Zirvede Kalmayı Başaran Lider
Transkript
Zirvede Kalmayı Başaran Lider
‹çimizdeki Lider Doç. Dr. Yeflim Toduk Akifl Zirvede Kalmay› Baflaran Lider... Bir liderin diplomalar›na, kiflili¤ine ve davran›fllar›na bakarak baflar›l› olup olmad›¤›n› anlayabilir miyiz? Bir liderin etkinli¤ini ve baflar›s›n› belirlemeye çal›flt›¤›m›z zaman karfl›m›za birçok soru ç›k›yor. Yönetim gurusu Vince Lombardi flöyle diyor: “Her fley söylenip yap›ld›€›nda, söylenenler her zaman için yap›lanlardan daha çok olur”. Bu durumda, bizim için baflar›n›n ölçüsü liderin ne söylediklerinin ne kadar›n› hayata geçirdi€idir. Bir liderin baflar›s› belki de elde etti€i somut ‘sonuçlar’la ölçülebilir. Dave Ulrich, Jack Zenger ve Norm Smallwood’ un yazd›€› ‘Sonuç Odakl› Liderlik’(1) adl› kitapta baflar›l› kabul edilebilecek bir liderin özellikleri; yön belirlemek, karakterini ortaya koymak, bireysel ba€l›l›€› harekete geçirmek ve kurumu gelifltirmek olarak ifade ediliyor. Yön belirlerken d›flar›daki olaylar› anlamak, gelece€e odaklanmak ve vizyonu gerçeklefltirmek gibi at›lmas› gereken önemli ad›mlar vard›r. Bireysel ba€l›l›€› harekete geçirmede ise önemli olan liderin, takipçilerine vizyonunu ve de€erlerini benimsetmesidir. Lider ancak bu flekilde takipçilerinin ba€l›l›€›n› sa€layabilir. Bunun için liderin takipçileri ile olan iliflkilerini güçlendirmesi, onlar› vizyona ve de€erlere bütünüyle inand›rmas› gerekir. Lider, koydu€u hedeflere ulaflmak için gerekli altyap›y› oluflturmal›d›r. Liderin, kurumun gelece€ini kendi vizyonu çerçevesinde flekil12 CEO’s/ 2005/ Say›: 23 kiflilerin beyinlerine ve yüreklerine hitap etti, sonuçta Turkcell’i büyüterek zirveye ç›kt› ve halen Romanya’da zirvede kalmay› baflar›yor! (1) ULRICH, Dave, ZENGER, Jack, SMALLWOOD, Norm, Results Based Leadership, Harvard Business School Press, Massachusetts, 1999. (2) Toduk Akifl, Yeflim, Türkiye’nin Gerçek Liderlik Haritas, Alfa Yay›nlar›, Yönetim Dizisi, 2004, ss.99 lendirmesi, kurumun geliflmesini sa€lar. Bir lider, ‘gerçek’ bir lider olabilmek için ‘kendisi’ olmal›, karakterini ortaya koymal›d›r.(2) ‹fl hayat›nda geçen zaman içinde farkl› lider profilleriyle karfl›lafl›yoruz. H›zl› ç›kanlar, h›zl› inenler... H›zla ç›k›p biraz kalanlar, sonra yavafl yavafl inenler... Hiç ç›kmayanlar, hiç ç›kamayacaklar.... En az karfl›laflt›€›m›z profil ise ‘ç›kanlar ve orada uzun süre kalmay› baflaranlar’. Cüneyt Türktan’›, Turkcell’in ilk Genel Müdürü ve Turkcell’i büyüten, halka açan ve uluslararas› boyut kazand›ran kifli olarak tan›yoruz. fiu an Romanya’da yine bir GSM operatörü olan Zapp mobile-Inquam’›n Baflkan›. O gelece€i gördü, hayalleriyle hedeflerini birlefltirerek kurumuna bir yön çizdi, çal›flt›€› CÜNEYT TÜRKTAN 1980’de Bo€aziçi Üniversitesi Finans ve Muhasebe bölümünden mezun olan Cüneyt Türktan, yüksek lisans›n› yine ayn› üniversitenin Finans ve Muhasebe bölümünde tamamlad›. 