıkıntılar yaşadınız?
Sıkıntı yaşadık diyemem. Ruh ölmüyor. Bıraktığımız yerden çalmaya
başladık.
Şu ana kadar istediğiniz ilgiyi görebildiniz mi?
Biz ilgi görelim, ünlü olalım, para kazanalım diye çıkmadık bu yola. Amatör
bir duyguyla, Rock ruhuyla emek verdik. Ama ilgi görüyoruz doğal olarak.
6. Tekrar geri dönmüşken bu camiadan beklentileriniz neler?
Öncelikle müziklerine sahip çıkmaları tabiki. Nerede bir Rock konseri
varsa gelmeleri ve destek olmaları. Biz birçok grubu lanse ettik. Yardımcı
olduk. kendi harcamalarımızla konserler düzenledik. Kendi
enstrumanlarımızı, neyimiz varsa paylaştık. Sadece bu müzik Türkiye’de
ilerlesin, kalıcı olsun diye. Yine de aynı duygu içindeyiz. Özellikle Bakırköy
konserinde Sabahattin abimin belediye başkanından bir isteği oldu. “Bu
sahnelerde daha fazla rock grubuna yer verin” diye. Bu bile Devil’in
felsefesini anlatmaya yetiyor. Diğer grupların gelişebilmesi, sahne
almaları için gerekirse yalvarırım bile.
7. Biraz gelecekteki projelerinizden bahsedermisiniz? Bizi neler bekliyor?
Evet projeler var tabi. Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız bir Rock
Opera var. İçeriğini söylemeyeyim, sürpriz olsun. Bunun yanında tabiki
konserler var. Bir de yeni albüm çalışması devam ediyor.
8. Yeni nesile müziğinizi aktarmakta zorluk çekiyormusunuz? Bunun için
özellikle yaptığınız bir şey var mı?
Kesinlikle zorluk çekmiyoruz. tam tersine biz onlardan öğreniyoruz. Yeni
neslimiz özellikle kendini eğitebilenler tam manasıyla muhteşem. Hepsiyle
gurur duyuyorum.
9. Geçen yıl "Rock Sanatı" için imza kampanyası başlattınız. Biraz bize bu
projeden bahsedermisiniz?
Amacımız arkamızdan gelen grupların önünü açabilmek. Çünkü biz çok
zorluklar yaşadık. Dayak yedik, nezarethanelere atıldık, satanist damgası
yedik. Her biri ayrı kitap olur. İşte genç kardeşlerimize daha iyi şartlar
sağlamak amacıyla bu projeyi başlattık
10. En son dinlediğiniz albümün adı nedir?
İşte zor soru. Ama dürüst davranacağım. En son dinlediğim albüm bir
Rock albümü değil. Bir soundtrack. Schindler’sList filminin müzikleri.
Dinlemenizi tavsiye ederim. Bunun yanı sıra Pink Floyd, Alan Parsons
Project, Pat Matheney, Al DiMeola, LedZeppelin, Yes, DepecheMode
hangisini sayayım. Bizim gruplarıda unutmamak lazım tabi. Whiskey,
Pentagram, Duman... O kadar çok ki
11. 10 parçalık bir playlist hazırlasaydınız bu playlist nasıl olurdu?
İşte daha zor soru? Pekala şu anki ruh halimle herhalde şu liste olurdu.
1-Pink Floyd
Thedarkside of themoon
Thegreatgig in thesky
2- LedZeppelin
Stairwaytoheaven
3 Queen
Whowantstoliveforever
4- DepecheMode
Enjoytheslience
5- Metallica
Nothing else matters
6- Ledzeppelin
Kashmir
7-Nirvana
SmellsLikeTeenSpirit
8- U2
WithOrWithoutYou
9- Iron maiden
Run ToTheHills
ve 10 numara, Sabahattin abi gerçekten çok güzel söylüyor
Grup Devil
Çiçeklerin nefesi....
13. Son olarak eklemek istedikleriniz?
Rock gruplarına sahip çıkın, Rock’lakalın.Türk Rock Müziğine verdiğiniz
katkıdan dolayı size de çok teşekkür ediyorum.
Kobra The Paige
1. Türkiye’ye ne zaman gelmeyi düşünüyorsunuz?
En kısa sürede geleceğiz. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Kesinlikle hepimizin
aklında.
