19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
Transkript
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı
Merhaba Avrupalý Türklerin Dergisi Nisan 2005 Sayý: 29 Ýmtiyaz Sahibi Anadolu ASBL Yazý Ýþleri Müdürü Dolunay Kýþlalý Uluç Yayýn Kurulu Erhan Erer, Ýlker Temir, Aslý Özçeri, Elçin Poyrazlar, Sofie Brutsaert, Zeynep Durak Yýlmaz, Nazan Uður, Tolga Gürbüz, Elif Ekemen, Murat Baþaran, Arzu Yücel Kömür, Hayri Uluç. Temsilciler: Limburg ve Liege : Seçkin Erdem 0486 / 73 03 34 Charleroi : Mehmet Öksüz 0499 / 36 15 20 Antwerpen: Melis Zeren 0479 / 23 77 66 YAYINA KATKIDA BULUNANLAR Bahadýr Kaleaðasý, Hüseyin Dönmez, Kemal Doðan, Mithat Serhadlýoðlu, Selami Tüysüz, Sadýk Öðretir, Sevtap Tosun, Sýtký Uluç, Yavuz Zeren, Yusuf Çýnal. ANADOLU ASSOCIATION SANS BUT LUCRATIF Editrice Responsable: Dolunay Kýþlalý Uluç B.P.28 1040-E Etterbeek 3 (B) Tel: 02-7 732 63 76 Faks: 02-7 732 50 77 GSM : 0475 / 800 198 [email protected] KBC 734-0 0063248-1 13 Ulusal Egemenlik Bu sayýda, kapakta deðindiðimiz unsurlar hepimizi çok yakýndan ilgilendiren, etkileyen, üzen ve endiþelendiren konulardýr. Ve Belçika’da yaþarken, bu konulardaki dosyalarýn “burnumuzun dibinde” tezgâhlandýðýný daha iyi görüyoruz. Bayrak yakma olayýný bir süre önce Belçika’da yaþamadýk mý? Birkaç kendini bilmez terör örgütü yandaþý Türk bayraðýný yakmaya kalktýklarý zaman Schaerbeek ve Saint Josse bölgesinde neler yaþandýðý unutuldu mu? Bir ulusun sembolü olan bayrak, (hangi ulus söz konusu olursa olsun) yakýlýr mý? Kýbrýs konusunda neler olduðunu, neler olmadýðýný da en iyi Brüksel’den görebiliyoruz. Kýbrýslý Türklerin “hayal kýrýklýðý” dillerden düþmüyor. Dýþiþleri Bakaný Abdullah Gül Brüksel’deki basýn toplantýsýnda endiþe ve eleþtirilere anlam veremediðini söyleyip, “Ne oldu? Bir karýþ toprak mý verdik? Bir tane asker mi çektik?” diye konuþuyor. Ve hemen not ediyoruz: Demek ki Türk hükümeti, sorun adil bir þekilde çözülmedikçe ne bir karýþ toprak verecek, ne bir asker çekecek! Keþke bunu AB’lilere de bu kadar açýkça söyleseler! “Kýbrýs’ý satanlar” kategorisine girmemek çok önemli çünkü bunu yapmaya kalkan bazý siyasetçiler, diplomatlar, iþadamlarý ve bireyler hedeflerine ulaþamayacaklar ve onlarý, bu giriþimleri nedeniyle Türk halký ve tarih affetmeyecek. Ya Ermeni lobisi! Brüksel’de ne de yoðun çalýþýyorlar! Meydanlarý boþ bulmuþlar, ne de kolay yalanlar uyduruyorlar! Ermeni, Kürt asýllý deðerli arkadaþlarýmýzla konuþuyoruz, bu çeþitli kýþkýrtmalardan ne kadar üzgünler! Kör deðiliz! Esas hedefleri Türkiye Cumhuriyeti! Toprak isteyenlerin, þeriat isteyenlerin, Kýbrýs’ý isteyenlerin arkalarýnda kiþiler veya örgütlerden öte, devletler var. Türk Devleti ile gizli bir savaþ sürdürmeyi, tekerlere çomak sokmayý deneyen; bazýlarýný dost bildiðimiz, bazýlarýna temkinli yaklaþtýðýmýz ama hepsini oldukça iyi tanýdýðýmýz devletler... Bayrak yakanlar, sözde soykýrým naralarý atanlar, Kýbrýs’ý satmaya kalkanlar sadece onlarýn maþalarý!.. Biz biz olalým, “onun bunun maþalarýna” meydanlarý boþ býrakmayalým. Boþ býrakýnca vurmakla kalmýyorlar, öldürüyorlar. Ýranlý mollalar aydýnlarýmýzý öyle öldürttü! Ermeniler Azeri kardeþleri öyle öldürdüler! Kýbrýs þehitlerimiz öyle katledildi! Güneydoðu’da teröre karþý duran polislerimiz, askerlerimiz de... Kapakta verdiðimiz mesaj, Atatürk’ün “Yurtta Barýþ, Dünyada Barýþ” mesajýdýr. Kimseyle kavga, savaþ istemiyoruz. Hoþgörülüyüz. Ve çok sabýrlýyýz! “Ulusal Egemenlik” bayramýný kutlayacaðýz! Biz, “Ne mutlu Türküm diyene” sloganý altýnda birleþmiþ bir “Ulus”uz. Bizi hafife alanlara, “Deliye her gün bayram” dedirtmeyiz! “Ulusal egemenlik” olmazsa olmaz! Bilinçli ve tepkiliyiz. Bu, vatandaþlýk görevimizdir. Bilinçli ve tepkili olmak, Ata’ya, atalarýmýza ve þehitlerimize vefa borcumuzdur! Dolunay Uluç www.anadolu.be 3 23 Nisan Çocuk Bayramý’ný kutlamak yetmiyor Çocuklara daha fazla özen ve önem... Bu sese kulak verelim: “Anneannemle konuþabilmek, onu anlamak için Türkçe öðrenmek istiyorum...” “Küçük hanýmlar, küçük beyler! Hepiniz geleceðin bir gülü, yýldýzý, bir mutluluk parýltýsýsýnýz. Memleketi asýl aydýnlýða boðacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kýymetli olduðunuzu düþünerek ona göre çalýþýnýz. Sizlerden çok þey bekliyoruz...” Mustafa Kemal Atatürk böyle sesleniyordu çocuklara... “Anadolu” ekibi, 23 Nisan öncesinde Belçika’da sýnýf sýnýf dolaþýp, “geleceðimizin gülü, yýldýzý ve güvencesi” olan Türk çocuklarýna 4 kulak verdi. Baþlangýçta, her çocuðun söylediklerini ayrý ayrý not edip, isim ve yaþlarýný belirterek okuyucularýmýza aktarmayý planlýyorduk ama yüzlerce çocuk konuþunca ve ortaya genel bir tablo çýkýnca bundan vazgeçtik. Onlarýn ana mesajlarý, beklentileri, umutlarý ve endiþeleri hep ayný noktalarda birleþiyor. Bu tür bir röportajda iddialý olmak mümkün deðil. Bizim ziyaret ettiðimiz sýnýflar, Türk öðretmenlerin, Türk dili ve kültürü dersleri ver- dikleri mekânlar... Öðretmenlerin büyük emeklerle gerçekleþtirdikleri bu derslere katýlým oraný belli bile deðil! Belki % 10’u geçmiyor, belki daha da düþük... Dolayýsýyla “diðer çocuklar” hakkýnda fikir edinmek ayrý bir mücadele gerektiriyor. 8-15 yaþlarýndaki çocuklara neden Türkçe ve Türk kültürü derslerine geldiklerini, bunu sevip sevmediklerini sorduðumuzda ilginç yanýtlar aldýk. “Anneannemle konuþabilmek, onu anlamak ve ona anlatmak için” dedi, 8-9 yaþlarýndaki Ali... Heyecanlý, mutlu ve gururluydu. Bir baþkasý, “Hep Fransýzca konuþuyoruz. Evde, annemin yanýnda yanlýþ Türkçe konuþmak istemiyorum” diyordu. Büyümüþ de küçülmüþ zannedeceðiniz bir diðeri ise, “Gelecekte neler olur bilinmez ki!” dedi ve ekledi: “Bize buralardan ‘git’ derlerse veya Türkiye’ye kendi isteðimizle dönmemiz söz konusu olursa nece konuþacaðýz?” Çoðunluðunda bir eziklik ve özgüven sorunu hissedilen çocuklar konuþtukça açýlýyorlar, yeter ki ciddi bir þekilde dinleyen olduðunu görsünler... Onlara gelecekleri hakkýnda ne düþündüklerini sormak fazla yanýt getirmedi. Bilmiyorlar. “Doktor olacaðým”, “Öðretmen olacaðým” diyorlar ama hiç de mutlu gözükmeyen yüz ifadeleriyle, “Herhalde Belçika’da kalýrýz” deyip susuyorlar. “Türkiye’nin havasý bana daha iyi geliyor” diyor bir tanesi, sanki romatizmalarý varmýþ gibi... Neden? “Çünkü orada daha çok sevgi, daha çok oyun alaný, daha çok hayvan ve daha çok güneþ var...” Çocuklarýn hemen hepsi Belçika’da doðmuþ, pek çoðu bu ülkenin pasaportunu da almýþ ama Türk olmanýn bilincindeler: “Türkçe öðrenmezsek Türk olmanýn hiçbir anlamý kalmaz ki!” “Türkçe bilip Türkiye’yi bileceðiz. Türkiye’yi bilip buralarda anlatacaðýz” diyen çocuk, annesinin çok az Türkçe bilmesinden kaynaklanan aile sorunlarý yaþadýðýný bazý hüzün verici sözlerle belli ediyor ama iddialý ve gururlu gözüküyor: “Annem Türkiye’de doðmuþ, Türkçe bilmiyor. Ben Brüksel’de doðdum, çok iyi Türkçe konuþuyorum. Öðretmenim de beðeniyor...” Atatürk’ü çok yüzeysel bir þekilde tanýyor çocuklar... “O Türkiye’nin kahramaný” diyorlar. “O olmasaydý cahil kalýrdýk” diyorlar. “O çok çalýþtý, direndi, Türkiye’yi kurtardý” diyorlar. “O Cumhuriyeti kurdu, yazýmýzý düzeltti” diyor biri... “O olmasaydý Türkiye bugünkü gibi olmazdý” diyorlar... Ama “O” kim, biraz ayrýntý bilen hemen hemen hiç yok! Ata’nýn resmini gösteriyor, O’na saygý duyuyor, bilmek de istiyorlar. Bilgi kaynaðý yok! Çocuklarý dinlerken en çarpýcý gelen, “Anne ve babalarýnýzla iliþkileriniz nasýl?” sorusunun yanýtý oldu. Nedense en tereddütsüz ve en farklý cevaplar bu soruya geldi. Ve bu soruyu yanýtlayan çocuklarýn mutluluklarý ve mutsuzluklarý çok net bir þekilde görülüyor: Þikayetler daha çok babalardan... “Babam benimle ilgilenmiyor” diyor bazýlarý, kýzgýn ve tereddütsüz... “Babam eve geç geliyor”, “Babam anneme kýzýyor”, “Babam beni maça götürmüyor”, “Babamýn yüzünden gideceðimiz yerlere geç kalýyoruz” sözlerini not ettik... Annelerin bazýlarý ise herhalde çok sinirli ki bu durum çocuklara yansýmýþ: “Annem beni dövüyor” veya “Annem hiçbir yaptýðýmý beðenmiyor” diyen çocuklarý üzüntüyle, endiþeyle dinledik. Bunlar bariz þekilde mutsuz olanlar... Güleryüzle, mutlu bir çehreyle parmak kaldýrýp soru yanýtlayanlar ise annelerinin kendilerine nasýl ders çalýþtýrdýðýný, yemek piþirmeyi öðrettiðini, babalarýnýn “bilek güreþi” yaptýðýný anlatýyorlar. Bir tanesi, “Bugün cumartesi. Babam beni ders çýkýþý kapýdan alacak” diyor. Babasýyla ne yapacaðýný anlatmýyor, o bir sýr... Sadece gülümsüyor! Ve bu sözler bir þeyi fark ettiriyor: Çocuklarý elinden tutup derse getiren, sonra da çýkýþta onlarý alýp götüren veli sayýsý son derece az! Giriþ ve çýkýþlarda veliler yok! Bazý dernekler, Türkçe ve kültür dersleri için oldukça derli toplu ve temiz sýnýflar temin etmiþ durumdalar ancak gördüðümüz dershanelerin çoðunluðunun “albenisi” yok. Öðretmenlerin çalýþma koþullarý saðlýklý gözükmüyor. Çocuklar için daha fazla ders cihazý, kitap, bilgisayar ve oyuncak gerekiyor. Dersleri cazip hale getirmenin yollarýnýn aranmasý ihtiyacý var. Ziyaret ettiðimiz sýnýflarda güleryüzlü ve mutlu çocuklar çoðunluktaydý. Birçoðu kendini sorgulayacak yetenekte ve hayal gücünü kullanmaya hazýr ancak “iþlenmemiþ demir” gibi olanlar da çok fazla... Ýlgi ve bilgiye açýklar. Koþullar ne olursa olsun, Belçika’nýn hemen her bölgesinde Türk çocuklara, devletin ve derneklerin çabalarýyla sunulan eðitim olanaklarý büyük yarar getiriyor ve bunlarý deðerlendirmek gerekiyor. Çocuklar sadece öðrenmekle kalmýyorlar, birbirleriyle kaynaþýyor, dil ve kültür farklýlýklarýný daha iyi kavrayýp bunu bir “kompleks” deðil, “avantaj” olarak görme yeteneði kazanýyorlar. Derneklere, öðretmenlere, sosyal hizmet verenlere de sorular yönelttik. Müzik, folklor, dans, bilgisayar kurslarý gibi yararlý ve çocuklarý heyecan- landýran birçok güzel faaliyet var. Bunlarý gerçekleþtirenlerin hemen hepsi gönüllü, istekli, çocuklarý ve gençleri seven, onlar için çalýþan insanlar. “Çocuklara daha fazla ilgi ve özen gerekiyor” diyorlar. Bu çaðrý sadece ilgisiz velilere deðil... Bu tür faaliyetlerin yapýldýðý yerlere hiç uðramayan iþadamlarýna, iþkadýnlarýna, devlet yetkililerine, Türklere ve Belçikalýlara... “Gelin, görün, anlayýn, destek olun...” Bu dersleri izleyerek biz de dersler aldýk: “Anadolu” dergisinin çocuklar ve gençler tarafýndan nasýl bir ilgi ve sevgiyle izlendiðini görmek bizi biraz da endiþelendirdi. Türkçe yayýn yok piyasada... Birkaç “çocuk sayfasý” ve birkaç yazý, haftalarca okunup yýpranmýþ sayfalar halinde çocuklarýn ellerinde!.. Yazdýklarýmýza, gösterdiklerimize çok dikkat etmek durumundayýz. “Anadolu” ekibi, en kýsa zamanda, “çocuk özel sayýsý” çýkarmalý, bunu gelenek haline getirip mümkün olduðunca sýklaþtýrmalý ve bu çocuklara Atatürk’ü, Cumhuriyet’i, Türkiye’yi, Belçika’yý, anlayacaklarý dille anlatmalý. Bunu da baþarýrýz! Bu yazýyý, Charleroi bölgesi öðretmenlerinden Metehan Gedik, Mehmet Orhunlu, Necmi Bayrak, Hülya Türel ve Rukiye Birkan’ýn imzasýyla bize iletilen bir “çaðrý” ile noktalýyoruz: “Bilindiði gibi Türk okuluna devam etmek bir gönül ve baðlýlýk iþidir. Gönlünde vatan özlemi, hasreti ve sevgisi taþýyan, ülke ve milletimizin deðerlerine, gelenek ve göreneklerine baðlý olan ailelerde her zaman Türk okullarý ve öðretmenlerin verdiði hizmetlere ilginin olduðu görülmüþtür. Türkçe ve Türk kültürü öðretimi için bölgemizde ulaþýlan öðrenci sayýsý ne yazýk ki yeterli deðildir. Charleroi Bölgesi'nde hemen hemen her yerleþim yerine yakýn bir Türk okulu bulmak mümkündür. Ancak, uzaklýk, zamansýzlýk ve araç yokluðu gibi veliler tarafýndan dile getirilen Türk okuluna getirmeme sebepleri inanýyoruz ki en asgari düzeydedir. Geriye tek bir neden kalýyor, ne üzücüdür ki, ilgisizlik! Bölge öðretmenleri olarak bizler bu üzücü nedeni ortadan kaldýrmak arzusuyla gerek öðrencilere, gerekse vatandaþlarýmýza yönelik sosyal ve kültürel etkinliklere aðýrlýk veriyoruz. Ayrýca, bölge derneklerimizin etkinliklerine aktif görevlerle destek oluyoruz. Ailelere en büyük tavsiyemiz, bu ülkenin rahat yaþam þartlarýndan dolayý kapýldýklarý rehavetten ayrýlýp, biraz olsun gözlerini ovuþturarak çevrelerine bakmalarý, kendi çocuklarýnýn gelecekteki kimlikleri hakkýnda düþünmeleridir.”! 5 Prof. Luc Cieters maden ocaklarýndaki "Kardeþ" Türkleri anlatýyor “Hepsi gerçek emekçilerdi...” Röportaj: Sofie BRUTSAERT “Genç yaþlarýmdan beri daha sosyal bir toplum için mücadele verdim. Limburg'daki gençlik örgütleri bünyesinde çok faaldim. 1975'te, Beringen maden ocaklarýnda çalýþma kararýmý da bu çerçevede verdim. O zamanlar ocaklarda çalýþma koþullarý çok özeldi. Ýþe baþlamamdan hemen sonra, bir Türk arkadaþýmýn iþ sýrasýnda ölümünden kaynaklanan ciddi bir sosyal kriz baþladý. Þükrü isimli bu arkadaþýmýz kendisini hiç iyi hissetmiyordu ama iþ doktoru onun çalýþmamasý için bir neden olmadýðýný söylemiþti.” Limburg XIOS Hogeschool'da iþ hukuku profesörü olan Luc Cieters bunlarý anlatýyor, daha dün gibi anýmsayarak… Gençlik döneminde maden ocaklarýnda çalýþma kararý tüm hayatýnýn akýþýný deðiþtirmiþ, Türkiye ve Türkleri onun günlük yaþamýnýn bir parçasý haline getirmiþ. Anlattýðý ölüm olayý, baþta Türkler olmak üzere tüm emekçileri kýzdýrmýþ. Zamanýn doktorlarýnýn bu tavrý, þiddetli bir grev hareketinin baþlamasýna neden olmuþ: “Sorunun temelinde bir iletiþim eksikliði olduðunu hemen anladým. Kýsa sürede Türklerin güvendiði bir adam oldum çünkü onlarýn sorunlarýný yönetime aktarmaya çalýþan nadir Flamanlardan biriydim.” Beringen'da baþlayan grev hareketi ülke geneline yayýlmýþ. Çözüm arayýþlarý için müzakerelere giriþilince, genç maden iþçisi Luc, o güne kadar varlýðýný bilmediði yeni simalarý sahnede görmüþ: Sendikacýlar… O dönemde Luc ve Türk arkadaþlarý hiçbir sosyal güvence olmadan çalýþýrlarmýþ, pek çok iþçi 6 çeþitli bahanelerle iþten çýkarýlýverilirmiþ. Luc, bir durum deðerlendirmesi yaptýktan sonra, daha sistemli bir çerçevede sosyal faaliyetlerini sürdürmenin doðru olacaðýný düþünmüþ ve uzun yýllar baþarýlý bir sendika temsilcisi olarak hizmet vermiþ. Hep en aðýr iþleri üstlenen Türklerle birlikte ocaklara inip çalýþmayý durdurmamýþ. Farklý gruplar “Genelde Türklerden homojen bir grup gibi söz etme eðilimi var, oysa öyle deðildi” diyen Luc devam ediyor: "Geldikleri bölgelere, memleketlerine göre gruplar oluþtururlardý. Siyasi fikirlerine göre de aralarýnda çizgiler bulunduðunu fark ettim. Aralarýnda, 1972 darbesinden sonra Türkiye'den gelen Kürtler ve zamanýn solcularý da vardý. Bu sonunculara “profesörler” deniyordu. Maden ocaklarýnýn aðýr iþlerine alýþkýn olmayan entelektüellerdi onlar… Çoðunluðu Fransa veya Almanya'dan Belçika'ya geçmiþti…" 70'li yýllarda, petrol krizi nedeniyle kömür önemli bir enerji kaynaðý idi ve Belçika üretime devam ediyor, yabancý iþgücüne açýk kalýyordu. Pek çok Türk için bu, Batý Avrupa'ya yasal yollardan yerleþmenin tek yoluydu. 60'lý yýllarda gelenlerin çoðunluðu ise kýrsal alandan, tarým sektöründen ayrýlýp göç etmiþlerdi: “Daha sonra bu farklý gruplar arasýnda mesafe arttý. 