tr - Toprak Su Enerji

Transkript

tr - Toprak Su Enerji
ORSAM Rapor No: 144
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES
ORSAM
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM Rapor No: 144
ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor No: 17
Ocak 2013
ISBN: 978-605-4615-41-4
Ankara - TÜRKİYE
ORSAM © 2013
Bu raporun içeriğinin telif hakları ORSAM’a ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek
kısmen yapılacak makul alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, yeniden yayımlanamaz. Bu raporda yer alan değerlendirmeler yazarına aittir; ORSAM’ın kurumsal görüşünü yansıtmamaktadır.
ORSAM
STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ, ÖZGÜR DÜŞÜNCE ÜRETİMİ
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Tarihçe
Türkiye’de eksikliği hissedilmeye başlayan Ortadoğu araştırmaları konusunda kamuoyunun
ve dış politika çevrelerinin ihtiyaçlarına yanıt verebilmek amacıyla, 1 Ocak 2009 tarihinde Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) kurulmuştur. Kısa sürede yapılanan kurum,
çalışmalarını Ortadoğu özelinde yoğunlaştırmıştır.
Ortadoğu’ya Bakış
Ortadoğu’nun iç içe geçmiş birçok sorunu barındırdığı bir gerçektir. Ancak, ne Ortadoğu ne de
halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri,
halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği başlatacak potansiyele sahiptir. Bölge halklarının bir arada yaşama iradesine, devletlerin
egemenlik halklarına, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine saygı, gerek ülkeler arasında gerek ulusal ölçekte kalıcı barışın ve huzurun temin edilmesinin ön şartıdır. Ortadoğu’daki sorunların kavranmasında adil ve gerçekçi çözümler üzerinde durulması, uzlaşmacı inisiyatifleri cesaretlendirecektir Sözkonusu çerçevede, Türkiye, yakın çevresinde bölgesel istikrar ve refahın
kök salması için yapıcı katkılarını sürdürmelidir. Cepheleşen eksenlere dâhil olmadan, taraflar
arasında diyalogun tesisini kolaylaştırmaya devam etmesi, tutarlı ve uzlaştırıcı politikalarıyla
sağladığı uluslararası desteği en etkili biçimde değerlendirebilmesi bölge devletlerinin ve halklarının ortak menfaatidir.
Bir Düşünce Kuruluşu Olarak ORSAM’ın Çalışmaları
ORSAM, Ortadoğu algalımasına uygun olarak, uluslararası politika konularının daha sağlıklı
kavranması ve uygun pozisyonların alınabilmesi amacıyla, kamuoyunu ve karar alma mekanizmalarına aydınlatıcı bilgiler sunar. Farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretir. Etkin
çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik eder. ORSAM; bölgesel gelişmeleri ve trendleri titizlikle irdeleyerek ilgililere ulaştırabilen güçlü bir yayım kapasitesine sahiptir. ORSAM,
web sitesiyle, aylık Ortadoğu Analiz ve altı aylık Ortadoğu Etütleri dergileriyle, analizleriyle,
raporlarıyla ve kitaplarıyla, ulusal ve uluslararası ölçekte Ortadoğu literatürünün gelişimini desteklemektedir. Bölge ülkelerinden devlet adamlarının, bürokratların, akademisyenlerin,
stratejistlerin, gazetecilerin, işadamlarının ve STK temsilcilerinin Türkiye’de konuk edilmesini
kolaylaştırarak bilgi ve düşüncelerin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını
sağlamaktadır.
www.orsam.org.tr
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Program Hakkında
Su, sadece insanlar için değil ekosistemi oluşturan tüm bitki ve hayvanlar için yeri doldurulamaz,
değerli, yaşamın devamlılığını sağlayan en önemli elementlerden biridir. Yeraltı ve yüzey sularından; tarım, taşıma, madencilik, endüstriden içme suyuna kadar, ekonomik amaçlar da dâhil olmak
üzere pek çok alanda istifade edilmektedir. Ancak su kaynakları üzerinde, gerek insan faaliyetleri
gerek doğanın yarattığı değişimler nedeniyle çift yönlü bir baskı vardır. Özellikle su sıkıntısı olan
bölgelerde aşırı nüfus artışı, kırsal kesimden şehirlere doğru artan göç ve bunun sonucunda oluşan nüfus değişimleri, gıda güvenliği, sosyo-ekonomik refahın artması, tarımsal, evsel ve sanayi
kaynaklı kirlilik, küresel iklim değişikliği sonucu yağış rejimlerinin değişmesi, hidrolojik döngünün
tüm elemanlarını etkilemektedir. Bunun sonucunda su kaynakları gün geçtikçe hem miktar hem de
kalite açışından değişime uğramaktadır. Suyun arzı ile tüketim talebi arasındaki uçurum her geçen
gün büyümektedir. Su kaynaklarının yönetimine ilişkin sorunlar yaşanırken, çevre sorunlarının da
su kaynakları üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır. Türkiye ve yakın çevresi, ama bilhassa
Ortadoğu, söz konusu sorunların en fazla hissedildiği bölgelerdendir.
Diğer taraftan, su kaynağı potansiyelinin yüzde 40’tan fazlası sınıraşan su havzalarında yer alan
Türkiye’nin, özellikle Fırat-Dicle Havzaları kıyıdaşı olan komşularıyla ilişkileri büyük önem arz etmektedir. Gerek Türkiye’nin gerek bölge ülkelerinin, bölgesel istikrar ve refahın artışı ile komşuluk
ilişkilerinin derinleştirilmesi yönünde harcadığı çabaların hedefine ulaşmasında, su kaynaklarının
kullanımı konusunda bilgiye dayalı, iyi niyetli ve aktif bir işbirliği içinde olunması tüm taraflar için
elzemdir. Ek olarak, Türkiye’nin, Avrupa Birliği adaylığı sürecinde AB Su Çerçeve Direktifi’ni kendi
ulusal mevzuatı ile uyumlaştırma gündemi, önümüzdeki dönemde su politikalarının yeni bir içerik
kazanmasını beraberinde getirecektir.
Bu etkenler doğrultusunda, dünyadaki ve Türkiye’nin yakın çevresindeki su gündemine ilişkin güncel gelişmelerin ve su politikalarıyla ilgili trendlerin izlenmesi, elde edilen verilerin analiz edilmesiyle ortaya çıkan aydınlatıcı bulguların kamuoyuna ve karar alıcılara sunulması amacıyla ORSAM
bünyesinde 1 Ocak 2011’de “ORSAM Su Araştırmaları Programı” kurulmuştur.
Ortadoğu’da, gerek iklimsel şartlar gerek kaynakların verimsiz kullanımı nedeniyle hidrolojik su
bütçesindeki sıkıntıların ve buna bağlı olarak da politik, ekonomik ve toplumsal sorunların büyük
artış göstermesi nedeniyle, ORSAM Su Araştırmaları Programı çalışmalarında Ortadoğu bağlantılı
konulara öncelik verilmiştir.
ORSAM Su Araştırmaları Programı, su politikaları konusunda farklı hareket seçenekleri içeren fikirler üretmeyi, etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin
araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik edip çeşitlendirmeyi, Türkiye’deki
su çalışmaları literatürünün gelişiminin desteklenmesini amaç edinmiştir.
ORSAM Su Araştırmaları Programı bu kapsamda, bölge ülkelerinde su çalışmalarıyla ilgili olan
akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileri, bürokratlar, devlet adamları, stratejistler, gazeteciler ve işadamlarının Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerinin gerek
Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamayı da hedeflemektedir.
www.orsam.org.tr/tr/SuKaynaklari/
TAKDİM
Su, tüm ekosistem için yeri doldurulamaz, değerli ve yaşamın devamlılığını sağlayan en önemli maddelerden biridir. Ancak su kaynakları üzerinde, gerek insan faaliyetleri gerek doğanın
yarattığı değişimler nedeniyle çift yönlü bir baskı vardır. Özellikle su sıkıntısı olan bölgelerde;
aşırı nüfus artışı, kırsal kesimden şehirlere doğru artan göç, gıda güvenliği politikaları, sosyoekonomik refahın artması, tarımsal, evsel ve sanayi kaynaklı kirlilik ve küresel iklim değişikliği
sonucu yağış rejimlerinin değişmesi, hidrolojik döngünün tüm elemanlarını etkilemektedir.
Bunun sonucunda su kaynakları gün geçtikçe hem miktar hem de kalite açışından değişime
uğramaktadır. Özellikle su sıkıntısının yaşandığı bölgelerde su arzı sabit kalırken su talebi gün
geçtikçe artmaktadır. Bir yandan su kaynaklarının yönetimine ilişkin sorunlar yaşanırken, diğer yandan da çevre sorunlarının su kaynakları üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır.
Türkiye ve yakın çevresi, ama özellikle Ortadoğu, söz konusu sorunların en fazla hissedildiği
bölgelerdendir.
ORSAM bünyesinde 1 Ocak 2011’de “ORSAM Su Araştırmaları Programı” kurulmuştur.
ORSAM Su Programı, dünyadaki ve Türkiye’nin yakın çevresindeki su gündemine ilişkin
güncel gelişmelerin ve su politikalarıyla ilgili eğilimlerin izlenmesi, elde edilen verilerin analiz
edilmesiyle ortaya çıkan aydınlatıcı bulguların kamuoyuna ve karar alıcılara sunulması amacıyla kurulmuştur. Ayrıca, su politikaları konusunda farklı hareket seçenekleri içeren fikirler
üretmeyi, etkin çözüm önerileri oluşturabilmek için farklı disiplinlerden gelen, alanında yetkin
araştırmacıların ve entelektüellerin nitelikli çalışmalarını teşvik edip çeşitlendirmeyi, Türkiye’deki su çalışmaları literatürünün gelişiminin desteklenmesini amaç edinmiştir.
ORSAM Su Araştırmaları Programı bu kapsamda, bölge ülkelerinde su çalışmalarıyla ilgili
olan akademisyenler, sivil toplum örgütü temsilcileri, bürokratlar, devlet adamları, stratejistler,
gazeteciler ve işadamlarının Türkiye’de konuk edilmesini kolaylaştırarak, bilgi ve düşüncelerinin gerek Türkiye gerek dünya kamuoyuyla paylaşılmasını sağlamayı da hedeflemektedir.
ORSAM Su Araştırmaları Programı bu doğrultuda ORSAM Su web sayfasında güncel analizler, haftalık su bülteni, raporlar ve söyleşiler yayımlamaktadır. Bu raporda, 2011 yılında
Türkiye ve dünyadan su konusunda uzmanlaşmış akademisyenler, uzmanlar ve yöneticiler
ile yapılan söyleşiler yer almaktadır. Bu söyleşileri gerçekleştiren ORSAM Su Araştırmaları
Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim Maden ve Dr. Seyfi Kılıç’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yeni çalışmalarımızda buluşmak dileğiyle;
Hasan KANBOLAT
ORSAM Başkanı
4
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Dr. Tuğba Evrim Maden
Tuğba Evrim Maden Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi, Hidrojeoloji Mühendisliği bölümünde, yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik
Araştırmalar Merkezinde tamamlamıştır. Doktora derecesini “ AB Su Çerçeve Direktifi
ve Meriç Nehri” başlıklı tezi ile 2010 yılında Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsünden almıştır. 1 Aralık 2010 tarihinden itibaren Ortadoğu Stratejik Araştırmalar
Merkezi (ORSAM) Su Araştırmaları Programı’nda “Hidropolitik Uzmanı” olarak görev yapmaktadır. Tuğba Evrim Maden, ISA (International Studies Association) ve IWA
(International Water Association), International Association of Hydrological Sciences
(IAHS) ve UİK (Uluslararası İlişkiler Konseyi) üyesidir.
Dr. Seyfi Kılıç
Seyfi Kılıç Lisansını Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde, Yüksek Lisansını
Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Ankara Üniversitesi Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim Dalı’ndan doktora derecesine sahiptir. Seyfi Kılıç,
2010 Aralık ayından bu yana Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Su
Araştırmaları Programında “Hidropolitik Uzmanı” olarak görev yapmaktadır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
5
İçindekiler
Takdim ......................................................................................................................................................4
Söyleşiler.................................................................................................................................................... 9
1. Dursun Yıldız: “TÜRKİYE KOMŞULARINA SU YÖNETİMİ TEKNİKLERİ VE
PLANLAMASI KONULARINDA YOL GÖSTERMELİ”........................................................9
2. Prof. Dr. Ahmet Şahinöz: “GAP ORTADOĞU’YU DOYURUR” ..........................................19
3. Doç. Dr. Ayşegül Kibaroğlu:
“TÜRKİYE VE SURİYE ARASINDA SU KONUSUNDAKİ İŞBİRLİĞİ ARTIYOR”..........24
4. Beşinci Dünya Su Forumu Bölgesel Süreç Koordinatörü Hamza Özgüler:
“İSTANBUL ULUSLARARASI SU FORUMU BÖLGEMİZİN
EN ÖNEMLİ OLUŞUMLARINDAN BİRİDİR”.........................................................................31
5. Prof. Dr. Sencer İmer: “ORTADOĞU’DAKİ SON GELİŞMELERDE
SU POLİTİKALARININ ETKİSİ DİKKATTEN KAÇIRILMAMALI” ................................34
6. DSİ Genel Müdür Yardımcısı Akif Özkaldı: “İKİNCİ İSTANBUL ULUSLARARASI
SU FORUMU TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ İTİBARININ İŞARETİDİR”........................43
7. BM Ortak Program Yetkilileri Atilla Uras ve Alper Acar: “TÜRKİYE’NİN
SEYHAN HAVZASINDAKİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMASINDA
BAŞARI ÖRNEK TEŞKİL EDECEK” ...........................................................................................47
8. İTÜ İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ayşegül Tanık: “ARTIK HAVZA BAZINDA DÜŞÜNMEYE VE HAVZA
ÖLÇEĞİNDE ÇÖZÜMLER ARAMAYA BAŞLADIK.”............................................................54
9. Prof. Dr. H. Gonca Coşkun: “SU KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE KADINLAR
ANAHTAR ÖNEME SAHİP” .......................................................................................................57
10. Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu: “SU HAKKI KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI,
UYGULAMAYA DA GEÇİRİLMELİ” ........................................................................................60
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
7
11.GIZ Türkiye Direktörü Dr. Gülay Yaşın: “TÜRKİYE’DEKİ SULAK
ALANLAR DAHA İYİ KORUNMALI” .......................................................................................63
12.HYDRA Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Özyol: “TÜRKİYE’DE SU VE
ÇEVREYE YÖNELİK KARAR MEKANİZMALARINA KADIN
KATILIMI SON DERECE DÜŞÜK” .............................................................................................68
13.Yaşar Yakış: “TÜRKİYE DÜNYAYA SINIRAŞAN SULAR KAVRAMINI
ANLATMAK İÇİN DAHA FAZLA ÇABA GÖSTERMELİ” ..................................................73
14.Resmiye Körükçü: “YENİ EVYE TASARIMI İLE HER DAİRE 60 TON SU
TASARRUFU SAĞLAYABİLİR” ...................................................................................................79
15.Doç. Dr. Boğaçhan Benli: “ORTADOĞU’DA SU KULLANIMININ
VERİMLİLİĞİNİ VE ETKİNLİĞİNİ ARTIRMAK ZORUNDAYIZ” ....................................82
16. Arash Azaranfar: “İRAN’DA SU KAYNAKLARI YÖNETİMİ” ..........................................87
17.Dr. Al-Mossavı: “FEDERATİF YÖNETİM IRAK’TA SU KAYNAKLARI
YÖNETİMİNİ ZORLAŞTIRABİLİR” .........................................................................................90
18.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü
Prof. Dr. Cumali Kınacı: “SU YÖNETİMİNDE KOORDİNASYON
EKSİKLİĞİNİ GİDERMEYİ AMAÇLIYORUZ”.........................................................................92
8
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM
ORSAM Rapor No: 144
ORSAM Su Araştırmaları Programı, Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
Hazırlayanlar: Dr. Tuğba Evrim Maden
Dr. Seyfi Kılıç
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
DURSUN YILDIZ: “TÜRKİYE
KOMŞULARINA SU YÖNETİMİ
TEKNİKLERİ VE PLANLAMASI
KONULARINDA YOL GÖSTERMELİ” 28 Ocak 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtlayan Hidropolitik Uzmanı Dursun Yıldız, Türkiye’nin sınıraşan sular politikası, su transferi projeleri, Ilısu Barajı’yla ilgili tartışmalar, AB Su Çerçeve Direktifi ile Türkiye’deki su yönetimi ilişkisi ve Ortadoğu’da
su merkezli işbirliği ve çatışma potansiyelleri
gibi konularda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye bugüne kadar sınıraşan sularını
barış ve işbirliği amacı dışında bir amaçla
kullanmadığını vurgulayan Yıldız, “Ama artık Türkiye’nin bunun da ötesinde bir şeyler
yapmalı. Komşu ülkelere teknik ve planlama
açısından da yol göstermeli” dedi.
ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Dursun YILDIZ: 1958 Samsun doğumluyum.
İnşaat mühendisiyim. Aynı zamanda su politikaları uzmanıyım. DSİ Genel Müdürlüğü’nde
çeşitli birimlerde mühendis, şube müdürü
ve daire başkan yardımcısı olarak 25 yıl görev yaptıktan sonra 2007 yılında emekli oldum. Bu süre içinde Hollanda ve Amerika’da
su mühendisliği alanında lisansüstü teknik
eğitim ve uygulama programlarına katıldım.
Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Su
Politikaları alanında yüksek lisans eğitimimi
tamamladım. Ankara Üniversitesi Avrupa
Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezinde, AB uzmanlık ve Uluslararası ilişkiler sertifika programlarını tamamladım. TMMOB
ve İnşaat Mühendisleri Odasında çeşitli dönemlerde yönetim kurulu üyeliği ve ikinci
başkanlık görevlerinde bulundum. Hacettepe
Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi ile Gazi Üniversitesi Mühendislik
Mimarlık Fakültesinde yarı zamanlı öğretim
görevlisi olarak ders verdim. Halen su, su kaynakları, su politikalarıyla ilgili olarak çalışmalarıma devam ediyorum ve kendi mühendislik ve müşavirlik firmamı yürütüyorum.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
9
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: İsterseniz önce Hidropolitika nedir sorusuyla başlayalım.
Dursun YILDIZ: Bilindiği gibi su küresel ölçekte tükenmeyen kaynaklar grubu içinde sayılabilirse de bölgesel olarak ve kalite yönünden sonlu bir kaynaktır. Bir de dünyada yere
ve zamana göre eşitsiz dağılmaktadır. Tatlı su
kaynakları özellikle 20 yüzyılın ikinci yarısından sonra nüfus artışı ve kirlilik baskısı altında dünyanın bazı bölgelerinde ihtiyacı karşılayamaz duruma geldi. 20. yüzyıl boyunca
bağımsızlığını kazanan ülkeler de artınca sınıraşan su özelliğine sahip nehirler de artmıştır. 145 ülke kısmen veya tümüyle uluslararası
nehir havzalarında yer aldı. Dünyadaki nüfusun %40’ı sınıraşan nehir havzalarında yaşar
oldu. Tüm bu gelişmelerle birlikte su üzerindeki baskılar hem ülkelerin kendi içinde hem
de ülkeler arasında ciddi sorunlar yaratmaya
başladı.
20. Yüzyıl’ın başlarından itibaren uluslar arası
veya sınıraşan nitelikteki yer altı ve yerüstü su
kaynaklarının tahsisi, paylaşımı ya da birlikte
kullanımı konusunda sorunlar ortaya çıkmaya başladı. İşte bu gelişmeler “Hidropolitika”
adı altında uluslararası yeni bir politika kavramı ve disiplin doğurmuştur.
Bu girişten sonra Hidropolitikayı özetle “Ülkeler arasında su kaynaklarının kullanımı nedeniyle ortaya çıkan çıkar ilişkilerini değerlendirerek, sudan yararlanmaya dönük sosyo-ekonomik, politik ve hukuki önlemlerin
alınmasına yönelik politikaları inceleyen çok
disiplinli bir bilim alanı olarak tanımlayabiliriz.
ORSAM: Bu kapsamda Türkiye’nin hidropolitikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dursun YILDIZ: Türkiye’nin hidropolitikası aslında Soğuk Savaş öncesi ve sonrası
olarak iki bölümde ele alınabilir. Soğuk Sa-
10
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
vaş öncesinde Türkiye’nin hidropolitikasının
Türkiye’nin dış politikasıyla ilişkili olarak bugüne göre daha durağan olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, Soğuk Savaş dönemi boyunca
dünyada hüküm süren sert iki kutuplu uluslararası sistemde jeostratejik konumundan
kaynaklanan nedenlerden dolayı başta sınır
komşularıyla ilişkileri olmak üzere dış politikasını güvenlik endişelerine dayandırmıştı.
Bu dönemde Türkiye genelde Ortadoğu’dan
özelde ise Suriye ve Irak’tan uzak kalmıştır.
Bu dönemde Türkiye’nin hidropolitikası daha
temkinli, ancak akılcı bir politika olmuştur.
Bu dönem Dicle Fırat nehirleri üzerindeki barajların yapıldığı döneme karşılık gelir. Soğuk
savaş sonrasında ise, ortaya çıkan Yeni Dünya Düzenin Türkiye dış politikasını da etkilediğini görüyoruz. Türkiye, Soğuk Savaş’ın
1990’lı yıllarda sona ermesinden sonra oluşan dinamik ve değişken uluslararası sistemi
algılamakta biraz zorlanmıştır. Bu dönemde
bir süre eski alışkınlıklarından kurtulamamış
ve bölgesel ve global düzeyde etkinliğinin küresel gücün çizeceği rol çerçevesinde sınırlı
kalmasına razı olmuştur Bu dönemde uluslararası sistemde birçok şeyin çok hızla değiştiğini ve Ortadoğu’nun artık Büyük Ortadoğu
Projesi kapsamında yeniden dizayn edilmeye
çalışıldığını görüyoruz. 90’lı yılların sonlarına doğru daha açık bir şekilde beliren Yeni
Dünya Düzeni, uluslararası sistemin ABD
ve diğerleri olarak ikiye bölündüğünü ortaya koymuştur. ABD’nin “imparatorluk olma”
stratejisini uygulamak istediği bu sistem, küresel hegemonun tam hakim olamamasından
doğan siyasi ve ekonomik boşluk alanlarında,
bölgesel güç konumundaki ülkelere akılcı siyasetlerle ve bölgesel ittifaklarla etkinliklerini daha fazla artırabilme olanağı tanımıştır.
Bu ortamı değerlendiren Türkiye çevresiyle,
komşu ülkeleriyle dış politika değişikliğine
gitmiş ve sıfır sorun üzerine bir dış politika
stratejisi uygulamaya geçmiştir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Türkiye özellikle 21. yüzyıl başlar başlamaz
bölgesel ve global etkinliğini artırabilmek için
sistem içinde manevra kabiliyetini genişletici
esnek ve aktif diplomasiye dayalı bir dış politika uygulamaya başlamıştır. Uzmanlar bu dış
politika anlayışını “Pragmatizme Dayalı Çok
Taraflı Dış Politika” anlayışına benzetiyorlar.
Bu politikanın ilk amacı belirsizlik ve çatışma
alanlarını mümkün olduğunca Türkiye’nin
yaşam ve çıkar alanından uzak tutulmasıydı.
Bunun için de yapılması gereken öncelikle
sınır komşularımızla sorunlarımızı en alt seviyeye indirip, güven ve işbirliğine dayalı siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler ve ittifaklar
oluşturmaktı.
Bir diğer deyişle bu politika “iyi komşuluk ve
karşılıklı ortak çıkar oluşturma” stratejisine
dayanmıştır. Bu yaklaşımın içinde sınıraşan
suların da var olması gerekiyordu. Özellikle
Ortadoğu’daki komşularımız için Dicle ve Fırat suları sıfır sorun politikası doğrultusunda
daha aktif bir hidropolitika ile kullanılmıştır.
Bunda tabi ki uluslararası sitemdeki değişme
kadar Türkiye’nin Dicle ve Fırat üzerindeki
barajların önemli bir bölümünü tamamlaması
ve bunun getirdiği teknik ve stratejik avantaj
da çok etkili olmuştur.
Bu nedenle karşılıklı bağımlılık açısından ikili ilişkilere önem verilirken Suriye ve Irak’ın
ilave su talepleri hemen karşılanmıştır. Bu
dönemde Dicle ve Fırat Nehirleri üzerindeki, barajlar çok akıllı bir şekilde işletilmiş
ve Türkiye daha aktif ve kendine güvenli bir
hidropolitika izlemiştir. Ancak bu dinamik
hidropolitika Türkiye’nin çıkarları açısından
uzun vadede gerçekten olumlu sonuç verecek bir politika mıdır? Bunun olumlu sonuç
verebilmesinin en temel unsurları Türkiye’nin
ekonomik gücünü ve istikrarını arttırması ve
bölgedeki yeniden düzenleme çalışmalarından zarar görmemesidir. Ancak Türkiye son
dönemde uluslararası sistemin kendisine biçtiği roldeki yerinden uzaklaşmaya başladıkça
ORSAM
istikrarsızlık riski artabilecektir. Bu nedenle
dengeleri çok iyi koruması ve hızla güçlenmesi gereklidir.
ORSAM: 1980’li yıllarda çok gündemde
olan “üç aşamalı planın” tekrar gündeme
gelebilme olasılığı bölgesel politik gelişmeler dikkate alındığında nedir?
Dursun YILDIZ: Bildiğiniz gibi 1997 Birleşmiş Milletlerin sınıraşan su yollarınının ulaşım dışı amaçlarla kullanılması konvansiyonuna Türkiye, Çin ve Burundi ile birlikte red
oyu verdi. Burada oyumuzun rengi stratejik
bir öngörü yapılarak red yerine çekimser olabilirdi. Çünkü Türkiye bölgedeki jeostratejik
konumu ile vazgeçilmesi güç bir ülkedir.
Bilindiği gibi 1980 yılında Dicle ve Fırat sularının hakça ve makul olarak kullanılmasını
sağlayacak esasları belirlemek için, üç ülkenin uzmanlarından oluşan bir Ortak Teknik
Komite (OTK) kurulması gündeme geldi.
Türkiye ile Irak arasında 1980 yılında imzalanan Karma Ekonomik Komisyon protokolüne
göre oluşturulan Ortak Teknik Komite’ye ‘’...
her ülkenin sınır aşan sulardan ihtiyacı olan
makul ve uygun su miktarının tanımlanmasını sağlayacak metodu kararlaştırmak...” görevi verildi. Belirtilen görev tanımı çerçevesinde
OTK ilk toplantısını 1982 yılında, Türkiye ve
Irak’ın katılımı ile yaptı, Bu toplantıya 1983
yılında Suriye’nin de iştiraki ile toplantılar
üçlü olarak yürütüldü. Üçlü görüşmeler;1990
yılında Körfez Savaşı’nın başlamasına kadar
yedi yıl devam etti. Irak-Kuveyt Savaşı sonunda ortaya çıkan şartlar nedeniyle müzakereler
kesildi.
Ortak Teknik Komite (OTK) toplantılarının
gündemini ilk yıllarda, Fırat ve Dicle nehirleri
üzerindeki tesislerin inşaat durumları, hidrolojik ve meteorolojik bilgi alışverişi gibi kısa
dönem sorunları oluşturdu. OTK’nin görev
talimatında belirtilen ve kuruluşunun ana
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
11
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
amacını teşkil eden, “Her ülkenin sınır aşan
sulardan ihtiyacı olan makul ve uygun su miktarının tanımlanmasını sağlayacak yönteme”
ilişkin çözüm planı ise, Türkiye tarafından
1984 yılında beşinci toplantıya sunuldu.
Türkiye, 1984 de O.T.K.’nin 5nci toplantısında
“Fırat ve Dicle Havzası’nın Sınır Aşan Sularının Eşit ve Gerçekçi Kullanımı İçin Üç Aşamalı Plan” olarak nitelenen projeyi gündeme
getirerek çok önemli bir açılımı gerçekleştirdi.
Türkiye Üç Aşamalı Plan teklifini 26 Haziran
1990 tarihinde üçlü toplantıda ve 1993 yılında
Irak ve Suriye ile yaptığı ikili görüşmelerde de
tekrarladı. Üç Aşamalı Plan, birinci aşamasında havzadaki su kaynaklarının envanter çalışması, ikinci aşamada toprak sınıfları ve drenaj kriterlerinin tespiti, üçüncü aşamada ise
su ve toprak kaynaklarının değerlendirilmesi
ve geliştirilmesini öngören bir plandı. Ancak
Türkiye’nin plan çerçevesinde üç ülkenin su
ve toprak kaynaklarının envanter çalışmasını
ortak gerçekleştirme teklifi iki devlet tarafından da reddedildi.
Türkiye’nin önerdiği bu plan bence 97
Protokolü’nde belirtilen suyun optimum, hakça ve makul kullanımı kriterlerini tam olarak
sağlayan hatta ondan daha ileri olarak suyun
beraber yönetilmesine kapı açan bir plandı.
Türkiye’nin bu çok önemli önerisi soğuk savaş
döneminin koşullarının etkisi, güven eksikliği
ve rasyonel olamayan Ortadoğu düşünce biçimi ve küresel politika etkileri gibi nedenlerle
sonuçsuz kaldı.
Bu arada bu dönemde 3 aşamalı planı revize
edelim, değiştirelim, düzenleyelim mansap
ülkelerin taleplerine göre yenileyelim şeklindeki yaklaşımlarının ne kadar geçersiz ve gereksiz olduğu ortaya çıktı.
Soğuk savaş dönemi ortadan kalktıktan sonra
uluslararası ilişkilerde karşılıklı bağımlılığın
12
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
artması ve teknolojik ilerlemeler de ülkelerin
dış politika ilişkilerini farklılaştırdı.
Tam 15 yıl sonra 2010’da Ankara’da toplanan
Türkiye, Suriye, Irak’ın su kaynakları yönetimi ile ilgili bakanları bu üç aşamalı planın ilk
maddesinin uygulanması için anlaşmaya vardılar. Ancak ne yazık ki 15 sene geç kalınmıştır.
Burada bir şeyi daha ifade etmek isterim. Bir
dönem sonra kesintiye uğramasına rağmen,
ortak teknik komite toplantılarının hidropolitik ilişkilerdeki rolü küçümsenmemelidir.
Toplantılarda suyun tahsisatıyla ilgili somut
ilerleme sağlanamamış olsa bile ortak teknik
komite yararlı bir iletişim kanalı olarak işlev
görmüştür
ORSAM: Türkiye Manavgat’tan su satılması projesiyle bir başka atak daha yaptı o dönemde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dursun YILDIZ: Türkiye’nin o dönemde
Manavgat Su Temini Projesinin açılışında
“Akdeniz havzasının hidropolitiğinde söz sahibi olacağız” şeklindeki amacını aşan açıklamalar yaptı. Çünkü benim bazı kitaplarımda
da belirttiğim gibi, Doğu Akdeniz, enerji yollarını denetim altında tutmak isteyen küresel
güçlerin stratejik ilgi odağıdır. Bu nedenle
Doğu Akdeniz’de güvenlik küreselleşmiştir.
Doğu Akdeniz artık bir stratejik hedeftir. Ben
Doğu Akdeniz’in gelecekte küresel güçler
arasında bir hesaplaşma alanı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle Manavgat Su Temini projesinin ekonomik su taşıma alanı olan
Doğu Akdeniz’de su gibi hayati öneme sahip
bir doğal kaynağa bağlı bir hidropolitikanın
uygulanması kolay değildir. Bunu Manavgat
su temini projesinin sonucu da göstermiştir.
Türkiye bu projeden istediği stratejik avantajı elde edememiştir. Çünkü hem bölge ülkeleri bir başka ülkeden gelecek olan suya bağımlı olmak istememişlerdir. Hem de Doğu
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Akdeniz’de manevra alanı yaratmaya çalışan
ülkelerin her zaman küresel güç olan rakipleri
vardır.
Bu bölgede suya bağlı bir dış politika atağının
çok kolay uygulanamayacağı ortaya çıkmıştır.
Bu durumda Türkiye’nin de Akdeniz havzasındaki hidropolitikasında çok daha stratejik
öngörülü hedeflere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
ORSAM: Su dış satımı projeleri; özellikle,
Barış suyu ve Manavgat suyu bu konuda
önemliydi. Orada Türkiye yöneltilen temel
bir eleştiri var. Türkiye su zengini değilim
derken su dış satımına niyetleniyor. Bu nasıl açıklanabilinir?
Dursun YILDIZ: Şimdi Türkiye “su zengini bir ülke değilim” tezini haklı olarak işledi.
Aslında da öyle, Ama özellikle Ortadoğu’daki
ülkelerin su sıkıntısı nedeniyle görece olarak
bizim suyumuz daha fazla kabul ediliyor. Yani
siz eğer Ortadoğu’da su sorununu hafifletme
çabanızı iyi niyetle açıklayacak olsanız bile
su gibi hayati ve stratejik bir kaynağın, başında ve vanasını kontrol eden bir güç olarak,
sizin o bölgede o bu stratejik avantaja sahip
olmanızı istemeyen birçok gücü karşınızda
buluyorsunuz. Çünkü aslında Türkiye’nin su
zengini olmadığını söylemesiyle su dışsatımı
arasında doğrudan ters bir ilişki yok. Buna
aslında su dış satımından daha çok su transferi demek daha doğru olur. Çünkü Türkiye
Manavgat ve Barış suyu projeleri ekonomik
olmaktan daha çok stratejik amaçlı projelerdi.
Bu su miktarı Türkiye’nin toplam yıllık yenilenebilir su potansiyeli içinde çok düşük kalan bir miktardır. Manavgat Su Temini Projesi
Doğu Akdeniz için bir stratejik açılım projesi
bir manevra alanı yaratma projesiydi. Ancak
bölgenin artan jeopolitik önemi ve hidropolitiğinin, Türkiye’nin bu iyi niyetli açılım ça-
ORSAM
basını engellediğini görüyoruz. Türkiye 160
milyon dolarlık bir tesisi yapmasına rağmen,
bu tesisi Ortadoğu barışı için kullanma olanağını bulamamıştır. Bu da suyla ilgili anlaşmaların su teminine dayalı ilişkilerin dünya
örneklerinde gördüğümüz gibi, kısa bir dönem içinde gerçekleşmediği ortaya koyan bir
diğer örnek olmuştur. Ancak Türkiye bu konudaki hidropolitikalarında tutarlı olduğunu
göstermeye ve suyu bir barış ve işbirliği aracı
olarak gördüğünü ifade etmeye devam etmek
zorundadır.
ORSAM: Akdeniz havzasından biraz uzaklaşırsak, Çoruh havzası için ne gibi tehditler ve fırsatlar bulunmaktadır?
Dursun YILDIZ: Çoruh nehri Gürcistan’a
girdikten sonra yaklaşık 30 km sonra
Karadeniz’e dökülüyor.- Türkiye Gürcistan’la
ilişkilerini geçmişte çok iyi tutarak Çoruh’ta
başka bir hidropolitik cephe açmamak için
gayret sarf etti ve bunda da başarılı oldu. Çünkü Çoruh ana kol üzerindeki tamamlanan ve
inşa edilen barajları dikkate alacak olursak,
her ne kadar bunlar sulama amaçlı baraj olmasa da yine akımı kontrol etmesinden kaynaklanan sorunların mansap ülkeler tarafından dile getirilmesi mümkündü. Ama dikkat
ederseniz bugüne kadar Türkiye Çoruh’ta
başka bir hidropolitik cepheyle karşı karşıya
kalmadı. Çoruh Nehrinin taşıdığı kum, çakılın bizim barajlarımızda tutulması nedeniyle
Gürcistan sahillerinde oluşması beklenen sorunlar da ülkelerin karşılıklı iyi niyeti ve işbirliği anlayışıyla çözümlendi.
ORSAM: Aras Havzasında özellikle AB ve
ABD işbirliği çalışmaları söz konusu ama
pek Türkiye dahil edilmiyor. Gürcistan Ermenistan ve Azerbaycan ve İran’ı bir şekilde içine almaya çalışıyorlar ama biraz zor
bu işbirliğinin sağlanması. Yapılması planlanan Doğu Anadolu Projesiyle o bölgede
neler gelişebilir?
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
13
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Dursun YILDIZ: Doğu Anadolu Projesi de
GAP kadar büyük olmasa da bir bölümü ile
suya dayalı bir kalkınma projesidir. Bu proje
kapsamında öncelikle 120 bin hektarlık bir
alan sulanacaktır. Bu projenin geliştirilmesiyle Aras’ın beslenmesinin kısmen etkilenebileceği söylenebilir. Ancak bu sulamaların
Aras’tan daha çok Fırat Suyuna olan etkisi
önemli olabilir. Fırat’ın yukarı havzasında yer
alan DAP’ın gerçekleşmesi Fırat’ın aşağı havzasına gidecek suların belirli oranda azalmasına neden olabilir.
politik, hidropolitik, hidrostratejik nedenleri
olabilir. Ancak teknik olarak karşı olabilmek
için bu baraj yapıldığında toplanacak suyun
bir bölümünün sulama için kullanılması, yani
aşağıya bırakılacak olan suyun azalması veya
bu barajın doldurulması sırasında o ülkenin
çok büyük ve telafisi imkânsız kayıplara uğrayacak olması gerekir. Ancak Ilısu barajının
sulama amacı olmadığı için barajda depolanan su aşağıya göre üçte bir oranında olan
buharlaşma kaybı hariç kayıp olmadan nehir
yatağına verilecektir.
ORSAM: Gündemde son zamanlarda çokça yer alan, Ilısu barajı ve bunun yarattığı
sorunlarla ilgili olarak belirtmek istediğiniz özel bir konu var mı?
Ilısu Barajı’na Hasankeyf ve çevresinin tarihi
ve kültürel mirasını korumak için yapılan karşı çıkışları haklı buluyorum. Konunun yöresel
sorunlar ve bu duyarlılık üzerinden tartışılması gerekirdi. Ancak karşıtlık boyutu büyük
barajlara karşı olmaya kadar uzandı. Siyasallaştı. Böylece asıl duyarlılık noktasından
uzaklaşıldı. Bu durum proje alanındaki tarihi
ve kültürel mirasın korunması çabalarına da
olumsuz etki yaptı.
Dursun YILDIZ: Ilısu Barajı projesi politize
olmasaydı, siyasallaşmasaydı hem bölgedeki
tarihi miras için hem bölge halkı için hem de
Türkiye için çok daha yararlı sonuçların masada tartışılabileceği bir ortam yaratabilirdi.
Ama konu politikleştikçe buna karşı savunmalar da rasyonel olmaktan daha çok politik
olmaya başladı.
Türkiye’den Hasankeyf tarihi mirasın korunması ile ilgili karşı çıkışları anlamak mümkün
Ancak Irak’ın projeye teknik olarak karşı olduğu açıklamasını anlamak mümkün değil. Bu
yılın temmuz ayının başında Ali El-Dabbagh
gazetecilere, “Ilısu Barajı’nı inşa etmek nehri
ve çiftçileri etkileyecek. Irak Hükümeti projeyi destekleyen ülkelerden bu desteği durdurmalarını talep ediyor” demiştir. Ülke içindeki
teknik, sosyolojik, sosyo-ekonomik kültürel
miras gibi karşı duruş nedenlerine ülke dışından da bir teknik karşı duruş eklenmiştir. Irak
tarafından yapılan bu açıklama Ilısu Barajı’na
uluslar arası kredi desteğinin durdurulduğu
açıklamasından sadece bir gün önce yapılmıştır.
Bir ülkenin kendisi için önemli bir nehrin
akış yukarısındaki bir baraja karşı olmasının
14
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Konuyu teknik olarak değerlendirdiğimizde
ise DSİ Genel Müdürlüğü’nün barajın kurulacağı yer için 11 ayrı alternatif üzerinde çalışma yaptığını görüyoruz. Ancak en uygun
yer burası olarak elde edilmiştir. Bu barajdan
bir yılda elde edilebilecek ortalama 3.83 milyar kwh’lik enerjinin, diğer enerji kaynakları
ile özellikle pik saatlerdeki talebi karşılamak
üzere kolayca ve rantabl bir şekilde üretilebilmesi zordur. Ilısu Barajı Türkiye’nin enerji
ihtiyaçları açısından rantablitesi yüksek bir
barajdır. Bunun yanı sıra stratejik açıdan Dicle Nehri’nin anahtar barajı olma özelliğine
sahiptir. Kısaca Ilısu Barajı Dicle Havzasının
sigortasıdır. Bu nedenle de ayrı bir önem taşımaktadır.
ORSAM: Ilısu Barajı’nda yeniden yerleşimdeki sorunlar nedir? Kamuoyu bu konuyu
çok fazla bilmiyor. Bu yeniden yerleşimle
ilgili bir sorun var mıdır orada? Sorun nasıl çözümlenebilir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Dursun YILDIZ: Burada bana göre yeniden
yerleşimdeki en önemli konu fiziksel olarak
barınma olanakları yaratılmasından çok kültürel duyarlılıktır. Yani Ilısu barajında yeniden
yerleştirilmeye tabi tutulan yöre halkının öncelikle kendi kültürlerinden koparılmaması
gerekiyor en önemli konu budur. Bunun için
öncelikle çok detaylı çalışmalar yapılması gerekiyordu. Bunu ilgili kurumlar yaptı. Ancak,
o bölgede bunun halka anlatılması ve projenin katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmesinde sorunlar yaşandı. Bu çalışmalara yeterince
erken başlanılamadı. Ilısu barajında yapılması
gerekenler yapılıyor ama geç yapılıyor, eksik
yapılıyor. Bu nedenle tarihi ve kültürel açıdan
böyle hassas bir bölgedeki proje bu alanda
bazı haklı eleştirilerle muhatap kalıyor.
ORSAM: Bu proje 2014 yılında bitebilir
mi?
Dursun YILDIZ: Hayır. Ilısu barajının 2014
yılında tamamlanması mümkün değildir. Bu
tarihleri verirken dikkatli olunması gerekiyor.
GAP içindeki sulama alanlarının tümünün
2013 yılında sulamaya açılacağı açıklanmıştı.
Bu da gerçekçi bir tarih değil Bakın GAP’ın
tamamlanma tarihi üçüncü defa erteleniyor.
Beklentilerde hayal kırıklığı yaratmamak için
bu tarihlerin çok daha gerçekçi olarak verilmesi gerekir. Ben GAP’ın bütün birleşenleriyle en erken tamamlanma yılını 2023 olarak
görüyorum.
ORSAM: Türkiye’nin su politikasının daha
kapsamlı olarak oluşturulması ve bu alandaki uzman ihtiyacın giderilmesi için ne
gibi önerileriniz olacak?
Dursun YILDIZ: Türkiye su kaynakları yönetimi politikası konusunda öncelikle hızlı
bir yenilenmeye ihtiyacı vardır. Ülkemizin su
kaynakları yönetimi politikası artık hızla artan taleplere rasyonel bir şekilde yanıt vermiyor. Bu nedenle bir an önce yasal ve kurum-
ORSAM
sal olarak bu yapıyı yenilemek zorundayız.
Ülkemizde su kaynakları yönetimi çok başlı,
çok parçalı ve koordinasyon eksikliği içerindeki yapısından bir an önce uzaklaştırılmalıdır. Bunun için en uygun kurumsal yapı tüm
mevcut yapıları bünyesinde barındıran bir Su
Kaynakları Bakanlığı’nın kurulmasıdır.
Bu bakanlık bünyesinde suyun çok başlı, çok
parçalı görüntüsü tek şemsiye altında toplanmalıdır. Diğer taraftan son 10 yılda hızla artan
stratejik araştırma merkezlerinden bazılarında suyun uluslararası ve stratejik önemi ile
ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaların bir veya birkaç üniversitenin bünyesinde açılacak olan hidropolitik ve stratejik
araştırma merkezi veya enstitüsü tarafından
da yapılması bence çok daha önemli olacaktır. Bu kapsamda su politikaları alanında hem
ülke içi hem bölgesel hem de küresel ölçekteki gelişmeler bilimsel yöntemlerle, bütünlük
içerisinde ve çok disiplinli bir bakış açısı ile
ele alınarak incelenecektir. Geçmişte, Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Hidropolitik
ve Stratejik Araştırma Merkezi’nin kapatılmasının ne kadar yanlış olduğu gün geçtikçe daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu yapılar
bu alandaki uzman ihtiyacını da karşılayarak
konunun spekülasyondan uzak daha bilimsel
olarak ele alınmasına olanak tanıyacaktır.
ORSAM: Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ile Türkiye’deki su yönetiminin yapılandırılması arasında ilişki nedir?
Dursun YILDIZ: Türkiye AB’ye üye adayı bir
ülke olması ve müzakereler başlamış bulunması nedenleriyle Su kaynakları yönetimini
AB’nin Su Çerçeve Direktifindeki su yönetimi anlayışına uydurmak durumundadır. Bu
kapsamda 2013 yılına kadar Bir Su Çerçeve
Yasası çıkartmak ve su kaynakları yönetimini
düzenlemek zorundadır. Ancak bu düzenlemelerin çok büyük bir bölümü AB için değil
Türkiye’nin ihtiyacı olduğu için bir an önce
gerçekleştirilmelidir.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
15
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Bu nedenle ben AB’nin su çerçeve direktifinden büyük zararlar göreceğimizi düşünmenin doğru olmadığına inanıyorum. Tabi ki
bu direktifte AB’nin özgün koşulları dikkate
alınarak çevre hassasiyetinin öne çıktığı ve sınıraşan sularda ortak havza yönetiminin önerildiği bilinmektedir. Kaldı ki bu ortak yönetim maddesinde de esneklik vardır. Zaten AB
ülkelerinin birçoğu havza yönetim planlarını
zamanında hazırlayamadılar. Bunlar arasında
sınıraşan nehirlere sahip ülkeler var. Bu nedenle bu konuda ülkemizin müzakerelerdeki
pozisyonu iyi belirlenirse AB Su çerçeve direktifinin bazı kısıtlayıcı etkileri azaltılabilir.
Bu gerginlikler küçük çatışmalara da neden
olabilir ancak mutlak bir su savaşını öngörmek çok kolay değil. Bu öngörü yapılırsa bu
savaşın tanımının da yapılması gerek. Bu durumda bu savaşın bölgesel ölçekte mi, küresel ölçekte mi yoksa yerel ölçekte yoğunlaşan
anlaşmazlık ya da çatışma şeklinde mi olacağı
belirtilmelidir. Yine bunların yanısıra bu savaşın askeri hedefi ve somut kazanımlarının
ne olacağı da açıklamaya muhtaçtır. Bu öngörülerin belirttiği şekilde gelecekte bir savaş
çıkarsa bunun gerçekten sadece su nedeniyle
mi çıktığı da incelenmelidir.
Türkiye zaten suyu Fırat-Dicle havzasında tek
başına yönetmeye aday bir ülke değildir. Türkiye bu inisiyatifi 1980’lerin başında göstermiştir. Ama bu anlamda dikkat edilmesi gereken şey, işin içine orada bizi rahatsız eden şey,
İsrail gibi diğer Ortadoğu’daki bazı ülkelerin
soruna dahil edilme çabasıdır. Yani aslında
şunun altını çok kalın çizgilerle çizmek gerekiyor. Ortadoğu’daki temel su sorunu, Türkiye, Irak ve Suriye arasındaki Fırat ve Dicle’nin
kullanım sorunu değildir. Bu sorun mutlaka
çözülür. Ancak Ortadoğu’daki asıl sorun, Dicle ve Fırat sularının, Ortadoğu’nun İsrail, Ürdün, Lübnan gibi zaman zaman su konusunda
denkleme katılmaya çalışılan ülkelerinin sorunlarına alet edilmesidir. Bu durum ne Dicle
ve Fırat’ın su bütçesi açısından ne de uluslararası hukuk açısından mümkün değildir. Dicle
ve Fırat aktığı ülkelerin taleplerine yeterince
cevap verebilecek iki ana nehirdir. Bu iki nehir, diğer ülkelerin su sorunlarına alet edilmediği sürece Ortadoğu su sorununu çözmek
kolaylaşacaktır, alet edildikçe zorlaşacaktır.
Tüm bu nedenlerle suyun tek başına ülkeler
arasında bir sıcak çatışmaya neden olacağını
düşünmüyorum. Suyun bu bölgelerde çatışma ve gerginlik yaratmak için bir araç olarak
kullanılması ihtimalini daha yüksek görüyorum. Çünkü su konusunda bir sıcak çatışmanın ülkelere sağlayacağı sürdürülebilir ve pratik bir yararı olmayacaktır.
ORSAM: “Su’dan Savaşlar” adlı kitabınız
çıktı. 21. Yüzyılda Su Savaşları’nın çıkma
olasılığı nedir?
Dursun YILDIZ: Su, 21. yüzyılın en stratejik
kaynağı olacaktır. Bu nedenle suyun daha kısıtlı olduğu bölgelerdeki ülkeler arasında bazı
gerginlikler yaşanabilir.
16
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Aslında dünyada uzun dönemdir suyun paylaşımı olarak yerel anlamda, silahlı çatışma
olarak ülkesel anlamda, ekonomik olarak da
küresel anlamda yaşanmakta olan su savaşları
var!
Diğer taraftan eğer savaş bir trajedi ise su konusunda uzun zamandır yaşanan bir trajedi
zaten var. Dünyada her gün büyük bir bölümü 5 yaşın altında çocuk olmak üzere 15 000
kişini su ve suya bağlı hastalıklardan yaşamını
yitirdiğini görüyoruz. Hangi savaşta bu kadar can kaybı yaşanıyor. Uluslararası sistem,
“Su’dan Savaş” senaryolarını öne çıkartıp kullanmak yerine öncelikle halen süren bu trajediye son vermek için çalışmalar yapmalı.
ORSAM: Peki, hocam bu süren savaşlar ve
gelecekte “Su Savaşı” çıkacak iddialarına
rağmen su savaşına neden olacağı görülen
koşulların ortadan kaldırılmasına yönelik
çabalar var mı?
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Dursun YILDIZ: Bu konu birçok uluslararası forum ve platformlarda ele alınıyor, programlar yapılıyor. BM’ de bu konuda sözleşmeler kabul ediliyor. Ancak bu programlardan
yeterli sonuçlar alınamıyor. Bunlar yapılırken
bazı bölgelerdeki gerginlikler körükleniyor,
aşırı silahlanmayla çatışma ortamına zemin
yaratılıyor.
Dünyada son 10 yılda askeri harcamalar %45
arttı 2008 yılında 1,5 trilyon dolar ile rekor
kırdığı söyleniyor. Bu miktar Dünya toplam
gayri safi yurtiçi hasılasının %2,4 ü Askeri
harcamalar ise su ve sanitasyona ayrılan bütçeden çok fazla. Bu oran Hindistan’da 8 kat,
Pakistan’da 40 kat, Etiyopya’da 10 kattır. Askeri harcamaların Yemen, Uganda Kenya ve
Meksika’da da yüksek olduğu açıklandı. Yani
dünyada toplam 1 milyar 700 milyon insanın
yaşadığı ülkelerde silahlanma harcaması su
ve sanitasyon için yapılan harcamalardan çok
çok fazla.
ORSAM: Aşırı silahlanma ve su savaşları
iddiaları birlikte artıyor. Bu durumda Su
Savaşı yükselen bir hegemonya kavramı
mı?
Dursun YILDIZ: Su gibi yaşamsal bir kaynak
savaşmak için çok uygun bir argümandır. Bu
da savaş senaristlerinin ve bu alanda hesap
yapanların işini kolaylaştırıyor. İletişim teknolojilerindeki baş döndürücü ilerleme algılarımızdaki yanılsamaları da arttırdı Artık birçok
kavramı üstünde çok fazla düşünmeden kabul
ediyoruz. Ya da ettiriliyoruz. Bu nedenle bazı
analizlerde daha dikkatli olmamız gerektiğini
düşünüyorum.
Aslında bence suyun savaşlara gerekçe gibi
gösterilerek gerçek savaş ve hegemonya nedenlerinin örtbas edilmesi için kullanılmakta
olduğu düşüncesi, doğrudan reddedilebilecek
bir düşünce değildir. Yine su savaşlarının gündemde tutulması ama sorunun çözümü için
ORSAM
yeterli somut adım atılmaması da düşündürücüdür. Bu da bu kavramın emperyal güçlerin
siyasal ve kültürel hegemonyasını sürdürmek
için kullandığı bir araç olduğu düşüncesini
güçlendirmektedir.
Aslında akademik çevredeki çalışmalara bakıldığında da su savaşı çıkacak tezlerinin çok
fazla doğrulanmadığını görüyoruz. Bu kavram daha çok popüler magazin dergilerinde
ve gazetelerde öne çıkartılıyor. Aslında su konusunda bir şeyler yapmak için su savaşının
çıkmasını bekleyip onu sona erdirmeye çalışmak gereksiz Daha önce de belirttim Sıcak
çatışma olmasa da bu trajedi zaten yaşanıyor.
Şimdi bu trajediye su dan dan bir savaşın
katkısı olur mu? Tabi ki olur. Ancak o savaş
çıkana kadar geçecek sürede yaşamını su ve
bağlı sorunlar nedeniyle kaybedecek olan insanların toplamının bir su savaşı sonucundan
çok daha trajik olduğu görülür! Bu nedenle
Su Savaşı kavramı çok kolay akılda kalan ve
bu alanda yaşanan diğer trajedileri gölgeleyen
bir kavram olarak da ortaya çıkıyor. Tüm bu
nedenlerle bu konudaki analizlerin daha geniş
yapılması gerektiğini düşünmüyorum.
ORSAM: Ortadoğu bir su savaşına zorunlu
mu? Petrol yerine su savaşı mı kapıda?
Dursun YILDIZ: Ortadoğu dünya nüfusunun %5’inin yaşadığı temiz su kaynaklarının
ise %1’ine sahip bir coğrafya. Üstelik bu su
kaynaklarının %90’ı da sınıraşan su kaynakları. Petrol ve diğer jeostratejik üstünlükleri
ve İsrail de dikkate alındığında bu bölgede
istikrarın sağlanması zor görünüyor Ancak
Ortadoğu’daki su sorununun iki bölgede ele
almalıyız. Bunlardan Dicle ve Fırat nehirlerinin geçtiği ülkeler olan Türkiye, Suriye, Irak
ta su var ancak suyun akılcı planlı ve verimli
kullanılması sorunu yaşanıyor.
Senaryoların bir anlamda Su Savaşına zorunlu kıldığı bu bölgede son gelişmeler olumlu.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
17
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Suriye Türkiye’nin ısrarla suyu bir silah olarak
kullanmayacağını ileri sürdüğü barış ve işbirliğini öne çıkartan olumlu politikalarına son
dönemde karşılık vermeye başladı. Bu olumlu
bir gelişme. Bu bölgedeki tek sorun Irak’ın geleceğidir.
Ancak İsrail, Ürdün, Filistin, Güney Lübnan
bölgesi su sıkıntısının artabileceği bir bölgedir. Zaten bugüne kadar su konusunda sıcak
çatışmalar da bu bölgede yaşandı. Bu bölgede Ürdün’ün fosil yer altı suyunu çıkartması,
İsrail’in ise son dönemde çok büyük deniz
suyu arıtma tesisleri yapması bölgede kısmi
bir rahatlama sağlayabilir.
Petrol yerine Su Savaşı konusunda bence su
ve petrol üzerindeki küresel stratejilerin benzer olarak ele alınması doğru değil. Su yenilenebilir bir kaynak petrol değil. Bu çok önemli
bir fark yine su daha çok bölgesel kullanmaya
yönelik bir kaynak. Bu yönüyle de petrolden
ayrılıyor.
ORSAM: Son olarak eklemek istediğiniz
bir şey var mı?
Dursun YILDIZ: 21. Yüzyılın dünyada su
üzerinden küresel politika ve stratejilerin artacağı bir yüzyıl olacak. Bu nedenle bu konu
18
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
gündemde daha fazla yer alacak. Bu da hidropolitik çalışma ve değerlendirmelerin önemini arttırıyor.
Türkiye tüm komşu ülkelerle sudan sınırı
olan, kara sınırlarının dörtte biri nehirlerden oluşan ve akışa geçen suyun %36’sının
sınıraşan su havzalarından kaynaklandığı bir
ülkedir. Bu durum Türkiye’yi hidropolitikaya
zorunlu kılıyor. Türkiye bugüne kadar sınıraşan sularını barış ve işbirliği amacı dışında bir
amaçla kullanmamıştır. Bu nedenle ülkemiz
bu suların optimum, hakça ve makul kullanımı ilkesine uygun davranmaktadır. Ama artık
Türkiye’nin bunun da ötesinde bir şeyler yapması gerekiyor. Türkiye komşu ülkelere teknik
ve planlama açısından da yol göstermesi gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’nin su kaynakları
yönetiminde günün koşullarına göre değişim
ve ilerleme bu açıdan da büyük önem taşımaktadır.
ORSAM: Sayın Yıldız, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz. Bizi bilgilendirdiğiniz
ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
*Bu söyleşi, 28 Ocak 2011 tarihinde ORSAM
Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr.
Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
PROF. DR. AHMET ŞAHİNÖZ:
“GAP ORTADOĞU’YU DOYURUR” 04 Şubat 2011
Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Ahmet Şahinöz, ORSAM Su Araştırmaları Programının sorularını yanıtladı.
Şahinöz, gıda güvenliği ve GAP’ın durumu
hakkındaki görüşlerini paylaştı. Şahinöz,
Türkiye’nin en kısa zamanda GAP’ı bitirip
Ortadoğu’nun gıda pazarındaki payını artırması gerektiğini, bundan hem Türkiye ve
hem de Ortadoğu ülkelerinin karşılıklı kazanç sağlayacağını anlattı. Şahinöz, “GAP
Ortadoğu’yu doyurur; Ortadoğu da GAP çiftçisini zenginleştirir” dedi.
ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Hacettepe Üniversitesi,
İktisat bölümü mezunuyum. 1974-79 yılları
arasında Fransa’da doktoramı yaptım. 1979
yılından beri Hacettepe Üniversitesi, İktisat
bölümünde çalışıyorum. 1985 yılında doçent
1991 yılında profesör oldum. 1993-95 yılları
arasında dekan yardımcılığı yaptım. Çeşitli
dönemlerde bölüm başkan yardımcılığı yaptım. 2006 yılından beri bölüm başkanlığı yapıyorum. 2007-2010 yılları arasında senato
üyeliği yaptım.
ORSAM: Genel olarak Ortadoğu gıda pazarları ne durumdadır?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Akademik çalışmalarımda sık sık tarım sektörünü konu edindiğim
için Ortadoğu gıda pazarları da özel ilgi alanımda bulunmaktadır. Ortadoğu ülkeleri ilk
bakışta zengin ülke izlenimini verse de, aslında yakından baktığımızda bu ülkelerin yoksul
toplumların tüm özelliklerini taşıdığına tanık
oluruz. Yani zenginlik bu ülkelerde kısıtlı, dar
bir kesimin elinde toplanmıştır. Toplumun
geniş kitleleri ise yoksul ülkelerin özelliklerini
taşımaktadır. Bu nedenle söz konusu ülkelerde gelir-talep ilişkilerini belirleyen marjinal
tüketim eğilimi, özelikle gıda ürünlerinde çok
yüksektir. İnsanların geliri artıkça ilk yaptıkları şey gıda tüketimlerini yani biyolojik ve
fiziki ihtiyaçlarını toplam olarak da zorunlu
ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu durum iktisadın temel kurallarındandır. Bu bakımdan da
Ortadoğu ülkelerinde ki herhangi bir gelir
artışı ister istemez gıda talebindeki bir artışa
dönüşmektedir. Yani bu ülkelerde talebin gelir esnekliği gıda ürünleri açısından çok yüksektir. Teorik olarak bu böyledir. Ama bunun
pratiğini de Ortadoğu ülkelerinin dış ticaret
istatistiklerini incelediğim zaman görebiliriz.
1980’li yıllarda bir proje için Paris’e gitmiştim.
Proje “Ortadoğu Gıda Pazarları ve Türkiye”
ismini taşıyordu, proje sonuçları daha sonra
aynı isim altında Sınaî kalkınma Bankası tarafından basılmıştır. O zaman böyle yaygın
bir istatistikî veri ağı yoktu. OECD’ ye gidip
yerinde rakamları inceledim. Şunu gördüm;
15 Ortadoğu ülkesi, Libya’dan S. Arabistan ve
İran’a kadar petrol üreticisi ya da değil hepsi birlikte ele alındı, çünkü petrol ihracatçısı
olmayanlar da şöyle ya da böyle petrol gelirlerinden yararlanmaktadırlar, 1973/74 petrol
bunalımından sonra bölge büyük bir gıda pazarına dönüşmüştür.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
19
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Bu ülkelerin gıda ithalatları 1973-74 petrol
bunalımdan sonra, yani petrol fiyatlarının bir
anda 3-4 kat arttığı dönemden sonra hızlı bir
artışa geçmiştir. O zamana kadar 3 dolar olan
petrol fiyatları, ikinci dünya savaşından beri
hiç artmamıştı. Çünkü petrol Batılı şirketlerin elindeydi. Petrol de, enerji de kapitalist
gelişmenin motoru olması sebebiyle bu şirketler fiyatları artırmamışlardı. Böylece Batı
dünyasının ekonomik büyümesine katkıda
bulunmuşlardır. 1973-74 bunalımdan sonra
fiyatlar bir anda yükselince, petrol fiyatlarının yükselmesiyle bu ülkelerin dış gelirleri 3
-5 kat artmıştır. Zannediyorum bu tarihten
sonra söz konusu ülkelerin petrol gelirleri 30
milyar dolardan 90 milyar sonra 200 milyar
dolara kadar yükselmiştir. Aynı şekilde gıda
ithalatları da hızlı bir tırmanışa geçmiştir.
Yani bu tipik insan davranışıdır. İlk önce gıda
ithalatını arttırdılar. Baktığınız zaman gıda ithalatının kompozisyonuna bu ülkelerin buğdaydan süte, sütten ete, etten mısır gevreğine,
suya kadar, canlı hayvana kadar çok büyük bir
ithalat çeşitlilikleri bulunmaktadır. Yine çok
iyi hatırlıyorum ithalat bu 7-8 sene içerisinde
3 milyar doların altından bir andan 20 milyar
doların üzerine yükseldi ki, bu rakam o zamana göre çok büyük bir rakamdı.
İşin ilginç tarafı bu ülkelerde petrol fiyatları
1983’den sonra düşmeye başlamıştır ve birim
fiyatı 10 dolarlara inmiştir. Ama buna rağmen
bu ülkelerin gıda ithalatlarında çok büyük bir
azalma olmamıştır. Başka malların ithalatında
azalma olmuştur. Buna makro iktisatta “tık”
etkisi diyoruz, Duesenberry ve Modigliani tarafından ortaya atılmış bir tüketim teorisidir.
Kısaca insanlar ulaştıkları bir tüketim düzeyinden, gelirleri azalsa bile kolay kolay geri
dönmemektedirler. Bu “irreversibilite” yani
geri dönülmezlik kuralıdır. Proje-kitap çalışmamda bunun hesaplamasını da yaptım: Petrol fiyatlarına göre gıda ithalatının esnekliği
artış döneminde çok yüksek (0,6), düşüş döneminde ise çok zayıftır (0,2). Yani o fiyatlar-
20
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
daki düşme gıda ithalatına çok az yansımaktadır. Demek istediğim, Ortadoğu ülkelerinin
her biri gıda tüketimi için son otuz yıldır yeterli gelir düzeyine sahiptirler. Ama Ortadoğu
ülkeleri o talebi karşılayacak tarımsal üretime,
coğrafi nedenlerden dolayı sahip değillerdir.
Kısaca bu ülkelerin coğrafi nedenlerden dolayı gıda taleplerini kendi üretimleri ile karşılamaları mümkün değildir. Dolaysıyla bu
ülkelerin gıda ithalatları uzun yıllar boyunca
artarak devam edecektir.
ORSAM: Hızlı nüfus artışının buradaki etkisi nedir?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Nüfus artışıyla birlikte gıda talebi de artıyor, çeşitleniyor. Burada
ortaya çıkan şey bu bölgede gıda pazarı açısından oldukça büyük bir potansiyel bulunmaktadır ve bu pazarlarda Türkiye için “doğal pazarlar”dır. Neden? Çünkü bir, coğrafi
olarak bu ülkeler Türkiye’ye çok yakınlardır.
İki, Osmanlı’dan günümüze benzer kültürleri
paylaşıyorlar ve bilindiği gibi kültür de kolay
kolay değişmez. Kültür de aynı zamanda insanların tüketim alışkanlıklarına yansır. Yani
bir Türk peyniri, tabi eğer belli bir kalitede
üretilirse, dünyanın en meşhur Fransız peynirlerine tercih edilir bu ülkelerde. Çünkü damak tadı diye bir şey vardır. Bu da insanların
gelirlerinin bir anda artmasıyla kolay kolay
değişmez. Bu 100 yıllar boyunca oluşan doğal
zevk ve alışkanlıktır.
Onun için diyorum Ortadoğu, Türkiye için
doğal bir pazardır. Ama maalesef istatistiklere
baktığımızda o gıda pazarının çok hızlı arttığı
dönemlerde yani 70’ler sonrasında Türkiye o
pazarlardan yeterince pay alamamıştır. 80’lerin başında Türkiye bu bölgeleye gıda ihracatı atılımı yapıyor. Ama yaklaşık 20 milyar
dolarlık pazardan ancak 1 milyar dolarlık bir
pay alabiliyor. 1980’lerin ortalarında ABD ile
AB arasında yaşanan ve “sübvansiyonlar savaşı” dediğimiz şiddetli gıda ticareti rekabeti
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
gıda fiyatlarının aşırı bir biçimde düşmesi ile
sonuçlanınca Türkiye gibi yüksek sübvansiyonsuz ihracat yapan ülkeler dış pazarlardan
çekilmek durumunda kalmışlardır. Türkiye o
pazarların en azından üçte birini doyurabilir.
Peki, o pazarları şu an kim doyuruyor? Avrupa Birliği, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda
hatta Brezilya, Kanada’dır. Ama Türkiye maalesef yeterince yararlanamıyor bu pazarlardan. Neden yararlanamıyor Türkiye? Bunun
çeşitli nedenleri var. İhracat için örgütlenme
meselesi, tanıtım meselesi, firma ölçeği meselesi, pazarlara yerleşme meselesi, finansman
meselesi, ürün kalitesi meselesi, Türk tarımının üretim ve verimlilik meselesi, vs. Ama bu
sorunlar aşılamayacak sorunlar değildir. Artık
Türk ihracatçısı dünyanın her tarafına yelken
açmış durumdadır.
Türkiye, bu pazarları da yeniden keşfedebilir
ve de Türkiye’nin bu pazarları keşfetmesi şarttır. Çünkü Türkiye’nin önünde GAP diye büyük bir proje var. Türkiye bu projeyi çalıştırarak, efektif hale getirerek, sulamayla ilgili olarak, eksiklikleri tamamlayarak GAP’ı çalışır
hale getirmelidir. Yani orada kocaman baraj
rezervuarında su duruyor, yanında kocaman
kuru bir ova su bekliyor. Onu sulayamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yatırımlara
öncelik vermesi gerekir. Sulu tarımla birlikte
bölge için toplu bir üretim planlaması yapılması gerekir. Neden? Bu pazarları yeniden
keşfetmek için, ekonomik açıdan fethetmek
için, Türkiye’nin GAP bölgesinde bir üretim
planlamasına gitmesi ve üretim planlamasını
da Ortadoğu ülkelerinin gıda pazarlarının yapısına uygun olarak yapması gerekmektedir.
Çünkü bu bölgenin üreticileri dış pazarlara
çıkacak konumda değildir. Dış pazarlara çıkacak ne teknik donanımları vardır, ne finansman olanakları vardır, ne de bilgi birikimleri
vardır. Dolayısıyla bu insanların dış pazarlara
çıkarılması için, bu insanların birileri tarafından planlanması, yönlendirilmesi gereklidir.
Bunu da yapacak olan GAP idaresi, bölgesel
ORSAM
kalkınma ajanslarıdır. Düşünebiliyor musunuz Fransa’dan şeftali geliyor, salatalık geliyor; Amerika’dan portakal geliyor. Hâlbuki bu
bölgeden çıkacak ürünler taze taze o bölgeye hemen ulaşabilecek durumdadır. Bu bölgenin ürünleri Batı ülkelerininkine göre çok
daha sağlıklı ve çok daha doğaldır. Ortadoğu
ülkeleri gelirleri artıkça çevre konusuna, sağlık normlarına duyarlı hale geliyorlar. Onlar
da artık hormonsuz, fazla gübrenin kullanılmadığı organik ürünler istiyor. GAP bölgesi
de sanayi girdilerince çok fazla kirlenmemiş
ekolojik olarak temiz bir bölgedir. Türkiye bu
unsuru da kullanarak pazarları fethedebilir.
GAP Ortadoğu’yu da doyurur, Ortadoğu da
bu bölgenin çiftçilerini zenginleştirir diye düşünüyorum.
ORSAM: Pek çok ülkenin gıda güvenliğine
büyük önem verdiğini görüyoruz. Bunun
nedeni nedir? GAP’ın Türkiye’nin gıda güvenliği açısından önemi nedir?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Gıda güvencesi, istisnasız dünyadaki tüm ülkelerin stratejik bir
hedefidir. Özelikle İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra belirginleşmiştir. Savaş boyunca Avrupa ülkeleri ABD’nin gıda ürünlerine bağımlı
hale gelmişlerdir. Bu bağımlılığında çok yüksek politik maliyetleri olmuştur. Bu maliyetler
de öyle kolay maliyetler değildir. Her hangi bir
konuda eksiğiniz olabilir, onu bir başka araçla
telafi edebilirsiniz; ama gıdayla ilgili ihtiyaçlarınızı gıda ile karşılamak zorundasınız. Orada
bir zorunluluk vardır. Otomotiv sektöründe
dışarı bağlı olabilirsiniz, bunun çok fazla bir
etkisi olmaz, çimento da olabilirsiniz hatta
enerjide de olabilirsiniz; fakat ülkeler gıda
konusunda güvencelerini mutlaka sağlamak
ister, bu yüksek düzeyli bir stratejik hedeftir.
Türkiye şimdiye kadar bu stratejik hedefinden
sapmamıştır. Ancak bakıyorsunuz örneğin
son zamanlarda zaman zaman gıda ithalattı
gıda ihracatını geçmektedir. Bu demek değil-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
21
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
dir ki Türkiye gıda güvencesini kaybetmiştir.
Gıda güvencesi demek tükettiğiniz tüm ürünlerin tamamını kendinizin üretmesi demek
değildir. Stratejik ürünleri, yani gıdanın, beslenmesinin olmazsa olmaz ürünlerinin büyük
bir bölümünü üretme kapasitenizin olması
demektir. Yani tahılda, ette, sütte vs. Ancak
şeftali yemeseniz de üretmeseniz de olur.
Muzu dışarıdan ithal etmeniz gıda güvencenizi kaybettiğiniz anlamına gelmez. Türkiye,
nüfusu bir taraftan artıyor bir taraftan geliri
artıyor ama son yıllarda yanlış tarım politikalarından dolayı tarımsal üretimi o denli artmıyor. Bu durumda Türkiye geri dönülmez
bir şekilde gıda güvencesini tehlikeye girmektedir. Son yıllarda bu süreç başlamıştır. Bu süreci durduracak fırsatlardan biri de GAP’tır.
Türkiye bu bölgede toprağına uygun, iklimine
uygun sulamayla birlikte teknoloji kullanırsa
hem az önce söylediğim Ortadoğu bölgesinin
gıda güvencesini sağlar. Yani onları Amerikan
buğdayına, Fransız meyvesine sebzesine muhtaç olmaktan kurtarır hem de Türkiye bölgesel kalkınması sağlar diye düşünüyorum.
ORSAM: GAP’ın ortaya çıkışında bu yana
alınan yol beklentileri karşıladı mı? Ne
oranda karşıladı?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Maalesef GAP projesi
Türkiye’nin en büyük projesi, Cumhuriyetin
en büyük projesi ama en fazla ihmal edilen
projelerinden de bir tanesidir. GAP projesi
1995 yılında bitmesi gerekiyordu, 2000 yılına
ertelendi. 2000 yılından 2005 yılına, 2005 yılından 2010 yılına ertelendi, şimdi ise 2015’e
ertelenmiş durumda. Oysa Türkiye orada inşa
edemediği, geciktirdiği her bir sulama kanalı
için milyonlarca dolar kaybetmektedir. Çünkü su orada, toprak orada; fakat onları bir
araya getirip ürün oluşturamıyor. Sulamayla
birlikte yeterli gübre, yeterli ilaç, yeterli iyi
tohumla verimliliğimizi 3- 5 kat artırabiliriz.
Türkiye tüm bunlardan vazgeçiyor. Bunun
nedeni şudur. 1990’lı yıllara bakıyoruz yani
22
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
bitmesi gereken yıllara. GAP toplam maliyeti 32 milyar dolar olan bir proje, ama henüz
işte 18-19 milyar dolarlık kısmı ancak gerçekleştirebildi. Enerji üretiminde sorun görülmemektedir. Barajlar yapıldı, ama sulama
alanında henüz %15-20’lik bir gerçekleşme
söz konusu. 1 milyar 800 milyon hektar sulanması gerekirken şu an sulu tarım yapılan
alan 250-300 bin hektar. Bunun nedeni 90’lı
yıllarda su yüzüne çıkan kronik bütçe açıkları.
Türkiye 80’lerin ortasından başlayarak bütçe
sıkıntısına girmiştir. Yani Türkiye sürekli olarak bütçe açıkları vermiştir. Türkiye’nin bütçesi hiçbir zaman rahatlıkla yatırım yapma
olanağı sağlamamıştır. Özellikle 90’lı yılarda
devletin topladığı vergilerin toplamı faiz giderlerine ancak yetiyordu. Dolayısıyla GAP
için bir yatırım fonu ayırma sıkıntısı olmuştur. Belki 2000’lerden sonra bütçe açıklarının
faiz dışı fazla politikaları yoluyla belli bir seviyeye indirildiği 2005-2006 yılından sonra bu
alanda bir yatırım yapılabilirdi ama maalesef
yapılamadı. Bu tür yatırımlar için çok güçlü
siyasi irade gerekmektedir. Çünkü yatırım
kararına siyasi iktidarlar karar veriyor. Yani
böyle bir tercihin sadece ekonomik sonuçları yok aynı zamanda siyasi sonuçları da var.
Biliyorsunuz GAP bölgede ekonomik, sosyal,
kültürel bir gelişme sağlayarak, Türkiye’nin
en önemli politik sorunlarından biri olan
bölgeler arasındaki kalkınmışlık dengesini
de azaltır diye düşünüyorum. Ve bu projenin
başarısı DAP (Doğu Anadolu Projesi) projesi
içinde bir motivasyon kaynağı olabilir. Ama
öncelikle bu projenin bitirilmesi gerekir diye
düşünüyorum.
