HZ. YUSUF`UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ VE HZ. PEYGAMBERİMİZE (S

Transkript

HZ. YUSUF`UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ VE HZ. PEYGAMBERİMİZE (S
1
HZ. YUSUF’UN ŞİFALİ GÖMLEĞİ
VE
HZ. PEYGAMBERİMİZE (S ) YAPILAN SİHİR (1)
Hz. Yusuf Peygamberin yaşam tarzı ve başından geçen olaylar
Kur’an’da
“Yusuf Suresinde” ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
Burada konuya ilişkin bazı bölümleri özet olarak sunulmaya
çalışılacaktır.
Yakup Peygamberin on iki erkek çocuğu olur.En küçüklerin
isimleri Yusuf ve Bünyamin’ dır. Küçük yaşta oldukları için Yakup
Peygamber farklı sevgi gösterip daha fazla onlarla ilgilenir. Diğer
kardeşler bu duruma aşırı kıskançlık duyup Yusuf’un babasından
uzaklaşmasına ilişkin planlar kurarlar. Oyun oynamak maksadıyla
kırsal bir alana götürüp su kuyusuna atarlar. Oradan geçmekte
olan kervan Yusuf’u kuyudan çıkarıp Mısır’a götürüp satarlar.
Yusuf erginlik çağına ulaşınca çekici ve yakışıklı bir delikanlı olur.
Ne var ki evin kadını Yusuf’tan murat alma sevdasına kapılır.
Kadının baskı ve tehditleri sonucu zindana atılır. Kendisine rüya
tabir etme yeteneği ilham edilir. Hapishanede iki kişinin gördükleri
rüyaları tabir eder ve sonunda aynen gerçekleşmesi,bu konuda ki
kariyerini yükseltir. Daha sonra Mısır kralının rüyasını tabir eder.
Kral Yusuf’u maliyeden sorumlu vezirliğe getirir.Yedi yıl bolluk olur
ve Hz. Yusuf’un tavsiyesine uyularak fazla ekini başağında
bırakırlar. Arkasından gelen yedi yıl da kuraklık olur. İşte bu
dönemde Yakup Peygamberin oğulları Mısır’a gelip ücreti mukabili
zahire alırlar. Daha çok zahire alabilmek için küçük kardeşleri
Bünyamin’i de beraberlerinde getirirler. Ne var ki Yusuf bir plan
sonucu
Bünyamin’i
yanında
alıkoyar.
Kötü
haber
Yakup
2
Peygambere ulaşınca üzüntü ve ağlama sonucu gözlerine ak
düşer. Bundan sonraki gelişmeyi Kur’an’dan takip edelim:
84. Onlardan yüz çevirdi ve, "Vah! Yûsuf'a vah!" dedi
ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde
saklıyordu.
85. Oğulları, "Allah'a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf'u
anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin
veya helâk olacaksın" dediler.
86. Yakub, "Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah'a arz
ederim. Ben Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri
bilirim" dedi.
87. "Ey oğullarım! Gidin Yûsuf'u ve kardeşini araştırın.
Allah'ın
rahmetinden
topluluğundan
başkası
ümit
kesmeyin.
Allah'ın
Çünkü
kâfirler
rahmetinden
ümidini
kesmez."
88. Bunun üzerine (Mısır'a dönüp) Yûsuf'un yanına
girdiklerinde, "Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve
sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi
tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah sadaka
verenleri mükafatlandırır" dediler.
89. Yûsuf dedi ki: "Siz (henüz) cahil kimseler iken
Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?"
90. Kardeşleri, "Yoksa sen, sen Yûsuf musun?" dediler.
O da, "Ben Yûsuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte
bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse
şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez"
dedi.
3
91. Dediler ki: "Allah'a andolsun, gerçekten Allah seni
bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik."
92. Yûsuf dedi ki: "Bugün size kınama yok. Allah sizi
bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.
93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun
ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin" dedi.
94. Kervan (Mısır'dan) ayrılınca babaları, "Bana bunak
demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf'un kokusunu alıyorum"
dedi.
