arda turan - Simit Sarayı

Transkript

arda turan - Simit Sarayı
SİMİT SARAYI’NIN ÜCRETSİZ DERGİSİDİR
SİMİT SARAYI
NO:18
AĞUSTOS 2014
Ayça Varlıer
ARDA
TURAN
Futbol efsanesi
ile özel röportaj
“Dubai’de Madonna gibiyim”
10 SORUDA DETOKS
GÜNEŞIN HIÇ
BATMADIĞI ŞEHIR
ST. PETERSBURG
TAKINTILARINIZIN
ESIRI OLMAYIN
SÜREÇ
YÖNETIMI ILE
MÜKEMMELI
ARIYORUZ
MUTFAĞINIZ
KIŞA HAZIR MI?
AĞUSTOS 2014 • NO: 18
VER ELINI MIDILLI!
Minyatür sanatının
baş döndüren sırları
MUTLULUK VEREN
LEZZET ÇIKOLATA
DÜŞLER
AKADEMISI
ENGELSİZ YAŞAM
IÇIN ÇALIŞMAYA
DEVAM EDIYOR
UYKUNUN
GIZEMİ
KLIMANIZDA
GIZLENEN
DÜŞMAN
NO:18 • AĞUSTOS 2014
İMTİYAZ SAHİBİ
İcra Kurulu Başkanı
ABDULLAH KAVUKCU
Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu)
Esma Tuncer Aydos
Başarımızı kadın
girişimcilere anlattık
D
eğerli Simit Sarayı Dostları,
Toplumları, nesilleri meydana getiren, onları doğuran ve
büyüten, bilgili ve eğitimli nesillerin yetişmesinde en önemli
kişi olan, ailemizin temel değeri kadınlarımızın iş dünyasındaki
rolü de yadsınamaz. Geçtiğimiz ay Türk Ekonomi Bankası
(TEB), Capital ve Ekonomist dergileri işbirliğiyle ‘Girişimcilikte
Servis Sırası Kadında’ konulu konferans düzenledi. TEB Genel
Müdürü Ümit Leblebici ev sahipliğinde gerçekleştirilen ve benim
de konuşmacı olarak katılmaktan büyük gurur duyduğum
konferansta tenis tarihinin efsane ismi Monica Seles sıra dışı başarı
hikâyesini katılımcılarla paylaştı. Ama konferansın asıl dikkat çeken
konuşmacıları diğer konuklar oldu. Çelebi Havacılık Holding CEO’su
Canan Çelebioğlu, Trendyol Kurucu ve CEO’su Demet Mutlu, Big
Chefs Kurucu Ortak ve CEO’su Gamze Cizreli, Alarko Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton başarı hikâyeleri ile adeta
ünlü tenisçiden rol çalarak izleyicileri kendilerine hayran bıraktı.
Dinlemekten büyük keyif aldığım ve dergimizde detaylı olarak
işlediğimiz bu konferans eminim pek çok kadına ilham kaynağı
olacak.
Bu sayımızda ayrıca Atlètico Madrid’de forma giyen, ünlü milli
futbolcumuz Arda Turan ile de keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz yıl Simit Sarayı markasının
reklam yüzü olan Arda Turan, bu yıl yine bizler için kamera
karşısına geçti. Dünyaya açıldığımız bu süreçte Arda Turan’ın
markamıza değer katacağına, tanıtım çalışmalarımızın gerek yurt
içinde gerekse başta Amerika, Londra, Almanya ve Hollanda olmak
üzere yurt dışında büyük beğeni toplayacağına inanıyorum.
Sevdiklerinizle beraber sağlıklı ve huzur içinde geçirdiğiniz, tüm
insanlığa hayırlı olmasını dilediğim mübarek Ramazan Bayramı’nın
ardından keyifli bir ağustos ayı geçirmenizi diler, 30 Ağustos Zafer
Bayramı’nızı şimdiden kutlarım.
Sevgi ve Saygılarımla...
www.simitsarayi.com
Abdullah Kavukcu
Simit Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve CEO
facebook.com/simitsarayi
twitter.com/simitsarayi
S İ M İ T S A R AY I • 3
Yapım
HI’STANBUL PRODÜKSİYON
Şifasuyu Yolu Üstü Sok. No: 30
Oksizen Konakları 4/2 Maden
Mahallesi, Sarıyer, İstanbul
Genel Yayın Yönetmeni
Ayhan Bölükbaşı
[email protected]
Yayın Direktörü
Zeynep Kasapoğlu
[email protected]
Görsel Yönetmen
Çağrı Ece [email protected]
Editör
Ece Öziş [email protected]
Yazı İşleri
Uras Benlioğlu, Özcan Yılmaz
Füsun Tansu, Simay Erdem
Fotoğraf
Caner Kasapoğlu
[email protected]
Yayın Kurulu
Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş,
Hande Eldemir, Kübra Erkan,
Nisan Necimoğlu
Baskı
Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş.
Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159
Hadımköy 34455 İstanbul
Tel: (0212) 798 28 40
Faks: (0212) 798 20 63
Yönetim Yeri
Büyükdere Cad. Apa Giz Plaza
No: 191 Levent/İstanbul
Tel: (0212) 398 03 98
www.simitsarayi.com
Yayın Türü
Yerel Süreli
Bu dergide yayımlanan tüm yazı ve
fotoğrafların hakları Simit Sarayı Yatırım
ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Bu yayındaki tipografik
hatalardan Simit Sarayı Yatırım ve Tic. A.Ş.
sorumlu değildir. Dergide yer alan ürünlerin
fiyatlarında haber vermeden değişiklik
yapılabilir. Ürünler stoklarla sınırlıdır.
İÇİNDEKİLER
96
NO:18
AĞUSTOS 2014
3
Editör
4İçindekiler
6
Benim Simit Keyfim
10 Yeni mağazalarımız açıldı
22
62
14 Abdullah Kavukcu başarı
öyküsünü anlattı
78
20 Süreç yönetimi ile
mükemmeli arıyoruz
22 Futbol efsanesi Arda Turan
ile özel röportaj!
30 Mutfağınız kışa hazır mı?
36 Şef Bizden
38 Uras’la Pratik Bilgiler
40 Klimanızdaki gizli düşman
42 Efil efil bir yaz için…
46 Beyaz geceler başınızı
döndürecek
54 Ayça Varlıer iç dünyasını anlattı
58 Detoksun tam zamanı!
30
14
62 Minyatür sanatının baş
döndüren sırları
72 Çikolatanın büyüleyici öyküsü
78 En yakınımızdaki
yabancı sevgili: Midilli
58
84 Takıntılarınızın esiri olmayın
90 Uykunun gizemli
koridorlarında dolaştık
96 En yeni teknoloji ürünleri
102 Düşler Akademisi engelsiz
yaşam için çalışmaya devam
ediyor
104 Kültür sanat
108 Mağazalarımızın adresleri
110 Bulmaca
112 Astroloji
54
4 • S İ M İ T S A R AY I
46
HABER
INSTAGRAM’DA
Simit Sarayı keyfi
İster mağazada, ister
yolda... Belki simit, belki
sadece bir bardak demli
çay... Siz paylaştınız, biz
yayınlıyoruz. Sağlık ve
mutlulukla, daha nice
güzel anlarınıza ortak
olmayı dileriz...
6 • S İ M İ T S A R AY I
Simit Sarayı
ile ilgili
ızı
fotoğrafların
#simitsarayı
laşın,
etiketi ile pay
dergimizde
!
yayınlayalım
S İ M İ T S A R AY I • 7
Bu etİketle paylaştığınız fotoğrafların kullanım hakkı Sİmİt Sarayı’na aİt olacaktır.
Siz çekin biz
yayı nlayalı m!
ADVERTORIAL
Elmalı ev tipi kurabiye
Dereotlu peynirli ev tipi kurabi ye
Dereotlu zeytinli kurabiye
Fındık çikolatalı ev tipi kurabiye
Patatesli ev tipi kurabiye
Kahve çikolatalı kurabiye
Simit Sarayı’nda
yeni demlenmiş çayın
yanında alternatif çok!
Simit Sarayı, vazgeçilmeziniz olan çay keyiflerini, ürün yelpazesine yeni eklediği geniş
poğaça ve kurabiye seçenekleriyle benzersiz bir lezzet şölenine dönüştürüyor.
H
amurumuzda dostluk var mottosuyla
her gün taptaze geniş ürün
yelpazesini, kişiye özel hizmetlerini,
benzersiz tatlarını ve yüksek kalite
anlayışını lezzet tutkunlarıyla buluşturan
Simit Sarayı, sizi ve dostlarınızı kurabiye
ve poğaça menüsüne eklediği yeni lezzet
seçenekleriyle çaya bekliyor.
Simit Sarayı’nın yeni lezzetleri arasında
isteğe bağlı olarak adet ya da kilo ile satılan,
dereotlu-patatesli, dereotlu-zeytinli
kurabiye, patatesli ve peynirli ev poğaçası,
kahve çikolatalı kurabiye, fındıklı çikolatalı
kurabiye, incir ve elma dolgulu kurabiye
gibi birbirinden lezzetli seçenekler
bulunuyor. Türkiye genelinde yaygın
mağazaları ile lezzetli anların vazgeçilmez
adresi Simit Sarayı, dost buluşmalarında
çay keyfinizin vazgeçilmezi olacak.
Simit Sarayı’nın birbirinden farklı
lezzetleriyle tanışmak için size en yakın
Simit Sarayı şubesini ziyaret edebilir ya
da www.simitsarayi.com adresinden
görebilirsiniz.
S İ M İ T S A R AY I • 9
Elmalı ev tipi kurabiye
KURUMSAL
Simit Sarayı Hollanda’da
dokuzuncu mağazasını açtı
Geleneksel Türk lezzetlerini dünya ile buluşturan Simit Sarayı, yurt dışı mağazalarına
bir yenisini daha ekledi. Hollanda’da açılan bu yeni mağaza Simit Sarayı’nı,
Hollanda’da açılması planlanan 17 mağaza hedefine bir adım daha yaklaştırdı.
Amsterdam Dam Meydanı Simit Sarayı
Nieuwendijk 224 1012 MX Amsterdam / Hollanda
D
ünya markası olma vizyonuyla
yurt dışı açılışlarını tüm
hızıyla sürdüren Simit Sarayı,
Hollanda’daki dokuzuncu mağazasını
Amsterdam’ın en ünlü meydanı olan
ve başta Madame Tussauds Müzesi
olmak üzere tarihi eserleriyle her yıl
dünyanın birçok yerinden ziyaretçi
akınına uğrayan Dam Meydanı’nda
hizmete sundu.
Mağazada neler var?
Yıl sonuna kadar Hollanda’da 17
mağazaya ulaşmayı hedefleyen ve
Hollanda’daki mevcut mağazalarında
ayda 10 binden fazla kişiyi ağırlayan
Simit Sarayı’nın Amsterdam
Dam Meydanı’nda açtığı bu yeni
mağazada Türkiye’deki lezzetler
var. Klasik simit ve simit çeşitleri
ürün çeşitleri içinde başı çekiyorlar.
Mağazada ayrıca açma, poğaça ve
pideler, börek çeşitleri, dürüm ve
sandviçlerin yanında tatlı lezzetler;
kurabiyeler ve pastalar da dikkat
çekiyor. Türk çayı ve kahvesinden
10 • S İ M İ T S A R AY I
diğer içecek alternatiflerine kadar
uzanan atıştırmalık, doyumluk ve
keyiflik zengin ürün gamı sadece
Hollanda’da yaşayan Türkleri
değil, Hollandalıları ve ülkeye
yurt dışından gelen turistleri de
cezbediyor. Haftanın her günü
hizmet verecek olan 200 m²’lik
Amsterdam Dam Meydanı Simit
Sarayı’nda bu lezzetlere ek olarak
simit burger, mantı, köfte, salata,
kahvaltı çeşitleri ve makarna
seçenekleri de yer alıyor.
KURUMSAL
Simit Sarayı’ndan
iki yeni mağaza
Çapa Simit Sarayı
Millet Cad. No:159, Fatih/İstanbul
Yurt içi ve yurt dışında 8 bin 600 çalışanı ile her
gün yaklaşık 650 bin misafir ağırlayan Simit
Sarayı, Kuzey Kıbrıs’ta, Metrocity’de iki yeni
mağaza açtı, Çapa’da dekorasyonunu yeniledi.
S
imit Sarayı, Girne Liman, Girne Amerikan
Üniversitesi, Mağusa Doğu Akdeniz
Üniversitesi kampüsü mağazalarının
ardından Kuzey Kıbrıs’taki dördüncü
mağazasını Ercan Havalimanı’nda açtı.
Geleneksel Türk çayı, taze sıkılmış portakal
suyu ve Türk kahvesi gibi pek çok içecek
alternatifinin bulunduğu 155 m² alana sahip
Ercan Havalimanı Simit Sarayı mağazası,
haftanın her günü hizmet veriyor. Mağazanın
menüsünde; klasik simitten kaşarlı, sucuklu,
sucuklu-kaşarlı, kaşarlı-zeytinli simit çeşitlerine; açma,
poğaça ve pideden börek çeşitlerine, dürümden sandviçe,
Ercan Havalimanı Simit Sarayı
Kıbrıs Ercan Havalimanı Dış Hatlar
Gidiş Terminali Tel: 0392 2314011
kurabiyeden pastalara kadar
atıştırmalık, doyumluk ve
keyiflik zengin bir ürün gamının
yanı sıra simit burger, mantı,
köfte, salata, kahvaltı çeşitleri ve makarna seçenekleri de
yer alıyor.
Gün boyu birbirinden farklı ve lezzetli alternatifler
sunan Simit Sarayı, bir diğer yeni mağazasını Metrocity
AVM’de açtı. Geleneksel tatların modern yorumlarla
öne çıktığı Simit Sarayı’nda simit dışında atıştırmalık,
doyumluk ve keyiflik zengin ürün yelpazesi yer alıyor.
Açıldığı ilk günden itibaren büyük ilgi ile karşılanan,
günün her saati taze tatlarını sunan Metrocity AVM
Simit Sarayı; küçük fakat rahat dekorasyona ve keyifli
atmosfere sahip 22 m² kapalı alanı ile haftanın her günü
10.00-22.00 saatleri arası açık.
Çapa Simit Sarayı yenilendi
Çapa Simit Sarayı ise yenilenen dekorasyonuyla
misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Yenilenen
dekorasyonu ile büyük ilgi gören Çapa , 12 m² dış, 250 m²
Metrocity Simit Sarayı
Esentepe Mah. Büyükdere Caddesi, iç alanı ile hizmet veriyor. Mutfak konseptinin yer aldığı
No: 171B/2 Levent Tel: 0212 344 0424 Çapa Simit Sarayı’nın menüsü de oldukça zengin.
12 • S İ M İ T S A R AY I
kurumsal
Abdullah Kavukcu,
başarının sırlarını
Monica Seles’e anlattı.
14 • S İ M İ T S A R AY I
Simit Sarayı’nın başarı öyküsü
KADIN
YATIRIMCILARA
ILHAM VERDI
Türk Ekonomi Bankası (TEB), Capital
ve Ekonomist dergilerinin işbirliğiyle
düzenlenen ‘Girişimcilikte Servis
Sırası Kadında’ konulu konferans tenis
tarihinin efsane ismi Monica Seles’in
katılımıyla gerçekleştirildi. Simit Sarayı
İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Abdullah
Kavukcu, konuşmacı olarak yer aldığı
bu konferansta, şirketin başarı öyküsü
ile katılımcılara ilham verdi.
S İ M İ T S A R AY I • 15
kurumsal
G
irişimcilikte Servis
Sırası Kadında
Konferansı kapsamında
gerçekleştirilen panelde; Simit
Sarayı İcra Kurulu Başkanı ve
CEO’su Abdullah Kavukcu, Çelebi
Havacılık Holding CEO’su Canan
Çelebioğlu, Trendyol Kurucu ve
CEO’su Demet Mutlu, Big Chef’s
Kurucu Ortak ve CEO’su Gamze
Cizreli, Alarko Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Leyla Alaton ve TEB
Genel Müdürü Ümit Leblebici
konuşmacı olarak yer aldı.
Konferansta henüz 16
yaşındayken Fransa Açık’ın ‘en
genç şampiyonu’ unvanı alan ve
20 yaşını doldurmadan elde ettiği
8 Grand Slam ile 1991 ve 1992
yıllarında dünyanın 1 numarası
olan efsane tenisçi Monica Seles,
ilham verici hikâyesini anlatarak,
iş dünyasındaki rekabet ile
spordaki rekabet arasındaki
benzerliğe değindi.
Seles: “Tenis de bir
girişimciliktir”
TEB BNP Paribas İstanbul Cup
kapsamında İstanbul’da bulunan
Monica Seles konferansta
yaptığı konuşmaya TEB’e servis
sırasını kadınlara verdiği için
teşekkür ederek başladı. Seles,
dinleyicilere çok küçük yaşta
başladığı profesyonel tenis
hayatına dair deneyimlerini
aktardı. Profesyonel sporcu
olmanın kişiyi doğrudan
girişimci yaptığına değinen
Seles, “Profesyonel olarak
tenisle uğraştığınızda kendi
markanızı yaratarak girişimci de
oluyorsunuz. Kendinizi bir ürün
olarak değerlendirerek kendi
markanızı yönetmelisiniz” dedi.
Tenisten emekli olduktan sonra
mesleki anlamda dönüşümünü
kendisinin tasarladığını belirten
Seles, “Tenisi bıraktıktan
sonra hayatıma artık tenisin
kurallarıyla devam etmek
istemediğimi anladım. Beni
daha fazla zorlayacak şeylere
ihtiyaç duyuyordum ve
tenise karşı borçlu olduğumu
hissediyordum. Profesyonel
birikimimi spor, beslenme
alanına nasıl aktarabilirim diye
düşündüm. Beslenme çalışmaları
yaparak kitap yazmaya başladım.
Anladım ki yazmak benim için
bir tutku ve bu sayede insanlara
birikimlerimi aktarmak
istiyorum” dedi.
Abdullah Kavukcu:
“Dünya markası
olacağız”
Monica Seles konuşmasından
sonra konferans konuşmacılarına
söz vererek kendi başarı
hikâyelerini anlatmalarını rica
etti. Seles, Simit Sarayı İcra
Kurulu Başkanı ve CEO’su
Abdullah Kavukcu’dan Simit
Sarayı’nın Mecidiyeköy’deki
mağazadan New York 5’inci
Cadde’de açılacak mağazaya
uzanan başarı dolu öyküsünü
anlatmasını ve başarının sırlarını
paylaşmasını istedi. “Biz simitin
etrafında bir dünya oluşturduk ve
Simit Sarayı’nı kurduk” sözleriyle
konuşmasına başlayan Kavukcu,
ürün kalitesi ve çeşitliliğinin
yanı sıra mağaza lokasyonları
ve insan kaynaklarına verdikleri
önemin başarıyı getirdiğinin
altını çizdi. Kavukcu; fizibilite,
konsept yönetimi, mimari
projelendirme, ekipman ve ürün
temini, yönetimsel-operasyonel
eğitim ve farklılaşmaya da
ağırlık verdiklerini söyledi. ABD,
Almanya, Belçika, Hollanda,
Kıbrıs, Kuveyt ve Suudi Arabistan
mağazaları ile daha önceleri
hayal olarak gördükleri işleri
başardıklarını belirten Simit
Sarayı İcra Kurulu Başkanı
ve CEO’su hedeflerini ise şu
sözlerle özetledi: “Misyonumuz
dünyayı simitle tanıştırmak,
Simit Sarayı’nı dünya markası
yapmak.”
16 • S İ M İ T S A R AY I
Leyla Alaton, Demet Mutlu, Gamze Cizreli, Ümit Leblebici, Canan
Çelebioğlu, Abdullah Kavukcu, Monica Seles, M. Rauf Ateş
S İ M İ T S A R AY I • 17
KURUMSAL
Yarışı izlemeye gelenler
Simit Sarayı ürünlerinin
tadını çıkardı.
Simit Sarayı Karavanı
sporseverlerle birlikteydi
Simit Sarayı Karavanı, temmuz ayında sporcuların yanındaydı. ‘Samsung
Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı’ etkinliğindeki Simit Sarayı Karavanı’ndan
alışveriş yapanlar arasında kimler yoktu ki… Boğazı yüzerek geçen sporcular,
yarışı izlemeye gelen sporseverler ve o gün Bebek’ten geçen meraklılar…
S
porun ve Olimpik değerlerin
her vatandaşın hayatının
ayrılmaz bir parçası olduğunu
esas alarak, Olimpizm ruhunu
halkımıza aşılamayı ve Türkiye’yi
dünyaya tanıtmayı hedefleyen Türkiye
Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK)
tarafından ilki 1989 yılında 4 kadın,
64 erkek sporcunun katılımıyla
gerçekleştirilen geleneksel yüzme
yarışı, bu sene ‘Samsung Boğaziçi
Kıtalararası Yüzme Yarışı’ adıyla
düzenlendi. 1700’ü aşkın yüzücünün
katıldığı yarışa, 14 yaş üstü tüm
sporseverler davetliydi. KanlıcaKuruçeşme arasındaki parkurda
yüzen sporcular iki kıtayı ayıran
İstanbul’un gözbebeği Boğaz’da
güvenle yüzme şansı buldular.
Simit Sarayı Karavanı
etkinlik alanındaydı
20 Temmuz sabahı, binlerce yüzücü
Boğaz’ın ünlü duraklarından
Kanlıca’da bir araya geldiler. Sporcular
Avrupa’dan Anadolu’ya doğru kulaç
18 • S İ M İ T S A R AY I
atmaya hazırlanırken etkinlik alanı
da dolup taştı. Karnı acıkanlar ise
soluğu Simit Sarayı Karavanı’nda
aldı. Birbirinden lezzetli ürünlerin
tadına bakan ziyaretçilerden bazıları
sıcak demli bir çay eşliğinde güneşin
tadını çıkarırken, dileyenler de soğuk
içeceklerle serinlediler.
KURUMSAL
İyiden mükemmele giden yolda
Süreç Yönetimi
Eğitimleri
Simit Sarayı her geçen
gün büyüyen yapısıyla
müşterilerine her
zaman daha iyisini
vermeyi ve onların
beklentilerini doğru
analiz ederek bu
doğrultuda ürün ve
hizmet geliştirmeyi
hedefliyor. Mevcutta
zaten iyi olan
sistemin çok daha
iyiye ulaşması
için hız kesmeden
çalışan şirket, ‘Süreç
Yönetimi’ eğitimleriyle
çalışanlarını da
destekliyor.
Suat Akyüz
S
imit Sarayı’na sistem
geliştirme ve iş analizi
konusunda danışmanlık
desteği veren Suat Akyüz’den
bu doğrultuda yürütülen
çalışmaları dinledik. İşte
sorularımız ve Akyüz’ün
yanıtları…
Suat Bey bize biraz
kendinizden bahseder
misiniz? Simit Sarayı’ndaki
göreviniz nedir?
Simit Sarayı’nda yaklaşık bir
senedir, sistem geliştirme ve iş
analizi konusunda danışmanlık
desteği veriyorum. Yönetim
sistemlerinin kurulması ve
denetlenmesi konusunda farklı
sektörlerde 16 senedir görev
yapıyorum.
Simit Sarayı, faaliyet türü ve
dağılımı açısından çok geniş
bir uygulama alanına sahip, bu
20 • S İ M İ T S A R AY I
nedenle kendi adıma, tanımı ve
sınırı gerçekten olan bir proje
olarak tanımlayabilirim. Simit
Sarayı’nın stratejik hedeflerini,
operasyonel ve günlük
faaliyetlere indirgeyecek,
sonuçları anlık izlememizi
sağlayacak bir yazılımı
kurmakla işe başladık. Yönetim
sistemimizin tüm tarafların
katılımı ile sürekli gelişimini
garanti altına alacak bir
yönetim portalının kurulumunu
yaptık ve devreye alma işlemleri
halen devam ediyor.
Daha güçlü olacağız
Yönetim ve mağaza
ekiplerimizin yetkinlik
ve görev tanımları
devam ediyor. Yürütülen
performans değerlendirme
ve kontrol metotlarımız
tamamlandığında, gelecekte
varlığını paydaşları ile daha
güçlü sürdürecek bir Simit
Sarayı ile karşılaşacağız.
Deneyerek olmaz
‘Süreç Yönetimi Eğitimi’
neleri kapsıyor ve bu eğitime
kimler katılıyor?
Günümüzde işletmelerin
günlük operasyonel faaliyetleri
ile müşteri ihtiyaçlarının
birbirini destekliyor olması
kaçınılmaz bir ihtiyaç halidir.
Bu konunun çözümü ise
strateji belirleyiciler ile bunu
hayata geçiren yöneticilerin
varlık nedenlerini oluşturuyor.
Yönetim faaliyeti ise kesinlikle
taklit ederek, deneyerek
öğrenilebilecek, riske
girilebilecek bir konu değil.
Bu nedenle de her mesleğin
bir minimum bilgi & metot
donanımı olduğu gibi yönetimin
de minimum tarifleri olmak
zorunda.
Teknoloji ve bilgiye erişmek
günümüzde, sıfır zaman
içerisinde gerçekleşmesine
rağmen; bu konu kişisel
deneyim ve birikimlere
teslim edilmiş durumda.
Dünyada yönetim sistemleri
konusunda başarı elde
edilmiş uygulamaların
kurallara dönüştürülmüş
hali diyebileceğimiz yönetim
sistemleri standartları
‘Süreç Yaklaşımı’ üzerine
kurulmuştur. ISO9001, kalite
ödülleri, bu ve bunun gibi birçok
teknik üzerine kurulmuş olup
denetimler de bu kurallara göre
yapılmaktadır.
Simit Sarayı’nda da,
operasyonel süreçlerinin
bu kurallara göre yeniden
tanımlanması için proje
ekibinin bu teknikleri
biliyor ve uygulayabiliyor
olmasını planlıyoruz. Eğitim
ve uygulamayı aynı anda
yürüttüğümüz haftalık
toplantılar ile önemli
derecede yol kat ettik. Her
bir operasyonel birimden
en az bir kişinin katılımı ile
gerçekleştirilen çalışma,
tüm süreçler tarif edilene
kadar devam edecek. Bu
ekipteki kişiler, aynı zamanda
bu bilgileri şirket geneline
aktaracak ve denetleyecek
kişiler olacak. Sadece bir
defaya mahsus yapılan bir
konu değil, yeni ihtiyaçlar fırsatlar doğrultusunda sürekli
tekrarlanacak bir süreç analizi
aktivitesinden bahsediyoruz.
Bu döngü ile operasyonel işlem
sürelerini ve adım sayılarını
azaltmayı hedefliyoruz.
‘Süreç Yönetimi’nin Simit
Sarayı’nın büyümesi ve
uluslararası bir marka
olmasındaki rolü nedir?
Müşteri grubu olarak da
S İ M İ T S A R AY I • 21
öncelikli taraflarımız;
Franchise mağaza sahipleri,
mağaza ekiplerimiz ve en
önemlisi de varlık nedenimiz
olan nihai ürünlerimizi tercih
eden tüketiciler. Bu tarafların
her birinin ayrı ayrı ihtiyaç ve
beklentilerini, değişim yönleri
dahil izlemeyi asli ölçüm
noktamız olarak belirledik.
Büyüme ve tanınma da ancak
müşteriyi doğru anlamak ve
buna uygun ürün ve hizmet
vermekle olabilir. Kısacası bu
yönetim sisteminin varlığının,
bizi doğal olarak bu sonuçlara
götüreceğine inanıyoruz.
Mevcut durumda da, Türkiye’de
yapılan ölçümler sonucunda
Simit Sarayı olarak bilinilirlik
oranımız gayet iyi, hem yaygın
mağaza ağı yapısı hem de nüfus
aralığında geniş bir kitleye
hitap ediyor olmamız bizi güçlü
kılıyor.
Uygulama önemli
Sizin bu eğitim sonundaki
beklentileriniz nelerdir?
Eğitimlerimiz proje süresince
devam edecek, sadece eğitim
alarak katılımcıların bu
teknikleri etkin kullanabilmesi
her zaman mümkün olmuyor.
Bu nedenle uygulama
safhasında da birebir
yanlarında olacağım. Süreç
yönetiminin tanımında da
belirttiğim gibi, asli olan
süreçleri doğru kontrol
parametreleri ile izliyor
olmak ve bu sonuçların analizi
yoluyla iyileştirme yapılacak
öncelikli konuları ve çözümleri
elde etmek. Bu konunun
proje ekibince anlaşılmış ve
kullanılmaya başlanmış olması
eğitimin ve katılımcıların da
performansını gösterecek.
Yapılan ilk toplantılarda
bile daha şimdiden kontrol
parametrelerimizin yenilerini
bulmaya, operasyon akışımızı
da bu yönde revize etmeye
başladık.
Röportaj
Yıldız futbolcumuz
Arda Turan,
kendisiyle ilgili
tüm bilinmeyenleri
dergimize anlattı.
Bir futbol efsanesi
ARDA
TURAN
Bizim için bir futbolcudan çok daha öte… Yurt dışındaki başarılarıyla
gururlanıyor, İspanya’daki haberlerini, hayatını ülkemizde yakından
takip ediyoruz. Simit Sarayı’nın reklam yüzü de olan Arda Turan’la, futbol
hayatı, ailesi, arkadaşları ve geleceğe bakışı hakkında bir söyleşi yaptık.
A
rda Turan... Yurt dışında
futbolda elde ettiği
ciddi başarılarla tüm
Türkiye’nin gurur kaynağı.
Onu daha yakından tanımaya ne
dersiniz? Simit Sarayı’nın reklam
yüzü Arda Turan’a dair bilmediğiniz
her şey bu röportajda!
Arda Turan şimdilerde neler
yapıyor?
Önemli bir takımın, orta saha
içerisinde iyi bir yöneticisiyim diye
düşünüyorum. Bunu arkadaşlarım
da ben de biliyoruz ve böyle
hissetmekten mutluyum. Kameraya
çıkmayan çok önemli insanlar var
benim için. Kan bağımın olmadığı
insanlar var. Ama bizim için
hayatta kan bağı olmasına gerek
yok. Soframız hep kalabalık, hep
beraberiz. Çocukluk arkadaşlarım
var beraber büyüdüğüm. Daha iki
gün önce Bayrampaşa’daydım. 6-7
saatimi sokakta, mahallede geçirdim.
Orayı seviyorum, oradaki insanların
doğallığını seviyorum. Çünkü onlar
için somut şeyler fazla değerli değil.
Benim için de önemli olan bu. Benim
gerçek hayatım Bayrampaşa’daki
insanlar. Çünkü bizim hayatımızda
para birimi yok. Sadece iyi niyete
dayalı bir ilişkimiz var. Birbirimize
karşı hata da yapabiliriz, sıkıntılarımız
da olabilir. Ama biz asla birbirimizin
niyetinden şüphe etmeyiz. Laf olsun
diye söylemiyorum ama bu insanlar
için ben gerçekten canımı verebilirim.
O kadar çok seviyorum… Çünkü
hayatım boyunca bana çok şey
kattılar, beni hep saydılar. Beni her
zaman el üstünde tuttular. O yüzden
ben bu insanların bana verdiği değeri
hiçbir şaşaalı hayatın verdiklerine
değişmem.
Son gidişimde lokalde 6-7 saat kâğıt
oynadım, tavla oynadım. Mahalleye
gittiğimde sokakta çocuklar top
oynuyorsa, pozisyonun geçmesini
bekliyorum. Çünkü biz oynarken tam
kritik bir anda araba ‘pat’ diye bir
geçerdi; küçücük boyumuzla arabaya
ters ters bakardık. Sanki adam
arabadan çıksa bir şey yapacağız,
döveceğiz… Hâlâ gittiğim zaman
çocuklar oynuyorsa pozisyonun
geçmesini beklerim, ondan sonra
geçerim. Çok seviyorum semtimi,
büyüdüğüm yeri...
Dostların da seni çok seviyor…
Çünkü biz hayatımızda hiçbir şeyden
Arda Turan,
AtleticoBen inanıyorum
karşılık
beklemeyiz.
Madrid’in beyni konumunda.
ki benim durumumda onlar da olsaydı
S İ M İ T S A R AY I • 23
aynı şey olurdu. Hiçbir fark olmazdı
hayatımızda. Sadece Cemal’in
dükkânına fazla yükleniyoruz. Hep
bedava, bedava… Sıkıntı oluyor o
da biraz. Onu da idare edeceğiz, bir
toplama yapacağız artık.
Haluk Ulusoy’un hayatındaki yeri
nedir?
Sayın başkanımız çocukluğumuzdan
beri, onu tanıdığımız günden beri bize
evini açtı, bizi ailesinin içine soktu.
Bize adamlıktan, örften başka bir şey
öğretmedi. Doğru şeyler gösterdi.
Biz de onun gösterdiği yoldan
ilerleyebildiysek ne mutlu bize… Haluk
Ulusoy’un bizim hayatımızda çok
önemli bir yeri vardır. Başkandan
öte, konumlarından öte bizim için bir
aile babasıdır. Saffet’e gelince... Sofi
bu âlemin içinde kendini bozmamış,
biraz önce bahsettiğim elindeki
somut değerlerden, konumlardan
etkilenmemiş, örf, âdet bilen ve
benim hayatımda gerçekten fikrini
aldığım iki insandan biridir. Diğeri
de Sayın Ali Yavaş hocamızın oğlu
Kerem Yavaş’tır. İkisini birbirine çok
benzetirim. Haluk Başkan’a, ailesine,
Erengül Teyze ve Süreyya da buna
dâhil bütün Ulusoy ailesine bana
kattıkları her şey, hissettirdikleri
Röportaj
bütün güzel duygular ve gösterdikleri
iyi niyetler için teşekkür ediyorum.
Çünkü Haluk Başkan, sevgili Adnan
Polat ve sevgili Mehmet Ağar’la
beraber üçü, benim gelişimimde ve o
ilerleyişimde bana çok faydalı oldular.
Biz bunları asla unutmayız. İnsanların
konumları, durumları ne olursa olsun
bizim kendi ilişkilerimiz, sevgimiz hep
sevdiklerimize karşı bakidir sonuna
kadar.
Haluk Ulusoy seni İngiltere’de
görmek istiyor…
Atletico Madrid’in, Avrupa’nın en
büyük kulüplerinden birisi olduğunu
düşünüyorum. Bu düşüncem açık, net
ve samimi. 2017 yılına kadar kontratım
var ama söz transferlere gelmişken,
burada samimi bir sohbet ediyoruz
söyleyeyim.
Arda’nın hedefinde İngiltere Ligi
var mı?
Küçüklüğümde Haluk başkan
transferin nasıl gittiğini anlatmıştı.
Bugün ise menajerim Ahmet Bulut’la
şöyle bir iletişimimiz var; bana
“Arda sen sadece işini yap” der.
Kontratımdaki paraya, ne zaman neye
karar vereceğime dair planları yapar.
En son beraber oturup karar veririz.
2017 yılına kadar kontratım var.
Şampiyonlar Ligi finali oynamışız, La
Liga şampiyonu olmuşuz. Avrupa’nın
en özel takımlarından biriyiz şu
anda. Ben de bu takımın 50 maç
oynamış, 10 numaralı oyuncusuyum.
İnsan bundan daha güzel bir konum
isteyemez. 2017 yılına kadar kontratım
var. Atletico Madrid’de çok mutluyum.
Bu konuyla ilgili bilgi isteyen biri varsa,
konuşmak isteyen biri varsa Ahmet
Bulut’la konuşabilir.
Emre Belözoğlu ile olan
arkadaşlığınızla ilgili neler
söylemek istersin?