80'li yýllarda dini duygu ve davranýþlarýn yoðunlaþtýðýný gördüm. Siyasi eðilimliler sakal uzatýp siyasetten uzaklaþtýlar.” Luc o iþ arkadaþlarýný ve o günleri anarken þunlarý anlatýyor: “Hepsi gerçek emekçilerdi ! O aðýr iþ koþullarýna raðmen güleryüzlü insanlardý. Ýþ günün en keyifli anlarýndan biri, eþlerinin hazýrladýðý leziz sefertasý yemeklerini paylaþtýðýmýz zamanlardý. Türkler, basit yaðlý-p peynirli sandviçlerini yiyen Flamanlara acýrlardý ! Eþlerinin hazýrladýðý o güzel yemekleri bizimle paylaþýrlardý. Zaten iþe yeni giren her madenciye bir acý biber þakasý yapmak adet haline gelmiþti…” O günleri hatýrladýkça, bugün toplumlar arasýnda iliþkilerin gergin bir hale gelmesine anlam veremediðini söylüyor Luc, “Madende hepimiz simsiyahtýk. Benim en sevdiðim sloganlardan biri buydu zaten ve gerçeði yansýtýyordu” diyor. Ona göre, basit olaylarý büyütüp toplumlar arasýnda gerginliði týrmandýranlar, politikacýlar… Örneðin, Beringen'de Belediye Baþkaný'nýn uyguladýðý politika yüzünden sorunlar yaþandýðýný, bu yaklaþýmýn birlikte yaþamayý zorlaþtýrdýðýný düþünüyor. Baþörtüsü kýsýtlamasýný ve bir futbol kulübüne yönelik yasaklama kararýný bu politikaya örnek gösteriyor. “Kara altýn”dan “Türk güneþi”ne 1977'de, Luc Türkiye'ye ilk yolculuðunu, “iþ arkadaþlarýnýn köklerinin bulunduðu memleketleri keþfetmek için” yapmýþ. Elindeki adres defterinde, o zamanlar Beringen'de çalýþan Türklerin bir kýsmýnýn geldiði Göreme de varmýþ: "O zamanlar küçük bir köy gibi olan Kayseri'yi gördüm; Eskiþehir, Ürgüp, Göreme, Erzurum, Adana’ya gittim. Bu yolculuk Türk arkadaþlarýmý daha iyi anlamamý saðladý. Memleketlerinden dönüþlerinde bazen neden geciktiklerini de anladým. Yaþam, yolculuk koþullarý çok düzenli deðildi. Dönüþlerinde gecikmeye özür olarak anlattýklarý gerekçeler doðru þeylerdi." Fazla kar yaðmasý, aile içinde bir vefat olayý, bir çok sorun… Bazen, Türkiye'nin güzel güneþini býrakýp, o aðýr iþ koþullarýnda maden ocaklarýnýn karanlýðýna gömülmek için de cesaret gerekiyordu. O zamanlar iþçilerin konut ve lojman koþullarý da iyi deðildi. Ýlk gelenler, Ýkinci Dünya Savaþý'nda tutuklananlarýn hapis edildiði barakalara yerleþtirilmiþti. Zamanla iþçilerin eþleri yavaþ yavaþ gelmeye baþladý ve Türkler kent içinde konutlara geçtiler. Türklere ev satýn alabilmeleri için ipotek kredisi uzun bir süreç sonunda verilmeye baþlandý. O dönemlerden bu yana Türkler Luc'ün yaþamýnýn bir parçasý olmuþ. Bir Türk aileyle iyice kaynaþmýþ, çok yakýn dostluk kurmuþ. Çocuklarý, o ailenin çocuklarýyla yakýn arkadaþlýk kurmuþlar. Söz konusu ailenin anne ve babasý ölünce büyük acý yaþamýþ. O ailenin kýzý Luc'ün ailesinin yanýna yerleþmek istemiþ, kabul etmiþ. Böylece iki kýza “babalýk” yapan Luc, geçen yýl çok duygusal anlar yaþamýþ. Kendi kýzý bir Türkle, evinde evlat bildiði Türk ailenin kýzý ise bir Belçikalýyla evlenmiþ. Umudumuz gençler Damadý sayesinde bugünün Türk gençleriyle karþýlaþtýðýný, toplumda giderek etkin bir yer bulan çok yetenekli yeni bir nesille tanýþtýðýný belirten Luc, damadýyla da gurur duyuyor: "Burak Ankara'da üniversiteyi bitirdikten sonra uzmanlaþmak amacýyla buraya geldi. Türkiye'de de yaygýn olan þeker hastalýðý konusunda araþtýrmalar yapýyor." Temel ilkeler korunsun Maden ocaklarýndaki çalýþmalarýnýn ardýndan hukuk tahsili yapan ve özellikle maden iþçilerinin yasal sorunlarý alanýnda uzmanlaþan Luc, damadýnýn aileye katýlýmýndan sonra yeni bir dünyaya açýldýðýný anlatýyor ve Türk gençlerinin anavatanlarýyla Batý Avrupa arasýnda gerçek bir köprü rolü oynayacaklarýna inanýyor, her birini birer “büyükelçi” gibi görüyor. “Kültürlere saygýyý ve paylaþýmý gerçek anlamda onlardan öðreneceðiz” diyor. Luc, Türkiye'nin AB'ye katýlýmýnýn gerçekleþeceðine de inanýyor ve “Baþlangýçta herkesin þüpheyle baktýðý Türk politikacýlarýn pazarlýk ve müzakereleri nasýl ustaca yürüttüklerini gördükten sonra, bu iþin sonunu getireceklerine de inanýyorum” diyerek ekliyor: “Umarým Türk politikacýlar Atatürk Devleti'nin temel ilkelerini korumayý ve savunmayý, artýk hiçbir askeri darbe gereði olmadan becerirler. Bence bugünün Türkiyesinin en önemli hedef ve iradesi bu olmalý…” Batý'dan bakýnca Türkiye'nin AB'ye katýlýmýnýn bu oluþumu ne kadar güçlendireceðinin de görüldüðünü belirten Luc, Avrupa'nýn tarihi sorumluluðunu üstlenmesi gereði üzerinde duruyor, “Türkiye'nin AB'ye katýlým sürecinin frenlenmesi akýl almaz bir siyasi hafiflik kanýtý olur” diyor ve ekliyor: "Çevremdeki pek çok insanýnýn bu görüþü paylaþtýðýný görüyorum…" Daha saðlýklý bir toplum Yaþamý boyunca Türklerle iç içe olduðunu, onlarý her zaman daha yakýndan tanýmaya çabaladýðýný belirten ve tek üzüntüsünün Türkçe öðrenememek olduðunu söyleyen Luc, “Çok güzel, özel ama zor bir lisan. Türkçe bilmemem yüzünden iletiþimi derinleþtirmekte zorluk çektiðim oluyor” diye konuþuyor. Belçika'daki Türk gençlerinin artan bir þekilde yüksek tahsile yönelmelerinin sevindirici olduðuna deðinen Luc, eski maden ocaðý arkadaþlarýnýn çocuklarýnýn, verdiði derslere öðrenci olarak katýldýklarýný görmekten duyduðu memnuniyeti ifade ediyor: “Bütün bunlar, tüm sorunlarýn çözüldüðünü kanýtlamaz. Genç Türklerin hedefe ulaþmak için çok çalýþmalarý gerekiyor. Üniversitelerde yabancýlarýn baþarý oraný, Belçikalýlardan daha düþük. Buna muhakkak çözüm bulmalýyýz. Bazen Flamanca bilgisi yetersizliðinden de kaynaklanan bu sorunu aþmak için onlara ek dersler de vermeyi deniyoruz. Gençler ve aileler eðitim alanýnda çok hassas davranarak yeni nesiller bünyesinde tam katýlýmlý yer almanýn mücadelesini sürdürmeliler.” Luc, hem Türk hem Belçikalý gençlere yönelik eleþtiriler karþýsýnda çok sinirleniyor ve bu gençlerin "fazlasýyla uslu" olduklarýný düþünüyor: “Gençlere eleþtiri yeteneði kazandýrmak lazým. Dünyayý olduðu gibi kabul etme eðilimleri çok arttý. Bizim, daha saðlýklý bir toplum inþa etmek isteyen, bunun mücadelesine giriþen gençlere ihtiyacýmýz var.”! 7 AKP’li Devlet Bakaný Güldal Akþit: “Erkek kadýný döver” zihniyeti beni þaþýrtýyor Türkiye’de “Devlet Bakanlýðý”, trajikomik bir kavram. Ülkenin, yurtdýþýnda yaþayan ve son derece önemli bir kitle oluþturan milyonlarca vatandaþý var. “Yurtdýþýndaki Türklerden” ve bu arada “Diyanet”ten ve baþka “þeylerden” de sorumlu bir “Devlet Bakanlýðý” var. Gidip gördüðünüz zaman, biri “çaycý”, diðeri “Bakan” olmak üzere, üç-dört kiþinin çalýþtýðý bir “Bakanlýk” ile karþýlaþýyorsunuz. Kadýn haklarý, kadýn-erkek eþitliði de ülkemizin önemli ve öncelikli konularýndan. En azýndan Ankara hükümeti öyle diyor! Bu alanda “sorumlu” Devlet Bakanlýðý da ayný manzarada... “Kadýn Esirgeme Kurumu” yok ama “Çocuk Esirgeme Kurumu”ndan da sorumlu bir “Bakanlýk”... Ve tabii baþka “þeylerden”... Bu “Bakanlýk”larýn doðru düzgün bütçeleri olmadýðý için personelleri ve fazla etkileri de olmuyor. “Kadýn haklarýndan da sorumlu” Devlet Bakaný Güldal Akþit, Avrupa Parlamentosu Kadýn Haklarý ve Fýrsat Eþitliði Komisyonu'nda düzenlenen “Türkiye'de Sosyal, Ekonomik ve Siyasi Yaþamda Kadýnlarýn Rolü” baþlýklý oturumda yaptýðý konuþmada, kadýn haklarýna iliþkin “kapsamlý reformlar” konusunda bilgi verdi. Akþit, TBMM bünyesinde “Kadýn Haklarý ve Cinsiyet Eþitliði Komisyonu” kurulmasý için yasa tasarýsý hazýrlandýðýný, bunun kadýnlar için bir güvence kaynaðý olacaðýný anlattý. Güldal Akþit, “Türkiye, kadýnlarýn sosyal, siyasi ve ekonomik hayata erkeklerle eþit ve tam katýlým saðlayabilmelerine yönelik önemli adýmlar atmakta ve bu konudaki kararlýlýðýný sürdürmektedir” dedi. Uluslararasý sözleþmelerin ve AB ile uyum kriterlerinin bu alandaki çalýþmalara yön verdiðini belirten Akþit, Anayasa’nýn 10. maddesine yapýlan bir ekle devletin cinsiyete dayalý ayýrým yapmamasýnýn ötesinde, kadýnla erkeðin her alanda eþit haklara, eþit imkanlara kavuþmasý için önlemler alýndýðýný ifade ederek, “devrim niteliðinde” olan bu deðiþiklikle Türkiye'nin anayasasýnda bu tür bir hükme yer veren az sayýda ülkeden biri olduðuna dikkati çekti. Akþit, kadýn-erkek eþitliði bakýþ açýsýyla hazýrlanan ve 2001 yýlýnda yürürlüðe giren yeni Medeni Kanun ile aile reisliðinin kaldýrýldýðýný, yasal mal rejiminin deðiþtirildiðini, evlilik yaþýnýn kadýn ve erkek için eþit- 8 lendiðini, evlilik birliðini temsil yetkisinin her iki eþe birlikte tanýndýðýný belirtti. Türk adli sistemi içinde Aile Mahkemeleri'nin de artýk yer aldýðýný bildiren Akþit, þunlarý söyledi: “Kadýnlarýn sosyal yaþama katýlýmýný ve ekonomik olarak güçlenmelerini büyük ölçüde önleyen aile içi þiddet, tüm dünyada olduðu gibi ülkemizde de önemli bir sorundur. Bunun önlenmesi için Ailenin Korunmasýna Dair Kanun ile özel yasal düzenlemeye gidilmiþtir. Türkiye'de aile içi þiddet kavramý ilk defa hukuksal metinde tanýmlanmýþ, maðdurun þikayeti olmaksýzýn polis ve adalet mekanizmasýnýn harekete geçmesi saðlanmýþtýr. Yeni Türk Ceza Kanunu ile töre cinayetlerinin önlenmesine iliþkin düzenleme geliþtirilmiþtir. Töre cinayetlerinin faillerine, en aðýr ceza olan aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet hapis cezasý hükmü getirilmiþtir.” Ankara hükümetinin, kadýnýn aile ve toplum içindeki statüsünün iyileþtirilmesi, kadýna yönelik her türlü þiddetin yok edilmesinde kararlýk içinde olduðunu anlatarak, bu çerçevede, kamu kurum ve kuruluþlarý, üniversiteler, medya ve sivil toplum örgütleriyle birlikte “Þiddeti Önleme Platformu” oluþturulduðunu belirten Akþit, 25 Kasým’da, bir yýl sürecek olan “Kadýna Karþý Þiddete Son” kampanyasý baþlatýlacaðýný duyurdu. Devletin, þiddete uðrayan kadýnlara verilen hizmetlerde yetersiz kaldýðýný kabul eden Akþit, bu sorunun aþýlmasýna çalýþýldýðýný, sýðýnma evlerinin sayýsýnýn artýrýldýðýný bildirdi. Türkiye'de, eðitimin tüm seviyelerinde, kýz çocuklarý açýsýndan istenen düzeye ulaþýlamadýðýný da belirten Güldal Akþit, büyük adýmlar atýldýðýný, temel eðitimin 8 yýla çýkarýlmasýnýn etkili olduðunu, 2010 yýlýna kadar kýz ve erkek çocuklar için okullaþma oranýnýn % 100'e ulaþtýrýlmasýnýn hedeflendiðini kaydetti. Buna karþýlýk, üniversitelerde öðretim elemaný kadýn oranýnýn % 36, mimarlarda % 31, doktorlarda % 29'u bulduðuna dikkati çeken ve “Türkiye'deki karar alma mekanizmalarýnda ve siyasette kadýnlarýn katýlým oranýnýn istenen düzeyde olmadýðý aþikardýr” diyen Akþit, TBMM'de kadýn oranýnýn sadece % 4,4 olduðunu, kendisinin tek kadýn bakan olarak hükümette yer aldýðýný, geçen yýl yapýlan yerel seçimler sonucunda belirlenen 3000’in üzerinde belediye baþkanýnýn sadece 18'inin kadýn olduðunu belirtti. Foto: Pýnar GÜN GERÝ ADIMLAR Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalý sosyal demokrat üyesi Emine Bozkurt, Avrupa Parlamentosu’nda ele alýnacak raporu hakkýnda bilgi verirken, Türk kadýnýnýn 1920'li yýllarýn baþýndan itibaren geniþ haklar elde ettiðini, ancak daha sonra “geriye doðru büyük adýmlar atýldýðýný” söyledi. Bozkurt, Türkiye'de, son dönemde önemli hamleler ve reformlar olduðunu, Türkiye'nin AB'ye katýlým sürecinde bu konunun devamlý gündemde tutulmasý gerektiðini ifade etti. Bakan Akþit, bazýlarýnýn çok karamsar ve abartýlý tablo çizdiðini, bunu bir Türk kadýný ve siyasetçisi olarak kabul edemeyeceðini söyleyerek, eksikliklerin giderilmesi için yoðun çalýþmalar olduðunu belirtti. Akþit, “Amacýmýz, Türk kadýnýný en iyi ve hak ettiði noktaya taþýmaktýr. Gerçekçi olmalýyýz. Elimizde sihirli deðnek yok. Türkiye son derece kararlý ve iradelidir” dedi. Devlet Bakaný Güldal Akþit, daha sonra basýna yaptýðý deðerlendirmede, “her þeyi toz pembe göstermenin mümkün olmadýðýný” söyledi. Avrupa Parlamentosu üyesi Bozkurt: “Türkiye’de, kadýn haklarý konusunda geri adýmlar atýldý...” Ankara Hükümeti’nin tek kadýn Bakaný Akþit: “Zihniyet deðiþikliði zamanla ve eðitimle olur. Elimizde sihirli deðnek yok!” Batý Avrupalý muhataplarýnýn töre cinayetleri üzerinde de durduklarýný belirten Güldal Akþit, bir parlamenterin, bu tür cinayetlerin Ýtalya'da da iþlendiðini hatýrlattýðýný kaydederek, “Bu, sadece yasal düzenlemelerle çözülecek bir sorun deðildir. Zihinsel bir dönüþümün gerçekleþmesi gerekir. Zihniyet deðiþikliði zamanla ve eðitimle olur” dedi. “Türk kadýnýnýn siyasi yaþama katýlýmý en zayýf kaldýðýmýz alan'' diyen Akþit, pek çok Avrupa ülkesinden önce, 1934'te seçme ve seçilme hakký elde eden Türk kadýnýnýn, o dönemde Meclis'e % 4,6 oranýnda girdiðini, bu oranýn bugün sadece % 4,4 olduðunu belirterek, kadýnlarýn önündeki engellerin kaldýrýlmasý gereði üzerinde durdu. Avrupa Parlamentosu'ndaki toplantýda, Türkiye'de kendisini dö- ven kocasýný haklý bulan kadýn oranýnýn % 39,2 olduðunun söylenmesine iliþkin bir soruyu yanýtlayan Akþit, “Sadece kadýnýn deðil, tüm toplumun zihniyeti deðiþmeli. Bugün gençlerde bile var olabilen 'erkek döver' mantýðý beni þaþýrtýyor. Bu durumu ancak eðitimle deðiþtirebiliriz” dedi. Akþit, kadýnýn sadece fiziksel deðil, psikolojik, ekonomik, sözel þiddetlere de hedef olduðuna dikkat çekerek, “Bu mücadele tüm dünya kadýnlarýnýn mücadelesidir” diye konuþtu. Güldal Akþit, Türkiye'de “kendine güvenen kadýnlarýn”, koltuk ve makam için deðil, “elini taþýn altýna koymak, sorumluluk üstlenmek için” siyasete girmeleri, toplum adýna devlet için çalýþmalarý çaðrýsýnda bulundu. ANADOLU’DAN SORULAR Bakan Akþit, “Anadolu” dergisine verdiði özel demeçte sorularý þöyle yanýtladý: " Baþlangýçta AKP'nin vitrininde bayan milletvekilleri vardý. Þimdi sesleri duyulmuyor. Neden suskunlar? Konuþuyorlar da sesleri mi duyulmuyor? Yoksa dinleyen mi yok? " Bunlarýn hiçbiri deðil. Takdir edin ki 550 milletvekilinin 24'ü kadýn. AKP’de 360 milletvekilinden 12'si kadýn. Ne kadar sesiniz çýkarsa çýksýn duyurmak çok kolay deðil. Bayan milletvekili arkadaþlarýmýz özellikle kadýn konularýnda konuþmak istiyorlar. Diðer komisyonlarda da konuþmalarýný yapýyorlar. Konuþturulmama ve susma gibi eðilim yok. Ancak konuþmak için de sebep olmalý, laf olsun diye konuþmak da doðru deðil... " Sizce konuþmak için Türkiye'de yeterince sebep yok mu? Samimi gerekçe bu mu? " Samimi söylüyorum, ben böyle görüyorum. Benim gördüðüm kadarýyla baþka bir sorun yok. Meselâ ben hep konuþuyorum, beni ne kadar duyuyorsunuz? Sizin dediðiniz gibi bir izlenim varsa benim dönünce milletvekili arkadaþlarý- mý uyarmam gerekiyor. "Arkadaþlar sesiniz duyulmuyormuþ" diyeyim. Þu da var ki parlamento çok yoðun çalýþýyor. Çalýþmalar sabaha karþý bitiyor. Hele geçen yasama döneminde çok yýpratýcý bir tempo vardý. Kimsede konuþacak hâl kalmýyor. Bir susturulma olsa bunu ben de yaþardým. Ben diðer arkadaþlarýn da konuþtuklarýný düþünüyorum, bilakis konuþmayý da seviyorlar, her bayan gibi... Belki basýn yeterince seslerini duyurmuyor olabilir. Þimdi beni de düþünmeye sevkettiniz bu sorunuzla, arkadaþlarýn sesleri yeterince duyulmuyor mu diye... Konuþuyorsunuz, anlatýyorsunuz ve bir bakýyorsunuz basýnda kibrit kutusu kadar yer alýyor. Ya da farklý bir þekilde yer alýyor. Basýnýn da bu konuda daha duyarlý olmasý lazým. " Brüksel'de Türk kadýn dernekleriyle bir araya geldiniz. Avrupa'daki Türklerin ve kadýnlarýn durumu hakkýnda ne düþünüyorsunuz? " Samimi fikrimi söyleyeyim, benim beklentimin çok ötesinde. Hele kadýnlarýn böyle etkin olduðunu ve mücadele ettiðini görünce daha mutlu oluyorum. Bir araya gelmek ve birþeyler yapabilmek gayretini çoðu zaman Türkiye'de göremiyoruz. Burada böylesi bir birliktelik çok güzel. Burada bir baþka hoþuma giden konu, Avrupa Parlamentosu’nda Türk kökenli parlamenterlerin olduðunu görmek. Bazý sorularý ben nasýl cevaplarým diye düþünürken onlar çok güzel cevaplar verdiler. Bizim açýmýzdan çok güzel bir þey. Avrupa'daki bu potansiyelimizi iyi deðerlendirmemiz lazým. Deðiþik ülkelerin temsilcileri olarak da parlamentoya gelseler, Türkiye'nin birer savunucusu olacaklar. Hem de buradaki sorunlarý bilip yaþayan insanlar olarak savunacaklarý için çok daha iyi bir savunma olacak. Buradaki tablo beni çok mutlu etti. Biz her zaman buradaki Türklerin yanýnda yer almalýyýz.! 