95. Onlar da, "Allah'a yemin ederiz ki sen hâlâ eski
şaşkınlığındasın" dediler.
96. Müjdeci gelip gömleği Yakub'un yüzüne koyunca
gözleri açılıverdi. Yakup, "Ben size, Allah tarafından, sizin
bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?" dedi. (12.
Yusuf Sûr/84-96)
Sûrede geçen her olayda, biz Müslümanlara verilmek istenen
mesajlar vardır. Önemli olan husus, olayın akışı yönünde sadece
ayetleri okuyup geçmek değil, üzerinde düşünmek ve dahası
konuya
ilişkin
bilimsel
çalışmalar
yaparak
Allah’ın
ilminin
dayandığı sebep ve neticeleri ortaya çıkarmak, olmalıdır. Örneğin;
“- Rüyanın hayatımızdaki rolü ve gerçekleşme olasılığı,
- Aşırı kıskançlığın İnsana, kardeşi dahi olsa en büyük
kötülüğü yaptırabilmesi,
- Allah sevgisi ve O’na itaat duygusunun ön plana geçip
nefsin aşırı isteğini geri çevirmesi (Hz. Yusuf’un,azizin karısının
cinsel isteğini kabul etmemesi),
- Bozulmasını önlemek amacıyla hasat ürünlerini yedi yıl
süreli başağında bekletilmesi,
4
- Üzüntü ve ağlama sonucu görme duyusuna ak düşen Hz.
Yakup Peygamberin gözlerinin, Hz. Yusuf’a ait gömleğin yüzüne
konularak açılması.”
Bu yazıda, sonuncu konu ele alınıp irdelemeye çalışılacak.
Kur’anda buna ilişkin ayetleri okurken “Allah’ın bir mucizesidir”
der geçeriz. Oysa ki hayatımızda her olay bir sebebe bağlanmıştır.
Hani atasözlerinde tekrar edip dururuz:” Ölüm geldi cihana, baş
ağrısı oldu bahane!” gibi...Peki, gözlerine ak düşmesi ve Hz.
Yusuf’a ait gömleğin yüzüne konulmasıyla tekrar görme olayının
başlamasının sebebi ne olabilir?
HZ.PEYGMBERİMİZE YAPILAN SİHİR
Yüce Allah buyuruyor:
-“Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak
şeyleri
öğreniyorlardı.
olmadan
hiç
Oysa
kimseye
büyücüler,
zarar
Allah’ın
veremezler.
izni
Onlar,
kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.
Sihri
satın
ahiretten
alanların
nasibi
(ona
olmadığını
inanıp
çok
para
iyi
verenlerin)
bilmektedirler.
Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke
bunu anlasalardı!” (Bakara Sur/102).
-“De
ki:
Yarattığı
şeylerin
şerrinden,
karanlığı
çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp
büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve kıskandığı vakit
kıskanç (haset eden) kişinin şerrinden sabahın Rabbine
sığınırım.” (Felâk Sur/1-5).
5
Sihir yapmanın günah olduğu geçmiş dinlerde olduğu gibi
İslâmiyet’te de yerini korumuştur. Toplum fertleri arasında
düşmanlıklara yol açan, düzeni bozan ve kişisel öç alma aracı
olarak kullanılan sihir yapmanın ne denli çirkin bir iş olduğu,
bizzat Hz. Peygamberin(s) üzerinde denenip Müslümanlara
örnek olarak gösterilmiştir:
Mekkeli
Hudeybiye’de
müşriklerle
yapılan
milâdi
barış
628
yılının
anlaşması
mart
ayında
dönüşünde
Peygamberimiz fiziksel ve ruhsal olarak rahatsızlanır. Sonradan
anlaşıldığına göre hastalığının nedeni, büyülenip yok edilmekti.