ORSAM: GAP’ta sosyo-ekonomik beklentiler neler olmalıdır. Nelerdi, neler gerçekleşti? Ne kadar gerçekleşebilir?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Enerji olarak bekledikler karşılandı zannediyorum. Ancak sulama
ve sosyo-ekonomik alanda gerçekleşme oranı
henüz çok düşük durumdadır. GAP entegre
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
bir bölgesel kalkınma projedir. Ekonomik ve
sosyal ilerlemeler sulamayla birlikte harekete
geçebilecektir. Çünkü sulama tarımsal üretimi
artıracak, tarımsal üretim hem istihdamı artıracak hem de bölgeye tarıma dayalı sanayiyi
çekecektir. Bölgenin toplam geliri artacaktır.
Böylece hem kentlerin gelişmesi sağlanacak
hem de ekonomik hem sosyal hem kültürel
açıdan gelişme sağlanacaktır. Ekonomik kalkınma bölgeyi bir çekim merkezi haline getirecek. Bu da ancak tarımla ilgili sulama projelerinin bitirilmesiyle mümkün olabilir.
ORSAM: Sulamayla birlikte bazı bölgelerde, bazı bölgelerde tuzlanma başladı.
Bu durum yıllar önce Mardin Kızıltepe’de
başlamıştı. Bunun sorunun ortaya çıkması,
sulama birliklerinin ve çiftçilerin eğitiminin yetersiz kalması mıdır?
Ahmet ŞAHİNÖZ: GAP’ın en büyük sorununda devletin sorumluluğu vardır. Yani bu
tuzlanma gibi teknik sorunları gündeme getirecek bunlara çözüm bulacak devletin kendisidir. Neden devletin kendisidir? Bölge halkı
ilk defa suyla karşılaşıyor ve bu konuda çok
fazla bilgi sahibi değildir. Bilgi sahibi olmadığı
içinde üretimini bir an önce artırmak bir an
önce gelire kavuşmak ister. Bu çiftçinin çok
doğal bir isteğidir. Bunu engelleyecek kamu
gücüdür, yani devlettir. Bu bölgede daha önce
araştırma yapıldı. Çukurova Üniversitesi burada bir ürün yelpazesi oluşturmuştur. Yani
değişimli, alternatif üretim planı geliştirmiştir.
Bir sene pamuk ekildiyse, öteki sene pamuk
ekilmeyecek onun yerine daha başka ürünler,
daha az su isteyen bir şey ekilecektir. Pamuk
örneğinden hareketle, çünkü bölgede en fazla
üretilen ürün pamuk, araştırma sonuçlarına
göre pamuk ancak sulu alanların üçte birini
ORSAM
kaplayacaktır. Bu ne demektir, pamuk üç senede bir ekilecektir. Ama buna kimse riayet
etmedi. Çünkü en fazla gelir pamuktan elde
edildi. Devlet, insanların şevkini kırmamak
için belki biraz da politik kaygılardan dolayı
konunun üzerine gitmedi ve herkes pamuk
üretmeye başladı. Böylece tuzlanma vs ortaya
çıkmıştır. Ama devletin birlikler aracılığıyla,
sulama birliklerini kullanarak sadece tavsiye
değil bazen de emredici mekanizmalarıyla bu
konudaki eksiklikleri gidermesi gerekir. Çünkü kaybedilen su ve toprak gibi doğal kaynakların sonsuza kadar yok olması tehlikesi mevcuttur.
ORSAM: GAP sonuçta bitmesi gereken zamanda bitmedi. GAP idaresi Ankara’dan
bölgeye Urfa’ya taşındı. Projenin daha hızlı
ilerlemesine etkisi olur mu?
Ahmet ŞAHİNÖZ: Taşınmasını ben doğru
buluyorum, çünkü bu bölgenin projesidir. Dolayısıyla yönetimin de bölgede olması gerekir.
Ancak şu amaçla da yapılmış olabilir: bu projeden artık umut kesilmiş ve kenara itilmiştir
anlamı da çıkabilir. Biz bunu nerden göreceğiz: 2011 yılında GAP’a, sulamaya yapılacak
yatırımların miktarından göreceğiz. Yoksa
etkinlik açısından bölgeye gidilmesi, projenin
yerinden yönetilmesi doğru bir adımdır. GAP
ile ilgili sorunların ortadan kaldırılması için
devletin aktif politika uygulaması lazım. Aktif
politikayla bölgenin hem ekonomik hem de
sosyal etkinliğini artırabilirsiniz.
*Bu söyleşi 4 Şubat 2011’de Hacettepe
Üniversitesi’nde, ORSAM Su Araştırmaları
Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
23
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
DOÇ. DR. AYŞEÜL KİBAROĞLU:
“TÜRKİYE VE SURİYE ARASINDA SU
KONUSUNDAKİ İŞBİRLİĞİ ARTIYOR” 18 Şubat 2011
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretin
Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Kibaroğlu, Fırat-Dicle Havzası’ndaki sınıraşan su politikalarının
geçmişini ve bugününü, Türkiye-Irak-Suriye
üçgenindeki su merkezli ilişkileri ve gündemdeki konuları değerlendirdi. Kibaroğlu, Türkiye ve Suriye arasında sınıraşan sular konusunda uzun zamandır devam eden sorunun son
dönemde karşılıklı algılamaların değişmesiyle
birlikte işbirliğine doğru evrildiğini söyledi.
ORSAM: Suyun uluslararası ilişkiler konusu olması özellikle Fırat-Dicle havzasında
nasıl ortaya çıkmıştır?
Ayşegül
KİBAROĞLU:
Fırat-Dicle
Havzası’nın sınıraşan su politikasının bir
başlangıcını belirlemek gerekirse 1960’lı yıllara dönmemiz gerekir. Sınıraşan sular olan
Fırat ve Dicle havzasında esasen Suriye, Irak
ve Türkiye dışında İran da bulunmaktadır.
Ancak sınıraşan su politikaları çoğunlukla
üç ülke arasında gelişmiştir. Suyun bir uluslararası ilişkiler konusu olması bu üç ülkenin
kalkınma projelerine çok yakın zamanlarda
benzer hedeflerle, çok da iddialı bir şekilde
başlamaları ile gerçekleşmiştir. Bağımsızlıklarını kazanan Irak ve Suriye’nin başlıca hedefleri sosyo-ekonomik yapıyı geliştirmekti. Bunun içinde en öncelikli düşündükleri gelişme
alanı tarım olmuştur. Tabi gelişen ekonomiye
enerji, büyüyen nüfusa da içme suyu bulmak
gerekiyordu. Bu hedeflerin diğer sınıraşan
havzalarda da olduğu gözlemlenir. Ama FıratDicle’deki çakışan çıkarlar, bu üç ülkenin de
benzer zamanlarda aynı sular üzerinde büyük
projelere yapmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu hedeflerini belki hemen gerçekleştirememişlerdir ancak 1920 ile 40’lar arası yeni
24
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
bağımsızlıklarını almaları, ülkelerini bütünleştirmeleri, hidrolik bürokrasi dediğimiz bürokrasilerini kurmaları zaman almıştır. Önce
küçük ve sınırlı çalışma alanı olan kurumlardan daha büyük yerleşik kurumlara doğru geçilmiştir. Türkiye de hidrolik bürokrasi Devlet
Su İşleri’nin 1954 de yapılanmasıyla esas şeklini almıştır. Aynı şekilde Suriye ve Irak’ta da
sulama bakanlıklarının kurulması koşut bazı
hedeflerin belirlenmesine neden olmuştur.
Bu bürokrasiler devlet yapılanmasında önemli bir yer tutuyor ve ulusal bütçeden ciddi
paylar alıyorlardı. Her ne kadar bu üç ülkenin
siyasi rejimleri daha ilk kuruluş aşamalarında
bile benzerlik göstermese ve daha sonra Soğuk Savaş döneminde bu üç ülkenin yolları,
özellikle bir yanda Irak ve Suriye diğer yanda Türkiye olarak ayrılmasına rağmen sosyoekonomik kalkınma hedefleri çok benzerdir.
Söz konusu hedefler tarımı geliştirmek, sulanan alanları arttırmak: binlerce hektar alandan milyonlarca hektar alanı sulamaya açmak
ve çok amaçlı büyük barajlar yapmaktır. Bu
barajlarla hedeflenen özellikle Fırat-Dicle’nin
taşkınlarını önlemektir. Bu konuyu da içerecek biçimde Türkiye-Irak arasında “İyi Komşuluk ve Dostluk Antlaşması” imzalanmıştır.
Bu antlaşmanın ek protokolünde bu konuya
değinerek Fırat ve Dicle’deki taşkınları önlemek için bazı ilkeler ve kurallar belirlenmiştir.
Bunlardan biri de barajların Türkiye’de yapılması gerektiğidir. Çünkü 1940’lı yıllar taş-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
kınların, daha doğru bir terimle sellerin çok
yıkıcı bir şekilde yaşandığı bir dönemdir. Barajların Türkiye’de yapılması gerektiği ve akışı
düzensiz nehirlerin ancak bu şekilde kontrol
edilebileceği vurgulanmıştır.
ORSAM: 1946 andlaşması ne anlama gelmektedir ve bu dönemin sonrasında yani
Soğuk Savaş yıllarında gerginleşen ilişkilerin su konusuna yansımaları nelerdir?
Ayşegül KİBAROĞLU: 1946 Antlaşması’nın
su konusuna ilişkin eki karşılıklı bilgi alışverişi, veri alışverişinin süreceğine yönelik modern ve ileri görüşlü hükümler içermektedir.
Bir yandan ikili siyasi ilişkiler tesis edilirken
bir yandan da ülke içinde hem bürokratik yapıyı geliştirme böylece de ülkenin tümünde
su geliştirme projelerini tamamlama yoluna
gidilmiştir. Soğuk Savaş’ın getirdiği 1940’ların
sonundaki siyasi ortamda yavaş yavaş yolları
ayrılmaya başlarken. 1950’lerde 60’larda artık
iki ayrı kampta – Irak ve Suriye Doğu Bloğuna
yakın politika izlerken, Sovyetler Birliği ile yakın temaslar kurarken, örneğin: kredi ve teknolojik destek alırken, Türkiye Batı Bloğunda
yerini almıştır. Bu genel uluslararası ilişkiler
çerçevesi siyasi, ekonomik kültürel, sosyal ilişkilere ve bunlarla etkileşim içerisinde olan su
politikasına yansımıştır. Doğal olarak olumsuz bir yansıma söz konusu olmuştur. İşbirliği
için gerekli ortam bu ayrışmadan dolayı sağlanamamıştır. Bu kısıtlara rağmen büyük projelerin başladığı dönemde, Türkiye’nin Keban
Barajının inşasına başladığı 1960’lı yıllarda ve
benzer hedeflerle Suriye’nin Tabka barajını
başlattığı dönemde, nehirlerin akışında ciddi değişiklik olacağını fark etmesiyle Irak bu
durumdan tedirgin olmuş ve su konusunu üç
ülke arasında müzakere etmek istemiştir. Soğuk Savaş ortamında ve ikili ilişkilerde sorunların olduğu dönemde su konusunda düzenli
olmayan teknik müzakereler süreci 1960’lar,
ORSAM
70’ler ve 80’lerde devam etmiştir. Müzakereler
süreci her ne kadar işbirliği ve nihai kullanım
anlaşmalarına destek olacak sonuçlar getirmese de, ülkelerin su politikalarını anlamada,
kurumsallaşmayı izleme ve buradan nereye
gidilebileceğini görmek açısından önemli bir
olgular bütünüdür. Düzensiz aralıklarla yapılan bu teknik müzakerelerde, 1960’larda ve
70’lerde hidrolojik ve hidrometerolojik veriler
karşılıklı değiştirilmiştir. 1980 yılında Türkiye
ve Irak daha düzenli ve sürekli bir müzakere
yapılanması kurulması amacıyla ortak bir komite kurmaya karar vermişler, Suriye de bu
Ortak Teknik Komite yapılanmasına 1983’de
katılmıştır. Hedefler ve çalışma alanı itibariyle bir ortak anlayış belirlenmeye çalışılmıştır.
1980’li yıllar ikili siyasi ilişkilerin (Türkiye
ve Suriye arasında özellikle) ciddi gerilimler
yaşadığı dönemin başlangıcıdır. Soğuk Savaş küresel düzeyde devam ederken bölgede
ilişkiler de bozulmuştur. Türkiye ile Suriye
arasında tarihsel sorunlar da bulunmaktadır.
Örneğin, Hatay Sorunu çözülememiştir. Bu
durum Suriye’nin bağımsızlığından beri kabullenmediği bir toprak meselesidir. Bir de
buna 80’li yıllarda yoğun bir şekilde terörizmin başlamasıyla güvenlik sorunu eklenmiş
ve Türkiye’nin algılaması ve bulguları, terörizmin başlangıcının ve sürmesinin arkasında komşu ülkelerin (Suriye) olduğu yönünde
olduğu için ciddi güvelik meseleleri doğmaya
başlamıştır. Ortak Teknik Komite (OTK) bu
kısıtların altında toplanmıştır. Toplantılara
Irak, Suriye ve Türkiye’den katılan hidrolik
bürokrasiler (diplomatlar ve teknokratlar) yapıcı işbirliği önerileri getirmemişlerdir. Katı
ve değişmez pozisyonlarla görüşmeleri sürdürmüşlerdir. Suriye ve Irak artık birbirine
çok benzeyen ve işbirliği pozisyonunda bulunan tutumlarıyla sadece Fırat sularını kapsayan bir paylaşım antlaşması yapılması üzerinde ısrarcı taleplerde bulunurken, Türkiye, Fırat ve Dicle ve Asi nehirlerinin bölgesel sular
olarak ele alınacağı bütüncül bir su yönetimi
talebinde bulunmuştur.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
25
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Türkiye, Ortak Teknik Komite görüşmelerinde Fırat ve Dicle’nin tek bir havza olduğunu
vurgulamış ve Asi nehrindeki sorunlarını
da dile getirmiştir. Türkiye ayrıca bir işbirliği önerisi olarak “Üç Aşamalı Planı” 1984’de
Teknik Komite’ye getirmiş ve bu araştırma ve
alan projesi çerçevesinde havzada öncelikle
su ve toprak kaynaklarının bir döküm çalışmasının yapılması ve bu çalışmadan elde edilen bulgular çerçevesinde bir tahsis anlaşmasına gidilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu
çerçevede Türkiye’nin önerdiği, bir buçuk- iki
senelik bir alan çalışması sonucunda havzada
ne kadar suyun olduğunun ortaya çıkarılması, verilerin düzenli değiştirilmesi, verilerin
eşgüdümünün yapılması ve bununla beraber
toprak kalitesinin ve sulanabilir alanlarının
ortaya çıkarılmasıdır. Ancak Irak ve Suriye
Fırat’ın sularının üçte ikisinin Türkiye tarafından aşağı kıyıya bırakılmasını içeren bir paylaşım antlaşması konusunda ısrarcı olmuşlar
ve OTK’nın da esasen bu antlaşmanın izlemesiyle meşgul olmasını talep etmişledir. Çatışan bu hedefler nedeniyle üzerinde uzlaşılan
bir antlaşma ortaya çıkmamıştır. OTK çalışmalarına 1992’de ara vermiştir. Öte yandan su
konusu daha üst düzeyde tartışılır ise belki bir
çözüm bulunabilir yaklaşımıyla başbakanlar
düzeyinde görüşmeler gerçekleşmiştir. Ancak
1990’lı yılların başında Türkiye-Suriye ilişkilerinin her açıdan zorluklar içermesi nedeniyle
bir ilerleme sağlanamamıştır. Sınıraşan su politikasında en önemli dönüm noktası, Türkiye
Suriye arasındaki bir kriz sonrası imzalanan
ve güvenlik problemlerini çözen Adana Mutabakatı (1998) olmuştur. Bu durum tabi sınıraşan su kaynaklarının kullanımına ilişkin
ilişkilere, havza yönetimine hemen yansımamıştır. Ama karşılıklı görüşmeler ve kurumlar arası iletişim sıklaşmış ve giderek daha
önemli bir noktaya geliyor ve daha üst bir seviyeye çıkıyor. Bu arada hatırlamamız gereken
bir nokta da bu havzada iki tane iki taraflı su
paylaşım antlaşmasının da tüm bu müzakere
süreçlerinin kapsamında ve dışında imzalan-
26
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
mış, karara bağlanmış olmasıdır. Biri 1987’de
Türkiye-Suriye arasında ortak karma ekonomik komisyon sırasında yapılan bir antlaşmadır. Bir başka deyişle OTK’nın dışında bir
girişimdir. Diğeri de Türkiye’nin olmadığı bir
teknik komite toplantısında Suriye ve Irak’ın
1990 yılında imzaladığı yüzdeler üzerine bir
andlaşmadır. Suriye, Fırat’ın yüzde 58’sini
Irak’a bırakmaya razı olmuştur. 1987’de de
Türkiye, Fırat’ın yarısını yani saniyede 500m3
suyu Suriye’ye bırakacağını, bunun geçici bir
andlaşma olduğunu ama bu geçici kriterinin
nihai tahsis andlaşmasına kadar olduğu vurgulanmıştır.
ORSAM: 1998 Adana Mutabakatı sonrası
ve 2000’li yıllarda Türkiye-Suriye ilişkileri
ne yönde ilerlemiştir ve bu durumun su sorunun çözümüne etkisi ne olmuştur?
Ayşegül KİBAROĞLU: İki taraflı anlaşmaları bir tarafa bırakarak, 98 sonrası yeni gelişmelere bakarsak: 98 Adana Protokolü dediğim gibi bir güvenlik protokolü, Türkiye’yi
ciddi bir şekilde tatmin eden bir protokol,
terörizmin Suriye’den kaynaklanmayacağını
ya da bunu izleyebileceğini gösteren bir protokoldür. Aynı şekilde terörizmin liderinin
Suriye’den çıkarıldığı ve bunun da önemli bir
kazanım olduğunu düşünerek karşılıklı güven
yapıcı ilişkiler başlıyor. 2000 yılı da TürkiyeSuriye ilişkileri açısından önemli bir dönüm
noktasıdır. Hafız Esad’ın cenazesine Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in katılması, bunun ilk
defa Cumhurbaşkanlığı düzeyinde Suriye’ye
yapılan bir ziyaret olması bakımından önemli
bir gelişmedir. Diğer alanlarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir: Örneğin, ekonomik ilişkilerde hızlı bir gelişme olmuştur, uzun yıllar
sorun olan çifte vergilendirme, diğer ekonomik ilişkileri engelleyici vergiler kaldırılmış
ve arka arkaya yapılan anlaşmalar ve sonunda
da 2004’de Serbest Ticaret Antlaşması imzalanması ekonomik ilişkilerin gelişmesini
sağlamıştır. Bu siyasi ve ekonomik gelişmeler
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
sadece devletler arasında değil; özel sektörün
ve sivil toplumun da katılımıyla genişlemiş ve
güçlendirilmiştir. Türkiye ve Suriye arasındaki sınır aynı zaman da akrabalık ilişkilerini
de ayıran bir sınırdır. Bu sınırın yavaş yavaş
bu siyasi ve ekonomik ilişkilerdeki gelişmeler
sonucunda aşılabilir bir sınır haline gelmesiyle, vizelerin kaldırılmasıyla sosyal ve kültürel
ilişkilerin gelişmesinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu ortamda suyla ilgili ilişkilerde
bir canlanma göze çarpmaktadır. İlk girişim,
2001-2002 yıllarında Türkiye’den GAP İdaresi
ve Suriye’nin toprak ıslahından sorumlu kuruluşu olan ve Sulama Bakanlığı bünyesinde
bulunan Toprak Geliştirme Kurumu olarak
Türkçe’ye çevirilebilecek olan General Organization of Land Development (GOLD) kuruluşunun, birbiriyle benzer hedefleri olan ilgili
iki kurumun imzaladığı protokollerle ortaya
çıkmıştır. Bu protokoller su paylaşımını konu
alan anlaşmalar değildir ama işbirliğine yönelik yapıcı bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Suriye’nin uzun yıllar GAP’la ilgili
karar-vericiler ve diğer siyasi aktörler düzeyinde sadece eleştiriler ve diplomatik protesto
notalarıyla geliştirdiği ilişkilerden, işbirliği ortamına gitmediği 70li ve 80li yıllardan sonra
bu iki protokolle Türkiye ve Suriye heyetleri
GAP’ta zaman zaman da Suriye’de teknik görüşmeler gerçekleştirmeye başlamışlardır. Bu
protokollerden sonra oluşan ortamı büyük su
projelerini yerinde görüp deneyimleri paylaşmak açısından samimi yaklaşımların geliştiği
ve bürokrasiler arası bir işbirliği dönemi olarak tanımlayabiliriz. Bu iki protokolde de su
paylaşımına atıfta bulunulmamıştır. Suyun
kalkınmadaki yerini vurgulayan, kırsal kalkınmayla ilgili, ortak araştırma projeleri, uzman
değişimi ve alan çalışmaları özellikle köylerde
kalkınma nasıl sağlanabilir hedeflerini içeren anlaşmalardır. Hedeflenen faaliyetler üç
başlık altında toplanmaktadır: eğitim, uzman
değişimi ve ortak projeler. Başlıca çalışma konuları sulama, sulamanın katılımcı yönetimi,
kırsal kalkınma, toprak ıslahı ve kullanımıdır.
ORSAM
Örneğin Suriye toprak ıslahı konusunda oldukça deneyim kazanmıştır. Suriye toprakları
özelikle Fırat nehri çevresinde kireçli ve cipsli
unsur içerdiği için, yıllar boyunca topraklarını
ıslah ederek sulama sistemlerinin yapımı için
uygun biçime getirmek için çaba göstermiştir.
Öte yandan Türkiye de GAP kapsamında su
ve toprak kaynaklarına dayalı çok sektörlü ve
entegre bir kalkınma gerçekleştirmeye çalıştığı için bu çerçevedeki deneyimlerini bu iki
protokol kapsamında paylaşmak yoluna gitmiştir. Her ne kadar bu protokoller 2002 sonrası dönemde somut uygulamalara dönüşmeseler de, hedeflenen projeler gerçekleşmese
de iki kurum arasında karşılıklı danışma ve
diyalog sürmüştür. Sonraki dönemde bu iki
kurum arasındaki ilişki daha somut, daha üst
düzey ilişkilere temel olmuştur. 2007’den buyana gözlemlediğimiz su ve toprak kaynakları
ve çevreyle ilgili bakanlıklar arasında (Türkiye
Çevre ve Orman Bakanlığı, Irak Su Bakanlığı,
Suriye Sulama Bakanlığı) bakanlar düzeyinde
ve bürokratik seviyede işbirliğini yürüten bir
kurumlar ağı oluşmuştur. 2009’da İstanbul’da
düzenlenen Dünya Su Forumu’nun hazırlıklarının başladığı 2007 yılında üç ülkenin
su yönetimiyle ilgili bakanları çeşitli uluslararası toplantılar kapsamında görüşmelere
başlamışlardır. Takip eden dönemde bu görüşmeleri sürekli bir görüşme platformuna
dönüştürmüşler ve özellikle havzada yaşanan
şiddetli kuraklık sorunuyla baş edebilmek
için sık sık bir araya gelmişler ve soruna çözüm bulmaya çalışmışlardır. Bu görüşmelerde
meteorolojik ve hidrolojik veri değişiminin
gerekliliği de vurgulanmıştır. Suriye ve Irak’ın
reddetmesinden dolayı Üç Aşamalı Plan geçmişte uygulanamamıştır ama bu görüşmeler
kapsamında Plan’ın hedeflerine benzer konular tekrar gündeme gelmiştir.
Bunun da ötesinde Türkiye 2008-2009 döneminde güney komşularıyla ilişkilerini kurumsallaştırma adına ciddi bir atağa geçmiştir.
Türkiye gelişen bu ilişkiler ağını kalıcı, sürek-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
27
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
li, ortak, yüksek düzeyli stratejik konseylerde
somutlaştırma yoluna gitmiştir. Türkiye-Suriye arasında 2009 Aralık ve Türkiye-Irak arasında 2009 Eylül aylarında toplanan yüksek
düzeyli stratejik işbirliği konseyi bakanlar
toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu konseyler,
başbakanlar ve devlet başkanları nezdinde
toplanmışlardır. Kurulan konseyin yapısı,
yılda en az bir kere devlet başkanları düzeyinde ve en az yılda üç kere bakanlar düzeyinde ilgili bakanların katılımı ile toplanmasını içermektedir. Bu toplantılarda sadece su
tartışılmamaktadır. Sosyo–ekonomik kalkınma konuları “suyu” da içerecek biçimde ele
alınmış ilgili hemen hemen bütün bakanların
katılımıyla ortak kabine denilen bir oluşum
yapılandırılmıştır. Bu toplantılar sonucunda
hükümetler tarafından bağlayıcılığı taahhüt
edilen mutabakat metinleri (ikili anlaşmalar)
imzalanmıştır. Bu iki toplantıda Irak’la 48,
Suriye ile 50 protokol imzalanmıştır. Bu protokollerin bir kısmı su konusuna değinmektedir. İlk toplantılardan sonra yapılan açıklamalar önemli çünkü Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Suriye ile imzalanan 50 protokol
ve Irak’la imzalanan 48 protokol arasında en
önemli olanları su, güvenlik ve enerji protokolleri olduğunu ve bu protokollerin acilen
uygulamaya geçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu da gösteriyor ki su hem diğer sosyoekonomik ilişkilerin içinde yer alıyor hem
de politik ve güvenlikle ilgili yüksek seviyeli
konular arasında yer alan üç konu arasında
acilen ele alınması gereken konular arasında
değerlendirilmektedir. Türkiye-Suriye arasında suyla ilgili imzalanan protokollere baktığımız zaman ülkelerin pozisyonlarında değişim
olduğunu görüyoruz. Çünkü bu görüşmelerde Suriye, Asi ve Dicle’yi konuşmakta sakınca
görmemiştir. Asi’deki ve Fırat-Dicle nehirlerinden Türkiye’nin ve Suriye’nin ihtiyaçları
ön plana çıktığı ve ciddiyetle ele alındığı için
o eski katı tutumlar geri plana bırakılmış ve
protokolleri görüşen heyetler bu havzalardaki
meseleleri bir arada ele almışlardır. Asi ile il-
28
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
gili olan Türkiye’nin taleplerini cevap verecek
olan ortak bir barajın sınırda yapılmasını öngören (Dostluk Barajı) bir protokol imzalanmıştır. Dicle nehriyle ilişkin yapılan protokol
ilginç bir gelişmedir çünkü daha önceleri 70’li
ve 80’li yıllarda Suriye Dicle’yi görüşmek istememiş ve bu nehirle ilgili bir talepte de bulunmamıştır. Ancak yıllar geçtikçe Suriye’nin
büyüyen nüfusu ve kalkınma hedefleriyle,
Dicle nehrinde geliştirmeyi planladığı sulama
projeleri nedeniyle, Dicle suyundan talebi artmaya başlamıştır ve özellikle 2000’li yılların
başından buyana Suriye’de Kuzey Doğu sulama projesi ciddi bir boyut almıştır. Burada
150 bin hektarlık alanın sulanması planlandığı için konuyu Türkiye ve Irak’la konuşmak
durumunda kalmıştır. Dicle nehri, SuriyeTürkiye, Suriye-Irak arasında sınır yapan bir
sudur. Aslında sınırların kısa bir bölümünü
oluşturmaktadır. Ama Türkiye’den çıktıktan
sonra bu geçtiği mesafede ciddi miktarda su
akmaktadır ve Suriye’nin bu suları sulama
projeleriyle kanalize etme imkanı var. 2002’de
Irak ve Suriye, Dicle nehri Türkiye’den çıktıktan sonraki bölümünde su pompalamasına
sıcak baktığını vurgulayan iyi niyetini gösteren bir protokol imzalamıştır ve bu protokol
ile Suriye, Dicle nehrinden yılda 1,2 milyar
metre küp su pompalama imkanına sahip olmuştur. Benzer bir Protokol Türkiye ve Suriye
arasında da imzalanmış ve Suriye Dicle’den
su pompalama konusunda iki komşusunun
da onayını almıştır. Diğer iki protokolde daha
genel konular içermekle beraber günümüzde
su konusunun yönetimi konusunda gelişmiş
ülkelerin de önem verdiği en önemli konular
olarak ortaya çıkan, kuraklıkla mücadele ve
su kalitesini iyileştirme konularını içermektedirler. Bu konularda da tarafların somut
hedefleri bulunmaktadır. 2009 yılı sonunda
imzalanan bu protokoller 2010’da bakanlıklar
nezdinde ki çalışma gruplarına devredilmiştir. Özellikle su kalitesini iyileştirme konusunda Türkiye’de Çevre ve Orman Bakanlığı,
Suriye’nin ilgili Sulama ve Çevre Bakanlıkları,
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Fırat Nehri ve Asi nehrinin kollarında su arıtma tesisi yapımıyla ilgili ön anlaşmalara varmışlardır. Şimdi bu anlaşmaların uygulama,
projelendirme safhasındayız. Bu noktada bir
hususa dikkat çekmek gereklidir. Asi nehrinde yapılması öngörülen atıksu arıtma tesisleri
ile beraber Fırat ve Dicle’nin kollarında için de
benzer tesislerin yapımı gündemdedir. Türkiye atık su arıtma tesislerini Çağçağ ve Cullap
nehir kollarında yapılmasına destek verecek,
Suriye’den de beklenen Asi’de de aynı şekilde kirliliği arıtabilecek tesislerin yapılmaya
başlanmasıdır. Buradaki önemli husus: Asi
nehir havzası ve Fırat-Dicle nehir sistemleri
arasında anlaşma ve uygulamalarda bir ilişki
ve karşılıklılık esasının benimsenmiş olmasıdır. Irak’la olan ilişkilerde imzalanan 48 protokolden suyla ilgili olanı daha genel terimler
içermektedir: Türkiye-Irak arasında özellikle
hidrolojik ve hidrometerolojik verilerin değişimi ve suyun verimli kullanımının önemi vurgulanmaktadır. Ayrıca su kalitesinin
iyileştirilmesi öngörülmektedir. Protokoller
(mutabakat metinleri) henüz Resmi Gazetede
yayımlanmadı. Su konusunda yapılan protokollerin içeriğinin araştırmacı ve akademisyenler tarafından dikkatle incelenip gelecekte
neler getirebileceği konusunda kestirmelerde
bulunmak önemlidir.
Suyla ilgili ilişkilerin işbirliği platformunda
yürütüldüğü dikkat çekmekte ve kıyıdaşların
söyleminde bir takım kavramsal değişimler
var. Daha önce hakların öncelikle vurgulandığı: Suriye ve Irak’ın tarihi haklarını ve Fırat’ın
üçte ikisini talep ettikleri “paylaşım” retoriği
değişmiş artık daha çok acil su ihtiyaçlarının
vurgulandığı bir anlayış benimsenmeye başlanmıştır. Elbette hala üç ülke nezdinde su
haklarının tanınması ve korunması esastır.
Geçmişte yapılan ve su haklarını tanımlayan
1987 ve 1990 protokolleri uygulama sürecinde
başarılı olmamış ve tarafları tatmin etmemişlerdir. Türkiye 1987 Protokolü ile Suriye’nin
su hakkını Fırat’ın yarısını (500m3/saniye)
ORSAM
vererek çoktan tanımıştır. Ancak bu protokollerin büyüyen su problemlerine cevap veremediği de ortaya çıkmıştır. Su haklarının tanınması her anlamda önemlidir ama sınıraşan
suların yönetiminde kuraklıkla mücadele, su
kirliliğinin önlenmesi, eşgüdüm sağlanması
ve havza bazında yönetiminin sağlanabilmesi
daha öncelikli olarak ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle su haklarının tanınması ve üç ülkenin eşgüdümsüz politikalara devam etmeleri
su sorunlarının çözümüne katkıda bulunmamaktadır. İhtiyaçlara odaklanılması ise kapsamlı ve uzun erimli işbirliğine olanak sağlayacaktır. Nitekim Eylül 2009’da Türkiye, Irak
ve Suriye ilgili bakanları Ankara’da bir araya
gelerek kuraklığın yıkıcı etkilerini hafifletebilmek amacıyla Fırat’tan su salım programını
konuştular. Bu toplantı sonucunda Türkiye
Fırat’tan 500 metre3 de üstünde 550 metre3
su vermeyi kabul etti. Ekim, Kasım aylarında Aralığa kadar Türkiye Suriye’ye daha fazla su bıraktı. Atatürk Barajı’nın operasyon
sisteminde değişiklik yapıldı. Daha az enerji
üretildi ve daha fazla su salımı sağlandı. Böylelikle, Türkiye, Suriye ve Irak’tan gelen acil
su ihtiyaçlarına yönelik talebe derhal cevap
vermiş oldu. Çünkü bu ikili protokoller bazı
önemli ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılsa da havzanın tamamının yönetimini kolaylaştıracak bir anlaşma değil. Kendi içinde
bütünlükleri var ancak nihayetinde bunlar
ikili protokoller havza sularının etkin ve adil
kullanımının tam anlamıyla sağlanabilmesi
için tüm kıyıdaşların katılımıyla bir düzenleme yapılması gerekecektir.
ORSAM: Son zamanlarda bu doğrultuda ki
Türkiye’nin girişimleri nelerdir?
Ayşegül KİBAROĞLU: Ortak Teknik Komite yeniden canlandırılıyor, 1992’den buyana
toplanamayan Komite 2007 yılından itibaren
yeniden toplanmaya başladı. Mutabakat metinleri de OTK’da formüle edildi. Toplanmaya
da devam edeceği vurgulanıyor. Özellikle veri
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
29
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
değişimi, verilen toplanmasında ve analizinde bir standarda gidilmesi konusunda ülkeler
arasında işbirliği mekanizmasının kurulacağı
ve özellikle miktara ilişkin verilerin toplanması, ölçülmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili
bir çalışma grubunun yapılandırıldığı dikkat
çekiyor. Sonuçlarının ne olacağını zamanla
izleyeceğiz ama bu konudan başlanmış olması önemli. Çalışma grubu toplantılarında
Türkiye Üç Aşamalı Planı gündeme getirmiş
olabilir. Çünkü bu yaklaşımın (verilerin eşgüdüm ve işbirliği içinde toplanması) başlangıcı o plandadır. Ama “Üç Aşamalı Planda” su
kalitesi, kirlilik, çevre koruma konuları yoktu. 1980’lerin dünyasında su kalitesi ve çevre
koruma konuları hemen hemen hiçbir gelişmekte olan ülkenin veya birçok gelişmiş ülkenin gündemlerinde yoktu zaten. Şimdiki veri
değişiminde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde geliştirdiği yeni yasalar ve uygulama
sürecinde ön plana çıkan su kirliliğini önleme
ve çevre koruma konuları ön plana çıkmaktadır. Zaten Türkiye’de de su konularının Çevre
ve Orman Bakanlığı altında yönetildiği için
çevre ve kalite unsurlarının artarak sınıraşan
su müzakerelerinde yerini alacağını tahmin
ediyorum. Türkiye-Suriye arasında imzalanan
su kalitesini iyileştirilmesini içeren protokol
aslında bunu kapsar durumda. Bu protokolü
formüle ederken Çevre ve Orman Bakanlığı,
Dışişleri Bakanlığı’yla beraber esasında Su
Çerçeve Direktifi kriterlerini, Türkiye’nin bu
alanda uyumlaştırma çalışmalarında uygulamaya çalıştığı kriterleri ve parametreleri kullanmışlardır. Bu önemli ve iyi bir gelişmedir.
Türkiye’de yeni yasal süreç çerçevesinde 25
havzada su kaynakları kalitesini ölçme, izleme ve iyileştirme amacıyla çeşitli faaliyetler
başlayacaktır. Bu çalışmaların Fırat ve Dicle
30
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
havzasında da uygulanacağı ve bu yeni politikaların havzada su kullanım uygulamalarına
yansıyacağı öngörülebilir. Bu yeni yaklaşım
sonucunda nehirlerin korunması ve gelecek
kuşaklara daha temiz ve yeterli miktarda aktarılabilmesi mümkün olabilecektir.
ORSAM: Türkiye-Suriye ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmeleri ve bu gelişmelerin
suya etkisini Irak ile olan ilişkilerde görülebilmesi mümkün mü?
Ayşegül KİBAROĞLU: Türkiye Suriye ilişkileri oldukça kontrollü, güven arttırıcı önlemlerle zenginleştirilmiş ve iki liderin özellikle
yapıcı ilişkileriyle giderek kalıcı bir işbirliği
yolunda ilerlerken, Türkiye-Irak ilişkilerinde
bazı gölgeler bulunmaktadır ve bu gölgeler
suya da yansımaktadır. Irak Parlamentosu
2009 yılında aldığı kararla Irak’ın Türkiye ve
Suriye ile gerçekleştireceği tüm siyasi, ekonomik anlaşmalarda Irak’ın su hakları tanınması gerektiği aksi takdirde bu anlaşmaların
onaylanmayacağını belirtmiş ve bu karar gelişen işbirliği atmosferi için rahatsız edici bir
durum yaratmıştır. Çünkü Türkiye, Irak’la bir
yandan güvenlik alanında ve ekonomik alanda
ilişkilerini hızla geliştirmeye çalışmakta ve bu
amaçla çeşitli anlaşmalar imzalanmaktadır.
Ancak bu anlaşmaların onaylanmasıyla ilgili
Irak parlamentosunun çekincesinden dolayı
problemler ortaya çıkmaktadır.
ORSAM: Değerli görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.
* Bu söyleşi 18 Şubat 2011’de Ankara’da ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr.
Tuğba Evrim MADEN tarafından gerçekleştirilmiştir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
BEŞİNCİ DÜNYA SU FORUMU
BÖLGESEL SÜREÇ KOORDİNATÖRÜ
HAMZA ÖZGÜLER: “İSTANBUL
ULUSLARARASI SU FORUMU
BÖLGEMİZİN EN ÖNEMLİ
OLUŞUMLARINDAN BİRİDİR”
25 Mart 2011
2009 yılında 5. Dünya Su Forumu’na ev sahipliği yapan Türkiye, şimdi de 3-5 Mayıs
2011 tarihlerinde İstanbul Uluslararası Su
Formu’na hazırlanıyor. 2009 yılında başarılı
bir organizasyona imza atan DSİ’de “Türkiye
ve Civarı” Bölgesel Süreci Koordinatörü Hamza Özgüler, İstanbul’daki toplantının Türkiye
ve bölgesinin su alanındaki en önemli oluşumlarından biri olduğunu anlattı. Halen DSİ
Etüd ve Plan Daire Başkanlığı Uluslararası
Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğü görevini yürüten Özgüler, İstanbul Forumu’nun,
bölgesel su önceliklerine odaklanmasının ve
Dünya Su Forumlarının bölgesel bileşeniyle
bağlantılı olarak Stokholm Dünya Su Haftası
ve Singapur Su Günleri gibi uluslararası bir
etkinlik şeklinde düzenlenmesinin öngörüldüğünü bildirdi.
ORSAM: Bize kendinizden kısaca söz eder
misiniz?
Hamza ÖZGÜLER: Sorularınıza Beşinci
Dünya Su Forumunda Tematik Süreç ve Bölgesel Süreç ilgilisi olmamın yanı sıra, İstanbul
Uluslararası Su Forumu Yönlendirme Komitesi üyesi olarak cevap vermeye çalışacağım.
1984 yılında İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümünden lisans diplomasını aldıktan
sonra, DSİ Genel Müdürlüğünde meslek hayatıma başladım. 1988-1989 döneminde IHEDelft’te hidroloji eğitim programına katılım
sağlayarak diploma almaya hak kazandım.
2001 yılında Hacettepe Üniversitesi Çevre
Bilimleri Dalından Yüksek Lisans derecesini
aldım. Halen, DSİ Etüt ve Plan Dairesi Başkanlığı bünyesinde kurulu bulunan Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğünü yapmaktayım. Görevim gereği çeşitli BM
kurumları ve uluslararası su teşkilatlarıyla
yakın iletişim halindeyim. Beşinci Dünya Su
Forumu’nun yapılanması sürecinde tematik
iletişim noktası ve bölgesel koordinatör olarak Forum hazırlık süreci çalışmalarında bulundum.
ORSAM: Hem Dünya Su Forumu hem de
İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun hazırlık sürecinde rolü olan Şubenizden bahsedebilir misiniz?
Hamza ÖZGÜLER: Ülkemizde yeraltı ve
yerüstü su kaynaklarının gözlenmesi, geliştirilmesi ve yönetimi konularında çeşitli faaliyetleri sürdüren DSİ Genel Müdürlüğü, su
kaynaklarıyla ilgili uluslararası hidrolojik faaliyetlerin yürütülmesi ve temsili açısından
da çok önemli rol üstlenmiş bulunmaktadır.
Bu çerçevede DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve
Plan Dairesi Başkanlığı bünyesinde Uluslararası Hidrolojik Faaliyetler Şube Müdürlüğü
2003 yılında önce Birim olarak, 2007 yılında
da Şube olarak DSİ Teşkilat şemasına dahil
olmuştur. Söz konusu Birim, uluslararası su
kurumlarıyla yakın iletişim halindedir.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
31
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: 5. Dünya Su Forumu’na ev sahipliği için Türkiye’nin seçilme sürecini ve bu
hedefe yönelik çabalardan kısaca bahsedebilir misiniz?
Hamza ÖZGÜLER: Beşinci Dünya Su Forumu ev sahipliğinin ülkemize kazandırılması uzun zamana yayılan, birbirlerini takip
eden ve tamamlayan belirli kademelerden
teşkil bir proje niteliğindedir. DSİ, Dünya Su
Konseyi’ne 2000 yılında üye olmuştur. DSİ liderliğinde Türk grubu Dünya Su Konseyi yönetim kademelerinde etkin görevler almıştır.
DSİ Genel Müdürlük Makamları her dönem
konuya azami özen göstermişler, bu hususta
ülke çapında ilgili kurumlar nezdinde gerekli
eşgüdümü sağlamışlardır. Ülkemizin Forum’a
adaylığı ilk önce 2003 yılında gündeme gelmiştir, ancak o zaman yapılan seçim lehimize
sonuçlanmamıştır. Buna rağmen, DSİ Dünya
Su Konseyi ile iletişimlerini kesmemiştir. O
zamanki Genel Müdürümüz, şimdiki Bakanımız Sayın Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun liderliğinde adaylık ve hazırlık süreci ilgili kurumlarca çok etkin olarak takip edilmiştir. Bunun
neticesinde, 2006 yılındaki adaylığımızda,
Dünya Su Konseyi Yönetim Kurulu’ndan büyük çoğunlukla destek kararı çıkmıştır.
ORSAM: İstanbul 5. Dünya Su Forumu
Türkiye’nin su politikalarını diğer ülkelere
anlatmasında nasıl bir fayda sağlamıştır,
özellikle sınıraşan sularında kıyıdaşları ile
ilişkilerinde etkili olmuş mudur?
Hamza ÖZGÜLER: Son yıllarda ülkemizin
sınıraşan su politikalarının Türkiye’nin genel
dış politikası ilkeleri çerçevesinde ele alındığı ve geliştirildiği malumdur. Bu çerçevede,
komşu ülkelerle yoğun iletişimler ve işbirliği
faaliyetleri geliştirilmekte ve çeşitli projeler
uygulamaya konulmaktadır. Beşinci Dünya
Su Forumu, esasında, Ülkemizin liderliğinde
gerçekleşen bu diyalog ve işbirliği zeminini
pekiştiren bir ortam olma niteliğini haizdir.
32
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Diğer Su Forumları ile kıyaslayarak İstanbul 5. Dünya Su Forumunu değerlendirebilir misiniz?
Hamza ÖZGÜLER: Beşinci Dünya Su
Forumu’nun ana teması sorunlara ve çözümlere “köprü” olmaktı. Gerçekleştirilen çok başarılı bu etkinlikle, Forum haftasında suyun
bizatihi kendisinin köprü olduğuna şahit olduk. Dünya su kamuoyunu, Türkiye olarak,
suyun birleştirici yanı ile yakınlaştırabildik.
Halicin iki yakasını, Sütlüce ile Feshane’yi
birleştiren tarihi Galata köprüsü gibi, Beşinci
Dünya Su Forumu da kıtaları, insanları, düşünceleri, deneyimleri birleştirdi; Dünya’da
suya ilişkin bir görüşü olan herkesi bir araya
getirdi; su için suyumuzun korunması için
sorunları ve çözümleri birbirine yakınlaştırdı.
Kısaca ifade etmek gerekirse, suyun ortak dilimiz olduğunu ve dünyanın geleceği olduğu
hususu Beşinci Dünya Su Forumu haftası ile
bir kez daha tespit olunmuş, Dünya genelinde
su meselesi politik gündemin ilk sıralarında
yerini almıştır. Devlet ve Hükümet Başkanlarının katıldığı Su Forumu Dünyaya en üst düzeyde gerekli mesajları vermiştir.
ORSAM: Fransa, Marsilya’da yapılacak 6.
Dünya Su Forumu için yapılan hazırlıklardan söz edebilir misiniz?
Hamza ÖZGÜLER: Altıncı Dünya Su Forumu, 12-17 Mart 2012 tarihleri arasında,
Fransa’nın Marsilya kentinde gerçekleştirilecektir. 6. Forum’un ana sözü, “çözümler zamanı” olarak belirlenmiştir. 6. Dünya Su Forumu
süresince faaliyetler Siyasi Süreç, Tematik Süreç, Bölgesel Süreç, Yerel İdareler-Vatandaşlar Süreci şeklinde 4 ana süreç başlığı altında
toplanacaktır. Tematik Süreç Komisyonunun
Başkanlığı Sayın Prof. Dr. Doğan Altınbilek
hocamız tarafından sağlanmaktadır.
ORSAM: 3-5 Mayıs 2011, İstanbul Uluslararası Su Formu fikri nasıl oluştu, amacı
nedir ve tekrarı yapılacak mı?
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Hamza ÖZGÜLER: İstanbul Uluslararası Su
Forumu, 5. Dünya Su Forumu hazırlık sürecinde fiili olarak oluşmuş, 2009 Şubat ayında
ilk toplantısını yapmıştır. İUSF’nun, Beşinci
Dünya Su Forumu sürecinde oluşan bilgi birikimlerinin bir ileri safhaya getirilerek daha
kapsamlı ve kurumsal bir çerçevede kalıcı
olmasının sağlanması ve devamı fikri Çevre ve Orman Bakanlığımızın yönlendirmesi
çerçevesinde DSİ Genel Müdürlüğünce geliştirilmiş ve uygulamaya konmuştur. Dünya
Su Forumlarından 1 yıl önce, her 3 yılda bir
yapılmakta olan İstanbul Uluslararası Su Forumu, ülkemiz ve bölgemiz için su alanında
en önemli oluşumlardan biri olarak görülmektedir. İstanbul Forumu’nun, Bölgesel su
ORSAM
önceliklerine odaklanması, Dünya Su Forumlarının bölgesel bileşeniyle bağlantılı olarak,
Stockholm Dünya Su Haftası ve Singapur Su
Günleri gibi uluslararası bir etkinlik şeklinde
düzenlenmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu da DSİ
Genel Müdürlüğü tarafından 3-5 Mayıs 2011
günlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezinde düzenlenecektir.
ORSAM: Bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
*Bu söyleşi 10 Mart 2011’de DSİ’de, ORSAM
Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
33
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
PROF. DR. SENCER İMER:
“ORTADOĞU’DAKİ SON GELİŞMELERDE
SU POLİTİKALARININ ETKİSİ
DİKKATTEN KAÇIRILMAMALI” 08 Nisan 2011
Aksaray Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve
İ.İ.B.F. Dekanı Prof. Dr. Sencer İmer, ORSAM
Su Araştırmaları Programı’nın sorularını
yanıtladı. İmer, Ortadoğu’daki su meseleleri bağlamında birçok konuya temas ederek
suyun bölge siyasetindeki önemini anlattı.
Türkiye’nin geçmişte Ortadoğu’daki su sıkıntısının aşılması için gösterdiği çabalara ve
İsrail’in su politikalarındaki ince manevralarına vurgu yapan İmer, Ortadoğu’da halk isyanlarıyla başlayan ve uluslararası müdahaleye varan olaylara farklı bakış açılarıyla da
bakılabilmesi gerektiğini söyledi. İmer, Libya
ve Mısır’ın su projeleriyle İsrail bağlantısına
dair ilginç noktalara dikkat çekti.
ORSAM: Türkiye’nin su kaynakları açışından durumu ve Ortadoğu ile ilişkilerini değerlendirebilir misiniz?
Sencer İMER: Su konusunda bölgemizi ve
Türkiye’yi konuşacaksak eğer, bölgemiz kişi
başına düşen su bakımından dünyada en az
suyun düştüğü bölgedir. Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerine göre iyi durumda olan
ülkeler Türkiye, Irak ve Lübnan’dır. Genel
anlamda baktığımızda, Irak işgal edilmiş durumdadır, Lübnan ise İsrail’in her an yukarı
doğru çıkıp Litani nehrini topraklarına katacak şekilde bir harekat yapabilme olasılığının
sıkıntısı içindedir. Türkiye bölücü terör örgütü sorunu yaşamaktadır. Bölücü terör örgütünün faaliyetlerinin yoğunlaştığı dönemi
incelediğimizde, 1980’lerde Atatürk Barajının yapıldığı tarihte terör örgütünün faaliyete
geçtiğini görmekteyiz. Bu durum bir tesadüf
değildir. Terör örgütünün faaliyeti o zaman ki
Suriye hükümeti tarafından, Suriye Cumhur-
34
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
başkanı Hafız Esat tarafından desteklenmiştir.
Tabii bu açıkça yapılmadı ama terör örgütünün kampları orada yer alıyordu ve orada ikamet ediyorlardı. Öcalan Şam’da oturuyordu.
Niye böyle oluyordu? Suriyelilerin şöyle bir
endişesi vardı; eğer Atatürk Barajı yapılırsa,
büyük su miktarı tutulacak, büyük su miktarı
tutulduğu zaman da, Fırat nehrinden bize su
verilmeyecek ve bizde susuz kalacağız. Yani
suyun miktarı ile ilgili korku söz konusuydu.
Sonra ne oldu? Bu terör örgütünü faaliyete
sokarak ve uluslararası girişimlerle bu barajın
yapılması engellenmeye çalışıldı. Türkiye ise
bu dönemi büyük bir başarı ile yürüttü. Gerek finansal, gerekse, inşat faaliyetlerini sürdürdü. Ama bunu yaparken Türkiye dışarıya
şu mesajları da verdi. Su tutma safhasına gelindiğinde de göreceksiniz biz size sıkıntı yaratmayacağız. Ayrıca, biz iyi niyetimizi ortaya
koymak için size birkaç öneride bulunalım.
Üç aşamalı olarak, su envanterini yapalım,
toprak envanterini yapalım ve uygun bitki dizaynını çizelim ve bu topraklarda Suriye, Irak
ve Türkiye’de sudan toplu olarak faydalanılacak bir ortam hazırlayalım. Bu maalesef hem
Suriye hem Irak tarafından kabul edilmedi.
Bunun dışında Özal’ın barış projesi olarak da
anılan Akdeniz’den akan Seyhan ve Ceyhan
nehirlerinin tutularak bu suyu bir doğu hattından ya da batı hattından Ortadoğu’ya taşı-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
yama fikri de sunulmuştur. Bu iki hat için yapılacak olan yatırım 24 milyar dolar civarında
bir yatırımdı. Batı hattı, Türkiye, Suriye, Ürdün, İsrail ve Suudi Arabistan’dan Mekke’ye
kadar gidiyordu. Doğu hattı da, yine Türkiye,
Suriye, Irak ve Birleşik Arap Emirliklerine kadar gidiyordu. Yani toplam olarak, 12 milyon
insanın su ihtiyacını karşılayabilecek bir projeydi bu. Türkiye bu sudan para kazanmayacaktı. Bütün mesele Ortadoğu’nun sıkışık olan
su meselesini çözmek ve iyi niyetimizi ortaya
koymaktı. Bu proje, maalesef kabul edilmedi.
24 milyar dolar finanse edilemeyecek bir para
değildi. O ülkelere imkan sağlayabilecek bir
projeydi. Boruların sağlanması, oradaki pompa işlerinin yapılması bakımından bir yatırımdı. Neden yapılmadı? Çünkü Türklerin böyle
bir iş için su dağıtım şebekesini kontrol etmek
suretiyle, onların iç politikalarına müdahale
edeceklerini düşündüklerini söylediler. Ayrıca İsrail’in bundan yararlanabileceğini söyleyip uzak durdular. Türkiye bu konuda önemli
bir girişim daha yaptı. Bu girişim Manavgat
projesiydi. Manavgat’ın projesi içinde Gama
iş başındaydı. Bu proje için 150 milyon dolar yatırım yapılmıştır. 100 milyon metreküp
işlenmiş su, 100 milyon metreküpte ham su,
toplam olarak da 5 kilometreküplük bir oranla, suyu alıp işleyip Ortadoğu’da ihtiyacı olan
ülkelere vermek amaçlamıştı. Libya bunu ciddi oranda düşündü. Çölün ortasından su getirmek yerine bunu kullanayım diye düşündü.
Ama çölden gelen su daha ucuza geldiği için
onu tercih etti. İsrail buna talip oldu bildiğiniz gibi. İsrail bu suya talip olmasına rağmen,
ama gerçekleştirmedi. Biz metreküp başına
taşıma harici 20 USD cent civarında bir fiyat
önermiştik. Onlar 10 cent olarak düşündüler. Ama şimdi siz, Ankara’daki su hesabınızı
kontrol etseniz en düşük tarifede 1 dolar civarında bir maliyetinizin olacağını göreceksiniz
ve bu hiçte pahalı bir fiyat değildi. İsrail niçin bunu kabul etmedi? Uzun zaman Dışişleri
Bakanlığı bu projeyi İsrail’e tahsis edilmiş bir
proje olarak gördü. Onun için bunu bölgedeki
ORSAM
diğer talep eden yerel yönetimlere bırakmadı.
Ama sonunda İsrail bu işten vazgeçti. Fakat
İsrail bu işten sürekli olarak mı vazgeçti? Bana
sorarsanız, hayır. Çünkü İsrail’in uzun vadeli
projeleri bu sudan faydalanmayı gerektiriyor.
Hatta İsrail’in, Manavgat çayının bütün sularına ihtiyacı olduğunu da biliyoruz. Belki de
İsrail’in o fiyat üzerinde durması bundan ileri
geliyordu. 20 cent yerine 10 cent olsaydı vermiş olacağı para da yarı yarıya olacaktı. Bana
sorarsanız Seyhan ve Ceyhan projesi bitmiş
bir proje değil. Bitmiş görünebilir şu anda
ama gelecekte bu projenin tekrar hayata geçebileceğini düşünüyorum. Çünkü o suya Ortadoğu’daki ülkelerin kesinlikle ihtiyacı var.
Fırat nehri üzerindeki Atatürk Barajı 1992’de
bittikten sonra akıllı bir su tutma politikasıyla
hiçbir şekilde Suriye susuz bırakılmadan gerçekleştirildi. Zaten Turgut Özal, Suriyelilere
bir jestte bulunarak 500 metreküp saniye su
vermeyi taahhüt etti. Bu Türkiye’nin bir taahhüdü etmişti. Yıllık olarak hesaplarsanız,
aşağı yukarı 15 milyar metreküp demektir.
Yani Fırat nehrinin sularının yarısı demektir.
Acaba bu doğru bir tahsis midir? Bugün için
yarısı gibi görünen su yarın bir gün iklim değişikliği veya başka sebeplerle su miktarında
bir azalma olursa, yani 30 kilometreküplük
su, 20 kilometreküpe düşerse GAP’ta yapabileceğiniz ekonomik faaliyetler sınırlanmış
olacaktır. Bu bakımdan doğru bir çözüm gibi
görünmüyor. Hatta Suriyeliler, bu rakamı 500
değil 700 metreküpe kadar çıkarmak istiyorlar. Böyle yaptığınız zamanda su miktarını 15
kilometreküpten, 19 kilometreküpe çıkarmak
istiyor o zaman da Türkiye’ye hiç su kalmıyor.
Metreküp yerine yüzde olarak hesaplanabilirdi. Çünkü metreküp hesabı sorun çıkarmaktadır. Üç aşamalı plan da onu belirtiyordu.
Burada tıpkı Amerika ile Meksika arasında
Kolarado nehri çözümünde olduğu gibi, Amerikalılar Meksikalılara suyun %10’unu tahsis
etmişlerdi %90’ını kendileri kullanıyorlardı.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
35
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
%10-15 neyse ama bir oran var o miktarda bir
oynama meydana geldiği zamanda oran üzerinden o suyu tahsis ediyorsunuz ve o zaman
da böyle bir problem çıkmıyor. Bunun uzun
vadeli Suriye ve Türkiye ilişkilerinde dolayısıyla Irak’ında buna dolaylı olarak dahil olması lazım bunların düşünülmesi lazım. Böyle
sabit bir sayının tahsisinde yanlışlık yapıldığı
kanaatini taşıyorum.
Lübnan’da Asi nehrinde Lübnan ile Suriye
arasında andlaşmada eğer miktar azalırsa ona
göre tekrar oranlama yapılacak maddesi yer
almaktadır. Anlaşma rakam üstünden ama bir
oranlama da mevcut.
Oranlama dediğiniz zaman oradaki su miktarına bağlılığını ortaya koyuyorsunuz. Doğru olan oradaki su miktarına bağlı olarak bir
oranlama belirlemektir. Sabit bir sayı 500
metreküp koyup da, 15 milyar metreküp/yıl
tahsis ettiğiniz zaman böyle sıkıntılara kapı
açmış oluyorsunuz bu kapıları açmamak lazım bu çok önemli.
ORSAM: Acaba protokol antlaşmaya dönerse, bu şartlar değişebilir değil mi?
Sencer İMER: Bu yeniden görüşülebilir ama
bizim buraya dikkat çekmemiz gerekiyor.
Çünkü bu dikkati çekmediğimiz takdirde bu
yanlışa yeşil ışık yakmış oluyoruz. Türkiye
suyun hepsini kullansın Suriye’ye su kalmasın anlamında söylemiyorum ben bunu en
azından insanların barış içinde yaşarken bu
sudan en iyi nasıl istifade edeceklerse, öyle
istifade etmelerini sağlamak için söylüyorum.
Burada iki tane unsur ortaya çıkıyor. Bakınız
suyun taksiminden başlayıp, ikincisi su tutmanın getireceği problemden bir terör örgütünün desteklenmesine kadar baktığımızda
bu Türkiye’ye nelere mal oluyor, büyük kayıplar söz konusu, maddi kayıpları bir tarafa
koyun kaç tane insan hayatına mal olmuştur
bu durum. Dahası bunu komşu bir ülke des-
36
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
tekledi. 1997’de Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı açıklamadan sonra terör örgütü
başı oradan kaçtı arkasından da Türkiye’ye
getirilip hapishaneye kondu. Buradan şu ortaya çıkıyor ki devletler çıkarlarını korumak
için terör örgütleri ile işbirliği yapabiliyorlar.
Siz terör örgütü gibi başka hedefleri olan bir
organizasyonu bu amaçlar için kullanırsanız,
başkaları da size aynısını yapar. Su testisi su
yolunda kırılır diye bir laf vardır. Siz bu bölgede barışı yaratmak istiyorsanız, bunun ilk
koşulu terör örgütüne destek vermemektir.
Çünkü bu karşılıklı güveni bozmaktadır. Bu
güven zedelendiği zaman ülkelerin andlaşma yapmaları dahi pek fazla anlam taşımaz.
Yapılan andlaşmalar karşılıklı güven ortadan
kalktığı için her an delinebilir, bozulabilir. Bu
yaşanan hadisenin mutlaka bu açıdan değerlendirilmesi lazım ve şu anda Afrika’nın kuzeyinde bir takım ayaklanmalar oluyor Arap
dünyasında, herkes diyor ki aman ne güzel
ayaklanmalar oluyor acaba bu böyle mi? Bunu
sorabiliriz. Benim kanaatimce burada cereyan eden olaylar da şu var; Bremen’in de enteresan bir tezi var bu konuda 0-14 yaş grubu
insan sayısı şayet %30’dan fazlaysa o ülkeden
her zaman için bir takım ayaklanmalara, iç savaşlara, istikrarsızlıklara gebedir. Bakıyoruz,
mesela Mısır’da 0-14 yaş grubu %35, Libya’da
%35 - 40 arasında bir sayı, Suudi Arabistan’da
%42, Afganistan’da %45, İran’da %35’ in üzerinde, Suriye’de %39-40, Tunus ve Cezayir’de
bu oran yüksektir. Böyle baktığınız zaman
Afganistan’da da çok yüksek Yemen’de %50
civarında dolayısıyla genç insanların ayaklanmaya müsait olan yapıları birinci koşul olarak
ortada duruyor. İkinci koşul olarak, yeni farklılıklar duruyor, dini ve etnik farklılıklar duruyor. Yani çeşitli kabilelerin var olması aşiretlerin var olması buna örnek gösterilebilir. Böyle
baktığınız zaman üç unsur etnik farklılık ve
harekete geçebilecek olan nüfus mevcuttur.
Bunların hepsini bir anda devreye soktuğunuz zaman o ülkeyi birbirine katabiliyorsunuz. Şimdi bir ara Wikileaks belgeleri ortaya
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
çıktığında herkes dedi ki ya bu belgeleri ortaya çıkaran adam ne kahraman adammış.
Wikileaksi bulan adam gerçekten kahraman
mıydı yoksa bu Wikileaks söylediğim unsurları ortaya çıkarmak için bir araç mıydı? Şu an
da Afrika’nın kuzeyinde cereyan eden olaylara bakıldığında, kişisel olarak, bunun bir
araç olduğu kanısına varıyorum. Wikileaks’in
emperyal güçler tarafından kullanılan bu unsurları harekete geçirmek için, yolsuzluk gibi,
yapılan haksızlıklar gibi, yakınındaki insanları
kayırma gibi davranışları uygun bir zamanda
sergilediğiniz zaman bu söylediğim unsurların hepsi bir anda faaliyete geçiyor. Türkiye’ye
baktığımız zaman 0-14 yaş arası genç insanın %26 civarında olduğunu görüyoruz. Bu
rakam %30’un altında ama bu Türkiye genelinde bir rakam. Türkiye’nin Güneydoğu
Anadolu bölgesine baktığımızda bu oranın
Irak’a yakın olacağı söylenebilir yani %42
oranındadır. Dikkat ederseniz, Türkiye’deki
huzursuzlukları, çatışmaların çıktığı bölge o
bölgedir. Avrupa’da %15, Amerika’da %25’tir
bu oran. Tehlikeden gayet uzaktır buna Çin
Halk Cumhuriyeti dahildir. Birbirinin ayağına
basacak genç nüfusun varlığı, Kuzey Afrika ve
Ortadoğu bölgesinde farklı bir durumu göstermektedir. Çin’de de farklı bir durum gösterir. Bu tip olayların Çin’e yaklaşacağını tahmin
etmek pek doğru bir yaklaşım olmaz. Orada
belki ekonomik sebeplerle bir şeyler olabilir
işsizlik, gelir farklılığının çok aşırı boyutlara
ulaşması vs. Çin Komünist Partisi bu problemi çözmek için özenle çalışıyor zaten. Doğu
ile batı arasındaki farklılıkları gidermeye çalışıyor. Böyle baktığımız zaman, sudan geldik
ama konuya bizim bölgemizde cereyan eden
olaylar birileri tarafından kullanılıyor noktasına geldik. Bütün dış güçleri bunlara dahil
edebilirsiniz. Tabi Türkiye’nin kendi çıkarına
uygun olarak davranması hakkıdır ama bu
unsurları kullanmak suretiyle buraları istikrarsızlaştırmak kendi kendine cereyan eden
bir olaymış gibi sunulduğu takdirde insanlar
yanıltılmış oluyor. Çünkü kendi kendine ce-
ORSAM
reyan edecek olaylar 2011’in 1 Ocak gününü
beklemez. Burada çok açık iteleme, yön verme, dürtmenin olduğu görünmektedir. Batı
açısından bu bölgenin en önemli yapı taşlarından biri de İsrail devletidir. İsrail devleti
kendini güvence altına almak istemektedir.
Güvence altına alabilmesi içinde suya çok
önemli oranda ihtiyacı vardır. Zaten su bakımından kıt bir bölgededir ve Filistinlilerin
suyunu büyük oranda onlar kontrol etmektedir. Etraflarında da bunlara ciddi oranda
karşı güç unsurunun olmaması gerekmektedir. ABD de İsrail’e bu yönde gereken desteği
vermektedir. Böyle baktığınız zaman, İsrail’in
bu beka sorunun da mutlaka bu çerçevede
görülmesi gerek diye düşünüyorum. Şimdi
Suriye’deki Golan bölgesine bakalım biraz
da. İşgal etmiş olduğu Golan bölgesinden niçin İsrail vazgeçmiyor? Çünkü en önemlisi su
kaynakları oradadır. Çünkü İsrail’e akıp giden
sular oradan çıkmaktadır. Oraya tepe diyorlar
ama orası tepe falan değil. Erzurum yaylasına
benzemektedir yani Golan yaylasıdır. Büyük
bir alandır bu alan, insanlarda tepe düşüncesi oluşturmaktadır oysa bu Golan yaylasıdır
ve buradan sular İsrail’e ve kıt olan bölgelere
akmaktadır. Sonuçta o bölgeyi kontrol ettiğinizde kaynakları ile kontrol etmiş oluyorsunuz. Ayrıca Şam’a da çok yakınsınız o bölgeyi
kontrol ederseniz stratejik olarak yani tam
bir hakimiyet bölgesi olacaktır. Bu bölgelerin
İsrail’den Suriye’ye terk edilmesi çok özel şartlar altında olabilir. İkisinin arasındaki barışta
bu şarta bağlıdır zaten. Suriye bu olmadan
hiçbir şekilde barış yapmak istememektedir.
Filistin meselesi ne kadar önemliyse de Golan
çözülmediği sürece Suriye ve İsrail barışının
sağlanması zordur. Tabii Lübnan’da cereyan
eden olaylar da bundan ayrı olarak görülmemesi gereken şeyler. Çünkü su bakımından
Türkiye, Irak, Lübnan göreceli olarak iyi demiştim, oranın sularında İsrail’in baştan beri
gözü vardır. Şimdi, İsrail’in endişe duyduğu
İran’ın desteklediği Hizbullah grubu oradadır.
Çatışmaları da İsrail ve Şii çatışması olarak
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
37
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
görecek olursanız, Hamas her ne kadar Sünni
olsa da İran ile beraberlik içindedir. Tabi Türkiye kendine ayrı bir rol ayırmak için Filistin’in
sempatisini kazanarak İran’a birebir rakip olmaktadır. Ama burada İran’ın hakimiyetinin
zayıflatılmasının Batı tarafından istenmesi sır
değildir. Aynı şekilde Suriye’nin de İran’dan
koparılıp Türkiye’ye yakınlaşması Batı’nın her
halükarda istediği bir şeydir. Su tutmasından
sonra yani Kara Kuvvetleri Komutanının yaptığı açıklamalardan sonra bizim o bölgeyi huzura kavuşturmamız ve terör örgütü liderinin
kaçmasını düşündüğümüz zaman da Türkiye
ve Suriye arasındaki yakınlaşma Amerikan’ın
da, İsrail’in de, Avrupa’nın da istediği bir durumdur. Bundan endişe ettiklerini zannetmiyorum tam tersine bir durum söz konusudur.
Türkiye’nin de Arap dünyasında prestijini artmıştır ve “one minute” olayı buna ek bir sempati yaratmıştır.
ORSAM: Peki, Suriye ile gelişen ilişkiler,
bizi Suriye ve Türkiye arasında nihai bir
tahsis antlaşmasına götürebilir mi? O boyuta ulaşmış mıdır ilişkiler?
Sencer İMER: Tabii genel çerçeve de Suriye
varlığını devam ettirmek için Türkiye’yi karşısına değil yanına almalıdır. İran’la ne kadar
stratejik konumu olursa olsun arada Irak var.
Suriye, Türkiye’ye doğrudan komşu durumunda hatta sınırlar kalkmış durumda.
Türkiye’nin güneydoğusunda özellikle Gaziantep, 2009 krizinde Türkiye küçülürken Gaziantep büyümüştür. Sebebi, Suriye ile olan
ticari ilişkisidir. Bu noktada Suriye pazarının
Türkiye’deki yöneticilere açık olması ve burada böyle bir birliğin olması Türkiye ve Suriye
için önemli bir imkândır. Türkiye ile Suriye’nin
daha fazla yakınlaşacağını düşünüyorum ama
bu yakınlaşma su tahsisinde de daha iyi çözümlere gidebilir. Yani bu sabit miktar yerine
orana da dönebilir, sudan akıllıca faydalanmaya da dönebilir bunda Irak büyük rol oynayacaktır. Acaba Irak nasıl bir rol alacaktır?
38
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Irak’ın kuzeyinde mesela bir Kürt devleti kurulursa o buna destek olmayacak zorluk çıkaracaktır. O zaman İran, Suriye’yi kaybettiğini
düşünürse belki İran söylediğimiz Kürt bölgesiyle işbirliği yapabilir. Böyle bir gelişme de
olabilir nitekim geçmişte böyle bir şey olmuştu. Saddam’a karşı böyle bir birleşme gerçekleşmişti. Böyle baktığımız zaman bu bölge
değişikliklere aday gibi görünüyor. Şimdi tam
bu sırada Büyük Ortadoğu Projesine baktığımızda ve Peterson’ın çizdiği haritaya baktığımızda Fırat ve Dicle’nin serbest Kürdistan dediğimiz bölgeye dahil edildiğini, aynı zaman
da Golan tepesi gibi Erzurum yaylaları,
Sivas’ın bir kısmı buralara dahil edilmiş yani
kaynakların bir kısmı dahil edilmiş şekildedir.
Yani Türkiye’nin su potansiyeline 100 kilometreküp diyorsanız bunun yarısından fazlası
bu bölgeye dahil edilmiştir. Bu da Türkiye için
ciddi bir bağımlılık demektir. Su olmadan ne
sanayi gelişebilir, ne insanlar yaşayabilir, ne de
tarım yapılabilir. O halde şimdi Türkiye’nin
önemli su kaynağını önemli oranda kaynakları ile birlikte dışarıya çıkardığınız zaman da
Türkiye’yi büyük oranda kontrol altına almış
oluyorsunuz. Yani Libya’da cereyan eden
olaylar alkışlanıyor iken, bunlar zaten
Kaddafi’ye karşılardı Kaddafi iş başına gelirken, fakat bu ayaklanmalar sonucu orada iki
beylik oluşmuşsa, batıda da böyle beylik oluşmuşsa peki o petrol ve su kaynakları kim tarafından kontrol edilecektir? Bunlar tarafından
mı yoksa başkaları tarafından mı? İngiliz dışişleri bakanı Hague halk hareketlerinin
Libya’da başladığı gün BBC’de bir demeç verdi ve dedi ki Libya lideri “Kaddafi Venezuella’ya
kaçmış” dedi. Bir ülkenin dışişleri bakanı olmayan bir şeyi oluyormuş gibi gösterdi. Bunun tek sebebi, İngilizlerin yüksek menfaatleri bunu gerektiriyordu. Meksika körfezlerinde
büyük kayıplara uğrayan BP ve oradaki Shell,
İsrail’deki ve Libya’daki petrol kaynaklarına el
atmak istiyorlar. Bunu da korumak için yapabileceği en iyi şey yurt dışına çıkmaktır diye
düşünüyorlar. Bu insana gayri ihtiyari şu olayı
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
hatırlatıyor; 1955 senesinde Cemal Abdulnasır o zaman ki Mısır’da genç devlet başkanı,
Aswan barajını yapabilmek için, Aswan,
Mısır’ın kalbi olan Nil nehri üzerinde yapılacak çok büyük bir barajdı, bunu finanse edebilmek için Süveyş’i devletleştirdi. Devletleştirdiği anda Fransız ve İngiliz kuvvetleri bir
çıkarma yaparak, Mısır’ı işgal ettiler. Mısır’ı
işgal edince kanalı tuttular. O zamanki Amerikan Başkanı Eisenhower bir hareketle bir
hafta içinde işgal kuvvetlerini çıkardı. Cemal
Abdulnasır, önce Amerikalılardan söz aldığı
halde kanal gelirlerini kullanmak suretiyle büyük Aswan barajını Sudan sınırında Sovyetler
birliğine yaptırdı. Bu baraj da Nil nehrinin
Mısır’ın kontrolünden akması, sulu tarım yapılabilmesi için gerekliydi. Fakat bu barajın
olumsuz etkileri de oldu. Çünkü o büyük barajın 100 kilometrelik bir akışı olan Nil nehrinin alüvyonlu toprakları barajın tutması, oradaki arazilerin verimini düşürdü. Tuzlanmalara sebebiyet verdi ve Aswan barajında buharlaşma oranı 10 kilometreküp civarındadır
bu rakam neredeyse Fırat nehrinin bir yıllık
debisinin üçte biri kadardır. Mısır Nil nehri
olmadan var olamaz, Nil olmazsa Mısır olmaz
onun için biz ön kullanım hakkına dayanarak
bu kullanıma devam edeceğiz diyor ve
%80’den fazlasını o kullanıyor. Etiyopya ve
memba ülkesi olan diğer ülkeler, bu sudan yeterince faydalanmaya kalksalar ne olur? Bir
çatışma meydana çıkar, nitekim Etiyopya’nın
nüfusu 90 milyon falansa 2050’de yaklaşık 180
milyona ulaşacaktır. Çok korkunç bir artış iki
katı kadar artıyor ve Mısır’ın nüfusu 120 milyona yaklaşıyor, Sudan’ın nüfusu da ikiye bölündü biliyorsunuz şimdi ne olacak o zaman?
O zaman kaçınılmaz olarak Nil nehrinin suyundan faydalanma konusunda çatışmalar
ortaya çıkacak. İsrail’e bakıyoruz kendi güvenliğini korumak için Etiyopya ile işbirliği
yapıyor, Sudan’ın bölünmüş olan kesimlerinde Hıristiyanlar ile işbirliği yapıyor, İsrail’in
bu bölünmede çıkarı bile olmuş olabilir. Olayları yalnız petrol kaynakları olarak düşünme-
ORSAM
yin su kaynakları olarak da düşünün. Çünkü
yeraltısularını çekiyorlar Kaddafi’nin başına
gelen olaylarda bunlar da var. Kaddafi çölde
aşağı yukarı yılda 2 kilometreküp civarında su
çekiyor. Bunu 6 kilometreküpe çıkaracaktı ve
bütün Libya’nın su problemini de bu yolla
çözdü. 10 centlik bir maliyetle tarıma 3 cente,
sanayiye 30 cente veriyor. Bu bir noktada
Libya’yı aynı zamanda tarım konusunda da
dışa bağımlılıktan kurtardı kendisi sebzelerini
meyvelerini yetiştirebilecek duruma getirdi.
