formula=kolej aşkı - AlbinaSoft Giriş Ekranı

Transkript

formula=kolej aşkı - AlbinaSoft Giriş Ekranı
formula=kolej aşkı
Duayen Kolejli Baran Asena ile Kolej yılları,
iş hayatı ve Formula 1 üzerine keyifli bir sohbet
sayfa18
Kolejli
İşadamları Derneğinde
Mart 2015
YENİ DÖNEM
Ocak ayında gerçekleştirilen 3. Olağan Genel Kurul’da
Kolejli İşadamları Derneği Tüzüğü’nde değişikliklere gidildi.
Yeni Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları belirlendi. Son
iki yıldır başkanlık görevini başarıyla sürdürmekte olan
M. Hakan Çınar yeniden başkan seçildi.
Kolejli İşadamları Derneği 3.
Olağan Genel Kurul toplantısı,
17 Ocak 2015 Cumartesi günü,
çok sayıda üyenin katılımıyla
gerçekleşti. Genel Kurul’un
gündeminde yer alan en önemli
maddeler tüzük değişikliği ve
yeni dönem yönetim, denetim ve
disiplin kurullarının seçilmesi
oldu. Mevcut başkan M. Hakan
Çınar, 2012-2014 döneminin
Kolejli işadamları Derneği
açısından oldukça yoğun ve bir
o kadar da başarılı geçtiğini,
yeni dönemde çıtayı daha da
yükselterek yeni hedeflere
ulaşmayı planladıklarını
belirtti. En önemli hedeflerden
birinin başta İstanbul olmak
üzere diğer illere de açılmak
olduğuna değinen Çınar, “Bir
taraftan üyelerimizin ortak
girişimlerde bulunarak hem
kendi iş potansiyellerini hem de
ülkemiz ekonomisine katkılarını
artırmaya dönük organizasyonlar
gerçekleştirmeye, diğer taraftan
da iş dünyasını yakından
Ankara Sanayi Odası
1990 yılında üretime başlayan
ve kurulduğu günden bu yana
ülkemizin önde gelen organize
sanayi bölgelerinden biri olarak
faaliyet gösteren ASO 1. OSB’de
yer alan KİD üyelerinden
Sn. Niyazi Akdaş ve Sn. Önder
Bülbüloğlu ile söyleşi.
sayfa04
ilgilendiren meselelerde kamuoyu
oluşturmaya yönelik çalışmalara
devam edeceklerini” söyledi.
Genel Kurul’da Cengiz
Bıçakçıoğlu’nun başkan, Semih
Apa’nın başkan vekili, Doruk
Coşkunsu ve Berkay Şener’in
yazman olarak görev aldığı Divan
Heyeti seçildikten sonra, sırayla
2012-2014 dönemi Faaliyet
Raporu, Mali Rapor ve Denetleme
Kurulu raporu okundu.
sayfa02
TEDÜ’de bir kid üyesi
Kolejli İşadamları Derneği
kurucu üyeleri arasında yer alan
Ahmet Kayserilioğlu’nun sahibi
olduğu Aktif Mühendislik Ltd.
Şti. , TED Üniversitesi genişleme
projesi kapsamında, projenin
mekanik taahhüdünü üstleniyor.
sayfa12
kid
2
Mart 2015
Yeni Dönem
Oylamanın ardından gündemin
en önemli maddelerinden biri
olan tüzük değişikliğine geçildi.
Başkan M. Hakan Çınar, yapılan
tüzük çalışması ile getirilen öneri
değişikliklerini gerekçeleriyle
birlikte madde madde açıklayarak
üyelere bilgi verdi.
Kolejli İşadamları Derneği’nin
bazı üyelerinden ve üye olmayı
düşünenlerden alınan görüşler
doğrultusunda değişikliğe
gidilmesi önerilen maddelerden
biri Derneğin isminin Kolejli İş
İnsanları Derneği olarak veya
bir başka alternatif de Kolejli
İşverenler Derneği olarak
değiştirilmesiydi. Özellikle
bayan üye adaylarının talebi
olan bu öneri, yeterli oy çokluğu
sağlanamaması nedeniyle kabul
edilmedi. Derneğin isminin
Kolejli İşadamları Derneği olarak
kalmasına karar verildi.
Tüzükte yapılan çalışmalar
sırasında üzerinde durulan
bir başka konu ise, üyelik
kriterleriydi. Derneğe üyelikle
ilgili olarak getirilen değişiklik
ile artık, TED okullarından
veya TED Üniversitesi’nden
mezun olan veya 3 yıl süre ile
kesintisiz eğitim görmüş kişiler
de Kolejli İşadamları Derneği’ne
üye olabilecekler. Daha önce 30
olan yaş sınırı ise, Kolejli genç iş
adamlarına da Dernek bünyesinde
yer verebilmek amacıyla aşağı
çekilerek, 24 yaş olarak yeniden
belirlendi.
kid
Mart 2015
3
Değerli Kolejli Dostlar
Tüzük değişikliği
ile ilgili maddelerin
okunması ve oylanması
tamamlandıktan
sonra gündemin bir
diğer maddesi olan 2015-2017
dönemi bütçesinin ve Dernek
giriş aidatının - yıllık aidatın
belirlenmesi görüşüldü. Yeni
dönem için aidat miktarlarında
değişikliğe gidilmeyerek Kolejli
İşadamları Derneği giriş aidatının
2.550TL, yıllık aidatın ise
1.200TL olarak kalmasına karar
verildi.
Sırada yeni dönem Yönetim,
Denetim ve Disiplin Kurulları
asil ve yedek üyelerinin seçilmesi
vardı. Açık oylama ile yapılan
seçimde aşağıda yer alan isimler
üç yıl süresince görev yapmak
üzere oybirliği ile seçildiler.
Yönetim Kurulu asil üyeleri,
M. Hakan Çınar, İlknur Seven,
Mehmet Ali Ertuğrul, Şeref
Topkaya, Uğur Çimen, Serhat
İpek ve Hüseyin Gazi Toraman,
Yönetim Kurulu yedek üyeleri,
Bülent Alanya, Okyay Kepenek,
Alper Aydınalp, R. Doruk
Coşkunsu, Berkay Şener, Eralp
Başaran ve K. Can Nergiz,
Disiplin Kurulu asil üyeleri, M.
Niyazi Akdaş, Sunullah Salırlı ve
Uğur Boz,
Disiplin Kurulu yedek
üyeleri, Kaya Gültekin, Ahmet
Kayserilioğlu ve K. Kağan Usluel,
Denetleme Kurulu asil üyeleri,
Onur Öz, Semih Apa ve Cengiz
Bıçakcıoğlu,
Denetleme Kurulu yedek
üyeleri, Zafer İbrişim, Ercüment
Tekin ve Bülent Torpil.
Genel Kurulu takiben 19 Ocak
2015 Pazartesi günü yapılan
Yönetim Kurulu toplantısı ile
görev dağılımı;
M. Hakan Çınar - Başkan,
Uğur Çimen - Başkan Yardımcısı,
Mehmet Ali Ertuğrul - Başkan
Yardımcısı, Şeref Topkaya Sayman, Serhat İpek - Üye,
İlknur Seven - Üye ve Hüseyin
Gazi Toraman - Üye şeklinde
gerçekleştirildi.
Yönetim Kurulu Başkanı
M. Hakan Çınar, görev
dağılımının belirlenmesinin
ardından yaptığı konuşmada,
2015-2017 döneminde Kolejli
İşadamları Derneği
Yönetim Kurulu olarak,
Derneğin tanınırlığının ve
devamında üye sayısının
artması, ana amaç olan iş
dünyasındaki Kolejlilerin
bir çatı altında toplanarak
birlikte fayda yaratımının
gerçekleşmesi için gayretle
çalışacaklarını, bunun bir
ekip ve gönül işi olduğunu
belirtti.
“kid” rumuzu ile yayına
başlayan ve “kolejli iş dünyası”
adı ile ilk sayısında büyük
beğeni toplayan bültenimizin
ikincisinde yine birlikteyiz.
Geçen sayımızda, Kolejli
İşadamları Derneği’nin Genel
Kurulu öncesinde özellikle
Dernek Tüzüğü’nde yapılmasını
önereceğimiz değişikliklerle
ilgili bilginin yanı sıra üç
yıllık faaliyetimiz ve KİD Zirve
hakkında ayrıntılı haberlere yer
vermiştik.
17 Ocak 2015 tarihinde
gerçekleştirilen Genel Kurul’da
Tüzüğümüzde birçok değişiklik
yapılmıştır. Tüm TED’li
okullardan mezun olan iş
adamlarının üyeliğe kabülünün önü
açılmış, 30 yaş olan üyelik yaşı da
24’e indirilmiştir. Anılan bu temel
değişikliklerle Derneğimiz tüm
Türkiye’ye yayılacak, büyüyecek
ve gençleşerek güçlenecektir.
Genel Kurul, üç yıllık bir süre
için şahsıma ve değerli Yönetim
Kurulu üyelerimize görev
vermiş, çalışmalarımıza hiç ara
vermeksizin devam etmemiz
yönünde verilen yetkilendirme
uyarınca büyük bir hızla 2. Kolejli
İş Dünyası Zirvesi çalışmalarına
başlanmıştır.
Yeni Üyelerimiz
Abidin Korkmaz’79
Draeger/Ankara
Türkiye Genel Müdürü
Evren Ersü’85
Ever Grup/Ankara
Başkan ve CEO
Levent Kocatürk’89
Mobildev/İstanbul
Genel Müdür
Engin Karapınar’92
Evrensel Yayınları/Ankara
Firma Ortağı
Bu yıl ikincisi düzenlenecek
olan Zirve ve Fuar’da yerinizi
almak için acele etmenizi
öneriyorum çünkü geçen yıl
Zirve’nin başarılı geçmesi
nedeni ile bu yıl büyük bir talep
oluşmuştur. Zirve ve Fuar’da
yerinizi almanız için
www.kidzirve.com adresini ziyaret
edebilir, öncelikli olarak stant
yerlerinizi ayırabilirsiniz.
Bültenimizin ikinci sayısında
bazı sektörlere ve sanayi
bölgelerine odaklandık, buralarda
iş yapan Kolejliler ile röportajlar
yaptık. İlginizi çekeceğini
düşündüğüm bir başka yazı ise
duayen Kolejli Baran Asena
ile yapılan söyleşi. Yıllarını
başarılı bir iş adamı olarak Kolej
camiasına adamış bu değerli
Kolejli ağabeyimizin söyleşisinde
çok ilginç notlar bulacağınızı
umuyorum.
Sizlerle paylaşmak istediğim
bir başka konu da, Derneğimizin
her geçen gün yeni üyelerle
daha da güçlendiği olgusu.
Son iki ayda aramıza katılan
yeni üyelerimizin isimlerini
aşağıda sizlerle paylaşmaktan
ve kendilerine bir kez daha
huzurunuzda “hoşgeldiniz”
demekten büyük mutluluk
duyuyorum.
Artık gelmesi için heyecanla
beklediğinizi bildiğim
bültenimizin ikinci sayısını
keyifle okumanızı öneri,
eleştiri ve görüşlerinizi bizimle
paylaşmanızı diliyorum.
Saygılarımla,
Av.M.Hakan ÇINAR
Yönetim Kurulu Başkanı
Notlar
Onur Özer’99
Özer Grup/Ankara
Firma Sahibi
İhsan Erkın Özkan’78
İlkağaç Mühendislik/Kocaeli
Firma Sahibi
Ekrem Şatırlar’78
Barkom/Ankara
Firma Sahibi
Ahmet Batı’03
Zap Reklam/Ankara
Firma Ortağı
18 Mart Çanakkale Deniz
Zaferi’nin 100. yılında, bu
güzel topraklarda özgürce
yaşayabilmemiz için canlarını
feda eden bütün şehitlerimizi
rahmetle anıyoruz.
Bu yayının sizlere
ulaşmasında öncelikle bizleri
kırmayıp değerli zamanlarını
ayırıp bizimle yazılarını
paylaşan her biri kendi alanında
bir değer olan yazarlarımıza, bu
yazıların baskıya hazırlanması
aşamasında ve ilgili işlerin
tamamında büyük gayret içinde
olan, emeğini esirgemeyen Bilge
Aydemir, Levent Mutluer, Bedri
Akkerman ve Volkan Selçuk’a
teşekkür ederim.
Keyifli okumalar
Uğur Çimen
Yönetim Kurulu
Başkan Yardımcısı
KİD YENİ YÖNETİM KURULUNDAN
TED ANKARA KOLEJİ VAKFININ
MEZUNLAR DERNEĞİ BAŞKANINA ZİYARET YENİ BAŞKANINA ZİYARET
Kolejli İş Dünyası İletişim Adresleri
Kolejli İşadamları Derneği
T: 0312 417 27 00
Kızılırmak Sokak N:8 Kocatepe/Çankaya/Ankara F: 0312 417 27 09
E: [email protected]
[email protected]
www.kid.org.tr
KİD Yönetim Kurulu,
gerçekleştirdiği tanışma
ziyaretleri çerçevesinde, TED
Ankara Koleji Mezunları
Derneği Yönetim Kurulu
Başkanı Kutluhan Olcay’la
görüştü. Olcay’ın yanı sıra, Can
Çığırgan ve Anıl Üstünoğlu’nun
da katıldığı, keyifli bir sohbet
ortamında gerçekleşen toplantıda,
kurumların işbirliğinin önemine
değinildi. Yeni üye kazanımı başta
olmak üzere, düzenlenen çeşitli
etkinliklerden, yeni projelere
kadar her konuda karşılıklı
desteğin vazgeçilmez olduğu
önemle vurgulandı.
KİD Yeni Yönetim Kurulu,
TED Ankara Koleji Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanlığı’na seçilen
Sn. Önder Bülbüloğlu’na bir
tebrik ziyareti gerçekleştirdi.
Ziyaret çerçevesinde TED’li
kurumların birbirleriyle ortak
çalışmalar içinde bulunarak daha
da güçleneceklerine, örnek olarak
da, bu yıl ikincisi düzenlenecek
olan Kolejli İş Dünyası Zirvesi’nin
başta lise öğrencileri olmak üzere,
TED Ankara Koleji öğrencileri
tarafından da gezilmesinin
hedeflendiğine, bu sayede genç
zihinlerde girişimcilik bilincinin
oluşturulmasının önemine
değinildi.
4
iş dünyası
Mart 2015
ANKARA SANAYİ ODASI
1.ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
Memur Kentinden, Sanayinin Başkenti Olmaya Doğru Yolculuk
1990 yılında üretime başlayan ASO 1.OSB, kurulduğu günden bu yana ülkemizin önde gelen organize sanayi bölgelerinden biri olarak
faaliyet göstermekte. Bölgede, aralarında Kolejli İşadamları Derneği üyelerinden Sn. Niyazi Akdaş’ın sahibi olduğu Akdaş Döküm
A.Ş.’nin ,Sn. Önder Bülbüloğlu’nun sahibi olduğu Bülbüloğlu Vinç Sanayi Tic. A.Ş.’nin, Sn.Ömer Saim Gogen’in sahibi olduğu Özgen
Elektrik ve TİC. A.Ş’nin, Sn.Erçin Mesci’nin sahip olduğu Ultra A.Ş’nin yanı sıra TED Ankara Koleji mezunu olan Aydemir ZORAL- Nace
Makine, Zeynep Erkunt Armağan - Erkunt Traktör, Tulga DAL - İba Kimya, Işıl ERSÜ - Göker A.Ş, Güran GÖKYAY - Nurus A.Ş’nin de
bulunduğu, 270 fabrika yer almakta.
Organize Sanayi Bölgeleri,
sanayinin uygun görülen alanlarda
yapılanmasını sağlamak, çevre
sorunlarını önlemek, bilgi
ve bilişim teknolojilerinden
yararlanmak, imalat sanayi
türlerinin belirli bir plan dahilinde
yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri
amacıyla sınırları tasdikli arazi
parçalarının gerekli altyapı
hizmetleri ve teknoparklar ile
donatılıp planlı bir şekilde sanayi
için tahsis edilmesiyle oluşturulan
mal ve hizmet üretim bölgeleridir.