Bu işin Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi,
Beşiktaşlısı yok… Emre ağabey bizim
için hep özeldi…
Peki, Orhan Ak?
Benim için çok özel ve değerlidir.
Profesyonel bir futbolcu olmamda
herkesten çok Orhan Ak’ın emeği
vardır. Bizim hayatımızdaki her şey
sevgiyle çalışıyor. Birbirini seversen
her şey güzel oluyor. Ufak tefek
“Yıllarca insanlar futbolu
hiç bilmedikleri halde
işime karıştılar.
O yüzden bilmediğim
işlere karışmıyorum.”
sıkıntılar da geçiyor.
İspanya’daki yaşamından biraz
bahseder misin?
Evde her türlü sportif aktiviteyi
yapıyoruz. Her çeşit insan var. Bir
anda Murat Boz geliyor eve. Bizde de
iyi cesaret var mesela Murat Boz’la
selfie çekiyoruz. Böyle cesaretliyiz!
Keyifli bir hayatımız var. İş dışında
arkadaşlarıma katılıyorum. Odamın
kapısını kapattığım zaman başka bir
hayat var, kitaplarla dinlenen; ibadet
eden; maçına, işine konsantre olmaya
çalışan… Bu tarafta da Yüksel TuranAdnan Turan ikilisi var. Çift forvet
evde baskı yapabilirler her an bize.
24 • S İ M İ T S A R AY I
Anne ve baba bizde çok önemli.
Söz aileye gelmişken, ailenle olan
ilişkilerini nasıl tarif edersin?
Anne ve babamı televizyondan,
kameradan uzak tutmayı seviyorum.
Çünkü annem iyiye de, kötüye de çok
fazla üzülen bir kadın. İyi olunca çok
fazla seviniyor, ağlıyor. Kötü olunca
zaten anne bu… Allah’a şükürler
olsun söyleyecek hiçbir şeyim yok, o
kadar güzel bir hayatım var ki… Allah
nazardan saklasın, sağlık sıhhat
versin hepimize. Muhteşem bir ailem,
muhteşem dostlarım var. Biz dostlarla
şuna inanırız: Bizim hayatımızda
niyet önemli. Eğer sen iyi niyetliysen,
çalışırsan her şey olur. Evet, bazen
altı aylık, bir yıllık sıkıntılar da olur.
17 yaşımdan 27’ye doğru baktığım
zaman çok mutlu, çok özel bir hayat
görüyorum.
İnsan ailesini seçemez. Ama herhalde
benim hayatta en şanslı olduğum
konu ailem. Muhteşem bir anne
ve babaya sahibim. Bir defa hep
mutlular. Kimse hakkında kötü bir
şey istemezler. Kardeşim benim
için çok özeldir, bana can yoldaşı
olmuştur. Ağabeyinin açıklarını
kapatıyor. Gerçekten çok karakterli
bir adam. Küçüklüğünden beri öyle.
Böyle bir kardeşim olduğu için gurur
duyuyorum. Nereye gitsem herkes
kardeşimden bahsediyor. Duruşuyla
beni onurlandırıyor. Söyleyecek bir
şey bulamıyorum.
Kardeşinin ismi neden Okan?
Okan doğacağı zaman, Okan
Buruk’un ayağı kırılmıştı. Fanatik
Galatasaraylıyım, ağlamaya
başlıyorum. Okan ağabey için
ölüyorum. Okan ağabeyin ayağı
kırılınca babama tutturmuşum tabii
çocuk aklıyla, kardeşimin adı Okan
olsun diye. Annem Taha ismini çok
seviyordu. Ya bana ya Okan’a, Taha
ismini koymak istiyordu. Kısmet nasip
olursa ikimizin çocuğundan birine
S İ M İ T S A R AY I • 25
Taha ismini koyarız. Okan Buruk’un
adını kardeşim Okan’a verdik. Yıllar
sonra Okan ağabeyle birlikte bir
şampiyonluk yaşama imkânım
oldu. İyi ki de Okan koymuşuz adını.
Okan ağabeyi tanıyan herkes onu
hayatındaki ilk üç kişiden biri olarak
sayar.
Sizi ‘topçu-popçu’ olarak
nitelendiren insanlar var…
Ben 365 günde 10 gün zor tatil
yapmışım. Bu kadar insanlarla
paylaşım içindeyiz, evine giriyoruz,
duasını alıyoruz. Benim hayatta
en nefret ettiğim şey saygısızlık ve
hadsizlik. Çok saygılı bir insanımdır.
Röportaj
Herkese saygılı olmaya çalışırım.
Sonuna kadar kibar ve paylaşımcıyım.
Ben işimi iyi yapan, aileme saygılı
biriyim. İsteyen herkesle istediği
her şekilde konuşabiliriz. ‘Topçularpopçular’ demek hoş değil. Herkesin
mesleğine saygı duymak lazım.
Çöpçülük yapsak bile -ki çöpçüleri
çok seviyorum, ailemde de bu işi
yapan birçok insan var, belediyede
çalışan insan var- en iyisini yapmak
zorundayız. Bu hayatta hangi mesleği
“Hayatta bir evladın annesinden babasından
hayır duası alması kadar güzel bir şey yok…”
yaparsan yap hiç fark etmez... Bizim
mahallede çaycı ağabeye de aynı şeyi
söyleriz, en iyisini yapsın, görevini
iyi yapsın. Meslek ayrımı yapmak;
topçular, şöyleler, böyleler, bu tür
ifadeleri kabullenmiyorum. Bir sporcu
ülkesinin kaderi için, ülkesinin
reklamı için çok şey yapabilir. Birçok
meslekten çok daha fazla ön planda,
daha fazla potansiyeli olan bir iş
yapıyoruz. Bahsettiğiniz gibi ifadeleri,
insanların biraz fesatlığı, hadsizliği,
kıskançlığı diye düşünüyorum.
Galatasaray’a bir gün geri döner
misin?
Bir gün dönersek bu yuvamız olur diye
düşünüyorum. Bizi kabul ederlerse,
isterlerse yuvamıza döneriz. Çünkü
sevdadır bu, değişmez. Hayat şartları,
o günkü şartlar, aile, gelecek başka bir
şey getirirse elbette her şey olabilir.
Sonuçta biz profesyonel oyuncularız.
Hayatın ne getireceğini bilemeyiz.
İnsan plan yaparken kader arkadan
kıs kıs gülermiş. Bizim sorumlu
olduğumuz, ailemiz, sülalemiz,
sevdiğimiz insanlar var. Ama elbette
Galatasaray bizim sevdamız.
Yapılan iyiliği de, kötülüğü de
unutmam. Bize destek verenler sağ
olsun. Konum bizim için gerçekten
önemli değil, ben futbolu gerçekten
çok seviyorum. Futbol oynarım, işimi
iyi yaparım. Her şey Allah’tandır. Ben
işimi iyi yaptıktan sonra, arkasından
gelecekler için “hayırlısı” derim.
Ronaldo ile karşılıklı oynadın,
26 • S İ M İ T S A R AY I
Arda turan,
Atletico
Madrid’in beyni
konumunda.
Röportaj
Arda Turan,
oynadığı her
maçta takımını
adeta sırtlıyor.
hakkında neler söylersin?
Ronaldo fiziki özellikleri üst seviyede
olan oyunculardan biri. Elimle bir
iteyim dedim, baktım duvar gibi,
“Kusura bakma, özür dilerim” dedim,
döndüm. İnanılmaz bir oyuncu.
Fiziki kalitesi de oyun zekâsı da
en üst seviyede. Zaten aldığıyla,
kazandıklarıyla, attıklarıyla dünyanın
en üst seviyedeki futbolcularından
biri. Onu çok seviyorum, iyi de bir
insan. Televizyonun gösterdiği gibi
kibirli değil. Karşılıklı oynamak, onu
tanımak gurur verici…
İspanya ile Türkiye arasında futbol
ve spor anlayışı açısından nasıl bir
fark var?
İspanya’da herkes spor yapıyor,
herkes bu işin bilincinde. Ama her
şeyin başında eğitim var. Çünkü
bizim yarımız kadar İspanya. Spor
konusunda her şeye sahipler. Ben
bildiğim alanda konuşuyorum.
Futbol konusunda bildiğim için bu
alanda konuşuyorum. En iyi Formula
1 yarışı pilotlarına, basketbolculara,
tenisçilere, futbol kulüplerine,
statlara sahipler. Aklınıza gelebilecek
her sporda varlar. Biz 80 milyonluk
ülkeyiz, 7 ayrı bölgemiz var, ayrı
kriterlerde ayrı fiziki yapılarda
insanlar… Neden yok ? 16 yaşındayken
bizim Serdar’la falan olduğumuz genç
milli takım 40 maç kaybetmiyordu.
3 sene sonra tamamıyla onlar
dünya yıldızı oldu, bizim çocuklar
28 • S İ M İ T S A R AY I
yok. Burada eksiklik çocuklarda,
ekiplerde değil, eğitimde diye
düşünüyorum. Kendimden örnek
veriyorum başkası yanlış anlamasın
diye... Bayrampaşa’dan bir çocuk
çıkıyor iki tane iyi maç oynuyor eline
500 bin dolar para veriyorsunuz,
bunun hata yapmaması mümkün
mü? Önünde basın, kameralar…
Hayatı birden değişiyor. Psikolojik
eğitim yok, danışmanlar yok, davranış
bilgisiyle ilgili anlatılmış bir şey yok.
İngilizce, yabancı dil eğitimi yok.
Vermediğiniz bir şeyi isteyemezsiniz
bu çocuklardan. O yüzden eğitim,
projeler, zaman, sabır. Skora, sonuca
değil de yetiştirmeye yönelik gidersek
daha farklı olur diye düşünüyorum.
Galatasaray tarihini ezbere
bildiğiniz söyleniyor…
Galatasaray tarihini, eski maçlarını
ezbere bilirim. Hatta bazen Arif
ağabey ile Hakan ağabey ile iddia
ederlerdi o maçta böyle gol olmuştu,
şöyle gol olmuştu diye... Onlar
kendi yaptıklarını unutuyordu, ben
hatırlatıyordum. Gerçi onların da
akıllarında tutması imkânsız. O kadar
çok başarı elde ettiler ki normal.
Biz bir taraftar olarak o zamanlar
unutmuyorduk.
Bundan sonrası için neler
planlıyorsun?
Annemi gördüğümde aklıma geldi…
Ben bu hayatta ailem için bir şey
yaptığımda gerçekten bu işin keyfini
çıkarıyorum. Sadece kariyer odaklı
yaşıyorum. Planlarım tabii ki de var.
Benim işim iyi futbol oynamak, işimi
iyi yapmak. İşimi iyi yaparsam, iyi
çalışırsam, iyi niyetli olursam beni iyi
yerlere götüreceğini düşünüyorum.
Planım sadece bu ama şu anda kısa
bir planım var. Bu tatil zamanını iyi
değerlendirmek istiyorum. Eğlenip,
dinlenip ailemle, arkadaşlarımla iyi
vakit geçirmek istiyorum, benim için
bu çok önemli. Kafamı iyice boşaltıp
yeni sezona baştan başlamam lazım.
Spordan başka bir şey var mı
hayatında?
Dilara Endican’ın bize ön ayak olduğu
işler var. Bunu insanlara örnek olsun
diye söylüyorum. Bir sürü program,
bir sürü yardım projeleri var. Burak’la,
Selçuk’la, Galatasaraylı futbolcularla
katılıyoruz. Bunun dışında ticarete
girmeden daha çok mülk yatırımı
yapıyorum. Bir girişimcilik olarak
Lidyana’yı sürdürüyorum. Sevgili
Hakan Baş bizi Lidyana’nın ortağı
yaptı. İlk ticari faaliyetim. Lidyana
konusunda çok memnunum. Bir defa
ticaret yapıyoruz maddi gelirler çok
önemli ama bizim için birinci kriter
başarıydı. Lidyana çalışanlarına ve
Hakan Baş’a çok teşekkür ediyorum.
Zaten Hakan özel ve zeki bir çocuk.
İyi bir girişimci, cesaretli bir çocuk.
Hep beraber daha güçlü olduğumuzu
düşünüyorum. Eşle-dostla kalabalık
bir gücüz. Gücümüzü iyi kullanıp iyi
bir hizmet verdiğimizi düşünüyorum.
Galatasaray altyapısında
oynuyordum, annem 36 yaşındaydı,
eve girmiştim, baktım annem ağlıyor.
Anneme “Neden ağlıyorsun?”
dedim. Ev rutubet alıyor, küçük,
kendimi iyi hissetmiyorum dedi.
Sonra anneme bir ev aldım. O
hayali gerçekleştirdiğim gün,
benim hayattaki gerçek hayalim
tamamlanmış oldu. Ondan sonraki
her şey, benim için keyif. Allah önce
sağlık versin. Hayatta bir evladın
annesinden babasından hayır duası
alması kadar güzel bir şey yoktur.
Benim annem ve babam, “Senden
Allah razı olsun, Allah herkese senin
gibi evlat versin” dediği zaman zaten
benim için her şey bitmiştir. Ailemin,
arkadaşlarımın niyetleri, kalpleri
birdir. Yürekleri sevgiyle doludur.
Kimse hakkında kötü düşünmezler.
Haksızlığın karşısında dimdik
dururlar. Gözünün gördüğü hiçbir
şeyden korkmayan insanlarız biz.
Allah’a şükürler olsun beni bir şey
yıpratamaz. Ama benim sevdiklerimi
yıpratınca çok fazla yıpranırım.
Sevdiklerim üzülürse ben zor olurum.
Arda zor bir adam mıdır?
Ben zor bir adamım. Bizim çocuklar
hep iyi taraflarımı anlatır. Evet, ben
esprili, komik bir adamımdır ama
günün büyük bir kısmını ciddi bir
şekilde geçiririm. Onlara göre daha
az konuşan, onların esprilerine
gülen bir adamım, sertim. Hayatla
ilgili kriterlerim, prensiplerim,
uyulması gereken kurallarım var.
Bizim evde zaten demokrasi var.
Ben uyuduğumda herkes istediğini
yapabilir ama ben uyandığımda
sadece benim istediğim yapılır.
Şaka bir tarafa hayata karşı çok
ciddiyimdir. İnsanların sandığı kadar
gülen bir adam değilim.
Siyaset ve ekonomiyle ilgilenir
misin?
Siyaset, ekonomi hepsini okuyorum,
izliyorum, takip ediyorum. Fikirlerim
var, paylaşıyorum. Gerektiği yerde
fikrimi paylaşmaktan çekinmem.
Sadece ülkemin iyi olmasını isterim.
Ne düşünüyorsam, hissediyorsam
söylerim çünkü kimseden çekinmeme
gerek yok. Bugüne kadar bir tane
siyasetçi, bir tane belediye başkanı
“Arda geldi, bizden şunu istedi”
diyemez. Ben Allah’tan başka
kimseden bir şey istemedim. Ben
sadece ülkem iyi olsun isterim.
Arda Turan
ve Lionel
Messi forma
değiştirirken.
S İ M İ T S A R AY I • 2 9
Memleketimiz iyi olacaksa biz her
şartta taşın altına elimizi koyarız.
Acun Ilıcalı ile dostluğunuza dair
neler söylersin?
Acun Ilıcalı benim için yaşam koçu
gibidir. Birçok şeyimi ona danışırım.
Dominik’te işi var, oradan oraya
gidiyor ama her maçta yanımıza
geldi. Kilometrelerce ötesi, çekilecek
yol değil. İşte bu sevgidir. Bana bu
sevgiyi gösterdiği için kendisine çok
teşekkür ederim. O da benim için çok
özel. Şampiyonlar Ligi yarı finalinde
Chelsea’de golü attıktan sonra Acun
ağabeye ve bizim oradaki gruba
gittim. Onlar çok içten istemişlerdi
golü atmamı. Oraya gidebildiğim için,
onlara bu mutluluğu yaşatabildiğim
için çok mutluyum. Allah bir ömür
ayırmasın. Gerçekten çok sevdiğim
ve her zaman kalbi çok iyi olan bir
ağabeyim. Acun ağabeyin benim için
yeri çok farklıdır.
PRATİK BİLGİLER
Mutfaklarda kışa
hazırlık zamanı
Ağustos sıcaklarını yaşadığımız şu günlerde, doğanın ve
güneşin nimetlerinden yıl boyu yararlanmamızı sağlayacak
kış hazırlıkları da yavaş yavaş başlıyor. “Ben yapamam”
demeyin, tarifler sandığınızdan çok daha kolay…
Y
emek yapmanın
getirdiği bir mutluluk
var ve bu mutluluğu en çok
sevdikleriniz için yemek yaparken
hissedersiniz. Sürprizler yapmak, onlar
için emek verdiğinizi göstermek hem size
kendinizi iyi hissettirir hem de hazırladığınız tatları
sunduğunuz kişilere… Hele bir de yaz aylarında yapıp
kış günleri için sakladığınız, emek verdiğiniz özel
lezzetler sofraya gelirse, takdir ve övgü sözcüklerini
duymaya doyamazsınız. Evet, modern hayatta
evde, hele hele mutfakta geçireceğiniz zaman
kısaldı. Ama bahsettiğimiz kış hazırlıkları da işte
tam bu değişime yanıt veriyor. Yazın kuruttuğunuz
tarhana çorbası 15 dakikada hazır olacak, dolaptaki
salçanızı ekmeğinize sürerek lezzetli bir atıştırmalık
hazırlayabileceksiniz… Dağ kekiklerinin kokusu,
kurutup kaldırdığınız kavanozdan mutfağınıza
dolacak ve mis gibi yemek kokularına, “İyi ki
bir günümü, hatta sadece bir kaç saatimi ayırıp
bunları yapmışım” demenin keyfi eklenecek. Haydi,
tariflere bir göz atın, “hiç değilse şunu yapabilirim”
diyeceğiniz bir tarif mutlaka olacak.
3 0 • S İ M İ T S A R AY I
S İ M İ T S A R AY I • 31
PRATİK BİLGİLER
Kolay Tarhana Çorbası
Türkiye’nin bütün illeri kadar farklı tarhana tarifleri bulabilirsiniz. Bazıları
acı, bazıları ise ekşi tatlardadır. Bazıları içine kavun kabuğu rendeleyip
esans katarken, bazıları sadece un ve domatesle bu leziz çorbanın
hamurunu hazırlarlar. En güzel tarhana, çocukken yediğiniz tarhanadır
şüphesiz. Bu yüzden büyükanne ve annelerinizden kendi tariflerini
isteyebilirsiniz. Ben kolayca evde deneyeyim, zamanla kendi tarhanamı
bulayım diyenler için biz kolay ama lezzetli bir tarif seçtik…
MALZEMELER
• 3 kg yoğurt
• 200 gram kaymak
• 1/2 kg kuru soğan
• 1/2 kg biber salçası (mümkünse ev yapımı)
• 1/2 kg domates salçası (mümkünse ev yapımı)
• 2 yemek kaşığı tuz
• 1 veya 2 tatlı kaşığı karabiber
• Aldığı kadar un (Bu tarifte 4-5 kg’dan az olmayacaktır.)
HAZIRLANIŞI
Derin bir kaba yoğurdu alın. Soğanları rendeleyip yağsız tavada
pembeleştirin. Yoğurdun içine kaymağı, salçaları, soğanı ve tuzu ekleyin.
Dileğinize göre bir veya iki tatlı kaşığı karabiber ekleyin. Oluşturacağınız
bu karışımın üzerine unu dökün. Un eklenince oluşan hamur ‘oklavayla
açılacak’ kıvamda olmalı. Bu hamuru temiz bir beze sarıp bir gece bekletin.
(Ekşi tat isteyenler bir hafta bekletebilirler, bu yolu seçenler hafta boyunca
hamuru ara ara yoğurup örtüyü üzerine tekrar sermeli ve mayalanmaya
bırakmalılar.) Bir gece beklettikten sonra ertesi gün temiz bir bezin üzerine
hamurdan koparacağınız küçük parçaları serin. (Avuç içine geçmeyecek
büyüklükte olmalı.) Hamurlar bu şekilde elde ufalanacak kadar kurumaya
bırakılmalı. Elinize aldığınızda nem hissetmezseniz, mutfak robotundan
geçirin. Daha ince isterseniz bir de kevgirden geçirin. Tarhananız hazır!
Kırmızı pul biber
Kırmızı sivri biberleri ipe dizerek güneş alan bir yerde
kurutun. Kuruyan biberleri bıçakla boydan kesin ve birkaç gün
çekirdeklerinin de kurumasını bekleyin. Çekirdekleriyle birlikte
kuruyan biberleri mutfak robotundan geçirirken içerisine
biraz tuz ve zeytinyağı (sulandırmayacak kadar az) ekleyin.
Kurutulmuş nane
Naneyi yıkayın ve temiz bir beze serin. Güneş alan bir yerde
birkaç gün içinde nane kuruyacaktır. Kuruyan naneyi
ellerinizle ufalayıp, kapağı kapalı bir kavanozda saklayın.
“Nasıl da yaptım” dedirten, satın aldığınız hazır nanelerden
kat kat lezzetli kuru nanenize şaşıracaksınız! (Bu yöntemle
reyhan, fesleğen gibi diğer bitkileri de kurutabilirsiniz.)
32 • S İ M İ T S A R AY I
Karışık turşu
Sarımsaklı
domates
konservesi
MALZEMELER
• 2 kg domates
• Birkaç diş sarımsak
• 2 tatlı kaşığı tuz
HAZIRLANIŞI
Domateslerin kabuğunu soyun
ve doğrayın. Tencereye aldığınız
domatesler kaynamaya başladıktan
10 dakika sonra iki diş sarımsağı
(dileyen biraz daha fazla koyabilir)
doğrayıp domateslerin içine atın,
tuzu ilave edin. Domatesleri sıcakken
küçük kavanozlara dökün ve kapak ve
kavanoz ağzındaki nemi alıp kapağını
sıkıca kapatın. (Kavonoz kapakları ilk
kez kullanılıyor olmalıdır.) Kapağını
kapattığınız kavanozu bekletmeden
ters çevirin ve tezgâhın üzerine
koyun. Ertesi gün kapakları kontrol
edin, içeri göçmüşlerse hazır demektir.
Bu domates sosunu makarna, çorba
ve yemeklerde kullanabilirsiniz.
Dilerseniz sarımsak koymadan
da hazırlayabilirsiniz. Bir diğer
seçenek de, sivri biberleri doğrayıp
zeytinyağında hızla kavurduktan
sonra sırasıyla yukarıdaki işlemleri
yapmak. Böylece biberli bir domates
sosunuz olur.
MALZEMELER
• 1 kg havuç
• 1 kg salatalık
• 1 kg körpe yeşilbiber
• 1 kg yeşil domates
• İri kaya tuzu
• Üzüm sirkesi
• 10-12 diş sarımsak
• 1 yemek kaşığı toz şeker
HAZIRLANIŞI
Kaynamış ve oda sıcaklığında
soğutulmuş 1 lt suya; 1 yemek kaşığı
toz şeker, 2 yemek kaşığı tuz, 1 yemek
kaşığı üzüm sirkesi ekleyip karıştırın.
Turşusunu yapmak istediğiniz sebzeleri
yıkayıp kurutun. Sivri biberleri
Domates püresi
uçlarından biraz kesin. Cam bir
kavanozun dibine iki diş sarımsağı
doğrayın. Üstüne sebzeleri dizin.
Sebzeleri dizdikten sonra hazırladığınız
suyu ekleyin ve kavanozu sıkıca kapatın.
Suyunuz bittikçe aynı ölçü ile yenisini
hazırlayıp turşu kurmaya devam
edebilirsiniz. Kavanozları güneş almayan
bir yerde 15 gün bekletirseniz turşunuz
hazır olacaktır. Turşu yapacağınız
sebzelerin sert, taze, kabuklarının parlak
görünümlü ve zedelenmemiş olmasına
özen gösterin. Turşuluk tuz olarak
iri kaya tuzunu kullanın. Rafine tuz,
turşunun kısa zamanda yumuşamasına
neden olur.
Salça yapımı demek; kilo kilo domatesi almak, yıkamak, kaynatmak ve süzmek demek.
Evet, şehirlerde evde salça yapanlar ve kış boyu tüketenler var. Fakat çabucak yapılacak
bir iş değil. Yine de kış aylarında domatesin lezzetini yemeklerinizde duymak istiyorsanız,
yapacağınız; domateslerin kabuklarını soyup iri doğrayarak mutfak robotundan geçirmek.
Fazla olan suyunu büyük bir kaşık yardımıyla alıp, doğranan domatesleri buzdolabı
poşetlerine koyup saklamak.. Günler sonra, yemek pişerken tencereye koyduğunuzda mis
gibi domates kokusunu siz de duyacaksınız. Domates sulu olduğundan, yemeğinizin su
dengesini domatesleriniz tencerede eridikten sonra ayarlamanız faydalı olacaktır.
S İ M İ T S A R AY I • 3 3
PRATİK BİLGİLER
Taze fasulye konservesi
Erişte
MALZEMELER
• 1 kg tam buğday unu
• 5 adet yumurta
• 2 yemek kaşığı tuz
• 1/2 bardak su veya süt.
HAZIRLANIŞI
Unu hamur tahtasına eleyip ortasını genişçe açın.
Ortasına beş bütün yumurtayı, tuzu, su veya sütü
koyup katı bir hamur yapıp iyice özleştirin. (Hamur
kesildiğinde hava boşluklarının yani hamurun
gözenekli olması lazım.) Elde edilen hamuru iki
eşit parçaya ayırıp yaş bez altında 15 - 20 dakika
dinlendirin. Dinlenen hamurları 2-3 mm inceliğinde
bir oklavayla düzgün bir daire şeklinde açın. Açılan
hamurları un serpilmiş bir tahtada hafif kuruyuncaya
kadar bekletin. Sonra daire şeklindeki hamuru tam
ortasından ikiye sonra tekrar ikiye kesip böylece dört
parçaya ayırıp hafif un serperek üst üste koyun. Bu
parçaları ince şeritler halinde kesin. Bir örtü üzerine
erişteleri alıp serin bir yerde kuruyuncaya kadar
bırakın. Kuruyan erişteleri kutu veya torbalara koyup
rutubetsiz yerde saklayın.
MALZEMELER
• 1 kg taze fasulye
• 4 domates
• 1 su bardağı su
• 1/2 kg kuru soğan
• 1 tatlı kaşığı tuz
• 2 kesme şeker
• 1 tatlı kaşığı salça
HAZIRLANIŞI
Taze fasulyeyi yıkayıp uçlarını
ve kılçıklarını ayıklayın;
ortalarından kırdıktan sonra
geniş bir tencereye yerleştirin.
Soğanları küçük küçük doğrayıp
fasulyenin üzerine serin.
Domatesin kabuklarını soyup
küp şeklinde doğradıktan sonra
soğanın üzerine yerleştirin.
Tuzu, kesme şekeri ve bir bardak
suyu ilave edip tencerenin
kapağını kapatarak çok kısık
ateşte iki saat kadar pişirin.
Fasulye piştiğinde, temiz cam
kavanozlara doldurun, temiz
bir bezle kavanozun ağzındaki
ve kapaktaki nemi alın. Fasulye
doldurduğunuz kavanozlarınızın
kapağını sıkıca kapatın ve
ters çevirerek mermer ya da
taş bir zemine koyun. Bir gün
boyunca kavanozunuz beklesin.
Ertesi gün kavanozu hafifçe
kaldırın ve kapağı kontrol edin,
kapak hafifçe içeri göçmüşse
vakumlanmış demektir. Hazır
olan konservenizi güneş almayan
bir yerde saklayıp, dilediğiniz
zaman ısıtarak tüketebilirsiniz.
Dilerseniz bu tarifi, fasulyeleri
ve domatesi soğansız olarak 10
dakika kısık ateşte pişirdikten
sonra da yapabilirsiniz. O zaman
kavanozu açtığınızda yemeği
pişirmeniz gerekecektir.
Vişne reçeli
MALZEMELER
• 1 kg vişne
• 1.5 - 2 kg şeker
• 1.5 gram limon tuzu veya bir limon suyu.
HAZIRLANIŞI
Vişneleri bol suyla yıkayın, saplarını koparın ve
çekirdeklerini çıkartın. Sonra bir kat şeker, bir kat
vişne olmak üzere en üste şeker gelecek şekilde bir
kaba koyun. Bir gece veya en az dört-beş saat kendi
haline bırakın. Şeker vişnenin suyunu emer ve eriyerek
sulanır. Ertesi gün vişnelere hiç su ilave etmeden pişirin,
vişneler bir süre piştikten sonra delikli kepçeyle dışarı
alın. Şurubu koyulaşıncaya kadar karıştırarak pişirin ve
sonra vişneleri şuruba tekrar koyarak limon tuzu veya
limon suyu ilave edin. 4 - 5 dakika daha pişirdikten sonra
ateşten indirin ve kavanozlara sıcak sıcak doldurun.
Pancar turşusu
Pancarın sağlık deposu olduğunu
bilmeyen yok. Yaz aylarında demet
demet satılan ve fiyatı ucuzlayan bu
sağlıklı sebzenin turşusunu yapıp, yıl
boyu tüketebilirsiniz.
MALZEMELER
• 1 kg pancar
• 2 lt su
• 1 çay bardağı elma sirkesi
• 1 çay kaşığı toz şeker
• 2 diş sarımsak
• Yarım çorba kaşığı tuz
HAZIRLANIŞI
Yıkayıp soyduğunuz pancarları dörde
bölün. Böldüğünüz pancarları 2 lt suda
hafif yumuşayıncaya kadar haşlayın.
Pancarları bir kevgir yardımıyla derin
bir kaba kaldırın. Tencerede kalan suyu
atmayın. Bir başka kapta sarımsakları
ezin, sirke, toz şeker ve tuzu sarımsakla
karıştırın. Cam bir kavanoza pancarları
yerleştirin, üzerine kapatacak kadar
haşlama suyundan hazırladığınız sirkeli
karışımdan pancarların üzerine ilave
edin. 1 hafta serin bir yerde beklettikten
sonra turşunuz hazır olacaktır.
Dondurulmuş sebze ve meyveler
Mevsiminde bol ve ucuz olan sebze ve meyveler
kurutma ve konserve dışında dondurularak da
saklanır. Sebzelerden en çok taze fasulye, bezelye,
ıspanak, kuşkonmaz, havuç, bamya, karnabahar, biber
ve patlıcan dondurulur. Dondurma işleminden önce
yapılması gereken sebzelerin yıkanmasıdır.
Yıkanan sebzeyi, 7-8 litrelik kaynar suyun içine
daldırıp iki dakika bekletin, kevgirle çıkardığınız
sebzeleri hemen soğuk suyun altına tutun ve
süzün. Süzülen sebzeleri buzdolabı poşetlerine veya
vakumlu kaplara yerleştirip buzluğa kaldırın. Rengini
korumak istediğiniz sebzelerde (örneğin bamya ve
fasulye) kaynama suyuna birkaç damla limon da
sıkabilirsiniz. Dondurulmuş sebze ve meyvelerde
ayrıca şunlara dikkat edin:
• Donmuş sebzeler, pişirilme öncesi çözdürülmeden,
donmuş şekilde doğrudan hazırlanmış olan yemek
karışımına konulup pişirilir.
• Dondurulmuş sebzeler çözüldükten sonra bir daha
dondurulmamalıdır.
• Dolmalık biber donduracaksanız, biberlerin içini
boşaltmalı ve sonra dondurmalısınız. Biberlerin içini
biberler henüz buzluyken doldurup hemen tencereye
yerleştirmeli ve pişirmeye öyle başlamalısınız.
• Dondurucuya yerleştirmeden önce paket içindeki
havanın olabildiğince çıkarıldığından emin olun. Besinin
hava ile teması, kurumaya ve mikroorganizmaların
artmasına neden olabilir. Ev koşullarında yapılan
dondurma işleminin en az eksi 18 derecede yapılması
besin kalitesinin korunması açısından önemlidir.
S İ M İ T S A R AY I • 3 5
ŞEF BİZDEN
Kalamarlı salata
MALZEMELER
• 4 adet kalamar
• Sızma zeytinyağı
• Yarım demet roka yaprağı
• Yarım demet göbek marul
• Birkaç dilim domates
• 1 adet salatalık
• 1 adet havuç
• 1 çorba kaşığı konserve mısır
• 1 küçük kutu konserve ton balığı
• 3 çorba kaşığı sızma zeytinyağı
• 1 adet limonun suyu
• Tuz
• Pul biber
• Kekik
2 kişilik
Hazırlama süresi: 30 dakika
Tarif: Şef Zafer Nalbaş
HAZIRLANIŞI
Kalamarı çok az zeytinyağı, pul biber ve kekik ile soteleyin. Salatalığı yıkayıp, kabuklarıyla
birlikte dilimleyin. Roka yaprakları ile göbek marulu irice doğrayın. Servis kabına alın.
Üzerine dilimlenmiş domates, salatalık ve rendelenmiş havucu ekleyin. Ton balığı ve
sotelenmiş kalamarı ilave edin. Mısırları üzerine serpip, tuzunu ekleyin. Zeytinyağı ve limon
suyunu ilave ederek servis yapın.
3 6 • S İ M İ T S A R AY I
URAS’LA PRATİK BİLGİLER
Dijital kalem yapımı
Tabletinizin ya da cep telefonunuzun dijital kalemini mi kaybettiniz?
Yenisini almak çok mu pahalı? Hiç dert etmeyin. Bir tükenmez kalem
ve bir parça alüminyum folyo ile kendi dijital kaleminizi yapabilirsiniz.
M
erhaba, Urasla Pratik Bilgiler’de bu sayımızda
gerçekten hayatınızı kolaylaştıracak bir
bilgi sunacağım size.Elektronik mağazalarında
yaklaşık 100 TL’ye satılan dijital kalemleri nasıl para
URAS BENLİOĞLU
www.uraslapratikbilgiler.com
harcamadan yapabilirsiniz onu göstereceğim. Böylece
tabletinize ya da dokunmatik ekran telefonunuza
not yazarken bir kalem kullanırmışçasına rahat
olacaksınız.
1
Bunun için bize sıradan bir tükenmez
kalem ve alüminyum folyo gerekiyor
2
Alüminyum folyoyu kalemin
etrafına saracağız.
3
Folyonun kalemin hemen hemen tamamını
kapladığına emin olalım çünkü tutarken folyoya
elimizin mutlaka değmesi gerekiyor.
4
Ve dijital kalemimiz hazır, ne
istersek yazabiliriz. Hem de yüz
liramız cebimizde kaldı!
3 8 • S İ M İ T S A R AY I
sağlık
Klimalardaki gizli tehlike
Sıcak havalarda oda ısısını düşürerek konforlu bir ortam yaratmak için
kullanılan klimalar aynı zamanda hava yolu ile bulaşan mikroorganizmaların
da kaynağı olabiliyor. Klima hastalığı olarak da bilinen ‘Lejyoner
Hastalığı’nın sebebi de işte klimalardaki bu mikroorganizmalar…
Doç.Dr. Kıvanç Şerefhanoğlu / İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
K
lima yoluyla bulaşan en önemli
hastalık bugün ‘klima hastalığı’
olarak da adlandırılan
‘Lejyoner Hastalığı’dır. Lejyoner
hastalığı, ‘Legionelle Pneumophilia’
adlı bir bakterinin sebep olduğu
bir zatürredir. Hastalığın adının bu
olmasının sebebi, bu enfeksiyonun
ilk olarak 1976 yılında ‘Amerikan
Lejyonu’ adındaki kongreye katılan
Amerikan ordusu emekli askerlerinde
görülmesidir.