1980 ve 1984 aras›nda, ABD- New York’da Price Waterhouse flirketinde denetçi olarak çal›flt›. 1985’te ‹stanbul’a dönerek, görevine KPMG’de devam etti. Baflbakanl›k Ofisinde 3 ay dan›flmanl›k yapt›. 1988’de Interbank’ta bafllad›€› kurumsal finans baflkan yard›mc›l›€› görevine dört y›l devam etti. 1992’de, Pepsi Cola International’da Bölge Finans Direktörü olarak çal›flmaya bafllayan Türktan, Türkiye ve ‹srail operasyonlar›ndan sorumlu oldu. 1994’te Turkcell’de icra kurulu baflkan› olarak yer ald›. Turkcell’de ayn› görevi yedi y›l ‹çimizdeki Lider sürdürdükten sonra, bir y›l, Turkcell yönetim kuruluna dan›flmanl›k yapt›. Halen, Romanya’daki ‘Zapp-MobileInquau’ gsm flirketinin baflkan› ve CEO’su olarak çal›flmaktad›r. Okul döneminizde ilk liderlik deneyimlerinizi nerelerde edindiniz? Bo€aziçi Üniversitesi’nde master program›nda ‘Management Simulations’ oyununda üç flirket vard›. Genel müdür pozisyonundayd›m. Pazarlaman›n, sat›fl›n, operasyonun, finans›n koordinasyonunu ilk kez orada görme f›rsat›m oldu. Koordine etme ve denge kurmay› ö€rendim. Denge derken, üretim dengesinin finansal yap›ya oran›, bir flirketteki gerekli büyümenin sa€lanmas› için departmanlar›n paralel hareket etmesini kast ediyorum. Üniversite sonras›nda kariyerinizde nas›l ilerlediniz? ‹nsan düflündü€ü noktalar› tesadüflerle birlefltiriyor. Mesela kariyerimi çizerken en önemli gördü€üm nokta, finans ve muhasebenin bir flirket aç›s›ndan ne kadar temel oldu€uydu. Üniversitede program›m› veya seçti€im dal› ona göre ayarlad›m. Bir öncesine gidersek de, Türkiye’de bir Mülkiye kültürü vard›. Mülkiyeden sonra mühendisler dönemi bafllad›. Onun ard›ndan idari bilimler... Yani global yönetici konseptinin faydal› olaca€›n› gördüm ve üniversitedeki seçimimi o yönde yapt›m. O zaman idari bilimler hiç popüler de€ildi. ‹dari bilimlerde muhasebe ve finans› çok önemli gördüm... Ailem yöneticidir, yani yönetim ailede var. Bankac›l›k sektöründen gelmeler. Hangi okullara gittiniz? 1980 öncesinde ODTÜ’deydim. O dönem ODTÜ’de büyük boykotlar oldu. Bo€aziçi’ne transfer oldum. Bo€aziçi’nde hem lisans, hem lisansüstü e€itimimi tamamlad›m. Bu da bir karard›r mesela. Çünkü Bo€aziçi’nin ayr›, ODTÜ’nün ayr› bir kültürü var. ODTÜ daha teorik bir disiplinken; Bo€aziçi daha pratik bir disipline sahip. Bo€aziçi’nin pratik disiplininden dolay›, mülakatlara girme flans›m oldu. Mülakatlar daha çok özel sektörden çokuluslu flirketlerle oluyordu. ODTÜ’de kalsayd›m, Ankara’da devlet sektörü ile mülakatlar olacakt›. Bu iki ayr› boyutu benden önceki mezunlarda görüyordum. ‹nsanlar, yat›r›m bankas›na ya da ‹stanbul’da çok popüler olan Arthur Andersen’e kanalize oluyordu. O zamanlar denetim ve h›zl› tüketim sek- NEW YORK BORSASINDA, HALKA AÇILMAK ‹Ç‹N HAZIRLIKLARIMIZ 6 YIL SÜRDÜ törleri h›zl› gelifliyordu. Ayn› tarihlerde büyük bir f›rsat olarak, Türkiye’de ofis açmak isteyen Price Waterhouse ile görüflmeye girdim. Bir y›ll›k görüflmelerden sonra master’›m› tamamlay›p New York’a gittim. 