9 “Anadolu Ateþi” adlý muhteþem dans gösterisi, 18 Haziran 2005 tarihinde 100 kiþilik ekibiyle Belçika'da seyirciyle buluþacak. Doðu ile batýnýn ilk kucaklaþtýðý yerde, Anadolu'da, 5000 yýldan süzülen, 3000 farklý dans figürünün sentezinden oluþan “Anadolu Ateþi” insana ait her þeyi, savaþý, barýþý, aþký, nefreti içinde barýndýran bir Türkiye dansý, tiyatral bir dans gösterisi... Tüm dünyada ilgi gören bu gösterinin yaratýcýsý Mustafa Erdoðan, "Þimdilerde biz kaynaðýna akan bir ýrmak gibi, ateþin ilk yaratýldýðý topraklarda, tekerleðin ilk döndüðü coðrafyada, Nemrut'un kralý Antiakos'un bakýþ açýsý ile Mezopotamya'nýn, Anadolu'nun ve Akdeniz'in çaðrýsýna uyarak bir tutkunun, hýrsýn, coþkunun ve barýþýn dansýný yaratmak istiyoruz. Rehberimiz Anadolu" diyor. Kaynaðýný Anadolu'nun binlerce yýllýk mitolojik ve kültürel tarihinden alan “Anadolu Ateþi”, hemen hemen her yöreden derlenmiþ yüzlerce halk dansý figürü ve halk müziðini içinde barýndýran özgün bir proje. Anadolu'nun binlerce yýllýk sevgi, kültür ve tarih mozaiðinin barýþla harmanlanan ateþini tüm dünyaya tanýtmayý hedefliyor. Bugüne kadar yapýlan yurtdýþý turneleri ve tanýtým çalýþmalarýyla dünyanýn sayýlý dans topluluklarý arasýnda gösterilen Anadolu Ateþi, eski adý “Sultans of the Dance” olan proje, 3 Mayýs 2001'den bu yana yurtiçi ve yurtdýþýnda iki milyonu aþkýn izleyiciye ulaþtý. Aralarýnda Ýsrail, Çin, Japonya, Lübnan, Katar, Almanya, Hollanda, Azerbaycan ve Kýbrýs'ýn da bulunduðu birçok ülkede sahne aldý. Multitone Productions ve BKM iþbirliði ile gerçekleþecek dans ziyafeti ile ilgili ayrýntýlý bilgiler önümüzdeki haftalarda açýklanacak. 10 Güzel Sanatlar Sarayý’nda konser Piyanist Iþýl Bengi, 21 Nisan'da, Brüksel Güzel Sanatlar Sarayý'nda, kemancý Jovan Bogosavljevic ile birlikte konser verecek. Edvard Grieg, Robert Schumann ve Ludwig van Beethoven'ýn eserlerinin sunulacaðý konser, sanatseverler tarafýndan ilgiyle bekleniyor. Piyanist Bengi 1982 yýlýnda, Ýstanbul'da doðdu. Piyano eðitimine 5 yaþýnda, Yaþar Keleþ ile baþladý. Bir yýl sýnýf atlayarak, 1998'de, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarý'ndan takdirle mezun oldu. Ayný yýl, 16 yaþýnda, Belçika'ya gelerek Brüksel Kraliyet Konservatuarý'na girdi. Bu arada, Türkiye'de, Eczacýbaþý Vakfý Eðitim Bursu'nu kazandý. 2004 yýlýnda Brüksel Kraliyet Konservatuvarý yüksek master sýnýfýndan derece alarak mezun oldu. Bengi, 1994 yýlýnda, 12 yaþýnda, Atatürk Kültür Merkezi'nde Ýdil Biret ile ayný konserde çalýyordu. Ayný yýl Ýstanbul'da düzenlenen J. S. Bach ve ET\D yarýþmalarýnda birincilik ödülleri kazandý. Iþýl Bengi ve piyanist arkadaþý Ece Tokatlý, 2000 yýlýnda, iki piyano oda müziði grubu "Allaturca" ile Belçika'da Neerpelt International Chamber Music Yarýþmasý'nda birincilik ve jüri özel ödülleri aldýlar. Bugüne kadar Batý Avrupa'nýn çeþitli ülkelerinde ve Türkiye'deki büyük konser salonlarýnda oda müziði ve solo gruplarýyla konserler veren Iþýl Bengi, Brüksel'de yaþamaya, iki müzik okulunda dersler vermeye ve konserlerine devam ediyor. "Hedefim , müzikte kazandýðým baþarýlarla bugüne kadar olduðu gibi Türkiye'yi Batý Avrupa'da ve dünyada en iyi þekilde temsil etmeyi sürdürmek ve müziðimi dinleyicilerle paylaþabilmek" diyen Bengi þunlarý anlatýyor: "Müthiþ bir kemancý olan arkadaþým Jovan Bogosavljevic ile 2003 yýlýnda, Brüksel'de tanýþtýk ve müzisyenlerin yaþamýnda çok nadir yakalayabildikleri 'müzikte ayný dili konuþma'yý baþardýk. O zamandan beri, beri grubumuz "Duo Escualo" ile Avrupa'da konserler veriyoruz. Çok küçük yaþta Avrupa'nýn önemli müzik yarýþmalarýnda altýn madalyalar kazanmýþ, kemanýyla ve üstün yeteneðiyle herkesi büyüleyen bu genç keman virtüözü önümüzdeki mayýs ayýnda dünyanýn en büyük müzik yarýþmalarýndan biri olan "Queen Elizabeth" yarýþmasýna katýlacak." Sanatsever "Anadolu" okuyucularýna, 21 Nisan 2005 perþembe günü saat 20:00'de "Palais des Beaux-Arts" salonunda, Duo Escualo'nun verecegi müzik ziyafetini dinlemeyi öneriyoruz. [email protected] "Anadolu" ailesine katýldýðýmdan beri akýl almaz olaylara þahit oluyorum. Bir sürü "iyi niyetli saftoroz" bir araya gelmiþler, bu dergiyi yayýmlayýp "topluma hizmet" için deliler gibi koþturuyorlar. Belçika'daki Türk toplumu dergiyi beðenmiþ, benimsemiþ; Belçikalýlar da bu dergiyi saygýyla ve güvenle izliyor. Durum böyle olunca bizim saftorozlar daha da fazla çalýþmak zorunda hissediyorlar kendilerini... Önce yattýðým yerden izliyordum bunlarý... "Bir dönüm bostan, yan gel yat Osman" diye benimle dalga geçiyorlardý. Oysa "yan gelip yatan", bazen de etrafý seyredip "ahkâm kesen" tek ben deðilim ki... Maþallah, binlerceyiz! Üstelik ben “kedi”yim! Dergi ekibi sürekli koþturma halindeyken, olmadýk insanlardan öyle kazýklar ve kemer altý darbeler yiyor ki, "Yahu" diyorum, "Bunlarý neden yazmazsýnýz?" Öyle olaylara tanýklýk ediyor, öyle þeyler öðreniyorlar ki, yazsalar ne pislikler temizlenecek! Ama onlar, "pozitif yaklaþým" taraftarý olup, olumsuzluklarýn üzerine gitmenin yarar getirmeyeceðine inanýyorlarmýþ. Bana sorarsanýz, iyiliði için çalýþtýklarý toplumun bazý acý gerçeklerini, zayýf noktalarýný ve bir kýsým mikroplarý görmezden geliyorlar. Okuyuculara yakýn olduklarýný söylüyorlar ama yedikleri kazýklarý, teröristlerden gelen tehditleri, iyi niyeti suistimal giriþimlerini, bir sürü sýkýntýyý okuyucularýndan saklýyorlar. "Bunlar yazýlýr mý?" deyip duruyorlar. Sonunda dayanamadým, "Siz bana bir kaðýt kalem verin, ben yazayým. Bakalým okuyucu bana mý daha fazla güvenecek size mi?" dedim. "Hodri meydan" dedik yani... Ve "Kedi Kodu" köþesinde buluþuyoruz. Tanýþalým: Adým Osman... Ýran asýllýyým. Türkiye'den geleli bir yýl kadar oldu. Sanýyorum Türk basýnýnda yazýlarý çýkmýþ, "basýn kartý" sahibi tek kediyim. Hayvan seven insanlarý çok severim. Hayvan sevmeyen hayvanlara çok kýzarým. Tipim biraz bozuktur ama uysal gözükürüm. "Yumuþak atýn çiftesi" sert olur ya, ben de "kedi kodu" uzmaný olarak etkiliyimdir. Belçika'da damdan dama gezip gördüklerim, bir de dergi ekibine eþlik ederken yaþadýklarým o kadar çok "malzeme" sunuyor ki, hangisinden baþlamalý diye düþündüm uzun uzun... Ve "dergi mutfaðýndan" baþlamaya karar verdim. Bazý þeylerin yazýlmasý gerektiði konusunda benimle hemfikir olacaðýnýza eminim. Yani, "iyi niyetle" iþ yapýlýyor diye, olmadýk dangalaklarýn laflarýnýn, iftiralarýnýn, sataþmalarýnýn altýnda kalmak da iþ mi? Örnek: Benim rahatlýkla "dangalak" olarak nitelendirdiðim bir cenaze levazýmatçýsý, dergi muhabirlerinden birine, "Siz Atatürk'e tapýyorsunuz. Putperestsiniz" demiþ. Bu herif devletle dolaylý iþ yapýyor! Ve bu laflarý bir-iki diplomatýn yanýnda söylüyor! Adama sorulmaz mý? "Atatürk'e dil uzatmak senin gibilere mi kaldý ey Türk oðlu Türk? Put ne? Sen nesin? Ülkenin ve toplumunun yeteri kadar düþmaný olduðunu görmez misin bre cahil?" Neyzen Tevfik bu tür adamlar için yazmýþ þiiri: "Esir iken mümkün müdür ibadet Yatýp kalkýp Atatürk'e dua et... Senin gibi dürzülerin yüzünden Dininden de soðuyacak bu millet. Ýþgaldeki hali sakýn unutma Atatürk'e dil uzatma sebepsiz Sen anandan yine çýkardýn ama Baban kimdi bilemezdin þerefsiz..." "Atatürk" dedim de aklýma geldi. Geçen gün, masanýn üzerinde uzanmýþ yatýyorum, dergi ekibinden birisi de merkepler gibi çalýþýyor yanýbaþýmda... Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði Baþkaný Mahir Pala'ya telefon etti. Eski arkadaþýymýþ zaten... "Sizin dernekte verilen Türkçe dersleri sýrasýnda çocuklarla röportaja geleceðiz. Gelmiþken derneði ve faaliyetlerini tanýtan bir söyleþi yapalým mý?" diye sordu. Yanýt ne biliyor musunuz? "Ne oldu oðlum, siz bizi aramazdýnýz. Kimler düðmeye bastý da arýyorsunuz?" Aha, "dakka bir, gol bir"! Fransýzca'da bazýlarýna "andouille" derler... Türkçesi "hödük" galiba... Yoksa "gerzek" mi? Böyle bir yanýtý alýnca, diyelim ki tartýþmak, keyif kaçýrmak istemiyorsun, en azýndan telefonu adamýn suratýna kapatýrsýn, deðil mi? Bizim "iyi niyetli saftoroz" öyle yapmadý! "Saçmalama" dedi, eski arkadaþýna ve röportaja gittiler, yaptýlar, yayýmlýyorlar bu sayýda... "Olumlu þeyleri göstermek için..." Ben olsam derdim ki, "Eðer bu dergi düðmeye basýlmasýyla iþ yapanlardan olsaydý, hödüklerle, gerzeklerle hiç uðraþmaz, kolayca köþeyi dönerdi!" Bazýlarýna hak ettikleri yanýtý oturtturacaksýn arkadaþ! Sabýrlý ol, pozitif ol, anladýk ama ahmak yerine koydurtma kendini! Aðzýndan çýkaný kulaðý duysun herkes, di mi? En güzelini dergi çalýþanlarýndan Mehmet Öksüz yapmýþ: Bu adam ömrü boyu demir ocaðý ateþinde çalýþmýþ ve çalýþmaya devam eden bir emekçi... Charleroi bölgesinde derginin gönüllü neferi... Bir gün, dergi daðýtýrken, yoldan geçen biri sormuþ: "Bu hangi tarikatýn dergisi?" Öksüz hiç tereddüt etmemiþ: "Atatürk ve Cumhuriyet Tarikatý'nýn dergisi... Sadece Türkiye'de 70 milyondan fazla müridimiz var!" Adam ters ters bakmýþ, anlamamýþ espriyi belli ki... Elinden tuttuðu çocuðu çekiþtirmiþ, "Yürü torunum gidelim" diye... Biraz uzaklaþmýþlar, çocuk dedesinin elini býrakýp bizim arkadaþa koþmuþ: "Amca, bana bir dergi verir misin? Ben Atatürk'ü çok severim!.." Ve dergiyi koltuðunun altýna sokup koþarak uzaklaþmýþ. Bütün bunlar yazýlmaz mý? Yazýlýr. Ben yazdým, oldu! Bizde dedikodu yok! "Kedi kodu" diye buna denir iþte! 12 Belçika huzurevinde Türk Günü Türk gençlerden Belçikalý yaþlýlara moral takviyesi Seçkin ERDEM malarýna devam eden öðrenciler, gün boyu Türk Genk'te lise öðrenimi gören bir grup Türk genci sýradýþý bir etkinlik düzenledi. Gençler kendi giriþim ve önerileriyle, Genk'te bulunan Rusthuis Herfstvreugde huzurevinde bir Türk günü düzenleyerek yaþlýlara hoþ anlar yaþattýlar. Türk kültürünü Belçikalý yaþlýlara tanýtmak amacýyla düzenledikleri bu etkinlikte gençler, Türk mutfaðýndan örneklerin yanýsýra halk danslarýný huzurevi konuklarýnýn beðenisine sundular. Belçika'da tanýnmayan boza, sahlep, Türk çayý, Türk kahvesi, lokum, kurumuþ kayýsý ve meze gibi Türk yiyecek ve içeceklerini dinlenme evinde yaþayan konuklara ikram eden öðrenciler, Türk kültürüne yönelik bilgi verdiler. Huzurevi konuklarý Türk mutfaðý, müziði, giysileri ve danslarý hakkýnda verilen bu bilgileri ilgiyle dinledi. Nazar Halk Danslarý Grubu'nda folklör çalýþ- folklöründen sunduklarý örneklerle baþarýlý bir giriþimin keyfini yaþadýlar. Türk gençlerinin bu giriþimini mutlulukla karþýlayan huzurevi yetkilileri, "Türk gençleri bu günü bize teklif olarak getirdiklerinde çok mutlu olduk. Buradaki misafirlerimiz iç içe yaþadýðýmýz Türklerin kültürünü daha yakýndan tanýma fýrsatý buldular" dedi. Rusthuis Herfstvreugde huzurevinde hiçbir Türk konuðun kalmadýðýna dikkat çeken yetkililer bunu geleneksel nedenlere baðlýyorlar. Yetkililer, "Türkler henüz yaþlýlarýný huzurevine göndermeye hazýr deðil. Ailevi deðerler açýsýndan bu gibi evlerde yaþamak onlara zor geliyor. Oysa burada yaþlýlarýn saðlýklarýyla yakýndan ilgileniyor ve gün içindeki faaliyetlerle onlarý mutlu ediyoruz" diyorlar. Huzurevi görevlileri Türklerin bu evleri tercih etmeme nedenlerinden biri olarak dil sorununu da gündeme getiriyorlar. Huzurevinin bir çeþit okul gibi görülmesi gerektiðini belirten dinlenme evi görevlileri, yaþlýlarýn yatýlý kalmak zorunda olmadýðýný söylüyorlar. Türk gençleri Rusthuis Herfstvreugde huzurevinde düzenledikleri bu baþarýlý sosyal çalýþma sonunda dinlenme evi görevlilerinden alacaklarý referans mektuplarý sayesinde okuldaki baþarý notlarýný yükseltebilecekler. Türk gençlerin kendi kültürlerini bu tür hoþ bir giriþimle tanýtma yolunu seçmeleri güzel bir örnek oluþturuyor ve Belçika'daki Türk toplumu açýsýndan sevindirici bir giriþim olarak deðerlendiriliyor.! 13 “Anadolu” dergisi, TRT-IINT kanalýnda yayýnlanan “Hoþgeldin” programýnda izleyicilere tanýtýldý. Yapýmcý Tülay Parmaksýz yönetimindeki genç, enerjik ve sempatik bir ekibin sunduðu “Hoþgeldin”, Brüksel’e gelerek çeþitli röportajlar yapmýþ, bu arada “Anadolu” dergisi bürolarýný da ziyaret etmiþti. Programda, “Anadolu” ekibinden Dolunay Uluç, Ýlker Temir ve Elçin Poyrazlar’la yapýlan söyleþiler yansýtýldý ve derginin hareket noktasý, etkin faaliyetleri, ilkeleri, internet sitesi hakkýnda bilgiler verilerek Avrupa’daki Türk toplumuna saðladýðý kazanýmlar üzerinde duruldu. Her pazar 10.00-1 11.00 arasý canlý olarak yayýnlanan “Hoþgeldin” isimli program, yurtdýþýnda yaþayan Türklere ve özellikle gençlerle çocuklara Türkçe’nin ve Türk kültürünün önemini anlatmayý, izleyicileriyle gönül birliði oluþturmayý hedefliyor. Gelecekte, “Çocuk ve Gençlik Klübü” oluþturmak isteyen Tülay Parmaksýz ekibi, Türkiye’deki ve yurtdýþýndaki çocuklar arasýnda bir köprü kurmayý düþünüyor. Programýn yapýmýnda Parmaksýz ile birlikte Doðan Yýldýz ve Jülide Demirel yer alýrken, yönetmenliði Nihat Güler yapýyor; sunum Beste, Kerem ve Begüm tarafýndan gerçekleþtiriliyor. “Hoþgeldin”, yurtdýþýndaki Türklerin beklentilerine yanýt veren nadir TRT-IINT programlarýndan biri olarak beðeni topluyor. Çünkü ekip Batý Avrupa ülkelerine bizzat gelerek, görerek röportajlar gerçekleþtiriyor ve Türk toplumunun çalýþmalarýný yansýtýp cesaretlendirici bir tavýr izliyor. TRT-IINT yönetiminden, bu tür programlarý desteklemesini ve artýrmasýný, yurtdýþýndaki Türklere bu þekilde daha ilgili ve yakýn olmasýný bekliyor, “Hoþgeldin” ekibini kutluyoruz. 14 Cüneyt Arkýn’dan mesajlar Uyuþturucu ve Alkol uyarýsý Anvers'te Ýki Türk Sinemacý Melis ZEREN Türk sinemasýndan baþarýlý örneklerin Avrupa'da ses getirdiði bu dönemde Belçika'da yaþayan Türk gençleri arasýnda da bu sanat dalýna ilgi giderek artýyor. Erkan ve Erol Altunbay isimli iki Türk gencinin kendi giriþimleriyle gerçekleþtirdikleri "Toothpick" (Kürdan) isimli film geçen ay Anvers Cartoons sinemasýnda izleyicilerin beðenisine sunuldu. 2002 yýlýnda gerçekleþtirilen Anvers Film Festivali'nde 25 film arasýndan seçilerek festivalin açýlýþ filmi olan Toothpick, Erkan ve Erol Altunbay kardeþlerin büyük çabalar sonucu tamamladýklarý bir eser. Filmin senaryosunu, yönetmenliðini ve müziklerini Erkan üstlenirken Erol bu projede editör ve kameraman olarak çalýþmýþ. Uzun yýllar kýsa film, tiyatro, fotoðrafçýlýk gibi farklý sanat dallarýnda çalýþmalarýný sürdüren Altunbay kardeþler, 1997 yýlýnda kurduklarý tiyatro ve film grubuyla Belçika'da çeþitli sanatsal etkinliklere katýlmaya devam ediyorlar. Sinema dalýnda 2002 yýlýndan bu yana profesyonel olarak çalýþan gençler, bu alanda çalýþmalarýný sürdürmeye kararlýlar. Toothpick'le Anvers'in gece hayatýný filmleþtirmeyi hedefleyen gençler, bu konuyu yakýn bir arkadaþlarýnýn sokakta öldürülmesinin ardýndan seçmiþler. Bir yönetmenin toplumsal duyarlýlýk taþýmasý gerektiðini dile getiren Erkan Altunbay, filmin konusuna iliþkin olarak, "Toothpick Anvers'in acý gerçeði olan silahlý çatýþmalarý ele alan bir film. Bu da bir tek gerçeði ortaya koyuyor; bir kavgada asýl düþmanýn kavganýn kendisi olduðu" þeklinde bilgi veriyor. Altunbay kardeþler 2005 yýlý içinde farklý sinema projelerine imza atmaya hazýrlanýyorlar. Anvers Metropolis Sinemasý'nda, ekim ayýnda gösterime girecek "Tantana" isimli filmin yanýsýra, gençlerin son çalýþmalarý "Rýza" isimli film ve bugüne kadar yaptýklarý kýsa filmler yakýnda DVD halinde piyasaya sunulacak. Toothpick'le ilgili ayrýntýlý bilgi için tel: 03 232 96 32 www.cartoons-cinema.be Belçika Türk Federasyonu’nun Charleroi’da düzenlediði “Alkol ve Uyuþturucuya Hayýr” konulu konferansa aktör Cüneyt Arkýn da katýldý. Charleroi Komiseri Michel Houcke, konferansta yaptýðý konuþmada, tüm çocuklarýn ve gençlerin, uyuþturucu kaçakçýlarýnýn hedef kitlesini oluþturduðunu anlattý. “20 yýl önce bir gram kokain 225 euro idi, bugün sadece 50 euro” diyen komiser, Belçika’daki yasalar ve bölgede sürdürülen mücadele hakkýnda bilgiler verirken uyuþturucu baðýmlýlarýnýn “cani” deðil “yardýma muhtaç hasta” olduklarý üzerinde durdu. Komiser Houcke, anne ve babalarýn çocuklarýna yakýn olmalarýný önerdi ve kaçakçýlarýn, çocuklarý ve gençleri uyuþturucu tuzaðýna düþürmelerinin tahmin edilenden çok daha kolay olduðunu söyledi. Cüneyt Arkýn, kendi yaþamöyküsü ve deneyimlerini ön plana çýkararak, alkol ve uyuþturucunun zararlarýný anlattý. Arkýn, velilere çocuklarýný yakýndan izlemelerini, onlarý çok sýkmadan kontrol altýnda tutmalarýný önerdi. Anne ve babalar ile çocuklar arasýnda paylaþýmýn önemine deðinen Cüneyt Arkýn, “Sevgi ve saygýyý çocuklarýnýzla paylaþýn. Sevgisiz ve sorumsuz yetiþen gençler alkol ve uyuþturucu bataklýðýna daha kolay düþüyor” dedi. 15 Tek Parti ve Demokrasi Prof. Ahmet Taner KIÞLALI Dün 23 Nisan'dý. Yani, bazý tabularý tartýþmanýn ve de yýkmanýn tam zamaný! "Ulusal egemenlik" önkoþulu demokrasidir. Demokrasinin önkoþulu ise "yasal muhalefet"in bulunmasýdýr. "Atatürk dönemi diktatörlüktür" savlarýna karþý çýktýðýmda.. ve tarihsel belge ve bilgilerle bunu kanýtladýðýmda... bazý gençler -haklý olarak- soruyorlar: - Tek parti yönetimi ile demokrasi baðdaþýr mý? Aslýnda soruyu þöyle sormak daha doðru: - Yasal muhalefetin bulunmadýðý bir demokrasi olur mu? Elbette olmaz! ! ! ! Atatürk'ün "tek parti"si, ne Lenin'in ne de Mussolini'nin tek partileri gibiydi. Çünkü, "resmi ideoloji"nin doðal sonucu deðildi. Atatürk tek partili bir yönetim kurma düþüncesi ile yola çýkmamýþtý. Tek parti modeli, olaylarýn geliþimi içinde, kendiliðinden ortaya çýkmýþtý. Ne diyordu Atatürk? Ýkinci muhalefet partisinin de tarihe karýþmasýndan sonra, Atatürk üzgündür. Kendi partisi içinde özgür tartýþma vardýr. Toplumda var olmayan çoðulculuk, Cumhuriyet Halk Partisi içinde yeþermektedir... Ama Atatürk, gene de muhalefet olmadan demokrasinin olamayacaðýnýn, doðrularý bulmanýn zorlaþacaðýnýn bilincindedir. 