ASO 1. Organize Sanayi
Bölgesi; 1978 yılında temeli
atılarak 1990 yılında üretime
başlayan, ülke ekonomisine ciddi
bir katkı sunmanın yanı sıra
ulaşım, altyapı, haberleşme, enerji
dağıtım ve bakım hizmeti gibi
alanlarda sanayicilere sağladığı
kolaylıklar, ucuz enerji, ucuz su
gibi ekonomik çözümlerle de
ülkemizin önde gelen Organize
Sanayi Bölgelerinden birisi
olmuştur ve burada mobilya,
döküm, gıda, elektrik, elektronik,
makine üretimi, alüminyum,
tekstil, zirai aletler, savunma
sanayi, kimya, metal işleri,
madeni eşya vb. alanlarda üretim
yapılmaktadır. Büyüklükleri
5.000m² ile 100.000m² arasında
değişen 335 sanayi parseline sahip
ASO 1. OSB, toplam 1000 hektar
alan üzerine kurulmuştur. Bugün
270 fabrikanın faaliyet gösterdiği
bölgede, toplam 35.000 kişiye
istihdam ve ülkemiz ekonomisine
2 milyar doları ihracat olmak
üzere yıllık 6 milyar dolar katkı
sağlanmaktadır. Kurulduğu
günden bugüne yurt dışından
gelen ticari ve resmi heyetlerin
de önemli bir uğrak noktası
haline gelen ASO 1. OSB’de, yurt
dışından gelen heyetlere genel
ve idari yapı hakkında bilgiler
verilmekte, bölge genel olarak
gezdirilmekte ve ilgili sektörlerde
üretim yapan firmaların
fabrikaları gösterilmektedir.
Ayrıca, üyeler ile ziyaretçi heyetler
bir araya getirilerek ticari ilişkiler
kurmaları sağlanmaktadır. Sonuç
olarak, gelen yabancı heyetler,
benzeri bir bölgenin kendi
ülkelerinde de kurulabilmesi
için ASO1. OSB yönetiminden
işbirliği talep etmektedir.
ASO 1. OSB, ülkemizin sanayi
alanında “Vitrin”i olmaya
devam etmekte, her yıl yaklaşık
50 ülkenin Cumhurbaşkanı ve
Başbakanları, üst düzey resmi
yetkililer bölgede ağırlanmakta ve
bilgilendirilmektedir.
Bölge yönetimi, yine bölge
sanayicilerinden oluşan 5 kişilik
Yönetim Kurulu ve bu kurula
bağlı profesyonel kadrolar
tarafından yapılmaktadır. ASO
1. OSB bünyesinde, ülkemizin
en büyük çevre laboratuvarı,
atmosfere ve ozon tabakasına
zararlı Halon Gazlarının toplanıp
ıslah edilmesini amaçlayan
Uluslararası Montreal Protokolu
kapsamında kurulan ve ülkemizde
tek olan “Halon Bankası” yer
almaktadır. Ayrıca, iş piyasasının
isteklerine uygun işgücünün
yetiştirilmesine ve kalitesinin
artırılmasına katkıda bulunmak
amacıyla, Mesleki Test ve
Sertifikalandırma Merkezi,
Otomasyon Teknolojileri Eğitim
ve Uygulama Merkezi, Hacettepe
ASO 1.OSB Meslek Yüksek
Okulu ve ASO Teknik Koleji ve
Yurt Binası da bölgede hizmet
vermektedir.
Ülkemizin gelişmesinde
oldukça önemli bir yeri olan
ASO 1.OSB, memur kentinden
sanayinin Başkentine doğru
çıkılan yolda emin adımlarla
yürümeye devam etmektedir.
Mart 2015
iş dünyası
5
DÖKÜM SANAYİNDE BİR DÜNYA MARKASI
AKDAŞ DÖKÜM
45 yıllık çalışma hayatına sayısız yatırım ve başarı öyküsü sığdıran Niyazi Akdaş, sahip olduğu vizyon
sayesinde, mezunu olduğu TED Ankara Koleji’ne ve TED misyonuna büyük katkılarda bulunmuş,
vazgeçilmez bir parçası olduğu döküm sektörüne ve sağladığı istihdam ve gerçekleştirdiği üretimler
sayesinde yurt içinde ve yurt dışında ülkesine yoğun kazanımlar sağlamış bir isim. Babacan tutumu
ve güzel kalbi ile dürüstlük ve doğruluktan ödün vermeyerek yürüdüğü bu yolda, herkesin sevgi ve
saygı duyduğu Niyazi Akdaş ile geçmişi, bugünü ve geleceği konuştuk.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben 1948 yılında İzmir’de
doğdum. Evliyim, iki çocuğum
ve iki torunum var. İlk, orta
ve lise eğitimimi TED Ankara
Koleji’nde tamamladım. Daha
sonra tahsilime Orta Doğu
Teknik Üniversitesi’nde devam
ettim ve 1970 yılında Metalürji
Mühendisi olarak mezun
oldum. ODTÜ’deki Amerikalı
hocalarımın referansları ile
gittiğim, Amerika’nın Los
Angeles şehrindeki Kaliforniya
Üniversitesi’nde (UCLA) yüksek
lisans eğitimimi tamamladım.
Yüksek lisans çalışmalarımı
yaparken, aynı üniversitenin
mühendislik fakültesi malzeme
bilimleri bölümünde öğretim
asistanı olarak çalıştım.
Mezuniyetimi takiben yine
aynı üniversitenin Ordu ve
Nasa Projelerinde araştırma
başmühendisi olarak yaklaşık 1,5
yıl çalıştıktan sonra Türkiye’ye
döndüm. ODTÜ’de okurken
yaptığım yaz stajları sırasında
Türk Traktör Fabrikası’nın
dökümhanesinde dökümcülükle
tanışmış ve mesleği çok sevmiş
ve ileride bu sektörde çalışmaya
karar vermiştim. Amerika’dan
dönünce Ankara’da bir çelik
dökümhanesinde işletme müdürü
olarak göreve başladım, altı ay
sonra aynı işletmenin genel müdür
vekili oldum. Beş yıl çalıştığım
bu fabrikadan işverenimle bir
konuda anlaşamadığım için istifa
ederek ayrıldım ve kapalı olan,
çalıştırılmayan küçük bir çelik
dökümhanesine %35 kar ortağı
olarak girdim. Çalıştığımız 1,5
sene boyunca inanılmaz başarı
sağladık. Ancak işletme sahibi
olan ortağımın aç gözlülüğü
nedeni ile bu ortaklığı bozmak
zorunda kaldım.
Çok değer verdiğim sanayici
büyüğüm rahmetli Orhan Işık
Bey’in de yönlendirmeleri
ve teşviki ile 1982 yılında bir
arkadaşımla birlikte Akdaş
Döküm Sanayi şirketini kurduk.
Kiralık bir sundurma altında
başlayan bu yatırım 1987 yılında
ODTÜ’den arkadaşım Sn. Ali
Kantur’un da aramıza ortak olarak
katılmasıyla bir ivme kazandı.
Onun sermaye katkısı ile kiralık
yerden çıkarak İstanbul yolunda
inşa ettirdiğimiz, 1500m² kapalı
alana sahip olan fabrika binamıza
taşındık. Halen bu şirketin
Yönetim Kurulu Başkanlığını
yürütmekteyim.
2005 yılında ortağım Ali
Kantur emekli olup şirket
bünyesine katılınca farklı bir
işe daha girmeye karar verdik
ve Evsel Katı Atık Yönetimi
işi ile ilgili ITC adlı İsviçre
şirketinin hisselerini devir aldık.
Şirket, Ankara Büyükşehir
Belediyesi’nden Katı Atık
Değerlendirme Projesini almış
fakat herhangi bir yatırım
yapmamış durumdaydı. Bugün
Ankara’yı modern ve dünyada
eşi nadir bulunan evsel atık
değerlendirme tesislerine
kavuşturmayı başardık. Bu
başarılı çalışmalarımız nedeni
ile Adana, Antalya Büyükşehir
Belediyeleri, Elazığ ve
Alanya Belediyelerine
aynı hizmeti verme,
Bursa ve Konya
Büyükşehir
Belediyeleri ile Aksaray
Belediyesinin çöp sahalarından
elektrik enerjisi elde etme
ihalelerini aldık. Bugün bütün
bu illerde elektrik üretmekte
ve ürettiğimiz elektriği
enterkonnekte sisteme vererek
ülke ekonomisine katkı
yapmaktayız. Yine bu başarılı
çalışmalar neticesinde T.C. Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’ndan
Anadolu’da kurulacak olan
Tehlikeli Katı Atık Bertaraf
Tesisini kurma yetkisini aldık. Bu
tesisin imalat ve montajı bitirilmiş
olup deneme ve kabul çalışmaları
yapılmaktadır.
Fahri yaptığım bazı çalışmaları
şöyle sıralayabilirim. Halen
Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği (TOBB) Döküm Sektör
Meclisi Başkanlığı görevini
yürütmekteyim. Türk döküm
sektörünün temsilcisi olan Türk
Döküm Sanayicileri Derneği
TÜDÖKSAD’da Yönetim Kurulu
Üyeliği, Başkan Yardımcılığı ve
2010-2014 yılları arasında da
başkanlık yaptım. 2015 yılında
Avrupa Dökümcüler Birliği
CAEF’in Başkanlığı ülkemize
geçecek, meslektaşlarım bu
göreve beni layık gördüler ve
Türk Döküm Sektörünün
temsilcisi olarak
CAEF’in Başkanlığını
yürüteceğim.
6
1994–2005 yılları arasında
ASO Yönetim Kurulu Başkan
Vekilliği görevini sürdürdüm,
bu süre zarfında muhtelif
yıllarda Sincan ASO 1. OSB ile
ASO 2. ve 3. OSB’nin Yönetim
Kurulu Başkanlığını yaptım.
Ayrıca Türkiye’de o zamanlarda
mevcut olan 220 Organize
Sanayi Bölgesinin üye olduğu
Organize Sanayi Bölgeleri
Üst Birliğinin 3 yıl Başkan
Vekilliğini yaptım. TOBB
tarafından görevlendirildiğim,
Avrupa Odalar Birliği, Balkan
Odalar Birliği ve Avrupa Karma
İstişare Komisyonu’nda Türk
İş Dünyasını temsil ettim. Yine
Odalar Birliğinin temsilcisi olarak
1999–2002 yılları arasında TSE
Başkan Yardımcılığı görevinde
bulundum.
TSE’deki bu görevim sırasında,
2002 yılında 33 Avrupa ülkesi
Kalite Teşkilatlarının üye
olduğu ve merkezi Brüksel’de
olan, Avrupa Kalite Teşkilatının
(EOQ) Yönetim Kurulu Başkan
Yardımcılığına seçildim. 2006
yılında bu kurum tarafından
George Borel üstün hizmet
madalyası ile ödüllendirildim.
EOQ’ya 9 yıl misyonu
doğrultusunda hizmet verdikten
sonra 2011 yılında bu teşkilatın
Başkanı seçildim. 2014 yılı
Haziran ayında başkanlık
görevimi tamamladım. Statü
gereği 2017’ye kadar bu kurumun
geçmiş başkanı olarak yönetim
kurulunda görev yapacağım.
Uzun yıllar mezunu olmakla
gurur duyduğum TED Ankara
Koleji’nin, Mezunlar Derneği’nin
ve TED Ankara Kolejliler Spor
Kulübü’nün Yönetim Kurulu
Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı
görevlerinde bulundum. Bu
güzide okulumuzun Vakfında
Yönetim Kurulu Üyeliği, Başkan
Yardımcılığı ve Başkanlık yaptım.
Başkan Yardımcılığı ve Başkanlık
görevlerim sırasında, Yönetim
Kurulu Üyesi arkadaşlarımla
birlikte dünyada eşi bulunmayan
İncek Yerleşkesini inşa ettirdik,
öncelikle lise kısmını ertesi sene
de anaokulu, ilk ve orta kısmı
yerleşkede eğitim ve öğretime
açtık. Hayatımın en önemli
hizmeti olarak gördüğüm bu
onurlu görevden 2005 yılında,
misyonumu tamamladığım
düşüncesi ile istifa ederek
ayrıldım.
2012 yılında TED’in misyonuna
daha fazla katkı verebilme ve
Doğu Karadeniz bölgesinde
TED’in bayrağını dalgalandırma
gayesi ile ortaklarımla birlikte
iş dünyası
TED Trabzon Koleji’ni
açmaya karar verdik. 2013
yılında inşaatına başladığımız
okulumuzu, 2014-2015 eğitim
yılı başında bitirdik ve Ana Sınıfı
Hazırlık, Ana Sınıfı, İlk Öğretim
ve Orta Öğretim 5 ve 6. sınıf
olmak üzere 400 öğrenci ile
eğitime başladık. Halen her biri
birbirinden değerli ve kuvvetli bir
eğitim kadrosu ile okulumuzda
eğitime devam etmekteyiz.
Şirketiniz Akdaş Döküm
hakkında bizi bilgilendirir
misiniz?
Biraz önce
bahsettiğim gibi
1987’de kendi
mülkümüz olan
fabrikaya taşındıktan
sonra 1987-1994
yılları arasında özel
sektörün ihtiyaçlarını
karşılayarak ve devlet ihalelerine
girerek büyümeye çalıştık. O
yıllarda yıllık 2000 ton üretim
gerçekleştiriyorduk. 1994
yılındaki ekonomik krize Türkiye
Elektrik Kurumu’ndan sabit
fiyatla alınmış 1500 ton siparişle
yakalandık. Taahhüdümüzü yerine
getirdik ama epey zorlandık,
maliyetimizin yarısına sattık ve
işletme sermayemizi bitirdik. Bir
daha devletten iş almamaya ve o
kapasiteyi ihracat ile doldurmaya
karar verdik. 1994 - 1998 yılları
bu yaranın sarılması ile geçirildi.
1998 yılında ikinci nesil de
eğitimlerini ve askerlik görevlerini
tamamlayarak bünyemize katıldı.
İkinci neslin hevesle, işe dört
elle sarılması bizim işi büyütme
kararı almamıza neden oldu.
2000 yılında İstanbul yolundaki
fabrikamıza ilaveten Sincan’da
ASO Organize Bölgesinde öz
kaynaklarımızla inşa ettirdiğimiz
9.000 m² kapalı alanlı fabrikamızı
da devreye aldık ve üretime
başladık. Bu sefer de 2001 krizi
geldi çattı, bu sefer krize borçsuz
ve yeni makinelerle donatılmış
bir fabrika ile yakalanmıştık. Tabii
borçsuz olmanın verdiği rahatlıkla
bu krizi zararsız atlattık. 2004
ve 2005 yıllarında bütün Avrupa
ülkeleri ve Amerika’ya
ihracat yapan bir
dökümhane haline
geldik. Üretimimizin
katma değerini
arttırma gayesi ile
işleme tezgâhları
alımlarına ağırlık verdik.
2006 yılında bu bina da bize
küçük gelmeye başladı ve 1987
yılında İstanbul yolunda inşa
ettiğimiz fabrikayı kapatarak
aynı bölgede 12.500m² ikinci
dökümhanemizi ve 12.500m²
işleme fabrikamızı devreye aldık.
2008 yılında 8.000m²’lik ikinci
işleme ve kaynak konstrüksiyon
fabrikamızı kurduk. 2012 yılında
ise; daha kaliteli ve nitelikli çelik
üretebilmek için 33.000m² kapalı
alanlı bir dökümhane inşaatına
başladık. 2013 yılında kısmen
devreye alınan bu tesis çalışmaya
başlayınca, 2014 yılı başında bu
bölgede 2001 yılında kurduğumuz
fabrikamızı kapattık. Bugün Akdaş
Döküm iki adet dökümhane ve üç
Mart 2015
adet talaşlı imalat fabrikası, bir
kaynak atölyesi ve model yapım
atölyeleri ile birlikte yaklaşık
127.000m² alanda inşa edilen
66,000m² kapalı alanda üretimini
sürdürmektedir.
Akdaş Döküm, imalatının %
85’ini Avrupa ve ABD’ye ihraç
etmektedir. Çimento, İnşaat
ve Madencilik, Makine İmalat,
Demir Çelik, Liman ve Gemicilik,
Otomotiv, Enerji, Gıda gibi
sektörlerde hizmet vermektedir.
Ayrıca müşteri taleplerine göre
talaşlı imalat fabrikasında dökmüş
olduğu parçalara kaba ve/veya son
işleme operasyonları yapmaktadır.
Artan müşteri talepleri ve imalatı
karşılamak için talaşlı imalat
tezgâh parkını arttırmak ve
geliştirmek için sürekli yatırım
yapmaktadır. İç ve dış pazarlarda
firmamız büyük ve nitelikli parça
üretim özelliği ile tanınmaktadır.