Arabistan’daki Yahudiler arasında her nesilde büyücülüğü bilen
birkaç kişi olurdu. Bunlardan birisi de Lebid adında bir Yahudi
idi. Lebid, sihir yapma ilminin kendisiyle beraber ölmemesi için
hayatta iken kızlarına öğretmeyi düşünüp duruyordu. Bu arada
Lebid’e , Hz. Peygamber (s) üzerine öldürücü bir sihir yapması
karşılığı yüksek ölçüde rüşvet teklif edildi. Fırsatı kaçırmayan
Lebid, Hz. Peygamberimizin saçından bir tel edindi. Bu saç
teline on bir düğüm atıldı. Her düğüm atılırken kızları bazı
sözcükler söylüyor ve üzerine üflüyorlardı. Bunu, üzerinde polen
bulunan dişi hurma filizine bağlayıp bir kuyunun dibine attılar.
Yapılan büyü ancak, düğümlerin
açılmasıyla çözülebilecekti..
Peygamber(s) kısa bir süre sonra üzerinde tuhaf şeylerin
olduğunu, sağlığının kötüye gittiğini hissetti Bir taraftan hafızası
zayıflıyor, diğer taraftan yapmadığı şeyleri yapmış gibi hayal
ediyordu. Bunun yanı sıra gittikçe zayıflıyor, yemeklere karşı ne
iştahı vardı ve de yiyebilecek gücü. Böyle bir rahatsızlık
karşısında, her zaman olduğu gibi, Yaratanına sığınıyor ve
iyileşmesi için dua ediyordu. Bir gün rüyasında, iki kişi gelip
6
birisi başucunda diğeri ayak tarafında oturduklarını, birbirlerine
hastalığının nedenini ve büyü yapılan düğümlü saç telinin
kuyuya
atıldığını,
kuyunun
bulunduğu
yeri
belirleyen
konuşmalar yaptıklarını, görür. Ertesi sabah Cebrail gelir ve
gördüğü rüyayı doğrular. Ayrıca büyünün çözülebilmesi için
öneride bulunur.
Hz. Peygamber (s), Hz. Ali’yi kuyuya gönderir. Hurma dalı
çıkarılır ve 11 düğümün her biri çözülürken üzerine yine 11
ayetten oluşan “Felak” ve “Nas” surelerinden birer âyet okunur.
Böylece büyü çözülmüş olur. Peygamberimiz de eski sağlığına
kavuşur. Daha sonra Lebid, rüşvet karşılığı sihir yaptığını itiraf
etmesine rağmen Hz. Peygamber bir girişimde bulunmaz.
Çünkü O, rahmet peygamberi olarak gönderilmişti.(1)
Dikkat edilirse Hz. Yusuf, babasının gözleri açılması için
giyilmemiş değil, bizzat kendi giydiği gömleğini gönderiyor.
Mesela, yıllarca görmeyip özlemini çektiği babasına duyduğu
saygıdan ötürü kullanılmamış temiz bir mendil, çorap, gömlek
veya başörtüsü gönderebilirdi. Fakat, (ter gibi) vücut kokusunu
taşıyan bir giysisini göndermeyi uygun görüyor. Hz. Yusuf’u böyle
bir tercih yapmaya iten etken ne olabilirdi? Sonra, gömleğin Hz.
Yakup
Peygamberin yüzüne konulmasıyla görmeye yeniden
başlamasına neden olan tıbbı ve fiziksel olayın gerçek yüzü ne idi?
Esasen bunlar, üzerinde durulması gereken önemli konulardır...
Sihir konusuna gelince, Lebid adında bir Yahudi
Hz.
Peygamberimizi ortadan kaldıracak büyüsünü yaparken her hangi
bir kıl değil, yine bizzat Peygamberimize ait saç kılını malzeme
olarak kullanır. Neden böyle bir seçimi önemser? Her iki olayın
bilimsel bir açıklanması olması gerekir.Ama
bugüne dek ortaya
7
konulmuş gerçekçi bir bilgiye ulaşamadım. Bu maksatla çeşitli
kaynaklardan
edindiğim
hazırladığım
Umarım
aşağıdaki
bilgi
benzer
yorumu
birikimlerinizin
bilgileri
sizlerle
böylece
yan
yana
paylaşmak
çeşitlenmesine
getirip
istedim.
katkıda
bulunmuş olurum.