22.4.1931 tarihinde, partisinin "ikinci derece" seçmenlerine bir genelge yayýmlar. Partinin bazý seçim çevrelerinde "eksik aday" gösterme kararýný hatýrlatýr. Amaç, parti dýþýndan "baðýmsýz" milletvekillerinin seçilmesine olanak vermektir. Atatürk, bu genelgede þöyle der: "... Partimizin ulusa sunduðu esas noktalar dahilinde çalýþma ve etkinliklerin, bugün fikrimize ve görüþümüze katýlmayan milletvekilleri tarafýndan tahlil ve tenkit edilmesini bekliyoruz. Bunda özellikle beklediðimiz yarar, partimizin candan yurtsever çabalarýnýn iyice anlaþýlmasýný kolaylaþtýrmaktýr. Yaptýðýný bilen ve hizmet yolunda aldýðý önlemlere inanan idealistler olarak, kendimizi eleþtiriye muhatap kýlmayý gerekli görüyoruz." Ve ekler: "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi ile devlet þekli demektir. Biz cumhuriyeti kurduk, on yaþýný doldururken, demokrasinin bütün gereklerini sýrasý geldikçe uygulamaya koymalýdýr. Türkiye Cumhuriyeti'nde birbirini denetleyen partilerin doðacaðýna þüphe yoktur..." Ve bu sözlere hangi düþünceyi ekliyordu? "Bu sebepledir ki, sizden bizim programýmýza taraftar olmayan adaylara oy vermeniz gibi aðýr bir özveri istedim... Açýk býraktýðým yerler için hiçbir þahsiyet lehinde veya aleyhinde herhangi bir telkinim yoktur ve olmayacaktýr. Açýk yerlere adaylýklarýný koyacaklar hakkýnda, vicdani kanaatinize göre oy vermenizi özellikle rica ediyorum." ! "Demokrasi prensibinin, en asri ve mantýki tatbikini temin eden hükümet þekli Cumhuriyettir." Bu düþüncelerden "tek parti" çýkmayacaðý açýk! Öyleyse tek parti nereden çýktý? ! ! ! Eski silah arkadaþlarý Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý'ný kurarken, Atatürk'ten izin almadýlar. Çünkü böyle bir þeye gerek yoktu. ! ! 1931 seçimleri ile, Meclis'te baðýmsýz bir grup oluþtu. Ve muhalefet görevini gereði gibi yerine getirdi. Ama bundan rahatsýz olanlar da vardý. 1935 seçimlerine gidilirken, Baþbakan Ýsmet Ýnönü ile CHP Genel Sekreteri Recep Peker Çankaya'ya çýktýlar. Baðýmsýzlardan Halil Menteþe ile Sýrrý Bellioðlu'nun yeniden milletvekili olmamasýný istediler. Bu iki ismin yaptýklarý "sert muhalefet"ten yakýndýlar. Atatürk þu yanýtý verdi: Daha sonralarý Serbest Fýrka'nýn kuruluþunu özendiren ise, bizzat Atatürk'ün kendisi olmuþtu. Ýnsanlara güven gelmesi için, kendi kýz kardeþini bile o partiye sokmuþtu. Her iki parti de kapandý ya da kapanmaya zorlandý. Niçin? Daha çok demokrasi istedikleri için mi? Ülkeyi çaða taþýma savaþýmýný daha hýzlandýrmak istedikleri için mi? Hayýr, tam tersine!.. Karþý devrimci bir odaða dönüþtükleri için. Yani ülkeyi yeniden geriye götürecek bir kavganýn öncülüðüne soyunduklarý için... En demokratik sayýlan ülkelerde bile parti kapatýlýyor. Biz de son olarak RP'yi kapattýk. Bir partinin kapatýlmasýnýn demokratik mi, yoksa antidemokratik mi olduðunu belirleyen tek bir öðe vardýr. O da kapatýlmanýn "gerekçesi"dir. Demokrasiyi korumak için konmuþ kurallarý çiðneyenlere göz yummak "demokratlýk" olmaz... Aymazlýk olur, hatta demokrasinin kendisine "ihanet" olur! ! 16 ! ! "Elbette konuþacaklar, elbette eleþtirecekler. Biz bu arkadaþlarýn Meclis'e girmelerini neden destekledik? Bir oyun olsun diye mi? Yoksa kendinizden emin deðil misiniz? Ýcraatlarýnýzda savunamayacaðýnýz noktalar mý var?" Ýþte tarih!.. Ýþte gerçekler!.. Gerisi "laf-ýý güzaf"týr!.. Býrakýn numaracý cumhuriyetçileri!.. Cumhuriyet'e ve kurucusuna olan kinlerini kusmayý, býrakýn da birtakým -"özel" ya da kamusalüniversitelerde sürdürsünler! Yalanýn "kýymet-ii harbiye"si ne ola ki! Cumhuriyet, 24 Nisan 1998 Halis Kökten CDH karar mekanizmasýnda Brüksel Saint Josse Belediye Meclisi üyesi Halis Kökten, CDH (Centre Démocrate Humaniste) partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu’na seçildi. Valonya ve Brüksel’in hýristiyan demokrat kökenli partisi CDH Federal Parlamento’da muhalefet görevini yürütüyor. Brüksel ve Valonya bölgelerinde ise hükümette yer alýyor. Joelle Milquet liderliðindeki partinin Merkez Karar Yönetim Kurulu ilk kez Türk kökenli bir politikacýya kapýlarýný açýyor. Söz konusu kurulda parti baþkanýyla birlikte bazý milletvekilleri, senatörler, bakanlar, Avrupa Parlamentosu üyeleri de yer alarak karar mekanizmasýný iþletiyorlar. Kökten, CDH Genel Merkezi’ndeki bürosuna yerleþmeye hazýrlanýrken, partinin Karar Yönetim Kurulu’na girmesinin kendisi ve Belçika’daki Türk toplumu açýsýndan önemli bir geliþme olduðunu söylüyor. Partinin Türkler için koordinasyon iþleriyle görevlendirildiðini, partiye yeni ve bilinçli Türk gençleri kazandýrmayý hedeflediðini, CDH’ýn Türk toplumunu daha Brüksel'den Myjet Uçuþlarý yakýndan tanýmasý için çaba harcayacaðýný belirten Kökten, partisinin Türkiye politikasýnýn “daha bilinçli ve etkili” olmasýna yönelik çalýþmalar yapacaðýný anlatýyor. CDH’ýn, Türkiye’nin AB’ye katýlýmýna sýcak baktýðýný ve bu tavýra iliþkin olumlu mesajlarý aktarmakla görevlendirildiðini söyleyen Kökten, önümüzdeki dönemde bir “Türkiye seferberliðine” giriþeceklerini ifade ediyor. Yaklaþan 2006 yerel seçimlerine hazýrlýk ve Türklerin yoðun bulunduklarý bölgelerde adaylarýn belirlenmesi konusunda da söz sahibi olacak Kökten, bu adaylarý bilgilendireceðini ve deneyimlerinden yararlandýracaðýný belirtiyor. Kökten, son kamuoyu yoklamalarýnda yükseliþe geçen CDH’ýn bu yükseliþine katký amacýyla çalýþacaðýný söylüyor.! Uzun yýllar seyahat acentalýðý alanýnda faaliyet gösteren “Desti Travel”, 2005 yýlý turizm sezonunda hizmetlerine bir yenisi ekleyerek tur operatörlüðü alanýnda da faaliyet göstermeye baþlýyor. Desti Travel'in yan kuruluþu olan Myjet Airbrokers, World Focus Havayollarý iþbirliðinde gerçekleþek olan bu proje, Brüksel'de düzenlenen bir toplantýda kamuoyuna tanýtýldý. Belçika genelinde hizmet veren seyahat acenta temsilcilerinin, Türk turizmcilerin ve Belçika Federal Meclisi milletvekili Cemal Çavdarlý'nýn katýldýðý toplantýda konuþan Desti Travel Grup Yönetim Kurulu Baþkaný Aydýn Tekin, World Focus Hava Yollarý ile yaptýklarý iþbirliði sonucu Brüksel'den Ýstanbul, Ankara, Ýzmir ve Antalya seferlerine 23 Nisan tarihinden itibaren baþlayacaklarýný bildirdi. Yeni çalýþma döneminde kendi uçaklarý ile Türk vatandaþlarýna hizmet vermeyi hedeflediklerini belirten Aydýn Tekin, Myjet charter uçuþlarýnýn baþlangýçta çarþamba ve cumartesi günleri yapýlacaðýný, sonra günlük uçuþlara geçileceðini söyledi. World Focus Hava Yollarý'nýn uçaklarýyla vatandaþlara güvenli ve kalýcý hizmet vermeyi hedeflediklerini söyleyen Aydýn Tekin, Belçika'da bulunan diðer seyahat acentalarýndan bu proje için destek istedi. Toplantýya katýlan Belçika Federal Meclisi milletvekili Cemal Çavdarlý, Desti Travel'in bu giriþimini destekleyeceklerini belirterek, Eskiþehir havaalanýnýn açýlmasý için çeþitli temaslarda bulunduklarýný bildirdi.! 17 Kadýnlar koþturuyor Diyalog toplantýsý ve kermes Dýþiþleri Mensuplarý Eþleri Dayanýþma Derneði (DMEDD), Brüksel Conrad otelinde bir kermes düzenleyerek Türk el sanatlarýnýn seçkin parçalarýný tanýttý ve satýþa sundu. Türk diplomat eþleri tarafýndan 1981 yýlýnda kurulan DMEDD, Türkiye'de ve dünyanýn çeþitli bölgelerinde düzenlediði etkinliklerden elde edilen geliri, Dýþiþleri þehitlerinin ve Dýþiþleri Bakanlýðý hizmetlilerinin çocuklarý ile deprem bölgesindeki kimsesiz ve kýrsal alanlardaki muhtaç çocuklarýn eðitiminde deðerlendiriyor. DMEDD'nin en büyük gelir kaynaðýnýn, yurtdýþýndaki temsilcilikler tarafýndan düzenlenen kermeslerden geldiði belirtiliyor. Brüksel'deki kermeste Türk gümüþleri ve takýlarý, bakýrlar, Türk kilim ve halýlarý, Kütahya seramikleri, folklorik örtüler ve Türk deri ürünleri satýþa sunulurken Türk mutfaðýndan örnekler sergilendi. Brüksel Büyükelçiliði, NATO Daimi Temsilciliði ve AB Daimi Temsilciliði ile Brüksel ve Anvers Baþkonsolosluklarý mensuplarýnýn eþleri tarafýndan düzenlenen kermeste, ayrýca, Ýstanbul ve Antalya'ya uçak biletleri ve tatil hediyelerinin de yer aldýðý bir piyango düzenlendi. Kermese yabancý diplomatlarýn ve Belçikalýlarýn da yoðun ilgi gösterdiði gözlemlendi. Öte yandan, Türkiye’nin Belçika Büyükelçisi Erkan Gezer’in eþi Sefire Gülsen Gezer, Türk kadýnlarýný bir kere daha elçilik konutunda aðýrladý. Sefire Gezer, bu toplantýlarda, hanýmlarý dinleyip sorularýný yanýtlayarak onlarla saðlýklý bir diyalog kurma baþarýsýný gösteriyor. Özellikle Türk kadýnýnýn toplumdaki, aile yönetimindeki ve eðitimdeki rol ve önemi üzerinde durulan bu sohbetler, katýlýmcý Türk kadýnlarýný bilgilendirici ve cesaretlendirici etkisiyle verimli sonuçlar getiriyor.! Kilim Derneði’nin Türk Kültür Gecesi kilde sergileyen 35 genç, gösterileri sonrasýnda ayakta alkýþlandý. Adýyaman, Gaziantep, Trakya, Zeybek ve Çiftetelli oyunlarýyla göz dolduran gençler, öz kültürlerini tanýtmanýn keyfini yaþadýlar. Türk folklörü, tiyatrosu, halk müziði ile Türk yemek ve giysilerinin renk kattýðý gecede konuþan dernek baþkaný Saadet Akdað, "Biz burada sadece dans etmiyoruz, birlikte bir þeyleri paylaþýp dostluklarýmýzý güçlendiriyoruz: Gençlere kendi kültürlerini öðretmenin ve bunu sunmanýn keyfini yaþýyoruz. Türk insanýnýn ve kültürünün güzelliklerini ikinci vatanýmýz olan Belçika'da- Türk Halk Oyunlarý'nýn Belçika'da tanýtýmýnda öncü bir rol oynayan Kilim Derneði, Liége'de gerçekleþtirdiði Türk gecesinde davetlilere hoþ anlar yaþattý. Bundan üç yýl önce Türk kültürünün tanýtýlmasý ve yaþatýlmasý amacýyla kurulan Kilim Derneði, düzenlediði gecede Türk halk danslarýndan örneklerle Belçikalý davetlilerin de beðenisi kazanmayý baþardý. Türk halk oyunlarýný göz alýcý yerel giysilerle ve görkemli bir þe- ki dostlarýmýzla paylaþýyoruz" dedi. Turgut Can, Bülent Akmemiþoðlu, Nurcan Karaol, Mutlu Gümüþ, Sevda Danýr ve Saadet Akdað'dan oluþan dernek yetkilileri, geceye büyük katkýlar saðlayan tüm gençlere ve ailelerine teþekkürlerini sundular. Liege bölgesindeki faaliyetleriyle ön plana çýkan Kilim Derneði'nin düzenlediði Türk kültür gecesinde sunduklarý halk oyunlarýyla yeteneklerini kanýtlayan gençler þu sýralar, 19 Mayýs Gençlik ve Spor Bayramý kutlamalarýnda sunacaklarý halk danslarý gösterisine hazýrlanmanýn heyecanýný yaþýyorlar.! Sahte nikâha hapis cezasý Charleroi Ceza Mahkemesi, adli açýdan bir ilk oluþturan kararýyla, Belçika’da oturma izni almak için sahte evlilik yapan bir Türk vatandaþýný ve bu kiþi ile para karþýlýðý nikâhý kabul eden Belçikalý kadýný hapis ve mecburi hizmet cezalarýna çarptýrdý. 2000 yýlýnda, 23 yaþýndaki Belçikalý M.D. ile 300.000 frank karþýlýðýnda evlenen 26 yaþýndaki T.Y., sahteciliðin ortaya çýkmasý üzerine gýyabýnda yargýlanarak iki ay hapis cezasýna çarptýrýldý. Belçikalý “gelin” de 80 saat mecburi sosyal hizmet cezasý aldý. Belçikalý kadýn, mahkeme kararýnda sadece “sahte evlilikten” deðil, “bir yabancýyý yasadýþý yoldan ülkeye sokmaktan” da suçlu bulundu. Mahkeme kararý, söz konusu sahte nikâhýn iptalini getirirken, Belçika’yý terk ettiði düþünülen Türk “damat”ýn tutuklanmak üzere arandýðý belirtiliyor. Adli çevreler, Belçika’da sahte nikah konusunda ilk defa somut bir hukuki tavýr belirlendiðine ve bunun bir örnek oluþturacaðýna dikkat çekiyorlar. 19 Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði (BADD), bir süre öncesine kadar, dýþardan bakýldýðý zaman endiþe veren ve güven sarsan iç çekiþmeleri geride býrakarak, somut ve etkili faaliyetleriyle ses getiriyor. Kurulduðu 1997’den sonra bir “kopukluk” dönemi yaþandýðýný, “uzlaþma” iradesiyle sorunlarýn aþýldýðýný, “Atatürk ve Cumhuriyet ilkeleri çerçevesinde” toplum hizmetine yönelindiðini belirten dernek yöneticileri, “maddi sýkýntýlara ve bazý baskýlara raðmen” geliþmelerden memnun gözüküyorlar. BADD Genel Merkezi’ni ziyaret ederek derneði daha yakýndan tanýmak ve okuyucularýna tanýtmak isteyen “Anadolu” ekibi faaliyetlerin iki farklý alanda yoðunlaþtýðýný gözlemledi. Birincisi: Türkiye’nin ulusal meseleleri, BADD için önem taþýyor. Sözde Ermeni soykýrýmý iddialarý, Kýbrýs sorunu, Türkiye-AB iliþkilerindeki saðlýksýz geliþmeler, Türk ulusuna ve Türkiye’ye yönelik iftira ve saldýrýlar karþýsýnda “sessiz kalmamakta” kararlý gözüken dernek, çeþitli etkinlikler, konferanslar, basýn bildirileri, gösteri ve eylemlerle “tepki” gösteriyor. Yöneticilerin, bunu yaparken, çeþitli siyasi eðilimlerden kiþi ve kurumlarla iþbirliðine gitmeleri, ulusal davalarda birlik ve beraberlik arayýþýna giriþmeleri ve bunda baþarýlý olmalarý dikkat çekiyor. Atatürk’ün, “ulusal egemenlik” hedefine öncelik veriliyor. Yöneticiler, “Türkiye’den kopuk deðiliz. Her þey Türkiye baðlantýlý geliþiyor” 20 Ulusal davalarý savunmak, Topluma hizmet etmek... diyorlar ve Türklerin Türkiye’den, anadillerinden, öz kimliklerinden ve kültürlerinden kopartýlmalarýna yönelik gayretlerin varlýðýna dikkat çekiyorlar. Ýkincisi: BADD, Belçika’daki Türk toplumuna yönelik somut ve etkili sosyal faaliyetlerini giderek arttýrýyor. Bunlarýn ne derece güzel ve faydalý olduðunu görmek için derneðe uðrayýp bir göz atmak yeterli. Ziyaretimiz sýrasýnda, geniþ bir alanda verilen hizmetleri gözlemledik. Üst kattaki sýnýflarda, Eðitim Müþavirliði’nin öðretmenlerinin Türkçe ve Türk Kültürü derslerini izleyen çocuklarýn mutlu bakýþlarýný not ettik. Bilgisayar dersleri için hazýrlanan özel bölümdeki çalýþmalarýn ilerlediðini gördük. Çok sayýda genci bir araya getiren folklor derslerinde, birbirleriyle kaynaþmýþ insanlarýn coþkusunu görüntüledik. Onlara katýlmýþ Arap asýllý bir gencin Türkçe’ye ve Türk folklorüne nasýl bir sevgi ve istekle baðlandýðýna da, biraz þaþýrarak þahit olduk. Dernekte yabancýlara ve Türklere Türkçe, Fransýzca, Flamanca dersleri de ciddi bir þekilde, yüksek katýlýmla veriliyor. Müzik, seramik kurslarý da var. Belçika’nýn saðladýðý 4 görevli, Türkiye Cumhuriyeti’nin 4 öðretmeni, 20 kadar profesyonel eðitmen ve 30 kadar yönetici ile faaliyetler giderek geliþtiriliyor. Görüþtüðümüz dernek yöneticileri, her þeyin toz pembe olmadýðý mesajýný verirken, Belçika’da Türk kimliðini, Türkçe’yi ve Türkiye’yi “aþýrý milliyetçiliðe yönelmeden” savunduklarýný ancak bunun kolay olmadýðýný, Belçikalý