Bugün Akdaş Döküm, bir
seferde 240 ton sıvı maden ve
35,000 ton yıllık üretim kapasitesi
ile Türkiye’nin en büyük çelik
döküm fabrikasıdır. Avrupa’nın
ise ilk beş dökümhanesi
içindedir. Fabrikalarımızın ve
de teknolojik ekipmanlarımızın
çok yeni olması nedeniyle
müşterilerimizin ihtiyacı olan
ürünleri en kaliteli şekilde ve en
kısa sürelerde imal edip teslim
edebilmekteyiz. Ülkemizde
bizim kapasitemize muadil bir
firma bulunmamaktadır. Bunun
dışında Avrupa’da rakibimiz
olan 3-4 dökümhaneye nazaran
daha donanımlı olmamız,
maliyetlerimizin daha düşük
olması ve daha makul kar oranları
ile çalışıyor olmamız da rekabet
gücümüzü bir hayli arttırmaktadır.
Akdaş Döküm ülkemizde ve
Avrupa’da bilinen bir marka
haline gelmiş olup bütün Avrupalı
çelik döküm alıcıları tarafından
bilinmekte ve tanınmaktadır.
2014 yılı sonunda Avrupa
Dökümcüler Birliği CAEF’in
Çelik Grubunun Başkanı ve üyesi
olan 41 dökümcü firma temsilcisi
ile 5 kişilik Japonya Dökümcüler
Derneği JPN’nin temsilcileri
tesislerimizi görmeye geldiler.
Ziyaretleri sırasında “Bu tesis
dünyanın en modern, yeni ve
verimli dökümhanelerinden biri
olmuş.” yorumunda bulundular.
Geçenlerde ise, Amerika Birleşik
Devletleri Çelik Dökümcüler
Birliği (SFSA)’dan bir grup
Birlik üyesi, 2015 Haziran
ayında tesislerimizi ziyaret etme
talebinde bulundular.
Mart 2015
iş dünyası
7
2003 yılında şirketimizin
vizyonunu “Döküm sanayinde
dünya markası olmaktır”
olarak belirlemiştik. Bugün, bu
vizyonu gerçekleştirebildiğimizi
düşünüyorum.
Yeni nesil sanayici ve iş
adamlarına neler önerirsiniz?
Öncelikle çalışmadan,
emek harcamadan başarılı
olamayacaklarını bilmeleri
gerekir. Dürüst ve doğru sözlü
olmalarını öneririm zira dürüst
yapılmayan ticaret kısa vadeli
kazanç getirir. Gandi bir sözünde
“İlkesiz Siyaset, Emeksiz
Zenginlik ve Ahlaksız Ticaret
olmaz” demiş. Ben bu sözü iş
hayatımda hep uygulama gayreti
içinde oldum.
Sevdikleri, zevk aldıkları ve
bildikleri işi yapmalılar, plan
ve programlarını iyi yapıp
gerektiğinde yol haritalarını
değiştirebilmeliler yani hiçbir
zaman kendilerini ve işlerini
dalgalanmaya bırakmamalılar.
Herkesin yaptığı işin aynısını
yapmamalılar veya yaptıkları
işi herkesten farklı yapmalılar.
İşlerini sürekli geliştirmeye
çalışmalarını öneririm zira
gelişmeyen, büyümeyen iş
kaybolmaya mahkûmdur.
Ancak aç gözlülüğün,
tamah etmenin
insanı şaşırttığını
ve felakete
sürüklediğini
unutmamak
lazımdır.
Başka bir
önerim de,
kısıtlı olan doğal
kaynaklarımızdan
gelecek nesillerimizin
de faydalanabilmeleri için
israftan kaçınmalarıdır. Başarılı
olabilmek için çevreye, çalışanlara
karşı duyarlı ve tevazu sahibi
olunmalıdır. Tabii bunlarla
birlikte girişimci olabilmek için
cesaretli olmak gerektiğini de
unutmamak lazım.
Döküm Sektörü ile ilgili 2014
yılı değerlendirmeniz ve 2015
yılında beklentileriniz nelerdir?
Özellikle Avrupa’da,
sanayileşmesini tamamlamış
ülkelerde sektörümüzle ilgili
gerçekleşen bir gelişme, firma
sayılarının azalmasına rağmen
yıllık döküm üretimlerinde
bir azalma yaşanmadığı
hatta arttığıdır. Ülkemizde
de buna benzer bir gelişme
yaşanmaktadır. 2011 yılında
1040 dökümhanede 1.433.000
ton üretim gerçekleştirilirken
2014 yılında 919 dökümhanede
yaklaşık 1.700.000 ton üretim
yapılmıştır. Yüksek genel giderleri,
teknolojik yatırım yapmaya
elverişsiz finansal yapıları, nakit
akış ve yönetim problemleri
gibi birçok nedenlerle mikro
işletmeler hem üst kategorideki
otomotiv sektörüne hem de bir alt
kategorideki tüketim sektörüne
sürdürülebilir hizmet ve
ürün sağlamakta
zorlanmaktadırlar.
Bu işletmeler,
ya sermaye
artırarak ve teknik
altyapılarını
geliştirerek bir
üst kategoriye
geçmekte, ya da
dünyadaki birçok
benzerleri gibi pazardan
çekilmektedirler.
2014 yılında, sektörümüzün
parça ürettiği, otomotiv, ticari
araç, iş ve tarım makineleri
üreten firmalar ile inşaat ve alt
yapı yatırımlarında kullanılan
genel makine, pompa ve vana
üretimi yapan firmalar küresel
rekabet nedeniyle maliyetlerini
azaltabilmek için Uzak Doğu
menşeli parçalar ile montaja
dayalı üretimi tercih ettikleri
için döküm sektörümüzde
beklenen büyüme sağlanamadı.
Verimlilik artırıcı yatırımlar
ve yeni döküm hatlarının
devreye alındığı demir
dökümhanelerinde kurulu
kapasite 2 milyon ton olmasına
rağmen kapasite kullanım
oranları 2014 yılında %60
seviyelerinde kaldı. Yine kurulu
kapasiteleri 300.000 tona
ulaşan çelik dökümhanelerinin
kapasite kullanım oranları
%50’lere ulaşabildi. Yegane
olumlu gösterge alüminyum
döküm sanayinde yaşandı.
Otomotiv, beyaz eşya, inşaat
mobilya ve makine imalatı
gibi sektörlerin hafif metal
malzemelere olan talebinin artışı
ile beraber yerli yatırımlar ve dış
ticaret pazarındaki gelişmeler,
bu sektörde faaliyet gösteren
firmalarımızın yatırımlarını tam
kapasite ile kullanabilmelerine
imkan tanıdı.
Dolar kuruna bağlı olarak temin
edilen bütün temel girdilerimizin
(hammadde ve enerji dahil)
maliyetleri, dolar kurundaki artış
nedeniyle aşırı arttı, buna karşılık
Euro kurundaki düşüş sebebiyle
ihracatımızın yarısından fazlasını
yaptığımız Euro bölgesine yapılan
ihracat yapılamaz hale geldi.
2015’in bu nedenle çok sıkıntılı
bir yıl olacağı öngörülebilir.
Hükümetimizin bu konuya acilen
bir çözüm bulması gerekmektedir.
Döküm ihracatının desteklenmesi
halinde ülke ekonomisine
yaratacağı katma değer ve
istihdam artışı mevcut durumdan
daha yüksek olacaktır.
2015 yılı için tek olumlu
olabilecek husus, Euro Bölgesinde
üretilen sanayi ürünlerinin parite
farkı nedeniyle küresel ticaretteki
paylarının artması olacaktır.
Bu durum Euro Bölgesindeki
sanayilerin büyük oranda
yardımcı malzeme tedarikçisi olan
ülkemiz sanayisi için, çok düşük
kar marjları ile olsa da, pozitif bir
ivme yaratacaktır.
Moralleri bozmak
istemiyorum ama 2015 yılının
tüm sanayicilerimiz için zor bir
yıl olacağını düşünüyor ve bu
nedenlerle bütün KİD üyesi
arkadaşlarıma çok dikkatli
olmalarını tavsiye ediyorum.
Umarım yanılıyorumdur.
iş dünyası
8
Mart 2015
SANAYİNİN ÖNDE GELEN İSMİ
BÜLBÜLOĞLU
Üniversiteden mezun olur olmaz iş hayatına atılan ve bugün
Türkiye’nin önemli iş adamları arasında yer almayı başaran
Önder Bülbüloğlu, çalışma prensipleriyle, cesaretiyle ve insan
kaybetmeyen yapısıyla, örnek alınması gereken bir model,
izlenmesi gereken bir yol çiziyor bizlere. TED Ankara Koleji’ne
bağlılığı, sanayi sektörüne ve ülkemize kattığı değerler ve dünden
bugüne edinilen tecrübeler üzerine sohbet ettik kendisiyle.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1961 yılında Ankara‘da doğdum.
1979 yılında TED Ankara
Koleji’nden, 1985 yılında İ.T.Ü
Makine Mühendisliği’nden mezun
oldum. Evliyim ve 3 çocuğum var.
1986 yılında makina imalatı
yapan Bülbüloğlu Vinç ile
sanayiciliğe adım attım ve
devamında Bülbüloğlu Çelik,
Bülbüloğlu İnşaat, Bülbüloğlu
Turizm ve Otelcilik sektörlerine
yapmış olduğum yatırımlarla
giderek büyüdük.
22 yıl Ankara Sanayi Odası’nda
Meclis Üyeliği, Meclis Başkan
Vekilliği ve Yönetim Kurulu
Başkan Vekilliği yaptım.
OSİAD‘ın Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevi yanında, 5 yıl
TED Ankara Kolejliler Spor
Kulübü Başkanlığı görevini
yürüttüm. 2012 de Ankara’da IHG
oteller zincirinin yeni halkası
Holiday INN’i Ankaralıların
hizmetine sundum. Türkiye
Elektrikli Vinç İmalatçıları
Derneği Yönetim Kurulu
Başkanıyım. Bir dönem de,
Trabzon Kültür ve Dayanışma
Derneği’nin Başkanlığı yanında,
Trabzonspor Yönetim Kurulu
Üyeliği görevinde bulundum. Tüm
bunların dışında amatör pilot olup
uzun yıllar Air taxi olarak çalışan
Air Ancyra ‘nın Yönetim Kurulu
Başkanlığını yaptım.
TED Üniversitesi Vakfı Kurucu
Üyesiyim ve 2007 yılından bu
yana sürdürmekte olduğum TED
Ankara Koleji Yönetim Kurulu
Üyeliğinin yanı sıra yürüttüğüm
Başkanvekilliği görevimde
geçtiğimiz ay TED Ankara Koleji
Vakfı Başkanı seçilme gururunu
yaşadım.
Bülbüloğlu Şirketler Grubu,
bugün sanayi sektöründe çok
büyük bir hacme sahip. Peki tüm
bunlar nasıl başladı? Şirket ilk
olarak nasıl kuruldu?
İş hayatında çok çalışmak,
prensiplere sahip olmak elbette
çok önemli. Ancak ben şansın da
oldukça büyük önem taşıdığına
inanıyorum. Bu mesleği
seçmemde bile şansın rolü
var, örneğin okulu bir yıl önce
bitirseydim belki de şimdi başka
bir meslekte çalışıyor olacaktım.
İTÜ makine mühendisliğini
4 senede bitiren pek olmazdı
ama 4.5-5 senede bitiren birkaç
arkadaşımız bu sektörde iş
yapan önemli firmalarda işe
girdiler. Ben de sektöre uzak
değildim çünkü bu bizde bir
dersti ayrıca proje hazırlardık,
projeler kapsamında bu firmaları
ziyaret ederdim. Onları ziyaret
ederken, konuşurken oturdu
kafama bu iş. Okulu bitirdikten
sonra da, hep bir şeyler yapma
hevesim vardı, bu işi yapmak,
vinç işine girmek istedim. Ama
nasıl gireceğim sektöre, imalat
yapma yetkim yok, sermaye yok,
yeni mezun mühendisim. Gidip
İstanbul’da bir firmadan bayilik
aldım. Böylece başladım sektörde
çalışmaya. Sonra kendi kendime
bir strateji uyguladım. İstanbul’a
gidip bir firmada teklifler nasıl
hazırlanır, makine nedir kaç
motoru vardır, nasıl fiyatlandırılır
bunları öğrendim, 85 senesinin
Kasım ayında şirketimi kurdum.
Ankara’nın büyük firmalarının
isimlerini çıkardım, Güriş, Gama,
Metiş, Baştaş Çimento gibi 10
firmalık bir liste hazırladım.
Aldım elime çantamı, Piyade
sokağa Güriş’in binasına gittim,
kendimi tanıtıp Kıvanç Bey ile
görüşmek istediğimi söyledim.
Görüştürmediler beni ilk başta,
ama ben direndim. Israrla
İş hayatında çok çalışmak, prensiplere sahip olmak elbette çok önemli. Ancak
ben şansın da oldukça büyük önem taşıdığına inanıyorum
görüşme talep edince beni Yüksel
Erakay adında bir proje müdürü
ile görüştürdüler. Sert mizaçlı
bir adamdı, muhtemelen beni
göndermek için aldı odasına,
24 yaşındayım o zaman; girdim
odasına tanıttım kendimi, vinç
işine başladığımı anlattım, “Bir
işiniz olursa benden teklif almanız
için kendimi tanıtmaya geldim”
dedim. “Gel otur bakalım” dedi,
o da İTÜ mezunuymuş, okuldan,
hocalardan bahsettik derken, bir
kağıt çıkarıp, “Şuna bir teklif ver
bakalım yarın” dedi. 30 tonluk
kocaman bir iş, bu bir şanstır
işte çünkü muhtemelen Kıvanç
Bey beni kabul etseydi, bu iş
gerçekleşmeyecekti. Velhasıl
ben teklifi hazırlayıp götürdüm,
Çarşamba sabahı Yüksel Bey
çağırdı beni, hiç pazarlık etmeden
bugünün 200 milyarlık işini
verdi, “Git sözleşmeni hazırla gel”
dedi. Ben daha sözleşme nasıl
hazırlanır onu bilmiyorum, dedim
ki “Ben şu sayfanın arkasına bu
teklif bugünden itibaren geçerlidir
yazıp, imzalayıp kaşelesem olur
mu?” dedim. “Olur” dedi, “Yan
binada bizim muhasebe servisine
git, finans müdürü Oktay Bey var,
avans ödemeni yapsın.”
Ben tabii koşa koşa gittim Oktay
Bey’in ofisine, “Yüksel Bey yolladı
beni, ödeme yapılacakmış” diye.
Teyidini aldıktan sonra Oktay
Bey, “Tamam, yaz makbuzunu”
dedi ama bende makbuz yok
ki. “Bu kadar çabuk olacağını
bilmiyordum, yanımda makbuz
getirmedim” dedim. “Peki o
zaman banka hesap numaranı
ver, oraya göndereyim” dedi,
ama benim bankada hesabım da
yok. “Hesap numarası aklımda
değil, ben gidip makbuzu alıp
geleyim” dedim, çıktım hemen
Esat Dörtyol’da Ersin Eroğlu’nun
babasına gittim. Bedii amca bana
makbuz basarken, o öğleden
sonra ben Metiş’e gidip, 10 tonluk
pompa sattım. Perşembe günü
parayı aldım, Pazartesi Baştaş’a
Mart 2015
gittim, böylece yürüdü gitti… Çok
yoğun çalıştım o yıllarda, gece
sabahlara kadar proje çizerdim,
bilgisayar falan da yok, bir tane T
cetveli ile…
İmalata başlayacağım dönemde
ilan verdim, o yıl işe başlayan
4 elemanım hala benimle
birlikte çalışmaktalar. Emeklilik
yaşları geldi tabii hepsinin ama
ayrılmadılar. Sonrasında da
burada işe başlayan ve 25 yıl, 30
yıl ödülü alan 50 tane çalışanım
var. Tam bir kader birliğiydi
yaptığımız. İlk 15 yıl şirketin her
türlü işini bizzat ben yürüttüm,
satın alma, banka işleri,
projenin çizimi, montajı,
takibi, aklınıza ne
gelirse; bugünlere
birden gelinmedi
ama geçmişe
bakıyorum da
doğru stratejiler
izlemişim.
Ostim’de bir
rakibim vardı Doruk
Makine, sahibi Zihni
Bey, çok iyi bir ustaydı,
çok iyi vinç yapıyordu. Ben 30
tane yapıyorsam, o da 15 tane
yapıyordu. Fiyatı daha pahalıydı
ama kendine özgün müşterileri
vardı. Ben de ondan malzeme
alıyordum. Bir gün Zihni ustaya
gidip, şirketini bana satmasını
istedim. Benim yan yana 3
dükkânım olmuştu o dönemde,
onun kendi mülkü olan bir yeri
vardı. Kabul etti, anlaştık ve ben
bütün makineleri dâhil neyi varsa
satın aldım ve oranın kiracısı
olarak devam ettim. Tek bir şart
öne sürmüştüm Zihni Bey’e,
o da benim imalatımın başına
geçmesiydi. Böylece çok rahat
ettim, bir şey çizerdim o hemen
yapar, teslim ederdi. Sonrasında
çok değerli çalışanımız Mehmet
Bey ile de beni o tanıştırmıştır.