GENLERDE AÇMA / KAPAMA MEKANİZMASI İŞLEVİ
Japon bilim adamı Dr. Kazuo Murakami, kurmuş olduğu
Zihin- Gen İlişkileri İnceleme Enstitüsü’nde (Institute for the
Study Relationship), mutluluk, neşe, telkin, şükretme ve duanın
yararlı genleri harekete geçirebileceğine ilişkin savını kanıtlamak
maksadıyla
araştırma
yaptığını
belirtmektedir.
Dr.
Kazuo
Murakami diyor ki:
“İnsan beden ağırlığının her kilogramı başına bir trilyon hücre
düşer; yani yeni doğmuş bir bebekte bile üç trilyon kadar hücre
bulunur. İlginç olanı ise her hücrede aynı genlerin yer almasıdır.
Her hücrenin ortasında zarla kaplı bir çekirdek bulunur;
genler de bu çekirdek üzerinde yer alır. Hücre çekirdeği, içinde <
deoksiribonükleik> asidi, yani DNA denen <GEN> ‘leri barındırır.
DNA iki sarmaldan oluşur ve sarmalların yüzeyinde de A, T, C ve
G harfleriyle ifade edilen baz molekülleri bulunur. İşte bizim
genetik şifremiz bu baz molekülleridir. Yaşam için gerekli tüm
bilgiler burada saklıdır.
8
http://biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz//DNA.jpg
(Not: Bu DNA sarmalı okuyucuları bilgilendirmek maksadıyla
tarafımdan. eklenmiştir.)
Diğer ilginç olan nokta, tek bir gende saklı bulunan bilgi,
insanda mevcut 60 trilyondan fazla hücrenin her bir geninde aynı
bilgilerin kayıtlı olmasıdır.
Hücre çekirdeğindeki genlerde sayısız denecek kadar bilgi
depolanmıştır. Bu bilgilerin arasında genlerin nasıl çalışacağına ve
çalışmayı
ne
Genetikçiler
zaman
buna
durduracağına
<
AÇMA-
dair
KAPAMA
talimat
da
vardır.
MEKANİZMASI>adını
vermişlerdir. Bu mekanizma sayesindedir ki, bazı genler yaşamın
belli dönemleri sonunda harekete geçer. Örneğin, buluğ çağına
gelmiş
gençlerde
görülen
fiziki
ve
metabolizma
değişikliği
gibi..Çocuklar bu evreye eriştiklerinde hormon üretimini yöneten
ve o güne kadar uykuda olan genlerin <açma mekanizması>
devreye girer. Bunun sonucunda erkek çocuklar eril, kız çocuklar
da dişil özellikler kazanır.
İnsanda bulunan genler < olumlu veya olumsuz( iyi huylukötü
huylu)
>değerlendirilmesiyle
ikiye
ayrılır.
Yapılan
araştırmalar olumlu düşünmenin iyi huylu genleri harekete geçirip
<açma mekanizmasını devreye soktuğu, (kapama mekanizmasıyla
da) kötü huylu genlerin faaliyetlerinin durdurulduğu gerçeğini
ortaya koymuştur. Ayrıca tarafımdan ve diğer bilim adamları
9
tarafından yapılan araştırmalar göstermiştir ki, çevre ve diğer dış
etkenler de genlerimizin
işleyişini değiştirebilir. Bunun
içine
psikolojik etkenler de dahildir. Örneğin; yaşanan ağır bir şok
etkisiyle kişinin saçlarının bir günde ağarması olayı...Zor koşullar
altındaki insanların < süpermen> gücü kazanabildikleri, ya da aşık
olmuş
tembel
bir
öğrencinin
birden
çok
parlak
öğrenciye
dönüştüğü de bilinmektedir. Bu gizli gücü her tarafta görürüz de
ne olduğunu anlayamayız. Oysa bu örnekler zihinsel gücün iş
başında olduğunu gösterir.