1980-1984 aras›nda, dört y›l Price Waterhouse’de çal›flma imkan›m oldu. Bu deneyim bana çok fley ö€retti. Farkl› büyüklüklerde firmalara girip ç›kmay›, firmalar›n yönetim tarzlar›n›, kültürlerini, liderlik tarzlar›n› görme imkan›m oldu. ABD’de gördü€ünüz ve daha sonra Türkiye’de farkl› buldu€unuz yöneticilik anlay›fl›n› anlat›r m›s›n›z? En önemli gördü€üm fley ABD’de insanlar›n 24 saat çal›flt›€›yd›. 24 saat çal›fl›rken tepedeki de afla€›daki de ayn› tempoda çal›fl›yordu. Bilhassa denetim firmas›nda k›fl günlerimizde haftada 7080 saat çal›fl›yorduk. Tepeki 5 saat, afla€›daki 80 saat çal›flm›yordu. Çok farkl› bir fley olarak h›zl› tempoyu gördüm. H›zl› tempo derken, plan, program yap›l›yor ve ifl zaman›nda bitiriliyor. Yani zamana karfl› bir yar›fl ve ifllerin zaman›nda tamamlanmas› söz konusu. Bir ‘deadline’a yönelik çal›flma ki, bunun sonraki hayat›ma da hep faydas› oldu. Ayr›ca bu deadline’›n yan›nda raporlama ve transparan olma, aç›k bir iletiflimin sa€lanmas› önemliydi. Hatta o zaman bilgisayarlar yoktu. Toplama ç›karmalar elle yap›l›rd›. Lotus program› daha yeni deneniyordu. Ama teknoloji olmasa da bir disiplin vard›. Raporlama disiplini, dosyalama disiplini, bir sonrakine bilgi b›rakma disiplini... Bunlar çok önemli. Ben, bir öncekinden ald›klar›m›n üzerine bilgi ekleyerek denetim yapt›m. Bu insana daha iyi bir düflünme sistemi sa€l›yordu. Her seferinde s›f›rdan bafllan›lm›yordu. Tabi datalar ve bir arflivin olmas› laz›m. Amerika’ya bakt›€›n›z zaman her fley data üzerinedir. Sonra Türkiye’ye geldiniz. Türkiye’de nas›l bir ortamla karfl›laflt›n›z? Türkiye’ye geldi€im zaman yine bildi€im konuda devam edeyim dedim. Price Waterhouse o zamanlar ayr› bir konsepte girmifl, Türkiye’den biriyle ortak olmufltu. Çal›flt›€›m Cevdet Suner de kendi konumunda lider kiflilerden biridir. Kendisiyle temas›m›z zaten vard› ve onunla Türkiye’ye al›flma dönemi yaflad›m. Türkiye ile Amerika’y› karfl›laflt›rma imkan›m oldu. Bir di€er amac›m audit’te kalmamakt›. Audit’te üç y›l› geçersen alt› y›l kal›n›r; alt› y›l› geçersen ömür boyu kal›n›r. Türkiye’deki audit deneyiminizde sektöre yenilik getirdiniz mi? Arthur Andersen o dönemde ilk rolü oynayan, tek bafl›na mücadele eden, bir kültür getirmeye çal›flan flirketti. Tabi bunun yan›nda Arthur Andersen’den ayr›lanlarla ve di€er firmalar›n kurulmas›yla, audit firmalar› sektöre bir disiplin getirdi. O zaman ilk audit firmalar›n›n yapt›€› fley, denetim yapt›rmayan firmalar hakk›nda rapor istemekti. Mecburen gidip çal›flma yapard›n›z, yat›r›m