ve Türk makamlarýn çeþitli baskýlarýna, haksýz eleþtirilerine hedef olduklarýný, yeterli desteði görmediklerini ifade ediyorlar. BADD’yi “siyaset üstü” bir kurum olarak nitelendiren, derneðe girerken “siyasi þapkalarýný dýþarda býraktýklarýný” belirten yöneticiler, “Atatürkçü Düþünce’nin penceresinden” bakarak “dostluk ve kaynaþma” hedefine ulaþtýklarýný, bu düþüncenin her þeyden önce “insan sevgisi” aþýladýðýný belirtiyorlar. “Belçika’daki Türk kuruluþlarýn artýk ulusal sorunlara ortak bakabildiklerini ve bir çatý altýnda, üst kimlikte buluþabildiklerini” belirten yöneticiler, kültür ve dil konularýna büyük önem verdiklerini, köklü bir coðrafyaya sahip olan Türkiye insanlarýnýn baþarýlarýnýn, kendi kültür ve dillerini de iyi tanýmaktan geçtiðine inandýklarýný söylüyorlar. “Entegrasyon” ile “asimilasyon” arasýndaki farka dikkat çeken, bunlarý “aþure gibi” karýþtýrmamak gereðine deðinen yöneticiler, “Türk insanýnýn kimlik ve kültür sahibi olduðunu, beyin olarak bunlardan kopartýlamayacaðýný ve kopartýlmamasý gerektiðini, çok kültürlü ortamda yaþamanýn avantajlarýnýn da gözardý edilemeyeceðini” söylüyor, hedeflerin iyi belirlenmesi gereði üzerinde duruyorlar. BADD çatýsý altýnda eðitim ve kültür faaliyetlerine katýlan çocuklarýn ve gençlerin bir yandan kendilerini geliþtirdikleri, bir yandan da yakýn çevrelerinde etkili olabilecek düzeye eriþtikleri; tarikatlardan ve bazý saðlýksýz dýþ etkenlerden bu çatý altýnda korunduklarý belirtiliyor. Belçika Türk Kadýnlar Birliði ile iþbirliði çerçevesinde düzenlenen geziler, el sanatlarý kurslarý; yeni kurulan ve umut veren Belçika Göçmen Yaþlýlar Derneði çalýþmalarý ayný ekibin emekleriyle geliþiyor ki bunlardan gelecek sayýlarda ayrýntýlý olarak söz edeceðiz. Eðer BADD, basýnla iletiþimdeki “teknik sorunlarý” aþar ve faaliyetlerini daha saðlýklý bir þekilde duyurma yeteneði kazanýrsa, okuyucularýmýzý bu faaliyetler konusunda bilgilendireceðiz. Çünkü, gözlemlerimiz, farklý görüþlerden, iyi niyetli, ciddi ve çalýþkan bir ekibin, Türkiye’ye ve Türk toplumuna hizmet için el ele verdiðini, çok olumlu sonuçlar aldýðýný kanýtlýyor. BADD yetkilileri, son dönemde artan bir þekilde gündeme taþýnan sözde Ermeni soykýrýmý iddialarýna ve Ermeni lobisinin yoðun çalýþmalarýna dikkat çekerken, Türklerin bu konuda tepkili, bilgili ve dikkatli olmalarý gerektiði üzerinde ýsrarla duruyorlar. Brüksel, Ermeni lobisinin kapsamlý faaliyet alaný olurken, Türklerin sessiz kalmamalarý gereðine iþaret ediliyor. Yöneticilerden Mahir Pala, Leyla Teker, Ali Ýnce, Aysel Onan, Ulaþ Sarýtaþ, Þafak Terzi, Seyfullah Yaðlý, Mustafa Tanrýkulu, Ýsmail Sönmez, Bilal Batýbay gibi isimlerle buluþtuðumuz bu ziyaret ve röportaj sýrasýnda, “Anadolu” ekibi açýsýndan en fazla dikkat çeken ve beðeni toplayan unsurlar, yöneticilerin “gerçek uzlaþma iradesi”nden öte, dernek faaliyetlerine katýlan çocuk, genç ve yaþlýlarýn mutluluk ve coþku ifadeleri oldu. Belirtmek gerekiyor ki, bu kadar “güleryüzlü” katýlýmcýyý uzun süredir bir arada görmemiþtik. “Atatürkçü Düþünce”nin “insan sevgisi”, “barýþ ve dostluk” hedefi, “birlik ve beraberlik” çaðrýsý BADD çatýsý altýnda kendini gösteriyor. Bu nedenle, geçmiþteki “iç sorunlardan” kaynaklanan önyargýlarý kafalardan silmek, Belçika’daki Türk toplumunun güçlü kurumlarýndan birisi olmak iddiasýndaki BADD’ye katýlým ve desteði artýrmak saðlýklý bir karar olabilecek görüþünü sayfalarýmýzda aktarabiliyoruz. Deneyim ve olgunluk kazanmýþ BADD, Atatürkçü Düþünce Dernekleri’nin karikatürlere yansýyan “tembel düþünce” imajýný deðiþtiren tavýr ve çalýþmalarýyla umut veriyor.! (BADD Tel/faks: 02 215 42 78) 21 Ýlhan SELÇUK Kendi Bayraðýndan Korkanlar... Belki de dünyanýn hiçbir ülkesinde yaþanamayacak bir Karagöz-Hacivat oyununu seyrettik; hayal perdesinde deðil, ama Türkiye sahnesinde inanýlamayacak bir olay sergilendi.. PKK terörü kökeninden kaynaklanan bir eylemle Nevruz þenliklerinde Türk Bayraðý yakýldý!.. Bunun üzerine halk Türkiye'nin her yanýnda protesto eylemlerine giriþti... Nasýl bir eylemdi bu?.. Yurttaþlar evlerine bayrak astýlar.. Ellerine bayraklar alýp meydanlara doluþtular.. Sokaklarda yürüdüler.. Ýþte bu kadar!.. Olaysýz.. Demokratik.. Yurtsever.. Efendice.. Çaðdaþ.. ! ! ! Haber : Olga Ünaydýn Çanakkale Savaþý'nda Avusturalyalý bir subay tarafýndan ele geçirilmiþ olan Türk Bayraðý 90 yýl sonra tekrar yurduna döndü. Avusturalyalý subayýn ülkesine götürdüðü ve bu subayýn ölümünden sonra ailesi tarafýndan bir Amerikalý'ya verilen Türk Bayraðý, 2004 yýlýnda, Amerikalý tarafýndan bir web sitesi aracýlýðý ile satýþa çýkarýldý. Bunu öðrenen Türk iþadamý Necmettin Özçelik, bayraðý satýn alarak yurduna geri dönüþünü saðladý. Varlýðýmýzý ve dünya tarihini etkileyen harplerin anýlmasý, araþtýrýlmasý, bu konuda araþtýrma yapan kiþilerin ve çalýþmalarýn desteklenmesi, konu ile ilgili Türk ve yabancý kurum ve kuruluþlarla birlikte çalýþmalarýn yapýlmasý amacýyla 2004 yýlýnda kurulmuþ olan "Harp Tarihi Araþtýrma Grubu" kurucularýndan olan Necmettin Özçelik'in giriþimleri ile yurduna geri dönen bayrak Rahmi Koç Müzesi’nde açýlan 2005" Onur Akmanlar'ýn "Çanakkale 1915-2 sergisinde halka gösterildi. Söz konusu bayraðýn Avustralya ve Amerika yolculuklarýnýn ardýndan yurda dönmesi için yoðun çaba harcayan Özçelik, sergiden sonra bayraðýn Genelkurmay Baþkanlýðý’na teslim edileceðini bildirdi. Harp Tarihi Araþtýrma Grubu, çalýþmalarýný bilimsel yöntemlerle, mümkün olduðu kadar gerçek verilere dayanarak, konunun en ince ayrýntýsýna (üniforma, silah, teçhizat vs) kadar girmeye çalýþarak ve sonuçlarýný ortaya koyarak paylaþmayý ilke edinmiþ. Bugüne kadar yaptýðý çalýþmalar arasýnda Kore Harbi, Çanakkale Muharebeleri üzerine araþtýrmalar, konferans ve geziler, bazý askeri birlikleri ziyaret ve halen montaj aþamasýnda olan Türk süvari tarihi belgeseli "Atatürk'ün Süvarileri" bulunuyor. Foto: Arzu Yücel Kömür 90 yýl sonra Türkiye’ye dönen bayrak Medyamýzdaki belli çevreler bundan tedirgin oldular.. Ýnanýlýr gibi deðil!.. Yaþadýðý ülkenin, yurdun, devletin, ulusun bayraðýndan tedirgin olanlarýn çok satýþlý gazetelerde köþe baþlarýný tuttuðu bir baþka medya dünyada var mýdýr?.. Televizyonda açýk oturumlar.. Gazetelerde üst üste yazýlar.. Baþyazarlarýn evlere þenlik yorumlarý.. Bir tedirginlik.. Bir korku.. Bir ürkü.. Neymiþ?.. Milliyetçilik dalgasý yükseliyormuþ, bu faþizmin diþlerini göstermesi demekmiþ; zaten þu sýralada Hitler 'in 'Kavgam' adlý kitabý da piyasada çok satýyormuþ, çok dikkatli olmak gerekiyormuþ... Kendi bayraðýndan korkanlarýn sesleri medyada rahatsýzlýk göstergelerini sergiliyor... ! ! ! Ne dersiniz?.. Türkiye'ye faþizm mi geliyor?.. Yoksa Amerika'dan duyurulduðu ve desteklendiði gibi 'Ilýmlý Ýslam Devleti Modeli' nin uygulamasý içinde miyiz?.. Ay-yýldýzlý kýrmýzý beyaz bayrak mý tehlike?.. Yoksa yeþil bayrak mý?.. Ulusalcýlýk mý tehdit?.. Ümmetçilik mi?.. Nazizm mi kapýda?.. Yoksa dincilik mi evin içinde ve etnikçilik mi misafir odasýnda?.. Hangisi yakýn tehlike?.. ! ! ! Ellerinde ay-yýldýzlý kýrmýzý beyaz bayraklarla sakin, vakur, kararlý; hiçbir taþkýnlýk yapmadan, özgür istençleriyle, demokratik haklarýný kullanarak yürüyen insanlarýmýzý, yurttaþlarýmýzý, halkýmýzý izledikçe ben neler duyumsadýðýmý üç sözcükle dile getirebilirim: Güven.. Övünç.. Onur.. Ne güzel!.. Demek ki bu halk tüm dýþ ve iç kundaklamalara karþýn daha ileze olmamýþ, çözülmemiþ, daðýlmamýþ; bayraðýna ve ülkesine sahip çýkacak istenci baðrýnda taþýyor. 22 Kafkas Festivali Avrupa'da ikincisi gerçekleþtirilen Kuzey Kafkas Kültür Festivali'ne bu yýl Belçika ev sahipliði yaptý. Ýlkinin Almanya'da 2003 tarihinde yapýldýðý Avrupa çapýndaki Kuzey Kafkas Festivali'ne 1500 kadar konuk katýldý. Almanya, Hollanda, Fransa ve Belçika'da yaþayan Kafkasyalýlarýn katýldýðý festival, Belçika Kuzey Kafkas Kültür Derneði öncülüðünde,Temse’de gerçekleþtirildi. Belçika Kuzey Kafkas Kültür Derneði Baþkaný Adnan Yýldýz'ýn açýlýþ konuþmasýnýn ardýndan Türkiye Kafkas Dernekleri Federasyon Baþkaný Muhittin Ünal, bu tür kültür etkinliklerinin önemi hakkýnda konuklarý bilgilendirdi. Avrupa'da daðýnýk olarak yaþayan Kafkasyalýlarýn bu tür faaliyetlerle bir araya gelmesinin faydalarýndan söz edildiði gecede konuþmacýlar, Kafkas kültürünün yaþatýlmasý konusunda atýlmasý gereken adýmlara dikkat çektiler. Belçika ve Almanya'dan katýlan dört farklý Kuzey Kafkas halk oyunlarý topluluðunun danslarýnýn sergilendiði festivale, Almanya Þible Çerkez Derneði, Köln Çerkez Derneði ve Çeçen Halk oyunlarý katýldý. Festivale katýlan davetliler ayrýca Kafkas kültürüne ait giysileri, el sanatlarýný ve Kafkas mutfaðýný tanýma þansý elde ettiler. Özellikle dansçýlarýn görkemli giysiler içinde sunduklarý gösteri büyük beðeni toplarken, festivale Kafkaslardan gelen müzisyenlerin katýlmasý konuklara duygulu ve çoþkulu anlar yaþattý. Festivale katýlan davetliler Kafkas kültürüne ait müzikler, yemekler, el sanatlarý ve halk danslarý eþliðinde unutulmaz bir gece yaþadýlar. 23 Tekfen Filarmoni’den barýþ konseri Farklý kültürlerin ve milletlerin müzikte birleþtiði Tekfen Filarmoni Orkestrasý, Brüksel Güzel Sanatlar Sarayý'nda muhteþem bir konser verdi. Orkestranýn kurucusu ve baþkaný Nihat Gökyiðit ve or- 24 kestra þefi Saim Akçýl, Brüksel'de düzenledikleri basýn toplantýsýnda, Türk ve yabancý gazetecileri bilgilendirdiler. Gökyiðit, baþlangýçta Karadeniz Ekonomik Ýþbirliði'ne üye ülkelerin sanatçýlarýný bir araya getiren orkestranýn daha sonra, Ortadoðu ve Yakýndoðu ülkeleri sanatçýlarýnýn da katýlýmý ile geniþlediðini, 23 bayraklý bir senfoni orkestrasý oluþtuðunu belirtti. Tefken Filarmoni Orkestrasý'nýn yerel enstrümanlarý bir araya getirdiðini anlatan Gökyiðit, Suriye'den ud, Bulgaristan'dan kaval, Rusya'dan domra, Kazakistan'dan kýlkobuz, Azerbaycan'dan kemança, Ukrayna'dan bandura, Gürcistan'dan salamuri, Özbekistan'dan çeng, Yunanistan'dan buzuki ve Türkiye'den ney, baðlama ve kanun gibi müzik enstrümanlarýnýn buluþtuðunu ifade etti. Gökyiðit özetle þunlarý söyledi: “Ýki mesaj vermek için buraya geldik. Ýsrailli ile Filistinli, Azeri ile Ermeni, Türk ile Yunan, Rus ve Ukraynalý yan yana keman çalýp müzik yapýyorlar ve dünyaya 'Bize bakýn. Kardeþlik ve harmoni ruhu içerisinde barýþ mesajý haykýrýyoruz. En sorunlu bölgelerden geldik, barýþ içinde müzik yapýyoruz' diyorlar. Avrasya, Ortadoðu ve Yakýndoðu'nun otantik enstrümanlarý batý senfoni orkestrasýna giriyor. Kültürler, medeniyetler niye çatýþsýn ki ? Birbirimizi anlamaya çalýþarak, hünerlerimizi paylaþarak müzik yapýyoruz. Batý senfonisine yeni bir lezzet veriyoruz.” Gökyiðit, orkestranýn temel amaçlarýndan birinin, müziðin kültürler arasýnda barýþçý ve evrensel diline vurgu yapmak olduðunu belirtti. “Üç Denizin Sesi” konserinde Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey ve Ulvi Cemal Erkin gibi Türk sanatçýlarýnýn eserleriyle büyük alkýþ toplandý. Mehmet ÖKSÜZ Charleroi'da 3. büyük Nevruz kutlamalarý Belçika Türk Federasyonu öncülüðünde düzenlendi. Marchienne Au Pont ve Chatlineau Kültür Ocaðý'nýn yaptýðý kutlamalara, Din Ýþleri Müþaviri Ömer Faruk Turan, bölge dernekleri temsilcileri, kültür öðretmenleri ve bölge halký katýldý. Ýstiklal marþýyla baþlayan etkinlikte konuþma yapan Türk Federasyonu Baþkaný Zeki Yarol, “Nevruz”, “Nevroz”, “Yeni Gün”, “Mart Dokuzu”, “Sultan-ýý Nevruz” gibi çeþitli isimlerle anýlan bu günün, Anadolu'dan Orta Asya'ya uzanan geniþ coðrafyada yaþayan çeþitli dil ve inançtan insanlarýn ortak bayramý olduðunu belirtti. Din Ýþleri Müþaviri Ömer Faruk Turan, "Milletleri meydana getiren en önemli unsurlardan birisi de kültürdür. Nevruz da bizim kültür zenginliklerimizdendir. Bayramlar bizi birbirimize yaklaþtýrýr. Nevruz Bayramý kutlamalarýný kendi siyasi görüþlerine alet etmek isteyen art niyetli grup ve kiþiler þanlý bayraðýmýza taciz giriþiminde bulundular. Onlarý kýnýyoruz. Birlik ve beraberliðe önem veriniz. Devletinize, bayraðýnýza sahip çýkýnýz. Bu vatan zor kuruldu, binlerce þehit verdik. Ay yýldýzlý bayrak, bizler birlik ve beraberlik içinde yaþadýðýmýz sürece dalgalanacaktýr. Bugün daha çok birliðe, dirliðe ihtiyaç var. Bayramlarýnýza ve kültürünüze sahip çýkýnýz" dedi. Etkinliðe renk katanlar arasýnda Grup Þamdan, Halil Okçu, Namur Ceylan Grubu, Karadeniz Gurbet Kuþlarý, Beringen Müzik Grubu Ýsmail Erdoðdu ve Torunlarý yer aldý. Nevruz þenliði Çanakkale Zaferi kutlamalarý 18 Mart Çanakkale Þehitlerini Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 90. yýldönümü Belçika'da çeþitli derneklerin düzenledikleri etkinliklerle kutlandý. Liége'de bulunan "Le Pont Interculturel" derneðinin düzenlemiþ olduðu üç günlük etkinlik çerçevesinde farklý faaliyetlerle Çanakkale Zaferi'nin anlam ve önemi yansýtýldý. Osmanlý Ýmparatorluðu tarihi hakkýndaki konferansa Fazlý Konuþ; Çanakkale Zaferi konulu konferansa ise Talha Uðurluel konuþmacý olarak katýldý. Tiyatro oyunlarý, sinevizyon, þiirler, kitap fuarý, ilahiler ve Türk kermesi gibi faaliyetlerle renklenen Çanakkale Zaferi kutlamalarý, katýlýmcýlardan büyük ilgi gördü. Türk gençlerine Türk ve dünya tarihinde önemli bir yeri olan Çanakkale Zaferi hakkýnda bilgi vermeyi hedefleyen dernek yetkilileri, gerçekleþtirilen ortak çalýþmalardan ve etkinliklere yönelik ilgiden çok memnun olduklarýný dile getirdiler. Çanakkale Zaferi kutlamalarýnýn gerçekleþtirildiði bir diðer kent ise Genk oldu. “Genk Türk Kültür Derneði” tarafýndan düzenlenen geceye Belçika Federal Meclisi Milletvekili Cemal Çavdarlý'nýn yanýsýra Eðitim Müþaviri Ýhsan Zeren de katýldý. Çeþitli konuþmalarýn yapýldýðý gecede söylenen türkülerin ardýndan Çanakkale þehitleri için mevlüt okundu. Dernek Baþkaný Kulubey Ünal yaptýðý konuþmada, "Türk tarihinin onur mücadelesinin verildiði Çanakkale'de atalarýmýza þükran borcu içinde olduðumuzu çocuklarýmýza anlatmak, öðretmek ve bu tarihin önemini kavratmak durumundayýz" dedi. Kutlamalarýn büyük bir katýmla yapýldýðý gecede özel olarak hazýrlanan keþkek yemeði davetlilere sunuldu.! 25 Garsonluk saðlam meslek Belçika’da “Horeca” olarak adlandýrýlan otelcilik ve lokantacýlýk sektöründe eðitimli ve deneyimli gençlere çok iþ var. Garsonluk mesleðini cazip gören Kurtuluþ Kýr 4 yýl önce bu iþe baþlamýþ ve 2 yýl önce de yakýn arkadaþý Mehmet Sevik’i mesleðe yönelmeye ikna etmiþ. Ýki genç henüz 20 yaþýnda deðiller ama çalýþtýklarý lokantada kaliteli bir hizmet sunuyorlar. Kurtuluþ ve Mehmet, garsonluk mesleðinin cazip taraflarýný anlatýrken insani iliþkilerin ve güzel bir çalýþma ortamýnýn önemine deðiniyorlar. Çalýþarak eðitim ve deneyim kazandýklarýný söyleyen gençler, “Arkadaþlarýmýza her zaman bu iþi denemelerini, gelip meslek öðrenmelerini öneriyoruz” diyorlar. Kurtuluþ, “Kendimle gurur duyuyorum. Bir yaþtan sonra baba parasýyla olmuyor. Babamdan para istemek durumunda kalmýyor, gerekirse ben katkýda bulunabiliyorum” derken, meslek edinmenin para ve özgürlük getirdiðine dikkat çekiyor ve “Gelecek hafta, kendi paramla Türkiye’ye tatile gideceðim. Bu büyük bir zevk” diyor. 