Şimdi oralarda emirlikler olsa, böyle büyük su
projeleri gerçekleşebilir miydi? Böyle baktığınız zamanda acaba bu suyun sadece Libya’ya
bırakılmayacağı kadar önemli olduğu da bir
işin arkasında yatan unsurlardan birisi midir?
Bütün bunları düşünebiliriz hatta İsrail’i düşünebiliriz bu çerçevede. Çünkü İsrail bayrağında biliyorsunuz iki tane mavi çizgi vardır.
Biri Nil nehrini diğeri Fırat nehrini işaret eder.
İsrail, vaat edilmiş topraklarda tamamen dini
esaslarla kurulu devlettir. Şimdi bu olayların
bekasını sağlayacak su meselesini mutlaka
çözmek gerekmektedir. Su meselesini çözerken, Libya’da olan su projesi acaba önemsiz
bir proje midir? Çünkü Nil’den İsrail’e su verilmesi tartışılan konulardan biriydi. Belki
Nil’den su verdiğiniz takdirde Libya’dan da
Mısır’a su vermek söz konusu olabilir. Böyle
baktığınız zaman da hadiseler yalnız petrolle
ilgili değil, tamamen yaşamsal olan su kaynaklarının kullanımıyla ilgilidir. Kaddafi rejiminin Libya’da özellikle doğu da Kufra bölgesinde bulduğu su miktarı 140.000 kilo metreküptür yani 1400 yıllık Nil nehri debisi kadar
su kaynağı vardır. Buna mukabil batıda
Trablus’u besleyen yerde de yer altı suyunun
olduğunu biliyoruz. Suni nehir projesi yalnızca 1000 kilometreküp olarak projelendirilmiştir. Yani 140.000 kilometreküplük varlığa
rağmen 1000 kilometreküplük için projelendirilmiş bir şeydir. 1000 kilometreküpte
Libya’ya rahatlıkla 250 sene yetmektedir. Böyle baktığınız zaman da burada çok önemli bir
kaynağın olduğunu görüyorsunuz. Yalnız pet-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
39
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
rol ve gaz değil, bu bölge için su da yaşamsal
bir önem taşıyor. Aynı zamanda burada
önemli uranyum yatakları var, başka minareler var. Ben şunu biliyorum Kaddafi rejiminin
üzerinde çalıştığı çalışmalardan bir tanesi bu
Sahara bölgesindeki sıkıntılı kalan, aç kalan
nüfusun ihtiyacını karşılamak için Kongo
nehri sularının kullanım meselesi çıkıyor.
Kongo’nun ortalama akışı 41.000 metreküp/
sn’dir yani Nil nehrinin 15 katı civarındadır.
Kongo nehrindeki suyun %95’i hiç kullanılmadan Atlantik okyanusuna dökülüyor. O zaman yapılması gereken şey, bir kol uzatıp tabii
şartları bozmadan bu Sahara bölgesine getirip, bu bölgenin su ihtiyacını karşılamak güzel
bir projedir bence. Ama böyle bir şeyin olması o bölgede nüfusu zaten artmakta olan nüfusun acaba daha fazla artmasına sebep olabilir
mi? Çünkü şöyle bir durumla karşılaşıyoruz;
demografik hareketler politikaları belirliyor.
Şimdi 1900 senesine baktığımız zamanda
Afrika’nın nüfusunun 100 milyon olduğunu
görüyoruz. Aynı tarihlerde Avrupa’nın nüfusu 430 milyon yani 4 katından fazla. Yani o
dönemlerde Afrika Avrupalılar tarafından işgal edilmiştir. Şu anda 850 milyon civarında
Afrika’nın nüfusu var, Avrupa’nın nüfusu 670
milyon. 2050 senesinde Afrika’nın nüfusu 1
milyar oluyor Avrupa’nın nüfusu 600 milyona
düşüyor. Yani 1900’deki durumun tam tersiyle
karşı karşıyayız. Sonuç ne olacak Avrupa, Afrikalılaşacak. O zaman Avrupa’nın Afrikalılaşmasını önlemek için bu göç hareketini durdurmak lazım. Zaten şu andaki korku da budur. Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta olan hareketlerdeki korkudur. Buralardan başlayan göç
hareketleri Avrupa’yı büyük bir korkuya itmiştir. İtalyan’lar bu durumdan çok çekiniyorlar, Almanlar 30 ila 40.000 civarında mülteci alıyorlar. Şimdi bunları nasıl biz Afrika’da
tutarız? Buraya gelmelerini nasıl engelleriz?
İşte Libya burada çok önemli rol oynuyor onları oradan geçirmeyerek. Yapılan anlaşma
sonucu Kaddafi onları geçirmiyor. Şimdi bu
anlaşma bozuldu. Bozulunca bu göç hareketi-
40
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
nin hızla kuzeye doğru taşıyacağından korkuluyor. İtalya, Fransa, İspanya, Yunanistan ve
Türkiye de bu konu da endişe içindeler. Ama
burada doğrudan olarak İtalya hedeftedir.
Böyle baktığımız zamanda, Sarkozy’nin Akdeniz projesinin ne olduğu ortaya çıkmış oluyor. Bu tamamen orada bir bariyer inşa etmek
o bariyeri de zayıflatmak ve engellemektir. Şu
anda endişe kaynağı budur. Dolayısıyla Libya
meselesini bu açıdan değerlendirmek lazımdır. Özellikle su ve nehir projesi çözülmüşse
ve Libya öbür taraftan Kongo nehri projesini
gerçekleştirip, Sahara’daki insanların daha iyi
yaşamasını sağlayabilirse ki sağlayabilmiş olsaydı bu uluslararası bir proje olurdu. O zaman o insanların yukarı gitme düşünceleri
kalmazdı bana sorarsanız çözüm burada yatıyor. Ama Batılılar, 2050’de 1 milyara çıkan nüfus acaba yaşam şartlarını iyileştirirsek nereye
çıkar diye düşünmektedirler.
Bu korku bütün Avrupa’yı ayağa kaldırmıştır.
Bu yüzden Avrupa bir fon oluşturmuştur bu
mesele için. Bakın su meselesinden nerelere
geldik. Bir noktada nüfus, kalkınma, ulaştırma ve güvenlik politikalarının su politikalarından ayrı düşünülmeyeceği kanaatine vardık. Zaten MENA dediğimiz proje bir nokta
da boşu boşuna bu adı taşımamazlık yapmıyor. Bu bölge sorunlu bir bölgedir. Bu bölgeyi
kontrol ederek kendi gücünüzü pekiştiriyor
olabilirsiniz ve burada kontrol edebileceğiniz
unsurlar biraz önce işaret ettiğim gibi 0-14
yaş grubu gençlerin sayısının %30’larda olması meselesine dayanmaktadır. Etnik farklılıklar, aşiret farklılıkları ve dini farklılıklar takip
edilmektedir. Bu hareketler yönlendirilmeye
çalışılmaktadır. Bu hareketler tıpkı musluğu
açıp kapatmak gibi. Kim o musluğu açıp kapatırken ne elde etmeye çalışıyor. O zaman
bu kendi kendine olan bir şey değil. Belki de
Wikileaks bu musluğu açan bir el. Çok fazla
açarsanız su basar ve nitekim böyle oldu. O
ülkelerin toprak bütünlüğünü sağlamak için
mesela Libya’nın toprak bütünlüğünün sağ-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
lanması hem Libya halkı için geçerli ve gerekli
hem de bizim gibi ülkeler için gerekli. Çünkü
biz Türkler olarak onları orada emperyalistlere karşı korumuşuz 1912’ye kadar. Libyalılar Türkleri hiçbir zaman emperyalist olarak görmüyorlar. Libyalılar, İtalyanlara karşı
Türklerle birlik içinde çarpışıyor. Özellikle
Mustafa Kemal’in çarpıştığı Bingazi bölgesi.
Şimdi orada Türklerin mütahitlik yapmaları
orada çalışmaları hem Türk mütahitler için
önemli olduğu kadar Libya için önemli. Ama
bu Libya var olduğu sürece mümkün. Onlar
parçalandığında o küçük kaynaklara sahip
olamadıklarında bundan Libya halkı kadar
Türk halkı da zarar görecektir. Çünkü bizim
orada petrol kuyularıyla falan ilgimiz yok.
ORSAM: Aynı zaman da hocam Mısır’dan
da çok fazla işçi gidiyor Libya’ya Mısır darbe alır, Tunus ve Sahra altı Afrika’dan gelenler hep zarar görür.
Sencer İMER: Zarar gördüler zaten 1,5 milyonu bu şekilde Libya’da. Tabii burada Çin
– Amerika çatışmasını da yaşıyoruz. Bütün
dünyada Amerika’yı ikinci atma gayeti olduğu için, üretim olarak da önde milli gelir
olarak da dünyada ikincisi ve 10-15 yıl sonra
Amerikan’ın önüne geçecek ve böyle baktığımız zaman da Afrika’da bir Amerikan – Çin
mücadelesinin olduğunu görüyoruz. Avrupalıların doğal kaynaklardan yararlanma gayreti
var. Bütün bunlara baktığınızda Libya devletinin parçalanması Kaddafi ve Türkiye ile çıkarlarıyla uyuşmuyor. Yapmamız gereken orayı
sürekli izleyip onların arasını yapmaya çalışmak ve onları bu çatışmadan uzak tutacak bir
gayretimizin olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat biz bunu yapamadık. Oradaki iç
politik olaylarla ilgilenmedik. Biz orada neler
olduğunu sosyolojik olarak bilmeliydik oradaki aşiretleri bilmeliydik. Bunları yapsaydık
belki çatışmaları etkisiz hale getirebilirdik.
Biz bunu yapamadık ancak insanları tahliye
ettik ondan sonra işte demokrasi halkın iste-
ORSAM
ği yerine gelsin demekle olmuyor. Buradan şu
ortaya çıkıyor; Türkiye’nin kendi su kaynaklarını kullanılması hem komşu ülkelerin su
kaynaklarını akıllıca kullanılması barışı sağlamada olmazsa olmaz koşul olarak görülüyor.
Bu koşula ne kadar katkı sağlarsak, kendi barışımıza da katkı sağlarız diye düşünüyorum.
Yalnız kendi barışımızla meşgul olursak problemimizi çözemeyiz. Bu yalnız Filistin meselesi değil, kaynakların paylaşımı ile ilgili bir
meseledir. Bunun dışında başka meselelerde
vardır. Dicle ve Fırat için değil, Şeria için ne
yapmalıyız, Asi nehri için ne yapmak lazım?
O konuda bir anlaşma yapıldı ben memnun
oldum ama problem neydi. Asi nehri çok kirletilmişti. Asi nehrinden Türkiye faydalanamıyordu bir kıyıdaş olarak. Bizim bugün yapmamız gerekenden çok aha fazlasını yapmamız
gerekiyor. Özellikle Afrika ihmal edilmemeli
ve Afrika devletleri ile tek tek görüşmemiz
lazım. Türkiye’nin çıkarları bunu gerektiriyor.
Çünkü bundan sonra yapılacak olan politikalar bilgiye dayalı politikalar olacak. Ne kadar
biliyorsanız o kadar konuya hakim olabilirsiniz veya karşı tarafın kötü niyetli kullandığı
şeyi etkisiz hale getiriyor olabilirsiniz. Çünkü
bilgi iyi anlamda da kullanılabilir, kötü anlamda da kullanılabilir. Yani nükleeri baz alırsak,
olumsuz kullanıldığında bomba oluyor olumlu olduğunda enerji. Bombayı bertaraf etmek
gerekmektedir. İran’a hiç temas etmedik ama
İran’da bu bölgede su bakımından kıt olan bir
bölge. İran’ın su meselesi Irak ile İran arasına ciddi sıkıntılar verebilir. Orada Urumiye
gölü var. Urumiye gölünden çektikleri su sebebiyle tıpkı Aral gölündeki gibi bir kurmayla
karşı karşıyayız. Urumiye gölü kuruma sürecine giriyor. Bu oradaki şartları değiştirecek
ki Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bölgedir
Urumiye. Bu İran’ın su bakımından ciddi sıkıntılar içinde olduğunu gösterir. Burada Hazar gölünden su getirmek gibi teşebbüsler var.
Oysa Hazar denizi de daima yaşayacak bir deniz değil. Burada kalkınma ile ilgili çok ciddi
meseleler var, tabiat şartları ile ilgili çok ciddi
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
41
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
meseleler var. Bunları birleştiğimiz vakit çözebiliriz ancak. Aral gölünde Ortadoğu değil
orası ama Orta Asya, eski Türkistan dediğimiz
bölgenin müşterek hareketleriyle çözülebilir.
Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan hatta Rusya Federasyonu buna dahil olabilir, ancak bu
şekilde kuruyan Aral gölü meselesi çözülebilir. Yanlış ürün seçimiyle pamuk üretimiyle şu
an bu hale geldi. Halletmeye çalışıyorlar ama
yine epey bir zaman geçecektir. Dolayısıyla bu
hadiseler geri döndürülemeyecek hadiselerde
ortaya koyuyor. Tabiatı değiştiriyor, toprakları tuzlandırıyor, orada yaşayan balıklar ortadan kalkıyor. Ben burada Türkiye’ye bir takım
roller düştüğüne inanıyorum. Bir taraftan
bulunduğumuz konumla sürekli övünüyoruz
geçiş bölgesiyiz diye ama bu bize iş birliklerini
geliştirme anlamında sorumluluklar yüklüyor.
Mesela, Aral gölü meselesinde Türkiye’nin
bir iş birliği geliştirmesi gerek. Yani proaktif
olarak siz bu meselelerle ilgili olmazsanız burada sadece Dicle ve Fırat nehirleriyle sadece
Gap projesiyle uğraşırsanız tek başınıza barış
sağlayamazsınız. Tek başınıza daha etkili bir
politikanın geliştirilmesi lazım ve bunu uygulayıp bunun araştırmasını yapmanız lazım.
Bunlar hem teknik hem tarihi hem sosyolojik
araştırmalardır aynı zamanda politik araştırmalardır. Bunları o ülkelerin dillerini hatta şivelerini bilerek yapmak lazım. Bunun bilimsel
bir çalışmasının yapılması lazım yani strate-
42
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
jik araştırma kurumlarının belli ülkelere belli
bölgelere dağılması lazım. Sonra bunları genelleştirmek lazım belki bunu yaparsak eğer,
o zaman daha kullanılabilir politikalar gerçekleşir. Libya hadisesi bunu yapmadığımızı
gösteriyor yapmış olsaydık bunu çok daha önceden bilirdik hatta arabulucu olup hadiselerin bu boyuta gelmesini engellerdik. Yani ben
belki güneyi ile ilgili meselelerde durdum.
Ülkenin Meriç nehri meselesine girmedim. O
bize sınırı aşarak gelen bir su. Orada da maalesef Bulgaristan ve Yunanistan ile bu meseleyi çözmüş falan değiliz. Her sene oraları sular
basar. Bulgarlar barajları yüksek seviyede çalıştırdığı zaman hidroelektriği ucuz üretmek
için tabii. Oradaki su basmaları biz önleyemeyiz halbuki önlememiz lazım. Avrupa’ya üye
iki ülkenin ki biz adayız bunların bir örnek
nehir ortaya koymamış olmaları da yürekler
acısıdır. AB’nin önüne sunulması gereken bir
konudur bu. Bir birlik olarak siz bunu çözemediniz diyebiliriz yani.
ORSAM: Saygıdeğer Hocam, bizlere vakit
ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
*Bu söyleşi 1 Nisan 2011’de ORSAM’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları
Dr. Tuğba Evrim MADEN ve Dr. Seyfi KILIÇ
tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
DSİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI
AKİF ÖZKALDI: “İKİNCİ İSTANBUL
ULUSLARARASI SU FORUMU
TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ İTİBARININ
İŞARETİDİR”
27 Nisan 2011
DSİ Genel Müdür Yardımcısı Akif Özkaldı,
ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtladı. Türkiye’nin 5. Dünya Su
Forumu’nun düzenlenmesindeki büyük başarısının küresel su topluluğu üzerinde fevkalade bir etki yarattığını vurgulayan Özkaldı,
Mayıs ayında düzenlenecek 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun da Türkiye hakkındaki olumlu imajı pekiştireceğini anlattı.
ORSAM: Bize kendiniz hakkında bilgi verir misiniz?
Akif ÖZKALDI: İstanbul Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesinden 1986 yılında lisansını tamamlayarak İnşaat Mühendisi diploması aldım. Aynı yıl DSİ Genel Müdürlüğü Proje ve
İnşaat Dairesi Başkanlığında Mühendis olarak çalışmaya başladım. Mühendislik görevi
sırasında kazandığım bursla Amerika Birleşik
Devletlerine giderek, Utah State Üniversitesi Sulama Mühendisliği bölümünden 1991
yılında Yüksek Lisans derecesi aldım. 19921993 tarihleri arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı, NATO-Enf. Şubesinde askerliğimi
yedek subay olarak tamamladım. 1998 yılında
DSİ Ankara Bölge Müdürlüğüne Proje Şube
Müdürü olarak atandım. 2002 yılında İçme
suyu ve Kanalizasyon Dairesi Başkanlığında Proje Şube Müdürü olarak görev yaptım.
2003 yılında Proje ve İnşaat Dairesi Başkan
Yardımcılığına atandım ve 2004 yılında Daire başkanı oldum. Kasım 2007 tarihinde DSİ
Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstenmiş
olup halen bu görevimi sürdürmekteyim. 5.
Dünya Su Forumuna etkin katılım sağlayarak
bu süreçte görev aldım. İstanbul Uluslar ara-
sı Su Forumu’nun, DSİ Genel Koordinatörü,
Yönlendirme Komitesi’nin de eş-başkanıyım.
ORSAM: 3-5 Mayıs 2011, II. İstanbul Uluslararası Su Formu fikri nasıl oluştu? Neden
böyle bir forum yapılmasına ihtiyaç duyuldu?
Akif ÖZKALDI: Beşinci Dünya Su
Forumu’ndan önce Şubat 2009’da başarıyla 1.
İstanbul Uluslararası Su Forumu’nu gerçekleştirdik. Uluslararası nitelikte olan bu Forum’umuzun amacı hem Dünya Su Forum’una
ön hazırlık yapmak, bilgi alışverişinde bulunmak, hem de küresel su problemlerine çözüm
bulmak için geniş katılımlı ve bir marka haline dönüştürebileceğimiz uluslararası nitelikte
bir etkinlik düzenlemekti. Beşinci Dünya Su
Forumu’nda gösterilen üstün başarı ve emek
sayesinde Türkiye’nin su konusundaki önemli
rolü uluslararası alanda yeniden görülmüş ve
kazanılan bu rolün kaybedilmemesi için çalışmaların devam etmesi zaruri bir hal almıştır.
Nitekim Dünya Su Forumu’ndan kazanılan
bilgi ve deneyimler 2. İstanbul Uluslararası
Su Forumu’nun temelini oluşturmuştur. İstanbul Uluslararası Su Forumu, her Dünya Su
Forumu’ndan bir yıl önce yapılacaktır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
43
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: Mayıs ayında yapılacak Forum’un
birincisi ne zaman, nerede yapıldı, bizleri
bu konuda bilgilendirir misiniz?
Akif ÖZKALDI: 3-5 Mayıs 2011 günlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde
ikincisi yapılacak İstanbul Uluslararası Su
Forumu’nun ilki, Beşinci Dünya Su Forumuna hazırlık niteliğinde 14-15 Şubat 2009 tarihinde, İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Beşinci
Dünya Su Forumu için bir hazırlık toplantısı
niteliğinde olan bu Forum süresince, katılımcıların Beşinci Dünya Su Forumu’nun tematik sürecinde ne düzeyde etkin rol alabileceği konusunda katılımcılar bilgilendirilmiştir.
Ayrıca Beşinci Forum’un koordinatörlerine
bölgesel süreç kapsamında yapılan etkinlikler hakkında bilgiler verdiler. Bunun yanında, 1. İstanbul Uluslararası Su Forumunda,
Türkiye’den katılan sivil toplum örgüt temsilcileri, Beşinci Dünya Su Forum’unda nasıl bir
yol izleyecekleri konusunda görüş alışverişinde bulunmuşlardır.
ORSAM: 1. İstanbul Uluslararası Su
Formu’nun, 5. İstanbul Su Forumu’na katkısı ne olmuştur?
Akif ÖZKALDI: I. İstanbul Uluslararası Su Forumu bir önceki sorunun cevabında
bahsedildiği gibi aslında Beşinci Dünya Su
Forumu’nun bölgesel ve tematik süreçlerindeki bileşenleri arasında bir eşgüdüm, paydaşları arası görüş alışverişi toplantısı şeklinde
olmuştur. Bu toplantı sayesinde katılımcılar
süreç hakkında bilgilendirilmiş ve 5. Dünya
Su Forumu’nun akıcı geçmesine katkıda bulunulmuştur.
ORSAM: İstanbul Su Forumu’nun geleneksel bir hale getirilmesi istenmekte,
Forum’un sürekli hale getirilmesi için bağlayıcı bir yapı oluşturuldu mu?
44
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Akif ÖZKALDI: I. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun her 3 yılda bir Dünya Su
Forumu’ndan bir yıl önce yapılması esas olarak kabul edilmiştir. İdari yapısı hazır olmakla
birlikte, yasal altyapısı için çalışmalar devam
etmektedir.
ORSAM: Mayıs ayında Forum’da ele alınacak temalar nelerdir ve neye göre bu temalar belirlenmiştir?
Akif ÖZKALDI: Ana teması “Bölgesel Su
Sorunları ve Çözüm Arayışları: İstanbul
Bakışı”“olan İstanbul Uluslararası Su Forumu
3-5 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleşecektir.
Forum politik, tematik ve bölgesel süreçlerden oluşmaktadır. Politik sürecin, bakanlar
seviyesinde toplantılardan oluşması öngörülürken; tematik sürecin de 6 alt başlık altında
değerlendirilecek 26 toplantı halinde olması
hedeflenmektedir. Bölgesel süreçte ise Türkiye ve çevresindeki bölgelerle alakalı gerçekleştirilen hazırlık toplantılarının devamı
niteliğinde kapalı özel toplantılar gerçekleştirilecektir. İstanbul Uluslar arası Su Forumunun ele alacağı konular öncelikle, Türkiye ve
civarında mevcut su sorunları ve çözümleridir. Forum’un çıktıları, Altıncı Dünya Su Forumuna da bölgesel girdi teşkil edecektir.
ORSAM: 5. Dünya Su Forumu’nda imzalanan “İstanbul su mutabakatı” hakkında
bizi bilgilendirebilir misiniz?
Akif ÖZKALDI: İstanbul 5. Dünya Su Forumu Yerel ve Bölgesel Yönetimler toplantısında 52 ülkenin belediye başkanınca imzalanan
“İstanbul Su Mutabakatı”, imza atan şehirlerin Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda
su yönetimi stratejilerini geliştirmelerini ve
şehirleşme, iklim değişikliği ve diğer küresel
baskıları yerel düzeyde ele almalarını talep
etmektedir. Hali hazırda 700’den fazla sayıda
şehrin imzalamış bulunduğu İstanbul Su Mutabakatı, suyun kamu malı olduğu için kaliteli
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
suya erişimin tüm insanların en temel haklarından biri olduğunu savunan ve kentsel ve
kırsal su problemlerini yerel, ulusal ve küresel gündeme taşıyan bir taahhütnamedir. Bu
mutabakat, kaynakların eşit dağılımın sağlanabilmesi için devletler düzeyinde işbirliklerine ihtiyaç duyulduğunu ve iklim değişikliği
nedeniyle belediyelere artık daha büyük görevler düştüğünün de altını çizerek belediye
başkanları ve yerel otoriteleri kentsel su kaynakları yönetimi konusunda ortak bir taahhüde çağırma amacını taşımaktadır.
Bulgaristan, Fas, Yunanistan, Cezayir, Suriye,
Katar, Kırgızistan, Tacikistan, Ürdün, Makedonya, Libya, İran, Rusya, Kosova, Azerbaycan, Türkmenistan, Suudi Arabistan, Irak,
Gürcistan, Ermenistan, Lübnan, Moğolistan,
Kore Cumhuriyeti, Ermenistan, Nijer, Cibuti,
Burkina Faso, KKTC ve Avustralya ülkelerinin Bakanları bulunmaktadır.
ORSAM: Bu mutabakat, Mayıs ayında yapılacak olan 2. İstanbul Uluslararası Su
Formu’nda da yer alacak mı?
Akif ÖZKALDI: 2. İstanbul Uluslararası Su
Forumu, Orta Doğu, Orta Asya, Doğu Avrupa
bölgeleri ve Türkiye’nin su ile ilgili sorunlarına odaklanarak söz konusu sorunlara çözüm
bulmak amacıyla bu bölgelerden uluslararası
kuruluşlar ile yerel uzmanların bir araya gelebileceği bir tartışma ortamı sağlayacaktır. Düzenlenecek Su Fuarı sayesinde de küresel su
şirketleri kendilerini tanıtma imkanı bulacaklardır. Forum sırasında, tematik oturumlar,
paneller ve diğer etkinliklere paralel olarak,
hem ulusal hem uluslar arası farklı kurumlar
tarafından bir dizi yan etkinlik düzenlenecektir. Diğer ülke ve uluslar arası su kuruluşlarının Forum’un bileşenlerine katılımları çok
memnuniyet verici düzeydedir.
Akif ÖZKALDI: Yerel ve bölgesel idarelerin
sorunları analiz etmeleri ve başa çıkabilmeleri için eylem planları hazırlamaları üzerine
oluşturulan yeni bir anlaşma olan İstanbul
Su Mutabakatı hâlen imzaya açıktır. 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu, İstanbul Su
Mutabakatı’nı ve İstanbul Su Rehberi’ni yeniden değerlendirmek için de bir fırsat olacaktır.
2. İstanbul Uluslararası Su Forumu sırasında,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı uhdesinde ve eşgüdümünde, İstanbul Su Mutabakatı konulu özel bir oturum gerçekleştirilecektir.
ORSAM: Forumda yapılacak Bakanlar düzeyinde toplantıya hangi ülkeler katılacak
ve toplantı içeriği ne olacaktır?
Akif ÖZKALDI: 2. İstanbul Uluslararası Su
Forumu ayrıca, Türkiye çevresindeki ülkelerden davet edilen su ve çevre ile ilgili katılımcı Bakanlar 3 Mayıs 2011 tarihinde Conrad
İstanbul Oteli’nde düzenlenecek Bakanlar
Toplantısında ağırlanacaktır. “Su için Bölgesel İşbirliği” konulu Bakanlar toplantısına
30’dan fazla sayıda Bakan davet edilmiştir.
Davetli Bakanlar arasında Özbekistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Fransa, Kazakistan,
ORSAM: Diğer ülkelerin ve su kuruluşlarının II. İstanbul Uluslararası Su Forumuna
ilgisi ve desteği nedir?
ORSAM: Bu forumun Türkiye su politikalarına etkisi ne olacaktır?
Akif ÖZKALDI: 5. Dünya Su Forumu’nun
büyük başarısı küresel su topluluğu üzerinde
fevkalade bir etki yaratmış ve Türkiye’nin su
alanında dünyanın önde devletleri arasındaki
yerine yeniden işaret etmiştir. Türkiye, 2011
yılının Mayıs ayında düzenlenecek 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nda bir kez daha
suyun yakınlaştırıcı özelliğini kullanarak tüm
ülkelerin hem kendi su politikalarını hem de
diğer ülkelerin su politikalarını olumlu yönde
etkileyerek ortak amaçlar doğrultusunda hareket edilmesini pekiştirecektir. Şüphesiz ki
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
45
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
bu teşekkül Türkiye’nin kendi su politikalarının geliştirilmesinde de bir düşünce kurumu
olarak önemli katkı sağlayacaktır.
ORSAM: Yanıtlarınız için teşekkür ederiz.
Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
46
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
* Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından Nisan 2011’de Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
BM ORTAK PROGRAM YETKİLİLERİ:
“TÜRKİYE’NİN SEYHAN HAVZASINDAKİ
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMASINDAKİ
BAŞARI ÖRNEK TEŞKİL EDECEK” 30 Mayıs 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı, Birleşmiş Milletler Ortak Program Müdürü Atila
Uras ve Birleşmiş Milletler Ortak Programı
Bölgesel Proje Koordinatörü Alper Acar ile bir
söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, Türkiye’nin
iklim değişikliğine uyum çalışmaları, sürdürülebilirlik ve Türkiye’nin kalkınma hedefleri
çerçevesinde ulusal, bölgesel ve yerel politikalara entegre edilmesi amacıyla hazırlanan
“MDG-F 1680 Türkiye’nin İklim Değişikliğine
Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Programı” ve bu programın su kaynaklarını ilgilendiren boyutu ele alındı. İki yetkili, program
dahilinde örnek havza olarak seçilen Seyhan
Havzası’nda uygulamanın başarıyla tamamlandığını ve bu başarının diğer havzalara örnek teşkil edeceğini anlattı.
ORSAM: Kısaca kendinizden bahsedebilir
misiniz?
Atila URAS: Ben inşaat mühendisliği mezunuyum daha sonra kıyı mühendisliği ve kıyı
alanları yönetimi konusunda yüksek lisans
yaptım. Özel sektörde çalıştıktan sonra sivil
toplum kuruluşlarında doğa koruma, sürdürülebilir kalkınma, çevre yönetimi gibi alanlarda çalışmalar yapma imkanı buldum. Hem
Türkiye’de Doğal Hayat Koruma Derneği’nde
hem WWF Akdeniz programında Roma’da
konuşlanarak Hırvatistan, Tunus, Türkiye
projelerinde doğa koruma, kırsal kalkınma
ve kıyı yönetimi projelerinde çalıştım. Daha
sonra WWF Türkiye’nin çevre koruma müdürü olarak 1 yıllık bir çalışmanın ardından,
çevre, deniz ve kıyı ile ilgili danışmanlıklar
yaptım.2006’da UNDP’de sürdürülebilir kalkınmanın sektör politika entegrasyonu projesi yöneticiliği ardından, 2008 yılından beri
Türkiye’nin iklim değişikliğine uyum kapasitesinin Geliştirilmesi BM Ortak Programı’nın
yöneticiliğini yapıyorum. Ekip olarak yaklaşık
5 yıldır BM çatısı altında çalışıyoruz. Aynı zamanda şu an da ODTÜ’de kıyı alanları yönetimi dersi veriyorum.
Alper ACAR: Çevre yüksek mühendisiyim.
Kariyerime özel sektörle başladım. Özellikle
katı atık yönetimi projeleri kapsamında çalıştım. Daha sonra doğal hayatı koruma vakfında
doğa koruma işlerini, kırsal kalkınma işlerine
dair çalıştım. Bir dönem serbest danışmanlık
yaptım. Orada sivil toplumun güçlendirilmesi, atık yönetimi, doğa koruma ve kırsal kalkınma projelerinin gerçekleştirilmesi, korunan alanların alt yapısının geliştirilmesi gibi
projelerde uluslararası danışmanlık yaptıktan
sonra İstanbul Metropolitan Planlama Merkezinde çevre düzeni planına sürdürebilirlik
kavramına entegre edilmesi konusunda bir
süre çalıştım. Daha sonra BM’de Sürdürülebilir Kalkınmanın Sektör Politikalarına Entegrasyonu projesinde çalıştım. Şimdi de iklim değişikliğinin uyum projesinde özellikle
Seyhan Havzası’ndaki uygulamaların koordinasyonu konusunda yoğun bir şekilde çalışıyorum.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
47
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: İklim değişikliğine uyum kapasitesi projesi hangi ülkeyi, neyi temel alarak
seçiyor, bu proje her ülke için uygulanan
bir program mıdır? Türkiye neden seçildi?
Atila URAS: İspanyol hükümeti küresel ölçekte BM kalkınma programına ilk etapta
580 milyon avro ardından yaklaşık 100 milyon avro, UNDP’ye bir fon sağlıyor. Buradaki
üst hedef zaten fonun adından da anlaşılacağı gibi bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşmak.
bin yıl kalkınma hedeflerine ulaşma fonu 59
ülkede farklı başlıklarla 8 kalkınma hedefline ulaşmak için projeler destekledi. Bunlara proje diyoruz ama aslında her biri büyük
birer program. Bu yaklaşımın ardındaki yan
beklenti BM kuruluşlarının farklı kurumlar
gibi birbirinden bağımsız değil tek bir BM
olarak çalışmaları yolunda da bir platform
oluşturmak. Yani her desteklenen aslında ortak bir programdı. Keza bizim ortak programımızda UNDP, UNEP, FAO ve UNIDO yer
alıyor. Öncelikler arasında iklim değişikliği ve
uyum önemli konulardan bir tanesidir. Bu konuda ile ilgili dünyanın farklı ülkelerinde ve
birbirine benzer 17 tane program var. Uyum
dediğimizde afet, su yönetimi vs. gibi bunlar
küresel olarak ortak sıkıntılar söz konusu, yakın coğrafyada iklimle alakalı olarak Ürdün ve
Mısır’da da ortak iki proje var. Türkiye neden
seçildi, çünkü iklim değişikliği etkileri düşünüldüğünde en çok etkilenecek ülkelerden
biridir. Diğer yandan da yüksek mücadele kapasitelerine sahip bir ülkedir.
ORSAM: Türkiye’deki hangi devlet kurumları bu projeye dahil olmuştur?
Atila URAS: BM kuruluşları yaptıkları çalışmalarda ülkelerin kalkınma öncelikleri ve
uluslar arası anlaşma taahhütlerine ulaşmalarına destek vermek prensibi ile çalışırlar. Bu
program da Türkiye’nin iklim değişikliğine
uyum ile ilgili yaptığı çalışmalara destek vermek amacını taşıyor. Türkiye’nin iklim çalış-
48
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
malarında odaklı olan devlet kurumu Çevre
ve Orman Bakanlığı’dır. Bu programın ana
faydalanıcısı Çevre ve Orman Bakanlığı’dır.
Ama tabii konunun genişliği ve diğer devlet
kuruluşlarının ilgi alanları düşünüldüğünde
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı birinci dereceden devreye girdi.
Tabii ki Devlet Planlama Teşkilatı her zaman
kritik ortakTIR. Onlarda bu programın içinde
yer alıyorlar.
ORSAM: UNDP’nin bu projede tam olarak
görevi nedir?
Atila URAS: Biz yürütücü ve kolaylaştırıcı bir
role sahibiz. Uzmanların bulunması, süreçlerin takibi ve hızlandırılması, ilgili araştırmaların yapılıp raporların ilgili bakanlıklara sunulması, hibe programı kapsamında yereldeki
birebir ortaklarla çalışma, izleme, değerlendirme ve raporlama süreçlerini çoğunlukla
üstleniyor.
ORSAM: Bu programda su kaynaklarının
asıl yeri nedir?
Atila URAS: hükümetler arası iklim değişikliği panelinin 4. raporunda tüm Doğu Akdeniz Havzası ve Türkiye’nin su kaynakları
üzerindeki baskı dile getirildi. Bu program
kapsamında da gerek Ulusal Uyum Stratejisi
çalışmalarında gerekse de hibe programının
önceliklerinde su kaynakları yönetiminin öne
çıkması ve hibe programının nehir havzası
ölçeğinde olması konuya direkt bağı kuran
en önemli göstergedir. Sanayi ile ilgili çalışmalarda da su verimliliğinin teşvik edici pilot
çalışmaların yapılması da yine bir gösterge.
Diğer taraftan yaptığımız katılımcı etkilenebilirlik değerlendirmelerinde 11 ilde yaptığımız
katılımcı çalıştaylarda su kaynaklarını doğru
yönetme ihtiyacı iklim değişikliğine uyumla
en alakalı konu olarak ortaya çıktı. Suya farklı açılardan bakmak lazım, tarım ve gıda gü-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
venilirliği denince tabi ki tarımda Türkiye’de
suyun kullanma oranı olan %70 öne çıkıyor.
Afet dediğimizde, taşkın kuraklık öne çıkıyor.
Halk sağlığı dediğimizde, iklim değişikliğinin
halk sağlığı üzerinde suyla bulaşan hastalıkları öne çıkıyor. Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem
hizmetleri dediğimizde olayın vardığı yer yine
suyun kalitesi ve suyun varlığıdır. Yani aslında
bulunabilen bütün etkilenebilirlik başlıklarında su boyutu kaçınılmaz olarak vardır.
Alper ACAR: Ulusal uyum stratejisinin temel konularından bir tanesi su kaynakları
olarak ele alınmış durumda. Ona yönelik olarak uyum nasıl sağlanır hem stratejik hedefler
hem de uyum için alınması gereken önlemler
ve eylemler tariflendirilmiştir.
Atila URAS: Hem suyun arzı hem de talebin
yönetimi bütün bunlar göz önüne alınarak yapılmalı.
ORSAM: Bu projenin Türkiye’deki su kaynaklarının yapılandırılmasına da bir katkısı söz konusu, değil mi?
Atila URAS: Şimdi, programın önemli çıktılarına ulaşmaya başladık. UNDP ve Çevre Orman Bakanlığı işbirliği ile yürüyen Türkiye’nin
ulusal iklim değişikliği eylem planının oluşturulması sürecine biz de uyum stratejisi ve
eylem planı bölümünü katarak katkıda bulunduk. Önümüzdeki yıl 10. Kalkınma planı
hazırlık dönemine geliyoruz. İklim değişikliğinin bir kalkınma sorunu olduğu zaten dile
getirilen bilinen bir konu. Bizim açımızdan
geliştirilen ilkim değişikliği uyum stratejisi
ve eylem planları Türkiye’nin kalkınma planlarına referans olacaktır. Bunun ötesinde iklim değişikliği sektörel stratejilerde kendine
yer bulmaya çalıştı. Örneğin, sürdürülebilir
kentleşme stratejisinde iklim değişikliği var,
su kullanımı var; yani bir şekilde bu süreçte
çıkacak ürünlerde iklim değişikliği bundan
sonra kendine yer bulacaktır.
ORSAM
ORSAM: Bu projede neden Seyhan Havzası seçildi?
Alper ACAR: Seyhan havzası Atilla’nın da
bahsettiği gibi Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından iklim değişikliği karşısında en hassas bölgelerden birisi olarak belirlenmiş olan Doğu Akdeniz bölgesindedir.
İkincisi, orada Türkiye’de bugüne kadar yapılmış ilk havza ölçeğinde öncelikle tarım olmak
üzere iklim değişikliğinden etkilenebilirlik
çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu proje, Çukurova Üniversitesi ve bir Japon enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiştir. Bölgeye baktığının
zaman Seyhan havzası bölgeye farklı coğrafi
bölgeler dolayısıyla sosyo-ekonomik farklılık
gösteren bir bölge. Dağlık bölgeler var, yüksek steplerin olduğu bölgeler var ve Çukurova
gibi çok verimli alanlar var dolayısıyla yaptığınız pilot çalışmalar tek bir havzada genel bir
ifadeyle üç farklı coğrafi alana yönelik çalışmalar yapabiliyorsunuz. Bu size model olma
konusunda fırsat ve çeşitlilik veriyor. Böylece
Seyhan havzası seçildi.
ORSAM: Seyhan havzasından çıkan sonuçlar nedir?
Alper ACAR: Seyhan havzasında toplam 2
milyon dolarlık bütçeli 18 tane çok güzel projemiz var. Bunlar tarımsal verimliliğin arttırılması, su kaynaklarının iklim değişikliğinin
önümüzdeki 10 yıllarda nasıl değişeceği, ormanların iklim değişikliği ile nasıl etkilenebileceğine yönelik çok farklı pilot projelerimiz
var. Su konusuna baktığımız zaman, tarımsal
verimlilik tartışması yaparsanız sizin suyu
kullanma verimliliğinizde tarım ve ürün verimliliğinizi de etkilediği ortaya çıkar. Salma
sulamadan, damla sulamaya geçtiğimizde verim yanında kalitede de artış olduğunu gördük. İklim değişikliği dediğiniz zaman, hep
kara bir tablo gözünüzün önüne geliyor ama
bazı yerler için de fırsat sağlıyor. Örneğin
Kayseri’nin Pınarbaşı, Sarız gibi rakımı 1500
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
49
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
olan yerlerde tarım çok kısıtlıydı. Ama son 10
yılda havanın ılımanlaşması oradaki çiftçinin
farklı ürünler ve farklı pazarlara açılabilmelerini sağlamıştır. “Örneğin, mısır ve fasulye vb.”
Bir böyle bir yanı da var iklim değişikliğinin.
Kayseri’de yaptığımız projeler bunun da anlaşılmasını sağladı. DSİ 6. Bölge Müdürlüğü
ile de çok güzel bir çalışma yaptık. Bu projede de 2100 yılına kadar iklim değişikliği farklı senaryolar gerçekleştiği takdirde yüzeysel
su kaynaklarının nasıl değişeceği incelendi.
Bunun yanında taşkın yapılarının, taşkınları
önleme konusunda yeterliliklerine dair çalışmalar yapıldı. İki farklı senaryo çerçevesinde,
sulama alanları ve iklim değişikliği etkisinin
de hesaba katılması ile pratikler değişmediği
sürece hem üst hem de alt havzada su açıklarının ortaya çıkacağı görülmekte. Sulama
verimliliğinin arttırılması, damla sulama ile
sulama açıklarının önemli derecede azaldığını gördük. Sulama tekniğine dair önlemlerin
yanında ürün desenine yönelik önlemlerin de
alınmasının gerektiği ortaya çıktı. DSİ Kayseri
ve Adana Bölge Müdürlükleri yaptıkları çalışmalar ile bu konuda çok tecrübe kazandılar.
Özet olarak hangi sektörde olsanız, havzada
nerede yaşıyorsanız yaşayın, su projeksiyonların dayandığı 2100 yılına kadar Seyhan havzasında bir stres faktörü olmaya devam edecek.
Her ne kadar insanlar Çukurova’da suyumuz
çok bol dese de iklim değişikliği önümüzdeki
90 yıl kalkınma üzerinde bir baskı oluşturacaktır. Projeksiyonlar 2100’den sonrasına yönelik yapılırsa, belki bu baskının giderek artacağı da görülebilir.
Temel beşeri ihtiyaçlar açısından suya baktığımızda, Çukurova’daki göçer işçiler iklim değişikliği karşısında en kırılgan sosyal gruplardan birini oluşturuyor. Çukurova Üniversitesi
Tropikal Hastalıklar Araştırma ve Uygulama
Merkezi ile yürüttüğümüz çalışmada hedef
grup olarak ele aldığımız ve bir kısmı o yöreye
yerleşmiş olan göçer işçilerin yaşam koşulları
oldukça sağlıksız. Halk sağlığı açısından bak-
50
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
tığımızda bu kişiler hem alışık olmadıkları o
yörenin şartları karşısında sağlık riski altında
oldukları gibi, yaşadıkları ve çalıştıkları çevrede yaşanlar için bir risk oluşturmaktadır. Tabii
bu sulama ile birlikte oradaki nem oranının
artması oradaki bir takım bulaşıcı mikroorganizmaların çok çabuk üreme ve büyümelerine sebep oluyor. Bu insan hareketlilikleri de
farklı yerlerden mikroorganizmaların gelmesine ve Çukurova’daki mikroorganizmaların
da farklı yere gitmesine sebep oluyor. Bu proje bize şunu gösterdi. Bu insanların yaşama
şartları iyileştirilmediği taktirde, orada sadece
suya bağlı değil başka sosyal faktörlerin etkisi ile de hem kendilerinin hem de civardaki
köylüler için bir risk faktörü olarak yaşamaya
devam edecekler.
ORSAM: Seyhan havzası projesi başka
havzalarda da uygulanacak mı? Belki Çevre Bakanlığı burada edindiği deneyimi diğer havzalarda da kullanacak mı?
Alper ACAR: DSİ VI. Bölge Müdürlüğü’nün
yaptığı projeden sonra konunun biraz daha
sahiplenildiğini gözlüyoruz. Diğer bölgelerde
de etki yaratmıştır. Tabii eksiklikleri yok mu?
Var. Mesela yeraltısuyu yeterince ele alınamadı ama umarım önümüzdeki dönemde yer altı
suyunun da iklim değişikliğinin etkilerinin
belirlenmesi hesaplarına eklenecek çalışmalar
başlatılır.
Atila URAS: Şunu ekleyebiliriz; bu projenin sonuçlarının değerlendirildiği toplantı
Ankara’da DSİ’nin bütün bölgelerin müdürlüklerine canlı olarak bağlanıldığı ve Tarım
ve Kİ Bakanlığı gibi başka kurumları da davet
ettikleri bir tartışma oturumu şeklinde geçti.
Bölge Müdürlüğü yaptığı bu çalışma ile bütün
katılımcılardan büyük takdir aldı.
Alper ACAR: Atilla’nın da bahsettiği katılımcı etkilenebilirlik analiz çalışması ile Seyhan’da
yaptığımız bir soruna sistematik ve bölgesel
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
bazda nasıl yaklaşırız metodolojisi, Çevre
ve Orman Bakanlığı tarafından benimsendi.
Yola çıktığımızda biz zaten Seyhan’daki çalışmalarımızın bir model olmasını istiyorduk.
Siz alın Seyhan bakış açısını Kızılırmak’ta uygulayın ya da Gediz’de uygulayın bu mantık
dizgisiyle benzer çalışmalar yapabilirsiniz. bu
yaklaşım sanıyorum karar verici mercii tarafından takdir edildiği için bunun bir devam
projesi olarak genişletilmesi öngörüldü. İlk
başta havza bazında değil Türkiye ölçeğinde
bir etkilenebilirlik analizin belirli bilimsel ve
sosyal parametreler ışığında yapılması ve ondan sonraki süreçte de belirli pilot alanlarda
biraz daha derinlemesine çalışmaların yapılmasını öngören bir proje taslağı geliştirildi ve
Devlet Planlamaya Teşkilatı’na sunuldu.
Özetle modeli oluşturduk, devrettik bundan
sonra önümüzdeki yıllar içerisinde farklı kurumlar o süreci devam ettirecektir.
ORSAM
iki kavramla ilgili saatlerce sohbet edebiliyorduk. Yani niye önemli bizim için kadınlar,
kadınlara kırsalda baktığımız zaman hareketliliği az bir grubu temsil ediyor. Yani bir afet
olduğunda bir erkek gibi kendini koruyabilme
ya da bir kahveye gidip birileriyle sohbet ederek bir şeylerle ilgili çözüm yollarını tartışabilme yeterliliği az ne yazık ki. Dolayısıyla biz
konuşmayı bu yöne çektiğimizde bir alakası
varmış demek ki diyorlar. Yani siz çok farklı
uzmanlıklara sahip kişlerle konuştuğunuzda
bu konuyu yine aynı şekilde hedefe odaklı ve
şablondan uzak bir tartışmaya yönlendirebildiğiniz takdirde bağlantıyı kurdurabilirsiniz.
Yine aynı şekilde sağlıkçıyla, tarımcıyla konuşmalarınızda gündemi iyi bir şekilde takip
edip bağlantıyı kurabildiğiniz sürece bir takım şeylerin cevabını alabiliyorsunuz.
Atila URAS: Zaten bakacak olursak bizim bu
oluşturduğumuz modeldeki temel çalışmalar; örneğin tarımla ilgili çalışma Çukurova
Üniversitesi tarafından yapıldı. Onun dışında paylaşım analizi, geçim kaynakları analizi,
ekosistem analizlerini Türk uzmanlar yaptı.
Sistem analizi çalıştayını yurt dışında yaşayan
bir Türk uzman analiz etti ve rapora döktü.
Yani aslında Türkiye’de bu çalışmaları yapacak çok yüksek kapasite mevcut.
Atila URAS: Teorik olarak hep söylediğimiz
tepeden aşağıya değil de tabandan tavana ulaşan ideal yolu test etme imkanı bulduk. Özellikle bu havzadaki sorunların önceliklerini
belirlemede yaptığımız çalışmalarda merkezden hiçbir uzman ya da bürokratın gelmemesini istedik. İlgili kurumlar bunu kabul ettiler sadece Kayseri ve Adana’nın uzmanlarını
toplayarak sorun analizlerini ortaya çıkarınca
gerçekten yereldeki bilgiyi kağıda dökebiliyorsunuz ve o önceliklerde Alper’in de bahsettiği gibi konu başlıkları oluyor.
Alper ACAR: Modelin kilit noktalarından bir
tanesi, hep hem yerel hem merkezde verimiz
yok deriz. Yeni bir konu çünkü bu, bilmiyoruz. Ama siz doğru sorular sorarak doğru tartışmalar açarak aslında yerele yönelik doğru
öncelikler tespit edip, doğru projeksiyonlar
yapabiliyorsunuz. Yani Seyhan’da yaptığımız
o idi. Örneğin toplumsal cinsiyet veya toplumda kadının durumunun güçlendirilmesi
için çalışan kadın örgütlerine gittiğimizde ilk
önce aldığımız tepki, “bizim iklim değişikliğiyle ne işimiz var” şeklindeydi. Ama biz anlatmaya başladığımızda bu alakasız görünen
Alper ACAR: Tabi bu program başlamadan
önce biz çok emek harcadık. Yaklaşık bir yıl
bölgede çok farklı kurumlara giderek onlara
önce bizim bakış açımızı anlattık daha sonra
onların beklentilerini aldık ve bir ortamı da
hazırladık diyebiliriz Seyhan’da. Tabi ki siz
oradakilerle tartışmadan tepeden bir bakış
açısıyla gittiğiniz zaman ister istemez oranın
gerçeklerinden kopuk olabiliyorsunuz veya
bir reaksiyonla karşılaşabiliyorsunuz ama
böyle iletişime dayalı bir sürecin sonunda,
gittiğimizde yani hibe programını başlattığımızda zaten üzerinde farklı kurumlar farklı
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
51
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
konular tarafından düşünülmeye başlanmış
bir konu oluyor. Yörenin ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap veren, yörenin gerçeklerine
ve önceliklerine uygun bir çerçevede bir hibe
programı başladığını görünce de işimiz biraz
daha kolay oldu. Özetle bir kapasite geliştirme
yaklaşımı içerisinde iklim değişikliği etkilenebilirlikleri konusunda ortak bir dil belirlendi.
Bir adım sonra biraz daha somutlaşıp öncelikler ne olabilir, ve daha sonra da uygulamaları
gerçekleştirip, edinilen tecrübeleri eksikleri
tamamlayacak şekilde bu döngüyü yeniden
başlatma sürecini gerçekleştirdik.
ORSAM: Bundan sonra devamda ortaya
çıkacak yeni bir proje var mı ya da bu projenin bir ayağı olacak mı?
Atila URAS: Buna çabaların sürdürülebilirliği çerçevesinde cevap vermek lazım. Bu tür
bir talep kamu kurumlarından gelirse Birleşmiş Milletler kuruluşları yeni projeler geliştirip yeni kaynaklar arayabiliyorlar tabi ki ama
baktığımızda bu DPT’den çıkan kaynağın
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından değerlendirilmesi zaten bizim çabalarımızın bir devamı. Diğer yandan özellikle kalkınma ajanslarıyla ilişkilerimizde büyük bir ilgi gördük.
Yine izlediğimiz modele uygun çalışmaların
kalkınma ajanslarının yıllık hibe çağrılarında
yer alması gibi bir konuya sıcak bakıyorlar.
Bu da ciddi miktarda bir kaynağın yine yereldeki konumları aktarılması için bir zemin
oluşturuyor. Bu da yine çabaların devamı için
önemli bir aşama. Diğer yandan çoğunlukla
bu tür projeler ve programlar başka girişimleri tetikler, bazı program ortaklarınınçalışmaları, yani FAO’nun UNIDO’nun burada yeni
projeler yapma arzusu yine bunun bir şekilde dalga efektiyle yayılarak gitmesi bir zemin
oluşturuyor. Ama iklim değişikliğine uyum
konusu gündemde ve en güzel olan da bu.
Yani biz daha önce tecrübe etmediğimiz bir
sahiplenmeyi bu programda yaşadık. Çevre
ve Orman Bakanlığı’nın bu sahiplenmesi ve
52
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
DPT’den çıkan bu kaynak sürdürülebilirliğin
en büyük güvencesi.
Alper ACAR: Tabi buna bir yandan da şöyle bakabiliriz, on sekiz hibe projesinin tamamı olmasa bile birçoğu kendi içinde model oluşturdu. Mesela Adana Orman Bölge
Müdürlüğü’yle bir çalışmamız var Seyhan’daki orman alanlarının nasıl etkilenebileceğine
yönelik. Burada çıkan sonuçlar Adana Bölge
Müdürlüğü’nün sorumluluğu altındaki orman
alanlarının yönetim planlarına entegre ediliyor. Bu projeyi siz Adana’dan alın Karadeniz’in
dağlarında uygulayın, bu metodoloji orada
da uygulanabilecektir. Mesela Orman Genel Müdürlüğü de böyle bir çalışmaya sıcak
bakıyor. Ortak Program genelindeki yapılan
çalışmaların sürdürülebilirliği olduğu gibi
her bir hibe projesinin kendi sürdürülebilirliği de olabilir. Örneğin Devlet Su İşler Bölge
Müdürlüğü ile yapılan, Adana Orman Bölge
Müdürlüğü ile yapılan, Tropikal Hastalıklar
Merkezi ile yapılan (Çünkü tropikal hastalıklar sorunu sadece orada değil Ankara’nın Polatlı ilçesinde de var) modeller uygulanabilir,
bu modeller hazır. Atilla’nın da söylediği gibi
biz hem kurumlara yaygınlaştırma çalışmaları yapıyoruz hem de olabildiğince farklı platformlarda bunu paylaşmaya çalışıyoruz. Bir
de tecrübelerin yaygınlaştırılmasına yönelik
temel araçlarımızdan da bir tanesi şu anda
devam etmekte olan değerlendirme süreci.
On sekiz hibe projesinin değerlendirmesi ve
edinilen derslerin çıkartılması devam ediyor.
Ondan edineceğimiz bilgiler doğrultusunda
oluşturacağımız bir yayınla farklı kitlelere
ulaşmayı hedefliyoruz. Örneğin Çukurova
Üniversitesiyle beraber rakımı 900 metrenin
üzerindeki bölgelerde biz hayvancılık projesi yaptık. O rakımı 900 metrenin üzerinde
olan diğer orman köylerine örnek olabilecek.
Birebir olmasa da bakış açısı olarak, mantık
zinciri olarak örnek olabilecek. Zaten biz de
buna ulaşmaya çalışıyoruz; bu elde edildi şu
şöyle yapıldığından ziyade, sorun şuydu şu
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
yollarla şu adımlarla olay ele alındı ve şunlar
elde edildi. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde
siz de bu benzer yolları takip ederek yöreniz
için bir şeyler yapabilirsiniz diyebileceğimiz
bir konuma geleceğiz.
ORSAM: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.
ORSAM
Biz de ilginiz için teşekkür ederiz.
*Bu söyleşi 11 Mayıs 2011’de Ankara’da BM
Binasında, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve
Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
53
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
İTÜ İNŞAAT FAKÜLTESİ, ÇEVRE
MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM
ÜYESİ PROF. DR. AYŞEGÜL TANIK:
“ARTIK HAVZA BAZINDA DÜŞÜNMEYE
VE HAVZA ÖLÇEĞİNDE ÇÖZÜMLER
ARAMAYA BAŞLADIK.” 01 Haziran 2011
İTÜ, İnşaat Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül Tanık ile
3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul’da
düzenlenen, İkinci İstanbul Uluslararası Su
Formu’nda yapılan söyleşide Türkiye’de entegre su kaynakları yönetiminin gelişimi, algılanışı ve AB Su Çerçeve Direktifi ile birlikte
gelişimini anlattı.
Ayşegül TANIK: İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde öğretim
üyesiyim. Yaklaşık olarak otuz yıldır bu mesleğin içindeyim.
ları çıkarılacak. Bunlar Avrupa Birliği’ne giriş
sürecinde hız kazandı. Aday ülke konumunda
olduğumuz için bu çalışmaları da belirli bir
süre içerisinde başlatıp tamamlamak durumundayız. Artık havza bazında düşünmeye
ve havza ölçeğinde çözümler aramaya başladık. Bu Türkiye açısından sevindirici bir durumdur.
ORSAM: Entegre Havza Yönetimi’nin Türkiye’deki uygulamalarıyla ilgili neler söyleyeceksiniz?
ORSAM: Örnek olarak Büyük Menderes
Havzası yapılmıştı. Verilerde sorun olduğu
yönünde eleştiriler yapıldı.
Ayşegül TANIK: Uygulamalar yeni yeni başlıyor. 25 hidrolojik havza belirlendi. Bakanlık
bunlardan öncelikli olan 11 tanesinin Havza
Koruma Eylem Planlarının hazırlanması işini
TÜBİTAK MAM’a yaptırdı. Böylelikle havzalarımızı tanımaya başladık. Çok yakında diğer
havzaların koruma eylem planlarının kimler
tarafından yapılacağı da belli olacak. Birkaç
havzayı da Bakanlık kendi bünyesinde yapmıştı. Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) kullanılarak
aynı altlıklar kullanılarak Türkiye’deki tüm
havzaların ana problemleri kirlilik açısından
olsun, coğrafi açıdan olsun tüm çevresel özellikleri ile tanınmaya başlanacak. Önce koruma eylem planları daha sonra yönetim plan-
Ayşegül TANIK: Büyük Menderes Havzası
TÜBİTAK MAM üzerinde çalıştığı 11 öncelikli havzadan biridir. Bakanlığın daha evvelce
başlattığı benzer havza çalışmasında yabancılar da vardı. Maalesef veri güvenirliliğinde problemlerimiz var. İstenilen veri farklı
kurumlarda değişik olabiliyor. Ulusal ölçekli
bir veritbanı (database) oluşturmak gerekli.
Elektronik ortamda olan bilgilerin revizyonu
ve güncellenmesi daha rahat olacak. Böyle bir
altlığın oluşturulması çok önemlidir.
ORSAM: Ayşegül hocam öncelikle kısaca
kendinizden bahsedebilir misiniz?
54
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Bir de Taşkın Direktifi var. Bunlar paralel mi gelişecek yoksa tüm planlamalar bittikten sonra mı başlanacak?
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Ayşegül TANIK: Benim düşünceme göre paralel olması lazım. Aksi takdirde geç kalmış
oluruz.
ORSAM: Türkiye için belirtilmiş bir yıl var
mı?
Ayşegül TANIK: Türkiye olarak hedefimiz
2012’nin sonuna kadar havza koruma eylem
planlarının tamamlanması. Sonrasında da yönetim planlarının hazırlanmasına geçiyoruz.
Esasında havza koruma planları yapılırken
yönetime de başlanmış oluyor. Aradaki farkı
kapayabilmek için Avrupa’nın yapmış olduğu
çalışmaları biraz hızlandırıyoruz. En azından
havza mantığı yerleşmeye başladı. Tüm havzalarda paydaş toplantıları yapılıyor. Çalışmaların değişik aşamalarında halk da yöre de bilgilendiriliyor. Bu tip çalışmaların yapılabileceği en uygun ölçek havza ölçeğidir. Böyle bir
akış açısı yerleşmeye başladı. Süreçlere halkın
katılımı son derece önemli biliyorsunuz. TÜBİTAK MAM’ın yapmış olduğu çalışmalarda
havza özelinde koordinatör il konumunda
olan il teşkilatlarında Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde toplantılar yapıldı. Katılım oldukça fazlaydı. Hem kurumsal paydaşlar hem
de halk temsil edilmeye çalışıldı. Toplantılar
yerel medyada yer aldı. Bir günde olacak işler
değil bunlar uzun bir süreç.
ORSAM: Peki, sınıraşan havzalar için özel
bir durum söz konusu mu?
Ayşegül TANIK: O biraz karmaşık bir konu.
Havza hiçbir zaman sınır tanımaz. Türkiye sınırları içerisinde havzaların il sınırları ile çakışması beklenemez. Bazen bir havza birkaç
il tarafından paylaşılabiliyor. Biri coğrafi hidrolojik sınırlar, biri diğeri idari sınırlar. Dolayısıyla sınıraşan sular konusunda, havza bütünlüğüne baktığımız zaman bir su havzasını
birçok ülkenin paylaştığını görüyoruz. Ama
bizim şuan ki çalışmalarımız Türkiye sınırları
içerisinde kalıyor. Biz Türkiye içindeki havza
bütünlüğü açısından bakıyoruz.
ORSAM
ORSAM: Ayşegül Hocam, AB Su Çerçeve
Direktifi söz konusu olduğu zaman tüm
suları hem yüzey sularını, hem yer altı sularını ayrıca geçiş suları ve diğer suları da
kapsar. Çalışmalarınızda siz de tüm suları
mı ele alıyorsunuz?
Ayşegül TANIK: Evet. Tüm suları ele alıyoruz. Deniz dahil yeraltısuları, yüzeysularını
hep birlikte ele alıyoruz. Hepsi birbiriyle etkileşim içerisinde dolayısıyla dinamik ve yaşayan sistemler. Sabah gerçekleşen “High Level”
panellerde de gündeme geldi. Dinamik sistem
içerisinde hem ülkelerin konumları hem de
problemleri değişmekte bu statik olmayan
ortamda. Diğer tarafta teknolojik ilerlemeler
söz konusu. Bu değişime ve teknolojik ilerlemelere ayak uydurarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
ORSAM: AB Su Çerçeve Direktifi içerisinde suyun kalite özellikleri doğrultusunda
bazı kimyasalların oranları da şart koşuluyor. Bu şartlar her ülkeye göre değişecek
mi? Yoksa tüm ülkeler için geçerli bir standart mı olacak?
Ayşegül TANIK: Tüm ülkeler bu rakamları
kabul ediyor. Bu standardı tutturmada zorlanacağımız bölgeler var. Doğal kaynaklardan
da gelebiliyor. Her ülkenin kendi toprak yapısı
farklıdır. Orta Asya’da ciddi sorunlar var. Ülkeden ülkeye değişebiliyor. Ülkemizde de bu
tarz problemler söz konusu. Şu çok önemli,
bir havzanın problemi diğer havzanın ki ile
eş değildir. Her havzanın kendine has problemleri var. Burada iklim, toprak yapısı, arazi
kullanımı gibi faktörler etkilidir. Bu nedenle
çalışmak için en mantıklı en uygun ölçek havzadır diyoruz. İleride bazı havzalar yönetim
kolaylığı açısından birleşebilir. En azından yönetimsel açıdan 25 ayrı yönetim tarzı yerine
benzer özellikleri olan havzalar birleştirilebilir.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
55
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: Büyük Menderes Havzası’nın örnek çalışma olduğu projede Türkiye 6 nehir havza bölgesine bölünmüştü. Bu yapılanma projenin son halinde değiştirildi.
Ayşegül TANIK: Evet. O gruplandırma şekli hiç çalışmadı. İlk örnekti. Türkiye’de havza
sayısı 26 idi biliyorsunuz. Geçen sene DicleFırat birleştiğinde 25’e düştü. En büyük havza
Dicle-Fırat Havzası oldu.
56
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
*Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen “İkinci İstanbul Uluslararası Su
Formunda”, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
PROF. DR. H. GONCA COŞKUN: “SU
KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE KADINLAR ANAHTAR ÖNEME SAHİPTİR” 08 Haziran 2011
İTÜ İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. H. Gonca
Coşkun, 3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında
İstanbul’da düzenlenen İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nda, ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtladı.
Coşkun, ülkemizde son dönemlerde gündeme
gelen “kadın ve su kaynakları yönetimi” ilişkisini ve başkanlığını yürüttüğü Su ve Kadın
Platformu Derneği’nin çalışmalarını anlattı.
ORSAM: Gonca Hocam, bizlere kısaca
kendiniz tanıtır mısınız?
H. Gonca COŞKUN: İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden mezun oldum.
Yüksek lisansımı yine aynı üniversitede tamamladım. 1,5 yıl Hollanda’da araştırmalarımı sürdürdüm. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve doktora çalışmalarımı tamamladım.
Şu anda öğretim üyesi olarak çalışıyorum.
Benim tüm çalışmalarımın Uzaktan Algılama
ve CBS ile su kalitesi, su potansiyeli, akım ölçümü, , hidroelektrik santral yerlerinin ve ne
kadar elektrik enerjisi üretileceğinin belirlenmesi üzerinedir. Tüm çalışmalarımı uydu verileri ve coğrafi bilgi sistemi ile entegre şekilde
yapmaktayım ve bunu otomanize etmekteyiz.
Tabi ki hidrojeoloji çok önemlidir. Biz burada
çeşitli CBS katmanlar açıyoruz. Çalışmalarımızda yağış, akış, buharlaşma, sızma gibi birçok konu var. Alacağımız parametrelere göre
sonuçlar değişiyor. Gelelim bu su ve kadın hikayemize. 2009 Dünya Su Forumu’nda bana
bir görev gerçekleştirdim. Su ve Kadın başlığının altında başkan olarak görevlendirildim.
Ben yıllardır birçok konu çalıştım. Su kadın
ne? Öğreniriz dedim. Ve şunu öğrendim,
dünyanın her yerinde su ve kadın adıyla baş-
layan dernekler var. Mesela Avrupa’daki “Women for Water Partnership”, bu dernek aynı
zamanda Avrupa başkanlığını da götürüyor.
Asya’da “Gender Water Alliance” var. Amerika, İtalya’da, Fransa’da v.s. Ama Türkiye’de
hiç yok. BM, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği,
UNESCO STK’lara çok büyük fonlar ayırıyor.
Akademisyen olarak bir proje yazıp verdiğinizde kabul edilmeyebiliyor. Ama STK olarak
verdiğinizde daha kolay büyük fonlara ulaşılabiliniyor. Su Forumu’nda başkanlığım 3 gün
hazırlık toplantısı ve 2 hafta çalışmalar boyunca sürdü. Afrika’dan Hindistan’a, Amerika’dan
Avrupa’ya kadar bu tür derneklerin su ile ilgili sorunlara çözün getiren projelere önemli
destek aldığını Su Formundaki sunumlardan
öğrendim. Evlere içme suyu götürülmesi (Evlerde çeşmeden akan suyu, hidrolojide içme
suyu olarak tanımlarız), hijyenik tuvalet banyo, organik tarıma geçiş ve dolayısıyla yeraltı
su kalitesinin temizlenmesi gibi faaliyetleri
olduğunu öğrendim. Yeraltı suyu ziraatta kullanılan böcek ilaçları ve kimyasal gübrelerle
kirleniyor. Dolayısıyla siz bunu organik tarımla kontrol altında tutarsanız yeraltı suları da temizlenecek. İnsanlar ziraatta kullandıkları temiz suyla ürünlerini yetiştirecekler.
Bu son derece önemli bir döngüdür. Ben 15
yıldan beri Diyabet Vakfı’nın mütevelli heyetinde görevliyim. Diyabet, kanser, MS ve ti-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
57
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
roid hastalıkları %50 hızla artmakta. İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Bölümünde yapılan bir araştırmanın sonucunda 800
anne sütünden alınan numunelerin hepsinde
farklı oranlarda pestisit bulunmuştur. Pestisit, böcek ilaçlarında bulunan yüksek oranda
kanserojen bir maddedir. Buna dur demek
zorundayız. Bir de bu hastalıkların tedavi sürecinde de temiz içme suyuna gereksinim var.
Suyun kalitesini koruyabilmek bir zincirin
halkalarını tamamlamak gibidir. Birini yapar
öbürünü yapamazsanız sonuç alamıyorsunuz. Su Kadın Dernekleri Dünya Başkanı buradaydı. Kuruluşumuzu çok takdir etti ve bize
proje desteği sözü verdi. Ben küçük projeler
yaparak, kendi kendimi aldatamam. Bu halkaların hepsini birlikte yapmalıyız. Kapasite
artırımı, bölgeye gitmek, insanları dinlemek,
onları ikna edip organik tarıma geçmelerini
sağlamak, ürünlerini satacak yerler bulmak
projenin halkalarından birisi. Şu an tüm dünya organik tarım diyor. Örnek çalışma olarak
Eşen Çayı’nı aldık. Artık oraya kaplumbağalar yumurtalarını eskisi gibi bırakmıyorlar.
Çünkü çay çok kirli akıyor. Çaydan, bölgedeki
çeşme sularından ve yer altı suyundan alınan
numunelerin su analiz raporları geldi. Rapor
sonuçları; suların içilemez olduğu şeklindedir.
Bizler bölgeye gittiğimizde “Ay ne güzel doğa,
temiz tabiat” diyoruz. Çok güzel yerler tehlike saçıyor. Ben şuna inanıyorum, biz kadınlar
anneyiz, eşiz, kardeşiz ve korumacı yapıdayız.
Bu nedenle, bu gibi konuların önemini daha
kolay algılayabiliyoruz. Kadınlar bu konuda
çalışmalı. Tabi ki bu ülkede Devlet Su İşleri
var. DSİ’nin yanında, onlarla ortak çalışmalar
yapmayı planlıyoruz. Beraber olmak zorundayız. Dolayısıyla biz başta Uluslararası Fonları Türkiye’ye getirmeyi hedefliyoruz.
ORSAM: İşbirliğine DSİ ile başladınız.
Uluslararası ölçekte kadın STK’larla bir işbirliğiniz var mı?
H. Gonca COŞKUN: Avrupa Başkanı pane-
58
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
limize geldi. Standımızı ziyaret etti. DSİ’nin
bizi desteklemesi çok önemli. Onlarla paralel
işler yapıyoruz. Orada çalışan pek çok arkadaş üye oldular. Bundan sonra çalışmalarımızı birlikte yürüteceğiz. Biz içme suyu götüreceksek onların kayıtlarına girilmesi gerekir.
Projelerin DSİ’nin yönetmeliklerine göre yapılması lazım. Dolayısıyla DSİ ile hem çözüm
ortağıyız hem de bizim sponsorumuzdur. Bu
da yaptığımız işi algıladıklarını gösteriyor.
ORSAM: Türkiye’de su kuraklığının en çok
yaşandığı bölge Güneydoğu ve GAP projesi
de var. Özellikle GAP’ta kadınlar ile ilgili
çalışmalar yapılmaya çalışıldı. Kadınların
suyun direk tüketicisi olması üzerine çalışmalar yapıldı mı? Siz bir çalışma yapmayı
düşünüyor musunuz?
H. Gonca COŞKUN: Ben o projede bulunmadım. Ama projenin yürütücüsü bizi ziyaret
etti. Şanlıurfa’da bir merkez kurulacak. “SuKadınDer” platformunu oluşturacaklar. Ve
böylece çalışmalara başlamış olacağız.
ORSAM: Peki, şu an havza bazında bir çalışma var mı? Yoksa Türkiye geneline yayılmayı mı bekliyorsunuz?
H. Gonca COŞKUN: Biz 12 Şubat 2011’de
kurulduk. Daha çok yeniyiz. Havza bazında
Eşen Çayı Projesi çalışmalarını başlattık. Şu
an için İstanbul’daki pek çok derenin üstünü
organik arıtmayla temizlemek istiyoruz. Çünkü çok enteresan bitkiler var. O bitkilerin bir
yanından evsel veya sanayi atıkları, kirletici
hidrokimyasal unsurlar içeren sular giriyor
diğer taraftan tertemiz çıkıyor.
ORSAM: Yapay sulak alanlarla arıtma yapılıyor...
H. Gonca COŞKUN: Bu bitkilerin satış
temsilcisi bizim yönetim kurulumuzda. Bu
projeyi İSKİ Genel Müdürlüğü’ne götürüp
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
işe başlayacağız. Diğer bir projemiz bahsettiğim Fethiye’de bulunan Eşen Çayı. Bir diğeri Zekeriyaköy’de belediyenin bize verdiği
arazide organik tarım yapılması. Ben akademisyen kişiliğimle, bu bölgedeki havzaların
planlaması olayında STK’larla yapılacak çok
şeyler olduğunu düşünüyorum. Daha önce
bilimsel birçok proje yaptım. İstanbul’un 8
içme suyu barajının su kalitesini uydu verileri ile izledim. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde
akarsu havza planlaması ya da göl, baraj, içme
suyu planlamasında, pek çok projenin de yürütücülüğünü götürdüm. Uydu verileriyle çalışmak (uzaktan algılama) daha hızlı ve doğru
sonuçlara daha ekonomik bir şekilde ulaşılmasını sağlayacak. Tabi ki “Tüm Türkiye’ye
içme suyu getireceğiz” diye bir hedefimiz
yok. Ama bir damla bir damladır. Ayrıca suyun tasarrufu konusunda halkımızı da bilinçlendirmeyi amaçlıyoruz. Şu da çok üzücü bir
durum; Türkiye’nin pek çok yerinde çocuklar
okula gönderilmiyor. 5 km öteden kovayla
şu taşıyorlar ve biz eğitimli kadınlar, “Biz de
suçluyuz” diyebiliyor muyuz? Dünyanın herhangi bir yerinde bir çocuk açlıktan ölüyorsa
yine hepimiz suçluyuz. İnsanlar “Ben ne yapabilirim?” diye sormalı. “Az da olsa benimde
desteğim olsun” diyebilmeli. STK’ların ne olduğunu insanımız bilmiyor. Ben Türk kadınlarının sağduyusuna inanıyorum. Hepimiz bu
ülkede yaşayan insanlarız ve bu konuda hiçbir
ORSAM
ayrım gözetmeden her yere götürebildiğimiz
kadar içme suyu götürmek için çabalıyoruz.
Bakın UNICEF “Bu çocuklar okula gitsin, ben
sizin evlerinize içme suyu getireceğim” diyor.
Dünya Su Forumu’na tüm dünyadan kadınlar
geldi; Özbekistan, Ermenistan, Tanzanya gibi.
Ciddi paralar ciddi destekler almışlar. Bize
ise bir lira alınmamış. 5. Dünya Su Formunda Su-Kadın Hazırlık Toplantısının Başkanı,
İTÜ adına bendim komitede Türkiye’deki
çeşitli kadın STK’ları destek verdiler. Su ve
Kadın Platformu Derneğimizin ilk aktivitesi;
2.İstanbul Su Formundaki Panel ve stant oldu.
Buradan da DSİ’ye bu standı bize verdikleri için, desteklerinden dolayı teşekkürlerimi
iletmek istiyorum. Prensip olarak bağıştan ziyade sponsor olarak çalışılması taraftarıyım.
Uzun yıllardır meslek hayatımda “Sütte leke
var bende yok” hesabı yaşadım. Bundan sonra da şeffaf, temiz ve ülkeye hizmet götürecek
bir dernek olacağımızı düşünüyorum.
ORSAM: Bizlere vakit ayırdığınız için çok
teşekkür ederiz.
*Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da gerçekleştirilen “İkinci İstanbul Uluslararası Su
Forumunda”, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
59
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
YRD. DOÇ. DR. ELİF ÇOLAKOĞLU: “SU
HAKKI KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI,
UYGULAMAYA DA GEÇİRİLMELİ” 23 Haziran 2011
Atatürk Üniversitesi Kent ve Çevre Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Çolakoğlu ile 3-5 Mayıs 2011 tarihleri arasında
İstanbul’da düzenlenen İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nda bir söyleşi yaptık. ORSAM Su Araştırmaları Programı’nın sorularını yanıtlayan Çolakoğlu, su hakkı kavramının gelişimini ve Türkiye’nin su hakkıyla ilgili
uluslararası süreçlere yaklaşımını anlattı.
ORSAM: Kısaca kendinizden bahsedebilir
misiniz?
Elif ÇOLAKOĞLU: Atatürk Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Öğretim Üyesiyim. Uzmanlığım,
Çevresel Güvenlik ve Uluslararası Çevre Politikaları üzerinedir. Dahası, Su Güvenliği çalışıyorum ve uzmanlığım, bu konu üzerinedir.
Doktoramı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
Bölümü’nde tamamladım. Su Güvenliği bağlamında “su hakkı”nı yeniden tanımladım. Bu
anlamıyla uluslararası ölçekte tanımlanan su
hakkı tanımından farklı bir kavram geliştirdim. Yapısı ve içeriği tümüyle farklılaştı.
ORSAM: Su hakkı kavramının oluşum süreci nedir?
Elif ÇOLAKOĞLU: Yasal dayanaklarına baktığımızda; özellikle 2002 yılında kabul edilen
Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin 29. Oturumunda
kabul edilen 15 Numaralı Genel Yorum’dan
sonra, uluslararası ölçekte verilen mücadele
süregelmektedir. Bu Genel Yorum’un su hakkına ilişkin bağlayıcı yasal bir çerçeve oluşturması sürecinde, önemli bir adım olduğu söy-
60
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
lenebilir. Daha yakın dönemde, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi bir ilke Kararı’nı,
Emniyetli İçme Suyu ve Sanitasyon Hakkı İlke
Kararı’nı (2011), kabul etti. 2002’den bu yana
kabul edilen konuyla ilgili birçok ilke kararı
bulunmakla birlikte, bu söz konusu belgeler
bağlayıcı nitelik taşımayan esnek hukuk belgeleri niteliğindedir.
ORSAM: “Water Rights” ve “Right to Water” bu iki kavram arasında ki fark nedir?
Elif ÇOLAKOĞLU: İki kavram gerçekte birbirinden farklı; “water rights” daha geniş bir
kullanımı kapsayan bir kavram. “Right to water” kavramını da kapsıyor. “Right to water”
kavramı ise herkese biyolojik, doğal, sosyal ve
insani gereksinmelerini asgari düzeyde karşılayabilecekleri kalitede ve miktardaki suyun
sağlanabilmesi hakkını ifade etmektedir.
ORSAM: İnsanın su ihtiyacının günlük minimum miktarı nedir?
Elif ÇOLAKOĞLU: Pacific Enstitüsü’nün
yaptığı çalışma bağlamında içme ve kullanma
suyu olarak bu miktarın 20 ile 50 litre arasında değiştiği belirtilmektedir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM: Ülkeden ülkeye, şehirden şehire
değişen bir fiyatlandırma söz konusudur.
Mesela New York metreküpü 1 doların altında, fakat bu rakam Barranquilla’da 5-5,5
dolar civarındadır. Bu durum nasıl dengeleniyor?
Elif ÇOLAKOĞLU: Zaten su hakkı tanımı
yapılırken kişinin gelirine göre belirlenmesi
gerekir.
ORSAM: Bu durum GSMH ile doğru orantılı mı olmalıdır?
Elif ÇOLAKOĞLU: Evet, kesinlikle.
ORSAM: Az gelişmiş ülkelerde metre küp
başına su fiyatlandırmasının daha fazla olduğunu görüyoruz?
Elif ÇOLAKOĞLU: Su fiyatlandırması ciddi bir problem; bir davayı incelemiştim. 2008 yılında, Güney Afrika’da Yüksek
Mahkemesi’nde, üç yoksul vatandaş “su hakkı” anayasal hakları olduğu için bir dava açıyor ve kazanıyorlar. Su hakkı ile ilgili çok güzel bir örnektir.
ORSAM: Bu dava emsal olabilir mi?
Elif ÇOLAKOĞLU: Evet olabilir. Su hakkına anayasada yer veriyorsunuz, yasalara koyuyorsunuz. Ama uygulaması da önemlidir.
Yoksa kağıt üzerinde yer verilen bir hak olmaktan öteye gitmeyecektir.
ORSAM: Su hakkının gündeme gelişi, su
sıkıntısının ortaya çıkısı ile paralel mi gelişmiştir?
Elif ÇOLAKOĞLU: Aslında su hakkı bir kavram olarak daha önceki dönemlerde vardır.
Örneğin ilk olarak Türkler tarafından Mecelle
ORSAM
ile düzenlenmiştir. Mecelle’de su hakkı vardır;
hakk-ı sefe’nin su içme hakkı olduğu belirtilmiştir. Üstelik Mecelle’de bütün hayvanların su hakkına da sahip olduğu vurgulanıyor.
BM’nin tanımladığı Genel Yorum içerisinde
yer alan “Su Hakkı” tanımı ile çok farklıdır.
Genel Yorum’u incelediğinizde, özellikle son
madde de paydaşlardan söz ederken hükümetler dışındaki dünya Bankası, IMF, gibi diğer örgütlerden de bahsetmektedirler. Bu kurumlar işin içine girdiği zaman su hakkı nasıl
gerçekleşecek çok muallakta bir durumdur.
ORSAM: Gelişmiş ülkelerin su hakkı kavramı ile ilgili tavrı nedir?
Elif ÇOLAKOĞLU: 2010 yılında Genel Kurulda bir belge kabul edildi bir de bir ay önce
bir belge daha kabul edildi. Fakat Türkiye her
ikisine de taraf değil.
ORSAM: Niçin, sınıraşan sular nedeniyle
mi?
Elif ÇOLAKOĞLU: Genel olarak düşünüldüğünde, su, bir hak olarak kabul edildiğinde
ve buna uygun güçlü ve doğru tedbirler alınıp, gerekli kurumsal ve yasal yükümlülükler yaratılabilirse, bireylerin içinde yaşamak
durumunda kaldıkları su güvensizliğinden
kaynaklanan sıkıntılarla baş edebilecekleri
düşünülebilir. Ancak, içinin iyice doldurulamaması ve devletlerin egemenliklerini gözenekli hale getirmesi olasılığından dolayı, su
hakkının kabulü gelecekte uluslararası ilişkiler yönünden bir kaos ortamı yaratabilir. Çünkü uzun dönemde devletlerin vatandaşlarına
su hakkını sağlayabilmesi için su kaynakları
yönünden göreceli iyi durumda olan diğer
devletlerden su talep etmesine yol açabilme
olasılığına sahiptir. Dolayısıyla, Türkiye için,
özelikle bulunduğu coğrafyayı düşündüğümüzde, uzun vadede aleyhine olabilecek bir
durum. Su hakkını, su güvenliği bağlamında
tanımlamamın nedeni de budur.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
61
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Genelde su konusunda uluslararası ölçekte
önümüze konan belgelerde bütün çekincelerimiz aynıdır. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda
karşımıza su hakkı ile çıkabilirler. AB ile ilişkilerimize baktığımızda, AB’nin Fırat ve Dicle
62
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
için ortak bir yönetim önerisi bulunmakta;
GAP’in yönetimde biz de yer alalım diyorlar.
* Bu söyleşi 5 Mayıs 2011’de İstanbul’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr.
Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
GIZ TÜRKİYE DİREKTÖRÜ DR.
GÜLAY YAŞIN: “TÜRKİYE’DEKİ SULAK
ALANLAR DAHA İYİ KORUNMALI” 15 Temmuz 2011
GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu)
Türkiye Direktörü Dr. Gülay Yaşın ile, GIZ
Türkiye’nin su kaynakları yönetimi, sulak
alanların rehabilitasyonu ve diğer ülkelerde
gerçekleştirdikleri projeler üzerine konuştuk.
Dr. Gülay Yaşın iklim değişikliği ile mücadele etmek ve ekosistemi korumak için ama aynı
zamanda su kaynaklarını muhafaza etmek
için sulak alanların daha iyi korunması gerektiğine dikkat çekti.
ORSAM: Bize biraz kendinizden bahseder
misiniz?
Gülay YAŞIN: 1968 Yılında Konya Ereğli’de
doğdum. Üç aylıkken ailemle birlikte Antalya’ya taşındım. Üç yaşından da
Almanya’ya gittim, bir gurbetçi ailesinin çocuğuyum. Almanya’da liseyi bitirdikten sonra Türkiye’ye geldim. İstanbul’da üniversiteyi
okudum ve TEMA vakfında 13 yıl çalıştım.
Tema’nın ilk kuruluş zamanlarında bulundum, bunun yanında, erozyonla mücadele kampanyaları ve çevre projeleri yaptık.
O yıllarda tanıtım ve halkla ilişkilerden sorumluydum. Daha sonra da tekrar 3 yıllığına Almanya’ya Köln şehrine gittim ve TürkAlman Sanayi ve Ticaret Odası genel sekreteri
olarak çalıştım. Sonra Ankara’ya döndüm ve
şimdi GIZ (Alman Uluslararası İşbirliği)’de
Türkiye Direktörüyüm.
ORSAM: GIZ’in iş alanı nedir ve kaç yıldır
Türkiye’de faaliyet göstermektedir?
Gülay YAŞIN: Alman Uluslararası İşbirliği Türkiye’de 50 yıldır var ve bizim dünyada
toplam 30 bin çalışanımız var. Biz Alman hükümetine bağlı bir kalkınma teşkilatıyız, uz-
manlık alanımız proje uygulamadır. Eğitim
alanında kapasite yönetimi, kırsal kalkınma,
bölgesel kalkınma yani aklınıza gelebilecek
her konuda A’dan Z’ye proje geliştirme, uygulama ve denetimden sorumluyuz. Ağırlıklı olarak proje uygulama hizmetimizi Alman
hükümeti için sunuyoruz. Yani Alman Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Bakanlığı müşterimiz ve yine Alman Çevre Bakanlığı’na iş yapıyoruz. Fakat bu uzmanlığımızı bazı durumlarda farklı hükümetler ve diğer donörler için
de sunuyoruz. Dünya Bankası, Avrupa Birliği,
Etiyopya hükümeti gibi. Etiyopya, GIZ olarak
bize 30 üniversite yapımı işini verdi. Alman
hükümeti Türkiye’ye de 50 yılda 275 milyon
avro hibe vermiş durumda ve bununla biz 300
proje yaptık. Çok farklı alanlarda, böyle hepsini saymak pek mümkün değil ama örneğin
Türkiye’ye Özal döneminde KDV uygulamasının gelmesi, TRT’nin renkli yayına geçmesi
bunun yanı sıra Milli Eğitim’de, Devlet Planlama Teşkilatı’nda, TİKA’ da birçok çalışmamız ve projemiz oldu. Bir anlamda diyebiliriz
ki; bugün Avrupa Birliği hazırlık sürecince
Türkiye’nin yaptığı önemli projelerin temelinde aslında Türk-Alman işbirliği projeleri
yatıyor.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
63
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: GIZ’in projelerinde “Su ve çevre”
konularının projelendirme sıklığı nedir?
Gülay YAŞIN: Çevre ve su konuları GIZ’in
çok iddialı olduğu konulardır. Çok sayıda çevre projemiz var. Tabi ki burada somut bir yüzde vermek pek mümkün değil ancak biyolojik
zenginlik, çevre ve su yönetimi gibi konuların
temel uzmanlık alanlarımızdan biri olduğunu
söyleyebilirim. Türkiye’de de bazı çalışmalar
yaptık geçmişte. Örneğin içme suyu şebekesinin yeniden oluşturulmasını sayabiliriz. Günümüzde ise Diyarbakır ve İSKİ’yle bir işbirliğimiz oldu. Bunun yanında farklı projelerde, kırsal kalkınma projelerinde aktif olduk.
Mesela, Bursa’da sanayi kuruluşları için çevre eğitim merkezi ve danışmanlık merkezini
kurduk. Bu kapsamda atık su konusunda bir
anlamda nasıl çalışabileceklerini göstermek
adına bu danışmanlık merkezlerin çok faydası
oldu. Yani diyebilirim ki, çevre ve temelinde
su konusu da çok önemli bir bileşen. İşte bu
noktada da biz hem atık su konusunda çalışıyoruz, hem de su yönetimi konusunda çalışıyoruz. Şu anda da dünya çapında yürüyen
2000 GIZ projesi var. Bu projelerinde genel
olarak %60’ı kadın boyutunda ele alınan projelerdir. Ancak %30’u da yine bu çevre bileşenleri olan projeler diyebilirim.
ORSAM: GIZ’in son yıllarda sulak alanların rehabilitasyonuna ilişkin projeleri var.
Sulak alanlarla ilgili bu projeler ne zaman
başladı?
Gülay YAŞIN: Söylediğim gibi GIZ farklı Alman Bakanlıkları için çalışıyor. “Sulak Alanlar ve İklim Değişikliği” projemizde donör
bakanlık ise, Federal Almanya Çevre, Doğa
Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı’dır.
Bu bakanlığın oluşturduğu ‘International Climate Initiative Fund’ adlı bir fon var. Burada
her yıl Almanya’da ki endüstri sektöründen
toplanan iklim değişikliğiyle mücadele için
ayrılmış bir 120 milyon Euro’luk fon var. Bu
64
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
fonla farklı ülkelerde, iklim değişikliği ile ilgili
projeler desteklenmektedir. Bu projeler, hem
iklim değişimiyle mücadele önlemlerini içermektedir hem de oluşan yeni iklim koşullarına uyum projelerini önermektedir. Biz buna
‘adaptation and mitigation’ diyoruz. Çin’de
var, Malezya’da var, Rusya’da var birçok ülkede var. GIZ Türkiye olarak Türkiye’de de bu
kapsamda sulak alan ve iklim projeleriyle ilgili çalışmalar başlattık. Tabi Türkiye’de bu iklim projelerinin kaynağı aslında Türk-Alman
Bakanlıkları arasında yapılan bir protokole
dayanmaktadır Bunun hukuki temelini de
bu protokol oluşturuyor. İklim ve sulak alan
projesi de bizim bu bakanlıkla yaptığımız ilk
projedir.
ORSAM: Bu projeyi Türkiye’den hangi kurumlar ile yapıyorsunuz?
Gülay YAŞIN: Bu projeyi, Çevre ve Orman
Bakanlığı, Doğal Koruma ve Milli Parklar
Genel Müdürlüğü ile beraber yapıyoruz. Bu
projedeki hedef de, özellikle sulak alanların
iklim değişikliğinden nasıl etkilendiği, yani
sulak alanları korumamız için hangi önlemleri almamız gerektiği yönünde çalışıyoruz. Bu
projenin iki boyutu var, iki ayrı pilot alanı var.
Bu pilot alanlardan bir tanesi Bolu / Yeniçağa Gölü, bir tanesi de Konya/Akgöl’dür. Bolu
Yeniçağa’da ağırlıklı olarak ele aldığımız konu
turbalık alanlardır. Yeniçağa Gölü çevresinde
Türkiye’nin önemli turbalık alanlarından biri
yer almakta olup, alan ayrıca Türkiye’de ilk
ticari torf çıkarılan alanıdır. Torf çok önemli
ekonomik değeri olan bir malzeme olmasının
yanı sıra, karbon tutma kapasitesi ormanlardan bile 10-15 kat daha fazladır. Yani sırf bu
özelliğinden dolayı da torfun korunması gerekiyor. Ama tabi sosyo-ekonomik bir denge
anlamında torfun ne kadar çıkarılabilir ne kadar çıkarılamaz diye, Bakanlığın bu kararları
alabilmesi için birtakım kriterlere ihtiyacı var.
Projemizde de biz bu kriterleri geliştiriyoruz.
Bakanlığın bu konuda kapasitesini artırmaya
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
gayret ediyoruz. Yani bu proje kapsamında
torfla ilgili çalışan uluslararası kurum ve kuruluşlarla bakanlık arasında ki diyalogu tesis
etmeyi hedefliyoruz. Proje dahilinde, birçok
bakanlık personelini torf konusunda eğitime
gönderdik. İkinci proje bileşeninde de Konya
ile Yunak ve Çeltik ilçeleri yakınında bulunan Akgöl’ü yeniden kurtarma ve eski haline
kavuşturma gibi bir gayretimiz var. Bunun
içinde, suyun tutumunu sağlayacak bir takım
tedbirleri almak istiyoruz. Daha da önemlisi
Akgöl’ün korumasını sağlamak için tekrar sulak alan kapsamına almak istiyoruz.
ORSAM: Gölet tamamlandığında Akgöl
sulak alan kabul edilebilecek mi?
Gülay YAŞIN: Bunu söylemek için erken ancak aldığımız bilgiye göre, alanda DSİ ile yaptığımız çalışmalar bittiği zaman, su tutumu
bittiği zaman yetkiler orayı resmi olarak sulak
alan kapsamına alabileceklerini ifade ettiler.
ORSAM: Akgöl projesi ne zaman başladı?
Gülay YAŞIN: Sulak alan ve İklim Değişikliği
projesi 2009’da başladı ama ikinci proje sahası
olan Akgöl projelerimiz 2010 sonbaharında
başladı.
ORSAM: Bolu’da Yeniçağ gölüne ilişkin
projeniz bitti mi?
Gülay YAŞIN: Bolu’da ki devam ediyor, bu yılın sonunda bitecek.
ORSAM: Bu projelerden elde ettiğiniz deneyimleri ile daha sonra başka sulak alanlarla ilgili projeleriniz de var mı?
Gülay YAŞIN: Burada asıl olan, projeden elde
edilen sonuçları, bu işi takip edecek olan bakanlık organlarının iyi değerlendirmesi. Burada edinilen bilgi ve birikimleri, bakanlık diğer
sulak alanların yönetim planlarına dâhil ede-
ORSAM
cek. Diğer sulak alanları yönetirken bunları
uygulayacaktır diye düşünüyoruz.
Biliyorsunuz hem DSİ hem de Doğa Koruma
ve Milli Parklar, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın
altında iki ayrı Genel Müdürlük. Birinde sulak
alan yönetimi, sulak alanların korunması var,
diğerinde ise devletin su kaynaklarının yatırımcı mantığıyla değerlendirilmesi var. Fakat
bir gerçek var ki, sulak alan yönetiminde her
iki kuruma da büyük görev düşüyor. Çünkü
iklimle mücadele için, ekosistemi korumak
için ama aynı zamanda su kaynaklarını muhafaza etmek için sulak alanı korumak gerekiyor. Dolayısıyla bu görev iki genel müdürlüğün sorumluluk alanında olduğunu için biz
Akgöl’de ortak çalışma anlamında bir somut
örnek ortaya koymak istedik. Çok da güzel
oldu, özellikle Konya’da buluna DSİ 4. Bölge
Müdürlüğü ve Çevre Orman Bakanlığı İl Müdürlüğü çok uyumlu bir şekilde çalıştılar. Tabi
bunları yaparken, iklim konusunda bir kamuoyu oluşturma gayretimiz var. Bu alanlarda
belgeseller hazırlandı, bütün kanallarda bu
programlar yayınlanıyor. Bolu Yeniçağ’da ilköğretim öğrencileri arası iklim ve sulak alan
resim yarışması yaptık. Aynı yarışmayı da bugün Akgöl için tekrarladık.
ORSAM: Bu projelerin kapsamı nedir?
Gülay YAŞIN: İklim verilerinin toplanması
çok önemli, yani siz geçmişteki verileri topladığınız zaman senaryo temellerinde aktivitelerinizi oluşturmuş olursunuz. Biz de bunu
yapmaya çalışıyoruz, yani Akgöl ve Yeniçağa
için de bir iklim senaryosu hazırlıyoruz. Bu
senaryo çok parlak bir senaryo değil. Aslında
Türkiye geneli için değil. Bir pilot bölgede kalıyoruz. Türkiye tarımsal üretim ağırlığı olan,
nüfusunun %45’inden fazlası kırsal alanda
yaşayan bir ülke ve iklim değişiminden sonra
ortaya çıkacak farklı dengeler su bütçesinin
kısıtlı olması, şu anda ki tarımsal üretimin de
çok ciddi değişikliklerin olması ve belki şuan
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
65
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
göremediğimiz birçok faktör Türkiye’nin kaderinde çok önemli bir rol oynayacak. Yani
diyebiliriz ki; kuzey ülkelerinden çok güney
ülkeleri bu iklim değişiminden etkilenecek.
Onun için, somut ve bizin için olumlu bir
örnek olduğundan dolayı biz Akgöl’ü seçtik.
Çünkü Akgöl kurutulmuş, kaderine terk edilmiş bir göldü. En azından şu anda gölün su
rejimine müdahale yapılmıyor. Bu yüzden pilot göl olarak çok uygun bir alandır. Yani şu
an sulama için kullanılıyor olsa ya da farklı dış
etkenler olsa, o zaman bizim orda proje yapmamız çok mantıklı olmayacaktı.
ORSAM: Bir de bu turba alanlarının karbondioksit salımını durdurabilmesi için
suyla kaplanması gerekiyor değil mi?
Gülay YAŞIN: Anlatılan şu ki, su olmayıp
üzerinde ki bitki örtüsü de kuruduktan sonra torf oksitlenerek yanmakta. Aynı zamanda
torf kendi kendine yanabilen bir madde. Dolayısıyla anlatılan o bölge tamamen dumanla
kaplı ve içten içe torfun yandığına dâhil bilgiler veriliyor. Bu durum CO2 salınımına yol
açıyor.
ORSAM: Torf nerede kullanılıyor?
Gülay YAŞIN: Torf, genellikle bitki toprağı
olarak biliniyor. Bitkilerin yetiştirilmesi için
kullanılıyor, bahçelerde kullanılıyor. Yani, çayır ve çimenin olduğu tüm peyzaj projelerinde kullanılıyor ve çok ciddi bir ekonomik kaynak. Onu çıkarıyorlar ve satıyorlar, bundan
çok ciddi de bir para kazanıyorlar. Bu sadece
Türkiye’de değil bütün dünyada böyle. Ancak,
Avrupa’da başlangıçta buna sınırsız derecede
kullanma izni vermişler fakat şimdi çok ciddi
sınırlamalar var. Yani şimdi istediğiniz kadar
çıkaramıyorsunuz, bunun bazı kriterleri var
artık onlara göre çıkarılıyor. Belli bir derinlikte almanız gerekiyor toprağı sonuçta buradaki hedef hem buradan torf çıkarmak hem de
doğanın kendini yenileyebileceği bir seviyede
tutmak.
66
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Akgöl projesinin 2011’in sonunda mı bitmesi hedefleniyor?
Gülay YAŞIN: “Sulak alanlar ve İklim Değişikliği” projesi ve pilot çalışma alanlarındaki
aktiviteler 2012 başında bitecek. Aktiviteler
bittikten sonra o hedeflenen sonuçlar ya da
etkiler gerçekleşecek. Gölün su tutması gibi...
ORSAM: GIZ’in Türkiye dışında diğer ülkelerde de yaptığı su kaynaklarıyla ilgili
büyük projeleri var mı?
Gülay YAŞIN: Biz öncelikle suların verimliliği, su kaynaklarının verimli yönetimi, bir
takım kurumaya yüz tutmuş sulak alanların
yeniden kazanımı gibi projeler yapıyoruz. Örneğin, su yönetimi konusunda Orta Asya’da
bir projemiz var. Birleşik Arap Emirlikleri,
Afganistan, Endonezya, Kazakistan, Türkmenistan ve Yemen olmak üzere toplam 50 ülkede su projeleri yürütüyoruz. Çünkü suyun kıt
olduğu bir bölge olması itibariyle suyun hem
tarımda, hem endüstriyel kullanımda hem de
evsel kullanımda en verimli şekilde nasıl kullanabilir onun tekniğini ortaya koymak ve uygulamasını refakat etmek gibi bir çalışmamız
var.
ORSAM: Bu proje içerisinde hangi Orta
Asya ülkeleri var?
Gülay YAŞIN: Kırgızistan ve Kazakistan’da
yapıyoruz şuan da. Ancak su alanın da dünya
çapında yaptığımız bir takım başka projelerde
var.
ORSAM: Türkiye’de su kaynakları yönetimine ilişkin durumu nedir?
Gülay YAŞIN: Su kaynakları Türkiye için çok
önemli, çünkü hep konuşuluyor su savaşları
çıkacak deniyor. Tabi yoğun gündem içinde,
günlük hayatta geçim sıkıntısının içinde bir
de bu çıktı diyor insanlar ancak su yönetimi
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
bence geçmişte olduğundan çok daha fazla gelecekte ülkelerin kaderini belirleyecek.
Onun için Türkiye’nin şimdiden çok etkin
önlemler alması gerek. Yani bütün tarımsal
üretim teknolojilerini mümkün olduğu kadar
yenilemesi ve suyu en verimli biçimde kullanacak şekilde düzenlemesi gerekir. Kaçak kuyuların açılmasını engellemek gerek, yani yer
altı suyunun giderek azalmasının belki önüne
geçilemez ama birtakım yan tedbirlerle bunu
kurtarabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye su fakiri bir ülke değil ama suyu cömertçe harcayan bir ülke. Dolayısıyla, bununla
ORSAM
ilgili Türkiye’de çok ciddi bir uygulanan su
yönetimi anlayışının gelmesi ve uygulanması
gerek diye düşünüyorum ama bu konuda da
sanırım hükümet nezdinde de bir takım girişimler olacağını düşünüyoruz.
ORSAM: Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederiz.
* Bu söyleşi 7 Haziran 2011’de İstanbul’da,
ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı
Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
67
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
HYDRA YÖNETİM KURULU BAŞKANI
ARZU ÖZYOL: “TÜRKİYE’DE SU
VE ÇEVREYE YÖNELİK KARAR
MEKANİZMALARINA KADIN KATILIMI
SON DERECE DÜŞÜK” 08 Ağustos 2011
Son yıllarda kadın ve su kaynakları konusu
uluslararası platformlarda gündeme gelmektedir. Özellikle az gelişmiş ülkelerde su kaynaklarına ulaşım ve kullanımda kadınlar birinci aktör olarak ön plana çıkmaktadır ve su
kaynaklarına ilişkin projeler öncelikle kadınları ilgilendirmektedir. Bu doğrultuda “Hydra
Uluslararası Proje ve Danışmanlık A.Ş.” Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Arzu Özyol ile “su
ve kalkınma” ilişkisini kadın ekseninde Dünyada ve Türkiye’de yapılan çalışmaları konuştuk.
ORSAM: Kısaca sizin özgeçmişinizi alabilir miyiz?
Arzu ÖZYOL: 1960 yılında Ankara’da doğdum. 1983’te ODTÜ’den Çevre Mühendisi
olarak mezun oldum. Epey bir ara verdikten
sonra 2000’li yıllarda işletme mastırı yaptım.
Şimdi de çevre politikalarında katılımcılık
konusunda doktora yapıyorum. Sosyo-politik
çevre konusu, çevre teknolojilerinden daha
çok ilgimi çektiği için o çerçevede çalışmayı
tercih ediyorum.
ORSAM: Şu anda yaptığınız faaliyetlerden
de biraz bahsedebilir misiniz?
Arzu ÖZYOL: Avrupa Birliği projeleri yapıyoruz. Bu projeleri sürdürülebilir kalkınma
temasında hazırladığımız için çevre, yaşam
boyu eğitim, mesleki eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konular çalışma alanımıza giriyor. Özellikle, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği hayatımın önemli bir noktasında duruyor çünkü
hem projelerde kadına ilişkin konulara yer ve-
68
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
riyorum ve hem de Uluslararası İş ve Meslek
Sahibi Kadınlar Federasyonu’nun Türkiye kurucu başkanıyım. Ayrıca, UNESCO’nun Barış ve Kadın grubunun Türkiye temsilciliğini
yapıyorum. Aynı zamanda mesleğimin bir gereği olarak su ve kadını bir arada incelemeye
çalışıyorum.
ORSAM: Bu konuyla ilgili ne tür çalışmalar yaptınız? Özellikle 2009 Dünya Su Formu bu çalışmalarda yeri nedir?
Arzu ÖZYOL: 2009 Dünya Su Forumu’nda,
kadın bileşeni oluşturuldu. Zannediyorum ki
Su ve Kadın konusunun sistematik bir biçimde bir arada değerlendirilmesini çok arzu ettik fakat ne yazık ki bir takım aksamalar oldu,
insan faktörünün içine girdiği her yerde olduğu gibi. Mensubu bulunduğum kadın kuruluşunun çevre komisyonunda görev aldığım
için uluslararası süreçlerde çevre politikalarını yakından takip ettim. Birleşmiş Milletler’de
hem Kadının Statüsünün Güçlendirilmesi
Komisyonu’nda ve hem de Sürdürülebilir
Kalkınma Komisyonu’nda çalışıyorum. Bu sayede çok yeni bilgilere ve gelişmelere ulaşma
şansını bulabiliyorum. Yine kendi kurumumu
temsilen, Woman For Water platformu top-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
lantılarına katılıyorum. Dolayısıyla, gündemi
yakından takip etmeye çalışıyorum ve buralardan edindiğimiz taze bilgileri mümkün olduğunca Avrupa Birliği Projeleri bağlamında
kullanıyorum. Konu çevreyle ya da suyla ilgili
olmasa da kadın eğitiminde geliştirdiğimiz
modüllerin içerisine çevresel farkındalık modülleri yerleştiriyoruz.(Environmental Competence Modülü) Bir AB Projesi kapsamında
geliştirdiğim bu modül; şu anda “European
Association of Adult Education” olarak adlandırılan, Avrupa’da yetişkin eğitimi konusunda referans bir kuruluş tarafından bazı
meslek eğitim programlarına dahil edilerek
kullanılıyor.
ORSAM: Su ve kadın ilişkisini anlatabilir
misiniz?
Arzu ÖZYOL: 3 Mayıs’ta 2012 Su Forumu’nda
yaptığım sunumda bu ilişkinin insanlık tarihi
kadar eski olduğunu vurguladım. Doğa Tanrıçası Gaya’nın vücudunu su dalgası şekline getirerek dans etmesi, Gaya’nın vücudundan süzülen terlerin toprağa karışması ve toprağın
yeşillenerek doğayı canlandırması su-kadın
ilişkisinin derinliğini en iyi anlatan sahnedir
bence. Yine, ortaçağ kadınlarının su ve doğayı
şifa vermek için araç olarak kullanmaları ve
sonra da cadı yaftası yapıştırılarak yakılmaları da bilinen bir hikâyedir. Bu güne bakıldığı
zaman, dünyanın üçte ikisinin su olmasından
dolayı suyun -aynı kadın emeğinin harcanması misali - sanki hiç tükenmeyecek bir kaynakmış gibi fütursuzca harcandığını görüyoruz.
Kadınlar, özellikle ataerkil sistemin var olduğu yerlerde, eğitimden yoksun bırakılarak, iş
yaşamından uzak tutularak ev ve aile üçgeni
içerisinde hapsedilmiş durumda kalarak ailenin bakım ve korunma ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Suya ulaşmak, suyu taşımak,
suyu kullanarak evin hijyenini sağlamak ya da
yemek pişirmek kadının görevleri arasındadır. Bu zorunluluk, birçok kadını bel kemiği
eklem hastalıklarıyla karşı karşıya getirmek-
ORSAM
tedir. Aynı zamanda evde açık ateşe maruz
kalan kadınlarda solunum ve göz hastalıkları
da sıklıkla görülmektedir. Kadın yaşamında,
akla gelecek ve gelmeyecek birçok su kaynaklı problem söz konusudur. Kırsal bölgelerde
yaşayan kız çocuklarının okula devam etmemesindeki en büyük etken yine doğal kaynaklara ulaşım problemidir. Birçok kadın eğitim
yetersizliği nedeniyle para getirecek üretim
zincirinde yer alamamaktadır. Sonuç olarak
günde 1 dolardan daha az bir gelirle geçinen
1,6 milyar kişinin yüzde yetmişini kadınlar
oluşturmaktadır.
Yoksulluk ölçümlerinde kullanılan kriterlerden en önemlilerinden biri günlük su ve enerji kullanım miktarlarıdır. Medeniyet ve refah
suyun kullanımıyla artıyor; oysaki suyun çok
kullanımı da farklı bir yoksulluğun oluşmasına neden oluyor. Üzerinde durduğum ve
çözmeye çalıştığım konulardan birisi budur.
Buradaki kısır döngünün çözülebilmesinde
suyun doğru kullanımı, sanitasyonun sağlanması gibi faktörlerin yanında su yönetiminde
kadının rolü ne olmalıdır diye düşünülmesi
gerektiğine inanıyorum.
ORSAM: Peki, dünyada kadın ve suyun
ilişkilendirilmesi ilk nerede başlamıştır?
Arzu ÖZYOL: Ganj nehrinin etrafındaki
havzada bulunan kadınların, su yoksulluğundan ciddi bir biçimde fazlaca etkilendikleri
görüldü. Konuyla ilgili birçok çalışma yapıldığını biliyoruz. Hindistan’da Ganj vadisindeki kadınların tamamen suya endeksli bir
yaşamları olduğu, ektikleri ürünlerin çeşitleri, toprağı kullanma biçimleri ve hatta çalışma saatleri yağış zamanlarına ve miktarlarına
göre belirlendiği yapılan çalışmalarda işaret
edilen sonuçlardı. Yaşamlarını suya endeksli
olarak sürdüren kadınların suyun yönetiminde aynı ölçüde etkin olmadıklarını biliyoruz.
Su politikaları oluşturulurken kadının katılımının ve rolünün sıfıra yakın olması kadına
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
69
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ve kalkınmaya yapılan bir haksızlıktır. Çünkü
bu dışlanma sonucunda kadınların konuya
ilişkin deneyimleri atıl bırakılan bir iş gücüne
dönüşmektedir.
ORSAM: Türkiye’deki durum genel olarak
nedir?
Arzu ÖZYOL: Tüm dünyada olduğu gibi
Türkiye’de de tarımla uğraşan nüfusun yüzde
doksanı kadın ve bunların çoğu sigortasız aile
işçisi olarak çalışıyor. Tarımda çalışan Türk
kadını da dünyanın dört bir yanında ki hemcinsleri gibi su taşıyor, suya ulaşmak için kilometrelerce yol yürüyor, evde ocak başında
suyu kullanıyor ve su yoksulluğunun yol açtığı nedenlerle okuldan uzak kalıyor. Öte yandan, Türkiye’de de su ve çevreye yönelik karar
mekanizmalarına kadın katılımı son derece
düşük olduğundan kadınlar kendi kaderleriyle ilgili kararları alamıyorlar. Oysaki karar
verme süreçlerinde yer alan kadınların sayısı
daha yüksek olsa, deneyimledikleri sonuçlar
çerçevesinde kendi yaşamlarını kolaylaştıracak, toplam hayat kalitelerinin artmasını sağlayacak kararları daha rahat olarak alabileceklerdir.
ORSAM: GAP gibi büyük projelerin etkilerinin araştırmaları yapıldı mı? İstatistikî
verileri var mı? Bölge kadınlarının nasıl
etkilendiği projeler bittikten sonra değerlendirildi mi?
Arzu ÖZYOL: Türkiye’de var olan önemli
sorunlardan en önemlilerinden biri de veri
toplanması ve veri bankası oluşturulmasıdır.
Gelişmiş ülkelerde yıllardan beri yapılan cinsiyete dayalı veri toplama konusu Türkiye’nin
gündeminde daha çok yeni konuşulur oldu.
Bu nedenle de, GAP’ın, Bakü-Tiflis-Ceyhan
Projesi’nin kapsamında gerçekleştirilen bayındırlık projelerinin, sosyal dönüşüm projelerinin, bölge kadınının yaşamında ne tür
etkiler yarattığını anlamamız mümkün değil.
70
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Belki de, sosyal dönüşümün ilk kırılma noktası beklenilenin aksine olumsuz olmuştur,
belki de bugün konuşulan kadın intiharlarının temelinde yatan neden hazırlıksız yaşanan toplumsal dönüşümdür. Ancak, veri toplama konusunda ki başarısızlık konuya ilişkin
kesin sonuç geliştirilmesine engel olmaktadır.
Bugün konuşulanlar, Bölgede STK’lar tarafından yapılan pilot çalışmaların sonucudur.
Bizim Şırnak’ta, Konya’da ve Urfa’da saha çalışmalarımız oldu. Hatta Şırnak için bir AB
projesi yaptık, sonucunu bekliyoruz. Proje,
oradaki saha çalışması sonucunda çıktı ortaya. Irak’tan çok fazla domates talebi olduğunu
gördük. Bölge kadınını Seracılığa başlatmak
üzere bir proje hazırladık. Öngörülen eğitim programının kapsamında kadınlara hem
seracılık eğitimi veriliyor ve hem de bireysel
gelişim programı uygulanıyor. Ayrıca, mesleki eğitim programının kapsamına çevresel
yeterlilik modülü de eklendi. Yani seracılık
yapacak olan kadınlara toprağı, suyu nasıl
kullanacakları da öğretilecek. Dolayısıyla proje ile sağlanan değişimin kadının yaşamında
çok yönlü olumlu bir etki yaratması amaçlanmaktadır. Projeler sayesinde istihdam altına
alınan kadınların yaşamlarının nasıl değiştiğini görüyoruz. Üç-beş kuruş da olsa para kazanmanın keyfine varan kadın, çocuğu bir şey
istediği zaman akşam kocasının eve gelmesini
beklemek zorunda değil artık. Kendine ve çocuklarına yeten kadın daha özgüvenli ve daha
mutludur. Ancak tüm bunlar sadece gözlem
seviyesinde kalıyor. Ne yazık ki sizin sorduğunuz bütünlükte, GAP projesi yapılmadan
beş yıl önce kadının durumu şöyleydi, beş yıl
sonra böyle oldu gibi çok kesin çizgilerle değerlendirmemiz mümkün değil.
ORSAM: 2011 Mayıs ayının başında,
İstanbul’da yapılan toplantıda nasıl bir etkinlik içerisinde yer aldınız?
Arzu ÖZYOL: Su politikalarında kadın etkinliği içerisinde yer aldım. Güzel bir etkinlikti.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Su ve kadın platformu başkanı Alice Bouman
katıldı, aynı platformdan Lesha Witmer’de
katılımcılar arasındaydı. Soroptimist’lerin
Avrupa Genel Sekreteri İsviçre’den geldi. Onlar da özellikle az gelişmiş bölgelerde kadına
ilişkin ne tür projeler yaptıklarını anlattılar.
Ağırlıklı olarak su politikalarına kadının katılımının arttırılması için neler yapılması gerektiğine ilişkin bir takım öneriler ve bir takım örnek çalışmalar bağlamında konuşuldu.
ORSAM: Örnek çalışma olarak Türkiye’den
bir yer söz konusu mu?
Arzu ÖZYOL: Hayır. Verilen örneklerin çoğu
Afrika ve Ganj’dandı. Yani Türkiye’de suyla ilgili olarak gerçekleştirilen çok fazla proje yok.
Mesela Doğu Avrupa’da Tuna’ya kıyısı olan ülkeler arasında yürütülen bir BPW Projesi var,
Su için Kadın Platformu tarafından Rusya’da
kırsalda yaşayan kadınların sanitasyon konusunda eğitilmeleri amacıyla gerçekleştirilen
bir diğer projeyi biliyorum. Hindistan’da, Afrika ülkelerinde Kadın ve Su temasında yapılan onlarca proje var ama bildiğim kadarıyla
Türkiye’de konuyla doğrudan ilgili olarak yapılmış bir proje yok.
ORSAM: Türkiye’de kadınla ilgili çalışmalar yapılıyor ama suyla ilişkilendirme yeni
başladı.
Arzu ÖZYOL: Doğru. 2008’den sonra ağırlıklı olarak konutlar için sağlıklı alt yapı oluşturulması ya da suyun sanitasyonunun sağlanması gibi konularda küçük ölçekli yerel
çalışmalar yapılıyor.
Aslında suyun yönetimi için en önemli araçlardan birisi sanitasyondur. Böylece hem suyu
koruyorsunuz, hem doğru kullanıyorsunuz.
Hem de miktarında kullanıyorsunuz. Sanitasyonun yanı sıra tarımda suyun nasıl kullanılacağına ilişkin de eğitimler verilmesi gerekti-
ORSAM
ğine inanıyorum. Çünkü Türkiye’de tarımdaki
iş gücünün çok büyük bir bölümü kadından
oluşmaktadır. Dolayısıyla kadının bu konuda
bilinçlendirilmesi, mesela toprak tuzlanması
gibi tarımı tehdit eden bir takım sorunlara
çözüm getirecektir.
ORSAM: Bu eğitimi verme konusunda yeterli olunamıyor, örneğin sulama birlikleri
Arzu ÖZYOL: Hayır olamıyor. Belki de ilgili
kurumlara hizmet içi eğitim gerekebilir. Yani
sadece doğrudan hedef kitleye değil, hedef
kitleye eğitim vereceklere de eğitim vermek
gerekiyor. Biz bu yöntemi Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği’ne ilişkin her konu için uyguluyoruz.
Örneğin kadına yönelik şiddet dendiği zaman,
şiddet mağdurlarından çok birebir şiddete neden olanlara ya da şiddet gören kadınların ilk
çaldığı kapıyı açan hekimlere, polislere, savcılara ve hâkimlere eğitim verilmesi gerektiğini
savunuyoruz. Dolayısıyla, kadının suya ilişkin
bilinçlendirilmesinin sağlanması için ilgili
kamu kurumlarında çalışanların eğitilmeleri
faydalı olacaktır.
ORSAM: Kamu kuruluşlarından “su ve kadın” konusunda destek alıyor musunuz?
Arzu ÖZYOL: Hayır. Türkiye’de kadın konusunda çalışmalar yapan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü dahi Su ve Kadın konusunda
veri bulmakta zorlanıyor. Bu durum aslında
sadece Türkiye’de değil bütün dünyada sorunludur. Üçüncü nesil tüm haklardan temellenen tüm konularda olduğu gibi “Kadın ve
Çevre” konusunda da yapılan araştırmaların
geçmişi ancak birkaç on yıl öncesine dayandığından, ilgili verilere ulaşmak maalesef zor ve
sınırlı oluyor. 1980’lerin başında kadın da doğal kaynaklar gibi sömürülen kaynaklar arasında gösterilmiş ve her ikisinde de sömürülmesinin nedeni erkeğe bağlanmış. Bu yaklaşım eko-feminizm başlığı altında kısa bir süre
gündemde kalmış. Ne zaman ki çevre sorun-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
71
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ları 2000’li yıllarla birikte kontrol edilemez bir
boyuta ulaştı, işte o zaman konu çok boyutlu
olarak ele alınmaya başladı. Şu anda ağırlıklı
olarak çevre politikalarının oluşturulmasında
katılımcılığın rolü irdeleniyor. Kadın ise çevre
yönetiminin önemli bir paydaşı olduğundan
konuya dahil ediliyor.
ORSAM: 2012 yılında Fransa’da yapılacak
olan Dünya Su Forumunda yer almayı düşünüyor musunuz?
Arzu ÖZYOL: Evet, düşünüyorum tabi. Fakat bu katılım bireysel mi olacak yoksa BPW
için bir etkinlik mi düzenleyeceğiz konusu
henüz çok net değil. Ancak Rio+20’ye BPW’u
temsilen katılacak olmak beni çok heyecanlandırıyor.
İkinci İstanbul Uluslararası Su Formu’nun
ardından Küresel Kadın zirvesi kapsadı?
Arzu ÖZYOL: Mayıs 2011’in Türkiye açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Mayıs ayının üçünde, dördünde ve beşinde Su
Forumu vardı. Dördünde BPW-Türkiye için
gerçekleştirdiğimiz bir etkinlikle 20 kadar yabancı konuğu ağırladık. BM’in Women Empowerment Principles, (Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri) ni Türkiye ile tanıştırdık. Beş
Mayısta Küresel Kadın Zirvesi başladı. Orada
ki oturumlardan biri de çevre ve kadın oturumuydu. Küresel Kadın Zirvesi’nin hemen
ardından, En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı
başladı. Bu Konferansta Turizm Arz Zincirinde Kadının Yeri başlıklı bir konuşma yaptım.
Konuşmamda Çevrenin Turizm için önemini
de vurguladım. Mayıs Ayı’nın son uluslararası
etkinliği, AB Konsey toplantısı oldu.
ORSAM: Sizin çalışmanızı destekleyici
gruplar, Avrupa Birliği ve UNESCO mu?
72
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Arzu ÖZYOL: AB için hazırladığımız Projeler uygun bulunursa hibe alabiliyoruz. Ancak
doğrudan aldığımız hiç bir parasal yardım
yok. Ancak özellikle Birleşmiş Milletler’de
gerçekleştirilen süreçlere katılmak bence en
büyük servettir. Çünkü bütün görüşmeleri
izleyebiliyor, yeni çıkan materyallere, dokümantasyonlara, linklere anında ulaşabiliyorsunuz. Dolayısıyla nakdi olmasa bile, ayni
yardımın çok büyük bir bölümünü Birleşmiş
Milletler ’in çeşitli gruplarından ve Avrupa
Birliği’nden sağlıyoruz.
ORSAM: Avrupa Birliği su çerçeve direktifini eleştiren bazı makalelerde cinsiyet konusuna hiç değinmiyor.
Arzu ÖZYOL: Evet, doğru söylüyorsunuz.
Ancak “Toplumsal Cinsiyet Anayol Stratejisi”
nin yaygın kullanımı sahada oluşan sorunları
azaltmaktadır.
O da çok eleştiri alan bir durum oldu ancak
Avrupa Birliği, Direktif konusunda yavaş yavaş eksikliklerini tamamlıyor.
Oradaki bir tek teselli, kötü niyet yok. Felsefe
ve öncelikler anlamında doğru şeyler var. Eksiklikler olduğu anda telafi edilebiliyor. Konuyu art niyetle uzaklaştırmak değil de gözden
kaçırmak oluyor. Sahada karşılaşılan sorunlar
önce ek belgelerle giderilmeye çalışılıyor ardından da hukuki alt yapısı tamamlanıyor.
ORSAM: Bize vakit ayırdınız çok teşekkür
ederiz.
* Bu söyleşi 25 Mayıs 2011 tarihinde
Ankara’da “Hydra Uluslararası Proje ve Danışmanlık A.Ş.”’de, ORSAM Su Araştırmaları
Programı Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN
tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
YAŞAR YAKIŞ: “TÜRKİYE DÜNYAYA
SINIRAŞAN SULAR KAVRAMINI
ANLATMAK İÇİN DAHA FAZLA ÇABA
GÖSTERMELİ” 07 Eylül 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı, Dışişleri Eski Bakanı Yaşar Yakış ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, uluslararası literatürde
sınıraşan sular kavramı ve uluslararası su
hukukunun gelişimi ile Irak’ın su meselelerine
yaklaşımı gibi konularda değerlendirmelerde
bulundu. Yakış, Türkiye’nin, dünyaya sınıraşan sular kavramının izah edilmesi için daha
fazla çaba harcaması gerektiğini söyledi.
ORSAM: Türkiye’de sınıraşan sulara ilişkin çalışmalar fikri nasıl oluşmuştur?
Yaşar YAKIŞ: 1993 yılında Dışişleri
Bakanlığı’nda Ekonomik İşlerden Sorumlu
Müsteşar Yardımcısı olarak görev yaptığım
dönemde, bütün üniversitelere su ile ilgili bir
kürsü kurulması talebinde bulunduk. O tarihte bu çağrımıza sadece Hacettepe Üniversitesi
olumlu cevap verdi ve bu sürecin sonucunda
Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma Merkezi kuruldu. Su ile ilgili bu kadar çok sorunu olan Türkiye gibi bir
ülkenin, yeter sayıda uluslararası kalibrede
uzmanları bulunmaması, su konusunda faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların başında
veya yönetim kademelerinde Türk uzmanlarının bulunmaması bence önemli bir eksikliktir. Bu durum Türkiye’yi, öteki birçok alanda
olduğu gibi, su konusunda da içine kapanık
bir ülke haline getirmektedir.
1997 tarihli “Uluslararası Suyollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM
Sözleşmesi”ne ilişkin çalışmalar 1956 yılında
başlamıştır. Bu süreç içerisinde hiçbir Türk
uzmanı etkili görev almadı. Ben Mısır’da görev yaparken, Arap Birliği Sekreteri İsmet
Abdülmecid, Sözleşmede yer alan hükümlerin oluşmaya başladığı 1958 yılında genç bir
hariciye memuru olarak bu çalışmalara katıldığını ve kuralların şekillenmesine önemli
katkılarda bulunduğunu anlatmıştı. 1966 yılından itibaren “Helsinki Kararları” adını alan
bu fikirler sonradan Sözleşmenin çekirdeğini
oluşturmuştur.
Türkiye gibi bir ülkenin bu süreçlerde yer almamasını önemli bir eksiklik olarak gördüğüm için Müsteşar Yardımcısı olarak Dışişleri
Bakanlığı bünyesinde, “su uzmanlığı” adı altında yeni bir memur kategorisi ihdas edilmesini sağladım. Bununla da yetinmeyerek,
bu işin zamanla yozlaşmasını önlemek için,
1993-2012 yılları arasındaki 20 yıl içinde, bu
memurların işe alınmasının ve yurt dışına tayinlerinin nasıl bir rotasyona tabi tutulması
gerektiği konusunda bir projeksiyon yaptım
ve bu projeksiyonu Müsteşara da onaylatarak dosyasına koydurdum. Bu projeksiyona
göre, Dışişleri Bakanlığının sınıraşan sularla
ilgili bölümünde görev alacak memurlar, mühendislik veya sosyal bilimler öğrenimi görmüş adaylar arasından sınavla memuriyete
alınacaklar; 2 yıl Dışişleri Bakanlığı merkez
teşkilatında Sınıraşan Sular Dairesinde görev
yaptıktan sonra hidropolitik alanında lisansüstü eğitim veren üniversitelerin bulunduğu
ülkelere atanacaklar; o ülkelerde 4 yıl süreyle lisansüstü öğrenim görecekler ve merkeze
döndüklerinde yine Sınıraşan Sular dairesinde çalışacaklardı.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
73
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Bu memurların ikinci kez yurt dışına atanma
zamanları geldiğinde, bu kez, Türkiye’nin su
konusunda problemli olduğu (Irak, Suriye,
Bulgaristan, Gürcistan, İran gibi) komşu ülkelerden birine atanacaklardı. Böylelikle o
memur, bir yandan lisansüstü eğitim sırasında öğrendiklerini uygulama imkânı bulacak,
öte yandan da sınıraşan sular konusunun
komşu ülkelerden Türkiye’ye doğru bakıldığında nasıl göründüğünü öğrenecekti. Böylelikle bu işe heves duyacak memurun önünü
görmesine ve idarenin de kendisini kurallarla
bağlamasına imkân tanımak istemiştim. Bu
memurları dünyanın çeşitli ülkelerinde her
yıl yapılan sayısız uluslararası toplantılara da
göndermek suretiyle bir yandan, edindiği bilgi ile o uluslararası toplantılarda alınacak kararların şekillenmesi katkıda bulunmalarını,
öte yandan da çevre edinmelerini ve giderek
su alanında faaliyet gösteren uluslararası kuruluşların yönetim makamlarına aday olabilecek hale gelmelerini hedeflemiştim.
Su alanında faaliyet gösteren uluslararası bir
kuruluşun yönetim kademelerinde görev alabilmek için birikiminiz olması ve konulara
öteki adaylardan daha fazla hâkim olmanız
gerekir. Bu da toplantılarda kazanılacak deneyimle olur. Önce toplantıların Yazım Komitelerinde, raportörlüğünde veya oturum
başkanlığı gibi staj mahiyetindeki pozisyonlarda görev alıp oralarda kendisini göstermesi
gerekir. Bu konuda uzman yetiştirmemiz gerekmektedir.
ORSAM: Suriye’de gelişen son olaylarını
nasıl yorumluyorsunuz?
Yaşar YAKIŞ: Ben Şam’da görevliyken, 1982
Hama olaylarını bizzat yaşadım. 10 000 den
fazla insanın öldürüldüğü katliam sırasında
Hama’nın içine girdim ve polise Türkiye’ye
gitmekte olduğumu, Halep yoluna çıkmak için
nereden gideceğimi sorarak mahalle aralarına saptım. Bir terörist bir mahalleye sığınmış
74
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
diye mahallenin tamamını topa tutmuşlardı.
Şam’daki komşularımızdan birine Hama’da
ki evinden pijamasıyla kaçarak bir kamyonla
otostop yapmak suretiyle gelen bir Hamalı
vardı. Anlattıkları inanılmaz bir katliamdı.
Suriye’de Aleviler nüfusun %8-10 unu teşkil
ediyor ve yönetim esas itibariyle bu kesime
dayanıyor. Bunlar Nusayri Alevi olup, Hatay
ve Adana dolayındakiler hariç, Türkiye’deki
Alevilerden farklıdır. Suriye nüfusunun %12
sini teşkil eden çeşitli mezheplere mensup
Hıristiyanlar da, azınlık psikolojisiyle, Alevilerle birlikte hareket eder. Halkın geri kalan
%75-80’i Sünni’dir. Alevi yönetim, mezhep
ayrımı gözetmediği izlenimi vermek için üst
yönetimde aralarına az sayıda Sünni de almışlardır. Eski Cumhurbaşkanı Yardımcı Abdülhalim Haddam bunlardan biri idi. Kendi
isteği ile bu görevinden ayrıldı. Şimdi galiba
Lüksemburg’ta yaşıyor. Eski Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Mustafa Tlas da
Sünni idi. Annesi Ankara dolaylarından bir
yerdendir. Galiba Haymanalı olacak.
Suriye’deki mezhepler arası çatışmanın maalesef çok kanlı bir geçmişi var. Eğer Beşar
Esad demokratik reformları gerçekleştirirse,
Sünni çoğunluk iktidara geldiği zaman geçmişin hesabını sormaya kalkabilir. Dolayısıyla
reformları gerçekleştirme konusunda verilecek karar öyle kolay bir karar değil. Ancak reformlar gecikir de can kayıpları devam ederse
intikam duyguları da daha artabilir.
1982 yılında Hama’da gerçekleştirilenlere
benzer bir katliama uluslararası camia bugün
izin vermez. Fakat konunun Türkiye’den bakıldığı zaman göründüğü kadar basit olmadığını söylemek istiyorum. Aslında Beşar Esad
İngiltere’de eğitim gördüğü ve o ülkede yaşadığı için reformlara daha açık biridir. Cumhurbaşkanı olduğu ilk yıllarda reformları kendiliğinden gerçekleştireceği yolunda ümitler
de vardı. Ancak Baas partisinin üst kademesi-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
nin ülkede zaman içinde oluşturduğu öyle bir
çıkar şebekesi var ki onların bu imtiyazlardan
vazgeçmesi kolay değil. Beşar Esad’ı reformdan caydırmada onların da büyük rolü olduğunu tahmin ediyorum. Baba Hafız Esad’ın da
zaman zaman bazı konularda iyileştirmeler
yapmaya teşebbüs ettiğini biliyorum. Ancak
o tarihte de yine Baas partisinin üst kademesinin direnciyle karşılaşmıştı. Kısacası Beşar
Esad’ın karşı karşıya bulunduğu durumda, bir
tercih yapmak o kadar kolay değil.
Suriye ile Asi Nehri üzerinde bir barajın temelini atmakla önemli bir mesafe kat ettik. En
üst düzeyde iyi ilişkiler medyaya yansıyor. Sayın Başbakanımız Esad’la kucaklaşıyor. Fakat
alt düzeyde bürokratlar eski söylemlerini geniş ölçüde sürdürüyorlar. Çünkü Suriye, Asi
barajının gövdesinin inşa edildiği Hatay topraklarını halen kendi ülkelerinin bir parçası
sayıyor. Onlarca yıldan beri Türk heyetleriyle
görüşmelerde ısrarla ileri sürdükleri tezlerden şimdi aniden geri atmaları kolay değil.
ORSAM: Son zamanlardaki özellikle dış
basında Irak’ın yaşadığı su sorununun
Türkiye’den kaynaklandığına ilişkin haberler çıkıyor. Türkiye’nin Dicle Nehri
üzerinde bitirdiği çok büyük bir baraj bulunmuyor. Planlanan barajlar ise elektrik
üretimi amaçlı ya da çok büyük bir sulama
amaçlanmıyor. Buna rağmen Irak’ın tutumunu nasıl yorumlayabiliriz?
ORSAM: Dünya Su Forumu’nda da gündeme gelen “sınıraşan sular” teriminin anlamı nedir?
Yaşar YAKIŞ: Irak’ın Türkiye’den daha fazla
su istemek yolundaki tutumunda herhangi
bir değişiklik olduğunu sanmıyorum. Belki
Irak’ın içinde ve özellikle Kuzey Irak’taki gelişmeler nedeniyle konu derin dondurucuya
değilse bile buzdolabına kaldırılmıştı. Kuzey
Irak’ta bağımsız bir Kürdistan devleti kurulursa, bizden su isteyen ülkelere bir de bu
“Kürdistan” eklenecektir.
Dicle Nehri havzasının Türkiye’de kalan bölümü çok sayıda baraj yapılmasına imkân vermiyor. Ilısu barajı için uluslararası camia kredi vermede isteksizlik gösterdi. Muhtemelen
onu kendi imkânlarımızla inşa edeceğiz. Irak
bu kararlılığımız görünce şimdi eski yemekleri ısıtıp tekrar sofraya getirmeye başladı. Saddam, Atatürk barajının inşası gündeme geldiği zaman barajı bombalayarak tahrip edeceği
yolunda tehditler savurmuştu. Şimdi Irak yönetimi öyle tehditler ileri sürmemekle beraber tüm uluslararası kuruluşlarda, Türkiye’yi
Irak’ın suyunu kesmekle suçlamaya devam
ediyor.
Yaşar YAKIŞ: Benim bulunduğum bir forumda Iraklı bir katılımcı panelistlere bu konuda
bir soru sordu. O soruyu cevaplandırmaya
ben talip oldum. Dışişleri Bakanlığının şimdi
benimsediği tarif nedir bilmiyorum ama ben
sınıraşan su ile uluslararası suyolu arasındaki
farkı şöyle tanımlıyorum: Uluslararası akarsu,
iki ülke arasında sınır teşkil eden akarsudur.
Sınıraşan su ise önce, bir ülkenin topraklarında, her iki tarafında ayni ülkenin toprakları olacak şekilde akar, sonra bir sınırı geçer;
bu kez başka bir ülkenin topraklarında akar.
Örneğin iki nehir düşünelim. Biri Fırat’ın bir
kolu olan Karasu öteki de Meriç Nehri olsun.
Karasu Nehri Erzurum’un Aşkale ilçesinin
içinden akarken, bu nehrin sularının oradaki
kullanımının tabi olacağı kurallar ile Türkiye
ile Yunanistan arasında sınır teşkil eden Meriç Nehri’nin sularının kullanımının tabi olacağı kurallar arasında önemli farklar vardır.
Pek tabii ki her iki nehir için geçerli ortak kurallar da vardır. Fakat sadece birine uygulanıp
ötekine uygulanamayacak çok sayıda kural da
mevcuttur.
Esasen, Sözleşme birbirinden farklı böyle iki
kategori akarsuyun mevcudiyetini açıkça kabul etmemekle birlikte, içerdiği hükümlerden
bazılarının sınıraşan sulara, öteki bazılarının
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
75
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
da uluslararası sulara uygulanabileceğini söylüyor. Sözleşme, “sınıraşan akarsu” deyimini
hiçbir surette kullanmıyor. Ancak yaptığı tanım Türkiye’nin sınıraşan su derken çizdiği
çerçeveye uyuyor. Bu nedenle “Uluslararası
Suyollarının Ulaşım-dışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM Sözleşmesi”nin müzakereleri
sırasında Türk heyetinin yapması gereken şu
idi: Mademki Sözleşme, içerdiği hükümlerden bazılarının, adını zikretmeksizin, sınıraşan akarsulara uygulanmasını esasen ön görüyor, o hükümlerin Sözleşme’den çıkarılarak,
“Sınıraşan Akarsular” için ayrı bir sözleşme
kaleme alınmasını ve bu hükümlerin o ikinci
sözleşmeye konulmasını talep etmesi gerekirdi. Eğer bunu sağlayamıyorsa, bir adım geri
atarak, 1997 Sözleşmesinin üç bölüm halinde
kaleme alınmasını önerebilirdi. Birinci bölüm
ortak hükümleri, ikinci bölüm, uluslararası
akarsularla ilgili hükümleri, üçüncü bölüm de
sınıraşan sularla ilgili hükümleri içerebilirdi.
1997 yılında Birleşmiş Milletler Teşkilatındaki
toplantıda konu artık kotarılmış ve son haline
gelmişti. O tarihte sadece törensel bir oylama
yapılacaktı. Başka bir deyişle müdahalenin,
yemek henüz mutfakta pişerken yapılması
gerekirdi. Yemeğin pişmesi tamamlanıp sofraya geldikten sonra tadına müdahale etmek
zordur. Türkiye 1958 ile 1997 arasındaki 40 yıl
içinde bunu sağlayamadı. Konunun içine fazla
girmediği için belki böyle bir bilinçlenme de
esasen oluşamadı.
Buna benzer durum Deniz Hukuku Sözleşmesiyle ilgili olarak da yaşandı. Türkiye, bir
ülkeye ait adaların da karasuları olması halinde bunun ne gibi sorunlar yaratabileceğini
Deniz Hukuku Konferansı’na izah edemedi.
Filipinler gibi takım-adalardan oluşan devletlerin durumu göz önünde bulunduruldu. Ege
denizinde, Anadolu anakarasına yakın Yunan
adalarından her birinin etrafına 12 millik karasuyu alanı eklenirse, Türkiye’nin Yunan karasuları ile abluka altına alınmış hale düşeceğini heyetimiz konferansa izah edemedi.
76
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Şimdi artık “Uluslararası Suyollarının Ulaşımdışı Amaçlarla Kullanımına İlişkin BM
Sözleşmesi”nin bazı maddeleri uluslararası
platformda kabul görüp, sınıraşan sularla ilgili teamül oluşturmaya başlamıştır. Örneğin
“hakça ve makul kullanım, önemli derecede
zarar vermeme” ilkesi gibi... Türkiye, kendi
görüşleri kabul görmediği için Sözleşmeyi
imzalamadı. Ama Sözleşmeyi imzalamaktan
sarfınazar etmekle iş bitmiyor. Çünkü siz imzalasanız da imzalamasanız da uluslararası
normlar o Sözleşmede yer alan istikamette
şekilleniyor. Türkiye Sözleşmeyi imzalamamak suretiyle sadece kendisini uluslararası
camiadan soyutlamış olmakla kalıyor. Sözleşme yeter sayıda ülke tarafından onaylanmadığı için henüz yürürlüğe girmedi ama hiç yürürlüğe girmeyeceğini varsaymak zordur. Bu
nedenle Türkiye’nin yapması gereken şey, bu
Sözleşme içinde kendisine yararlı olabilecek
unsurları ayıklayıp, uluslararası forumlarda
bu hükümleri ön plana çıkarmaya çalışmaktır.
Ayni şekilde şimdi uluslararası yer altı suları
konusunda da çalışmalar başlamış bulunuyor.
Yakın bir zamanda bu konuda da bir uluslararası sözleşme imzalanması muhtemeldir.
Türkiye’nin bu alanda iyi yetişmiş ve iyi yabancı dil bilen uzmanları var mıdır bilmiyorum. Ancak, bu konudaki çalışmalarımız da
geçmişte Deniz Hukuku ve sınıraşan sularda
olduğu gibi yetersiz kalırsa Türkiye bir kez
daha güç durumda kalabilecektir. Çünkü bu
alanda da sorun çıkarsa yine Türkiye ile Suriye ve Irak arasında çıkacaktır. Öteki komşularımızla çıkabilecek sorunlar, bu iki ülke ile
olan kadar büyük olur mu kestiremiyorum.
Suriye çölünün tam ortasında Palmira (Tudmor) adında bir vaha ve bir antik kent var.
Yüzlerce kilometre etrafında herhangi bir
akarsu bulunmadığına göre bu vaha bir yer
altı sularından besleniyor olabilir. Bu yer altı
suyunun da Fırat suları ile besleniyor olması
ihtimali vardır. Türkiye’nin bu konuları iyi inceleyip bu yer altı sularının fosil su mu yoksa
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
yenilenen su mu olduğunu tesbit etmesi ve
uluslararası forumlarda bu alandaki haklarımızı savunacak bir ekip oluşturması bu açıdan da önem arz ediyor.
ORSAM: Son zamanlarda sınıraşan sular
terimini literatürde de birçok eserde görmeye başladık. Her bilim adamı veya her
yazar kendince yorumlamakta. Sınırları
aşıyor veya sınır oluşturuyor ya da Meriç
Nehri örneğinde gibi hem sınır oluşturup
hem de sınır aşıyorlar, hatta bu örneği mix
(karışık) form olarak ifade ediyorlar.
Yaşar YAKIŞ: Sınıraşan sular konusu Türkiye için büyük önem arz ettiği için biz yakından ilgilenmeye çalışıyoruz. Fakat “sınıraşan
sular” ile “uluslararası sular” arasındaki fark,
örneğin bir İngiliz veya Amerikalı yazara pek
bir anlam ifade etmiyor. Veya anlam ifade etse
dahi, bizim gördüğümüz gibi yakıcı bir konu
olarak görmüyor. Çünkü onlar bu konu kendi
ülkelerinde hangi boyutu ile ön plana çıkıyorsa o haliyle ilgileniyorlar. Biz böyle bir kavram
geliştirmek zorunda kaldık. Bizim için çok
önemli bir konu bu. Yeraltı suları meselesinde
de sizlerin katkısı ile belki yeni şeyler ortaya
konulabilecek. Türkçede “sınıraşan” veya İngilizcede “transboundary” kelimesini yazdığınız zaman bilgisayar altını çiziyor, çünkü böyle bir kelime yok. Bunu biz icat ettik Galiba
mucidi de Emekli Büyükelçi Umut ARIK’tır.
Şimdi ise Kıbrıs Üniversitesi’nde hoca olarak
görev yapıyor.
1895 yılında ABD Başsavcısı olan Harmon
kendi doktrinini geliştirmişti. ABD’de doğup
bir süre ABD topraklarında aktıktan sonra
Meksika’ya geçen Rio Grande Nehri için, özü
“mutlak hâkimiyet” (absolute sovereignty)’e
dayanan şu doktrini geliştirmişti: “Nehir benim topraklarımda akarken mutlak
hâkimiyetim vardır, kimseye hesap vermek
zorunda değilim”. 1950’lerden sonra kuzeyde Kanada’da doğup ABD’ye akan bir nehrin
ORSAM
sularıyla ilgili bir sorun ortaya çıkınca, bu sefer, Kanada Harmon doktrinini uygulayınca
Amerika bu doktrinini terk etmek zorunda
kaldı. Zaten devletler hukuku dediğimiz şey,
hep belli bir olay çıktıktan sonra kim daha
güçlü ise onun ortaya attığı veya savunduğu
ilkelere göre evrim gösteriyor. Ondan sonra,
bu kural yine güçlü bir devletin çıkarlarıyla
çatışır duruma gelirse, bu kez birinci doktrin
yeni duruma ayarlanmaya çalışılıyor. Çünkü
devletler hukuku halen evrim halinde bir hukuk.
Su konusunda da böyle bir gelişme söz konusudur. Batı Avrupa ülkelerinde, su bol olduğu
için, su sadece “ulaşım (navigation)” alanında
bir uluslararası hukuk meselesi olmuştur. Örneğin bir uluslararası nehrin A, B ve C ülkelerinden geçtiğini varsayalım. A ülkesinin bir
nehir gemisi, bu uluslararası nehrin B ülkesinde akan kısmını kat ederek C ülkesine gidecek
olsa, B ülkesinde iken hangi ülkenin yasalarına tabi olacak? Hakları ve yüklenimleri ne
olacak? Yüzyıllar boyunca batı ülkelerinde ortaya çıkan sorunlar bu türlü sorunlardı. 1648
yılında imzalanan Vestfalya anlaşmasında nehir seyrüseferi ile ilgili hükümler var. Batı ülkelerinde bu sorun yüzyıllar boyu geliştirilen
kurallarla çözüme kavuşturulmuş.
ORSAM: Daha sonra 1815 Viyana Kongresi...
Yaşar YAKIŞ: Evet, Viyana Kongresi
Napolyon’un darmadağın ettiği uluslararası
düzene çeki düzen vermek için yapılmıştı. O
zamanlarda batı ülkeleri birçok sorunlarını
halletmişler. Kala kala nehirlerin ulaşım dışı
amaçlarla kullanılması konusu kalmış. Ulaşım-dışı amaç konusunda aslında öncü ülkenin Türkiye olması gerekirdi. Çünkü bu alanda
en büyük sorunları olan ülke Türkiye’dir. İşte,
bu duruma isyan ederek Dışişleri Bakanlığında yaptığım o işlere girişmiştim. Ve o tarihte
bu feryadıma kulak veren tek akademisyen de
rahmetli Prof. Dr. Ali İhsan Bağış olmuştu.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
77
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
78
ORSAM: Bu arada Türkiye’nin bu konularda yalnız kaldığından bahsettiniz, bu yalnızlığı ortadan kaldırmak için neler yapılabilir?
çok verimli arazinin sulanması için değil, Etiyopya’daki verimsiz arazilerin sulanması için
kullanılması gerektiğini savunmuş oluyorsunuz”.
Yaşar YAKIŞ: Uluslararası ilişkilerde bir ülkenin desteğini almak istiyorsanız, çıkarlarınızın ortak olduğu alanları ön plana çıkarmanız lazımdır. Görev yaptığım bir ülke olduğu
için Mısır’dan örnek vereceğim. Mısır, Fırat
ve Dicle sorunları konusunda hep Suriye’ye
destek verir. Bunun iki nedeni var: Birincisi
Araplar arası dayanışmadır. İkincisi ise Suriye
ve Irak nasıl Fırat Nehri’nde aşağı kıyıdaş ülke
ise Mısır da Nil Nehri’nde aşağı kıyıdaş ülkedir. İlk bakışta Türkiye ile Mısır’ın sınıraşan
sular konusunda farklı tezleri desteklemeleri,
bu aşağı kıyıdaş-yukarı kıyıdaş farkı nedeniyle, makul göründüğü halde, konuya bir de
şöyle bakabiliriz: Acaba Türkiye’nin savunduğu tezde Mısır’ın da işine gelecek bir unsur
yok mudur? Ben Mısır’da iken bu ortak yönü
ön plana çıkarmaya çalıştım. Mısır’lı dostlarıma şunu söyledim: “Türkiye, Fırat ve Dicle
sularının akılcı (rasyonel) kullanılması tezini
savunmaktadır. Çünkü bölgemizde su kıt bir
maldır. Örneğin 100 ton suyu sulamada kullanacak olsanız, bu suyu daha az verim alacağınız bir toprakta mı kullanırsınız yoksa ayni
su ile çok daha verim alacağınız bir yerde mi
kullanırsınız? Türkiye, Suriye ve Irak’a önerdiği ve uluslararası literatürde ‘Üç Aşamalı Plan’
olarak anılan önerisi ile suyun en çok verim
alınabilecek araziyi sulamak için kullanılması
gerektiğini savunuyor. Mısır ise, Fırat konusunda Suriye’yi desteklemekle, bunun aksini
savunmuş oluyor. Mısır’ın bu tutumu, suyun
Nil deltası gibi çok verimli araziyi sulamak
için kullanılması gerektiği yolundaki tezine
ters düşüyor. Bir bakıma suyun Nil deltası gibi
Mısırlı dostlarım imkân verdiler, bu görüşlerimi Mısır televizyonunda katıldığım programlarda da dile getirdim. Ertesi günü bir mağazada alış-veriş yaparken tezgâhtar kız “Siz
Türk sefirisiniz değil mi? Dün akşam televizyonda sizi seyrettim. Ben bu konuyu böyle
bilmiyordum. Demek yanlış tezi destekliyormuşuz” dedi.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Yıllardır Suriye’yi destekleyen Mısırlı muhataplarım da ilk kez, kendi kendilerine, doğru
tezi mi destekleri konusunda soru sormaya
başladılar. Yani bir yabancı ülke yetkilisi ile
müzakere ederken, sizin tezinizin daha mantıklı olduğunu anlatmak yetmez. O tezin,
onun ulusal çıkarlarına da daha uygun düştüğünü ortaya koymak gerekir. Bunu yapabilmek için de konuyu iyi inceleyip bu unsurları
ayıklayabilmek gerekir.
İşte sizin merkezin ve diğer kurulacak merkezlerin yapacağı şey, bu tür uzmanlar yetiştirmektir. Türkiye’nin, dünyada sınıraşan
sular konusunda bir numaralı ülke olması lazımdır. Onun için gerekli potansiyeli de var.
Ama o potansiyeli harekete geçirmek gerekiyor. Yani; şeker var, un var, irmik var, helva
yapacak adam bekleniyor.
* Bu söyleşi 10 Haziran 2011 tarihinde
Ankara’da, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanları Dr. Tuğba Evrim MADEN ve
Dr. Seyfi KILIÇ tarafından yapılmıştır.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
RESMİYE KÖRÜKÇÜ: “YENİ EVYE
TASARIMI İLE HER DAİRE 60 TON SU
TASARRUFU SAĞLAYABİLİR” 19 Eylül 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı, suyun
tasarruflu kullanımı konusunda önemli bir
buluşa imza atan Resmiye Körükçü ile bir
söyleşi gerçekleştirdi. “Eko-Lav” isimli çift gözlü bir evye tasarlayan Körükçü, bir dairenin
yılda en az 60 ton atık su biriktirerek bunu
bahçe bitkilerine yönlendirebileceğini, böylelikle yer altı sularının korunması konusunda
da çok büyük bir katkı sağlanabileceğini anlattı. Körükçü, buluşunun yaygınlaşması için
destek arıyor.
ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir
misiniz?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben Nevşehir
Avonos’tan Resmiye Körükçü. İlkokul mezunuyum. Ev hanımıyım. Suya oldukça değer
veriyorum. Çocukluğumdan beri suyun tasarruflu kullanılmasına özen gösterdim. Benim iki torunum var. En çokta onların geleceğini düşünüyorum. İlk projemi 15 sene önce
aldığım evde uyguladım. Mutfak lavabomu iki
evyeli yaptırdım. Bu projeyi de kullanan tek
kişi benim. Herkesin faydalanmasını isterim.