ve ifl yapmak isteyen HAYAL, HEDEF KOYMANIN BAfiKA B‹R fiEKL‹D‹R. ‹NSANIN KAFASINDA B‹R HAYAL YA DA HEDEF OLDU⁄U ZAMAN, KARfiISINA ÇIKAN TEKL‹FLERDE KARAR VERMES‹ DAHA KOLAY OLUYOR. firmalara raporlar› verirdiniz. Yani audit firmalar› ile bir kültür geldi. O zamanlar gazetelerde flöyle bir tart›flma oldu: ‘Bilgilerimiz yabanc› firmalara veriliyor, bu firmalar Türkiye hakk›ndaki bilgileri al›yor, d›flar› götürüyor.’ Transparan olup, flirketlerde fleffal›k sa€lan›nca, bana göre Türkiye’nin geliflmesi sa€land›. Grubumuz, Türkiye’deki bir misyonu yerine getirmifl olduk. Bugün bakt›€›n›z zaman art›k audit flirketi devletin bir mekanizmas›, flirketin bir parças›. Yani, ‘ben denetim yapt›ray›m, yapt›rmayay›m’ seçimi yerine; olmas› gerekli bir ifllev haline geldi. CEO’s/ 2005/ Say›: 23 13 ‹çimizdeki Lider Audit sonras›nda kariyerinize neden bankac›l›kla devam ettiniz? Interbank’da, Kurumsal finansman ‘corperate finance’ konusunda, Melih Araz’›n geçifliyle birlikte, bir firsat ç›kt›. Citibank kültürü Interbank’ta devam ettirildi. Interbank’›n yeniden yap›lanma döneminde, kurumsal finansta, özellefltirme, halka arz, yabanc› yat›r›m projeleri gibi projelerde çal›flma imkan› buldum. Bankac›l›€›n yap›s›n› görmüfl oldum. Interbank’tayken “Türk Amerikan ‹fl Adamlar› Derne€i”nde, üç y›l Genel Sekreterlik yapt›m. Bu deneyimin bana ilginç bir yarar› oldu. Dernek ifli yorucuydu. Geceleri, bankadan ç›kt›ktan sonra ya da haftasonu iflleri tamaml›yordum. Toplant›lar hafta sonu oluyordu. Ama bu toplant›lara yabanc› firmalar kat›l›yordu. Bu nedenle, Genel Sekreterli€in çok büyük faydas›n› gördüm. ‹nsanlar aras› bilgi ve iletiflim ak›fl›nda, ifl dünyas›nda ve liderler dünyas›nda neler oldu€unu gördüm. Dernekçilik benim için okul gibi oldu. Hem liderlik hem de üst yönetim kadrolar›n›n davran›fl biçimleri aç›s›ndan çok fley ö€rendim. Orada insan karar alma mekanizmas›n› anl›yor. ‹fllerin ortaya konuflu, gündemin oluflturulmas›, kararlar›n al›nmas› okulda edinilemeyecek bir e€itimdi. Bu ancak pratik yap›larak ö€renebilir. Tabi bir de üç saatlik toplant›y› bir sayfal›k rapora dökmenin getirdi€i kafa yap›s›n›n oluflturulmas› var. Düflünceyi basitlefltirmek, onu ifade edip, yollay›p, herkesin anlamas›n› sa€lamak çok önemli. Bunlar ‘kalitatif’ yönümün geliflmesini sa€lad›. Interbank’ta kaç y›l kald›n›z? Dört y›l kald›m. Dernekte yapt›€›m faaliyetlerle belirli kiflilerin dikkatini çekmiflim. Pepsi Cola International’dan bölge finans direktörlü€ü teklifi ald›m. Bu teklif, dernekte bulunmam ve dernekte yapt›€›m ifllerden dolay› geldi. Pepsi’deki görevinizin kapsam›nda kaç ülke vard›? Bölge Finans Direktörlü€ü olsa da asl›nda iki ülke söz konusuydu. Türkiye ile bafllad›, ard›ndan ‹srail girdi. ‹srail derken, o zamanlar Orta Asya’da Pepsi Cola yoktu. Rusya’ya daha yeni girmiflti. Yine finans konusunda çal›fl›yordum. ‹yi sunum yapmak, iyi pazarl›k Pepsi’nin 14 CEO’s/ 2005/ Say›: 23 önem verdi€i konulardand›r. Bu deneyim hayat›ma sunumlarla, k›sa powerpoint’lerle, tablolarla anlatma özelli€i getirdi. Bunu Londra’da da yapars›n›z, New York’ta yapars›n›z. Benim 18 saat için Newyork’a gitti€im olmufltur. 