Biz ekip olarak bu konuda araştırma yaptık. İki grup deneğin
önce açlık kan şekerini ölçtük; sonra da yemek yedirdik. Bir
bölümüne komik film izlettik. Diğer bölümüne de konferans
dinlettik. Daha sonra da tokluk kan şekeri ölçümünü yaptık.
Konferansı dinleyenlerin tokluk kan şekeri oranı 123 mg/dl’lik artış
gösterdiği; film izleyenlerin ise 77 mg/dl.lik seviyede kaldığı
görüldü. Varılan sonuç ise, kahkaha ortamının Tıp-2 diyabet
hastalarında kan şekerini düşürdüğü gerçeğini ortaya koydu.
Dahası, kahkaha atarak 23 tane genin harekete geçirildiğini
bulduk.
Böylece,
olumlu
duyguların
genin-
anahtarını
çevirebildiği- gerçeğini ilk defa kanıtlamış olduk.” (2)
MASARU EMOTO’NUN SU ANALİZİ
1943 Japonya doğumlu olan Dr. Masaru Emoto, uluslararası
ilişkiler ağırlıklı olarak aldığı üniversite eğitiminden sonra ikinci bir
üniversite
eğitimi
kristalleri
fotoğraflarını
kitabında
alarak
yayınlayarak
“Alternatif
“Suyun
Tıp
Verdiği
kendisini
tüm
Doktoru”
olur.
Su
Mesajlar’’
isimli
iki
dünyaya
tanıtır.
10
Araştırmalarında düşünce ve duyguların fizik realiteyi ne ölçüde
etkilediği gerçeğini ortaya koyar.
Aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle
veya müzikle değişik niyetler, düşünceler yüklendiği zaman suyun
kendi ifadesini değiştirdiğini çektiği fotoğraflarla ispat eder.
Yaptığı deneyler sonucunda çok temiz kaynaklardan gelen su
örneklerinin ve kendilerine sevgi dolu sözcükler söylenen su
örneklerinin aynen kar tanelerinin modeline benzeyen çok parlak,
yoğun motifli, simetrik ve çok renkli desenler oluşturduklarını
görür.
Buna karşılık çevre kirliliğinin çok olduğu bölgelerden gelen
su örnekleri veya negatif düşüncelere maruz bırakılan su örnekleri
ise
koyu
renkli,
asimetrik
ve
tamamlanmamış
motifler
oluşturduğuna tanık olur.
Masaru Emoto, Vancouver seminerine katılanlara
edilen çeşme suyunun, duadan önce ve
ikram
duadan sonraki kristal
yapısını belirleyen aşağıdaki fotoğrafları sunarak
savını bir kez
daha yeniler.(3)
Duadan önce
Duadan sonra
Aşağıdaki fotoğraflar ise bir göl suyundan alınan örneklerin
kristalize edilmiş şeklini gösterir.
11
BRUCE TAİNİO’NUN FREKANS İZLEME SİSTEMİ
Amerikalı bilim adamı olan Bruce Tainio, 16 Mayıs 1944
yılında doğar ve 31 Aralık 2009 tarihinde kanserden vefat eder.
Eastern
Washington Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun
olduktan sonra tarım alanında bir ıslahatçı ve mikrobiyolog olarak
çalışmalarını sürdürür. 1992 yılında geliştirdiği” BT3 Frekans
İzleme Sistemi” sayesinde kariyerini yükseltir ve ismini tüm
dünyaya
duyurur.
Bu
sistem
sayesinde
bitki
ve
insanların
yaydıkları frekansları ölçerek bilime yeni bir boyut kazandırır.
Evrendeki tüm atomların titreşim hareketine sahip oldukları
bilinmektedir. Her periyodik hareketin de Hertz cinsinden ölçülen
bir "frekansı", (saniyedeki titreşim sayısı) vardır: Örneğin;
1 Hertz (Hz) = saniye başına 1 salınım ( titreşim)(ops)
1 Kilo Hertz (KHz) = saniyede 1,000 salınım (titreşim) (ops)
1 Mega Hertz (MHz)= saniyede 1.000.000 salınım (titreşimi) (ops)
ifade eder.