Ben yıllardır evimde “Gri Suyu” ikiye ayırıp
temiz olan içme suyu dışında diğer amaçlar
için kullanıyorum. Sadece suyu doğru kullanmak açısından değil, kullanılan suyun geri
dönüşümünü sağlayıp faturaları azalttığı için
ekonomik yönden de faydalı bir proje. Ayrıca,
bireysel olarak gelecek nesillerin kullanacağı
su kaynağını da koruyorum. Geri dönüşümünü sağladığım suyu bahçe sulamada, araba,
merdiven yıkamada kullanıyorum. Diğer insanlar içtikleri suyla arabalarını yıkıyorlar. İyi
bir sistem kurulursa kullanılan su arıtıldıktan
sonra içilebilir hale gelir. Ben bir kasabada yaşadığım için çok fazla insana ulaşamıyorum.
Bu bilinci yayamıyor, bu projenin daha fazla
kullanılır hale gelmesini sağlayamıyorum.
ORSAM: Peki, “çift evye” kullanma fikri
aklınıza nasıl geldi?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben bu konuda hep
hassas olmuşumdur. Önceleri leğen kullanırdım. Meyve yıkarken harcadığım suyu daha
sonra mutlaka değerlendirirdim. “Allah bana
bir ev verirse çift evye yaptıracağım” derdim.
Çok şükür bir evim oldu. Evi aldıktan sonra
ilk iş eşimle Kayseri’ye gittik. Aradığım şeyi
bulmayı bırakın, anlatamadım bile. Çok aradık, en son çelikten yapılmış olanını bulduk
ve aldık. Daha sonra eve bir kat daha ekledik.
Artık ustalaşmıştım. Üst katın evyesini kendim çizdim. Umarım bu yaygın hale gelir.
ORSAM: Tasarladığınız sistemi anlatabilir
misiniz?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Tasarladığım sifon ile
kirli olan suyu kanalizasyona, diğer gözden
geçen temiz su yani meyve yıkadığım, elimi
yıkadığım, deterjan kullanmadan akan su ise
devinim dışındaki ön arıtmadan geçerek dışarıda inşa ettiğimiz havuzda birikiyor.
ORSAM: Tasarladığınız evyenin “Eko-lav”
ismiyle patentini aldınız. Bu evye, iki farklı boruya bağlı tek gözlü bir evyeden oluşmaktadır. Patentini aldınız mı?
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
79
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Geçen yıllarda bir
ulusal kanalda “Türk Mucitler Yarışması” düzenlendi. Bu yarışmaya katılmam gerektiğini
düşündüm. Yarışma şartlarından bir tanesi de
ürünün obje olarak sunulması ya da patentinin alınmasıymış. Ben de hemen projemin
patentini aldım fakat maddi imkansızlık nedeniyle üretimini yapamadık.
ORSAM: Projenizi tanıtmak için su ile ilgili etkinliklere katılma imkanınız oldu mu?
Mesela 2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen 5. Dünya Su Forumu’na katıldınız
mı?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: 5. Dünya Su
Forumu’nda beni İTÜ’ye çağırdılar. Orada
düzenlenen çalıştayda ürünü anlatan bir sunum yaptım. “Ben elimden geleni yaptım, bu
projeyi buraya kadar getirdim. Artık sizlerden
destek bekliyorum” dedim. Şu ana kadar aldığım destekte bir platforma üye olmanın dışına çıkamadı. Diğer 2. Uluslararası İstanbul
Su Formu’na kendi çabamla gittim. Orada da
“Su ve Kadın Platformu”nun etkinliklerine ve
düzenlenen toplantılara katıldım. Fransa’daki
toplantıya katılmak için sunum hazırlamam
söylendi. Ama kendi imkanlarımla oraya gitmem mümkün değil.
ORSAM: Projeniz atık suyun kolayca geri
kazanılmasını sağlıyor. Bazı ülkelerde çift
musluk var. Denizin arıtılmış suyu bir
musluktan, tatlı su diğer musluktan akıyor.
Peki, su sıkıntısına sizi yönelten neydi?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Bir gün su sıkıntısı
yaşadım. Temizlik yapmam, yemek hazırlamam gerekiyordu fakat su yoktu. Kısa bir zaman sonra bir yakınımı kaybettik. Cenazenin
yapılması için su bulamadık. Çeşmelerden
su taşınması için kimse yoktu. O gün “Allah
korusun! Susuz kalırsak ölülerimizi bile yıkayamayacağız” diye düşündüm. Bu duruma
80
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
gelmemek için “Ben ne yapabilirim?” diye
sordum kendime. İki günde bu çalışma çıktı
ortaya.
ORSAM: Bu yöntem kullanılarak ne kadar
su tasarrufu sağlanıyor?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Evyeye takılan sifondan su iki parçaya ayrılıyor. Sifonun bir
gözünden kirli su ve deterjanlı sular kanalizasyona akarken, diğer gözünden tekrar kullanmak istediğimiz deterjansız ve temiz su
depoya akar. Örneğin bir binada yer alan bir
dairenin evyesinde ayda en az 5 ton su biriktirilse, bu rakam senede 60 tona karşılık gelir.
24 dairelik bir apartmanda ayda 120 ton yılda
1340 ton su birikimi sağlanır. Bunu bir de çatılardan akan yağmur sularıyla birleştirirsek
bu rakam 2000 tona çıkar. Bu sayede yeraltısularımızı korurmuş oluruz. Biriken sulardan
bahçe, sebze sulanabilir. Yangın durumunda
itfaiyeyi beklemek yerine, bu havuzda biriken
su kullanılabilir. Sulamada kullanılan pompa
yardımıyla yangın rahatlıkla söndürülebilir.
Bir diğer konu ise ekonomi boyutudur. Bu sistem bütçemize büyük katkılar sağlayacaktır.
Son 50 yılda sıcaklıkların artması kuraklığa
yol açmaktadır. Kaynak suları azalmaktadır.
Bu da tatlı suların önümüzdeki yıllarda ne kadar kıymetleneceğini ortaya koymaktadır. Bu
nedenle evlerde su israfını azaltmak hiç değilse atık suların bir kısmının geri dönüşümünü
sağlamak çok önemlidir.
ORSAM: Bir de “yağmur depolama” isimli
projeniz var. Biraz da ondan bahseder misiniz?
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Bu proje diğer projeyle
bağlantılıdır. Çatıya yerleştirilen borularda biriken yağmur suları havuzlara aktarılıyor. Ben
bunu da kendi evimde kullanıyorum.
ORSAM: “Eko–lav tasarımınızı” üretimi
için herhangi bir girişiminiz oldu mu?
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Öncelikle patentini aldım. Üretici firmalarla görüştüm fakat
herhangi bir sonuca ulaşmadım. Bu konuda
Çevre ve Orman Bakanlığı’na dilekçe verdim,
Sayın Bakanımızın ve yetkililerin desteğini istiyorum.
ORSAM
Resmiye KÖRÜKÇÜ: Ben teşekkür ederim.
* Bu söyleşi 19 Temmuz 2011 tarihinde
Ankara’da ORSAM Su Araştırma Programı
Uzmanı Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM: Su tasarrufuna verdiğiniz önem
ve çalışmalarınız için sizi tebrik ediyor, başarılarınızın devamını diliyoruz.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
81
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
DOÇ. DR. BOĞAÇHAN BENLİ:
“ORTADOĞU’DA SU KULLANIMININ
VERİMLİLİĞİNİ VE ETKİNLİĞİNİ
ARTIRMAK ZORUNDAYIZ” 22 Eylül 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı, Stokholm’deki Dünya Su Haftası’nda, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Küresel Program Yöneticisi Doç. Dr. Boğaçhan
Benli ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide
Benli, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
çerçevesinde yürütülen projeler ve suyun etkin
kullanımı üzerine değerlendirmelerde bulundu. Benli, tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da
çok düşük bir su verimliliği olduğunu ve öncelikli olarak bu sorunun giderilmesi gerektiğini
anlattı.
ORSAM: Boğaçhan Bey öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?
Boğaçhan BENLİ: Adım Boğaçhan Benli.
Yaklaşık son altı senedir Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programının önce bölgesel olarak
başlayan Doğu Avrupa ve Türki cumhuriyetlere hizmet eden bir su projesini yönetmekteydim. Son bir senedir de global olan
bu projenin İsveç’ten yönetimini yapıyorum.
Projemizin amacı: insanlara temiz içme suyu
sağlamak ve iklim değişikliği adaptasyon çerçevesinde çalışmalar yaparak, suyu bilinçli
bir şekilde kullanımını amaçlayan çalışmalar
yapmaktır. Projemiz bu şekildedir. Ben de bu
projenin genel yöneticisi olarak görev yapmaktayım.
82
olarak dahil oldu. Türkiye’deki projelerimizden biri Ankara Saray Beldesi’nde içme suyu
amaçlı bir projeydi. Saray bölgesinde maalesef
ana boru hattı asbestli çimento borulardandı
ve geçen sene, bizim bu çalışmayı yapmadan
önceki dönemde sadece 52 defa patlamıştı ve
biz o boruyu değiştirerek yılda 30 bin ton su
tasarrufu sağladık. Aynı zamanda da insanlara temiz içme suyu sağlamış olduk. Bir diğeri
daha enteresan olan, Beypazarı’nda yaptığımız yağmur suyu hasadı projesiydi. O projenin amacı da Beypazarı’nda kurak bir bölgede
kalmış bir köyde - hiçbir şekilde ekonomik
olarak suya erişemeyen, yok olmaya başlamış
bir köy- tamamen sürdürülebilir olacak bir su
kaynağı yaratmaktı, temin etmekti ve köylülerin kullanımına sunmaktı. Bu minvalde yağmur suyunu toplayıp, filtre edip, evlere bağlayarak 12 ay boyunca kesintisiz su kaynağı
sağlamış olduk.
ORSAM: İçme suyu olarak kullandılar değil mi?
Boğaçhan BENLİ: Evet, tabii ki içme suyu.
ORSAM: Bu proje büyük ihtimalle
Türkiye’de örnek bölgelerde yapıldı; peki
nerelerde yapıldı?
ORSAM: Peki, toplanan sular nasıl bir arıtımdan geçiyor, sadece süzme mi yapılıyor
yoksa kimyasal işlemlerde uygulanıyor
mu?
Boğaçhan BENLİ: Türkiye’de bizim iki tane
yerel( local ) çalışmamız oldu ama bölgesel
projelere de Türkiye bir örnek olarak, pilot
Boğaçhan BENLİ: Çok basit bir kum çakıl
filtresi var artık. Bu sistem eskiden tarımda
kullanılan daha sonradan evlerde kullanılan
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
bir sistemdi, teknolojinin gelişmesiyle birlikte iyice basite indirgendi ve ucuzladı da. Her
evin tankına bu kum çakıl filtreleri takarak
bu projeyi sağlıklı bir şekilde gerçekleştirdik.
Ama yine de bu tankların temizlenmesi gerekiyor ve klor tabletleri atarak yüzde yüz temiz
su elde edebiliyorsunuz. Ama şöyle bir şey de
var bu tip su projelerinde yani yağmur suyunda pestisit yok. Tarımsal gübre yok. Kanalizasyon karışımı yok. O yüzden sizin tek kirlilik materyaliniz tankta oluşabilecek yosunlanma veya evin çatısından bir yaprak, böcek
gibi şeyler düşerse bunların temizlenmesi. O
yüzden yağmur suyu tertemiz su.
ORSAM: Bu yöntemi uygulayabilmek için
belirli iklim koşulları var mı, nedir bunun
şartları?
Boğaçhan BENLİ: Var, evet. Yağmur suyundan faydalanmak istiyorsanız minimum 300.
mm yağışın düşmesi gerekir. Ankara bölgesi
ortalama 400.mm yağmurlu bir bölge. 400.
mm bir yağmuru 100 metre kare bir çatıda
toplandığını düşünürseniz, aşağı yukarı 40
tonluk bir su toplamış olursunuz. İçme suyu
olarak düşünürseniz bu rakam ciddi bir rakamdır. Sonuç olarak minimum 300-350.mm
yağmur alan bölgelerde biz bu sistemi rahatlıkla uygulayabiliriz ve bu sistem aynı zamanda ekonomik ve sürdürülebilirdir.
ORSAM
lar. Yani biz bunu başka tarihlere almayı bile
düşündük, fakat protokol 31 Ekim’de imzalandığı için mümkün olmadı. Ama 2006
biz bir program başlattık ve 2007 yılında 31
Ekim’de 40 bin kişinin aktif katılımıyla bütün
Karadeniz ülkelerinde bir Karadeniz kutlamalar günü yaptık. Oradaki gördüğümüz şey:
Karadeniz’in ciddi tehlike altında olduğu ve
bunun ilgili bir faaliyet yapılması gerekiyordu,
daha doğrusu bir bilinçlendirme başlatılması
gerekiyordu. Bu amaçla “Blacksea-box” diye
bir proje başlattık. Blacksea-box altı bölümden oluşan, içinde çeşitli bilgiler ihtiva eden
Karadeniz’in kültürel faunası, coğrafik florası gibi bilgileri toplayan ve Karadeniz’i nelerin tehdit ettiğini açıklayan bir eğitim kitidir.
Milli Eğitim Bakanlığı da bizi destekledi bu
projeyi yaparken. Pilot olarak Türkiye’de başlayarak, uluslararası danışmanları bir araya
getirerek böyle bir eğitim kiti hazırladık. Bu
kitlerin Türkiye’de 2000 tanesini dağıttık. Bu
sene yaklaşık 600 küsur okulda dağıtımı yapıldı. Tam rakamı şimdi hatırlayamıyorum ama
bütün Karadeniz kıyısında köyler de dahil olmak üzere bu “Blacksea-box” eğitim kiti dağıtılmış durumda ve müfredatta eğitime girdi.
Aynı eğitim kitinin tekrarını şimdi Rusya ve
Ukrayna’da yapıyoruz.
ORSAM: Bunun dışında ne gibi çalışmalarınız oldu?
ORSAM: Ama tabi bunlar iklim olarak
birbirine benzeyen, belli bir yağış oranının üstünde olan ülkeler. Kalite olarak mı
problem var burada?
Boğaçhan BENLİ: Pilot, bölgesel projelere katkımız oldu. Bunlardan bir tanesi
Karadeniz’de gerçekleştirilen bir projemizdir. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki 31
Ekim Dünya Karadeniz günüdür ama tarihinin talihsizliğinden dolayı bugüne kadar pek
kutlanmamış. Bu karar 1996 verilmiş ve 31
Ekim Karadeniz’de yağmursuz olması mümkün olmayan bir gündür. Bu yüzden insanlar
31 Ekim’de çıkıp da bir kutlama yapamamış-
Boğaçhan BENLİ: Karadeniz’in ana problemi, Tuna nehrinden gelen tüm Avrupa’nın
üçte birinin atığı, çöpü, kanalizasyonu ve diğer pislikleri Romanya üzerinden Karadeniz’e
dökülüyor. Hatta bakarsanız Karadeniz’i en
çok kirleten ülke Romanya gözükür. Halbuki
Romanya’nın öyle bir faaliyeti yok; ama Tuna
nehri Karadeniz’e Romanya’dan döküldüğü
için böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Bununla
birlikte Karadeniz’in tek çıkış ağzı İstanbul
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
83
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Boğazı. Karadeniz’de kirlilik artık öyle bir
duruma gelmiş ki, H2O H2S’ye dönüşmeye
başladı. 200 metrenin altında su yok, Hidrojen sülfür var ve bu kirlilik aynı şekilde devam ediyor. Bunun devam etmemesi lazım.
İnsanların bilinçlenmesi gerekiyor. O da çocuklarla başlıyor, Romanya’dan çöpü atarsan
o Gürcistan’daki, Kırım’daki çocuğun hayatını
etkiliyor. Biz bu mesajı verecek bir eğitim kiti
başlattık. Bu bölgesel bir proje oldu ama bu
projenin Türkiye’den başlamış olması sevindirici.
Türkiye’de su kayaklarına karşı birçok bol kullanarak israf etme algısı mevcut, bununla ilgili Türkiye’de bir eğitim süreci yapıldı mı veya
yapılması planlanıyor mu? Çünkü Türkiye’de
aşırı su kullanımı söz konusudur.
Benim bildiğim okullarda böyle bir eğitim faaliyeti maalesef yok. Ama bu konuda da yüzde
yüz emin değilim. Ama şöyle biliyorum konuyu, Saray Beldesi’ndeki proje yaparken biz bölgede bir eğitim de yapmak istedik. Çocuklar
gönüllü müfettiş oluyorlar bu tip projelerde
ve hakikaten çok iyi destek veriyorlar. Okulda
müfredatı kontrol ettik ve böyle bir şey göremedik ve o zaman bir eğitim verme ihtiyacı
duyduk. Çünkü okulda da eğitim olmayınca
toplumda da bu konuda bir bilinç oluşmuyor.
Bu sadece Türkiye’de değil Dünya’nın her yerinde aynı. Mesela şuan İsveç’te yaşıyoruz ve
İsveç’te suyun sınırsız olduğu düşünülüyor
insanlar tarafından. Çünkü yılda 1500.mm
üzerinde yağış alan ve nerdeyse yılın 365 gününün 200 günü yağmur alan bir ülke İsveç.
Peki, insanlar suyun nasıl bir kaynak olduğunu düşünüyor. Bu aşağı yukarı Ürdün’de aynıdır. En kurak yerde bile insanlar hortumla
araba yıkadığını görürsünüz. Suyun paralı olduğu yerler de bile bu sıkıntı mevcut. Bu dünya genelinde yaşanan bir sıkıntı, Türkiye’de de
Batı Anadolu ve Kuzey’de suyun sınırsız bir
kaynak olduğu düşünülüyor.
84
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Alternatif su kaynakları yaratmak için Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı’nın başka projeleri var mı? Mesela yağmur suyunu çatıda biriktirip içme
suyu olarak kullanılması gibi başka projeleriniz de mevcut mu?
Boğaçhan BENLİ: Dünya genelinde Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı olarak bizim öncelik verdiğimiz konu insanlara temiz
içme suyu sağlanmasıdır. Özellikle Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı, “Water and
Ocean Governence “ programının yaptığı çalışma budur. Alternatif su kaynağı yaratmak
aslında çok mümkün bir konu değil. Yağmur
suyunu su kaynağı olarak dahil etmek veya
yağmur suyunu toplayarak akifer beslemek
şimdi dünyada yaygın olmaya başladı. Mesela
Hindistan’a Pakistan’a giderseniz bunun örneklerini her yerde görebilirsiniz.
ORSAM: Yağmur suyuyla akifer besliyorlar değil mi?
Boğaçhan BENLİ: Tabi. Yağmur suyunun
akifere ulaşması bir veya iki sene sürebiliyor
ve bunu bir şekilde enjeksiyon yapıyorlar.
Yağmur suyunu depoluyor zaten bütün maliyet depolamada olduğu için, depolayamadığını akifere besleme yapıyor. Bu şimdi biraz
yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.
ORSAM: Aslında akifer beslemek Ortadoğu içinde önerilen bir yöntem değil mi?
Boğaçhan BENLİ: Aslında kültürel olarak
var. “cistern” (Sarnıç) dediğimiz kuyu gibi, yer
altında bir balon şeklinde depolama vardır.
Bunu Ortadoğu’da birçok ülkede görürsünüz.
Yani kısacası insanoğlu yüzyıllardır gelen yağmur suyunu alıp yer altında depolamış. Hatta
Ürdün’deki Roma döneminden kalma Petra Harabeleri’ne giderseniz bu tip depolama
düzenekleri görürsünüz. Bu aslında var. Ama
şimdilerde akifer besleme sondajla daha etkili
bir şekilde yapılıyor.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM: Ortadoğu’da bulunduğunuzu
söylediniz. Ortadoğu’daki gözleminiz nedir, orda da suya yaklaşım pek farklı olmasa da bir sınırı aşan sular problemi söz
konusu özellikle Türkiye, Suriye ve Irak
arasında?
Boğaçhan BENLİ: Türkiye, Suriye ve Irak’tan
önce Ortadoğu’daki benim gözlemlediğim
“water productivity” su verimliliği meselesidir. Sadece bizim komşu ülkelerimizin değil
Fas’ta da, Sudan’da da, Mısır’da da, Cezayir’de
de nereye giderseniz gidin, bütün ülkelerde
maalesef çok düşük bir su verimliliği var. Bu
ülkelerde fukaralık esas mesele olduğu için,
insanların beslenmesi önemli olduğu için su
konusunda içme suyu sağlanmasından daha
ziyade insanları doyurmak önemli bir konu
olmuş. Ve tarım yapmanın tek yolu ise sulamayla tarım yapmak. Türkiye gibi kuru tarım(
rain-fed ecoculture) bizde çok fazla alan var.
Ama diğer ülkelerin hiçbirinde bu kadar alan
yok. Mesela Mısır’da toplam sulama alanı 2.5
Milyon hektar ve bütün ülke bu topraklarda
senede 3 defa yapılan tarımla besleniyor. Su
kesildiği anda Mısır aç kalır. Bizde de aynı şey
söz konusu mesela Güneydoğu Anadolu’da
siz suyu kestiğiniz anda sade arpa tarımı yapabiliyorsunuz; buğday için bile verim düşük oluyor. Suriye’nin kuzeyinde de aynı şey
söz konusu: O bölgelerde de zeytin tarımı
veya buğday tarımı yapılır, bu tarımda Fırat
Nehri’nden alınan suyla yapılıyor. Şimdi bölgedeki su paylaşımı konusunda ne söyleyebilirim bilmiyorum ama genel kanım su kullanımının etkinliğinin ve veriminin arttırılması
gerektiğini düşünüyorum.
ORSAM
niz problemler bu bölgede de var. Söyleyebilecek tek şey su etkinliğinin/verimin (water
productivity) düşük olması.
ORSAM: Sadece Ortadoğu’da değil de genelde modern tarıma geçmek çok mu pahalı?
Boğaçhan BENLİ: Sadece o değil. Dünyadaki
genel kanı, damla sulamaya geçelim tüm dertlerden kurtulalım. Bitki, damla sulamaya geçtiğiniz zaman “ Bu adam bana damla su verdi
ben daha çok verim vereyim” demiyor. Bunun
bir tekniği var. Damla sulama ile sulama yapıp
çok düşük su verimi (water productivity) elde
edebilirsiniz. Bu geleneksel tarıma yaklaşık
bir sulama yapmanıza sebep olabilir. İşte bu
noktada yeterli bilincin oluşması gerekiyor.
Bazı uygulamalar var: Ekim hasat tarihinin
değiştirilmesi, tohumun seçilmesi, ne zaman
sulama yapılacağının bilinmesidir. Bunların
bilinmesi gerekiyor. Bu da genelde devletlerin
görevidir. Türkiye’de bu iş sulama birliklerine
verildi. Çok başarılı bir sistemdir. Örnektir
dünyada Türkiye’de sulama birlikleriyle yapılan sulamalar. Zamanla sulama birlikleri kendilerini geliştirdiler ve şimdi sulamayı kontrol
ediyorlar.
ORSAM: Bunu GAP (Güneydoğu Anadolu
Projesi)’ta uygulayabildiler mi? Çünkü ona
da eleştiri çok oldu...
Boğaçhan BENLİ: Tabi GAP’ta da var. Aslında Türkiye’de gelişme var. En son GAP’ta %90
pamuk üretilirdi. O yetmiyordu. Şimdi bunun
değiştiğini düşünüyorum. Ve damla sulamanın özendirildiğini duyuyoruz Türkiye’de.
ORSAM: Suyun çoğunluğu zaten tarım
için kullanılıyor. Ama çoğunlukla geleneksel yöntemler kullanılıyor.
ORSAM: Evet, bu doğru, hem de bankalarca destekleniyor...
Boğaçhan BENLİ: Evet. Geleneksel yöntemler kullanılıyor, çiftçilerde yeterli bilinç yok.
Yani aslında tüm dünya için söyleyebileceği-
Boğaçhan BENLİ: Evet. Yeni şirketler var artık dünyada. Mesela çiftçiye gidip sadece damla sulama yapılması için boruyu vermiyor. Bu
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
85
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
şirketlerin, ilaç şirketleri gibi satış temsilcileri
var. Gidip çiftçinin ürünü dahil satın alıyorlar
ve belli bir sulama programı yapılıyor. Teknik
olarak bu bir program, bir çözüm. Bilinçlendirmektir bütün sorun. Çiftçi günleri düzenleyip çiftçileri bazı konularda bilgilendirmek
gerekir. Çiftçinin zarar görmeden suyu nasıl
tasarrufu yapacağını çiftçiğe uygulamalarla
göstermesi gerekir. Bakın size bir örnek vereyim, Mısır deltasında ben bir proje yaptım.
Mısır deltasında buğdayı sulamak için karık
sulama yöntemi kullanılıyor. Karık aralığını
değiştirdiğim zaman, ben onlara otomatik
olarak su tasarrufu sağlayıp, verimin arttırılmasına yönelik bir çalışma yaptım ve başarılı
da oldu. Ben hiçbir şey yapmadan, bu projeyi tanıtmadan ertesi sene tespit ettik 1130
üzerinde çiftçi beni kopya etti. Düşünebiliyor
musunuz su tasarrufunu. Bu tip çalışmaların
yapılması gerekiyor dünyada da; tamamen
uygulamalı, örneklerle anlatarak başarılı bir
şekilde göstererek.
ORSAM: Toprakta bir tuzlanma sorunu
var ve bu durum Ortadoğu’nun kaderi gibi
gösteriliyor. Bu problem damla sulamayla
aşılabilir mi? Bu bir efsane mi, yoksa gerçek mi uygulamaya geçirildiği zaman başarıl olur mu?
Boğaçhan BENLİ: Evet, doğrudur. Tuzluluk
problemi aşırı suyu verip, su tablasının yükselip buharlaşmayla birlikte, tabi Ortadoğu
gibi bölgelerde buharlaşma çok yüksek, tabi
her suda bir tuz miktarı var 1mm bile olsa
buharlaşma sonucunda biriken tuz miktarı
toprağa zarar veriyor ve kuraklığa sebep oluyor. Damla sulamayla verdiğiniz zaman su bir
soğan şeklinde dağılma gösterir. Ve su yavaş
yavaş dağılma gösterirken, tuzu itekler. O zaman bitkinin kök gövdesinde tuz oranı azalır
ve bitki nefes alır. Ve besin maddeleri suyu
bünyesine almaya başlar. Damla sulama tuzlu topraklarda ideal bir sonuç verir. Tavsiye
edilen bir yöntemdir, ben üniversitede ders
verirken ilk derste genelde bunu anlatırdım.
Tabi bundan önce yapılması gereken aşırı su
86
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
verilmesinin önlenmesidir. Birkaç defa GAP
havzasında görmüştüm, topraktaki drenaj
problemi öyle bir noktaya gelmiş ki tarlanın
ortasında göller oluşmuş. İşte bu toprağa öldürüyor, Çukurova’da olduğu gibi geçmişte.
ORSAM: Bildiğim kadarıyla o sulama kanalları daha fazla su elde etmek için halk
tarafından da parçalanabiliyor.
Boğaçhan BENLİ: Maalesef uygulamada
bu tür şeyler var. İşte bunları sulama birliklerine devrederek aslında DSİ başarılı bir iş
yaptı. Şimdi mesela siz gidip devletin malını
kırıyorsunuz. Kendiniz faydalanıyorsunuz.
Devletin çalışanları bundan haberdar oluyor,
onarana kadar su kaybınız oluyor ve herkes
etkileniyor. Ama siz, ben ve üç beş arkadaşla bir sulama birliği oluşturuyoruz. Ben gelip
kanalı kırarsam, siz beni yakalarsınız. Çünkü
bir arada, yan yana oturuyoruz. Tarlalarımız
yan yana ve işletmeyi siz yapıyorsunuz ben
size aidat ödüyorum. Ertesi sene ben işletmeyi yapıyorum siz bana aidat ödüyorsunuz. O
yüzden bu başarılı bir sistemdir ve Türkiye’de
bu sistem yaygınlaştırılıyor ve başarılı oldu.
Eskiden suyun parası verilmiyordu şimdi toplanıyor. Türkiye’de bir sıkıntı var yalnız eleştirmeden geçemeyeceğim, bizde hektara göre
para alınır yani 1 hektar araziniz varsa siz orda
pamuk ekiyorsanız onun fiyatı bellidir. Ne kadar su verirseniz verin bu fiyat değişmez. Bunun olarak ölçülmesi gerekir. O zaman bu işin
içine tasarruf kavramı girebilir.
ORSAM: Boğaçhan Bey değerli bilgileriniz
ve bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür
ederim.
Boğaçhan BENLİ: Ben de ORSAM Su Araştırmaları Programı’na başarılar diliyorum.
* Bu söyleşi, 24 Ağustos 2011’de Stockholm’de,
ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı
Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından gerçekleştirilmiştir.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
ARASH AZARANFAR: “İRAN’DA SU
KAYNAKLARI YÖNETİMİ”
02 Kasım 2011
ORSAM
Su
Araştırmaları
Programı
İstanbul’da gerçekleşen SIDA Eğitim Programı
çerçevesinde İranlı Su Uzmanı Arash Azaranfar ile söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide, Azaranfar, İran’da su kaynakları yönetiminin her bir
vilayetin kendi otoritesi altında sağlandığını
belirtmiştir.
ORSAM: Bu nehir ulusal suyunuz mu?
ORSAM: Sayın Azaranfar, öncelikle kendinizden kısaca bahsedebilir misiniz?
Arash AZARANFAR: Evet, ben bireysel çalışmamda İran’ın ulusal sularını çalışmaktayım.
Arash AZARANFAR: Su kaynakları yönetimi uzmanıyım ve mühendislik danışmanlık
şirketinde çalışmaktayım.
ORSAM: Söz konusu su kaynağı birden
fazla eyaletin sınırları içerisinde yer almakta, öyle değil mi?
ORSAM: İran’da su problemi nedir ve su
sorununun sebepleri nelerdir?
Arash AZARANFAR: Evet. Kesinlikle.
Arash AZARANFAR: Tüm ülkelerde su
problemleri Türkiye’de de olduğu gibi benzer
bir durumdadır. Su kıtlığı, içme ve sulama suyuna artan talep ve bazı bölgelerde yaşan içme
suyu problemi, su problemlerimiz başlığı altında sayabiliriz. İran’da su havzalarının geliştirilmesi, vilayetlerin otoritesi altındadır. İran
Enerji Bakanlığı, Su ve Atık sular işleri birimine bağlı olan Su Kaynakları Yönetim Kurumu,
vilayetlerin su otoritelerini yönetmektedir. Su
Kaynakları Yönetim Kurumu’nun yönetimi ve
düzenlemesi altında, belirli vilayetlere, donor
vilayetin tüm ihtiyaçları karşılandıktan sonra
artan su transfer edilmektedir. donor havzadan su transferi kolay izin verilen bir durum
değildir. Buna karşılık, bazı belirli havzalarda,
örneğin Türkiye-Suriye-Irak ve İran’ın kıyıdaş
olduğu Fırat-Dicle havzasında aşağı kıyıdaşlar sulama için projeler gerçekleştirmektedir.
Yukarı kıyıdaş ülkede ekonomik fayda kazanmak için projeler geliştirmektedir. Ben bireysel projemde, Zohreh nehri örneğinde İran’ın
dört vilayetinde süreci incelemekteyim.
ORSAM: İran’da nehirlerde kirlilik problem özellikle tuzluluk ne boyuttadır?
Arash AZARANFAR: Her bir nehir havzası kendi jeomorfolojik özelliklerine sahiptir.
Eğer nehir tuzlu topraklardan geçiyorsa, suyun tuzluluk oranı artmaktadır. Buna örnek
olarak İran’ın merkez bölgesinde tuzlu nehirlerimiz vardır. Bir diğer konu da, yağış oranlarıdır. Yağış oranlarındaki düşüş nehirlerin
içindeki maddelerin konsantrasyonunu etkilemektedir.
ORSAM: Markazi eyaleti su sorunun en
yoğun yaşandığı bölge mi?
Arash AZARANFAR: İklim özellikleri ve düşük yağış, özellikle İran’ın merkezinde hüküm
sürmekte ve su açıklarına sebep olmaktadır.
Bununla birlikte, aynı sorun Yezd ve Isfahan
eyaletlerinde de gözlenmektedir. Bu sebeple
bu bölgelere su transferi projeleri gerçekleştirmekteyiz.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
87
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM: Basında, İran’ın Karun nehri
üzerine baraj yapma planları olduğu yer
alıyor?
Arash AZARANFAR: İran, baraj inşa sanayisi, 1978 İslam Devrimi sonrası gelişmiştir.
Şimdi, İran Enerji (Su ve Elektrik) Bakanlığı,
Afrika, Orta Asya, Afganistan ve diğer ülkeler de baraj inşası geliştirmektedir. İran, baraj kapasitesi olan her vilayetinde baraj inşa
etmektedir. Çünkü İran, yarı kurak-kurak bir
bölgededir ve kurak dönemler için içme, tarım, sanayi ve çevre için su master planlarını
yönetmek ve programlaması gerekmektedir.
Karun nehri üzerinde yer alan barajların çoğu
enerji üretmek amacıyla yapılmaktadır.
ORSAM: Karun nehrinde yaşanan tuzluluk problem geliştirme projeleri sebebiyle
mi yoksa nehrin doğal yapısından mı kaynaklanmaktadır?
Arash AZARANFAR: Bir önceki soruya atıf
yaparsak, nehirlerde tuzluluk, havzanın coğrafi ve hidrolojik, kuraklık, yağış şartlarına
bağımlı olarak değişmektedir. Baraj inşa edilmesi nehirlerin tuzluluğu ile ilgili bir sorun
yaratmamaktadır.
ORSAM: Helmand nehri hakkında ne söyleyebilirsiniz? Afganistan ile herhangi bir
anlaşmanız var mı?
Arash AZARANFAR: Güzel bir soru, sizin de
web sayfanızda İran’la ve İran ile Afganistan’ın
durumuna ilişkin bilgiler var. Bu bilgilerde
hata olduğunu belirtmeliyim. İran ve Afganistan, 1973 yılında Helmand nehrine ilişkin
bir anlaşma imzalamışlardır. İran’ın Helmand
nehrinde hakkı olan akış miktarı yılda ortalama 26 m3/sn’dir. Bu nehrin akışı 2,32m3/sn ve
78 m3/sn arasında değişmektedir. Taliban’ın
düşmesinden sonra, İran ve Afganistan anlaşmayı onaylamışlardır, ülkelerinde 13 ortak
oturuma katılmışlardır.
88
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM: Aras nehrinde durum nedir?
Arash AZARANFAR: Aras, Türkiye, İran,
Ermenistan ve Azerbaycan tarafından kullanılan sınıraşan bir su havzadır. Aras nehri
suyunun büyük kısmını mansap Türkiye ve
Ermenistan’dan almakta ve Azerbaycan’a akmaktadır. İran ve SSCB arasında, daha sonra
Ermenistan ve Azerbaycan’ında kabul ettiği
bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre,
İran, Azerbaycan ve Ermenistan, taşkın kontrolü, nehir mühendisliği, barajlar ve HES ve
kirlilik izlenmesi gibi ortak su işlerini geliştirecektir. Aras nehri üzerinde yer alan Aras
barajı, 40 yıl önce İran ve SSCB tarafından
inşa edilmiştir. İran ve Azerbaycan, barajın
40. Yılını önümüzdeki günlerde kutlayacaktır. Ayrıca, İran ve Azerbaycan, 2007 yılında
Khoda Afarin barajını inşa etmişlerdir.
ORSAM: İki ülke arasında suyun tahsis
oranı yüzde 50-yüzde 50 oranında mı?
Arash AZARANFAR: Evet, suyun tahsis oranı yüzde 50-yüzde 50 oranındadır. Aras nehrinde, İran hem Ermenistan hem de Azerbaycan ile kıyıdaştır. Her iki ülke ile ayrı ayrı ikili
anlaşmalara sahiptir.
ORSAM: Aras nehrinin sınır oluşturduğu
Ermenistan ve Azerbaycan ile anlaşmaları
ikili olarak mı gerçekleştirildi? Üç ülkenin
imzaladığı bir anlaşma var mı?
Arash AZARANFAR: Evet, tüm anlaşmalar
ikilidir.
ORSAM: Su kaynakları yönetimi ile ilgili
neler söyleyebilirsiniz? Tüm vilayetler sınırları içerisinde yer alan suları kendi otoriteleri altında yönetmektedirler.
Arash AZARANFAR: Su Kaynakları Yönetim Kurumu, vilayet su otoritelerin yönetmektedir ve bölgesel olan su otoriteleri diğer
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
havzalar ile işbirliği yapmak zorundadırlar.
Yasalara ve İran Enerji Bakanlığı, Su ve Atık
sular işleri biriminin kriterlerine göre Su Kaynakları Yönetim Kurumu, bölgesel su otoritelerinin ilişkilerini ve planlarını kontrol etmektedir.
ORSAM
Arash AZARANFAR: Ben teşekkür ederim.
Bu söyleşi 8 Ekim 2011 tarihinde İstanbul’da
ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı
Dr. Tuğba Evrim MADEN tarafından yapılmıştır.
ORSAM: Sayın Azaranfar, bize değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
89
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
DR. AL-MOSSAVI: “FEDERATİF
YÖNETİM IRAK’TA SU KAYNAKLARI
YÖNETİMİNİ ZORLAŞTIRABİLİR” 16 Aralık 2011
ORSAM Su Araştırmaları Programı, Irak’ın
Stockholm’daki Kültürel Temsilcilik Konsolosu Dr. Betül Al-Mossavi ile Irak’ın su sorunları
hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi. “1991’den
Bugüne Türkiye’nin Arap Körfezi Politikası ve
Gelecek Doktrini”isimli bir kitabı da bulunan
Al-Mossavi, Irak Su Kaynakları Bakanlığı’nın
su sıkıntısının hafifletilmesi için ivedilikle birtakım projeleri hayata geçirmeye çalıştığını
söyledi. Al-Mossavi, federatif yönetim yapısının ise gelecekte Irak’ın su kaynakları yönetimi için yeni sorunlara kaynaklık edebileceğini
belirtti.
ORSAM: Öncelikle bizi Bağdat’ta misafir
ettiğiniz için Irak halkı namına sizlere teşekkür ederiz. Irak ve Türkiye arasındaki
su sorununa Irak Devleti’nin bakışını yorumlayabilir misiniz? Ve su sorunun çözümü sizce nasıl olur?
Betül Al-MOSSAVİ: Irak hükümeti, akademisyenler ve siyasetçiler Türkiye’nin bu sorunu bazen siyasi kazançları için kullandığını
düşünüyor. Konuyu “petrol yerine su” haline
getiriyor. Bu nedenle biran önce anlaşmaya
varmamız lazım. Bu sınıraşan bir nehir midir,
yoksa uluslararası bir nehir midir?
ORSAM: Türkiye’nin konunun çözümü
için önerdiği 3 aşamalı plan vardı. Bu planda Fırat ve Dicle Havzasının su kaynaklarının ve toprak kaynaklarının belirlenmesi
ve buna göre tahsisi öngörülmüştü. Fakat
zamanında bu plan Irak ve Suriye hükümetleri tarafından reddedilmişti. Fırat ve
Dicle havzasının tümüne dair verilerinin
tamamlanıp daha sonra bu suların ülkeler
arasında tahsisine gidilmesi konusunda sı-
90
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
kıntı yaşanıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Betül Al-MOSSAVİ: Irak savaştan çıkmış
ve siyasi sıkıntılar içinde. Türkiye bu dönem
içerisinde projeler yapmış ve barajlar kurmuş
durumda. Irak’a ulaşan su miktarı azalmış bu
da bize büyük zararlar vermiştir. Ziraat Irak’ta
bitmek üzeredir. Birçok yer çölleşmiş, çok yer
temiz sudan mahrum kalmıştır. Bu sıkıntılar
siyasi açıdan Türkiye’ye kötü bir imaj çizdi.
Türkiye’nin o dönemde bize yardımcı olmak
yerine bu tarz projeler yapması, fırsatçı bir
ülke olarak algılanmasına yol açtı.
ORSAM: Irak’taki genel görüş bu mudur?
Betül Al-MOSSAVİ: Hem siyasi çevreler
hem de akademik çevreler bu görüştedir. Halka su sorunun nedenini sorduğunuzda “Suyu
Türkiye kesti” cevabını almaktasınız. Irak
milleti Türkiye’nin Irak’ın zayıf durumunu
kullandığını ve bu dönemde suyunu kesmeye çalıştığını düşünüyor. Irak’ın eski gücünde
olsaydı buna cesaret edemeyeceği konuşuluyor. Bu da Irak’ın zayıflığından faydalanan bir
Türkiye’yi düşman olarak görmeye yol açıyor.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM: Peki, bu projelerin çok eskilere
dayandığını hatta bazılarının 1950’lerden
beri planlandığını Iraklı akademisyenler
bilmiyor mu?
Betül Al-MOSSAVİ: 50 yıl önce böyle bir
projenin olduğu bilinse bile bazı koşullar değişmiştir. Irak’ın ziraat bölgelerinin birçoğu
yağmura bağlıdır, nehirlere değil. Ancak küresel ısınmadan dolayı son yıllarda yağış miktarı
azalmış ve insanlar nehirlere ihtiyaç duymaya
başlamıştır. Öncelere insanlar sel olmasından
korkuyorlardı. Kimse yağmurun azalacağını
düşünmezdi. Ve Türkiye’nin suyu azaltması
İran’la eş zamanlı olmuştur. Karun Nehri tamamen kesilmiştir. İnsanlar büyük su sıkıntısı yaşamıştır. Iraklılar böyle bir dönemde
Türkiye’den tam destek beklemekteydi. Yeni
hükümette yanımızda olması isteniyordu. Bu
istek hala devam etmektedir. Biz Türkiye’nin
bizi desteklemesini ve bize yardım etmesini
istiyoruz.
Irak, 1980’den bugüne kadar hep savaş içindeydi. Savaşan bir ülkenin suyu düşünme ve
onun kullanımıyla ilgili proje yapma ihtimali
çok düşüktü. Savaş yaşamayan Türkiye’nin bu
tarz projeler yapması daha kolay.
ORSAM: Peki, yeni Irak hükümetiyle birlikte Irak’ın istikrara kavuşması sonrasında, Irak’ın su alt yapısını geliştirmeye yönelik ne tür projeler yapılması planlanıyor?
Betül Al-MOSSAVİ: Bildiğim kadarıyla Su
Bakanlığı büyük bir bütçeyi suyu en iyi şekilde kullanmak için projelere ayırmış.
ORSAM
ORSAM: Peki, bir siyaset bilimci olarak
sizce Irak’taki federal yapı su yönetimini
nasıl etkiler?
Betül Al-MOSSAVİ: Bu konu ileride büyük
bir sorun olabilir. Şimdi nasıl Türkiye suyu
kesiyorsa ileride Kürt Bölgesi de kesebilir. Bu
sorun üzerinde şimdiden çalışılması ve bazı
anlaşmalar yapılması lazım. Şunu belirtmek
istiyorum, anayasamızda federasyonların
haklarını ve varlıklarını bütün Irak milletiyle
paylaşmak zorunda oldukları yazmaktadır.
ORSAM: Peki, bu sorunun çözümünde
siyasetçilerden bağımsız olarak Iraklı ve
Türk akademisyenler neler yapabilirler?
Betül Al-MOSSAVİ: Bu konunun çözümü
sadece uluslararası bir anlaşmayla sağlanabilir. Akademisyenler öncelikli olarak kavramlarda anlaşmalıdır. Bu su uluslararası bir su
mudur? Türkiye, Suriye ve Irak arasında sınıraşan bir nehir midir? Bu nehir bir ülkenin
değildir. Bu nehrin sahibi içinden geçtiği tüm
ülkelerdir. Yapılacak anlaşmayla herkes hakkı
kadarını almalıdır. Ayrıca akademisyenler vasıtasıyla uluslararası bir komisyon kurulmalıdır. Sorunun çözümünü ancak bu sağlar.
ORSAM: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
* Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı Dr. Seyfi KILIÇ tarafından 1 Aralık 2011 tarihinde Bağdat’ta yapılmıştır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
91
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI SU
YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRÜ PROF. DR.
CUMALİ KINACI: “SU YÖNETİMİNDE
KOORDİNASYON EKSİKLİĞİNİ GİDERMEYİ AMAÇLIYORUZ” 21 Aralık 2011
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi
Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı su
yönetiminde Türkiye’de çok sayıda kurum ve
kuruluşun suyla ilgili görev ve yetkiye sahip
olduğunu belirterek, en az yedi bakanlığın
bu konuda yetkisi bulunduğunu ve bu yetkiler kullanılırken herhangi bir koordinasyon
içinde çalışılmadığını ifade etti. 6 Temmuz
2011 tarihinde kurulan Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü’nün bu alandaki eksikliği giderme
amacıyla faaliyetine başladığını belirten Prof.
Dr. Kınacı, henüz yeni bir kurum olarak çok
sayıda kurum ve kuruluşu daha verimli şekilde bir araya getirmeye çalışıp, milli bir politika oluşturulmasını sağlamayı amaçladıklarını vurguladı.
ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir
misiniz?
Cumali
KINACI:
İstanbul
Teknik
Üniversitesi’nden 1980 yılında inşaat mühendisi olarak mezun oldum. 26 Ocak 1981
tarihinden bu yana İTÜ Çevre Mühendisliği
Bölümü’nde çalışmaktayım. Öğretim üyeliğine ek olarak söz konusu bölümde idareci olarak da görev yaptım. 22 Ekim 2010 tarihinden
11 Temmuz 2011 tarihine kadar Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü görevini yürüttüm.
Su sektöründeki yeni yapılanma sürecinde
4 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 645 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle 6 Temmuz 2011
tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM)
kuruldu. Bu Genel Müdürlüğün ilk personeliyim ve 14 Temmuz 2011’de Su Yönetimi
92
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
Genel Müdürü ve ilk personeli olarak göreve
başladım. Bir süre tek başıma görev yaptım.
Bu nedenle Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nü
kendi çocuğum gibi görüyorum. Akademik
kariyerimi Çevre Mühendisliği alanının su
yönetimi, arıtma teknolojisi ve çevre ekonomisi konularında yaptım. Su Yönetimi Genel
Müdürlüğü’nü İTÜ’den izinli ve görevli olarak yürütüyorum.
ORSAM:
Su
Yönetimi
Genel
Müdürlüğü’nün kuruluş amacı nedir?
Cumali KINACI: Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, adı üzerinde, suyun yönetimini sağlamak amacıyla kuruldu. Halihazırda Türkiye’de
çok sayıda kurum ve kuruluş suyla ilgili görev
ve yetkiye sahiptir. En az yedi bakanlığın bu
konuda yetkisi bulunmaktadır ve bu yetkiyi
kullanırken herhangi bir koordinasyon içinde
çalışılmamaktadır. Yetki kullanımı sırasında
çakışmalar ve iç içe geçmeler yaşanmaktadır.
Zamanında belli ihtiyaçlara göre bir takım
görev ve yetkiler değişik kurumlara verilmiştir. Daha sonra su yönetiminin bir genel müdürlük olarak kurulma ihtiyacı hissedilmiştir.
Aynı şekilde AB Su Çerçeve Direktifi’nin temel taleplerinden birisi de yatırımcı kuruluşlardan ayrı bir yapılanma olarak Su Yönetimi
Genel Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Mevcut
durumda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
(DSİ) yatırıma yönelik olarak yapılanmıştır
ve yatırıma yönelik olduğu için aynı zamanda
bir taraftır. Su, içme-kullanma, sulama, enerji
üretimi, endüstri, doğal hayatın sürdürülmesi, ulaştırma, su ürünlerinin yetiştirilmesi,
dinlenme, turizm amaçlı olarak kullanılabilir. Bu kullanıcıların her biri ayrı bir taraftır.
Zira bir su kaynağı DSİ açısından bakıldığında farklı bir öncelik, başka bir kurum/kuruluş açısından bakıldığında farklı bir öncelik
ve bir vatandaş açısından bakıldığında farklı
bir öncelik taşıyabilir. Bu amaçların tümünü
birlikte değerlendirecek, genel esasları ortaya
koyacak, koordinasyonu sağlayacak, mevzuat
geliştirecek, standart ve kriter belirleyecek bir
kuruma ihtiyaç bulunmaktadır. Şu ana kadar
kurum/kuruluşlar münferit projeler bazında
çalışmışlardır. Örneğin, DSİ tarafından bir
baraj inşa edilmiş ve sadece bu baraj havzasının yönetimiyle ilgili konular üzerinde çalışılmıştır. Halbuki bu çalışmanın nehir havzası
bazında bir bütün olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir. Sakarya Havzası’nı düşünecek olursanız, havza Ankara ve Kütahya’dan
başlayıp Adapazarı, Eskişehir, Bilecik hatta
Bursa’nın bir kısmını içine alan bir bölgeyi kapsamaktadır. Ankara’nın içinden geçen Ankara Çayı Sakarya Nehri vasıtasıyla
Adapazarı’ndan Karadeniz’e dökülmektedir.
Bu havzada herkes suyu farklı amaçlarla kullanmaktadır. Bir kısmı içme kullanma, sulama, sanayi su ihtiyacı gibi maksatlarla nehirden su çekerek bir taraftan mansaba giden su
miktarını azaltmakta, diğer taraftan ise kirli
atıksularını Sakarya Nehri’ne boşaltarak havzanın aşağı tarafındakilerin suyu kullanımını
olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle
havzanın bir bütün olarak değerlendirilmesi
ve yönetiminin bir bütün olarak sağlanması
gerekmektedir. Tüm bu amaçlar doğrultusunda Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
ORSAM: Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
hangi kurumlarla işbirliği halindedir?
ORSAM
Cumali KINACI: SYGM, başta Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, Meteoroloji Genel
Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü,
İller Bankası A. Ş., Tarım Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, belediyelerin bağlı olduğu İçişleri
Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı (sınır aşan sular
konusunda), Kültür ve Turizm Bakanlığı, Afet
ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
olmak üzere çok sayıda kurum ve kuruluşla
işbirliği halinde çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Ayrıca Su Enstitüsü ve ORSAM
gibi kurum ve kuruluşlar da işbirliği halinde
olduğu kuruluşlar arasındadır.
ORSAM: Türkiye’nin su yönetimine dair
uzun yıllara dayanan bir tecrübesi var.
Peki, şu an tüm havzalarımızın tarımsal,
evsel ve endüstriyel kullanımına ilişkin
planlar açısından ne durumdayız?
Cumali KINACI: Türkiye’nin havza yönetimi
konusunda uzun süreli bir tecrübesi olduğunu söylemek zordur. Havza bazında su yönetimi Türkiye’nin gündemine son on senedir
girmiş bulunmaktadır. Halihazırda “Havza
Koruma Eylem Planları” hazırlanmaktadır.
Türkiye’de 25 havza bulunmaktadır. Bu 25
havzadan 11 tanesinin havza koruma eylem
planı hazırlanmıştır. Kalan 14 tane havzanın
koruma eylem planları ise 7 Aralık 2011 tarihinde Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi’ne
(TÜBİTAK-MAM’a) ihale edilmiştir. Söz
konusu planlar en geç 2013 yılının Aralık ayı
içerisinde tamamlanacaktır. Bundan sonraki
aşama Havza Koruma Eylem Planları’nın uygulanmasıdır. Müteakiben 2013 yılından başlamak üzere havza koruma eylem planı bitmiş
olan havzalar için Havza Yönetim Planları’nın
hazırlanmasına başlanacaktır.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
93
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Havza Yönetim Planları da hazırlandığı zaman havzaların bir bütün olarak düşünüldüğü ve yönetildiği yeni bir yapılanma başlamış
olacak. Bu durum, hem İçişleri Bakanlığı hem
de diğer Genel Müdürlükler ve kurumlar açısından radikal ve köklü değişiklikler gerektirmektedir. Hem Ankara’da Merkez Teşkilat
hem de havzalarda uzantıları kurulacaktır.
Örneğin, Kızılırmak Havza Teşkilatı oluşturulacaktır. Ama suyu kullananlar da dahil
olmak üzere birçok paydaş bu teşkilatın yönetiminde söz sahibi olacaktır. Şu anda konu
olgunlaşmadığı için çok fazla detay veremiyorum. Üzerinde çok tartışılması ve köklü yasal
değişiklikler yapılması gerekiyor. Bu konudaki hazırlıklara önümüzdeki yıllarda başlanacaktır.
ORSAM: Peki, şu an SYGM tarafından ne
gibi projeler yürütülüyor?
Cumali KINACI: Daha öncede belirttiğim
gibi SYGM sıfırdan kurulan ve henüz altı aylık bir geçmişi olan bir birimdir. Birçok farklı
genel müdürlükten personel transfer edilerek
idari yapı oluşturulmuş, diğer taraftan yeni
mezun elemanlar alınarak yapacakları işler
konusunda eğitilmeye başlanılmıştır. SYGM
başka bir kurum veya kuruluşun bölünmesiyle oluşturulmuş bir yapı değildir. Görevlerinin büyük çoğunluğu ilk defa tanımlanmış
olup bürokrasi için de yeni konulardır. Özetle
görevlerimizin büyük çoğunluğu ilk defa yapılacaktır. Diğer taraftan teşkilatlanma çalışmalarımız da devam etmektedir. Bu nedenle
de faaliyetlerimize yeni yeni başladığımızı
söylemek mümkündür.
Şu anda tüm havzalar için havza koruma eylem planlarını tamamlamaya çalışıyoruz. İçme
suyu havzalarının korunması için özel hüküm
belirleme çalışmaları devam etmektedir. İçme
suyu elde edilen bir baraj gölünü düşünün. O
baraj gölünde, tüm Türkiye’de uygulanan yönetmeliği uygulamak su kalitesi ve su miktarı
94
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
açısından sıkıntılar doğurabiliyor. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü suyun sadece miktar
olarak değil kalite olarak da değerlendirilmesi
gerektiğinin farkındadır. Bu yıl Eğridir Gölü,
Porsuk Baraj Gölü ve Atatürk Baraj Gölü’nde
özel hüküm belirleme çalışmaları tamamlanmış olup, mevcut durumda toplam 13 tane
içme suyu özel hüküm belirleme çalışması bitirilmiştir. Yaklaşık 30 tane içme suyu havzası
için özel hüküm belirleme çalışmalarına önümüzdeki dönemde başlanacaktır. TÜBİTAKMAM ile 7 Aralık 2011 tarihinde imzalanan
protokol ile de Beyşehir Gölü ve Karacaören
Baraj Gölü’nün özel hüküm belirleme çalışmaları başlatılmıştır.
Bu faaliyetlere ek olarak suyun verimli kullanımıyla ilgili çalışmalarımız da yürütülmektedir. Atıksuların yeniden kullanımına önem
veriyoruz. Mesela evsel atıksuların sulamada
tekrar kullanılabilirliği konusunda çalışmaları
başlattık. İlk olarak Hollanda Hükümeti’nden
750.000 Euro’luk bir fon temin ederek Akarçay Kapalı Havzası’ndaki evsel atık suların
sulamada kullanılabilirliğiyle ilgili bir proje
başlatıyoruz. Ayrıca büyük turistlik tesislerden başlamak üzere iki şebeke kurulması ve
arıtılmış suyun tekrar tuvaletlerde kullanılması, içme ve kullanma suları için ayrı şebekeler tesis edilmesine yönelik bir projemiz
mevcuttur.
Türkiye’de hangi ilde ne kadar su kaçağının
olduğu ve bu kaçakların nasıl kontrol altına alınabileceği hususları çok önemlidir. Bu
amaçla, su kaçaklarıyla ilgili envanter çalışmasını başlattık. Aynı zamanda kişi, ürün, kurum, kuruluş, yerleşim birimi, ülke gibi birimler başına düşen su anlamına gelen su ayak izi
çalışmasına başlıyoruz. Su ayak izi, içtiğimiz
suyun miktarından giyinme ve yemek gibi ihtiyaçlarımıza harcanan su miktarları dahil olmak üzere kullanılan tüm suları kapsamaktadır. Kişinin, ülkenin ve ürünlerin su ayak izini
belirleme çalışmasına da başlıyoruz.
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
Bunun dışında su hukuku konusuyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir. Türkiye’de
su mevzuatını çok iyi bilen mühendislerimiz
bulunmakla birlikte, ulusal ve uluslararası su
hukuku konusunda yetişmiş hukukçu kapasitemizin daha fazla artması gerekmektedir.
Bu konuda çalışmalar yürütecek, faaliyetleri
izleyip denetleyecek, dünyadaki gelişmeleri
takip edecek bir yapılanma oluşturuyoruz. Su
hukuku konusunda uzman bir grup kurmaya
ve onları bu konuda yetiştirmeye çalışıyoruz.
Bunun dışında sınıraşan sularla ilgili ayrı bir
yapılanma oluşturduk ve faaliyetlere başladık.
Politikalar geliştirmek, bu konuyla ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak, teknik altyapıyı oluşturmak istiyoruz.
Bu konuda farklı sivil toplum kuruluşları ve
resmi kurumlar çalışmaktadır. Bu kurumlar
arasında koordinasyonu sağlayabilecek, onlarla iletişim halinde olup ülke politikasının
gelişmesine katkı sağlayacak şekilde yorumlayacak bir yapılanmayı hedefliyoruz. Ayrıca,
hem uluslararası ilişkileri takip edecek hem
de su politikası geliştirecek bir yapılanma da
oluşturulmuş olup, bu birimler de faaliyetlerine başlamışlardır. Takdir edersiniz ki bunlar
zor ve iddialı konulardır. Şu anda Türkiye’de
gerek sivil toplum kuruluşları gerekse kamu
kuruluşları birbirinden habersiz ve koordinasyonsuz çalışmalar yürütmektedirler. Bizim amacımız bu çalışmaları bir araya getirerek ulusal bir su politikası oluşumuna katkı
sağlamaktır.
Diğer bir amacımız su kalitesinin izlenmesidir.
Türkiye’de çok sayıda kurum ve kuruluş kendi
amaçları doğrultusunda su kalitesini izlemeye
çalışıyor. Ancak, bu faaliyetler zaman zaman
birbiriyle çakışıyor. Kirlilik, hidrolojik ve hidromorfolojik parametrelerinin hangilerinin
hangi istasyonlarda kim tarafından ölçüleceğinin kararlaştırılması için merkezi bir yapıya
ihtiyacımız bulunmaktadır. Birlikte faaliyet
göstererek ölçme maliyetlerinin azaltılmasını
ve daha verimli kullanılabilecek verilere ula-
ORSAM
şılmasını hedeflemekteyiz. Bu verileri elde ettikten sonra bir su bilgi sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Her kurumda farklı
bilgiler var ve bu bilgiler her kurumun kendi
amaçları doğrultusunda kullanıyor ve kurumlar bu verileri paylaşmayı arzu etmiyor. Genel
Müdürlüğümüzün kuruluş kanununa göre
tüm kurum ve kuruluşlar bu bilgileri talebimiz durumunda vermekle mükelleftirler. Biz
bu bilgileri toparlayacağız ve stratejik bilgiler hariç diğerlerini talep edenlere sunacağız.
Yani bir envanter çalışması yapmamız, ham
ve işlenmiş bilgileri toparlayıp veri tabanına
dönüştürmemiz gerekiyor. Bu veriler üzerinde hidrolojik ve istatistiksel değerlendirmeler
yapılmalıdır. Hidrolojik modeller kurulması
sağlanmalı ve mevcut modellerin bizim havzalara uygulanabilirliği araştırılmalıdır. İstatistik ve hidroloji konularında yeni bir yapılanma talebimiz oldu ve bu talebimiz Sayın
Bakanımız tarafından onaylandı.
Esas problemlerimizden birisi su tahsisidir.
Münferit su tahsisleri halihazırda, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Örneğin yeraltısuyunu ele alırsak,
bireyler kişisel olarak “Ben burada kuyu açabilir miyim?” diye başvuruda bulunuyor. DSİ
o başvuruyu değerlendirip kabul veya reddediyor. Bu başvurular havza bazında bir bütün
olarak değerlendirilemediği için yeraltı suları
aşırı olarak kullanılmakta ve su seviyesi hızlı bir şekilde düşebilmektedir. Bu ve benzeri
sebeplerle suyun havza bazında sektörel olarak tahsisi büyük önem kazanmaktadır. Bir
su havzasında su hangi esaslar çerçevesinde
ne oranda içme suyu, ne oranda sulama suyu
ne oranda enerji üretimi ne oranda doğal hayatın korunması için kullanılacak bilinmiyor.
Bununla ilgili yeni bir yapılanma başlattık,
ancak bu faaliyetin yürütülmesi oldukça çok
zor. Çünkü her havza için bu değerlendirmenin ayrı ayrı yapılması gerekiyor. Şu anda alt
yapısını oluşturmaya çalışıyoruz. Örneğin
“Kızılırmak hangi oranda hangi maksatla kul-
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
95
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
lanılacak” sorusunun cevabı oldukça zor verilebilir, çünkü uzun yıllar o havzada çalışmayı
gerektiriyor. Bu hususla ilgili Su Kanunu’na
da bir hüküm konulacak. Bildiğiniz üzere,
Su Kanunu 1926 yılında çıkarılmıştır ve o
dönemdeki ihtiyaçlar çerçevesinde hazırlanmıştır. O zaman öncelikli olan hususlar içme
ve kullanma suyuydu. Şimdi ihtiyaçlar çeşitlendi ve talepler arttı. Başlangıçta suyun kalitesi esas alınmadan miktar hesaplanıyordu.
Şimdi hem miktar hem de kalite anlamında Su Kanunu’nun yenilenmesi gerekiyor.
Bu konuda çalışmalara devam ediyoruz. Biz
SYGM olarak mevzuat geliştirme konusunda
koordinasyon görevini de üstlenmiş bulunmaktayız. Şu anda 10’dan fazla yönetmeliğin
revizyonuyla uğraşıyoruz. Ayrıca çok sayıda
yeni yönetmelik üzerinde çalışıyoruz. Özetle
SYGM’nin önemli görevlerinden birisi de su
mevzuatının geliştirilmesini sağlamaktır.
Genel Müdürlüğümüz için önemli konulardan bir diğeri de suyun taşkın olması ya da
kuraklık olması durumundaki yönetimi. Bununla ilgili yeni bir yapılanma oluşturduk. İlk
olarak Karadeniz Bölgesi’ndeki bir havzada
uygulama yapacağız. Bu kapsamda, değişik
iklim şartlarında ve farklı yağış sürelerinde
ölçümler yapılacak. Örneğin, 10 dakika içinde
50 kilogram yağış olması halinde farklı kesitlerden ne kadar su geçecek? Süreleri ve yağış
miktarlarını değiştirerek çalışmalarımızı yapacağız. Bu sayede, o havza için risk haritaları
hazırlayacağız ve bu haritalar sayesinde alınabilecek tedbirleri belirleyeceğiz. Tedbirlerin
alınmaması halinde oluşabilecek zarar haritaları hazırlayacağız. Taşkının tam tersi durum
olan kurak dönemle ilgi olarak da faaliyetlerimiz gerçekleştirilecektir. Mesela Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde kurak
dönemlerle ilgili çalışan bir çalışma grubu yer
almaktadır. Ancak, anılan grup sadece sulama açısından konuyu ele almaktadır. Şu ana
kadar belirlendiğine göre suyun 12 farklı sektörel kullanım amacı bulunmaktadır. Bu konu
96
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ile ilgili çalışacak olan birimimiz de kurulmak
üzere olup bütün sektörel su kullanımlarını
dikkate alacak kurak dönem su yönetim planlarının hazırlanmasına başlanacaktır.
İlaveten, su kalitesinin geliştirilmesi de yine
Genel Müdürlüğümüzün görev, yetki ve sorumluluğu altında yer almaktadır. İçme suyu
havzalarında kullanım amaçlarına göre her bir
su kaynağı için su kalitesinin hangi seviyede
olması gerekir? Su kalitesinin yönetmeliklere
göre belirlenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, halihazırda içme sularında bulunan eser
tehlikeli maddeler belirlenecek, bunlardan
hangilerinin hangi metotla ve hangi aralıklarla izleneceğine karar verilecek, bu konuda bir
yönetmelik hazırlanacaktır. Bu konuda yeni
bir proje çalışmasına başlanılmıştır.
ORSAM: Kurumunuzun yurtdışıyla olan
ilişkileri ne durumdadır?
Cumali KINACI: Genel Müdürlüğümüzün kurulmasının temel amaçlarından birisi
de uluslararası ilişkilerin takip edilmesidir.
Türkiye’nin su politikasının oluşturulması, bu
politikaya uygun bir iç politikanın izlenmesi,
dışarıdaki gelişmelerin takip edilmesi ve ilgili
kurum ve kuruluşlara aktarılması gerekmektedir. Bu ifadelerimden “Türkiye’de sadece
biz varız, başka kuruma ihtiyaç yoktur” anlaşılmasın. Biz sadece çok sayıda kurum ve
kuruluşu daha verimli şekilde bir araya getirmeye çalışıp milli bir politika oluşturulmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Mesela Dışişleri
Bakanlığı’yla sürekli işbirliği içindeyiz. Söz
konusu Bakanlığa teknik olarak destek vermekte ve uluslararası ilişkiler açısından nasıl
davranmamız gerektiği konusunda görüşler
almaktayız. Uluslararası kurum ve kuruluşlarla, teknik konularda işbirliği yapabilmek
için ulusal kurum ve kuruluşlarla işbirliği
içinde, çalışmalara başlamış bulunmaktayız.
Ayrıca su hukuku ve politikası konularında
uluslararası gelişmelerin izlenmesine de baş-
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
lanılmış bulunulmaktadır. Sonraki dönemlerde bu gelişmeler raporlanarak ilgili mercilere
sunulacaktır.
ORSAM: Eklemek istediğiniz bir konu var
mı?
Cumali KINACI: Genel Müdürlüğümüzün
mevcut durumunu, görevlerini, yapacaklarını çok hızlı bir şekilde anlatmaya çalıştım.
Belki atladığım temel noktalar da olmuş olabilir. Yeni bir genel müdürlüğün kurulması
ile toplum tarafından görev ve yetkilerin ne
olduğunun anlaşılması zaman alabilir. Genel
Müdürlüğümüzün verimli olabilmesi için diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışmaya
ihtiyacımız bulunmaktadır. Kurumumuzu tanıtmakta her zaman yeterli olamayabiliriz. Bu
anlamda, ORSAM gibi kuruluşların desteği
bizim için önemlidir. Türkiye’nin milli su politikasının ne olması gerektiği ve farklı kurumların nasıl bir araya geleceği konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Yabancı ülkelerde
birçok saygın düşünce kuruluşu var. Bizim
ülkemizin de benzer düşünce kuruluşlarına
ihtiyacı var. Bu bakımdan ORSAM ve benzeri kuruluşların kurulması çok önemlidir. Birçok alternatifi değerlendirmek, farklı görüşler
üretmek ve bu görüşleri resmi kurumlara aktarmak sivil toplum kuruluşlarının görevidir.
ORSAM
Kamunun da onlara destek vermesi gerekiyor.
Kamu kurum/kuruluşları ile ORSAM gibi sivil toplum kuruluşlarının fikir alışverişinde
bulunması büyük önem taşımaktadır.
Son olarak bir hususu daha eklemek istiyorum. Daha önce de belirttiğim üzere Genel
Müdürlüğümüz yeni kurulmuş ve sıfırdan
örgütlenmeye çalışan bir kurumdur. Görevlerinin önemli bir kısmı kamuoyu ve bürokrasi
için oldukça yenidir ve bu konuların bazılarında yetişmiş insan gücü bulmak mümkün
olamamaktadır. Mesela havza bazında sektörel su tahsisi böyledir. Genel Müdürlüğümüzün yetişmiş elemanlarla yapılanmasını ve
altyapısını tamamlaması zaman alabilecektir.
Bu konularda anlayış, sabır ve diğer kurum/
kuruluşlarla işbirliği çalışanların iş verimi ve
motivasyonu açısından büyük önem taşımaktadır. İnanıyorum ki Genel Müdürlüğümüzün
yaptıkları, yapacakları ve ülkemiz açısından
önemi 2 – 3 yıl gibi kısa bir zaman dilimi içinde çok daha iyi görülecek ve anlaşılacaktır.
ORSAM: Vakit ayırıp sorularımızı cevapladığınız için çok teşekkür ederiz.
* Bu söyleşi ORSAM Su Araştırmaları Uzmanı Dr. Seyfi KILIÇ tarafından 8 Aralık 2011
tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
97
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM RAPORLARI
ORSAM Rapor No: 1
Mart 2009
Deniz Haydutluğu ile Mücadele
ve Türkiye’nin Konumu: Somali
Örneği
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 2
Nisan 2009
60. Yılında Nato ve Türkiye
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 3
Mayıs 2009
Irak’ın Kilit Noktası: Telafer
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 4
Temmuz 2009
2009 Lübnan Seçimleri: Kazananlar, Kaybedenler ve Türkiye
(Tr)
ORSAM Rapor No: 5
Ağustos 2009
Türkiye-Lübnan İlişkileri: Lübnanlı
Dinsel ve Mezhepsel Grupların
Türkiye Algılaması
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 6
Kasım 2009
Tuzhurmatu Türkmenleri: Bir
Başarı Hikayesi
(Tr - Eng - Ar)
ORSAM Rapor No: 7
Kasım 2009
Unutulmuş Türkmen Diyarı:
Diyala
(Tr - Eng - Ar)
ORSAM Rapor No: 8
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 1
Aralık 2009
Karadeniz’in Bütünleşmesi İçin
Abhazya
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 9
Ocak 2010
Yemen Sorunu: Bölgesel Savaşa
Doğru mu?
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 10
Yemen İç Savaşı: İktidar Mücadelesi, Bölgesel Etkiler ve Türkiye
ile İlişkiler
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 11
Şubat 2010
Unutulan Türkler: Lübnan’da Türk
Varlığı
(Tr – Eng – Ar)
ORSAM Rapor No: 12
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 2
Şubat 2010
Rusya Federasyonu’nun Bakışı:
Irak Faktörünün Türkiye’nin
Ortadoğu Politikasına Etkisi
(1990-2008)
(Tr - Rus)
98
ORSAM Rapor No: 13
Şubat 2010
7 Mart 2010 Irak Seçimleri
Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının
Analizi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 24
Ocak 2011
Kuveyt Emirliği: Savaş ve Barış
Arasındaki El Sabah İktidarı ve
Türkiye ile İlişkiler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 14
Şubat 2010
Seçim Öncesi Irak’ta Siyasal Durum ve Seçime İlişkin Beklentiler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 25
Ocak 2011
Hukuki ve Siyasi Yönleriyle
Güvenlik Konseyi’nin İran Ambargosu
(Tr)
ORSAM Rapor No: 15
Mart 2010
Orsam Heyetinin 7 Mart 2010
Irak Seçimlerine İlişkin Gözlem
Raporu
(Tr)
ORSAM Rapor No: 16
Nisan 2010
Oman Sultanlığı:
Arap Yarımadasında Geleneksel
ile Modernite Arasında Bir Ülke
(Tr)
ORSAM Rapor No: 17
Nisan 2010
7 Mart 2010 Irak Parlamento Seçim Sonuçlarının
ve Yeni Siyasal Denklemin
Değerlendirilmesi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 18
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 3
Mayıs 2010
Komşuluktan Stratejik İşbirliğine:
Türk-Rus İlişkileri
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 19
Eylül 2010
Türkiye’ye Yönelik Türkmen Göçü
ve Türkiye’deki Türkmen Varlığı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 20
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 4
Ekim 2010
Kırgızistan’da Mevcut Durum,
İktidar Değişiminin Nedenleri ve
Kısa Vadeli Öngörüler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 21
Kasım 2010
Irak’tan Irağa: 2003 Sonrası
Irak’tan Komşu Ülkelere ve
Türkiye’ye Yönelik Göçler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 22
Ocak 2011
Türkiye-Yemen İlişkileri ve
Yemen’deki Türkiye Algısı
(Tr – Eng – Ar)
ORSAM Rapor No: 23
Ocak 2011
Katar-Irak-Türkiye-Avrupa Doğal
Gaz Boru Hattı Projesi Mümkün
mü?
(Tr - Eng)
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM Rapor No: 26
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 5
Şubat 2011
Kırgızistan’da Son Gelişmeler:
Dün, Bugün, Yarın
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 27
Şubat 2011
Mısır Devriminin Ayak Sesleri: Bir
Devrin Sonu mu?
(Tr)
ORSAM Rapor No: 28
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 6
Şubat 2011
Uluslararası Deniz Hukukunda
Kıyı Devletlerinin Gemilere El
Koyma Yetkisinin Sınırları:
Gürcistan’ın Karadeniz’de Seyreden Gemilere El Koyması
(Tr)
ORSAM Rapor No: 35
Mart 2011
Irak’ta Mevcut Siyasi Durum ve
Önemli Siyasi Gelişmeler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 36
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 1
Mart 2011
Eu’s Water Framework Directive
Implementation in Turkey:
The Draft National Implementation Plan
(Eng)
ORSAM Rapor No: 37
Mart 2011
Tunus Halk Devrimi ve Sonrası
(Tr)
ORSAM Rapor No: 38
Mart 2011
Libya Savaşı, Uluslararası Müdahale ve Türkiye
(Tr)
ORSAM Rapor No: 39
Mart 2011
Tarihten Günümüze Libya
(Tr)
ORSAM Rapor No: 40
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 2
Mart 2011
İklim Değişiminin Güvenlik Boyutu ve Ortadoğu’ya Etkileri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 29
Şubat 2011
Tunus Halk Devrimi ve Türkiye
Deneyimi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 41
Mart 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak-1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 30
Şubat 2011
Kerkük’te Mülk Anlaşmazlıkları:
Saha Araştırmasına Dayalı Bir
Çalışma
(Tr)
ORSAM Rapor No: 42
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 3
Nisan 2011
Nil Nehri Havzasının Hidropolitik
Tarihi ve Son Gelişmeler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 31
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 7
Mart 2011
Afganistan ve Pakistan’da
Yaşanan Gelişmeler ve
Uluslararası Güvenliğe Etkileri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 43
Nisan 2011
Kuzey Irak’ın Sosyal-Siyasal
Yapısı ve Kürt Bölgesel
Yönetimi’nin
Türkiye ile İlişkileri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 32
Mart 2011
Suudi Arabistan’da Şii Muhalefet
Sorunu ve Etkileri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 33
Mart 2011
Irak’ta Türkmen Varlığı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 34
Mart 2011
Irak’ta Türkmen Basını
(Tr – Ar)
ORSAM Rapor No: 44
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 4
Nisan 2011
Meriç Nehri Havzası Su
Yönetimi’nde “Uluslararası
İşbirliği” Zorunluluğu
(Tr)
ORSAM Rapor No: 45
Nisan 2011
Suriye’de Demokrasi mi İç Savaş
mı? :
Toplumsal-Siyasal Yapı, Değişim
Senaryoları ve Sürecin Türkiye’ye
Etkisi
(Tr)
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM Rapor No: 46
Mayıs 2011
Suriye’de İktidar Mücadelesi,
Uluslararası Toplumun Tepkisi ve
Türkiye’nin Konumu
(Tr)
ORSAM Rapor No: 47
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 5
Mayıs 2011
Türkiye-Suriye İlişkileri: Sınıraşan
Sularda Örnek İşbirliği Olarak Asi
Dostluk Barajı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 48
Mayıs 2011
Orsam Söyleşileri - 2
Iraklı Araplar, Azınlıklar ve Akademisyenler-1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 49
Mayıs 2011
Orsam Söyleşileri - 2
Irak Türkmenleri-1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 50
Mayıs 2011
Orsam Söyleşileri - 3
Iraklı Kürt Yetkililer, Akademisyenler ve Gazeteciler-1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 51
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 8
Mayıs 2011
75. Yılında Montrö Boğazlar
Sözleşmesi
Karadeniz’in Değişen Jeopolitiği
Çerçevesinde
(Tr)
ORSAM Rapor No: 52
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 9
Mayıs 2011
Afganistan ve Bölgesel Güvenlik
(Ortadoğu, Orta ve Güney Asya,
Rusya Federasyonu)
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 53
Mayıs 2011
Madagaskar: Bağımsızlığın 50.