15 dakikada prezentasyon yapmak ve kendini 15 dakikada ifade etmek, senelik bir raporu 20 dakikada anlatabilmek gerekiyordu. Pepsi’deki deneyiminiz size neler kazand›rd›? Pepsi’nin özelliklerinden biri e€itime çok önem vermesidir. 12-14 y›l öncesinden bahsediyoruz. Bunlar insan› hayata haz›rl›yor. Mesela Pepsi’de gördü€üm en önemli fley, belli bir bütçenin çal›flanlar›n e€itimlerine ayr›lm›fl olmas› ve her kademeden insan›n e€itim almas›. Interbank’ta iken CIBS e€itim merkezleri vard› ve oraya hep ifl hayat›nda yeni olan insanlar gelirdi. Çünkü Türk bankalar›n›n k›demli insanlar› kendilerini yetiflmifl görüyorlard› ve e€itime gitme istekleri yoktu. ‘Ben müdürüm, ben her fleyi bilirim’ mant›€› vard›. Baflka bir örnek daha vereyim. New York’ta CPA çal›flmalar›na kat›lm›flt›m. Üniversiteye gitmem gerekti. Akflam veya haftasonu üniversiteye giderken gördü€üm fley, her yafltan insan›n üniversiteye devam etmesiydi. Bizde belirli bir yafla gelince e€itim bitiyor. Amerika’da hangi yaflta ya da pozisyonda olursan›z olun, e€itim devam ediyor. Yaflam boyu e€itim var. Türkiye’de de son 10 y›lda bu konuda çok fley de€iflti. Liderlik anlam›nda ilerleme kaydedildi. Eskiden ‘müdür oldum mu böyle devam ederim’ diye düflünülürdü. Pepsi’ye geçiflimin sebebi tamamen farkl› bir boyutta, global bir firma ile çal›flmakt›. FMCG’yi (h›zl› dönen tüketim mallar› sektörünü) görmekti. O piyasada rekabet çok yüksektir. Pepsi benim için sat›fl ve pazarlaman›n nas›l yap›ld›€›n› ö€reten bir okul gibi oldu. Zaten iki büyük firma var ve iki firma ayn› üründe farkl›laflma için savafl›yor. Orada onun kültürünü ald›m. Ayn› mal›n nas›l daha çok sat›labilece€i mücadelesini gördüm. Bunlar› anlat›yorum çünkü sonra Turkcell’de bunlardan çok faydaland›m. Bir yap›y› bildikten sonra belirli tekliflere aç›k olman›n rahatl›€›n› hissettim. Sonra Turkcell kuruldu! Turkcell’e geçti€imde 1994’tü, yani kriz y›llar›yd›. Türkiye’de yüzde 170 civar›nda devalüasyon oldu€u y›llard›. Zor bir dönemdi. Benim, ‘Türkiye batt›’ diye bakt›€›m bir ortamd›. Hatta, alternatif ne ifller yap›labilir diye düflünüyorduk. Bankalarda maafllar› ödeme zorluklar› vard›, çok büyük bir krizdi. Pepsi’nin ‹çimizdeki Lider yap›lanmas› da etkilendi. Türkiye’de lider olmas›na ra€men, en tepedeyken en afla€›daki sektör oldu. Her fley tamamen ters yüz hale geldi. Krizde flunu ö€rendim: Siyah ve beyaz bak›fl var. Fabrika kapat›lmaz ya da kapat›l›r! En önemlisi, bunun çal›flana