Bu bakteri, klimaların filtre
sistemlerinde, uygun nem ve ısıda
çoğalıp buralardan ortam havasına
dağılır. Bakteri klima sistemlerinin yanı
sıra otel, hastane vb. büyük yapıların
su sistemlerinde de (soğutma kuleleri,
su depoları, su dağıtım kanalları)
bulunabilir. Havaya dağılan bu
bakterinin solunum yolu ile kişilerin
vücuduna girmesi ile hastalık (zatürre)
oluşur. Hastalığın en önemli belirtileri
kuru öksürük, bulantı kusma, ishal,
yaygın kas ve eklem ağrıları, baş
ağrısı, halsizlik, huzursuzluk ve ateştir.
Diğer zatürrelerden farklı olarak bu
hastalıkta ishal daha yüksek oranda
görülür. Hastalık otel, büyük ölçekli
gemiler ve hastanelerde salgına neden
olabilmektedir. Hastalığın önemli bir
özelliği de insandan insana bulaşmıyor
olması. Bu nedenle bu hastalığı bulunan
insanlardan kaçınmak doğru değildir.
‘Legionella pneumophilia’ bakterisi
zatürre dışında sadece ateş ile seyreden
ve hafif bir hastalık tablosu olan pontiak
ateşine de neden olabilir.
Klimalı sistemlerin bulunduğu otel,
işyeri ve evlerde yaşayanlar veya
çalışan kişiler bu hastalık açısından
risk altındadır. Bu bakterinin bulaştığı
herkeste hastalık oluşmaz. Özellikle
şeker ve kanser hastaları, kronik
böbrek ve akciğer hastalığı olan
kişiler, alkolikler, siroz hastaları
ve sigara içen kişilerde hastalık
oluşma riski daha fazladır. En yaygın
kolaylaştırıcı faktör sigara içilmesidir.
Lejyonella Hastalığı’nın tedavisi belirli
antibiyotikler ile yapılabilmektedir.
Antibiyotiklerin hastalığın erken
döneminde başlatılması tedavinin
etkinliğini artırmaktadır. Bu nedenle
klimalı ortamda bulunan kişilerde
yukarda bahsedilen şikâyetlerin
4 0 • S İ M İ T S A R AY I
meydana gelmesi halinde, bunu
basit bir gribal enfeksiyon olarak
değerlendirmeyip, bunun klimaya
bağı bir zatürre olabileceğini akılda
bulundurup tetkikler için uzman bir
doktora başvurulmalıdır.
Klimanızı temizlettirin
Hastalığın önlenmesi için gerek evler
gerekse de otel ve hastane gibi büyük
yapılardaki klima sistemlerinin
uygun bir şekilde bakımlarının
yapılması gerekmektedir. Bunun için
en uygun yol bu cihazların periyodik
olarak bu konuda uzmanlaşmış
firmalar tarafından yapılmasıdır.
Bu yolla klimalar güvenli bir şekilde
kullanılabilir ve yaşam konforumuzu
sağlamaya devam edebilir.
Yaz aylarında klima
olmadan neredeyse
çalışamaz hale
geldik. Bir sıcak bir
soğuk derken zaten
eklem ağrılarından
yüksek ateşe kadar
birçok rahatsızlığa
sebep olabilen
klimalar, ‘Legionelle
Pneumophilia’
bakterisi sebebiyle
zatürreye de yol
açabiliyor.
Sıcak havalarda
ŞIKLIĞIN ŞIFRESI
KUMAŞLARDA GIZLI
Bunaltıcı yaz sıcaklarında şık olmak ve ‘cool’ gözükmek
kulağa aykırı mı geliyor. “Yüzümüz bir ayna gibi parlarken,
makyajımız sel olup akarken ve sırtımızdan şıpır şıpır ter
damlarken nasıl hem şık ve hem de serin bir yaz geçirilir
ki?” diyorsanız, size güzel haberlerim var.
Doğru kumaş ve renkleri seçerek
efil efil bir yaz geçirebilirsiniz.
42 • S İ M İ T S A R AY I
GÜNEŞ TULGA
ILE TASARIM
DÜNYASI
[email protected]
S İ M İ T S A R AY I • 4 3
A
slında yaz
aylarında
şık olmak,
kışa göre çok daha
basit. Ferahlatıcı
püfür püfür kumaşlar,
birbirinden serin, hafif,
bol kesimli kıyafetler.
En önemli nokta doğru
renk, kesim ve kumaşı uygun bir
şekilde kombinlemek. Nasıl mı? İşte
karşınızda sıcak yaz günlerini serin ve
aynı zamanda şık atlatma tüyoları…
Keten kumaşlar
Yaz sıcakları etkisini gösteriyor
ve bizler de korunmak için çeşitli
çözümlere başvuruyoruz. Sıcaktan
korunmak için en hafif giysilerimizi
giyiyor, klimalı ortamlarla karşılaşınca
şoka uğruyor, yaz günü üşütüyor ya
da tutuluyoruz. Özellikle cereyanda
kaldığımız zamanlar için keten
kumaşlar önem kazanıyor. Kaliteli
keten kumaşların tıpkı bir sünger gibi
nem çekme özelliğine sahip olduğunu
çoğunlukla bilmiyoruz. Yüzde 100
keten kumaşlar yüzeyleri büyük
gözenekli oldukları için cildin nefes
almasını ve terin buharlaşmasını
kolaylaştırır; vücudu serin tutar
ve nemi ortadan kaldırırlar. İçinde
sentetik bulunmayan bu doğal
kumaşların tek dezavantajı, çabuk
kırışmalarıdır.
Keten gibi duran kumaşlara
da piyasada sıkça rastlıyoruz.
Sentetik oranı yüksek bu giysiler
fazla kırışmaz ama tenimize de
nefes aldırmaz, bunlardan uzak
durmanızı tavsiye ederim. Bu doğal
olmayan kumaşlara keten lifi özelliği
kazandırılır. Bu tür kumaşlar aynı
keten gibi görünür, daha serttir
ama sunidir ve çok terletirler. Tek iyi
tarafları, daha az kırışmalarıdır.
Yüzde 100 keten kumaşlar ise daha
önce belirttiğim gibi çabuk kırışır,
lakin daha şık ve tok durur. Keten
kıyafetleri seçerken etiketini dikkatle
inceleyin, polyester gibi karışımlar
ütüyü kolaylaştırır belki ama ne kadar
sağlıklı olduğuna siz karar verin.
4 4 • S İ M İ T S A R AY I
Elbiselere güzel dökümü veren
ipektir. İpek kumaşları özellikle
akşam saatlerinde giyebilirsiniz,
bu sayede kıyafetinizi güneş
lekelerinden korumuş olursunuz.
Keten giyerken baştan aşağı buruşuk
görünmek istemiyorsanız, keten
tercihinizi ya üst ya da alt giyimden
yana kullanmanızı öneririm. Baştan
aşağı keten giyerseniz, özellikle formal
giyimde üzerinize çuval geçirmiş etkisi
yaratabilirsiniz, benden söylemesi…
Pamuklu kumaşlar
İşte yazın kurtarıcı kumaşlarından biri
daha! Yüzde 100 pamuklu giysilerin
nem tutma özellikleri oldukça
yüksektir, onlarla terlemezsiniz.
Güneş Tulga İle Tasarım Dünyası
Özellikle iç giyimde pamuklu
kumaşları tercih etmeniz sağlık
açısından önemlidir. Sağlıklı ve
esnektirler, elde yıkanabilirler. Ancak
bu tür giysileri ıslak bırakmayıp hemen
asmalı ve kurutmalısınız. Pamuklu
ürünlerin en büyük dezavantajı çabuk
eskimeleridir. Yazın her gün giydiğimiz
kıyafetleri sık sık yıkamak isteriz, lakin
pamuklu kumaşlar çok yıkanınca eski
yüzlü hale gelirler. O yüzden lekeli
kumaşları, önce deterjanlı soğuk suya
bastırın ve biraz beklettikten sonra
yıkayın. Kumaşta herhangi bir görünür
kir ve leke yoksa yıkamak yerine
dışarıda havalandırın. Kurutmak ve
havalandırmak için de her zaman gölge
yerleri seçin, güneş kumaşlarınızı
soldurmasın.
Poplin
Poplin kaliteli pamuklu bir kumaştır.
Bluz ve gömlekler için uygundur. Aman
etikete dikkat edin! İçinde sentetik
bulunan kumaşlardan dikilmiş giysileri
seçmeyin. Poplin kumaşlarla yaz
aylarını rahat geçirirsiniz. İnce ve hafif
oldukları için hem yer kaplamaz hem
de terletmezler.
Şile bezi
Şile bezi de pamuklu bir yapıya
sahiptir, giyildiğinde hafiflik ve ferahlık
hissi verir. Şile bezi, el tezgâhlarında,
pamuk ipliğinden dokunur ve Şile’ye
özgü bir kumaştır. Tenimizin terini
emme özelliğinden ötürü sağlıklı bir
üründür. Rahat, hafif, ucuz, sağlıklı
doğal bir giysi olma özelliğiyle geniş
kullanım alanına sahiptir. Genellikle
Pamuklu kumaşlar her
zaman serin tutar.
krem ve beyaz renklerde dokunur ve
yaz sıcakları için çok uygundur.
İpek kumaşlar
İpek kumaşlar çok sağlam ve
esnektirler. Çekmez, kolay kolay
buruşmaz ve çabuk kururlar. Kumaşlar
arasında en emici olanı ipektir. Yazın
serin, kışın da sıcak tutma özelliği
vardır. En rahat kumaşlardan biridir.
Elbiselere güzel dökümü ipek verir.
Farklı renkler çalışılabilir, parlak
veya mat dokulu olabilir. Leke
tutmaz, hafiftir ve bu nedenle az yer
kaplar. Sık sık bavul toplayanlar için
idealdir. İyi bakıldığı takdirde uzun
yıllar güzelliğini korur. Ham ipekten
üretilmiş bluz ve gömlekler sizi yaz
aylarında serin tutar, lakin güneşten
İnce ve hafif poplin
kumaşlar hem yer
kaplamazlar hem
terletmezler.
S İ M İ T S A R AY I • 4 5
oluşabilecek lekelerden korumak
gerekir. İpek kumaşları özellikle öğle
saatlerinde güneşin dik ışınlarından
korumalı ve yaz gecelerinde tercih
etmeli... İpekli kumaşı ütülerken fazla
ısıya karşı üzerine tülbent serilmelidir.
Akıllı kumaşlar
Son yıllarda tekstilcilerin keşfettiği
terletmeyen, koku yapmayan,
kırışmayan, vücut ısısını
dengeleyebilen ‘akıllı kumaş’ adında
kumaşlarla karşılaşıyoruz. Bu
kumaşlar yaz sıcakları için idealdir.
Açık havada çok bulunduğumuz
ortamlarda UV ışınlarından da
koruyan bu kumaşları tercih edebiliriz.
Önerim ‘mikrofiber’ kumaşlardır;
bunlar serin, yumuşak ve bakımı kolay
kumaşlardır.
Yaz kıyafetlerinde renk seçimi de
önemlidir. Isıyı ve güneş ışınlarını
doğrudan çeken renklerden uzak
durulması gerekir, çünkü bu renkler
sebebiyle çabuk terleriz. Açık ve pastel
renkler sağlık ve şıklık açısından
doğru tercihtir. Beyaz, kırık beyaz,
bej, krem, toz pembe, açık sarı, bebek
mavisi, su yeşili gibi renkler sıcak yaz
günlerinde, doğru kumaş ve kesim
seçimi ile kombinlendiğinde yazı serin
geçirmemizi mümkün kılar.
Keyifli ve sağlıklı bir yaz dilerim, yine
görüşelim…
SEYAHAT
Beyaz geceler, St. Petersburg’un tarihi
dokusuna bambaşka bir hava katıyor.
Gecenin beyaza büründüğü şehir
St. Petersburg
Sıkı bir gezginseniz ve Rusya’ya gitme planınız varsa seyahatinizi mutlaka
beyaz gecelere göre ayarlayın ve St. Petersburg’a gidin. Güneşin hiç batmadığı
bir günde, St. Petersburg sokaklarında dolaşırken sizi durdurabilecek tek şey,
enerjinizin vücudunuzu ne kadar süre ayakta tutacağı…
S İ M İ T S A R AY I • 47
SEYAHAT
H
iç, “Keşke bugün hiç bitmese”
dediğiniz oldu mu? Eğer
olduysa, St. Petersburg’a
giderek hem mükemmel bir şehri
dolaşabilir hem de bu dileğinizin
gerçekleşmesine tanık olabilirsiniz!
Zira St. Petersburg’da 25 Mayıs – 16
Temmuz tarihleri arasında yaşanan
beyaz gecelerde güneş hiç batmıyor.
Sadece 1-2 saatliğine yok oluyor, o sırada
da hava kararmıyor. Beyaz gecelerin
yaşandığı günlerde gelen turistlerle
beraber iyice kalabalıklaşan şehirde
herkes özelikle nehir kıyısındaki kafe,
restoran ve barlara akın ediyor. 22
Haziran’da gündüz uzunluğu 19 saati
buluyor ve şehirde kutlamalar, havai
fişek gösterileri düzenleniyor.
Kuzeyin Venedik’i
Beyaz geceler, birçok Kuzey Avrupa
şehrinde yaşanıyor ama emin olun
ki Rusya’daki St. Petersburg’a
yakıştığı kadar başka hiçbir şehre
yakışmıyor. St. Petersburg’a bu
kadar yakışmasının nedeni ise Neva
Nehri’nde yer alan 42 adanın üzerine
kurulu olan ve köprülerle birbirine
bağlanan şehrin birçok mimari
harikaya ve eşsiz bir şehir kültürüne
sahip olması. Kanallar ve nehir
kollarıyla bezeli yapısıyla ‘Kuzeyin
Venedik’i’ olarak adlandırılan St.
Petersburg, 1703’te, Çar Büyük Petro
tarafından Rus Çarlığı’nın Avrupa’ya
açılan kapısı olarak kurulmuş.
Şehre gittiğinizde bu stratejinin
4 8 • S İ M İ T S A R AY I
gerçekten de tuttuğunu görüyorsunuz
çünkü Rusya’da olmanıza rağmen
Avrupa kültürünü tüm ağırlığıyla
hissedebiliyorsunuz. Geniş caddeleri
ve birbirinden güzel köprüleriyle
St. Petersburg oldukça düzenli bir
şehir. Avrupa ve Rus mimarisinin
sentezinden oluşan şehri dolaşmak
beyaz gecelerde çok daha güzel çünkü
şehrin tüm detayının tadını, günün
her saatinde çıkarabiliyorsunuz! Çok
sayıda tarihi yapıya ev sahipliği yapan
St. Petersburg’da mutlaka görmeniz
gereken yerleri sizler için derledik…
Ermitaj Müzesi
Dünyanın en büyük ve en eski
müzelerinden biri olan Ermitaj dünyanın
Nevsky Caddesi
en büyük resim koleksiyonuna sahip.
Müzede Rembrandt, Picasso, Gauguin,
Matisse, Renoir gibi sanatçıların
eserlerinin bulunduğu yaklaşık üç
milyon eserden oluşan bir koleksiyon
var. Ancak bu eserlerin sadece küçük
bir kısmı sergilenebiliyor. Müze, Rus
Çariçesi II. Katerina’nın bir İngiliz
tüccardan borçları karşılığında aldığı
250 sanat eseri ile kurulmuş. Ermitaj,
biri Rus çarlarının kışlık sarayı olmak
üzere altı tarihi yapıdan oluşuyor.
Neva Nehri
Ermitaj Müzesi
74 kilometre uzunluğundaki Neva
Nehri için St. Petersburg’un simgesi
Neva Nehri
diyebiliriz. Neva’da yapacağınız bir
nehir gezisi St. Petersburg ziyaretinizi
unutulmaz kılabilir. 42 ada üzerine
kurulu şehrin arasında dolaşan
Neva’nın onlarca kolu bulunuyor.
Adaların birbirine bağlantısını yaklaşık
400 köprü sağlıyor. Nehir üzerindeki
bazı köprüler Ermitaj Müzesi’ndeki
sanat eserleriyle yarışabilecek
güzellikte.
Nevsky Caddesi
4.5 kilometre uzunluktaki Nevsky, St.
Petersburg’un en turistik caddesi. Çok
sayıda kanalı keserek Neva Nehri’ne
kadar uzanan cadde, şehir turlarının
da başlangıç noktası. Cadde boyunca
birçok ünlü mağaza, güzel restoran ve
şık kafe bulunuyor. Nevsky Caddesi, St.
Petersbug’un en eski ve önemli mimari
yapılarıyla bezeli. Bunlardan biri de
Kazan Katedrali.
Voskresenia
Khristova Kilisesi
Mükemmel bir mimari eser görmek
istiyorsanız Voskresenia Khristova
Kilisesi’ne mutlaka gitmelisiniz.
Masallardan fırlamış gibi bir görüntüye
sahip olan kilise II. Alexander’ın öldüğü
yerde, oğlu III. Alexnder tarafından
yaptırıldı. İçi mozaiklerle süslü kilisenin
yapımına 1883 yılında başlanıp, 1907
yılında tamamlandı.
SEYAHAT
Vasilevsky Adası
Vasilevsky Adası
I. Petro tarafından inşa edilen
Vasilevsky Adası’nda Bilim Akademisi
ve Petersburg Üniversitesi’nin yanı
sıra eski depo ve gümrük binalarından
dönüştürülmüş pek çok müze, enstitü
ve kütüphane bulunuyor.
Kazan Katedrali
Nevsky Caddesi üzerindeki Kazan
Katedrali’nin mimari yapısı, klasisizm
özelliklerini taşıyor. 1801–1811 yılları
arasında Mimar Voronihin’in
projesine göre yapılan Katedral
Rus İmparatorluğu’nun Napolyon
karşısında zafer kazanması anısına,
Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan
esinlenilerek inşa edildi. Napolyon’un
Rusya’yı işgali sırasında büyük
direniş gösteren Rus ordusunun
Kazan Katedrali
başkumandanı Mihail Kutuzov 1813
yılında, Katedral’e defnedildi.
Aziz İsaak Katedrali
Dünyanın en büyük Ortodoks Kilisesi
olan Aziz İsaak Katedrali Mimar
A. Montferrand tarafından yapıldı.
Finlandiya’dan getirilen taşlarla
inşa edilen katedralin inşasına
1818 yılında başlandı, 1858 yılında
tamamlandı. Dünyanın en büyük
kubbeli yapılarından biri olan katedral
11 bin kazık temel üzerinde yükseliyor.
Katedralin tam 21.8 metre çapındaki
kubbesinde 100 kilogram altın
kullanıldı. Dış cephesinde 112 granit
kolon bulunan Aziz İsaak Katedrali
Rusya’nın ana katedrali olarak kabul
ediliyor.
Donanma Binası
Şehrin simge binalarından biri olan
Donanma Binası (Admiralteystvo
Binası) altın kaplama kubbesiyle
oldukça ihtişamlı bir yapı. St.
Petersburg’un en eski binalarından
biri olan yapı, Mimar A. Zakharov
tarafından tasarlandı. 72.5 metre
yüksekliğindeki bina şehrin en yüksek
yapılarından biri. Üzerindeki altın
yaldızlı gemi şeklindeki rüzgârgülü
şehrin sembolü sayılan bina, Rusya’nın
5 0 • S İ M İ T S A R AY I
Aziz İsaak Katedrali
S İ M İ T S A R AY I • 51
SEYAHAT
Tatar Camii
Anichkov Köprüsü
deniz gücünün büyüklüğünü
sembolize ediyor. 19. yüzyıl başlarında
inşa edilen bina, beyaz sütunları,
rölyefleri ve çok sayıda heykelleriyle
İmparatorluk dönemi mimarisinin
ihtişamlı örneklerinden biri.
Tatar Camii
Petro Kalesi’nin hemen karşısındaki
bir arazide temeli atılan Rusya’nın
en büyük camisi olan bu yapı, 1913
yılında tamamlandığında zamanın
Avrupa’daki en büyük camisiydi. Kule
şeklinde 49 metre yüksekliğinde iki
minaresi, 39 metre yüksekliğinde
turkuaz renkli çinilerle süslü kubbesi
ile dikkat çeken cami, Timur’un
Semerkand’daki mezarı örnek alınarak
yapıldı.
Anichkov Köprüsü
Birbirinden güzel köprülere sahip
Petersburg’un en güzel köprülerinden
biri. Köprünün her iki ucundaki ikişer
heykelde bir atın ehlileştirilmesi
anlatılıyor. Fontanka nehri üzerinden
geçen ilk köprü özelliğini taşıyan
Anichkov Köprüsü’nde mükemmel
fotoğraflar çekebilirsiniz.
Peter ve Paul Kalesi
St. Petersburg yapılaşmaya bu kale
ile başladı. Kale, Neva Nehri’nin
kolları arasında kalan küçük bir
52 • S İ M İ T S A R AY I
adada yer alıyor. Kalenin temeli 16
Mayıs 1703’de atıldı ve bu tarih şehrin
kuruluş günü olarak kabul edildi.
Kalede 1734 yılından bu yana devam
eden bir de gelenek var. Her öğlen
saat tam 12.00’de kaleden bir pare
top atışı yapılıyor. Şehirde yaşayanlar
bu top atışına göre saatlerine bakıp
ayarlıyorlar.
bzden
82
SİMİTSARAYI
Röportaj
Ayça Varlıer:
DUBAI’DE ÂDETA
MADONNA’YIM
Dizi oyunculuğundaki başarısı, tiyatro oyunundaki performansı, çıkardığı müzik albümü
ile çok yönlü bir sanatçı olan Ayça Varlıer, planlarını ve hayallerini dergimize anlattı. Ece Öziş
Ü
stlendiği bütün rollerde güçlü
duruşunu rahatça sergileyen,
ne tiyatrodan ne de müzikten
vazgeçebildiği için yolu Amerika
Birleşik Devletleri’ne düşen, kariyeri
ise 11 Eylül saldırısı ile birdenbire yön
değiştiren bir sanatçı Ayça Varlıer.
“Gümüş” dizisindeki performansıyla
yurtdışında da büyük bir hayran
kitlesi kazanan Ayça Varlıer’ı “Behzat
Ç”de daha da çok sevdik ve son olarak
“Zeytin Tepesi”nde izledik. Ama o,
televizyon dizilerinin yanı sıra yıllardır
kapalı gişe oynayan tiyatro oyunu ve bir
albümle taçlandırdığı müzik kariyeriyle
sürprizlerle ve yeteneklerle dolu bir
kadın. 11 Eylül saldırısı olmasaydı
Hollywood’dan dönmeye niyeti de
(gülüyor). Bu sebeple, 2003 yılında
Türkiye’ye döndüm. 2003 yılından
bugüne kadar da kendi ülkemde mutlu
mesut yaşıyorum.
Dansa düşkünlüğünüz annenizden
mi geliyor?
Annem bale öğretmeniydi. Hacettepe
Devlet Konservatuvarı’nda Bale Bölüm
Başkanlığı yaptı. Ablam da o sırada
kolejde okuyordu ama benim aklım
danstaydı. Annemin öğrencilerine
sakladığı pabuçlarını alır, tütüleri
giyer bale yapardım. Çocukluğum
çok güzel geçti. Ankara’da yaşıyorduk
ama yazları Çeşme’ye gidiyorduk.
Arkadaşlarımla birlikte oyunlar
oynardık, çok mutlu bir çocukluk
geçirdim. Ankara’daki evimizde bir
da zaten Mimar Sinan Üniversitesi’nde
‘sahne-dekor-kostüm’ bölümünde
okudu. Küçükken Ankara, İzmir,
Çeşme, Antalya’da babam gitar çalar,
annem dans ederdi. Annemin ve
babamın arkadaşlarının eve geldiği
eğlence dolu partiler hatırlıyorum.
Hakikatten mutlu bir çocukluktu
benimkisi.
16 yaşındayken Amerika’ya gitmeye
nasıl karar verdiniz?
Önce hayalini kurdum. Hatta günlük
tutuyordum o yıllarda... Özgürlük
Anıtı’nın resmini çizdim, uçaklar
çizdim. “Ben gidiyorum; geleceğim,
merak etme” diye notlar yazdım
günlüğüme… Bir de şöyle bir durum
var: 7 yaşımdayken İzmir’de ilkokulu
“Aşk her dönemde değişiyor, her yaşta farklı oluyor”
yoktu aslında. Nasıl mı oldu? Dilerseniz
buyurun, kendisinden dinleyelim…
Sizi sizden dinleyelim isteriz… Ayça
Varlıer kimdir?
7 Mayıs 1977’de Ankara’da doğdum.
6-7 yıl Ankara’da yaşadıktan sonra
İstanbul’a taşındık ve sonrasında
16 yaşımda, ABD’ye gitmeye karar
verdim. Müzik, dans ve tiyatro
hastasıydım. Konservatuvar
sınavlarına girdim ve 10 yıl boyunca
ABD’de okudum. Sonra Harvard
Üniversitesi’nin Moskova Sanat Okulu
ile birlikte yapmış olduğu bir master
programında oyunculuk eğitimi aldım.
11 Eylül saldırıları hayatımda bir dönüm
noktası oluşturdu. Eğitimim bitmişti,
yeşil kartım yoktu, çalışma vizem yoktu
terasımız vardı; terasta ablamla sürekli
bisiklete biner, yaramazlıklar yapardık.
Ablam beni o zaman sevmiyordu,
çok kıskanıyordu, onu hatırlıyorum.
Bir keresinde de annem, ablamı beni
boğarken bulmuş. Ben hatırlamıyorum
tabii; bir yaşımdaydım (gülüyor).
Benden beş yaş büyüktür. Şimdi en
yakın arkadaşım, ayrılmaz ikiliyiz.
Hatta beraber çalışıyoruz.
Babanız peki…
Babam Ankara zamanındayken Devlet
Planlama Teşkilatı’nda çalışıyordu.
Sonradan özel sektöre geçti. O
zaman da ODTÜ’de Ekonometri
dersi veriyormuş, ben küçüktüm
hatırlamıyorum tabii. Babam gitar
çalardı. Ablam da resme yatkındır. O
5 4 • S İ M İ T S A R AY I
okuyordum. Okuldan döndüğümde
anneme yurtdışı maceralarımı
anlatıyordum. “Anne bugün İtalya’ya
gittim. Çok yoruldum ama bak
sana İtalya’dan silgi getirdim…” Bir
başkasında; “Bugün Fransa’ya gittim,
bugün Hindistan’a gittim” diyordum.
Annem de bu oyunuma uyuyordu,
“Canım benim, bugün neler yaptın?”
diye soruyordu. Hatta bu durumu
bir pedagoga da anlatmış. Sonra bir
gün “Anne ben çok yoruldum; artık
gezmeyeceğim, ben burada kalıyorum,
merak etme, sen beni düşünme,
ben artık İzmir’deyim” dediğimi
hatırlıyorum.
Sanırım böyle başladı benim macera
dolu bir hayat sürme isteğim.
Ayça Varlıer, sürprizlerle dolu bir
kadın. O nedenle bu röportajın sizi
şaşırtacağına emin olabilirsiniz.
Röportaj
“Amerika’ya gideceğim” düşüncesi 13
yaşımda oluştu; kararlıydım, hakikaten
gidecektim. Bu hayalimi 16 yaşımda
gerçekleştirdim zaten. Çok iyi bir
ailenin yanında kaldım, çok şanslıydım
ve konservatuvarda istediğim okulu
kazandım. Sonra gerisi geldi. Ben şanslı
mıyım ya da öyle bir ailenin çocuğu
olduğum için mi ne istediğini bilen
bir insanım. Bence hepsi... Annem
ve babam olmasaydı, onlar beni
yönlendirmeseydi, bana inanmasaydı,
ben kendime güvenmeyecektim, ne
istediğimi bilemeyecektim
Çocukluğunuzla ilgili
unutamadığınız bir anınız var mı?
Çok iyi hatırladığım bir anım var,
aslında çok klişe bir hikâyedir. Şarkıcılık
veya oyunculuk yapan hemen herkesin
sahip olduğu bir anı. 5-6 yaşımdaydım;
annemin elbiselerini, topuklu
ayakkabılarını giyerdim. O zaman
belime kadar altın sarısı saçlarım vardı.
Ruj sürerdim. Merdivenlerden aşağı
inerdim ve Çince veya İngilizce olarak,
kendimce şarkı söylerdim. İzleyenler
gülmekten ölürlerdi. İçimden “Niye
gülüyorlar?” diye geçirirdim. Demek o
yaşlarda varmış benim içimde yurtdışı
merakı.
Hiç başka bir meslek hayal etmiş
miydiniz?
5 yaşımdayken Ankara’daki evde
büyük ansiklopedilerin içinde kadavra
resimlerine bakıyordum. Doktor
olmak istemiştim. İnsanlar yaşıyorlar
ve ölüyorlardı, içlerinde neler vardı?
Çok gizemli geldi bana. Sonra balerin
olmak istedim. Ama vücut yapım
balerinlere göre iriydi, annem de bale
eğitmeniydi ve istemedi. Müzikal
tiyatroda okuduğum için bir 10 yıllık
dans geçmişim var. Piyano ve şan
eğitimi aldım.
Peki, sahne tozunu ilk ne zaman
yuttunuz?
Harvard’da zaten mesleki olarak
çıktım. ‘IV. Henry’ oyununu oynadık,
sonra bir oyun daha oynadık. Ondan
sonra Türkiye’ye geri döndüğümde
‘Batı Yakası Hikâyesi’ adlı müzikalde
Anita karakterini oynadım. İki buçuk
sezon oynadık. O da sonuçta Türkiye’de
uzun soluklu sahne çalışmalarımın
başlangıcıydı. Sonra ‘Hisseli Harikalar
Kumpanyası’ ve ‘Leyla’nın Evi’ ki hâlâ
devam etmekte; dördüncü sezona
girdik. 438 ya da 440 oyuna ulaştık.
Siz aynı zamanda bol ödüllü de bir
oyuncusunuz. Çok var aslında ama
nasıl geldi bu ödüller?
‘Leyla’nın Evi’ ile geldi. ‘Leyla’nın Evi’ni
biz 2010 yılında sahneye koyduk Nedim
Saban yönetmenliği altında, Tiyatro
Kare bünyesinde. Zülfü Livaneli’nin
‘Leyla’nın Evi’ kitabından uyarlanan bir
oyun. Şimdiye kadar 60 baskı yapan
bir kitap, neredeyse 150 bin okuyucusu
var ve çok bilinen bir kitap. Zülfü
Livaneli’nin de eserleri bilindiği için
ve edebi değeri de yüksek olduğu için
oyunun duyulması, ilk 30-40 oyun bir
orkestramı kurdum. Zaten ablamın
eşi Türkiye’nin en iyi basçılarından
biri Eylem Pelit ve albümün de aynı
zamanda müzik direktörlüğünü ve
aranjmanlarını yapan müzisyen.
Onunla birlikte çalışma fırsatımız
oldu. Caz kafelerde, caz barlarda, caz
kulüplerinde, çeşitli VIP aktivitelerde,
senfoni orkestraları eşliğinde yani hem
müzikal tiyatro repertuvarından hem
caz standartlarından, hem eskilerden,
eski poplardan oluşmuş olan bir
repertuvar oluşturdum ve bu böyle
böyle gelişti. Kendi bestelerimi de zaten
yapıyordum yedi- sekiz yıldır. Sonra o
kendi bestelerimin üzerine gittim. Beş
tane beste yaptım bu albüm için ve iki
Alça Varlıer,
müzikteki
başarısıyla
da dikkat
çekiyor.
debelendik ama gelenlerin çoğu kitabı
okuyan seyirciydi. Çok beğendiler
ve beğeni kazandıkça biz de oyunu
oturttuk ve kulaktan kulağa böyle bir
yayılma oldu, böyle çığ gibi büyüdü ve
hâlâ biz şu anda kapalı gişe oynuyoruz.
Müzik hayatınızda hep vardı ama
albüm yapmaya nasıl karar verdiniz?
Her şarkıcı zaten albüm yapmak
ister. Albüm yapmak her profesyonel
şarkıcının hayalidir. Benim de hayalimdi
ama ben bunu 8-9 senede oluşturdum.
Tohumlarını Türkiye’ye geldikten 1-2
sene sonra attım. Bu yıllar içerisinde
de bu tip işlerde yer aldım, kendi
5 6 • S İ M İ T S A R AY I
tanesi yeni, bir tanesi cover ve beşi bana
ait olmak üzere toplam sekiz parça
var. Çok da içimize sindi. Çok alternatif
bir albüm zaten. Pop mainstream,
pop soundu olan bir albüm değil. Her
şey canlı çalındı, her şey akustik. Tabii
elektronik gitarlar var ama akustik
bazlı ve canlı çalınan bir albüm. Yaylılar
canlı, aranjmanlar büyük bir titizlikle
yapıldı ve çok üstünde durularak, emek
verilerek, sevgiyle, aşkla hazırlanan bir
albüm oldu. O yüzden de çok sevdim,
çok içime sindi. İlk albümüm benim;
bu olmalıydı… Uzun yıllarımı aldı; bir
günde oluşan bir şey değildi.
Birçok yapımda yer aldınız… Peki,
bugüne kadar sizi en çok hangi rol
zorladı?
Ben, zorlayan roller seçerim.
Yani kendimi geliştirebileceğim
ve kendimden başka neler
çıkarabileceğimi göreceğim rolleri
seçerim. Bilgi dağarcığımda olup bir
de üstüne ekleyebileceğim rolleri
gelişimim için ayrıca önemserim.
Zorlamayı kötü anlamda almıyorum.
Ama hoşlanmadığım, en zor rol;
sevmediğim roldür.
Birkaç kere başıma geldi.
Ünlü olduğunuzu gerçek anlamda ilk
ne zaman fark ettiniz?
(Gülüyor) Dubai’ye gittiğimde. Orada
istedi. Arabayla Montenegro’dan
Dubrovnik’e gidiyorduk inanamadım
yan arabalardan falan selam verenler
vardı. Gazetelerde resimlerim
çıktı… Ben tamamıyla tatil için,
gitmişim; orada kafa dinleyeceğim,
bir baktım gazetelerdeyiz, duymuş
herkes… Hoşuma gitti tabii. Ne kadar
sevildiğimizi, projenin ne kadar
tuttuğunu görmek insanın hoşuna
gidiyor elbette… Dubai’de de her şey
muhteşemdi… Ben orada bir de 2-3
parça söyledim, mini bir konser verdim.
1000-2000 kişi vardı; çok keyifliydi.
Hangi konularda eleştirilirsiniz?
Ben bazen sertimdir. Unuturum
bazen; böyle bir perde iner, sert mizaçlı
Efsane dizi
Behzat
Ç.’den bir
kare...
Madonna’ydım adeta. İnanamadım…
Tanınmak tabii ki hoşuma gidiyor,
güzel ama… Ben unutuyorum bazen.
Özellikle ‘Gümüş’te… Çok tutulmuştu
dizi. Biz Songül ve Serdar ile tatile
gitmiştik. Çeşme’de büyük bir ilgi
gösterdiler bize. İnsan bir tuhaf oluyor.
Yurt dışında nasıl bir ilgi var size
karşı?