26 Belçika doðumlu iki genç Türkiye’yi yeterince tanýmamanýn ve gezmemenin üzüntüsünü yaþadýklarýný belirtiyor, “Anavataný yeni yeni keþfetmeye baþlýyoruz” diyorlar ve daha önce izledikleri Türk dili ve kültürü derslerinin çok yararlý olduðunu söylüyorlar. Kurtuluþ ve Mehmet’in uzun süredir çalýþtýklarý “La Fantaisie” lokantasýnýn sahibi Fatma Mola, sektörde hem Türk, hem Belçika lokantalarýnda deneyimli ve istekli gençlere çok ihtiyaç olduðunu belirtiyor. “Bu iþin incelikleri var. Tabak taþýmakla garson olunmuyor. Mesleði, hizmeti, yemek ve içki kültürünü öðrenmek gerekiyor” diyen Mola, bu alanda eðitim görmüþ gençlerin hiçbir zaman iþsiz kalmayacaklarýný ifade ediyor. Kayserili Ferruhe Ünal 30 yaþýnda. Brüksel'in þýk galerilerinden biri olan “Galerie Espace Louise”de küçük bir restoraný var. Sýcak yemek, sandviç, zeytinyaðlý sarma ve özel "hodri meydan dürümü"nün de bulunduðu bir mönü sunuyor müþterilerine. Sekreterlik eðitimi almýþ olan Ferruhe Ünal evli ve iki çocuk annesi. Eþi Alper Ýnce Schaerbeek Belediyesi'nde çalýþýyor. Biri postacý, biri polis, biri adliye sarayýnda memur ve biri de öðrenci olan 4 erkek kardeþi var. Ünal’ýn lokantasýnýn adý da, öyküsü de ilginç: Kocasýyla beraber galeride "consierge" olarak çalýþýrken ve kendilerini çevre tüccarlarýna sevdirmiþken, birkaç maðaza sahibi onlara karþý tavýr almýþ. Bu genç çift, bazýlarý tarafýndan galeri yönetimine þikayet edilmiþ. Yöneticiler bu þikayetlerin, iþin kötü yapýlmasýndan deðil, emekçilerin Türk olmasýndan kaynaklandýðýný bilir, görürlermiþ ancak baskýlara dayanamayarak Türk çifti iþten çýkarmýþlar. Bir süre sonra, galeride bir yeri olan ve çifti çok seven bir kiþi kendi dükkanýný uygun fiyata onlara satmýþ. Böylelikle, yaklaþýk bir sene önce Ferruhe Ünal lokantasýný açmýþ ve adýný da, kendilerini oradan “kaydýran” bazý tüccarlara mesaj olsun diye, "Hodri Meydan" koymuþ. Bu güleryüzlü ve çalýþkan genç bayan, en yakýn arkadaþý Leyla Saðdýç'ýn yardýmýyla zor iþin üstesinden geliyor. Yolunuz düþtükçe “Hodri Meydan’da güzel yemekler atýþtýrabilir ve sevimli yöneticilerle tanýþabilirsiniz. Galerie Espace Louise 110-1 111 Avenue Toison d'or 40-4 42 1050-IIxelles Tel:02/5035355 de M et i n P i Brüksel’in tanýnmýþ mekânlarýndan “Metin Pide”nin sahibi Metin Edeer, 360 üyesi bulunan ve etkin çalýþmalar yapan EYAD Türk Evi'nin baþkaný olarak da hizmet veriyor. Emirdað doðumlu olan Edeer, 1978 yýlýnda damat olarak geldiði Belçika’da, baþlangýçta sýkýntýlý iki yýl geçirdiðini, çevre edinmenin ve bu ülkenin yasalarýný, dilini öðrenmenin zaman aldýðýný belirtiyor. 1945’ten bu yana Afyon’da pidecilik yapan babasýnýn mesleðine 1981’de giren iþadamýnýn bugün Türk mahallesinde iki lokantasý var ve müþterilerinin önemli bir bölümünü Belçikalýlar oluþturuyor. Lokantalarda ekmeðinden, yoðurduna ve ayranýna kadar bizzat kendisinin yaptýðýný belirten Metin Edeer 14 kiþilik personelle çalýþýyor. “Bugün birçok Türk'ün ülke ekonomisine katkýsýnýn yoðun olduðu bir dönemdeyiz" diyen Edeer'in kýzý hukuk, oðlu da muhasebe okuyor ve babalarýna çok yardýmcý oluyorlar. Edeer ticaretin yaný sýra toplum tarafýndan kabul gören ve saygý duyulan dernek çalýþmalarý için de büyük çaba harcýyor. "Ticaret yapabilirsiniz. Ýþçi, memur olabilirsiniz, iþsiz, ev kadýný da olabilirsiniz ama toplumsal hizmet yapmak önemlidir” diyen Edeer, gençlerin ister istemez kendi kültürlerinden uzak yetiþtiklerine dikkat çekiyor ve “Kendi toplumumuz için bize yakýþýr bir ortam yaratmak durumundayýz" düþüncesinde. Sosyal faaliyetlere daha fazla katýlým gereði üzerinde duran Edeer, gösterilen çabalara katýlmayýp sadece eleþtirilerde bulunanlara da sitem ediyor. 2002’yi 2003’e baðlayan yýlbaþý gecesi açýlan “Ton Tapas Mon Mezze” lokantasýnýn sahipleri Ýstanbullu bir çift. Tolga Siber turizmci. 1991’de eðitim için geldiði Belçika'da kalarak dört yýl kadar bir seyahat acentasýnda çalýþmýþ ve sonunda, eþi Nuray Fettahoðlu'yla beraber bir lokanta açmaya karar vermiþ. Nuray Fettahoðlu, THY'de çalýþýrken 2000 yýlýnda Belçika'ya tayin olmuþ. Eþiyle de Belçika'da tanýþmýþ. THY’de yaþanan siyasi atamalar ve kadro kýyýmý döneminden o da payýný almýþ, iþini býrakmak durumunda kalmýþ. Þimdi karýkoca, þirin ve kaliteli bir lokantayý birlikte iþletiyorlar. Tolga Siber, "Bizim kültürümüz sadece kebap kültürü deðil” diyor ve Türk mutfaðýnýn zenginliklerini, tadýný, özelliklerini Belçika’ya taþýmanýn önemine deðiniyor. Meze aðýrlýklý Ýstanbul yemeklerini müþterilerine sunmayý hedefleyen çift bugüne kadar iki aþçýyla çalýþmýþ ama istedikleri sonucu elde edememiþler. Þimdi mutfakta Nuray Haným var ve bütün yemekler onun elinden çýkýyor. Ýncik, enderun köftesi, çöp þiþ, midye tava gibi özel yemeklere mönüde yer veren genç çift, Batý Avrupalý’ya Türk mutfaðýný tüm zenginlikleriyle tanýtmak hedefi üzerinde ýsrarla duruyor. Hedefe her zaman kolay olmayan bir mücadeleyi sürdürerek yönelen, oluþturduklarý sýcak mekânda bir aile ve dostluk havasý yansýtmayý baþaran çiftin gelecekte, Brüksel’in merkezinde yeni bir lokanta açma projeleri gündemde kalýyor. Canan Kuaför “Anne ve iþkadýný olmak kolay deðil...” Nuray Haným, “Bu iþin en büyük zorluðu özel hayatýnýzýn kalmamasý” diyor ve ekliyor: “Çok yorucu bir iþ. Ama ellerinizle hazýrladýðýnýz bir yemeði sofraya getirdikten sonra insanlar size ‘çok güzel olmuþ’ dediðinde mutlu oluyorsunuz. Yoðun bir gecenin ardýndan, müþteriler gittikten sonra eþimle karþýlýklý bir bardak þarap içmek de en keyifli anýmýz oluyor." “Ton Tapas Mon Meze”de cuma ve cumartesi akþamlarý fasýl ve Türk sanat müziðini de ud ve kemanda Hakan, gitarda da Þenol yapýyor. (Rue de l’Artichaut,2 1210-B Brüksel Tel: 02/230 10 01 - www.tontapas.com) Canan Bulduk kuaför. 1971'de Emirdað'da doðmuþ ve 3 yaþýnda Belçika'ya gelmiþ. Mesleðine ilk önce Jette'te bir kuaförün yanýnda çalýþarak baþlamýþ. 17 yaþýndayken kuaför okuluna girerek, Uccle, Krainem ve Schaerbeek’te kuaförlerle çalýþmayý sürdürmüþ. Mesleðinde 20. yýlýný dolduran Canan Bulduk 7 senedir kendi kuaför salonunu iþletiyor. Bu iþin çok zaman aldýðýný, özel hayatýn kalmadýðýný anlatan Canan Bulduk, “Bir de çocuk olunca iþ iyice zorlaþýyor. Pazar sabahý bile dükkaný açmak gerekiyor. Kadýn olmak ve çalýþmak her zaman kolay deðil. Eve gidince yine ev iþlerini yapmak gerekiyor. Çocukla da hep anne ilgilenir. Ben 6 yaþýndaki kýzýmý salonumda büyüttüm" diyor. Canan Kuaför salonunda 5 kiþi çalýþýyor. Eskiden hem bayan, hem de baylara kuaför hizmeti veren Canan Haným, baylara hizmet vermekten vaz geçmiþ. "Henüz bu konuda geriyiz" diyor. (Canan Kuaför. Ch. d'Aecht, 6 1210-Bruksel tel: 02.2182230) 27 Türk asýllý Belediye Meclisi Üyesi Mustafa Öztürk’ün kitabý Ermeni iftiralarýnda, Kýbrýs’ta ve Azerbaycan’da Lobi’nin Gücü Son dönemde, Batý Avrupa’da ve ABD’de Türkiye’ye yönelik saldýrýlarýn ve iftiralarýn çok arttýðýný görmeyenimiz kalmadý. Bunun nedenleri arasýnda Türkiye-AB iliþkilerinin geliþmesi karþýtlarýnýn giriþim ve çabalarý ile Irak savaþý ve müslümanlara karþý bilinçsiz önyargýlar gibi unsurlar bulunuyor ancak bizce söz konusu saldýrý ve iftiralarýn en baþta gelen nedeni, Türkiye’deki müthiþ potansiyel ve büyüme... Siyasi ve ekonomik krize bariz bir þekilde sürüklenen; Kýbrýs konusunda verdiði sözleri dahi tutmaktan aciz kalmýþ bir AB ile savaþta boðulmuþ bir ABD, Türkiye’nin coþkulu adýmlarýný hazmedemiyor. Ülkedeki ekonomik geliþmeler, iç barýþ ve huzur bazýlarýný huzursuz kýlýyor. Tarih tekerrür ediyor, Türklere dost gözükenler, tekerlere çomak sokuyor. “Denize düþen yýlana sarýlýr.” Kýbrýslý Rumlarý maþa olarak kullanmak yeterli olmayýnca “Ermeni kozu” bir kere daha ön plana taþýnýyor. Bu amaçla sadece Ermeni lobisi deðil, bazý Türk “yazar”lar, “profesörler” bile kullanýlýyor. Ýki net tespit artýk büyük çoðunluk tarafýndan kabul ediliyor: Ermeni lobisi çok iyi çalýþýyor. Türk lobisi yeni yeni gözlerini ovuþturuyor. “Anadolu” okuyucularý hatýrlayacaklar. Geçen sayýlarýmýzda Valon liberal parti MR'in Türkiye hakkýndaki açýklamasýna yer vermiþ ve "Valon liberallerden kemer altý darbe" baþlýðýný kullanmýþtýk. AB'deki yoðun Türkiye tartýþmalarý sýrasýnda MR'in yaptýðý açýklama öylesine bilgisizlik, ilgisizlik ve Türk toplumuna ihanet kokuyordu ki, tepkisiz kalmak mümkün deðildi. MR, Türkiye'den, "Kýbrýs Rum yönetimini tanýmasýný", "Ermeni soykýrýmýný kabul etmesini", "baþta Kürtlere olmak üzere azýnlýk haklarýný geliþtirmesini" istiyordu. Bu konuyu unutmak veya unutturmak niyetinde deðiliz. Valon liberaller, birkaç Ermeni lobicisinin baskýsýna boyun eðerek onbinlerce Türk'ü öylesine büyük bir hayal kýrýklýðýna uðrattýlar ki, bunun kendilerine siyasi maliyeti çok yüksek olacak. "Türk toplumu unutkandýr" zihniyetiyle, uyduruk bir soykýrým iddiasýný gündeme taþýyan MR hangi lobinin daha güçlü, hangi görüþlerin daha doðru ve dürüst olduðunu gelecek seçimlerde fark edecek. Ýþte böyle bir dönemde, söz ettiðimiz MR’in bünyesinde siyaset yapan “Türk asýllý” bir politikacý, 28 Schaerbeek Belediye Meclisi'nin seçilmiþ üyelerinden Mustafa Öztürk bir kitap yayýmlayarak öncelikle partisinin üyelerine iletti. “Lobi’nin Gücü” (Le Pouvoir du Lobie) isimli Fransýzca kitapta ortaya koyduðu bilgi ve belgelerle sözde Ermeni soykýrýmýný savunanlarýn tezlerini çürüten, bir yandan da Kýbrýs ve Azerbaycan gerçeklerini yansýtan Öztürk ile kýsa bir süre önce söyleþi yaptýðýmýzda özetle þunlarý söylemiþti: “Avrupa'da ve dünyada çok fazla politikacý “1915 soykýrýmý” dedikleri olayýn gerçek yüzünü bilmiyor. Bilen de siyasi açýdan sözkonusu edemiyor gerçekleri... Bir Ermeni soykýrýmý yoktur. Aslýnda Türkler soykýrýma uðramýþtýr. Ben bunu iddia ediyorum. Kitabým da bunun kanýtlarýyla doludur. Devlet arþivlerine dayalý olarak, belgelerle yazýlmýþ bir kitaptýr. Azerbaycan Devleti'nin belgeleri, Osmanlý devlet arþivleri, Brüksel Milli Kütüphanesi belgelerine dayanarak yaptýðým araþtýrmalar Türklerin Ermeni soykýrýmýna uðradýðýný kanýtlýyor. Bunun için soykýrým kelimesini açýklamak lazým. Soykýrým, silahlý bir milletin, organize bir þekilde, sistemli olarak, silahsýz bir milleti, bir toplumu veya bir dini grubu imha etmesidir. Olay 1915'te geçmiþ ama 1800'lü senelerden itibaren Ermenilerin yapmýþ olduklarý organizasyonlara ve söylemlere baktýðýmýzda, papazlar tarafýndan yollanan paralarla silah alýmý için transferler yaptýklarýný biliyoruz. Anadolu'daki kiliselerin mahzenlerinde bulunan silahlar var. Kurulmuþ olan onlarca komite var. Bunlarýn içinde hâlâ varlýðýný koruyanlar var. 1886 senesinde ilk Hýnçak kuruluyor. Ardýndan baþka komiteler kuruluyor. Bütün bunlarýn tüzükleri de var bende. Bu komiteler Anadolu'nun en ücra köþelerinde ve dünyanýn belli baþlý ülkelerinde þubeler açýyorlar. Köylere nasýl saldýrýlacaðýný, ne þekilde adam öldürüleceðini programlamýþlar. Sözde soykýrým 1915'te oluyor ama bu komiteler 1880'lerde kuruluyor! Peki neden? Fransýzlarýn, Ýngilizlerin, Ruslarýn misyonerleri Anadolu'da büyük bir faaliyet gösteriyorlar. Gayeleri Ermenistan devletini kurmak. Avrupa’nýn o günkü güçlü devletleri Fransa, Ýngiltere, Rusya, Macaristan, Almanya gibilerin yapmýþ olduklarý gizli anlaþmada, "hasta adam" denilen Osmanlý Ýmparatorluðu'nun bitirilmesi hedefleniyor. Ancak durup dururken de Osmanlý Ýmparatorluðu'na saldýramazsýnýz, bunun için gerekçelere ihtiyacýnýz var... Bu gerekçe de azýnlýklar... Ermenilerin amacý devlet kurmak, Avrupa devletlerinin amacý da Osmanlý'yý yok etmek. Burada Ermeniler kullanýlýyor. Osmanlý o dönemde Fransýzla, Ýngilizle ve Rusla savaþta; deðiþik cephelerde, Çanakkale'den, Mýsýr'a, Libya'ya kadar savaþýyor. Ekonomik olarak çökmüþ bir imparatorluk savaþ halinde... Ermenilerin yabancý ordulara yaptýðý yardýmdan da çok yýpranýyor. Ermeniler, orduya giden yiyeceklere el koyuyorlar, Ermeni Türkü olarak orduya kayýt oluyorlar, sonra da silahlarýyla kaçýyorlar ve Fransýz, Rus ordularýna giriyorlar. Fransýzlar Ermenilerden oluþmuþ bir ordu kuruyorlar. Türk askeri bunlarla mücadele ediyor. Sonra da "tehcir" dedikleri olay oluyor ki bu kelime de yanlýþ kullanýlýr. Çünkü tehcirin esas anlamý yurtdýþýna gönderilmektir ki o dönem gönderildikleri yerler Irak, Suriye, Mýsýr, hepsi Osmanlý topraklarý... Yani tehcir yok, yer deðiþtirme var. Burada konunun anlatýlmasý ve ikna edilmesi gereken kitle Avrupalý politikacýlar. Bu kitabý bu nedenle hazýrladým ve hepsine göndereceðim. Benim partimin içinde iki kiþi var, müthiþ Ermeni yanlýsý olan. Onlara da hodri meydan diyorum, gelip benimle tartýþsýnlar, ben hazýrým. Acaba Avrupalý biliyor mu, bir Ermeni'nin, çocuðunu emziren kadýnýn kucaðýndan bebeðini alýp ateþe atýp, kýzartýp anneye zorla etini yedirdiðini?.. Hamile kadýnýn karnýný deþip, cenini havaya fýrlatýp süngünün ucunda bebekle sokak ortasýnda yürüdüklerini hangi Avrupalý biliyor? Yaþlý genç demeden eve insanlarý kapatýp yaktýklarýný kim biliyor? Osmanlý arþivlerine son 10 senede kaç yabancý tarihçi veya araþtýrmacý girmiþ? Milyonlarca belge var. Tarihçiler kitaplar yazýyorlar ama hiçbiri Osmanlý arþivlerine bakmamýþ bile. 1915 olaylarý tarihtir çünkü o gün 10 yaþýnda olan bir insan bugün hayatta deðil. Dolayýsýyla, yaþayan tanýk kalmadýðý zaman gerçeði ancak tarihçiler tespit edebilirler. Özgürlükler ülkesi Fransa, Cezayir hürriyetini istediðinde vermedi ve 1 milyona yakýn insan öldürdü. Eþitlik de vermedi, kardeþ olarak hiç görmedi. Bu ülke 1915'i yargýlýyor! Bu yargýsýz infazdýr. Tarihçiler oturup karar versinler, o zaman hepimiz sonucu kabul ederiz. Bütün bunlarda Türkiye'nin susmasýnýn da etkisi var. Ruslarla Ermeniler 1992'de, Yukarý Karabað'da, bir gecede 800 kiþiyi öldürdüler, katliam yaptýlar. Bir milyondan fazla insan da evsiz kaldý. Bugün hâlâ bu insanlar Azerbaycan'da çadýrlarda yaþýyorlar. BM de, AB de suskun kaldý. Bu niye hiç konuþulmuyor? Ýþte bu ikiyüzlülük...” “Ýki buçuk sene bunun için çalýþtým ve kitap yazdým. Bunlara gerçekleri anlatmak için” diyen Mustafa Öztürk þöyle konuþtu: “Tek baþýmýza bu insanlara doðrularý anlatmak için mücadele veriyoruz. Ben politikaya girmeden önce de araþtýrmalarýmý yapýyordum ve politikaya girmekte amacým sesimi duyurabilmekti. Belediye Meclis Üyesi imzalý bir kitap yazýp politikacýlara gönderebiliyorum þimdi. Kimseden para almadým, aksine bütün harcamalarý cebimden yaptým. Bu hepimizin ortak meselesi, kiþisel bir mesele deðil. Ben istiyorum ki yabancý siyasetçiler gelsinler ve bana ‘yalan söylüyorsun’ desinler ki onlarla tartýþýp doðrularý anlatabileyim.”