da faydas› vard›r. Biz firmay› büyütüyoruz ya da küçültüyoruz. Bitti! Kriz döneminde, böyle bir ortamda, Turkcell’den bir öneri geldi. Ben bunu bir f›rsat olarak de€erlendirdim. Pepsi’den Turkcell’e geçerken, ne yabanc›lar ne de Türkler ne yapaca€›m› anlad›. Kurumsal bir flirketten böyle bir flirkete neden geçti€imi anlayamad›lar. Turkcell için yapt›€›n›z ilk görüflmelerde ne düflündünüz? Önce konsepti çok iyi anlad›m. Bir kere bu h›zl› tüketim ürünüdür ve tutar dedim. Zaten telekom sektörünün d›fl›ndan gelen nadir insanlardan biriyim. Yurtd›fl›nda bir oylama yap›lm›flt›. 400 kifli içinde telekom sektöründen olmayan befl kifliydik galiba. Geriye kalanlar›n hepsi mühendis ve elektronikçiydi. Buna ra€men çekinmediniz mi? Çekinmedim çünkü cep telefonundan önce araç telefonlar› vard›. Herkes bunu elde etmek istiyordu ama teknolojik kalitesi kötüydü, telefonlar kötüydü. Araç telefonundaki talebi görmüfltüm ama yürümedi. Niye? Çünkü telefonlar› üretemediler, teknoloji kötüydü, herkes birbirini dinlemeye bafllad›. Cep telefonlar›n›n teknolojik özellikleri cazip geldi. Sizden önce bir genel müdür olmufl mu? Bir kurucu genel müdür varm›fl. 3 ay çal›flt›ktan sonra ayr›lm›fl, 2 ayl›k bir boflluk olmufl. Yönetim kurulunu yönetiyormufl. Yeni yap›da çok zorluk çekmedim. Tabi yabanc›larla çal›flma rahatl›€› da oldu. New York gibi zor bir yerde, üst düzey birine raporlama tecrübem oldu€u için zor gelmedi. Peki ilk dönemlerde gösterdi€iniz liderlik tarz› sonraki üç dört y›lda de€iflti mi? Bafllang›ç dönemi bir take-over dönemiydi. Ne olacak, ne yap›lacak?.. Belirsiz bir sektördü. Asl›nda ilk görevim lisans paras›n› bulmakt›. ‹lk çal›flma tamamen, flirketin hisselerini sat›p, yabanc› ortak getirmekti. Yani birbirine iki paralel fley vard›: fiirketi büyütmek, yönetmek ve lisans paras›n› bulmak. ‹ki y›lda en büyük liderlik de€iflimi bu oldu. Bafllang›çta nas›l ortak bulurum derken, flirketin büyümesiyle, konsept finansman sa€lamaya dönüfltü. Turkcell’de sa€l›kl› yap›y› nas›l oturttunuz? Sa€l›kl› yap›y› oturtmada en önemli fley kadro seçimiydi. ‹lk etapta, uygun kiflileri flirkete ald›k. Dönem içinde büyüdük, baz›lar› flirkette kald›. fiirketle büyümeye ayak uyduramayanlar ayr›ld›. Ayr›lmalar›nda hiç bir sak›nca görmedik. Çünkü, uyum sa€layamayanlar sorun ç›karmaya ve iyileri de bozmaya bafllar. Turkcell’de, Türkiye’de s›k rastlanmayan bir kültür var. ‹fl yapma biçimi, yöntemi, h›z›... Siz orada nas›l bir kültür oluflturmaya çal›flt›n›z? Raporlama ve iletiflim kültürü. Her seviyede haftal›k toplant›lar yap›l›rd›. Her departman ayl›k raporlama yapard›. O disiplini sa€lamak, halka arzda çok büyük kolayl›k sa€lad›. Bu arada yabanc› bankalarla çal›flman›n da bir kültür getirdi€i gerçek. Firma ilk günden baz› temelleri sa€lam oturttu. Ekibi olufltururken