Mehmet Bey ile birlikte makine
imalatına da başladık. Zihni
Bey ayrılınca, kendisi fabrika
müdürüm oldu. 3 sene önce vefat
ettiğinde gerçekten bocaladık,
yerine kimseyi koyamadık. İşte
böylece günümüze kadar geldik…
Şirketiniz Bülbüloğlu Vinç
hakkında bizi bilgilendirir
misiniz?
Bülbüloğlu Vinç San. A.Ş.’yi
kurma fikri üniversitede aldığım
“Kaldırma ve İletme Makinaları”
adlı dersten doğdu. Genç bir
mühendis olmanın verdiği
cesaretle yola çıkarak, küçük bir
atölyede iki kişilik bir kadroyla
başlayan bu sanayi sevdası,
iş dünyası
geçen 27 yıllık süreçte prensipli
ve düzgün çalışmalarla Türk
Sanayisinde fark yaratan bir
konuma ulaştı.
Kuruluşundan bu yana,
vinç sistemleri projelendirme
ve üretimini gerçekleştiren
şirketimiz, enerji sektörüne
yönelik vinç imalatında pazarın
yüzde seksenine hâkim duruma
geldi. Gururla belirtmek
isterim ki, Bülbüloğlu Vinç
Sanayi Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirerek, ülkemizin önde
gelen yassı mamul yatırımı olan
demir çelik tesisine 500 ton
kapasiteli Türkiye’nin en
büyük vincini üretti.
Firmamız,
tecrübeli ve eğitimli
proje ekibiyle
teknik çalışmaya
önem vermekte,
gelişime ve
yeniliklere açık bir
yol izlemektedir.
Teknolojiyi
yakından takip
ederek, sunulan yeni
imkânları sürekli olarak
üretime yansıtmakta, bilgisayar
destekli tasarım yapmakta ve bir
kısım imalatlarında bilgisayar
teknolojisinden yararlanmaktadır.
Dikkat çekmek istediğim bir
nokta; tasarım konusunda
firmamızın herhangi bir
firmayla lisans veya know-how
anlaşması bulunmamaktadır,
tüm tasarımlar şirket bünyesinde
gerçekleştirilmektedir.
Hali hazırda, 450 çalışana,
36.000m² kapalı, 60.000 m²
açık alana sahip olan BVS,
Ankara, İstanbul, İzmir satış
ofisleri, yurt içi ve yurt dışındaki
bayileri ve sektörüyle ilgili dünya
markalarıyla yaptığı işbirliği ile
Türk vinç sektörünün tartışılmaz
en büyüğü olarak hizmet
vermektedir.
KOBİ’lerin ve büyük
yatırımcıların organize sanayi
bölgelerinde kurulan yeni
fabrikaları ve bu fabrikaların
ekipman ihtiyaçlarına paralel
olarak vinç gereksinimleri
her geçen gün artmaktadır.
Özellikle demir, çelik ve tersane
sektöründeki büyümeye bağlı
olarak, büyük kapasiteli özel
amaçlı gezer köprülü vinçler için
daha önceleri yurt dışına başvuran
yerli yatırımcılar artık bizim gibi
kurumsal ve sektörde söz sahibi
firmalara yöneldiler. Ayrıca
tesisimizin kapasitesi ve ekipman
parkı açısından bu büyüklükteki
vinçleri üretebilecek ülkemizde
başka bir tesis olmaması, ciddi
büyüklükteki işlerde firmamıza
büyük avantaj sağlamakta, adeta
bizi rakipsiz kılmaktadır.
Bülbüloğlu Çelik Endüstrisi
hakkında neler söylemek
istersiniz?
2000 yılında kurulan ve
endüstriyel çelik konstrüksiyon
9
üretimi yapan firmamız, yıllık
15.000 ton üretim kapasitesi
ile Türkiye’nin sektördeki sayılı
firmaları arasında yer almaktadır.
Bülbüloğlu Çelik Endüstrisi
Sanayi ve Ticaret A.Ş. her türlü
çelik konstrüksiyon imalatlarının
yanı sıra bu imalatların dizaynı ve
montajında da yer alarak birçok
projeyi başarı ile tamamlamıştır.
Endüstriyel tesisler, baraj daimi
teçhizatı, köprüler, otoyollar,
havaalanları, binalar, kuleler,
tanklar, konveyör sistemleri gibi
projeleri de üretim kapsamına
dâhil ederek ürün çeşitliliğini
tamamladığı projelerle, çelik
piyasasında müşterilerine önemli
hizmetler sunmuştur.
BCES son yıllarda özellikle
köprü konusundaki imalat
tecrübesini artırmıştır. Çelik
köprü konusunda uzmanlaşıp,
350m uzunluğundaki asma
köprüyü Türkmenistan için imal
ve montaj etmeyi başararak,
seçilen ve aranılan bir firma haline
gelmiştir.
İlkelerimiz, Türkiye’nin
ekonomik ve piyasa şartlarının
daha da iyiye gitmesi ümidi ile
projelerimizi çeşitlendirmek,
zamanında ve planlı olarak işin
sürekliliğini etik değerlerimizden
vazgeçmeden sağlayabilmektir.
Bülbüloğlu Vinç Sanayi
Türkiye’de bir ilki
gerçekleştirerek, ülkemizin
önde gelen yassı mamul
yatırımı olan demir çelik
tesisine 500 ton kapasiteli
Türkiye’nin en büyük vincini
üretti.
piyasalar
10
Mart 2015
SEMİH APA ile
İnsan Kaynakları
1930’lu yıllarda temeli atılan ve ilk olarak Ulus’ta açılan mağazasıyla hizmet vermeye başlayan Apa Gold,
bugün 70 yılı aşan tecrübe birikimiyle, üçüncü kuşak temsilcisi Semih Apa’nın yönetiminde Kapalıçarşı’da
bir atölye ve Ankamall’da iki mağaza ile müşterilerine hizmet sunmaya devam ediyor. Semih Apa ile altının
seyri, dış etkenlerin altın fiyatına etkisi ve 2015 yılında ülkemizde ve dünyada gerçekleşecek altın talebi
üzerine konuştuk.
dolar kurundaki istikrarsızlığın
ve hızlı yükselişlerin altın
fiyatlarını aynı oranda artırmış
bulunduğuna, ulusararası
piyasada altının ons fiyatı
düşerken bizde dolar kurunun
artmasının, ülkemizdeki altın
fiyatlarını yükseltmiş olduğuna
değiniyor. Politika faizinin
inmesi sonucu döviz kurlarında
dengelenme sağlanamaması
durumunda, ilerleyen zamanlarda
altın ve döviz fiyatlarının daha da
artacağını düşündüğünü sözlerine
ekliyor.
Geçmiş dönemden elinde
altın bulunanlar için bu durum
bir satış fırsatı olsa da, evlilik
hazırlığı içerisinde olan veya
altınla borçlanmış kişiler için
durumun daha zor olacağını
belirten Apa, bütün bunlara
rağmen Türk insanının altına olan
ilgisini 2015’te de devam ettireceği
kanaatinde olduğunu, bunda en
önemli etkenin altın takıların
veya altın liraların vazgeçilmez
bir hediye aracı olmasından
kaynaklandığını söylüyor.
2010 yılında pırlanta ve elması
da ürün yelpazesine katarak,
insan kaynakları
11
Başvurularınız için
ALTININ SEYRİ
2011 yılında tüm zamanların
en yükseğine ulaşan altın
fiyatlarının, 2013’teki kayıpların
ardından 2014’ü de kayıpla
tamamladığını belirterek
başlıyor sözlerine Semih Apa,
“Bir taraftan Amerikan Merkez
Bankası Fed’in tahvil alımlarını
2014 yılı içerisinde bitirmesi
ve politika faizini artıracağına
yönelik söylemleri ve petrol
fiyatlarındaki sert düşüş, diğer
taraftan Rusya-Ukrayna gerilimi
ve Ortadoğu’daki gelişmeler
başta olmak üzere jeopolitik
risklerin artmış olması, altın
fiyatlarının 2014 yılı içerisinde
inişli çıkışlı ve istikrarsız bir yol
izlemesine neden oldu. 2015 yılı
içinde uzmanların görüşü altın
fiyatlarının yıl sonuna doğru ons
başına 1000 dolar seviyesine
inecek olduğu yönünde. Ancak
bana sorarsanız, altın bu yıl
1,100$/ons seviyesinin pek altına
inmeyecek gibi.”
Ülkemizde ise durumun farklı
olduğuna dikkat çekerek, 2014
yılında başlayan ve hala devam
eden hükümet ile Merkez Bankası
arasındaki faiz polemiği nedeniyle
Mart 2015
klasik ürünlerin yanı sıra daha
kişiye özel, butik tasarımlar
yapabilmek amacıyla
Kapalıçarşı’da bir atölye açan
Apa Gold, bünyesinde yer alan
kreatörler ve tasarımcılar
ile kendine özgü Apa
kreasyonlarını
sergiliyor
bugün
mağazalarında.
“Apagold olarak
bundan sonra altın
takıların yerini
pırlantalı ve değerli
taşlı ürünlerin almasını
bekliyoruz. Bunun başlıca nedeni
ise, eskiden tasarruf için alınan
bilezik ve bunun gibi ürünlerde
alış satış arasında oluşan fiyat
farkları ile İstanbul’da kurulan
İstanbul Altın Rafinerisi sayesinde
küçük ölçekli külçe altınların artık
ülkemizde de üretilir olmasıdır”
diyor. Türk kadınının değişen
ve gelişen iletişim olanakları ve
medya sayesinde mücevheri, sade
altın takıların yerine tercih etmeye
başladığına değinerek, özellikle
son yıllarda gelen talepler
doğrultusunda pırlantanın
yanı sıra safir, yakut, zümrüt
ve opal gibi değerli taşlara
tasarımlarında daha fazla yer
vermeye başladıklarını
belirtiyor.
Belçika kökenli
bir pırlanta
firması olan
HRD Antwerp
ile çözüm
ortaklığına giderek,
pırlantanın kalite
seviyesini belirleyip,
uluslararası standartlara uygun
şekilde kalitesini belgeleyerek de
sektöründe fark yaratmaya devam
ediyor Apa Gold.
Anadolu’nun geleneksel ve
tarihsel motiflerini modern
çizgilerle buluşturarak, bir
yandan dünyayı takip ederek
bir yandan da özgün motifleri
içeren tasarımlar gerçekleştiriyor.
Günümüz teknolojisi yardımıyla,
hayalinizdeki mücevheri üç
boyutlu olarak tasarlayıp
beğeninize sunuyor.
HRM Danışmanlık
Uğur Mumcu Caddesi NO: 95 / 9-10
GOP / ANKARA
Tel: 0312 447 50 55 • Faks: 0312 447 50 56
Enviromental Coordinator
(Ankara)
Junior Sales Manager
(Ankara)
Our client is Europe’s leader renewable energy company, looking to hire an
“Environmental Coordinator” for its Siirt location.
• University graduate/postgraduate in Environmental Engineering,
Environmental Management, Civil Engineering,
• Minimum 5 years professional work experience, preferably in the hydropower /
construction sector,
• Experience working with international standards, particularly ISO 14001, the
IFC Performance Standards on Environmental and Social Sustainability and the
IFC EHS Guidelines,
• Experience regarding environmental inspections, reporting and documentation ,
• Occupational Health and Safety Specialist certificate from an accredited
institution desirable
• Fluency in English,
• Strong communication skills and analytical ability,
• Have leadership and coordination skills ,
• Proficiency in MS-Office,
• Have sense for environmental protection and high HSE standards,
• Male applicants should have completed their military service.
Job Description:
• Participate in monthly environmental inspections of the main construction sites
and ensure sufficient scope and documentation,
• Coordinate and steer additional activities included in the ESMP (water
quality monitoring, hydro-biological monitoring and terrestrial flora and fauna
monitoring, etc.),
• Review monthly environmental inspection reports and follow up necessary
identified actions to improve environmental performance of the contractor(s),
• Supervise EIA monitoring and support project management regarding the issue
of environmental permits and licenses,
• Prepare a monthly environmental report compiling all environmental activities
and monitoring data results,
• Plan mitigation measures to address detected decreasing environmental
conditions.
Our client is one of the leading international manufacturers of onshore and
offshore wind turbines.
We are seeking for “Junior Sales Manager” to be located in Ankara.
• University degree in Engineering (MBA graduate is a plus),
• Minimum 2 years experience in Wind Energy sector or big plant sectors (oil and
gas for instance),
• Fluent in English both written and spoken,
• A strong work ethic and willingness to meet stringent datelines,
• Strong analytical skills, good communication, time management, decision
making and stress management skills, being a good team player,
• Military service must be completed for male candidates.
Job Description:
• The position will be a support for the Sales Manager dealing with offers,
agreements and contracts. Additionally the figure will deal with data updating in
the system of company is using to manage contracts and offers.
• In addition he/she deals with the requests of the customers and get in contact
with company’s HQ in Hamburg in order to fulfill the requests or to make the
company aware of them.
Satış ve Pazarlama Birim Müdürü
(İstanbul)
Yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş, atık ve rüzgardan enerji üretim
yatırımları yapan bir grup şirketi olan müşterimiz için Genel Müdür’e raporlama
yapacak Satış Pazarlama Birim Müdürü aranmaktadır.
• Üniversite mezunu,
• Benzeri sektörde en az 3 yıl deneyime sahip,
• Araştırmaya meraklı, yeniliklere açık, sektördeki gelişmeleri güncel olarak takip
eden,
• Tercihan İngilizce dil bilgisine sahip,
• MS Office Programlarına (word, excell, power point v.b)hakim,
İş tanımı
• Şirketi müşterilere, tedarikçilere, resmi kurumlara karşı temsil etmek, şirketin
ilişkide bulunduğu ve ilişkide bulunmayı hedeflediği özel ve resmi kurumlarla
ilişkileri yürütmek,
• Kalite, Satınalma, Lojistik v.b birimlerle koordineli çalışmak,
• Yeni pazarlar yaratmak ve iş geliştirmek,
• Satış fiyatlarını belirlemek, satış ekibi tarafından hazırlanan fiyatları kontrol
etmek,
• Bayi ağını güçlendirmek, sözleşme ve şartların belirlemek ve hazırlamak.
Satış ve Pazarlama Birim Müdürü
(İstanbul)
Danışmanlığını yapmakta olduğumuz inşaat sektörüne yönelik üretim yapan
müşterimiz için “SATIŞ MÜDÜRÜ” arıyoruz.
• Üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun,
• Ticari konularda bilgi sahibi olan,
• Satış ve ekip yönetimi konusunda en az 10 yıl deneyimi olan (tercihen B2B satış
tecrübesine sahip olan),
• İyi derecede İngilizce bilen,
• Aktif araç kullanabilen (B sınıfı sürücü belgesi),
• Erkek adaylar için askerlikle ilişiği olmayan.
Sales & Marketing Director
(Ankara)
Our client is an international event management company.
For their professional team we are looking for a ‘Sales & Marketing Director’.
• University degree(commercial education is preferable),
• Having experience of 10 years supervising sales and marketing with team
management ,
• Knowledge in an event sector is preferable,
• Having an operational dimension with a global view of organization stakes,
• Fluent in English,
• High ability to negotiate,
• Capacity to analyze and express recommendations,
• High relational skill and sense of service,
• Autonomy, reactivity, creativity, sense of responsibility, availability,
• Ability to do reporting and work with Excel.