2. Türkiye ve Türk dinleyicisi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Biraz bişeyler biliyorum. Ailemle geçmişte Türkiye de bazı yerleri gezdik
bunun yanı sıra 2 sene önce İstanbul da 2 şovda yer aldım. Tarihi çok
zengin, güzel ve kültürü enerjik. En çok etkilendiğim şair Mevlana’da
oradan geliyor. Türkiye’yi ve Türk dinleyicisini seviyorum.
3. Seni 2014 yılında Sofia konserinde söylediğin efsane şarkı fear of the
dark ile tanıdım ve aşık oldum. Sen bu şarkıyı söylerken neler hissettin?
Bu şarkıyı söylemek çok eğlenceliydi ayrıca benim ve dinleyiciler için
güzel bir deneyimdi. Bu şarkı için içimizde ortak bir sevgi var ve bu hisleri
hep beraber paylaşıyoruz.
4. Sence heavy metal eski aktivist ruhunu kaybetti mi?
Evet. Aslında bu konuda çok bir bilgim yok. 70’ler ve 80’lere yetişemedim.
Bu zamanlarda neler oldu bilemem. Tek bir şey biliyorum o da insanlar
müzik yapmaktan vazgeçmedi. Bu müzikler jenerasyonumuzu etkiledi ve
bizi sanatçı olma konusunda tahrik etti.
5. Başucu albümlerin neler?
Led Zeppelin 1,2 ve 3
Judast Priest Painkiller
Fleetwood Mac’s Rumour and Rainbow’s Rising
6. Son olarak eklemek istediklerin
Verdiğin zaman ve bizi Türkiye de destekleyen herkese teşekkürler. En
kısa zamanda görüşmek üzere sevgiler.
Sails Of Serenity
Kendilerini Hard Rock Rising oylamasından görüp youtubedan bir iki parçalarını
dinlediğimde adamlar yapmışlar dayı deyip araştırmaya koyulduğum
İstanbul’un bağrından kopmuş modern metal grubu Sails Of Serenity ile
facebook üzerinden kısa sohbet etme şansı buldum. Grup 2013 senesinde
İstanbul’da kuruldu. Başlangıçta sadece Sercan Alkın (gitar),Erdem Karahan
(davul) ve Selim Devirek (vokal) üçlüsünden oluşuyordu ama bir ismi veya bir
bestesi yoktu. Aynı senenin sonlarında Umut Batuhan Kızıltepe (bass) ve
Cihansel Erdemir’in (gitar) katılımıyla kadro tamamlandı. Bu kadroyla 4 konser
verdikten ve bir adet single çıkardıktan sonra grup gitarist Cihansel Erdemir ile
yollarını ayırdı ve yerine Harun Sekmen dahil oldu. Bu son kadroyla EP
kayıtlarına yoğunlaşan grup bu süreçte başka konser vermedi ve ikinci single
çalışması olan Osirian Carnage parçasını yayınladı. Şu anda grup prodüksiyon
aşaması bitmiş olan (dergi baskıya girmeden önce yayınlandı) ilk EP albümünü
yayınlamak içi gün sayıyor. Hardcore Rising yarışmasına katılma fikri nasıl çıktı
diye sorduğumda aldığımız olumlu tepkiler sayesinde katılma fikri ortaya çıktı
diyen Sails Of Serenity devam ediyor. “ Essence Of Heart’ı yayınladıktan sonra Erdem
Çapar’ın katılsanıza diye bir fikir atmasıyla “Neden Olmasın?” diyerek başvurduk. Şu ana
kadar yerel anlamda bir tanınmışlık kazandırdı; bundan sonrası için eğer ilk oylamaları
geçer ve uluslarası yarışmaya katılma hakkı kazanırsak öncelikle ülkemizde de bu müziğin
icra edildiğini dünyaya gösteren bayrak taşıyıcılardan biri olma fırsatı sağlayacak bize.
Bunun yanı sıra Avrupa’daki metal festivallerinde yer alma şansı sağlayacaktır diye
düşünüyoruz.” Kısa sohbetimizin sonuna gelirken kendilerini akşam akşam
rahatsız ettiğimizi belirtip ilgileri için teşekkür ediyoruz, aynı samimiyetle cevap
veren Sails Of Serenity bize de yer verdiğiniz için teşekkürler diyor ve bu güzel
sohbetimiz son buluyor.
Tankard
1. Çok yakın zamanda bir Latin Amerika turu yaptınız. Nasıl gitti? İnsanların
yorumları nasıldı?
Biz çok eğlendik. Çok güzel bir turdu. İnsanlar bütün konserlere geldi.
Gerçekten çok iyiydi.