! Amerikalý Profesör Justin McCarthy “Türkler Ermeni iddialarý karþýsýnda çok uzun süre suskun kaldý!” CHP’nin davetlisi olarak Türkiye’ye giden ABD Louisville Üniversitesi öðretim üyesi Prof. Justin McCarthy, TBMM’de "Ermeni Sorununun Gerçeði" konulu bir konferans verdi ve Türklerin Ermeni iddialarý karþýsýnda uzun yýllar "susup oturmasýný" eleþtirdi. Ruslarýn Ermenileri Osmanlýlara karþý sürekli kýþkýrttýðýný söyleyen McCarthy, Ermenilerin Rus askerleri için casusluk yaptýðýný, Ruslarýn ele geçirdikleri yerlerde Türkleri sýnýr dýþý ederek oralarý Ermenilere verdiklerini anlatýrken, "Ermeniler Türklerden intikam alýyordu, halbuki Türkler intikam almadý" dedi. Bütün bu olaylardan sonra 800 yýllýk barýþçýl dönemin sona erdiðini anlatan McCarthy, 18771878’den aðýr yaralar alan ve "iyi ekonomist olmayan" Osmanlý’ya sýzan Taþnaklar ve Hýnçaklarýn silah ve mühimmat sokmaya baþladýðýný ifade etti. "Ateist" Taþnaklarýn, kendilerine engel olarak gördükleri Ermeni din adamlarýný da öldürdüðünü ve tüccarlardan haraç almaya baþladýðýný, hatta 1902-1904 arasýnda alýnan toplam haraç miktarýnýn 8 milyon dolarý bulduðunu anlatan McCarthy, bu nedenle devletin vergi de toplayamadýðýný söyledi. “Osmanlý tahammül gösterdi, çünkü baþka çaresi yoktu” diyen McCarthy, "Aksi takdirde Avrupa’da Türklere karþý önyargýlý pek çok politikacý ve medya organý, ’Türkler Ermenileri öldürüyor’ diyecekti" diye konuþtu. "Acýnacak haldeki" Osmanlý’nýn Hopa, Erzurum ve Hýnýs’ta, Ermeni vatandaþlardan asker alamadýðýný veya askere gidenlerin kaçmasý yüzünden 50.000 kiþilik askeri güçten olduðunu anlatan McCarthy, "Bu olmasaydý belki de 90.000 kiþi Sarýkamýþ’ta ölmeyecekti" dedi. Tehcir kararýnýn Mayýs 1915’te çýkarýldýðýnýn, o tarihte ise Ermenilerin Van’ý ele geçirmiþ olduðunun altýný çizen McCarthy, o dönemde Ruslarýn Taþnaklara 2.4 milyon ruble verdiðini anlattý. Þubat 1915’te saldýrý haberlerinin bütün doðudan gelmeye baþladýðýný belirten McCarthy, "Van’da müslümanlarýn bir kýsmý hayatta kalmýþtý. Bu gerçekten çok kanlý bir savaþtý, Ermeniler Rusya’ya kaçtý ve çoðu da açlýktan öldü. Osmanlýlarýn Ermenileri düþman olarak görmekte haklý olduðunu düþünüyorum" dedi. MAVÝ KÝTAP VE TANER AKÇAM’A AÐIR ELEÞTÝRÝ Minnesota Üniversitesi’nde ders veren ve Ermeni tezlerini destekleyen Dr. Taner Akçam’ý eleþtiren McCarthy, Akçam’ýn misyonerlerin yazdýðý kitaplarý doðru kabul ettiði ve "Misyonerler yalan söylemez" dediði aktarýlýnca, "O hangi misyonerlerden bahsediyor bilemem ama benim tanýdýklarým sýk sýk yalan söyler. Tabii aralarýnda doðru söyleyenler de var. Soykýrýmýn Türklerin tarihsel sürecine uygun olduðunu söylüyor, bu tarz yaklaþým kumdan yapýlan bir eve benzer, dýþarýdan bakýlýnca iyi görünür, ama sert bir rüzgarla yýkýlýr" diye konuþtu. Mavi Kitap’ta kiþilerden kod adlarýyla söz edilmesinin yalan söylemeyi kolaylaþtýrdýðýný anlatan McCarthy, "Bunlar aptal yalanlar. Bir kez okuduktan sonra baþtan sona yalanla dolu olduðunu görüyoruz. Almanlar hakkýnda da böyle bir kitap vardý ama inanmadýlar, Türkler içinse hoþgörüleri yok" dedi. TÜRKÝYE UZUN YILLAR SUSTU OTURDU Türkler hakkýndaki önyargýlarýn Ortaçað’a kadar uzandýðýný anlatan ve bu önyargýlarýn aþýlabilmesi için Türkiye’nin çok iyi tanýtýlmasý gerektiðini vurgulayan McCarthy, "Ama Türkler uzun yýllar hiçbir þey yapmadý. Susup oturdular. Biraz geciktiniz ama yine de çok mutluyum bunu baþlattýðýnýz için" dedi. "Burada ne yapýlmasý gerektiðini söylememe gerek yok. Türkler atalarýna her halükarda baðlýdýr. Önünüzde zor bir mücadele var, rakipleriniz siyasi olarak daha güçlü" diyen McCarthy, "Ben ve bu yalanlara karþý çýkanlar artýk kendimizi yalnýz hissetmiyoruz. Arþivlerin açýlmasý önerisi çok olumlu, Türkler asla gerçeklerden korkmuyor. Doðru, Türkler pek çok Ermeni’yi öldürdü ama Ermeniler de Türkleri öldürmüþtü. Bu bir savaþtý, soykýrým deðil" þeklinde konuþtu. Halkýn % 80’inin hayatta kaldýðý bir soykýrýmýn mümkün olmadýðýný vurgulayan McCarthy, “Ýstanbul, Ýzmir ve Edirne Ermenileri hâlâ yaþýyor. Demek ki soykýrým deðil bu. 1071’de yaþayan Ermeni soyu 900 yýl sürdü de Türkler katliam yapmak için bu kadar beklediler mi?" dedi. Amerikalý tarih profesörü McCarthy, Ermeni soykýrýmý iddialarýna karþý yurtdýþýnda Türkiye’yi çok iyi temsil edecek kiþilere ihtiyaç duyulduðunu kaydederek, “Bu kiþiler hem iyi bir diplomat, hem de iyi bir savaþçý ve entelektüel olmalýdýr, iyi Ýngilizce bilmelidir” dedi. Amerikan Kongresi’nden Ermeni soykýrýmý kararýnýn “kesinlikle geçebileceðini” ifade eden McCarthy, bunda Irak savaþýnýn ve müslümanlara karþý önyargýnýn rolü olduðunu belirterek, þunlarý söyledi: “Türkiye’nin ABD’de son zamanlarda çok popüler olduðunu söyleyemem ama asýl önemli olan Bush’un ne yapacaðýdýr. Bush da kendisinden önceki baþkanlar gibi, ‘Bunu kabul etmeyelim’ derse, Kongre büyük ihtimalle kabul etmeyecektir.” McCarthy, sözde Ermeni soykýrýmý konusunda “Türkiye için asýl tehlikelinin AB olduðunu” vurguladý ve “Onlar için iyi bir bahane. Soykýrým iddialarý sayesinde ‘Bu kadar kötü þeyler yapmýþ insanlarý aramýza almayalým’ diyebiliyorlar’ dedi. McCarthy, "Avrupa'ya göre Türkler, AB'ye girebilmek için önce 'Ermeni soykýrýmý'ný itiraf etmelidir. Türkiye'nin itirafý yetmeyecek, ardýndan tazminat ve toprak talepleri gelecek" dedi. Batý Avrupa’nýn, Türkiye'nin AB'ye girebilmesi için önce "Ermeni soykýrýmýný itiraf etmesi"ni beklediðine dikkat çeken profesör, "Giriþ ücreti olarak yalaný talep eden bir kuruluþa girmeniz uygun olur mu? 'Babanýzý katil olduðunu itiraf edersiniz girebilirsiniz' diyen bir birliðe üye olunabilir mi?" diye sordu. PAMUK’UN SÖZLERÝ McCarthy, yazar Orhan Pamuk’un “1 milyon Ermeni öldürüldü” sözlerini eleþtirerek, “Benim bir tarihçi olarak þiirler, cerrahlýk veya su tesisatçýlýðý hakkýnda konuþmam nasýl yanlýþsa, Orhan Pamuk’un da tarih hakkýnda konuþmasý yanlýþ. Üzerinde hiçbir þey bilmediði bir konuda konuþmasý çok yazýk. Siyaset yapýyor. ‘Bu konuda hiçbir þey bilmiyorum’ diyecek kadar alçakgönüllü olamadý. Belki de reklam yapmak istedi” dedi.! Ozan Erbabi’nin, Türkiye’de yaþayan bir “yazar”a atfen yazdýðý tahmin edilen þiiri Yüzde yüz bir pislik var ki kanýnda, Soykýrýmý icadý yaptý sonunda. Türkiye'nin þu en hassas anýnda, Onu yalanlayan tarihe kýzar, Böylesi hainler oluyor yazar. Nerden çýktý þimdi durup dururken? Dört yandan ülkeyi düþman bürürken, AB'ye gün be gün hesap verirken, Hayâlî ölüye mezarlar kazar, Böylesi hainler oluyor yazar. Kývýrmayý býrak, erkek ol erkek, Bir buçuk milyonu saydýn mý tek tek? Üç kuruþ paraya satýlmýþ köpek Eline bir kemik geçince azar, Böylesi hainler oluyor yazar. Dönen dolaplarý ibretle seyret, Ermeni bu kadar göstermez gayret. Kraldan daha çok kralcý, hayret! Kafayý 'soykýrým' sözüyle bozar, Böylesi hainler oluyor yazar. Eðer bir soykýrým varsa ortada, Türklere yapýldý Erzurum, Kars'ta. Tarihi git öðren, birazcýk sus da, Doðu baþtan sona hep toplu mezar, Böylesi hainler oluyor yazar. Azerbaycan'a git, gör soykýrýmý, Yürekler acýsý Türk'ün durumu. Bir daha bilmeden yapma yorumu, Azeri kanýyla doluyken Hazar, Böylesi hainler oluyor yazar. Batý'nýn gözünde arttý deðerin, Onlardan bir daha kaptýn 'aferin'. Küpe de taktý mý efendilerin? Midesi dolunca dili hep uzar, Böylesi hainler oluyor yazar. Anan mý Ermeni, baban mý senin? Ailenden var mý hiç katledilenin? Seni bu ülkede 'aydýn' edenin... Alçaklýk yaptýkça bulursun pazar, Böylesi hainler oluyor yazar. Ekmeðini yediðin bu Devlete, Seni adam sayan yüce millete, ihanet ederek düþtün zillete!.. Aman ha dikkat et, deðmesin nazar, Böylesi hainler oluyor yazar. Bir adam olursa doðuþtan yamuk; Soyuna düþmandýr, düþmana pamuk. ERBABÎ, yakana yapýþýr CMUK, Unutma, bu millet oyunu bozar, Böylesi hainler oluyor yazar. 08.03.2005 - Kayseri OZAN ERBABÎ 29 Avrupa Parlamentosu üyesi Joost Lagendijk: “Harekete geçme sýrasý Rumlarda...” Elçin POYRAZLAR Türkiye'nin AB üyelik sürecini yakýndan izleyen Avrupa Parlamentosu Hollandalý üye Joost Lagendijk, Kýbrýs sorununun çözümüne yönelik adým atmasý gereken tarafýn Güney Kýbrýs Rum Kesimi olduðunu söyledi. Avrupa Parlamentosu Yeþiller grubu üyesi ve AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eþbaþkaný Joost Lagendijk, “Anadolu” dergisine yaptýðý deðerlendirmesinde Rum tarafýnýn Annan Planý'nýn tekrar ele alýnmasý için, bu planda istediði deðiþiklikleri bir an önce bildirmesi gerektiðini vurguladý. Nisan’da Kýbrýs'ta her iki tarafa da ziyarette bulunacaðýný belirten Lagendijk, "Rum tarafýný Annan Planý'na yönelik getirmek istedikleri deðiþiklikleri bildirmeleri konusunda ikna etmeye çalýþacaðýz. Çünkü planda ne tür deðiþiklikler istedikleri belli deðil. Kýbrýs konusunda þim- di harekete geçmesi gereken taraf Rumlar" dedi. Kýbrýs konusunda çözümden ve Annan Planý görüþmelerinin devamýndan yana olan çevrelere destek vereceklerini ifade eden Lagendijk, Türk tarafýnýn çözüm yanlýsý tutumunu devam ettirmesinin önemine deðindi. "Ben çözümü ve Annan Planý görüþmelerini destekleyenleri destekliyorum" diyen Lagendijk, Türkiye'nin AB müzakerelerine baþlayacaðý varsayýlan 3 Ekim tarihinden önce adada herhangi bir çözüme ulaþýlmasýnýn uzak bir olasýlýk olduðunu belirterek þunlarý söyledi: "3 Ekim'den önce adada herhangi bir çözüme ulaþýlmasý gerçekçi deðil. Ancak taraflarýn karþýlýklý oturarak Annan Planý'ný tartýþmalarý gerekiyor. Rumlarýn bu konuda adým atmasý gerekli. 3 Ekim'den önce adada çözüme yönelik görüþmelerin baþlamamasý üzücü olacaktýr. Kýbrýs'ta asýl çözümün ikiüç yýl sonra olacaðýný sanýyorum." Çözüm yanlýsý Kuzey Kýbrýslý Türklerin yanýsýra Türkiye'nin olumlu tutumuyla adada görüþmelerin en kýsa zamanda tekrar baþlayacaðýný umut ettiðini söyleyen Lagendijk, Rumlara bu konuda görevler düþtüðünü hatýrlattý. Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Kýbrýs konusunda atmasý gereken adýmlarýn önemine de deðinen Hollandalý parlamenter, Türkiye'nin Ankara Anlaþmasý'ndan doðan ek protokolü imzalayacaðýna yönelik teyit mektubunu sevinçle karþýladýðýný bildirdi. Türkiye'nin bu konudaki olumlu ve yapýcý tutumunun AB açýsýndan önem taþýdýðý belirten Lagendijk, "Türkiye'nin 3 Ekim tarihine kadar ek protokolü imzalamasýnýn yanýsýra TBMM onayýndan geçirmesi bu süreçte güçlü bir siyasi sinyal olacaktýr" diye konuþtu. Müzakerelerin baþlamasýna daha 6 ay olduðuna iþaret eden parlamenter, "Türkiye'nin ek protokolü hem imzalamasý hem de onaydan geçirmesi; ciddi, hilelere baþvurmayan ve gerekeni yapan bir ülke olduðunu gösterecektir" dedi. KKTC Temsilcisi göreve baþladý Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti Belçika Temsilcisi Yalçýn Vehit Brüksel’deki görevine baþladý. Lefke, 1949 doðumlu Vehit, KKTC-AB iliþkilerinin en hassas ve zor döneminde atandýðý yeni görevi çerçevesinde Türk basýn mensuplarýyla tanýþtý. Kýbrýs’ta yapýlan referandumlarýn ardýndan AB’nin verdiði sözleri tutmadýðý süre bu ay tam 30 bir yýlýný dolduruyor. Kýbrýslý Türklerin izolasyondan kurtarýlmalarý, maddi destek görmeleri, ticaret yollarýnýn açýlmasý, Türk ve Rum tüccarlara ayný fýrsat eþitliði tanýnmasý, Rumlarýn “ikna edilmesi”, ulaþým, uçuþlar, turizm kapýlarýnýn açýlmasý gibi pek çok konu askýda kalýyor. AB, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’dan medet umuyor; Annan “iki defa elinde patlamýþ” plan hakkýnda konuþmak bile istemiyor. Kýbrýs’ta hayal kýrýklýðý içinde bir Türk halký olduðu gözlemleniyor. Türkiye’nin AB’ye katýlým müzakerelerinin 3 Ekim’de baþlamasýnýn, “Kýbrýs sorununun çözüm sürecine gerekli hareket kývýlcýmýný oluþturacaðý” görüþünü savunanlar var. Eðer müzakereler baþlarsa... KKTC Temsilcisi Yakçýn Vehit, Belçika’ya yerleþirken, dikkatli ve temkinli bir diplomat olarak gözlemlere öncelik vermeyi tercih eden bir tavýr sergiliyor, kendisiyle tanýþan gazetecileri dikkatle dinliyor ve sadece “Sonuç görmeye ihtiyacýmýz var” demekle yetiniyor. Kolaylýk ve baþarýlar diliyoruz. Aba altýndan sopa: "Ankara Anlaþmasý ek protokolünün imzalanmamasý durumunda Hýrvatistan örneðinde yaþananlar gerçekleþebilir.” Joost Lagendijk, bu tutumuyla güven yaratacak Türkiye'nin önüne Rumlarýn engel koyacaðýný sanmadýðýný belirtti. AB'nin müzakerelere baþlama koþullarý konusunda, Hýrvatistan örneðinde olduðu gibi, kararlýlýðýný gösterdiðini ifade eden Lagendijk, "Ankara Anlaþmasý ek protokolünün imzalanmamasý durumunda Hýrvatistan örneðinde yaþananlar gerçekleþebilir. AB müzakerelere baþlama koþullarý konusunda ciddi olduðunu gösterdi. Koþullar yerine getirilmezse hayale kapýlmamak gerekir" dedi.! 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramý Kiþisel Egemenlikten Milli Egemenliðe Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN Milli devlet ve tam baðýmsýzlýk ilkeleriyle birlikte Atatürk'ün devlet anlayýþýnýn temellerini oluþturan üçüncü ana ilke, milli egemenliktir. Milli egemenlik, devlet içinde en üstün buyurma kudreti olarak tanýmladýðýmýz egemenliðin, millete ait olduðunu ifade eder. Bu anlamda milli egemenlik, kiþi veya zümre egemenliði ile, yani monarþik veya oligarþik yönetim biçimleriyle kesinlikle baðdaþamaz. Týpký tam baðýmsýzlýk ilkesi gibi milli egemenlik de, Atatürk'ün Milli Mücadele'nin ilk günlerinden beri açýkça ortaya koyduðu, ýsrarla vurguladýðý bir temel ilkedir. Daha Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde ülke bütünlüðünün ve milli baðýmsýzlýðýmýzýn korunmasý için, "kuvayý milliyeyi amil ve iradei milliyeyi hakim (milli güçleri etken ve milli iradeyi egemen) kýlmak" esasýnýn kesin olduðu belirtilmiþtir. Atatürk, Ankara'ya geliþinin ertesi günü (28 Aralýk 1920) þehrin ileri gelenleriyle yaptýðý görüþmede bu konuda þunlarý söylemiþtir: "Bir millet, varlýðý ve haklarý için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi güçleriyle alakadar olmazsa, bir millet kuvvetine dayanarak varlýðýný ve baðýmsýzlýðýný temin etmezse, þunun bunun oyuncaðý olmaktan kurtulamaz... Bu sebeple teþkilatýmýzda milli güçlerin etken ve milli iradenin egemen olmasý esasý kabul edilmiþtir. Bugün bütün cihanýn milletleri yalnýz bir egemenlik tanýrlar: Milli egemenlik..." Padiþahlýðýn resmen kaldýrýlmasýndan hemen hemen iki yýl önce ve Büyük Millet Meclisi'nde padiþahlýk kurumuna ilke olarak taraftar çok sayýda milletvekilinin bulunduðu bir dönemde çýkarýlan 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa (Teþkilat-ý Esasiye Kanunu) milli egemenlik ilkesini en açýk biçimde ifade etmiþtir: "Hakimiyet bila kaydü þart (kayýtsýz þartsýz) milletindir. Ýdare usulü, halkýn mukadderatýný bizzat ve bilfiil idare etmesi esasýna müstenittir. Ýcra (yürütme) kudreti ve teþri (yasama) salahiyeti milletin yagane ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclis'nde tecelli ve temerküz eder (belirir ve toplanýr)." Bu ifadelerin monarþik meþrulukla baðdaþmasýnýn mümkün olmadýðý, o an için adýnýn konulmasý sakýncalý görülmüþ bile olsa, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin gerçekte milli egemenliðe dayanan bir cumhuriyet olduðu açýktýr. Milli egemenlik ilkesi, 1924, 1961 ve 1982 tarihli daha sonraki anayasalarýmýzdan da temelini oluþturmuþtur. Atatürk, Milli Mücadele'nin baþlangýcýndan, kendisinin hayata veda ettiði ana kadar, her fýrsatta milli egemenliði Türk toplumuna benimsetmeye çalýþmýþ, her zaman kiþisel yönetimin sakýncalarýyla milli egemenliðin üstünlüklerini çarpýcý þekilde karþýlaþtýrmýþtýr. Çaðdaþ bir topluma ve çaðdaþ bir devlete yakýþan yönetim þekli, ancak milli egemenliðe dayanan sistemdir. Saltanatýn kaldýrýlmasýyla ilgili Büyük Millet Meclisi görüþmeleri sýrasýnda söylediði þu sözler, bunun en güzel ifadesidir: "Cihan tarihinde bir Cengiz, bir Selçuk, bir Osman devleti tesis eden ve bunlarýn hepsini hadiselerde tecrübe eyleyen Türk Milleti bu defa doðrudan doðruya kendi nam ve sýfatýnda bir devlet tesis ederek bütün felaketlerin karþýsýnda doðuþtan taþýdýðý kabiliyet ve kudretle yerini aldý. Millet, mukadderatýný doðrudan doðruya eline aldý ve milli saltanat ve egemenliði bir þahýsta deðil, bütün fertleri tarafýndan seçilmiþ vekillerinden meydana gelen bir yüce mecliste temsil etti. Ýþte o meclis, yüce Meclisinizdir.” Atatürk'e göre monarþik sistemlerde, "tacidarlar kendilerini Allah tarafýndan gönderilmiþ bir þahsiyet farzederlerdi. Bir de tacidarlarýn etrafýný alan menfaatçiler vardý. Onlar da padiþahlarýn zihniyetleri ile zihniyetlenirler ve padiþahýn bu zihniyetini, bu arzusunu gökten inen bir emir, bir Kur'an emri gibi herkese telkin ederlerdi. Bu gayet koyu ve sürekli telkinler karþýsýnda hakikaten bir gün bütün halk, bu arzu ve iradelerin yapýlmasý lazým gelen ve kayýtsýz þartsýz gerekli, gökten inmiþ iradeler gibi olduðuna inanýrlardý. Böyle, idare ve egemenlikten vazgeçmeye rýza gösteren bir milletin akibeti elbette felakettir, elbette musibettir". Atatürk'ün sözleriyle "yeni Türk devleti, bir halk devletidir. Müessesat-ýý maziye ise, bir þahýs devleti idi, eþhasýn devleti idi". Bu þahýs devleti, Türk toplumunun tabii geliþme sürecini týkamýþ, onun geliþme potansiyelini engellemiþ ve toplumu çöküntünün eþiðine getirmiþti. Ülkenin kurtarýlmasý ve toplumun tabii sürecinde ilerleyebilmesi, "eþhas devleti"nin yerini "halkýn devleti"ne býrakmasýna baðlýydý. Gene ayný yönde olarak Atatürk, 16 Ocak 1923'te Ýstanbul basýn temsilcilerine þunlarý söylemiþtir: “Hadiseler ve tarihi tecrübelerimiz bize, milleti koyun sürüsü halinde keyfin, arzu ve ihtiraslarýn ve hiçbir suretle tatmin edilemeyen menfaatlerin elde ediliþine sürüklemekle mahvýna yol açar mahiyete dönüþen idare tarzlarýnýn artýk memleketimizde tatbik yeri kalmadýðýný göstermiþtir. Millet, egemenliðini deðil, egemenliðin bir zerresini dahi baþkasýna býrakmanýn sebep olabileceði felaketin, yok olmanýn, hüsranýn elemini her an kalp ve vicdanýnda hissetmektedir". Atatürk'e göre milli egemenlik, sadece padiþahlýðýn deðil, eski veya yeni bütün kiþisel yönetim biçimlerinin karþýtýdýr: "Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkýnda tacidar yoktur, diktatör yoktur. Tacidar yoktur ve olmayacaktýr. Çünkü olamaz... Bütün cihan bilmelidir ki, artýk bu devletin ve bu milletin baþýnda hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnýz bir kuvvet vardýr. O da milli egemenliktir. Yalnýz bir makam vardýr. O da milletin kalbi, vicdaný ve varlýðýdýr". Atatürk, milli egemenliði yeni devlet düzenimizin temeli olarak görür. Toplum ve devlet hayatýnýn temel deðerleri, ancak milli egemenlik ilkesi altýnda gerçekleþebilir: "Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eþitlik ve adaletin istikrarýnýn ve korunmasýnýn saðlanmasý, ancak ve ancak tam ve kesin manasýyla milli egemenliðin kurulmuþ bulunmasýna baðlýdýr. Dolaysýyla hürriyetin de, eþitliðin de, adaletin de dayanak noktasý milli egemenliktir". Ve nihayet, milli egemenlik, çaðýmýzýn önüne geçilmez, karþý konulmaz bir akýmdýr: "Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karþýsýnda zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuþ müesseseler her tarafta yýkýlmaya mahkumdurlar". Atatürk'ün milli egemenlik ilkesine sadece düþünceleriyle deðil, derin kiþisel duygularýyla da ne kadar baðlý olduðu, annesinin ölümünden birkaç gün sonra onun mezarý baþýnda yaptýðý þu konuþmada gözlemlenmektedir: "Valdem bu topraðýn altýnda, fakat milli egemenlik ilelebet payidar olsun. Beni teselli eden en büyük kuvvet budur... Valdemin mezarý önünde ve Allah huzurunda and içiyorum, bu kadar kan dökerek milletin elde ettiði ve belirttiði egemenliðin muhafaza ve müdafaasý için icabederse valdemin yanýna gitmekte asla tereddüt etmeyeceðim. Milli egemenlik uðrunda canýmý vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun".! 31 Mardin'e 1.5 saat uzaklýkta yer alan Midyat, taþ konaklarý, kemerli geçitleri, Süryani kiliseleriyle bir ortaçað kentini andýrýr. Midyat'ýn günümüze ulaþan çokkültürlü yapýsý tarih boyunca burada izlerini sürdürmeye devam ediyor. Yöre halkýnýn Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice gibi farklý dilleri konuþmalarý bu kültürel yapýnýn en güzel örneklerinden. Kentin adý Ýsa'dan önce 9. yüzyýla ait Asur tabletlerine göre "Maðara Kenti" anlamýna gelen "Matiate"den geliyor. Yukarý Mezopotamya'nýn önemli bir yerleþim merkezi özelliðine sahip olan Midyat; Akatlar, Asurlular, Hititler, Urartular, Persler, Makedonyalýlar ve Romalýlar gibi uygarlýklarýn egemen- liðine sahne olan bir kent. 640'lý yýllardan baþlayarak Arap akýncýlarýn etkisi altýna giren Midyat'ta, sýrasýyla Emeviler, Abbasiler, Artukoðullarý, Ýlhanlýlar, Akkoyunlular ve Safeviler hüküm sürer. Özellikle Abbasilerin yöreye hakim olmasýyla birlikte çok geniþ bir imar hareketi baþlayan Midyat köylerinin büyük bir kýsmý, Abbasilerin en parlak dönemini yaþadýðý Sultan Harun Reþit zamanýnda kurulur. 32 Avlulu taþ evleri, dar sokaklarý, gümüþleri, lezzetli bölge yemekleri ve yöre insanýyla Midyat, zengin tarihi ve kültürel geçmiþini ziyaretçilerine cömertlikle sunuyor. Estel ve eski Midyat olarak bilinen ve birbirlerine 3 km. uzaklýktaki iki ayrý yerleþim yeri ve dokuz mahalleden oluþan Midyat'ýn arazisi çýplak ve sert görünüþlü, kumlu, killi kalkerli kapalý derin vadi ve tepelerden oluþuyor. Karasal iklimin hakim olduðu Midyat'ta yaðýþlar genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Yörenin bitki örtüsünü step þeklinde meþelikler oluþturuyor. Geçmiþten günümüze Midyat insaný, geçim kaynaðýný çiftçilik, hayvan yetiþtiriciliði ve el sanatlarýndan saðlar. Midyat'ýn geleneksel el sanatlarý taþ iþlemeciliði , gümüþ iþlemeciliði (telkari), bakýrcýlýk, kilim dokuma, kumaþ boyama, çömlekçilik, kuyumculuk günümüzde önemi- ni korumaya devam ediyor. Eski çaðlarda var olan gümüþçülük ve taþ iþçiliði Süryanilerin elinde yükselip bugüne gelmiþ. 20. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Midyat'ta on bin kadar Süryani yaþýyordu. 1960'lý yýllarda ekonomik nedenlerden ötürü baþlayan Süryani göçü 1970 ve 1980'li yýllarda terör nedeniyle daha da hýz kazandý. Bugün kentte yaþayan Süryani aile sayýsý 60'ý geçmiyor. Midyat'ý çevreleyen bölge Süryanilerin kutsal topraklarý kabul ediliyor. Kendi dillerinde "Turabdin" denen bölge Süryanice "Allah'ýn kölelerinin daðý" anlamýna geliyor. Süryanilerin dünyaca ünlü kutsal dini merkezlerinden olan Deyrul Umur Manastýrý'nda Meryem Ana Kilisesi, Kýrk Þehitler Kilisesi, Kartminli Smuel Kilisesi sekiz kemerli Thedora Kubbesi ve Mýsýrlýlar Kubbesi bulunuyor. Midyat'ýn tarihi ve kültürel geçmiþinin izlerinde gezebileceðiniz Mort Smuni, Mor Barsavmo, Mor Aksanoya, Mor Sarbel, Mor Abraham ve Mor Sobo Kiliselerinin yanýsýra Cevat Paþa, H. Abdurrahman ve Ulu Camii gibi Ýslami eserler kentin çokkültürlü yapýsýnýn kanýtlarýndan. Eski mahalleri tamamen SÝT alaný ilan edilen ve koruma altýna alýnan Midyat'ta yeni yapýlaþmaya izin verilmiyor. Kentin en yüksek binasý olan Ýshak Bey Konaðý ayný zamanda Devlet Konukevi. Avlulu taþ evleri, dar sokaklarý, gümüþleri, lezzetli bölge yemekleri ve yöre insanýyla Midyat, zengin tarihi ve kültürel geçmiþini ziyaretçilerine cömertlikle sunuyor.! Anadolu Çocuk Atatürk'e Bir Þiir Baþöðretmenim Atatürk benim Baþöðretmenim. Ne öðrendimse Ondan öðrendim Baktým ki asker, Ben de askerim, Kars'ta Kore'de Nöbet beklerim... Baktým kürsüde, Nutuk söylüyor, O'nun sesini, Dünya dinliyor. Ne heyecanlý Ne heybetli O, Türk tarihinde En kudretli O. Tarih okudum, Baktým baþa O. Her iyi iþte, Her savaþta O. 23 Nisan Yirmi Üç Nisan... Yurdu koruyan Yarýný kuran sen ol çocuðum!... Eskiyi unut yeni yolu tut. Türklüðe umut Sen ol çocuðum Bizi kurtaran Öndere inan Sözünü tutan Sen ol çocuðum!... Küçüksün bugün Yarýn büyürsün Her iþte üstün Sen ol çocuðum!... Çalýþýp öðren; Her þeyi bilen Yurduna güven Sen ol çocuðum!... Hasan Ali Yücel Bu devrimleri Hep O düþünmüþ, Milleti için, Aðlamýþ gülmüþ. O semamýzda Ebedi güneþ, O gönlümüzde En harlý ateþ. Çocuk kalbimle, Ýlk O'nu sevdim. Atatürk benim, Baþöðretmenim... Tarýk Orhan 34 Küçük kafalar kiþileri, orta kafalar olaylarý, büyük kafalar fikirleri konuþurlar... Aþaðýdaki fotoðrafta Atatürk’ün önünde duran kýz çocuðu küçük Leman Atatürk'ün devrimlerine bizzat tanýk olarak büyür. Leman Haným'ýn belleðinden ne Atatürk'e okuduðu þiir, ne de o zor günler silinir. Yýl 1930...Atatürk'ün Antalya'yý ziyareti için kent halký birçok hazýrlýk yapar. Ýlk ziyareti yedi gün süren Atatürk için Antalya Müzesi kurucusu ve tarih öðretmeni Süleyman Fikri Erten liderliðinde, 9 Mart'ta Aspendos Antik Tiyatrosu'na bir gezi düzenlenir. Kentte günler öncesinden hummalý bir çalýþma yapýlýr. Ve nihayet o gün gelir...Atatürk Belkýs harabelerine gitmek için yola çýkar. Ellerinde çiçekleriyle Gazi'yi bekleyen çocuk grubu içindeki Leman adlý kýz çocuðu, ezberlediði þiiri içinden sürekli tekrar eder çünkü Gazi'ye þiirini okumayý ister. Gaziye yanaþmak isteyen Leman'ý paþalardan biri engeller. Bunun üzerine Gazi, "Býrak çocuklar gelecek" diye paþayý uyarýr. Küçük Leman ise gür sesiyle þu þiiri okur: "Gazi bizi, sizi, dizi dizi tutup kesmek istemiþler Ah bu ne iþler, ne iþler Hemen koca Gazi Paþa askeri çekmiþ baþa Düþmaný boðmuþ denizde Yaþa, koca Gazi Paþa çok yaþa". Küçük Ýstavritin Öyküsü Küçük istavrit yiyecek bir þey sanýp hýzla atýldý çapariye, önce müthiþ bir acý duydu dudaðýnda, gümbür gümbür oldu yüreði, sonra hýzla çekildi yukarýya... Aslýnda hep merak etmiþti denizlerin üstünü, neye benzerdi acep gökyüzü. Bir yanda büyük bir merak,bir yanda ölüm korkusu.. “Dudaðý yarýklar” denir, þanslýdýr onlar, hani görüp de insaný oltadan son anda kurtulanlar... Ne çare, balýkçýnýn parmaklarý hoyratça kavradý onu küçük istavrit anladý, bu artýk yolun sonu. Koca denizlere sýðmazdý yüreði oysa þimdi yüzerken küçücük yeþil leðende cansýz uzanývermiþ dostlarýna deðiyordu minik yüzgeci... Ýnsanlar gelip geçti önünden, bir kedi yalanarak baktý gözlerinin içine, yavaþca karardý dünya, baþý da dönüyordu... Son bir kez düþündü derin maviyi, beyaz mercaný, bir de yeþil yosunu... Ýþte tam o anda eðilip aldým onu yürüdüm deniz kenarýna bir öpücük kondurdum baþýna iki damla gözyaþýndan ibaret sade bir törenle saldým denizin sularýna... Bir an öylece kalakaldý, sonra sevinçle dibe daldý, gitti, tüm kederimi söküp atarak, teþekkürü de ihmal etmemiþti birkaç deðerli pulunu avuçlarýma býrakarak... Balýkçý ve kedi þaþkýn baktýlar yüzüme, sorar gibiydiler, “Neden yaptýn bunu, niye?” “Bir gün” dedim, “bulursam kendimi yeþil leðendeki küçük istavrit kadar çaresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye...” 35 Son verilere göre Belçika’da iþsiz olan 589.379 kiþi var. Bunlarýn 230.354’ü ülkenin Flaman kesiminde, 264.765’i Valonya’da ve 94.260’ý Brüksel’de bulunuyor. Çalýþma Bakaný Freya Van Den Bossche tarafýndan yapýlan açýklamaya göre Belçika’da iþsizlik oraný bu rakamlara göre % 12,7 ve son bir yýlda iþsizlik oranýnýn % 5,1 arttýðý belirtiliyor. Bu oran Flaman bölgesinde % 8,4, Valonya’da % 18,3, Brüksel’de ise % 21,5. Ýþsizlik oraný erkeklerde % 10,6, kadýnlarda % 15,4. Verilere göre 25 yaþýndan genç olan iþsizlerin sayýsýnda hafif bir azalma, 50 yaþýný aþkýn iþsizlerin sayýsýnda ise önemli bir artýþ görülüyor. Bu arada, Brüksel Üniversitesi (ULB) ve Louvain Katolik Üniversitesi (KUL) tarafýndan gerçekleþtirilen bir araþtýrmanýn sonuçlarýna göre Belçika istihdam pazarýnda yabancýlara karþý ayýrýmcýlýk giderek artýyor. 90 sayfalýk araþtýrma, özellikle Türklerin ve Faslýlarýn iþ ararken büyük zorluklarla karþýlaþtýklarýný, iþverenler tarafýndan dýþlandýklarýný gösteriyor. Araþtýrmacýlar, “eðitimli veya eðitimsiz” Türk ve Faslý iþsiz sayýsýnýn çok yüksek olmasýný, iþverenlerin dýþlayýcý tavýrlarýna baðlýyorlar. J.S Marchienne þampiyonluða gidiyor J.S Marchienne Charleroi Bölgesi amatör 4. kümede oynuyor. 20 Maçta 19 galibiyet, 1 beraberliði olan bu Turque” derneðinin takýmýn yenilgisi yok. “Amitié Belgo-T maddi destekleriyle kurulan takýmýn antrenörü Ýmran Kete, "Þampiyonluk için oynuyoruz. Baþarýmýzý disiplinli çalýþmaya borçluyuz” derken, amaçlarýnýn gençleri bir araya toplamak olduðunu belirtiyor ve bölgedeki iþadamlarýndan maddi ve manevi destek beklentilerini dile getiriyor. Osman’ýn rüyasý NBA Ýþsizlik Türk ve Faslýlarý daha fazla vuruyor Belçika polisinden Baþkan Bush gafý ABD Baþkaný George Bush’un yüz ifadelerini maymunlarýnkilerle mukayese eden bir fotoðraf, Belçika’da polislerin eðitiminde kullanýlan bir ders kitabýnda yer aldý. Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn “üzülerek” kabul ettiði bu “gaf” bazý diplomatik sorunlarý da beraberinde getirdi. 36 Internette sýk sýk dolaþan söz konusu fotoðraflarla, Belçikalý polislere, “vücut dilinin öneminin” anlatýldýðý belirtildi. Kitabýn baþlangýçta Bruges kenti tarafýndan hazýrlandýðý, Ýçiþleri Bakanlýðý’ndan temin edilebildiði bildirildi. Ýçiþleri Bakaný Patrick Dewael, “Bu fotoðraflarý görmemiþtim ve kötü bir mizah ürünü olduðunu düþünüyorum” dedi ama Bakan’ýn, söz konusu ders kitaplarýnýn polisler tarafýndan okunmasýný teþvik eden bir çaðrý yazýsýnda imzasý bulunduðu ortaya çýktý. Devael, Bush’un fotoðraflarýnýn en kýsa zamanda kitaptan çýkarýlmasý talimatý verdi. Charleroi bölgesinin 50 yýllýk köklü kulüplerinden “Essor Charleroi”da 7 yýldýr basketbol oynayan Osman ASLAN baþarýlý performansýyla ilk 5’in deðiþmez oyuncusu olmaya devam ediyor. Bünyesinde 7 genç kategori ve ulusal 3. ligde bir ekibi olan kulüpte 100’den fazla lisanslý basketbolcu bulunuyor. Hedefinin önce Türkiye’de bir ekipte oynamak, sonra da NBA’ya transfer olduðunu söyleyen Osman, bütün genç Türk arkadaþlarýna sporu ve özellikle basketbolu tavsiye ediyor. Baþarýsýný düzenli antrenman ve basketbol sevgisine baðlayan Osman, bütün ailelerin çocuklarýný spor yapmaya teþvik etmesini istiyor. Mehmet Okur hayraný olan Osman “Bir gün mutlaka NBA” diyor. Ekibin antrenörü Georges ve Osman’ýn takým arkadaþlarý Loris, Aurélien, Jordan, Gennaro, Matteo; hýrslý ve baþarýlý spor çalýþmalarýnýn gururunu ve onurunu yansýtýyorlar. 19 Mayýs Gençlik ve Spor Bayramý Atatürk Kupasý kuralarý çekildi Hüseyin DÖNMEZ 19 Mayýs Gençlik ve Spor Bayramý’nýn, Gent’te düzenlenecek “Atatürk Kupasý” etkinlikleriyle kutlanmasý hazýrlýklarý tamamlanýyor. Geleneksel hale gelen bu etkinlikleri düzenleyen komitenin kura, tüzük ve programla ilgili konularýn görüþüldüðü toplantýsýnda, etkinliðe katýlacak olan takýmlara spor ve centilmenlik konusunun önemi anlatýldý. Komite yetkililerinin verdiði bilgiye göre, iki aþamalý yapýlacak olan spor etkinlikleri 15 Mayýs 2005 tarihinde, futbol takýmlarýnýn eleme maçlarý ile baþlayacak ve 21 Mayýs 2005 Cumartesi günü yarý finale kalan 4 takým arasýnda “Gençlik Kupasý” yarýþmasý olacak. Ayný gün gençlerin katýlacaðý güreþ, koþu ve diðer spor etkinlikleri birbirini takip edecek. 15 Mayýs 2005 tarihinde yapýlacak ön eleme kuralarý þöyle sonuçlandý: Sint Niklaas Türk Spor - Temse Türk Spor (8.50-10.10); FC Altýnordu-Zele Gençlerbirliði (10.20-11.30); Ayyýldýz Genk - Fc Anatolia Brüksel (11.40-12.50); Posof Sp - Liege Türk Spor (12.00-14.20). Saat 14.30’dan itibaren takýmlar ikinci karþýlaþmalarýný yapacaklar ve en çok puan alan 4 takým belirlenecek. Bu takýmlar, 21 Mayýs 2005 tarihinde “Gençlik Kupasý” final karþýlaþmalarýný yapacak. 21 Mayýs Pazar günü ise bölgesel liglerde oynayan 8 Türk takýmý, geleneksel hale getirilen ve bu yýl 10. defa düzenlenen “Atatürk Kupasý” için mücadeleye giriþecekler. Atatürk Kupasý kuralarý çekiliþi sonrasý oluþan eþleþmeye göre açýlýþ Beringen Türk Gücü - Anvers Türkspor ve FC Avrasya - Ýstanbul 76 arasýndaki maçlarla gerçekleþecek. Saat 9.30’dan itibaren baþlayacak olan karþýlaþmalarda yapýlan eþleþtirmeye göre ilk karþýlaþmalar þu þekilde olacak: " Beringen Türk Gücü- Anvers Türk Spor " Avrasya Gent- Ýstanbul 76 " Turkse Rangers Genk - E. Houthalen " Fc Anadol- Beringen Türk Gücü " J.Türk Charleroi- E.Houthalen " Fc Anadol-Turkse Rangers Genk. Belçika Türk Spor Federasyonu (BTSF), kura çekiliþleri sonrasý yaptýðý yönetim kurulu toplantýsýnda aldýðý bir kararla, yetenekli Türk gençlerinin takibi, teþviki ve yönlendirilmesi konusunda bir teknik heyet kuracaðýný açýkladý. Cabbar Alkan baþkanlýðýndaki bu teknik heyette Ýlhan Avcý, Özcan Pýnarcý, Erol Aygören, Þenol Þengüler, Ali Aydoðdu, Ramazan Avþar, Erol Atasever yer buluyor. Heyete Brüksel ve Anvers’ten de temsilciler atanacak. BTSF yöneticileri, Belçika Türk Karmasý’nýn seçilmesi için teknik heyetin turnuva boyunca oyuncularý takip edeceðini ve karmanýn önemli bir bölümünün bu etkinlikler sýrasýnda belirleneceðini belirttiler. Yapýlan toplantýda, kültürel etkinliklerin dü- zenlenmesi görevi Belçika Atatürkçü Düþünce Derneði (BADD) Baþkaný ve BTSF Baþkan Yardýmcýsý Mahir Pala’ya verildi. Pala, geniþ katýlýmlý bir kültür ve eðlence bayramý için hemen hazýrlýklara baþlayacaklarýný belirtti. Etkinlikler, Türk ve Belçikalý resmi temsilciler tarafýndan da izlenecek.! 37 e ...basýndan ve internetten seçmeler c me l gü EVLÝLÝK YILDÖNÜMÜ Adam karýsýna sormuþ: - Evlilik yýldönümümüz için nereye gitmek istersin? -U Uzun zamandýr gitmediðim bir yer olsun! - O zaman mutfaða git! 38