Balkanlar’da mesela Dubrovnik’te de
aynı şaşkınlığı yaşadım. Bana olan ilgiye
inanamadım. ‘Gümüş’ biteli üç sene
olmuş, 2011’de gittim ben Dubrovnik’e…
Hakikaten inanılmazdı... Gümrük’teki
polis memurları beni durdurup imza
olduğumu söylerler; ben de “Hadi ya
öyle mi?” derim, şaşarak. Hiç öyle
değilimdir normalde. Ama bazen,
demek ki, güçlü bir yapım olduğu için,
güçlü bir duruşum olduğu için oradan
kaynaklanan bir durum olabiliyor. O
eleştiriler hep ona istinaden geliyor. Bir
de kararsızlığım… Çok kararsızım. Ama
kararlarım hakkında yaşım ilerledikçe
daha bir sakinleştim. Kararsızlığıma
annem, ablam deliriyorlar mesela
(gülüyor). Başka vardır ama şimdi
aklıma gelmiyor… Arkadaşlarıma,
aileme sormak gerekiyor tabii…
Sizi hayatta en çok ne korkutur?
S İ M İ T S A R AY I • 57
Tabii ki sevdiklerimi kaybetmek…
Yani onların olmayacağını düşünmek.
Onlarsız yaşamak…
Hayat felsefenizi nasıl
tanımlarsınız?.. Tutkularınız, yaşam
biçiminiz...
Kaliteli yaşamak için uğraşıyorum,
hayatımı kaliteli bir şekilde yaşamak
istiyorum. Kendime iyi bakmaya
çalışıyorum, sporumu yapıyorum,
iyi besleniyorum, güzel dostluklar
kuruyorum. Benim hayatıma kötü
enerji veren, kötücül ya da o karanlık
tarafına ait olan insanları hissettiğim
zaman onlardan uzak durarak daha
sağlıklı olduğumu hissediyorum…
Daha uyanık olmaya çalışıyorum
çünkü insanları çok seviyorum
ben, hayvanları çok seviyorum. Bir
dernek kurduk şimdi hayvanlar
için “Bana Göz Kulak Ol” diye. Özge
Özder ve Aslı Tandoğan ile ve güzel
projeler geliştiriyoruz… Mesela
yunus parklarının kapatılması için
anti kampanyalar düzenledik ve
bunu başardık. Bunun gibi projeler
yapıp sesimizi duyurarak, bu joker
kartımızı kullanarak daha çok
kitleye bilinçlenmesi için ulaşmaya
çalışıyoruz. Bu beni çok mutlu ediyor.
Kafamı yastığıma koyduğum zaman
daha mutlu uyuyorum; çünkü bunu
yapabilecek gücüm var ve hep yaptım.
Ablamın da derneği var. Konserler
oluyor, onları bağış yapıyorum, finanse
ediyorum, sokak hayvanlarına yardım
etmeye çalışıyorum, çocuklarla ilgili
projeler yapmaya çalışıyorum.
Peki, aşk sizin için ne ifade ediyor?
Ayça Varlıer aşkı nasıl tanımlar?
Aşk her dönemde değişiyor, her yaşta
farklı oluyor (gülüyor). Hep diyorsunuz
ya ben hiç âşık olmadım… Yani ben
diyorum bunu, bugüne kadar yaşadığım
aşklar hep birbirinden farklıymış.
Ben zaten müziği, oyunculuğu aşkla
yaşayan biri olduğum için o aşk tabiri
benim için tutku, sevgi, heyecan,
macera, bilinmezlik, gizem, keşfetmek,
istikrarlı olmak… Gerçek aşkı aradığım
için ben evlenmedim mesela. Yani
sağlıklı olan bir aşkı istediğim için
buradayım ve hayata aşkla bakıyorum
ve hayatı gerçekten aşkla yaşıyorum.
Biraz mesnevi bakış açısı.
10
SAĞLIK
SORUDA
DETOKS
Yaz mevsimi devam ediyor ama kısa bir süre sonra mevsim değişmeye
başlayacak. Kışa girmeden vücudunuzu toksinlerden arındırmak için şimdiden
bir detoks programı oluşturabilirsiniz. Dr. F. Sevil Özkan - Seven Klinik/ Ankara
1
‘Detoks’kelimesi ne
anlama geliyor?
• Toksik ajanlara olan
maruziyetin sonlandırılması
(nikotin, alkol, kafein vb.),
• Organik gıda tüketilmesi,
• Şeker, yağ, tuz ve tatlandırıcı
ilavelerinin kesilmesi,
• Gıdaların doğal hallerine yakın
tüketilmesi.
Detoks diyetlerde ana hedef
toksinlerden arınmak olsa da kilo kaybı
da sağlanıyor.
Detoks, vücudun toksin denen
zararlı maddelerden arındırılması
demek. Bu maddeler vücuda;
soluduğumuz hava, yiyecek ve
içeceklerden ya da ciltten giriyor. Kirli
hava, sigara dumanı, deterjan, alkol
toksik metaller ve çok daha fazlası
vücuda zarar veren maddeler olarak
sıralanabilir.
2
Detoks
programları neleri
kapsıyor?
Detoks programları uygun bir diyeti,
yani beslenme programı ile fiziksel ve
ruhsal stresin azaltılmasını sağlayan
rahatlama tekniklerinin kullanımını
içerir.
Detoks diyetlerinin prensiplerini şu
şekilde sıralayabiliriz:
• Vücudun doğal detoks
mekanizmalarını (karaciğer, akciğer,
bağırsak, lenfatik sistem) çalıştırmak
için doğru gıdaların yenmesi,
Vücudun
doğal detoks
mekanizmalarını
çalıştırmak için
doğru gıdaları
yemelisiniz.
3
Hangi yöntemler
kullanılıyor?
En sık kullanımı önerilen
yöntemler kolo hidroterapi, lenf drenaj,
oksijen tedavisi, tuz terapisi, criocabin
ve manyetoterapi.
4
Kolonhidroterapi
nedir?
Toksinlerin vücuttan
atılmasında bağırsakların önemli rolü
var. Kolonhidroterapi ile bu toksinlerin
temizlenmesi hedefleniyor. Bu
temizlik için kolonhidroterapi cihazı
ile bağırsaklar beden ısısına yakın ve
kısmi başınçlı su kullanılarak yıkanıyor.
5
Manyetoterapi
nedir?
Değişen manyetik alanların
yarattığı sorunlar (stres, anksiyete,
uykusuzluk, baş ağrısı gibi) manyetik
alanların düzenlenmesi ihtiyacını
gündeme getiriyor. Manyetoterapi
girişimsel olmayan bir yöntem. Cihaz,
5 8 • S İ M İ T S A R AY I
Dr. Sevil Özkan hakkında
TED Ankara Koleji’nin ardından Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun
oldu, aynı üniversitede 'Anesteziyoloji
ve Reanimasyon' ihtisasını tamamladı.
Avusturya’da tamamlayıcı tıp alanında
eğitimine devam eden Dr. Özkan, akupunktur,
ayurveda, homeopati, bitkilerle tedavi, yoga,
meditasyon, ozon tedavisi, kolonhidroterapi,
medikal estetik ve güzellik uzmanlığı
alanlarında eğitimini tamamladı.
Vücudunuzdaki toksinlerden
kurtulmak için belli dönemlerde
detoks yapmalısınız.
S İ M İ T S A R AY I • 59
SAĞLIK
proplar yardımı ile vücudun doğal
manyetik alanına uyumlu alanlar
yaratıyor. Etkinliğini hücre zarında
iyon alışverişini düzenleyerek yapıyor
yani vücudun kendini iyileştirme
gücünü aktive ediyor.
6
Tuz terapisi hangi
durumlarda
kullanılıyor?
Mağara tuzlarıyla özel hazırlanan
tuz odalarında havaya saçılan tuz
zerreciklerinin solunması esasına
dayanan tuz terapisinde kişiler 10 ila 30
dakika bu odalarda oturmak kaydıyla
bu ortamı soluyor. Tuz terapisinin;
stres, yorgunluk, uykusuzluk, öksürük,
soğuk algınlığı, astım, alerji, anksiyete
durumlarında kullanımı öneriliyor.
7
‘Criocabin’
detoksta ne amaçla
kullanılıyor?
Dondurma tedavisi olarak da bilinen
bu yöntem, azot gazı ile kabin içinde
ani soğuk(-170° C) oluşturulması
esasına dayanıyor. Kabin içine 30
saniye ile bir dakika arasında kalınıyor.
Antiaging , stres, anksiyete , uyku
bozuklukları, bağışıklık sistemi
6 0 • S İ M İ T S A R AY I
güçlendirme, zayıflama, egzama,
sedef hastalığı vakalarında kullanımı
öneriliyor.
8
Hangi sıklıkta
uygulanır?
Yılda iki kez, birer hafta
boyunca, kış ve yaz sonu. Detoks
programlarında diyet ve bahsettiğim
diğer yöntemlerin yanı sıra beslenme
destekleri kullanımı da (vitamin,
mineral, antioksidanlar gibi) öneriliyor.
Tüm diyetlerde olduğu gibi detoks
diyet ve programları da mutlak hekim
kontrolünde uygulanmalı.
Taze sıkılmış
meyve sularının
yararı büyük.
9
Günde kaç saati
buna ayırmalı?
Detoks programları sağlıklı
yaşamın batıda vazgeçilmez parçası
olarak kabul ediliyor. Genellikle kişiler
bu bir haftalık süreçte ilgili ünitelere ne
kadar zaman ayıracakları konusunda
bilgilenmek istiyorlar. Bu süreç
günlük iki saat olmalı. Uzun ve sağlıklı
yaşam hepimizin hayali ise detoks
programları da vazgeçilmezidir.
10
Örnek detoks
beslenme
programı
Sabah kalkınca 1-2 bardak ılık su
içine 3-4 damla limon damlatıp için.
KAHVALTI:
Yağsız peynir, Domates, 1 dilim
kepek ekmeği, 1 bardak ıhlamur
(şekersiz)
KUŞLUK VAKTİ:
2 adet diyet kepekli bisküvi, 1 bardak
taze sıkılmış portakal suyu
ÖĞLE YEMEĞİ:
Taze haşlanmış sebze tabağı
(brokoli, kabak, Brüksel lahanası,
karnabahar vb. ½ kâse yağsız ya da
yarım yağlı yoğurt. Doymazsanız
ızgara tavuk ya da balık.
İKİNDİ:
S İ M İ T S A R AY I • 61
1 bardak rezene çayı, 1 elma
AKŞAM YEMEĞİ:
Taze haşlanmış sebze tabağı
(brokoli, kabak, karnabahar, bezelye
vb.) ½ kâse yağsız yada yarım yağlı
yoğurt. Doymazsanız ızgara tavuk
ya da balık.
YATMADAN ÖNCE:
1 bardak papatya çayı, açlık
hissedilirse 1-2 kepekli bisküvi.
Gün içinde en az 6-8 bardak su
içilmeli.
Detoks, doktor kontrolünde yapılmalı.
Özellikle kronik hastalığı olanlar ve ilaç
kullananların doktorlarına danışmadan
detoks yapmamaları gerekir.
SANAT
Osmanlı minyatür
sanatının günümüze
ulaşabilen en erken tarihli
örnekleri II. Murad’ın
şehzadelik döneminde
Amasya’da ve oğlu
Fatih Sultan Mehmed’in
saltanat yıllarında
Edirne’de hazırlandı.
62 • S İ M İ T S A R AY I
MINYATÜR
Tarihi nakşeden sanat
El yazması kitapları süsleyen minyatürler, bir zamanlar yasakların hüküm sürdüğü
koşullarda, hayallere açılan birer kapı oldular. Üzerinden ne kadar zaman geçerse
geçsin, minyatürlerin can alıcı renkleriyle yüzyıllar öncesinde yaşanmış hikâyeleri,
olanca gerçekliğiyle bize taşımaya devam etmeleri bunun kanıtı değil midir? Özer Sayın
S İ M İ T S A R AY I • 6 3
SANAT
M
inyatür sanatı, insanların
görsel bir bombardımana
tutulduğu 20’nci yüzyıldan
çok öncesinin görselliğini yansıtır.
Yüzlerce televizyon kanalının 24 saat
yayın yaptığı, insanların gazete ve
dergilerin yanı sıra internet siteleriyle
tuhaf bir görsel dünya içinde olduğu
bugünlerde minyatürler bize ne
anlatır? Karşımıza tesadüfen de olsa
bir minyatür çıktığında, onu nasıl
incelememiz gerekir? Bu soruların
cevabını bulmak kolay değil… Fakat
bu küçük resimler öylesine büyüleyici
duruyor ki, onları artık uygulanmayan
bir sanat dalı olarak görmek ve sanat
mezarlığına kapatmak mümkün değil.
Belki de minyatürler bize sabrı, kökleri
yüzlerce yıl öncesine dayanan bir
bilgeliği sunmaktadır, bütün sanat
dalları gibi. Bu da az bir şey değildir
elbette.
Minyatür, çok ince işlenmiş, küçük
boyutlu resimleri ve bu sanatı
tanımlamak için kullanılan genel
kavram. Etimolojik olarak kelimenin
kökeni, Ortaçağ Avrupası’nda el
yazmalarının bölüm başlarına yapılan
süslemelerde baş harfleri vurgulamak
amacıyla kullanılan kırmızı boya
‘minium’a kadar uzanıyor. Latince
miniare kökünden türetilerek
İtalyanca’ya ‘miniatura’, Fransızca’ya
‘miniature’ biçiminde geçen kelime,
zamanla batı dillerinden Türkçe’ye
minyatür olarak girmiş.
Osmanlı’da doruk noktasına çıkmış
olan minyatür sanatı, adının Latince
kökenini yansıtırcasına bu coğrafyada
ağırlığını kırmızı renge vermiş. Doğu
minyatüründe anatomi, derinlik, ışık
ve gölge de yok. Uzak ve yakındaki
figürler aynı büyüklükte; daha
doğrusu figürlerin önemine göre
büyük veya küçük çizilir. Kendine
has bir perspektif anlayışı olan
minyatürlerde genellikle figürlerin
önde olanları en altta, arkada olanları
ise yukarıda gösterilir. Batı, dünyayı
evrenin merkezine koyarken; doğunun
bambaşka bir perspektif vardır; kaotik
ve anlaşılmayan…
Minyatürün tarihi
İslam sanatının bilinen ilk
minyatürlü yazmaları 11’inci yüzyıl
6 4 • S İ M İ T S A R AY I
sonuna tarihlenir. Selçuklular’ın
Mezopotamya’dan Anadolu’ya uzanan
geniş bir coğrafyada yayılmalarıyla
birlikte Türkler’in İslam minyatür
sanatı üzerindeki etkinliği de artmaya
başladı.
Selçuklular’ın minyatür sanatında
iki ülke arasındaki yakın ilişkilerden
dolayı açık bir İran etkisi gözlemlenir.
Bu dönemde Mevlana’nın da resmini
yapan Aynüddevle gibi minyatür
sanatçıları yetişmiştir. Osmanlı Devleti
minyatüründe de devam eden İran ve
Selçuklu etkisi, o kadar güçlüdür ki
18’inci yüzyıla kadar varlığını sürdürdü.
Selçuklu döneminde hükümdarların
yanı sıra; Mevlana ve müritlerinin
desteğiyle Anadolu’da oluşturulan
sanat ortamında da minyatürün
önemli bir yeri vardı. 12’nci ve 13’üncü
yüzyıllara ait ilk minyatür örneklerine
Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde
hazırlanan eserlerde rastlamak
mümkündür. Bu dönemde çevrilen
Dioskorides’in ‘Materia Medica’ adlı
botanik eserinin ‘Kitab el-Haşa’iş’
adıyla Süryaniceden Arapçaya
çevrilmiş nüshası, minyatür içeren en
Fatih Sultan Mehmed
S İ M İ T S A R AY I • 6 5
SANAT
erken talihli eser olarak kabul edilir.
Osmanlı minyatürü, 11’inci yüzyıldan
itibaren Türkler’in katkılarıyla ortaya
çıkan Selçuklu resim üslubu ve 14’üncü
yüzyıl başlarında Celayirliler ve
Timurlular’ın hâkimiyetindeki İran
topraklarında oluşturulan klasik
İslam minyatürü üslubunun resim dili
üzerine kurulmuş; erken dönemde
Amasya’da yerli, daha sonra Edirne’de
Timurlu ve Türkmenler için çalışan
göçmen sanatçıların katkılarıyla gelişti.
Osmanlı minyatür sanatının bilinen
ilk örnekleri, başkentin Bursa’dan
Edirne’ye taşınmasından sonraki
dönemden kalmadır. Osmanlı
minyatür sanatının erken örnekleri,
kaynağını Selçuklu resim üslubundan
alsa da; çağdaşı Timurlu ve Türkmen
minyatür üsluplarının etkisi de
hissedilmektedir.
Osmanlı minyatür sanatının
6 6 • S İ M İ T S A R AY I
günümüze ulaşabilen en erken tarihli
örnekleri II. Murad’ın şehzadelik
döneminde Amasya’da ve oğlu Fatih
Sultan Mehmed’in saltanat yıllarında
Edirne’de hazırlandı. Osmanlı
minyatürlü yazmalarının günümüze
ulaşabilmiş en eski tarihlisi ise Şair
Ahmedi’nin ‘İskendernamesi’nin 1416
yılında Amasya’da kopya edilmiş bir
nüshasıdır. Minyatürlü el yazmalarının
hazırlandığı nakkaşhanelerin ilki,
Osmanlı Devleti’nin ikinci başkenti
Edirne Sarayında oluşturulmuştur.
Batı’nın Osmanlı
minyatüründeki etkisi
Fatih Sultan Mehmet döneminde
yazılmış eserlerden biri olan ve
1455’te Edirne’de gerçekleştirilen
‘Dilsuznâme: Gül ve Bülbül’
adlı edebi eser, o dönemde bile
S İ M İ T S A R AY I • 67
SANAT
Türkmen minyatürlerinin etkisini
açıkça gösterir. 1465’te Amasya’da
hazırlanmış olan tıp kitabı
‘Cerrahiyet-i Haniye’ daha başka bir
anlayışı, taşra üslubunu sunar.
seyirci içeriye çekimleşe çalışılmıştır.
Tüm bu denemeler, Avrupalı
sanatçıların bu dönemde bile minyatür
sanatçılarını derinden etkilemeye
devam ettiğini göstermektedir.
İmparatorluğun başkenti İstanbul,
yoğun bir minyatür faaliyetine
sahne olmaktadır. Geniş görüşlü
bir lider olan Fatih Sultan Mehmed,
bilim ve sanata da büyük bir ilgi
duymaktadır. Venedikli ünlü ressam
Gentile Bellini’ye yağlıboya portresini,
Constanza da Ferrara’ya da üzerinde
büstü ve atlı portresi bulunan
madalyonları yaptıran Fatih’in
çabaları minyatür sanatını da
derinden etkilemiştir. Resim
sanatını İstanbul atölyelerine
tanıtan batılı sanatçıların
arkalarında bıraktıkları izler,
Doğu geleneğiyle birlikte
erken Osmanlı dönemi
minyatür sanatı üslubunu
oluşturan ilk adım olmuştur. Bu
süreçte ortaya çıkan en ilginç
eserler, minyatür üslubuyla
yapılan portrelerdir. Türk
portreciliğinin doğmasında da
hiç kuşku yok ki, bu faaliyetlerin
büyük etkisi olmuştur.
Osmanlı portre ressamlığının
ilk ürününü ‘Fatih Portresi’
ile Sinan Bey vermiştir. Fatih
Sultan Mehmed, bu eserde
bağdaş kurmuş oturur vaziyette
resmiyetten uzak ve samimi
bir durumda gösterilir. Fatih’in
duyarlı kişiliğini başarıyla
yansıtan portrede, padişah
elinde tuttuğu gülü koklarken
resimlenmiştir. Gerek yüzdeki
hafif gölgelendirme, gerek kaftanın
yakasının işlenişi, doğu ve batı
üsluplarının yeni bir sentezini ortaya
koymaktadır. Fatih’in ardından
gelen, II. Beyazid’in hükümdarlığı
esnasında Osmanlı minyatürü, çağdaş
İslam hükümdarlarının himayesinde
yaratılan üslubu takip eder. Fatih’in
portrelerini bile saraydan uzaklaştıran
II. Beyazid döneminde İstanbul
Nakkaşhanesi’nde üretilen ‘Dimme’ ile
‘Hüsrev ü Şirin’ gibi yazmaların resimli
nüshaları hazırlandı. Bu minyatürlerde
mimari çizimlerle üçüncü bir boyut
etkisi uyandırılmaya çalışılmış,
manzara ve iç mekân ayrıntılarıyla
II. Bayezid döneminin önemli resimli
yazmalarından biri de Bursalı
şair Uzun Fırdevsi’nin hükümdar
ve bilge peygamber Süleyman’ın
mucizelerle dolu yaşamını anlatan
‘Süleymanname’dir. Karşılıklı
sayfalarda yer alan minyatürlerden
birinde kubbeyle örtülü bir köşkte
yüzyıla kadar devam edecek olan
bir dekoratif üslup geliştirir. Bu
dönemde Şiraz üslubunun yanı
sıra Tebriz üslubunun etkileri, söz
konusu minyatürlerin ayrıntılarına
kompozisyon düzenlemelerine ve
figürlerine yansır.
Osmanlı minyatür sanatı, işte
böylesi etkileşimler ve sanatçıların
çalışmalarıyla sürekli evrim geçirerek
16’ncı yüzyıl ortalarından itibaren
klasik üslubuna kavuşur. 17’nci
yüzyıl başlarına kadar benimsenen
bu üslupla resimlenen edebiyat,
bilim ve tarihi konulu eserlerde
metinleriyle bağlantılı tasvir
kalıpları ve ifade biçimleri
yaratılmıştır.
Matrakçı Nasuh
oturan Süleyman Peygamberi, diğeri
de benzer bir köşkte oturan Belkıs’ı
betimler. Oldukça ilginç ve İslam
resminde örneğine rastlanmayan bu
minyatürde iki kişinin maiyetindekiler
evren tasvirleriyle alt alta dizilmiş
yatay şeritler içinde gösterilmektedir.
Yavuz Sultan Selim’in 1512’de tahta
çıkmasıyla birlikte Osmanlı minyatürü
için en verimli dönem başlamış sayılır.
Yavuz’un doğu seferinin ardından
İstanbul’a gelen farklı geleneklerden
doğulu nakkaşlar, birlikte eser
üretmeye başlayarak etkileri 16.
6 8 • S İ M İ T S A R AY I
16. yüzyılda yaşayan bu ünlü
nakkaş, Osmanlı minyatür
sanatında ilk kez manzarayı
başka bir konunun yardımcısı
olmaktan çıkararak, ana konu
haline getirmiştir. Nakkaş,
şehirlerin ve doğanın en çarpıcı
yanlarını büyük bir gözlemcilikle
yansıtmıştır. Renkler tasvir ettiği
manzara ile büyük bir uyum
sağlar. Osmanlı minyatürlerinde,
zemin renklerinin değişik
tonlarda kullanıldığını görürüz.
Bunlar doğadan oldukça uzak
olarak pembe, mavi, eflatun ve
altın kullanılarak yapılmıştır.
Matrakçı Nasuh, bazı tasvirleri
için Avrupa deniz haritalarındaki
kent betimlemelerinin biçim
dilini örnek almışsa da; fethedilen
kentleri, kale ve limanları kendine özgü
bir formla resmetmiştir. O farklı bakış
açılarından elde edilmiş görüntüleri
yan yana getirerek şematik ve figürsüz
manzaralar yapmıştır. Nakkaş’ın
Kanuni’nin İran Seferini anlattığı
eserin başına koyduğu İstanbul tasviri,
en tanınmış eserlerinden biridir. Tam
olarak kent planı ya da kuşbakışı
çizim olarak niteleyemeyeceğimiz bu
tasvir, 1530’lu yılların İstanbul’una dair
en önemli görsel belgelerden biridir.
200’den fazla ev tasvirinin detaylı bir
şekilde yapıldığı bu minyatür, oldukça
şaşırtıcıdır.
Kanuni Sultan Süleyman dönemi,
Osmanlı minyatür sanatında pek
çok yeniliğin denendiği bir dönemdir.
Bu yenilikler arasında, tarihi olayları
saptama anlayışının “şehnâmecilik”
adıyla resmi bir görev halini alması da
vardır. Bu anlayış içinde tarihi olaylar
yazma olarak kayda geçirilirken, bir
yandan da resimlenir. İmparatorluğun
doğu ve batısındaki savaşlar, fetihler
ve seferler, tahta geçişler, yabancı
elçilerin kabulü, bayram kutlamaları
gibi önemli olayların yanı sıra, bazen
sultanın yalnızca tek bir seferi de ele
alınabiliyordu.
Bu tür eserlerin en önemlilerinden
biri, Arifî’nin kaleme aldığı Şehname-i
Al-i Osman’ın beşinci son cildi
olan ‘Süleymannâme’sidir. Eser,
1520-58 arasındaki olayları ele alır
ve Kanuni’nin tahta çıkışı, divan
toplantısı, av partileri, elçi kabulleri,
savaşları, oğullarının sünnet düğünleri
şenlikleri ve Hıristiyan çocukların
devşirilmesi gibi konuları tasvir
eden minyatürler içerir. Bu dönem
minyatürlerinin çoğunda olduğu gibi
yalın bir düzenleme sunar. Ancak
minyatürün yüzeyi çoğu zaman ana
konuyu izlemeyi güçleştiren süslemeci
motiflerle doldurulmuştur. Fakat bu
özellik, tarihi olayların minyatürlerle
yansıtılması konusundaki titiz
yaklaşımın gelişmesiyle giderek
eriyecektir. Tarihi olayları gerçekçi
bir tavırla saptama anlayışı ise, artık
Türk minyatür sanatının değişmez bir
özelliği olarak gelenek haline gelmiştir.
Bu eserde Topkapı Sarayı’nı gösteren
minyatürler, önemli özellikleri ve genel
görüntüsüyle sarayın bu dönemdeki
durumunu yansıtan birer belge
değerindedir.
Kanuni’yi avlanırken gösteren sahne,
figürlerin basit sıralanmasından
oluşan yalın kompozisyon şemasına
çok iyi bir örnektir. Belgesel
değere sahip bir başka sahne ise
devşirmelerin toplanmasını yansıtır.
Olayın bütün ayrıntıları yansıtan bu
sahne sayesinde, eser resimli bir belge
niteliği kazanmıştır.
II. Selim ve özellikle III. Murad
zamanında en verimli dönemine ulaşan
Osmanlı minyatürü bu dönemde
Benim adım kırmızı
Osmanlı minyatürünün gerçekçiliği ve belgesel
niteliği, onu doğu ülkelerinin minyatürlerinden ayırır. Osmanlıların en sık kullandıkları
kırmızı renktir. Osmanlı resminde İran’dakinden farklı olarak daha az ve saf renkler
görülür. İran’da nakkaş süslü mimari, çiçekler, ağaçlar, dere ve renk renk donanmış
bir doğa gösterirken bunlar Türk nakkaşını fazla heyecanlandırmaz. Çünkü nakkaş
kentte yaşar ve minyatürlerinde kent yapılarına ve görüntülerine yer verir. Yapılar İran
yapılarının renkli çinilerinden, zengin iç süslemelerinden yoksundur.
S İ M İ T S A R AY I • 69
SANAT
klasik üslubuna kavuşmuştur. Osmanlı
minyatürü bu dönemde diğer İslam
minyatürlerinin kalıpçı ve bezemeci
anlayışından sıyrılıp gerçekçi ve
yalın bir anlatıma ulaşır. Bu üslubun
yaratılmasında Nakkaş Osman etkili
bir rol oynamıştır.
Mizahi bir üslup
II. Osman’ın saltanat yıllarında eserler
veren Nakşi’yle birlikte Osmanlı
minyatür sanatının klasik üslubundan
kopmaya başladığı görülür. Nakşi,
kompozisyon düzenlemelerinde
geleneksel kalıpları kullansa da
figürleri deforme ederek sahnelere
dinamizm ve mizah katmış. Onun
kendine özgü üslubu, 1558 yılına kadar
Osmanlı topraklarında yaşamış bilgin,
şair ve şeyhlerin yaşam öykülerini
anlatan Taşköprüzade Ebu’l-hayr
İsamüddin Ahmed Efendi’nin biyografi
türündeki eserinin Türkçe çevirisi
olan ‘Tercüme-i Şakâ’ik Numâniye’de
kendini iyice gösterir. Eserde Orhan
Gazi’den Kanuni’ye gelene kadar tahta
geçmiş tüm Osmanlı padişahlarının
yanı sıra farklı kişilerin de portreleri
bulunur. Bu minyatürlerde figürlerin
başları ve sarıklarının vücutlarına
oranla çok iri tutulduğu, yandan ve
arkadan görünen figürlerde vücutların
çarpıklaştığı, bu deforme edilmiş
resimlerle esere mizah katıldığı
görülür.
nakkaşların önemli rolleri oldu. Aynı
yüzyılın sonlarına doğru, tutkallı
toprak boyanın guvaş ve suluboyayla
değiştirilmesiyle birlikte bazı
yazmalar geleneksel minyatür sanatını
sonlandıran tekniklerle resimlendirildi.
Bu dönemde tasvir, kitap
sayfalarından duvar ve tuval
yüzeylerine taşınmıştır. 19’uncu yüzyıl
başladığında Osmanlı minyatürü
önemini yitirmek üzeredir. Son kalan
minyatür ustaları, yani nakkaşlar,
gelenekten kopmadan batı etkilerini
özümsemeye çalışarak eserler
üretmeye devam ederler. Bu isimler,
Tanzimat sonrası açılacak modern
resim okullarının öncüleri olacaktır
Minyatürden
çağdaş resme
Bir dünya devi olarak Osmanlı’nın
eski önemini yitirmesiyle birlikte
Batılılaşma sürecinin başlaması,
minyatürün çağdaş resme doğru
yönelmesinin de ortamını yarattı. 18.
yüzyılda Osmanlı tasvir sanatının
henüz geleneksel kimliğinden
kopmadan klasik üslubun kabuğundan
çıkarak yeni bir sanat anlayışını
özümsediğini söyleyebiliriz.
19. yüzyıl başlarında yenileşme
hareketleriyle birlikte minyatürde de
batı resim sanatının etkileri görülmüş
Modayı yansıtan
albümler
17. yüzyılda yaygınlaşan bir minyatür
uygulaması da hem saray hem de
İstanbul’a gelen yabancılar için
hazırlanan kıyafet albümleriydi.
18’inci yüzyıl başlarından itibaren
Batılılaşma akımı sonucunda Avrupa
resmi kurallarının değerlendirilmesiyle
geleneksel teknikle gölgeli boyayan
hacimli nesneler ve derinlik
kazandırılmış unsurlarla üç boyutlu
tasarımlar ortaya çıktı. Sözü
geçen kıyafet albümleri, bu anlayış
çerçevesinde hazırlanmaktaydı.
Bu gelişmelerde dönemin ünlü
nakkaşı Levni ve onun izinden giden
İbrahim ve Abdullah Buhari gibi
Minyatür nasıl yapılır?
Minyatür yapılırken renkler üst üste sürülür,
renklerin birbirine karışmaması için suyla inceltilmiş toprak boyalar kullanılırdı. 14’üncü
ve 18’inci yüzyıllar arasında bu boyaları sabitleyebilmek için içlerine taze yumurta sarısı
katılırdı, ancak bu boyalar kuruduktan sonra ikinci kez kullanılamamaktaydı. Bundan
dolayı zaman içinde boyalara yumurta sarısı yerine tutkal karıştırılmaya başlanmıştı, bu
teknikte suda eritilmiş tutkalın içine bir damla pekmez ya da iki damla üzüm suyu katılır,
böylece boyalar kurusa bile istenildiğinde suyla eritilerek yeniden kullanılabilirdi. Minyatür
yapımına uygun fırçalar, üç aylık beyaz kedi yavrusunun gıdı tüyünden yapılmış çok ince
fırçalardır. Tüy kalem denilen çok ince fırçalar sayesinde çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları
işlemek mümkündür. Kâğıtlar ise yumurtalı veya aharlı kâğıtlardır. Yumurtalı kâğıtlar,
yumurta akı ile bir miktar şapın sıvılaşıncaya kadar çırpılmasıyla oluşan sıvının kağıda
sürülmesi ile elde edilir... Aharlı kâğıtlar için de şekersiz nişastadan yapılan yoğun bir sıvı
kullanılır, bu karışım kâğıda sürülür ve kurutulur. Bu kâğıtlara yapılan minyatür daha
parlak görünür.
Minyatürde işlenecek konu, önce çok ince kıllı fırçalarla kiremit rengi boya ve sepya
mürekkebi ile kâğıda çizilir, boyama işleminden önce renklere saydamlık kazandırmak için
de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürülür sonra diğer renklere geçilirdi.
70 • S İ M İ T S A R AY I
ve yerini yavaş yavaş çağdaş resme
bırakmıştır.
Her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip
olan Osmanlı minyatürleri, belgesel
değer taşımaları ve tarihi konulu
eserlerdeki gerçekçi yaklaşımıyla
değerlerinden hiçbir zaman
kaybetmemişlerdir. Osmanlı’nın
imparatorluğuna dönüşmesinden
itibaren toplumsal ve sosyal hayatı
yansıtmaya başlayan minyatürler,
neredeyse 600 yıllık bir toplumun
röntgenini verir bize. Bu yüzden
sosyoloji, kültür tarihi gibi alanlarda
yapılan birçok araştırmada
yararlanılan görsel belgeleri
oluşturmalarının yanı sıra modern
Türk resmine de kimi zaman esin
kaynağı olmuşlardır.
Perspektiften uzaklaşın
Tasvirlerde tek boyut olması, eserlerde
derinlik kavramının bulunmaması;
minyatür sanatının estetik kurallarıyla
yakından ilişkilidir. Osmanlı
minyatüründe sanılanın aksine;
perspektif resmin içine saklanmıştır.
Minyatürde zaman algılaması da
oldukça farklıdır. Zaman, değişik
renk tonlarının kullanımıyla yansıtılır.
Geceyi anlatmak için koyu lacivert,
gündüzü anlatmak için altın gibi
renkler tercih edilir. Güneşin batışı ve
doğuşu ise açık maviyle simgeleştirilir.
Minyatürlerde her bir renk, farklı bir
olayı ifade eder.
Minyatürün asıl amacı izleyiciye
bir olayı anlatmaktır. Minyatürler
dönemin örf ve âdetlerini gözler
önüne serer. İnsan figürlerinin giyim
ve kuşamında olduğu kadar, gündelik
hayatta kullanılan eşyanın altın veya
gümüşle işlenmesi, minyatür sanatının
özelliklerinin başında gelir. Altın ve
gümüş, zemin rengi olarak da oldukça
sık kullanılmıştır. Pek çok minyatürde,
gökyüzü tamamen altın olduğu gibi,
deniz ve akarsular gümüştendir.
Gölge ve ışığın dikkate alınmadığı
minyatürde sınırlar çizgilerle belirlenir.
Bu yüzden çizgilerle belirtilmemiş
hiçbir obje minyatürde yer almaz.
Minyatürlerde genel yerleşim ise
kuşbakışıdır, aynı resimde üç dört
farklı bakış açısı bile görülebilir.
Figürlerin birbirini kapatmayacak
şekilde dizildiği Osmanlı
minyatüründe insan figürlerinin
büyüklüğü, önem derecelerine
göre belirlenir. Renklerin ışıkgölge etkisinden bağımsız olarak
kullanıldığı minyatürlerde mesafe farkı
gözetmeksizin bütün detaylar en ince
ayrıntısına kadar işlenir. Öyle ki, kaş
ve kirpiklerin tek tek boyanmasına
varacak kadar; ayrıntıların tamamı
yansıtılmaktadır.
Gözlemin ön planda tutulduğu
Osmanlı minyatür sanatında fantezi
ve soyutlama da etkileyici bir uyum
içinde kullanılır. Doğanın aynen
resmedilmesinden kaçınan Osmanlı
nakkaşları, bu nedenle kendilerine
özgü bir üslup geliştirmişlerdir.