Job Description:
• Build and propose annual and multi-year business strategy,
• Define all operations of promotion, incentive and trade shows in order to
promote the activity,
• Regularly perform the market research necessary to know the placement of the
site for products and services,
• Lead sales and marketing team, support them for difficult negotiations, or in the
integration of a new collaborator,
• Establish consistent commercial proposals with the strategy of global offering of
the company,
• Ensure the follow-up of the proposals to promote a rapid contracting with the
client,
• For the purchase orders on events in normal schedule, ensure the confirmation
of the contract before any shipment from the supplier,
• Ensure the implementation of the pricing policy,
• Be responsible of the maintain and the improvement of margins related to
commercial activity,
• Participate actively in the occupancy of the site, if necessary guiding clients in
the interests of the company (choice of the dates and rates),
• Establish, qualify, and maintain a database of clients/prospects,
• Ensure the follow up of the client payment, regarding the timetable approved
with the client,
• Ensure a competitive intelligence, create and develop any new product or
service,
• Analyze training needs and participate in the development of the annual training
plan,
• Contribute to the recruitment of his/her team,
• Ensure the interface between the Direction and staff,
• Be responsible for the application and the implementation of actions defined in
the Structuring and Development Plan of the division.
kid
12
Mart 2015
Mart 2015
kid
13
TEDÜ’DE KİD ÜYESİ
AKTİF MÜHENDİSLİK
İMZASI
TED Üniversitesi genişleme
projesi çalışmaları 2014 senesinin
Mart ayında başladı. Proje
kapsamında; İlk ve Orta Okul
binalarından oluşan tesiste
yer alan ve Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu
tarafından tescil edilmiş olan, B,
G ve H blokları korunarak restore
ediliyor, diğer binaların yerine
ise, avlunun törensel karakterini
koruyan ve günün gerektirdiği
unsurları da barındıran yeni
yapılar inşa ediliyor. E ve F
Blokların bulunduğu alana yarı
olimpik yüzme havuzu, nizami
ölçülere sahip basketbol sahası
ve açık tenis kortu olan bir
spor kompleksi; avluda
zemin kotundan
aşağıya doğru
yerleştirilmiş olan
bir amfi tiyatro ve
restoran, tiyatrodan
bir kat aşağıya doğru
ise, çok büyük bir
ihtiyacı karşılayacak
olan kapalı otopark yer
alıyor. Eski A bloğun yerine
inşa edilecek olan yeni blokda
amfiler, akademisyen ofisleri ve
mimarlık bölümü stüdyolarına
ek olarak bir de kütüphane
bulunuyor.
TED
Üniversitesi
genişleme projesi
kapsamında, projenin
mekanik taahhüdünü
aynı zamanda Kolejli İşadamları
Derneği kurucu üyelerinden Aktif
Mühendislik Ltd. Şti.’nin sahibi
Ahmet Kayserilioğlu üstleniyor.
1992 yılında sektöre adım atan
Aktif Mühendislik, 2000 yılından
bu yana otel, endüstriyel tesis,
plaza, rezidans, okul, şirket
merkezleri, özel sektör ve kamu
binalarının mekanik tesisat
ihtiyaçlarını projelendirme ve
uygulama hizmetini vermekte.
Son yıllarda gelişen ve her
geçen gün artan yapılaşmanın,
teknolojinin yardımıyla çağdaş
ve her ihtiyaca uygun yaşam
alanlarına olanak sağladığını
belirten Sn. Kayserilioğlu, bu
yapılarda insanların rahat,
huzurlu, doğa ile uyumlu ve mutlu
yaşamalarını ve çalışmalarını
sağlayan faktörün mekanik tesisat
uygulamaları olduğuna, insan
sağlığının ve yapı güvenliğinin
korunmasının çevre dostu
mekanik tesisat uygulamalarıyla
mümkün olduğuna değindi.
HVAC olarak adlandırılan
ısıtma, havalandırma ve hava
şartlandırma hizmetlerini
kapsayan tüm mekanik
tesisat uygulamalarında Aktif
Mühendislik olarak, 23 yıldır
projelendirme, uygulama ve
danışmanlık hizmeti verdiklerini,
uzun yılları kapsayan tecrübeleri
sonucunda iş ortaklarının
zaman en kaliteli ve en son
teknolojiyi kapsayan sistem
uygulamalarını, en iyi çözüm
önerilerini sunarak, yeryüzü
ile ahenk içerisinde keyifli bir
yaşam için teknolojiden taviz
vermeden hayata geçiriyoruz.
Minimum hata ile işçiliği ve
maksimum verimi hedefliyoruz.
TED Üniversitesi genişleme
projesi kapsamında, toplam 6
bloktan oluşan ve 30,500m²
inşaat alanı olan binalarda 28,000
memnuniyeti ve pozitif geri
dönüşleri sayesinde yapılara
son dokunuşta, sonuca gitme
kabiliyetini arttırarak sektördeki
iyi bilinirliğini sağladıklarını
sözlerine ekledi.
Profesyonel, verimli, kaliteli
ve ekonomik çözümleri iş
ortaklarıyla buluştururken çevre
dostu olmayı, insan sağlığına
önem vermeyi ilke edindiklerini
belirten Sn. Kayserilioğlu, “Her
metre boru tesisatı döşeyecek
ve son teknoloji olan ekonomik
yoğuşma teknolojisine sahip
kazanlar ile ısıtma sağlayacağız.
Bir TED mezunu olarak, 2016
yılında bitirilmesi planlanan
böylesine büyük ve önemli bir
projenin Mekanik Taahhüdünü
üstlenmekten gurur duyduğumu
belirtmek isterim.” diyerek
sözlerini noktaladı.
Amerikan Pazarları
Haldun Ünal
[email protected]
Bir Dolara Karadeniz Fındığı
veya Antep Fıstığı
Çin’de herkese bir çiklet
satma fikri muhteşemdi. Şimdi
Amerika Birleşik Devletleri’nde
bir dolara ne satabilirim sorusu
ilgimizi çekebilir. ABD’deki
1 dolara ürün satmakla ünlü
indirim mağazalarının 2014
yılı toplam geliri, 61.8 milyar
dolar oldu. Dollar General
mağazalarının yüzde 30’luk
pay ile başı çektiği bu pazarda
diğer üç büyük firma olan
Family Dollar Dollar Tree ve
Big Lots mağazalarının payları
ise sırasıyla, yüzde 17 yüzde 14
ve yüzde 9 civarında gerçekleşti.
Dollar General’ın 2013 yılı yıllık
raporuna göre, 40 eyalette 11
binden fazla mağazasında net
satışların toplamı 17.5 milyar
ek olarak ortalama gelirin
mağaza başına 1.3 milyon dolar
olduğuna yer verilmektedir.
Düşük ve orta gelirli kesimin
ihtiyaçlarına cevap veren
mağazalardan Family Dollar’ın
yakın zamanda gündeme gelen
satışındaki son gelişmeye göre,
Family Dollar hissedarları
Dollar Tree ile birleşmeye onay
verdi. Bu birleşme ile 13 bin
mağazalık, bir mağazalar zinciri
oluşturulacak. Family Dollar
yıllık raporlarında ürünler
sağlık, paket gıda, temizlik
malzemeleri, kırtasiye, giyim
gibi ana gruplarda toplanmakta.
Büyük üreticilerin ürünlerini
satmakla beraber, kendi özel
markası satışlarının yüzde
dolar olarak gerçekleşti. Aynı
rapora göre ürünlerinin % 25’i
1 dolar ve daha düşük fiyattan
satılan mağazalarda tipik olarak
ürünler 10 doların altında
satılmaktadır. First Research,
küçük firmaların henüz bakir
pazarlarda iyi yer seçimi ile
rekabet edebileceklerini ve
başlangıç sermayesinin mağaza
başına 230 bin dolar civarında
olduğunu belirtmektedir. Buna
29’unu oluşturmaktadır.
ABD’deki indirim
mağazalarına tedarikçi olmanın
iş adamlarımıza önemli fırsatlar
sunacağı ortadadır. Daha
ayrıntılı araştırmalar ve iş
bağlantılarına yönelik çalışmalar
büyük faydalar getirebilir. Tabii
buradaki ilk soru, ne satabilirim
sorusu olabilir. Belki 1 dolarlık
paketlerde Karadeniz fındığı
veya Antep fıstığıdır cevap.
14
kid
Mart 2015
Mart 2015
www.kidzirve.com
Geçtiğimiz yıl birincisi düzenlenen ve pek çok Kolejli firmanın katılımıyla büyük
başarı kaydeden Kolejli İş Dünyası Zirvesi’nin ikincisi için hazırlıklar başladı.
Tarih 9-10 Mayıs 2015. Zirve Komitesi yeni katılan üyelerle birlikte daha da
güçlendi. Geçen seneden farklı olarak bu yıl Zirve tüm TED okullarına açılıyor.
Firma sahibi olan veya çalıştığı firmada üst düzey yönetici olarak görev yapan
tüm TED Okulları mezunları ve velileri sergi salonlarında stant açarak Zirve’ye
katılabilecekler.
Kolejli İşadamları Derneği
Başkanı M. Hakan Çınar, “Sergi
salonlarında yer alacak her biri
9m² olan stantların 2 günlük
kullanım bedelini 2.500TL olarak
saptadık ancak Kolejli İşadamları
Derneği üyelerine, kayda değer
indirim olanakları sunuyoruz,
o yüzden de Zirveye katılacak
firma sahiplerini bir an önce
Kolejli İşadamları Derneğine üye
olmaya davet ediyoruz” dedi.
Bir yıl çok çabuk geçti…
Kolejli İşadamları Derneği
tarafından, bu yıl ikincisine
hazırlanılan Kolejli İş Dünyası
Zirvesi, geçen sene olduğu
gibi yine TED Ankara Koleji
İncek Kampüsü’nde yer alan
Spor ve Sanat Merkezi’nde
gerçekleştirilecek. Türk Eğitim
Derneği, TED Ankara Koleji Vakfı
ve TED Ankara Koleji Mezunları
Derneği ile birlikte koordineli
bir şekilde sürdürülen çalışmalar
Zirve’yi daha da güçlü kılmakta.
KİD Yönetim Kurulu, bu
yıl projeyi daha da büyüterek
Zirve’nin daha geniş bir tabana
yayılmasını sağlamak amacıyla
tüm TED okullarına açılmasına
karar verdi. Böylece firma sahibi
olan veya çalıştığı firmada üst
düzey yönetici olarak görev yapan
tüm TED Okulları mezunları ve
velileri sergi salonlarında stant
açarak Zirve’ye katılabilecekler.
Böylece aynı ya da farklı
sektörlerdeki Kolejlilerin bir
çatı altında bir araya gelerek
birbirleri ile tanışma ve çalışma
imkanı bulmaları, ürünlerini
tüm ziyaretçilere tanıtabilmeleri
sağlanmış olacak.
Kolejli İş Dünyası Zirvesini
hayata geçiren Zirve komitesi 10
kişiden oluşmakta;
Komite Başkanı Osman
Bahadır Özden, 78 mezunu ve
Kırmızı Halı Cast ve Prodüksyon
şirketinin sahibi.
İlknur Seven, 80 mezunu ve
HRM Danışmanlık firmasının
sahibi.
Serhat İpek, 92 mezunu
ve Aydam Sigorta Brokerlik
firmasının sahibi.
Bilge Aydemir, 90 mezunu ve
Kolejli İşadamları Derneği’nin
yöneticiliğini yapıyor.
Zeynep Erkan, 89 mezunu ve
Cinema@Home firmasının sahibi.
Levent Mutluer, 79 mezunu ve
Kolejli İşadamları Derneği’nde
çalışıyor.
Gonca Güzeloğlu, 81 mezunu
ve Alia Jewellery firmasının
sahibi.
Zeynep Elif Yıldızel, 90
mezunu ve Jeolojik Araştırmalar
Derneği’nde 2.Başkan olarak
görev yapıyor.
Burcu Özden, 93 mezunu ve
Pruva Ajans’ın sahibi.
Zirve’nin sergi bölümünün
organizasyonu için KİD,
tecrübeye ağırlık vererek geçen
yıl birlikte çalıştığı Ankara’nın en
tecrübeli fuarcılarından, Bilgin
Aygül ile anlaştı. Atis Fuarcılık’ın
sahibi Bilgin Aygül, deneyimli
ekibi ile stanların kurulması,
sergi alanlarının düzenlenmesi ve
organizasyonu konusunda geçen
yıl büyük bir özveri ile çalışmıştı.
9 – 10 Mayıs tarihlerinde
gerçekleştirilecek Kolejli İş
Dünyası Zirvesi, hafta sonu
boyunca tüm mezunlara,
öğrencilere, üniversite
öğrencilerine ve velilere, kısacası
tüm TED camiasına açık olacak.
Zirve kapsamında, değerli
konuşmacıların katılacağı
konferanslar, Kolej müzesine
bir gezi, çeşitli müzik dinletileri
düzenlenmesi planlanmakta.
Böylece hem firma sahipleri
birbirleriyle tanışıp, “Kolejli En
İyilerle Çalışır” fikrini hayata
geçirecek, hem de katılan tüm
ziyaretçiler bir yandan Kolejli
firmaları tanırken bir yandan
da düzenlenen etkinlikler
çerçevesinde Kolejli dostlarıyla
birlikte keyifli bir hafta sonu
yaşayacak.
Kolejli İşadamları Derneği
Başkanı M. Hakan Çınar, “Sergi
salonlarında yer alacak her biri
9m² olan stantların 2 günlük
kullanım bedelini 2.500TL olarak
saptadık ancak Kolejli İşadamları
Derneği üyelerine, kayda değer
indirim olanakları sunuyoruz, o
yüzden de Zirveye katılacak firma
sahiplerini bir an önce Kolejli
İşadamları Derneği’ne üye olmaya
davet ediyoruz” dedi.
Zirve Komite Başkanı Osman
Özden ise, Zirve süresince
stantların, ışıklandırma ve
elektrik sistemi, stantlardaki
masa, sandalye ayrıca zirve
krokisi, promosyon materyalleri,
yönlendirmeler, ambulans
hizmetleri, güvenlik görevlileri,
temizlik görevlileri, belli saatlerde
belli noktalardan transferler,
wireless internet bağlantısı
ve öğle yemekleri gibi çeşitli
ihtiyaçlarının organizasyon
tarafından karşılanacağını belirtti.
Ayrıca, salonlara sığmayacak
sergi materyallerinin de bahçede
sergilenebileceğini sözlerine
ekledi.
Kolejli İş Dünyası Zirve’sinde
yer alan sergi salonlarında
stant rezervasyonu yapmak ise
oldukça kolay. www.kidzirve.
com adresinden salonların
krokisine ulaşıp, istenilen yerdeki
stant için rezervasyon yapmak
mümkün. Sonrasında, bir Dernek
yetkilisi sizinle irtibata geçiyor ve
işlemleriniz tamamlanıyor.
2014 yılında birincisi
düzenlenen Kolejli İş Dünyası
Zirvesi’ne Aylin Nazlıaka, Ayfer
Yılmaz, Akın Öngör, Celal Göle,
Ahmet Şefik Öngün, Alper
Taşdelen, Ebru Özdemir, Selim
Ellialtı ve Levent Hatay gibi pek
çok değerli konuk konuşmacı
katılmıştı. Bu yıl Zirveye kimlerin
konuk olacağı ise, henüz merak
konusu.
Zirvenin ardından, katılımcı
firmaların tanıtım bilgilerini
içeren ve Zirveye genel bir
bakış imkânı sağlayan detaylı
bir Zirve Kataloğu bastırılacak
ve mezunlara gönderilecek.
Geçen sene yapılan ve 6.500
adet bastırılarak dağıtılan KİD
Katalog, çok beğenilmiş ve büyük
ilgi görmüştü.
9 – 10 Mayıs 2015 tarihlerinde
gerçekleştirilecek olan Kolejli İş
Dünyası Zirvesi hakkında detaylı
bilgiye www.kidzirve.com web
adresinden ulaşılabilir.
TED ANKARA KOLEJİ
İncek Kampüsü
Spor ve Sanat Merkezi
16
hukuk
Mart 2015
ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM YOLU OLARAK
İHTİYARİ TAHKİM
Özellikle son yıllarda,
milletlerarası ekonomik ilişkilerin
yoğunlaşması, sermayenin
önündeki engellerin azalması
ve şirketlerin yabancı ülkelere
yaptığı yatırımların artması,
milletlerarası ticari ilişkilerden
kaynaklanan uyuşmazlıklarda
da artış yaşanmasına neden
olmaktadır. Milletlerarası
ticari ilişkilerden kaynaklanan
uyuşmazlıkların maddi boyutu
ve ticari hayatın sürati gibi
ticaret hayatına özgü nedenler
dolayısıyla, ulusal mahkemelerin
ticari hayatın ihtiyaçlarına her
zaman cevap vermesi mümkün
olamamaktadır. Bu sebeple
özellikle milletlerarası ticaretle
uğraşan taraflar, aralarında
doğacak uyuşmazlıkların ulusal
mahkemeler yerine tahkim
yolu ile çözümlenmesini tercih
etmektedirler.
Tahkim, taraflar arasında
çıkan uyuşmazlıkların devletin
yargı erkini kullandığı ulusal
mahkemeler yerine, taraflarca
belirlenen hakemler tarafından
çözümlenmesidir. Taraflar,
hukuk sisteminin izin verdiği
ölçüde aralarındaki uyuşmazlığı
çözecek hakemleri, bunların
sayı ve niteliklerini, seçilme
usulünü, tahkim anlaşmasının
içeriğini, tahkim yerini, tahkim
yargılamasının tabi olacağı
hukuku, ihtilaf çözümünde
uygulanacak maddi hukuku,
yargılama usul ve şeklini,
başvurulabilecek ispat vasıtalarını
ve yargılama dilini aralarında
yapacakları tahkim sözleşmesi ile
serbestçe belirleyebilmektedirler.
Türk Hukuku’nda ihtiyari
tahkime ilişkin düzenlemeler
esas itibariyle, 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu (İç
Tahkim) ile yabancı devletler
ile imzalanmış olan ikili ve çok
taraflı anlaşmalarda ve 4686
Sayılı Milletlerarası Tahkim
Kanunu’nda (Milletlerarası
Tahkim) düzenlenmiş
bulunmaktadır.
Taraflar arasındaki bir
uyuşmazlığın tahkim yolu ile
çözümlenebilmesi için öncelikle
söz konusu uyuşmazlığın tahkim
yolu ile çözümleneceğine dair
taraflar arasında yapılmış yazılı
bir tahkim sözleşmesi (veya
tahkim şartı) bulunmalıdır.
Tahkim sözleşmesi, taraflar
arasındaki asıl sözleşmeden ayrı
bir sözleşme olarak yapılabileceği
gibi, taraflar arasındaki asıl
sözleşmeye tahkim şartı
(maddesi) eklenmesi suretiyle
de yapılabilmektedir. Tahkim
sözleşmesi yapılabilmesi için
tahkime elverişli bir uyuşmazlığın
mevcut olması ve bu uyuşmazlığın
tahkim sözleşmesinde açıkça
belirtilmiş olması gerekmektedir.
Uyuşmazlığın konusunun
belli olmaması halinde tahkim
sözleşmesi veya şartı geçersiz
olmaktadır.
Taraflar arasında geçerli bir
tahkim sözleşmesi olması halinde,
tarafların tahkim yoluna gitmeleri
zorunludur. Bir başka ifade ile,
tahkim sözleşmesinin varlığı
halinde tahkim yolu yerine genel
mahkemelerde dava açma yoluna
gidilmesi, kural olarak mümkün
değildir.
Taraflar arasındaki tahkim
yargılamasına konu olacak bir
uyuşmazlığın doğması halinde,
tahkim sözleşmesine ek olarak
hakemler ile taraflar arasında
hakem sözleşmesi adı verilen bir
sözleşmenin de yapılması gerekir.
Tahkim yargılamasının
mahkeme yargılamasına tercih
edilmesinin başlıca nedenleri şu
şekilde sıralanabilir:
• Tahkim yargılaması,
mahkemelerdeki yargılamalara
göre daha kısa sürede sonuçlanır.
• Hakemler, teknik konularda
bilgi sahibi kişilerden seçilebilir.
Bu yargılamanın daha da kısa
sürede ve daha etkin bir şekilde
sonuçlanmasını sağlar.
• Hakemler, taraflar
uyuşmazlığın çözümüne
ilişkin olarak özel hükümler
belirlememiş veya kurumsal
tahkimi seçmemişlerse,
uyuşmazlığın çözümüne
uygulanacak usul bakımından
serbest olurlar. Bu da yargılamaya
hız ve pratiklik kazandırır.
• Hakemlerin yabancı dil biliyor
olması tercümana başvurma
zorunluluğunun doğurabileceği
dezavantajları da ortadan
kaldıracaktır.
• Tahkimde yargılama giderleri,
uyuşmazlığın konusuna ve
sonlanma süresine göre değişir.
• Tahkimde, mahkemelerin
aksine, aleniyet (açıklık) ilkesi
geçerli değildir. Başka bir ifade ile,
tahkimde gizlilik asıl olduğundan
tarafların ticari sırları en etkin
şekilde korunmuş olur.
• Tahkim kararlarının
icrası, birçok ülkede mahkeme
kararlarının icrasından daha
kolaydır.
Taraflar, yapacakları
tahkim sözleşmesi ile tahkim
sözleşmesine konu edilen
uyuşmazlıkların kendi
belirleyecekleri hakemler
tarafından karara bağlanmasını
(ad hoc tahkim) tercih
edebilecekleri gibi uyuşmazlığın
çözümünü bu amaçla kurulmuş
tahkim merkezlerine (kurumsal
tahkim) de bırakabilirler.
Kurumsal tahkim merkezlerinin
tahkim usulüne uygulanacak
kuralları içeren yazılı
düzenlemeleri mevcuttur.
Dolayısıyla, taraf iradeleri ile
düzenlenmemiş olan hususlarda,
bu merkezlerin düzenlemiş
olduğu kurallar geçerli
olmaktadır. En önemli kurumsal
tahkim merkezlerinin başında
Paris’te bulunan Milletlerarası
Ticaret Odası (ICC) Tahkim
Merkezi, gelmektedir. Bununla
birlikte İngiltere, İsviçre,
Amerika Birleşik Devletleri
başta olmak üzere birçok ülkede
de milletlerarası ticari tahkim
uygulamalarında önemli yeri olan
tahkim merkezleri bulunmaktadır.
Ülkemizde de halihazırda bu
amaçla kurulmuş olan İstanbul
Ticaret Odası Tahkim Merkezi
ve TOBB Tahkim Merkezi
bulunmaktadır.
BERK ERTÜRK ’03
Avukat
[email protected]
2003 yılında TED Ankara
Koleji’nden, 2008 yılında Bilkent
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden
mezun oldu. Bilkent Üniversitesi
Hukuk Fakültesi’ndeki lisans
derecesinin ardından 2009 yılında
yine Bilkent Üniversitesi’nde
Ekonomi Hukuku Yüksek Lisans
Programını bitirdi. 2008 yılında,
KİD üyelerinden Av. Şevki Onur
Öz’e ait Öz Hukuk Bürosu’nda
stajyer avukat olarak meslek
hayatına başlayan Berk Ertürk,
yerli ve yabancı müvekkillere ticari
nitelikteki uyuşmazlıklar başta
olmak üzere Türk Hukuku’nun
birçok alanında danışmanlık ve
avukatlık hizmetleri sunmaktadır.
Görüldüğü üzere, tahkim
kurumunun yukarıda belirtilen
başlıca olumlu yanları,
tahkim yargılamasını özellikle
milletlerarası ticari ilişkilerden
kaynaklanan uyuşmazlıklar
bakımından mahkeme
yargılamasına göre daha cazip
kılmakta ve başta milletlerarası
ticarette olmak üzere gittikçe
daha sık tercih edilen bir
alternatif uyuşmazlık çözüm yolu
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu eğilimin bir sonucu olarak,
İstanbul’un da önemli bir tahkim
merkezi haline getirilmesi
amacıyla 01.01.2015 tarihinde
6570 sayılı İstanbul Tahkim
Merkezi Kanunu yürürlüğe
girmiştir. 6570 Sayılı Kanun,
yeni sayılabilecek bir tarihte
yürürlüğe girmiş olduğundan,
İstanbul Tahkim Merkezi’nin
(“Merkez”) kuruluş hazırlıkları
henüz tamamlanabilmiş
değildir. Merkezin, organlarının
oluşturulup kuruluşunun
tamamlanmasından sonra
6 ay içinde uyuşmazlıkların
çözümünde uygulayacağı kuralları
hazırlayıp yürürlüğe koyması
ön görülmektedir. İstanbul
Tahkim Merkezi’nin kurulup
faaliyete başlaması ile birlikte
uyuşmazlıkların ülkemizde de
tahkim yolu ile çözümlenmesinde
aşama kaydedilmesi
beklenmektedir.
Mart 2015
çalışma hayatı
17
ÖNCE İŞ GÜVENLİĞİ
İnsan emeği üretimin en önemli
unsurudur. Üretim sürecinde
yaşanan sorunlar, öncelikle insan
sağlığına, ardından da işletmeye
ait her türlü mala ve çevreye
yönelik tehditler oluşturur.
“Hayatın bizim için ne anlam ifade ettiği, hayatın karşımıza neler çıkarttığı
ile değil, bizim hayatın karşısına çıktığımız tavırla belirlenir; başımıza
gelenlerden çok, bizim olanlara verdiğimiz tepkiler ile gelişir.”
L. Lewis Dunnington
Madencilik ve inşaat gibi
tehlikeli olan sektörlerin yanı
sıra teknolojideki gelişmelere
paralel olarak diğer sektörlerde
de tehlikelerin çoğalması,
yasal düzenlemeleri zorunlu
kılmaktadır. Başta tıp olmak üzere
diğer ilgili bilim dallarının ortak
çalışması sonucunda, İş Güvenliği
kavramı ortaya çıkmıştır.
KAYA GÜLTEKİN ’79
Maden Mühendisi
Kaya Gültekin, 1979
yılında TED Ankara
Koleji’nden mezun
olduktan sonra,
yükseköğrenimini ODTÜ
Mühendislik Fakültesi
Maden Mühendisliği
Bölümü’nde
tamamlamıştır. Halen
Ok Dış Ticaret ve
Madencilik San. Ltd.
Şti.’nde Genel Müdür
olarak çalışma hayatına
devam etmektedir.
Çalışma hayatında bilinen
en eski güvenlik önlemi M.Ö.
2551-2560’a kadar dayanır. Bilim
insanlarına göre, Mısır’da Eski
Krallık Dönemi’nde inşa edildiği
düşünülen Keops piramidinin
inşaat kompleksinin içinde
hastane bulunmaktaydı. İş
güvenliği konusunda bilinen en
eski yasal düzenleme ise, Babil
İmparatorluğu’nun ilk kralı
Hammurabi tarafından hazırlanan
İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda
hükümlerin bulunduğu,
Hammurabi Kanunları’dır.
Ülkemizde ise çalışma emniyeti
adı altında ilk yasal düzenlemeler,
Tanzimat’tan sonra yapılmış,
Ereğli Kömür İşletmeleri’nin
Deniz Bakanlığı’na geçmesi
ile kömür ocaklarında çalışan
işçilerin çalışma koşullarını
düzenleyen yasalar çıkarılmıştır.
1850’li yıllarda Ereğli
Havzası’ndaki kömür ocaklarında
çalışan işçiler, kısa sürede meslek
hastalıklarına yakalanmış ve
giderek artan iş kazalarında
yaşamlarını yitirmişti. Kömür
ocaklarındaki çalışma koşullarının
ağırlığı ve çok sayıda işçinin
akciğer hastalıklarına yakalanması
üretimde düşmelere neden
olmuştu. 1865 yılında Madeni
Hümayun Nazırı Dilaver Paşa
tarafından bir tüzük hazırlanmış,
ancak padişah tarafından
onaylanmadığı için bir tüzük
niteliği kazanamamış olan Dilaver
Paşa Nizamnamesi, çalışma
koşullarına yönelik getirdiği
düzenlemeler yanında, madende
bir hekim bulundurulmasını da
hükme bağlamıştı.
Nizamname’de kömür
madenlerindeki iş kazalarıyla ilgili
bir hüküm bulunmuyordu. 100
maddeden oluşan Dilaver Paşa
Nizamnamesi, daha çok üretimin
artırılmasına yönelik olmasına
karşın, işçi sağlığı ve iş güvenliği
ile ilgili ilk yasal belge olması
açısından önem taşımaktadır.
Ve günümüz Türkiye’si…
2014 yılı iş kazaları bakımından
ne yazık ki acı olayların yaşandığı
bir yıl oldu. Soma ve Ermenek
maden faciaları, İstanbul
Mecidiyeköy asansör faciası ve
Isparta’daki trafik kazasında
yaşanan kitlesel can kayıpları
toplumun her kesimini derinden
yaraladı.
Günlerce medya organlarında
kazaların nedenleri tartışıldı.
Bu iş kazaları işin doğası gereği
kaçınılmaz mıydı, yoksa gerekli
tedbirler alınsa önlenebilir
miydi? Gerek madencilik gerekse
inşaat sektöründe, iş kazaları
istatistiklerine bakıldığında
çarpıcı bir gerçek ortaya çıkıyordu.
Türkiye’de ölümlü iş kazaları
oransal olarak AB ülkeleri
ortalamasından yaklaşık 7 kat
fazlaydı.
İstatistik olarak iş kazalarının
taşeron sistemle çalışan
işletmelerde yoğunlaşması
‘’taşeron sistemini’’ tartışmaya
açtı. Özellikle maden sektöründe
iş güvenliğinin sağlanmasında
en önemli unsurun taşeron
sisteminin bizatihi kendisi olduğu
konusundaki görüşler genel kabul
gördü.
Maden ve inşaat sektöründe
yaşanan facialardan sonra iş
güvenliği ve işçi sağlığı konusunda
gerek yasal olarak gerek pratikte
yeni önlemler alındı. Geçtiğimiz
Ekim ayında meclisten geçen
Torba Yasa ile, maden çalışanları
ve taşeron işçilerle ilgili yeni
düzenlemeler getirildi.
İş kazaları ve meslek
hastalıklarından korunmak
ancak; işçi, işveren ve devletin
işbirliği ile mümkündür. Ayrıca
üniversitelerin, sivil toplum
örgütlerinin, medyanın, meslek
kuruluşlarının da iş kazaları
ve meslek hastalıklarının
önlenmesinde yapabileceği
katkılar göz ardı edilmemelidir.
Yakın zamanda yaşadığımız
acılar da gösterdi ki; bir iş yerinin,
bir sektörün değil, ülkedeki
iş alanlarının tamamında iş
güvenliği varsa orada gelişme ve
zenginleşmeden söz edebiliriz.
İş güvenliğinden taviz verilerek
sağlanan üretim artışları aldatıcı
olacak, kalıcı ve yaygın bir refah
artışı sağlamayacaktır.
O halde “önce iş güvenliği’’
uyarılarının kanıksanmış bir
slogan olarak kalmayıp, toplumun
her kesiminde bu konuda
bir duyarlılık oluşturulması
gerekmektedir.
söyleşi
18
Mart 2015
söyleşi
Mart 2015
FORMULA=
KOLEJ AŞKI
Baran Asena’yı, mezunlar derneğimizin 11 no.lu üyesi olarak kuruluş aşamalarındaki çalışma ve
yönetimlerinde aldığı görevlerin yanı sıra, Kolejliler Spor Kulübü sporcusu ve daha sonra Yönetim
Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı, TED Ankara Koleji Vakıf Yönetim Kurulu Üyeliği, Kolejliler
Folklor Derneği kurucu Başkanlığı ve sonunda da üç dönem Türk Eğitim Derneği Genel Başkanlığı
ile hatırlıyoruz. Bu söyleşi ile biraz da üyelerimize ve özellikle daha genç Kolejli nesle sizi tanıtalım
istedik.
Peki Kolej sonrası eğitiminiz
nasıl devam etti?
Kolej gibi, mezunu olmaktan
gurur duyduğum ODTÜ’de lisans
ve yüksek lisansımı aldım. O okul
da, Kolej gibi ülkede sanki başka
bir bilgi ve eğitim vahasıydı.
Burada da kolejli
arkadaşlarımla
çok yakın kaldık
ama diğer
arkadaşlarımızla
da hepimiz çok
iyi kaynaşmıştık.
TED Koleji
mezunlarının,
İstanbul’daki benzeri
okul mezunlarından ciddi
farkı da buydu. Tabii, bizim
yıllarımızda, ODTÜ’de çok
ciddi sayıda çok da başarılı Kolej
mezunu öğretim üyeleri vardı.
İş hayatınızdan biraz
bahseder misiniz?
Önce sizi bir TED Ankara
Kolejli olarak tanıyalım. Neler
söylemek istersiniz?
Kolej’e 1959 yılında hazırlık
sınıfında başladım. Yatılılarla
eşit sayıda, o günlerdeki deyimi
ile nihariler (evciler) vardı
sınıfımızda. Okula çok bağımlı
olan yatılı arkadaşlarımın
okuluma kuvvetli bağlılığımda
etkisi oldu sanırım. O yıllarda,
İngiliz vatandaşı hocalarımızın
sayısı bir hayli fazlaydı ve bu da
gerek İngilizceyi iyi öğrenmemiz
ve gerekse TV gibi iletişim
araçlarının olmadığı o zamanlarda
yabancı kültürü tanımamızı
kolaylaştırıyordu. “Bozkırda
Yeşil bir Yuva” idi okulumuz!