daha çok uluslararas› tecrübesi olan, raporlamadan anlayan, global düflünce yap›s›na sahip olanlar› getirdik. O pozisyonlarda hala oturuyorlar. Turkcell’in ilk kuruldu€u dönemde bile seçece€iniz kiflilerde ‘global düflünce yap›s›’n› arad›n›z. Oysa ki Türkiye’de yetiflmifl, çok sa€lam yönetim tecrübesi olan kifliler var. Yerel flirketlerden çok iyi mühendisleri tercih etmediniz. Teknik bölümde tabi çok iyi yetiflmifl mühendisler ve yöneticiler vard›. Ama yönetime bakt›€›m›z zaman global yap›ya uyacak kiflileri bir araya getirdik. Standartlar› oturtmak, iç kaliteyi oturtmak... Tabi ki bu iletiflimdir. Raporlama bence en önemli fleydir. Yani yap›lan ifli rapora dökebilme ve verimli toplant› yapma. Bir örnek vereyim: Toplant›larda gündem maddesi toparlayam›yordum ve toplant›lar 7-8 saat sürüyordu. Bu birkaç kere bafl›ma geldi. Bakt›m gitmiyor, gündem gelmeyen bir toplant›da tüm yöneticileri evlerine yollad›m. Bundan sonra, tüm haftal›k toplant›lar› iki saate s›€d›rd›k ve hep verimlili€i artt›rman›n üzerine gittik. Bu iki saatlik toplant›lar› sabah erken saatte yapard›k. O da bir kültürdür. Toplant› saati sabah 7-9 aras›d›r. Bunun amac› toplant›dan sonra herkesin departman›na dönüp müflteriyle ilgilenmesidir. Çünkü ifl saatinde yap›lan toplant›y› ya eleman›n ya da müflterinin saatinden çal›nm›fl olarak görüyorum. Bir de çok önemli gördü€üm nokta, yüzde 100 do€rulukla karar verme zaman›n› yüzde 85’e indirdik. ‹nsanlar karar vermeye teflvik edildi. fiirket bunun çok faydas›n› gördü. H›zl› karar vermenin, fark getirecek bir öneme sahip oldu€una nas›l karar verdiniz? Pepsi Cola ile Coca Cola’y› çok inceledim. Coca Cola’n›n global baflar›s›n›n s›rr›, merkezi yönetim yerine yerel yönetimdir. Coca Cola’n›n bölgelere sorumluluk verip, yerli kadrolar kurmas›, iki rakip aras›nda yaflad›€›m tecrübedir. Buna bakarak, ba€›ms›z karar vermeyi gelifltirmeye çal›flt›k. Çünkü global ifller merkezden yürümez. Turkcell ile Orta Asya’da kurdu€umuz flirketlerde de bunu göz önüne ald›k ve baflar›l› olduk. Turkcell’in Orta Asya’ya aç›l›fl› ne zaman gerçekleflti? Kaç ülkeye yay›ld›n›z? 1996’da Azerbaycan, 1997’de Gürcistan, 1999’da Kazakistan, 2000’de Moldovya ve Kuzey K›br›s. Uluslararas› deneyiminizin yan›nda, Finans altyap›s›ndan gelmenizin de katk›s› oldu mu? Pepsi Cola’dan finansal denetleyicimi yan›mda getirdim. Uluslararas› modeller kurduk. Uluslararas› raporlama, model kurma, ifl plan› haz›rlama... Mesela CEO’s/ 2005/ Say›: 23 15 ‹çimizdeki Lider firmalar› vard› ama hiç Türk firmas› yoktu. Biz birkaç Türktük ve çok yo€un çal›flmam›z gerekiyordu. Çünkü bir Türk firmas› ile ba€lant›l› ifl yapabilme ve gelifltirebilme flans›m›z yoktu. New York’ta bir Türk firmas›n›n olmas› bizim 80’lerdeki hayalimizdi. Turkcell için bu f›rsat› görünce, daha çok