Doğada kullanılan bitkilerin
vurgulanması gereken kısımları,
renklerin tonu veya boyanın kıvamıyla
gösterilmiştir.
Minyatürlerdeki doğa
düzenlemelerinde ise genellikle
iki farklı amaç vardır. İlk olarak
topoğrafik yapının aslına uygun bir
şekilde yansıtılmasıdır. Doğanın
minyatürlerdeki ikinci kullanım
ise kompozisyona yardımcı bir
unsur olarak tercih edilmesinden
S İ M İ T S A R AY I • 71
kaynaklanır. Örneğin hükümdar
ve çevresindekileri gösteren bir
tören sahnesinde doğa ikinci planda
olduğu için burada bir iki ağaç veya
bitkinin kullanılmasıyla yetinilir. Zira
konunun ana unsuru hükümdar
ve onun yanında olan kişilerin
giyim ve kuşamları olduğu kadar,
sahnenin içeriğidir. Kompozisyonda
vurgulanacak olan ana nokta bir olayın
anlatımıdır. Bu nedenle doğa ikinci
planda kalır.
İç ve dış mekânların bir arada
gösterildiği çizimler ise modern
mimarî kesitlerin usul ve kaidelerine
benzerlik özellikler taşır. Osmanlı
minyatürlerinde genellikle hayal ürünü
şekil ve manzaralar yoktur. Aynı
şekilde İran minyatürlerinde sıkça
kullanılan ağır bir tezhibe Osmanlı
minyatüründe yer verilmemiştir.
Portre ressamcılığı
Osmanlı minyatür sanatının
önemli konularından biri padişah
portreciliğidir. Sinan Bey ve Şiblizade
Ahmed’in yapıtlarıyla Fatih döneminde
ilk örneklerini vererek Nigari, Nakkaş
Osman, Nakkaş Hasan, Ahmed Nakşi,
Hüseyin İstanbuli, Levni, Refaili ve
Kapıdağlı Konstantin’in yönlendirici
çabalarıyla 19’uncu yüzyıl sonlarına
değin önemini yitirmeden sürmüştür.
Hint ve Moğol minyatürleri dışında
hiçbir doğu ülkesinde Osmanlı’daki
kadar portre yapılmamıştır.
Portrelerde kişisel hatlar ve portresi
yapılanın sosyal statüsünü belirleyen
özellikler üzerinde durulmuştur.
Doğu ve Türk minyatürlerinin
bazı başka özellikleri de vardır. Bu
minyatürlerin çevresi çoğu kez
‘tezhip’ denen bezemeyle süslenirdi.
Minyatürde suluboyaya benzer bir
boya kullanılırdı. Çizgileri çizmek
ve ince ayrıntıları işlemek için yavru
kedilerin tüylerinden yapılan ve
‘tüy kalem’ denen çok ince fırçalar
kullanılırdı. Boyama işi için de çeşitli
fırçalar vardı. Resim yapılacak kâğıdın
üzerine arapzamkı katılmış üstübeç
sürülürdü. Renklere saydamlık
kazandırmak için de bu yüzeyin
üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü
olurdu.
LEZZETİN SIRRI
Çikolatanın
mutluluk tılsımı
Bazı yiyecekleri yemeden önce kokusunu derin bir nefesle içimize
çekmek isteriz. Çikolata da bunlardan biri. Kokusu bile insanı alıp
götürmeye yetiyor. Mayalar’a bu leziz gıdayı buldukları ve kakao
çekirdeklerine özenle baktıkları için teşekkür etmek gerek…
Belgin Demirer
Çikolata, Aztek dilinde kakao çekirdeklerinin
havanda dövülürken çıkarttığı sesten
dolayı ‘gürültü’ anlamındaki ‘choco’ ve ‘su’
anlamındaki ‘atle’ kelimelerinden oluşuyor.
72 • S İ M İ T S A R AY I
S İ M İ T S A R AY I • 73
LEZZETİN SIRRI
Dünya bu tadı seviyor!
Çikolata kelimesi neredeyse tüm
dillerde benzer şekilde söyleniyor. İşte
size birkaç örnek…
ÇikolataTürkçe
ÇokollatëArnavutça
CokoladaHırvatça
ChocolatFransızca
Chocolateİngilizce
Choklad İsveçce
Cioccolatoİtalyanca
Coklat Endonezce
ChokoreetoJaponca
Üzeri fındıkla kaplı bir çikolataya hayır
diyebilecek çok az insan vardır.
74 • S İ M İ T S A R AY I
Ç
ikolatanın anavatanı Latin
Amerika’da And Dağları’nın
etekleri… Kelime anlamı olarak
Aztek dilinde; kakao çekirdeklerinin
gürültülü bir şekilde havanda
dövülmesinden dolayı, ‘gürültü’
anlamına gelen ‘choco’ ve ‘su’ anlamına
gelen ‘atle’ kelimelerinden türemiş.
Çikolatanın tarihinin, İspanyolların
Amerika’yı keşfetmelerinden çok
önceye, MÖ. 1500 yılına kadar
gittiği sanılıyor. Eski Amerika
uygarlıklarından Mayalar ve Aztekler
için çikolata vazgeçilmez bir içecekti.
Kakao kelimesi ise başka bir Amerika
halkı olan Olmekler’den gelmiş.
Mayalar için kakao ağacının manevi
bir önemi de vardı. Zaten kakao
ağacına 18. yüzyılda İsveçli bilim
adamı Carl Von Linné (1707–1778)
tarafından Yunanca ‘tanrıların
yiyeceği’ anlamına gelen ‘Theoboroma
Cacao’ ismi verilmesinin nedeni
de bu öneme dayanıyor. Buna göre
kakaonun Aztek ve Maya uygarlığında
tanrılara ve krallara sunulan değerli
bir içecek olarak kabul edildiği tahmin
ediliyor. Bir başka tahmin de yine
bu toplumların kakaonun tanrıların
onlara verdiği bir armağan olduğunu
düşünmeleri ve bu sebeple ona bu ismi
vermeleri…
Kakao ve çikolatanın Avrupa
macerasına gelince… İlk olarak 1528
yılında Don Cortez isimli İspanyol
bir denizcinin dikkatini çeken kakao
çekirdekleri İspanya Kralı Ferdinand’ın
huzuruna çıkarılır ve bu şekilde
Avrupa kakao ile tanışır. Kakaodan
yapılan bir içecek olan çikolata ise 1606
yılında İtalya’ya, 1615 yılında Fransa’ya,
1657 yılında ise İngiltere’ye yayılır.
Ama o yıllarda son derece pahalı ve
sadece zenginlerin tüketebileceği bir
içecektir.
Tarihçilere göre 1700’lü yılların
başında sadece Londra’da 2 bin
çikolata imalathanesi bulunuyordu.
Latin Amerika yerlilerinden farklı
olarak Avrupalılar, kakaonun içine süt
ilave etmeye başlamışlardı. Çikolatanın
katı hale gelmesi ise 19. yüzyılın
ortalarında İngilizlerin, Hollandalıların
ve İsviçrelilerin sayesinde oldu. 1828
yılında Van Houten adlı Hollandalı bir
Kakao bitkisinin
meyvesi.
Kakao bitkisi en çok
Afrika’yı seviyor
usta kakao çekirdeklerini presleyerek
elde ettiği yağı kimyasal bir işleme tabi
tuttu ve bu yolla kakao tozu elde etti.
İçilecek değil de yenilecek kıvamda ilk
çikolata ise 1847’de Joseph Fry isimli
bir İngiliz tarafından üretildi. 1875’te
İsviçreli Daniel Peter sekiz yıllık bir
çabanın ardından çikolatanın özüne
yoğunlaştırılmış süt katmanın yolunu
bularak bugünkü sütlü çikolatanın
mucidi oldu.
Çikolata Osmanlı
topraklarında
Avrupa’yı toplu ulaşım araçlarıyla
gezen ilk gezgin olarak tarihe geçen
İtalyan maceraperest Gemelli Careri,
çikolatayı Osmanlı topraklarına
getiren ilk kişi. Careri’nin 1693 yılında
İzmir’de dostlarına ikram ettiği sıcak
çikolata, Osmanlı topraklarındaki
bilinen ilk çikolata deneyimi. Benzer
bireysel tadımları saymazsak,
S İ M İ T S A R AY I • 75
Kakao ağacını ilk kullananlar
Latin Amerika yerlileri. Ama söz
konusu ağacın en sevdiği yer Afrika
kıtası. Kakao ağacı, Ekvator’un 10
derece kuzeyi ve 10 derece güneyi
arasındaki sıcak ve rutubetli
ekvator kuşağında yetişiyor. Kakao
üretiminde ilk üç sırada Fildişi
Sahili, Gana ve bir Asya ülkesi olan
Endonezya yer alıyor. Dünyadaki
kakao üretiminin yüzde 75’ini
Afrika sağlıyor. Kakao ağacının
üç farklı türü bulunuyor. Bunlar
Criollo, Forastero ve Trinitario
olarak adlandırılıyorlar. Kakao ağacı
yıl boyunca altı aylık iki devrede
çiçek veriyor. Bunlardan sadece
birkaçı, doğal ya da elle olmak üzere
dölleniyor ve en fazla kırk tanesi
kakao meyvesi olarak büyüyor.
Meyveler, uzunca ve yeşil renkli
kavunlara benziyorlar. Çikolata ve
ilgili ürünlerin temel maddesi kakao
çekirdeği olarak karşımıza çıkıyor.
LEZZETİN SIRRI
Osmanlı’nın son zamanlarına kadar
halkın çikolatadan haberdar olduğunu
söylemek mümkün değil. Uzun süre,
tıpkı Avrupa’da olduğu gibi, sadece
sarayın ve saraya yakın seçkin kişilerin
tadını bildikleri sıcak çikolata, oteller
ve kafelerde sunulmasıyla
tanınmaya başlandı. 1909
yılı Türk halkı için bir dönüm
noktasıydı zira Avrupalı bir çikolata
firmasının İstanbul Karaköy’de ilk
satış ofisinin açılmasıyla çikolata
Türkiye’de satılmaya başladı. Ardından
1927’de üretim Türkiye’ye taşınarak
İstanbul Feriköy’de ülkenin ilk çikolata
fabrikası açıldı. Sonrası ise malum;
bugün Türkiye, çikolata sektöründeki
markalarıyla her geçen gün daha da
büyüyor.
Temelde kakao, kakao yağı, şeker,
lesitin ve vanilinden oluşan çikolata
bitter, sütlü ve beyaz olmak üzere üçe
ayrılıyor. Temel karışımdan ‘bitter’ adı
verilen tadı biraz acı çikolata çıkıyor.
Bu karışımın içine süt tozu ilave
edildiğinde sütlü çikolata üretiliyor.
İçinden kakao çıkarılıp daha fazla süt
tozu eklendiğindeyse, beyaz çikolata
elde ediliyor.
Çikolatanın rengi içindeki kakao
kütlesine bağlı olduğundan, kullanılan
kakaonun oranı ve cinsi değiştikçe
rengi ve tadı da değişiyor. Uzmanlara
göre, iyi bir çikolata oda sıcaklığında
sertliğini korumalı, ağızda ise erimeli.
Eriyen çikolata ağızda tanecikler ya da
madeni bir tat bırakmamalı.
Kokusu mutlu etmeye yetiyor
Middlesex Üniversitesi uzmanlarından
Dr. Neil Martin’in yaptığı araştırma
sonuçlarına göre, çikolatanın kokusu
bile insanı baştan çıkarmaya yetiyor.
Beyinde endorfin salgılanmasına
neden olan çikolata, beyni rahatlatıp
gevşetiyor ve mutluluk veriyor. Bu salgı
kendimizi mutlu hissetmemizi sağlıyor.
İnsan bedeni, çikolata yediğinde, âşık
olduğu zamanlarda olduğu gibi hoş
reaksiyonlar gösteriyor.
Birçok meyveden daha fazla
antioksidan etkili madde içeren kakao
tohumlarında başlıca flavonoitler,
mineraller (bakır, demir, kalsiyum,
magnezyum, mangan, potasyum),
vitaminler (A, B1, B2, B3, B5, C, E)
gibi sağlığa yararlı birçok madde
bulunuyor. Kendimizi iyi hissetmemizi
sağlayan serotonin ve mutluluk
hormonu olan endorfin üretimini
uyaran bu taneler yaptığımız işe
odaklanmamızı da kolaylaştırıyor.
Dolayısıyla yararlı maddeler içeren
ve lezzetinden dolayı popüler olan
kakao, araştırmacıların da yoğun
ilgisini çekiyor. Çikolatanın kalbi
koruyucu, bağırsakları yumuşatıcı,
iştah açıcı, sinir sistemini uyarıcı,
kolesterol düşürücü, cilt sorunlarını
giderici etkileri de inceleniyor. Bu
arada kakaonun işlem gördükçe
etkisinin azaldığını, gerek tozunun
gerekse çikolatanın migren ataklarını
tetikleyebildiği ve alerjiye neden
olabileceğini belirtelim… Şeker
hastalığı gibi rahatsızlıkları olanların
da çikolatayı doktorlarının izin verdiği
ölçüde tüketmeleri son derece önemli…
Ömrü uzatabilir mi?
Harvard Üniversitesi’nde 8 bin
erkek üzerinde yapılan araştırma,
çikolatanın ömrü uzattığını da ortaya
koydu. Çikolata yiyenlerin ömürlerinin
en az bir yıl uzadığını belirten
uzmanlar, bunu içindeki antioksidan
maddelere bağlıyorlar. Çikolatanın
içindeki yağ, üç kaynaktan geliyor:
Kakao yağı, bitki yağları ve süt içindeki
yağlar… Kakaonun içindeki ‘stearic
asit’ içeren yağ bir çeşit doymamış yağ
olarak dikkat çekiyor. Normal olarak,
doymamış yağların da sağlığa ve
özellikle kalbe zararlı olduğu biliniyor.
Ancak kakao içindeki ‘Stearic asit’,
vücuda girince ‘Oleic asite’ dönüşüyor.
Aynen zeytinyağı içindeki Oleic asit
gibi. Bu yağ türünün de kalbe çok
faydalı olduğu görülüyor.
Çikolatanın dişleri çürüttüğü gibi
bir önyargı var. Oysa araştırmalar
tam tersini gösteriyor. Kakao içinde
bulunan bir bileşim, diş çürümelerini
engelliyor. Kakao yağı içindeki bu
bileşim dişi kaplıyor ve dışarıdan
gelecek bakterileri engelliyor.
Kalsiyum, fosfor, magnezyum,
demir, çinko ve bakır gibi mineraller
içeren çikolata, kanser ve kalp
hastalıklarından korunmada
olumlu etkiye sahip. Alman İnsan
Beslenmesi Enstitüsü tarafından
yaklaşık 19 bin yetişkinin beslenme
alışkanlıklarının incelenmesiyle
yapılan araştırmada, her gün 7.5 gram
çikolata yiyenlerin tansiyonunun
daha düşük olduğu, bu kişilerde kalp
krizi ve felç riskinin yüzde 39 daha az
olduğu tespit edilmiş. Ancak birçok
faydasının yanında çikolatanın yağ
ve şeker içeriğinin yüksek olduğunu
unutmamak gerek. Çikolata,
günlük beslenme içerisinde dikkatli
tüketilmeli.
Farklı bölgeleri farklı düzeylerde
enerjiye gereksinim duyan beynimizin
düşünce ve bellek faaliyetlerini
yerine getirmesi, sağlıklı bir kan
akışına diğer bir deyişle nörovasküler
bağlantının sağlıklı olmasına bağlı.
Nörovasküler bağlantıyla algısal
yetenek ilişkisini araştırmak için
ABD’de yaş ortalaması 73 olan ve
bunama sorunu yaşamayan 60 kadın
ve erkekle yapılan araştırmada,
denekler 30 gün boyunca hiç çikolata
yemedi, buna karşılık her gün iki
fincan sıcak kakao içtiler. Bu sürede
düşünme ve bellek testleri uygulandı,
ultrasonla beyin kan düzeyleri ölçüldü.
Testlerin sonucunda beyindeki kan
akışında yüzde 8.3 oranında artış
gözlendi ve test başında 167 saniye
olan anımsama süresi uygulama
sonunda 116 saniyeye düştü.
Pazar araştırması yapan
Çikolata nasıl
saklanmalı?
Çikolatanın saklanma koşulları
18-22 derecedir. Çok sıcak ve çok
soğuk şartlarda bekletildiği takdirde
formunda bozulma meydana gelir.
Kesinlikle buzdolabında muhafaza
edilmemelidir. Nem ise çikolatada
biyolojik bozulmaya sebebiyet verir,
bu nedenle ideal nem oranı yüzde
60-65 civarında olmalıdır. Çikolata
çabuk koku alır. Bu yüzden çikolatanın
kokulu ortamlarda bulunmaması
gerekir. Güneş ışığı almayan ortamda
muhafaza edilmelidir. Çikolatanın
erime ısısı 32 derecedir. Vücut ısısı 36,5
olduğu düşünülürse uzun sure elde
tutulan çikolata erir.
S İ M İ T S A R AY I • 7 7
Nielsen’in verilerine göre Türkiye’de
en çok bireysel tüketime yönelik kare,
baton ve tablet formatında çikolatalar
tüketiliyor. İkramlık çikolatalar ise en
çok tüketilen ikinci çikolata. Ülkemizde
çikolatanın en çok sütlü ve Antep
fıstıklı çeşidi tercih ediliyor bunları
fındıklı ve bitter çikolatalar takip
ediyor.
Danimarkalı Knipschildt tarafından
üretilen Chocopologie’nin dünyanın
en pahalı çikolatası olduğu belirtiliyor.
1999 yılında üretilmeye başlanan
el yapımı çikolatada Fransız siyah
truffle, dünyanın ünlü çikolata markası
Valrhona’nın kakaosuyla kaplandı.
Tanesi 250, yarım kilosu ise 2 bin 600
dolar! Evde çikolata yapmak çok zor çünkü
çikolata yapımının her aşamasında
belli sıcaklık değerleri gerekiyor.
Yüksek sıcaklıktaki şiddetli karıştırma
ve dövme işlemi için endüstriyel
makineler gerekli. Bu aşamada çikolata
karışımı karıştırılıp dövülerek hem
havalandırılıyor hem de lezzet ve
aroma gelişimi sağlanmış homojen
çikolata hamuru elde ediliyor.
KALIMERHABA
Midilli, Yunan kültürünü her yönüyle
yaşayabileceğiniz, Türkiye’ye çok yakın bir ada.
78 • S İ M İ T S A R AY I
KOMŞUMidilli’ye selam
Tüm Yunan adalarının belki de ortak özelliği, bize çok yakın olmalarına rağmen, aynı
zamanda çok uzak hissi vermeleridir. Ada psikolojisini bir kenara bırakırsak kısa sürede
başka bir ülkenin toprağına ayak basmayı seviyoruz. Tanıdık lezzetlerin farklı yorumları,
komşuluğun getirdiği benzerliklerin yabancı bir kültürle harmanlanışı ilgimizi çekiyor.
Hem ne yalan söyleyelim, son yıllarda Yunan adalarında tatil yapmak Türkiye’den daha
ucuz… Öyleyse haydi rotamızı Midilli’ye çevirelim… Ataman Erkul
SEYAHAT
M
idilli için çantalarımız
hazır. Bazılarımız hemen
Ayvalık’taki tur firmasına
iki gün önceden pasaportlarını
verip işlemlerini önceden yaptırarak
bazılarımız ise adada vize alma
düşüncesiyle yanına pasaportunu
alarak yolculuğa çıkıyoruz. Ayvalık’tan
kalkan Jale Tur’un feribotuna biniyor
ve yaklaşık olarak iki saatlik bir
gemi yolculuğuyla Midilli’ye ayak
basıyoruz. Midilli, diğer kız kardeşleri
gibi çok sıcak karşılıyor bizi. Öyle ki
pasaport kuyruğu bitip ilk caddeye
karıştığımızda vitrininde “Hoş
geldiniz komşular” yazan dükkânlar
görüyoruz. Midilli, Ege Denizi’nin
kuzeydoğusunda bulunan, dağlık
bir Yunan adası. Yunanistan’ın
ana karasından çok Türkiye’nin Ayvalık ilçesine yakın
olan ada, Girit ve Eğriboz’dan sonra
Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası.
Midilli aynı zamanda Ünlü Yunan
şairleri Alcaeus ve Sappho’nun da
memleketi. Midilli’nin bizim için önemi
ise 1467 yılında Barbaros Hayrettin
Paşa’nın bu adada doğmuş olması. Midilli, son dönemde kapıdan vize
uygulamasıyla Türk misafirlere büyük
bir kolaylık sunuyor. Bu uygulamayla
Ayvalık’taki tur firmasına önceden
biyometrik fotoğraf ve pasaportunuzu
yolladığınızda Ahmet Bey ve ekibi, sizin
için tüm detayları organize ediyor ve
35 Euro’luk bir vize ücretiyle Midilli’ye
ayak basabiliyorsunuz.
Midilli Kalesi
Yunanistan’ın en büyük üçüncü adası
olan Midilli’ye günübirlik gelen turistler
de var elbette ama ada için ideali 5
gün ila 7 günlük bir tatil. Biz adaya
vardığımızda, valizlerimizi attığımız
gibi Midilli Kalesi’ni fethetmeye karar
verdik. Antik çağlarda bile limanı
koruma özelliği sebebiyle önemli bir
konumda bulunan tepedeki bu kale
Cenevizliler ve Osmanlılar tarafından
geliştirilmiş. İç kale olarak adlandırılan
bölüm, düşman hücumlarında halkın
toplanabilmesine olanak vermesi için
hayli geniş tutulmuş.
Midilli’deki taş
yapıların güzellilği
insanı büyülüyor.
Zümrüt Ada
Midilli Yunanistan’ın en yeşil
adalarından biri, bu yüzden ‘Zümrüt
Ada’ olarak da biliniyor. Adada bugün
12 milyon zeytin ağacı olduğu tahmin
ediliyor. Zeytin ağaçları yeşilliğin
en önemli sebeplerinden biri. Eski
çağlarda adayı ziyaret eden Avrupalı
seyyahlar bakın adanın yeşil örtüsünü
nasıl anlatıyor: “Şimdiye kadar doğuda
gördüğüm yerler içinde Midilli kıyıları
kadar göze hoş gelen bir yer olmadığını
söyleyebilirim. Çam ve meşe
ağaçları dorukları taçlandırmakta.
Denize kadar dağ yamaçları zeytin
ormanlarıyla örtülü, bir karış kara
toprak gözükmüyor. Her taraf
yemyeşil çimlik çimenlik, bağlar ve
portakal bahçeleriyle kaplı. Ağaçların
arasından seçilen aşı boyalı evler çok
bakımlı, köyler çok güzel. Ve bu yeşillik
yakıcı yaz mevsimi süresince kalıyor.”
Bugün de zeytin ağacı yönünden
zengin olması ile birlikte çam, köknar,
çınar, kestane, kayın ağaçları ile de
bezeli olan Midilli’nin batı kesimi çorak,
doğu kesimi ise zeytinlik ve çamlık ile
kaplı. Ada, Yera (Geras) ve Kalonya
(Kallonis) körfezleri ile çok sayıda
8 0 • S İ M İ T S A R AY I
koylara ve burunlara sahip.
Tarihe bakıldığında adada en eski
çağlardan beri yaşam olduğu
görülüyor. Adanın Karadeniz ticaret
yolları üzerinde olması bu varoluşun
temel sebeplerinden biri. Midilli Adası
Fatih Sultan Mehmet’in 1462’deki
fethine kadar sırasıyla Venedik,
Ceneviz ve Bizans’ın elindeydi. 1913’teki
Balkan savaşlarına kadar Osmanlı
toprağı olan ada bu tarihten sonra
Yunanistan topraklarına dâhil oldu.
Gezmeye başlıyoruz
Midilli adasında geçirilecek bir
haftalık bir tatil, adayı baştanbaşa
gezebilmenizi ve farklı yapıları
tanımanızı sağlayacak. Ada turunda
‘Thermi’ bölgesi uğranması gereken
ilk duraklardan biri. Bölgenin termal
kaynaklar bakımından da zengin
olduğunu öğrenmek gerçekten
şaşırttı beni. Hatta 1700’lerden kalma
Osmanlı termal otelinin restore edilip
tekrar açılması için bir kampanya bile
yürütüyor Midillililer.
Yol üzerinde yer alan Osmanlı
hamamı ve birkaç tarihi bina dışında,
doğallığıyla öne çıkan bir plaja düştü
yolumuz. Midilli’de sadece deniz yok,
Kalabalık ve gürültüden uzak koylarda
denizin tadını çıkarabilirsiniz.
Taksiyaris Manastırı’na gelenler,
fotoğrafının çekilmesi yasak olan
Başmelek Mikael ikonası önünde dua
ederek sağlık bulmaya çalışıyorlar.
yeşille iç içe plajlar da var. Plajda biraz
vakit geçirdikten sonra Taksiyaris
Manastırı’nda aldık soluğu. Manastır,
dünyada tek olarak bulunan üç boyutlu
bir ikonaya sahip. Halen kullanılan
manastırın şifa veren bir yanı olduğuna
inanılıyor. Özellikle fiziksel engelli çok
sayıda ziyaretçi ile karşılaşmamızın
sebebi de bu inanış. Bu arada manastır
ziyareti sonrası mutlaka lokma
da yemelisiniz. Son derece lezzetli
lokmaları tadıp enerji toplayabilirsiniz.
Yemek ve eğlence
Akşam vakti bizde mahalle arası
diye tabir edilen bir tavernaya gittik.
Kaldırım kenarına atılmış masalar
üzerinde mezeler, deniz ürünleri,
salatalarla ve canlı Yunan müziğiyle
coştuk bu mekânda. En ilginç yan
ise taverna sahibi hanımefendinin,
zaman zaman garson, zaman
zaman aşçı, zaman zaman ise şarkıcı
olmasıydı. Gece yarısına kadar Yunanlı
dostlarımızla sohbet edip eğlendik
Midilli’de…
Dünya miras kenti
Midilli’de ilk andan beri adından
övgüyle bahsedilen Petra ve Molivos’u
gezmeye geldi sıra. Yaklaşık bir saatlik
bir araba yolculuğuyla ulaştığımız
S İ M İ T S A R AY I • 81
Molivos, dünya miras kentler listesinde
yer alıyor. Molivos evlerinde asla
modern yapı malzemeleri, örneğin
çimento kullanılmıyor. Bir tepeye
kurulmuş Molivos evleri klasik Rum
evi yapısıyla dikkat çekiyor ve hepsi
birbirinin aynı ya da çok benzeri
bu evler uzaktan bakınca harika
bir manzara oluşturuyor. Molivos
limanında ise birbirinden başarılı
Yunan restoranları, harika meze ve
deniz ürünleriyle midenize bayram
ettiriyor.
Molivos’un ara sokaklarında
mutlaka turlamalı, her evi ayrı ayrı
incelemelisiniz. Bu arada Molivos’ta 5
SEYAHAT
???????????
Midillli’nin tarih
kokan sokakları...
yıldızlı olmasa da konforu son derece
yerinde pansiyon ve butik otellerde
konaklayabilirsiniz.
Molivos’un da bir kalesi var. Hatta
kalenin manzarası birçok yere kıyasla
harika diyebilirim. Türkiye’ye en
yakın olduğu nokta da burada zaten.
Behramkale-Assos hizasına gelen
bir açıyla Türkiye’yi de rahatlıkla
görebiliyorsunuz bu manzarada.
Molivos’un gece yaşamının ana
duraklarından biri olduğunu da
söylememizde yarar var. Çeşme
Aya Yorgi’yi andıran birkaç gece
mekânına uğranıp, yaz gecelerinin tadı
çıkarılabilir Molivos’ta…
Petra’da tarihin ışığında
Molivos’tan sonraki durağımız
ise Petra oldu. Petra Yunanca
‘kaya’ demek. Zaten Petra’ya
gittiğinizde buraya neden ‘Petra’
dediklerini anlıyorsunuz. Küçük bir
tatil kasabası olan Petra’nın tam
ortasında yer alan kaya ve kaya
üzerindeki kilise bu güzel diyarın
simgesi. Sahil bandı ve denizi
mükemmel olan Petra’nın kilisesine
çıkmak için ise güneşin etkisini
azalttığı saatleri, akşamüzerini
82 • S İ M İ T S A R AY I
beklemenizi tavsiye ederim. Çünkü
tam 114 basamakla çıkılıyor kiliseye.
Bu arada manzaranın da harikulade
olduğunu söylemekte yarar var.
Merkezdeki duraklar
Midilli merkeze döndüğünüzde ise
şehir merkezinde rahatlıkla bir gün
geçirilebilirsiniz. Eski çarşı olarak
adlandırılan bölümdeki dar ara
sokaklar ve taş binalar, Cunda ve
Ayvalık’ı anımsatıyor. Bu arada eski
çarşıda Kaldırım Restoran’a mutlaka
uğranmalı. Deniz ürünleri başta
olmak üzere mezeleriyle mideleri
Seyahat tüyoları
• Midilli’ye gitmeden
arabanızı internet üzerinden
kiralayabilirsiniz. Ada çok
büyük ve anlattığımız tüm
yerleri gezmek istiyorsanız bir
arabanız olmalı.
• Adanın merkezinde çok
sayıda motosiklet göreceksiniz.
Merkezde kalacaksanız
motosiklet de kiralayabilirsiniz.
• Yolculuğu vapurla
yapacaksınız, gündüz
çok güneşli, akşamüzeri
bol rüzgârlı bir yolculuğa
hazır olun. Şapkanız, güneş
gözlüğünüz ve akşamüzeri için
ince hırkanız yanınızda olsun.
Midilli’nin Zorba’sı Babbis Vournouxouzis:
Türkler
kardeşimizdir
idilli gezimizde bizi evimizde
M
fetheden bu restoran adaya gelen
birçok Türk’ün de uğrak yerleri
arasında. Bu arada ‘eski çarşı’ olarak
adlandırılan bu bölgede Büyük
Kilise’yi ziyaret edip ‘Taş Kahve’de
farklı çeşitteki dondurmaları
tadabilirsiniz.
Yeni çarşı olarak adlandırılsa da
Osmanlı’dan kalma bir külliyenin
olduğu bölgeye de uğradık Midilli
turunda. Şu an kullanılmayan
cami, hamam ve medrese yapılarını
görüp hüzünlendik. En yakın
zamanda restore edilmesini
dileyerek gezdik dar ara sokakları.
İç liman bölgesinde yer alan
kafelerde soluklanıp,‘frappe’lerimizi
yudumlayıp iç limanı izledik uzun
uzun.
Son söz
Midilli, yakın akrabalık ilişkileri
içinde olduğumuz, anılarla dolu,
kolay vize alınan ve hızla gidilen bir
tatil beldesi. Dost canlısı halkıyla
tanışmak, denizin, yeşilin ve nefis
yemeklerin tadına varmak için
Midilli’ye gitmeyi ertelemeyin derim.
Hatta ağustos bitmeden veya eylülde
adaya “Kalimerhaba” diyebilirsiniz.
S İ M İ T S A R AY I • 8 3
hissettiren bir dostumuz vardı,
rehberimiz Babbis Vournouxouzis. Üç gün
boyunca bizi yalnız bırakmayan dostumuz
Babbis’i tüm okurlarımıza tanıtmak
istedik… Kendisini adasına adayan Babbis
konuşmasına Türkçe “Ben Babbis” diye
başladı ve devam etti: “65 yıl önce Midilli’de
doğmuşum ama benim büyük babam ve
büyük annem gördüğünüz bu maviliğin
arkasındaki Cunda adasında doğmuşlar,
biz aslında Ayvalıklıyız... Dedem bana
sürekli bu denizin ardında benim dostlarım
vardı derdi… Okula giderken bize Türklerle
dost olmadığımız anlatılmıştı…Dedemse
sürekli “Evet biz Türklerle dost değiliz,
çünkü kardeşiz” derdi... Ben yedi yıldır
Türklerle çalışıyorum ve çok fazla dostum
oldu… Onlar benim adamı seviyorlar,
ben adam için yaşıyorum… Size bir şey
söyleyeyim, buraya gelen Avrupalılarla
Türkler arasında çok fark var... Avrupalılar
buraya geliyor, yemeğini yiyor, denizine
giriyor ve dönüyor ama Türklerle o kadar
aynıyız ki dost oluyoruz. Aynı kültür, aynı
yemek hatta aynı atasözlerimiz var…
Babbis’e adada hiç plastik görmediğimizi
söylüyoruz, “Bu nasıl soru” der gibi bakıyor...
“Adanın temizliği her şeyden önce gelir,
her şeyden vazgeçeriz güzel doğamızdan,
lezzetli yemeklerimizden ve siesta’mızdan
asla vazgeçmeyiz” diye yanıt veriyor.
sağlık
Takıntılarınızın
esiri olmayın
1947’te Amerikalı aktrist Jane Greer,
yapımcı ve yönetmen Howard Hughes’la bir
akşam yemeğine çıktı. Hughes, Greer’dan
izin alıp tuvalete gitti fakat bir buçuk saat
dönmedi. Döndüğünde ise sırılsıklamdı.
Bu tuhaf durumu şu sözlerle açıklamaya
çalışmıştı: “Gömleğime ve pantolonuma
ketçap dökülmüştü. Onları lavaboda
yıkadım. Sonra da asıp kurumalarını
bekledim. Kuruduktan sonra da tuvaletten
çıkamadım çünkü kapı koluna
dokunmak istemedim. Birinin gelip
kapıyı açmasını bekledim.”
Zeynep Kasapoğlu
Takıntılar kontrol altına alınmazsa
tüm hayatınızı ele geçirebilirler.
S İ M İ T S A R AY I • 8 5
sağlık
N
e yazık ki Hughes’in temizlik
takıntısı bu seviyede
kalmadı. Dünya sinema
tarihinin en ünlü yapımlarından olan,
‘Scarface’ (Yaralı Yüz), ‘The Outlaw’
(Kanunsuzlar) gibi eserlere imzasını
atan Hughes, mikroplardan o kadar
korkuyordu ki sarılıktan ölmüş bir
arkadaşının cenazesine çiçek bile
göndermemişti. Hughes, 1947’nin
aralık ayında, yardımcılarına evine
yakın bir film stüdyosunda birkaç film
seyredeceğini söyledi. Dört ay boyunca
stüdyodaki odadan bir defa bile dışarı
çıkmadan aynı filmleri, sandalye
tepesinde tekrar tekrar seyretti.
Sadece süt ve çikolatayla ile beslendi.
Yardımcılarına talimatlarını kâğıtlara
yazarak veriyordu. Bu kâğıtlardan
birinde aynen şöyle yazıyordu: “Bana
asla bakmayın ve ben konuşmadıkça
siz benimle konuşmayın.” 1948
baharında ortaya çıktığında temizlik
takıntısı olan birinden beklenmeyecek
şekilde berbat vaziyetteydi. Dört
ay yıkanmamış, tıraş olmamış ve
tırnaklarını kesmemişti. Daha sonra
Acapulco’daki Princess Hotel’de
inzivaya çekildi ve burada kendine
steril bir ortam oluşturdu. Mikrop
kapmamak için yıllarca kimseyle
görüşmedi. Güneş ışınlarının
da mikrop taşıyabileceğini
düşündüğünden, pencerelerini
kapkara levhalarla kaplattı. Dikkatle
ölçülüp kesilmiş yemeklerini elleri
eldivenli hizmetçiler getiriyordu.
