Suudi Krallığının Çöküşü Sonrası için Hazırlık Zamanı

Transkript

Suudi Krallığının Çöküşü Sonrası için Hazırlık Zamanı
Suudi Krallığının Çöküşü Sonrası için Hazırlık Zamanı
Sonsuza kadar süremez, ABD hazırlansa iyi olur.
16 Şubat 2016
Suudi Arabistan kesinlikle bir devlet değildir. ABD, yozlaşmış ve dengesiz bir suç
örgütü olmaktan öteye gidemeyen Suudi Arabistan’ın çöküşü sonrası için şimdiden
hazırlıklarına başlamalıdır.
YAZARLAR
Sarah Chayes Democracy and Rule of Law and South Asia Programs at the
Carnegie Endowment for International Peace’ın üst düzey bir üyesidir. Thieves of State: Why
Corruption Threatens Global Security - Devletin Hırsızları: Yolsuzluk Niçin Küresel
Güvenliği Tehdit Ediyor kitabının yazarıdır. Geçmiş yıllarda Amiral Mike Mullen’ın özel
danışmanlığı görevini yürütmüştür. Kandahar/Afganistan’da yedi yıl yaşadıktan sonra, ISAF
Komutanlığı görevlerini yürüten General David McKierman ve General Stanley McChrystal’ın
özel danışmanlık görevlerini yürütmüştür.
Alex de Waal World Peace Foundation’da yöneticilik yapmakta ve Fletcher School’da
öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Afrika Boynuzu ve Sudan alanında en önde gelen
uzmanlardan biri olarak tanınan de Waal çalışmalarını insani krizler ve müdahaleler, insan
hakları, Afrika’da HIVS/AIDS ile mücadele ve çatışmalar ile barışın tesisi alanlarında
derinleştirmiştir. Profesör de Waal, Sudan’daki 1984-1985 Darfur Kıtlığı konulu tezi ile Oxford
Üniversitesinden doktora derecesi almıştır.
1
ÇEVİREN
Ercan Caner, BİTES Savunma, Havacılık ve Uzay Teknolojileri Firmasında proje
yöneticisi çalışmaktadır. Türkiye Hava Sahası Yönetimi alanında doktora tez çalışmalarını
sürdürmektedir. İnsansız Hava Araçları (2014) ve Taarruz Helikopterleri (2015) konulu
makaleleri yayımlanmıştır. TSK, BM ve NATO deneyimlerine sahiptir. Yazılarını ve çevirilerini
https://independent.academia.edu/ECaner sitesinde paylaşmaktadır.
Suudi Arabistan Krallığı yarım yüzyıldan beri ABD’nin Ortadoğu politikasının merkezinde
yer almaktadır. Sağlanan petrol ikmali garantisi karşılığında bu ülkenin güvenliği ABD tarafından
teminat altına alınmıştır. Otokratik uygulamaları ve vahabilerin aşırılıklarını göz ardı eden ABD
yönetimi, bu müttefikini büyük bir inatla ‘ılımlı’ olarak tanımlamaya devam etmektedir. Suudi
Arabistan’a duyulan güven öylesine kuvvetlidir ki, bu ülkede iş yapan ABD operatörleri Suudi
Petro dolarlarını ısrarla terörizme karşı yürütülen mücadeleyi görmezden gelmek için bir rüşvet
fonu olarak görmeye devam etmektedirler. Suudi Petro dolarları teröre karşı yürütülen
mücadeleye karşılık göz ardı edilmesi için verilen rüşvettir. Karmaşanın ortasında Suudi
Krallığının tek istikrarlı devlet olduğu devamlı olarak söylenmekte olup dillere pelesenk olmuştur.
Fakat gerçekten öyle midir?
Aslına bakıldığında Suudi Arabistan bir devlet değildir. Suudi Krallığını tanımlarken iki
tanım kullanılabilir: birincisi – zeki fakat önünde sonunda devam etmesi imkânsız olan bir iş
modeline bağlı politik bir kuruluş, ikincisi ise – yozlaşma derecesi göz önüne alındığında yatay
ve dikey olarak entegre bir şekilde örgütlenmiş bir suç organizasyonu. Her iki tanımlamada da
Suudi Krallığının sürmesi mümkün değildir. ABD karar verme mekanizmalarının Suudi Krallığının
çökmesi sonrasındaki hareket tarzlarını ve politikalarını planlama zamanı çoktan gelmiş de
geçmiştir.