Tainio kendi icadı olan “Biyolojik Frekans Monitörü” ile yaptığı
klinik çalışmaları sonucu sağlıklı bir insanın ortalama frekansının
12
62- 68 Hz arasında bulunduğunu keşfeder. Bu ne demektir?
Beden elektriğinin meydana getirdiği manyetik salınma (titreşim),
adedi saniyede 62- 68 Hz arasında gerçekleşir. Peki bu bulgular
ne işe yarar? Eğer bir insanın ortalama frekansı 62 Hz’den düşük
ise kişinin bağışıklık sisteminin işlevini kaybettiği işaretini verir.
Örneğin, frekansın 58 Hz seviyesine düşmesi halinde kişide soğuk
algınlığı virüsü faaliyete geçer. Frekansın 20 civarına düşmesi hali
ise ölüm haberini verir. Peki, mantar enfeksiyonu nedeniyle 55 Hz
seviyesine gerileyen frekansı nasıl bir yöntemle 62 Hz” e veya
daha yukarıya çıkarabiliriz? Akla gelen ilk yanıt “ilaç kullanmak”
suretiyle, olur. İlacın etkili olabilmesi için ne gerekir? İlacın
frekansının da benzer seviyede bulunması... Ancak böylece 55
Hz’deki virüse baskı ve şiddet uygulayarak frekansı yükseltebiliriz.
Bu değişimin adına fizik dilinde “Rezonans etme” denir. Diğer bir
ifadeyle, “dışarıdan aynı veya benzeri frekansta gelen bir etken
tarafından
uyarıldığında
meydana
gelen
şiddetli
frekansa”
rezonans denir. Rezonans olayının gerçekleşmesi ise çekim yasası
kurallarına göre oluşur. Nedir bu kural? “Benzer benzeri çeker”
prensibi...
Aşağıdaki şemada görüleceği gibi bedendeki her enerji
merkezinin birer değişik frekansı vardır. Beynin frekansı 70- 78 Hz
aralığında seyreder. Düşünmek, beyinin bir işlevi ve enerji
olduğuna göre onun da çevreye yaydığı bir frekansı var, demektir.
13
Bir kişinin pozitif (olumlu) veya negatif (olumsuz) düşünceleri,
duyguları ve inançları birer enerji niteliğinde olup fiziksel ortamda
evrene yayılır ve “ benzer benzeri çeker” prensibi çerçevesinde
aynı frekansta oluşu nedeniyle tekrar kendisine geri döner.(4) Bu
nedenle halk arasında “İyilik düşün ki, iyilik bulasın!” şeklinde
öğüt verilir.
JONATHAN GOLDMAN’IN SES ŞİFACILIĞI
Modern ses şifacılığının öncülerinden kabul edilen Jonathan
Goldman, ödüller almış bir müzisyen olmanın yanında şifa ve
dönüşüm yöntemi olarak sesin ruhsal taraflarını tanıtan kitap
14
yazarıdır. Lesley Üniversitesinde şifa için ses ve müzik dalında
yüksek lisans derecesini almıştır. Hem bilimsel alanda hem de
ruhsal gelenekler alanında ses ustalarıyla çalışıp tecrübesini
artırmış; kurduğu ruhsal müzik içeriğinde meditasyon,gevşeme ve
kendi kendine değişim için müzik üretimini sürdürmüştür.
Jonathan Goldman diyor ki;
“
Ses
şifacılığının
ilk
sırrı,
her
şeyin
titreşim
halinde
olduğudur. Bu olgu kuantum fizikçileri tarafından da ortaya
atılmıştır. Bir cisimdeki titreşimler dalga boyunu oluşturulur.
Bunun adına da frekans denir. Ayrıca her cismin doğal halinde ve
belirli frekansta titreşim yapmasına rezonans denir.
