Teknoloji Buluşması - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Transkript
Teknoloji Buluşması - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I Nükleer Pil Teknolojisi Üzerine: Enerji Sorununa Kesin Çözüm s. 10 Tasarımcıların Gücüne Güç Katacak Yol Haritası Belirlendi s. 39 Sanayi Üretiminde Çığır Açan Teknolojiler s. 44 “2. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi” 13 Kasım’da Ankara’da Gerçekleştirilecek s. 50 K A S I M 2 01 4 , Y ı l 2 6 , S a y ı 311 Teknoloji Buluşması KASIM 2014 K A L K I N M A D A VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN AYLIK YAYIN ORGANIDIR KASIM 2014 YIL: 26 SAYI: 311 Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli Türkçe - İngilizce SAHİBİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR Anıl YILMAZ GENEL KOORDİNATÖR Dilek BİRBİL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Cangül TOSUN YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU WEB SİTESİ SORUMLUSU Aytunç AYHAN FOTOĞRAFLAR Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM DAĞITIM SORUMLUSU Mehtap EMRE (312) 467 55 90 / 331 [email protected] Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta atabilirsiniz. Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. YÖNETİM YERİ T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Gelibolu Sokak No:5 Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Dergi): (312) 467 47 79 e-posta: [email protected] İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr http://anahtar.sanayi.gov.tr GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA www.chesscreative.com Teknolojinin insanlığın refahını geliştirmedeki önemi tartışmasız kabul görmektedir. Bu alanda yapılan hemen hemen tüm araştırmaların da dikkat çektiği üzere ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını açıklayan en önemli faktör teknoloji üretim ve kullanmadaki başarı seviyesidir. Bu sebeple gelişmekte olan bir ekonomiyi üst seviyeye taşımak, hem üretim yelpazesinin yüksek teknoloji alanına doğru kaydırılabilmesine hem de teknoloji üretir hale gelinebilmesine bağlıdır. Sanayi Devrimi’nden günümüze, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve tüm ekonomiye yayılmasında imalat sanayii çok önemli bir rol oynamıştır. Bu nedenle, teknoloji ve sanayi politikalarının önemli bir amacı, teknolojik yenilikler yoluyla ekonominin gelişim potansiyelini arttırmak, üretkenliği ve gelişme hızı yüksek sektörlere doğru bir dönüşümü teşvik etmektir. Bu dönüşüm ülkemizde tarımdan sanayiye geçişin hızlanması gibi ana sektörler arasında olabileceği gibi imalat sektörünün içindeki bir hareket olarak da gözlenebilmektedir. Verimlilik artışı sağlamanın en kalıcı yolu da teknolojik gelişmedir. Zira teknolojik gelişim ülkenin elinde bulundurduğu işgücü, sermaye ve doğal kaynakların en etkin biçimde kullanmasında sınırları sürekli ileri çekmektedir. Bu sebeple, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeleri orta gelir tuzağından kurtaracak olan reçetenin ana bileşenini de gelişmiş teknoloji oluşturmaktadır. “Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak” vizyonu Bakanlığımızca koordine edilen Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) ile belirlenmiştir. Bu vizyonla uyumlu bir şekilde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin önemini göz önünde bulunduran bir yaklaşımla, yüksek teknolojili mal ve hizmet üretmek isteyen girişimci, araştırmacı ve akademisyenlere destek olmak amacıyla kurulmuştur. Bakanlık olarak bu sene ikincisini düzenlediğimiz Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi'nin tüm katılımcılar ve ülkemiz adına faydalı olacağını düşünüyor, bu vesileyle konunun çeşitli yönleriyle ele alındığı dergimizde makale ve yazılarıyla yer alan yazar ve uzmanlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Anıl YILMAZ Genel Müdür BASKI KORZA YAYINCILIK BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ. Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27 BASILDIĞI TARİH Anahtar dergisinin KASIM 2014 sayısı 06.11.2014 tarihinde basılmıştır. 01 KASIM 2014 İÇİNDEKİLER 04 04 Yeşil Ekonomiye Geçiş / Şakir KARAKAYA 10 Nükleer Pil Teknolojisi Üzerine: Enerji Sorununa Kesin Çözüm / Sadık ZUHUR 16 Büyük Veri ve Pazarlama Asuman ÖZDEMİR 22 Gelir Dağılımı Üzerine Dr. Sinan BORLUK 28 Kadın İstihdamının Artırılması ve Kadınların İş Gücüne Katılımının Belirleyicileri / Nazmiye DEMİR 34 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: 6513 Kalite Çeliklerde Deney Tasarımı Tekniği İle Şekillendirilebilirlik Parametreleri Optimizasyonu Projesi 37 2014 Verimlilik Proje Ödülleri: Final - 1 Hattında Yüzde 5 Verimlilik Artışı Projesi 39 Tasarımcıların Gücüne Güç Katacak Yol Haritası Belirlendi 42 Karadeniz Balı “Arım Balım Peteğim” Projesi ile Türkiye’yi Bal İhracatında İlk Sıralara Taşımayı Hedefliyoruz! 44 Bilişim, Bilim ve Teknoloji 10 16 02 KASIM 2014 48 Haberler 58 Temiz Üretim (Eko - Verimlilik) 60 Technology Meeting 62 Sanayi Göstergeleri Industry Indicators 63 Bilim ve Teknoloji Göstergeleri Science and Technology Indicators 64 Ulusal ve Uluslararası Verimlilik İstatistikleri / National and International Productivity Statistics 34 - 38 Ulusal Verimlilik İstatistikleri National Productivity Statistics 42 48 03 KASIM 2014 MAKALE YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ Şakir KARAKAYA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) İnsanlık tarihinin son yüzyılında gerçekleştirilen yoğun ekonomik faaliyetler sosyal yaşam ve çevre üzerindeki baskıyı ve olumsuz etkileri artırmış; ekosistemdeki bozulmanın etkilerinin hissedilir boyutlara ulaşıp küresel bir tehdit olarak kabul görmesiyle birlikte, doğal kaynakların tahrip edilmesi, ekolojik dengenin ve insan yaşam kalitesinin bozulması pahasına yürütülen üretim modellerinin çevreye ve insana duyarlı bir yaklaşıma doğru evrilmesine yol açmıştır. Daha çok büyüme ve üretime odaklı ekonomik sistemler, daha az emek 1 yoğun ve daha fazla kirletici yoğun hale gelmiş ve çevre sorunlarının yanına işsizlik ve yoksulluk gibi küresel başka sorunları da eklemiştir.1 Yaşanan bu sorunlar, ekonomik, sosyal ve çevresel konuların bütünsel olarak ele alınması gereksinimini doğurmuş ve yeni büyüme araçlarının geliştirilmesi ihtiyacını tetiklemiş, sonuç olarak sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek araçlardan biri olarak “yeşil ekonomi” kavramının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 2011 yılında yayınladığı “Yeşil Ekonomi Raporu”nda ise yeşil ekonomi, sosyal eşitliği ve toplumsal refahı artıran ve aynı zamanda çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları önemli ölçüde azaltan bir yaklaşım olarak ele alınmış ve ekonomileri yeşilleştirme sürecinin sürdürülebilir büyümenin yeni aracı olduğu ifade edilmiştir. 2012 yılında düzenlenen Rio+20 Konferansı’nın sonuç bildirgesinde “yeşil ekonomi” kavramı sosyal, çevresel ve ekonomik açıdan sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve yoksulluğun azaltılması bağlamında ele alınmıştır. Bu Koc, D. (2014), “Yeşil İş Kavramı ve Uluslararası Uygulama Örnekleri ile Türkiye'de Yeşil İş Potansiyeli”, Hopa Uluslararası Sosyal Bilimler Konferansı, Ekim 2014. 04 KASIM 2014 kapsamda, yeşil ekonominin doğal kaynakları sürdürülebilir şekilde yönetmeyi sağlayacağı, kaynak verimliliğini artıracağı, açlığı azaltacağı ve sonuç olarak ülkeleri sürdürülebilir, adil ekonomik büyüme ve iş imkânı sağlama konusunda destekleyeceği ifade edilmiştir.2 Konferans’ta, yeşil ekonomi yaklaşımının yerel ve bölgesel ihtiyaçlar ile uluslararası yükümlülüklerin ve hedeflerin uyumlu olması gerektiğine vurgu yapılmış; kurumsal ve finansal kapasitenin güçlendirilmesi, ulusal ve uluslararası 2 3 ekonomilerin daha güçlü bir şekilde kalkınmasını sağlayacak şekilde teknolojilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına ve ilgili tüm tarafların çeşitli işbirlikleri oluşturmasına yönelik bir çağrıda bulunulmuştur. Bu çağrı doğrultusunda, yeşil ekonomiyi farklı açılardan ele alan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından ekonomilerini daha yeşil hale getirmeye çalışan ülkeleri desteklemek amacıyla 2013 yılında Yeşil Ekonomi Eylem İşbirliği (PAGE- Partnership for Action on Green Economy) programı oluşturulmuştur. PAGE, ülkelerin yeşil ekonomi stratejileri geliştirmek ve uygulamak için ortaya koydukları istek ve iradeye destek olma amacındadır. Ulusal bir ekonomi için, bu tür girişimlere dâhil olmak hem kapasite geliştirmeye destek olacağı hem de programlı bir şekilde yeşil ekonomiye geçişi kolaylaştıracağı için önem arz etmektedir. PAGE kapsamında ele alınan en önemli hususlardan biri uluslararası yükümlülükler ve hedeflerle uyumlu olacak şekilde ulusal düzeyde yeşil ekonomi politikalarının geliştirilmesidir. Yeşil Ekonomiye Geçiş Süreci Bir ülkenin yeşil ekonomiye geçiş sürecini başlatabilmesi için öncelikli olarak karar vericilerin ve politika yapıcıların bakış açılarının ve yaklaşımlarının “yeşil ekonomi”ye yönelik olarak değişmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, küresel ısınma, hava kalitesinin bozulması, biyolojik çeşitliliğinin azalması, yoksulluk, insancıl çalışma ve yaşama koşullarının giderek kötüleşmesi, gelecek nesillerin su, enerji, gıda vb. kaynaklarla ilgili kıtlık yaşama riskinin artması, gelir adaletsizliği, su kaynaklarının kirlenmesi vb. tüm sosyal, çevresel ve ekonomik alanlardaki gelişmelere karşı farkındalık düzeyinin oluşması büyük önem arz etmektedir (Şekil 1/Aşama 1). Bu farkındalığın oluşması, yeşil ekonomiye geçiş sürecinin birinci aşaması olarak değerlendirilebilir. Şekil 1’de görüldüğü üzere, ikinci aşama olarak planlı bir şekilde yeşil ekonomiye geçiş sürecini yürütme konusunda uluslararası bilgi birikiminden ve deneyimlerden yararlanmayı kolaylaştırması bakımından uluslararası işbirliklerine dâhil olunması önerilebilir. Üçüncü aşamada (Şekil 1/Aşama 3) ise ulusal düzeyde tüm taraflarla (ekonomi, sanayi, ticaret, çalışma, maliye, sosyal güvenlik gibi ilgili bakanlıkların üst düzey temsilcileri, sivil toplum örgütleri, finans ve iş dünyası, sektör birlikleri, sanayi ve ticaret odaları, üniversiteler, medya, araştırma kurumları vb.) uzun vadeli işbirliklerinin oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, yeşil ekonomi adına çeşitli projeler (yeşil büyüme, yeşil kalkınma, düşük karbonlu ekonomik kalkınma vb. adlar altında yürütülen projeler) tasarlama, uygulama ve yönetme süreçlerinde yer alan tüm tarafların da bu aşamada temsil edilmesi önem arz etmektedir. Bu aşamadan sonra yeşil ekonomiye geçiş süreci, hedeflerin net olarak belirlenmesi, hedefleri gerçekleştirmek için yatırımların (hem özel sektör hem de kamu tarafından) planlanması ve yatırımların uygulanması http://www.cem.gov.tr/erozyon/Files/Rio20SonucBildirgesii.pdf; erişim tarihi: 28.10.2014 http://www.unep.org/greeneconomy/PAGE, erişim tarihi: 28.10.2014 05 KASIM 2014 MAKALE YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ sürecini kolaylaştırmak için politikaların belirlenmesi (Şekil 1/Aşama 4), uygulanması (Şekil 1/Aşama 5) ve sonuçlarının izlenmesi (Şekil 1/Aşama 6) ile devam etmelidir. Yeşil Ekonomi Politikaları Geliştirme ve Değerlendirme Süreci Yeşil ekonomi politikaları geliştirme ve değerlendirme süreci temel olarak beş ana faaliyetten oluşmaktadır (UNEP, 2014)4: 1. Ülkelerin genel kalkınma planları doğrultusunda öncelikli sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin oluşturulması (hedeflerin tanımlanması), 2. Hedefleri gerçekleştirmek için gerekli tahmini yatırım miktarının belirlenmesi, 3. Gerekli yatırımların yapılmasını kolaylaştırmak için politikaların geliştirilmesi ve politika reformlarının yapılması, 4. Hedeflerle uyumlu ekonomik, sosyal ve çevresel göstergeler tanımlama ve çeşitli senaryoların sonuçlarıyla kıyaslama yoluyla gerekli yatırımların ve kolaylaştırıcı politikaların etkilerinin değerlendirilmesi (etki değerlendirme), 5. Değerlendirme sonuçlarının sunulması. Faaliyet 1: Hedeflerin tanımlanması Hedef tanımlama, nereye ulaşılmak istendiğini sayısallaştırmayı sağlayan bir süreç olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir kalkınma doğrultusunda yeşil ekonomiye geçişi sağlayacak veya hızlandıracak biçimde ve bir ülkenin sosyal ve çevresel kalkınma amaçları ve öncelikleri ile uyumlu olacak şekilde hedeflerin tanımlanması gerekmektedir. 4 06 Yeşil ekonomi hedeflerine örnekler: - Kaynak etkinliğini artırma, endüstriyel atık miktarını azaltma ve birim ürün başına tüketilen enerji miktarını azaltma amaçları doğrultusunda, gelecek 10 yıl içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji üretimi içerisindeki payını % 30’a yükseltme. - Ekosistemleri koruma, çevresel kirliliği azaltma ve doğal kaynakları korumaya yönelik amaçlar doğrultusunda, 2020 yılına kadar endemik bitki ve hayvan habitatlarının en az % 80’ini ve ormanların en az % 50’sini koruma altına alma. - Yaşam kalitesini artırma, yoksulluğu azaltma ve gelir dağılımı adaletsizliğini giderme amaçları doğrultusunda, 2030 yılına kadar ortalama yaşam süresini 75’e yükseltme. - Düşük karbonlu bir ekonomiye geçme amacına yönelik olarak yapılacak yatırımlar için GSMH’nin % 2’sini tahsis etme. Hedefler belirlenirken, hedeflerin birbirini destekleyecek şekilde formüle edilmesi, hedefleri etkileyen veya hedeflerden etkilenen tüm tarafların sürece dâhil edilmesi, özel sektörün bakış açısını değiştirecek, özel sektör yatırımlarını harekete geçirecek ve kamu ile özel sektör arasında risklerin paylaşımını sağlayacak nitelikte olması ve ülkenin ihtiyaçları ve mevcut durumu dikkate alınarak hedefler arasında önceliklendirme yapılması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, hedefler belirlendikten sonra çeşitli senaryolar altında hedeflerin gerçekçi ve ulaşılabilir olup olmadıkları test edilmelidir. Faaliyet 2: Hedefleri gerçekleş rmek için gerekli tahmini ya rım miktarının belirlenmesi, Yeşil bir ekonominin, gelirin ve istihdam olanaklarının artırılması, temiz suya ve enerjiye erişimin iyileştirilmesi, atıkların ve karbon salımının azaltılması, biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması, yoksulluğun ve gelir adaletsizliğinin azaltılması gibi konularda iyileştirmelere odaklanması gerekir (UNEP, 2014). Bu odak alanlarına müdahale etme konusunda kullanılabilecek en etkili araç ise yatırımlardır. Kamusal veya özel sektör yatırımlarının fosil kaynaklı yakıt üretimine, doğal kaynakları verimsiz bir şekilde kullanan sektörlere yönlendirilmesi gibi yatırım kararları sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaya engel teşkil edebilecek alanlardır. Mevcut yatırımları bu alanlardan yeşil yatırım alanlarına kaydırmadan yeşil bir Yatırım Eksenli Yeşil Ekonomi Politikaları Yeşil ekonomi, kaynakların, daha verimli bir şekilde dağıtımı yoluyla yatırımların sosyal ve çevresel alanlara doğru yönlendirilmesine odaklanmaktadır. Bu bağlamda, yatırımları sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma amacına doğru harekete geçiren veya yönlendiren herhangi bir politika yeşil ekonomi politikası olarak ele alınmaktadır (UNEP, 2014). Yatırımların bir ekonomiyi şekillendiren temel araç olduğu düşünüldüğünde, yapılacak yatırımların altyapı, temiz teknolojiler, doğal kaynaklar ve insan kaynaklarının geliştirilmesine yönelik olarak gerçekleştirilmesi yeşil ekonomiye geçiş için temel bir gereksinimdir. UNEP (2014), “A Guidance Manual for Green Economy Policy Assessment”. KASIM 2014 ekonomiye geçişin sağlanamayacağı ve hedeflerin gerçekleştirilemeyeceği açıktır. Ayrıca, ulusal düzeyde tanımlanan herhangi bir hedefin yeni ve ek yatırımlar olmadan gerçekleştirilmesi de pek mümkün değildir. Örneğin, gıda atıklarının azaltılmasına yönelik bir hedefin gerçekleştirilmesi için tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi ve tüketicilerin bilinç düzeyinin artırılması gerekebilir. Bu doğrultuda öncelikli olarak kampanya ve bilinçlendirme faaliyetleri için finansal bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır. Yine, bu hedef doğrultusunda ürün kayıplarını azaltmak için taşıma ve depolama sistemlerinin iyileştirilmesine yönelik yatırımların yapılması gerekebilir. Bu nedenle, eğer yeşil ekonomi yaklaşımından bahsedilecekse, öncelikle ulaşılmak istenen hedefleri gerçekleştirmek için alınacak önlemler (veya yapılacak faaliyetler) ile ihtiyaç duyulan yatırımlar arasında bir ilişkinin kurulması ve bir ihtiyaç analizinin yapılması gerekmektedir. Bu amaçla geliştirilmiş çeşitli araçlar bulunmaktadır. Örneğin, iklim değişikliği ile ilgili hedefler için yapılacak bir yatırım ihtiyaç analizi için küresel düzeyde belirlenmiş bir emisyon hedefine ulaşmak için farklı teknolojiler kullanmanın maliyetini gösteren ve McKinsey Company tarafından geliştirilmiş olan “Sera Gazı Azaltma Maliyeti Eğrisi” kullanılabilir. 5 Ayrıca, UNEP tarafından “yeşil ekonomi politika değerlendirme modellemesi” için geliştirilmiş olan T21 modeli de yatırımların tahmin edilmesine yönelik kullanılan araçlardan biridir. 6 Kamu ve özel sektör tarafından yapılması gereken yatırım alanlarının ve miktarlarının belirlenmesinin yanında, 5 6 mali politikaların yeniden düzenlenmesi (örneğin, devlet teşviklerinin yeniden düzenlenmesi, ekolojik vergi reformunun yapılması, organik tarım teşvikleri gibi yeni teşvik alanları geliştirilmesi vb.), düşük karbon teknolojilerine erişimin kolaylaştırılması için pazara yönelik düzenlemeler yapılması, yeşil sanayileşme girişimlerinin ve yeşil iş yaratan iş gücü piyasalarının desteklenmesi ve yeşil teknolojilere yönelik Ar-Ge faaliyetlerinin, ticaret olanaklarının ve sürdürülebilir tüketimin teşvik edilmesi yeşil bir ekonomiye geçiş için oldukça önemli araçlar olarak görülmektedir (UNEP, 2014). Faaliyet 3: Gerekli ya rımların yapılmasını kolaylaş rmak için poli kaların geliş rilmesi ve poli ka reformlarının yapılması Özel sektör yatırımlarını istenilen sektörlere ve alanlara doğru yönlendirmek ve bu yatırımların etkililiğini sağlamak için yeşil ekonomi girişimlerini destekleyecek “kolaylaştırıcı ve yatırım ortamını iyileştirici” kamu politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu politikaları belirleyebilmek için UNEP’in yöntem önerisi şu şekildedir (UNEP, 2014): - Mevcut politikaların (örneğin fosil kaynaklı enerji üretimi için verilen devlet teşvikleri, kirlilik/emisyon ile ilgili vergiler, su ve enerji ile ilgili destekler vb.) gereksinim duyulan yatırımları harekete geçirme veya yatırımların etkililiğini artırma konularında etkisinin ve gücünün değerlendirilmesi, - Mevcut politikalarda yapılacak revizyonların belirlenmesi ve gerekli yeni politikaların tespit edilmesi, - Geliştirilecek politikalardan etkilenen (kazanan ve kaybeden) tarafların belirlenmesi, - Politika değişikliklerinden olumsuz etkilenme olasılığı bulunan taraflar için alınacak ek önlemlerin belirlenmesi, - Politika reform sürecinde gerekli sosyal diyalog mekanizmalarının tespit edilmesi. Yeşil ekonomiye geçiş için gerekli yatırımların çoğunluğunun özel sektör tarafından yapılması gerekirken, kamu yatırım ve harcamaları da bu noktada önemli bir rol oynamaktadır. Kamu tarafından yapılan harcamalarda, çevresel ve doğal kaynakların daha etkin kullanımını sağlamak ve yeşil pazarların gelişimine destek olmak amacıyla çevreye duyarlı mal ve hizmet alımlarına ağırlık verilebilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde kamu harcamalarının GSMH içerisindeki payı düşünüldüğünde, kamusal satın alma faaliyetlerinin yeşil ekonomiye geçişi nasıl destekleyebileceği açıkça görülecektir. Devlet tarafından uygulanacak mali politikaların gözden geçirilmesi ve ekolojik vergilendirme (karbon vergisi, enerji, suni gübre, pil, plastik gibi kirletici ürünlere yönelik tüketim vergisi vb.) yoluyla gelirlerin artırılması ve bu gelirlerin yeni yeşil yatırımlara yönlendirilmesi; çevreye duyarlı ürünlerin ithalatına veya ihracatına yönelik olarak teşvik edici yasal düzenlemelerin yapılması; kirletici özelliği yüksek olan sektörlere (örneğin fosil kaynaklı yakıt üretimi) yönelik verilen devlet teşviklerinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması gibi birtakım politika eksenli uygulamalar, çeşitli standartların (örneğin araç emisyon standartları) geliştirilmesi yeşil http://www.mckinsey.com/client_service/sustainability/latest_thinking/greenhouse_gas_abatement_cost_curves, Erişim tarihi: 30.10.2014. Detaylı bilgi için bkz. UNEP (2014), “A Guidance Manual for Green Economy Policy Assessment”. 