1976’da uzun süre kendisinden haber
alınamayınca, yakınları odasına
girdiler ve Hughes’u baygın vaziyette
buldular. Hughes, 41 kiloya düşmüştü.
Meksika‘dan Houston’daki Metodist
Hastanesi’ne götürülürken, uçakta
hayatını kaybetti...
Biraz çarpıcı ve uç bir örnekle başladık
öyle değil mi? Evet, bu derecede bir
mikrop/temizlik takıntısına gündelik
yaşamda rastlamak hepimiz için
pek mümkün
Erken tedavi,
bu hastalığın
yenilmesinde
çok önemlidir.
değil (iyi ki de öyle!) ama günlük
yaşamını sekteye uğratacak ya da
zorlaştıracak düzeyde takıntısı olan en
az bir insanla şimdiye dek karşılaşmış
olmalısınız.
Obsesif Kompulsif
Bozukluklar nedir?
Literatüre göre obsesyon, kişinin
zihnine girmesine engel olamadığı,
zihninden uzaklaştıramadığı düşünce,
fikir ve dürtülerdir. Yoğun sıkıntı
ve huzursuzluğa neden olurlar.
Kompulsiyon ise, obsesyonların neden
olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu
azaltmak ya da ortadan kaldırmak
üzere yapılan yineleyici davranış ve
zihinsel eylemlerdir. Halk arasında
takıntı hastalığı, titizlik hastalığı ya
da vesvese gibi isimlerle tanımlanan
Obsesif Kompulsif Bozukluklar (OKB),
psikiyatri literatüründe çok uzun
yıllardır bilinmesine rağmen, yakın
zamana kadar çok nadir görüldüğüne
inanılmaktaydı. Ancak 1980’lerde
yapılan araştırmalar, bu kabulün
aksine bozukluğun son derece sık
olduğunu ortaya koydu. Birçok insan,
hatta bu yazıyı okuyan siz bile zaman
zaman çeşitli konularda evham,
endişe ve takıntılara kapılabilirsiniz.
Ancak çoğu kez günlük yaşam içinde
ortaya çıkan bu duygularla baş
edebilir ve sorunlarınızı yaşamınızı
etkileme noktasına varmadan çözüme
ulaştırabilirsiniz. Fakat evden çıkıp
tekrar tekrar dönüyor ve her seferinde
aynı şeyleri kontrol ediyorsanız,
insanlara zarar verme korkunuz
artık onlarla vakit geçirmenizi
engelliyorsa, arabanızı simetrik park
etmek için park yerinde yarım saatten
fazla zaman kaybediyorsanız ya da
buna benzer takıntılı durumlara
sahip yakınlarınız varsa, OKB’den
şüphelenmeli ve hastalığın düzeyi
artmadan bu duruma “dur” diyecek bir
tedaviye başlamalısınız.
Türkiye’de yüzde 2-3
oranında görülüyor
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi’nin yayınladığı verilere
göre, obsesif kompulsif bozukluğun
toplumumuzda görülme sıklığı
yaklaşık yüzde 2-3. Yani her 40 kişiden
birinde görülebiliyor. Günümüzde
OKB, toplumda görülen ruhsal
rahatsızlıklar içerisinde fobiler, madde
kullanım bozukluğu ve depresyondan
sonra dördüncü sırada geliyor. Ülkelere
göre en düşük oranlar Tayvan’da
(yüzde 0.5- yüzde 0.9) ve Hindistan’da
(yüzde 0.6) gözlenmiş durumda.
Hastaların yüzde 65’inde başlangıç 25
yaşından önceye dayanıyor. Kadın ve
erkekte görülme sıklığı birbirine yakın
olan rahatsızlık, hastaların yüzde
30-50’sinde belirtilerini çocukluk
çağında göstermeye başlıyor. Hatta
iki yaşında başlayan vakalar bile var.
OKB’nin sebepleri
Çevrenizde takıntılı davranışlar
sergileyen kişiler gördüğünüzde
bunun sebebinin ne olacağını en az
bir kez düşünmüşsünüzdür. OKB’nin
sebepleri, Sigmund Freud’dan bu
yana araştırmacıların ilgisini çekiyor.
Her ne kadar OKB’nin nedenleri
henüz anlaşılamamış
olsa da birkaç
varsayım üzerinde
duruluyor.
Bunlardan
biri hastalığın genetik olabileceği
fikrine dayanıyor. Bunun sebebi de
hastaların anne-babalarında ve diğer
birinci derece akrabalarında OKB’nin
sık olarak görülmesi. Beyin üzerinde
yapılan araştırmalarda OKB’li kişilerin
beyinlerinin bazı bölgelerinde sağlıklı
kişilerden farklı olarak kanlanma
ve metabolizma artışı saptandığını
gösteren sonuçlar da var. OKB’nin
neden oluştuğuna dair bir diğer
varsayım da Psikodinamik Kuram’a
dayanıyor. Buna göre OKB belirtileri,
bastırılmış bilinçdışı dürtülerin
sonucu olarak ortaya çıkarlar.
Çocukluk çağı travmalarına maruz
kalanların ileri yaşamlarında OKB’nin
ortaya çıkabilmesi, erken çocukluk
dönemlerinin de OKB gelişiminde
önemli rol oynadığını gösteriyor.
OKB’nin bir diğer nedenin de ‘kişilik
yapısı’ olduğu varsayılıyor. Titiz,
kuralcı, ayrıntıcı, mükemmeliyetçi
özelliklere sahip olan kişiler OKB’ye
yatkın kişiler olarak değerlendiriliyor
fakat bu özellikler OKB gelişimi için
yeterli bir sebep kabul edilmiyor.
Zaten her hasta için bahsettiğimiz
bu varsayımların geçerli olduğunu
söylemek de mümkün değil.
Ailenizde OKB’li
biri mi var?
OKB’li hastalar sıklıkla takıntılı
düşünce ve davranışları
çevredekiler tarafından fark
edildiğinde, öğrenildiğinde
nasıl karşılanacaklarıyla ilgili
endişe yaşarlar. Çoğu hasta
ayıplanacağı, dalga geçileceği, küçük
düşürülebileceği düşüncesiyle
hissettiklerini paylaşmaktan ya da
açığa vurmaktan kaçınır. Hastalar,
damgalanma kaygısıyla tedaviye
hastalığın başlamasından çok uzun
süre sonra gelebilmektedir. Şu da son
derece önemlidir ki; aile üyeleri ve
arkadaşlar hastanın zaman zaman
çevreye de huzursuzluk verecek
düzeye varan takıntılı davranışlarının
hastalar tarafından engellenemeyen,
karşı koyamadıkları düşüncelerden
kaynaklandığını bilmelidir, tedaviye
uyum sağlanması konusunda yardımcı
OKB’nin nedenlerinden
biri de kişilik yapısıdır.
olmalıdırlar.
Türkiye Psikiyatri Derneği, sık görülen
obsesyon ve kompulsiyon türlerini
bazılarında vaka örnekleriyle şu
biçimde kategorize ediyor:
Bulaşma obsesyonu ve
temizlik kompulsiyonu
34 yaşında ev kadını, eve
gelen misafirlerin dışarıdan
mikrop taşıyacağı şeklindeki
obsesyonlarından dolayı evdeki tüm
terlikleri yıkanabilir terlik olarak
değiştirmişti ve misafirler gittikten
sonra hepsini çamaşır makinesinde
yıkıyordu.
S İ M İ T S A R AY I • 87
Kuşku obsesyonu ve
kontrol kompulsiyonu
Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin
açık kalmış olabileceğinden, ütü vb.
elektrikli aletlerin fişlerinin prizde
takılı kalmış olabileceğinden kuşku
duyar ve emin olmak için tekrar tekrar
kontrol etme gereksinimi duyar. Bu
kuşku ve kontroller yaşamın birçok
alanında kendini gösterebilirler.
45 yaşında erkek hasta, her akşam
işinden evine döndüğünde otomobilini
park edip evine girdikten sonra
otomobilin kapısını kilitlediğinden
emin olmuyor ve bazen iki-üç kez
sağlık
En sık görülen takıntılarda biri
de temizlik takıntısıdır.
8 8 • S İ M İ T S A R AY I
olmak üzere sokağa çıkıp otomobil
kapılarını kontrol ediyordu.
Saldırganlık obsesyonu
Bazen hastalarda elinde olmadan
başkalarına rahatsızlık ya da
zarar vereceği, ağzından hoş
karşılanmayacak nitelikte sözcükler
kaçıracağı şeklinde obsesyonlar
olabilir.
40 yaşında erkek hasta, evde ailesi
ile birlikte otururken “kontrolümü
kaybeder de elimden bir kaza çıkar,
eşime, çocuğuma zarar verir miyim?”
şeklinde düşünceleri nedeniyle aile
üyelerinin bulunduğu ortamda eline
makas/bıçak gibi kesici/delici aletler
almıyordu.
düzenlilik hâkimdir.
Dokunma
kompulsiyonları
Zaman zaman OKB’li hastalar
bazı davranışları yapmadan önce
kendilerince önemsedikleri bir eşyaya
dokunma gereksinimi duyarlar.
Sayma kompulsiyonları
Bazı OKB’li hastalar herhangi bir
günlük aktiviteyi belirli bir sayıya
kadar saymadan yaparsa işinin rast
gitmeyeceğini düşünerek sayma
davranışında bulunurlar.
bir parçası olarak, merdiven altından
geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak,
yatağın sol tarafından kalkmamak
gibi bazı davranışları, inanışları,
uğurlu ya da uğursuz saydığı sayı
ve renkleri olabilir. Bu tür inanışlar
günlük yaşam aktivitelerini
engelleyecek ya da günlük
işlevlerimizi kısıtlayacak kadar sık
ve yoğun ise o zaman ‘hastalık’
düzeyinde değerlendirilebilir.
Peki, ne yapacağız?
Yazının başında belirttiğimiz gibi
hemen hepimiz zaman zaman bazı
konularda takıntılı davranışlar
Dini içerikli obsesyonlar
Özellikle dini inançları yoğun yaşayan
toplum kesimlerinde sık görülen bir
obsesyon türüdür. Kişi kendini inanç
ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde
ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde
dini içerikli takıntılı düşünceleri
düşünmekten alıkoyamaz.
58 yaşında, dini ibadetlerini tam
olarak yerine getirdiğini ifade eden
bir erkek hasta, namaz sırasında
tam başını secdeye koyduğunda
“Allah’ın varlığından kuşku duyma”
şeklinde takıntılı
düşünceler geldiğinden
yakınıyordu.
Duvarda yamuk duran bir
çerçeve takıntılı insanlar için
ciddi bir problemdir.
Cinsel içerikli
obsesyonlar
Zaman zaman OKB’li
hastalarda kendine,
yaşına, dini inançlarına
ve toplumdaki yerine
hiç yakıştıramadığı bir
biçimde, cinsel içerikli
obsesyonlar bulunur.
Simetri/Düzen
Obsesyonları ve
Kompulsiyonları
Simetri gereksinimi ve düzen
takıntıları da sık görülen
belirtilerdendir. Kişinin tüm
yaşamında simetri gereksinimi ve
Biriktirme
kompulsiyonu
Sık görülen bir kompilasyon türüdür.
Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde
bir düşünceyle gerekli olmayacak
eşyaları bile biriktirebilir/saklayabilir.
Batıl inançlar
Çoğu kişinin kültürel özelliklerinin
S İ M İ T S A R AY I • 89
sergileyebiliriz. Evhama
kapılma ve endişe duyma o
kadar da alışılmışın dışında
duygular değil. Fakat bunları
sık yaşıyorsanız ve bu duygu
yoğunluğu; hayat tatmininiz
düşürüyor, günlük rutininizi
aksatıyor ve çevrenizdekilerle
sorun yaşamanıza sebep
oluyorsa, bir uzmana görünmek
son derece faydalı olacaktır. Yazıda
verdiğimiz bazı örneklerin size
tanıdık gelmesi de OKB’li olduğunuz
anlamına gelmez. Uzmanlar
burada önemli olanın; bu konuda
farkındalık geliştirmeniz olduğunu,
şüphelendiğiniz bir durumda
tanı ve teşhisi uzman doktorlara
bırakmanız gerektiğini söylüyorlar.
SAĞLIK
Deliksiz bir uyku hem zihin hem
beden sağlığınız için çok önemli.
9 0 • S İ M İ T S A R AY I
Tavuk musunuz,
baykuş mu?
Akşam olunca erkenden uykusu
gelenlere ‘tavuk’; gece yarılarına kadar
çalışanlara ise ‘baykuş’ denmesinin
bir halk deyimi olduğunu sanıyorsanız
yanılıyorsunuz. Bu isimleri; uyku
üzerine çalışan bilim insanları
bulmuşlar. Uykuyu sevenler ve bir türlü
uyuyamayanlar; bu yazı size göre!
H
ayatımızın rutin
eylemlerinden biri olan
uyku; hâlâ bilinmezlerle
dolu yönlerini muhafaza etse de,
araştırmacılar uykuda geçen sürede
neler yaşadığımızı bulmak ve uykunun
sağlığımızla olan ilişkisini çözmek
konusunda azımsanmayacak kadar yol
kat ettiler. Uyku ve sağlık arasındaki
bu temel bağı anlamak için terimlere
çok dalmadan ‘REM’ ve ‘nonREM’
kavramlarını kısaca açıklamakla söze
başlayabiliriz. Uykuyu iki ayrı döneme
ayıralım: Rüyaların görüldüğü ‘REM’
ve rüya görülmeyen ‘REM dışı dönem’.
Şimdi bir adım ileri gidelim ve rüya
görülmeyen bu ‘REM dışı dönem’i de
kendi içinde ikiye ayıralım: ‘Yüzeysel
nonREM’ ve ‘derin nonREM’.
Kavramlarla işimiz bittiğine göre şimdi
bahsettiğimiz bu uyku dönemlerinin
bizim için öneminden bahsedelim.
Rüya görülmeyen ‘Derin nonREM’
vakitlerinde organizmanın fiziksel
yenilenmesinin sağlandığı biliniyor. Bir
başka deyişle “Uyusun da büyüsün”
sözü işte bu dönem için geçerli, çünkü
çocuklar bu dönemde büyüyorlar.
Peki, biz yetişkinlerde neler oluyor?
Derin uyku esnasında, yaşlanma
etkileri yavaşlıyor ve yağlar yakılıyor.
Evet yanılmıyorsunuz, eğer derin
uykuya dalamıyorsanız; daha çabuk
yaşlanıyor ve yağları yakamadığınız
S İ M İ T S A R AY I • 91
SAĞLIK
Hep aynı saatte uyuyup aynı saatte
kalkarsanız bir süre sonra çalar saate
ihtiyacınız kalmaz ve kendiniz uyanırsınız.
için daha kolay kilo alıyorsunuz!
Peki bizim için sadece rüyaların
görülmediği bu derin uyku vakitleri
mi önemli? Elbette hayır, rüyaların
görüldüğü bir diğer uyku alanı olan
REM uykusunun ise farklı bir önemi
var. Bu uykuda hepimiz için çok değerli
olan zihinsel yenilenme sağlanıyor.
Eğer bu dönem kısalırsa bu sefer
hafızayla, dikkatle ve öğrenmeyle ilgili
sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Çok uyuyanlar
daha mı sağlıklı?
6 saat uyuyup zinde ve sağlıklı
olunabileceği gibi 12 saat uyuyup
yorgun ve sağlıksız olmak mümkün.
Diğer bir ifadeyle “Çok uyuyup
yağlarımı yakayım, daha berrak bir
zihnim olsun” diyemeyiz. Bunun
sebebi, kısa uyuyanlarla uzun
uyuyanlar arasında ‘derin nonREM’
ve ‘REM’ süresi açısından fark
bulunmaması.
‘Derin nonREM’ döneminin uyanık
kaldığımız süre ile ilişkili olarak
arttığı biliniyor. Uzun bir uyanıklık
döneminden sonra ‘derin nonREM’
döneminin yoğunluğu ve süresi
artıyor. Bu nedenle uykunun başlangıcı
olan gecenin ilk yarısında bu uyku
dönemi yoğun olarak izleniyor. REM
uykuları sabaha karşı ve gecenin
9 2 • S İ M İ T S A R AY I
ikinci yarısında daha yoğun oluyor.
Sirkadiyen ritmimiz açısından uyku
için en uygun ve en dayanılmaz
saatler sabaha karşı saatlerle, öğle
yemeği sonrası saatlere denk gelen
13:00 - 15:00 arasıdır. Bu saatler uyku
için en elverişli, uyanık kalmak için
en zor saatlerdir. Nitekim kazaların
çoğu bu saatlere denk gelir. ‘Tavuk’
yapısında olan bazılarımız için, uykulu
olduğumuz bu saatler biraz daha
erken, ‘baykuş’ yapısında olanlarımız
için ise daha geç saatlerde ortaya çıkar.
Aynı şekilde baykuşların uykusu daha
geç saatte gelirken, tavukların uykusu
daha erken gelir. Tavuklar sabahları
daha verimli ve uyanık olurken,
baykuşlar akşam saatlerinde daha
uyanık ve verimlidirler.
Mutlaka tedavi edilmeli
Geceleri uyuyamıyorsanız, bu
durum basit bir uyku sorunu olarak
tanımlanmıyor. Bir ayı aşan uyku
sorunlarında mutlaka bir doktora
görünmeniz; sorunun gerekirse
uyku bozuklukları merkezinde
değerlendirilmesi gerekiyor.
Uykusuz bir gecenin sonunda
kişi kendini yorgun ve asabi
hissedebilirken, odaklanma sorunu
da yaşayabiliyor. Aslında yarıda
kesilen ve sık uyandığınız bir uyku
bağışıklık sisteminizin ve belleğinizin
zayıflamasına dahi yol açabiliyor.
Fiziksel ve zihinsel performansta
düşüş yaratabilmesi ve kişinin gün
içinde sorun çözme yeteneğini sekteye
uğratabilmesi de uyku sorunlarının
yol açtığı diğer olumsuzluklar arasında
yer alıyor. Hayvanlar üzerinde
yapılan deneyler, ne yazık ki kötü
huylu tümörlerin uyku sorunu çeken
deneklerde, çekmeyen deneklere göre
iki-üç kat hızlı büyüdüğünü gösteriyor.
Uzmanlar, uyku bozukluklarının,
stresin tetiklediği hastalıkların
etkisini artırabileceği konusunda
bizleri uyarıyor. Uyku bozukluğu
sorunu, parkinson, alzheimer, böbrek
rahatsızlıkları, multi skleroz (MS),
kalp rahatsızlıkları, mide ülseri,
yüksek tansiyon, kabızlık, obezite,
tip2 diyabet, depresyon, yetişkinlerde
ve çocuklarda duygu durum
bozukluklarına bile sebep olabiliyor.
Yeni bir çalışma, toplam uyku süresi ve
farklı uyku evrelerinde geçen sürelerin
yüzdelerinin metabolizma hızı, açlık
duygusu ve kalori alımıyla olan ilişkisini
ortaya koyuyor. Bu araştırmanın
sonuçlarına göre, uyku sırasındaki
dinlenme metabolizma hızı düşüşü
aynı oranda açlık duygusunu artırıyor
ve açlık duygusunun artması yağ ve
karbonhidratlı gıdalar başta olmak
üzere kalori alımında yükselişe neden
oluyor. Bir başka deyişle dinlenme
metabolizma hızı ile açlık arasında
ters ilişki bulunuyor. Uyku tıbbı ile
uğraşan hekimlerin inceleyip tedavi
ettikleri yaklaşık 80 hastalık türü var.
‘Obstrüktif uyku-apne sendromu’
ve ‘huzursuz bacaklar sendromu’
gibi bazı uyku hastalıkları toplumda
tek başlarına şeker hastalığı kadar
sık görülüyorlar. Uyuyamayanların
büyük bölümünde ‘huzursuz bacaklar
sendromu’ bulunuyor. Akşam
saatlerinde ve istirahat halinde
ortaya çıkan, tarif edilmesi zor bir
‘hareket ettirmeden duramama’
hissi uyandıran ‘huzursuz bacaklar
sendromu’, hareketle veya ayağa kalkıp
dolaşma ile kısmen rahatladığından
teşhisi kolay bir hastalıktır. Aynı
şekilde bu hastalığın tedavisi de
kolay. Uyku ile ilgili her sorun için ilgili
S İ M İ T S A R AY I • 9 3
bir uzman hekime görünmek ve bu
tedaviye vakit kaybetmeden başlamak
son derece önemli.
Elektriğin evlere girmediği dönemleri
hayal edin, bazılarımız bunu köylerde
çocukken yaşamışızdır bile. Akşam
olur, evde kısıtlı bir ışık kaynağı
etrafında toplanılır. Bir kandilin
hafifçe aydınlattığı bir odada kaç
saat oturabilirsiniz? Düşünün; radyo,
televizyon, bilgisayar, cep telefonu
yok. Sohbet ettiğinizi varsayalım
ve iki saat oturdunuz diyelim. Bu
durumda kış aylarında saat 20:00
gibi uyumak için odanıza gitmeniz
gerekir. Böylece de sabah horozlar gün
ışığıyla öterken siz de zorlanmadan
uyanırsınız. Bu sürede neler olur?
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte canlılık
ve mücadele hormonu olan kortizol
kandaki en yüksek seviyesine
ulaşırken, güneşin batmasından
birkaç saat sonra bu hormonun etkisi
azalır ve yerini gelişme ve onarım
hormonları olan büyüme hormonu
ile melatonin hormonlarına bırakır.
“Erken kalkan erken yol alır” deyimi
ile daha önce yazdığımız “Uyusun da
büyüsün” deyimi diğer birçok atasözü
ve deyimde olduğu gibi boşuna
söylenmemiştir.
Şimdi günümüz insanına dönelim.
İnsan asırlar boyunca süren bu
uyanıklık ve uyku döngüsünden sonra,
Edison’un ampulü keşfetmesiyle önce
gece saatlerinde ışıkla tanıştı. Buna
radyo, televizyon, internet, sosyal
hayat da eklenince, gece 24.00’ten
önce uyuma fırsatı bulamayan
yeni bir nesil doğdu. 1910’lu yıllarda
ortalama bir yetişkin günde 9-10
saat arası uyuyorken bugün bu
rakam 6-7 saate kadar geriledi.
Peki, biz suni ışık kaynaklarıyla
geceleri gündüze benzetirken,
asırlar boyunca karanlıkta uyuyan
bedenlerimizin dengesine ne oldu?
Yanıtlayalım, bedenimiz hâlâ eski
düzende çalışmaya gayret gösteriyor.
Canlanmanız gereken saatte (baykuş
ve tavuk oluşunuza göre bu dönem
değişebilir) uyuyor, uyumanız gereken
saatte uyanık kalıyor iseniz, bu
hormanlardan gerektiği kadar istifade
SAĞLIK
1 ayı geçiyorsa
doktora görünün!
U
yku bozuklukları; uykunun
kendisinin bozulması (dissomnia)
ve uyku sırasında yaşanan sorunlar
(parasomnia) olarak iki grupta
incelenir. İlk grupta doğal olarak iki
ihtimal vardır. Uykunun azalması
(ya da yaygın deyişle uykusuzluk,
insomnia) ve uykunun artmasıdır
(dissomnia). İkinci grupta yer alan
durumlardan bazıları; kâbuslar, gece
terörü, uyurgezerlik, uykuda konuşma,
uykuda diş gıcırdatma, ailesel uyku felci
olarak sayılabilir. Bu rahatsızlıkların
bir kısmı ürkütücü gibi görünse de
genellikle tehlikesiz seyirlidirler.
Ülkemizde birçok uyku klinikleri
bulunuyor. Bu klinikler, kişilerin
gece boyunca rahatça uyumalarını
sağlayacak şekilde hazırlanmıştır. Uyku
sorunu yaşayan kişi, uyku saatinden
birkaç saat önce kliniğe geliyor. Çeşitli
cihazlar, elektrotlar ve sensörler
yardımıyla kişi uykudayken inceleme
yapılıyor. Solunum hareketlerinin kaydı
için göğüs ve karın sensörleri, ağız ve
burundan hava giriş ve çıkışının kaydı
için solunum sensörleri, kan-oksijen
parsiyel basıncının kaydedilmesi için
parmak ucuna özel bir sensör ve vücut
pozisyonunun kayıtlanması için bir
pozisyon sensörü ve solunum seslerini
kaydeden bir mikrofon da hastaya
yerleştiriliyor. Bazı durumlarda
sadece uykudayken değil uyanıkken
de çeşitli ölçümler yapılmaya devam
ediliyor. Kayıtlar bir uzman tarafından
değerlendiriliyor ve uyku sorununun
teşhisi konularak tedavisine başlanıyor.
Bazı insanlar yeterince uyusalar bile
uyku sorunu yaşadıklarını ve bir türlü
uyumadıklarını söyler. Bazılarıysa
gereğinden fazla uyumaktan
şikâyet eder. “Uyku durumunu
yanlış algılama” olarak tanımlanan
bu sorun, klinik ortamda hastanın
gözlemlenmesi ile tespit ediliyor.
Gerçekte bir uyku sorunu yoktur fakat
kişi olduğunu düşünmektedir. Diğer
uyku bozukluklarında olduğu gibi bu
durumda da teşhis konuluyor ve bu
algının ortadan kaldırılması sağlanıyor.
Uykusuzluk ve obezite arasında bir
bağ olduğunu biliyor muydunuz?
edemiyorsunuz ve bazı hastalıklara
davetiye çıkarıyorsunuz demektir.
Uykusuz kaldığınızda kendinizi
yorgun ve mutsuz da hissediyorsunuz
üstelik. Gece 22:00 - 02.00 saatleri
arasında uyuyor olmanın insan
vücuduna kazandırdığı çok sayıda
fayda var. Melatonin, testesteron,
prolaktin ve büyüme hormonu gece
artan hormonlar ve bu saatlerde
uyumayan kişiler bu hormonlardan
eksik faydalanıyor. Üstelik yapay ışığın
uykumuzu geciktirdiği durumlarda
vücut ayakta kalmak için kortizol
salgılamaya devam ediyor. Stres
ve mücadele hormonu kortizolün
salgılanmaya devam etmesi, vücudu
sürekli streste tutarak şeker oranı
yüksek beslenmeyi tetikliyor; bu da
bir taraftan şeker hastalığına, diğer
9 4 • S İ M İ T S A R AY I
taraftan obeziteye davet çıkarıyor.
Kortizolun bir başka etkisi de gelişme
ve onarımı sağlayan büyüme hormonu
ile ruhsal durumumuz ve bağışıklık
sisteminin işleyişini kontrol eden
melatonin hormonunun salgısını da
geciktirmesi…
Sağlıklı uyku için...
İyi bir uykunun sağlığınıza,
zihninize ve mutluluğunuza olan
katkısı bu kadar açıkken, ‘geceleri
derin bir uykuya dalmak ve sabah
kalktığınızda kendinizi dinlenmiş ve iyi
hissetmek için neler yapabileceğinizi’
sorabilirsiniz. Bu sorunun yanıtı
için uzun bir listemiz var. Bu listeye
bakıp neleri değiştirebileceğinize
karar verebilir ve hemen bu gece yeni
düzeninizi uygulamaya geçirebilirsiniz.
Tam bir karanlık sağlayın:
Karanlıktan korkuyor musunuz?
Yatmadan önce koridorun
ya da mutfağın ışığını açık mı
bırakıyorsunuz? Yanıtınız “evet” ise
bu alışkanlıktan vazgeçmelisiniz.
Bırakın açık bir ışık kaynağını görerek
uyumayı, odanızdaki dijital saatin bile
üzerini örtmeniz ve tam bir karanlık
sağlamanız gerekiyor. Sokak lambası,
ay ışığı gibi dışarıdan gelecek ışıklar
için de koyu renk perdeleri tercih
etmelisiniz. “Bütün bunlara ne gerek
var, gözlerim kapalı” diye düşünmeyin,
modern çağın ışık teknolojileri,
göz kapaklarınızı aşıp zihninize
dek ulaşıyor! Bu noktada, bir göz
maskesinden de yararlanabilirsiniz.
Unutmadan; eğer gece tuvalet için
kalkarsanız, ışık açmamaya ya da daha
loş ışıkları açmaya özen gösterin!
Oda sıcaklığı ideal seviyede olmalı:
bu cihazların bulunmamasına özen
göstermelisiniz. Bazı uzmanlar sadece
yatak odasındakilerin değil, evdeki
elektromanyetik dalga yayan tüm
cihazların gece kapatılması gerektiğini
söylüyor.
Alarmı kurmaya gerçekten
ihtiyacınız var mı?: Bazı evlerde
çalar saatler yerlerini çoktan cep
telefonlarına bıraktı. Bir önceki
maddede cep telefonunu yatak
odanızdan dışarı çıkarmanız
gerektiğini belirtmiştik. Geleneksel
çalar saatiniz varsa onu da çekmeceye
kaldırıp, alarmını kullanmamanızı
tavsiye ederiz. Aniden çalan bir zille
uyanmak çoğu zaman kişiyi sarsar
ve huzursuz yapar. Odaya dolan ışık,
doğal bir çalar saattir ve bir süre
sonra kalkmak istediğiniz saatte
uyanacaksınızdır zaten. “Mutlaka
çalar saat olmalı” diyorsanız, “zır” diye
Çocukların büyüme hormonları
uyku srasında salgılanıyor.
Odanızın çok sıcak ya da soğuk olması
huzursuz bir uykuya sebep olabiliyor.
İdeal uyku için, 15 - 18˚C arasında bir
oda ısısı ayarlamaya çalışmalısınız.
Elektromanyetik cihazlar dışarıya:
Cep telefonu, dijital kol saatleri,
telsiz telefonlar gibi elektromanyetik
dalga yayan cihazlar, uyku esnasında
hipofiz bezinin melatonin ve serotonin
üretimini bozabiliyor. Bu nedenle
uyuduğunuz odada ve çevre odalarda
öten bir saat yerine, sizi mutlu ederek
uyandıracak, güzel bir melodisi olan
saatleri tercih edebilirsiniz.
Yatağa uyumak için girin: Yatakta
televizyon izlemekten, bilgisayarla
çalışmaktan kaçınmalı; yatağınıza
sadece dinlenmek ve uyumak için
gitmelisiniz.
Yatakları ayırmak mı?: Bazı
araştırmalar, çiftlerden birinin
uyku sorunu varsa, bunun diğerini
S İ M İ T S A R AY I • 95
de olumsuz etkilediğini belirtiyor.
Horlama gibi durumlarda bu
rahatsızlık üst seviyelere kadar çıkıyor.
Aynı şekilde, ev hayvanlarıyla birlikte
uyumak da huzursuz bir uykuya neden
olabiliyor. Uykunuzu olumsuz etkileyen
durumlarda ayrı yataklarda uyumayı
deneyebilirsiniz. Kendi uykunuzu
düşünürken, uyku sorunu yaşayan
kişinin de bu sorunu çözebilmesi için
destek olmayı unutmayın elbette.
Uyku saatlerinizi değiştirmeyin:
Yatağa gittiğiniz ve uyandığınız
saatlerin çoğunlukla aynı olmasına
özen gösterin. Bu size sağlıklı bir uyku
rutini kazandıracaktır.
Gevşeyin: Uykudan önce aromaterapi
yağlarıyla yapılabilecek bir masaj,
uykuya dalmanızı kolaylaştırabilir.
Benzer şekilde, duş alıp yatarsanız da
rahat bir uyku geçirebilirsiniz.
Sıvı alımına dikkat: Yatmadan iki saat
önce sıvı tüketmemeye özen gösterin.
Bu sizin gece tuvalete kalkmanızı ve
uykunuzun bölünmesini önler.
Çorap giyin: Ayaklar vücudun geri
kalanına göre daha soğuk hissedilir.
Yapılan bir araştırma, yatarken çorap
giyen kişilerin gece daha az uyandığını
göstermiştir. Çoraplara alternatif
olarak, ayağınıza yakın yerde bir sıcak
su torbası da bulundurabilirsiniz.
Yatmadan bir saat önce çalışmayı
bırakın, yarını düşünmeyin: Yatmadan
önce işleri ve yarını düşünmemek,
endişeli şekilde uykuya dalmanızı
önleyecektir. Bu sayede zihninizin de
dinlenmek için bir şansı olacaktır.
Müzikle rahatlayın: Kederlenmenize
ya da neşelenip uykunuzun kaçmasına
yol açacak şarkılardan bahsetmiyoruz.
Zihninizi dinlendirecek, meditasyon
(derin düşünme) müzikleri gibi
parçalar seçebilir, yatmadan önce
bunları dinleyebilirsiniz. Bunun için
özel olarak hazırlanan, kişinin derin
uykuya geçişini kolaylaştırmayı
hedefleyen CD’ler var; dilerseniz
bunlardan edinebilirsiniz.
EFT: Tüm bu saydıklarımız da işe
yaramıyorsa, Duygusal Özgürleştirme
Tekniği (EFT) ile derinlerde yatan ve
uyku sorununa sebep olan duygusal
stresi çözmeyi deneyebilirsiniz.
TEKNOLOJİ
LG G3 Türkiye’de
K
üresel çapta yapılan tanıtımından sonra tüm dünyada heyecanla beklenen LG G3, kullanıcılarla buluşmak için raflardaki yerini
alıyor. Geçtiğimiz ay yapılan tanıtımının ardından LG G3, Asya, Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında da kullanıcılarıyla buluşuyor.
‘Akıllı sadelik’ konseptiyle dikkat çeken yeni LG G3, ülkelere özel yerelleştirilmiş içerik ve özelliklerle kullanıcıları bir adım öteye taşıyor.
Avrupa ve Asya pazarlarındaki LG G3’ler, kendi özel Qi kablosuz şarj cihazını da içeren kutu seçenekleriyle kullanıcılara sunuluyor. Bunun
yanında LG G3’ün bütün potansiyelini ortaya çıkartan Quick Circle Case gibi çok özel aksesuarlar da mağazalarda yerini alıyor. LG G3’ün
Türkiye’de tavsiye edilen satış fiyatı ise 16 GB’lık modelleri için 1.999 TL, 32 GB’lık modelleri için de 2.199 TL olarak belirlendi.
Dünyanın en küçük
notebook adaptörü
D
izüstü bilgisayarlarımız taşınabilir olma özellikleriyle tam bir
hayat kurtarıcı olsalar da bataryaları uzun süreli kullanımlara
olanak tanımıyor. Bu nedenle şarj
cihazlarını sürekli yanımızda
taşımamız gerekiyor. Enerji
çözümleri markası olan
Tunçmatik de yeni, küçük
ve kolay taşınabilir dizüstü
bilgisayar adaptörü Powernote
Slim ile ürün portföyünü
genişleterek kullanıcıların hayatlarını
kolaylaştıran çözümler üretmeye devam
ediyor. Tunçmatik Powernote Slim’in 17mm’lik
ince gövdesinde çalışma voltajını gösteren LCD
ekran bulunuyor. Gövdesinde ABS ve Polikarbonat (PC) malzeme
kullanıldığından güvenilir ve çevre dostu olan Powernote Slim,
farklı dizüstü bilgisayar ve netbook modellerle uyumlu 8 farklı uç
barındırıyor. Ürün aynı zamanda 1A USB çıkışı sayesinde cep telefonu,
tablet, dijital kamera gibi elektronik cihazlar için de kullanılabiliyor.
9 6 • S İ M İ T S A R AY I
USB belleğinizi
şifreleyin
U
SB belleklerin kapasiteleri artıp fiyatları da
giderek düştükçe vazgeçilmezlerimiz haline
geldiler. Artık pek çok kişi özel, kişisel bilgilerini veya
çok önemli verilerini
USB belleklerinde
taşımaya başladılar.