Rezonansın iki ayrı kategorisi vardır. Birincisi, <serbest
rezonans>tır. Bunda, bir cisim yalnızca kendisiyle eşleşen bir
frekansla temas halindeyken titreşime başlar. Buna örnek, aynı
frekansa akort edilmiş diyapazon çatalının birine vurulduğunda
diğerinde de hem ses ve hem de titreşimin oluşması, gösterilebilir.
Rezonansın ikinci kategorisi, <zorlama rezonans>tır. Ayrı
frekansta iki cisim düşünelim. Bunlardan birini, diğeri ile temasa
geçirildiğinde baskı sonucu titreşimi diğerine biner ve onun
titreşimini değiştirebilir. Böyle bir oluşuma < zorlama rezonans>
denir.
Vücudumuzun
değişik
organlarımızın-
kemiklerimiz,
dokularımız ve farklı vücut sistemlerimiz- hepsinin kendine özgü
belirli yankı yapan frekansları bulunmaktadır. Bu frekanslar
birlikte bir harmonik ortalama oluşturur. Böylece biz, kendi
varlığını çalan olağanüstü bir orkestra gibiyiz, denebilir. İşte, zinde
olup bu muhteşem gösteriyi yapıyor olduğumuz sürece denge ve
15
uyum sistemi kurulmuş olur. O zaman yaşam aktivesi artar
hayattan zevk alırız.
Vücudun
belli
bir
kısmı
rahatsız
ve
uyumsuz
titreşim
gösterdiği zaman,- yanlış harmoni ve melodi meydana gelir ki,biz bu duruma < hastalık> diyoruz.
Demek ki, vücut organlarından bazılarının titreşim frekansları
düşünce hastalık denen olumsuzluk baş gösterir. Bunu nasıl
giderebiliriz? Yanıtı, <ses şifacılığı> uygulamasıyla sorun çözüme
ulaşır. Nasıl mı? Bedenin doğru yankılanan frekanslarını arttırarak
aksayan hücrelerin enerjileri şarj edilir ve eski haline yükselmesi
sağlanmış olur. Dolayısıyla hastalıktan kurtulmuş oluruz.
Ses şifacılığının sırrı, < Frekans + niyet = şifa > denkleminde
saklıdır. Frekans, sesin saniyelik ölçümüdür. Niyet nedir? Niyet,
sesin
arkasındaki
enerji
olduğunu
söyleyebiliriz.
Konuşurken
çıkardığımız sese niyetimiz onun üzerine kodlanır ve sesle beraber
yolculuk yapar. Dinleyen kişi bu haliyle mesajı alır. Şöyle de
denebilir, niyete göre karşı tarafın algılaması farklı olur. Örneğin,
kötü
niyetli
kişinin
çıkardığı
ses
karşı
tarafa
menfi
etki
gösterirken; pozitif niyetli kişinin çıkardığı ses olumlu sonuç
verir.”(5)
Goldman’ın bu savını şu örnekle noktalayalım: Genç bir
delikanlıyı onurlandırmak niyetiyle “ Haydi benim tosuncuğum,
göster kendini!” şeklindeki hitaptan karşı taraf rahatsızlık duymaz;
üstelik hoşuna gider. Fakat ayni kişiyi aşağılamak maksadıyla “ Ne
bakıyorsun öküz gibi; işini doğru yap!” şeklindeki üslup farkı karşı
tarafı üzer. Çünkü ses tonu üzerine kötü niyet yüklenmiştir.
Halbuki her iki benzetme ayni cins hayvan üzerinde yapılmıştır.
16
Bu arada, olumlu niyet ve düşüncenin karşı tarafı ne denli
etkilediğine dair bir hatırama değinmek istiyorum: Çocukluk
yıllarımda olacaktı; baş ağrısı ve vücut kırgınlığı hallerinde hemen
nineme koşar kendisinden okumasını isterdim. Önünde sırt üstü
yatar başımı dizine koyarak içtenlikle kendimi ona teslim ederdim.