07 KASIM 2014 MAKALE YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ ekonomiye geçiş için önemli araçlar olarak görülebilir. Ayrıca, yeşil ekonomiye geçiş sürecinde, özellikle yatırımların yönlendirildiği sektörlerde iş bgücünün beceri ve kapasitesinin artırılmasına ve insana yakışır iş olanaklarının geliştirilmesine yönelik politika araçlarının da diğer kolaylaştırıcı politikalarla bütünleşik olarak ele alınması gerekmektedir. Faaliyet 4: Etki Değerlendirme Önceki adımlarda belirlenen yatırımlara ve politikalara karar vermeden önce bu yatırım ve politikaların etkisi çeşitli araçlar ve göstergeler kullanılarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda şöyle 08 bir kuramsal örnek verilebilir (UNEP, 2014): Bir ülkenin amaçlarından birinin enerji verimliliğini artırmak olduğunu ve bu bağlamda, öncelikli hedefin 2020 yılına kadar birim GSMH başına tüketilen enerjiyi % 20 oranında azaltmak olduğunu düşünelim. Yatırım değerlendirme çalışması sonucunda, 2020’ye kadar binaları ve toplu taşıma sistemlerini yeşilleştirmek için her yıl 25 milyar dolarlık kısmı kamu tarafından yapılmak üzere toplam 100 milyar dolarlık bir yatırım yapılması gerektiği, ayrıca fosil kaynaklı yakıt üretimine yönelik desteklerin sonlandırılması ve karbon vergisinin uygulanması gerektiği ortaya çıkmış olsun. Bu durumda, ilgili hedefi gerçekleştirmek için yapılacak bu faaliyetlerin karbon emisyonlarını azaltmanın dışında, devletin mali durumuna (gelir ve harcamalar ile finansman dengesi), özel sektöre (ekonomik büyüme, enerji verimliliğinden doğan tasarruflar, istihdam ve ithalat açısından) ve sosyal yapıya (örneğin yoksul halkın istihdam olanağının artırılması ve mobilitesi) etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu amaçla çeşitli modelleme araçlarından ve göstergelerden yararlanılmalıdır. Yeşil ekonominin sosyal, ekonomik ve çevresel boyutları olduğu için, geliştirilen bir politikanın veya yapılacak bir yatırımın her boyuta etkisinin (olumlu veya olumsuz KASIM 2014 etkiler) analiz edilmesi ve bütüncül olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu aşamada en sık kullanılan araçlar ise fayda-maliyet analizi, maliyet-etkililik analizi ve çok kriterli karar verme teknikleridir. Faaliyet 5: Değerlendirme sonuçlarının sunulması Önceki adımda gerçekleştirilen etki değerlendirme sonuçlarına göre yapılmasına karar verilen yatırım eksenli yeşil ekonomi politikaları için yapılması gereken faaliyetleri ve zaman planlamasını içeren bir yol haritasının hazırlanması ve tüm taraflara sunulması gerekmektedir. Bu yol haritasında, spesifik hedefler ve ilgili göstergeler, gerekli yatırımlar ve bu yatırımların zaman planı ve sektörlere dağılımı, ne tür politika reformlarının ne zaman hayata geçirileceği ile fon kaynakları (kamu, özel sektör, yerel, küresel, borç vb.) ve bu kaynakların türü gösterilmelidir. Yatırımların Gerçekleştirilmesi, Politikaların Uygulanması ve Sonuçların İzlenmesi Yeşil ekonomiye geçiş sürecinde, geliştirilen yatırım eksenli politikaların uygulanması, bu politikaların performansının ölçülmesine yönelik göstergelerin geliştirilmesi, gösterge sonuçlarının dönemsel olarak ölçülmesi ve değerlendirilmesi, bir performans izleme sisteminin kurulması ve bu sistemden elde edilen veriler ve değişen ekonomik, sosyal ve çevresel koşullar doğrultusunda politikaların, politika araçlarının ve yatırım planlarının dönemsel olarak güncellenmesi/iyileştirilmesi gerekmektedir. Aşama 1: Yaklaşımların ve Bakış Açısının Değiştirilmesi Bakış açınızı sıfırlayın Dünyaya (suya, havaya, toprağa) neler olduğunu görün Soluduğunuz havayı koklayın, rahat nefes alabiliyor musunuz? İnsanların bugün ve gelecek için söylediklerine kulak verin İşte şimdi konuşmaya ve harekete geçmeye hazırsınız! Aşama 2: Uluslararası işbirliklerine dâhil olunması Aşama 3: Ulusal düzeyde ilgili tüm taraflarla uzun vadeli işbirlikleri oluşturulması Organik Tarım İşçi Hakları Temiz Teknolojiler Atık Yönetimi Aşama 4: Yeşil ekonomi politikalarının geliştirilmesi ve değerlendirilmesi Eğitim & Beceri Geliştirme Yenilenebilir Enerji & Enerji Verimliliği Yatırım & Finansal Destek Sürdürülebilir Tüketim Yeşil İşler ve Sosyal Sorumluluk Sanayinin Dönüşümü Aşama 5: Eylem planları geliştirilmesi ve uygulanması Aşama 6: İzleme ve değerlendirme sisteminin kurulması (Yeşil Ekonomi Göstergeleri) Şekil 1. Yeşil Ekonomiye Geçiş Süreci 09 KASIM 2014 MAKALE NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM Sadık ZUHUR / Fizik Yüksek Mühendisi (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Kastamonu İl Müdürlüğü) 1.Giriş Ülkemizde “Nükleer enerji yararlı mı zararlı mı?” tartışmaları süredursun, 1913 yılında başlayan nükleer pil serüveni dünya çapında hızla yoluna devam ediyor. İsmindeki nükleer kelimesi her ne kadar bizi rahatsız etse de bu teknoloji gelecekte beklenen enerji savaşlarını önleyebilir. Bu piller, çok kısa tanımıyla, nükleer santraller gibi içindeki radyoaktif maddenin bozunmasıyla açığa çıkan enerjiyi elektriğe dönüştürüyor, ancak nükleer santrallerde gerçekleşen zincirleme reaksiyonlar nükleer pillerde gerçekleşmiyor. Savunma ve uzay uygulamalarında yıllardır kullanılan nükleer piller, besledikleri cihazları on yıllarca çalıştırabiliyor. Bu sayede uzayda yıllarca gidebilecek ve veri iletebilecek uzay araçları üretilebiliyor. Şekil 1. Kuyruğunda Nükleer Pille Bir Uzay Aracı (NASA) Bugüne kadar uzay sitemleri, denizaltılar ve çok uzak bölgelere kurulan ulaşımı zor bilimsel istasyonlar gibi belirli alanlarda kullanılan nükleer pillerin günlük uygulamalarda kullanılmasına az zaman 10 KASIM 2014 kaldı. Büyük boyutları nedeniyle bugüne kadar küçük boyuttaki sistemlerde kullanılamayan piller üzerinde araştırma yapan Missouri Üniversitesi’nden bir ekip 2009 yılında neredeyse bozuk para büyüklüğünde nükleer pil üretti. Şekil 2. Missouri Üniversitesi’nde Üretilen Nükleer Pil Ekip lideri Prof. Dr. Jae Wan Kwon üretilen pilin gündelik yaşamda kullandığımız standart kalem pillere göre 1.000.000 kat daha fazla elektrik temin edebileceğini belirtti. Prof. Jae, adında “nükleer” sözcüğü geçtiği için pek çok insanın bu yeni teknolojiye şüpheyle bakacağını, ancak bu pillerdeki reaksiyonların hiç bir şekilde sağlığa zararlı olmadığını ifade etti. tekniklerine bağlı olarak termal ve termal olmayanlar olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Radyoaktif bozunmadan açığa çıkan enerjiyi elektriğe dönüştüren nükleer cihazların sınıflandırılması Şekil 3’te gösterilmiştir. Radyoizotop jeneratörler ya radyoizotop termoelektrik jeneratör (RTG) gibi termal dönüştürücüler ya da termal olmayan nükleer piller olmak üzere ikiye ayrılır. Nükleer piller ise enerji dönüştürme prensiplerine göre üçe ayrılır, bunlar sırasıyla; doğrudan dönüştüren (direct conversion), dolaylı dönüştüren (indirect conversion) ve doğrudan şarj eden (direct charge) nükleer pillerdir. Ayrıca, nükleer piller sıcaklık, basınç gibi çevresel faktörlerden etkilenmiyor. Dolayısıyla geniş bir çalışma aralığına sahipler, su altında ve uzayda da çalışabiliyor. Nükleer piller otonom olduğu için, tekrar dolum yapma, şarj etme, kendini yenileme gibi özelliklerden yoksun. Radyoizotoplardan elektrik üretimi radyoaktif enerjiyi elektriğe dönüştürme 2.1.Doğrudan Dönüştüren Nükleer Piller Doğrudan dönüştüren nükleer piller betavoltaik etki, kontak potansiyel farkı ve ışınlanan yüzeyden ikincil emisyon tekniklerinden birine dayalı olabilir. Şimdi dilerseniz bu pillerin çalışma mekanizmalarına kısaca göz atalım. 2. Nükleer Pil Nedir? Radyoaktif bozunma sonucu açığa çıkan enerjiyi elektriğe dönüştüren cihazlara nükleer pil, atomik pil veya radyoizotop jeneratörü denir. İlk nükleer pil Henry Moseley tarafından 1913 yılında tasarlandı. Pilde kullanılan radyoizotopun yarı ömrüne bağlı olarak yıllarca elektrik üretebiliyor olmasının yanı sıra nükleer pillerin hidrojen yakıt pillerine göre yaklaşık 10 kat, kimyasal pillere göre yaklaşık 1000 kat enerji sağlaması bilim insanlarını bu alanda çalışmaya teşvik ediyor. Şekil 3. Radyoizotop Jeneratörlerin Sınıflandırılması 11 KASIM 2014 MAKALE NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM 2.2.1. Betavoltaik etki (PN eklemi) ile Doğrudan Dönüştüren Nükleer Piller Betavoltaik etki yarı iletken malzemeye beta parçacıklarının çarpması ile daha fazla elektron-deşik çifti oluşturulması olayıdır. Betavoltaik etki ilk kez 1951 yılında Ehrenberg tarafından keşfedildi. Rappoport 1953 yılında Sr-90/Y-90 çifti ile yarı iletken bir malzeme kullanarak ilk betavoltaik hücreyi tasarladı. 1960 yılında Radiation Research Corporation Pm-147 ile silisyum üzerine toplam verimliliği 0,4 ve 0,77 olan betavoltaik piller yaptı. Şekil 4. P-N Eklemi Tipindeki Hücrenin Çalışma Prensibi 2.2.3. İkincil Elektron Emisyonu ile Çalışan Piller İkincil elektron emisyonu ile çalışan pillerin çalışma prensibi, elektrotlar arasına yerleştirilen dielektrik malzemeye çarpan yüksek enerjili beta parçacıklarının malzeme üzerinde ürettiği ikincil elektronların toplanması olayına dayanır. İkincil elektronların sayısı primer elektronlardan daha fazladır fakat enerjileri çok düşüktür. Bu nedenle bu bataryaların çıkış akımı primer parçacıklarla karşılaştırıldığında daha büyüktür. Bu tip piller ilk kez 1955 yılında Schwartz tarafından tasarlandı. Bu tip pillerin verimi % 1’in altında olduğu için pratik uygulamalarda kullanılmamaktadır ancak teorik çalışmalara devam edilmektedir. 2.2.2. Kontak Potansiyel Farkı ile Çalışan Piller Şekil 5’te gösterilen Kontak Potansiyel Farkı ile çalışan piller (CPD - Contact Potansiyel Difference) ilk kez 1924 yılında Kramer tarafından geliştirildi. Radyoaktif gazdan çıkan parçacıklar zıt elektrotlara hareket eden negatif ve pozitif iyon oluşturmak için gaz molekülleri ile çarpışırlar. Hücre üzerindeki teorik voltaj iki elektrot metalinin iş fonksiyonu arasındaki farkla hesaplanır. 2.3. Dolaylı Dönüştüren Nükleer Piller Radyoaktif bozunmadan elektrik üretmenin bir diğer yolu ise iki kademeli dönüştürme metodudur. Bu metotta, radyoaktif bozunma enerjisi (alfa ya da beta parçacıkları) radyolüminesans madde (fosfor) aracılığıyla ultraviyole veya görünür ışığa dönüştürülür. Sonra elde edilen bu ışık fotovoltaik bir hücre tarafından elektriğe dönüştürülür. Dolaylı dönüştüren bir nükleer pil tasarımı Şekil 6'da gösterilmiştir. P-n eklemi tipi pilin çalışma prensibi Şekil 4’te gösterilmiştir. Beta parçacıklarının kinetik enerjisi elektrondeşik çiftleri oluşturur. P-n eklemi üzerindeki potansiyel fark nedeniyle elektronlar bulundukları yerden ayrılarak yük direnci üzerinde akım oluşturur. 12 Şekil 5. Kontak Potansiyel Farkı ile Çalışan Pil KASIM 2014 Şekil 6. Dolaylı Dönüştüren Nükleer Pillerin Yapısının Şematik Gösterimi 2.4. Doğrudan Şarj Nükleer Piller Doğrudan Şarj Nükleer Pillerin (Direct Charge Nuclear Battery - DCNB) çalışma prensibi kaynak bir elektrottan yayılan yüklü parçacıkların karşıda bulunan bir başka elektrotta toplanması esasına dayanır. Bu tür pillerde alfa veya beta kaynakları kullanılabilir. Direkt şarj hücre ve yük, şarj etme sürecini göstermek için Şekil 7'de sunulmuştur. 3.Uygulama Alanları Nükleer piller kullanım süresinin uzun olması ve güvenilirlik düzeyinin artmasıyla önümüzdeki dönemde konvansiyonel kimyasal pillerin yerini alabilir. Bu yeni teknolojinin güç sınırlaması olmadığı için mevcut teknolojilere de yeni bir vizyon kazandıracağı öngörülmektedir. Şimdi bu uygulamalardan bazılarına kısaca göz atalım. Uzay Uygulamaları Uzay uygulamarında nükleer piller birçok yönden güneş pilleri, yakıt hücreleri ve kimyasal pillerden üstündür. Nükleer piller dışında kalanların dezavantajlarını şu şekilde sıralayabiliriz: - Uzay şartlarında güneş pilleri zarar görebiliyor. - Ay ve Mars araştırmalarında araştırılan bölge karanlık olabiliyor. - Jüpiter gibi bazı opak atmosferlerden güneş ışığı geçmiyor. - Güneşten çok uzak bölgelerde uzun süreli çalışmalarda enerji ihtiyacından dolayı yakıt hücreleri ve bataryaların boyutları ve kütlesi fazla oluyor. - Çok soğuk bölgelerde kullanılan pillerin çalışma sıcaklığına kadar ısıtılması gerekiyor. Şekil 7. Direkt Şarj Hücresi Ve Yükün Şematik Gösterimi 13 KASIM 2014 MAKALE NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM Buradan da görüldüğü gibi önemli avantajları nedeniyle nükleer piller gelecekte mevcut tüm enerji kaynaklarının yerini alacak diyebiliriz. Yüksek güç gerektiren, uzun ömürlü ve pilin az yer kaplaması istenilen uzay uygulamalarında, atmosferik şartlardan bağımsız çalışabilen nükleer piller uzay uygulamalarında giderek daha çok kullanılacak. Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı NASA bu teknolojiyi yakından takip ediyor. 14 Medikal Uygulamalar Medikal alanda nükleer piller uzun ömürlü olması, istenilen şekil ve boyutta kullanılması, korozyon direnci, minimum ağırlık gibi özelliklerinden dolayı kalp pili uygulamalarında sıkça tercih edilmektedir. Mobil Uygulamalar Xcell-N nükleer enerji kullanan dizüstü bilgisayar bataryası olarak tasarlanıyor. Bu bataryalar normal dizüstü bataryalardan 7-8 bin kat daha fazla ömre sahip, bu da demek oluyor ki 5 yıl hiç durmadan bulundukları cihazı çalıştırabiliyorlar. Aynı zamanda şarj etme derdi de yok. Bu tür piller gelecekte kimyasal pillerin adaptörlerin ve güç kablolarının yerini alacak. Dolayısıyla yeni nesil cihazlarda güç sorunu olmayacağı için taşınabilir cihazlarda heyecan verici düzeyde yenilikler olacak. KASIM 2014 Otomobiller Bu alanda çalışmalar başlangıç aşamasında olsa da geleneksel yakıtların tükeniyor olması bu tür çalışmaların hızlanmasına sebep oluyor. USA Fox Valley Auto Association konuyla alakalı birçok çalışma yürütmüş ve uygulama aşamasına gelmiş vaziyette. Askeri Uygulamalar “TRACE photonics, U.S. Army Armaments Research, Development and Engineering Centre” askerlere çok yüksek düzeyde pil gücü sağlayabilmek için radyoizotop güç kaynaklarını kullanıyor. Nükleer pillerin kimyasal pillere göre daha hafif ve çok uzun ömürlü olması askeri uygulamalarda önem arz ediyor. Öte yandan bu pillerin yeni nesil elektronik cihazların içine yerleştirilmesi kablo ve transformatörlere olan ihtiyacı ortadan kaldıracak. 4. Sonuç Radyoizotopların ürettiği enerji önümüzdeki yıllar içinde vazgeçilmez hale gelecek, öyle ki teknoloji geliştikçe, artacak olan enerji ihtiyacı şüphesiz nükleer pillere olan ilgiyi artıracak. Açıkçası, nükleer piller üzerine yapılan güncel araştırmalar gelecekte ne kadar önem arz edeceklerini göstermektedir. Bu yeni teknolojinin uygulamalarıyla, nükleer pillerin güvenilirliği yükselecek. Nükleer pillerin kullanımında temel sorun radyoaktif materyal içeriyor olması. Bu nedenle, nükleer pillerin üretiminden imhasına kadar tüm aşamalarda radyasyondan korunma standartlarına uyulması gerekiyor. Nükleer pillerin ekonomik maliyetleri bu teknolojinin uygulama alanlarını belirleyecek. Bu alanda çalışmalar hızla devam ediyor, nükleer hücrelerin insanlık tarihinin en önde gelen icatlarından biri olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Kaynakça 1. Yakubova, G., N., Nuclear Batteries With Tritium And Promethium-147 Radioactive Sources https://www.ideals.illinois.edu/handle/214 2/16849 2. Patil, P., Nuclear Battery http://www.slideshare.net/pratikpatilee/se minar-presentation-on-nuclear-batteries 3. http://www.ntvmsnbc.com/id /25008497/ 4. http://www.rit.edu/gis/researchcenters/nanopower/rnrb_1.html 5. Blanchard, J., Radioisotope Batteries for MEMS http://homepages.cae.wisc.edu/~blancha r/res/BlanchardKorea.pdf 6. Paulson, M., Nano-Nuclear Batteries http://www.tahan.com/charlie/nanosociety /course201/nanos/MPnuke.pdf 15 KASIM 2014 MAKALE BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA Asuman ÖZDEMİR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) bunlar her gün değil, her an büyüyen bir veri çöplüğünün parçaları olmaktan öteye gidememektedir. 2015 yılı sonunda, yapılandırılmamış veri oranının tüm veri içinde % 90’lık paya ulaşacağı öngörülmektedir. Giriş Bilişim teknolojileri yaşantımızın hemen her kesiminde yer almakta ve yapılan her bir iş ve işlem dijital dünyada bırakılan bir iz anlamını taşımaktadır. İster internet bankacılığını kullanalım, ister cep telefonumuzla bir fotoğraf çekip arkadaşlarımızla paylaşalım, ister bir arkadaşımıza mesaj yollayalım; her tık, bizler tarafından oluşturulan yeni bir veri anlamına gelmektedir. İnternetin milyonlarca insan tarafından kullanılması ve kullanım biçiminin değişmesi ile ortaya 16 çıkan veri yığınlarının her geçen gün artması kaçınılmaz. Kişisel kullanımın yanı sıra büyük firmaların, kurumların sistemlerinde üretilen verilerin depolanması, işlenmesi, analiz edilmesi başlı başına bir kavram olarak karşımıza çıkmakta. Sosyal medya adı altında paylaşılan bloglar, fotoğraflar, videolar, web sunucularının log dosyaları, GSM operatörlerinin arama kayıtları vb. bilgiler, günde dünyada 2.5 exabyte veri üretilmektedir. Ancak bu verilerin nasıl değerlendirildiği oldukça önemlidir. Eğer üzerinde bir analiz gerçekleşmiyorsa Veri kayıtlama için kullanılabilecek cihazların özellikle internet içerisinde kullanılıyor olması, kullanıcıların tercihlerini, kararlarını, alışverişlerini ve alışkanlıklarını veri olarak depolanma kolaylığı sağlamıştır. Bu durumda internet kullanıcılarının her adımı, veri tabanındaki bir kayda karşılık gelir. Bütün bu gelişmeler; verilerin çokluğuyla verileri anlamlandırma kavramları arasında büyük bir uçuruma sebep olmuştur. Depolanmış veri miktarının artmasına karşılık, bu yığınlardan anlam çıkarabilme ihtimali gittikçe azalmıştır. Bu nedenle geleneksel yöntemlerle veri yığınları arasında saklı bulunan ve özellikle şirket stratejileri için yararlı olabilecek bilgileri bulmak imkânsız hale gelmiştir. Veri madenciliği çalışmaları bu noktada anlam kazanmıştır. Aslında ekonomistler, istatistikçiler ve iletişim mühendisleri gibi bazı mesleklerdeki kişiler uzun zamandır veriler içinde otomatik olarak bulunabilecek, tanımlanabilecek ve tahminler için kullanılabilecek örüntü kavramı üzerinde çalışmaktadırlar. Diğer bir deyişle bu konu üzerindeki çalışmalar yeni değildir. Ancak iş sahasında bu alanda çalışmalara son zamanlarda önem verilmeye başlanmıştır. Çünkü şirketlerin müşterilerinin bu sahayla ilişkili her hareketi kayıt altına alınmaya başlamıştır ve elde bulunan bu kayıtlardan müşteriye hizmet ve pazarlama noktasında birçok fikir alınması mümkün olabilir. KASIM 2014 Büyük Veri “Big Data, Türkçesi “Büyük Veri” tanımı; diskte çok fazla yer tutan veri anlamında değil, aynı zamanda geleneksel yöntemlerle işlenemeyen veri anlamına da gelmektedir. Büyük veri; toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları vb. gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine denir. Büyük veri; web sunucularının logları, internet istatistikleri, sosyal medya yayınları, bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM operatörlerinden elde edilen arama kayıtları gibi büyük sayıda bilgiden oluşuyor. Büyük veri, doğru analiz metotları ile yorumlandığında şirketlerin stratejik kararlarını doğru bir biçimde almalarına, risklerini daha iyi yönetmelerine, innovasyon yapmalarına ve pazarlama stratejisi oluşturmalarına imkân sağlayabiliyor. Teknolojinin ilerlemesi, internetin gelişmesi ve sosyal medya devrimi sayesinde bilginin gücünün öne çıkması iş yapma şeklimizi kökten değiştirdi. Firmalar bir adım öne geçebilmek için fark yaratmak zorundalar. Bu yüzden artık en ufak bir bilginin bile ne kadar önemli olduğu anlaşılmış durumda. İnternet kullanırken yaptığımız her tıklama çok önemli bir veri. RFID ve sensör teknolojileri giderek yaygınlaşıyor, bağlı bulundukları ortamlar ile ilgili sürekli veri topluyor. Gelecekte daha yaygın olacağı kesin ve şimdiden bazı otomobiller sürüş istatistiklerini toplamaya başladılar bile. İşte bütün bunlar, finansal veriler, medikal veriler, hepsi birleştiğinde dev veriyi oluşturuyor. 