Yılında Kazanımlar,
Kaçan Fırsatlar ve Türkiye ile
İlişkiler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 54
Mayıs 2011
Iraklı Grupların Temel Siyasi
Sorunlara Bakışı ve Türkiye İle
İlişkiler: Saha Araştırmasına
Dayalı Bir Çalışma
(Tr)
ORSAM Rapor No: 55
Haziran 2011
Suriye Muhalefeti’nin Antalya
Toplantısı:
Sonuçlar, Temel Sorunlara Bakış
ve Türkiye’den Beklentiler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 56
Haziran 2011
Seçimler ve Ak Parti’nin Tecrübesi
(Tr – Ar)
ORSAM Rapor No: 69
Eylül 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 4
(Tr)
ORSAM Rapor No: 57
Haziran 2011
12 Haziran 2011 Türkiye Genel
Seçimlerinin Ortadoğu Ülkelerindeki Yansımaları
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 70
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 10
Eylül 2011
XXI. Yüzyılda Rusya ve
Türkiye’nin İran Politikaları
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 58
Temmuz 2011
Karikatürlerin Dilinden 12 Haziran
2011 Türkiye Genel Seçimlerinin
Ortadoğu’daki Yansımaları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 59
Temmuz 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 2
(Tr)
ORSAM Rapor No: 60
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 6
Temmuz 2011
Mekong Nehri Suları Üzerinde
İşbirliği ve İhtilaf
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 71
Eylül 2011
Gazze Sorunu: İsrail Ablukası,
Uluslararası Hukuk, Palmer Raporu ve Türkiye’nin Yaklaşımı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 72
Eylül 2011
Ortadoğu Ülkelerine Dair
İstatistikler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 73
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 11
Ekim 2011
Anadolu Etki Alanı
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 61
Temmuz 2011
Antalya’da 1-2 Haziran 2011 Tarihlerinde Gerçekleşen “Suriye’de
Değişim
Konferansı” nın Tam Deşifresi
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 74
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 12
Ekim 2011
Ukraine in Regress: The Tymoshenko Trial
(Eng)
ORSAM Rapor No: 62
Ağustos 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 3
(Tr)
ORSAM Rapor No: 75
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 13
Ekim 2011
Kazaklar ve Kazakistanlılar
(Tr)
ORSAM Rapor No: 63
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 7
Ağustos 2011
Görünmez Stratejik Kaynak:
Sınıraşan Yeraltı Suları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 64
Ağustos 2011
AK Parti’nin 12 Haziran 2011
Genel Seçimlerindeki Zaferi
(Tr – Ar)
ORSAM Rapor No: 65
Ağustos 2011
Karikatürlerin Dilinden Arap
Baharı - 1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 76
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 14
Ekim 2011
İtalya’da Unutulmuş Türk Varlığı:
Moena Türkleri
(Tr - It)
ORSAM Rapor No: 77
Ekim 2011
ABD’nin Çekilmesinin Ardından
Irak Politikasının Bölgesel,
Küresel Etkileri ve Türkiye’ye
Yansımaları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 66
Ağustos 2011
Karikatürlerin Dilinden Libya İç
savaşı ve Uluslararası Müdahale - 1
(Tr)
ORSAM Rapor No: 78
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 8
Ekim 2011
Türkiye’de ve İsrail’de Yapay
Sulak Alanlar ile Atıksu Arıtımı ve
Atıksuyun Sulama Amaçlı Olarak
Tekrar Kullanımı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 67
Ağustos 2011
Somali: Bir Ulusun Yok Oluşu ve
Türkiye’nin İnsani Yardım Girişimi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 79
Ekim 2011
Yaklaşan Seçim Öncesi Tunus’ta
Siyasal Denklemler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 68
Eylül 2011
Karikatürlerde Usame Bin Ladin
Operasyonu ve Yankıları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 80
Ekim 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak - 5
(Tr)
ORSAM
ORSAM Rapor No: 81
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 15
Ekim 2011
Büyük Güçlerin Afganistan
Politikaları
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 82
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 16
Ekim 2011
Bölge Devletlerinin Perspektifinden Afganistan
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 83
Kasım 2011
Suriye’de Değişimin Ortaya
Çıkardığı Toplum: Suriye Türkmenleri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 84
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 9
Kasım 2011
Somali’nin Açlık Felaketi: “Siyasi
Kuraklık” mı Yoksa Doğal Afet
mi?
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 85
Kasım 2011
Suriye Politik Kültüründe Tarihsel
Pragmatizm, Beşar Esad Dönemi
Suriye Dış Politikası ve TürkiyeSuriye İlişkileri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 86
Kasım 2011
Geçmişten Günümüze Irak Türkmen Cephesi’nin Yapısı ve İdari
Durumu
(Tr)
ORSAM Report No: 87
Kasım 2011
Turkmen in Iraq and Their Flight:
A Demographic Question?
(Eng)
ORSAM Rapor No: 88
Kasım 2011
Irak’ta Bektaşilik (Türkmenler –
Şebekler – Kakailer)
(Tr)
ORSAM Rapor No: 89
Kasım 2011
Değişim Sürecindeki Fas
Monarşisi: Evrim mi? Devrim mi?
(Tr)
ORSAM Rapor No: 90
Kasım 2011
Arap Dünyasının İstisnai Krallığı:
Yerel Aktörler ve Arap-İsrail
Uyuşmazlığı Çerçevesinde Ürdün
Krallığı’nın Demokratikleşme
Deneyimleri
(Tr-Eng)
ORSAM Rapor No: 91
Aralık 2011
Türkiye ve Arap Birliği’nin
Suriye’ye Yaptırım Kararları ve
Olası Sonuçları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 92
Aralık 2011
Irak’ta İhtilaflı Bölgelerin Durumu
(Tr)
ORSAM Report No: 93
ORSAM Water Research Programme Report: 10
December 2011
Turkey and Wfd Harmonization: A
Silent, But Significant Process
(Eng)
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
99
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
ORSAM Rapor: 94
Aralık 2011
Türkiye-Fransa Krizinde Algının
Rolü: Fransızların Türkiye Algısı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 95
Aralık 2012
Karikatürlerle Arap Baharı – 2
(Tr)
ORSAM Rapor No: 96
Aralık 2011
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak – 6
(Tr)
ORSAM Rapor No: 97
Ocak 2012
Karikatürlerin Dilinden Irak’ı Anlamak – 7
(Tr)
ORSAM Rapor No: 98
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 17
Ocak 2012
Kırgızistan’da Cumhurbaşkanlığı
Seçimi ve Türkiye ile İlişkilerine
Etkisi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 99
Ocak 2012
Türk Siyasal Partilerinin
Hatay’daki Suriyeli Sığınmacılar
Konusundaki Açıklamaları ve
Hatay’daki Siyasi Parti Temsilcileri ile Hareketlerin Suriye
Olaylarına Yaklaşımları
(Mart-Aralık 2011)
(Tr)
ORSAM Rapor No: 100
Ocak 2012
Irak İstatistikleri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 101
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 11
Ocak 2012
Emniyetli İçme Suyu ve Sanitasyon Hakkı
(Tr)
ORSAM Rapor No: 102
Ocak 2012
Irak Hangi Şartlarda, Nasıl Parçalanabilir?: En Kötüye Hazırlıklı
Olmak
(Tr – Eng)
ORSAM Rapor No: 103
Ocak 2012
Irak’ta Petrol Mücadelesi: Çok
Uluslu Şirketler, Uluslararası
Anlaşmalar ve Anayasal
Tartışmaların Işığında Bir Analiz
(Tr)
ORSAM Rapor No: 104
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 12
Şubat 2012
Sınıraşan Akiferler Hukuku
Taslak Maddeleri Üzerine Bir
Değerlendirme
(Tr – Eng)
ORSAM Rapor No: 105
Şubat 2012
Irak Hukuk Mevzuatında
Azınlıkların Siyasal Hakları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 106
Şubat 2012
Irak Hukuk Mevzuatında
Azınlıkların Siyasal Hakları
(Tr)
100
ORSAM Rapor No: 107
Şubat 2012
Uluslararası Hukuk ve Irak
Anayasası Açısından Azınlıkların
İnsan Hakları
(Tr)
ORSAM Rapor No: 108
Şubat 2012
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın
(EİT) Geleceği
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 109
Şubat 2012
Türkiye’nin Yükselişi ve “Bric”
Bölgesi
(It)
ORSAM Rapor No: 110
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 13
Mart 2012
İran’da Su Kaynakları ve Yönetimi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 121
Mayıs 2012
Musul’da Yerel Siyaset ve Irak
Siyasetinde Yeni Dinamikler
(Saha Çalışması)
(Tr - Eng - Ger)
ORSAM Rapor No: 122
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 15
Mayıs 2012
Irak’ta Su Kaynakları Yönetimi
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 111
Mart 2012
Suriye Kürt Muhalefetine Eleştirel
Bir Bakış
(Tr)
ORSAM Rapor No: 123
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 22
Haziran 2012
Küresel Göç ve Avrupa Birliği ile
Türkiye’nin Göç Politikalarının
Gelişimi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 112
Mart 2012
İran İslam Cumhuriyetinde
Anayasal Sistem ve Siyasi
Partiler
(Tr)
ORSAM Rapor No: 124
Temmuz 2012
Türkiye Afrika’da: Eylem Planının
Uygulanması ve Değerlendirme
On Beş Yıl Sonra
(Tr - Eng - Fr)
ORSAM Rapor No: 113
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 18
Nisan 2012
Mongolia: A Developing Democracy and a Magnet for Mining
(Eng)
ORSAM Rapor No: 125
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 23
Temmuz 2012
Rusya’nın Ortadoğu Politikası
(Tr)
ORSAM Rapor No: 114
Nisan 2012
Karikatürlerle Suriye Sorununu
Anlamak - 8
(Tr)
ORSAM Rapor No: 126
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 16
Temmuz 2012
Yeni Çerçeve Su Kanunu’na
Doğru: Su Kanunu Taslağı
Üzerine Notlar
(Tr)
ORSAM Rapor No: 115
Nisan 2012
Suriye’de Güvenli Bölge
Tartışmaları: Türkiye Açısından
Riskler, Fırsatlar ve Senaryolar
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 116
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 14
Nisan 2012
Fayda Paylaşımı Kavramı, Teorik
Altyapısı ve Pratik Yansımaları
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 117
Nisan 2012
Musul’a Yatırım Geleceğe
Yatırım Demektir
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 118
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 19
Mayıs 2012
Ukrayna - Türkiye Ticari - Ekonomik Münasebetlerinin Analizi
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 119
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 20
Mayıs 2012
Bölgesel Gelişimin Trend ve
Senaryolarının Araştırılmasındaki
Araç: Jeopolitik Dinamikler
(Tr - Rus)
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM Rapor No: 120
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 21
Mayıs 2012
Kazakistan Siyasi Sisteminin
Gelişimi: 2012 Parlamento
Seçimleri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 127
Ağustos 2012
Suriye’de Kürt Hareketleri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 128
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 24
Eylül 2012
Günümüz Şartlarında Türkiye
- Belarus Ekonomik Münasebetlerinin Gelişimi
(Tr - Rus - Eng)
ORSAM Rapor No: 129
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 25
Eylül 2012
Belarus-Türkiye: Devletlerarası
İşbirliğinin Pozitif Dinamikleri
(Tr - Rus - Eng)
ORSAM Rapor No: 130
Kasım 2012
Suriye Çerkesleri
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 131
Kasım 2012
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 26
“Üçüncü Dalga”: Postmodernizmin Jeopolitiği
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 132
Kasım 2012
Dışişleri Bakanı Ahmet
Davutoğlu’nun
Kerkük Ziyareti
(Tr)
ORSAM Rapor No: 133
Kasım 2012
Irak Kürdistan Bölgesi’nde Muhalefetin Doğuşu ve Geleceği
(Tr)
ORSAM Rapor No: 134
Kasım 2012
Irak Çerkesleri
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 135
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 27
Kasım 2012
Türkiye’nin Eski Sovyet Cumhuriyetleriyle
Münasebetlerinin Özellikleri
(Tr - Rus - Eng)
ORSAM Rapor No: 136
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 28
Kasım 2012
Türk-Ukrayna İlişkilerinde Entegrasyon Faktörü Olarak
Türk-Kırım Münasebetleri
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 137
BLACK SEA INTERNATIONAL
Rapor No: 29
Aralık 2012
Belarus’un Enerji Politikası ve
Belarus’un Rusya ve AB ile Enerji Alanında Geliştirdiği İşbirliği
(1992-2011)
(Tr - Rus)
ORSAM Rapor No: 138
Aralık 2012
Birlik mi, PYD’nin Güç Gösterisi
mi? Erbil Anlaşmasından Sonra
Suriye Kürt Dinamikleri
(Tr)
ORSAM Rapor No: 139
Aralık 2012
Suriye’de Kürtler Arası Dengeler,
Rejim Muhalifleri ve Türkiye:
Çatışma-İstikrar Ayrımındaki
İlişkiler Örüntüsü
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 140
Aralık 2012
Kuzey Irak’ta İç Siyasal Dengeler
ve Stratejik İttifak’ın Geleceği
(Tr - Eng)
ORSAM Rapor No: 141
Aralık 2012
Irak’ta Türkmen Eğitiminin
Durumu
(Tr)
ORSAM Rapor No: 142
Ocak 2013
President Obama’s Second Term:
Domestic and Foreign Challenges
(Eng)
ORSAM Rapor No: 143
Ocak 2013
2012 Irak Değerlendirmesi ve Irak
Kronolojisi
(Tr)
ORSAM Rapor No: 144
ORSAM Su Araştırmaları
Programı Rapor No: 17
Ocak 2013
ORSAM Su Söyleşileri 2011
(Tr - Eng)
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
AKADEMİK KADRO
Hasan Kanbolat Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Doç. Dr. Tarık Oğuzlu Doç. Dr. Harun Öztürkler Doç. Dr. Mehmet Şahin Doç. Dr. Özlem Tür Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Habib Hürmüzlü Doç. Dr. Didem Danış Doç. Dr. Canat Mominkulov Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya Dr. Jale Nur Ece Doç. Dr. Yaşar Sarı Dr. Süreyya Yiğit Elmira Cheremisova Av. Aslıhan Erbaş Açıkel Pınar Arıkan Sinkaya Volkan Çakır Tamer Koparan Bilgay Duman Noyan Gürel Oytun Orhan Sercan Doğan Seval Kök Nebahat Tanriverdi Shalaw Fatah Aytekin Enver Göknil Erbaş Tuğçe Kayıtmaz Uğur Çil ORSAM Başkanı
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Uluslararası Antalya Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu Ekonomileri - Afyon Kocatepe Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ODTÜ
ORSAM Danışmanı, Avrasya
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Galatasaray Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
ORSAM Uzmanı, Avrasya, El Farabi Kazak Milli Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Ahi Evran Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
ORSAM Danışmanı, Deniz Emniyeti ve Güvenliği
ORSAM Danışmanı, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniv. Ögretim Üyesi
ORSAM Danışmanı, Avrasya
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, St. Petersburg Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü
ORSAM Danışmanı, Afrika
ORSAM Yönetici Editörü
ORSAM Uzmanı, Ortadoğu
ORSAM Danışmanı
ORSAM Uzmanı, Ortadoğu
ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu
ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu
ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu
ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu
ORSAM Uzman Yardımcısı, Ortadoğu
ORSAM, Karadeniz
Mütercim Tercüman
ORSAM, Ortadoğu
ORSAM Su Araştırmaları Programı
Dr. Tuğba Evrim Maden Dr. Seyfi Kılıç ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı
ORSAM Su Araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı
ORSAM DANIŞMA KURULU
Dr. İsmet Abdülmecid Prof. Dr. Ramazan Daurov Prof. Dr. Vitaly Naumkin Dr. Abdullah Alshamri Hasan Alsancak Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Prof. Dr. Ahat Andican Prof. Dr. Dorayd A. Noori Prof. Dr. Tayyar Arı Prof. Dr. Ali Arslan Büyükelçi Shaban Murati Başar Ay Hediye Levent Prof. Dr. Mustafa Aydın Doç. Dr. Ersel Aydınlı Yaşar Yakış Patrick Seale Prof. Dr. Hüseyin Bağcı Prof. Aftab Kamal Pasha Itır Bağdadi Prof. Dr. İdris Bal Yrd. Doç. Dr. Ersan Başar Dr. Sami Al Taqi Kemal Beyatlı Barbaros Binicioğlu Safarov Sayfullo Sadullaevich Irak Danıştayı Eski Başkanı
Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü, Direktör Yardımcısı
Rusya Bilimler Akademisi Doğu Çalışmaları Enstitüsü Direktörü
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - ORSAM Riyad Temsilcisi
İhlas Holding CEO
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
Devlet Eski Bakanı, İstanbul Üniversitesi
Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Yardımcısı
Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
İstanbul Üniversitesi, Tarih Bölümü
Arnavutluk Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü
Türkiye Tekstil Sanayii İşveren Sendikası Genel Sekreteri
Gazeteci (Suriye)
Kadir Has Üniversitesi Rektörü
Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı & Fulbright Genel Sekreteri
Büyükelçi, Dışişleri Eski Bakanı
Ortadoğu ve Suriye Uzmanı
ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Hindistan Batı Asya Araştırmaları Merkezi Başkanı
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Birliği Bölümü
TBMM 24. Dönem Milletvekili
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği Bölüm Başkanı
Orient Research Center Başkanı
Irak Türkmen Basın Konseyi Başkanı
Ortadoğu Danışmanı
Tacikistan Cumhurbaşkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
101
ORSAM Su Araştırmaları Programı
ORSAM
Prof. Dr. Ali Birinci Doç. Dr. Mustafa Budak Doç. Dr. Hasan Canpolat E. Hava Orgeral Ergin Celasin Volkan Çakır Doç. Dr. Mitat Çelikpala Çetiner Çetin Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya Doç. Dr. Didem Danış Prof. Dr. Volkan Ediger Dr. Serdar Aziz Prof. Dr. Cezmi Eraslan Prof. Dr. Çağrı Erhan Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen Dr. Amer Hasan Fayyadh Dr. Farhan Ahmad Nizami Av. Aslıhan Erbaş Açıkel Cevat Gök Mete Göknel Osman Göksel Timur Göksel Prof. Dr. Muhamad Al Hamdani Numan Hazar Habib Hürmüzlü Doç. Dr. Pınar İpek Dr. Tuğrul İsmail Prof. Dr. Alexandr Koleşnikov Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Doç. Dr. Şenol Kantarcı Selçuk Karaçay Doç. Dr. Nilüfer Karacasulu Prof. Dr. M. Lütfullah Karaman Doç. Dr. Şaban Kardaş Doç Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli Prof. Dr. Aleksandr Knyazev Prof. Dr. Erol Kurubaş Prof. Dr. Talip Küçükcan Arslan Kaya Dr. Hicran Kazancı İzzettin Kerküklü Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu Dr. Max Georg Meier Prof. Dr. Mosa Aziz Al Mosawa Prof. Dr. Mahir Nakip Doç. Dr. Tarık Oğuzlu Prof. Dr. Çınar Özen Murat Özçelik Muhammed Nurettin Doç. Dr. Harun Öztürkler Dr. Bahadır Pehlivantürk Prof. Dr. Victor Panin Doç. Dr. Fırat Purtaş Prof. Dr. Suphi Saatçi Doç. Dr. Yaşar Sarı Ersan Sarıkaya Dr. Bayram Sinkaya Doç. Dr. İbrahim Sirkeci Dr. Aleksandr Sotnichenko Zaher Sultan Dr. Irina Svistunova Semir Yorulmaz Doç. Dr. Mehmet Şahin Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin Mehmet Şüküroğlu Doç. Dr. Oktay Tanrısever Prof. Dr. Erol Taymaz Prof. Dr. Sabri Tekir Dr. Gönül Tol Av. Niyazi Güney Doç. Dr. Özlem Tür M. Ragıp Vural Dr. Ermanno Visintainer Dr. Umut Uzer Prof. Dr. Vatanyar Yagya Dr. Süreyya Yiğit 102
Polis Akademisi
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı
Milli Savunma Bakanlığı Danışmanı
23. Hava Kuvvetleri Komutanı
ORSAM Danışmanı, Afrika
Kadir Has Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Gazeteci (Orta Doğu)
YÖK Başkanı
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Galatasaray Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
İzmir Ekonomi Üniversitesi, Ekonomi Bölümü
ORSAM Danışma Kurulu Üyesi
Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı
Ankara Üniversitesi, Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Bağdat Üniversitesi, Siyaset Bilimi Fakültesi Dekanı
Oxford Üniversitesi İslami Çalışmalar Merkezi Yöneticisi
ORSAM Danışmanı, Enerji-Deniz Hukuku
Irak El Fırat TV Türkiye Müdürü
BOTAŞ Eski Genel Müdürü
BTC ve NABUCCO Koordinatörü
Beyrut Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi
Irak’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı
Emekli Büyükelçi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu
Bilkent Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Diplomat
ORSAM Avrasya Danışmanı
ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi
Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Vodofone Genel Müdür Yardımcısı
Dokuz Eylül Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Fatih Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Çukurova Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Rus-Slav Üniversitesi (Bişkek)
Kırıkkale Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü
KPMG ,Yeminli Mali Müşavir
Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi
Kerkük Vakfı Başkanı
Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Hanns Seidel Vakfı Proje Müdürü (Bişkek)
Bağdat Üniversitesi Rektörü
Erciyes Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi
ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Uluslararası Antalya Üniversitesi
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Büyükelçi
Beyrut Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Afyon Kocatepe Üniversitesi
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Pyatigorsk Üniversitesi (Pyatigorsk, Rusya Federasyonu)
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü, TÜRKSOY Genel Sekreter Yardımcısı
Kerkük Vakfı Genel Sekreteri
ORSAM Danışmanı, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniv. Ögretim Üyesi
Türkmeneli TV (Kerkük,Irak)
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlşkiler Bölümü
Regent’s College (Londra, Birleşik Krallık)
St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu)
Lübnan Türk Cemiyeti Başkanı
Rusya Strateji Araştırmaları Merkezi, Türkiye-Ortadoğu Araştırmaları Masası Uzmanı
(Gazeteci, Mısır)
ORSAM Ortadoğu Danışmanı,Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Enerji Uzmanı
ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölümü
ODTÜ, Kuzey Kıbrıs Kampusü Rektör Yardımcısı
İzmir Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı
Middle East Institute Türkiye Çalışmaları Direktörü
Prens Group Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ, Uluslararası İlişkiler Bölümü
2023 Dergisi Yayın Koordinatörü
Vox Populi Direktörü (Roma,İtalya)
İstanbul Teknik Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri
St. Petersburg Şehir Parlamentosu Milletvekili, St. Petersburg Üniversitesi (Rusya Federasyonu)
ORSAM Avrasya Danışmanı
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM
ORTADOĞU ETÜTLERİ YAYIN KURULU
Meliha Benli Altunışık Bülent Aras Tayyar Arı İlker Aytürk Recep Boztemur Katerina Dalacoura F. Gregory Gause Fawaz Gerges Ahmet K. Han Raymond Hinnebusch Rosemary Hollis Bahgat Korany Peter Mandaville Emma Murphy ODTÜ
Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
Uludağ Üniversitesi
Bilkent Üniversitesi
ODTÜ
Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Vermont Üniversitesi (ABD)
Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Kadir Has Üniversitesi
St. Andrews Üniversitesi (Birleşik Krallık)
City Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık)
George Mason Üniversitesi (ABD)
Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık)
ORTADOĞU ANALİZ YAYIN KURULU
Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık Hasan Kanbolat Doç. Dr. Hasan Ali Karasar Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
ORSAM Başkanı
ORSAM Danışmanı, The Black Sea International Koordinatörü - Bilkent Üniversitesi
ORSAM Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI
Rapor No: 17, Ocak 2013
103
Mithatpaşa Caddesi 46/4 Kızılay-ANKARA
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48
www.orsam.org.tr, [email protected]
ORSAM Report No: 144
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
ORSAM
CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2011
ORSAM Report No: 144
ORSAM Water Research Programme Report No: 17
January 2013
ISBN: 978-605-4615-41-4
Ankara - TURKEY
ORSAM © 2013
Content of this report is copyrighted to ORSAM. Except reasonable and partial quotation and exploitation under the Act No.
5846, Law on Intellectual and Artistic Works, via proper citation, may not be used or re-published without prior permission by
ORSAM. Assessments expressed in this report reflect only the opinions of its authors and do not represent the instiutional
opinion of ORSAM.
ORSAM
Strategıc Informatıon Management and
Indepentdent Thought Productıon
center for mıddle eastern strategıc studıes
CENTER FOR MIDDLE EASTERN STRATEGIC STUDIES
History
In Turkey, the shortage of research on the Middle East grew more conspicuous than ever during
the early 90’s. Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) was established in January 1, 2009 in order to provide relevant information to the general public and to the foreign
policy community. The institute underwent an intensive structuring process, beginning to concentrate exclusively on Middle affairs.
Outlook on the Middle Eastern World
It is certain that the Middle East harbors a variety of interconnected problems. However, neither the Middle East nor its people ought to be stigmatized by images with negative connotations. Given the strength of their populations, Middle Eastern states possess the potential to
activate their inner dynamics in order to begen peaceful mobilizations for development. Respect
for people’s willingness to live together, respect for the sovereign right of states and respect
for basic human rights and individual freedoms are the prerequisities for assuring peace and
tranquility, both domesticalhly and internationally. In this context, Turkey must continue to
make constructive contributions to the establishment of regional stability and prosperity in its
vicinity.
ORSAM’s Think-Tank Research
ORSAM, provides the general public and decision-making organizations with enlightening information about international politics in order to promote a healtier understanding of international policy issues and to help them to adopt appropriate positions. In order to present effective
solutions, ORSAM supports high quality research by intellectuals and researchers that are competent in a variety of disciplines. ORSAM’s strong publishing capacity türansmits meticulous
analyses of regional developments and trends to the interested parties. With its web site, its
books, reports, and periodicals, ORSAM supports the development of Middle Eastern literature
on a national and international scale. ORSAM supports the development of Middle Eastern
literature on a national and international scala. ORSAM facilitates the sharing of knowledge
and ideas with the Turkish and international communities by inviting statesmen, bureaucrats,
academics, strategicts, businessmen, journalists, and NGO representatives to Turkey.
www.orsam.org.tr
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
center for mıddle eastern strategıc studıes
About the Programme
Water is irreplaceable, valuable and one of the most important substances for the sustainability of
the life not only for human beings, plants and animals but also for the whole ecosystem. The surface
and ground waters are utilized for domestic, agricultural and industrial aims. However, there is a
dual pressure over water sources due to the human activities and natural changes. Especially, in
the places where water shortage is experienced, over-population, immigration from rural areas to
urban, food security policies, growing socio-economic wealth, agricultural, domestic and industrial
based contamination, the changes in precipitation due to the global climate changes, affects the hydrological cycle. Thus, the water sources are exposed to some changes in respect of their quantity
and quality. While demand for water has been gradually growing up, in water stressed areas, the
water supply stays stable. While the problems on the management of water resources are experienced, on the other hand the effects of environmental problems on water resources are gradually
increasing. Turkey and its close environment, especially, the Middle East are the most influenced
regions by such problems.
On the other hand, Turkey’s relations with Euphrates-Tigris Basin riparian neighbours are very important when taken into consideration that Turkey has more than 40 percent of the water resources
potential on the transboundary basins. In order to reach the political target which both Turkey and
other riparian states pursue, of establishing regional stability, augmention of welfare and deepening the relationship among the neigbouring states, it is essential for all the parties, to have good
faith and knowledge based active cooperation in the water resources utilization. In addition, during
the process of Turkey’s EU candidacy, the agenda of harmonization of EU Water Framework Directive with her own national legislation will along with bring the future water policies to have a new
content.
In accordance with the foregoing factors, “ORSAM Water Research Programme” was established
on 1st January, 2011 within ORSAM, for the aim of presentation of the enlightening findings and the
observations of the current developments on water issues of Turkey’s close environment and in the
worldwide , to the public opinion and to the decision-makers, which have been acquired by means
of analysis.
In the studies of ORSAM Water Research Programme, the Middle East engaged issues are given priority as there is a big increase in the political, economic and social problems, due to the both climate
changes and inefficient utilization of water sources in the Middle East and as existing problems in
the water budget.
ORSAM Water Research Programme aims to produce new ideas that offer different political alternatives on water issues, to encourage and diversify the qualified studies of competent reseachers and
intellectuals from different disciplines in order to form vigorous solution offers and to support the
development of water literature in Turkey.
In this scope, ORSAM Water Research Programme aims both, to facilitate the hosting of academics, the representitives of the non-governmental organizations, bureaucrats, statesmen, diplomats,
strategists, journalists and businessmen, who studies on the water issues in region countries and
to provide the sharing of informations and considerations of those, with the public opinion both in
Turkey and in the worldwide.
www.orsam.org.tr/tr/SuKaynaklari/
PRESENTATION
Water is one of the most important substances which is irreplaceable for the entire ecosystem, valuable and provides continuity of life. However, there is a bilateral pressure on water
resources both due to human activities and also due to the changes caused by the nature.
Especially in the areas with water shortage; overpopulation, increasing number of rural-urban migration, food safety policies, rise of socio-economic prosperity, agricultural, domestic
and industrial pollution, and the change of precipitation regimes due to the global climate
change. As a result of this, water resources are undergoing a change with each passing day
both in quantity and quality. Especially in the areas with water shortage, water supply remains
the same while water demand is increasing day by day. On the one hand problems related
to water resources management come up; on the other hand the impact of environmental
problems on water resources is increasing with each passing day. Turkey and its immediate
neighborhood, but especially the Middle East, are the areas where the aforesaid problems are
observed the most.
“ORSAM Water Research Programme” was created within ORSAM on 1 January 2011.
ORSAM Water Research Programme was created to follow current developments on water
agenda across the world and in immediate neighborhood of Turkey and the trends on water
policy trends, to present enlightening findings of analyses to the public opinion and decisionmakers. In addition, the Programme aims to generate ideas involving different alternatives on
water policies; to encourage and diversify the qualified works of competent researchers and
intellectuals from different disciplines to offer efficient solutions; and to support the development of water research literature in Turkey.
Within this scope, ORSAM Water Research Programme also aims to facilitate visits of academicians, representatives of non-governmental organizations, bureaucrats, statesmen,
strategists, journalists and businessmen, who are related to water studies from countries in
the region, in Turkey; and to share their knowledge and views both with Turkish and also with
world public opinion.
To this end, ORSAM Water Research Programme publishes current analyses, weekly water
journals, reports and interviews on ORSAM Water website. This report includes interviews
made in 2011 with academicians, specialists and executives from Turkey and world that are
specialized on water. We extend our thanks to ORSAM Water Research Programme Specialists Dr. Tuğba Evrim Maden and Dr. Seyfi Kılıç, who made these interviews.
Hope to meet again in our new studies;
Hasan KANBOLAT
ORSAM Director
4
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Tuğba Evrim Maden (Phd)
Tuğba Evrim Maden, who completed her undergraduate study at Hacettepe University
Department of Hydrogeological Engineering, did her master’s degree at Hacettepe University Hydropolitics and Strategic Research Center. In 2010, she received her Ph. D.
from Ankara University, Institute of Social Sciences. She has been working in Center for
Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) – Water Research Programme as “Hydropolitics Specialist” since 1 December 2010. Maden is a member of ISA (International
Studies Association) , IWA (International Water Association), International Association of Hydrological Sciences (IAHS) and a member of UİK (Internaitonal Relations
Council of Turkey).
Seyfi Kılıç (Phd)
Seyfi Kılıç, who completed his undergraduate study at Gazi University Department of
International Relations, did his master’s degree at Hacettepe University Hydropolitics
and Strategic Research Center. In 2010, he received his Ph. D. from Ankara University,
Institute of Social Sciences. He is working in Center for Middle Eastern Strategic Studies (ORSAM) – Water Research Programme as “Hydropolitics Specialist”.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
5
Contents
Presentation.............................................................................................................................................4
Interviews.................................................................................................................................................9
1. Prof. Dr. Ahmet Şahinöz: “THE SOUTHEASTERN ANATOLIA PROJECT (GAP)
CAN SUPPLY ENOUGH FOOD TO THE WHOLE MIDDLE EAST” ................................9
2. The Regional Process Coordinator of the Fifth World Water Forum Hamza Özgüler:
“THE 2011 ISTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS ONE
OF THE MOST SIGNIFICANT FORMATIONS OF OUR REGION” ................................15
3. Hydropolitics Specialist Dursun Yıldız: “TURKEY SHOULD GUIDE HER
NEIGHBORS ON WATER MANAGEMENT TECHNIQUES AND PLANNING” .........18
4. Akif Özkaldı Deputy Director General of State Hydraulic Works (DSİ):
“THE SECOND İSTANBUL INTERNATIONAL WATER FORUM IS THE
INDICATOR OF TURKEY’S REPUTATION ON THE WORLD”........................................27
5. Un Joint Program Managers Atilla Uras and Alper Acar:
“THE SUCCESS OF TURKEY AT THE CLIMATE CHANGE WORKS ON
THE SEYHAN BASIN WILL SET AN EXAMPLE” .................................................................31
6.
Prof. Ayşegül Tanık From ITU Faculty of Civil Engineering, Environmental
Engineering Department: “FROM NOW ON, WE STARTED TO THINK
ON BASIN BASIS AND WE STARTED TO SEARCH OUT
SOLUTIONS ON BASIN-SCALE.”...............................................................................................38
7. Prof. Dr. H. Gonca Coşkun: “WOMEN ASSUME KEY ROLE IN WATER
RESOURCES MANAGEMENT” .................................................................................................41
8. Arzu Özyol, CEO at HYDRA: “THE PARTICIPATION OF WOMEN IN
DECISION-MAKING MECHANISMS RELATED TO WATER AND
ENVIRONMENT IN TURKEY IS ALSO QUITE LOW” ........................................................44
9. Dr. Gülay Yaşın, GIZ Turkey Director: “THE WETLANDS IN TURKEY
SHOULD BE PRESERVED IN A BETTER WAY” .....................................................................50
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
7
10.Assoc. Prof. Boğaçhan Benli: “WE HAVE TO INCREASE THE
PRODUCTIVITY AND EFFICIENCY OF WATER USE IN THE MIDDLE EAST”..........55
11. Iranian Water Expert Azaranfar:
“WATER RESOURCES MANAGEMENT IN IRAN”...............................................................61
12.Dr. Al-Mossavi: “FEDERAL GOVERNMENT CAN MAKE THE
WATER RESOURCES MANAGEMENT DIFFICULT IN IRAQ” ........................................64
13.Prof. Dr. Cumali Kınacı, Director General of Water Management of the
Ministry of Forestry and Water Affairs: “WE AIM AT OVERCOMING
LACK OF COORDINATION IN WATER MANAGEMENT” ..............................................66
8
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM
ORSAM Report No: 144
ORSAM Water Research Programme Report No: 17 January 2013
ORSAM
center for mıddle eastern strategıc studıes
By:
Tuğba Evrim Maden (Phd)
Seyfi Kılıç (Phd)
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
PROF. DR. AHMET ŞAHİNÖZ: “THE
SOUTHEASTERN ANATOLIA PROJECT
(GAP) CAN SUPPLY ENOUGH FOOD TO
THE WHOLE MIDDLE EAST”
4 February 2011
Head of the Hacettepe University Department
of Economics Prof. Dr. Ahmet Şahinöz replied
the questions of the ORSAM Water Research
Programme. Şahinöz shared his opinions
about the food security and the conditions
of the Southeastern Anatolia Project (GAP).
Şahinöz told that Turkey should finish the
GAP as soon as possible and raise its share in
the food market of the Middle East and added
that both Turkey and Middle East will derive
a mutual profit from that. “The GAP can supply enough food for the whole Middle East; the
Middle East enriches the farmers of the GAP.”
said Şahinöz.
Ahmet ŞAHİNÖZ: I graduated from Hacettepe University Department of Economics. I
got my doctorate between 1974 and 1979 in
France. I have been working in Hacettepe
University since 1979. In 1985 I became an
associate professor and in 1991 a professor.
I worked as an associate dean between 1993
and 1995. During various periods, I worked as
a vice chair. I have been working as the head
of department since 2006. I performed the
senate membership between 2007 and 2010.
ORSAM: In general, what are the current conditions of the food market in the Middle East?
Ahmet ŞAHİNÖZ: As I often researched
the agricultural sector in my academic studies, the Middle Eastern food markets are my
special field of interest. Although the Middle
Eastern countries seem at first sight as rich
countries, when we have a closer look we see
that they possess every feature of poor societies. Namely, the wealth is limited in these
countries, accumulated only in the hands of
a small group. The larger part of the society,
however, has the characteristics of poor countries. For this reason, the marginal propensity
to consume which determines the incomedemand relations in these countries is considerably high particularly in food products.
When the income increases, the first thing
that the people do is to satisfy their food consumption, that is, their biological and physi-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
9
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
cal needs, in total their vital needs. This is one
of the basic rules of the economics. In this regard, any income increase in the Middle Eastern countries accompanies an increase at the
food demands. Namely, in these countries the
income elasticity of the demand in terms of
food products is quite high. This is the situation in theory. But we can see its status in
practice when we look at the foreign trade
statistics of the Middle Eastern countries. In
the 1980s, I went to Paris for a Project. The
Project was entitled as “The Middle Eastern
Food Markets and Turkey”, the Project results
were published later with the same name by
the Bank for the Development of Industry. At
that time, there was not such a common statistical data network. I went to the OECD to
study the figures there. Fifteen Middle Eastern countries, from Libya to Saudi Arabia and
Iran, both the oil producers and the non-oil
producers, were researched all together as the
non-oil exporters also benefit in a way from
the oil income, and I observed that the region
has turned into a great food market after the
1973/74 oil crisis.
The food imports of these countries had a fast
increase following the 1973-74 oil crisis, that
is, the period when the oil prices increased at
once by 3-4 times. The oil prices that were 3
dollars at that time had not increased since
the Second World War because oil was under the control of the Western enterprises.
As both the oil and energy are the motors of
the capitalist development, these enterprises
had not increased the prices. In this way, they
had contributed to the economic growth of
the Western world. But when the oil prices
had an immediate increase after the 197374 crisis, the extraneous income of these
Middle Eastern countries rose by 3-5 times. I
guess, after that date, the oil income of these
countries raised from $30 billions to $90 billions and then to $200 billions. In the same
way, the food imports had a rapid increase.
10
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Namely, this is a normal human behavior.
They firstly raised the food imports. When
the food import composition is taken into account, it is seen that these countries have a
very large importation variety from wheat to
milk, from milk to meat, from meat to cereals,
water and livestock. I remember again quite
clearly that the import rose in these 7-8 years
from below $3 billions to over $20 billions
and this figures, at that time, were very high.
Oddly enough, the oil prices in these countries started to diminish after 1983 and the
unit price lowered to 10 dollars. But, in spite
of that there was not a considerable decrease
at the food imports of these countries. These
were decreases at the imports of other products. This is called the racket effect in macroeconomics, it is a consumption theory found
by Duesenberry and Modigliani. Briefly, people do not give up easily their consumption
level even if their income decreases. This is
the “irreversibility” rule. I made the calculation of that in my study for project-book: the
elasticity of the food imports according to the
oil prices is considerably high (0.6) during the
period of increase and considerably low (0.2)
at the period of decrease. This means that any
decrease at these prices affect very little the
food imports. What I want to say is that every
Middle Eastern country has had the required
income level for the food consumption for
the last 30 years. However, the Middle Eastern countries do not have the agricultural
production to meet that demand because
of the geographical reasons. Briefly, it is not
possible that these countries satisfy their food
demands by means of their own productions
because of the geographical reason. Therefore, the food imports of these countries are
going to continue by gradually growing for
long years.
ORSAM: What is the influence of the
rapid population growth at that point?
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
Ahmet ŞAHİNÖZ: With the population
growth, the food demands increase and get
diversified as well. And this means that there
is a great potential in this region in terms of
food markets and these markets are “natural
markets” for Turkey. Why? Firstly because
these countries are very close to Turkey in
terms of geography. Secondly they have been
sharing a similar culture since the Ottoman
and as it is known culture does not change
easily. And the culture shapes the consumption patterns of the societies as well. For example, a Turkish cheese, of course provided
that it is produced at a certain quality, is preferred to the most famous French cheese of
the World in this region because of the taste
preferences. And this does not change easily
with an immediate increase of income. The
taste preferences are natural pleasures and
habitudes that require 100 years to be shaped.
This is why I assert that the Middle East is a
natural market for Turkey. But unfortunately
when the statistics are taken into account,
it is seen that Turkey could not take a share
from these markets during the rapid growth
of that food market, that is, after the 1970s.
In the beginning of the 1980s, Turkey made
a move for food export in this region. But it
could take a share of only $1 milliard from the
market of $20 billions. When in the middle
of 1980s the violent food trade competition
between the US and the Europe which was
called the “subsidy war” ended up with a considerable decrease at the food prices, countries that were doing exports without high
subsidies such as Turkey had to withdraw
from the foreign markets. But actually Turkey
has the capacity of supplying enough food
for at least one third of these markets. Then
who supplies the food now for these markets?
They are the European Union, the USA, Australia, New Zealand, even Brazil and Canada. But unfortunately Turkey cannot benefit
enough from these markets. But why cannot
ORSAM
Turkey benefit? There are various reasons of
that: the organization issue for the export, the
advertisement issue, firm scale issue, the issue
of settlement on the markets, the financing issue, the product quality issue, the Turkish agriculture’s production and fertility issue etc.
But these problems can be resolved. Now the
Turkish exporters can reach to every corner
of the World.
Turkey can rediscover these markets and
Turkey really must discover these markets
because Turkey has a huge project which is
called GAP. Turkey must make the GAP functional by activating this Project, by making it
effective, dealing with the irrigation, fulfilling
the deficiencies. Namely, there is water there
in the huge water reservoir, next to it there is
a huge arid plain waiting for water. But we
are not being able to irrigate it. The Turkish
Republic should give priority to these investments. With the irrigated farming, there will
be a need for a total production planning for
the region. Why? In order to rediscover these
markets and to conquer these markets in economic terms, Turkey need to make a production planning in the GAP area and this production planning should correspond to the
structure of the food markets of the Middle
Eastern countries because the producers of
this region do not have the capacity of penetrating the foreign markets. They have neither the technical equipment, nor financial
means and nor the knowledge to penetrate
these markets. Therefore, in order to be penetrated into these markets, these producers
need to be planned and oriented. And the
people who are supposed to do that are the
GAP administrator, the regional development agencies. Can you imagine that France
exports peaches, cucumbers and the US exports oranges? Nevertheless, the products of
this region have the possibility to be transported as quite fresh, directly to that region.
The products of this region are much more
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
11
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
healthy and natural than the products of the
Western countries. The more income receives
the Middle Eastern countries, the more they
become sensitive to the environment issue
and health norms. They also demand now for
the organic hormone-free products produced
with less fertilizer. The GAP area is an ecologically clean region which has not been polluted much with the industrial inputs. Turkey
can conquer the markets by using also this
factor. The GAP can supply enough food to
the Middle East and the Middle East enriches
the farmers of this region, I think.
ORSAM: We observe that a lot of countries
give utmost importance to the food security. What is the reason of that? What is the
importance of the GAP in terms of the food
security of Turkey
Ahmet ŞAHİNÖZ: The food security is a
strategic target of all the countries in the
World, without any exception. It has been
confirmed especially after the Second World
War. During the War, the European countries
were obliged to the American food products.
And this accompanied quite high political
costs, too. These costs were not easy to cover.
You may have a deficiency about any matter
and you can fulfill it with another means; but
you have to meet your need related to food
just with food. There lies an obligation then.
For example, you may be obliged to the foreign suppliers in the automotive sector, but
this does not cause much effect, it is the same
even for the cement and energy; however
countries want always to guarantee their food
security, this is a high level strategic target.
Turkey has not deviated from this strategic
target until now. However recently we have
seen sometimes that the food imports exceed the food export. This does not mean
that Turkey has lost its food security. The
food security does not mean that you must
12
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
produce all the products that you consume.
It means that you must have the capacity of
producing an important amount of the strategic products, that is, the vital products of the
alimentation and nourishment such as grain,
meat, milk etc. However you do not have to
eat and produce peaches. Exporting bananas
from foreign suppliers does not mean that
you have lost your food security. The population of Turkey has been growing as well as
its income; however its agricultural production has been growing correspondingly as a
result of the recent wrong agricultural policies. In that case, the food security of Turkey
has been irrevocably imperiled. This process
has recently started. One of the occasions
which can stop this process is the GAP. If
Turkey uses irrigation as well as technology
corresponding to its soil and climate, not only
enables it the food security of the Middle East
that I just mentioned, that is, it can save them
from being obliged to the American wheat,
French fruit and vegetable; but also Turkey
obtains a regional development.
ORSAM: Has the progression that has
been made since the initiation of the GAP
satisfied the expectations? To what extend?
Ahmet ŞAHİNÖZ: The GAP is the biggest
project of Turkey, the biggest project of the
Republic, but unfortunately also one of the
projects which have been ignored the most.
The GAP was planned to be terminated in
1995, it was postponed to 2000. It was postponed from 2000 to 2005, from 2005 to 2010
and now it has been postponed to 2015. However Turkey has been losing millions of dollar for every irrigation channel that it could
not build and delayed there because water is
there, soil is there; however it cannot combine
them and produce products. Actually with
irrigation, enough fertilizer, enough agricultural pesticides, enough and good seed, the
fertility can be increased by 3-5 times. Turkey
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
have not been benefiting from those. In order
to find out the reason of that, we should look
at the 1990s, that is, the years of its expected
terminations. The GAP is a project whose
total cost of is $32 billions, but just a part of
about $18-19 billions has been done. It seems
that there are not any problems at the energy
production. The dams have been constructed;
however in terms of irrigation, only a part of
15-20% has been finished. While 1 milliard
800 million hectares have been planned to be
irrigated, the total land of current irrigated
farming is only 250-300 thousand hectares.
The reason of that are the chronic budget
deficits appearing in the 1990s. Turkey has
gone through budget problems since the middle of the 1980s. Namely, Turkey has always
had budget deficits. The budget of Turkey has
never given the opportunity of making investments easily. Especially in the 1990s, the
whole taxes collected by the state were covering only the interest costs. Therefore, there
was a problem of creating an investment fund
for the GAP. Maybe after the 2000s when the
budget deficits were decreased to a certain
level by means of the policies out of interest
in 2005-2006, an investment in this area could
have been done but unfortunately could not
be done. Quite strong political will is required
for that kind of investments because it is the
political powers that take the investment decisions. This means that that kind of choice
brings about not only economic results, but
also political results. I think that by providing
an economic, social, cultural development,
the GAP can reduce the development imbalance between the regions which is one of the
most important political problems of Turkey.
And the achievement of this project can be
a motivation source for the Eastern Anatolia
Project (DAD) as well. But in my opinion first
of all, this project should be terminated.
ORSAM: What should be the socio-economic expectations of the GAP? What
ORSAM
were they, what happened? To what extend
expectations can be executed?
Ahmet ŞAHİNÖZ: The expectations in
terms of energy have been satisfied, I guess.
The results in terms of irrigation and socioeconomics are at very low levels. The GAP is
an integrated regional project. The economic
and social progresses can be made along with
the irrigation because the irrigation will increase the agricultural production and the
agricultural production will both increase the
employment and attract the agro- industry
to the region. The total income of the region
will increase. In this way, the cities will be
developed and economic, social and cultural
developments will be enabled. The economic
development will make the region a center
of attraction. But all these can be concluded
with the termination of the projects in relation with the irrigation.
ORSAM: With the irrigation, salinization
has also started in some areas. This had
started years ago in Kızıltepe, Mardin. Is
this problem because of the education inadequacy of the irrigation units and the
farmers?
Ahmet ŞAHİNÖZ: The state is responsible
for the biggest problem of the GAP. Namely, it
is the state itself who should bring into question the technical problems such as salinization and find solutions for them. Why is it
the state itself? The people of the region have
met for the first time with water and are not
informed much about it. As they are not informed enough, they may ask to increase immediately their production and increase their
income. This is a very normal desire for the
farmers. It is the state power who can prevent
this, that is, the state itself. Some researches
have been done before in this region. The
Çukurova University has prepared a product
range for this region. Namely, it has produced
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
13
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
a changing, alternative production plan. According to this plan, if cotton is planted one
year, the next year cotton will not be planted,
instead of it, a different product, something
that requires less water will be planted. I give
the example of cotton because it is cotton
which is the most produced product of the
region and according to the results of the researches the cotton is going to cover one third
of the irrigated areas. This means that cotton
can be planted only once every three years.
But nobody obeyed to this condition because
it is the cotton that provides the most income.
The state, maybe not to discourage the people or because of political concerns, have not
dealt much with the problem and everybody
has started to produce cotton. This is why
salinization etc. has come out. However, the
state should fulfill the deficiencies not only by
means of advice but also sometimes by means
of mandatory mechanisms with the help of
its irrigation units. Because there is a risk for
eternal disappearance of the natural resources such as water and soil.
14
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: The GAP has not been terminated at the time planned. The GAP administration has been moved from Ankara
to Urfa. Has it had any effect in favor of a
more rapid progress of the Project?
Ahmet ŞAHİNÖZ: I think that it was a right
decision to move it because it is a Project of
the region. Thus, the administration body
must be in the region. However, the objective
might be also that: from this move, it can be
inferred that there is no hope for this Project any more, and for this reason it might be
pushed aside. We will understand the truth
from the amount of the investments that will
be done in 2011 for the GAP, for the irrigation. In terms of efficiency, moving to the region and conducting the project on the place
was a right decision. In order to eradicate the
problems related to the GAP, the state must
follow an active policy. By means of an active
policy, you can increase both the economic
and social efficiency of the region.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
THE REGIONAL PROCESS
COORDINATOR OF THE FIFTH
WORLD WATER FORUM HAMZA
ÖZGÜLER: “THE 2011 ISTANBUL
INTERNATIONAL WATER FORUM
IS ONE OF THE MOST SIGNIFICANT
FORMATIONS OF OUR REGION”
25 March 2011
Turkey having hosting the 5th World Water
Forum in 2009 have been preparing now for
the Istanbul International Water Forum to
be held on May 3-5, 2011. Hamza Özgüler,
the Regional Process Coordinator for “Turkey
and its Region” in the General Directorate of
State Hydraulic Works (DSI) that carried out
a successful organization in 2009, told that
the meeting in Istanbul is one of the most significant formations on the domain of water
in Turkey and the region. Currently working
as the branch chief of the International Hydraulic Activities Department of Investigation
and Planning in the DSI, Özgüler said that it
has been envisaged that the Istanbul Forum
focuses on the regional water priorities and
organized in a form of international organization like Stockholm World Water Week and
the Singapore Water Days in connection with
the regional component of the World Water
Forums.
ORSAM: Could you please tell us briefly
about yourself?
Hamza ÖZGÜLER: I will try to answer your
questions as a member of the Steering Committee of the Istanbul International Water Forum, besides as being the responsible person
of the Thematic and Regional Process of the
Fifth World Water Forum.
After graduating in 1984 from Istanbul Technical University Department of Meteorological Engineering, I started my professional
career in the DSI. During the period of 19881989, I received the diploma from IHE-Delft
Hydrologic Training Program. In 2001, I
gained my master degree in Hacettepe University Ecological Sciences. Presently, I have
been working as the Branch Chief in the International Hydrologic Activities which was
founded within the DSI Department of Surveying and Planning. As a requirement of my
work, I’m always in close contacts with the
UN institutions and international organizations related to water. I participated in the
preparation process of the Fifth World Water Forum as the coordinator of the thematic
communication point and of the region.
ORSAM: Could you please talk about your
Branch Office that plays a role in the preparation process of both the World Water
Forum and Istanbul International Water
Forum?
Hamza ÖZGÜLER: Carrying out various
works in relation with the observation, development and administration of the underground and overground resources of our
country, the General Directorate of DSI has
undertaken a very important role at the organization and representation of the international hydrologic activities in relation with the
water resources. In this framework, the Section of International Hydrologic Activities, in
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
15
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
2003 as a unit and in 2007 as a section within
the DSI General Directorate Department of
Investigation and Planning, was included into
the organization chart of the DSI. The said
unit is in close contacts with the international
water institutions.
ORSAM: Could you please tell us briefly
the designation process of Turkey as the
host country of the 5th World Water Forum and the efforts made on the purpose
of that objective?
Hamza ÖZGÜLER: The designation of our
country as the host of the Fifth World Water Forum is a project that is constituted of
the extended, successive and complementary stages. The DSI became a member of the
World Water Counsel in 2000. The Turkish
group under the leadership of the DSI has
undertaken effective positions in the World
Water Counsel. The DSI General Directorial
Authorities gave maximum importance to the
issue and provided in this connection the necessary coordination among the national related institutions. The candidacy of our country
to the Forum came up first in 2003; however
the election at that time did not end up in favor of Turkey. In spite of that, the DSI have
not interrupted its contacts with the World
Water Council. The process of candidacy and
preparation was followed very efficiently by
the related institutions under the leadership
of Prof. Dr. Veysel Eroğlu, the General Director of that time and current minister. As a result of this, our candidacy in 2006 received a
great support from the Board of Governors of
the World Water Counsel.
ORSAM: What kind of a contribution
made the Istanbul 5th World Water Forum
at the issue of informing the other countries about the water policy of Turkey, did
it have any effect on the relations of Turkey with its riparian neighbours in relation
with the transboundary waters?
16
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Hamza ÖZGÜLER: As it is known, the policies of transboundary waters of Turkey have
been evaluated and developed recently in
the framework of the general foreign policy
principles of Turkey. In this framework, close
contacts and cooperation activities have been
developed with the neighbour countries and
various projects have been put into practice.
The Fifth World Water Forum has actually a
quality of being an occasion in order to consolidate this dialogue and cooperation ground
leaded by our country
ORSAM: Could you please evaluate the Istanbul 5th World Water Forum by comparing it with the other Water Forums?
Hamza ÖZGÜLER: The main theme of the
Fifth World Water Forum was to be a “bridge”
between the challenges and the solutions. In
this very successful activity, we witnessed
during the Forum week that the water itself
is a bridge. We, as Turkey, could introduce
to the World water public-opinion with the
unifying aspect of the water. As the historical
Gold Horn Bridge combines the two sides of
the estuaries, Sütlüce and Feshane, the Fifth
World Water Forum has combined the continents, people, thoughts, experiences; it has
gathered together all the people in the World
who has an idea about the water; it has united
the problems and the solutions for the water,
for the protection of the water. Briefly stated,
the fact that the water is our common language and the future of the World has been
reconfirmed in the Fifth World Water Forum
Week. The water problem all over the World
has been placed near the top in the political
agenda. The Water Forum, with the participation of the Heads of State and Government,
gave the necessary messages to the World on
the highest level.
ORSAM: Could you tell us about the preparations for the 6th World Water Forum
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
which is going to take place in Marseille,
France?
Hamza ÖZGÜLER: The Sixth World Water
Forum is going to be held on March 12-17,
2012 in the city of Marseille of France. The
main statement of the 6th Forum has been
determined as “Time for Solutions”. The activities to be done during the 6th World Water Forum are going to be combined under
the 4 titles of main processes such as the Political Process, Thematic Process, Regional
Process, and Local Administrations-Citizens
Process. The presidency of the Thematic Process Commission is being held by Prof. Dr.
Doğan Altınbilek.
ORSAM: How did the idea of the May 3-5,
2011 Istanbul International Water Forum
emerge, what is its aim and will it be repeated?
Hamza ÖZGÜLER: The Istanbul International Water Forum has been constituted de
facto in the preparation process of the 5th
World Water Forum, and its first meeting was
done on February, 2009. The idea of the Is-
ORSAM
tanbul International Water Forum with the
aim of making the knowledge obtained in the
Fifth World Water Forum durable in a more
comprehensive and institutional framework
by raising it to a further level has been developed by the DSI General Directorate and
put into practice under the guidance of the
Ministry of Environment and Forestry. The
Istanbul International Water Forum which
is held one year before the World Water Forums and every other three years is seen as
one of the most significant formations of our
country and region on the domain of water. It
has been envisaged that the Istanbul Forum
focuses on the regional water priorities and is
organized in a form of international organization like Stockholm World Water Week and
the Singapore Water Days in connection with
the regional component of the World Water
Forums. In this framework, the 2nd Istanbul International World Forum is going to be
held in the Golden Horn Congress Centre in
İstanbul on May 3-5, 2011 by the DSI General
Directorate.
ORSAM: We would like to thank you for
taking your time to answer these questions.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
17
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
HYDROPOLITICS SPECIALIST
DURSUN YILDIZ: “TURKEY SHOULD
GUIDE HER NEIGHBORS ON WATER
MANAGEMENT TECHNIQUES AND
PLANNING”
27 April 2011
Hydropolitics specialist Dursun Yıldız, who
answered the questions of ORSAM Water Research Programme, made some evaluations
on the issues related with the Turkey’s trans
boundary water policy, the water transfer
projects, the disputes on Ilısu Dam, the relationship between EU Water Framework Directive and water management in Turkey, the
water-based cooperation in Middle East and
conflict potentials. Yıldız underlined the fact
that Turkey never used her transboundary
waters for peaceful and cooperative objectives.
He told that “But Turkey should do something
beyond this. She should guide the neighboring
countries in terms of the techniques and planning.’’
ORSAM: Could you please tell us briefly
about yourself?
Dursun YILDIZ: I was born in Samsun in
1958. I am civil engineer and also expert of
hydro politics. I had worked in the various
departments of DSI General Director for 25
years as an engineer, a branch director and
a head of department then I retired in 2007.
In this duration, I joined to the postgraduate
technical education and application programs
on the scope of water engineering in Holland
and USA. Also, I got the master’s degree on
Hydropolitics in Hacettepe University Hydropolitcs Strategic Research Centre. In addition, I completed a certificate program on
EU Specialty and International Relations in
Ankara University European Union Research
and Application Center. In some periods, I
became the member of management board
18
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
and secondary director in TMMOB and the
Chamber of Civil Engineering. I gave lectures
as a part-time instructor in Hacettepe University Hydropolitics and Strategic Research
Center and Gazi University Engineering and
Architecture Faculty. I still continue to work
on water resource and politics and keep on
implementing my own engineering and consulting firm.
ORSAM: What is hydropolitics?
Dursun YILDIZ: As you know, although water is seen as a globally unending source, it is
such a finite one in terms of qualitative and
regional. Also, it spreads around the world
unequally in time and space. Especially fresh
water resources became as not fulfilling the
needs of people in some parts of the world after the second part of the 20thcentury with the
increase in population and pollution. Through
the 20th century, number of the independent
states had increased so transboundary rivers
also increased too. Therefore, 145 countries
began to stay in those transboundary river
basins and %40 of the population began to
live in these transboundary river basins. After
these events, pressures on water issues began
to cause serious problems both internal and
international affairs of the states.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
By the beginning of 20th century, problems
emerged in terms of supply and allocate of international and transboundary water resources. These events resulted in the emergence of
‘’Hydro politics’’ as a new international political concept and discipline.
After this introduction, we can define hydropolitics as an interdisciplinary scientific
branch which analyzes the relationship based
on interest on use of transboundary water resources and assess the implications on water
to take socio-economic, political and judicial
precautions.
ORSAM: Within this context, how do you
evaluate hydropolitics of Turkey?
Dursun YILDIZ: This issue can be analyzed
in two parts as before and after Cold War periods. We can say that Turkey’s hydropolitics
as related with Turkish Foreign Policy was
stable in Cold War era as compared with current situation. Her foreign policy was based
on security issues especially in the relations
with neighbors because of her geopolitical
position in the so called rigid circumstances
of Cold War’s bipolar system. In this period,
Turkey had been far away from Middle Eastern countries especially from Syria and Iraq.
Her hydropolitics was more undemonstrative
but a reasonable policy. This time coincided
with the construction of dams over Euphrates
and Tigris rivers. After Cold War, it is seen
that emerging new world order affected Turkish Foreign Policy too. After the end of Cold
War in 1990s, Turkey had faced serious problems in understanding dynamic and fluxional
international system. For a while, she could
not get rid of old routines of the Cold War period and she accepted that her regional and
international activities were restrained with
the role of global powers in terms of framework drawn by global forces. It showed that
lots of things had changed in international
ORSAM
system and also Middle East began to be
designed on the framework of The Greater
Middle East Initiative. In the end of the 90s,
it became clear that New World Order is the
sign of the division of international system
into two as USA and others. This system, in
which US wanted to implement the strategy
of ‘’ being empire’’, provided an opportunity
for the countries, which were in the position
of regional force, to increase their activities by
reasonable political activities and regional cooperation because of the disadvantage of the
hegemonic power, USA. By the utilization of
this circumstance, Turkey has modified her
foreign policy in respect of relations with her
neighbors and began to implement her policy
based on zero problem strategy.
Especially by the beginning of the 21th century, Turkey began to use active and flexible
foreign policy to increase her global and regional efficiency. Specialists see that policy
as ‘’ Pragmatic Multilateral Foreign Policy’’.
First purpose of this policy has been to keep
uncertain and conflict areas away from Turkey’s living and interest areas as possible as.
In this way, as a first step, it was necessary to
decrease the problems with board neighbors
to the lower level and establish political, economic and cultural relations and co operations based on trust and collaboration.
In other word, this policy depends on “good
neighborhood and forming reciprocal common interest’’. In this approach, transboundary water resources should take place. Especially for the Middle Eastern neighbors’,
Euphrates and Tigris were utilized by more
active hydropolitics in respect of zero problem policy. In addition to variation in international system, the completion of some parts
of dams over Euphrates and Tigris and technical and strategic advantage has been very
effective.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
19
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
As a result, while the bilateral relations had
been given importance, water demand of Syria and Iraq was supplied immediately. In this
period, the dams on the Euphrates and Tigris
were operated reasonable and Turkey pursued
a more active and self confident hydro policy.
However, will this dynamic hydropolitics result in positive conclusions in the long term?
To accomplish that, it is simply necessary for
Turkey to increase her economic power and
stability. However, the risk of instability can
increase by moving away from the role drawn
by international system. For that reason, it is
essential to preserve stability and to be much
more powerful.
ORSAM: What is the possibility of Three
Stage Plan to become into the current agenda, which occupied agenda in 1980s, when
regional political process was thought?
Dursun YILDIZ: As you know, Turkey, China and Burundi gave rejective vote to Convention on non-navigational uses of international watercourses in 1997. She could give
an abstention vote instead of rejective one by
making strategically prediction because Turkey has a very strategic position which is too
hard to be given up.
In 1980, a Joint Technical Committee, composed of experts from three countries, came
to together to determine equitable usage of
Euphrates and Tigris waters. In that commission, a mission was formed on transboundary
waters by Mixed Economic Commission in
1980 and this mission was given to Common
Technical Committee. To realize this aim, first
meeting was held in 1982 with the participation of Turkey and Iraq, then, in 1983, Syria
was joined. These trilateral meetings had continued almost seven years until the beginning
of the Gulf War in 1990. Conditions of war
period had restrained next meetings.
20
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
In the first years of that Joint Technical Committee, main subjects were about short term
issues like hydrological data exchange and
new building plants over Euphrates and Tigris rivers. Main objective of the committee,
which was regulating equitable utilization of
Euphrates and Tigris water sources, was set to
the table by Turkey at 1984 in the fifth meeting. In that meeting, Turkey presented an applicable plan which was “Three Stage Plan for
Euphrates and Tigris Waters”.
Turkey presented this Three Stage Plan as an
option again at 26 June 1990 in trilateral meeting and continued to repeat it in other conversations at 1993. In the first phase of that
plan, inventory studies of water resources, in
the second phase, determination of soil layers
and drainage criteria then in the third phase,
evaluation of water and land resources were
presented to the admitting countries. Turkey
demanded a common investigation for existing water and soil capacities of these three
countries but it was rejected by Syria and Iraq.
I think the plan was more extensive than the
one done in 1997 in which optimum and equitable utilization of water conditions determined because even the common management plan of water plan had been presented
in addition. Turkey’s important plan had been
ineffective because of existing Cold War conditions, mutual mistrust among countries, irrational Middle East thinking and global political conditions.
During that period, it became to be known
that renewal and changing efforts on plan
were useless and invalid.
After the Cold War, increasing dependency
among countries and technological innovations began to change countries’ foreign policies.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
After 15 years, at 2010, Turkey, Syria and Iraq
ministers, who are related with management
of water sources came together in Ankara
and reached an agreement on implementing
first article of that plan. Unfortunately, it has
passed 15 years without any real action on
implementing the plan.
I want to add something at this point. Role
of the technical committee meetings on hydropolitical relations shouldn’t be underestimated. Although a further progress couldn’t
be achieved in redistribution of the water,
this Joint Technical Committee functioned as
a beneficial communication channel in those
meetings.
ORSAM: During that period, Turkey made
another attack by Manavgat Water’s Sale
Project. How do you evaluate it?
Dursun YILDIZ: In Manavgat Water Supply
Project, Turkey told “We would be arbiter in
Mediterranean” and it was mostly an exaggerated argument. As I mentioned in my books,
East Mediterranean is an attraction center for
global powers that are willing to hold energy
corridors. Because of that reason, security in
East Mediterranean is a global issue rather
than regional. East Mediterranean has been a
strategically object any more. I think that East
Mediterranean will be a quarrel arena among
states in future. For that reason, hydro political role depending on Manavgat Water Supply Project is not so easy to play. The result
of project has proved it. Turkey couldn’t obtain the strategically advantage she planned
it from Manavgat because neighboring countries did not want to be depended on water
coming from abroad. Moreover, every country seeks larger maneuver areas to accommodate her power eventually confronts with
global powers.
ORSAM
A water dependent foreign policy attack became to be seen as not so much easy. So, I
think Turkey needs more strategically developed objectives in Mediterranean.
ORSAM: In the water sale projects to outside, especially Manavgat and Barış waters
were important. At that point, there is a
criticism against Turkey. Turkey is saying I
‘m not water rich country, while aiming to
sell waters. How can we explain it?
Dursun YILDIZ: Turkey advocated herself
rightfully as saying “I am not a water rich
country”. Actually it is true but when compared with the Middle East countries which
live water scarcity, it is assumed that Turkey is
a water rich country accordingly. Even if you
explain your good intentioned plan which
presents better water services to those countries, you eventually will be faced with some
powers who oppose your advantageous position. Actually, there is no correlation between Turkey’s expression “I am not a water
rich country” and her sale waters outside. It
should be named water transfer rather than
water sale because Manavgat and Barış water
projects were mostly strategically aimed projects rather than economic aimed ones. Both
of them have such amount of water which is
extremely under yearly renewable water capacity of Turkey. Manavgat Water Project was
a strategically maneuver in the East Mediterranean. However, we can clearly see that increasing geopolitical and hydro political importance of the region restrains Turkey’s well
aimed efforts. Although Turkey constructed
a plant which costs 160 million dollars, she
couldn’t find a possibility to use it in the Middle East geography for peaceful aims. As we
see in other water supplying agreements in
the world, water related agreements do not
happen in the short-run and these failed water
projects of Turkey became the examples of it.
However, Turkey must keep her peaceful and
trustworthy position in her hydro politics.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
21
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ORSAM: If we go away from Mediterranean, what kind of threats and opportunities Çoruh basin carries?
ORSAM: Do you want to make some statements about Ilısu dam, which is much on
the agenda in recent times?
Dursun YILDIZ: Çoruh (Ch’orokhi) River
reaches to Black Sea by taking 30km after entering Georgia borders. Turkey became successful in preventing the formation any other
hydro political problematic area by keeping
her relations with Georgia well. If we take
both completed and incomplete dam plants
on Çoruh River, it was possible for other
countries to oppose problems related with
river even if those plants are not designed
for irrigation. However, Turkey never faced a
hydro political problem in Çoruh River. Carried sands and pebbles in that river are being kept in our dams so possible problems
in Georgian coastline are prevented by both
countries’ mutual cooperation and well-intentioned efforts.
Dursun YILDIZ: If Ilısu Dam had not been
politicized, there could have been created an
environment in which much more beneficial
results for not only the historical heritage
and the people of the region but also Turkey would be discussed at the table. But as the
issue was politicized, people who are against
this issue started to have a political attitude
rather than rational one.
ORSAM: In Aras Basin, there are the cooperations especially between the EU and
the US but Turkey is not involved in it.
They try to get Georgia, Armenia, Azerbaijan and Iran into but it is a little bit difficult
to ensure this cooperation. By scheduled
Eastern Anatolia Project, what would develop in that area?
Dursun YILDIZ: Although Eastern Anatolia
Project is not as big as Southeastern Anatolia Project (GAP), with its some part, it is a
water-based development project. Under this
project, initially an area of 120 thousand hectares of land would be irrigated. It may be said
that the recharge of Aras may be partially affected as this project is furthered. However,
by irrigations, its effects may be on The Euphrates’s water more than Aras’. Fulfillment of
Eastern Anatolia Project which is in the upper
basin of the Euphrates may cause a decrease
in the waters which will go down the Euphrates’ down basin in a certain extent.
22
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
It is possible to understand people from Turkey who concern the protection of the historical heritage of Hasankeyf but it is not valid
for Iraq which is against for the project technically. At the beginning of July in this year,
Ali El-Dabbagh said to journalists that “building Ilısu Dam will affect the river and farmers. The Iraqi government demands from the
countries which support the project to stop
this.” In addition to the causes of opposition
inside Turkey like technical, sociological, socio-economic cultural heritage, it is also added a technical opposition from outside the
country. The statement made by Iraq came
just one day before the announcement which
declared that the international credit support
for Ilısu Dam is stopped.
An upstream country could have important political, hydropolitical, hydrostrategic
causes to stand against the dam. However, to
be technical opposed, it is necessary that the
water which will be collected when the dam is
built is used for irrigation in portion, that is,
given down water has to decrease or during
filling the dam that country has to undergo
very large losses whose compensation is impossible. Because of the fact that there is no
irrigation purpose of Ilısu Dam, stored water
will be given to the riverbed without any loss
except evaporation by a third.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
I admit that the oppositions to Ilısu Dam have
right on protection of the historical and cultural heritage in Hasankeyf and its surrounding area. The subject must have been discussed in terms of this sensibility and regional
problems but the size of opposition reached
to level of being against large dams and politicized. Thus, it was moved away from the
point of actual sensibility and had negative
impact on efforts to protect historical and
cultural heritage in project area.
When we consider the subject technically,
we see that the General Directorate of State
Hydraulic Works (DSI) works over 11 different alternatives for where the dam will be
constructed but the most appropriate place
was found here. It is difficult to produce energy with other sources instead of this dam
by easily and economically viable manner and
to meet demand especially for peak hours
when take into consideration that it can be
derived 3.83 billion kWh of energy on average per year. The rentability of Ilısu Dam is
high in terms of Turkey’s energy needs. In addition, it is strategically key dam for the Tigris
River. In brief, the Ilısu Dam is insurance for
the Tigris Basin and thus it has also another
importance.
ORSAM: What are the problems of replacements in the Ilısu Dam? The public
does not know too much about this issue. Is
there a problem about this re-placement?
How can the problem be solved?
Dursun YILDIZ: In my opinion, the most
important point in re-placement is cultural
sensibility rather than the physical creation
of housing opportunities. In other words, it
is initially necessary that local people who are
subjected to re-placement in the Ilısu Dam
cannot be separated from their own culture.
This is the most important issue. It was essential to be done very detailed studies and
ORSAM
related institutions made them. However,
there had troubles with people in the region
in terms of explaining this and the realization
of the project by a participatory approach. It
failed to start these studies early enough. The
things which were necessary to be done are
being done but are made late and inadequate.
Therefore, the project done in such a historical and cultural sensitive region is subjected
to some legitimate criticism.
ORSAM: Will this project finish in 2014?
Dursun YILDIZ: No. It is not possible for
Ilısu Dam to be completed in 2014. While
these dates are given, it must be careful. It was
announced that all irrigations areas would be
opened to irrigation in 2013. It is not a realistic date, too. The completion of the GAP is
being delayed for the third time. It is necessary to decide these dates in much more realistic way to avoid disappointment for expectations. I think that the completion of the
GAP with its all components is not possible
before 2023.
ORSAM: What are your suggestions for
Turkey to create more comprehensive water policy and to satisfy lack of experts in
this field?
Dursun YILDIZ: Turkey primarily needs a
quick renovation on water resources management policy. Our country’s water resources
management policy can no longer respond to
rapidly growing demands in a rational manner. Therefore, we have to renew this structure legally and institutionally as soon as possible. Our country’s water resources management is multi-headed, multi-part and in lacks
of coordination so it is necessary to renew
this structure as soon as possible so as a most
appropriate institutional structure, Ministry
of Water Resources hosting all existing structures should be set.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
23
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
The image of multi-headed and multi-part
water must be collected under one umbrella
of this ministry. On the other hand, there
were some studies related to international and
strategic importance of water by the rapidly
growing strategic research centers in the last
10 years. However, it would be more important for these studies to be done by hydropolitics and strategic research center or institute
which would be opened within one or several
universities. In this context, the developments
in the field of water policy in both domestic
and regional as well as in global scale would
be examined by scientific methods and within
integrated and multi-disciplinary perspective.
The Hydropolitics Strategic Research Center
within Hacettepe was closed in the past and it
is understood day by day how much this decision to be wrong. These structures would allow the issue to be addressed more scientific
and far from speculation by meeting the need
for experts.
ORSAM: What is the relationship between
EU Water Framework Directive and the
configuration of water management in
Turkey?
Dursun YILDIZ: Turkey as a country which
is a candidate to become EU membership and
began negotiations has to adopt its water resources management to the understanding of
EU Water Framework Directive’s. In this context, Turkey has to enact a Water Framework
Act until 2013 and organize water resources
management. However, a very large portion
of these regulations have to be carried out as
soon as possible not because of EU but the
need of Turkey.