Fakat belleklerin
kaybolması veya
çalınması durumda
ortaya çok tatsız durumlar
çıkabiliyor. Rohos Mini Drive
adlı ücretsiz bir program sayesinde
USB’nizde çok gizli dosyalarınızı
rahatlıkla taşıyabilir ve kaybolması durumda
yanlış ellere geçmesini de önleyebilirsiniz. İlk
yapmanız gereken programı indirdikten sonra
bilgisayarınıza kurmanız. Bundan sonra programı
çalıştırarak ‘Setup USB Key’e tıklayarak USB’nizde
gizli ve şifreli bir bölüm yaratabilirsiniz.
Televizyonunuza
internet ekleyin!
E
vdeki mevcut televizyonu SmartTV’ye çeviren,
yüzlerce film ve dizi ile eğlence keyfi sunan
Doping Box, kullanıcılarla buluşuyor. İnternetin
tüm içeriğine ve pek çok popüler uygulama ve
oyunlara televizyon ekranından ulaşmayı sağlayan
Doping Box, televizyonda eğlence anlayışında
sınırları kaldırıyor. Doping Box, ek ücret ödemeden
istediğiniz an izleyebileceğiniz yüzlerce film ve
diziyle, Youtube, Facebook, Twitter, Spotify ve oyun
uygulamalarıyla evinizde ailenizle, sevdiklerinizle
beraber geçireceğiniz keyifli zamanlar yaratacak.
DopingBox kullanıcıları, kullanımı kolay Air Mouse
kumandası sayesinde artık televizyonda gerçek
internet deneyimi yaşıyor, internetin sınırsız
içeriğine televizyonun büyük ekranı ile erişiyor.
Bunun yanında, yüzlerce popüler yerli / yabancı film
ve diziyi ekstra ücret ödemeden televizyonlarının
büyük ekranında, yüksek kalite ile izleyebiliyor.
Beyaz EOS 100D piyasada
C
anon, APS-C DSLR modeli EOS 100D’nin ve EF-S 18-55mm f/3.5-5.6
IS STM zum lensinin beyaz renkli yeni versiyonlarını tanıttı. DSLR
fotoğrafçılığın dünyasını keşfetmek isteyen yeni kullanıcılar için ideal
seçenekler olan yeni EOS serisi modelleri, beceri düzeyleri ne olursa
olsun, herkesin özel anları kolayca yakalamasını ve yeniden yaşamasını
sağlıyor. 116.8 x 90.7 x 69.4 mm boyutlarına sahip olan EOS 100D
yanınızda rahatça taşıyabileceğiniz kadar hafif olmasının yanı sıra 18
MP APS-C Hibrit CMOS AF II sensörü, çeşitli basit kontrolleri, otomatik
çekim modları ile göz alıcı fotoğraflar ve Full HD videolar çekmenizi
basitleştiriyor. Son derece hafif ve kompakt gövdesi klasik DSLR çekim
deneyimi sunarken, geniş 7.7cm (3.0”) Clear View II dokunmatik ekranıyla
ayarları yapmak ve görüntüleri çekimden sonra incelemek kolaylaşıyor.
Su geçirmeyen
hoparlör
M
obicom tarafından Türkiye’ye
getirilen ekstrem ortamlara
ve maceraya uygun hoparlör
Braven BRV-1, suya dayanıklılık
performansı ile maceraperestlerin
gözdesi. Doğa şartlarına dayanıklı
olarak üretilen BRV-1 ile denizde
ve havuzda kesintisiz müzik
dinlemek mümkün. Dış mekân için
özel olarak tasarlanan ve denizde,
dağda kısacası doğada her yerde
müzik dinlemek amacıyla üretilen
BRV-1, IPX7 sertifikalı su geçirmez,
şok emici özellikli dış malzemesi
ile en dayanıklı hoparlörler arasında
yer alıyor. Bluetooth ile kablosuz olarak
kullanılabilen BRV-1 ile speakerphone özelliği
sayesinde telefon görüşmeleri de
yapılabiliyor. Ürün, 12 saate kadar
kesintisiz müzik keyfi sunduğu gibi
cep telefonu ve tablet gibi mobil
cihazları da şarj edebiliyor.
S İ M İ T S A R AY I • 97
TEKNOLOJİ
Tatile özel tablet
T
atil planları yapıldığı şu dönemde
Lenovo, A3000 tabletiyle iyi bir örnek
sunuyor. Yavaş çalışan, düşük performanslı
tabletlerden sıkıldıysanız Lenovo’nun A3000
tableti size göre olabilir. Oyun tutkunları
için yüksek performans sunan A3000,
tatilde de sizinle. İsteğe bağlı 3G internet
bağlantısı olan A3000, saniyede 42 MB’a
kadar indirme hızı sağlarken, 1 GB RAM’i, 5
MP kamera ve 1024x600 ekran çözünürlüğü
ile de göz dolduruyor. Bunların yanı sıra 11
mm inceliğinde ve 345 gram ağırlığında olan
tablet, her an yanınızda olabilecek türden.
7 saate kadar pil ömrüne de sahip olan ve
beyaz renkli tasarımıyla da şık tablet, Teknosa
Mağazalar’nda 499 TL’ye satışta.
Arşivinizi tek
noktada toplayın
D
ijital fotoğraf makineleri, cep
telefonları ve internetten
indirilen içeriklerle beraber
ev kullanıcılarının
depolama ihtiyaçları
da gün geçtikçe
artıyor.
Kullanıcılar
evlerinde
bulunan oyun
konsolları,
tabletler, akıllı
telefonlar ve
bilgisayarından
tüm bu
dijtial arşive
ulaşabilmek
istiyor. İletişim
ve haberleşme
teknolojileri
sağlayıcısı ZyXEL, ev
kullanıcılarının bu ihtiyaçlarına yönelik
geliştirdiği NAS ürünleri ile ideal bir çözüm
sağlıyor. Dijital arşivini tek bir noktada
toplayıp buna tüm cihazlarından erişebilmek
isteyenlere yönelik geliştirilen NSA310S, tüm
multimedya içeriğini depolayıp kullanıcılara
diledikleri cihazdan ve her noktadan erişim
sağlıyor. Giriş seviyesi kullanıcılar için
tasarlanmış olan NSA310S, bir adet 3.5 SATA
I/II 4TB’a kadar sabit disk desteğine sahip.
Toshiba’nın yeni gözdeleri
T
oshiba, ultra-ince ve şık 39.6 cm (15.6”) ekranlı Satellite S50 ve 43.9 cm (17.3”)
ekranlı Satellite S70 modellerinden oluşan yeni S Serisi notebook’larını
tanıttı. Bir dizi ergonomik özelliğin performans ve dokunmatik ekran ile
buluştuğu modeller sıra dışı kullanışlılık sağlıyor. Satellite S Serisi’nin bir dizi
eğlence özelliği gelişmiş bir multimedya deneyimi sağlıyor. Yüksek performanslı
ve ayarları DTS Sound tarafından yapılmış harman/kardon® hoparlörler ile
kullanıcılar harici bir hoparlöre bağlamaya gereksinim duymadan müzik
dinleyebiliyor veya en yeni filmleri izleyebiliyorlar. Toshiba’nın dahili Resolution+
teknolojisi video ve fotoğraf içeriklerini gerçek zamanlı olarak analiz ederek ve
iyileştirerek, gerçekçi görüntülerle gelişmiş bir görüntüleme deneyimi sunuyor.
9 8 • S İ M İ T S A R AY I
Dayanıklı bir
tablete ne
dersiniz?
P
anasonic, Toughpad FZ-G1
dayanıklı tabletin ATEX sertifikalı
versiyonunu duyurdu. 10.1 inç
Windows 8 Proişletim sistemli tablet
potansiyel patlama tehlikesini
içerisinde barındıran petrol ve
doğalgaz sektörü gibi alanlarda
kullanım için özel tasarlandı. Tablet,
özellikle zamanlarının çoğunu sahada
geçiren mobil çalışanlar için uygun
olarak tasarlandı. Dayanıklı olan cihaz
sahada çalışan tablet kullanıcılarına
görüntü kalitesinin yeni seviyesini
sunan, 800cd/m² parlaklık değeri
sağlıyor.
Panasonic’ten yeni
projeksiyon
P
anasonic’in yeni tanıttığı Full HD projeksiyon
cihazı PT-DZ16K, düşük güç tüketim oranı ile
dikkat çekiyor. Cihazın 3 bin saate kadar süren
uzun lamba değişim ömrünün yanı sıra 12 bin
saate kadar kullanılabilen bakım gerektirmeyen
eko filtresi bulunuyor. PT-DZ16K serisi projeksiyon
cihazları uzaktan kontrol edilebiliyor ve Panasonic
ET-SWA100 çoklu projektör takip ve kontrol yazılımı
ile uzaktan çalıştırılabiliyor. Panasonic’te pazarlama
müdürü olarak görev yapan Tom Gibson, yeni
projeksiyon cihazı hakkında şunları söylüyor: “PT-DZ16K
projektörler dört lambanın kullanıldığı verimi yüksek
optik tasarım, sıvı soğutma sistemi ve 7/24 kullanıma
olanak tanıyan aktarma modu sayesinde etkinlikler ve
kalıcı geniş mekân kurulumlarındaki gibi uzun süreli
kullanımlar için ideal.”
Yüzerken müzik dinleyin
S
u geçirmeyen tasarımı ile sadece suya değil yoğun antrenmanlar
sırasında çıkan tere de dayanması, Sony Walkman Giyilebilir MP3
Çalar NWZ-W273S’i, sağlığına özen gösterenlerden performans sporu
yapanlara kadar herkes için iyi hale getiriyor. Sony Walkman
Giyilebilir MP3 Çalar NWZ-W273S, tiz sesleri ve derin
basları, yüksek bir ses performansı ile sunuyor. Sony
Walkman Giyilebilir MP3 Çalar NWZ-W273S, hareket
halindeyken şarkıları oynatmak, dondurmak
veya değiştirmek ve kolaylıkla sesi ayarlamak
üzere sezgisel kontrollere sahip olacak şekilde
tasarlandı. Yaklaşık 1.000 şarkı depolama
kapasitesine sahip 4 GB dahili belleği ile
kullanıcılar kolaylıkla DRM-siz müzik dosyaları
ve şarkı listelerini sürükleyip bırakarak Mac
veya PC için iTunes, Windows® Media Player veya
Windows Explorer üzerinden çalabiliyor.
S İ M İ T S A R AY I • 9 9
TEKNOLOJİ
Üç boyutlu ses keyfi
L
G Electronics, televizyon keyfini üç boyutlu ses kalitesiyle zenginleştiren
yeni ürünü Sound Bar’ı (model: NB5540) tüketiciyle buluşturdu. 35 mm’lik yüksekliği
ve ince yapısıyla televizyonun hemen altına konumlandırılan cihaz, 320 W gücünde 4.1 kanallık
sistemi ve Hi-Fi dijitalden analoğa dönüştürücü (DAC) sayesinde ince TV’ler için kablosuz bağlantısı
ile her boyuttaki TV ile mükemmel bir uyum sağlıyor. Yeni nesil ince TV’lerin estetik görünümüne
uyum sağlayan Sound Bar, minimalist tasarımı ve koyu gümüş rengiyle modern iç mekânların
uygun bir parçası haline geliyor. Kablosuz bağlantı özelliği sayesinde, kabloların oluşturabileceği
kalabalık görüntüyü ortadan kaldırıyor. Diğer yandan, LG’nin Sound Sync özelliği sayesinde
kullanıcılar akıllı telefon ya da mobil cihazlarını Bluetooth üzerinden Sound Bar’a bağlayabilecekler.
Projeksiyonda
mükemmel renkler için
V
Action Cam’le harekete geç!
S
ony, giyilebilir video kamera Action Cam ile yaz tatilinde
heyecanı üst düzeye taşıyor. Sony Action Cam ailesinin yeni
üyesi HDR-AS100VR, deniz kenarından doğa yürüyüşlerine,
her türlü yaz macerasında kayıt yapmanıza imkân sağlıyor.
İnce tasarımı, hava ve suda daha düşük direnç yaratırken
su geçirmez gövdesi de örneğin yağmurlu havalarda
bisiklet kullandığınızda su geçirmez bir muhafazaya ihtiyaç
duymayacağınız anlamına geliyor. Action Cam, saniyede 120
veya 240 karelik yüksek kaliteli videoları sesli olarak çekebiliyor.
Çekim sonrasında, bisikletinizle yaptığınız saltoların ve
kaykayınızla gerçekleştirdiğiniz numaraların akıcı yavaş çekim
görüntülerini elde etmek için normal hızda oynatabiliyorsunuz.
Aynı anda beş adede kadar Action Cam AS100VR, ürün ile
birlikte verilen ve bileğe takılabilen RM-LVR Renkli Ekran
Uzaktan Kumanda ile kontrol edilebiliyor.
iew Sonic, giriş seviyesinden üst düzeye kadar tüm
projeksiyon cihazlarına entegre ettiği yeni Super
Color teknolojisini duyurdu. Son dönemde View Sonic’in
monitörlerinde görmeye alışık olduğumuz benzersiz renk
performansı sunan bu özel teknoloji, artık View Sonic
projeksiyon cihazları ailesinde de yer alacak. Super Color
teknolojisi, projeksiyon cihazlarının renk çemberleri, video
işlemcileri ve dinamik lamba ömürlerini geliştirerek 5, 6
ve 7 serilerinde daha kaliteli renkler sunmayı amaçlıyor.
Standart
görüntüleyicilerden
daha başarılı
bir renk üretimi
sunan Super
Color teknolojisi,
görüntünün her
noktasında renkleri
hassasiyetle
uyguluyor.
Yeni multimedya hoparlörü
Windows ve Mac OS bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar ve
MP3 çalarlar dahil olmak üzere tüm audio cihazları ile uyumlu
olan Logitech Multimedya Speaker Z213 büyüleyici
seslerin kapısını aralıyor. Speaker sisteminin 4 inç
uzunluğundaki sürücüsü ve alttan atımlı subwoofer’ı
sayesinde en sevdiğiniz müzik, film ve oyunların
baslarını duyabilir, subwoofer’ın arkasında yer alan
düğmelerle bas seviyesini kolayca ayarlayabilirsiniz.
Müziğinizi özel dinlemek istediğinizde kontrol
panelindeki 3.5 mm’lik kulaklık girişine stereo
kulaklıklarınızı takmanız yeterli. Logitech Bluetooth
Audio Adapter ile uyumlu olan Logitech Multimedya
Speaker Z213’ü, Bluetooth ses adaptörüne
bağlayarak Bluetooth’lu tüm cihazlardan müzik keyfi
yaşayabilirsiniz.
10 0 • S İ M İ T S A R AY I
sosyal sorumluluk
Düşler Akademisi engelsiz yaşam
için çalışmaya devam ediyor
Alternatif Yaşam Derneği, 12 yıldır çeşitli projelerle
onbinlerce engelliye engelsiz yaşam çözümleri sunuyor.
Farklı spor ve sanat alanlarında ücretsiz ve gönüllülük
temelli verdiği dersler ile engelli bireylerin toplumsal
hayata tam ve eşit katılımını hedefleyen Düşler Akademisi
projesi, şimdi Kaş’ta kurulan yeni Köy Akademisi ile
toplumsal değişimde köklü bir adım daha atıyor. Siz de
değişimin bir parçası olmak ister misiniz? Nisan Necimoğlu
B
irleşmiş Milletler Engellilerin
Hakları Sözleşmesi’ni 2009
yılında imzalayan Türkiye’de,
nüfusun yüzde 12.3’ü engelli
vatandaşlardan oluşuyor. Buna karşın
eğitim, istihdam ve sosyal hayata
katılım konusundaki eksiklikler gün
geçtikçe artıyor ve engelli bireylerin
toplumsal hayata katılımı önündeki
engeller gün geçtikçe büyüyor. Bu
engellerin kaldırılması için ciddi ve
kalıcı çözümler üretip uygulamak ve
engelli bireylerin temel anayasal ve
insani yaşama haklarını eşit ve özgürce
kullanabilmelerinin önünü açmak
gerekiyor.
Düşler Akademisi bu yaklaşımla
üretilmiş bir ‘Alternatif Yaşam Derneği’
projesi. Yıllardır ‘Dalmak Özgürlüktür’,
‘Alternative Camp’, ‘Reha Istanbul’
projeleriyle onbinlerce engelli bireye
engelsiz sosyal yaşam çözümleri ve
olanakları sunan Alternatif Yaşam
Derneği, UNDP (Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı), Kalkınma
Bakanlığı ve Türkiye Vodafone Vakfı
finansal destegi ile 15 Kasım 2008’de
hayata geçti. Düşler Akademisi engelli
ve sosyal dezavantajlı bireylerin sanat
ve spor yoluyla toplumsal hayata
tam ve eşit katılımını hedefleyen, bu
anlamda 2008 yılından bu yana farklı
10 2 • S İ M İ T S A R AY I
sanat ve spor alanlarında,ücretsiz ve
gönüllülük temelinde dersler veren bir
sosyal sorumluluk projesi.
Düşler Akademisi ‘herkes için sanat’
yaklaşımı ile eşit katılım olanakları
sunan öncü ve model bir proje. 2008
yılından bu yana faaliyet gösteren
Düşler Akademisi projesi, 2013
yılı itibari ile sürdürülebilir yeni
bir toplumsal dönüşüm projesinin
kapılarını açıyor. Alternatif Yaşam
Derneği ve Düşler Akademisi
projesine bağışlanan eski Çukurbağ
İlkokulu, 2013 itibari ile bir yaşayarak
öğrenme ve uygulama merkezine
dönüştürüldü.
Engelliler için toplumsal
dışlanmadan uzak bir
yaşamın önemi büyük.
Kaş’ta engelsiz yaşam
için Köy Akademisi
‘Düşler Akademisi- Kaş’, toplumsal
dışlanmayı yaşayan tüm birey ve
gruplara alternatif, yenilikçi ve
sürdürülebilir yöntemlerle ücretsiz
olarak eğitim, üretim ve ortak yaşam
hizmetleri sunan bir Köy Akademisi.
Burası, bir Alternatif Yaşam Merkezi
olarak dört ana konsepti aynı çatı
altında birleştiren bir şemsiye
örgütlenme. Şimdi bunlardan sırasıyla
bahsedelim...
Alternative Camp
Spor aracılığı ile toplumsal değişimin
en önemli uygulama örneklerinden
biri olarak, spor-eğitim-entegrasyon
ve tatil kampçılığı hizmetini 2002
yılından beri sunan Alternative Camp,
başladığı günden bu yana 8 binin
üzerinde engelli ve sosyal dezavantajlı
gence ve binin üzerinde yerli ve
yabancı gönüllüye ev sahipliği yaptı.
Ülkede Alternative Camp modelini
yaygınlaştırmak adına Alternatif
Yaşam Derneği, gelen talepler
doğrultusunda Van, Sinop, Fatsa,
Artvin gibi illere giderek o bölgelerdeki
sivil toplum örgütlerine, bölgelerinde
yapacakları kamp uygulaması için
gerekli mekân erişilebilirliği, yerel
kurum ve kuruluşlarla yapılacak
işbirlikleri konusunda destek veriyor.
Düşler Akademisi
Engelli, sosyal dezavantajlı ve herhangi
bir sebeple toplumsal dışlanmaya
maruz kalan bireylerin toplumsal
hayata tam ve eşit katılımı hedefiyle,
herkes tarafından erişilebilir,
tamamen ücretsiz ve gönüllülük
temelli sanat eğitimleri sunan Düşler
Akademisi, vokal, ritim, dans, film
prodüksiyon, fotoğraf, DJ, enstrüman,
resim, tasarım ve daha pek çok
sanat atölyesinden oluşuyor. Düşler
Akademisi eğitimlerinin sonucunda
ortaya çıkan Düşler Kumpanyası,
Social Inclusion Band, Düşler Mutfağı
gibi alt projeler sayesinde hem engelli
bireylerin sosyal hayata entegrasyonu
hedefi gerçekleştirildi hem de Sosyal
Girişimcilik Modelleri ile proje
sürdürülebilirliğine katkı sağlandı.
Sosyal Girişim Parkı
Toplumun sosyal sorunlarına
yenilikçi çözümler üretmek amacı ile
projeler geliştirip uygulayan toplum
liderlerlerinin, sosyal girişimcilerin ve
sivil insiyatiflerin üretim ve paylaşım
alanı olan Sosyal Girişim Parkı,
evrensel tasarım ve doğal yapıyı
koruyup, güçlendirme prensiplerini
göz önünde bulundurarak Türkiye’nin
sosyal girişimci adaylarının tüm
taleplerini karşılayacak yeni bir
buluşma alanı olma hedefinde.
Ekolojik Yaşam
Kendine yeterlilik ve doğal yaşam
döngüsünde tarımsal üretimin
yapıldığı Ekolojik Yaşam tesisinde,
bünyesindeki 3.5 dönüm arazi
S İ M İ T S A R AY I • 10 3
kullanılarak, tarımsal ihtiyaçların
karşılanması, endüstriyel gıda ürünleri
tüketilmeden ihtiyaç duyulan gıdaların
üretiminin sağlanması hedefleniyor.
Yenilenebilir enerji çözümleri ile
modern şehir hayatı yerine ekolojik
yaşam dinamikleri göz önünde
bulunduruluyor.
Siz de katılın!
‘Düşler Akademisi’ ve ‘Düşler
Akademisi – Kaş’ tamamen ücretsiz
hizmet veren ve altyapısında tümüyle
gönüllülük prensibi bulunan yaşam
merkezleri ve her alanda gönüllü
hizmet vermek isteyenlere kapısını
sonuna kadar açıyor. Sanat ve spor
dallarında gönüllü eğitimler vermenin
yanı sıra, tarım, hayvancılık, aşçılık,
yüzme, binicilik, gemicilik/teknecilik,
ofis destek ve daha pek çok alanda
gönüllü olmak mümkün. Öğrenci,
gönüllü ve gönüllü eğitmen olmak için
ise web sitelerinde bulunan gönüllü
formlarını doldurmak yeterli.
DETAYLI BILGI IÇIN:
Düşler Akademisi – Ataşehir, İstanbul:
www.duslerakademisi.org, 0216 688 31 53
Düşler Akademisi – Kaş, Antalya: www.
duslerakademisi-kas.org, 0242 839 50 80
Düşler Akademisi ve Düşler Akademisi –
Kaş’a maddi olarak destek olmak isteyen
gönüllüler, bağış için gerekli banka hesap
numaralarına internet sitesi üzerinden
ulaşabilirler.
KÜLTÜR-SANAT / KİTAP
Elektrik,
Mıknatıs, Ses
ve Kaldırma
Kuvveti
Çeviren: Cumhur Öztürk
Yayınevi: İletişim Yayınları
B
ilime ilgi duyanlar için
hazırlanan Bilim Oyunları
serisinin ikinci kitabı Elektrik,
Mıknatıs, Ses ve Kaldırma
Kuvveti evde yapabileceğiniz
pratik deneyleri kapsıyor.
Aklından
düşünceler
geçen çocuk
Yazan: Christine Nöstlinger
Türkçesi: Necdet Neydim
Yayınevi: Günışığı Kitapları
R
osalinde’nin yaşamı ona
sürekli karışanlarla dolu:
Annesi, babası, büyükannesi,
büyükbabası, arkadaşı Fredi…
Ona öğütler veriyorlar. Ve
Rosalinde mutlaka kaleci
olmak istiyor Fredi’ye inat!..
Babam Bir
Astronot
Kitaplardan
Korkan Çocuk
Nar ve Elma
Kurdu
G
K
E
Yazan: Deniz Tarsus
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları
Yazan: Susanna Tamaro
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları
Yazan: Nazlı Deniz Güler
Yayınevi: İletişim Yayınları
eri sayım başlasın!
Babası soğuk bir kış
günü Börülce’yi işyerine
götürür. Geçtiği koridorlar,
babasının kıyafeti Börülce’yi
büyüler. Mor Gezegen’e
doğru yolculuğu böyle başlar.
Tahmin edeceğiniz gibi
onu orada burçok sürpriz
bekliyor.
üçük Leopold, daha sekiz
yaşındadır, gerçekten de
kitaplardan çok korkmaktadır.
Her yıl olduğu gibi sekizinci
doğum gününde de, annesiyle
babasının getirdikleri armağan
paketini heyecanla açar, ne
yazık ki, o çok sevdiği koşu
ayakkabısı yerine parlak kaplı iki
kitapla burun buruna gelir.
skiden Nar’ın en sevdiği
şey babasıyla ağaçların
fotoğraflarını çekmekti.
Şimdiyse tıpkı çektikleri
fotoğraflar gibi siyah beyaz
yaşıyor. Yaşıtlarının aksine
cicili bicili giysilerden uzak
duran Nar, babası sayesinde
tanıştığı ağaçlarla arkadaşlık
etmeyi seviyor.
Bugün Adım
Kaktüs Benim
Balık
Lollipop
A
K
E
Yazar: Hacer Kılcıoğlu
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
nne babasından
“Haydi Çiçek!” sözlerini
duymaktan sıkılan Çiçek, adını
her gün değiştirir. Bir gün
Papatya olur, neşelidir; öbür
gün Kaktüs olur, dikenlerini
çıkarır. Bir yandan yeni
doğan kardeşinin mızıltısı, öte
yandan kankasıyla küsmeleri
Çiçek’in keyfini kaçırmıştır.
Yazar: Laura S. Matthews
Türkçesi: Mine Kazmaoğlu
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
aplan’ın, yardım
gönüllüsü olarak çalışan
anne ve babasıyla birlikte
yaşadığı yabancı köy her
geçen gün yaklaşan savaştan
daha da etkilenmektedir.
Herkes gibi onlar da köyü terk
etmek zorunda kalırlar. Son
anda Kaplan, çamurlu bir su
birikintisinde yaşam savaşı
veren küçük balığı fark eder.
10 4 • S İ M İ T S A R AY I
Yazar: Christine Nöstlinger
Türkçesi: Necdet Neydim
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
manuel Meier, adından
hiç memnun değildir.
Kendisi için ‘Lollipop’ adında
karar kılar. Hani şu, saplı bir
yeşil şeker markası. Victor’un
en sevdiği şeker de zaten
Lollipop’tur. Üstelik, iyice
yalayıp saydamlaştırınca,
tek gözünü kısarak içinden
baktığı kişiye her istediğini
yaptırabilmektedir.
Simyacı
Yazan: Paulo Coelho
Yayınevi: Can Yayınları
P
aulo Coelho’nun 25 yıl
önce kaleme aldığı ilk
romanı Simyacı, çeyrek asırlık
macerasını tamamladı.
ABD’deki basımının ardından
tam 271 hafta boyunca New
York Times’ın çok satanlarında
kalarak eşi görülmemiş bir
rekora imza atan Simyacı,
tüm dünyada olduğu gibi
Türk okurları da şaşırtacak
bir sürprizle doğum gününü
kutluyor. 25. yıla özel, ciltli ve
kutulu baskısı yapılan Simyacı
Çıktı.. Simyacı’yı bugüne kadar
hiç okumadıysanız emin
olun hayata dair pek çok şey
kaçırdınız demektir. Birçok
insanın yaşam felsefesini
derinden etkileyen Simyacı 25.
yıla özel ciltli ve kutulu baskısı
ile hem mükemmel bir hediye
hem de arşiv meraklıları için
kaçırılmaması gereken güzel bir
fırsat!
Paulo
Coelho
Elleri Var
Özgürlüğün
Dağa Çıkan
Kurt
Yalnızlar Adası
1
U
A
Yazan/Şair: Oktay Rifat
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
0 Haziran 1914 tarihinde
dünyaya gelen bu büyük
şairin hem kişisel yaşam
serüvenini hem edebi
serüvenini yansıtan, bir yandan
da ressamlığına vurgu yapan
bir serginin kataloğu Elleri
Var Özgürlüğün. 18 Nisan
1988’de 74 yaşında aramızdan
ayrılan Oktay Rifat’ın
yaşamından kesitler veren,
ailesi ve edebiyatçı dostlarıyla
ilişkilerinin yansıtıldığı sergi
kataloğunda şairin avukatlık
mesleğinden kalan eşyalar,
resmi belgeleri, mektupları,
daktilosu, küllüğü, pardösüsü,
kasketi, saati gibi özel eşyaları
görülebiliyor. Elleri Var
Özgürlüğün sergi kataloğu bir
yanıyla da Oktay Rifat kitabı
gibi kuruldu. Onun hayatı,
hakkında yazılıp söylenenler,
anılarda ve oğlunun gözünde
nasıl bir kişi olduğu okunabildiği
gibi Lütfi Özkök, Ara Güler,
Şahin Kaygun ve Cengiz Cıva
fotoğraflarına eşlik eden bir şiir
seçkisi de var. Kataloğu alanlar
şair, oyun yazarı, romancı,
denemeci, ressam, avukat,
balıkçı, marangoz, aşçı, sporcu,
gerçek dost, dürüst insan,
toplumcu bir halk adamı
ve büyük bir aydın olarak
Oktay Rifat’ı bulacaklar.
Ve belki de şiirlerini,
romanlarını okuma hevesi
uyandırarak bir edebiyat
şöleninin ateşini yakacak
bir katalog.
Yazan: Halide Edip Adıvar
Yayınevi: Can Yayınları
şak’a girerken düşündüm,
Anadolu’da geçen
yıllarımda yüz evden otuz
eve eriyerek dağılan, ölen,
erkeksiz ve kimsesiz köylerde
Himmet çocuğun eşlerine
rastlıyor, onlara memleketin
hayat tarihinde birer ışık ve
iz diye bakıyordum. Hayat
diye, insanlık diye Anadolu’da
ne kalmışsa gayretli
kadınlarıyla bu küçük gündelik
kahramanların insanüstü
çalışmasından kalmıştı.
Bunlardan bir tanesi kafamda
ve kalbimde içimi kanatan bir
çivi gibi saplanmış kalmıştır...
Dağa Çıkan Kurt, Milli
Mücadele’de sahne arkasında
kalan kahramanların kitabı.
Bir yandan işgal ordusuyla, bir
yandan da açlıkla, hastalıkla
savaşan Anadolu halkının ve
Kuva-yı Milliye birliklerinin
serüvenleri, bu hikâyelerde
Halide Edip’in cephe gerisi
tanıklığıyla sunuluyor.
Halide Edip Adıvar
S İ M İ T S A R AY I • 10 5
Yazar: Lisa Kleypas
Türkçesi: Sibel Coşar
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
ltı yaşındaki Holly
yağmurlu bir akşam,
aile olarak bildiği tek kişi olan
annesi Victoria’yı kaybettikten
sonra konuşmaz olmuştu.
Mark Nolan’ın hayatında
ihtiyaç duyduğu son şey ise altı
yaşındaki bir kız çocuğuydu.
Ancak o da kaybettiği
kardeşinin bu sessiz çocuğunun
hayatını güzelleştirmek için
her şeyi yapabileceğini fark
edecekti. Kız kardeşinin ona
son tavsiyeleri açıktı: “Her şeye
onu sevmekle başla. Gerisinin
geleceğinden eminim.” Maggie
Conroy ise bir senelik eşini
kaybettikten sonra, tekrar
âşık olmaktan korkuyordu.
Yine de hayal gücünün sihrine
inanıyordu. İşlettiği oyuncakçı
dükkânında Holly Nolan’la
tanıştığında, bu küçük kızın
sihre ihtiyacı olduğunu o da
anlayacaktı.
Lisa Kleypas
KÜLTÜR-SANAT / DVD
Bi Küçük Eylül Meselesi
Eylül, hayatta her istediğine sahip olan, güzel ve neşeli bir genç
kadındır; ta ki başına gelen bir şey sonucu yaşamının son bir
ayını unutana dek. Ailesi ve arkadaşları ona her şeyin yolunda
olduğunu söylerken, Eylül bir şeylerin ters gittiğini anlamaya
başlar ve hatırlamadığı o bir ayın peşinden Bozcaada’ya gider.
Orada, daha önce hiç görmediği garip bir derbeder Eylül’e
seslenir: “Eylül. Beni hatırlamıyor musun? Sen burada, bu adada
bana âşık oldun.”
Dil seçenekleri: Türkçe, İngilizce altyazı
Rüzgar Yükseliyor
Kendini uçaklara adamış mühendis Jiro Horikoshi, estetiği,
ruhu ve arkasındaki bilimle; uçmaya dair her şeye hayrandır.
Gözleri bozuk olduğu için hiçbir zaman pilot olamayacaktır; bu
yüzden yıllardır hayallerindeki uçağı tasarlamak ve inşa etmekle
uğraşmaktadır. En sonunda, tasarımı olan Mitsubishi A6M Zero
bittiğinde ise Jironun hayalleri paramparça olur çünkü hayatını
adadığı projesi II. Dünya Savaşı için kullanılacaktır.
Dil seçenekleri: Japonca, İngilizce altyazı, Türkçe altyazı
Serpico
1970’ler... New York’un bir suç
şehri olmaktan çıkmasına henüz
on yıllar var. Polis gücüne yeni
katılan hippi görünüşlü genç Frank
Serpico’nun, birlikte devriyeye çıktığı
arkadaşlarından tek farkı şehrin entel
kesiminde yaşaması ve sakal uzatması
değil, kesinlikle rüşvet almaması ve
dünyayı daha iyi bir yer yapacağını
sanmasıdır. Frank’ın tutumu bir süre
sonra hem sokaktaki azılı suçluları
hem de onlarla işbirliği yapan çalışma
arkadaşlarını rahatsız edecektir.
Kirliliğin etrafını sardığını farkettiğinde,
kokuşmuşluğun uzandığı yerleri görüp
dehşete kapılacak ve kendi hayatının da
tehlikede olduğunu anlayacaktır.
Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj,
Türkçe altyazı
10 6 • S İ M İ T S A R AY I
Zambezia - Kuşlar
Şehrinde Macera
Afrika’nın ortasındaki kuş şehri Zambezia,
yumurta avcılarına karşı savunmasıyla
meşhur bir vadidir. Aero’nun hayali,
bir gün bu vadide uçmaktır. Bir gün
yumurtaların büyük bir bölümü
kaybolunca , Aero Zambezia’yı kurtarmak
için kendini bir maceranın ortasında bulur.
Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj,
Türkçe altyazı
Çılgın Hırsız 2
Illumination Entertainment’ın gişe rekorları kıran
animasyon komedi filminde, üç kızını büyütmek
için suç hayatına son veren eski süper kötü Gru
yeniden bizlerle! Fakat Gru, dünyayı tehdit eden ve
bir türlü ele geçirilemeyen bir suçluyu yakalamakla
görevlendirildiğinde işler hiç beklenmedik bir hal
alıyor. Yeni partneri Lucy Wilde ile Gru ve minyonlar
heyecanlı bir maceraya atılıyorlar.
Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı
Hızlı Olmak Öfkeli Olmaktan İyidir!
Madagaskar ve Kung Fu Panda’nın yaratıcılarından komik bir
animasyon! Hep biraz geri planda kalmış bir salyangoz olan Turbo,
hayallerini gerçekleştirmek için, şehirli salyangoz arkadaşları ve yeni
edindiği insan arkadaşlarıyla birlikte şimdiye dek karşısına çıkan en
büyük zorluğa karşı mücadele verir: Hızlı olmak!