2014 yılına ait araştırmalarda, dünyada ve Türkiye’de internet ve sosyal medya kullanım istatistiklerine bakıldığında; • Dünya üzerinde 2.5 milyar insan internet kullanıyor. Bu kullanıcıların 1.8 milyarının sosyal medya ağlarında hesabı var. • Kıtalar arası bazda internet kullanımında Kuzey Amerika % 81’lik bir oranla başı çekiyor. İnternet kullanımının en az yaygın olduğu bölge ise Güney Asya (% 12). • Yalnızca 2013’te, 135 milyon insan daha sosyal ağlarda hesap oluşturdu. • Sosyal medya aktif kullanıcı sayıları her geçen yıl artıyor. Facebook, 1,184 milyarlık güncel aktif kullanıcı sayısı ile sosyal ağlar arasındaki liderliğini koruyor. • Aktif kullanıcı istatistiklerine göre en popüler ilk 10 sosyal medya platformları ise şöyle: 1. Facebook (1,184 milyar) 2. QQ (Tencent) (816 milyon) 3. Qzone (632 milyon) 4. Whatsapp (400 milyon) 5. Google+ (300 milyon) 6. Wechat (272 milyon) 7. LinkedIn (259 milyon) 8. Twitter (232 milyon) 9. Tumblr (230 milyon) 10. Tencent Weibo (220 milyon) • Mobil penetrasyonun en güçlü olduğu bölgeler, Avrupa, Güney Amerika ve Ortadoğu. • İngiltere, % 87’lik bir oranla, internetin en yaygın kullanıldığı ülke olarak lider konumda. İngiltere’yi Kanada (% 86), Almanya (% 84), Güney Kore (% 84) ve Fransa (% 83) izliyor. Kalabalık nüfusu ile Çin Halk Cumhuriyeti, internet kullanımında % 42’lik bir oranla gelişmiş ülkelerin gerisinde kalıyor. • Kişisel bilgisayarlar üzerinden internette en çok vakit geçiren ülke, günlük ortalama 6.1 saat ile Brezilya. • Mobil cihazlar aracılığıyla internete bağlantı kurmayı en çok seven ülkeler Güney Amerika ve Arap ülkeleri. • ABD, Fransa, Almanya, Kanada, Brezilya, İtalya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde en çok tercih edilen iki sosyal ağ, Facebook ve Twitter. • ABD’de internet kullanıcılarının % 85’inin Facebook’ta, % 46’sının ise Twitter’da hesabı bulunuyor. Amerikalıların sosyal ağlar arasında en çok tercih ettikleri diğer siteler ise Linkedin ve Google+. • Araştırma sonuçlarındaki en ilginç noktalardan biri, lokal sosyal ağların yükselişe geçmiş olması. Facebook, Twitter, Google+ ve Youtube gibi global sosyal ağlar dışında; Rusya, Çin ve Hindistan gibi büyük nüfuslu ülkelerde tercih edilen lokal / bölgesel sosyal ağlar da dünya çapında sosyal ağ kullanım oranlarında hatırı sayılır bir değer değişikliği yaratıyor. • Rusya’da 2006’da kurulan Vkontakte Rusya, Belarus ve Ukrayna’da kısa zamanda en popüler sosyal ağ konumuna geldi. Rusya’da internet kullanıcılarının % 75’inin Vkontakte hesabı var. Vkontakte’yi % 69’luk kullanım oranıyla Odnoklassniki izliyor. Rusya’da Facebook hesabı olan internet kullanıcılarının oranı ise % 68. • Benzer bir durum Çin’de de geçerli. 2009’da kurulan mikroblog ve sosyal paylaşım sitesi Sina Weibo Çinliler tarafından en çok kullanılan sosyal ağ (% 83). • 2013’ün son çeyrek verilerine göre 623.3 milyon aktif kullanıcı sayısı ile Çin’in en büyük sosyal ağlarından Qzone ve Çin’de Youtube’dan daha fazla tercih edilen video arama motoru Youku (% 56) da yerel sosyal ağların gücünün azımsanmayacak boyutlara ulaştığını gösteriyor. • Yine Çin merkezli bir sosyal ağ olan Tencent – yaygın kullanılan adıyla 17 KASIM 2014 MAKALE BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA QQ- dünyanın en çok kullanılan sosyal ağları listesinde ikinci sırada. • Hindistan’da Facebook (% 94) ve Twitter’ın (% 67) popülaritesine ek olarak, en sık kullanılan sosyal ağlardan biri, 2004 yılında Google bünyesinde kurulan Orkut (% 51). 2000 yılında tüm dünyada 800,000 petabyte büyüklüğünde veri saklandı. 2020 yılında bu verinin 35 zetabyte olacağı tahmin ediliyor. Örneğin Twitter her gün 7 TB, Facebook 10 TB ve bazı kurumlar her gün her saat TB’larca veri saklıyor. Büyük Verinin Önemi Peki, Türkiye’de internet ve sosyal medya kullanıcı sayıları hangi boyutta? • Türkiye’de internet kullanım oranı, tüm nüfusa oranla % 45. • Türkiye’de 35 milyonun üzerinde internet kullanıcısı, 36 milyon aktif Facebook hesabı var (sahte hesaplar dâhil). • Günde ortalama 4.9 saatimizi kişisel bilgisayarlar üzerinden, 1.9 saatimizi mobil cihazlar aracılığıyla internette harcıyoruz. • Günde ortalama 2 saat 32 dakikamızı sosyal medyada geçiriyoruz. • Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya platformu olan Facebook’u (% 93), sırayla Twitter (% 72), Google+ (% 70) ve LinkedIn (% 33) takip ediyor. Veri miktarlarının artışıyla gündeme gelen büyük verinin, sadece rakamlardan ibaret olmadığı, aynı zamanda bu verilerin doğru bir şekilde sınıflandırılması ve bu şekilde verilerden süreçleri etkileyecek bilgi üretilmesinin de büyük önemi bulunmaktadır. Çünkü bilgisayar sistemleri ile üretilen veriler tek başlarına değersizdir ve anlam ifade etmezler. Bu veriler belli bir amaç doğrultusunda işlendiği zaman değerlenir ve bilgiyi oluşturur. Bilgi bir amaca yönelik işlenmiş veridir. “Ham veri” veya yalnız geçmişte ne olduğunun bir görüntülemesi olan “enformasyon”a dayalı karar almak mümkün değildir. Bu yüzden büyük miktardaki verileri işleyebilen teknikleri kullanabilmek büyük önem kazanmaktadır. Bu ham veriyi bilgiye veya anlamlı hale dönüştürme işlemleri veri madenciliği ile yapılabilmektedir. Veri madenciliği, bu gibi durumlarda kullanılan büyük miktardaki veri setlerinde saklı durumda bulunan örüntü ve eğilimleri keşfetme işlemidir (Öğüt, 2009). Verinin işlenmesi ile kurumlar; kullanıcıların davranış ve reaksiyonlarını anlamak, eğilimlerini ölçmek ve popüler konuları belirlemek, tanıtım ve kampanyaları için doğru hedef kitleye ulaşmak gibi konularda hayli önemli geri beslemelere sahip olma imkânı yakalarlar. Geniş veri yığınları içerisinde, yararlı olma potansiyeline sahip, aralarında beklenmedik / bilinmedik ilişkilerin olduğu verilerin keşfedilerek, veri sahibi için hem anlaşılır hem de kullanılabilir bir biçime getirilmesine yönelik geliştirilmiş yöntemler veri madenciliğidir. Bu yöntemler karar verme sürecinde oldukça etkili rol oynamaktadırlar. Nihayetinde amaç bilgiyi keşfederek ona ulaşmak ve bu yolla fayda sağlamaktır. Veri madenciliği, aynı zamanda bir süreçtir. Veri yığınları arasında, soyut kazılar yaparak veriyi ortaya çıkarmanın yanı sıra, bilgi keşfi sürecinde örüntüleri ayrıştırarak süzmek ve bir sonraki adıma hazır hale getirmek de bu sürecin bir parçasıdır. Şekil 1. Veriden Bilgi Elde Etme Süreci (Kaynak: Öğüt, 2009). 18 KASIM 2014 Büyük Verinin Pazarlamada Kullanımı İnternetteki tüketici eğilimlerinin incelenmesi için büyük verinin analizi gittikçe daha da önem kazanıyor. Büyük veri sayesinde, pazarlamada kullanılmak için geçmişe nazaran elimizde şimdi daha çok bilgi olmasına rağmen şirketlerin sadece % 12'sinin bu önemli imkândan faydalandığını araştırmalardan görüyoruz. Büyük veri, satış ve pazarlama ekiplerinin nasıl kullanacakları konusunda tam karar veremedikleri sihirli bir kavram veya kelime gibi. 3. Mevcut müşterilere daha çok ürün ve hizmet satmak. Bu hedefleri gerçekleştirirken de; Şirketlerin pazarlama açısından üç temel hedefi vardır: 1. Yeni müşterileri en düşük maliyetle edinmek, 2. Potansiyel müşteri adaylarının azamisini kalıcı müşteri yapmak, • Kime, nerede ve hangi kanaldan satmalı? • Hangi kanala daha çok yatırım yapmalı? • Hangi müşteri profiline hangi mesajla, hangi ürünü önermeli? gibi temel soruları da yanıtlamak gerekir. 19 KASIM 2014 MAKALE BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA Bu sorulara yanıt verebilmek için satış ve pazarlama ekipleri, tüketicilerin satın alım karar adımlarını analiz etmeli ve süreçlerini buna göre tasarlamalıdır. Satın alma kararları üç adımdan oluşur: Almaya karar verme, araştırma ve satın alma. Bu süreci irdelediğimizde; • Satın almaya karar verme sürecinde tüketiciler, ürünle ilgili linklere tıklar, rapor, blog veya makaleleri okurlar. • Araştırma sürecinde ise, tüketiciler twitter, şikâyet siteleri, ürün kullanıcılarına ilişkin blogları ve siteleri ziyaret eder; tüketici sayfalarına üye olurlar. • Satın alma sürecinde ise tüketiciler ürün veya satış temsilcileri ile görüşerek sonuca yönelik aksiyon alırlar. Satın alma sürecinde, tüketici profilinin, internet üzerindeki eğilimlerinin ve ziyaret ettiği sayfaların önceden tespit edilmesi ve satış temsilcileri tarafından görüşme anında bilinmesi satışın gerçekleştirilmesinde oldukça etkin bir rol oynayacaktır. “Big data” kavramı kısaca, verilerin dijitalleşmesi ve farklı boyutlarda alınan verilerin toplanıp, düzenlenerek insan davranışlarını anlama, tahminler yapma, öngörülerde bulunma, işletmenin sahip olduğu verilerden yola çıkarak akıllı yönetim imkanı sağlıyor. Örneğin; Twitter’da her 24 saatte neredeyse 100 milyon tweet atılıyor. Twitter kullanıcıları, lokasyon bildiriyor, hashtag’lerle yorumlarda bulunuyor. Tüm bu veri birikimi akıllı bir yazılımla düzenlenerek, işletmeler için hedef kitleler hakkında bir veriyi anlamlandırabilir. Sonrasında bunları kendi verileriyle birleştirerek satış sürecini yeniden yorumlayabilir. 20 Bu durum açık biçimde pazarlamaya yeni bir yapı kazandıracaktır. Örneğin, “canı sıkkın” olma durumunu işleyen tweetler otomatik olarak tespit edilerek kullanıcılara özel mesaj, tweet atılarak iletişime geçilebilecek, promosyonlar dağıtılabilecektir. Ayrıca, sosyal medya ağlarındaki lokasyon becerisi, her kullanıcıya ait “lifestyle” becerisiyle birleştiğinde; pazarlamacılar, hedef kitlelerinin duygularına, lokasyonlarına, beğenilerine göre iletişime geçebilecekler. Dijital ve mobil pazarlamanın birleşimi ile pazarlama akıllı hale gelecek yeni tüketici yaşam biçimi –mobil hayatlar- pazarlamacılara büyük bir imkân sağlayacak. Örnek Olay Öfkeli baba bir hışımla girdiği Amerikalı perakende zinciri Target mağazasında müdürün odasını sorar. Etraftakilerin şaşkın bakışlarına aldırmadan müdürün odasına dalan baba, "Kızım sizden sürekli bebek karyolası ve bebek kıyafetleri postaları almaya başladı! Bunun nedenini açıklar mısınız ?" diye sorar. Kızgın baba günün sonunda Target çalışanlarından yarattığı kaos için özür dilemek zorunda kalır. Zira kızı hamiledir. Ortalığı ayağa kaldıran babanın hikâyesi bugün rekabetin geldiği noktaları gözler önüne sermesi açısından çok çarpıcı bir örnek... Öyle ki rekabetin kıran kırana olduğu günümüzde şirketlerin klasik metotları geride bırakarak, müşterilerin en özeline kadar indiği bir dünyada yaşadığımızı hatırlatıyor. Müşterinin en yakınında, hatta mümkünse iç dünyasında olmak ise başarının altın suyuna batırılmış anahtarı... Amerikalı Target bunu iyi anlamış ve uygulamaya koymuş şirketlerden sadece bir tanesi. Target'ın müşterisinin hamile olduğunu babasından bile önce bilmesinin ardında ise dışarıdan bakıldığında 'artık bu kadar da olmaz' dedirten bir uygulama yatıyor. Birçok şirket gibi Target müşterilerine bir sadakat kartı veriyor. Target'tan herhangi bir şey aldığınızda, bir anket doldurduğunuzda, herhangi bir konu için çağrı merkezini aradığınızda yani şirketle herhangi bir etkileşim içerisine girdiğinizde tüm bu etkileşimler sizin müşteri kimliğinize işleniyor. Sizinle ilgili her türlü bilgi Target tarafından düzenli olarak tutuluyor. Bu yoğun bilgi kalabalığını şirket için pratik sonuçlara çevirmek ise istatistikçilere düşüyor. Target bünyesinde geniş bir ekip tüm mesaisini bu işe ayırıyor. Kısaca, şirket müşterilerini daha iyi tanıyabilmek için istatistikçilerle çalışıyor. İstatistikçiler Hayatın Dönüm Noktasını Keşfediyor İstatistikçilerin hedefinde ise Target'ın müşterilerinden topladıkları bilgilerle onların hayatlarındaki dönüm noktalarını keşfetmek var. Düğün, iş değiştirme, hamilelik gibi süreçlerin satın alma alışkanlıklarında ciddi değişime neden olduğunu keşfeden istatistikçiler, bu dönemleri önceden kestirmeye çalışıyor. Çünkü insanlar bu dönemlerde klasikleşmiş rutinlerinden çıkıyorlar. Alışveriş için çoktan kabarmış iştahların harekete geçirilmesi için de reklam yapma zamanı tam da bu zamanlara denk geliyor. Herkesten Target gibi olmasını ve bir istatistikçi ordusunu bünyesinde bulundurmasını beklemek günümüz koşullarında pek mümkün değil. Ancak hali hazırdaki tüm CRM uygulamalarını baştan aşağı yenileyecek ve Target seviyesine çıkartacak bir başka araç var: KASIM 2014 Sosyal CRM. Sosyal CRM, geleneksel CRM araçlarının Facebook, Twitter ve Linked- in gibi etkili sosyal ağlarla birleşmesiyle ortaya çıkıyor. Kısaca, sosyal ağları kullanarak müşteriler hakkında ciddi bir bilgiye ulaşmak mümkün. Çünkü bilgi artık her yerde. Şirketlerin sadece bunları toplayacakları yerleri bulması gerekiyor. Bunun için klasikleşmiş CRM uygulamalarının ötesine geçmek ve Facebook gibi sosyal ağlardaki veriler ile mevcut verilerin birleştirmek gerekiyor. Ÿ Ÿ Ÿ http://www.bthaber.com/nesnelerininterneti-44-trilyon-gbye-cikiyor/ http://www.dijitalajanslar.com/internet -ve-sosyal-medya-kullaniciistatistikleri-2014/ http://www.dunya.com/crm-ile-sosyalmedyanin-izdivac-vakti-152266h.htm Kaynakça Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ DUHİGG, C (2012). Alışkanlıkların Gücü. Çev: Handan Balkara Çevikus. İstanbul. ÖĞÜT, S (2009). Veri Madenciliği Kavramı ve Gelişim Süreci. Yeditepe Üniversitesi, İletişim Fakültesi, İstanbul. SAVAŞ, S. ve diğerleri (2012). Veri Madenciliği ve Türkiyedeki Uygulama Örnekleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi yı 11 sayı 21. https://blog.microsoft.com.tr/buyukveri-nedir.html http://devveri.com/big-data http://www.karel.com.tr/blog/buyukveri-big-data-nedir-uygulamalar-vefirsatlar-yonetici-ozeti http://www.bilgicozumleri.com/hayati mizda-buyuk-veri-olsaydi/ http://seminer.linux.org.tr/wpcontent/uploads/buyukveri_ozguryilma zel.pdf http://eticaretmag.com/big-databuyuk-veri-nedir/ https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/b uyuk-mega-veriler-ve-super-islemlercagi-1/526 http://www.teknokulis.com/Haberler/I nternet/2014/04/24/dijital-dunya-2020yilina-kadar-10-kat-buyuyecek 21 KASIM 2014 MAKALE GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) Gelir dağılımı bir ülke ekonomisi için en önemli konular arasında olmakla birlikte, etkileşim içinde olduğu faktörler açısından bakıldığında sosyoekonomik gelişim açısından belirleyici bir öneme de sahip olduğu görülmektedir. Gelir dağılımı bu açıdan pek çok akademik çalışmanın odağını teşkil etmektedir. 22 Örneğin, yapılan ampirik bir çalışmaya göre, iki sektörlü model bir ekonomide, emeğin verimlilik artışı üretimi doğrudan etkilerken gelir dağılımı üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmamaktadır. Gelir dağılımını etkileyen değişken, üretim faktörlerinin sektörler arası yoğunlaşma farklılıklarıdır. Emek yoğun sektördeki verimlilik artışları gelir dağılımını o sektör lehine bozmaktadır. Teknolojide ise, yoğunlaşma ilgisiz kalmaktadır. Hangi sektörde teknoloji temelli verimlilik artışı yaşanmakta ise gelir dağılımı o sektör lehine bozulmaktadır (Turnovsky, 2011). KASIM 2014 Keynesyen ve post-Keynesyen yaklaşıma göre, zaman içinde gelir grupları arasındaki harcama eğilimleri arasındaki fark sabit kalmaktadır. Bu nedenle de görece zengin kesimlerden yoksul kesimlere doğru gelir dağılımının sağlanması toplam tüketim harcamalarını artıracaktır. Gelir grupları arasında harcama eğilimleri arasındaki farkın zaman içinde sabit kalmadığı ve dinamik ve hassas bir dengenin varlığından söz etmek yanlış olmayacaktır. Gelir dağılımının yukarıdan aşağıya doğru yoğunlaşmasının tüketim harcamalarında sürekli ve aynı oranda etki göstermeyeceği gibi, aşağıdan yukarıya doğru yoğunlaşmanın da tasarruf ve yatırımlarda sürekli ve aynı oranda etki göstermeyeceğinin altı çizilmelidir (Garcia-Lizana, Perez-Moreno, 2012). Kurumsalcı ve post-Keynesci modeller ekonomik çevrimlerin borç balonu ile şiştiği ve patladığını savunmaktadır. Son dönem küresel ekonomide, borç balonu özellikle orta ve orta düşük gelire sahip nüfusun üzerinde görülmektedir. Balonun şiştiği dönemlerde gelir dağılımında düzelme, patladığı dönemlerde önemli bozulmalar görülmektedir (Wunder, 2012). kâr yönlü olup olmaması da gelir dağılımı ekonomik büyüme arasındaki ilişki açısından belirleyicidir (Palley, 2012). Oysa yatırımlar ve kamu harcamaları sadece sermaye birikimini sağlamaktadır (Yamamura, Shin, 2009). Genel borçlanma karşıtı görüşlerin aksine, ekonomide sermaye birikiminin borçlanarak sağlanması, sürdürülebilir sermaye birikimi söz konusuysa, gelir dağılımı üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacaktır. Olumlu etkinin temel nedeni sermaye birikim sürecidir. Ancak borç temelli sermaye birikim süreci içinde dış şoklar sermaye birikimini durduracak hatta geriletecektir. Bu durum eş zamanlı olarak gelir dağılımını bozucu bir etkiye sebep olacaktır (Nishi, 2012). Beşeri sermaye artışları nüfus artışlarından daha kuvvetli bir biçimde büyümeyi tetiklemektedir. Beşeri sermaye artışı ile fiziksel sermaye stoğu arasında da güçlü bir ilişki mevcuttur (Bucci, 2009). Ancak borçlanmayla ilgili bir diğer bulgu da, özellikle orta sınıf hane halkının borçluluk seviyesi ve ödemekte oldukları borç faizleri ile bu durumun gelir dağılımını bozucu bir etkisi arasındaki ilişkidir (Scott, Pressman, 2013). Kaleckien ve Keynesci yaklaşımlara göre, ülke gelirinin büyük bir bölümünün zengin bir azınlıkta toplanması, ancak bu azınlığın sermaye birikimine katkıda bulunan tasarruf eğilimleri ile kabul edilebilir bir durumdur. Eğer sermaye birikimi sağlanmakta ise büyümeye eşlik eden gelir dağılımı eşitsizliği artışı ekonomiler için katlanabilir bir sonuç olacaktır (BM UNCTAD, 1997). Doğrudan yabancı yatırımlar, gelir dağılımı konusunda belirleyici faktörlerden biridir. Bölgelerarası doğrudan yabancı yatırım farklılaşmasının sebepleri arasında piyasa büyüklüğü, insan kaynağı, ekonomik yoğunlaşma ve altyapı ön plana çıkmaktadır. Doğrudan yabancı yatırım arasındaki farklar, gelir dağılımını açıklayıcı niteliktedir. Gelir dağılımı farkının azaltılması için kamusal müdahaleler şarttır. Kamusal müdahale alanları teşvik politikaları, enerji politikaları, altyapı ve ulaşım politikaları, yüksek ve yeni teknolojili endüstrilerin gelişmesine yönelik politikalar ve eğitim politikaları olarak sıralanabilir (Zheng, 2011). Neo-Kaleckien yaklaşıma göre, fonksiyonel gelir dağılımındaki bozulma kadar, bozulmanın hacmi ve bozulmanın Yatırımlar ile birlikte ele alınması gereken bir diğer faktör beşeri sermayedir. Beşeri sermaye üretimde etkinliği artırmaktadır. Sonuç olarak sermaye birikiminin de beşeri sermaye artışının da beklenen sonucu iktisadi büyümedir. İktisadi büyüme ve büyüme sürecinin gelir dağılımını doğrudan etkilediği ya da bu süreçlerin gelir dağılımından doğrudan etkilendiği sonucuna ulaşmış çeşitli çalışmalar mevcuttur. Gelir dağılımı ile ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir ilişkinin varlığı kabul görmektedir. Yüksek büyüme performansları için adaletten bir ölçüde ödün verilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Ancak, bozulan gelir dağılımı sonucunda yaygınlaşan yoksulluk olgusunun büyüme üzerinde orta ve uzun erimde olumsuz etkileri olacağı bilinmektedir. Bu açıdan büyüme politikalarının gelirin yeniden dağılım politikalarıyla birlikte yürütülmesi durumunda ancak kalıcı büyüme performansları söz konusu olabilecektir (Razmi, Ashrafzadeh, 2012). Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı eşitsizlikleri üzerine yapılan ampirik bir çalışmada, ekonomik büyümenin bölgelerarası gelir eşitsizliğini artırıcı bir etkisi olduğu tespit edilmekle birlikte, bunun nedeninin büyüme öncesindeki yapısal farklılıklardan kaynaklanmış olabileceği sonucuna ulaşılmıştır (Binatlı, 2012). 23 KASIM 2014 MAKALE GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı eşitsizliği arasında U-şekilli bir ilişki söz konusudur. Eşitsizlik arttıkça önce sermaye birikimi yoluyla büyüme artmaktadır. Ancak eşitsizlik daha fazla arttıkça büyüme de bundan etkilenerek yavaşlamaktadır (Yamamura, Shin, 2009). Yüksek gelir dağılımı eşitsizliklerinin büyümeyi en çok yavaşlattığı dönem sürecin başından sonraki ilk 5 yıl olduğu tespit edilmiştir (Chambers, Krause, 2009). Ekonomideki büyümenin Euro Bölgesi’ndeki gibi kâr çekişli (profit-led) ya da ABD’deki gibi ücret çekişli (wage-led) olması mali krizlerde fonksiyonel gelir dağılımını farklı etkilemektedir. Her mali krizde reel ücret düşmekte ve fonksiyonel gelir dağılımı bozulmaktadır. ABD ve Euro Bölgesi arasındaki fark, kâr çekişli ekonomik yapılarda, fonksiyonel gelir dağılımının ücret aleyhine bozulması, bu durumun uzun süreli sürmesine neden olmaktadır. ABD’de ise, sermaye lehine bozulan gelir dağılımı yeni yatırımlara ve dolayısıyla gelir dağılımında düzelmeye neden olmaktadır (Spithoven, 2013). Gelir dağılımı eşitsizliği ve büyüme arasındaki ilişki konusunda ABD üzerine yapılan ampirik bir çalışmada, eşitsizliğin azaltılması kadar artırılmasının da büyümeyi olumsuz etkilediği tespit edilmiştir. Büyüme için en uygun durum, eşitsizliğin görece sabit kaldığı durumdur (Hasanov, Izraeli, 2011). Gelir dağılımı düzeldikçe toplam talep artacaktır. Toplam talepteki artış toplam arzı da artırma eğilimindedir. Evrimsel teoriye göre, bir ekonomide denge sağlandığında, ortalama fiyatlar artacaktır. Ortalama fiyatların artması gelir dağılımı 24 üzerinde yeniden bozucu bir etkiye sahip olacaktır (Kaldasch, tarihsiz). Gelir dağılımını zaman içinde etkileyen üç faktör mevcuttur. Bunlar; geliri üreten ana kaynağın (emek ya da sermaye) ortalama geliri, gelirin kaynağın düzeyleri arasındaki değişkenliği ve zaman içinde gelirin gelir üreten kaynakla ve diğer kaynaklarla arasındaki korelasyondur (Makdissi, Wodon, 2011). Küreselleşme, göçün faktör fiyatlarını eşitleme etkisi denklemden çıkarıldığında, genel olarak gelir dağılımını bozucu bir etkiye sahiptir (Georgantopoulos, Tsamis, 2011). Küreselleşme ve ticari dışa açılma sürecinde gelir dağılımında oluşan bozulmaların öncelikli nedeni, kısa dönemde değişimden belli sektör ve grupların hızlı bir şekilde faydalanmasıdır. Fayda zaman içinde dağılsa dahi ilk an bozulması kalıcı olmaktadır (Chotikapanich vd, 2009). Çok uluslu şirketlerin, üretim yöntemleri, ürün kalite farklılıkları ve ana ülke-faaliyet gösterilen ülke arasındaki fiyat politikası farklılıkları da ana ülke lehine gelir dağılımını bozucu niteliktedir (Roy, 2011). Güney Kore için yapılan ampirik bir çalışmada, ülke genelinde gelir eşitsizliği konusunda, kamunun yatırım dışı harcama payının gelir dağılımı eşitsizliği ile ilişkisi istatistiksel olarak anlamsız çıkmıştır. Bunun yanı sıra, yatırımlardaki artış, iş gücünün içindeki görece yaşlı kesimin payının düşük olması, eğitime katılım oranı ile gelir dağılımı adaleti arasında aynı yönlü kuvvetli ilişki bulunmuştur. Ekonomik açıklığın ise gelir dağılımı eşitsizliğini arttırdığı saptanmıştır (Lee, Kim, Cin, 2013). Ancak yine de gelir dağılımı konusunda en önemli faktör nüfustur. Diğer tüm parametreler sabit tutulduğunda, gelir dağılımı eşitsizliklerinin altında yatan en önemli etkenlerden biri hane halkı nüfusunun artmasıdır (Peichl, Pestel, Schneider, 2012). Büyüme sürecinde yaşanan gelir dağılımı bozulmaları ağırlıklı olarak bölgelerarası gelir dağılımı için gözlemlenmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti için yapılan bir araştırmaya göre, Çin’in mucize büyüme performansının maliyetleri söz konusudur. Bu maliyetler arasında en fazla öne çıkan bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarıdır. Bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının temel nedeni olarak da eğitim bazlı beşeri sermaye farklılıkları görülmektedir (Yang, 2013). İsveç için yapılan bir çalışmaya göre, bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları bölge içi dinamiklerden etkilenmektedir. İsveç gibi görece fırsat eşitliği sağlanan ekonomilerde, gelir dağılımı eşitsizliği ve büyüme arasındaki ilişkinin de zayıf olduğu tespit edilmiştir (Rooth, Stenberg, 2012). Bölgelerarası gelir dağılımı analizlerinde ortaya çıkan en önemli sorun, sınırları aşan gelir akımlarıdır. Bu gelir akımları, kimi zaman analizleri yanlış yöne çekebilmektedir (Pyatt, 2001). Bölgelerarası gelir dağılımı farklılaşmaları beşeri sermaye birikimi farklılıklarının doğrudan sonucudur. Bölgelerde nüfus hacmi ile birlikte, nüfusun yüksek eğitim ve beceriye sahip iş gücü oranı ne kadar yüksek olursa bölgenin gelir üretme kapasitesi de o kadar yüksek olmaktadır. Gelir üretme kapasiteleri arasındaki farklar da bölgelerarası gelir dağılımını belirlemektedir (Itoh, 2013). KASIM 2014 Sanayinin belli bölgelerde yoğunlaşması diğer bölgeleri olumsuz etkilemekte ve bölgelerarası gelir dağılımında, yakınsamayı yavaşlatmakta ya da ıraksamaya neden olmaktadır (Karaalp, Erdal, 2012). Ekonomideki büyümenin temelinde yatan teknik ilerleme, bölgelerarası gelir dağılımı farklılıklarını da açıklayan önemli etkenlerdendir (Kurz, 2010). Bölgelerarası emek verimliliği ve beşeri sermaye kaynaklı gelir farklılaşması, komşu bölgeler arasında daha az, uzak bölgeler arasında daha fazladır (Ezcurra, Rapun, 2007). Bölgelerarası gelir dağılımı farklılıklarını yaratan dört ana faktör belirlenmiştir. Bunlar; düşük etkiye sahip olan üretim üzerindeki net vergiler toplamı ve üretim fazlaları ile yüksek etkiye sahip olan emeğin desteklenmesi (mali) ve sabit sermaye aşınma oranlarıdır. Bölgelerarası gelir farklılıklarının azaltılması konusunda, öncelik emek ve sermaye üzerine geliştirilecek politikalar olmalıdır (Sakamoto, 2013). Küreselleşme bölgelerarası gelir dağılımı konusunda dolaylı bir etkiye sahiptir. Küreselleşme genelde ekonomik kalkınmaya neden olmaktadır. Ekonomik kalkınma ise, ana akım bilim adamlarının doğru bir genel kabulüne göre, şehirleşmeye neden olmaktadır. Gelir dağılımı kentsel ve kırsal kesim arasında daha yüksek olduğundan, kentleşmenin yaygınlaşması doğal olarak gelir dağılımını düzeltici bir etkiye sahip olacaktır (Scott, Storper, 2003). Küreselleşme sonucu yayılma etkisi olan teknoloji kalkınmanın nedeni olarak ortaya çıkarken, yayılma etkisinin sağlanamadığı dar kapsamlı ticaret gelir eşitsizliğinin nedeni olarak ortaya çıkmıştır. Gelir dağılımında eşitliğin sağlanabilmesi için büyümede anahtar rol oynayan teknolojinin yayılma etkisi gösterebileceği nitelikte ve genişlikte ticarete ihtiyaç duyulmaktadır (Jaumotte vd, 2013). ABD üzerine yapılan bir araştırmaya göre, metropolitan bölgeler ile metropolitan olmayan bölgeler, kentsel ve kırsal bölgeler birbirlerinden ıraksamaktadır. Birbirlerine benzeyen bölgeler birbirlerine yakınsamaktadır ve bu yakınsamanın temelinde beşeri ve fiziksel sermaye birikimi gelmektedir. Göç ve sermayenin azalan getirileri beklentisinin yakınsama/ıraksama dinamiklerini çok fazla etkilemediği gözlemlenmiştir. Metropolitan bölgelerdeki ekonomik yoğunlaşmanın kırsal bölgelerden ıraksamanın nedenleri arasında kuvvetli bir yeri olduğu saptanmıştır (Hammond, 2006). Modern dönemin en etkili gelişmelerinde olan küresel ya da bölgesel ekonomik krizler beklenileceği üzere gelir dağılımı üzerinde belli bir etkiye sahiptirler. Yapılan çalışmalarda genellikle krizlerin gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri tespit edilebilmişken, gelir dağılımında var olan bozuk durumun krizlere neden olup olmadığına dair bir bulgu ortaya konamamıştır. İngiltere için 2008 krizi etkileri üzerine yapılmış bir çalışmada, gelir dağılımındaki krize bağlı bozulmanın en önemli nedeni olarak reel ücretlerdeki azalma olduğu saptanmıştır (Brewer vd, 2013). 25 KASIM 2014 MAKALE GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE Özellikle 2008 mali krizinde Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde gözlendiği üzere, kriz gelir dağılımı eşitsizliklerini giderici tüm maliye ve para politikaları üzerinde etkili olduğundan gelir dağılımını bozucu etkiye sahiptir (Cingolani, 2012). Ayrıca kriz döneminin en önemli etkilerinden olan reel ücretlerin aşınması durumu da gelir dağılımını bozucu etki göstermektedir. Emeğin değeri olan ücretin, üretimde kullanılan diğer faktörlerin fiyatlarından farklılaşması gelir dağılımı üzerinde bozucu bir etkiye sahiptir (Tsoulfidis, Mariolis, 2007). Krizle yayılan ve derinleşen yoksulluk olgusu gelir dağılımı bozulmasının dışsal etkileri arasındadır. Görece yoksul kesimler piyasada daha ucuz ürün aradıklarından, gelir dağılımı eşitsizliği arttıkça, üretimde ve piyasada etkinliğin artması yönünde üreticiler üzerinde baskı oluşmaktadır. Üreticiler, daha etkin üretim ve fiyat farklılaşması yollarını seçmektedirler (Simhon, Fishman, 2011). Vergi oranlarındaki değişimlerin en öne çıkan etkisi vergi öncesi gelir dağılımı eşitsizliğine doğrudan etki etmesidir (Penalosa, Turnovsky, 2011). Ÿ Altyapılar arasındaki farklılıklar, özellikle ulaşım altyapıları arasındaki farklar, taşıma maliyetlerinde oluşan ölçek etkinliği nedeniyle gelir farklılaşmalarının temelinde yatan etkenler arasındadır (Adamopoulos, 2011). Ÿ Ekonomik yapıyla ilgili önemli özelliklerden olan yolsuzluk konusu gelir dağılımını dolaylı yollardan etkilemektedir. Sermaye piyasalarında, kamuda ve emek piyasalarında yaygınlaşan yolsuzluklar, ekonomik yapının bozulmasına ve sermaye birikimin yavaşlamasına neden olurken, izleyen dönemlerde gelir dağılımını bozucu etkiler göstermektedir (Lin, Zhang, 2009). Sonuç olarak gelir dağılımı konusu üzerinde yapılacak değerlendirmelerin tümü ilgili akademik çalışmaların bulguları ışığında yapılmalıdır. Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Bir ekonominin yapısının temel özellikleri, altyapı durumu, vergi rejimi vb. etkenler de gelir dağılımı üzerinde doğrudan etkilidir. Ÿ Bir ekonomide tasarrufların yatırımları aşması halinde (savings gap) gelir dağılımı eşitsizliği artma eğilimine girer (Oskooee vd, 2012). 26 Kaynakça Gelir dağılımı eşitsizlikleri analizlerine özellikle düşük gelirli hane halkının piyasa dışı üretimden, ev üretiminden, elde ettikleri parasal olmayan gelirler dâhil edildiğinde, eşitsizliğin boyutunun daha az olduğu görülmektedir (Frazis, Stewart, 2011). Yine de bu durumun tercih edilebilir bir durum olduğu tespitinin yapılması güçtür. Ÿ Ÿ Turnovsky, S.J. (2011), Journal of Human Capital, vol.5 no. 4, Univ. Chicago, Chicago Garcia-Lizana, A., Perez-Moreno, S. (2012), European Journal of History of Economic Thought 19:1: 45-65. Adamopoulos, T. (2011), Transportation Costs, Aggricultural Productivity adn Cross-Country Income Differences, International Economic Review, Vol.52, No.2 Nishi, H. (2012), Structural VAR Analysis of Debt, Capital Accumulation and ıncome Distribution in the Japanese Economy, Journal of Post Keynesian Economics, Vol.34 No.4: 685 Ÿ Ÿ Ÿ Zheng, P. (2011), The Determinants of Disparities in Inward FDI Flows to the Three Macro-Regions of China, Post Communist Economies, Vol.23, No.2: 257-270 Razmi, M.J., Ashrafzadeh, S. (2012), Study of the Relationship Between Economic Growth and Income Distribution, Economics and Finance Review Vol.2, No.4: 24-31 Lin, S., Zhang, W. (2009), The Effect of Corruption on Capital Accumulation, Journal of Economics, Vol.97: 67-93 Lee, H., Kim, J., Cin, B.C., (2013), Empirical Analysis on the Determinants of Income Inequality in Korea, International Journal of Advanced Science and Technology, Vol.53. Kaldasch, J., Evolutionary Model of the Personal Income Distribution, EBC Hochscule Berlin WP, Berlin Spithoven, A. (2013), The Great Financial Crisis and Functional Distribution of Income, Journal of Economic Issues Vol.47, No.2 Makdissi, P., Wodon, Q., (2011), GINI Decomposition and GINI Income Elasticity Under Income Variability, Bulletin of Economic Research 64:2 Chotikapanich, D., Griffiths, W.E., Rao, P.D.S., Valencia, V., (2009), Global Income Dİstributions and Inequality 1993 and 2000, The Review of Economics and Statistics 94(1): 52-73 Georgantopoulos, A.G., Tsamis, A.D., (2011), The Impact of Globalization on Income Distribution: The Case of Hungary, Research Journal of International Studies, Iss.21 Binatlı, A.O., (2012), Growth and Income Inequality: A Comperative Analysis, Economics Research International Vol.2012, ArtID: 569890 KASIM 2014 Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Scott, R., Pressman, S., (2013), Household Debt and Income Distribution, Journal of Economic Issues, Vol.47, No.2 Frazis, H., Stewart, J. (2011), How Does Household Production affect Measured Income Inequality, J.Popul.Econ. Vol.24: 3-22 Peichl, A., Pestel, N., Schneider, H. (2012), Does Size Matter? The Impact of Changes in Household Structure on Income Distribution in Germany, Review of Income and Wealth, Series 58, No.1 Bucci, A., (2009), Scale Effects, Savings and Factor Shares in a Human Capital Based Growth Model With Phsical Capital Accumulation, International Economic Journal, Vol.23, No.3: 291307 Yang, X. (2013), Dynamic Relationship Among the Human Capital Distribution, Income Gap and Growth, Information Technology Journal 12(10) Rooth, D., Stenberg, A. (2012), The Shape of the Income Distribution and Economic Growth – Evidence from Swedish Labor Market Regions, Scottish Journal of Political Economy, Vol.19, No.2 Roy, S., Income Distribution, Spillover Effects and Choice of Product Quality, Journal of Economic Development, Vol.36, No.2 Wunder, T., (2012), Income Distribution and Consumption Driven Growth: How Consumption Behaviors of the Top Two Income Quintiles Help to Explain the Economy, Journal of Economic Issues, Vol.46, No.1 Hasanaov, F., Izraeli, O. (2011), Income Inequality, Economic Growth, And The Distrıbution Of Income Gains: Evidence From The U.S. States, Journal of Regional Science, Vol.51, No.3 Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ BM UNCTAD (1997), TRADE and DEVELOPMENT REPORT, UNCTAD Challenge, Vol. 41,No.2 Simhon, A., Fishman, A. (2011), Income Distribution, Search and Market Efficiency, The B.E. Journal of Economic Analysis &Policy, Vol.11, Iss.1 Yamamura, E., Shin, I. (2009), Effects of Income Inequality on Growth through Efficiency Improvement and Capital Accumulation, International Economic Journal, Vol.23, No.2 Chambers, D., Krause, A., 2009, Is the Relationship Between Inequality and Growth Affected by Physical and Human Capital Accumulation?, Journal of Economic Ineq.(2010) 8:153-172 Cingolani, M. (2012), Interest, Growth and Income Distribution, International Journal of Political Economy, Vol.40, No.4 Brewer, M., Browne, J., Hood, A., Joyce, R., Sibieta, L. (2013), The Short and Medium-Term Impacts of the Recession on the UK Income Distribution, Fiscal Studies, Vol.34, No.2 Palley, I.T. (2012), Wealth and Wealth Distribution in the neo-Kaleckian Growth Model, Journal of Post Keynesian Economics, Vol.34, No.3 Tsoulfidis, L., Mariolis, T. (2007), Labour Values, Prices of Production and the Effects of Income Distribution: Evidence from the Greek Economy, Economic Systems Research, Vol.19, No.4 Pyatt, G. (2001), Some Early Multiplier Models of the Relationship Between Income Distribution and Production Structure, Economic Sytems Research, Vol.13, No.2 Itoh, R. (2013), Regional Income Disparities in an OLG Structure, Ann Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Reg Sci(2013) 50:185-202 Ezcurra, R.,Rapun, M., (2007), Regional Dynamics and Convergence Profiles in the Enlarged EU, Tijdschrift voor Economische en Sociale Geografie, Vol.98, No.5:564-584 Sakamoto,H. (2013), Regional Income Disparity in China Using Value-Added Data: Decomposition and Distribution Dynamics, RURDS, Vol.25,No.1 Scott, A.J., Storper, M. (2003), Regions, Globalization and Development, Regional Studies, Vol.37.6&7:579-593 Jaumotte, F., Lall, S., Chris, P. (2013), Rising Income Inequality: Technology, or Trade and Financial Globalization?, IMF Economic Review Vol.61, No.2 Karaalp, H.S., Erdal, F. (2012), Sanayileşmenin Bölgesel Yığılması ve Komşu illerin Büyümesi Gelir Farklılıklarını Arttırır mı? Türkiye İçin Bir Beta Yakınsama Analizi, Ege Akademik Bakış, Cilt.12, Sayı.4 Oskooee, M. B., Hegerty, S.W., Wilmeth, H. (2012), The Saving-Investment Gap And Income Inequality, The Journal of Developing Areas, Vol.46, No.2 Penalosa, C.G., Turnovsky, S.J. (2011), Taxation and Income Distribution Dynamics in a Neoclassical Growth Model ,Journal of Money, Credit and Banking, Vol. 43, No. 8 Kurz, H. (2010), Technical Progress, Capital Accumulation and Income Distribution in Classical Economics, European Journal of History of Economic Thought Vol.17, No.5:11831222 Hammond, G.W. (2006), A Time Series Analysis of U.S. Metropolitan and non Metropolitan Income Divergence, Ann Reg Sci Vol.40:81-94 27 KASIM 2014 MAKALE KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ Nazmiye DEMİR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) oluşturmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin büyük ölçüde devam ettiği gelişmekte olan toplumlarda refah seviyesinin yükseltilmesi ve kalkınmanın sürdürülebilmesi bakımından kadın istihdamı önem arz etmektedir. Ülkemizde kadın istihdamının mevcut durumunun gelişmiş ya da gelişmekte olan diğer ülkelerle karşılaştırılarak ortaya konulması, bu konuda izlenecek politikalara ışık tutacaktır. Bu karşılaştırmalar sonucunda ortaya çıkan benzerlikler ve farklılıklar değerlendirilerek Türkiye’de kadın istihdamı ve sorunlarına ilişkin daha somut değerlendirmeler ve önerilerin yapılması mümkün olacaktır. Ekonomik ve toplumsal kalkınmaya, bu bağlamda büyümeye doğrudan etkisi olan işsizlik ve istihdam, ülkelerin üzerinde en fazla durmaları gereken bir konu haline gelmiştir. Bu dinamiklerden etkilenen en önemli kesimi şüphesiz kadınlar Ayrıca çalışmada, kadın istihdamı ve işsizlik oranlarının gelişmiş ülkelere kıyasla düşük olması ve kalkınma planlarında hedeflerin gerisinde bulunmasından hareketle, kadınların iş gücüne katılamama nedenleri üzerinde durulacaktır. Bu kapsamda alınan önlem ve tedbirler de inceleme konusu yapılacaktır. İstihdam Ülkemizde kadınların çalışma hayatına katılımları, diğer ülkelerle kıyaslandığında çok geride bulunmaktadır. 2013 yılı itibarıyla, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kadınların iş gücüne katılım oranı % 62,5 iken, Türkiye’de % 31,8’dir (Eurostat verileri) (TÜRKONFED, 2014). Şekil 1. Kadın İş Gücü Katılım Oranları (Kaynak: TÜRKONFED, 2014) 28 KASIM 2014 İşsizlik (15 + yaş - 15 + age) % 20 Erkek Male Kadın Female 15 Erkeklerin iş gücüne katılma oranı 2004-2013 yılları arasında % 70’ler düzeyinde süregelmiş, kadınlar ise % 20 oranlarından % 30 oranlarına yaklaşmıştır. Tarımsal alanlarında kadınların işgücüne katılma oranında ise yıllara göre azalma gerçekleşmiştir. 