For this reason, I do not believe that we will
suffer from EU’s Water Framework Directive. Of course, it is known the prominence
of environmental sensitivity by taking into
account of the EU’s original conditions and
24
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
to be suggested the common river basin management in trans boundary waters with this
directive. Moreover, there is flexibility in the
article of the common management. Many
EU countries have not already prepared the
basin management plans on time. Among
these countries, there are countries which
have trans boundary rivers. Therefore, if the
position of Turkey in negotiations on this issue were defined well, some restrictive effects
of EU Water Framework Directive could be
reduced.
Turkey is not a country to lead whole Euphrates-Tigris basin by her alone. Turkey initiates
that situation in the beginning of the 1980s.
However, it is disturbing at that point the
joining other Middle Eastern countries to the
problem like Israel. This situation disturbed
Turkey. It is essential to underline that basic
water problem in Middle East is not a problem of the utilization of Euphrates and Tigris among Turkey, Iraq and Syria. The main
problem in Middle East is that water of Euphrates and Tigris is tried to be related to the
problem of the Middle Eastern countries like
Israel, Jordan, and Lebanon which tries to attach themselves to the water balances some
times. This situation is impossible not only
from the perspective of the Euphrates-Tigris’s
water capacity but also the international law.
They are two main rivers to be able to supply the countries they pass on. Unless these
two rivers are tried to be related to the other
countries’ problem of water, it is easier to resolve the water problem in Middle East, otherwise, it would be hard to solve.
ORSAM: Your ‘’War of Waters’’ book was
published. What is the possibility of water
wars in the 21st century?
Dursun YILDIZ: Water will become the
most strategic resource of the 21. century. For
this reason, there may be tensions between
water scared countries.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
These tensions may result in small conflicts
but it is hard to presume an absolute water
war. If such a war can be presumed, it is also
necessary to redefine that war. In this way,
whether this war will be in regional or global
level must be defined. In addition, military
purpose and concrete gains of such a war be
explained. If such a war will happen in the future, it will be required to analyze whether the
only reason of war had been water or not.
Because of all these reasons, I think that water issue will not be only reason in the emergence of hot conflicts. I think that there is a
high possibility for the implication of water
as a reason for conflict and tension because
a hot conflict for water will not bring sustainable and practical gains for the countries.
In fact, there have been wars since a long time
locally to share water, nationally as a hot conflict and globally in economic way.
On the other hand, if war is accepted as a
tragedy, there has been already such a tragedy since a long time. Throughout the world,
15000 people, most of them under 5 years old
child, lost their life because of water and related illnesses. In which war there is this amount
of death? International system should work
to prevent this continuing tragedy instead of
presenting scenarios for possible water war.
ORSAM: Although there are continuing
wars and possibilities of future wars, is
there any effort to prevent the conditions
assumed as a prospective reason of water
wars?
Dursun YILDIZ: This issue covered in lots
of international meetings and platforms.
Agreements are made about this issue in UN.
However, these programs are inadequate for
ORSAM
healthy results. In some areas of the world,
tensions are increasing and a chaos environment is tried to be formed with excess arming.
In the last 10 years, military spending in the
world have increased %45 and it is argued
that it costed 1,5 billion dollar in 2008. This
amount is just the 2,4 % of the World GDP.
This military spending is much more than the
budget of water and sanitation in the world.
This ratio is 8 times in India, 40 times in Pakistan, 10 times in Ethiopia. Even in Yemen,
Uganda and Mexico, this ratio is too high. So,
in the countries in which more than 1 billion
700 million people live, military spending is
much more than water and sanitation spending.
ORSAM: Voices of excess arming and “Water Wars” concept are increasing together.
In such situation, is “Water War” concept a
rising hegemonic concept?
Dursun YILDIZ: Such a source like water is
an applicable argument to open wars and this
makes it easy for war scenarists to produce
wider calculations on wars. Advancement in
communication technologies increased illusions in our perceptions. We accept lots of
concepts without thinking about too much.
Or we are accepted. For this reason, we must
be careful in making some analyses.
Actually, thought that water is used by countries to legitimize their wars among themselves cannot be rejected directly. It is also
confusing that keeping “Water Wars” is on
agenda despite not taking any steps for solution. It shows us that “Water Wars” concept
is a tool for imperial states to continue their
political and cultural hegemonies.
When we look at the academic workings, we
can clearly see that the realization of “Water
Wars” thesis seem almost impossible. This
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
25
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
concept mostly comes out in popular magazines and newspapers. Actually, it is unnecessary to wait water wars then put an end to it.
I have already mentioned; this tragedy is alive
even if there is no hot conflict. So, does any
possible water war contribute to this tragedy?
Of course, yes. But it may be seen that total
amount of people died from water shortage
will be eventually higher than the amount of
people died in these water wars. For this reason, “Water War” concept easily remains in
memories but at the same time it undermines
the existing water related problems. Therefore, I do not think that comprehensive analyses must be done on this issue.
ORSAM: Do the Middle East need to a water war? Is water war at the door, instead of
oil war?
Dursun YILDIZ: Whereas the Middle East is
a geography where 5% of the world population lives, it has 1% of the fresh water resources. Moreover, 90% of the water resources are
transboundary. When oil and other geo-strategic advantages as well as Israel are taken
into consideration, it seems to be difficult to
maintain stability. However, we should address the water problem in two areas. There is
water in Turkey, Syria and Iraq in the basin of
the Tigris and the Euphrates but water cannot
be used in a rational, planned and efficiently
ways.
The last developments are positive in this region where the scenarios necessitate a water
war in a sense. In the last period, Syria began
to respond the positive policies of Turkey
which put forward peace and co-operation by
asserting her insistence on not to use water as
a weapon. This is a positive development. The
only problem for this region is the future of Iraq.
However, Israel, Jordan, Palestine, South
Lebanon is a region where water shortage
26
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
may intensify. Hot conflicts about water had
taken place in this region so far. In this region, the extraction of Jordanian fossil water
and Israeli’s construction of facilities for desalination of sea water in the last period may
provide a partial relief. Instead of oil, in my
opinion, in the subject of water war, it is not
correct to address global strategies on water
and oil similarly. Whereas water is a renewable source, this is not the case for oil. This
is a very important difference. Water is more
regional-oriented resources and this is the aspect leaving from the oil.
ORSAM: Finally, is there anything you
want to add?
Dursun YILDIZ: The global policy and strategies on water will increase in the 21st century. Therefore, this issue will be on the agenda
more and this also increases the importance
of hydropolitics studies and assessments.
This situation compels Turkey in hydro politics. Turkey is a country having water boundary with all the neighboring countries. One
fourth of her boundaries are composed of
rivers and 36% of flowing water arises from
trans boundary water basins. Turkey hasn’t
used her trans boundary waters for the wrong
purposes except for the peace and cooperative objectives. Therefore, our country acts
in accordance with the principle of optimal,
equitable and reasonable using of these waters. But Turkey should do something beyond
this. She should guide the neighboring countries in terms of technique and planning. For
this reason, water resources management in
Turkey, has great importance in regard of the
change and progress according to prevailing
conditions.
ORSAM: Thank you very much for sharing
your time and views with us.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
AKİF ÖZKALDI DEPUTY DIRECTOR
GENERAL OF STATE HYDRAULIC
WORKS (DSİ): “THE SECOND İSTANBUL
INTERNATIONAL WATER FORUM
IS THE INDICATOR OF TURKEY’S
REPUTATION ON THE WORLD”
3 May 2011
Akif Özkaldı Deputy Director General of State
Hydraulic Works (DSİ), answered the questions of ORSAM Water Research Programme.
Highlighting the fact that Turkey’s great success in organizing the 5th World Water Forum
created a remarkable effect on the global water community Özkaldı mentioned that the
2nd İstanbul International Water Forum to be
organized in May would consolidate the positive image about Turkey. Özkaldı stated that
the Forum contributed to all of the countries
to a large extent in terms of acting in parallel
with the common goals related to water.
ORSAM: Could you tell us about yourself?
Akif ÖZKALDI: I graduated from İstanbul
Technical University Faculty of Civil Engineering in 1986. Within the same year I started to work as an engineer within the General
Directorate of DSİ Project and Construction
Department. During my post as an Engineer,
I went to the United States of America by the
scholarship that I won, and in 1991 I got a
master’s degree from Utah State University
Department of Irrigation Engineering. Between 1992 and 1993 I completed my military service as a reserve officer in the Turkish Air Force Command, in NATO Inf. Office.
In 1998 I was appointed to the DSİ General
Directorate Office in Ankara as a Project
Department Manager. In 2002 I worked as a
Project Department Manager in the Head of
Department of Water Supply and Sewage Disposal. In 2003 I was appointed as the co-head
of Design and Construction Department, and
in 2004 I became the Head of Deparment. On
November 2007 I became the Deputy General Director of DSİ and I still continue this
task. I worked in the process of the 5th World
Water Forum by actively participating in the
process. I am the General Coordinator of DSİ
of the İstanbul International Water Forum,
and also I am the CO-Chair of the Steering
Committee
ORSAM: How was the idea of May 3rd-5th
May 2011, the 2nd İstanbul International
Water Forum brought forward? What was
the reason of requirement for such a forum?
Akif ÖZKALDI: We successfully carried
out the 1st İstanbul International Water Forum on February 2009, right before the Fifth
World Water Forum. The goal of our international Forum is both to lay the groundwork
for the World Water Forum, to exchange
information; and also to organize an international activity with a great participation
that we could turn it into a brand in order to
find a solution for the global water problems.
Thanks to the outstanding success and effort
in the Fifth World Water Forum, Turkey’s important role related to water was seen again
on the international platform, and the continuance of the efforts became indispensable in
order not to lose this gained role. Therefore,
these information and experiences that were
gained from the World Water Forum under-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
27
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
pinned the 2nd İstanbul International Water Forum. The İstanbul International Water
Forum is going to be organized a year before
each World Water Forum.
ORSAM: The İstanbul Water Forum is
demanded to be turned into a traditional
event, has any bounding structure been
created to make the Forum perpetual yet?
ORSAM: When and where was the First
İstanbul International Water Forum, held?
Could you inform us on this subject?
Akif ÖZKALDI: The 1st İstanbul International Water Forum was mainly agreed to be
triennially carried out a year before the World
Water Forum. Its administrative structure is
ready, and the legal infrastructure has still
been worked on.
Akif ÖZKALDI: The first of the İstanbul
International Water Forum, whose second
will be organized on May 3rd-5th 2011 in
İstanbul Haliç Congress Center, was carried
out on February 14th-15th 2009 in İstanbul
as preliminary for the Fifth World Water Forum. In the course of this Forum, which was a
preliminary meeting for the Fifth World Water Forum, the participants were informed on
which extent the participants could assume
an effective role during the thematic period
of the Fifth World Water Forum. They also
gave information to the coordinators of the
Fifth Forum about the activities carried out
within the scope of the regional process. Besides, during the 1st İstanbul International
Water Forum, the representatives of the nongovernmental organizations participating
from Turkey exchanged opinions upon what
kind of method they are going to follow in the
course of the Fifth World Water Forum.
ORSAM: What has been the contribution
of the 1st İstanbul International Water Forum to the 5th İstanbul Water Forum?
Akif ÖZKALDI: As mentioned in the answer of the previous question, in fact the 1st
İstanbul International Water Forum took
place as a coordination, opinion exchange
conference among the stakeholders between
the components in the regional and thematic
processes of the Fifth World Water Forum.
Thanks to the conference, the participants
were informed about the process and this
conference contributed to the fluency of the
5th World Water Forum.
28
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: What are the themes that are going to be handled in the Forum in May, and
what are the criterium on the designation
of these themes?
Akif ÖZKALDI: The İstanbul International
Water Forum, whose main theme is “Istanbul
Perspective on Regional Water Challenges
and Solutions”, is going to take place on May
3rd-5th 2011. The Forum is composed of
political, thematic and regional processes.
While the political process is estimated to
be composed of the minister-level meetings;
the thematic process is aimed to be composed of 26 meetings that will be assessed
under 6 sub-headings. As for the regional
process, closed private meetings are going
to be held as a follow-up of the preliminary
meetings that were carried out on Turkey
and her surrounding regions. The subjects,
which the İstanbul International Water Forum will deal with, are primarily the existing
water problems in Turkey and in her neighborhood; and their solutions. The outputs of
the Forum would constitute a regional input
for the Sixth World Water Forum as well.
ORSAM: Could you inform us about the
“İstanbul water agreement”, which was
signed in the 5th World Water Forum?
Akif ÖZKALDI: The “İstanbul Water Agreement”, which was signed by the mayors of 52
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
countries during the Local and Regional Administrations conference of the İstanbul 5th
World Water Forum, demands the signatory
provinces to develop their water management
strategies in parallel with the Millenium Development Goals; and to handle urbanization,
climate change and the other global pressures
on local level. The İstanbul Water Agreement,
which has already been signed by more than
700 provinces, is a written contract which
argues that accessing to quality water is one
of the most fundamental rights of every human being as water is a public property; and
which brings urban and rural water problems
up to the local, national and global agenda.
This agreement aims at inviting mayors and
local authorities to a common commitment
related to urban water resources management by underlining the fact that cooperations are needed on a state level in order to
enable the equal distribution of the resources,
and the fact that greater missions fall to municipalities because of the climate change.
ORSAM: Is this Agreement going to be included in the 2nd İstanbul International
Water Forum, which is going to be carried
out in May, as well?
Akif ÖZKALDI: The İstanbul Water Agreement, which is a new agreement composed
upon the action planning of the local and regional administrations to analyze and to be
able to deal with the problems, is still open
to signature. The 2nd İstanbul International
Water Forum is also going to be an opportunity to reevaluate the İstanbul Water Agreement and the İstanbul Water Guide. A special
session entitled “İstanbul Water Agreement”
is going to be carried out during the 2nd
İstanbul International Water Forum and under the responsibility and coordination of the
İstanbul Metropolitan Municipality.
ORSAM
ORSAM: Which countries are going to
participate in the Minister level meeting in
the course of the Forum, and what is going
to be the content of the meeting?
Akif ÖZKALDI: The participant Ministers,
who are related to water and environment
issues, invited from the neighbor countries
of Turkey are also going to be hosted in the
Inter-ministerial Meeting that is going to be
held in Conrad İstanbul Hotel, on May 3rd
2011. More than 30 Ministers were invited
to the Inter-ministerial meeting entitled “Regional Cooperation for Water”. Among the
invited Ministers, there exists the Ministers
coming from the countries such as Uzbekistan, Bosnia-Herzegovina, Albania, France,
Kazakhstan, Bulgaria, Morocco, Greece, Algeria, Syria, Qatar, Kyrgyzstan, Tajikistan,
Jordan, Macedonia, Libya, Iran, Russia, Kosovo, Azerbaijan, Turkmenistan, Saudi Arabia,
Iraq, Georgia, Armenia, Lebanon, Mongolia,
Republic of Korea, Niger, Djibouti, Burkina
Faso, Turkish Republic of Northern Cyprus
(TRNC) and Australia.
ORSAM: To which extent are the other
countries and the water organizations interested in and supporting the 2nd İstanbul
International Water Forum?
Akif ÖZKALDI: The 2nd İstanbul International Water Forum is going to provide an
environment of platform where international
organizations and local authorities from the
Middle East, Central Asia, Eastern European
regions and Turkey could come together in
order to find solutions to the aforesaid problems by focusing on the water related problems of these regions. Thanks to the Water
Expo to be organized as well, the global water companies will find a chance to introduce
themselves. During the Forum in parallel with
thematic sessions, panels and other activities;
a range of extra activities are going to be car-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
29
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ried out both by various national and international organizations. The participation of the
other countries and the other international
water organizations in the components of the
Forum is on a quite satisfying level.
ORSAM: What is going to be the effect
of this Forum on Turkey’s water policies?
Akif ÖZKALDI: The 5th World Water Forum’s great success created a great effect on
the global water community, and it pointed
out the position of Turkey among the leading countries in terms of water again. In the
2nd İstanbul International Water Forum that
30
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
is going to be held on May 2011, Turkey is
going to use the approaching feature of water once again; and she will consolidate the
understanding of acting in parallel with the
common goals by positively influencing all of
the countries’ both their own water policies
and also the other countries’ water policies.
No doubt that this entity is going to contribute to the development of Turkey’s own water
policies to a large-extent as a think-tank organization.
ORSAM: Thank you for your answers. We
wish you success with your studies.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
UN JOINT PROGRAM MANAGERS:
“THE SUCCESS OF TURKEY AT THE
CLIMATE CHANGE WORKS ON
THE SEYHAN BASIN WILL SET AN
EXAMPLE.”
30 May 2011
ORSAM Water Research Program carried
out an interview with United Nations Joint
Program Director Atila Uras and United Nations Joint Program Regional Project Coordinator Alper Acar. The subject of the interview
was “MDG-F 1680 the Program of Enhancing
the Capacity of Turkey to Adapt to Climate
Change” which has been developed in order
to be integrated into the national, regional
and local policies within the frame of Turkey’s
works to adapt to the climate change, sustainability and the development objectives of Turkey and the aspect of this program regarding
the water resources. Two managers indicated
that the applications on the Seyhan Basin
which has been chosen as the sample basin
have been successfully completed and that this
success will set an example for the other basins.
ORSAM: Could you please briefly tell us
about yourself?
Atila URAS: I was graduated from civil engineering, and then I received a master degree in the fields of coastal engineering and
coastal management. After working in the
private sector, I had the chance of performing some works with some non-governmental organizations in some fields such as nature conservation, sustainable development,
and environmental management. Both in
the Foundation for Nature Conservation in
Turkey and in the WWF Mediterranean Program by deploying in Rome, I have worked
in some projects of nature conservation, rural development and coastal management in
Croatia, Tunis and Turkey. After working for
one year as the nature conservation director of the WWF Turkey, I worked as a consultant in respect to environment, sea and
coast. I performed in 2006 the management
of the Project of sector-policy integration of
the sustainable development of the UNDP
and since 2008 I have been directing the UN
Joint Program of Enhancing the Capacity of
Turkey to Adapt to Climate Change. We have
been working as a team in the UN for about
5 years. At the same time, I have been giving
the lecture of coastal management in METU.
Alper ACAR: I’m an environmental engineer (m.sc). I started my career in the private
sector. I worked especially within the scope
of the Projects of solid waste management.
Later, I worked in the fields of nature conservation, rural development affairs in the
Foundation for Nature Conservation. For a
while, I worked as a freelance consultant. After supplying international consultancy for
the projects such as reinforcement of civil
society, waste management, nature conservation, rural development and the improvement
of the infrastructure of the conserved areas,
I worked for a while in the Istanbul Metropolitan Planning Centre for the integration of
the sustainability concept into the environmental order planning. Afterwards, I worked
in the Project of Integration of Sustainable
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
31
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
Development into the Sector Policies of the
UN. And now, I have been working especially
in regards to the coordination of the applications done on the Seyhan Basin in the frame
of adaptation Project to the Climate Change.
ORSAM: Which country does the Project
of Capacity to Adapt to Climate Change
choose and according to which criteria? Is
this Project a program which is applied for
each country? Why has been Turkey chosen?
Atila URAS: The Spanish Government has
supplied in the first stage a global fund of 580
million euro to the UN Development Program
and then of 100 Million Euro. As understood
from the name of the fund, the final objective
here is to reach to the Millennium Development Goals. The Fund for reaching to the Millennium Development Goals has supported
projects in 59 countries under different titles
in order to reach to 8 development objectives.
We call them as projects but in fact they are
each a great program. The side-expectation
beyond this approach is to constitute a platform for the aim that the UN institutions
do not operate independently like different
institutions from each other, but rather as a
unique UN. In other words, each supportedone was in fact a joint program. For example,
our joint programs are the UNDR, UNEP,
FAO and UNIDO. Among the priorities, the
climate change and adaptation are important
subjects. On this subject, there are 17 similar
programs in different countries of the world.
The adaptation subject concerns issues such
as disaster and water management which are
globally common problems. In the nearby
geography (Jordan and Egypt), there are two
joint projects. Why has been Turkey chosen?
Because considering the climate change effects, it is one of the countries which have the
risk to be highly affected. On the other hand,
it is a country having high struggle capacity.
32
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: Which public institutions in Turkey have been integrated into this Project?
Atila URAS: The UN institutions operate in
accordance with the principle of supporting
the countries’ development objectives and
international agreements through the works
that they do. And this program has the aim
of supporting Turkey’s works regarding the
adaptation to the climate change. The principal state institution of Turkey in regards
to the climate affairs is the Ministry of Environment and Forestry. The main beneficiary
of this program is again the Ministry of Environment and Forestry. Considering the
extent of the issue and its aspects that concern the other public institutions, the Ministry of Agriculture and Rural Affairs and the
Ministry of Industry and Trade primarily
participate in this affair. Of course, the State
Planning Organization is always the critical
partner. They also take part in this program.
ORSAM: What is exactly the task of the
UNDP in this Project?
Atila URAS: We play an executive and vacillating role. The specialists usually undertake
the processes of the process tracking and acceleration, the execution of the relevant researches and presenting the reports to the
relevant ministries, working directly with the
local partners within the scope of the Grant
program, following, evaluation and reporting.
ORSAM: What is the exact place of
the water resources in this program?
Atila URAS: In the fourth report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, the
pressure over the whole Eastern Mediterranean Basin and Turkish water resources had
been mentioned. And within the scope of this
program, both in the works of National Adaptation Strategy and the priorities of the Grant
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
program, the fact that the water resources
management issue has been distinguished
and that the Grant program must be in accordance within scale of the river basin are the
most important indicators that constitutes
the direct connection to the issue. The works
regarding the industry and execution of some
incentive pilot works are other indicators.
On the other hand, in the participatory affectability evaluations and in the participatory workshops that we have carried out in 11
provinces, the need to manage properly the
water resources has turned out as the most
relevant issue to the adaptation to the climate
change. Water must be handled from different directions; in relation to the agriculture
and food safety, utilization rate of water in
Turkey which is 70% comes to the fore. In relation to disaster, it is severe drought; in relation to the public health, it is the diseases that
are contaminated through water as a result
of the climate change; in relation to the biological diversity and ecosystem services, it is
again the quality of water and the presence of
water which come to the fore. Namely, water
aspect exists in all the affectability subjects.
ORSAM
by adding the adaptation strategy and action
plan into the process of constitution of the
national action plan of Turkey which has been
conducted with the cooperation between the
UNDP and Ministry of Environment and
Forestry. Next year is the preparation period
of the 10th Development Plan. It is already
known that the climate change is a development problem which necessitates adaptation.
We think that the adaptation strategy and action plan for the climate change will be reference to the development plans of Turkey.
Further to that, the climate change tried to
take part in the sect oral strategies, as well.
For example, climate change and water usage
exist in the sustainable urbanization strategy;
in that, the climate change will take place in a
way among the products of this process.
ORSAM: What was the reason of choosing
the Seyhan Basin for this project?
ORSAM: Does this Project have any contribution also for the structuration of the
water resources in Turkey?
Alper ACAR: As Atila has already mentioned,
the Seyhan Basin is on the Eastern Mediterranean region which was described as one of
the most vulnerable areas by the Intergovernmental Panel on Climate Change. Secondly,
the first research on the affectability from the
climate change, primarily for the agriculture,
on the scale of basin has been done there. This
project was carried out by Çukurova University and a Japan Institute. When you look at
the region, you can see that the Seyhan Basin is a different geographical place, a region
which has socio-economic differences. There
are mountainous areas, areas of high step vegetation and highly fertile areas such as Çukurova; therefore, although the pilot works that
we did were in a single basis, you can do your
works towards three different geographical
areas. And this provides possibility and variety to make it a model. This is why the Seyhan
Basis was chosen
Atila URAS: We started to obtain important outputs of the program. We contributed
ORSAM: What are the outputs of the Seyhan Basin?
Alper ACAR: One of the main subjects of the
national adaptation strategy has been determined as the water resources. How adaptation is provided in relation to that; both strategic objectives and the measures which are
necessary to be taken for the adaptation and
the actions have been described.
Atila URAS: Both the water supply and the
demand management must be taken into
consideration during the process.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
33
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
Alper ACAR: On the Seyhan Basin, we have
18 quite nice projects with the budget of 2
million dollar. We have very different pilot
projects such as increasing the agricultural
fertility, how the water resources and the climate change will change in the next decades,
how the forests may be affected by the climate
change. In relation to the water issue, if you
discuss about agricultural fertility, you can
see that your efficiency at using the water affects also the agricultural and product fertility. When we changed the irrigation system
from flooding method to drip irrigation, we
have seen that there was an increase at the
quality, as well as the fertility. When you talk
about the climate change, you always visualize a dark image, but actually it provides an
opportunity for some areas. For example, agriculture was quite limited in the areas such
as Pınarbaşı and Sarız in the province of Kayseri of 1500 altitude. However, the weather
has got milder in the last ten years and this
has provided that the farmers there can produce various products and reach to different
markets. For example, corn, beans, etc. The
climate change has such an effect, as well. The
projects that we have done have provided a
better understanding about it. We executed
a quite nice work with the 6th Region Directorate of the DSI (State Hydraulic Works). In
this Project, it was researched that in case
the climate change brings about different
scenarios until 2100, how the surface water
resources will change. Besides that, some researches were done about the efficiency of the
anti-flood structures at preventing the floods.
Within the frame of two different scenarios,
when taken into consideration the irrigation areas and the climate change effect, it is
seen that water deficits will be both on the
high and low basins as long as the practices
are not changed. We have seen that increasing the irrigation efficiency and application of
drip irrigation have provided that the water
deficits have considerably diminished. It has
34
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
been turned out that some measures must be
taken in relation to the product range, besides
the irrigation technique. The DSI Kayseri and
Adana Region Directorate have gained a lot
of experience through the works they have
done. In summary, in whichever sector you
are, wherever you live on the basin, a stress
factor will continue to exist on the Seyhan
Basin until the 2100, the date of water projections. Although it is said that there are plenty
of water on the Çukurova, the climate change
will cause a pressure on the development for
the next 90 years. If the projections are developed for the period after 2100, it can be seen
that this pressure will gradually rise.
When we look at water in terms of basic human needs, it is seen that the migrant labors
on Çukurova are one of the most vulnerable
social groups. In the work that we carried out
with the Çukurova University the Center of
Research and Application on Tropical Diseases, we have seen that the living conditions of
the migrant labors that we chose as the target
group and a group of which had settled in this
region are quite unsanitary. In terms of public
health, not only these people are under a risk
of health as they are not used to the conditions of the region, but also they constitute a
risk for the ones living there. And with this
irrigation, the humid level have increased and
thus some contagious microorganisms can be
reproduced and grow very easily. This human
movement causes that some microorganisms
from different places come to Çukurova and
that the ones on Çukurova are carried to different areas. This Project has taught us that.
Unless the living conditions of these people
are ameliorated, not only as a result of the water factor, but also with the influence of other
social elements these people will continue to
live there as a risk factor both for themselves
and also for the peasants from the nearby villages.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM: Will the Project of Seyhan Basin
be applied for other basins, too? Will the
Ministry of Environment use the experience
that it has gained there for other basins, too?
Alper ACAR: We have observed that the issue has been adopted more after the Project
done by, the Regional Directorate of Adana,
DSI. It has made some influence in the other
regions, as well. Do not they have any deficiency? Of course. For example, underground
water has not been taken into consideration
enough, but I hope that in the next period
the underground water is as well added with
some works to the calculations which are
done to determine the influences of the climate change.
Atila URAS: This can be added, as well; the
meeting where the outputs of this projects
were evaluated was held in Ankara like a discussion session in which all the region directorates of the DSI are provided a live broadcast
of the meeting and to which other institutions
such as the Ministry of Agriculture and Rural Affairs were invited as well. The Regional
Directorate has gained appreciation of all the
participators for the work that it carried out.
Alper ACAR: With the participatory affectability work of analyses that Atila mentioned
before, the methodology of dealing with a
problem in Seyhan on a systematic and regional basis has been adopted by the Ministry
of Environment and Forestry. In the beginning, we had wanted that our works in Seyhan became a model. The Seyhan perspective
can be applied to Kızılırmak or Gediz as well
and similar works can be done there as well in
accordance with this approach. I think that as
this approach has been appreciated by the decision making authority, it has been foreseen
that it is developed as a continuation project.
On the first stage, a project draft was developed which foresaw that not only on the basis
ORSAM
of a basin, but throughout Turkey an affectability analysis would conducted in the light
of certain scientific and social parameters,
and then a more detailed work would be done
in certain pilot areas, and this draft was presented to the State Planning Organization. In
summary, we have developed the model and
handed it over; and it seems that in the coming years different institutions will maintain
this process.
Atila URAS: The fundamental works of the
model that we developed, for example the
one in relation to the agriculture, were conducted by Çukurova University. Besides that,
the sharing analysis, subsistence resources
analysis and the ecosystem analysis were
executed by the Turkish experts. The workshop of the system analysis was analyzed
and reported by a Turkish expert living at
abroad. Namely, actually there is a high capacity in Turkey to conduct these works.
Alper ACAR: One of the key points of the
model is that it is always said that there is
no data either in the local or central offices.
Because this is a new subject, and we do not
know. But you can determine right priorities
towards the local by asking the right questions and bringing them into questions and
create right projections. This is what we have
done in Seyhan. For example, when we visited
the women organizations working for gender
or reinforcing the status of women in the society, the first reaction that we received was
like “what does the climate change have to
do with us?”. But when we started to tell, we
could discuss about these two seemingly irrelevant issues for hours. Why are women important for us? They constitute a group that
has little mobility. Namely, in case of a disaster, they have less efficiency, unfortunately,
to protect themselves than men or to discuss with others about possible solutions for
something by going to the rural coffeehouses
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
35
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
and chatting with some people. Therefore,
when we drew attention to this side, they accepted that it was relevant. So when you talk
to somebody of a quite different specialty, you
can establish the connection provided that
you make the subject focus on the same targets and direct the talk to a discussion away
from the template. Similarly, when you talk to
a health officer or agriculturist, you can take
the answers of certain things as long as you
follow the agenda and market he connection.
a common language was adopted in relation
to the climate change affectability. The next
step was to become more concrete and decide
the priorities. And then after the execution
of the implementations and completing the
deficiencies of the experience that has been
gained, this cycle may be restarted.
Atila URAS: We have had the opportunity of
testing the ideal way which is to come from
bottom to top, not from top to bottom that
we always say. We asked that no expert or
bureaucrat came while we were determining the priorities of the problem on this basin. The related institutions accepted this,
we called the experts only from Kayseri and
Adana to conduct the problem analysis, and
thus we could write down the local information and those priorities come out as the
subject titles as Alper mentioned as well.
Atila URAS: This question must be responded within the frame of sustainability of the
efforts. In case of such demand from the government agencies, the United Nation institutions can develop new projects and look for
new funds, but actually the fact that this fund
from the DSI has been evaluated by the Ministry of Environment and Forestry is a continuation of our efforts. On the other hand, we
received a great interest at our relations with
the development agencies. They lean towards
the possibility that the works in harmony
with the model that we developed take part in
the annual calls for grant of the development
agencies. This is a significant improvement for
the continuation of the efforts. On the other
hand, that kind of programs and projects usually encourage other initiatives. The wish of
certain program partners such as FAO and
UNIDO to do new projects here enables that
this wish is spread by the wave effect. But the
climate change issue is on the agenda, which
is the most important thing. We have experienced for the first time an adoption thanks to
this program. This adoption of the Ministry
of Environment and Forestry and this fund
from the DSI are the main guarantees of the
sustainability.
Alper ACAR: We had made great effort before the start of this program. For about one
year, we visited various institutions in the region, first we told them our perspective, and
then listened to their expectations, and thus
we prepared the atmosphere in Seyhan. Of
course when you go there with a general perspective without any discussion with the local
people, you may end up as disconnected from
the realities of the region or you may encounter with a reaction. But when we initiate a new
grant program at the end of the process based
on such a dialogue, we find there a subject
which has already started to be discussed by
different institutions. With a Grant program
which responded to the needs and expectations of the region and in harmony with the
realities and priorities of the region, what we
would do became much easier. In summary,
through the approach of capacity building,
36
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: Is there a new project which will
come out later or will there be a sequel of
this project?
Alper ACAR: Another perspective about it
is that not all but most of the eighteen grant
project constituted a model among them. We
have a joint work with the Adana Region Di-
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
rectorate of Forestry which aims to find out
how the forest lands in Seyhan will be affected. The results that are found there are being
integrated into the management plans of the
forest lands which are under the responsibility of Adana Region Directorate of Forestry.
If you apply this Project over the mountains
on the Black Sea Region, you will see that this
methodology will work there too. For example, General Directorate of Forestry leans towards such a work. As the works done within
the scope of joint program has sustainability,
each grant program also can have its own sustainability. For example the models that have
been conducted with the General Directorate
of State Hydraulic Works, the Adana Region
Directorate of Forestry, the Center of Tropical Diseases (because tropical diseases are
not only present there, but also in the district
of Polatlı in Ankara) are applicable and ready.
As Atila has already mentioned, we both
carry out dissemination works for the institutions and also try to share this on different
platforms as much as possible. One of the
main elements for the dissemination of the
experience is the ongoing evaluation process.
ORSAM
The evaluation of eighteen grants projects
and taking lessons from our experiences has
been continuing. Through the publication
that we will establish in the light of the information that we will obtain from this, we aim
to reach to different masses. For example, we
executed a project of animal husbandry with
Çukurova University in the regions whose altitude is over 900 meters. This Project can set
an example for the other forest villages whose
altitude is also over 900 meters. Maybe not
directly, but in terms of point of view, it will
be able to set an example. This is what we try
to realize; rather than saying that this was obtained and that was done in this way etc, we
prefer to describe our works like this was the
problem, the issue was dealt in these ways and
approaches, and these were obtained. In the
next a couple of months, we will have the possibility to say that you can also do good things
for your own region by following these ways.
ORSAM: We would like to thank you so
much for sharing with us your valuable
time and we wish you good luck for your
works.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
37
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
PROF. AYŞEGÜL TANIK FROM ITU
FACULTY OF CIVIL ENGINEERING,
ENVIRONMENTAL ENGINEERING
DEPARTMENT: “FROM NOW ON, WE
STARTED TO THINK ON BASIN BASIS
AND WE STARTED TO SEARCH OUT
SOLUTIONS ON BASIN-SCALE.”
1 June 2011
Prof. Ayşegül Tanık from ITU, Faculty of Civil
Engineering, Environmental Engineering Department told about the development of the
integrated water resources management in
Turkey, its perception, and its development
with the EU Water Framework Directive during the conversation carried out in the 2nd
Istanbul International Water Forum held in
Istanbul between 3rd- 5th May 2011.
ORSAM: Mrs. Tanık, first of all, could you
please tell us about yourself?
Ayşegül TANIK: My name is Ayşegül Tanık.
I work as a professor in Istanbul Technical
University, Environmental Engineering Department. I have practiced my profession in
this field for about thirty years.
ORSAM: What do you say about the implementations of the Integrated Basin Management in Turkey?
Ayşegül TANIK: The implementations have
started recently. 25 hydrological basins have
been detected. Among these basins, the Ministry has had TÜBİTAK MRC (TÜBİTAK
MARMARA RESEARCH CENTER) make
preparations of the Basin Protection Action
Plans of the primary 11 basins. In this way, we
started to know our basins. In the near future,
who will carry out the protection action plans
of the other basins will be clear. The Ministry
itself already made certain basins. By the help
of Geographical Information System (GIS),
38
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
and by using the same bases; the main problems of each basin in Turkey will be started to
be recognized along with all the environmental characteristics in terms of both the pollution, and geography. First of all the protection
action plans, and then the management plans
will be prepared. These have gained acceleration in the European Union Accession Process. As we are in a candidate country position, we have to launch and complete these
practices in a certain period of time. From now
on, we started to think on basin basis and we
started to search out solutions on basin-scale.
And this is a pleasing situation for Turkey.
ORSAM: The Greater Menderes was made,
as an example. Criticisms, claiming the existence of problem in datum, were made.
Ayşegül TANIK: The Greater Menderes Basin is one of the primary 11 basins, which
TÜBİTAK MRC has been working on. The
foreigner specialists also took part in the similar basin practices, which were launched beforehand by the Ministry. Unfortunately, we
have problems with the security of data. The
required data could be different in various institutions. It is necessary to create a nationalscale database. In this way, the revision and
updating of the information in the electronic
environment would be much easier. It is quite
important to create such a base.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM: There is a Floods Directive as
well. Will these develop in parallel with
each other, or is it going to be launched after all the plannings are completed?
Ayşegül TANIK: I believe that they should be
parallel. Otherwise, we will have been late.
ORSAM: Is there a certain year appointed
for Turkey?
Ayşegül TANIK: As Turkey, our goal is to
complete the basin protection action plans
by the end of 2012. And afterwards, we pass
to the preparation of the management plans.
In fact, as the basin protection plans are carried out, the management is also launched.
In order to make up the difference, we accelerate the practices, which were carried out
by Europe, a little. At least, basin mentality
has started to be settled. In all of the basins,
stakeholder meetings are carried out. In different stages of the practices, both the people and the locality are informed. The most
proper scale for this type of practices is basin
scale. This kind of perception has started to
be settled. You know that the participation
of the people in the processes is quite important. Within the practices carried out by the
TÜBİTAK MRC, in the provincial organizations, which are in coordinator province position on basin basis, meetings were held within the Ministry of Environment and Forestry.
The participation was quite vast. Both institutional stakeholders and the people were tried
to be represented. The meetings took place
in the local press. These are not such things
to happen in a single day, it is a long process.
ORSAM: Is there a special condition for
the transboundary basins?
Ayşegül TANIK: It is a little complicated issue. The basin knows no bounds at all. Within
Turkey’s boundaries, the coincidence of the
ORSAM
basins with the provincial borders cannot be
expected. Sometimes, several provinces can
share a basin. One is geographical hydrologic
borders, and the other is administrative borders. So that, on the issue of transboundary
waters; when we look at the basin integrity, we
see that several countries could share a single
water basin. However, our current practices
are within Turkey’s borders. We look at the
issue in terms of the basin integrity within
Turkey.
ORSAM: Mrs. Tanık, when the EU Water
Framework Directive is at issue, the whole
waters include both the surface waters,
and the ground waters besides transitionals waters and the other waters as well. Are
you dealing with the whole waters in your
studies, as well?
Ayşegül TANIK: Yes. We deal with the whole
waters. Including sea, we handle the ground
waters and surface water altogether. All of
them are in interaction with each others; so
that they are dynamic and living systems. This
issue was also brought into agenda during the
“High Level” panels, which were carried out
in the morning. Within the dynamic system,
both the positions and the problems of the
countries change in this astatic environment.
On the other hand, there are technological
advancements. We carry on our practices by
keeping pace with this change and the technological advancements.
ORSAM: Within the EU Water Framework
Directive, the rates of certain chemicals in
parallel with the quality characteristics of
water are also stipulated. Will these conditions show an modification in each country? Or is there going to be a standard,
which is valid for all of the countries?
Ayşegül TANIK: All of the countries accept
these figures. There are regions, where we
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
39
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
are going to have problems in coming up to
this standard. These could also be generated
from the natural resources. The soil structure
of each country is different. There are severe
problems in the Central Asia. These problems
could change from country to country. There
are such problems in our country, as well. The
water is quite crucial, the problem of a basin
does not equal with the problem of another
basin. Each basin has its own problems. Here,
certain factors such as; climate, soil structure,
and land use are effective. Therefore, we say
that the most reasonable, and the most appropriate scale to practice is basin. In the
future, certain basins could be integrated
in terms of management facility. At least, in
terms of management, the basins with similar
40
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
characteristics could be integrated, instead of
25 different types of management.
ORSAM: In the project, where the Greater
Menderes Basin was the sample study, Turkey has been divided into 6 river basin regions. This structuring was changed in the
last stage of the project.
Ayşegül TANIK: Yes. That type of classification never worked. It was the first example.
You know that the number of basin in Turkey
was 26. Last year, when Tigris-Euphrates were
integrated, it fell to 25. The Tigris-Euphrates
basin became the largest basin.
ORSAM: Thank you so much for having
your time for us.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
PROF. DR. H. GONCA COŞKUN:
“WOMEN ASSUME KEY ROLE IN WATER
RESOURCES MANAGEMENT”
8 June 2011
Prof. Dr. H. Gonca Coşkun from ITU Faculty of
Civil Engineering, Geomatics Engineering Department answered the questions of ORSAM
Water Research Programme during the 2nd
Istanbul International Water Forum, which
was carried out in Istanbul between the dates
May 3rd – 5th, 2011. Coşkun told about the
“woman and water resources management”
relation, which has recently been brought to
agenda in Turkey, and also she told about the
studies that have been conducted by Women
for Water Platform, whose President is Gonca
Coşkun herself.
ORSAM: Mrs. Coşkun, could you please
introduce yourself in short?
H. Gonca COŞKUN: I graduated from Istanbul Technical University, Faculty of Civil Engineering. Then again, I did my master degree
in the same university. I carried on conducting my research in Netherlands for 1,5 year.
Afterwards, I turned back to Turkey and I
completed my doctorate studies. Right now,
I work as a professor. All of my studies are on
water quality with Remote Sensing and GISGeographic Information Systems, water potential, measurement of flow, on determining
the hydroelectric power plant zones, and on
how much electric power will be generated.
I carry out all my studies in integration with
satellite data and geographical information
system, and we automate it. Obviously, hydrogeology is considerably important. Here,
we reveal various GIS segments. There are
many subjects in our studies such as; precipitation, flow, evaporation, leakage. The results
change depending on the parameters. Let’s
get down to our water and woman history.
During the 2009 World Water Forum, I carried out a task. I was assigned as the President
under the title of Women for Water. I have
studied on many subjects for years. What is
water for woman? We can learn it, I said. And
I learned that there are organizations, whose
names begin with water and woman, all over
the world. For instance, “Women for Water
Partnership” in Europe, this organization also
holds the presidency of Europe. In Asia, there
is “Gender Water Alliance”. In the U.S., Italy,
France etc. as well; but in Turkey, none. The
UN, European Council, UNESCO allocate
great deal of funds for the NGO’s. When you
write a Project and present it as an Academician, it may not be accepted. However, when
you present it as NGO, much greater funds
could be provided more easily. My Presidency
in the Water Forum lasted for 3 –day pre-conference and 2-week studies. I learned from the
presentations in the Water Forum that from
Africa to India, from the U.S. to Europe this
kind of organizations provided great support
to the projects, which brought solution to the
problems related to water. I learned that they
also have activities such as carrying drinking
water to households, (we define the tap water
in households as drinking water in hydrology) sanitary closet bathroom, transition to
organic agriculture, and therefore purification of the ground water quality. The ground
water is polluted as a result of the pesticides,
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
41
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
which are resorted to in agriculture, and as a
result of the chemical fertilizers. Therefore, if
you take control of this situation by organic
agriculture, the ground waters will also get
cleaned. People will grow their products by
the clean water that they use in agriculture.
This is a considerably important cycle. I have
been working in the Turkish Diabetes Foundation’s board of trustees for 15 years. Diseases such as; diabetes, cancer, MS and thyroid cases have increased by 50%. As a result
of a research, which was conducted in Children’s Hospital Faculty of Medicine Istanbul
University, different proportions of pesticides
were detected in each 800 breast milk samples. Pesticide contains great amount of carcinogenic substance in itself, which is found
within insecticides. We must say ‘stop’ to this.
Clean drinking water is required for the treatment of these diseases, as well. Preserving the
quality of water is like completing the rings of
a chain. If you complete one and cannot complete the other, you cannot obtain a result.
World Water Woman Foundations President
was here. She appreciated our organization a
lot, and she promised to support our projects.
I cannot deceive myself by carrying out little
projects. We should combine all these rings
altogether. Capacity building, going to region,
listening to people, convincing them to pass
to organic agriculture, finding places to sell
the products are only a single ring of the project. Today, the whole world says organic agriculture. We deal with Esen Çay as an example
study. Turtles do not lay their eggs over there
as in the past, anymore. Because watercourse
flows quite polluted. We have received the
water analysis reports of the samples taken
from watercourses, tap waters in the region,
and from the ground waters. According to
the results of the report, the waters are not
drinkable. When we go to the region, we say,
“How beautiful the environment is, clean nature”. Very beautiful places are full of hazard.
I believe in this; as women we are mothers,
42
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
wives, sisters, and we have a protectionist nature. Therefore we can comprehend the importance of such issues more easily. Women
should work on this issue. Of course, there is
a establishment such as DSİ (General Directorate of State Hydraulic Works) in this country. Along with DSİ, we are planning to carry
out joint studies with them. We have to stand
altogether. So that, we are primarily aiming at
bringing the International Funds in Turkey.
ORSAM: You began the cooperation with
DSİ. On an International scale, do you have
any cooperation with the woman NGO’s?
H. Gonca COŞKUN: The European Chairman took part in our panel. She visited our
stand. DSİ’s support is considerably important for us. We carry out parallel studies with
them. Many friends, who work over there,
were affiliated. We are going to conduct our
forthcoming studies together. If we carry
drinking water, it should be recorded to their
registers. The projects should be prepared according to the regulations of DSİ. Therefore,
we are both solution partners with DSİ and
also they are our sponsors. And this shows
that they perceive what we do.
ORSAM: The region, where drought is
seen the most in Turkey, is the Southeast,
and there is also GAP Project. Especially in
GAP, studies related to women were tried
to be carried out. Has any study on women’s being the direct water consumer been
carried out, yet? Are you planning to carry
out a study?
H. Gonca COŞKUN: I did not participate in
that Project. However, the Project coordinator paid a visit to us. A headquarter will be
created in Şanlıurfa. They are going to form a
SuKadınDer (WaterWomanFoundation) platform. Thus, we will have started the studies.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM: And right now, is there any study
on basin basis? Or, do you expect spreading all over Turkey?
H. Gonca COŞKUN: We were established on
February 12th, 2011. We are brand new yet.
On basin basis, we launched the Esen Watercourse Project studies. For the time being, we
would like to purify the surface of many watercourses in İstanbul by organic purification.
Because there are quite interesting plants.
From one side of these plants the domestic or
industrial wastes and waters, which contain
polluting hydrochemical elements enter; and
on the other side these waters come out very
clean.
ORSAM: The purification is carried out in
artificial wetlands…
H. Gonca COŞKUN: The salesman of these
plants is in our board of management. We are
going to get to work after bringing this project
to the ISKI General Directorate. Another Project of ours is Esen Watercourse that is found
in Fethiye, of which I already mentioned. Another one is the carrying out organic agriculture in the field, which was granted to us in
Zekeriyaköy by the Municipality. With my
academician view, I believe that there are lots
of things to do in cooperation with NGO’s in
planning of the basins in this region. I have
already carried out many scientific projects,
beforehand. I followed water quality of Istanbul’s 8 drinking water dam with satellite data.
I coordinated many projects in river basin
planning in Turkey’s different places, or in
planning of lake, dam, drinking water. Working with satellite data (with remote sensing)
will provide reaching faster and more correct
results in a more economical way. Apparently,
we do not have a goal such as “we are going to
bring drinking water all over Turkey”. How-
ORSAM
ever, even a single drop is important. Besides,
we are also aiming at informing our people on
water saving. It is also quite sorry state that;
in many places in Turkey children are not sent
to school. They carry water over 5 kilometers
away, and as educated women can we say that
“We are to blame as well”? If a child is dying of
hunger somewhere on the world, all of us are
to blame again. People should ask as, “What
can I do?” They should be able to say, “Even if
just a bit, I should contribute as well”. Most of
us do not know what the NGO’s are. I believe
in the common sense of the Turkish women.
All of us live in this country and we are paying
effort to bring drinking water as everywhere
as possible without any discrimination on this
issue. UNICEF is saying, “Let these children
g oto school, I will bring drinking water to
your houses.” Women from all over the world
came to World Water Forum; from countries
such as Uzbekistan, Armenia, Tanzania etc.
They received great amount of money and
supports. And we could not receive even a
single lira. In the 5th World Water Forum, I
was the President of Water-Woman Preliminary Meeting on behalf of ITU, and various
woman NGO’s in Turkey gave support in the
committe. The first activity of our Women
for Water Platform Foundation was the Panel
and the stand in the 2nd Istanbul International Water Forum. I would also like to extend
my thanks to DSI for providing us this stand,
and for their supports. As a principle, I prefer working as sponsors rather than working
with donations. For many years, in my career
I have said to myself that, “Milk has a stain,
but I don’t”. Henceforwards as well, I believe
that we are going to be a foundation, which
would be tranparent, clean and which could
serve to the country.
ORSAM: Thank you very much for having
your time for us.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
43
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ARZU ÖZYOL, CEO at HYDRA : “THE
PARTICIPATION OF WOMEN IN DECISION-MAKING MECHANISMS RELATED TO WATER AND ENVIRONMENT IN
TURKEY IS ALSO QUITE LOW”
8 August 2011
In recent years, women and water resources
issue has been brought to agenda on international platforms. Especially in underdeveloped countries, women come to forefront as
the primary actor in accessibility and usage of
water resources; and the projects that are related to water resources concern women in the
first place. Accordingly, we talked to Mrs. Arzu
Özyol, CEO at “HYDRA Project and Consulting Co.”, about the relation between “water and
development”, and the ongoing works, which
have been carried out in axis of women all
around the world and in Turkey.
ORSAM: Could you tell us about yourself
in brief?
Arzu ÖZYOL: I was born in Ankara, in 1960.
I graduated from METU, Environmental Engineering Department, in 1983. After giving a
quite long break, I did MBA in 2000’s. Right
now, I am doing my doctorate in the participation in environmental policies. As the
socio-political environment issue grabs my
attention more than the environmental technologies, I prefer working within this frame.
ORSAM: Could you briefly tell us about
the projects that you are carrying out, for
the time being?
Arzu ÖZYOL: We have been carrying out
European Union projects. As we prepare
these projects within the concept of sustainable development, our working area includes
subjects such as; environment, life-long
education, vocational training, and gen-
44
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
der mainstreaming. Particularly, the gender
mainstreaming stands at a crucial point in
my life, because I both include issues related
to women in the projects and also I am the
founding chairman of the Turkey office of the
BPW (International Federation of Business
and Professional Women). Besides, I am the
Turkish representer of the UNESCO Center
for Women and Peace group. At the same
time, as my profession requires, I try to analyze water and woman together.
ORSAM: What kind of studies have you
carried out related to the subject, so far?
Especially, what is the position of the 2009
World Water Forum it occupied in these
studies?
Arzu ÖZYOL: Woman component was created in the 2009 World Water Forum. I suppose that we so much desired the systematical consideration of Water and Woman
issue altogether, but unfortunately some
problems occurred, as it does whenever the
human factor is included. As I took office in
the environmental committee of the woman
organization, of which I am the member, I
followed the environmental policies in international processes. Within the United
Nations, I work both in the Commission on
the Status of Women, and also in the Commission on Sustainable Development. In this
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
way, I can find a chance to have an access to
brand new information and developments. I
also participate in the meetings of the “Woman for Water” platform, as the representer
of my corporation. Therefore, I am trying
to closely follow the agenda, and I use these
fresh information that I obtained from here.
Although the issue is neither related to environment nor to water, we place environmental awareness modules into the modules we
developed in woman training. (Environmental Competence Module) is a module that I
developed within the frame of an EU Project;
right now, it is being used by a reference institution, which is called “European Association of Adult Education”, working on the
adult education in Europe, by being included in certain vocational training programs.
ORSAM: Can you tell us about the relation
between water and woman?
Arzu ÖZYOL: During the presentation that
I made in the 2012 Water Forum on May 3rd,
I underlined the fact that this relation dates
as far back as the beginning of the history of
humanity. I believe that the Goddess of Earth
Gaia’s turning her body into a water wave
form and her dancing; sweat drops’ running
down from the body of Gaia and these drops’
merging in the soil and the soil’s turning green
and its refreshing the earth is the best scene
ever telling the depth of the relation between
water and woman. Also the fact that medieval
women used water and nature as an instrument in order to heal, and then their setting
on fire after having been stigmatized as witch,
is also a common story. When looking today,
we see that water is wasted with impunity as
if it is an everlasting resource -just like wasting the woman effort- because of the fact that
2/3 of the earth is covered with water. Particularly in places, where patriarchal system
prevails; women are deprived of education,
kept away from the professional life, cornered
ORSAM
to the triangle of home and family, and they
meet the requirements of the family by looking after and protecting. Having an access to
water, carrying it, providing the household
hygiene by using water, or cooking are counted among the responsibilities of woman. Because of this necessity, many women have to
struggle with the backbone and joint diseases.
In addition to this, women, who are subject to
direct fire at home, mostly go through breathing and visual disorders. There are many water originated problems, which come to mind
or not, throughout a woman life. The primary
reason, why the girls living in rural areas do
not keep on their education, is the problem
of accessibility to natural resources. Many
women cannot take part in the production
chain, which would make money, because of
the lack of education. Eventually, 70% of 1,6
billion people, who earn less than 1 dollar per
day, is composed of women.
One of the most significant criteria that is used
in poverty measurements is the daily amounts
of water and energy usage. Civilization and
prosperity increase in parallel with the use of
water; but the overuse of water also leads to
a different kind of poverty. This is one of the
issues I have been highlighting and trying to
solve. I believe that people should think about
the role of woman in the management of water in addition to the other factors such as the
proper use of water and providing sanitation,
in order to solve the vicious circle on this issue.
ORSAM: What is the first place, where
woman and water was first associated with
each other, on the world?
Arzu ÖZYOL: It was observed that women,
who lived around the basin in the neighborhood of the Ganges river, were extremely
and severely affected by the water shortage.
We know that many studies were carried out
related to the issue. The studies, which were
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
45
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
carried out, showed that the women living
around the Ganges valley in India had thoroughly water-indexed lives; and the variety
of products they planted, their way of using
the soil, and even their working hours were
arranged depending on the amounts of precipitation and on the precipitation periods.
We know that women, who continue to live
by being indexed on water, are not as effective
in the water management. While creating water policies, the fact that woman’s participation and role is almost zero is a great injustice
for both woman and development. Because
as a result of this exclusion, the experience of
women related to the issue turns into an inactive workforce.
ORSAM: What is the overall situation in
Turkey?
Arzu ÖZYOL: As all around the world, in
Turkey as well, 90% of the population occupying with agriculture is woman and most of
them work as unpaid family workers without
insurance. The Turkish women, who work in
the agricultural sector, carry water, walk for
miles in order to access to water, use water for
cooking, and cannot go to school because of
the poverty-related reasons, just like her fellows. On the other hand, as the female participation to the decision-making mechanisms
related to water and environment in Turkey
is low to a large extent, women cannot make
their own choices for their own futures. However, if more women participate in the decision-making processes, they will make their
own lives easier within the frame of their experiences, and they will be able to take the decisions that would enable them with increasing their life qualities more easily.
ORSAM: Has the way how women in the
region were affected been evaluated after
the projects were completed? Is there any
statistical data?
46
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Arzu ÖZYOL: One of the most important
problems existing in Turkey is collecting data
and creating a data bank. The issue of collecting sex-based data, which has been carried out in the developed countries for years,
started to be mentioned in Turkey’s agenda
quite recently. Therefore, it is not possible for
us to understand the influences of the public
work projects, social transformation projects,
which were carried out within the concept of
the GAP and the Baku-Tbilisi-Ceyhan Project, on the women’s lives in the region. Maybe
the first breaking point of the social transformation turned out to be negative unlike
the expectations, or maybe the underlying
reason of the women deaths, which is on the
agenda, is the unprepared social transformation. However, the failure on collecting data
prevents developing exact solutions related to
the issue. What is mentioned today is a consequence of the pilot studies, which were carried out by the NGO’s in the region. We have
carried out fieldworks in Şırnak, Konya, and
in Urfa. In fact, we also carried out an EU project for Şırnak, we are waiting to see the result.
The project came out as a result of the fieldwork in the area. There were a lot of demands
coming from Iraq for tomatoes. We prepared
a project in order to make the women in the
region start doing greenhouse farming. Within the scope of the envisioned training program, both the training of greenhouse farming and also personal development program
are provided for women. In addition to this,
environmental competence module was also
added to the scope of the vocational training
program. So that, women who will do greenhouse farming will be taught how to use soil
and water as well. Thus, the goal is that the
change which was provided with the project
creates a multilateral and positive effect on the
woman life. We can see the change in the lives
of women, who could be employed thanks to
the projects. Feeling the pleasure of earning
money (even if only a small amount), woman
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
does not have to wait for her husband to come
home anymore when her child wants to buy
something. Of course, the woman, who becomes self-sufficient and who could meet the
needs of her child, is more self-confident and
happier. Nevertheless, all of them remain only
at an observation level. Unfortunately, within
the unity you asked, it is not possible for us to
evaluate the status of women by comparing 5
years before the GAP project and 5 years later.
ORSAM: During the meeting, which was
held in Istanbul in the beginning of May
2011, what kind of activity you took part
in?
Arzu ÖZYOL: I took part in the activity of
‘woman in water policies’. That was a good
one. Among the participants were Women
for Water Chair Alice Bouman, and Lesha
Witmer. The European Secretary General of
Soropmisits came from Switzerland. They
also told about what kind of projects they
carried out related to woman, especially in
underdeveloped regions. Mainly, certain advices and sample works, which are related to
the requirements for increasing the participation of women in the water policies, were
mentioned.
ORSAM
dia and African countries with Woman and
Water themes, but as far as I know, there is
no any project directly related to the issue in
Turkey.
ORSAM: In Turkey, studies have been carried out related to woman, but its association with water has recently been started.
Arzu ÖZYOL: That’s right. Small scale local studies on building healthy infrastructure
mainly in residences, or on providing the sanitation of water have been carried out since 2008.
ORSAM: As a matter of fact, sanitation is one
of the most important instruments for the
management of water. In this way, you both
preserve water and also you use it properly.
Arzu ÖZYOL: You also use at a normal level.
I believe that trainings on how to use water
in agriculture should also be provided, in addition to sanitation. Because the major part
of the work force in agricultural field in Turkey is composed of women. Therefore, raising awareness among women on this subject,
would bring a solution to certain problems
threatening the agriculture; such as the salinization of soil.
ORSAM: Is there any place from Turkey as
a sample work?
ORSAM: There is no competence in giving
the training, for instance irrigation unions.
Arzu ÖZYOL: No. Most of the examples
were given from Africa and Ganges. In other
words, there is not that much project, which
was carried out related to water, in Turkey.
For instance, there is a BPW Project, which
has been conducted by the countries having
coast to the Danube river in the Eastern Europe. Besides, I know another project, which
was carried out to provide a sanitation training for women living in rural areas in Russia
by the Women for Water Platform. There are
so many projects, which are conducted in In-
Arzu ÖZYOL: Right. Maybe in-house training could be necessary for the concerning institutions. Thus, training should be provided
not only directly to the target group, but also
to the ones who would provide training to
the target group as well. We implement this
method for every issue related to Gender
Mainstreaming. For example, when domestic
violence against women is mentioned, we argue for providing training for the ones causing the violence or for the ones the victims ask
for help in the first place such as; doctors, po-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
47
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
licemen, prosecutors and judges rather than
victims of domestic violence. Therefore, providing the ones working in the related public
institutions with training would be useful to
raise the awareness among women to water.
ORSAM: Do you receive any support from
the public institutions on “water and woman”?
Arzu ÖZYOL: No. Even the General Directorate for Status of Women, which carries out
studies on woman in Turkey, has difficulty in
finding data on Water and Woman. In fact,
this situation is problematic not only in Turkey but all around the world. As it happens
on every subject that is grounded from all of
the third generation rights, unfortunately it is
quite difficult and limited to have an access to
the related data, as the research on “Woman
and Environment” only dates back to some
ten years ago. In early 1980’s, woman was
also listed among the exploited resources just
like the natural resources, and the underlying
cause of the exploitation of both of them was
claimed to be man. This approach remained
on the agenda for a short period of time under
the title of eco-feminism. When the environmental problems attained an uncontrollable
level in 2000’s, the issue started to be handled
in a multidimensional way. Right now, mainly,
the role of participation in creating environmental policies is being examined. As woman
is an important part of the environmental
management, woman is included in the subject as well.
ORSAM: Are you planning to take part
in the World Water Forum to be held in
France in 2012?
Arzu ÖZYOL: Yes, I do. However, it is not
certain yet if this participation will be individual or are we going to organize an activity for
BPW. But the fact that I am going to represent
BPW in Rio+20, excites me so much.
48
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: Following the Second Istanbul
International Water Forum, what did the
Global Summit of Women consist?
Arzu ÖZYOL: I believe that May 2011 was
quite important for Turkey. Water Forum
took place on May 3rd, 4th, and 5th. We hosted some 20 foreign guests on an activity we
carried out for BPW-Turkey on May 4th. We
introduced the UN’s Women Empowerment
Principles to Turkey. The Global Summit of
Women began on May 5th. One of the sessions in that summit was the environment
and woman session. Right after the Global
Summit of Women, Conference on the Least
Developed Countries began. In this conference, I delivered a speech entitled, “The Place
of Woman in the Tourism Offer Chain”. In my
speech, I emphasized on the importance of
Environment for Tourism. The last international activity of May was the conference of
EU Council.
ORSAM: Are the EU and UNESCO the
groups, which support your work?
Arzu ÖZYOL: If the Projects we prepare for
the EU are approved, we can receive grant.
However, there is no any financial help that
we directly receive. Nevertheless, I think that
participating in the processes, which are carried out especially in the United Nations, is
the greatest fortune. Because in this way, you
can follow each talk, and you can have an immediate access to the recent materials, documentations, and links. Therefore, we provide
the most part of the in-kind aid from various
groups of the United Nations and from the
European Union, even if it is not monetary.
ORSAM: Some articles, which criticize the
European Union Water Framework Directive, do not touch on the gender issue at all.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
Arzu ÖZYOL: Yes, you are right. However,
the common usage of “Gender Mainstreaming Strategy” reduces the problems taking
place in the field.
ORSAM
It was also criticized a lot, but the European
Union is slowly completing the lacking parts
on the Directive.
losophy and priorities. It can be compensated
the moment, when there are missing parts.
It comes to mean that it is overlooked, not
avoided it with bad intentions. The problems,
which are encountered in the field, are tried
to be eliminated by the additional documents
in the first place, then its legal infrastructure
is completed.
The only relief is that there is no any bad intention. There are right things in terms of phi-
ORSAM: Thank you for making time for
us.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
49
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
DR. GÜLAY YAŞIN, GIZ TURKEY
DIRECTOR: “THE WETLANDS IN
TURKEY SHOULD BE PRESERVED IN A
BETTER WAY”
15 August 2011
We talked to Dr. Gülay Yaşın, GIZ (the German Society for International Cooperation)
Turkey Director, on GIZ Turkey’s water resources management, on the rehabilitation of
wetland areas, and on the other projects they
carried out in other countries. Dr. Gülay Yaşın
pointed out that it is necessary to preserve
the wetlands in a better way in order to fight
against climate change and to protect the ecosystem; but also in order to preserve the water
resources as well.
ORSAM: Could you tell us about yourself?
Gülay YAŞIN: I was born in 1968, in KonyaEreğli. When I was three months old, we
moved to Antalya with my parents. And when
I was three years old, we moved to Germany,
I am the child of a guest-worker family. After
I graduated from high-school in Germany, I
came back to Turkey. In İstanbul, I studied in
university and I worked in TEMA (Turkish
Foundation for Combating Soil Erosion, for
Reforestation and the Protection of Natural
Habitats) for 13 years. I worked in TEMA during the establishment years of the foundation,
besides we carried out campaigns and environment projects in combatting soil erosion.
During those years, I was responsible for the
promotion and public relations. Then again,
I went to Cologne in Germany, and I worked
as the Secretary-General of the Turkish-German Chamber of Industry and Commerce.
Afterwards, I came back to Ankara and now I
am the GIZ (the German Society for International Cooperation) Turkey Director.
ORSAM: What is the working area of GIZ,
and for how long has it been active in Turkey?
50
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Gülay YAŞIN: The German Society for International Cooperation has been active in Turkey for 50 years, and in total we have 30.000
employees all over the world. We are a development organization under the administration of German government, and our area of
expertise is project implementation. We are
responsible for capacity management in field
of training, for rural development, regional
development, in other words we are responsible for each and every subject, from a to z,
related to development, implementation and
control of project. Mainly, we offer our project implementation service for the German
government. What I mean is, the German
Federal Ministry for Economic Development
and Cooperation is our client, and we also
work for the German Federal Ministry for the
Environment. However, in certain situations,
we also offer this specialty of ours for different
governments and for the other donors such
as; the World Bank, the European Union,
Ethiopian Government etc. Ethiopia hired
us (GIZ) for the establishment of 30 universities. The German government granted 275
million euros to Turkey within 50 years, and
we carried out 300 projects with this grant.
Although counting all of them is not possible, we have carried out many works and
projects in many different fields such as the
arrival of VAT (value added tax) implementation in Turkey during the Özal period, TRT’s
colour transmission, and besides many other
projects in the Directorate of National Educa-
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
tion, and in TİKA (The Turkish International
Cooperation and Development Agency). In a
sense, we can say that, today in the European
Union preparation process, indeed, TurkishGerman cooperation projects lie at the bottom of the significant projects that Turkey
carried out.
ORSAM: What is the frequency of project
designing of the “Water and environment”
subjects in GIZ projects?
Gülay YAŞIN: GIZ is quite assertive on “Environment and water” issues. We have a lot
of environment projects. Of course, here, it
is not possible to give a concrete percentage;
but I could say that issues such as; biological
diversity, environment and water management is found among our area of expertise.
In the past, we carried out some works in
Turkey. For instance, we can count the reconstruction of the water supply network. And
nowadays, we have had a cooperation with
Diyarbakır and with ISKI (Istanbul Waste and
Sewerage Administration). In addition to this,
we have also been active in various projects,
rural development projects. For instance, we
established environment training center and
consulting center for the industrial organizations in Bursa. Within this scope, these consulting centers have been very useful in terms
of showing them how to work on waste water. Thus, I could say that environment and
the underlying water issue are quite important components. Right at this point, we have
been working both on waste water and on
water management. Right now, there are 2000
GIZ projects that have been handled all over
the world. Generally, these are the projects,
whose 60% is handled in terms of woman.
However, I could say that 30% of them are the
projects that have environment components.
ORSAM: GIZ has had projects related to
the rehabilitation of wetlands in the recent
years. When did these projects, which are
related to wetlands, started?
ORSAM
Gülay YAŞIN: As I have just indicated, GIZ
works for different German Ministries. The
donor ministry in our “Wetlands and Climate Change” project is the German Federal
Ministry for the Environment, Nature Conservation and Nuclear Safety. There is a fund
called, ‘International Climate Initiative Fund’,
which was created by this ministry. There is
a 120-million-euro fund, which is allocated
for combatting climate change, and which is
collected each year from the industrial sector
in Germany. Climate-change-related projects are supported with this fund in different
countries. These projects both contain the
measures of combatting climate change, and
also they suggest the projects of adaptation to
the new climate conditions. We call it ‘adaptation and mitigation’. It exists in many countries, including China, Malaysia, and Russia
as well. As GIZ Turkey, within this scope, we
launched projects related to wetlands and climate projects in Turkey as well. Of course, the
origin of these climate projects in Turkey is
based on a protocol signed by Turkish-German Ministries. The legal basis is also formed
by this protocol. The climate and wetland
project is the first project that we carried out
within this ministry.
ORSAM: With which institutions do you
carry out this project from Turkey?
Gülay YAŞIN: We carry out this project in cooperation with the Ministry of Environment
and Forestry, and the General Directorate
of Nature Conservation and National Parks.
The goal of this project is to point out how
especially wetlands are affected by the climate
change, thus we have been working on which
measures we need to take in order to preserve
the wetlands. This project has two dimensions, and two different pilot zones. One of
these pilot zones is Bolu/Lake Yeniçağa, and
the other one is Konya/Lake Akgöl. In Bolu
Yeniçağa, the subject we mainly deal with is
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
51
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
the peatlands. Turkey’s one of the major peatlands is found around the Lake Yeniçağa, and
it is also the first area, where the first commercial peat in Turkey was extracted. Besides
being a material having a very significant economic value, peat’s carbon preserving capacity is 10-15 times larger than even forests. So
that, even only because of this characteristics,
peats should be protected. Nevertheless, of
course, in order for the Ministry to take these
decisions on how much of these peats could
be extracted or how much of them cannot
be extracted in terms of socio-economic balance, the Ministry needs certain criterium.
And in our project, we develop these criterium. We try to develop the capacity of the
Ministry in this particular. Thus, within the
scope of this project, we aim at establishing
the dialogue between the international institutions and organizations working on peats
and the ministry. Within the compass of the
project, we have sent many empoyees working in the Ministry to the training on peats.
And in the second project component, we
have been trying to save and restore the Lake
Akgöl, which is found in the neighbourhood
of Konya and of Yunak and Çeltik provinces.
We want to take certain measures that would
provide water saving. What is more important is that, we want to take Akgöl into the
scope of wetland in order to provide the protection of Akgöl.
ORSAM: When the pond is completed, will
Akgöl be recognized as a wetland?
Gülay YAŞIN: It is too early to tell, but according to what we have just heard, indeed, the authorities indicated that they
could officialy recognize the area as wetland area when the projects that we have
been carrying out with DSI are completed,
and when the water saving is completed.
ORSAM: When was the Akgöl project
launched?
52
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Gülay YAŞIN: The wetland and climate
change project was launched in 2009, but our
Akgöl projects, which are the second project
sites, were launched in autumn 2010.
ORSAM: Did your project in Bolu, related
to Lake Yeniçağ finish?
Gülay YAŞIN: The one in Bolu still continues, but it will have been completed by the
end of this year.
ORSAM: Are there also other projects related to other wetlands after these experiences that you have gained from these
projects?
Gülay YAŞIN: What is important here is
the well-evaluation of the ministerial units,
which would follow the result obtained from
the project and this work. The ministry will
include the knowledge and background obtained here in the management plans of the
other wetlands. We believe that it would
make use of these, while managing the other
wetlands.
As you also know, both the DSİ (Directorate
of Hydraulic Works) and the General Directorate of Nature Conservation and National
Parks are two different General Directorates
under the administration of the Ministry of
Environment and Forestry. While one of
them includes the management of wetlands
and the protection of wetlands; the other
one includes the assessment of State’s water
resources from an investor’s point of view.
However, one thing is for sure that, great
missions fall to the both institutions in wetland management. Because in order to fight
against climate change, to preserve the ecosystem and also in order to protect the water
resources; it is necessary to protect wetland.
Hence, as this task is in the area of responsibil-
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ity of the two general directorates, we wanted
to put forward a concrete sample in Akgöl in
a sense of cooperation. And it worked quite
well, especially the 4th Regional Directorate
of DSI in Konya, and the Provincial Directorate of the Ministry of Forestry worked in a
great harmony. Of course, while carrying out
these, we also try to create a public opinion
on climate. Documentaries have been carried out on these fields, these programmes
have been broadcast on every channel. We
organized a painting contest on climate and
wetland among the Bolu-Yeniçağa primary
school students. Today, we reorganized the
same contest for Akgöl as well.
ORSAM: What is the scope of these projects?
Gülay YAŞIN: Collecting the climate datum
is so important. Thus, when you collect the
background data, it means that you also create your activities on scenario basis. And we
try to do this, in other words, we prepare a
climate scenario for both Akgöl and Yeniçağa.
This scenario is not such a bright scenario. Indeed, not for Turkey-wide. We are in a pilot
site. Turkey is a country, whose production
mainly relies on agricultural production, and
more than 45% of whose population lives in
rural area; and different balances to appear
after the climate change, limited water budget, very serious changes in the current agricultural production, and many factors, which
maybe we cannot see right now, will play a
major role in Turkey’s destiny. Thus, we can
say that rather than northern countries, the
southern countries will be affected from this
climate change. Therefore, as it is a concrete
and positive sample for us, we preferred Akgöl. Because Akgöl was a dried lake and it was
left to its destiny. At least right now, the water
regime of the lake is not interfered. For that
reason that it is a quite proper area as a pi-
ORSAM
lot lake. If it were used for irrigation purposes
or if there were various external factors, then
our carrying out a project over there would
not be so sensible.
ORSAM: And these peatlands are required
to be covered with water in order to be
able to stop the corbon-dioxide emission,
aren’t they?
Gülay YAŞIN: According to what is told, if
there is no water and if the vegetation dries
up, peat is oxidized and it burns. At the same
time, peat is a material that can burn itself
up. Hence, that mentioned area is completely
covered with smoke, and it is secretly mentioned that peat is burning. And this situation
leads to C02 emission.
ORSAM: What is the usage area of peat?
Gülay YAŞIN: Peat is generally known as the
plant soil. It is used to grow plants, and it is
used in gardens. Thus, it is used in every landscape projects, where meadow is found; and
also it is a major economic resource. They extract and sell it, and they earn a great deal of
money from this. It does not only go for Turkey, but also for the whole planet. However, in
the first place, in Europe they gave a permission of limitless use to this, but now there are
very severe restrictions. I mean, now, you cannot extract as much as you want, it has certain
criterium and they are extracted accordingly.
You should extract soil from a certain depth,
after all, the goal in doing this is both to extract peat from here and also to keep it at a
level that nature could renew itself.
ORSAM: Is Akgöl project aimed at being
completed by the end of 2011?
Gülay YAŞIN: The “Wetlands and Climate
Change” project and the activities in the pilot working areas will have been completed in
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
53
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
the beginning of 2012. After the activites are
completed, those targeted results or the influences will take place. Such as water saving of
the lake...
ORSAM: Does GIZ have big projects related to water resources in other countries,
other than Turkey?
Gülay YAŞIN: Primarily, we carry out projects such as the fertility of waters, effective
management of water resources, and restoration of certain wetlands that are on the verge
of drying up. For instance, we have a project
in the Central Asia on the water management.
We have been conducting water projects in
50 countries in total such as; the United Arab
Emirates, Afghanistan, Indonesia, Kazakhstan, Turkmenistan, and Yemen. Because we
are trying to put forward the technique, about
which the most productive way of using water
both in agricultural, industrial, and domestic
usage, as it is a poor region in terms of water; and we are also trying to accompany the
implementation.
ORSAM: Which Middle Eastern countries
are included in this project?
Gülay YAŞIN: We are carrying out the project in Kyrgyzstan and in Kazakhstan, right
now. However, we have other different projects that we have been carrying out on water
world-wide.
54
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM: What is Turkey’s situation related to the management of water resources?
Gülay YAŞIN: Water resources are quite important for Turkey, because as it has always
been mentioned, water wars are alleged to
outbreak. Of course, within the busy agenda,
people say that this problem adds to the cost
of living in daily life, but I believe that the water management will seal the countries’ fates
in the future rather than it did in the past.