Ankara’nın cumhuriyetle
kazandığı modern görünüşün en
önemli öğelerinden biriydi.
Ortaokuldan başlayarak spor
ve folklor guruplarında yerimi
almıştım. Lisanslı olarak, önce
yeni kurulmuş olan Yıldızlar
Basketbol Ligi’nde ve sonra
da voleybol lise ve kulüp genç
takımda oynama fırsatı buldum.
O dönemlerde tüm basketbol ve
voleybol takımlarımız, Ankara
ve ülke çapında ciddi dereceler
alır, hatta şampiyon olurlardı.
Özellikle 1964-67 arası inanılmaz
zaferlerimizle doludur.
Lise 2’deyken Ankara
Liseler Birliği kuruluşunda ve
yönetiminde yer aldım. Liseyi
bitirinceye kadar sürdürdüğüm
bu görevin yanı sıra, son sınıfta
Kültür ve Edebiyat Kolu Başkanı
ve Öğrenci Birliği 2. Başkanı
görevlerini de yaptım. 196566 yılı TRT’nin düzenlediği 16
Soru Türkiye Liseler Arası Bilgi
yarışması 1.si de olduk.
Kısaca, okulumuz çok
başarılıydı ve bu sinerji bizi de
başarılı kılıyordu.
İş hayatımda öncelikle
Kolej’de yaptığım matematik
öğretmenliğimden bahsetmek
isterim. 1970-71 yıllarında,
iki Lise 1 sınıfına ders verdim.
Mesleklerinde, sporda ve
hayatta başarılarını gördüğüm
öğrencilerimle -ki şimdi artık
çoğuna dostum diyebilirim- çok
gurur duyuyorum.
Tabii, bundan önce
Ankara Belediyesi Fen İşleri
Müdürlüğü’nde mühendislik
görevime başlamıştım ve büyük
bir şans diyelim, o zamanın
en popüler projesi olan Opera
Köprüsü Üst Geçit Projesi’ne
Proje Müdürü oldum. Bu
projenin mimari ve inşaat
tasarımı çok ünlü Pier Luigi
Nervi’ye aitti ve uygulaması da
yapının sofistike ve çok organik
yapısı bakımdan oldukça
tehditkardı. Bunun başarı ile
uygulanmasında hizmet verince,
ufkum da genişledi. İlerliyen
yıllarda, trafik sinyalizasyonu,
Bolu Dağı sis emniyet sistemi,
çelik köprüler gibi çok ilginç
işleri yüklenici olarak yaptım
ve Nato’nun Diyarbakır ve
Batman havaalanlarındaki
koruğan ve çeşitli inşaatlarının
proje müdürlüklerini (o zaman
şantiye şefi diye anılırdı) yaptım.
1976’da kısa dönem askerlik
görevimden sonra, yeniden
yükleniciliğe devam ettim.
Önemli askeri projeleri inşa
ederken, 1980’de üç büyük firma
ile konsorsiyum kurarak yurt
dışında, Suudi Arabistan’da
askeri tesis, otoyol, baraj
gibi inşaatları üstlendik.
Kendi akranlarım
içinde sanırım ilk yurt
dışı işler alanlardan
biriyim. Bu işlerin
yanı sıra, ülke içinde
de yüklenimlerimin
tamamlandığı
bir dönemde, 1987
Nisan’ında Tepe Gurubu
yönetimindeki okul arkadaşımın
teklifi ile Tepe İnşaat’ın
kuruluşunu yaptık ve 8 yıl Genel
Müdür olarak bu şirketi yönettim.
1995’de Barmek Gurubu’nda
hissedar olarak Barmek İnşaatı
kurdum ve Angora Evleri başta
olmak üzere yurt içi ve dışı
inşaatlar yaptık. Bu işlerden sonra
tekrar ortaklarımla yurt dışı
(Gürcistan) işlerde yüklenicilik
yaptık.
2000 yılında ise, amcamın
vefatı üzerine Diyarbakır’daki
çiftliğimizde tahıl ve tohum
üretimi işlerini de yapmaya
başladım ve 2010 sonrası da süt
besiciliği ile birlikte halen devam
etmekteyim.
Sonra Formula 1
yöneticiliği…
Daha önce Formula 1’le
ilginiz neydi?
Doğrusu, sporsever olarak
uzaktan izleme dışında önceden
fazla bir ilgim ve bilgim yoktu.
O dönemlerin en önemli pilotu
Schumacher zaten üst üste 7
şampiyonluk alarak, herkesin
bildiği bir şöhretti ve Formula
yarışlarına da ek şöhret yaratmıştı.
Canlı bir yarış seyretmemiştim ve
bildiğim diğer iki önemli yarış da,
Nascar ve Le Mans’tı.
Peki nasıl oldu da böyle bir
göreve geldiniz?
Yanımda çalışmış ve maalesef
kaybettiğim bir arkadaşım,
İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO)
inşaat işlerinin başındaydı ve
İTO da TOBB’la birlikte, bu
işte ana ortak olarak finansör
ve organizasyonu üstlenen
kuruluşlardı. Motor Sporları
Organizasyon A.Ş.’yi (MSO)
kurmuşlardı ve yönetme sorunları
vardı. Bu arkadaşımın önerisi
ve İTO’nun o günkü başkanının
bana güveni ve isteği sonucu, kısa
dönemli (iki aylık) olmak üzere
2004 Kasım’ında işe başladım;
bu kısa dönem 2007 Nisan’ına
kadar yaklaşık iki buçuk yıl sürdü
ve onikisi uluslararası olmak
üzere sayısız motor sporu etkinliği
gerçekleştirdik. Bu tarihten sonra,
organizasyon sorumluluğu için
Bernie Ecclestone’nun Formula
One firmasına devir anlaşmasını
imzaladık, MSO’yu da bir
anlamda kapattık.
Böyle yabancı sayılacak bir
sektörde ilk başladığınızda neler
hissettiniz ve neler yaşadınız?
Çok ve anlaşması zor ortakları
ve yönetim kurulu üyeleri olan
bir organizasyondu MSO, ancak
yönetim ve kurumsallaşma
deneyimlerim olduğu için
sorunları aşmam çok da zor
olmadı. Tabii, bu başarıda, Kolej
mezunu dostum ve TOBB ve
MSO Yönetim Kurulları Başkanı
Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun desteği
çok etkili olmuştur.
Ne kadar yürüttünüz bu
görevi?
2005 Ekim’inde, Formula 1,
DTM, WTCC, MotoGP ve Le
MANS (6 saatlik) yarışlarını
tamamlayınca, ayrılma kararımı
belirttim ve güzel bir veda
seremonisine karşın sonuçta beni
devam etmek için ikna ettiler; az
önce belirttiğim 2007 Nisan’ına
kadar da görevimi sürdürdüm.
Bu etkinlik, belki etkinlikler
demek gerekir, sırasında ilginç
neler yaşadınız ve başardınız?
Formula 1, tabiri yerindeyse
seksi bir iş ve başka bir ortam,
bambaşka. Bir de bizim bürokrasi
ile hiç uyum sağlayamayacak
kadar dakik ve hassas yapılan bir
etkinlik.
Bir de bizde inanılmaz yüksek
sayıda ‘protokol’ var ve onların
Bu başarıda, Kolej
mezunu dostum,
TOBB ve MSO
Yönetim Kurulları
Başkanı M. Rifat
Hisarcıklıoğlu’nun
desteği çok etkili
olmuştur.
uymayı düşündüğü hiçbir
kural yok, ne yazık ki. Örneğin,
ben ilk yıl vermek zorunda
kaldığımız protokol davetiyesi
ve ağırlama masrafını söylemeye
çekinirim doğrusu. Şu kadarını
söyleyebilirim ki, en fazla dağıtan
ülkenin sayısının yaklaşık 5
misliydi. İkinci yıl, yönetimin
aldığı kararla bunu oldukça aşağı
sayılara çekebildik, ama yine de
ilk hedefimizin 2 katına çıkmak
zorunda kalmıştık.
Bir öğrenci küçük birikimleri
ile onun için oldukça pahalı olan
en ucuz bileti alırken, Ferrari
gibi arabaları olanların bedava
davetiye ısrarları ve pisti bedava
kullanma gayretleri traji komik
değil mi ?
Formula1 yarışlarının son
günü VIP arabalarının parkı
ve şoförlerinin kaprisleri
büyük sorun olurdu. İlk yarışta
Başbakan dışında bu konuda
kimse yardımcı olmamıştı.
Bir milletvekili arabasını VIP
Kulesi kapısına park etmiş
ve yardımcı yarışların yolunu
tıkamıştı. Bu arabayı yerinden
kaldırmak için çağırdığım forklift operatörü arabanın TBMM
çıkartmalarından rahatsız olunca,
o arabayı ben makineyi kullanarak
oradan kaldırmak zorunda
kalmıştım.
Bu görevin size kazandırdığı
deneyim ve diğer şeylerden
bahseder misiniz?
Tamamen değişik bir çalışma
alanıydı ve ortamdı benim
için ve bildiklerimi bazen
farklı yöntemlerle uygulamak
konusunda sanırım yetenek
19
ekledim kendime. Ankara’da
yıllarca yaşama ve çalışmalarımın
sonucunda orada oldukça
geniş bir çevrem vardı; bu işin
popülaritesi ile İstanbul’da da
böyle geniş bir çevre ve tanınırlık
kazancım olmuştur. Bir de, çok
yaşamak istediğim İstanbul’a
yerleşmiş oldum, ama torun
özlemi ve eşimin pek alışamaması
nedenleri ile Ankara’ya dönme
planlarım da var.
Bu işim bitince, inşaat işleri
koordinatörü olarak Vakko’nun
Nakkaştepe’deki Moda Center’ını
ve yeni fabrikasını yapma fırsatım
da bu ilişkilerle oldu.
Formula 1’in Türkiye’den
gitmesi ve tekrar gelmesi
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son Formula yarışı 2011’de
yapıldı ve taahhüdü bitip,
yeni anlaşmada yapılmayınca
Formula1 bizim güzel pistten
çekildi. O yarış sonunda, ben de
uygun lisanla konuyu anlatmaya
ve küçük bir pazarlıkla yarışı
devam ettirebileceğimizi
anlatmaya çalıştım, ama olmadı.
Formula1, sadece bir spor olayı
değil tabii, işin gösteri tarafı daha
güçlü olunca, ülkeler için de büyük
reklam oluyor. İstanbul, bunun
somut faydaları ile de bu günkü
turist potansiyelini yakaladı.
Basınımız, nedense ancak etkinlik
bizden gidince bu faydayı fark etti.
Bu etkinlik geri gelebilir, ancak
bugün İstanbulpark pistinin
işletmesini üstlenen şirkete
devletin yardımı şart, umarım bu
gerçekleşir ve ülkemiz müthiş bir
reklam unsurunu yine kullanma
şansını elde eder.
sağlık
20
ASLINDA BİZ
!
Mart 2015
NE YERSEK OYUZ
Moleküler Mikrobiyoloji
alanının amacı nedir?
Tanısal Moleküler
Mikrobiyoloji alanının amacı,
tanısı zor konulan hastalıklarda
mikroorganizmanın DNA’sını
tespit etmek kaydıyla genetik
olarak tanı koymaktır. Bu,
viral hastalıklarda, zor üreyen
bakterilerde, kültürünü
zor elde edebildiğimiz
mikroorganizmaların
tanımlanmasında bize avantaj
sağlar ve dünyada da popülaritesi
çok yüksek bir tanı alanı olarak
yer almaktadır.
Moleküler Mikrobiyoloji
tekniklerini kullanarak
çalıştığınız konular neler?
Moleküler Mikrobiyoloji
tekniklerini kullanarak,
bakteriyoloji alanında zor
üreyen mikroorganizma
tanısında ve antimikrobiyallerin
direncinin genetik olarak
saptanması, direncin nasıl
geliştiği üzerinde çalışıyoruz.
Bu ileri yöntemlerin popüler
araştırma alanı ise, bağırsak
bakterilerinin analizini yapmak.
Şu anda da Gazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi Hastanesi’nin
moleküler mikrobiyoloji tanı
laboratuvarını yönetiyorum.
Dünyada da oldukça yoğun ilgi
alan bu ileri teknik yöntemler ile
enfeksiyon hastalıklarının hızlı
tanısı tedavinin doğru
planlanması
konusunda çok
kıymetli veriler
elde edildiğini
görüyoruz.
Son yıllarda dünyada olduğu kadar ülkemizde de oldukça büyük
önemle üzerinde durulan Moleküler Mikrobiyoloji, yapılan
çalışmalar, elde edilen sonuçların hasta tanı ve tedavisine katkıları
hakkında 1984 yılı mezunumuz Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Yalınay
Çırak ile bir söyleşi yaptık.
BÜTÜN HASTALIKLAR
BAĞIRSAKTA BAŞLAR
Üzerinde önemle durduğumuz
bağırsaktaki mikroorganizma
topluluğunun analizi aslında
Hipokrat zamanından beri
vurgulanmakta olan bir konu.
Hipokrat’ın bir sözü var;
bütün hastalıklar bağırsakta
başlar diyor. Kanser süreçleri,
yaşlanma, hipertansiyon,
depresyon, günümüzün önemli
hastalıklarından bir tanesi
obeziteye yol açan alt endokrin
sebeplerini oluşturan metabolik
sendrom, tip 2 diyabet gibi
hastalıkların aslında bağırsakta
bulunan bakterilerin oranlarının
değişikliği ile ilişkili olduğu,
üzerinde önemle çalışılan bir
alan. Ve yapılan çalışmalar bize,
bağırsak normal florasındaki
popülasyondaki dengesizliklerin,
kişide biraz önce bahsedilen
hastalıklara çok ciddi zemin
hazırlayabildiğini gösteriyor.
Biliyorsunuz, insan genom
projesi tamamlandı ve bu
sayede vücudumuzda ne olup ne
bittiğini anlamamızda ve yapılan
araştırmalar adına çok ciddi bir
alt veriye sahip olduk. Bu çok
kıymetli. Günümüzde oldukça
yoğun çalışılan bir diğer alan ise
insan mikrobiyom projesi, yani
mikropların genetiğinde neler
oluyor ve biz bu genler yoluyla
onları ne kadar, nasıl teşhis
edebiliriz, oranlarını görebilir
miyiz gibi. Bağırsakta bulunan
mikroorganizma grubuna,
bağırsak mikrobiyotası diyoruz
yani bağırsakta bulunan bağırsak
mikroorganizma topluluğu.
Biz bunları alıp, tek tek ekip
mikrobiyoloji kültür yöntemlerini
uygulayabiliriz. Ancak bunu
gerçekleştirmek çok zor olur
çünkü burada yer alan mikrop
topluluğu, insanın toplam hücre
sayısından on kat daha fazladır.
Bu alanda yapılan
çalışmalar, örneğin bağırsak
rektum kanserlerinin bazı
mikroorganizma oranlarının
değişikliği ile eşlik ettiğini, yani
örneğin bazı mikroorganizmaların
daha fazlalaştığını
göstermektedir. Yine
karaciğer yağlanmasında,
obezitede bir bakteri
tanımlandı ve bu
bakterinin
oranının
önemli
ölçüde değiştiği gözlendi. Peki bu
bilgiler bize nasıl bir ufuk açar?
Söz konusu bakterilerin bir takım
parçalanma ürünleri oluyor,
asidik bir takım ürünler çıkartıyor
ve vücuttaki ileti sistemlerine
etki edebiliyor. Örneğin bir
sinir yolağına ya da hücrenin
döngüsüne etki edebiliyor,
bu suretle endokrin dengeler
değişebiliyor veya sinir iletisindeki
bazı salgılar değişebiliyor.
Günümüzde deşifre edilmiş, adı
konmuş bazı mikroplar var artık,
bazı hastalıklardan bazı mikroplar
sorumlu tutulabiliyor.
HASTALIK YOKTUR
HASTA VARDIR
Kişinin mikroorganizma
oranlarını tespit etmek, o kişiye
yönelik tedaviyi de getirir mi?
Herkesin kendi genetik
dizilimleri, vücudundaki
bakterilerin oranı ve genel
bağışıklık sistemi birbirinden
farklıdır. Oysa biz hastalara
bir sürü tedaviler öneriyoruz,
antibiyotikler veriyoruz; ama
artık tıbbın gittiği bir yön var,
kişisel tıp. Adım adım gidilen
nokta, kişiyi deşifre etmek ve ona
uygun beslenme, ilaç önermek.