haz›rland›k ve oraya yöneldik. Bu bir mezuniyetti. Bu, telekom dünyas› aç›s›ndan nas›l bir baflar›? Bizim farkl›l›€›m›z hiç bir Türk firmas›n›n d›flar› aç›lmam›fl olmas›yd›. New York zor bir borsad›r. Farkl› kurallar› ve a€›r bir raporlama sistemi ve haz›rlanma dönemi vard›r. New York’a çok etkin ve ehliyetli gitmeniz laz›m. Bu hayalin ya da o günkü stratejik karar›n›z›n arkas›ndaki karar neydi? ‘80’li y›llardaki hislerim olabilir. Neden bir Türk firmas› olmas›n? New York’a bakt›€›n›z zaman bir y›€›n flirket hareket ediyor. Bu asl›nda büyüme imkan› sa€l›yor. ‹lk olarak ba€›ms›zlaflma ve ikinci olarak, fon yaratma alternatiflerinin ço€almas› ve tabi ki sonunda niye bir Türk flirketi olmas›n hayali. Baflar›n›zda en çok neyin etken oldu€una inan›rs›n›z? Zamanlama, network, flans... Network’ün önemi vard›r. Network’de güvenilirlik önemlidir. Ama benim kendi att›€›m ad›mlar hep f›rsat yaratm›flt›r. ‹nanmak ve ad›m atmak baz› f›rsatlar› ve flanslar› baflka türlü getirebilir. Türkiye’de kimse bütçe haz›rlam›yor. Niye haz›rlanm›yor? ‘Burada enflasyonist ortam var!’ diyorlar. Bütçeyi uluslararas› kültürde haz›rl›yorsunuz, iki ay sonra revize ediyorsunuz. Bu insan›n önünde bir hedef oluyor. Bütçe sene sonuna kadar gidecek diye bir fley yok. Bir kere finansal kültürü oturttu€unuz zaman, karar alman›z da kolaylafl›yor. Karar al›rken neye göre al›n›yor? Elinizde paran›z var m›? Neye göre yat›r›m yapay›m? Hedef ne? Projeksiyon ne? Bunlar çok önemli. Tabi finans bilgisinin bana verdi€i bir rahatl›k da var. 16 CEO’s/ 2005/ Say›: 23 Turkcell’i uluslararas› modeller, uluslararas› raporlama, model kurma, ifl plan› haz›rlama ile profesyonelce gelifltirdiniz. Daha sonra New York’ta halka aç›lmay› gerçeklefltirdiniz. Orada nas›l bir liderlik gösterdiniz? fiirket bir yandan büyürken, bir yandan da uluslararas› piyasalara adapte oluyordu. Adapte olma derken s›rf audit raporlar› de€il, hukuki firmalar›n analizleri, yat›r›m bankac›lar›n›n modelleri... Asl›nda, flirket halka aç›lana dek, çok büyük bir s›navdan geçti. New York benim için bir diploma töreni gibidir. 1980’de New York’ta çal›fl›rken, Japon 2001’de Turkcell’den ayr›lma karar› ald›€›n›zda nas›l bir liderlik gösterdiniz? Baz› stratejilerde çat›flmalar olabilir ya da baz› prensiplerinden vazgeçmen gerekir. E€er inanmad›€›n bir strateji veya çat›flma varsa b›rakmal›s›n. Ben koltu€a de€il, yapt›€›m ifle ba€l›y›md›r. 2001 sonunda ayr›ld›m. Yine iki y›l yönetim kurulunda bulundum. Bu arada gsm operatörü Zapp-Mobile Inquau flirketi taraf›ndan Romanya’ya ça€r›ld›m. ‘Gel bize bir bak. Bizim ne yapt›€›m›z belli de€il’ dediler. Ben turist gibi gidip bir bakt›m. Sonra yönetimi de€ifltirmeye karar verdiler. Beni Yönetim Kurulu Baflkan› yapt›lar. Yan›ma da geçici bir CEO verdiler. Turkcell’i tamamen b›rakt›m.