Ninem de cani gönülden sessiz bir şeyler okur ve yüzüme üflerdi.
Onun nefesi bir enerji misali vücuduma yayılır rahatlık hissini
verirdi. Böylece kısa sürede kendimi daha sağlıklı hissetmemi
sağlardı. Bu gibi olaylarda ön plana çıkan en önemli husus , “alıcıverici” durumdaki kişilerin inanarak olumlu düşünmeleri gerekir.
Aksi halde istenilen sonuca ulaşılamaz.
YORUM
Yukarıda bilim adamlarının yaptıkları ilmi araştırma sonunda
insanlığa kazandırdıkları bilgileri yan yana getirip “ Hz. Yusuf’un
gömleğindeki şifa ile Hz. Peygamberimize (s) reva görülen sihrin”
fiziksel yönünü çözmeye çalışalım:
Gözlerine ak düşen Hz. Yakup Peygamberin genlerinde ne
gibi değişiklik oluşmuştu? Üzüntü ve dökülen göz yaşı sonucu kötü
huylu genler baskın çıkarak hastalığı beraberinde getirmişti. Peki
iyi huylu genlerin baskın çıkması için ne yapılması gerekiyordu? İyi
huylu genleri rezone etmek; yani benzer frekansta başka bir
uyarıcı vasıtasıyla baskı ve şiddet (zorlayıcı rezonans uygulamak)
gerekiyordu. İşte bu nedenle Hz. Yusuf, babasının şifa bulması için
özellikle kendi giydiği gömleğini gönderiyor. Çünkü gömlek Hz.
Yusuf’a
Yusuf’un
evrene
ait
genlerin
frekansını
barındırmaktadır.
Ayrıca
Hz.
iyi niyet ve olumlu düşüncelerine ilişkin titreşimleri de
yayılmıştır.
Hz.
Yakup
Peygambere
haber
ulaşınca
17
kendisinde
olumlu
düşünceler
oluşur.Ayrıca,
gerek
gömleğin
frekansı ve gerekse evrene yayılmış Hz. Yusuf’a ait benzer
frekanslar şiddet uygulayarak iyi huylu genlerin tekrar baskın
çıkmasını sağlar ve görme işlemi de böylece tekrar gerçekleşir.
Hz. Peygamberimize (s) yapılan sihir konusuna gelince,
burada da fiziksel olay cereyan etmiştir. Lebid adındaki kişi,
Peygamberimize ait edindiği saç kılının üzerine kötü düşüncelerini
taşıyan nefesi ile kıldaki genlerin frekansını düşürmeyi başarır.
Sonra da bunun evrene yaydığı
titreşimler, “benzer benzeri
çeker” prensibine bağlı olarak Peygamberimiz tarafından algılanır
ve hastalanmasına neden olur. Tekrar sağlığına kavuşabilmesi için
ortalama beden frekansının 62 Hz üzerine çıkarılması gerekir. Bu
maksatla üzerine sihir yapılan saç kılı bulunarak (J.GOLDMAN’ın
ses şifacılığı örneğinde olduğu gibi) iyi niyet ve düşünceyle “ Felak
ve Nas” sûreleri okunup
üflenerek düğümler çözülür. Böylece,
frekansı düşmüş iyi huylu genler rezone edilerek baskın çıkması
sağlanır ve Peygamberimiz de tekrar sağlığına kavuşur.
Süleyman GÜNVER
KAYNAK:
1. Hz.Muhammed’in Hayatı,
Sıracettin Ebubekir (Martin Lings),
(Çev:Nazife Şişman) İnsan yayınları,İstanbul 2006
2. Genetik Zekâ- Yaşamın İlâhi Sırları-Dr. Kazuo Murakami,
Kozmik kitaplar İstanbul/2007
3.İnternetten alıntı:www.okyanusum.com/sumucizesi.htm
4.İnternetten
http://coherentresources.com/bt3_monitor.php
alıntı:
18
5. Jonathan Goldman, Seslerin Gizli Gücü. Sınır ötesi yayınları
Nisan 2010