Therefore, Turkey should take very effective
precautions right now. So, it should renew all
of the agricultural technologies as much as
possible, and it should regulate the water in
most productive way as possible. It is necessary to prevent digging illegal wells, I mean, I
believe that maybe we can save the groundwaters from their increasing decline, we cannot completely prevent it though.
Because Turkey is not a water-poor country,
but rather it is a country, which wastes water
generously. Thus, I believe that Turkey should
adopt a very serious water management understanding nad she should implement it; but
I think that there is going to be certain initiatives on this subject in the presence of government as well.
ORSAM: Thank you for your assessments.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
ASSOC. PROF. BOĞAÇHAN BENLİ:
“WE HAVE TO INCREASE THE
PRODUCTIVITY AND EFFICIENCY OF
WATER USE IN THE MIDDLE EAST”
23 September 2011
ORSAM Water Research Programme carried
out an interview with the United Nations Development Programme (UNDP) Global Programme Manager Assoc. Prof. Boğaçhan Benli, during the World Water Week in Stockholm.
During the interview, Benli made assessments
about the project cınducted within the framework of the United Nations Development Programme and about the efficient usage of water.
Benli explained that there is a quite low rate of
water productivity in the whole Northern Africa and in the Middle East, and that primarily this problem should be eliminated
ORSAM: Mr. Benli, first of all, could you
tell us about yourself?
Boğaçhan BENLİ: My name is Boğaçhan
Benli. I have been managing a water project, which was firstly launched as a regional
project of the United Nations Development
Programme and which has provided service
for the Eastern Europe and the Turkic Republics, approximately for the last six years. And
I have been the manager of this project, which
has become global since last year, in Sweden.
The goal of our project: is to provide people
with clean drinking water, to carry out activities within the framework of the climate
change adaptation, and to carry out activities
aiming at conscious usage of water. Our project is as I indicated above. I work as the General Manager of this project.
ORSAM: This project has most probably
been carried out in pilot regions in Turkey;
where exactly have these projects been carried out?
Boğaçhan BENLİ: We have had two local activities in Turkey, but Turkey has been included in regional projects as pilot country. One of
our projects in Turkey was a drinking-water
purpose project in Ankara Saray Region. Unfortunately the main pipeline in Saray region
was made of asbestos-cement pipes, and this
pipeline had exploded only for 52 times last
year, during the period before we carried out
this activity; and we saved 30 thousand tons
of water in a year by changing that project. At
the same time, we provided people with clean
drinking water as well. Another one, which is
more interesting, was rainwater harvesting
project we carried out in Beypazarı. The goal
of that project was to create; to supply a water
resource, which would be completely sustainable in a village in a dry zone in Beypazarı – a
village having no access to water in economic
terms, and also a village starting to disappear
–, and to bring this water resource into use
of villagers. We provided a continuous water
resource for 12 months by collecting the rainwater in this way, filtering the water, and by
connecting them to households.
ORSAM: They used it as drinking water,
didn’t they?
Boğaçhan BENLİ: Yes, of course, as drinking
water.
ORSAM: How the collected water is purified? Is the water only filtered, or are chemical treatments implemented as well?
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
55
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
Boğaçhan BENLİ: There is a very simple
sand-gravel filter. Beforehand, this system
was used in agriculture; then it started to
be used in households, it was simplified and
got cheaper as technology developed. We
healthily carried out this project by installing sand-gravel filters in each household’s
tank. However, these tanks should be cleaned
up anyway, and hundred percent clean water
can be provided by adding chlorine tablets.
However, there is also something else; there
is no pesticide in this kind of water projects,
in other words in rain water. There is no agricultural fertilizer. There is no canalization
mixture. Therefore, cleaning of mossing in
tank or dropping of a leaf or insects, which
are your only pollution materials. Thus, rain
water is clean water.
ORSAM: Are there certain climate conditions to apply this method? What are their
conditions?
Boğaçhan BENLİ: Yes, there are. If you want
to take advantage of rain water, at least 300
mm rain fall is needed. Ankara region receives 400 mm rain fall. If you imagine that
400 mm rain fall is collected in a 100 square
meter roof; you will collect approximately 40
tons of water. If you consider it as a drinking
water, this figure is quite serious. As a result,
we can easily apply this system in regions,
which receive at least 300-350 mm rain water,
and this system is economical and sustainable
as well.
ORSAM: What kind of studies have you
had, except for this project?
Boğaçhan BENLİ: We have had contributions to pilot, regional projects. One of these
projects is a project of ours carried out in
Black Sea. Above all, I would like to indicate
that October 31st is World Black Sea Day, but
it has not been celebrated enough because of
56
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
misfortune of its history, up until today. This
decision was taken in 1966 and October 31st
is a date, when Black Sea will certainly receive
rain. Therefore people have not been able to
carry out celebration on October 31st. We
even thought of postponing this date, but it
was not possible as the protocol was signed on
October 31st. However, we launched a programme in 2006, and in 2007 we carried out
Black Sea celebrations day in all the Black Sea
countries with the active participation of 40
thousand people on October 31st. What we
saw there is as follows: The Black Sea is under
serious threat, and carrying out an activity
related to this is essential; in other words, it
is necessary to raise awareness. For this purpose, we launched a project called “Blackseabox”. Blacksea-box is an education kit which is
composed of six sections, and which collects
information such as cultural fauna and geographic flora of Black Sea embodying various
information; and which explains what poses
threat to Black Sea. The Ministry of National
Education also supported us, and as we carried
out this project, we prepared such an education kit by launching it in Turkey as pilot, and
by gathering the international consultants.
We distributed 2000 of these kits in Turkey.
This year these kits have been distributed to
approximately some 600 schools. Right now, I
cannot remember the exact number; but this
education kit called “Blacksea-box” has been
distributed across the Blacksea coastline including villages, and it was also included in
education in curriculum. We have been carrying out the repetition of the education kit
in Russia and Ukraine for the time being.
ORSAM: But, of course, these are countries
resembling each others in terms of climate,
and being above a certain level of precipitation. Is there a problem in terms of quality?
Boğaçhan BENLİ: The main problem of
Black Sea is the fact that wastes, garbage, canalization and other pollutions of one third
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
of the whole Europe coming from the Danube river are emptied into Black Sea through
Romania. In fact, the country polluting Black
Sea the most is considered to be Romania.
However, Romania does not have such an activity; but such a consequence comes out as
the Danube river empties into the Black Sea
through Romania. On the other hand, Black
Sea’s only outlet is Bosphorus. The pollution
in Black Sea has attained such a level that H20
started to turn into H2S. There is no water below the level of 200 meters, there is hydrogen
sulphide, and this pollution continues in the
same way. It should not continue so. People
should become aware of this situation. And
its starting point is children. If you drop litter from Romania, it affects the life of child
in Georgia and in Crimea. WE launched an
education kit, which would deliver this message. This is a regional project, but it is pleasing that this project was launched in Turkey.
ORSAM: In Turkey, there is a perception of
wasting water resources a lot; has any educational process related to this perception
been carried out in Turkey, or has it been
planned to carry out such a process? Because there is an overuse of water in Turkey.
Boğaçhan BENLİ: In schools that I know,
unfortunately, there is no such an educational
activity. However, I am not hundred per cent
sure on this issue either. Nevertheless, I know
the subject as follows; as we carried out the
project in Saray Region, we wanted to provide training in the region as well. Children
voluntarily become inspector in this kind of
projects, and they provide a real good assistance. We checked the curriculum in the
school and we could not see such a thing, only
then we felt the need for offering education.
Because, if there is no education within the
school, awareness on this subject is not raised
in society either. This is the same not only in
Turkey, but also all around the world. For in-
ORSAM
stance, right now, we live in Sweden; and people think that water is unlimited in Sweden.
Because Sweden is a country, which receives
more than 1500 mm of rain water in a year,
and where it rains almost 200 days in 365
days of a year. And how people think of water as a resource? It is almost the same situation in Jordan. Even in the most arid area, you
see that people hose their cars. This problem
exists even in places where water is not free.
This is a worldwide problem, in Turkey, it is
thought that water is an unlimited resource
in Western Anatolia and in Northern regions.
ORSAM: Does the United Nations Development Programme have other projects in
order to create alternative water resources? For example, do you also have other
projects such as collecting rain water on
the roof and using it as drinking water?
Boğaçhan BENLİ: As the United Nations
Development Programme across the globe,
we give priority to provide people with clean
drinking water. What United Nations Development Programme, “Water and Ocean
Governence” programme particularly carries
out as an activity is this. As a matter of fact,
creating alternative water resource is not that
possible. Including rain water as water resource, or feeding aquifer by collecting rain
water has become more and more widespread
all around the globe, right now. For instance,
if you go to India, or to Pakistan; you can see
the samples of this system everywhere.
ORSAM: They feed aquifer with rain water,
right?
Boğaçhan BENLİ: Of course. Rain water’s
reaching aquifer could last a year or two years.
And they inject it in some way. It stores rain
water, and as all the cost is caused by storing,
it feeds aquifer with the rest it cannot store.
Today, it is tried to be expanded a little.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
57
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ORSAM: In fact, feeding aquifer is a suggested method for the Middle East, isn’t it?
Boğaçhan BENLİ: As a matter of fact, it culturally exists. Underground, there is a storing method in balloon form resembling well
called “cistern”. You can see it in many countries in the Middle East. All in all, people have
stored rain water underground for centuries.
In fact, if you go to the ruins of Petra in Jordan from Roman period, you can see this type
of storing mechanisms. This actually exists.
However, nowadays, feeding aquifer through
drilling is carried out more efficiently.
ORSAM: You have just indicated that you
have been to the Middle East. What is your
observation in the Middle East. Although
the approach towards water is not much
different over there either, there is a problem of transboundary waters; especially
between Turkey, Syria and Iraq?
Boğaçhan BENLİ: Before Turkey, Syria, and
Iraq; what I have observed in the Middle East
is the issue of water productivity. Not only in
our neighbouring countries, but also wherever you go in Morocco, in Sudan, and in Algeria; unfortunately, there is a quite low level
of water productivity in all the countries. As
poverty is the main problem in these countries, and as people’s alimentation is important; feeding people has become more significant rather than providing people with
drinking water, on the water issue. And the
only way of being engaged in agriculture is
doing it through irrigation. In Turkey, we
have large amount of areas for rain-fed ecoculture. However, in other countries, there is
not this much area. For instance, in Egypt, the
total amount of irrigation area is 2.5 Million
hectares and the whole country provides its
income through agriculture that is done for
three times on these territories. The moment
water is cut, Egypt goes hungry. The same
58
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
situation goes for our country as well. For
example, in the Southeastern Anatolia, the
moment you cut water, you can only cultivate
barley; the productivity is low even for wheat.
The same situation also goes for the north of
Syria: In these regions, olive or wheat is cultivated, and this agriculture is done through
water provided from Euphrates River. I do not
know what I can tell about the water sharing
in the region, but my general opinion on this
issue is that I believe the efficiency and productivity of water usage should be increased.
ORSAM: The majority of the water is already used for agricultural use. However,
mostly traditional methods are used.
Boğaçhan BENLİ: Yes. Traditional methods
are used, and farmers do not have enough
conscious. As a matter of fact, the problems
we can list for the whole world exist in this region as well. The only that could be told is the
fact that water efficiency/productivity is low.
ORSAM: Is it more expensive to adopt
modern agriculture not only in the Middle
East, but in general?
Boğaçhan BENLİ: It is not the only thing.
The general point of view across the globe is
“let’s get rid of all the problems by adopting
drip irrigation method”. When we pass to drip
irrigation, the plant does not say that, “This
man provided me with drip irrigation, thus I
should provide him with more productivity”.
It has a technique. You can have a very low
rate of water productivity even if you adopt
drip irrigation method. This could lead you
to do an irrigation close to traditional irrigation. At this very point, it is necessary to raise
enough awareness. There are certain implementations: Changing crop harvesting date,
choosing the seed come to mean that when to
irrigate is known. These should be all known.
And, this is generally under the responsibil-
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ity of states. In Turkey, this responsibility has
been given to irrigation unions. It is a very
successful system. Across the world, irrigations made by irrigation unions are sample. In
time, irrigation unions developed themselves,
and now they control irrigation.
ORSAM: Could they implement this system on GAP Project as well? Because it was
criticized a lot, as well...
Boğaçhan BENLİ: Of course, it is also implemented on GAP. In fact, there is a considerable development in Turkey. In GAP, cotton
was produced at a rate of 90 %. And it was not
enough. I believe that, right now, it is different. And we have heard that drip irrigation is
encouraged in Turkey.
ORSAM: Yes. That is right, it is supported
even by banks...
Boğaçhan BENLİ: Right. In the world, there
are new companies now. For example, they do
not give pipe to farmer for him to do only drip
irrigation. These companies have sales representatives just like pharmaceutical companies. They go and purchase farmer’s products,
and a certain irrigation programme is carried
out. Technically this is a programme, a solution. All the problem is raising awareness. It is
necessary to organize farmer days and to inform farmers on certain issues. It is necessary
to show farmer in practice how to save water
without giving damage. Let me give you an
example: I carried out a project in Egypt delta. Furrow irrigation method is used in order
to irrigate wheat in Egypt delta. I carried out a
study in order to automatically save water and
to increase productivity, when I change the
furrow distance; and it was successful. Before
I did anything, the following year I introduced
this project, we detected that more than 1130
farmers copied me. Can you imagine the water saving? It is necessary to carry this kind of
ORSAM
studies across the world; it should be totally
implemented by explaining them in examples
and by showing them successfully.
ORSAM: There is a salinization problem in
soil, and this situation is shown as the destiny of the Middle East. Could this problem be overcome by drip irrigation? Is this
a legend, or real? Could this become successful when it is put into practice?
Boğaçhan BENLİ: Yes, it is real. The salinization problem is caused by giving extreme
amount of water, and by evaporation of water table as a result of an increase. Of course
evaporation is quite high in regions such as
the Middle East, and of course there is a certain amount of salt in each water. Even if this
amount is 1 mm., the amount of salt accumulated as a result of evaporation gives damage to soil, and leads to drought. When you
give it through drip irrigation, water shows
a distribution in onion form. And as water
is slowly distributed, it pushes salt. Then the
rate of salt declines in root top of the plant,
and the plant can breath. And nutrients start
to include water in its system. Drip irrigation
shows an ideal result in saline soils. It is a suggested method. When I used to give lecture
in University, I used to explain this in the first
course. Of course, what should be done before this is to prevent giving extreme amount
of water. I have seen it couple of times in GAP
basin, the drainage problem attained such a
level that, lakes came out in the middle of the
field. This kills soil, as it did in Çukurova, in
the past.
ORSAM: As far as I know, those irrigation channels can be broken into pieces by
the people as well, in order to obtain more
amount of water.
Boğaçhan BENLİ: Unfortunately, this kind
of things exist in practice. In fact, DSI (Gener-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
59
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
al Directorate of State Hydraulic Waters) did
a good job by transferring all these to irrigation unions. Now, for instance, you break the
goods of the state. And you benefit yourself.
The public officers are informed of this situation, and you lose water until it is repaired,
and everybody is affected. However, we create
an irrigation union; you me and some fellows.
If I break the channel, you catch me. Because
we live together, side by side. Our fields are
side by side and you operate it, and I pay due
to you. The following year, I operate it, and
you pay the due. Therefore, it is a successful
system, and this system is expanded in Turkey and it achieved success. In the past, water
60
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
was free, now it is not. There is a problem in
Turkey, and I will criticize it; according to our
system, payment depends on hectare, in other
words, if you have a hectare of field and if you
cultivate cotton, its price is definite. No matter how much water you give, this price does
not change. This should be measured. Then,
the concept of economy could be included.
ORSAM: Mr. Benli, thank you so much for
your valuable information and for making
time for us.
Boğaçhan BENLİ: And I wish success to
ORSAM Water Research Programme.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
IRANIAN WATER EXPERT
AZARANFAR: “WATER RESOURCES
MANAGEMENT IN IRAN”
2 November 2011
ORSAM - ORSAM Water Research Programme carried out an interview with the
Iranian Water Expert Arash Azaranfar within
the framework of SIDA Training Programme
held in Istanbul. Azaranfar indicated that the
management of water resources in Iran is under the authority of each province.
ORSAM: Mr. Azaranfar, first of all, could
you tell us about yourself?
Arash AZARANFAR: I am a Water Resources Management Expert, and I work in an engineering consultancy company.
ORSAM: What is the water problem in
Iran? And what are the reasons of the water problem?
Arash AZARANFAR: Problems of water
in all countries (such as Turkey) are almost
similar. Water shortage, increasing demand
for drinking and irrigation water, and the fact
that many regions are going through problems related to drinking water can be counted
as some of the water problems. Developments
in river basin are under the authority of the
provinces in Iran. A major company, Water
Resources Management Company, which is
affiliated to Deputy of Water and Waste Water affairs of Iranian Ministry of Energy, governs provinces related water authorities.
Under governance and regulation of Water
Resources Management Company, certain
provinces consider the water transfer to another basin as extra water after considering
all demands in donor basin. So it isn’t easily
gave permission to water transfer from donor
basin. On the other hand, in certain basins;
such as in Euphrates-Tigris basins in Turkey,
Iran, Syria and Iraq, down stream riparian develop some projects for irrigation, in advance.
And the up stream riparian wants to develop
projects in order to achieve economic benefit.
In my individual study, the example is Zohreh
River basin, and I will investigate this process
in four provinces of Iran.
ORSAM: Is this river your national water?
Arash AZARANFAR: Yes, I have studied my
IP for Iran interior waters.
ORSAM: The aforesaid water resource is
located within the borders of more than a
single province, isn’t it?
Arash AZARANFAR: Yes.
ORSAM: What is the extent of the pollution
problem, especially salinity, in rivers in Iran?
Arash AZARANFAR: Each river basin has
its own geomorphologic characteristics, if
the river passes trough saline lands, concentration of saline will increase, and for example
in center of Iran we have some saline rivers.
Another main subject is rate of precipitation,
any decreasing in precipitation cause changes
in concentration of other materials in river
flows.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
61
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ORSAM: Is Markazi (Central) province the
region, where water problem takes place at
highest rates?
Arash AZARANFAR: The climate conditions and low precipitation especially prevailing at central Iran are the primary causes of
the water deficiency. However, the same condition also goes for Yazd and Isfahan provinces. So we carried out some water transfer
projects to these regions.
ORSAM: On press, it is said that Iran has
been planning to construct dam on Karun
River, right?
Arash AZARANFAR: Iran dam construction
industry has been developed after Islamic
Revolution since 1978, and just now Iranian
Ministry of Energy (Water and Electricity) has
developed dam construction to several countries in Africa, Central Asia, Afghanistan and
other countries. So Iran has developed dam
construction in all of the provinces which
have capacity for dam construction. Because
of Iran wide arid and semi arid regions, construction of dams are very necessary for managing and programming water master plans
in droughts for potable, agriculture, industry
and environment consumptions. Most of the
dams on Karun River were built in order to
generate power.
ORSAM: Is the salinity problem in Karun
River resulted from the problem solving
projects, or from the natural struture of
the river?
Arash AZARANFAR: As I referred in previous questions, Salinity according to geographic and hydrologic condition of basin,
drought and precipitation, changes in rivers.
Construction of a dam could not be considered as main reason of salinity.
ORSAM: What could you say about the
Helmad River? Do you have any agreement
with Afghanistan?
62
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
Arash AZARANFAR: A good question, in
your website you have a page about Iran and a
statement about Iran and Afghanistan which
are completely false. Iran and Afghanistan
have signed a water treaty about Hirmand
(Helmand) River since 1973. Iran’s water right
in Hirmand (Helmand) River is 26 m3/s (Annual Average) which changes monthly from
2.32 m3/s to 78 m3/s. After Falling of Taliban,
Iran and Afghanistan confirmed another time
the treaty and have participated 13 common
sessions (yearly) in their countries.
ORSAM: What is the situation on Aras
River?
Arash AZARANFAR: The Aras transboundary basin is shared between Turkey, Iran, Armenia and Azerbaijan. The river gets its main
water from Turkey and Armenia (upstream)
and discharges to Azerbaijan. Iran and former USSR had some agreements for Aras
River which are valid and confirmed by newly
independent states (Azerbaijan and Armenia). According the above agreements, Iran
and Azerbaijan and Armenia have developed
their common water works such as flood control, river engineering, dam and hydropowers and river pollution monitoring. The Aras
Dam has been constructed 40 years ago over
Aras Transboundary River by Iran and Former USSR. Iran and Azerbaijan will have a
celebrating ceremony of 40th anniversary of
Aras Dam Operation. Also Iran and Azerbaijan has constructed Khoda Afarin Dam since
2007.
ORSAM: Is the appropriation of water between the two countries at the rate of 50
per cent – 50 percent?
Arash AZARANFAR: Yes, the appropriation of water is at the rate of 50 per cent – 50
percent. On Aras River, both Armenia and
Azerbaijan are riparian to Iran. And Iran has
bilateral agreements separately with both
countries.
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM: Were the agreements with Armenia and Azerbaijan, both having borders to
Aras River, signed bilaterally? Is there any
agreement the three countries signed?
Arash AZARANFAR: Yes, all the agreements are bilateral.
ORSAM: What can you tell about the water resources management? All provinces
manage the waters, which are located within their borders, under their authorities.
ORSAM
water authorities and as our water authorities
are provincial, they have to cooperate on their
river basins. So according the laws and criteria of Ministry of Energy and Deputy of Water
and Waste Water Affairs, Iran Water resources Management Company controls relations
and plans of provincial water authorities
ORSAM: Mr. Azaranfar, thank you for taking your valuable time for us.
Arash AZARANFAR: You are welcome
Arash AZARANFAR: Iran Water resources
Management Company governs provincial
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
63
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
DR. AL-MOSSAVI: “FEDERAL
GOVERNMENT CAN MAKE THE WATER
RESOURCES MANAGEMENT DIFFICULT
IN IRAQ”
19 December 2011
ORSAM Water Research Programme made an
interview with Dr. Betül Al-Mossavi, Councillor of the Iraqi Cultural Office in Stockholm,
on water problems in Iraq. Al-Mossavi, who
wrote a book entitled “The Turkish Policy
Towards the Arabian Gulf Since 1991 and its
Future Doctrine”, stated that Iraq tries to put
certain projects into practice as soon as possible in order to lessen the water problem of the
country. Al-Mossavi indicated that the federal
system structure could lead to new problems
in terms of the management of water resources
in Iraq in the future.
ORSAM: First of all, thank you for having
us as guest in Baghdad, on behalf of the
Iraqi people. Could you interpret the State
of Iraq’s viewpoint on the water problem
between Iraq and Turkey? And how do you
think could the water problem be solved?
Betül Al-MOSSAVİ: The Iraqi government,
academicians and politicians think that
sometimes Turkey use this problem for her
political gains. And she turns the issue into
“water instead of oil”. Therefore, we need to
come to an agreement as soon as possible. Is
this a transboundary river, or an international
river?
ORSAM: Turkey had a three stage plan she
suggested for the solution of this issue. This
plan proposed assessment of water and
land resources of the Euphrates and Tigris
Basin, and allocating waters accordingly.
Nevertheless, this plan had been rejected
by the Iraqi and Syrian governments. There
is a problem on the completion of the Eu-
64
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
phrates and Tigris basin datum and then
allocating the waters between countries.
How do you interpret this?
Betül Al-MOSSAVİ: Iraq has come out of
war and has been going through political
problems. Turkey carried out projects within this process and constructed dams. The
quantity of water reaching Iraq has decreased
and this situation has caused damage to us to
a large extent. Agriculture is about to come to
an end in Iraq. Many places have become desert, and deprived of clean water. These problems have drawn a bad image for Turkey in
political aspect. The fact that Turkey carried
out this kind of projects instead of helping us
in that period caused her to be perceieved as
an opportunist country.
ORSAM: Is this the general opinion in
Iraq?
Betül Al-MOSSAVİ: Both political circles
and academic circles share the same opinion.
When you ask people the reason underlying
behind the water problem, you hear the answer that “Turkey cut the water”. The Iraqis
think that Turkey took advantage of Iraq’s
weakness, and that she tried to cut the water
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
in that period. People say that she would not
dare, if Iraq still had her old power. And this
situation leads people to consider Turkey, as
an enemy who takes advantage of Iraq’s weakness.
ORSAM: Don’t the Iraqi academicians
know that these projects date back to very
old times, and in fact that some of them
have been planned since 1950’s?
Betül Al-MOSSAVİ: Even if it is known that
such a project existed 50 years ago, some circumstances have changed. Most of the agricultural regions in Iraq depend on rainfall,
not on rivers. However, the rainfall has declined in recent years, because of the global
warming, and people started to need rivers.
At first, people were afraid of the possibility
of floods. Nobody ever thought of decrease in
rainfall. And Turkey’s decreasing water coincided with Iran. The Karun River was completely cut. People went through major water
problems. The Iraqi expected a total support
from Turkey in such a period. There was an
expectation from the new government to be
with us. This expectation still exists. We want
Turkey’s to support and help.
Iraq had always been in war since 1980. The
possibility that a country, which was in war,
thinks about water and carries out projects
related to its usage was quite low. It is much
easier for Turkey, which has not been going
through war, to carry out this kind of projects.
ORSAM: After Iraq gains her stability with
the new Iraqi government, what kind of projects does Iraq plan to carry out in order to
ORSAM
develop the country’s water infrastructure?
Betül Al-MOSSAVİ: As far as I know, the
Ministry of Water Resources allocated large
amount of money from the budget for projects in order to use water as best as possible.
ORSAM: As a political scientist, how do
you think the federal system in Iraq affects
the water management?
Betül Al-MOSSAVİ: This issue could be a
major problem in the future. Just like Turkey
cuts the water today, in future the Kurdish region could also cut it. This problem should already be worked on, and certain agreements
should be made. I would like to indicate that
in our Constitution, it is written that the federations have to share their rights and assets
with the whole Iraqi nation.
ORSAM: What can the Iraqi and Turkish
academicians do independently of the politicians, in order to solve this problem?
Betül Al-MOSSAVİ: This problem can
only be solved by an international agreement. Academicians should primarily agree
on the concepts. Is this an international water? Is that a transboundary river between
Turkey, Syria, and Iraq? This river does not
belong to a country. This river belongs to
all the countries, through which the river
passes. Everyone should take its share with
the agreement to be signed. In addition to
this, an international commission should
be created through academicians. The
problem could only be solved in this way.
ORSAM: Thank you for your time.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
65
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
PROF. DR. CUMALİ KINACI,
DIRECTOR GENERAL OF WATER
MANAGEMENT OF THE MINISTRY
OF FORESTRY AND WATER AFFAIRS:
“WE AIM AT OVERCOMING LACK
OF COORDINATION IN WATER
MANAGEMENT”
21 December 2011
Prof. Dr. Cumali Kınacı, Director General of
Water Management of the Ministry of Forestry
and Water Affairs stated that many Turkish
institutions and organizations on water management have tasks and responsibilities on
water; and he also indicated that at least seven
ministries have authority on this subject, and
that they do not work in coordination while
exercising these authorities. Prof. Dr. Kınacı,
who stated that General Directorate of Water
Management (SYGM) which was established
on July 6th 2011 started to carry out its activities in order to overcome the lack on this field,
highlighted that as a new institution, they aim
at establishing a national policy by trying to
gather many institutions and organizations in
a more productive way.
66
Decree-Law No. 645, which entered into force
after having promulgated in Official Journal
dated 04.07.2011. I am the first personnel of
this General Directorate, and I was appointed
as Director General of Water Management on
July 14th 2011. For a while, I was the only personnel of the Directorate. Therefore, I consider the General Directorate of Water Management as my own child. I have an academic
career in Environmental Engineering on subjects such as; water management, treatment
technologies, and environmental economics.
I serve as Director General of Water Management having permission from ITU on duty
basis.
ORSAM: First of all, could you tell us about
yourself?
ORSAM: What is the objective of establishment of the Directorate General of Water Management?
Cumali KINACI: I graduated from Istanbul
Technical University as a civil engineer in
1980. I have been working in the Department
of Environmental Engineering of Istanbul
Technical University (ITU) since January 26th
1981. I also served as Head of the Department
of Environmental Engineering, besides working as faculty member. I worked as Director
General of Environmental Management from
October 22nd 2010 to July 11th 2011. During
the restructuring process in water sector,
General Directorate of Water Management
under the Ministry of Forestry and Water Affairs was established on July 6th 2011, with the
Cumali KINACI: As the name implies, the
General Directorate of Water Management
was established to provide the management
of water. Currently, many institutions and organizations in Turkey have duty and authority
on water. At least seven ministries have authority on this subject, and that they do not
work in coordination while exercising these
authorities. Conflicts and overlaps take place
while exercising the authority. Back in time,
certain duties and authorities were assigned
to different institutions in line with the requirements. Then, it was required to establish water management as a general direc-
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
torate. Similarly, one of the primary requests
of the EU Water Framework Directive is the
establishment of General Directorate of Water Management (SYGM) as an organization,
separate from investment organizations. In
the current situation, General Directorate of
State Hydraulic Works (DSI) is structured for
investment, and it is also a party as it serves
for investment. Water can be used for purposes of drinking and domestic, irrigation,
energy generation, industrial, maintenance of
wildlife, transportation, aquaculture, recreation, and touristic. Each of these consumers
is found in separate places. Because a water
resource could have a different priority when
looked from DSI’s point of view, a different
priority when looked from an institution/
organization’s point of view, and again a different priority when looked from a citizen’s
point of view. An institution to evaluate all
these purposes together, to put forward general principles, to coordinate, to develop legislation, and to set standard and criteria is required. Up till now, institutions/organizations
have worked on the basis of separate projects.
For instance, DSI built a dam, and it only
worked on the issues related to the management of this dam’s basin. However, this project should be assessed as a whole on the basis
on river basin. As for Sakarya Basin; it begins
from Ankara and Kütahya and covers an area
encompassing Adapazarı, Bilecik, and even
a part of Bursa. Ankara creek, which passes
through Ankara, flows from Adapazarı into
the Black Sea through Sakarya River. In this
basin, everyone uses water for different purposes. Some of them decrease the amount of
water flowing to the downstream by drawing
water from river for different purposes such
as drinking, domestic, irrigation and industrial needs; on the other hand others negatively affect the water use of people, who live
in lower part of the basin, by pouring their
wastewater into Sakarya River. Therefore, it is
necessary to consider and manage a basin as
ORSAM
a whole. In line with all these objectives, the
General Directorate of Water Management
was established.
ORSAM: What are the cooperative institutions of the General Directorate of Water
Management?
Cumali KINACI: The General Directorate of
Water Management have started to work in
cooperation with many institutions and organizations such as General Directorate of State
Hydraulic Works (DSI), Turkish State Meteorological Service, General Directorate of
Forestry, General Directorate of Combating
Desertification and Erosion, General Directorate of Nature Conservation and National
Parks, General Directorate of Environmental Management, General Directorate of EIA
and Planning, Bank of Provinces, Ministry of
Food,Agriculture and Livestock, Ministry of
Health, Ministry of Interior which municipalities are affiliated to, Ministry of Foreign
Affairs (on transboundary waters), Ministry
of Culture and Tourism, Disaster and Emergency Management Presidency (AFAD) in
particular. In addition to this, institutions and
organizations such as the Water Institute and
ORSAM are among other cooperative organizations.
ORSAM: Turkey has an experience on water management dating back to many years
ago. And today, where do we stand in terms
of plans related to agricultural, domestic
and industrial use of all our basins?
Cumali KINACI: It is hard to say that Turkey
has a long-term experience on basin management. The water management on the basis of
basin has entered in Turkey’s agenda for the
last ten years. Currently, “Basin Protection Action Plans” have been prepared. There are 25
basins in Turkey. And basin protection action
plans of 11 basins out of these 25 have been
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
67
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
prepared. And the protection action plans of
the remaining 14 basins were contracted out
to the Scientific and Technological Research
Council of Turkey Marmara Research Center
(TUBITAK-MAM), on December 7th 2011.
These aforesaid plans will have been completed by December 2013. The next level is
to put the Basin Protection Action Plans into
practice. Right after, beginning from 2013, the
preparations of Basin Management Plans for
the basins, of which basin protection action
plans completed, will be launched.
When the Basin Protection Plans are prepared, a new structuring, in which basins
are considered as a whole, will be launched.
This situation brings along radical and fundamental changes both for Ministry of Interior, and for other General Directorates and
institutions. Both the central organization
will be established in Ankara, and also their
extensions will be established in basins. For
example, Kızılırmak Basin Organization will
be created. And many stakeholders, including
the users of water, will have a say in the administration of this organization. Right now, I
cannot give more details on it, as the subject
has not grown mature yet. It is necessary to
discuss a lot and to make fundamental legal
changes on the subject. The preparations on
this issue will be launched in the forthcoming
years.
ORSAM: What kind of projects has been
conducted by the General Directorate of
Water Management, right now?
Cumali KINACI: As I have already mentioned, General Directorate of Water Management (SYGM) is a unit, which was established from scratch, only six months ago. The
administrative structure was created by transferring personnel from many different general directorates, and on the other hand, newly
graduates were recruited and they started to
68
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
be trained on what they will work on. SYGM
is not a structure, which was created upon division of another institution or organization.
The majority of its duties are defined for the
first time, and they are all new subjects also for
bureaucracy. In brief, majority of our duties
will be carried out for the first time. On the
other hand, our organizational studies also
continue. Therefore, it is possible to say that
we have newly started to carry out activities.
Right now, we are trying to complete basin
protection action plans for all the basins.
Studies on determination of special provision
for the protection of drinking water basins
still continue. Imagine a dam lake, from which
drinking water is provided. Implementing the
regulation, which is implemented across Turkey, on that dam lake could lead to problems
in terms of quality and quantity of water. The
General Directorate of Water Management is
aware of the fact that it is necessary to evaluate water not only in terms of quantity but
also in terms of quality. This year, preparations to determine special provision on Lake
Eğridir, Porsuk Dam Lake, and on Atatürk
Dam Lake have been completed; and currently, studies on determination of special provision on totally 13 drinking waters have been
completed. Preparations to determine special
provision for approximately 30 drinking water basins will be launched in the forthcoming
period. With the protocol, which was signed
with TUBITAK-MAM on December 7th 2011,
the preparations to determine special provision on Lake Beyşehir and Karacaören Dam
Lake were launched.
In addition to these activities, we also carry
out activities on effective use of water. We attach importance to reuse of waste waters. For
example, we have launched activities on reuse
of domestic waste waters in irrigation. Firstly,
we are launching a project on the usability of
domestic waste waters in irrigation on Akar-
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
çay Closed Basin by receiving a 750.000 Euro
fund from the government of the Netherlands. We also have a project to establish two
networks, to reuse treated wastewaters, and
to establish separate networks for drinking
and domestic waters starting from big tourist
facilities.
In which city in Turkey there is a water leakage, how much water leakage they have, and
how these leakages could be controlled are
very important issues. To this end, we have
launched an inventory study on water leakages. At the same time, we are starting the study
of water footprint, which means amount of
water per units such as person, product, institution, settlement, and country. Water footprint encompasses all waters used, including
the amount of water we drink, and water used
for our needs such as clothes and food. We
will also launch the study to determine water
footprint of person, country, and products.
In addition to this, we carry on our studies on
water law. Although we have engineers, who
know the water legislation very well, in Turkey; we need to increase our capacity of qualified lawyers on national and international
water law. We are forming a structure, which
will carry out works on this subject, audit and
monitor activities, and follow the international developments. We are trying to create an
expert group on water law, and to train them
on this subject. We also established a separate
structure on transboundary waters, and started to carry out activities. We want to develop
policies, to coordinate relevant institutions
and organizations, and to create a technical
infrastructure. Different non-governmental
organizations and government agencies work
on this subject. We are aiming at a structure,
which could coordinate these institutions
and could assess in a way that contributes to
development of government policy by being
in contact with these institutions. Besides, a
ORSAM
structure, which will both follow international relations and also develop water policy, has
been created; and these units have started to
carry out activities. As you see, these are difficult and challenging issues. Right now in Turkey, both non-governmental organizations
and public institutions have lack of communication with one another, and both of them
carry out works without any coordination.
And our objective is to contribute to the formation of a national water policy by bringing
these works together.
Another objective is to follow the water quality. In Turkey, many institutions and organizations try to follow the water quality in line
with their objectives. However, these activities sometimes conflict with one another. We
need a central structure to decide on which
one of the pollution, hydrologic and hydromorphologic parameters will be measured
in which stations and by whom. We aim at
decreasing the cost of monitoring by carrying out activities together, and also we aim
at reaching data that could be used more effectively. After having these datum, establishment of a water information system is required. Every institution has different information, and this information is used in line
with the objectives of each institution, and
the institutions do not want to share these
data. In accordance with the establishment
law of our General Directorate, all the institutions and organizations are obliged to give
this information, in case we request. We are
going to gather this information and we will
present them to requirers except for strategic ones. We need to make a new inventory
study, and to collect raw information and to
assess data and to save them into database.
Hydrologic and statistical evaluations should
be made on these data. Hydrologic models
should be set up, and applicability of the current models to our basins should be anaylsed.
We also requested for a new structuring on
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
69
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
statistics and hydrology, and our request was
approved by esteemed Minister.
One of our major problems is allocation of
water. Individual allocations of water are currently provided by the General Directorate of
State Hydraulic Works (DSI). For instance, if
we handle groundwater, individuals personally submit their applications asking “Can I drill
here?”. DSI assess that application, and either
approves or rejects. As these applications
are not evaluated as a whole on basin basis,
ground water could be overused and the water level could rapidly decline. The sectoral allocations of water on basin basis gain importance for these and similar reasons. In a water
basin, it is not known within the framework
of which principles the water will be used at
which level for drinking water, at which level
for irrigation water, at which level for energy
generation, and at which level for the protection of nature. We launched a new structuring
related to this, but carrying out this activity is
quite difficult, because this evaluation should
be made separately for each basin. Right now,
we are trying to build its infrastructure. For example, it is quite difficult to answer the question, “At which level, and for what purposes
will Kızılırmak be used?”; because it requires
working on that basin for many years. Related
to this subject, a new provision will be inserted into the Water Law. As you know, Water
Law was introduced in 1926, and it was prepared within the framework of requirements
of that period. Back then, the drinking and
domestic water was the priority. Today, the
requirements have been varied, and demands
have increased. In the beginning, the quantity was calculated without quality of water.
Now, the Water Law needs to be rearranged
in terms of both quantity and quality. We
carry on works on this subject. As SYGM, we
also assumed the responsibility of coordination on developing legislation. Right now, we
are working on the revision of more than 10
70
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
by-laws. Besides, we also work on many new
regulations. In brief, one of the important duties of SYGM is to develop water legislation.
One of the important issues for our General
Directorate is the management of water in
case flood or drought takes place. We created
a new structuring related to this. Firstly, we
are going to make an implementation on a
basin in Black Sea Region. Within this scope,
measurements will be carried out under various climate conditions and at different durations of rain fall. For instance, if it rains 50
kilogram in 10 minutes, how much water
will pass through different areas and crosssections? We are going to carry out studies by
changing durations and amount of rainfalls.
Thus, we will prepare risk maps for that basin, and we will be able to detect measures
that could be taken, thanks to these maps. We
will prepare hazard maps that could come out
if measures are not taken. And we will also
carry out studies on dry period, which is the
exact opposite of flood. For example, there
is a group, working on dry periods, within
the Ministry of Food, Agriculture and Livestock. However, this aforesaid group handles
the subject only in terms of irrigation. As far
as defined up till now, water has 12 different
sectoral utilization purposes. And our unit
to work on this subject is about to be established, and preparations of dry period water
management plans, which will consider all
the sectoral water uses, will be launched.
In addition to this, development of water
quality is also under the tasks and responsibilities of our General Directorate. What
should be the level of water quality for each
water resource according to their intended
uses in drinking-water basins? Water quality
should be classified in accordance with regulations. Within this scope, hazardous substances, currently found in drinking waters,
will be detected; it will be decided which one
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
of them will be monitored with which method and at which intervals, and a regulation
will be prepared accordingly. A new project
was launched on this subject.
ORSAM: How are the relations of your institution with the abroad?
Cumali KINACI: One of the main objectives
of the establishment of our General Directorate is to follow international relations. Turkey
needs to establish national water policy, to
follow a domestic policy in accordance with
this policy, to follow the international developments and these developments should be
transferred to relevant institutions and organizations. Please don’t get my statements as
“We are the only one in Turkey, and there is
no need for other institutions”. We are just
trying to gather many institutions and organizations in a more effective way, and aiming
at forming a national policy. For instance, we
are always in cooperation with the Ministry
of Foreign Affairs. We technically support
this aforesaid Ministry, and take opinions on
how to act in terms of international relations.
We have started to work in cooperation with
national institutions and organizations in order to cooperate with international institutions and organizations on technical issues.
In addition to this, we have also started to follow international developments on water law
and water policy. In the forthcoming periods,
these developments will be reported and presented to relevant authorities.
ORSAM: Is there any subject you would
like to add?
Cumali KINACI: I’ve tried to explain very
quickly the current situation, duties, and
plans of our General Directorate. I might
have skipped some essential points. With the
establishment of a new general directorate, it
could take some time for the society to understand what tasks and responsibilities are.
For the productivity of our General Direc-
ORSAM
torate, we need to cooperate with other institutions and organizations. We may not be
always successful in introducing our institution. In this sense, the support of organizations such as ORSAM is important for us.
It is required to carry out activities on what
should be the national water policy of Turkey,
and how different institutions could come together. There are many notable think-tanks in
foreign countries. Our country needs similar
think-tanks as well. In this respect, ORSAM
and the establishment of new organizations
are quite important. It is non-governmental
organizations’ responsibility to assess many
alternatives, to produce opinions, and to
share these opinions with government agencies. The public also needs to support them.
It is very important for State institutions and
organizations and non-governmental organizations such as ORSAM to exchange ideas
with one another.
Lastly, I would like to add another point. As I
have already mentioned, our General Directorate has just been established and it is an
institution which has been trying to be organized from scratch. Considerable amount of
its duties are quite new for the public opinion
and for bureaucracy, and it is not quite possible to find qualified man power on some of
these issues. For instance, this is the case in
sectoral allocation of water on basin basis. It
could take some time for our General Directorate to organize with qualified man power
and to complete its infrastructure. Tolerance,
patience and cooperation with other institutions/organizations on these issues are quite
important for performance and motivation
of personnel. I believe that what our General
Directorate has made, will make and its importance for our country will be seen and understood much better within a short period of
time like 2-3 years.
ORSAM: Thank you very much for your
time.
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
71
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ORSAM REPORTS
ORSAM Report No: 1
March 2009
The Struggle Against Piracy:
The Somalia Case and Turkey’s
Position
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 2
April 2009
60 Years of Alliance: NATO and
Turkey
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 3
May 2009
Iraq’s Pivotal Point: Talafar
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 4
July 2009
2009 Lübnan Seçimleri: Kazananlar, Kaybedenler ve Türkiye
(Tr)
ORSAM Report No: 5
August 2009
Turkey-Lebanon Relations:
Perceptions of Turkey Among the
Religious and Sectarian Factions
in Lebanon
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 6
November 2009
The Tuzhurmatu Turkmens: A
Success Story
(Tr - Eng - Ar)
ORSAM Report No: 7
November 2009
The Forgotten Turkmen Land:
Diyala
(Tr - Eng - Ar)
ORSAM Report No: 8
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 1
December 2009
Abkhazia for the Integration of the
Black Sea
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 9
January 2010
The Yemen Issue: A Step Toward
Regional War?
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 10
January 2010
Civil War in Yemen: The Power
Struggle, Regional Influences and
Relations With Turkey
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 11
February 2010
The Forgotten Turks: Turkmens
of Lebanon
(Tr – Eng – Ar)
ORSAM Report No: 12
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 2
February 2010
Russian Perspective: The Influence of the Factor of Iraq on
Turkey’s Middle East Policies
(1990-2008)
(Tr - Rus)
72
ORSAM Report No: 13
February 2010
7 March 2010 Irak Seçimleri
Öncesi Şii Kökenli Parti ve Seçmenlerin Politik Davranışlarının
Analizi
(Tr)
ORSAM Report No: 24
January 2011
The State of Kuwait: Relations
with Turkey, War and Peace and
the Al-Sabah
Government in Between
(Tr)
ORSAM Report No: 14
February 2010
Seçim Öncesi Irak’ta Siyasal Durum ve Seçime İlişkin Beklentiler
(Tr)
ORSAM Report No: 25
January 2011
Embargo on Iran by the Security
Council in Legal and Political
Aspects
(Tr)
ORSAM Report No: 15
March 2010
Orsam Heyetinin 7 March 2010
Irak Seçimlerine İlişkin Gözlem
Raporu
(Tr)
ORSAM Report No: 16
April 2010
Sultanate of Oman: An Arab State
Between Tradition and Modernity
in the Arabian Peninsula
(Tr)
ORSAM Report No: 17
April 2010
Evaluation of Iraqi Parliamentary
Elections of March 7, 2010 and
the New Political Equation
(Tr)
ORSAM Report No: 18
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 3
May 2010
Turkish-Russian Relations: From
Neighborhood to Strategic Cooperation
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 19
September 2010
Turkmens’ Migration Towards
Turkey and Turkmen Population
in Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 20
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 4
October 2010
Current Situation in Kyrgzstan,
the Reasons of Change in
Government and Short Term
Foresights
(Tr)
ORSAM Report No: 21
November 2010
Away From Iraq: Post 2003 Iraqi
Migration to Neighboring Countries and to Turkey
(Tr – Eng)
ORSAM Report No: 22
January 2011
Turkey-Yemen Relations and the
Perception of Turkey in Yemen
(Tr – Eng – Ar)
ORSAM Report No: 23
January 2011
Is the Qatar-Iraq-Turkey-Europe
Natural Gas Pipeline Project
Feasible?
(Tr - Eng)
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM Report No: 26
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 5
February 2011
The Recent Developments in
Kyrgyzstan:
Past, Present and Future
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 27
February 2011
The Steps of the Egyptian Revolution: Is That the End of an Era?
(Tr)
ORSAM Report No: 28
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 6
February 2011
The Limits of Power in Distraining
on Ships by a Coast State on the
International Law of the Sea
-Georgia’s Distraining on the
Ships Navigating Around the
Black Sea(Tr)
ORSAM Report No: 29
February 2011
Tunisia, Popular Revolution and
Turkey’s Exprience
(Tr)
ORSAM Report No: 30
February 2011
Property Disagreements in
Kirkuk: A Study Based on the
Field Search
(Tr)
ORSAM Report No: 31
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 7
March 2011
The Developments in Afghanistan
and Pakistan and Their Effects on
International Security
(Tr)
ORSAM Report No: 32
March 2011
Shiite Opposition Question in
Saudi Arabia and Its Impacts
(Tr)
ORSAM Report No: 33
March 2011
Turkmen Existence in Iraq
(Tr)
ORSAM Report No: 34
March 2011
Turkmen Press in Iraq
(Tr – Ar)
ORSAM Report No: 35
March 2011
Current Situation and Important
Political Developments in Iraq
(Tr)
ORSAM Report No: 36
ORSAM Water Research Programme Report No: 1
March 2011
Eu’s Water Framework Directive
Implementation in Turkey: The
Draft National Implementation
Plan
(Eng)
ORSAM Report No: 37
March 2011
Popular Revolt in Tunisia and Its
Aftermath
(Tr)
ORSAM Report No: 38
March 2011
Libyan War, International Intervention and Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 39
March 2011
From Past to Present Libya
(Tr)
ORSAM Report No: 40
ORSAM Water Research Programme Report No: 2
March 2011
Climate Change From a Security
Perspective and Its Effects on
Middle East
(Tr)
ORSAM Report No: 41
March 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons - 1
(Tr)
ORSAM Report No: 42
ORSAM Water Research Programme Report No: 3
April 2011
Hydropolitical History of Nile
River Basin and Recent Developments
(Tr)
ORSAM Report No: 43
April 2011
Social-Political Structure of
the Northern Iraq and Kurdish
Regional
Goverment’s Relations with
Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 44
ORSAM Water Research Programme Report No: 4
April 2011
The Obligation of “International
Cooperation” in Meriç (MaritzaEvros)
Basin Water Management
(Tr)
ORSAM Report No: 45
April 2011
Syria Towards Democracy or
Civil War?: Social and Political
Structure, Prospects
For Change and Its Impacts on
Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 46
May 2011
Power Struggle in Syria, Reaction
of the International Community
and Turkey’s Position
(Tr)
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM Report No: 47
ORSAM Water Research Programme Report No: 5
May 2011
Turkey-Syria Relations: Asi
(Orontes) Friendship Dam As An
Example Of Cooperation
In Transboundary Waters
(Tr)
ORSAM Report No: 48
May 2011
Orsam Interviews - 1
Iraqi Arabs, Minorities & Academics - 1
(Tr)
ORSAM Report No: 49
May 2011
Orsam Interviews - 2
Iraqi Turkmens - 1
(Tr)
ORSAM Report No: 50
May 2011
ORSAM Interviews - 3
Iraqi Kurdish Officials, Academics
& Journalists - 1
(Tr)
ORSAM Report No: 51
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 8
May 2011
The 75th Anniversary of Montreaux Convention Regarding the
Regime of Turkish Straits
(In the Framework of the Changing Geopolitics of the Black Sea)
(Tr)
ORSAM Report No: 52
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 9
May 2011
Afghanistan and Regional Security
(Middle East, Central and South
Asia, Russian Federation)
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 53
May 2011
Madagascar: Gains, Missing
Opportunities, and Relations
with Turkey in the 50th Year of
Independence
(Tr)
ORSAM Report No: 54
May 2011
Iraqi Groups’ Approach Towards
Main Political Problems and Relations With Turkey: A Study Based
On Field Research
(Tr)
ORSAM Report No: 55
June 2011
Antalya Conference of Syrian
Opposition: Results, Outlook on
Basic Problems and Expectations
from Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 56
June 2011
Elections and Experience of Justice and Development Party
(Tr – Ar)
ORSAM Report No: 57
June 2011
Reflections Of 12 June 2011 Turkey Parliamentary Elections in the
Middle Eastern Countries
(Tr - Eng)
ORSAM
ORSAM Report No: 58
July 2011
Reflections of 12 June 2011 Turkey Parliamentary Elections in the
Middle East Through Cartoons
(Tr)
ORSAM Report No: 71
September 2011
Gaza Problem: Israel’s Blocade,
International Law, Palmer Report
and Turkey’s Approach
(Tr)
ORSAM Report No: 83
November 2011
The Community Brought up to
Agenda upon the Transition in
Syria: The Turkmens of Syria
(Tr)
ORSAM Report No: 59
July 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons - 2
(Tr)
ORSAM Report No: 72
September 2011
Statistics of the Middle Eastern
Countries
(Tr)
ORSAM Report No: 60
ORSAM Water Research Programme Report No: 6
July 2011
Cooperation and Conflict on the
Mekong River Waters
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 73
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 11
October 2011
Anatolian Sphere of Influence
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 84
ORSAM Water Research Programme Report No: 9
November 2011
Somalia’s Catastrophic Famine:
Political Drought or Natural One?
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 61
July 2011
The Complete Decipher of the
“Chance in Syria Conference”,
Carried Out in Antalya Between
June 1-2 2011
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 74
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 12
October 2011
Ukraine in Regress: The Tymoshenko Trial
(Eng)
ORSAM Report No: 62
August 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons - 3
(Tr)
ORSAM Report No: 75
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 13
October 2011
Kazaks and Kazakistanis
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 63
ORSAM Water Research Programme Report No: 7
August 2011
The Invisible Strategic Resource:
Transboundary Ground Waters
(Tr)
ORSAM Report No: 76
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 14
October 2011
The Forgotten Turks in Italy:
Moena Turks
(Tr - It)
ORSAM Report No: 64
August 2011
Victory of Justice and Development Party in 12 June 2011
Turkey’s General Elections
(Tr – Ar)
ORSAM Report No: 77
October 2011
The Regional and Global Effects
of the Us Post-Withdrawal Policy
Towards Iraq and Its Reflections
on Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 65
August 2011
Arab Spring Through Cartoons
–1
(Tr)
ORSAM Report No: 66
August 2011
Civil War in Libya and International Intervention Through
Cartoons - 1
(Tr)
ORSAM Report No: 67
August 2011
Somalia: A Nation’s Peril and
Turkey’s Humanitarian Aid
(Tr)
ORSAM Report No: 68
September 2011
The Operaton Against Osama
Bin Laden and Its Reflections in
Cartoons
(Tr)
ORSAM Report No: 78
ORSAM Water Research Programme Report No: 8
October 2011
Constructed Wetlands and ReUse of Waste Water for the Irrigation in Turkey and Israel
(Tr)
ORSAM Report No: 79
October 2011
The Political Balance in PreElection Period in Tunisia
(Tr)
ORSAM Report No: 80
October 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons - 5
(Tr)
ORSAM Report No: 69
September 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons - 4
(Tr)
ORSAM Report No: 81
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 15
October 2011
Great Power Politics on Afghanistan
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 70
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 10
September 2011
Russia’s and Turkey’s Iran Policies in the XXI. Century
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 82
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 16
October 2011
Afghanistan in the Perspective of
Neighboring Countries
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 85
November 2011
Historical Pragmatism in Syrian
Political Culture, Syrian Foreign
Policy Under Bashar Al-Assad
and Turkish-Syrian Relations
(Tr)
ORSAM Report No: 86
November 2011
From Past to Present: The Iraqi
Turkmen Front’s Structure and
Administration
(Tr)
ORSAM Report No: 87
November 2011
Turkmen in Iraq and Their Flight:
A Demographic Question?
(Eng)
ORSAM Report No: 88
November 2011
Bektashism in Iraq (Turkmens –
Shabaks – Kakais)
(Tr)
ORSAM Report No: 89
November 2011
Morocco Monarchy in Transformation Process: Evolution or
Revolution?
(Tr)
ORSAM Report No: 90
November 2011
The Efforts of Democratization in
the Hashemite Kingdom of Jordan Within the Context of Local
Actors and Regional Challenges
(Tr-Eng)
ORSAM Report No: 91
December 2011
The Arab League’s and Turkey’s
Decisions to Impose Sanction
Against Syria, and Possible Consequences
(Tr)
ORSAM Report No: 92
December 2011
Current Situation of Disputed
Areas in Iraq
(Tr)
ORSAM Report No: 93
ORSAM Water Research Programme Report: 10
December 2011
Turkey and Wfd Harmonization: A
Silent, But Significant Process
(Eng)
ORSAM Report No: 94
December 2011
The Role of Perception in TurkeyFrance Crisis: French Perception
on Turkey
(Tr)
ORSAM Report No: 95
December 2012
Arab Spring Through Cartoons
–2
(Tr)
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
73
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
ORSAM Report No: 96
December 2011
Understanding Iraq Through
Cartoons – 6
(Tr)
ORSAM Report No: 109
February 2012
The Missing Letter: The Rise of
Turkey and the “Bric” Area
(It)
ORSAM Report No: 121
May 2012
New Dynamics in Local and Iraqi
Politics in Mosul (Field Study)
(Tr - Eng - Ger)
ORSAM Report No: 132
November 2012
Foreign Minister Ahmet
Davutoğlu’s Visit to Kirkuk
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 97
January 2012
Understanding Iraq Through
Cartoons – 7
(Tr)
ORSAM Report No: 110
ORSAM Water Research Programme Report No: 13
March 2012
Water Resources and Management in Iran
(Tr)
ORSAM Bericht Nr. 121
Mai 2012
Kommunalpolitik in Mosul und
Neue Dynamiken in Der Irakischen Politik (Feldarbeit)
(Ger)
ORSAM Report No: 133
November 2012
The Rise and Future of Opposition in Iraqi Kurdistan Region
(Tr)
ORSAM Report No: 122
ORSAM Water Research Programme Report No: 15
May 2012
Water Resources Management
in Iraq
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 134
November 2012
Iraqi Circassians
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 98
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 17
January 2012
Presidential Election in Kyrgyzstan and Its Effects on Kyrgyzstan-Turkey Relations
(Tr)
ORSAM Report No: 99
January 2012
Turkish Political Parties’ Statements on Syrian Refugees in Hatay, and Approaches of Political
Party Representatives and Movements in Hatay Towards Syrian
Developments (March-December
2011)
(Tr)
ORSAM Report No: 100
January 2012
Statistics of Iraq
(Tr)
ORSAM Report No: 101
ORSAM Water Research Programme Report No: 11
January 2012
Right to Safe Drinking Water and
Sanitation
(Tr)
ORSAM Report No: 112
March 2012
Constitutional System and Political Parties in Islamic Republic
of Iran
(Tr)
ORSAM Report No: 123
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 22
June 2012
Global Migration and Development of Migration Policies
of Turkey and European Union
(Tr)
ORSAM Report No: 113
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 18
April 2012
Mongolia: A Developing Democracy and a Magnet for Mining
(Eng)
ORSAM Report No: 124
July 2012
Turkey in Africa: The Implementation of the Action Plan and an
Evaluation
After Fifteen Years
(Tr - Eng - Fr)
ORSAM Report No: 114
April 2012
Understanding the Syrian Problem Through Comics - 8
(Tr)
ORSAM Rapport No 124
Juillet 2012
La Turquie en Afrique: Un Bilan
de la Mise en Oeuvre du Plan
D’action
Quinze Ans Apres
(Tr - Eng - Fr)
ORSAM Report No: 102
January 2012
How and Under What Circumstances Could Iraq Be Split Up?
Being Ready for the Worst
(Tr – Eng)
ORSAM Report No: 115
April 2012
Arguments on Safe Havens in
Syria: Risks, Opportunities and
Scenarios for Turkey
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 103
January 2012
The Struggle for Oil in Iraq: An
Analysis in the Light of MultiNational Companies,
International Contracts and Constitutional Debates
(Tr)
ORSAM Report No: 116
ORSAM Water Research Programme Report No: 14
April 2012
The Concept of “Benefit-Sharing”, Its Theoretical Background
and Practical Reflections
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 104
ORSAM Water Research Programme Report No: 12
February 2012
An Evaluation on the Draft Articles on the Law of Transboundary Aquifers
(Tr – Eng)
ORSAM Report No: 117
April 2012
Invest to Mosul Invest to Future
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 105
February 2012
Political Rights of Minorities in
Iraqi Legislation
(Tr)
ORSAM Report No: 106
February 2012
Social Rights of Minorities in Iraqi
Legislation
(Tr)
ORSAM Report No: 107
February 2012
Human Rights of Minorities in
Terms of International Law And
Iraqi Constitution
(Tr)
ORSAM Report No: 108
February 2012
The Future of the Economic Cooperation Organization (ECO)
(Tr - Eng)
74
ORSAM Report No: 111
March 2012
A Critical Look at the Syrian
Kurdish Opposition
(Tr)
ORSAM Report No: 118
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 19
May 2012
The Analysis of Trade-Economic
Relations
Between Ukraine and Turkey
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 119
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 20
May 2012
Geopolitical Dynamics as an
Instrument of Investigation of
Trends and Scenariouse of Regional Development
(Tr - Rus)
ORSAM Report No: 120
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 21
May 2012
Development of Political System
in Kazakhstan: 2012 Parliamentary Elections
(Tr)
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM Report No: 125
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 23
July 2012
Middle East Policy of Russia
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 126
ORSAM Water Research Programme Report No: 16
July 2012
Towards the New Water Framework Directive: Notes on Water
Draft Law
(Tr)
ORSAM Report No: 127
August 2012
Kurdish Movements in Syria
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 128
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 24
September 2012
The Development of Belarus Turkey Economic Cooperation in
Modern Conditions
(Tr - Rus - Eng)
ORSAM Report No: 129
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 25
September 2012
Belarus-Turkey: Positive Dynamics of Intergovernmental
Cooperation
(Tr - Rus - Eng)
ORSAM Report No: 135
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 27
November 2012
The Peculiarities of Turkey’s
Foreign Policy towards the PostSoviet States
(Tur – Eng - Rus)
ORSAM Report No: 136
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 28
November 2012
Turkish-Crimean Relationship as
an Integration
Factor in Turkish-Ukranian Relations
(Tur – Rus)
ORSAM Report No: 137
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 29
December 2012
Energy Policy of Belarus and the
Cooperation Belarus Developed
With Russia and the EU on Energy (1991-2011)
(Tur – Rus)
ORSAM Report No: 138
December 2012
“Unity or Pyd Power Play? Syrian
Kurdish Dynamics After the Erbil
Agreement”
(Tr)
ORSAM Report No: 139
December 2012
Balances among Kurds in Syria,
Regime Opponents and Turkey:
Relations Pattern at the Crossroads of Conflict-Stability
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 140
December 2012
Internal Political Balances in
North Iraq and Future of the Strategic Alliance
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 141
December 2012
The State of Turkmen Education
in Iraq
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 142
January 2013
President Obama’s Second Term:
Domestic and Foreign Challenges
(Eng)
ORSAM Report No: 130
November 2012
Syrian Circassians
(Tr - Eng)
ORSAM Report No: 143
January 2013
2012 Iraq Assessment and Iraq
Chronology
(Tr)
ORSAM Report No: 131
BLACK SEA INTERNATIONAL
Report No: 26
November 2012
“The Third Wave”: Geopolitics of
Postmodernism
(Tur - Eng)
ORSAM Report No: 144
ORSAM Water Research Programme Report No: 17
January 2013
Orsam Water Interviews 2011
(Tr - Eng)
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
ACADEMİC STAFF
Hasan Kanbolat
Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık
Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar
Assoc.Prof.Dr. Tarık Oğuzlu
Assoc. Prof. Dr. Harun Öztürkler
Assoc. Prof. Dr. Mehmet Şahin
Assoc. Prof. Dr. Özlem Tür
Habib Hürmüzlü
Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen
Asst. Prof. Dr. Canat Mominkulov
Elmira Cheremisova
Assoc.Prof.Dr. Didem Danış
Dr. Jale Nur Ece
Assoc. Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov)
Assoc.Prof.Dr. Yaşar Sarı
Asst. Prof. Dr. Bayram Sinkaya
Dr. Süreyya Yiğit
Att. Aslıhan Erbaş Açıkel
Pınar Arıkan Sinkaya
Volkan Çakır
Bilgay Duman
Tamer Koparan
Noyan Gürel
Oytun Orhan
Sercan Doğan
Nebahat Tanriverdi
Seval Kök
Uğur Çil
Göknil Erbaş
Shalaw Fatah
Tuğçe Kayıtmaz
ORSAM Director
ORSAM Advisor,Middle East, METU Director of Institute of Social Sciences
ORSAM Advisor, ORSAM Eurasian Strategies Coordinator - Bilkent University
ORSAM Advisor,Middle East-Antalya International University
ORSAM Advisor, Middle East Economies - Afyon Kocatepe University, Department of Economics
ORSAM Advisor, Middle East - Gazi University, Department of IR
ORSAM Advisor, Middle East - METU, Department of IR
ORSAM Advisor, Middle East
ORSAM Advisor, Middle East -Ahi Evran University, Department of IR
ORSAM Researcher, Eurasia, Al Farabi Kazakh National University
ORSAM Advisor, Middle East - St. Petersburg University
ORSAM Advisor, Middle East - Galatasaray University, Department of Sociology
ORSAM Advisor, Maritime Safety and Security
ORSAM Advisor, Eurasia
ORSAM Advisor, Eurasia - Kyrgyzstan-Turkey Manas University
ORSAM Advisor, Middle East - Yıldırım Beyazıt University Department of International Relations
ORSAM Advisor, Eurasia
ORSAM Advisor, Energy-Maritime Law
ORSAM Advisor, Middle East - METU Department of International Relations
ORSAM Advisor, Africa - ORSAM Antananarivo (Madagascar) Representative
ORSAM Researcher, Middle East
ORSAM Managing Editor
ORSAM İzmir Represatative
ORSAM Researcher, Middle East
ORSAM Research Assistant, Middle East
ORSAM Research Assistant, Middle East
ORSAM Research Assistant, Middle East
ORSAM, Middle East
ORSAM, Black Sea
ORSAM Research Assistant, Middle East
Interpreter
ORSAM Water Research Programme
Dr. Tuğba Evrim Maden
Dr. Seyfi Kılıç
ORSAM Water Research Programme Hydropolitics Researcher
ORSAM Water Research Programme Hydropolitics Researcher
ORSAM ADVİSORY BOARD
Dr. Ismet Abdulmecid
Prof. Dr. Ramazan Daurov
Prof. Dr. Vitaly Naumkin
Hasan Alsancak
Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık
Prof. Dr. Ahat Andican
Prof. Dorayd A. Noori
Prof. Dr. Tayyar Arı
Prof. Dr. Ali Arslan
Dr. Farhan Ahmad Nizami
Başar Ay
Prof. Aftab Kamal Pasha
Prof. Dr. Mustafa Aydın
Ambassador Shaban Murati
Dr. Ersel Aydınlı
Safarov Sayfullo Sadullaevich
Mohamed Noureddine
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı
Itır Bağdadi
Prof. Dr. İdris Bal
Assist. Prof. Dr. Ersan Başar
Kemal Beyatlı
Yaşar Yakış
Barbaros Binicioğlu
Prof. Dr. Ali Birinci
Patrick Seale
Assoc. Prof. Dr. Mustafa Budak
Assoc. Prof. Dr. Hasan Canpolat
Ret. (Air) Gen. Ergin Celasin
Dr. Sami Al Taqi
Assoc. Prof. Dr. Mitat Çelikpala
Çetiner Çetin
Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya
Assoc. Prof. Dr Didem Danış
Former President of Iraqi Council of State
Assistant Director, Russian Academy of Sciences Institute of Oriental Studies
Director, Russian Academy of Sciences Institute of Oriental Studies
İhlas Holding CEO
ORSAM Advisor Middle East, METU Director of Institute of Social Sciences
Former Minister & Istanbul University
Vice-Undersecretary in Iraq’s Embassy in Ankara
Uludağ University, Head of Department of International Relations
Istanbul University, Department of History
The Director of Centre for İslamic Studies at Oxford University
General Secretary, Turkish Textile Employers’ Association
The Director of The Centre for West Asian Studies in India
President of Kadir Has University
Albanian Institute for International Studies
Vice-President of Bilkent University, Fulbright Executive Director
Strategic Research Center Under The President of Tajikistan
Specialist in Turkish Affairs, Prof. at Lebanese University - History
METU, Head of Department of International Relations
İzmir Economy University, Department of International Relations and European Union
Member of Parliament in the 24th Legislative Term of Grand National Assembly of Turkey
Karadeniz Techinical University, Maritime Transportation and Management Engineering
Head of Iraqi Turkman Press Council
Ambassador, Former Minister of Foreign Affairs
ORSAM Advisor, Middle Eastern Economies
Polis Akademisi
Well-Known Middle East and Syria Specialist
Deputy Director General in Prime Ministerial State Archives
Turkish Ministry of Defense Advisor
23rd Commander of Air Forces
General Manager of Orient Research Center
Kadir Has University, Head of Deparment of International Relations
Journalist, Iraq
President of The Council of Higher Education
ORSAM Advisor, Immigration Studies & Iraqi Refugees, Galatasary University, Department of Sociology
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
75
ORSAM Water Research Programme
ORSAM
Prof. Dr. Volkan Ediger
Prof. Dr. Cezmi Eraslan
Prof. Dr. Çağrı Erhan
Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen
Dr. Amer Hasan Fayyadh
Att. Aslıhan Erbaş Açıkel
Cevat Gök
Mete Göknel
Osman Göksel
Timur Göksel
Prof. Muhamad Al Hamdani
Numan Hazar
Habib Hürmüzlü
Assoc. Prof. Dr. Pınar İpek
Dr. Tuğrul İsmail
Assoc. Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov)
Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar
Assoc.Prof.Dr. Şenol Kantarcı
Selçuk Karaçay
Assoc. Prof. Dr. Nilüfer Karacasulu
Prof.Dr. M. Lütfullah Karaman
Assoc. Prof. Dr. Şaban Kardaş
Assoc. Prof. Dr. Elif Hatun Kılıçbeyli
Prof. Dr. Aleksandr Knyazev
Prof. Dr. Erol Kurubaş
Prof. Dr. Talip Küçükcan
Arslan Kaya
Dr. Hicran Kazancı
İzzettin Kerküklü
Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu
Prof. Dr. Alexandr Koleşnikov
Dr. Max Georg Meier
Prof.Dr. Mosa Aziz Al-Mosawa
Prof. Dr. Mahir Nakip
Assoc.Prof.Dr. Tarık Oğuzlu
Hediye levent
Prof.Dr. Çınar Özen
Murat Özçelik
Assoc. Prof. Harun Öztürkler
Dr. Bahadır Pehlivantürk
Prof. Dr. Victor Panin
Assoc.Prof.Dr. Fırat Purtaş
Prof. Suphi Saatçi
Assoc. Prof. Dr. Yaşar Sarı
Ersan Sarıkaya
Dr. Bayram Sinkaya
Assoc.Prof.Dr. İbrahim Sirkeci
Dr. Aleksandr Sotnichenko
Semir Yorulmaz
Zaher Sultan
Dr. Irina Svistunova
Asst. Prof. Dr. Mehmet Şahin
Prof. Dr. Türel Yılmaz Şahin
Mehmet Şüküroğlu
Assoc. Prof. Dr. Oktay Tanrısever
Prof. Erol Taymaz
Prof. Sabri Tekir
Dr. Gönül Tol
Advt. Niyazi Güney
Asst. Prof. Dr. Özlem Tür
M. Ragıp Vural
Dr. Ermanno Visintainer
Dr. Umut Uzer
Prof. Dr. Vatanyar Yagya
Dr. Süreyya Yiğit
76
İzmir Economy University, Department of Economics
President of Atatürk Research Center, Istanbul University, Department of History
Ankara University, Faculty of Political Science, Department of IR & Director ATAUM
ORSAM Middle East Advisor, Ahi Evran University, Head of the Department of International Relations
Baghdad University, Dean of Political Sciences Faculty (Iraq)
ORSAM Advisor, Energy-Maritime Law
Manager of Iraq El FIRAT TV - Turkey
Former Director of Petroleum Pipeline Corporation (BOTAŞ)
BTC & NABUCCO Coordinator
Beirut American University (Lebanon)
Cultural Undersecretary in Iraq’s Embassy in Ankara
Retired Ambassador
ORSAM Middle East Advisor
Bilkent University, Department of International Relations
TOBB University of Economics & Technology, Department of International Relations
ORSAM Eurasia Advisor
Bilkent University, Department of International Relations
Kırıkkale University, Department of International Relations
Deputy Director, Vodafone (Turkey)
Dokuz Eylül University, Department of International Relations
Fatih University, Head of the Department of International Relations
TOBB Economy and Technology University, Department of International Relations
Çukurova University, Head of the Department of International Relations
Kyrgyz Slavic University (Bishkek)
Kırıkkale University, Head of the Department of International Relations
Director of Marmara University, Institute of Middle East Studies
KPMG, Sworn-in Certified Financial Accountant
Iraqi Turkman Front Turkey Representative
President of Kirkuk Foundation
Okan University, Head of Department of International Relations
Diplomat
Hanns Seidel Foundation, Projects Director (Bishkek)
President of Baghdad University (Iraq)
Erciyes University, Faculty of Economic and Administrative Sciences
ORSAM Advisor,Middle East-Antalya International University
Journalist, Syria
Ankara University, Faculty of Political Science, Department of International Relations
Ambassador
ORSAM Middle East Economies Advisor, Afyon Kocatepe University, Department of Economics
TOBB Economy and Technology University, Department of International Relations
Pyatigorsk University (Pyatigorsk, Russian Federation)
Gazi University Department of International Relations, Deputy Secretary General of TÜRKSOY
Secretary-General of Kirkuk Foundation
ORSAM Advisor, Eurasia - Kyrgyzstan-Turkey Manas University
Türkmeneli TV (Kirkuk, Iraq)
ORSAM Middle East Advisor, Atatürk University
Reader in Demography and Marketing Regent’s College, (London, UK)
St. Petersburg University (Russian Federation)
Journalist, Egypt
President of Lebanon Turkish Association
Russia Strategic Research Center, Turkey-Middle East Studies Expert (Russian Federation)
ORSAM Advisor, Middle East, Gazi University, Department of International Relations
Gazi University, Department of International Relations
Energy Expert
METU, Department of International Relations
Vice President of the METU North Cyprus Campus (TRNC)
Dean of İzmir University, Faculty of Economics and Administrative Sciences
Director of Middle East Institute Turkish Studies (USA)
Prens Group, Vice Chairman
ORSAM Advisor, Middle East, METU, Department of International Relations
General Coordinator of 2023 (Magazine)
Director of Vox Populi (Rome,Italy)
Istanbul Technical University, Humanities and Social Sciences
St. Petersburg City Council Member, St. Petersburg University (Russian Federation)
ORSAM Eurasia Advisor
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
ORSAM WATER INTERVIEWS 2011
ORSAM
EDITORIAL BOARD OF MIDDLE EAST STUDIES
Meliha Benli Altunışık Bülent Aras Tayyar Arı İlker Aytürk Recep Boztemur Katerina Dalacoura F. Gregory Gause Fawaz Gerges Ahmet K. Han Raymond Hinnebusch Rosemary Hollis Bahgat Korany Peter Mandaville Emma Murphy ODTÜ
Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı
Uludağ Üniversitesi
Bilkent Üniversitesi
ODTÜ
Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Vermont Üniversitesi (ABD)
Londra Ekonomi Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Kadir Has Üniversitesi
St. Andrews Üniversitesi (Birleşik Krallık)
City Üniversitesi (Birleşik Krallık)
Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık)
George Mason Üniversitesi (ABD)
Durham Üniversitesi (Birleşik Krallık)
MIDDLE EAST ANALYSIS EDITORIAL BOARD
Prof. Dr. Meliha Altunışık
Hasan Kanbolat
Assoc. Prof. Dr. Hasan Ali Karasar
Asst. Prof. Dr. Serhat Erkmen
Middle East Technical University , Director of Institute of Social Sciences
ORSAM Director
Bilkent University, Department of International Relations
ORSAM Middle East Advisor, Ahi Evran University, Head of Department of International Relations
ORSAM WATER RESEARCH PROGRAMME
Report No: 17, January 2013
77
Mithatpaşa Caddesi 46/4 Kızılay-ANKARA
Tel: 0 (312) 430 26 09 Fax: 0 (312) 430 39 48
www.orsam.org.tr, [email protected]

Benzer belgeler

ORSAM G NL K ORTADO U B LTEN (02.05

ORSAM G  NL  K ORTADO  U B  LTEN   (02.05 halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği baş...

Detaylı

ORTADO U ANAL Z Aral k 2013 60. Say

ORTADO  U ANAL  Z Aral  k 2013 60. Say halkları, olumsuzluklarla özdeşleştirilmiş bir imaja mahkum edilmemelidir. Ortadoğu ülkeleri, halklarından aldıkları güçle ve iç dinamiklerini seferber ederek barışçıl bir kalkınma seferberliği baş...

Detaylı