2. Yakın zamanda yeni bir albüm var mı?
Bunun üzerine çalışıyoruz. Senenin sonunda kayıtlara başlayacağız.
3. Fanzin kültürüyle aranız nasıl?
Çok okumayız ama sürekli röportaj yapıyoruz.
4. Türkiye’ye tekrar gelmek ister misiniz?
Birkaç kere gelmiştik eğer ciddi bir teklif gelirse tekrar gelmek isteriz.
5. Kendi bira markanızı yapmayı düşündünüz mü?
Evet, denedik ama olmadı.
6. Sence müzik bir din olsaydı kutsal kitabı hangi şarkı olurdu?
Güzel fikir ama herkes kendi kitabını yapar ve bu kitabı çiğnerdi.
Ofisboyz
1. Öncelikle biraz Ofisboyzdan bahseder misiniz?
En basit anlatımla Ofisboyz için; 2003 yılında üç yakın arkadaş tarafından
kurulmuş, Hardcore etkileşimli Oi!Punk tarzında müzik yapmaya gayret
eden bir grup diyebiliriz.2005 yılından itibaren aktif olmaya başlayarak
Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konser verdik ve birçok toplama ve split
albümde yer aldık. Askerlik ve eleman değişiklikleri sebebiyle bir süre
ara vermek durumunda kaldığımız gruba, 2012'den beri aşağıdaki kadro
ile devam ediyoruz ve
yerli skinhead-punk sahnesi için mücadeleyi tam gaz sürdürüyoruz.
Ofisboyz:
Aykut(Vokal)
Murat(Gitar)
Ziya(Bas Gitar)
Can(Davul)
2. Grubun ismi neden Ofisboyz bir hikayesi veya bir esprisi var mı?
Malumunuz "Oi!" köken olarak işçi sınıfına ait bir müzik türü. Biz de gruba
isim düşünürken müzik tarzına uygun, akılda kalıcı bir şey bulmaya
çabalıyorduk.
Grubu kurduğumuz dönem "Ofisboy" yeni yeni dilimize/kültürümüze
yerleşmeye başlamış bir terimdi ve hizmet sektörünün gelişmesi
sonucu
işgücünün
fabrikalardan
plazalara kaymasıyla ile birlikte ofisboylar modern çağın "işçi sınıfı"
olarak görülebilirdi.(En azından plaza veya ofis ortamı için)
Bu bağlamda "Ofisboy" ismi bize uygun geldi ve yine o dönem oldukça
popüler olan BackStreet Boys tarzı boyband'ler ile dalga geçme
isteğimizle de birleşince grubun ismi "Ofisboyz" olmuş oldu.
3. Eserlerinizi ortaya çıkarırken başlangıçtan sonuca kadar nasıl bir yol
izliyorsunuz ve neler bu yolda size güç veriyor?
Aslında belli bir yolu veya formülü yok. Genellikle spontane gelişiyor
süreç.Bazen birinin aklına bir şey geliyor bazen yaşadığımız bir olay bize
ilhamverebiliyor.
Her şarkının kendi içinde bir hikayesi var. Mesela çok popüler olduğu için
bu örneği veriyorum; "sık bakalım" isimli çalışmamız yanlış
hatırlamıyorsam 2007'de grupça gittiğimiz bir Beşiktaş-Kayserispor
maçı öncesi maruz kaldığımız yoğun polis şiddeti sonrası,
ortaya çıkmıştı. Daha öncesinde tribünlerde söylenen bu marşı yaşanan
olay sonrası kendimizce yorumladık. Diğer şarkılarımızda aşağı yukarı
bu şekilde gelişiyor.
4. Yaptığınız işe kitleniz size gereken desteği veriyor mu?
Her ne kadar beklenen destek göreceli bir kavram olsa da, biz Ofisboyz
olarak gerekli desteği gördüğümüzü gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Türkiye'de Yurtdışına kıyasla oldukça küçük bir punk kitlesi olmasına
rağmen yine de sağlam bir kitlemiz olduğunu düşünüyorum. içi boş ve
kalabalıktan
ziyade
az
ama
öz
olmayı
yeğleriz.
Unutmayalım ki savaşı büyük ordular değil iyi ordular kazanır!
5. Grup olarak Beşiktaş kulübüyle bir gönül bağınız var. Bu bağ sizi
yaptığınız işlerde ne kadar etkiliyor. Size neler katıyor?
Beşiktaş ve Beşiktaş Tribünleri bizim en büyük ilham
kaynaklarımızdan biri. Beşiktaş sayesinde çok güzel dostluklar
kurduk. Bazen tribünde tanıştığımız biri konserlerimize gelmeye
başladı,
bazen
konserde
tanıştığımzı
biri
maçlara
gelmeye başladı. 2008'de Almanya turnesine gittiğimizde Çarşı
Berlin'den insanlar geldi mesela, veya en son verdiğimiz konserdeki
Yunan grup Paok'luydu ve geçen seneki Asteras maçında Beşiktaşı
desteklemek için maça gittiklerinde bizim tribünden bir arkadaşımızla
tanıştıkları
için
o
konser
gerçekleşmiş
oldu.
Yukarıdaki 3.soruda da bahsettiğimiz gibi şarkılarımızın da çıkış
noktası Beşiktaş olabiliyor çoğu zaman. Kısaca toparlamak gerekirse
bu bağ bize bazen sevinç veriyor,paso keder ama her zaman
gurur,unutulmaz anılar ve arkadaşlıklar katıyor.
6. Kendinizi bir müzik grubunun dışında bir taraftar topluluğu olarak
görüyor musunuz?
Punk-metal camiasında çok sayıda Beşiktaşlı tribüncü var. Bazen
maçlara 15-20 kişi gittiğimiz oluyor fakat açıkçası hiçbir zaman kendimizi
bir taraftar topluluğu olarak görmedik.
7. Fanzin kültürüyle aranız nasıl takip ediyor musunuz?
Açık konuşmak gerekirse son zamanlarda takip edemiyoruz. Bir dönem
konser kritikleri ve çeşili yazılarımızla fanzinlere katkıda bulunuyorduk
fakat son zamanlarda baya bir uzak kaldık.
8. Son olarak eklemek istedikleriniz?
Herkese sevgiler, saygılar!
SİRİN SOYSAL
1. Albümünüzü alırken içimde bir tedirginlik vardı. Hayatım boyunca
dinlediğim sert müzik türlerinden bir anda bambaşka bir müzik türüne
atlıyordum ama dinlemeye başladıktan sonra doğru bir iş yaptığımı
anladım. Burada sormak istediğim bu albümü ve diğer albümlerinizi
yaparken kafanızdaki şey farklı kitlelerden insanlara alternatif bir müzik
sunmak mı yoksa kendinize has bir kitle oluşturmak mı?
Benim için ne büyük güzellik, açılışı benimle yapmış olman... Anlatmak
istediklerimi, iç dünyamı yansıtan bir müzik yapmak ve bunun etrafında
has bir kitle oluşturmak isterim.
2. Albümde ilk dikkatimi çeken şey sözlerin bulunduğu kitapçığın
başlangıcında İnce Memedden bir alıntı olmasıydı. Bu albümde neden
böyle bir alıntı yapmak istediniz ve bu romanın, Yaşar Kemal'in
hayatınızdaki yeri nedir?
Yaşar Kemal'in dili sıradışı bir dil, dünyada tek. Albümün renginin mavi
olmasını istedim. 'Mutlu Melankolik'in rengi mavi olmalıydı ve fakat bu nasıl
bir mavi? Usta yazarın maviyi anlattığı bir alıntı koydum kitapçığa.
Herhalde edebiyat tarihinde böyle anlatılmamıştır mavi, resme dökmek
imkansız... O mavi anlatımını en azından albümde barındırmak istedim,
çünkü şarkılarımda anlatmak istediklerimi özetliyor.
3. Albümün benim açımdan süpriz yanı yazılarına ve Beşiktaşlı kimliğine
hayran olduğum Vedat Özdemiroğlu'nun yer almasıydı. Böyle birşey
yapma fikri nasıl çıktı ve bunu yaparken bişeylerin ters tepeceğinden
korktunuz mu?
Vedat benim eşim. Twitter'da zaman zaman şiirler paylaşır, o an aklına
gelen dizeler. Ben de söylenirim hep, bu güzelim şiirleri niye burada
harcıyorsun diye. Yine öyle bir şiir yazmıştı Twitter'a, bundan güzel
şarkı olur dedim ve besteledim. İlk kez bir başkasının şiirini bestelemiş
oldum. Ters tepmesinden korkmadım, neden korkayım ki?
4. Albümde ilk şarkıdan başlayan bir belirsizlik var sanki albümün ismindeki
tezatlıkta bu belirsizliği destekliyor. Bu sizin açınızdan albüm için
planladığınız birşey miydi?
Albüm şarkılarını hamileyken yazdım. Toplamda 4 günde yazıldı şarkılar.
Ruhsal olarak çok karmaşık bir dönemdi benim için. Annelikle ilgili coşku
ve endişe, hormonların çıldırması ve sevgili kedimin dünyadan ayrılması...
Genel yapım melankoliktir zaten, ilk iki albümde de mevcut. Üçüncü
albümde bu melankolinin benim mutlu bir parçam olduğunu kanıksadım.
5. Turuncu Sabah adlı parçanızın başlangıcında bir bebek sesi var. Burada
beat kuşağı sanatçılarının eserlerinde kullandığı kes-yapıştır tekniğine
ufak bir atıf mı yapmaktı amacınız yoksa tamamen duygusal bir üretim
iyi?
Amacım bu değildi... O ses kızım 5 aylıkken kaydettiğim sesiydi. Kayıtlar
sırasında stüdyoya onunla geliyordum, aralarda emziriyordum. Müzik
prodüktörüm Cenk Erdoğan'ın fikriydi sesini kullanmak. Parçaya da cuk
oturdu. Bu tür spontane renkleri seviyorum çok.
6. Albümde dikkatimi çeken şeylerden bir taneside papatya detayı ve
özellikle iki yerde üç tane olması belirli bir sebebi veya hikayesi var mı?
Böyle sorunca keşke olsaydı bir hikayesi diyor insan. Yok hikayesi...
Rastlantı.
7. Dişi Tom Waits ünvanı altında ezildiğinizi hissettiniz mi?
Evet. Fakat popüler kültürde bu tür yakıştırmalar hep oluyor ve çok
ciddiye almamak lazım. Waits hayran olduğum biri. 'Bir Şeyler Var'
albümünü yaparken bilinçli bir şekilde esinlendik müziğinden. 'Ziyaret' ve
'Mutlu Melankolik'te iki üç şarkı dışında pek bir 'Waits' damarı yok.
8. Albüm için gelen tepkilerden memnunmusunuz? Genel olarak nasıl
yorumlar aldınız?
Henüz bir şey söylemek için erken, albüm ulaşması gerektiği insanları
yavaş yavaş bulacak. Hiç bir albümüm ani bir dalga yaratmadı.
9. İki zıt duygu arasında git-gellerle yaşamak ve yalpalamaktan çıkıp yinyang olgunluğuna ulaşmak sizce nasıl bir his? Bu hissi yaşadığınızı bu
olgunluğa eriştiğinizi düşünüyormusunuz?
Henüz eriştiğimi düşünmüyorum. O olgunluk, veya ermişlik diyelim, his
ötesi bir şey olsa gerek. Bütünlük, iç huzur, dinginlik... Benim hala
yükseklerim çok yüksek, diplerim çok dip. Yolum uzun.
10. Sizin için önemli olan yolun sonundaki hedef mi yoksa yolda olmak mı?
Zaman zaman fazlasıyla hedefe odaklanırım ve bu beni derin bir
mutsuzluğa sürükler. Çünkü hedef dediğimiz bir illüzyon. Bu yüzden
kendime hep hatırlatmam gerek, 'Uzadı Yol' şarkısında söylediğim gibi,
'yolun sırrı yolun kendisi' olduğunu. Bir Zen deyimi vardır. ''Dağın
zirvesine vardığında, tırmanmaya devam et''. Yolun sonu diye bir şey
yok...
11. Playlistinizde metal,punk veya rap tarzı şarkılar var mı? Varsa sizi by
şarkılara çeken nedir? Yoksa iten nedir?
Bir ara Peaches dinlerdim, hala da severim çok. Şimdilik listemde yok
ama önerilerin varsa alayım.
12. Fanzinlere bakış açınız nasıl? Sık takip ettiğiniz fanzinler var mı?
Yaptığımız müziğin dinleyicisini (veya sanatın sevinini) bulması açısından
önemli bir görevi olduğunu düşünüyorum fanzinlerin. Özellikle takip
ettiğim bir fanzin yok, elime geçtikçe okurum.
13. Kesinleşen etkinlik takviminiz nasıl? Özellikle İzmir konseri var mı?
Nisan ayı İstanbul ve Ankara lansmanları, iki Kıbrıs konseri var. İzmir'e
umarım yeni sezonda gelme şansı buluruz. Takvimlere websitemden ve
Facebook sayfamdan erişilebilir daima.
14. Son olarak eklemek istedikleriniz?
İlginiz ve desteğiniz için teşekkür ederim yolunuz açık olsun
Ben de çok teşekkür ederim. Yolunuz açık olsun.