Hükümet ve askeri kanattan yetkililerle yaptığımız son zamanlardaki görüşmelerde, bu
olasılığı anlattığımızda ne kadar şaşırdıklarını görmek bizleri hayrete düşürmüştür. Aşağıda,
hükümet ve askeri kanattan yetkililerin üzerinde çalışmaları gereken analizimizi sunuyoruz.
Suudi kralı, petrolden kazanılan paraları politik sadakat satın almak için harcayan bir aile
şirketinin en tepedeki yöneticisidir (CEO-Chief Executive Officer). Bu iki şekilde yapılmaktadır:
sayıları giderek artan kraliyet soyundan gelenlere yapılan direkt nakit ödemeler ve kamu malları
ile iş fırsatlarının çok az bir miktarda halka dağıtılması. Demokles’in kılıcı görevini ise bol
2
miktarda ABD malzemesi ile donatılan gaddar ve zalim güvenlik güçleri yürütmektedir.
ABD uzun yıllar, sadakat kiralamak için paha biçilmez hazineleri olan iktidardaki aileye
güvenmeyi sürdürmüştür. Günümüzdeki düşük petrol fiyatlarına, Suudi yetkililerinin silah
alımlarını artırmalarına ve Yemen ve başka yerlerde askeri maceralara yeltenmelerine rağmen
Riyad’ın hazinesi hala ağzına kadar doludur.
Buraya kadar anlatılanların aksine – Suudi Arabistan ve Rusya’nın petrol üretimini 16
Şubat 2016 tarihinde çok yüksek Ocak seviyelerinde dondurduklarını ilan etmelerine kadar –
petrol fiyatlarının böylesine düşmesi karşısında artırdıkları petrol üretimi acil olarak gelire olan
ihtiyaçlarının olduğu kadar stratejik önceliklerinin de bir göstergesi olabilir. Suudi Arabistan
Aramco Şirket sözcüsünün açıklamaları da benzer şekilde sağlam döviz girdilerine olan ihtiyacı
ortaya koymaktadır.
Politik bir market, talep kadar arz miktarına da bağlı olarak işlemektedir. Sadakatin
fiyatları yükseldiğinde neler olacaktır?
Görüldüğü kadarı ile tam olarak olan da budur. Suudi Kral Salman, bir önceki kral
Abdullah’a bağlılık yemini eden ileri gelenlerin bağlılıklarını garanti altına almak için bol
miktarda harcama yapmak zorunda kalmıştır. Bu tür gelişmelere bağlı olarak enflasyonun tepe
noktasına ulaştığı diğer iki ülkeden Güney Sudan’da, doymak bilmeyen elitler petrol
satışlarından elde edilen gelirleri kendi ceplerine aktarmakla kalmamış, para bittiğinde taleplerini
daha da artırarak kaosa doğru çöküşün fitilini ateşlemişlerdir. Somali Hükümeti yapılan cömert
bağışların keyfini çıkarmaktadır, fakat kendi ajandasındaki ideolojik, güvenlik ve suçlar nedeni ile
oldukça rekabetçi bir politik pazarı diğer satıcıları buyur ederek elinden çıkarmak zorunda
kalmıştır.
Bu tür karşılaştırmalar Suudi liderler için kırıcı olabilir, fakat aydınlatıcıdır. Eğer bağlılık
fiyat endeksi yükselmeye devam ederse monarşi, politik bir iflas ile karşı karşıya kalabilir.
Diğer bir açıdan bakıldığında: halk her yerde hükümetin hesap vermesi yönünde ısrarlı
taleplerde bulunmasına rağmen, iktidardaki elit Suudiler gelişmiş bir suç örgütü gibi hareket
etmektedirler. İç içe geçmiş politik ve iş dünyasının elitlerinden oluşan tekelci güç şebekesi özel
yatırımlar ve yurtdışındaki lüks alımlar için ülkeden dışarıya akan nakit para ve bu hedeflere
hizmet eden devlet mekanizmaları ile Suudi Arabistan, ülkenin bütün kaynaklarını ve hazinesini
kendi çıkarları doğrultusunda kullanan Viktor Yamukkovich’in Ukrayna’sına benzetilebilir.
3
Giderek artan bir oranda Suudi halkı, kendisini kralın tebaası olmanın aksine vatandaş
olarak görmektedirler. Nijerya, Ukrayna, Brezilya, Moldovya ve Malezya gibi çeşitli ülkelerde
halk, suç örgütü haline gelmiş yönetimlere ve kamu görevlilerinin cezalandırılmamalarına bazen
şiddete de başvurarak karşı çıkmaktadırlar. 2015 yılında yarım düzineden fazla ülkede halk,
rüşveti protesto etmek için sokaklara dökülmüştür. Bunlardan üçünde ülkeyi yönetenler tehdit
edilmiş veya istifa etmek zorunda kalmışlardır. Başka ülkelerde, aynı şekilde eşitsizliğe karşı
büyüyen öfke Robin Hood gibi hareket eden cihatçı örgütler veya kriminal şebekelerin artmasına
katkıda bulunmuştur. Bu yaklaşımlara benzer bir şekilde Rusya ve Çin tarafından yürütülen dış
maceracılık, kısmen de olsa vatandaşlarının yönetim kalitesi hakkındaki hoşnutsuzluklarını
dışarda girişilen maceralarla örtbas etme veya giderme çabaları olarak açıklanabilir.
Şimdilik, genel olarak Suudi Arabistan’ın Şii azınlığı politik taleplerini dile getirmektedir.
Fakat yüksek eğitim görmüş ve görülmemiş bir şekilde dış dünyanın etkilerine maruz kalmış
Sünni çoğunluğun da sonsuza kadar, taleplerini dikkate almayan yaşlı idarecilerin azar azar
dağıttıkları ile yetinmeyecekleri de açıktır. Ve oyunun bir diğer aktörü de misafir işçilerdir. Diğer
körfez ülkelerinde olduğu gibi Suudi yetkililer de, şartlar ne olursa olsun bir iş bulabildikleri
için minnet duyan bu yoksul insanların emeklerini sonsuza kadar sömürebilecekleri
düşünüyor gibi görünmektedirler. Fakat ülke vatandaşlarının sayısı dışarıdan gelen ve
gelecekte haklarını talep edebilecek işçilerin sayısının altına düşmüştür.
Uzun yıllar boyunca Riyad, Osama bin Laden gibi muhalifleri ülke dışına sürerek
üzerindeki baskıyı hafifletirken Müslüman dünyasındaki aşırılıkları körüklemiştir. Fakat şimdi
bu stratejisi geri tepebilir: Osama bin Laden’in Suudi yozlaşmışlığı üzerindeki eleştirileri
birçokları tarafından benimsenmiş ve birçok Arap arasında yankı bulmuştur. Ve 80 yaşında olan
Kral Salman, üvey kardeşi olan Abdullah kadar yetenekli değildir. Bütün otokratların ajandasında
olan muhalifleri idam ettirme, ülke dışında savaşlar başlatma ve Suudi Şii azınlığının taleplerini
değersizleştirmek için mezhepsel ayrımları körükleyerek milliyetçi duyguları uyandırma gibi
benzer uygulamalarının da artık sonuna gelmiştir. Bütün bunların her birinin çok ciddi riskleri
vardır.
Salman’ın kırılgan gücü çatırdamaya başlarken işlerin gidebileceği birkaç yol
bulunmaktadır.
İlk olarak, kraliyet ailesi içerisinde, sadakatin bedelini hiç kimsenin nakit ile
karşılayamayacağı kadar yüksek bir seviyeye çıkmasından kaynaklanan bir hizip çatışması
4
ortaya çıkabilir. Diğeri bir dış savaştır. Suudi Arabistan ve İran şimdiden Yemen ve Suriye’de
bizzat kendileri olmasa da çatışma içerisindedirler ve bu krizin tırmanması çok kolaydır. ABD
karar vericileri bölgesel sorunları halletmek için bölgesel çözümleri dayatırken bu tehlikeyi göz
önünde bulundurmak zorundadırlar. Üçüncü bir senaryo ise, bölgede son yıllarda meydana
gelen olaylara bakıldığında tahmin etmesi hiç de güç olmayan, şiddet içermeyen veya cihat
özellikli bir isyan olabilir.
ABD, sağlam yapıda oldukları ileri sürülen ülkeler parçalandıkça hazırlıksız
yakalanmaya devam etmektedir. ABD, en azından ve vakit geçirmeksizin, ABD’nin
bağımlılığını azaltan ve riskleri en aza indirgeyen farklı senaryolar ve farklı potansiyel eylemlerin
test edilebileceği titiz planlama çalışmaları yapılmalıdır. En olası ve tehlikeli sonuçlar belirlenmeli
ve enerjik tarafsız bir ekip tarafından Washington yönetimince günümüze kadar uygulanan
politikanın açıkları ve eksiklikleri belirlenmelidir.
‘Umut bir politika değildir’ beylik ve basmakalıp bir deyimdir. Fakat alternatifleri
dikkate almamak da aynı anlama gelmektedir
5