Dil seçenekleri: İngilizce, Türkçe dublaj, Türkçe altyazı
S İ M İ T S A R AY I • 107
SİMİT SARAYI ADRESLERİ
ADANA
Adana Optimum Simit Sarayı Yüreğir Hiltonsa
Kavşağı, Optimum AVM
ADAPAZARI
Adapazarı Simit Sarayı Cumhuriyet Mh. Çark
Cd. No: 6 Adapazarı, Sakarya
Adapazarı Üniversitesi Simit Sarayı Sakarya
Ünv. Kantin Simit Sarayı Esentepe Kampüsü
Serdivan-Adapazarı-Sakarya
Hendek Güney Simit Sarayı Tem Yolu, 157. Km,
Otoyol Hizmet Tesisi, Parkshop
Hendek Kuzey Simit Sarayı Tem 157. Km Otoyol
Hizmetleri tesisi. Parkshop
* Serdivan Park AVM Simit Sarayı Arabacı Alanı
Mah., Mehmet Akif Ersoy Cad.
ADIYAMAN
* Adıyaman Simit Sarayı Atatürk Bulvarı, Hacı
Ömer Mah., No: 212
*Alanya Mahmutlar Simit Sarayı Hacı Ömer
Mah. Atatürk Bulvarı No:212 Adıyaman
ANKARA
*Ulus Simit Sarayı Ulus İşhanı, B Blok No: 1
Altındağ
Ankara Opet Simit Sarayı Eti Mah., Celal Bayar
Bulvarı, 45, Maltepe
*Gölbaşı Simit Sarayı Bahçelievler Mah., 28584.
Sok. No: 3/E Gazi Üniversitesi Karşısı
*Karanfil Simit Sarayı Karanfil Sok. No: 24/C Kızılay
*Sıhhiye Simit Sarayı Cihan Sok., No: 1/C-1/D
*Optimum Simit Sarayı Eryaman Ayaş Yolu
No:93 06930, Ankara (Yakında)
ANTALYA
Havaalanı Simit Sarayı Havalımanı İçi, 2. Dış
Hatlar Terminali Zemin Kat, No: 150
Havaalanı Bite To Go Simit Saray Havalimanı içi
2. Dış Hatlar Terminali Zemin Kat, No: 50
*Lara Simit Sarayı İsmet Gökhan Cad., Kayacan
Apt., No: 115/2 Lara-Antalya
*Güllük Simit Sarayı Anafartalar Güllük Cad.,
Cennet Apt., No: 14/3 Antalya
Üçkapılar Simit Sarayı Sinan Mah., Atatürk
Cad., No: 11/A Uçar İşhanı
*Antalya Kapalıyol Simit Sarayı Balbey Mah.
Kazım Özalp Cad. No:30/A Murat Paşa
*Alanya Simit Sarayı Şekerhane Mah. Atatürk
Cad. No:13 Alanya
BİLECİK
Bilecik Simit Sarayı Gazipaşa Atatürk Bulvarı,
No: 32/1-2
BOLU
Gölköy Kampüsü Simit Sarayı Sosyal Aktivite,
No: 27-29-30
BURSA
Bursa İmam Aslan Simit Sarayı İmam Aslan
Dinlenme Tesisleri, Yeni Yalova Yolu 5. Km. Gemlik
*Görükle Trio Simit Sarayı Sakarya Mah.,
Atatürk Cad., No: 101
*Nilüfer Simit Sarayı İhsaniye Mah. Şehit Zeki
Burak Okay Cd. No: 14/A Nilüfer
Kent Meydanı Simit Sarayı Uluyol Kıbrıs
Şehitleri Cad., No:145 Osmangazi
*Bursa Kent Meydanı AVM Simit Sarayı
Kıbrıs Şehitleri Cad., No: 64 1B-01 Osmangazi
* Bursa Fomara Simit Sarayı Aktar Hüssam
Mah., Fevzi Çakmak Cad., No: 29 Osmangazi
Bursa Opet Simit Sarayı
Yeni Yalova Yolu, 13. Km No: 34 Ovaakça
*Bursa Setbaşı Simit Sarayı Selçuk Hatun Mah.,
Atatürk Cad., Kaya Apt., No:1 Setbaşı
ÇORUM
*Çorum Simit Sarayı Gazi Cad., No: 31/B
DENİZLİ
* Denizli Simit Sarayı Altıntop Mah., Mimar
Sinan Cad., Öztürk İş Merkezi, No: 1
EDİRNE
Edirne Simit Sarayı Talatpaşa Asfaltı, No: 134
ESKİŞEHİR
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Simit Sarayı
Anadolu Üniversitesi, Yunus Emre Kampüs İçi,
*Eskişehir Hamam Yolu Simit Sarayı Arifiye
Mah.Hamam yolu Cad.No:78/1 Odunpazarı
GAZİANTEP
*Gaziantep Forum Simit Sarayı Yaprak Mah.
İstasyon Cad. No:76
ISPARTA
*Isparta Simit Sarayı Buğday Cad., No: 34
İSTANBUL
*Aksaray Simit Sarayı Millet Cad., Tanburi Cemil
Çıkmazı Sok., No: 4/A Fatih-Aksaray
*Atatürk Havalimanı 1 Simit Sarayı
Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy
*Atatürk Havalimanı 2 Simit Sarayı
Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy
Atatürk Havalimanı 3 Simit Sarayı
Dış Hatlar Terminali, 34149, Yeşilköy.
Atatürk Havalimanı 4 Simit Sarayı
İç Hatlar Geliş, 34149, Yeşilköy
Atatürk Havalimanı 5 Simit Sarayı
Dış Hatlar Terminali 34149, Yeşilköy
Bağcılar Simit Sarayı Sancaktepe Mah., Çarşı
Cad., No: 6/A Bağcılar
Bahariye Simit Sarayı Osmanağa Mah.,
Bahariye Cad., No: 18 Kadıköy
Beşyüz Evler Simit Sarayı Hürriyet Mahallesi,
Eski Edirne Asfaltı, No: 178 Küçükköy-G.O.P
*Beycity Simit Sarayı Merkez Adres: Batıköy
Mah. M. Kemal Bulvarı D Blok No: 9/3-4-5-6
Mğz: Cumhuriyet Mağazası, Atatürk Bulvarı No:
18 Beylikdüzü
Beykent Simit Sarayı Beykent Siteleri, Beykent
Üniversitesi Kampüs İçi. B.Çekmece
Beykent Ayazağa Simit Sarayı Ayazağa Mah.,
Beykent Üniversitesi Kampüsü G-23 Sokak, No: 74
Carousel AVM Simit Sarayı
Zeytinlik Mah. Halit Ziya Uşaklıgil Cad. Carousel
AVM Kat: 2 NO: 1 Bakırköy
Cennet Simit Sarayı İstanbul Cennet Mah.,
Hürriyet Cad., No: 53/C K.Çekmece
Cevahir AVM Simit Sarayı Meşturiyet Mah.,
Büyükdere Cad., Cevahir Avm., 87/A, Şişli
*CNR Simit Sarayı CNR Fuar Merkezi, Hall-4-6-78, 34149 Yeşilköy
*Çapa Simit Sarayı Millet Cad., No: 159 Fatih
Çayırbaşı Simit Sarayı Rasimpaşa Mah., Rıhtım
Cad., No: 58/A Kadıköy
Çeliktepe Simit Sarayı Çeliktepe Mah., İnönü
Cad., No: 2/2.Çeliktepe-Kağıthane
Dudullu Simit Sarayı Asyapark AVM Zemin Kat,
Dükkan 44-45. Ümraniye
Esenyurt Simit Sarayı Merkez Mah., 19 Mayıs
Bulvarı, Esenyurt İş Merkezi., No: 2
Etiler Simit Sarayı Nispetiye Cad., No: 144
Eyüp Simit Sarayı İslambey Mah., Kalenderhane
Cad., No: 3334065 Eyüp
10 8 • S İ M İ T S A R AY I
*Forum İstanbul Bayrampaşa Simit Sarayı
Kocatepe Mahallesi, Paşa Caddesi 34045
* Güneşli Park Simit Sarayı Güneşli Mah.,
Koçman Cad., Güneşli Park AVM, No: 39/E
Halitağa Simit Sarayı Osmanağa Mah., Halitağa
Cad., Çam Apt., No: 25/14 Kadıköy
Hasanpaşa Simit Sarayı Hasanpaşa Mah.,
Kurbağalıdere Cad., No: 14/B Kadıköy
Hisarüstü Simit Sarayı Nispetiye Cad., 6. Sok.,
No: 21. Rumelihisarüstü-Sarıyer
İncirli Simit Sarayı Ömür Plaza Önü, Şair Orhan
Veli Sok., No: 22 Daire 3 İncirli-Merter
İstiklal Simit Sarayı Katip Mustafa Çelebi Mah.,
İstiklal Cad., No: 3 Beyoğlu
Kadıköy Simit Sarayı Söğütlüçeşme Cad., No: 10
Kadıköy
Kartal M1 Simit Sarayı Orta Mahalle Yalnız Selvi
Cad., No: 58/A Kartal-Yakacık
*Kartal Bankalar Simit Sarayı Bankalar Cad.
No:80 Kartal-İstanbul
* Kavacık Simit Sarayı Acar Çarşı Rüzgarlı
Bahçe Mahallesi Cumhuriyet Cad., No: 10 Beykoz
Koçtaş-Beylikdüzü Simit Sarayı
Sakarya Cad., E5 Üzeri Yan Yol, Beylikdüzü
Kozyatağı Simit Sarayı Eski Üsküdar Yolu, Topçu
İbrahim Sok., No: 2/1 Ataşehir
*Kuştepe Simit Sarayı İnönü Cad., No: 28 Şişli
* Levent Anıt Simit Sarayı Büyükdere Cad. No:
148 Levent, İstanbul
4. Levent Simit Sarayı Eski Büyük Dere Cad.,
Cem Sultan Sok., No: 2/A Kağıthane
Maltepe Simit Sarayı Feyzullah Mah., Bağdat
Cad., No: 104/15. Maltepe
Marmara Park Simit Sarayı Güzelyurt Mah. 1.
Cadde, Esenyurt-İstanbul
*Maslak Simit Sarayı Ahi Evren Cad., Nazmi
Akbacı Ticaret Merkezi, No: 208-209-210 Maslak
* Merkez Efendi Simit Sarayı Seyitnizam
Mahallesi, Balıkçı Çırpıcı Yolu Merkez Evler, No: 70
2 Etap- Zeytinburnu
Mecidiyeköy Meydan 1 Simit Sarayı
Büyükdere Cad., No: 48
Mecidiyeköy Meydan 3 Simit Sarayı
Büyükdere Cad., No: 58/2
Mecidiyeköy Meydan 4 Simit Sarayı
Büyükdere Cad., No: 26/A
*Mecidiyeköy Stadyum Simit Sarayı
Büyükdere Cd. No:61 Şişli
Merter Simit Sarayı Şair Ahmet Kutsi Tecer Cad.,
Aras Apt., No: 5/C Merter
Metrocity Simit Sarayı Esentepe Mah.
Büyükdere Caddesi, No: 171B/2 Levent
Optimum Simit Sarayı Optimum Outlet ve
Eğlence Merkezi, E5 Üzeri, 1. Kat, No: 32 Göztepe
Osmanbey Simit Sarayı Halaskargazi Cad., No:
114/D Osmanbey-Şişli
Pendik Sahil Simit Sarayı Doğu Mah., Ankara
Cad., No: 136 Pendik
*Pendik Marina Simit Sarayı Batı Mah. Sahil
yolu Marintürk İstanbul Cityport Tic. Merkezi E
blok Alt kat 20-21 Pendik
Profilo Avm Simit Sarayı Gülbahar Mah., Profilo
AVM Yolu, No: 311 Mecidiyeköy
Rıhtım Simit Sarayı Osmanağa Mah., Rıhtım
Cad., No: 16 Kadıköy
Sabiha Gökçen Dış Hatlar Simit Sarayı
Sabiha Gökçen Uluslararası Hava Limanı, Dış
Hatlar Tarafı Dl. 500
Sabiha Gökçen İç Hatlar Simit Sarayı Sabiha
Gökçen Uluslararası Hava Limanı İç Hatlar,
Gelen Yolcu Katı, Al 302 ve Al1606
Salacak Simit Sarayı İskele Cad., No: 14 Üsküdar
Sanayi Mahallesi Simit Sarayı Yeşilce Mah., Eski
Büyükdere Cad., No: 59 4. Levent
Sancaktepe Metro Garden Simit Sarayı (Yakında)
Sirkeci Simit Sarayı Ankara Cad., No: 215 Fatih
Soğanlık Simit Sarayı Atatürk Cad., No: 118 Kartal
*Plato Simit Sarayı Plato AVM, Fatih Bulvarı,
Emir Cad., No: 3-97 Sultanbeyli
Sultangazi Simit Sarayı Cebeci Mah., 1. Cebeci
Cad., No: 21 Sultangazi
Sultançiftliği Simit Sarayı 50. Yıl Mah., Eski
Edirne Asfaltı, Burda Market Bitişiği
Şirinevler Simit Sarayı Şirinevler Mah., Yaman İş
Merkezi, No: 2 B. Evler
Taksim Simit Sarayı Şehit Muhtar Mah., Yeni
Tarlabaşı Cad., No: 6 Taksim
*Taksim Meydan Simit Sarayı Sıraselviler Cad.,
No: 1 Beyoğlu
Taşdelen Simit Sarayı Sultançiftliği Mah., Turgut
Özal Bulvarı, No: 127/1 Çekmeköy
TT Arena Simit Sarayı 1 Huzur Mah., TT Arena
Stadı, K8 Kapı Girişi, Giriş Kat Aslantepe
TT Arena Simit Sarayı 2 Huzur Mah., TT Arena
Stadı K8 Kapı Girişi 4. Kat
TT Arena Simit Sarayı 3 Huzur Mah., TT Arena
Stadı K8 Kapı Girişi 4. Kat
TT Arena Simit Sarayı 4 (Dış Alan) Huzur Mah.,
TT Arena Stadı Aslanlı Yol
TT Arena Simit Sarayı 5 Huzur Mah., TT Arena
Stadı, K8 Kapı Girişi, Giriş Kat Aslantepe
TT Arena Simit Sarayı 6 Huzur Mah., TT Arena
Stadı, K8 Kapı Girişi 4. Kat Aslantepe
Ulusoy Ataşehir Simit Sarayı Kayışdağı
Mahallesi Dudullu Yolu Caddesi No:40 Ataşehir
Ulusoy İkitelli Simit Sarayı Basın Ekspres Yolu,
Cemal Ulusoy Cad., Ulusoy Yazahanesi, İkitelli
Üsküdar Simit Sarayı Mimar Sinan Mah., Dr.
Fahri Atabey Cad., No: 17/2. Üsküdar
Vialand Simit Sarayı- Açıldı
* Vialand Simit Sarayı Yeşilpınar Mahallesi,
Girne Caddesi, Vialand AVM, Cadde Katı, Eyüp
Viaport-Kurtköy Simit Sarayı Yenişehir Mah.,
Dedepaşa Cad., Viaport AVM, No:2/3 Kurtköy
White Hill AVM Simit Sarayı Karadolap Mh.
Atatürk Cd. No: 13 D: 22 Yeşilpınar-Eyüp
Yenibosna Koçtaş Simit Sarayı Yıldırım Beyazıt
Cad., Koçtaş AVM Yenibosna
* Yenikapı Simit Sarayı Aksaray Mustafa
Kemalpaşa Cad., No: 56 Fatih
*Zeytinburnu Simit Sarayı 58. Bulvar No: 112
212 AVM Simit Sarayı Mahmutbey Merkez Mah.,
Taşocağı Cad., No: 5 K: 2 Bağcılar-İkitelli
İZMİR
Seferihisar Simit Sarayı Kuşadası Cad., No: 79
İzmir Optimum Simit Sarayı Akçay Cad., No: 101,
Optimum Outlet AVM. Gaziemir-İzmir
* Konak Simit Sarayı Akdeniz Mh. Gazi Blv.
Pk:35210 Konak/İzmir.
KAYSERİ
* Kayseri Simit Sarayı Selimiye Mah., O. Kavuncu
Blv., BYZ Garage AVM, Z33, Melikgazi
KOCAELİ
Gebze Simit Sarayı Hacı Halil Mah., Hükümet
Cad., No: 100. Gebze
Gölcük Simit Sarayı Merkez Mah., Cumhuriyet
Cad., Anıt Park İçi, No: 8. Gölcük
İzmit Simit Sarayı Alemdar Cad., No: 26. İzmit
İzmit N City Avm Simit Sarayı Karabaş Mah.,
Oramiral Salim Dervişoğlu Cad. No:102
KONYA
Selçuklu Simit Sarayı
Alaadin Bulvarı, No:13
KÜTAHYA
Kütahya Simit Sarayı Servi Mah., Mithatpaşa
Cad., Çarşı Hilton AVM, Sitesi B/1-15
MALATYA
* Malatya Park AVM Simit Sarayı
İnönü Mah. İnönü Cad. No: 192/Z55
MANİSA
Salihli Simit Sarayı Kurudere Cad., No: 4
MERSİN
* Mersin Forum Simit Sarayı Güvenenler Mah.,
20. Cad., Forum AVM A BL. NO: 1 Yenişehir
NEVŞEHİR
*Nevşehir Simit Sarayı 2000 Evler Mah. Zübeyde
Hanım Cad. No: 143
SAMSUN
*Çarşamba Simit Sarayı Orta Mah. Kızılay Cad.
No:48/12 Çarşamba- Samsun
*Terminal Simit Sarayı Hafif Raylı Sistem
Üniversite Son Durağı. Atakum
*Vefa AVM Simit Sarayı Orta Mah. Kızılay Cad.
NO: 48/12 Çarşamba
*Samsun Piazza Simit SarayıÇarşamba Cad.,
No: 52 Z-53 Eski Otogar Mevkii, Canik
ŞANLIURFA
* Şanlıurfa Piazza Simit Sarayı 11 Nisan Fuar
Caddesi Piazza AVM içi, zemin kat.
* Şanlıurfa Cadde Simit Sarayı Bamyasuyu
Mah., 148. Sok., Palmiye Apt., No: 3, Merkez
TEKİRDAĞ
Çorlu Simit Sarayı Kazimiye Mah., Omurtak
Cad., Yeni Park Karşısı, No: 164/A
VAN
Van Simit Sarayı Cumhuriyet Cad., No: 72
*Van Erciş Simit Sarayı Vanyolu cad. Devlet
Hast. Karşısı Burak Apt. Zemin Kat Erciş
YALOVA
Yalova Simit Sarayı Yali Cad., No: 41/a
ABD
New York Simit Sarayı 435 Fifth Avenue New
York NY 10016. Yakında
ALMANYA
Berlin Simit Sarayı Karl-Marx strasse 82 (Yakında)
Frankfurt Simit Sarayı Kaiserstrasse 44
Frankfurt am main, GPRS: 50°06’32.3”N 8°40’11.4”E
* Düsseldorf Simit Sarayı Worringerstraße 142
40210 Düsseldorf , GPRS: 51°13’18.2”N 6°47’40.4”E
* Mannheim Simit Sarayı Kurpfalzstraße R1, 1
68161 Mannheim. Yakında
* Köln Venloer Simit Sarayı Venloer Strasse 280, Köln
GPRS: 50°56’53.2”N 6°55’15.8”E
BELÇİKA
* Antwerpen Simit Sarayı de Keyserlei 13-15 2018
Antwerpen, GPRS: 51°13’03.9”N 4°25’01.6”E
HOLLANDA
*Amsterdam Simit Sarayı Kinkerstraat 224 1053
EM Amsterdam, GPRS: 52°21’56.2”N 4°51’58.3”E
S İ M İ T S A R AY I • 10 9
Amsterdam Simit Sarayı Doppermarkt Yakında
Amsterdam Dam Meydanı Simit Sarayı
Nieuwendijk 224 1012 MX
Amsterdam Simit Sarayı Arena Stadium Yakında
*Den Haag Simit Sarayı Hobbemaplein 99 2526
JD Den Haag , GPRS: 52°04’02.9”N 4°17’53.1”E
*Den Haag Simit Sarayı Gedemtegracht 88, 2512
KB Den Haag, GPRS: 52°04’37.6”N 4°18’56.1”E
*Deventer Simit Sarayı Pikeursbaan, 78 A, 7411
GW Deventer, GPRS: 52°15’12.5”N 6°09’50.6”E
Lijnbaan Simit Sarayı Lijnbaan 119A 3012 EN
Rotterdam, GPRS: 51°55’09.5”N 4°28’37.0”E
* Beijerlandselaan Simit Sarayı Beijerlandselaan 4244 3074 EK Rotterdam, GPRS: 51°53’46.2”N 4°30’46.6”E
* Meent Simit Sarayı Meent 15A 3011 JA
Rotterdam, GPRS: 51°55’26.6”N 4°29’08.6”E
Eindhove Simit Sarayı Nieuw straat 23
Eindhoven Yakında
Utrecht Simit Sarayı Vredeburg 150-151
Yakında
Almere Simit Sarayı Almere Central Station
(Yakında)
İNGİLTERE
Londra Simit Sarayı 360 Oxford Street bond
station city of West minster (Yakında)
İSVEÇ
İsveç Simit Sarayı Mall of Scandinavia (Yakında)
KIBRIS
*Gazi Magusa Simit Sarayı Doğu Akdeniz
Üniversitesi, Gazi Magusa, GPRS: 35.1447414,
33.9092411
Girne Amerikan Üniversitesi Simit Sarayı Girne
Amerikan Üniversitesi Karmi Kampüsü
Girne Liman Simit Sarayı Girne
Ercan Havalimanı Simit Sarayı Kıbrıs Ercan
Havalimanı Dış Hatlar Gidiş Terminali
MISIR
* New Cairo Simit Sarayı Al Salam Axis, Awal
Al Qahera Al Gadida, Behind 90th Street, Mobil
Station, New Cairo, GPRS: 30°01’14.9”N 31°25’54.4”E
SUUDİ ARABİSTAN
Mekke Simit Sarayı Abraj Al Bait Center, Zam
Zam Tower, Haram Holy City Of Makkah, Mekke,
GPRS: 21°25’09.2”N 39°49’32.4”E
Zam Zam Tower Simit Sarayı Makkah ZamZam
Tower (Promod) (Yakında)
Hilton Mall Simit Sarayı Makkah Hilton Mall
(Yakında)
Makkah Mall Simit Sarayı Makkah Mall
(Yakında)
Al Noor Simit Sarayı Madina Al Noor Mall
(Yakında)
Arab Mall Simit Sarayı Jeddah Arab Mall
(Yakında)
Jeddah Airport Simit Sarayı Jeddah Airport
(Yakında)
Granada Mall Simit Sarayı Riyadh Granada Mall
(Yakında)
El Nakheel Mall Simit Sarayı Riyadh El Nakheel
Mall (Yakında)
Tala Mall Simit Sarayı Riyadh Tala Mall (Yakında)
Hayat Mall Simit Sarayı Riyadh Hayat Mall
(Yakında)
KUVEYT
*Kuveyt E-Mall Simit Sarayı Beirut Street
Block,No: 26 Building 80002 Hawally Kuwait City
(Yakında), GPRS: 29°20’10.1”N 48°01’07.1”E
* MUTFAK KONSEPTLI MAĞAZALARIMIZ
SUDOKU
1
SUDOKU KOLAY
1
2
3
4
2
3
110 • S İ M İ T S A R AY I
4
SUDOKU ZOR
5
5
6
7
8
6
7
111 • S İ M İ T S A R AY I
8
ASTROLOJİ
Aslanların
rahatlama
ayı
ASLAN
(23 TEMMUZ – 23 AĞUSTOS)
Y
üreğinizi ferahlatmanın
tam sırası! Haydi biraz
rahatlayın ve ayaklarınızı
uzatın. Her şeyi kendinize dert
eder oldunuz. Gören de dünyayı siz
kurtarıyorsunuz sanacak. Olayları
biraz akışına bırakmanın zamanı
geldi. Ağustos ayında parasal açıdan
rahatlayabilirsiniz. Planlarınızı
gerçekleştirmek için gerekli finansal
desteği bulabilirsiniz. Yaratıcılığınız,
çevrenizdekilerin dikkatinden
kaçmıyor. Bu özelliğinizi daha da ön
plana çıkarmak için kendinize yatırım
yapın. Bu ay etrafınızdakilerin size
olan ilgisini daha çok üzerinizde
hissedebilirsiniz. Bu popülerliğin
tadını çıkarın. Ama gereksiz yere
Elementi: Ateş
Yönetici Gezegeni: Güneş
Rengi: Altın rengi, turuncu
Taşı: Safir
Madeni: Altın
Niteliği: Sabit
Uğurlu Sayıları: 1, 4
Uyumlu olduğu burçlar:
Yay, Koç
Uyumsuz olduğu burçlar:
Akrep, Kova, Boğa
havalara girip sevdiklerinizi
kırmayın. Dengeyi tutturmak
her zaman göründüğü kadar
kolay olmayabilir.
Dekorasyon önerileri
Sizi rahat ettirecekse, gözünüze
hoş görünecekse masrafların
hiçbir önemi yok! Kalite ve lüks
sizin için vazgeçilmez. Bu özen
ve gösteriş dekorasyonda da
kendini gösteriyor tabii. Altın
renkler ve deri kaplı eşyalar her
aslan burcunun evinin
bir köşesinde kendini
göstermeli. İhtişamı seven
bir burç olarak evinizde
özel aksesuarlara yer
verebilir, farklı bir stil
yaratabilirsiniz. Ancak
evinizin aydınlık olması
da bir o kadar önemli.
Bunca gösteriş, güzel bir
ışıklandırmayla daha da
görkemli hale gelmeli.
Duvarlarınızda sütlü
kahve ve şarap rengini
tercih edebilirsiniz. Antika
mobilyalar ve oymalı
koltuklar da sizin detaycı
kişiliğinizi yansıtmada
birebir. Boşuna
dememişler aslan yattığı
yerden belli olur diye!
112 • S İ M İ T S A R AY I
Beslenme önerileri
İştahlı bir burç olduğunuz malum.
Yemekler yensin, güzel sofralar
kurulsun istersiniz. Ancak günlük
beslenmenizde oluşturacağınız
menüye de dikkat etmelisiniz.
Lahana sindiriminizi kolaylaştırırken,
tam buğday ekmeği, yulaf, arpa,
çavdar, elma, yumurta ve salatalığı
da tüketmenizde fayda var. Kan
dolaşımınızın düzenli olması için
sığır, kuzu ve kümes hayvanları eti
ile kereviz, incir, limon, şeftali ve
badem tüketebilirsiniz. Her derde
deva, beyin dostu ceviz ve balığı
da sofralarınızdan eksik etmeyin.
Yağlı gıdalara olan düşkünlüğünüzü
ise biraz dizginlemelisiniz. Yağlı
yiyeceklerden mümkün olduğunca
uzak durmaya çalışın.
KOÇ
BOĞA
İKİZLER
Atacağınız yeni adımlarla ilgili
temkinli davranmayı seviyorsunuz
ve şu günlerde yeni başlangıçlar
yapmaya hazır gibisiniz. Bu
konuda doğru zamanı kollamaya
devam edin. Fazla düşünmek, yeni
kararlar verme aşamasında yararlı
olabilir. Zaman zaman hiç hesapta
olmayan kişilerden beklenmedik
bir ilgi görebilirsiniz. Ağustos ayı
yaşam enerjinizi yükseltecek. Buna
hazırlıklı olun ve yaz mevsiminin
tadını çıkarın. İş hayatında pratik
zekânızla öne çıkabilirsiniz. Kriz
anlarında gösterdiğiniz sakinlik ve
olgun tavır, çevrenizin dikkatinden
kaçmayacaktır.
Bu aralar kimse size yanaşmasın
çünkü işiniz başınızdan aşkın! Yoğun
günlerin getirdiği koşturmaca sizi
biraz yorabilir. Ancak tatil planı
yapmak için hiç de fena bir zaman
değil. Sorumluluk sahibi biri olarak
yaşadığınız problemlerin üstesinden
gelmeyi çok iyi başarıyorsunuz.
Zaman zaman ufak tefek
aksaklıklara dahi tahammül edemez
bir hale gelebilirsiniz ancak güçlü
Boğalar bu sıkıntıların üzerinden
kolayca gelecektir. Kariyerinizde
olumlu gelişmelere hazır olun. Belki
de bu ay sizin için yeni bir dönemin
başlangıcı olabilir. Ancak fazla dik
kafalı olmamanızda fayda var.
Haydi biraz rahatlayın ve
yaz havasının tadını çıkarın!
Yoğun ve koşuşturma
dolu günleri atlattınız ve
güzel bir tatili hak ettiniz.
Alışverişe düşkünlüğünüzü
de bilmeyen yok. Ama biraz
temkinli olmanızda ve kesenin
ağzını açarken har vurup
harman savurmamanızda
yarar var. Özel hayatınızda
zaman zaman fazla kıskanç
olabiliyorsunuz. Bu durumu bir
kenara bırakın ve güvenmeyi
öğrenin. Unutmayın ki
yaptığınız kıskançlıkların
dönüşü sizi mutlu etmez.
YENGEÇ
BAŞAK
TERAZİ
Haklı olduğunuzu görmek sizi mutlu
ediyor ve şu sıralar bunu biraz
fazla yaşar oldunuz. Sevdiklerinizle
ilgili konularda sorumluluk
almanız gereken zamanlar olabilir.
Yaşadığınız görüş ayrılıklarında
fazla sert tepkiler vermemeye
ve duygularınızı kontrol etmeye
çalışmalısınız. Etrafınızdakileri
kırmak sizi sandığınızdan daha
çok üzecektir. Bazen fazla fevri
davranabiliyorsunuz. Bu dönem
ani kararlar almaktan kaçının.
Mümkünse iki kere düşünün bir kere
davranın.
Bu ay savaş boyalarınızı
sürüp, mücadeleci kişiliğinizi
ön plana çıkartabileceğiniz
bir dönem. Kimi zaman
herkesten fazla detaycı ve
titiz olabiliyorsunuz. Bu,
faydalı olduğu kadar yorucu
da bir durum. Yaz tatili için
plan yapmaya ne dersiniz?
Kısa süreli tatil programı
oluşturabilir, yeni uğraşlar
edinebilirsiniz. Kendinizi
geliştirmek ve deşarj olmak
için imkân yaratmak sizin
elinizde.
Son zamanlarda biraz nefes
almaya ihtiyaç duyuyor
gibisiniz. Kendinize vakit
ayırmak istiyorsanız
biraz iç sesinize kulak
verin. Elde edeceğiniz
dinginlik, sorun yaşadığınız
kişilerle de ortak noktalar
bulmanızı sağlayabilir.
Kıskançlıklarınızın ilişkinizi
olumsuz etkilemesine
izin vermeyin. Yumuşak
mizaç etrafınızdakileri
mutlu ettiği kadar sizi de
dinlendirecektir.
(21 MART – 20 NISAN):
(22 HAZIRAN – 22 TEMMUZ):
(21 NISAN – 21 MAYIS):
(24 AĞUSTOS – 22 EYLÜL):
S İ M İ T S A R AY I • 113
(22 MAYIS – 21 HAZIRAN):
(23 EYLÜL – 23 EKIM):
ASTROLOJİ
AKREP
YAY
OĞLAK
Son zamanlarda biraz fazla çalıştınız
ve yoğun günleri sonunda geride
bıraktınız. Uzun ve yorucu bir
çalışmanın ardından şimdi ektiğiniz
tohumların meyvesini toplama
zamanı geldi. Güçlü kişiliğiniz her
türlü zorluğun üstesinden gelmenizi
sağlıyor ve bu durum çevrenizde de
bir hayranlık uyandırıyor. Yeniliklere
açık olduğunuz bir dönemdesiniz
ve aldığınız kararları sevdiklerinize
danışmanız size yol gösterebilir.
Yakınlarınızın ve dostlarınızın
değerini biliyorsunuz. Ancak zaman
zaman yaşanan gerginliklerin
üstesinden de gelebilmelisiniz. Olayları
kişiselleştirmemenizde fayda var.
Her geçen gün kendinizi
biraz daha tanıyorsunuz
ve bu durum attığınız
adımlarda sizin için bir pusula
görevi görüyor. Yaşadığınız
olumsuzluklardan ders
çıkartmanız, gelişiminiz için
önemli. Ağustos ayının pozitif
enerjisi size de yansıyor ve
hayallerinizi gerçekleştirmek
için size güç veriyor. Kendinize
daha çok vakit ayırabilirsiniz.
Ancak harcamalarınızda
ipin ucunu kaçırmasanız iyi
olur. Kendinizi şımartırken
bir buhran dönemine girmek
istemezsiniz.
Yakınlarınızla her zamankinden
fazla iletişim halindesiniz.
Aileniz ve arkadaşlarınızla
yaşadığınız bu yoğun trafiğe hiç
beklemediğiniz kişilerden gelen
haberler de eklenebilir. Bu tip
durumlar kafanızı karıştırmasın.
Sükunetinizi koruyarak yapıcı
davranmak sizi sandığınızdan
daha mutlu edebilir. Bu ay
kişisel isteklerinize daha çok
yönelebilirsiniz. Kendinizi
geliştirerek bu durumu kariyeriniz
için de bir avantaja dönüştürmeniz
mümkün. Ancak her şeyi bildiğinizi
de düşünmeyin. Fazla ukalalık sizi
itici biri haline dönüştürmesin.
(24 EKIM – 22 KASIM):
(23 KASIM – 21 ARALIK):
KOVA
BALIK
Olaylar hemen olsun bitsin
istiyorsunuz ancak her zaman
işler göründüğü kadar kolay
olmayabilir. Aceleciliğinizi
biraz dizginlemeye ve
sabırlı olmaya çalışmanızda
yarar var. Her şeyin rayına
girmesi bazen zaman alabilir.
Maddi konularda biraz daha
rahatlayabileceğiniz bir
dönemdesiniz. Tatil planları,
yurt dışı seyahatleri ve davet
organizasyonları sizin için
kulağa hoş geliyor olsa gerek.
Tutkularınızın peşinden
koşmak için güzel bir zaman.
Balık burçları bu ay cazibeniz
yerinde! Bunun tadını çıkarın ve
pozitif enerjinizi dört bir tarafa
yayın. Sorumluluklarınızın
bilincinde olsanız da artan
beklentiler üzerinizde biraz
fazla baskı yaratabilir. Ancak
uyumlu yapınız sorunların ve
anlaşmazlıkların üstesinden
gelmenizde size yardımcı
olacaktır. Yakınlarınızla olan
bağınızı güçlendirmeye çalışın
ve ufak tatsızlıkları fazla kafaya
takmayın. Unutmayın, herkesin
yöntemi farklı da olsa tek dileği
sizin mutlu olmanız.
(21 OCAK – 18 ŞUBAT):
(19 ŞUBAT – 20 MART):
114 • S İ M İ T S A R AY I
(22 ARALIK – 20 OCAK):

Benzer belgeler

POP-arT - Simit Sarayı

POP-arT - Simit Sarayı Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş, Hande Eldemir, Kübra Erkan, Nisan Necimoğlu Baskı Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş. Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159 Hadımköy 34455 İstanbul Tel: (0212) 798 28 40 Faks: ...

Detaylı

Simit Sarayi - Simit Sarayı

Simit Sarayi - Simit Sarayı Yayın Kurulu Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş, Hande Eldemir, Kübra Erkan, Nisan Necimoğlu Baskı Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş. Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159 Hadımköy 34455 İstanbul Tel: (0212) 798...

Detaylı

Simit Sarayi - Simit Sarayı

Simit Sarayi - Simit Sarayı Yayın Kurulu Seçil Çiçek, Gülcan Gümüş, Hande Eldemir, Kübra Erkan, Nisan Necimoğlu Baskı Uniprint Basım San. Ve Tic. A.Ş. Ömerli Köyü, İstanbul Cad. No: 159 Hadımköy 34455 İstanbul Tel: (0212) 798...

Detaylı