2004 yılında % 50,8 iken 2013 yılında bu oran % 37’e gerilemiştir. 10 5 0 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Tarımsal Alanda Kadın Kaynak: TÜİK, İş Gücü İstatistikleri Source: TurkStat, Labour Force Statistics Şekil 2. Cinsiyete Göre İşsizlik Oranları 2004-2013 Yıllara göre işsizlik oranları da gösteriyor ki kadınlarda işsizlik oranı, erkeklerden daha fazladır. Bu durum yıllar içinde azalmak yerine mevcut halini korumuş ve hatta 2000’li yılların başında % 11 olan bu oran 2013 yılında % 11,9’a yükselmiştir. (15 + yaş - 15 + age) 74 % Erkek - Male Türkiye - Turkey Kent - Urban Kır - Rural 73 İktisadi Faaliyet Kollarına Göre Kadın İstihdamı Buna göre istihdamda en büyük paya sahip olan tarımın oranı Türkiye genelinde istikrarlı bir şekilde azalmaktadır. Kırsal bölgelerde kadın ücretsiz aile işçisi olarak çalışarak iş gücü hesaplamasına dâhil edilmekte, çalışması karşılığında ekonomik bağımsızlığı ve sosyal güvenliği sağlanamamaktadır. 72 İstihdam edilen kadınların % 39,2’si tarımda, % 45’i hizmetler sektöründe, %14,8’i de sanayi sektöründe çalışmaktadır (ÇSGB, 2013). 71 70 69 68 Daha çok kentsel istihdamın göstergesi olan sanayi ve hizmetlerdeki oran kentsel nüfusun hızlı artışına rağmen çok yavaş bir gelişim seyri izlemektedir. Bu durum kentleşme eğiliminin kentlerdeki kadın istihdamını artırmadığı hatta toplam kadın istihdamın ve katılımını azalttığı şeklinde yorumlanmaktadır (ÇSGB, 2013). 67 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 (15 + yaş - 15 + age) 40 % Kadın - Female 35 30 25 20 Türkiye - Turkey Kent - Urban 15 10 5 0 Yukarıdaki verilerden hareketle kadınların istihdamı açısından en çok iş yaratan sektörün hizmet sektörü olduğu ortaya çıkmaktadır. 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Şekil 3. Cinsiyete Göre Kent-Kır İstihdamı 2013 Kaynak: TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri 2013 29 KASIM 2014 MAKALE KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ İstihdamın Artırılması Kadın iş gücü; Türkiye'nin 2023 hedefleri için de büyük önem taşıyor. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerine giden yolda kadınların kilit rol oynayacağı görüşündedir. Işık, kadın istihdamının artışı için eğitim ve teknolojinin önemine değinmiştir: “Türkiye’de kadınların eğitim düzeyi yükseldikçe, kadının istihdama katılımı artıyor. Aynı şekilde teknoloji seviyesi yükseldikçe kadın istihdamı ilerliyor. Bu aslında bizim hangi yolda yürümemiz gerektiğini çok güzel ortaya çıkarıyor. Kadının statüsündeki artışla Türkiye’nin kalkınması birebir örtüşüyor...” (Milliyet, 18.04.2014). % 70 60 50 50.8 53.7 49.246.3 56.4 43.6 57.9 57.3 58.3 57.6 60.7 57.8 63.0 Tarım - Agriculture 42.7 41.7 42.1 42.4 42.2 39.3 37.0 40 Tarım dışı - Non agriculture 30 20 10 0 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Şekil 4. Tarımsal Alanda Kadın 2010 2011 2012 2013 Kaynak: TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri, 2013 İş Gücüne Katılımın Engelleyicileri Kadınların iş gücüne dâhil olmasının önünde engeller bulunmaktadır. Bu faktörler kadınların aynı zamanda çalışırken karşılaştıkları sorunlardır. Bunlar ekonomik ve sosyal olmak üzere iki grupta toplanabilir. Ekonomik faktörler düşük ücret, sosyal güvenlikten yoksun olma olarak sayılabilir. Sosyal faktörler ise düşük eğitim, toplumsal cinsiyet anlayışı, ataerkil zihniyet olarak özetlenebilir (ÇSGB, 2013). (15 + yaş - 15 + age) % 70 30 Erkek-Male 50 28.7 30 20 10 Kadın-Female 38.5 40 0 Hane halkı iş gücü anketleri ve araştırmalar, ülkemizde kadınların iş gücüne katılımları önündeki temel engeli “ev ve aile sorumlulukları” olarak tanımladıklarını göstermektedir. İstihdamlarını destekleyici politikaların sınırlılığı, cinsiyet temelli iş bölümü, kayıt dışılık başta olmak üzere iş gücü piyasasının şartları ve ücretlerin düşüklüğünün bir araya gelmesi, ancak yükseköğretim almış ve görece yüksek ücret alan ve yüksek bakım hizmeti 58.7 60 11.3 16.7 12.1 11.4 6.1 4.3 0.2 0.2 İş aramayıp, Mevsimlik çalışmaya çalışanlarhazır olanlar- Working Not seeking a seasonally Job, but available to start Ev İşleriyle meşgulHousewife 4.6 7.3 Öğrenci- Emekli-Retired Çalışamaz Diğer-Other Student halde Disabled, old ill etc. Şekil 5. Cinsiyete Göre İş Gücüne Dâhil Olmama Nedenleri, 2013 Kaynak: TÜİK, İş Gücü İstatistikleri Source: TurkStat, Labour Force Statistics KASIM 2014 ücretlerini karşılayabilecek durumda olan kadınların istihdama erişebilmeleri sonucunu doğurmaktadır (ÇSGB, 2010). Kadınların iş gücüne dâhil olmama nedenlerinin başında ev işleri meşguliyeti gelmektedir. 2013 yılı verileri, kadınların yarıdan çoğu (% 58,7) ev işleri nedeniyle çalışma hayatında yer almamaktadır. % 30’a yakın oranı da öğrenci olarak gözükmekte olduğundan iş gücüne dâhil değildir. Kayıt Dışılık Kayıt dışılık, kadının çalışma hayatına katılmasını engellemektedir. Sosyal güvenlikten yoksun olan kadınlar iş dünyasına girmekten kaçınmaktadır. Çalışma hayatında kadınlar erkeklere göre daha fazla kayıt dışı çalışmaktadır. TÜİK Mart 2013 Hane Halkı İş Gücü Anketi (HİA) sonuçlarına göre, Türkiye’de istihdamın % 36,7’si kayıt dışıdır. 2013 Mart ayı verilerine göre kadınlarda kayıt dışılık oranı % 51,6, erkeklerde ise % 30,4’tür. Kadınlar için bu oranın yüksek olmasının nedeni ise, kadınların çoğunlukla kayıt dışının gözlendiği, emek yoğun sektörlerde (tekstil, konfeksiyon, gıda ve hizmet vb.) istihdam imkânı bulabilmesidir. İş Gücüne Katılımın Belirleyicileri Kadın iş gücü, eğitim ve büyüme üzerine yapılan analiz sonuçları, eğitimin iş gücü verimlilik artışına olan katkısının oldukça yüksek olduğunu ortaya koymaktadır (Günsoy ve Özsoy, 2012). Yüksek düzeyde eğitilmiş iş gücü; iş gücü kompozisyonunu, iş gücü arzını, iş gücüne katılım oranlarını ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, insani gelişmeyi olumlu etkileyerek, yoksulluğu azaltmada etkili olmaktadır (Günsoy ve Özsoy, 2012). Eğitim seviyesinin ülkemizde kadının iş gücüne katılımını ciddi şekilde etkilediği görülmektedir. 2013 Mart ayı hane halkı iş gücü anketi sonuçlarına göre ise yüksekokul mezunlarının iş gücüne katılım oranı % 80,7, lise ve dengi okullar için % 52,5, lise seviyesinden düşük eğitim alanlar % 47,2’dir. Dünya Bankası, 2013 raporuna göre, ülkemizde 2009 krizi sonrası yaratılan işlerin çoğunluğu nitelikli işlerdir: İstihdam artışı en çok hizmet sektörü ve kayıtlı sektörde gerçekleşmiştir ve yaratılan net istihdamın büyük bölümü hem erkekleri hem de kadınları etkilemiştir. Bu gruptaki çalışanların büyük oranı üniversite eğitimi de almıştır. Aile bileşim değişkenleri ve hane halkında yer alan çocukların ve yaşlıların sayısı, kadınların iş gücüne katılımı bakımından önemli diğer belirleyiciler olmayı sürdürmüşlerdir (Dünya Bankası, 2013) arttığını ve kadınların iş gücü piyasasına entegre edilmesinin önemine işaret etmiştir. Türkiye'de kadınların sadece yüzde 30'unun aktif olarak iş gücüne katıldığını anımsatan Raiser, “Kız çocukları bugün artık annelerinden daha iyi bir eğitime sahip. Bu, gelecekte kadınların iş gücüne katılımında artış olacağını gösteriyor. Sadece annelik değil ebeveynlik izni politikalarının, çocuk bakım hizmetlerinin, sosyal yardımların iyileştirilmesi gerekiyor” demektedir. Kadınların iş gücüne katılmasını olumlu etkilediği ortaya konulan eğitim düzeyinin durumu cinsiyete göre incelenmiştir. Kadınlar, iş hayatında dezavantajlı konumda bulunmakla birlikte okuryazarlık düzeyi dışında eğitim öğretim alanında erkeklerle başa baş konumda bulunmaktadır. Eğitim Kızılgöl (2012), kadınların çalışma kararlarını etkileyen faktörlerin araştırılması amacıyla 2002-2008 döneminde Türkiye genelinde yapılan ekonometrik analiz sonuçları, Türkiye genelinde evli ve bekâr kadınlar açısından değerlendirildiğinde eğitim durumunun, iş gücüne katılımda, en önemli faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı araştırma sonucu, eği m düzeyi yükseldikçe, evli ve bekâr kadınların iş gücüne ka lma olasılıklarının ar ğını da göstermiş r (Kızılgöl, 2012). Dünya Bankası Türkiye Direktörü Raiser, “Türkiye’de İyi işler” raporunun tanıtımında (AA – 23 Ocak 2014). Türkiye'de eğitimli çalışanların istihdamdaki payının her geçen gün 31 KASIM 2014 MAKALE KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ % Erkek-Male Kadın-Female 100 80 60 Teknik bilimler erkek öğrenciler tarafından daha çok tercih edilirken dil ve edebiyat dalları kız öğrencilerce seçilmiştir. Kadınların İş Gücüne Katılımını Etkileyen Diğer Belirleyiciler ve Tedbirler 40 20 09 20 10 20 11 20 12 08 20 07 20 00 20 90 20 85 19 80 19 75 19 70 19 65 19 60 19 55 19 50 19 45 19 40 19 19 19 35 0 Şekil 6. Cinsiyete Göre Okuryazar Olmayan Nüfusun Oranı, 1935-2013 Source: TurkStat, Population Census, 1927-2000, Address Based Ppulation Registration System, 2007-2012 Kaynak: TÜİK, Genel Nüfus Sayımları, 1927-2000, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2007-2012 1935’ten günümüze her iki cinsiyette okuryazarlık oranı artış göstermiştir. Ancak, 2012 yılı itibarıyla kadın erkek arasındaki okuryazarlık farkı yaklaşık 5 kat dolayında bulunmaktadır. Bu yılda okuryazar olmayan erkeklerin oranı % 1,4, kadınların oranı ise % 6,8’dir. Görüldüğü gibi, okumaz yazmazlık kadın nüfus içinde görece olarak hâlâ yüksektir. Kadın erkek okullaşma oranları bakımından ise farklılık olmadığı belirlenmiştir. Öğretim kurumları itibarıyla kadın ile erkeklerin okullaşma oranları çok yakın bulunmaktadır. Onuncu Kalkınma Planı hedef ve politikaları arasında, kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almaları, istihdamının artırılması, eğitim ve beceri düzeylerinin yükseltilmesi ile aile ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik güvenceli esnek çalışma, kreş ve çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve erişilebilir kılınması ile ebeveyn izni gibi alternatif modellerin uygulanması da yer almaktadır (Onuncu Kalkınma Planının onaylandığına ilişkin karar, 2013). Bu planda “Kadınların iş gücüne katılım ve istihdam oranlarının Plan dönemi sonunda sırasıyla % 34,9 ve % 31’e yükseltilmesi” somut olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda; % 100 80 60 98.8 98.9 Erkek-Male 93.2 93.0 Kadın-Female 70.8 69.3 38.4 38.6 40 20 0 İlkokul-Primary School Ortaokul-Secondary Ortaöğretim-Upper Yükseköğretim-higher School Secondary Education Education Şekil 7. Okullaşma Oranı, 2012-2013 Kaynak: TÜİK, Milli Eğitim İstatistikleri 2012-2013 yılında yükseköğrenimde kadınların oranı % 38,4, erkeklerin oranı ise % 38,6’dır. 32 Source: TurkStat, National Education Statistics Cinsiyete göre yükseköğretim alan seçiminde bazı alanların erkekler tarafından daha fazla tercih edildiği görülmektedir. • Türkiye’de hâlihazırda gençlerin ve kadınların kayıtlı is hdama daha iyi şekilde entegre edilmeleri başta olmak üzere, iş gücü piyasasında olumlu gelişmeleri destekler nitelikte çeşitli poli kaları uygulamaya koymuştur (Dünya Bankası, 2013). • Genç ve kadın çalışanlarla ilgili sosyal güvenlik primlerinin azal lmasının yanı sıra ak f iş gücü piyasası tedbirlerinin genişle lmesini içermiş r. • Eği min olumlu etkisinden hareketle, Onuncu Kalkınma Planı’nda yükseköğrenimde ar ş öngörülmektedir ki, bu ar ş, üniversite eği mi almış bireyler arasında gözlenen işe girişleri daha da ar rabilir. • Kadınların iş gücüne ka lımını ar rmak amacıyla, okul öncesi çağdaki dört ila beş yaşındaki çocukların okula kayıt düzeyinde brüt % 70 hedefi belirlenmiş r. KASIM 2014 % 80 63.6 70 58.1 58.4 56.5 60 47.9 43.5 50 41.9 41.6 36.4 40 30 20 10 0 Dil ve Matematik ve Sağlık Edebiyat Fen Bilimleri Bilimleri Language Mathematics Health and Literature and Natural Sciences Sciences • http://www.milliyet.com.tr / 2023-unanahtari-kadinlarin-elinde/ekonomi/detay/1868828/default.htm • http://sgb.aile.gov.tr/upload/ Node/26253/files/temel_sosyoeko_goster g.pdf • www.tuik.gov.tr 70.3 60.9 52.1 46.3 53.7 39.1 29.7 Erkek-Male Kadın-Female Uygulamalı Sosyal Ziraat ve Sanat-Art Teknik Sosyal Bilimler Bilimler Ormancılık Bilimler Social Tecnical Agriculture Sciences Applied Social Sciences and Forestry Sciences Şekil 8. Cinsiyete Göre Yükseköğretim Alanları 2011-2012 (Kaynak: TÜİK) • Bu amaçtan hareketle, özellikle şehir merkezlerinde çocuk bakımı hizmetlerinin kapsamının genişle lmesine çeşitli araçlar vasıtasıyla yardımcı olunabilir. • Yaşlılara yönelik bakım hizmetlerinin kapsamının genişle lmesi de aynı prensiplerle ele alınabilir. • Sonuncu, fakat bir o kadar da önemli olarak, pek çok kadın sürekli öğrenme ve beceri yükseltme olanaklarından fayda sağlayacak r. Mevcut deneyim ve becerilerin belgelendirilmesi veya iş yeriyle ilgili yeni becerilerin öğrenilmesine yönelik seçenekler kadınların verimli işlere girmelerine ya da kayıtlı işler başta olmak üzere, daha az verimli işlerden daha verimli işlere doğru ilerlemelerine yardımcı olacak r. politika tedbirlerine yer verilmiştir. Kaynakça • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Temel Sosyoekonomik Göstergeler, Ocak 2013 • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB), İş Hayatı İstatistikleri, 2013 • ÇSGB, “Türkiye’de Kadın İşgücünün Görünümü” Çalışma Dünyası Dergisi, 2013. • Dünya Bankası Türkiye’de İyi İşler Raporu Rapor No: 83818-TR Kasım 2013 • Güler Günsoy ve Ceyda Özsoy, “Türkiye’de Kadın İşgücü, Eğitim ve Büyüme İlişkisinin VAR Analizi” Finans Politik & Ekonomik Yorumlar 2012 Cilt: 49 Sayı: 568 • Özlem AYVAZ KIZILGÖL, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 13 (1) 2012, 88-101 ). • TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri, 2013 • TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2013 • Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), İş Dünyasında Kadın Cilt 2, 2013 • http://www.AA.com.tr/tr /haberler/278117--quot- turkiyede-iyiisler-quot-raporu-aciklandi • http://www.csgb.gov.tr/csgb Portal/ShowProperty/WLP%20Repository/ abk/bultenler/sayi53 • http://app.csgb.gov.tr/ cdd/pdf /sayi_01/02.pdf • http://journal.dogus.edu.tr / index.php/duj/article/viewFile/281/337 erişim tarihi: 30.06.14 33 KASIM 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” İkincilik Ödülü 6513 KALİTE ÇELİKLERDE DENEY TASARIMI TEKNİĞİ İLE ŞEKİLLENDİRİLEBİLİRLİK PARAMETRELERİ OPTİMİZASYONU PROJESİ (EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI-ERDEMİR) Erdemir Genel Müdürü Sedat ORHAN ödülü, Bakan Fikri IŞIK’tan aldı. Derin çekilebilirlik özelliklerine sahip emaye kaplamaya uygun çelikler, fırın tepsisi, fırın gövdesi, tencere, fırın ızgarası gibi mutfak eşyaları imalatında kullanılmaktadır. Ülkemizde beyaz eşya sektöründe üretim yapan birçok öncü ve büyük firmanın tedarikçisi konumunda olan ve beyaz eşya 34 6513 çelik kalitesinde şekillendirilebilirlik özelliği ve yeterliliği, sıvı çelik aşamasında çeliğe ilave edilen alaşımlamadan, haddeleme aşamasındaki fırın rejimine kadar ürünün geçtiği pek çok üretim evresindeki süreç parametreleri ile oluşmaktadır. Farklı üretim aşamalarındaki tüm bu üretim parametrelerinin deneme yanılma yoluyla iyileştirilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu aşamada 6513 çelik kalitesinin istenilen şekillendirilebilirlik özelliğe ulaştırılabilmesi için, çıktı optimizasyonlarının sağlanmasında, süreç parametre seviyelerinde planlı şekilde kombinasyonlar yapılarak, olabilecek en az deneme maliyetini sağlayan deney tasarımı tekniğinin uygulanmasına karar verilmiş ve projenin hedefi olarak, müşteri beklenti ve taleplerine odaklanarak, 6513 sektöründe pazar payını giderek artırmayı kalite derin çekilebilirlik özelliklerinin en hedefleyen Erdemir, DC04 EK - 6513 çelik az rakip firma düzeyine getirilmesi ve bu kalitesinde standarda uygun üretim yapmakla birlikte, gelişen üretim şartlarına doğrultuda mekanik özelliklerinden akma, çekme değerlerinin minimize, uzama, R ve göre şekillendirilebilirlik konusunda müşteri beklentilerinin artması ve bu kalite n değerlerinin maksimize edilmesi olarak belirlenmiştir. ürünlerde artan iç ve dış müşteri rekabeti neticesinde, ürünün teknik özelliklerinin Proje ile ilgili faaliyet planı hazırlanmış, iyileştirilmesi ihtiyacı doğmuştur. projede ulaşılmak istenilen hedefler ve KASIM 2014 kapsamı belirlenmiş, planlama ve uygulama aşamalarında gözden geçirme toplantıları planlanmış, proje çıktıları ve göstergeleri tespit edilmiş, beyin fırtınası yöntemiyle girdilerin belirlenerek önceliklendirme yapılmıştır. 6513 kalitesinin üretim aşamasında birçok üretim sürecinden geçmesi, farklı süreçlere ait süreç parametrelerinin birbiriyle iç içe olan etkileşimlerinin malzeme özelliklerini tayin etmede etken rol alması, malzeme özelliklerinin belirlenmesinde birden fazla çıktının belirleyici olması, kullanılacak deney yönteminin belirlenmesinde önemli rol oynamıştır. Bu nedenle projede kullanılmak üzere süreçlere ait girdi faktörleri üzerinde istenilen değişikliklerin sistematik bir şekilde yapılmasıyla çıktı üzerindeki değişkenliğin gözlenmesi ve yorumlanmasına olanak sağlayan Deney Tasarımı (DOE) süreç iyileştirme tekniği seçilmiştir. 35 KASIM 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ Projede hedeflenen mekanik özelliklerin sürdürülebilirliğinin teyit edilmesi üzerine optimum süreç şartları mevcut 6513 kalite üretim pratiklerine yansıtılarak yeni kriterlere göre üretim pratikleri revize edilmiştir. Şekil 1. 