Öyle görünüyor ki, önümüzdeki
on yıl içerisinde bağırsak flora
analizi yaparak, bağırsaktaki
bakterilerin oranını görebileceğiz
ve bağırsak florasıyla kişinin hangi
hastalıklara maruz kalma olasılığı
olduğunu tahmin ederek, birçok
hastalığın gidişatı hakkında bilgi
sahibi olabileceğiz.
Bunun tedaviye katkısına
gelince, bu oranlar
belirlendiğinde bakteriler
üzerinde oynayarak kişiye
nasıl destek verebileceğimizi,
ön tanıyı kuvvetlendirecek
şekilde, bu profilin ne gibi
hastalıklara yol açabileceğini
saptayabileceğiz.
Mart 2015
Günümüzde probiyotik ve
prebiyotik adını verdiğimiz
desteklerle hâlihazırda tedaviye
katkı sağlanmakta. Probiyotik,
seçilmiş bakterilerin belli
konsantrasyonda hazırlanmasıyla
oluşturulmuş formüller.
Prebiyotikler ise, bağırsaklarda
yaşayan yararlı bakterilerin
sayısını ve aktivitesini ve
probiyotiklerin etkisini artıran
sindirilmeyen bileşenlerdir.
Gıdalar yoluyla doğal olarak da
alınabilir. Prebiyotik, bağırsakta
öyle lifli alt bir zemin oluştursun
ki, sevdiğimiz insan sağlığına
faydalı probiyotik bakteriler
çoğalsın.
Doğru beslenme nasıl katkı
sağlar?
Aslında doğada bu sistemlerin
çoğu var. Gıdalardan lahana,
soğan, sarımsak gibi besinlerin
olumlu katkısı, buradaki
popülasyonu arttırıcı etkileri var.
Ama doğru beslenmekte güçlük
çektiğimiz için destek gerekiyor.
Bu noktada nutrigenomik
kavramına değinmek istiyorum,
yani besinlerin genetiğimize,
genetiğimizin besinlere olan
etkisine. Besinlerdeki bazı
bileşenlerin genetik dizilimimiz
ve fenotip (yani dışarıya yansıyan
özellikler) üzerine dolaylı etkileri
bulunmaktadır.
Hücrelerimiz çoğalırken
DNA’mız yoruluyor, DNA’nın
korunmasının, kırıkların
azalmasının nasıl sağlanacağı
ve DNA tamir mekanizmaları
üzerinde çalışmalar yapılıyor. Bu
anlamda kansere karşı koruyucu
olduğu çeşitli araştırmalarla
gösterilmiş kendini ispat etmiş
gıdalar var; yeşil çay, brokoli,
resveratrol (kırmızı üzümde
kırmızı şarapta bulunan),
domates, nar, kara lahana vs. gibi.
Ancak elbette ne yaparsak
denge halinde yapmamız
gerekiyor.
Gıdaların renkleri, yaprakları
koyulaştıkça antioksidan etkisi
artar. Hücrelerimiz bölünürken
veya hastalık sırasında
mikroplarımız çoğalırken
toksik oksijen radikalleri oluşur,
bir parçalanma ürünüdür
bu. Oksijenin bize, sağlıklı
hücrelerimize zarar verme
potansiyeli olan bir formu.
Antioksidanların bunları
nötürleyici etkisi vardır. Bu
gıdaları almaya devam etmek,
korumayı sağlar. C vitamininin
de böyle bir etkisi var. C vitamini,
sağlık
selenyum gibi bazı destekleri de
almak lazım sisteme.
Normal sağlıklı bir sistem
kendini iyileştirir. O yüzden
dengeli beslenmenin sağlanması
aslında çok yeterlidir. Bu neye
yarar? Lifli besinler, sanki bir
örtü gibi, bağırsakta iyi güzel
bakterilerin tutunmasını
kolaylaştırır. Probiyotik
bakterileri, insan yaşamına faydalı
bakteriler olarak adlandırılabiliriz.
Hatta biliyorsunuz yoğurtlara
katılmış halde olanları da var.
Tabii kişisel farklılıklardan
dolayı, kişinin bağırsaklarındaki
bakterilerin hangisi az hangisi
çok bilmediğinizden, ne
derece faydalı tesir
alabileceğimiz daha
tam net değil.
Bizim
uzmanlaştığımız,
projelendirmeye
çalıştığımız alan
bu. Hastaneden
bir gastroentrolog
arkadaşım Prof.
Dr. Tarkan Karakan’la ve
asistanlarımla beraber bir ekip
olarak çalışıyoruz ve bir merkez
olma arzusundayız.
Amacımız örneğin;
antibiyotiklerin floraya tesirini,
hangi bakterilerin azalmış
artmış olduğunu saptamak
çünkü sonra çok ciddi bir takım
sıkıntılar ortaya çıkıyor. Alınan
antibiyotik tedavisi sonrasında
floranın tam olarak düzelemediği
durumlar oluyor. Artık antibiyotik
tedavilerinin probiyotik destekle
verilmesi dünyada uygulanan bir
yöntem.
Peki bakteriler bağırsağımıza
ne zaman yerleşiyor diye soracak
olursak, diyebiliriz ki aslında biz
annemizin hatta ananemizim
yedikleriyiz. En azından hamilelik
döneminde annenin yediğine
içtiğine daha özen göstermesi,
bebek doğduktan sonra da
buna dikkat edilmesi, bebeğin
bağırsak florasının düzgün şekilde
oluşmasına büyük katkı sağlıyor.
Ayrıca probiyotik ve
prebiyotik desteğin
yine bu dönemde
başlamasının
çok daha yararlı
olacağı ve
böylelikle sağlıklı
bakterilerin bebeğin
bağırsağında
yerleşmesinin
kolaylaşacağı bir gerçektir.
Yurt dışında bu araştırmalar
ne zaman başladı?
Bu araştırmalar, 2007 de
mikrobiyom projesi başlaması ile
hızlandı. Farkındalık Hipokrat
zamanına dayansa da, deşifre
edilmesi günümüz teknolojisini
gerektiriyor. Ekip kültür almak
gibi klasik metodlar burada etkili
21
olmuyor, işin içinden ancak
moleküler analiz ile çıkabiliyoruz.
Moleküler yöntemlerle,
mikroorganizmanın genetik
analiziyle bunlar tespit ediliyor.
Bakteri oranları tespit edildiğinde,
bu profilin ne gibi hastalıklara
yol açabileceğini, bir ön tanıyı,
kişinin hangi hastalıklara maruz
kalma olasılığı olduğunu görme ve
kişiye nasıl bir bakteri desteğinde
bulunulacağını belirleme şansımız
oluyor. Bu yöntem aynı zamanda
günümüzde özellikle bazı
hastalıklarda artık klişe tedavilerle
tıkandığımız durumlara büyük
fayda sağlayacak.
22
sanat
Mart 2015
Mart 2015
sanat
23
TED ANKARA KOLEJİ
OKUL MÜZESİ
Ayrancı Yazanlar sokakta artık bir atölyeniz var. Hem çocukları hem de büyükleri ağırlayan Atölye
Petra’da, kendinizi evinizde gibi hissedeceğiniz bir ortamda hobilerinizi gerçekleştirebilir veya
çocuğunuzla birlikte etkinliklere katılarak teknolojiden uzak birkaç saat geçirebilirsiniz, hem de
eviniz hiç dağılmadan.
2014 Nisan ayında açılan
Atölye Petra, bir seneden kısa
bir zamanda hobilerini hayata
geçirmek, sanatsal aktivitelerde
bulunmak isteyenlerin keyifle
gittikleri bir yer olmayı başardı.
Atölye Petra’da hem küçüklere
hem de büyüklere atölye açılıyor.
Çocuklara açılan atölyelerde
amaç, çocukların anne ya da
babasıyla gelmesi ki birlikte güzel
keyifli vakit geçirmeleri mümkün
olsun. 10 yaşından büyük çocuklar
kendi başlarına da katılabiliyorlar.
Ana fikir ise, günümüzün
vazgeçilmezi haline gelen alışveriş
merkezlerinden çocukları
çıkartmak, hatta kelimenin
tam anlamıyla kurtarmak.
Atölye Petra’nın kurucusu, 90
senesi mezunlarımızdan Selin
Engin, AVM’lerdeki genel
havanın çocuklar için uygun
olmadığına değinerek, “AVM’lerin
renkliliği, canlılığı, tonlarca
markanın albenisi ve sunulan
imkanlar bizleri olduğu kadar
çocuklarımızı da etkilemektedir.
Çeşitli kurslara göndermek,
çocuklara sürekli program
yapmak aslında çocuklarımızı
gerçekten tanımamıza engel
oluyor. Çocuklarımızla beraber
vakit geçirmeliyiz ve onlarla oyun
oynayabilmeli, birlikte bir şeyler
üretebilmeliyiz” diyor.
Atölye Petra’da, bir şeyler
üretmek mümkün. Burada
pek çok imkân sunuluyor.
Örneğin, arzu edenler kendi
evlerinde yer ayıramadıkları
hobilerini, çalışmalarını
buraya getirip, kendilerine
çalışma alanları yaratabiliyor.
Seramik, mozaik, keçe,
ahşap gibi pek çok çalışma
var. Kişinin kendi projesini,
ya buradaki sanatçılar ya
da kendisi tarafından hayata
geçirmesi mümkün.
Son dönemlerde başlanılan
bir diğer çalışma ise tabak,
bardak gibi ürünlerin boyanması,
1000 derecede pişirilmiş beyaz
saf haliyle bu malzemeler
Amerika’dan geliyor ve sanayi tipi
olmayan boyalarla boyadığında
yemeye içmeye müsait oluyor.
İster günlük kullanım amaçlı ister
hediye amaçlı yapılabiliyor.
Aylık kurs sistemi
uygulanmıyor. Ücreti belli olan
aylık kurslar burada günlüğe
bölünmüş, böylece hem gitmem
lazım düşüncesiyle keyifli bir
etkinliğin göreve dönüşmesi
engelleniyor hem de daha huzurlu
bir şekilde, istenilen zamanda
yapılmasına olanak veriliyor.
Hafta sonu çalışmaları genelde
ebeveynler ve çocuklar
için gerçekleştirilirken, hafta
içinde de yetişkinler için atölye
açılıyor. Sunulan pek çok farklı
materyalle çalışma imkânı,
katılımcılara dilediklerinde başka
başka alanlarda çalışma olanağı
veriyor. “Doğadan topladığımız
malzemelerimiz de oluyor” diye
ekliyor Engin, “Örneğin, Çıralı’dan
topladığımız denizin attığı, deniz
kenarından toplanan çitlembik
ağacı kökü var, rengi ve yapısı
açısından üzerinde çalışması çok
keyifli bir materyal.”
Yılbaşı, sevgililer günü gibi özel
günler için düzenlenen çalışmalar
da oluyor. Ayrıca sanatçılardan
da sipariş alınabiliyor. Pembe
Bulut Fabrikası gibi dışarıdan
gelen sanatçıların da katkılarıyla
atölye çalışmaları düzenleniyor.
Atölyede Selin Engin’in yanı
sıra, Serkan Yalız, Can Gültekin,
Gizem Bezirci, Murat Alataş,
Hüseyin Engin, Duygu Yüce,
Gizem Bezirci gibi grupları
çalıştıran sanatçılar da yer
alıyor. “Her şeyi ben yaparım
görüşünde olmadığımız için
burada hep birlikte emeğe
saygı ile keyifle çalışıyor ve
paylaşıyoruz. Herkesin fırçayı
kullanma şekli farklı olduğu için
üretilen her şey bir diğerinden
farklı oluyor” diyor Selin Engin,
“Herkese yapmak istediği kadarı
ile çalışabilme imkânı sunuyoruz.
Atölye Petra’da yapamam sözünü
kabul etmiyoruz, çünkü herkesin
içinde bir sanat ruhunun gizli
olduğuna, yeterince vakit ve emek
sarf edince ortaya çıkacağına
inanıyoruz.”
Atölye
Petra’da
hem
küçüklere
hem de
büyüklere
atölye
açılıyor.
Kültürel miras; geçmişten miras
alınan ve değişik gerekçelerle
geleceğe miras bırakılmak
istenen, fiziksel olarak varlığı
olan ve insanlar tarafından
yapılmış her türlü eserler ile bir
topluma ait değerler bütünüdür.
Müzeler de kültürel mirasın
seçimi, korunması, sergilenmesi
amacıyla kurulmuş bilgi ve kültür
kurumlarıdır.
Müzelere ait ilk fikir
güzel eşyaların korunması
düşüncesinden kaynaklanmıştır.
“Müze” kelimesi Yunanca kökenli
olup, bilimler tapınağı anlamını
taşımaktadır. Dünya üzerinde
ilk müze İskenderiye’de M.Ö.
300 yılında, ilk medeni ve aynı
zamanda halka açık müze de
İngiltere’nin Oxford şehrinde
1683 yılında kurulmuştur.
Müzeler; toplumların kültürel,
sosyal, bilimsel geçmişi ve geleceği
arasında bir köprü görevi görmek
adına çeşitli objeleri koruyan
ve yaşatan alanlar olarak, her
yaştan insanın bilgi edindiği bir
kurumdur.
Günümüzde müzeler; kültürel
mirasın korunması, araştırılması,
insanlara tanıtılması ve
sergilenmesinin yanı sıra, eğitim
amacı da üstlenmişler ve toplumla
bilgi akışını sağlayarak insanlara
eğlence de sunan mekânlar haline
gelmişlerdir.
Ülkemizin ilk Türk özel
okulu olan TED Ankara Koleji;
Cumhuriyetimizin kurulduğu
günlerden başlayan çalışmaları
ile eğitim hayatımızın önemli
bir aktörü olmuştur. Eğitim
tarihimizdeki öncü çalışmaları
ile kültürel mirasımıza önemli
katkıları olan TED Ankara
Koleji, bu birikimini 2008 yılında
kurduğu bir müze ile bugünün
ve yarının kuşaklarının bilgisine
sunmuştur.
TED Ankara Koleji Vakfı
Okulları’nın, kuruluş yılı olan
1931’den günümüze kadarki
tarihsel birikimini gelecek
kuşaklara aktaran “Okul Müzesi”,
İncek Kampüsü’nde, idari bina
zemin katında bulunmaktadır. 21
Mayıs 2008 tarihinde açılan Okul
Müzesi, TC. Kültür ve Turizm
Bakanlığı tarafından 25.07.2008
tarih ve 137703 sayılı
oluru ile “Özel Müze”
statüsü kapsamına
alınmıştır.
Okul Müzesi’ne
girmeden önce
ziyaretçileri, 1937’den
2005 yılına kadar
kullanılmış olan, Ziya
Gökalp Caddesindeki okul
binalarının orijinaline
sadık kalınarak yapılmış
maketi karşılamaktadır.
Müzeye girildiğinde; göze
çarpan fotoğraflardan
ilki, 1938 yılında TED
Ankara Koleji öğrencisi
olan Semra Baydar’ı, 19
Mayıs Stadyumunda,
Gençlik ve Spor Bayramı töreni
sırasında, TED rozetini Ata’nın
ceketine takarken gösteren büyük
boy fotoğraftır. Müzede çeşitli
temalardan oluşmuş galeriler
bulunmaktadır. Bu galerilerde:
• geçmişten günümüze okul,
etkinlik, öğretmen, öğrenci
fotoğrafları,
• 84 yıllık tarihi orijinal
eşyalarıyla yansıtan temsili sınıf,
• önemli tarihi vesikalar,
diplomalar, belgeler, ders ve ofis
aletleri,
• müzik aletleri, el yazması
notalar,
• yaklaşık 30 bin mezunun
yıllık fotoğrafları, bilgileri ve “Biz
Kimiz” oyununu içeren yazılımın
kullanıldığı bilgisayar,
• spor ile ilgili fotoğraf ve
objeler yer almaktadır.
Okul müzesinde; her dönem
başında, yeni öğrencilerin
öğrenime başladıkları okulun
84 yıllık tarihini öğrenmeleri
için, gezi programları
düzenlenmektedir. Ayrıca
müzeye veliler, mezunlar, her yaş
grubundan ilgi duyan ziyaretçiler
ve yerli/yabancı okullardan
gelen öğrenci grupları yoğun ilgi
göstermektedir.
TED Ankara Koleji Okul
Müzesi; hafta içi 9:00-16:00
saatleri arasında, ücretsiz olarak
isteyen herkesin ziyaretine açıktır.
TED Ankara Koleji; değerli
kolej mezunlarının öğrencilik
yıllarından bugüne kadar
sakladıkları okul ile ilgili her
türlü objeyi Okul Müzesi ile
paylaşmalarını beklemektedir.
Müzeye armağan edilen
belge veya objeler, armağan
eden mezunumuzun adıyla
sergilenmektedir.