2010 Yılı Bazında 6513 Kalite Satış Miktarları Not: Sa ş miktarı endekslenerek verilmiş olup, iyileş rme sonrası ar ş miktarını gösterebilmek için 2010 yılında 100 birim ton olarak kabul edilmiş r. Deneyde çelik üretim, sıcak haddeleme, soğuk haddeleme ve tavlama süreçlerine ait toplam dört faktör kullanılmıştır. Süreç yapısının karmaşıklığı ve ele alınan faktörlerin birbiriyle olabilecek etkileşimleri de göz önünde bulundurularak tam faktöriyel deney uygulamaya karar verilmiştir. Deneyde ele alınan faktörler hariç, çıktılara etki edebilecek diğer gürültü faktörlerinin doğru bir şekilde analizi için denemeler iki tekrarlı olarak yapılmıştır. Gerçekleştirilen deneylere ait sonuçlar, gelişmiş deney tasarımı yazılım araçları, ileri istatistik teknikleri ile incelenmiş ve analiz edilmiş, sonuçlar üzerinden modelleme yapılarak çıktıların eş zamanlı optimizasyonu yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, deney öncesi ve sonrası mukayese edilmiştir. Yapılan istatistiki değerlendirmeler sonrasında, elde edilen sonuçların projede beklenilen hedefleri karşıladığı görülmüş ve bu sonuçlar üzerinden doğrulama 36 testleri sürecine geçilmiştir. Doğrulama testleri sürecinde 6513 kalitenin, emaye kaplamaya uygun olması ve mutfak eşyaları imalatında kullanılması nedeniyle emaye kaplama testleri gerçekleştirilmiştir. Ayrıca alınan sonuçların, şekillendirme süreçlerinde doğrulanmasına yönelik olarak müşteri denemeleri planlanmış ve beyaz eşya üreten farklı firmalarda deneme üretimleri gerçekleştirilmiştir. Hem emaye kaplama hem de şekillendirme testlerinin olumlu sonuçlanması üzerine pilot üretim çalışma adımına geçilmiş, belirlenen optimum süreç koşullarında üretimler gerçekleştirilmiş ve sonuçları değerlendirilmiştir. Pilot üretimlerde de 6513 kalitenin şekillendirilebilirlik özelliklerinin önemli göstergeleri olan Akma, Çekme, Uzama, R90 ve n90 değerlerinin projede öngörülen hedef değerlere ulaştığı görülmüştür. Projenin hedefine ulaşması ile birlikte projede öngörülen satış miktarlarında artış sağlanmasının da önü açılmıştır. Sipariş dağılımları (Şekil 1) incelendiğinde, 2014 yılının ilk üç ayında alınmış olan sipariş miktarlarının 2013 yılı toplamında alınmış olan sipariş miktarlarına yaklaştığı görülmüştür. Ayrıca 2013 yılında EN 10209 standardına ilave edilen DC05 EK çelik kalitesinin de ERDEMİR tarafından ülkemizde üretilebilirliği belirlenmiştir. Bunun yanı sıra, bu ürün grubunda ülke ithalatının azaltılması, ihracatta artış potansiyeli, şirketimiz ve ülkemizin bilimsel altyapısına, ülke cari açığının azaltılmasına, verimliliğin ve kârlılığın artırılmasına ve inovasyon kapasitesinin yükseltilmesine katkı sağlaması gibi kazanımlarıyla da ülkemiz ve şirketimiz açısından önemli bir başarı elde edilmiştir. KASIM 2014 “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü FİNAL-1 HATTINDA YÜZDE 5 VERİMLİLİK ARTIŞI PROJESİ (İNCİ AKÜ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.) İnci Akü Genel Müdür Yardımcısı Birol BÜYÜKSİVRİ ödülü, Bakan Fikri IŞIK’tan aldı. ve bunların sistem çıktıları belirlenmiştir. - Sebep-sonuç ilişki diyagramı (SS Matrix) yapılarak kalite için kritik parametrelere etki eden girdiler derecelendirilerek önceliklendirmeleri yapılmıştır. - İşlem süreçlerinin analizinde değer akış haritaları (value stream map) kullanılarak akışta dar boğazlar belirlenmiştir. - Dar boğazlar için tekli dakikalarda kalıp değişimi (SMED-Single Minute Exchange of Die) metotlarıyla iyileştirmeler yapılmıştır. - İşçi sağlığı açısından ergonomi analizleri ile birlikte zaman ve hareket etüdü gerçekleştirilmiştir. İyileştirme Faaliyetleri 2012 yılı final hattı performans değerlendirmesi sonucunda müşteri memnuniyeti kapsamında müşteriye bir seferde daha fazla akü gönderebilmek ve bu bağlamda proses maliyetlerini en aza indirerek rekabetçilik avantajı sağlamak için Final-1 üretim hattında yalın 6 sigma projesi başlatılmıştır. Bu projede Smed, Hat Dengeleme, Değer Akış Haritalaması gibi yalın araçlar kullanılmıştır. Projenin verimlilik hedefinin belirlenmesi için en fazla üretilen ürün tiplerinden üç tip için talebi karşılama seviyesi hesaplanmıştır. Proje adımları 6 Sigma metodolojisine uygun olarak takip edilmiş ve yönetilmiştir. Ekiple yerinde toplantılar yapılarak verilerin incelenmesi ile süreç analizleri gerçekleştirilmiştir. Bu projede yalın araçlarından bazıları kullanılmıştır: - Süreç girdi-çıktı analiziyle (S.I.P.O.C. analizi) süreç üzerine etki eden faktörler Bu projedeki çoğu iyileştirme noktası için ekip üyeleri tarafından bir beyin fırtınası çalışması yapılmış olup iyileştirme faaliyetleri için öneriler değerlendirilmiştir. Kapama kalıplarının tip değişimini hızlandırmak için İnci Makine Atölyesi tarafından kalıp arabası tasarlanmıştır. Bu araba ile tip değişimindeki zamanı azaltmak, ekstra işçilikleri yok etmek ve makinenin devreye girmesi için gereken sıcaklığın tekrar kazanılması için harcanacak enerjiyi yok etmektir. Özet olarak proje kapsamında yapılması 37 KASIM 2014 2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ planlanan iyileştirme faaliyetlerinin amaçları şu şekilde belirlenmiştir: • Enerji tüketiminde azalma, • Operatör yürüme mesafesinde azalma, • Bir seferde birçok kalıbı aynı anda taşıma kabiliyeti. Elde Edilen Sonuçlar Proje sonunda adetlerdeki artışın yanında hattaki diğer süreçlerde de iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir. • Etiketleme istasyonunda % 48 oranında katma değersiz işlemlerden kazanılan sürenin katma değerli işlere aktarımı sağlanmıştır. • Bu yeni sensör donanım İnci Makine Atölyesi (İMA) bünyesinde İnci Akü A.Ş. “know-how”ı kullanılarak yapılmıştır. Bu projeden öğrenilenler ve uygulananlar; bundan sonraki süreçte gerçekleşecek olan tasarımlarda ve imalatlarda kullanılabilecektir. • Projede operatörlerin aşırı hareketinin önlenmesi çalışan memnuniyet anketine olumlu olarak yansımıştır. Yaygınlaştırma Bu projedeki iyileştirme noktalarının diğer final hatlarında ve montaj hatlarında da uygulanması için bir planlama yapılmıştır. 38 KASIM 2014 YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ TASARIMCILARIN GÜCÜNE GÜÇ KATACAK YOL HARİTASI BELİRLENDİ ‘Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ 2 Kasım 2014 tarihli 29163 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 26 Ağustos 2014 tarihinde Yüksek Planlama Kurulunda onaylanan Belge, 2009 yılında kurulan, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanının başkanlığında çalışmalarını sürdüren, Türk Patent Enstitüsü’nün sekretaryasını yürüttüğü Türk Tasarım Danışma Konseyi’nin, ülkemizde tasarım konusunda faaliyet gösteren tüm paydaşları bir araya getirerek yaptığı en önemli ve öncelikli çalışmanın ürünüdür. Tasarım Strateji Belgesinin ve Eylem Planının genel amacını “İnsana ve çevreye duyarlı, katma değeri yüksek tasarımların yara lmasını ve korunmasını, ülkemiz tasarım ve tasarımcılarının sürdürülebilir bir şekilde dünya ile rekabet edebilir hale gelmesini ve “Türk Tasarımı” kimliğinin tanınmasını ve yerleşmesini sağlamak amacıyla gerekli idari, yasal ve teknik altyapıyı geliş rmek” oluşturuyor. Tasarım paydaşları bu genel amaca ulaşmak üzere 5 hedef ortaya koyarak bu hedefler kapsamında çok sayıda eylem tanımladı. Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı kapsamında belirlenen hedefler şu şekildedir: Hedef 1: Tasarımla ilgili mevzua , tasarımcıların ve iş dünyasının ih yaçlarına cevap verecek şekilde uluslararası standartlara uyumlu hale ge rmek ve uygulamaları etkinleş rmek. Hedef 2: Tasarımla ilgili destekleri çeşitlendirmek ve bu desteklerin etkinliğini ar rmak. Hedef 3: Tasarım duyarlılığını eği min bütün aşamalarına yaymak ve insana ve çevreye duyarlı, katma değeri yüksek tasarımlar yapabilecek yetkinlikte tasarımcılar ye ş rmek. Hedef 4: Tasarımla ilgili sanayici, eği mci, meslek örgütü ve kamu kuruluşu gibi farklı aktörler arasında ile şim ve iş birliğini güçlendirmek. Hedef 5: Toplumda ve sanayide tasarım farkındalığını ar rmak. Ülkemizde son yıllarda tasarımın gücü konusunda belirgin bir farkındalık oluştu. Bunu Türk Patent Enstitüsü’ne yapılan endüstriyel tasarım başvurularındaki artışlarda görmek mümkündür. Türkiye, endüstriyel tasarım başvurularında Avrupa’da en fazla başvuru yapılan ülkeler arasındadır. Tasarım farkındalığının artmasında Türk tasarımcılarının elde etmiş olduğu ulusal ve uluslararası başarıların katkıları büyüktür. Tasarımcıların başarıları, firmalar ve genç tasarımcılar için önemli bir motivasyon kaynağıdır. DesignUM Ümit Altun, 2004 yılında DesignUM tasarım firmasını kurdu. Endüstriyel ürün tasarımı ve tasarım danışmanlığı konularında 30 yılı aşan deneyimini, farklı sektörlerdeki ulusal ve uluslararası iş ortakları ile paylaşarak, yenilikçi ve rekabetçi tasarım stratejileri oluşturuyor ve bu doğrultuda ürün tasarımları yapıyor. DesignUM kullanıcı beklentilerini saptayarak, yaratıcı, üretim teknolojilerine uygun, tasarımı ve kullanımı ile pazara yön verecek, tüketicilerin kullanmaktan keyif alacağı, fonksiyonel, estetik ve yenilikçi Ümit ALTUN birçok değer barındıran ürünler tasarlamayı hedefliyor. Tasarım süreci farklı sektörlerin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor ve bir projeyi eskiz aşamasından, parça tasarımına ve üretime kadar taşıyor. DesignUM tasarımlarında, yalın bir form anlayışı ile fonksiyonu dengeli bir biçimde birleştirmeyi tercih ediyor. Tasarımların temelini genellikle kullanıcı ihtiyaçları belirliyor. Tasarlanan ürünlerin kullanıcılarına dürüst ve net mesajlar vermesine dikkat edilerek, tasarımların tüm detaylarında ve tasarım aşamalarının tümünde görsel bir bütünlüğe ve detay kalitesine önem veriliyor. Tasarımlarda kullanılan form, malzeme, doku ve renk gibi unsurlar, kullanıcıların ürünleri satın alırken ve kullanırken keyif almaları, duygusal bağ kurabilmeleri gözetilerek belirleniyor... Dâhil olduğu tüm projelerde bu anlayış ve ilkeler doğrultusunda tasarım yapan DesignUM, 2009 yılında kurulan Homend markasının kuruluş sürecinde bilfiil yer almış, marka kimliği ve ürün kimliği gibi kavramlar belirlenirken aktif rol oynamış, bu süreçte ürün geliştirme konusunda Homend ile ortak çalışmıştır. 39 KASIM 2014 YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ Bunlardan, Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirilen ve tasarlanan Homend Royaltea, kullanıcısına mama suyu (40 °C), kahve suyu (80 °C) ve çay suyu (100 °C) hazırlama olanakları veren ve su istenilen sıcaklığa geldiğinde kullanıcısını konuşarak bilgilendiren yenilikçi bir çay makinesidir. Kullanıcısını fincanla su ölçmekten kurtaran Homend Pottoman, geleneksel bakır cezvelerin formlarından esinlenilerek tasarlanmış, elektrikli bir kahve makinesidir. Gerektiğinde blender, mikser doğrayıcı ve rende olarak kullanılabilen Homend Functionall ise dar yaşam alanları ve kullanıcı ihtiyaçları gözetilerek tasarlanmış çok fonksiyonlu bir el blender setidir. Beğenilen, özenilen, tavsiye edilen, yenilikçi, güvenilir ve tüketici odaklı bir marka olmayı kendine misyon edinen Homend'in marka kimliği belirlenirken bu kavramlar dikkate alınmış ve markanın üst segmente hitap edebilmesi hedeflenmiştir. Marka bünyesinde yer alacak ürünlerin kimliği belirlenirken de bu kavramları destekleyici ve pekiştirici özelliklere yer verilerek, kullanıcı algısını şekillendirmek ve yönlendirmek hedeflenmiştir. Homend için geliştirilen ve ürün gamına katılan her ürünün, bir ailenin parçası 40 olması ilkesiyle yola çıkılmış ve bazı kimlik ögeleri kullanılarak öncelikle bu ailenin DNA'sı belirlenmiştir. Bu kimlik ögelerini, ürünlerde kullanılan renk, doku, malzemeler, tüm bunların birbirleriyle olan ilişkileri, form dili ve kalite standartları oluşturmaktadır. Homend'in ürün kimliği de bu ögelerin, markanın hedeflediği kullanıcı kitlenin estetik algısı ve günümüz trendleri doğrultusunda DesignUM tarafından şekillendirilerek oluşturulmuştur. Daha sonra yine DesignUM tarafından, Homend için belirlenen bu ürün kimliğini en iyi şekilde yansıtacak bir ürün ailesi tasarlanmıştır. Gerek estetik, gerekse fonksiyonel ihtiyaçları karşılama yönünden kullanıcıya hitap edebilmelerinden ötürü, bu ürünlerin tamamı kısa zamanda markette kendilerine yer edinmiştir. Özellikle Royaltea, high-end pazarda hedeflediği yere kısa zamanda ulaşarak kendini kullanıcılara kabul ettirmeyi başarmış, hatta güncel tasarımı ve yenilikçi yapısıyla kendi pazarında öncü konuma dahi geçmiştir. Homend için tasarlanan bu ürün ailesi, tüm dünyada en prestijli tasarım yarışmalarından biri olarak anılan Red Dot Design Award’da (Almanya), Royaltea 1701 Çay Makinesi ile Red Dot Winner 2013 ödülü, Pottoman 1803 Kahve Makinesi ve Functionall 2802 Mutfak Robotu ile Red Dot Honourable Mention 2013 ödüllerine layık görüldü. Ayrıca "Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri 2012"de 1701 Royaltea Konuşan Çay makinesi “Üstün Tasarım” ödülünü, 1708 Royaltea paslanmaz çelik Konuşan Çay Makinesi, KASIM 2014 1802 Pottoman Paslanmaz Çelik Kahve Makinesi, 1803 Pottoman Plastik Kahve Makinesi ve 2802 Functionall Çok Amaçlı Mutfak Robotu ise “İyi Tasarım” ödülünü aldı. 41 KASIM 2014 PROJELER KARADENİZ BALI “ARIM BALIM PETEĞİM” PROJESİ İLE TÜRKİYE’Yİ BAL İHRACATINDA İLK SIRALARA TAŞIMAYI HEDEFLİYOR! kaynağı sektör için ciddi bir ekonomik kazanca dönüştürmek sanıldığı kadar zor değil, ancak mali açıdan külfeti yüksek. IPA Devrede: Bal üreticisine 9 milyon 355 bin Avro’luk yatırım yolda! İşte bu noktada Ordu Valiliği bölge bal üretimi ve ihracatına yeni bir yön çizecek büyük kapsamlı bir projeye imza attı. IPA kapsamındaki projeyle Türkiye’nin bal üretiminin üçte birini sağlayan Ordu’da üretim, depolama ve pazarlama için yenilikçi bir yaklaşımla teknoloji temelli büyük bir tesis kurulacak. Bu tesisten ülke genelindeki tüm sektör temsilcileri yararlanabilecek. Proje sektördeki hangi sorunları çözecek? Türkiye, yıllık 94 bin ton bal üretimiyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin ardından dünyanın en önemli ikinci bal üreticisi konumunda. Ancak dünya bal ihracatı listesinde bu güçlü konumunu koruyamayarak, 18. sırada yer alıyor. Türkiye, kovan başına üretilen bal ile verimlilik açısından da dünya ortalamasının çok altında kalıyor. Dolayısıyla eldeki ciddi ekonomik araç – bal üretimi – tam kapasiteyle ve standartlara uygun kullanılamıyor. 42 Bal Deyip Geçme! Türkiye’nin başta Karadeniz olmak üzere, arıcılığa uygun pek çok bölgesi, iklimi, bal verimi yüksek bitki örtüsü, hiçbir yerde olmayan arı çeşitliliği, hatta arı türleri mevcut. Arıcılığın özellikle gelir seviyesi düşük, orman içi veya orman kenarlarında yer alan kırsal kesimlere uygun bir geçim kaynağı olduğu da düşünülürse, gerek istihdam gerekse ekonomik açıdan önemi daha iyi anlaşılıyor. Aslında bu verimli • Arı ürünleri ihracatı için olmazsa olmaz “kalite belgesi” verilecek: Proje kapsamında uluslararası akreditasyona sahip test ve analiz laboratuvarları kurulacak. Hijyen ve kalite standartlarını sağlayan bal ve bal ürünleri için uluslararası geçerliliği olan kalite belgesi verilecek. Kalitesi tescillenmiş bölge ürünlerinin hem yurt içi hem yurt dışı piyasalara pazarlanması ve pazar paylarının artırılması için strateji geliştirme çalışmaları yapılacak. • Ar-Ge çalışmaları yapılacak: Üretim, işleme ve analiz merkezi aracılığıyla üretim teknikleri, bal analiz metotları, ürün çeşitlendirmeleri ve kovan başına bal KASIM 2014 verimliliğin artırılması gibi konularda araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütülecek. • Arı ürünleri için işleme, paketleme ve geçici depolama tesisi inşa edilecek: Arı ürünlerinin çeşitlendirilmesi ve tüketim talebine uygun çeşitli paketlemelerin yapılması sağlanacak. Bu sayede ürünlerin pazar payları artacak. • 6 ilde danışma ve temas noktaları kurulacak: Böylece KOBİ’ler hem sorunlarına cevapları daha kolay alabilecek hem de kendi imkânlarıyla elde edemeyecekleri fırsatlara daha çabuk ulaşabilecekler. ortaklığında desteklenen ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı çatısı altında hayata geçiriliyor. Bütçesi yaklaşık 9,5 milyon Avro olan “Arım Balım Peteğim” Projesi, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği 43 KASIM 2014 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ SANAYİ ÜRETİMİNDE ÇIĞIR AÇAN TEKNOLOJİLER OTOMATİK TANIMLAMA SİSTEMLERİ UYGULAMALARI - III KARE KOD-QR TANIMLAMA SİSTEMLERİ Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü) isimlendirilmiştir [1]. Kod genellikle kare beyaz fon üzerinde siyah motiflerden oluşur. Otomotiv sanayiinde kullanılması amacıyla geliştirilen QR Kodu Japonya ve Güney Kore'de oldukça yaygın kullanılmaktadır. Günümüzde dijital kameralı mobil telefonlarının etkisiyle QR kodu kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. Kaydedilen görsel çözümlenerek barkod içeriği kullanıcıyı internet adresine, e-posta adresine, telefon numarasına, iletişim bilgilerine, SMS veya MMS'ye veya coğrafi konum bilgisine yönlendirebilir [2]. Giriş Değerli okuyucular, dergimizin iki sayı öncesinden başlamış olduğumuz günlük hayatımızda önemli bir yer bulan otomatik tanımlama sistemleri konusunu bu yazımızla tamamlamış olacağız. Geçen sayılarımızda Otomatik Tanımlama Sistemleri (Automatic-ID) ve benzeri bütün uygulamaların temeli olan ‘uzaktan algılama sistemleri’ konusuna değinmiş, ardından da bar kod, kare kod ve diğer otomatik tanımlama sistemleri ve bunların günümüzdeki güncel uygulamalarından bahsetmiştik. 44 Bu sayımızda ise yazı dizimizin son bölümü olan kare kod-QR uygulamalarını sizlere tanıtarak tamamlamış olacağız. Ülkemizde Türkçe karşılığı olarak yaygın biçimde kare kod ve kısmen de mozaik kod olarak tanımlanan QR kodlama uygulamaları, QR kodu adını İngilizce Çabuk Tepki (Quick Response) kelimelerinin baş harflerinden alır. Mobil cihazların kameralarından okutulabilen özel matriks barkod (veya iki boyutlu barkod) türüdür. 1994 yılında geliştiren Japon Denso firmasına patentlidir. QR sistemi Türkçede kare kod diye Hayatımıza bir anda giren kare kodun bize sağladığı en temel özelliklerden biri bilgi paylaşımını hızlandırmasıdır. Bir dergi ilanında veya yolda yürürken dikkatinizi çeken bir ilan, bilgilendirme yazısı, web sitesi linki veya iletişim bilgisi (harita,telefon…) gibi bilgileri not etmek veya aklınızda tutmak yerine akıllı mobil cihazınıza yükleyeceğiniz basit bir uygulama ve kamerası sayesinde bu bilgiyi hemen kayıt altına alabilir ve dilediğiniz zaman kullanabilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında kare kod veya QR kod için dijital dünyadaki bilgi paylaşımını hızlandırmanın en etkin görsel unsurlarından biri olarak kabul edebiliriz [3]. KASIM 2014 Kare Kod-QR Nedir? Kare Kod Sistemleri Nasıl Çalışır? Kare kodlar, bildiğimiz çizgi kodlardan (barkodlar) çok daha fazla bilgiyi içeriğinde barındırabilmektedir. Bu kodlarla o kadar çok çeşitli pazarlama stratejisi geliştirilebiliyor ki sınır yalnızca kendi yaratıcılığınız diyebiliriz. Üç yılı aşkın bir süredir ABD’deki çoğu hava yolu bu kodları bilet yerine kullanmaktadır. Türkiye’deki hava yollarında da yaygınlaşmaya başlayan bu uygulamalar, bilet ve yolcu denetiminde önemli ölçüde hız ve güvenli bilgilenme sağlamaktadır. Bu uzaktan tanımlama sistemlerinin kullanılması ile, biletlerin basımı için kullanılan kağıt, karton, mürekkep vb. çevreyi kirleten malzemelerin kullanımında önemli ölçüde önlenmiş olmaktadır. Bir uçuş öncesinde cep telefonunuza hava yolu şirketinin göndermiş olduğu kare kodu, hava alanındaki görevlinin taraması yeterli olmaktadır. Benzer biçimde ilaç ve gıda sektörleri için tam anlamıyla bir inovasyon olan bu uygulama biçiminde ürünlerin içeriğine çok sayıda bilgi yüklenebildiğinden hayat oldukça kolaylaşabilmektedir. QR kod, Japon Kanji dâhil olmak üzere herhangi bir dilde çok daha fazla miktarda harf ve sayı barındırabilmektedir. Küçük çıktı boyutu: QR kod boyutu geleneksel barkodların 1/10’u kadar küçük olabilir. Her yönden okunabilir: Her yönden tarama özelliği, QR kod’un daha hızlı okunabilmesini sağlar. QR kod hata düzeltme özelliği: QR kod, üzerinde % 30’a kadar herhangi bir kirlenme ya da hasar olması durumunda dahi okunabilir [4]. Nasıl Kullanılır? Mobil cihazınıza kare kod okuyucu / kare kod tarayıcı uygulamasını yükleyin. Uygulama Android işletim sistemli cihazlar gibi çeşitli platformlar için ücretsiz olarak bulunabilir. Mobil cihazınızda kare kod okuyucu / kare kod tarayıcı uygulamasını başlatın. Mobil cihazınızın ekranında kamera görüntüsü belirecektir. Kare kod fotoğrafını çekin. Kare kod ekranda ortalanmış olmalıdır. İyi şekilde okunabilmesi için çekim sırasında hareketsiz kalmaya özen gösteriniz. Kare kod çözüldükten sonra ilgili içeriğe (web sayfası, video, kartvizit ve benzeri) hızla ulaşacaksınız. Bu kadar basit! Kare Kod Nedir? Kare kod (2 boyutlu kod ya da matrix kod), klasik ve tek boyutlu barkodlardan farklı olarak her iki yönde de veri depolayabilen, bu sebeple normal barkodlara göre çok daha fazla veri saklama kapasitesine sahip yeni nesil barkodlardır. QR kod, DataMatrix kod ve Aztek kod kare kodların en bilinenleridir. Bunlardan QR kod, geleneksel barkod türlerine göre birçok avantaja sahiptir: 45 KASIM 2014 BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ÿ Ocak 1999 Japon standart kodu JIS X 0510. Haziran 2000 ISO/IEC 18004:2000; Uluslararası Standardizasyon örgütü (ISO) tarafından geliştirildi. Eylül 2006 ISO/IEC18004. Uygulama esnasında bazı değişiklikler olmaktadır. Japon NTT DoCoMo firması değişik veri tipleri için standartlar belirlemiştir. Açık kaynaklı "ZXing" projesi QR Kodu veri tiplerini barındırır. QR Uygulamalarında Veri Kapasitesi Nümerik en fazla 7.090 karakter. Alfanümerik en fazla 4.291 karakter. İkilik sistem (8 Bit) olarak en fazla 2.953 Byte. Kanji/Kana olarak en fazla 1.817 karakter. Değişik Örneklerle QR Kod Uygulamaları [3] Nerelerde Kullanılır? Kare kod; basılı ilanlardan, billboardlara, kartvizitlerden tabelalara kadar birçok noktada hayatımıza girmiş durumdadır. Hangi Bilgiler Aktarılabilir? Kare kod ile mobil cihazınıza bütün bir kartvizit bilgisini (ad, soyad, adres (google map), telefon numarası), bir açıklama metnini veya kullanma talimatını, telefon numarasını veya bir web adresini yayınlayabilirsiniz. öğrenebilir, bilgi veya hizmet isteyen müşterilerinizle pratik şekilde temasa geçebilirsiniz. Kullanılan yazılımlarla doğru orantılı olarak, kişinin kare kod sayesinde ulaştığı bilgileri kayıt altına alması, saklaması, gerektiği zaman kullanması gibi birçok pratik çözüm sağlamaktadır. En önemli unsurlardan birisi de kare kodun merak uyandıran bir gizliliğinin olmasıdır. İnsanların gelişen teknolojileri kullanma merakını da göz önünde bulundurarak merak uyandıran reklam anlayışıyla size bir artı sağlayacaktır. Ne Avantaj Sağlar? Burada hedeflenen asıl amaç mobil cihazlar sayesinde bilgiye daha hızlı ve pratik şekilde ulaşmaktır. Kare kod’la verilen ilanlardan yazılım desteği ile kaç kişinin ilana tepki gösterdiğini öğrenebilirsiniz. Kare kod aracılığıyla size yönlenen kişilerin sayısını 46 QR Kodu Standartları Birçok Belgede Belirtilmiştir [1] Ÿ Ekim 1997 AIM International; DPM (Direct Part Marking) kare kodlar için geliştirilmiştir. Phillips & Co.’nun uygulaması: Blue Marble (mavi misket), müşterilerine uzaydan erişilebilen profil imkânı sunmaktadır. Proje sahibinin düşüncesine göre Google Earth 400 milyon kez indirilmiştir ve mobil kullanıcılar, özellikle şirketler için kare kod entegreli uzaydan erişimli profilleri kullanarak, dinamik pazarlama programlarına, videolara, dijital kuponlara ve daha birçok içeriğe, özel bir coğrafi konumu görüntülerken erişebilmektedir. KASIM 2014 3. İDA Consulting – Hizmetleri; http://www.idablog.com/qr-kod-veyakare-kod-nedir-ne-ise-yarar/ 4. What is a QR Code? http://www.qrcode.com/en/ 5. Barcode Contents; https://github.com/zxing/zxing/wiki/Barco de-Contents 6. Kare Kod-QR http://barkodlar.org/karekod-qr-codeolusturucu/ 7. Kare Kod Nedir? http://www.endustriotomasyon.com/UserF iles/AttachmentFiles/Urun_ve_Uygulamal ar/ID_5018_tr_TR/1_Entek.pdf 8. QR Code; http://www.pclabs.com.tr/2011/08/16/qrcode-kare-kod-nedir/ Resimdeki Kadın Ne Yapıyor? Mezar taşında QR kodu işlenmiştir. Mezarlığa gelenlerden isteyenler telefonunu yaklaştırıp, kişilerin kim olduğunu, hayat hikâyelerini ve hayatı boyunca çekilmiş bütün fotolara ulaşabilmektedir. Bu ise günümüzde kare kodla yapılabilen ilginç bir uygulama şeklidir [3]. Ÿ Pazarlamada kare kod kullanırken dikkat edilmesi gerekenler[2]: Ÿ Kodun alt tarafında [*] açıklaması ile nasıl ve nereden taranması gerektiğiyle ilgili bir bilgi olmalı Cep telefonu kamerasıyla kolaylıkla okutulabilmesini sağlamak amacıyla 2 cm.den küçük hazırlanmamalı. Kodun mutlaka siyah beyaz olmak zorunda olmadığı, renkli de Ÿ hazırlanabileceği, içine logo dahi entegre edilebileceği unutulmamalı. Kare kodun daha kolay okunabilmesi için URL kodu kısaltılmalı ve ayrı bir adrese yönlendirilmeli ki trafik ölçümü kolaylıkla yapılabilsin ve kampanyanın etkisi gözlemlensin. Siz de akıllı telefonunuzun mobil uygulama platformundan ücretsiz kare kod (QR kod) okuyucu yükleyerek bu dünyaya ilk adımı atabilirsiniz. Kaynakça Ÿ Ÿ 1. QR Kodu; http://tr.wikipedia.org/wiki/QR_kodu 2. Kare Kod, “QR” Kod Nedir? Gülfem AKTEN. http://www.teknokulis.com/Yazarlar/gulfe m-akten/2012/03/28/kare-kod-mu-o-dane 47 KASIM 2014 HABER ÜRÜN GÜVENLİĞİ HAFTASI ÜLKE GENELİNDE DÜZENLENEN ETKİNLİKLERLE KUTLANDI Vatandaşların ürün güvenliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla illerde gerçekleştirilen etkinliklerde kent meydanına stant kurularak vatandaşlarımıza broşürler ve çeşitli promosyonlar dağıtıldı. Bunun yanı sıra Ürün Güvenliği Mobil LED TV aracından Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü tanıtım filmi izletildi ve standı ziyaret eden vatandaşların soruları yanıtlandı. Aynı zamanda basın mensuplarına çeşitli röportajlar verildi, konuyla ilgili yerel gazete ve televizyonlara basın açıklamaları yapılmıştır. Kent meydanında gerçekleştirilen etkinliklerden sonra illerde okul ziyaretleri gerçekleştirildi. Okul bahçesinde, öğrencilere yönelik olarak Genel Müdürlük faaliyetlerini anlatan konuşmalar yapıldı. Öğrencilerle yüz yüze iletişime geçilerek, onlara akılda kalıcı bazı önemli bilgiler aktarılmıştır. Ankara Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü tarafından kamuoyunda ürün güvenliği hakkında farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen Ürün Güvenliği Haftası, 13-19 Ekim 2014 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu yıl ikincisi düzenlenen söz konusu hafta kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan Ürün Güvenliği Mobil LED TV Aracı, 16 Eylül-17 Ekim 2014 tarihleri arasında Türkiye genelinde 19 ili ziyaret etti. 16 Eylül 2014 tarihinde 48 araç ilk olarak Kayseri ilini ziyaret etti, Kayseri’den sonra Ürün Güvenliği Mobil LED TV aracı sırasıyla Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Van, Erzurum, Gümüşhane, Trabzon, Ordu, Samsun, Çorum, Kırıkkale, Ankara, Kocaeli, Bursa ve Manisa’ya uğradı. Ürün Güvenliği Haftası kapsamında ayrıca, 81 ilde konferans, panel, televizyon, radyo programları gazete yayınları vb. etkinlikler düzenlendi. 13 Ekim 2014 tarihinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık tarafından yapılan basın toplantısında, 13-19 Ekim 2014 tarihleri arasında kutlanan Ürün Güvenliği Haftası hakkında kamuoyuna bilgi verildi. Ürün Güvenliği Haftası kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerden bahseden Bakan Işık, ayrıca 2015-2018 Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Stratejisi Eylem Planı’nı kamuoyuna açıkladı. Bu kapsamda, söz konusu Eylem Planın da 4 ana hedef altında 38 eylem bulunduğunu ifade ederek, belgede yer alan başlıca eylemlerden söz etti. KASIM 2014 aylık denetim sonuçlarının açıklanmasının ardından basın toplantısı sona erdi. Basın toplantısının ardından Bakanlık merkez binası önünde açılan stant Bakan Fikri Işık tarafından ziyaret edildi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sorumluluk alanında bulunan ürünlerin sergilendiği stantta bu ürünlerde aranması gereken işaretlemeler hakkında basın mensuplarına bilgi verildi. Ankara Bunun yanı sıra, Bakan Işık tarafından Sınai Gaz Tüpleri Projesi, Türkiye’de Enerji Verimli Cihazların Piyasa Dönüşümü Projesi, Kaplama Lastik İmalatçılarına Yönelik Denetim Projesi ve Gönüllü Geri Bursa Çağırma Faaliyetleri hakkında bilgi verildi ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca hazırlanan Asansör Eylem Planı kamuoyuyla paylaşıldı. 2014 yılının ilk 9 Ürün Güvenliği Haftası kapsamında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Bursa’da gerçekleştirilen etkinliklere katılarak, yerinde incelemelerde bulundu. Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Muhsin Dere ise Trabzon, Gümüşhane, Çorum, Kocaeli, Bursa ve Manisa illerinde düzenlenen etkinliklere katılarak, kamuoyunda farkındalık oluşturma faaliyetlerine Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü’nün verdiği önemi gösterdi. Gümüşhane 49 KASIM 2014 HABER “2. TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ ZİRVESİ” 13 KASIM’DA ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ev sahipliğinde düzenlenen “2. Teknoloji Geliş rme Bölgeleri Zirvesi”, Bakan Fikri Işık’ın ka lımlarıyla 13 Kasım 2014 tarihinde Congresium Ankara Ticaret Odası (ATO) Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleş rilecek. Açış konuşmalarının Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Birliği Başkanı Mustafa İhsan Kızıltaş ile Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. Cevahir Uzkurt tarafından yapılacağı Zirve’de, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri 2. Performans Endeksi sonuçları da kamuoyuyla paylaşılacak. Zirve’de 50 ayrıca, performans endeksi sonuçlarına göre başarılı yönetici şirketlere ve girişimci firmalara ödülleri verilecek, Teknoloji “Geliştirme Bölgeleri Başarı Hikâyeleri” katılımcılara anlatılacak. Zirve’ye; Teknoloji Geliştirme Bölgelerinden, Ar-Ge Merkezlerinden, Sanayi Odalarından, Organize Sanayi Bölgelerinden, üniversitelerden, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından yönetici ve temsilcilerin yanında sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılımı bekleniyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen Zirve’yle; “4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında bilgiye ve ileri teknolojilere dayalı sanayi firmalarının kurulup gelişmesini teşvik etmek üzere tasarlanmış, içerisinde yer alan Ar-Ge firmalarına, teknoloji transferi ve iş idaresi konularında destek sağlayacak bir yönetim fonksiyonuna sahip olan teknokent / teknoparklar içerisinde yer alan tüm paydaşların bir araya geldikleri bir platform oluşturulması, ortaya çıkarılan yeni teknoloji ve ürünlerin kamuoyuna tanıtılması, proje pazarı oluşturulması, Ar-Ge tabanlı stratejik işbirliklerinin geliştirilmesi, Bölgelerin talep, öneri ve şikâyetlerinin tartışılması” amaçlanmaktadır. KASIM 2014 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Hakkında... • 2001 yılından itibaren uygulamaya konulan, sanayiciyi, araştırmacı ve üniversitelerle buluşturarak teknolojik üretime yönelik yeni ürün ve üretim yöntemleri geliştirmelerini sağlayacak Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulan Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin sayısı 2014 yılı Eylül sonu itibarıyla 59’a ulaşmıştır (Şekil1). Bu sayının illere göre dağılımı ise Ankara’da 8 adet, İstanbul’da 7 adet, Kocaeli’de 4 adet, İzmir’de 4 adet ve Konya, Antalya, Kayseri, Trabzon, Adana, Erzurum, Mersin, Isparta, Gaziantep, Eskişehir, Bursa, Denizli, Edirne, Elazığ, Sivas, Diyarbakır, Tokat, Sakarya, Bolu, Kütahya, Samsun, Malatya, Urfa, Düzce, Çanakkale, Kahramanmaraş, Tekirdağ, Van, Çorum, Manisa, Niğde, Burdur, Yozgat, Kırıkkale, Balıkesir ve Hatay’da 1’er adettir. 59 Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nden 41’i faaliyetine devam etmektedir. • Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde faaliyet gösteren firma sayısı Eylül 2014 sonu itibarıyla 2.956’ya ulaşmıştır (Şekil 2). • Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde, toplam 29.903 personele istihdam sağlanmıştır (Şekil 3). Tablo 1. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Faaliyet Gösteren Firmaların Fikri Mülkiyet Durumu Patent Tescil Sayısı (Ulusal/Uluslararası) Patent Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor) Faydalı Model Tescil Sayısı Faydalı Model Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor) Endüstriyel Tasarım Tescil Sayısı Endüstriyel Tasarım Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor) Yazılım Telif Hakkı (Alınan) Yazılım Telif Hakkı Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor) 384 adet 652 adet 102 adet 29 adet 18 adet 5 adet 36 adet 6 adet Şekil 1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Sayılarının Yıllara Göre Dağılımı • Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde ağırlıklı olarak sırasıyla; yazılım, bilişim, elektronik, ileri malzeme teknolojileri başta olmak üzere; tasarım, nanoteknoloji, biyoteknoloji, otomotiv, tıp teknolojileri ve yenilenebilir enerji konularında çalışan yenilikçi firmalar yer almakta olup, bölgelerde yürütülen toplam Ar-Ge proje sayısı 6.902 adettir (Şekil 4). • Faaliyete geçen Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde bulunan şirketlerin, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, Japonya, İsrail, İngiltere ve Almanya gibi dünyanın en gelişmiş ülkelerine yapmış oldukları teknolojik ürün ihracatı 1,7 milyar ABD dolarına ulaşmıştır (Şekil 5). • Yabancı sermaye açısından baktığımızda; Teknoloji Geliştirme Bölgesinde toplam 126 adet yabancı / yabancı ortaklı firma yer almaktadır. • Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde faaliyet gösteren firmaların fikri mülkiyet durumları ise Tablo 1’de verilmiştir. Şekil 2. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Yer Alan Toplam Firma Sayısı 51 KASIM 2014 HABER Şekil 3. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde İstihdam Edilen Personel Sayısı Şekil 4. Yıllara Göre Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Yürütülen Proje Sayısı Şekil 5. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri İhracat Oranları (%) 52 KASIM 2014 “TÜRK – ALMAN İNOVASYON ZİRVESİ” 21-22 EKİM 2014 TARİHLERİNDE ALMANYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ Türk - Alman Araştırma, Eğitim ve İnovasyon Yılı kapsamında düzenlenen Türk - Alman İnovasyon Zirvesi 21-22 Ekim 2014 tarihlerinde, Almanya'nın Frankfurt şehrinde gerçekleştirildi. Zirve’ye katılan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve beraberindeki heyet, 20-23 Ekim 2014 tarihleri arasında Frankfurt’ta bir çalışma ziyareti de gerçekleştirdi. Heyete; Özel Kalem Müdürü Ahmet Akyol, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Fatih Alp, Basın Müşaviri Uğur Alıcı, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Dr. Ünal Gündoğan, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. Cevahir Uzkurt, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, Avrupa Birliği Uzmanı Rümeysa Zeynep Sümer ile birlikte Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nı temsilen Uzman Erhan Şengül eşlik etti. Zirve’ye Almanya Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı’nı temsilen Almanya Eğitim Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Genel Müdürü Volker Rieke katılım sağladı. Çok sayıda konuşmacının katıldığı Zirve’de; yenilikçi ve teknolojik gelişmelere önem veren firmaların liderlerini bir araya getirmesi, iki ülke arasında kalıcı iş birliklerini desteklemesi ve fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir ortam oluşturulması amaçlandı. Almanya ve Türkiye’den katılımcıların Ar-Ge potansiyelinin yüksek olduğu ve iki ülke arasında işbirliklerinde “win-win” (kazan-kazan) ortamı yaratabilecek sanayi sektörlerinden olması hedeflenmiş olup otomotiv, makina, elektronik, kimya, bilişim, ilaç, demir çelik gibi yeni teknolojilerin ağırlıklı olarak kullanıldığı sektörlerden katılımcı sayısının ağırlıklı olduğu görüldü. İki ülke kamu ve özel sektöründen üst düzey yöneticilerin, bürokratların katıldığı etkinlikte, Ar-Ge iş birlikleri, teknoloji eğilimleri, yatırım fırsatları ve deneyimleri paylaşıldı. Türkiye’den Şişecam, Arçelik gibi büyük şirketlerin yanı sıra Almanya ile yoğun iş ilişkileri olan, Almanya’ya yatırım yapan ve Almanya’da üreten Nedex Kimya gibi firmaların yönetici ve liderleri de katılım sağladı. Almanya’dan katılan konuşmacılar da Türkiye’de üretimin yanı sıra üniversitelerle birlikte projeler yapan Phoenix Contact, KHS gibi hem yenilikçi hem de Alman teknolojisinin uluslararası başarı örnekleri olan firmalardır. Katılımcılar Zirve’den hem “best practice” (en iyi uygulama) olarak görülen Türk-Alman inovasyon ve yatırım iş birliklerinden esinlenip, kendi firmalarında uygulamak üzere yeni fikirler edinebilecek, yeni teknolojik eğilimler hakkında bilgi sahibi olabilecek hem de Ar-Ge ve ortak yatırım konulu birlikte çalışabilecekleri Alman firmalarıyla özel bir ortamda tanışma olanağına kavuşmuş oldular. Zirve’den Satır Başları Zirve’nin açılışında konuşan Bilim, Sanayi 53 KASIM 2014 HABER bizim AB üyelik sürecimize önyargılarla değil, vizyoner bir tutumla yaklaşmalarını arzu ediyoruz” diye konuştu. Ar-Ge Ortaklığı “Zirve çerçevesinde bir araya gelme imkânı bulacak yenilikçi iş adamı ve sanayicilerin, kalıcı iş birlikleri kurmaları, teknoloji ve Ar-Ge alanında somut projeler üretmeleri en büyük arzumdur” şeklinde konuşan Işık, bilinçli ve iyi tasarlanmış inovasyonları pazara sunabilen büyük şirketlerin ve KOBİ’lerin iş birliklerini artırmayı istediklerini dile getirdi. Bakan Işık, Türk ve Alman şirketlerin dünyada Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını beraber takip etmelerinin çok önemli olduğunun da altını çizdi. ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, inovasyon toplantılarının iki ülke arasındaki iş birliğinin gelişmesine önemli katkılar sağlayacağını ifade etti. Zirve’nin girişimcilere yeni fırsatlar sunacağını belirten Bakan Fikri Işık, otomotiv, makine, elektronik, kimya, bilişim, ilaç, demir çelik gibi sektörlerde Ar-Ge ve yenilik yatırımlarında iş birliklerinin yapılmasının önemine işaret etti. Almanya ile bilim ve teknoloji alanlarındaki ortaklıkların derinleştirilmesi temennisinde bulunan Bakan Işık, “Türkiye ve Almanya gibi iki büyük ekonominin sanayicileri ve üniversitelerinin kendi aralarında yeni ve kalıcı iş birlikleri yapabilmeleri için en uygun iklimi oluşturmaya çalışıyoruz” dedi. 54 Türk-Alman Bilim Yılı dolayısıyla planlanan 250 etkinlikten Eylül sonu itibarıyla 120’den fazlasının gerçekleştirildiğini anlatan Işık, yakın zamanda Almanya’ya atanacak bilim ataşesinin bilim ve teknoloji alanındaki ilişkilerin gelişmesine önemli katkılar sağlayacağını vurguladı. AB Süreci Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Türkiye’nin AB üyelik sürecine de değindi. Bakan Işık, “AB’ye üyeliğimiz konusunda da Avrupalı dostlarımızdan anlayış ve destek bekliyoruz. Türkiye stratejik konumu, tarihi ve kültürel derinliği, demokratik ve ekonomik değeriyle AB’ye katkı sunacak bir ülkedir. Özellikle bölgesel ve küresel barış için Türkiye’nin sahip olduğu tarihi birikim ve perspektif göz ardı edilemez. Avrupalı dostlarımızın Bakan Işık, Almanya ile sınai mülkiyet alanında da çok önemli iş birliği yapıldığını ve Türkiye'de en fazla patent koruması talep eden ülkenin Almanya olduğunu dile getirdi. "Biz insan hakları, özgürlükler, çoğulculuk, farklılıklara saygı ve diyalog gibi Avrupa Birliği (AB) değerlerini benimseyen ve demokratik kültürünü daha da ileriye taşımaya çalışan bir ülkeyiz" diyen Işık, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda da Avrupalı dostlarından anlayış ve destek beklediğini vurguladı. Türkiye’nin Yerli Otomobili Türkiye’nin elektrikli otomobilde pek çok avantajı olduğunu kaydeden Fikri Işık, “Elektrikli arabada, birincisi Türkiye’nin üretemediği motora gerek yok, küçük bir jeneratör motoru yetiyor. İkincisi, diferansiyele ve şanzımana gerek yok; bu ikisi tamamen dijital. Diğer tüm aksamlar da zaten Türkiye’de üretiliyor. Bu model ile şehir içinde ayda 50-60 liraya akünüzü şarj ederek yolculuk yapabilirsiniz. KASIM 2014 Şehirlerarası yolculuklarda da en tasarruflu içten yanmalı motora sahip otomobilin yarı maliyetine gidebilirsiniz. Bu otomobil Türkiye’de tutar. İnşallah bunu hayata geçireceğiz. 2020 diye hedefledik. 2020’den önce bir Türk otomobil markası yollarda olacak” şeklinde konuştu. Zirve’den Diğer Notlar Türk Patent Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, Zirve çerçevesinde gerçekleştirilen Ar-Ge, küresel rekabet ve iki ülkedeki patent yasalarının ele alındığı panelde bilgi ve deneyimlerini paylaştı. Türkiye’de uygulanan patent sisteminden söz eden Prof. Dr. Habip Asan, son yıllarda daha da önem kazanan sınai mülkiyetin ticarileştirilmesi konusundaki görüşlerini aktardı. Innovationszentrum Biotechnologie (Frankfurt Biyoteknoloji İnovasyon merkezi) ve GSI Helmholtzzentrum für Schwerionenforschung (Ağır İyon Araştırmaları Merkezi) merkezleri ziyaret edildi ve yerinde ayrıntılı bilgi alındı. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe ve Ali Eren sırasıyla “Sourcing Talent Abroad” ve “Advanced Manufacturing” konulu panellere konuşmacı olarak katılıp tecrübelerini katılımcılarla paylaştılar. Zirve’ye, İSO Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra İSO Meclis Üyesi Ömer Karadeniz de katıldı. Zirve kapsamına ikinci gün FIZ Frankfurter 55 KASIM 2014 HABER DİJİTAL EĞİTİME DESTEK… derslerin anlatımına yardımcı olması amacıyla özgün çizim, animasyon, simülasyon, sunum, deneyler, fotoğraf, proje tabanlı öğrenim teknikleri, video ile etkileşimli uygulamalar kullanılacak. 120 Bin Liraya Kadar Destek Verilecek Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araş rma Kurumu (TÜBİTAK), öğrenciler için akademik e-Kitap ile videolardan oluşan e-Ders içerikleri hazırlatacak. TÜBİTAK tara ndan dijital eği m içeriği hazırlayacak olanlara 120 bin liraya kadar destek verilecek. Eğitim ve öğretimin her aşamasında akademik kaynak eksikliğinin giderilmesi, modern araçlarla zenginleştirilen ders materyallerinin tüm öğrencilerin erişimine sunulması ve eğitim kalitesinin artırılmasına destek amacıyla TÜBİTAK tarafından iki farklı çağrı programı başlatıldı. TÜBİTAK Bilim ve Toplum Daire Başkanlığı Kitaplar Müdürlüğü’nün açtığı “5000-Akademik e-Ders” ve “5000Akademik e-Kitap” çağrıları ile e-Kitap ve e-Ders içerikleri desteklenecek. 56 Çağrı programları ile ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerine yönelik Türkçe kaynaklar artırılacak ve ders materyali havuzu oluşturulacak. Aynı zamanda akademisyenlerin Türkçe eser yazmaları teşvik edilecek. Böylece zengin içeriğe sahip akademik kaynakların çeşit ve niteliği artırılacak. TÜBİTAK’ın başlattığı program sonunda ortaya çıkacak ders malzemeler, çevrimiçi olarak tüm öğrencilerin erişimine açılacak ve ücretsiz kullanılabilecek. Hazırlanacak eserlerden aynı zamanda öğretim elemanları da yararlanabilecek. e-Kitap ve e-Dersler Zengin İçeriğe Sahip Olacak TÜBİTAK desteğiyle hazırlanacak e-Kitap ve e-Dersler zenginleştirilmiş içeriğe sahip olacak. Dijital eğitim içeriklerinde Çağrı kapsamında e-Kitap ve e-Ders hazırlamak amacıyla başvuru yapacak kişilerin, en az doktora derecesine sahip olmaları, dersin ilgili olduğu alanda lisans ya da lisansüstü düzeyde eğitim almış veya ders vermiş olmaları şartı aranıyor. TÜBİTAK’ın projeye vereceği destek miktarı, çağrının içeriğine ve ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenecek. Akademik e-Kitap ve e-Ders çağrıları kapsamında telif bedeli hariç 120 bin liraya kadar destek sağlanacak. TÜBİTAK, hazırlanacak e-Kitaplar için eser sahiplerine toplam 50 bin liraya kadar, e-Ders için ise 15 bin liraya kadar telif ödeyecek. Proje Başvuruları En Geç 31 Aralık 2014 Tarihine Kadar Yapılabilecek Daha önce açıklanan “5001-Akademik e-Kitap” ve “5002-Akademik e-Ders” programları birleştirildi. Bundan sonraki çağrılar, “5000-Akademik e-Ders” ve “5000-Akademik e-Kitap” programı üzerinden yapılacak. KASIM 2014 ayrılabileceği dile getirildi. Bu kapsamda ilk olarak, konu ile ilgili tarafların farkındalık eksikliğinin giderilmesi gerektiği önemle vurgulandı. SANAYİDE ELEKTRİK MOTOR SİSTEMLERİNİN DÖNÜŞÜMÜ ÇALIŞMA GRUBU II. TOPLANTISI VGM'DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ Sanayide kullanılan verimsiz elektrik motor sistemlerinin dönüştürülmesine yönelik yürütülecek faaliyetlere ve tedbirlere ilişkin; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ilgili birimleri, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, Kalkınma Bankası ve TSE’nin temsilcilerinin de katıldığı Çalışma Grubu toplantısının ikincisi 30 Ekim 2014 tarihinde Verimlilik Genel Müdürlüğü’nde (VGM) gerçekleştirildi. Toplantıda ilk olarak, Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz tarafından önceki çalışma grubu toplantısından bu zamana kadar Bakanlık olarak gerçekleştirilen çalışmalar özetlendi, diğer ilgili kurumların faaliyetlerine ilişkin kısa bir bilgi paylaşımı yapıldı. Yılmaz tarafından; elektrik motorlarının denetimi ile ilgili olarak Ekonomi Bakanlığı ile 15 Ekim’de; alternatif finansman modelleri için ise 28 Ekim'de Kalkınma Bankası ile istişarelerin yapıldığı vurgulandı. Buna ilaveten, yakın bir tarihte motor üreticileri ve Enerji Verimliliği Danışmanlık (EVD) firmaları ile de bir toplantının gerçekleştirileceği bilgisi verildi. Sonrasında çalışma grubu üyeleri söz alarak, kendi kurumlarının sorumlu olduğu faaliyetlere ilişkin görüş ve önerilerini belirtti. Bu kapsamda daha önce Ekonomi Bakanlığı'nda gerçekleştirilen toplantıda, motor dönüşümüne yönelik çalışmaların üç ana başlıkta toplanarak gerçekleştirilmesi gerektiği ve bunların; motorların ithalatı, ithalat ve ürün denetimi ve son olarak da bunların teşviklerine ilişkin önlemler olduğu dile getirildi. Toplantıda, elektrik motorları için denetimlerin verimlilik kriterlerine göre yapılmadığı ve ilgili tebliğde (CE İşareti Taşıması Gereken Bazı Ürünlerin İthalat Denetimi Tebliği-Ürün Güvenliği ve Denetimi: 2014/9) verimlilik sınıflarına göre denetimi sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerektiği vurgulandı. Buna ilaveten, KOSGEB tarafından sağlanan desteklere ilişkin özet bir bilgi verildikten sonra, işletme ölçeğinde bir yatırım kredisi uygun görüldüğü takdirde, faiz sübvansiyonunun KOSGEB tarafından yapılabileceği ve konu ile ilgili bir bütçe Toplantıda daha sonra, hem motor üreticilerini hem de işletmeleri kapsayan hibrit bir finansman modeli kurulmasına yönelik görüş alışverişinde bulunuldu. Konuyla ilgili olarak, gerekli etüt çalışmalarının Kalkınma Ajansları tarafından sağlanan hibeler yardımıyla; dönüşümün yatırım maliyetlerinin ise Kalkınma Bankası'ndan sağlanan kredilerle desteklenmesine yönelik alternatif modeller üzerinde duruldu. Ayrıca, Türkiye Sürdürülebilir Enerji Finansman Programı (TURSEFF) ile de görüşülebileceği dile getirildi. Bunun yanı sıra, TSE’nin öz kaynakları ile kurulmakta olan 0,75-90 kW güç aralığındaki elektrik motorlarının testleri için hizmet verecek motor test laboratuvarının 2015 Mart ayı içinde tamamlanacağı ve teslim alınacağı bilgisi verildi. Çalışma grubu üyesi Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından, gerekli görülecek istatistiki verilerle ve 2014-9 sayılı tebliğde yapılması planlanan güncellemelerle ilgili destek verebileceği vurgulandı. Tüm üyeler ile yapılan genel bir değerlendirme sonrası, çalışma grubunun bundan sonraki çalışmalarını “denetim” ve “finansman” olmak üzere iki grup üzerinden yürütmesi kararlaştırıldı. Denetim ile ilgili olarak BSTB-Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü koordinasyonunda Ekonomi Bakanlığı,TSE ve GTB'nin birlikte çalışması uygun görüldü. Finansman ile ilgili olarak ise VGM, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, Kalkınma Bankası, TURSEFF ve YEGM’nin ilerleyen dönemde birlikte çalışacağı belirtilerek toplantı sonlandırıldı. 57 KASIM 2014 TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK) “YEŞİL EKONOMİ” EĞİTİMİ İTALYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı “Yeşil Ekonomi (Academy on the Green Economy)” eğitim programı 6-17 Ekim 2014 tarihleri arasında İtalya’nın Torino kentinde gerçekleştirildi. Yeşil ekonomiye geçiş için ulusal düzeyde stratejilerin ve politikaların nasıl geliştirileceğine ve sürdürülebilirlik hedefi doğrultusunda ekonomilerin nasıl dönüştürüleceğine ilişkin uygulamaları içeren eğitim programına, Verimlilik Genel Müdürlüğü’nü temsilen Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Şakir Karakaya katıldı. “Rio+20 Deklarasyonu”na paralel olarak, yeşil ekonomiyi farklı açılardan ele alan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından ekonomilerini daha 58 yeşil hale getirmeye çalışan ülkeleri desteklemek amacıyla 2013 yılında Yeşil Ekonomi Eylem İş Birliği (PAGE: Partnership for Action on Green Economy) programı oluşturulmuştur. PAGE, ülkelerin yeşil ekonomi stratejileri geliştirmek ve uygulamak için ortaya koydukları istek ve iradeye destek olma amacındadır. PAGE parçası olan tüm bu örgütlerin deneyiminin yanı sıra daha bütüncül bir bakış açısıyla ülkelerin ulusal ekonomi stratejileri ve planlarına entegre edebilecekleri çok sayıda araç ve hizmet önerisi sunmaktadır. Program kapsamında, 2020 yılına kadar 30 ülkenin ekonomisinde yatırımları ve politikaları yeni bir yaklaşımla ele almaya yönelik dönüşümleri (temiz teknoloji, iyi yönetişim, yeşil iş ve yeşil istihdam konularındaki dönüşüm) desteklemeyi ve hızlandırmayı amaçlamaktadır. PAGE kapsamında yürütülen faaliyetlerden birisi olarak, 6-17 Ekim 2014 tarihleri arasında uluslararası katılımlı “Yeşil Ekonomi” konulu bir eğitim programı organize edilmiştir. Eğitime 44 farklı ülkeden 99 temsilci (ekonomik kalkınma ve çevre politikaları ile ilgili kamu çalışanları ile işçi ve işveren örgütlerinin temsilcileri) katılmıştır. Program kapsamında, yeşil ekonomi politikası geliştirme süreci, yeşil ekonomi için mali politikalar, iklim değişikliği, ticaret ve yeşil ekonomi, yeşil girişimcilik, yenilenebilir enerji, katı atık yönetimi, yeşil ekonomi göstergeleri, sürdürülebilir satın alma, yeşil ekonomi ve yoksulluğun azaltılması, sanayinin dönüşümü vb. konularda birer günlük 18 seçmeli ders ve ülke deneyimlerinin paylaşıldığı paneller ve çeşitli çalıştaylar düzenlenmiştir. Ayrıca, tarımsal atıkların geri dönüşümü ve organik tarım konusunda iyi uygulama örneği olan iki işletmeye çalışma ziyareti gerçekleştirilmiştir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın son dönemdeki öncelikli çalışma alanlarından sürdürülebilir üretim uygulamalarının teşvik edilmesine yönelik çalışmaları da içeren Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2014-2017) Belgesinde de yeşil ekonomiye dönüşüm önemli bir araç olarak görülmektedir. Bu doğrultuda söz konusu bilgi paylaşımı ve eğitim etkinliğinde Bakanlığın temsil edilmiş olması, yeşil ekonomiye geçiş politikalarının ve stratejilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara yön göstermesi, uluslararası uygulama örneklerinin ve deneyimlerinin incelenmesi ve iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. KASIM 2014 RECPnet DOĞU AVRUPA, KAFKASLAR VE ORTA ASYA BÖLGESEL TOPLANTISI İLE 17. AVRUPA SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM - TÜKETİM KONFERANSI SLOVENYA'DA DÜZENLENDİ Birleşmiş Milletler Sınaî Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ile Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından birlikte yönetilen Küresel Kaynak Verimli Temiz Üretim Ağı (Network on Resource Efficient Cleaner Production - RECPnet) Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesel Toplantısı ile 17. Avrupa Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Konferansı 13-16 Ekim 2014 tarihleri arasında Slovenya'nın Portoroz kentinde gerçekleştirildi. Ülkemizin gözlemci üye olarak yer aldğı RECPnet Bölgesel Toplantısı'nda Verimlilik Genel Müdürlüğü’nü Program Uygulama ve Destekler Dairesi Başkan V. M. Hürol Mete temsil etti. İlk gün düzenlenen Bölgesel Toplantıya Türkiye'nin yanı sıra Almanya, Arnavutluk, Ukrayna, Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Ermenistan, İsrail, Litvanya, Macaristan, Makedonya, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Özbekistan'dan ülke temsilcileri katıldı. Söz konusu toplantıda, bölgedeki ülkelerin sürdürülebilir üretim ve tüketim politikaları bağlamındaki öncelikli ihtiyaçları görüşülerek, düşük karbonlu ekonomilere geçiş için gerekli düzenlemeler ve uygulamalar konusu tartışıldı. Bunun yanında eko-inovasyon, yenilikçi kimyasal çözümler, eko-turizm gibi konularda diğer ülkelerle koordinasyonu yürütecek koordinatörler belirlendi. 14-16 Ekim'de düzenlenen “Avrupa Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Konferansı”na ise yaklaşık 200 kişi katılım sağladı. “İstediğimiz Avrupa (The Europe We Want)” temasıyla düzenlenen Konferans kapsamında yedi farklı temada bildiri sunumları gerçekleştirildi. RECPnet ve konferans ile ilgili ayrıntılı bilgi ve dokümanlara www.recpnet.org ve https://conferences1.matheo.si adreslerinden ulaşılabilmektedir. RECPnet Hakkında UNIDO ve UNEP; gelişmekte olan ve geçiş ülkelerinde, sürdürülebilir endüstriyel gelişim ile sürdürülebilir üretim ve tüketimin geliştirilmesi konularında iş birliği yapmaktadır. Kaynak Verimli ve Temiz Üretim (RECP) Ortak Programı’nın amacı; RECP metot, yöntem ve politikalarının uygulanmasını sağlayarak ve yaygınlaştırarak işletmelerin ve diğer organizasyonların kaynak verimliliğini ve çevresel performansını geliştirmektir. RECP Programı, temel olarak 1994’ten bu yana kurulmakta olan Ulusal Temiz Üretim Merkezleri tarafından elde edilen tecrübelere ve çıkarılan derslere dayanmaktadır. Program ayrıca benzer girişimlerle birlikte sinerjilerin ortaya çıkartılmasını amaçlamaktadır. 2010 yılında UNIDO-UNEP Ortak Programı’nın desteğiyle kurulan RECPnet, imalat sektöründe ve ilgili diğer ekonomik sektörlerde, kaynak verimliliği ve temiz üretim kavramlarının, yöntemlerinin, politikaların ve tekniklerin desteklenmesi ve uygulanması fonksiyonlarını temel faaliyetleri olarak gerçekleştiren ve 60 ülkeyi bir araya getiren küresel bir ağdır. Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından 2012 yılında yapılan gözlemci üyelik başvurusu, RECPnet İcra Kurulu tarafından yapılan değerlendirme sonucu 2013 Mayıs ayında kabul edilmiştir. TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü de 2014 yılı içerisinde gözlemci üye statüsüyle RECPnet ağına katılmıştır. 59 KASIM 2014 SUMMARY TECHNOLOGY MEETING 2014 PRODUCTIVITY PROJECT AWARDS The Project of 5% Productivity Growth in Final-1 Line (İnci Akü) As a result of 2012 performance evaluation of final line, Lean 6 Sigma Project has been started with the purpose of submitting more accumulators to customers at one time with in the context of customer satisfaction and providing competitive advantage by minimizing process costs. Project phases have been followed and managed in accordance with 6 sigma methodology. Process analyses have been completed by the team with data evaluation carried out on-site meeting. In order to accelerate the type change of closing moulds, a mould car is designed by İnci Machine Workshop. The purpose of this car is to decrease the time in type change, to eliminate extra labour and the energy that would have been used for heating to activate the machine. As a summary, the objectives of the improvement activities planned with in the scope of the project are ‘reduction in energy consumption’, ‘decrease in operator’s walking distance’ and ‘transport capability of many moulds at the same time’. The Project of Forming Parameters Optimization in 6513 Quality Steels with the Technique of Experimantal Design (Ereğli Demir ve Çelik FabrikalarıErdemir) Deep drawn steels suitable for enamel plating are used in production of culinary utensils such as baking tray, bakery shaft, cooking pot and bakery grill. Erdemir is 60 the supplier of many leader firms in production of white goods and it aims to increase its market share in white goods sector. Altough Erdemir produces steel in accordance with DC04 EK- 6513 steel quality, there is a need for improvement of technical features of the product as a result of increasing competition in terms of internal and external customers and high expectations of the customers in deep drawn steels in line with developing production conditions. After accomplishing the objectives of the project, it paved the way for providing the anticipated increase of sale amount in the project. The order amount of the product in the first three months of 2014 is close to the total order amount of 2013. In addition to this, it is determined that steel in accordance with DC05 EK steel quality in EN 10209 standard can be produced in our country by ERDEMİR. INCREASING WOMEN EMPLOYMENT AND DETERMINANTS OF WOMEN PARTICIPATION IN LABOUR FORCE Women workforce is important in terms of increasing wellfare and sustaining development in developing societies, where gender inequality is in course of on a large scale. The comparison of Turkey’s current situation in terms of women employment with developed and developing countries would shed light on policies to be followed in this matter. As a result of comparison, putting forward similarities and differences about the situation would be helpful in making concrete evaluations and suggestions about women employment. Women employment ratio falls behind the developed countries and goals of development plans. Furthermore starting from this point of view, the study is going to focus on main reasons of low ratios of women participation in workforce. Within this scope, the measures and precautios taken would be evaluated. THE SOLUTION FOR ENERGY PROBLEM: NUCLEAR BATTERY TECHNOLOGY Nuclear batteries, as nuclear power plants, transforms the energy inside that is released with deterioriation of radioactive substance; however, chain reactions occuring in nuclear power plants do not take place in nuclear batteries. Nuclear batteries, which have been used for years in defence and space applications, can operate the vehicles that it feeds for decades. By this means, space vehicles can travel and make data transmission in space for many years. We have a short period of time for daily use of nuclear batteries, which are used in space systems, submarines and space stations until today. Becuse of their larger sizes, it was hard to use nuclear batteries in small-size systems until today. A workgroup from Missouri University produced nuclear batteries as small as a coin in 2009. Team leader Prof. Dr. Jae Wan Kwon stated that in comparison with standard alkaline batteries in daily use, the produced nuclear batteries would be able to produce more than a million times of electricity. He also mentioned that many people would be suspicious of this technology since the use of ‘nuclear’ word; nevertheless, he indicated that the reactions in these batteries are not harmful to health by no means. KASIM 2014 ‘ACADEMY ON THE GREEN ECONOMY’ HELD IN ITALY ‘Academy on the Green Economy’, organized by International Labour Organization, which is open to international participation, was held in October 6-17, in Torino, Italy. The training programme involves practices for development of national strategies and policies in green economy and practices concerning transformation of economies within in the direction of sustainability goals. Industry and Technology Expert Şakir Karakaya represented Directory General for Productivity in training programme. RECPNET EAST EUROPE, CAUCASIANS AND MIDDLE EAST REGIONAL MEETING AND 17th EUROPE SUSTAINABLE PRODUCTION-CONSUMPTION CONFERENCE HELD IN SLOVENIA East Europe, Caucasians and Middle East Regional Meeting of RECPnet -Network on Resource Efficient Cleaner Production – RECPnet-, that is directed by United Nations International Development Organization (UNIDO) and United Nations Environment Programme (UNEP) and 17th Europe Sustainable ProductionConsumption Conference were held in October 13-16 2014 in Portoroz, Slovenia. Turkey is the member observer state in the in regional meeting of RECPnet and M. Hürol Mete represented Directory General for Productivity. 61 KASIM 2014 SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%) Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%) 62 Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey KASIM 2014 BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2012) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2012) Kaynak: OECD, MSTI - Source: OECD, MSTI Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2012) R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2012) Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat 63 KASIM 2014 ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT 64 ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS