Teknoloji Buluşması - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

Teknoloji Buluşması - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Nükleer Pil Teknolojisi Üzerine: Enerji Sorununa
Kesin Çözüm s. 10
Tasarımcıların Gücüne Güç Katacak Yol Haritası Belirlendi s. 39
Sanayi Üretiminde Çığır Açan Teknolojiler s. 44
“2. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Zirvesi”
13 Kasım’da Ankara’da Gerçekleştirilecek s. 50
K A S I M 2 01 4 , Y ı l 2 6 , S a y ı 311
Teknoloji
Buluşması
KASIM 2014
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
KASIM 2014 YIL: 26 SAYI: 311
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
Teknolojinin insanlığın refahını geliştirmedeki önemi tartışmasız kabul
görmektedir. Bu alanda yapılan hemen hemen tüm araştırmaların da dikkat
çektiği üzere ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını açıklayan en önemli faktör
teknoloji üretim ve kullanmadaki başarı seviyesidir. Bu sebeple gelişmekte olan
bir ekonomiyi üst seviyeye taşımak, hem üretim yelpazesinin yüksek teknoloji
alanına doğru kaydırılabilmesine hem de teknoloji üretir hale gelinebilmesine
bağlıdır.
Sanayi Devrimi’nden günümüze, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve tüm
ekonomiye yayılmasında imalat sanayii çok önemli bir rol oynamıştır. Bu nedenle,
teknoloji ve sanayi politikalarının önemli bir amacı, teknolojik yenilikler yoluyla
ekonominin gelişim potansiyelini arttırmak, üretkenliği ve gelişme hızı yüksek
sektörlere doğru bir dönüşümü teşvik etmektir. Bu dönüşüm ülkemizde tarımdan
sanayiye geçişin hızlanması gibi ana sektörler arasında olabileceği gibi imalat
sektörünün içindeki bir hareket olarak da gözlenebilmektedir.
Verimlilik artışı sağlamanın en kalıcı yolu da teknolojik gelişmedir. Zira teknolojik
gelişim ülkenin elinde bulundurduğu işgücü, sermaye ve doğal kaynakların en
etkin biçimde kullanmasında sınırları sürekli ileri çekmektedir. Bu sebeple,
ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeleri orta gelir tuzağından kurtaracak olan
reçetenin ana bileşenini de gelişmiş teknoloji oluşturmaktadır.
“Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak” vizyonu
Bakanlığımızca koordine edilen Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) ile
belirlenmiştir. Bu vizyonla uyumlu bir şekilde, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri,
kamu-üniversite-sanayi işbirliğinin önemini göz önünde bulunduran bir
yaklaşımla, yüksek teknolojili mal ve hizmet üretmek isteyen girişimci,
araştırmacı ve akademisyenlere destek olmak amacıyla kurulmuştur.
Bakanlık olarak bu sene ikincisini düzenlediğimiz Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Zirvesi'nin tüm katılımcılar ve ülkemiz adına faydalı olacağını düşünüyor, bu
vesileyle konunun çeşitli yönleriyle ele alındığı dergimizde makale ve yazılarıyla
yer alan yazar ve uzmanlarımıza çok teşekkür ediyoruz.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin KASIM 2014 sayısı
06.11.2014 tarihinde basılmıştır.
01
KASIM 2014
İÇİNDEKİLER
04
04
Yeşil Ekonomiye Geçiş / Şakir KARAKAYA
10
Nükleer Pil Teknolojisi Üzerine: Enerji
Sorununa Kesin Çözüm / Sadık ZUHUR
16
Büyük Veri ve Pazarlama
Asuman ÖZDEMİR
22
Gelir Dağılımı Üzerine
Dr. Sinan BORLUK
28
Kadın İstihdamının Artırılması ve
Kadınların İş Gücüne Katılımının
Belirleyicileri / Nazmiye DEMİR
34
2014 Verimlilik Proje Ödülleri:
6513 Kalite Çeliklerde Deney Tasarımı
Tekniği İle Şekillendirilebilirlik
Parametreleri Optimizasyonu Projesi
37
2014 Verimlilik Proje Ödülleri:
Final - 1 Hattında Yüzde 5 Verimlilik Artışı
Projesi
39
Tasarımcıların Gücüne Güç Katacak Yol
Haritası Belirlendi
42
Karadeniz Balı “Arım Balım Peteğim”
Projesi ile Türkiye’yi Bal İhracatında İlk
Sıralara Taşımayı Hedefliyoruz!
44
Bilişim, Bilim ve Teknoloji
10
16
02
KASIM 2014
48
Haberler
58
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
60
Technology Meeting
62
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
34 - 38
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
42
48
03
KASIM 2014
MAKALE
YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ
Şakir KARAKAYA / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
İnsanlık tarihinin son yüzyılında
gerçekleştirilen yoğun ekonomik
faaliyetler sosyal yaşam ve çevre
üzerindeki baskıyı ve olumsuz etkileri
artırmış; ekosistemdeki bozulmanın
etkilerinin hissedilir boyutlara ulaşıp
küresel bir tehdit olarak kabul görmesiyle
birlikte, doğal kaynakların tahrip edilmesi,
ekolojik dengenin ve insan yaşam
kalitesinin bozulması pahasına yürütülen
üretim modellerinin çevreye ve insana
duyarlı bir yaklaşıma doğru evrilmesine
yol açmıştır. Daha çok büyüme ve üretime
odaklı ekonomik sistemler, daha az emek
1
yoğun ve daha fazla kirletici yoğun hale
gelmiş ve çevre sorunlarının yanına işsizlik
ve yoksulluk gibi küresel başka sorunları
da eklemiştir.1 Yaşanan bu sorunlar,
ekonomik, sosyal ve çevresel konuların
bütünsel olarak ele alınması gereksinimini
doğurmuş ve yeni büyüme araçlarının
geliştirilmesi ihtiyacını tetiklemiş, sonuç
olarak sürdürülebilir kalkınmayı
destekleyecek araçlardan biri olarak “yeşil
ekonomi” kavramının ortaya çıkmasını
sağlamıştır. Birleşmiş Milletler Çevre
Programı’nın (UNEP) 2011 yılında
yayınladığı “Yeşil Ekonomi Raporu”nda ise
yeşil ekonomi, sosyal eşitliği ve toplumsal
refahı artıran ve aynı zamanda çevresel
riskleri ve ekolojik kıtlıkları önemli ölçüde
azaltan bir yaklaşım olarak ele alınmış ve
ekonomileri yeşilleştirme sürecinin
sürdürülebilir büyümenin yeni aracı
olduğu ifade edilmiştir.
2012 yılında düzenlenen Rio+20
Konferansı’nın sonuç bildirgesinde “yeşil
ekonomi” kavramı sosyal, çevresel ve
ekonomik açıdan sürdürülebilir
kalkınmanın sağlanması ve yoksulluğun
azaltılması bağlamında ele alınmıştır. Bu
Koc, D. (2014), “Yeşil İş Kavramı ve Uluslararası Uygulama Örnekleri ile Türkiye'de Yeşil İş Potansiyeli”, Hopa Uluslararası Sosyal Bilimler Konferansı, Ekim 2014.
04
KASIM 2014
kapsamda, yeşil ekonominin doğal
kaynakları sürdürülebilir şekilde
yönetmeyi sağlayacağı, kaynak
verimliliğini artıracağı, açlığı azaltacağı ve
sonuç olarak ülkeleri sürdürülebilir, adil
ekonomik büyüme ve iş imkânı sağlama
konusunda destekleyeceği ifade edilmiştir.2
Konferans’ta, yeşil ekonomi yaklaşımının
yerel ve bölgesel ihtiyaçlar ile uluslararası
yükümlülüklerin ve hedeflerin uyumlu
olması gerektiğine vurgu yapılmış;
kurumsal ve finansal kapasitenin
güçlendirilmesi, ulusal ve uluslararası
2
3
ekonomilerin daha güçlü bir şekilde
kalkınmasını sağlayacak şekilde
teknolojilerin geliştirilmesi ve
yaygınlaştırılmasına ve ilgili tüm tarafların
çeşitli işbirlikleri oluşturmasına yönelik
bir çağrıda bulunulmuştur. Bu çağrı
doğrultusunda, yeşil ekonomiyi farklı
açılardan ele alan Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP), Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler
Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO),
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
(UNDP) ve Birleşmiş Milletler Eğitim ve
Araştırma Enstitüsü (UNITAR) tarafından
ekonomilerini daha yeşil hale getirmeye
çalışan ülkeleri desteklemek amacıyla
2013 yılında Yeşil Ekonomi Eylem İşbirliği
(PAGE- Partnership for Action on Green
Economy) programı oluşturulmuştur.
PAGE, ülkelerin yeşil ekonomi stratejileri
geliştirmek ve uygulamak için ortaya
koydukları istek ve iradeye destek olma
amacındadır. Ulusal bir ekonomi için, bu
tür girişimlere dâhil olmak hem kapasite
geliştirmeye destek olacağı hem de
programlı bir şekilde yeşil ekonomiye
geçişi kolaylaştıracağı için önem arz
etmektedir. PAGE kapsamında ele alınan
en önemli hususlardan biri uluslararası
yükümlülükler ve hedeflerle uyumlu
olacak şekilde ulusal düzeyde yeşil
ekonomi politikalarının geliştirilmesidir.
Yeşil Ekonomiye Geçiş Süreci
Bir ülkenin yeşil ekonomiye geçiş sürecini
başlatabilmesi için öncelikli olarak karar
vericilerin ve politika yapıcıların bakış
açılarının ve yaklaşımlarının “yeşil
ekonomi”ye yönelik olarak değişmesi
gerekmektedir. Bu kapsamda, küresel
ısınma, hava kalitesinin bozulması,
biyolojik çeşitliliğinin azalması, yoksulluk,
insancıl çalışma ve yaşama koşullarının
giderek kötüleşmesi, gelecek nesillerin su,
enerji, gıda vb. kaynaklarla ilgili kıtlık
yaşama riskinin artması, gelir
adaletsizliği, su kaynaklarının kirlenmesi
vb. tüm sosyal, çevresel ve ekonomik
alanlardaki gelişmelere karşı farkındalık
düzeyinin oluşması büyük önem arz
etmektedir (Şekil 1/Aşama 1). Bu
farkındalığın oluşması, yeşil ekonomiye
geçiş sürecinin birinci aşaması olarak
değerlendirilebilir.
Şekil 1’de görüldüğü üzere, ikinci aşama
olarak planlı bir şekilde yeşil ekonomiye
geçiş sürecini yürütme konusunda
uluslararası bilgi birikiminden ve
deneyimlerden yararlanmayı
kolaylaştırması bakımından uluslararası
işbirliklerine dâhil olunması önerilebilir.
Üçüncü aşamada (Şekil 1/Aşama 3) ise
ulusal düzeyde tüm taraflarla (ekonomi,
sanayi, ticaret, çalışma, maliye, sosyal
güvenlik gibi ilgili bakanlıkların üst düzey
temsilcileri, sivil toplum örgütleri, finans
ve iş dünyası, sektör birlikleri, sanayi ve
ticaret odaları, üniversiteler, medya,
araştırma kurumları vb.) uzun vadeli
işbirliklerinin oluşturulması
gerekmektedir. Ayrıca, yeşil ekonomi adına
çeşitli projeler (yeşil büyüme, yeşil
kalkınma, düşük karbonlu ekonomik
kalkınma vb. adlar altında yürütülen
projeler) tasarlama, uygulama ve yönetme
süreçlerinde yer alan tüm tarafların da bu
aşamada temsil edilmesi önem arz
etmektedir.
Bu aşamadan sonra yeşil ekonomiye geçiş
süreci, hedeflerin net olarak belirlenmesi,
hedefleri gerçekleştirmek için yatırımların
(hem özel sektör hem de kamu tarafından)
planlanması ve yatırımların uygulanması
http://www.cem.gov.tr/erozyon/Files/Rio20SonucBildirgesii.pdf; erişim tarihi: 28.10.2014
http://www.unep.org/greeneconomy/PAGE, erişim tarihi: 28.10.2014
05
KASIM 2014
MAKALE
YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ
sürecini kolaylaştırmak için politikaların
belirlenmesi (Şekil 1/Aşama 4),
uygulanması (Şekil 1/Aşama 5) ve
sonuçlarının izlenmesi (Şekil 1/Aşama 6)
ile devam etmelidir.
Yeşil Ekonomi Politikaları Geliştirme ve
Değerlendirme Süreci
Yeşil ekonomi politikaları geliştirme ve
değerlendirme süreci temel olarak beş
ana faaliyetten oluşmaktadır
(UNEP, 2014)4:
1. Ülkelerin genel kalkınma planları
doğrultusunda öncelikli sürdürülebilir
kalkınma hedeflerinin oluşturulması
(hedeflerin tanımlanması),
2. Hedefleri gerçekleştirmek için gerekli
tahmini yatırım miktarının belirlenmesi,
3. Gerekli yatırımların yapılmasını
kolaylaştırmak için politikaların
geliştirilmesi ve politika reformlarının
yapılması,
4. Hedeflerle uyumlu ekonomik, sosyal ve
çevresel göstergeler tanımlama ve çeşitli
senaryoların sonuçlarıyla kıyaslama
yoluyla gerekli yatırımların ve kolaylaştırıcı
politikaların etkilerinin değerlendirilmesi
(etki değerlendirme),
5. Değerlendirme sonuçlarının sunulması.
Faaliyet 1: Hedeflerin tanımlanması
Hedef tanımlama, nereye ulaşılmak
istendiğini sayısallaştırmayı sağlayan bir
süreç olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir
kalkınma doğrultusunda yeşil ekonomiye
geçişi sağlayacak veya hızlandıracak
biçimde ve bir ülkenin sosyal ve çevresel
kalkınma amaçları ve öncelikleri ile
uyumlu olacak şekilde hedeflerin
tanımlanması gerekmektedir.
4
06
Yeşil ekonomi hedeflerine örnekler:
- Kaynak etkinliğini artırma, endüstriyel
atık miktarını azaltma ve birim ürün
başına tüketilen enerji miktarını azaltma
amaçları doğrultusunda, gelecek 10 yıl
içerisinde yenilenebilir enerji
kaynaklarının toplam enerji üretimi
içerisindeki payını % 30’a yükseltme.
- Ekosistemleri koruma, çevresel kirliliği
azaltma ve doğal kaynakları korumaya
yönelik amaçlar doğrultusunda, 2020
yılına kadar endemik bitki ve hayvan
habitatlarının en az % 80’ini ve ormanların
en az % 50’sini koruma altına alma.
- Yaşam kalitesini artırma, yoksulluğu
azaltma ve gelir dağılımı adaletsizliğini
giderme amaçları doğrultusunda, 2030
yılına kadar ortalama yaşam süresini 75’e
yükseltme.
- Düşük karbonlu bir ekonomiye geçme
amacına yönelik olarak yapılacak
yatırımlar için GSMH’nin % 2’sini tahsis
etme.
Hedefler belirlenirken, hedeflerin birbirini
destekleyecek şekilde formüle edilmesi,
hedefleri etkileyen veya hedeflerden
etkilenen tüm tarafların sürece dâhil
edilmesi, özel sektörün bakış açısını
değiştirecek, özel sektör yatırımlarını
harekete geçirecek ve kamu ile özel sektör
arasında risklerin paylaşımını sağlayacak
nitelikte olması ve ülkenin ihtiyaçları ve
mevcut durumu dikkate alınarak hedefler
arasında önceliklendirme yapılması büyük
önem arz etmektedir. Ayrıca, hedefler
belirlendikten sonra çeşitli senaryolar
altında hedeflerin gerçekçi ve ulaşılabilir
olup olmadıkları test edilmelidir.
Faaliyet 2: Hedefleri gerçekleş rmek için
gerekli tahmini ya rım miktarının
belirlenmesi,
Yeşil bir ekonominin, gelirin ve istihdam
olanaklarının artırılması, temiz suya ve
enerjiye erişimin iyileştirilmesi, atıkların
ve karbon salımının azaltılması, biyolojik
çeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması,
yoksulluğun ve gelir adaletsizliğinin
azaltılması gibi konularda iyileştirmelere
odaklanması gerekir (UNEP, 2014). Bu
odak alanlarına müdahale etme
konusunda kullanılabilecek en etkili araç
ise yatırımlardır. Kamusal veya özel sektör
yatırımlarının fosil kaynaklı yakıt
üretimine, doğal kaynakları verimsiz bir
şekilde kullanan sektörlere
yönlendirilmesi gibi yatırım kararları
sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaya engel
teşkil edebilecek alanlardır. Mevcut
yatırımları bu alanlardan yeşil yatırım
alanlarına kaydırmadan yeşil bir
Yatırım Eksenli Yeşil Ekonomi Politikaları
Yeşil ekonomi, kaynakların, daha verimli bir şekilde dağıtımı yoluyla yatırımların
sosyal ve çevresel alanlara doğru yönlendirilmesine odaklanmaktadır. Bu
bağlamda, yatırımları sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma amacına
doğru harekete geçiren veya yönlendiren herhangi bir politika yeşil ekonomi
politikası olarak ele alınmaktadır (UNEP, 2014). Yatırımların bir ekonomiyi
şekillendiren temel araç olduğu düşünüldüğünde, yapılacak yatırımların altyapı,
temiz teknolojiler, doğal kaynaklar ve insan kaynaklarının geliştirilmesine
yönelik olarak gerçekleştirilmesi yeşil ekonomiye geçiş için temel bir
gereksinimdir.
UNEP (2014), “A Guidance Manual for Green Economy Policy Assessment”.
KASIM 2014
ekonomiye geçişin sağlanamayacağı ve
hedeflerin gerçekleştirilemeyeceği açıktır.
Ayrıca, ulusal düzeyde tanımlanan
herhangi bir hedefin yeni ve ek yatırımlar
olmadan gerçekleştirilmesi de pek
mümkün değildir. Örneğin, gıda atıklarının
azaltılmasına yönelik bir hedefin
gerçekleştirilmesi için tüketim
alışkanlıklarının değiştirilmesi ve
tüketicilerin bilinç düzeyinin artırılması
gerekebilir. Bu doğrultuda öncelikli olarak
kampanya ve bilinçlendirme faaliyetleri
için finansal bir kaynağa ihtiyaç
duyulmaktadır. Yine, bu hedef
doğrultusunda ürün kayıplarını azaltmak
için taşıma ve depolama sistemlerinin
iyileştirilmesine yönelik yatırımların
yapılması gerekebilir. Bu nedenle, eğer
yeşil ekonomi yaklaşımından
bahsedilecekse, öncelikle ulaşılmak
istenen hedefleri gerçekleştirmek için
alınacak önlemler (veya yapılacak
faaliyetler) ile ihtiyaç duyulan yatırımlar
arasında bir ilişkinin kurulması ve bir
ihtiyaç analizinin yapılması gerekmektedir.
Bu amaçla geliştirilmiş çeşitli araçlar
bulunmaktadır. Örneğin, iklim değişikliği
ile ilgili hedefler için yapılacak bir yatırım
ihtiyaç analizi için küresel düzeyde
belirlenmiş bir emisyon hedefine ulaşmak
için farklı teknolojiler kullanmanın
maliyetini gösteren ve McKinsey Company
tarafından geliştirilmiş olan “Sera Gazı
Azaltma Maliyeti Eğrisi” kullanılabilir. 5
Ayrıca, UNEP tarafından “yeşil ekonomi
politika değerlendirme modellemesi” için
geliştirilmiş olan T21 modeli de
yatırımların tahmin edilmesine yönelik
kullanılan araçlardan biridir. 6
Kamu ve özel sektör tarafından yapılması
gereken yatırım alanlarının ve
miktarlarının belirlenmesinin yanında,
5
6
mali politikaların yeniden düzenlenmesi
(örneğin, devlet teşviklerinin yeniden
düzenlenmesi, ekolojik vergi reformunun
yapılması, organik tarım teşvikleri gibi yeni
teşvik alanları geliştirilmesi vb.), düşük
karbon teknolojilerine erişimin
kolaylaştırılması için pazara yönelik
düzenlemeler yapılması, yeşil sanayileşme
girişimlerinin ve yeşil iş yaratan iş gücü
piyasalarının desteklenmesi ve yeşil
teknolojilere yönelik Ar-Ge faaliyetlerinin,
ticaret olanaklarının ve sürdürülebilir
tüketimin teşvik edilmesi yeşil bir
ekonomiye geçiş için oldukça önemli
araçlar olarak görülmektedir
(UNEP, 2014).
Faaliyet 3: Gerekli ya rımların yapılmasını
kolaylaş rmak için poli kaların geliş rilmesi
ve poli ka reformlarının yapılması
Özel sektör yatırımlarını istenilen
sektörlere ve alanlara doğru yönlendirmek
ve bu yatırımların etkililiğini sağlamak için
yeşil ekonomi girişimlerini destekleyecek
“kolaylaştırıcı ve yatırım ortamını
iyileştirici” kamu politikalarının
geliştirilmesi gerekmektedir.
Bu politikaları belirleyebilmek için
UNEP’in yöntem önerisi şu şekildedir
(UNEP, 2014):
- Mevcut politikaların (örneğin fosil
kaynaklı enerji üretimi için verilen devlet
teşvikleri, kirlilik/emisyon ile ilgili vergiler,
su ve enerji ile ilgili destekler vb.)
gereksinim duyulan yatırımları harekete
geçirme veya yatırımların etkililiğini
artırma konularında etkisinin ve gücünün
değerlendirilmesi,
- Mevcut politikalarda yapılacak
revizyonların belirlenmesi ve gerekli yeni
politikaların tespit edilmesi,
- Geliştirilecek politikalardan etkilenen
(kazanan ve kaybeden) tarafların
belirlenmesi,
- Politika değişikliklerinden olumsuz
etkilenme olasılığı bulunan taraflar için
alınacak ek önlemlerin belirlenmesi,
- Politika reform sürecinde gerekli sosyal
diyalog mekanizmalarının tespit edilmesi.
Yeşil ekonomiye geçiş için gerekli
yatırımların çoğunluğunun özel sektör
tarafından yapılması gerekirken, kamu
yatırım ve harcamaları da bu noktada
önemli bir rol oynamaktadır. Kamu
tarafından yapılan harcamalarda, çevresel
ve doğal kaynakların daha etkin
kullanımını sağlamak ve yeşil pazarların
gelişimine destek olmak amacıyla çevreye
duyarlı mal ve hizmet alımlarına ağırlık
verilebilir. Özellikle gelişmekte olan
ülkelerde kamu harcamalarının GSMH
içerisindeki payı düşünüldüğünde,
kamusal satın alma faaliyetlerinin yeşil
ekonomiye geçişi nasıl destekleyebileceği
açıkça görülecektir.
Devlet tarafından uygulanacak mali
politikaların gözden geçirilmesi ve ekolojik
vergilendirme (karbon vergisi, enerji, suni
gübre, pil, plastik gibi kirletici ürünlere
yönelik tüketim vergisi vb.) yoluyla
gelirlerin artırılması ve bu gelirlerin yeni
yeşil yatırımlara yönlendirilmesi; çevreye
duyarlı ürünlerin ithalatına veya ihracatına
yönelik olarak teşvik edici yasal
düzenlemelerin yapılması; kirletici özelliği
yüksek olan sektörlere (örneğin fosil
kaynaklı yakıt üretimi) yönelik verilen
devlet teşviklerinin azaltılması veya
tamamen ortadan kaldırılması gibi
birtakım politika eksenli uygulamalar,
çeşitli standartların (örneğin araç
emisyon standartları) geliştirilmesi yeşil
http://www.mckinsey.com/client_service/sustainability/latest_thinking/greenhouse_gas_abatement_cost_curves, Erişim tarihi: 30.10.2014.
Detaylı bilgi için bkz. UNEP (2014), “A Guidance Manual for Green Economy Policy Assessment”.
07
KASIM 2014
MAKALE
YEŞİL EKONOMİYE GEÇİŞ
ekonomiye geçiş için önemli araçlar
olarak görülebilir. Ayrıca, yeşil ekonomiye
geçiş sürecinde, özellikle yatırımların
yönlendirildiği sektörlerde iş bgücünün
beceri ve kapasitesinin artırılmasına ve
insana yakışır iş olanaklarının
geliştirilmesine yönelik politika araçlarının
da diğer kolaylaştırıcı politikalarla
bütünleşik olarak ele alınması
gerekmektedir.
Faaliyet 4: Etki Değerlendirme
Önceki adımlarda belirlenen yatırımlara ve
politikalara karar vermeden önce bu
yatırım ve politikaların etkisi çeşitli araçlar
ve göstergeler kullanılarak
değerlendirilmelidir. Bu bağlamda şöyle
08
bir kuramsal örnek verilebilir
(UNEP, 2014): Bir ülkenin amaçlarından
birinin enerji verimliliğini artırmak
olduğunu ve bu bağlamda, öncelikli
hedefin 2020 yılına kadar birim GSMH
başına tüketilen enerjiyi % 20 oranında
azaltmak olduğunu düşünelim. Yatırım
değerlendirme çalışması sonucunda,
2020’ye kadar binaları ve toplu taşıma
sistemlerini yeşilleştirmek için her yıl 25
milyar dolarlık kısmı kamu tarafından
yapılmak üzere toplam 100 milyar dolarlık
bir yatırım yapılması gerektiği, ayrıca fosil
kaynaklı yakıt üretimine yönelik
desteklerin sonlandırılması ve karbon
vergisinin uygulanması gerektiği ortaya
çıkmış olsun. Bu durumda, ilgili hedefi
gerçekleştirmek için yapılacak bu
faaliyetlerin karbon emisyonlarını
azaltmanın dışında, devletin mali
durumuna (gelir ve harcamalar ile
finansman dengesi), özel sektöre
(ekonomik büyüme, enerji verimliliğinden
doğan tasarruflar, istihdam ve ithalat
açısından) ve sosyal yapıya (örneğin yoksul
halkın istihdam olanağının artırılması ve
mobilitesi) etkisinin değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu amaçla çeşitli
modelleme araçlarından ve
göstergelerden yararlanılmalıdır. Yeşil
ekonominin sosyal, ekonomik ve çevresel
boyutları olduğu için, geliştirilen bir
politikanın veya yapılacak bir yatırımın her
boyuta etkisinin (olumlu veya olumsuz
KASIM 2014
etkiler) analiz edilmesi ve bütüncül olarak
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu
aşamada en sık kullanılan araçlar ise
fayda-maliyet analizi, maliyet-etkililik
analizi ve çok kriterli karar verme
teknikleridir.
Faaliyet 5: Değerlendirme sonuçlarının
sunulması
Önceki adımda gerçekleştirilen etki
değerlendirme sonuçlarına göre
yapılmasına karar verilen yatırım eksenli
yeşil ekonomi politikaları için yapılması
gereken faaliyetleri ve zaman planlamasını
içeren bir yol haritasının hazırlanması ve
tüm taraflara sunulması gerekmektedir.
Bu yol haritasında, spesifik hedefler ve
ilgili göstergeler, gerekli yatırımlar ve bu
yatırımların zaman planı ve sektörlere
dağılımı, ne tür politika reformlarının ne
zaman hayata geçirileceği ile fon
kaynakları (kamu, özel sektör, yerel,
küresel, borç vb.) ve bu kaynakların türü
gösterilmelidir.
Yatırımların Gerçekleştirilmesi,
Politikaların Uygulanması ve Sonuçların
İzlenmesi
Yeşil ekonomiye geçiş sürecinde,
geliştirilen yatırım eksenli politikaların
uygulanması, bu politikaların
performansının ölçülmesine yönelik
göstergelerin geliştirilmesi, gösterge
sonuçlarının dönemsel olarak ölçülmesi
ve değerlendirilmesi, bir performans
izleme sisteminin kurulması ve bu
sistemden elde edilen veriler ve değişen
ekonomik, sosyal ve çevresel koşullar
doğrultusunda politikaların, politika
araçlarının ve yatırım planlarının
dönemsel olarak
güncellenmesi/iyileştirilmesi
gerekmektedir.
Aşama 1: Yaklaşımların ve Bakış Açısının Değiştirilmesi
Bakış
açınızı
sıfırlayın
Dünyaya (suya,
havaya,
toprağa) neler
olduğunu
görün
Soluduğunuz
havayı
koklayın,
rahat nefes
alabiliyor
musunuz?
İnsanların
bugün ve
gelecek için
söylediklerine
kulak verin
İşte şimdi
konuşmaya ve
harekete
geçmeye
hazırsınız!
Aşama 2: Uluslararası işbirliklerine dâhil olunması
Aşama 3: Ulusal düzeyde ilgili tüm taraflarla uzun vadeli işbirlikleri oluşturulması
Organik
Tarım
İşçi Hakları
Temiz
Teknolojiler
Atık
Yönetimi
Aşama 4:
Yeşil ekonomi politikalarının
geliştirilmesi ve
değerlendirilmesi
Eğitim &
Beceri
Geliştirme
Yenilenebilir
Enerji &
Enerji
Verimliliği
Yatırım &
Finansal
Destek
Sürdürülebilir
Tüketim
Yeşil İşler
ve Sosyal
Sorumluluk
Sanayinin
Dönüşümü
Aşama 5: Eylem planları geliştirilmesi ve uygulanması
Aşama 6: İzleme ve değerlendirme sisteminin kurulması
(Yeşil Ekonomi Göstergeleri)
Şekil 1. Yeşil Ekonomiye Geçiş Süreci
09
KASIM 2014
MAKALE
NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM
Sadık ZUHUR / Fizik Yüksek Mühendisi (Bilim, Sanayi ve Teknoloji Kastamonu İl Müdürlüğü)
1.Giriş
Ülkemizde “Nükleer enerji yararlı mı
zararlı mı?” tartışmaları süredursun, 1913
yılında başlayan nükleer pil serüveni
dünya çapında hızla yoluna devam ediyor.
İsmindeki nükleer kelimesi her ne kadar
bizi rahatsız etse de bu teknoloji gelecekte
beklenen enerji savaşlarını önleyebilir. Bu
piller, çok kısa tanımıyla, nükleer
santraller gibi içindeki radyoaktif
maddenin bozunmasıyla açığa çıkan
enerjiyi elektriğe dönüştürüyor, ancak
nükleer santrallerde gerçekleşen
zincirleme reaksiyonlar nükleer pillerde
gerçekleşmiyor. Savunma ve uzay
uygulamalarında yıllardır kullanılan
nükleer piller, besledikleri cihazları on
yıllarca çalıştırabiliyor. Bu sayede uzayda
yıllarca gidebilecek ve veri iletebilecek
uzay araçları üretilebiliyor.
Şekil 1. Kuyruğunda Nükleer Pille Bir
Uzay Aracı (NASA)
Bugüne kadar uzay sitemleri, denizaltılar
ve çok uzak bölgelere kurulan ulaşımı zor
bilimsel istasyonlar gibi belirli alanlarda
kullanılan nükleer pillerin günlük
uygulamalarda kullanılmasına az zaman
10
KASIM 2014
kaldı. Büyük boyutları nedeniyle bugüne
kadar küçük boyuttaki sistemlerde
kullanılamayan piller üzerinde araştırma
yapan Missouri Üniversitesi’nden bir ekip
2009 yılında neredeyse bozuk para
büyüklüğünde nükleer pil üretti.
Şekil 2. Missouri Üniversitesi’nde Üretilen
Nükleer Pil
Ekip lideri Prof. Dr. Jae Wan Kwon üretilen
pilin gündelik yaşamda kullandığımız
standart kalem pillere göre 1.000.000 kat
daha fazla elektrik temin edebileceğini
belirtti. Prof. Jae, adında “nükleer”
sözcüğü geçtiği için pek çok insanın bu
yeni teknolojiye şüpheyle bakacağını,
ancak bu pillerdeki reaksiyonların hiç bir
şekilde sağlığa zararlı olmadığını ifade
etti.
tekniklerine bağlı olarak termal ve termal
olmayanlar olmak üzere iki gruba
ayrılabilir. Radyoaktif bozunmadan açığa
çıkan enerjiyi elektriğe dönüştüren
nükleer cihazların sınıflandırılması
Şekil 3’te gösterilmiştir. Radyoizotop
jeneratörler ya radyoizotop termoelektrik
jeneratör (RTG) gibi termal dönüştürücüler
ya da termal olmayan nükleer piller olmak
üzere ikiye ayrılır. Nükleer piller ise enerji
dönüştürme prensiplerine göre üçe ayrılır,
bunlar sırasıyla; doğrudan dönüştüren
(direct conversion), dolaylı dönüştüren
(indirect conversion) ve doğrudan şarj
eden (direct charge) nükleer pillerdir.
Ayrıca, nükleer piller sıcaklık, basınç gibi
çevresel faktörlerden etkilenmiyor.
Dolayısıyla geniş bir çalışma aralığına
sahipler, su altında ve uzayda da
çalışabiliyor. Nükleer piller otonom olduğu
için, tekrar dolum yapma, şarj etme,
kendini yenileme gibi özelliklerden yoksun.
Radyoizotoplardan elektrik üretimi
radyoaktif enerjiyi elektriğe dönüştürme
2.1.Doğrudan Dönüştüren Nükleer Piller
Doğrudan dönüştüren nükleer piller
betavoltaik etki, kontak potansiyel farkı ve
ışınlanan yüzeyden ikincil emisyon
tekniklerinden birine dayalı olabilir.
Şimdi dilerseniz bu pillerin çalışma
mekanizmalarına kısaca göz atalım.
2. Nükleer Pil Nedir?
Radyoaktif bozunma sonucu açığa çıkan
enerjiyi elektriğe dönüştüren cihazlara
nükleer pil, atomik pil veya radyoizotop
jeneratörü denir. İlk nükleer pil Henry
Moseley tarafından 1913 yılında tasarlandı.
Pilde kullanılan radyoizotopun yarı
ömrüne bağlı olarak yıllarca elektrik
üretebiliyor olmasının yanı sıra nükleer
pillerin hidrojen yakıt pillerine göre
yaklaşık 10 kat, kimyasal pillere göre
yaklaşık 1000 kat enerji sağlaması bilim
insanlarını bu alanda çalışmaya teşvik
ediyor.
Şekil 3. Radyoizotop Jeneratörlerin Sınıflandırılması
11
KASIM 2014
MAKALE
NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM
2.2.1. Betavoltaik etki (PN eklemi) ile
Doğrudan Dönüştüren Nükleer Piller
Betavoltaik etki yarı iletken malzemeye
beta parçacıklarının çarpması ile daha
fazla elektron-deşik çifti oluşturulması
olayıdır. Betavoltaik etki ilk kez 1951
yılında Ehrenberg tarafından keşfedildi.
Rappoport 1953 yılında Sr-90/Y-90 çifti ile
yarı iletken bir malzeme kullanarak ilk
betavoltaik hücreyi tasarladı. 1960 yılında
Radiation Research Corporation Pm-147
ile silisyum üzerine toplam verimliliği 0,4
ve 0,77 olan betavoltaik piller yaptı.
Şekil 4. P-N Eklemi Tipindeki Hücrenin
Çalışma Prensibi
2.2.3. İkincil Elektron Emisyonu ile
Çalışan Piller
İkincil elektron emisyonu ile çalışan
pillerin çalışma prensibi, elektrotlar
arasına yerleştirilen dielektrik malzemeye
çarpan yüksek enerjili beta parçacıklarının
malzeme üzerinde ürettiği ikincil
elektronların toplanması olayına dayanır.
İkincil elektronların sayısı primer
elektronlardan daha fazladır fakat
enerjileri çok düşüktür. Bu nedenle bu
bataryaların çıkış akımı primer
parçacıklarla karşılaştırıldığında daha
büyüktür. Bu tip piller ilk kez 1955 yılında
Schwartz tarafından tasarlandı. Bu tip
pillerin verimi % 1’in altında olduğu için
pratik uygulamalarda kullanılmamaktadır
ancak teorik çalışmalara devam
edilmektedir.
2.2.2. Kontak Potansiyel Farkı ile Çalışan
Piller
Şekil 5’te gösterilen Kontak Potansiyel
Farkı ile çalışan piller (CPD - Contact
Potansiyel Difference) ilk kez 1924 yılında
Kramer tarafından geliştirildi. Radyoaktif
gazdan çıkan parçacıklar zıt elektrotlara
hareket eden negatif ve pozitif iyon
oluşturmak için gaz molekülleri ile
çarpışırlar. Hücre üzerindeki teorik voltaj
iki elektrot metalinin iş fonksiyonu
arasındaki farkla hesaplanır.
2.3. Dolaylı Dönüştüren Nükleer Piller
Radyoaktif bozunmadan elektrik
üretmenin bir diğer yolu ise iki kademeli
dönüştürme metodudur. Bu metotta,
radyoaktif bozunma enerjisi (alfa ya da
beta parçacıkları) radyolüminesans madde
(fosfor) aracılığıyla ultraviyole veya
görünür ışığa dönüştürülür. Sonra elde
edilen bu ışık fotovoltaik bir hücre
tarafından elektriğe dönüştürülür. Dolaylı
dönüştüren bir nükleer pil tasarımı
Şekil 6'da gösterilmiştir.
P-n eklemi tipi pilin çalışma prensibi
Şekil 4’te gösterilmiştir. Beta
parçacıklarının kinetik enerjisi elektrondeşik çiftleri oluşturur. P-n eklemi
üzerindeki potansiyel fark nedeniyle
elektronlar bulundukları yerden ayrılarak
yük direnci üzerinde akım oluşturur.
12
Şekil 5. Kontak Potansiyel Farkı ile
Çalışan Pil
KASIM 2014
Şekil 6. Dolaylı Dönüştüren Nükleer Pillerin Yapısının Şematik Gösterimi
2.4. Doğrudan Şarj Nükleer Piller
Doğrudan Şarj Nükleer Pillerin (Direct
Charge Nuclear Battery - DCNB) çalışma
prensibi kaynak bir elektrottan yayılan
yüklü parçacıkların karşıda bulunan bir
başka elektrotta toplanması esasına
dayanır. Bu tür pillerde alfa veya beta
kaynakları kullanılabilir. Direkt şarj hücre
ve yük, şarj etme sürecini göstermek için
Şekil 7'de sunulmuştur.
3.Uygulama Alanları
Nükleer piller kullanım süresinin uzun
olması ve güvenilirlik düzeyinin artmasıyla
önümüzdeki dönemde konvansiyonel
kimyasal pillerin yerini alabilir. Bu yeni
teknolojinin güç sınırlaması olmadığı için
mevcut teknolojilere de yeni bir vizyon
kazandıracağı öngörülmektedir. Şimdi bu
uygulamalardan bazılarına kısaca göz
atalım.
Uzay Uygulamaları
Uzay uygulamarında nükleer piller birçok
yönden güneş pilleri, yakıt hücreleri ve
kimyasal pillerden üstündür. Nükleer piller
dışında kalanların dezavantajlarını şu
şekilde sıralayabiliriz:
- Uzay şartlarında güneş pilleri zarar
görebiliyor.
- Ay ve Mars araştırmalarında araştırılan
bölge karanlık olabiliyor.
- Jüpiter gibi bazı opak atmosferlerden
güneş ışığı geçmiyor.
- Güneşten çok uzak bölgelerde uzun
süreli çalışmalarda enerji ihtiyacından
dolayı yakıt hücreleri ve bataryaların
boyutları ve kütlesi fazla oluyor.
- Çok soğuk bölgelerde kullanılan pillerin
çalışma sıcaklığına kadar ısıtılması
gerekiyor.
Şekil 7. Direkt Şarj Hücresi Ve Yükün Şematik Gösterimi
13
KASIM 2014
MAKALE
NÜKLEER PİL TEKNOLOJİSİ ÜZERİNE: ENERJİ SORUNUNA KESİN ÇÖZÜM
Buradan da görüldüğü gibi önemli
avantajları nedeniyle nükleer piller
gelecekte mevcut tüm enerji kaynaklarının
yerini alacak diyebiliriz. Yüksek güç
gerektiren, uzun ömürlü ve pilin az yer
kaplaması istenilen uzay uygulamalarında,
atmosferik şartlardan bağımsız çalışabilen
nükleer piller uzay uygulamalarında
giderek daha çok kullanılacak. Yukarıda
belirtilen nedenlerden dolayı NASA bu
teknolojiyi yakından takip ediyor.
14
Medikal Uygulamalar
Medikal alanda nükleer piller uzun ömürlü
olması, istenilen şekil ve boyutta
kullanılması, korozyon direnci, minimum
ağırlık gibi özelliklerinden dolayı kalp pili
uygulamalarında sıkça tercih edilmektedir.
Mobil Uygulamalar
Xcell-N nükleer enerji kullanan dizüstü
bilgisayar bataryası olarak tasarlanıyor. Bu
bataryalar normal dizüstü bataryalardan
7-8 bin kat daha fazla ömre sahip, bu da
demek oluyor ki 5 yıl hiç durmadan
bulundukları cihazı çalıştırabiliyorlar. Aynı
zamanda şarj etme derdi de yok. Bu tür
piller gelecekte kimyasal pillerin
adaptörlerin ve güç kablolarının yerini
alacak. Dolayısıyla yeni nesil cihazlarda
güç sorunu olmayacağı için taşınabilir
cihazlarda heyecan verici düzeyde
yenilikler olacak.
KASIM 2014
Otomobiller
Bu alanda çalışmalar başlangıç
aşamasında olsa da geleneksel yakıtların
tükeniyor olması bu tür çalışmaların
hızlanmasına sebep oluyor. USA Fox Valley
Auto Association konuyla alakalı birçok
çalışma yürütmüş ve uygulama aşamasına
gelmiş vaziyette.
Askeri Uygulamalar
“TRACE photonics, U.S. Army Armaments
Research, Development and Engineering
Centre” askerlere çok yüksek düzeyde pil
gücü sağlayabilmek için radyoizotop güç
kaynaklarını kullanıyor. Nükleer pillerin
kimyasal pillere göre daha hafif ve çok
uzun ömürlü olması askeri uygulamalarda
önem arz ediyor. Öte yandan bu pillerin
yeni nesil elektronik cihazların içine
yerleştirilmesi kablo ve transformatörlere
olan ihtiyacı ortadan kaldıracak.
4. Sonuç
Radyoizotopların ürettiği enerji
önümüzdeki yıllar içinde vazgeçilmez hale
gelecek, öyle ki teknoloji geliştikçe,
artacak olan enerji ihtiyacı şüphesiz
nükleer pillere olan ilgiyi artıracak.
Açıkçası, nükleer piller üzerine yapılan
güncel araştırmalar gelecekte ne kadar
önem arz edeceklerini göstermektedir. Bu
yeni teknolojinin uygulamalarıyla, nükleer
pillerin güvenilirliği yükselecek. Nükleer
pillerin kullanımında temel sorun
radyoaktif materyal içeriyor olması. Bu
nedenle, nükleer pillerin üretiminden
imhasına kadar tüm aşamalarda
radyasyondan korunma standartlarına
uyulması gerekiyor. Nükleer pillerin
ekonomik maliyetleri bu teknolojinin
uygulama alanlarını belirleyecek. Bu
alanda çalışmalar hızla devam ediyor,
nükleer hücrelerin insanlık tarihinin en
önde gelen icatlarından biri olacağını
tahmin etmek zor olmasa gerek.
Kaynakça
1. Yakubova, G., N., Nuclear Batteries With
Tritium And Promethium-147 Radioactive
Sources
https://www.ideals.illinois.edu/handle/214
2/16849
2. Patil, P., Nuclear Battery
http://www.slideshare.net/pratikpatilee/se
minar-presentation-on-nuclear-batteries
3. http://www.ntvmsnbc.com/id
/25008497/
4. http://www.rit.edu/gis/researchcenters/nanopower/rnrb_1.html
5. Blanchard, J., Radioisotope Batteries
for MEMS
http://homepages.cae.wisc.edu/~blancha
r/res/BlanchardKorea.pdf
6. Paulson, M., Nano-Nuclear Batteries
http://www.tahan.com/charlie/nanosociety
/course201/nanos/MPnuke.pdf
15
KASIM 2014
MAKALE
BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA
Asuman ÖZDEMİR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
bunlar her gün değil, her an büyüyen bir
veri çöplüğünün parçaları olmaktan öteye
gidememektedir. 2015 yılı sonunda,
yapılandırılmamış veri oranının tüm veri
içinde % 90’lık paya ulaşacağı
öngörülmektedir.
Giriş
Bilişim teknolojileri yaşantımızın hemen
her kesiminde yer almakta ve yapılan her
bir iş ve işlem dijital dünyada bırakılan bir
iz anlamını taşımaktadır. İster internet
bankacılığını kullanalım, ister cep
telefonumuzla bir fotoğraf çekip
arkadaşlarımızla paylaşalım, ister bir
arkadaşımıza mesaj yollayalım; her tık,
bizler tarafından oluşturulan yeni bir veri
anlamına gelmektedir. İnternetin
milyonlarca insan tarafından kullanılması
ve kullanım biçiminin değişmesi ile ortaya
16
çıkan veri yığınlarının her geçen gün
artması kaçınılmaz. Kişisel kullanımın
yanı sıra büyük firmaların, kurumların
sistemlerinde üretilen verilerin
depolanması, işlenmesi, analiz edilmesi
başlı başına bir kavram olarak karşımıza
çıkmakta. Sosyal medya adı altında
paylaşılan bloglar, fotoğraflar, videolar,
web sunucularının log dosyaları, GSM
operatörlerinin arama kayıtları vb. bilgiler,
günde dünyada 2.5 exabyte veri
üretilmektedir. Ancak bu verilerin nasıl
değerlendirildiği oldukça önemlidir. Eğer
üzerinde bir analiz gerçekleşmiyorsa
Veri kayıtlama için kullanılabilecek
cihazların özellikle internet içerisinde
kullanılıyor olması, kullanıcıların
tercihlerini, kararlarını, alışverişlerini ve
alışkanlıklarını veri olarak depolanma
kolaylığı sağlamıştır. Bu durumda internet
kullanıcılarının her adımı, veri tabanındaki
bir kayda karşılık gelir. Bütün bu
gelişmeler; verilerin çokluğuyla verileri
anlamlandırma kavramları arasında büyük
bir uçuruma sebep olmuştur. Depolanmış
veri miktarının artmasına karşılık, bu
yığınlardan anlam çıkarabilme ihtimali
gittikçe azalmıştır. Bu nedenle geleneksel
yöntemlerle veri yığınları arasında saklı
bulunan ve özellikle şirket stratejileri için
yararlı olabilecek bilgileri bulmak
imkânsız hale gelmiştir. Veri madenciliği
çalışmaları bu noktada anlam kazanmıştır.
Aslında ekonomistler, istatistikçiler ve
iletişim mühendisleri gibi bazı
mesleklerdeki kişiler uzun zamandır
veriler içinde otomatik olarak
bulunabilecek, tanımlanabilecek ve
tahminler için kullanılabilecek örüntü
kavramı üzerinde çalışmaktadırlar. Diğer
bir deyişle bu konu üzerindeki çalışmalar
yeni değildir. Ancak iş sahasında bu alanda
çalışmalara son zamanlarda önem
verilmeye başlanmıştır. Çünkü şirketlerin
müşterilerinin bu sahayla ilişkili her
hareketi kayıt altına alınmaya başlamıştır
ve elde bulunan bu kayıtlardan müşteriye
hizmet ve pazarlama noktasında birçok
fikir alınması mümkün olabilir.
KASIM 2014
Büyük Veri
“Big Data, Türkçesi “Büyük Veri” tanımı;
diskte çok fazla yer tutan veri anlamında
değil, aynı zamanda geleneksel
yöntemlerle işlenemeyen veri anlamına da
gelmektedir. Büyük veri; toplumsal medya
paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar,
fotoğraf, video, log dosyaları vb. gibi
değişik kaynaklardan toparlanan tüm
verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime
dönüştürülmüş biçimine denir. Büyük veri;
web sunucularının logları, internet
istatistikleri, sosyal medya yayınları,
bloglar, mikrobloglar, iklim algılayıcıları ve
benzer sensörlerden gelen bilgiler, GSM
operatörlerinden elde edilen arama
kayıtları gibi büyük sayıda bilgiden
oluşuyor.
Büyük veri, doğru analiz metotları ile
yorumlandığında şirketlerin stratejik
kararlarını doğru bir biçimde almalarına,
risklerini daha iyi yönetmelerine,
innovasyon yapmalarına ve pazarlama
stratejisi oluşturmalarına imkân
sağlayabiliyor.
Teknolojinin ilerlemesi, internetin
gelişmesi ve sosyal medya devrimi
sayesinde bilginin gücünün öne çıkması iş
yapma şeklimizi kökten değiştirdi.
Firmalar bir adım öne geçebilmek için fark
yaratmak zorundalar. Bu yüzden artık en
ufak bir bilginin bile ne kadar önemli
olduğu anlaşılmış durumda. İnternet
kullanırken yaptığımız her tıklama çok
önemli bir veri. RFID ve sensör
teknolojileri giderek yaygınlaşıyor, bağlı
bulundukları ortamlar ile ilgili sürekli veri
topluyor. Gelecekte daha yaygın olacağı
kesin ve şimdiden bazı otomobiller sürüş
istatistiklerini toplamaya başladılar bile.
İşte bütün bunlar, finansal veriler, medikal
veriler, hepsi birleştiğinde dev veriyi
oluşturuyor.
2014 yılına ait araştırmalarda, dünyada ve
Türkiye’de internet ve sosyal medya
kullanım istatistiklerine bakıldığında;
• Dünya üzerinde 2.5 milyar insan internet
kullanıyor. Bu kullanıcıların 1.8 milyarının
sosyal medya ağlarında hesabı var.
• Kıtalar arası bazda internet kullanımında
Kuzey Amerika % 81’lik bir oranla başı
çekiyor. İnternet kullanımının en az yaygın
olduğu bölge ise Güney Asya (% 12).
• Yalnızca 2013’te, 135 milyon insan daha
sosyal ağlarda hesap oluşturdu.
• Sosyal medya aktif kullanıcı sayıları her
geçen yıl artıyor. Facebook, 1,184
milyarlık güncel aktif kullanıcı sayısı ile
sosyal ağlar arasındaki liderliğini koruyor.
• Aktif kullanıcı istatistiklerine göre en
popüler ilk 10 sosyal medya platformları
ise şöyle:
1. Facebook (1,184 milyar)
2. QQ (Tencent) (816 milyon)
3. Qzone (632 milyon)
4. Whatsapp (400 milyon)
5. Google+ (300 milyon)
6. Wechat (272 milyon)
7. LinkedIn (259 milyon)
8. Twitter (232 milyon)
9. Tumblr (230 milyon)
10. Tencent Weibo (220 milyon)
• Mobil penetrasyonun en güçlü olduğu
bölgeler, Avrupa, Güney Amerika ve
Ortadoğu.
• İngiltere, % 87’lik bir oranla, internetin
en yaygın kullanıldığı ülke olarak lider
konumda. İngiltere’yi Kanada (% 86),
Almanya (% 84), Güney Kore (% 84) ve
Fransa (% 83) izliyor. Kalabalık nüfusu ile
Çin Halk Cumhuriyeti, internet
kullanımında % 42’lik bir oranla gelişmiş
ülkelerin gerisinde kalıyor.
• Kişisel bilgisayarlar üzerinden internette
en çok vakit geçiren ülke, günlük ortalama
6.1 saat ile Brezilya.
• Mobil cihazlar aracılığıyla internete
bağlantı kurmayı en çok seven ülkeler
Güney Amerika ve Arap ülkeleri.
• ABD, Fransa, Almanya, Kanada, Brezilya,
İtalya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde
en çok tercih edilen iki sosyal ağ,
Facebook ve Twitter.
• ABD’de internet kullanıcılarının
% 85’inin Facebook’ta, % 46’sının ise
Twitter’da hesabı bulunuyor.
Amerikalıların sosyal ağlar arasında en
çok tercih ettikleri diğer siteler ise
Linkedin ve Google+.
• Araştırma sonuçlarındaki en ilginç
noktalardan biri, lokal sosyal ağların
yükselişe geçmiş olması. Facebook,
Twitter, Google+ ve Youtube gibi global
sosyal ağlar dışında; Rusya, Çin ve
Hindistan gibi büyük nüfuslu ülkelerde
tercih edilen lokal / bölgesel sosyal ağlar
da dünya çapında sosyal ağ kullanım
oranlarında hatırı sayılır bir değer
değişikliği yaratıyor.
• Rusya’da 2006’da kurulan Vkontakte
Rusya, Belarus ve Ukrayna’da kısa
zamanda en popüler sosyal ağ konumuna
geldi. Rusya’da internet kullanıcılarının
% 75’inin Vkontakte hesabı var.
Vkontakte’yi % 69’luk kullanım oranıyla
Odnoklassniki izliyor. Rusya’da Facebook
hesabı olan internet kullanıcılarının oranı
ise % 68.
• Benzer bir durum Çin’de de geçerli.
2009’da kurulan mikroblog ve sosyal
paylaşım sitesi Sina Weibo Çinliler
tarafından en çok kullanılan sosyal ağ
(% 83).
• 2013’ün son çeyrek verilerine göre 623.3
milyon aktif kullanıcı sayısı ile Çin’in en
büyük sosyal ağlarından Qzone ve Çin’de
Youtube’dan daha fazla tercih edilen video
arama motoru Youku (% 56) da yerel
sosyal ağların gücünün azımsanmayacak
boyutlara ulaştığını gösteriyor.
• Yine Çin merkezli bir sosyal ağ olan
Tencent – yaygın kullanılan adıyla
17
KASIM 2014
MAKALE
BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA
QQ- dünyanın en çok kullanılan sosyal
ağları listesinde ikinci sırada.
• Hindistan’da Facebook (% 94) ve
Twitter’ın (% 67) popülaritesine ek olarak,
en sık kullanılan sosyal ağlardan biri, 2004
yılında Google bünyesinde kurulan Orkut
(% 51).
2000 yılında tüm dünyada 800,000 petabyte
büyüklüğünde veri saklandı. 2020 yılında
bu verinin 35 zetabyte olacağı tahmin
ediliyor. Örneğin Twitter her gün 7 TB,
Facebook 10 TB ve bazı kurumlar her gün
her saat TB’larca veri saklıyor.
Büyük Verinin Önemi
Peki, Türkiye’de internet ve sosyal medya
kullanıcı sayıları hangi boyutta?
• Türkiye’de internet kullanım oranı, tüm
nüfusa oranla % 45.
• Türkiye’de 35 milyonun üzerinde
internet kullanıcısı, 36 milyon aktif
Facebook hesabı var (sahte hesaplar
dâhil).
• Günde ortalama 4.9 saatimizi kişisel
bilgisayarlar üzerinden, 1.9 saatimizi
mobil cihazlar aracılığıyla internette
harcıyoruz.
• Günde ortalama 2 saat 32 dakikamızı
sosyal medyada geçiriyoruz.
• Türkiye’de en çok kullanılan sosyal
medya platformu olan Facebook’u (% 93),
sırayla Twitter (% 72), Google+ (% 70) ve
LinkedIn (% 33) takip ediyor.
Veri miktarlarının artışıyla gündeme gelen
büyük verinin, sadece rakamlardan ibaret
olmadığı, aynı zamanda bu verilerin doğru
bir şekilde sınıflandırılması ve bu şekilde
verilerden süreçleri etkileyecek bilgi
üretilmesinin de büyük önemi
bulunmaktadır. Çünkü bilgisayar
sistemleri ile üretilen veriler tek başlarına
değersizdir ve anlam ifade etmezler. Bu
veriler belli bir amaç doğrultusunda
işlendiği zaman değerlenir ve bilgiyi
oluşturur. Bilgi bir amaca yönelik işlenmiş
veridir. “Ham veri” veya yalnız geçmişte ne
olduğunun bir görüntülemesi olan
“enformasyon”a dayalı karar almak
mümkün değildir. Bu yüzden büyük
miktardaki verileri işleyebilen teknikleri
kullanabilmek büyük önem
kazanmaktadır. Bu ham veriyi bilgiye veya
anlamlı hale dönüştürme işlemleri veri
madenciliği ile yapılabilmektedir. Veri
madenciliği, bu gibi durumlarda kullanılan
büyük miktardaki veri setlerinde saklı
durumda bulunan örüntü ve eğilimleri
keşfetme işlemidir (Öğüt, 2009). Verinin
işlenmesi ile kurumlar; kullanıcıların
davranış ve reaksiyonlarını anlamak,
eğilimlerini ölçmek ve popüler konuları
belirlemek, tanıtım ve kampanyaları için
doğru hedef kitleye ulaşmak gibi
konularda hayli önemli geri beslemelere
sahip olma imkânı yakalarlar. Geniş veri
yığınları içerisinde, yararlı olma
potansiyeline sahip, aralarında
beklenmedik / bilinmedik ilişkilerin olduğu
verilerin keşfedilerek, veri sahibi için hem
anlaşılır hem de kullanılabilir bir biçime
getirilmesine yönelik geliştirilmiş
yöntemler veri madenciliğidir. Bu
yöntemler karar verme sürecinde oldukça
etkili rol oynamaktadırlar. Nihayetinde
amaç bilgiyi keşfederek ona ulaşmak ve bu
yolla fayda sağlamaktır. Veri madenciliği,
aynı zamanda bir süreçtir. Veri yığınları
arasında, soyut kazılar yaparak veriyi
ortaya çıkarmanın yanı sıra, bilgi keşfi
sürecinde örüntüleri ayrıştırarak süzmek
ve bir sonraki adıma hazır hale getirmek
de bu sürecin bir parçasıdır.
Şekil 1. Veriden Bilgi Elde Etme Süreci (Kaynak: Öğüt, 2009).
18
KASIM 2014
Büyük Verinin Pazarlamada Kullanımı
İnternetteki tüketici eğilimlerinin
incelenmesi için büyük verinin analizi
gittikçe daha da önem kazanıyor. Büyük
veri sayesinde, pazarlamada kullanılmak
için geçmişe nazaran elimizde şimdi daha
çok bilgi olmasına rağmen şirketlerin
sadece % 12'sinin bu önemli imkândan
faydalandığını araştırmalardan görüyoruz.
Büyük veri, satış ve pazarlama ekiplerinin
nasıl kullanacakları konusunda tam karar
veremedikleri sihirli bir kavram veya
kelime gibi.
3. Mevcut müşterilere daha çok ürün ve
hizmet satmak.
Bu hedefleri gerçekleştirirken de;
Şirketlerin pazarlama açısından üç temel
hedefi vardır:
1. Yeni müşterileri en düşük maliyetle
edinmek,
2. Potansiyel müşteri adaylarının
azamisini kalıcı müşteri yapmak,
• Kime, nerede ve hangi kanaldan
satmalı?
• Hangi kanala daha çok yatırım yapmalı?
• Hangi müşteri profiline hangi mesajla,
hangi ürünü önermeli?
gibi temel soruları da yanıtlamak gerekir.
19
KASIM 2014
MAKALE
BÜYÜK VERİ VE PAZARLAMA
Bu sorulara yanıt verebilmek için satış ve
pazarlama ekipleri, tüketicilerin satın alım
karar adımlarını analiz etmeli ve
süreçlerini buna göre tasarlamalıdır.
Satın alma kararları üç adımdan oluşur:
Almaya karar verme, araştırma ve satın
alma. Bu süreci irdelediğimizde;
• Satın almaya karar verme sürecinde
tüketiciler, ürünle ilgili linklere tıklar,
rapor, blog veya makaleleri okurlar.
• Araştırma sürecinde ise, tüketiciler
twitter, şikâyet siteleri, ürün
kullanıcılarına ilişkin blogları ve siteleri
ziyaret eder; tüketici sayfalarına üye
olurlar.
• Satın alma sürecinde ise tüketiciler ürün
veya satış temsilcileri ile görüşerek
sonuca yönelik aksiyon alırlar.
Satın alma sürecinde, tüketici profilinin,
internet üzerindeki eğilimlerinin ve ziyaret
ettiği sayfaların önceden tespit edilmesi ve
satış temsilcileri tarafından görüşme
anında bilinmesi satışın
gerçekleştirilmesinde oldukça etkin bir rol
oynayacaktır.
“Big data” kavramı kısaca, verilerin
dijitalleşmesi ve farklı boyutlarda alınan
verilerin toplanıp, düzenlenerek insan
davranışlarını anlama, tahminler yapma,
öngörülerde bulunma, işletmenin sahip
olduğu verilerden yola çıkarak akıllı
yönetim imkanı sağlıyor. Örneğin;
Twitter’da her 24 saatte neredeyse 100
milyon tweet atılıyor. Twitter kullanıcıları,
lokasyon bildiriyor, hashtag’lerle
yorumlarda bulunuyor. Tüm bu veri
birikimi akıllı bir yazılımla düzenlenerek,
işletmeler için hedef kitleler hakkında bir
veriyi anlamlandırabilir. Sonrasında
bunları kendi verileriyle birleştirerek
satış sürecini yeniden yorumlayabilir.
20
Bu durum açık biçimde pazarlamaya yeni
bir yapı kazandıracaktır. Örneğin, “canı
sıkkın” olma durumunu işleyen tweetler
otomatik olarak tespit edilerek
kullanıcılara özel mesaj, tweet atılarak
iletişime geçilebilecek, promosyonlar
dağıtılabilecektir. Ayrıca, sosyal medya
ağlarındaki lokasyon becerisi, her
kullanıcıya ait “lifestyle” becerisiyle
birleştiğinde; pazarlamacılar, hedef
kitlelerinin duygularına, lokasyonlarına,
beğenilerine göre iletişime
geçebilecekler. Dijital ve mobil
pazarlamanın birleşimi ile pazarlama akıllı
hale gelecek yeni tüketici yaşam biçimi
–mobil hayatlar- pazarlamacılara büyük
bir imkân sağlayacak.
Örnek Olay
Öfkeli baba bir hışımla girdiği Amerikalı
perakende zinciri Target mağazasında
müdürün odasını sorar. Etraftakilerin
şaşkın bakışlarına aldırmadan müdürün
odasına dalan baba, "Kızım sizden sürekli
bebek karyolası ve bebek kıyafetleri
postaları almaya başladı! Bunun nedenini
açıklar mısınız ?" diye sorar. Kızgın baba
günün sonunda Target çalışanlarından
yarattığı kaos için özür dilemek zorunda
kalır. Zira kızı hamiledir.
Ortalığı ayağa kaldıran babanın hikâyesi
bugün rekabetin geldiği noktaları gözler
önüne sermesi açısından çok çarpıcı bir
örnek... Öyle ki rekabetin kıran kırana
olduğu günümüzde şirketlerin klasik
metotları geride bırakarak, müşterilerin
en özeline kadar indiği bir dünyada
yaşadığımızı hatırlatıyor. Müşterinin en
yakınında, hatta mümkünse iç dünyasında
olmak ise başarının altın suyuna batırılmış
anahtarı... Amerikalı Target bunu iyi
anlamış ve uygulamaya koymuş
şirketlerden sadece bir tanesi.
Target'ın müşterisinin hamile olduğunu
babasından bile önce bilmesinin ardında
ise dışarıdan bakıldığında 'artık bu kadar
da olmaz' dedirten bir uygulama yatıyor.
Birçok şirket gibi Target müşterilerine bir
sadakat kartı veriyor. Target'tan herhangi
bir şey aldığınızda, bir anket
doldurduğunuzda, herhangi bir konu için
çağrı merkezini aradığınızda yani şirketle
herhangi bir etkileşim içerisine
girdiğinizde tüm bu etkileşimler sizin
müşteri kimliğinize işleniyor. Sizinle ilgili
her türlü bilgi Target tarafından düzenli
olarak tutuluyor. Bu yoğun bilgi
kalabalığını şirket için pratik sonuçlara
çevirmek ise istatistikçilere düşüyor.
Target bünyesinde geniş bir ekip tüm
mesaisini bu işe ayırıyor. Kısaca, şirket
müşterilerini daha iyi tanıyabilmek için
istatistikçilerle çalışıyor.
İstatistikçiler Hayatın Dönüm Noktasını
Keşfediyor
İstatistikçilerin hedefinde ise Target'ın
müşterilerinden topladıkları bilgilerle
onların hayatlarındaki dönüm noktalarını
keşfetmek var. Düğün, iş değiştirme,
hamilelik gibi süreçlerin satın alma
alışkanlıklarında ciddi değişime neden
olduğunu keşfeden istatistikçiler, bu
dönemleri önceden kestirmeye çalışıyor.
Çünkü insanlar bu dönemlerde
klasikleşmiş rutinlerinden çıkıyorlar.
Alışveriş için çoktan kabarmış iştahların
harekete geçirilmesi için de reklam yapma
zamanı tam da bu zamanlara denk geliyor.
Herkesten Target gibi olmasını ve bir
istatistikçi ordusunu bünyesinde
bulundurmasını beklemek günümüz
koşullarında pek mümkün değil. Ancak
hali hazırdaki tüm CRM uygulamalarını
baştan aşağı yenileyecek ve Target
seviyesine çıkartacak bir başka araç var:
KASIM 2014
Sosyal CRM. Sosyal CRM, geleneksel CRM
araçlarının Facebook, Twitter ve Linked- in
gibi etkili sosyal ağlarla birleşmesiyle
ortaya çıkıyor. Kısaca, sosyal ağları
kullanarak müşteriler hakkında ciddi bir
bilgiye ulaşmak mümkün. Çünkü bilgi
artık her yerde. Şirketlerin sadece bunları
toplayacakları yerleri bulması gerekiyor.
Bunun için klasikleşmiş CRM
uygulamalarının ötesine geçmek ve
Facebook gibi sosyal ağlardaki veriler ile
mevcut verilerin birleştirmek gerekiyor.
Ÿ
Ÿ
Ÿ
http://www.bthaber.com/nesnelerininterneti-44-trilyon-gbye-cikiyor/
http://www.dijitalajanslar.com/internet
-ve-sosyal-medya-kullaniciistatistikleri-2014/
http://www.dunya.com/crm-ile-sosyalmedyanin-izdivac-vakti-152266h.htm
Kaynakça
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
DUHİGG, C (2012). Alışkanlıkların
Gücü. Çev: Handan Balkara Çevikus.
İstanbul.
ÖĞÜT, S (2009). Veri Madenciliği
Kavramı ve Gelişim Süreci. Yeditepe
Üniversitesi, İletişim Fakültesi,
İstanbul.
SAVAŞ, S. ve diğerleri (2012). Veri
Madenciliği ve Türkiyedeki Uygulama
Örnekleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi
Fen Bilimleri Dergisi yı 11 sayı 21.
https://blog.microsoft.com.tr/buyukveri-nedir.html
http://devveri.com/big-data
http://www.karel.com.tr/blog/buyukveri-big-data-nedir-uygulamalar-vefirsatlar-yonetici-ozeti
http://www.bilgicozumleri.com/hayati
mizda-buyuk-veri-olsaydi/
http://seminer.linux.org.tr/wpcontent/uploads/buyukveri_ozguryilma
zel.pdf
http://eticaretmag.com/big-databuyuk-veri-nedir/
https://anahtar.sanayi.gov.tr/tr/news/b
uyuk-mega-veriler-ve-super-islemlercagi-1/526
http://www.teknokulis.com/Haberler/I
nternet/2014/04/24/dijital-dunya-2020yilina-kadar-10-kat-buyuyecek
21
KASIM 2014
MAKALE
GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE
Dr. Sinan BORLUK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
Gelir dağılımı bir ülke ekonomisi için en
önemli konular arasında olmakla birlikte,
etkileşim içinde olduğu faktörler açısından
bakıldığında sosyoekonomik gelişim
açısından belirleyici bir öneme de sahip
olduğu görülmektedir. Gelir dağılımı bu
açıdan pek çok akademik çalışmanın
odağını teşkil etmektedir.
22
Örneğin, yapılan ampirik bir çalışmaya
göre, iki sektörlü model bir ekonomide,
emeğin verimlilik artışı üretimi doğrudan
etkilerken gelir dağılımı üzerinde anlamlı
bir etkiye sahip olmamaktadır. Gelir
dağılımını etkileyen değişken, üretim
faktörlerinin sektörler arası yoğunlaşma
farklılıklarıdır. Emek yoğun sektördeki
verimlilik artışları gelir dağılımını o sektör
lehine bozmaktadır. Teknolojide ise,
yoğunlaşma ilgisiz kalmaktadır. Hangi
sektörde teknoloji temelli verimlilik artışı
yaşanmakta ise gelir dağılımı o sektör
lehine bozulmaktadır (Turnovsky, 2011).
KASIM 2014
Keynesyen ve post-Keynesyen yaklaşıma
göre, zaman içinde gelir grupları
arasındaki harcama eğilimleri arasındaki
fark sabit kalmaktadır. Bu nedenle de
görece zengin kesimlerden yoksul
kesimlere doğru gelir dağılımının
sağlanması toplam tüketim harcamalarını
artıracaktır. Gelir grupları arasında
harcama eğilimleri arasındaki farkın
zaman içinde sabit kalmadığı ve dinamik
ve hassas bir dengenin varlığından söz
etmek yanlış olmayacaktır. Gelir
dağılımının yukarıdan aşağıya doğru
yoğunlaşmasının tüketim harcamalarında
sürekli ve aynı oranda etki göstermeyeceği
gibi, aşağıdan yukarıya doğru
yoğunlaşmanın da tasarruf ve yatırımlarda
sürekli ve aynı oranda etki
göstermeyeceğinin altı çizilmelidir
(Garcia-Lizana, Perez-Moreno, 2012).
Kurumsalcı ve post-Keynesci modeller
ekonomik çevrimlerin borç balonu ile
şiştiği ve patladığını savunmaktadır. Son
dönem küresel ekonomide, borç balonu
özellikle orta ve orta düşük gelire sahip
nüfusun üzerinde görülmektedir. Balonun
şiştiği dönemlerde gelir dağılımında
düzelme, patladığı dönemlerde önemli
bozulmalar görülmektedir (Wunder, 2012).
kâr yönlü olup olmaması da gelir dağılımı
ekonomik büyüme arasındaki ilişki
açısından belirleyicidir (Palley, 2012).
Oysa yatırımlar ve kamu harcamaları
sadece sermaye birikimini sağlamaktadır
(Yamamura, Shin, 2009).
Genel borçlanma karşıtı görüşlerin aksine,
ekonomide sermaye birikiminin
borçlanarak sağlanması, sürdürülebilir
sermaye birikimi söz konusuysa, gelir
dağılımı üzerinde olumlu bir etkiye sahip
olacaktır. Olumlu etkinin temel nedeni
sermaye birikim sürecidir. Ancak borç
temelli sermaye birikim süreci içinde dış
şoklar sermaye birikimini durduracak
hatta geriletecektir. Bu durum eş zamanlı
olarak gelir dağılımını bozucu bir etkiye
sebep olacaktır (Nishi, 2012).
Beşeri sermaye artışları nüfus
artışlarından daha kuvvetli bir biçimde
büyümeyi tetiklemektedir. Beşeri sermaye
artışı ile fiziksel sermaye stoğu arasında
da güçlü bir ilişki mevcuttur (Bucci, 2009).
Ancak borçlanmayla ilgili bir diğer bulgu
da, özellikle orta sınıf hane halkının
borçluluk seviyesi ve ödemekte oldukları
borç faizleri ile bu durumun gelir
dağılımını bozucu bir etkisi arasındaki
ilişkidir (Scott, Pressman, 2013).
Kaleckien ve Keynesci yaklaşımlara göre,
ülke gelirinin büyük bir bölümünün zengin
bir azınlıkta toplanması, ancak bu azınlığın
sermaye birikimine katkıda bulunan
tasarruf eğilimleri ile kabul edilebilir bir
durumdur. Eğer sermaye birikimi
sağlanmakta ise büyümeye eşlik eden
gelir dağılımı eşitsizliği artışı ekonomiler
için katlanabilir bir sonuç olacaktır
(BM UNCTAD, 1997).
Doğrudan yabancı yatırımlar, gelir dağılımı
konusunda belirleyici faktörlerden biridir.
Bölgelerarası doğrudan yabancı yatırım
farklılaşmasının sebepleri arasında piyasa
büyüklüğü, insan kaynağı, ekonomik
yoğunlaşma ve altyapı ön plana
çıkmaktadır. Doğrudan yabancı yatırım
arasındaki farklar, gelir dağılımını
açıklayıcı niteliktedir. Gelir dağılımı
farkının azaltılması için kamusal
müdahaleler şarttır. Kamusal müdahale
alanları teşvik politikaları, enerji
politikaları, altyapı ve ulaşım politikaları,
yüksek ve yeni teknolojili endüstrilerin
gelişmesine yönelik politikalar ve eğitim
politikaları olarak sıralanabilir
(Zheng, 2011).
Neo-Kaleckien yaklaşıma göre,
fonksiyonel gelir dağılımındaki bozulma
kadar, bozulmanın hacmi ve bozulmanın
Yatırımlar ile birlikte ele alınması gereken
bir diğer faktör beşeri sermayedir. Beşeri
sermaye üretimde etkinliği artırmaktadır.
Sonuç olarak sermaye birikiminin de
beşeri sermaye artışının da beklenen
sonucu iktisadi büyümedir. İktisadi
büyüme ve büyüme sürecinin gelir
dağılımını doğrudan etkilediği ya da bu
süreçlerin gelir dağılımından doğrudan
etkilendiği sonucuna ulaşmış çeşitli
çalışmalar mevcuttur.
Gelir dağılımı ile ekonomik büyüme
arasında ters yönlü bir ilişkinin varlığı
kabul görmektedir. Yüksek büyüme
performansları için adaletten bir ölçüde
ödün verilmesi gerektiği kabul
edilmektedir. Ancak, bozulan gelir dağılımı
sonucunda yaygınlaşan yoksulluk
olgusunun büyüme üzerinde orta ve uzun
erimde olumsuz etkileri olacağı
bilinmektedir. Bu açıdan büyüme
politikalarının gelirin yeniden dağılım
politikalarıyla birlikte yürütülmesi
durumunda ancak kalıcı büyüme
performansları söz konusu olabilecektir
(Razmi, Ashrafzadeh, 2012).
Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı
eşitsizlikleri üzerine yapılan ampirik bir
çalışmada, ekonomik büyümenin
bölgelerarası gelir eşitsizliğini artırıcı bir
etkisi olduğu tespit edilmekle birlikte,
bunun nedeninin büyüme öncesindeki
yapısal farklılıklardan kaynaklanmış
olabileceği sonucuna ulaşılmıştır
(Binatlı, 2012).
23
KASIM 2014
MAKALE
GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE
Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı
eşitsizliği arasında U-şekilli bir ilişki söz
konusudur. Eşitsizlik arttıkça önce
sermaye birikimi yoluyla büyüme
artmaktadır. Ancak eşitsizlik daha fazla
arttıkça büyüme de bundan etkilenerek
yavaşlamaktadır (Yamamura, Shin, 2009).
Yüksek gelir dağılımı eşitsizliklerinin
büyümeyi en çok yavaşlattığı dönem
sürecin başından sonraki ilk 5 yıl olduğu
tespit edilmiştir (Chambers, Krause,
2009).
Ekonomideki büyümenin Euro
Bölgesi’ndeki gibi kâr çekişli (profit-led) ya
da ABD’deki gibi ücret çekişli (wage-led)
olması mali krizlerde fonksiyonel gelir
dağılımını farklı etkilemektedir. Her mali
krizde reel ücret düşmekte ve fonksiyonel
gelir dağılımı bozulmaktadır. ABD ve Euro
Bölgesi arasındaki fark, kâr çekişli
ekonomik yapılarda, fonksiyonel gelir
dağılımının ücret aleyhine bozulması, bu
durumun uzun süreli sürmesine neden
olmaktadır. ABD’de ise, sermaye lehine
bozulan gelir dağılımı yeni yatırımlara ve
dolayısıyla gelir dağılımında düzelmeye
neden olmaktadır (Spithoven, 2013).
Gelir dağılımı eşitsizliği ve büyüme
arasındaki ilişki konusunda ABD üzerine
yapılan ampirik bir çalışmada, eşitsizliğin
azaltılması kadar artırılmasının da
büyümeyi olumsuz etkilediği tespit
edilmiştir. Büyüme için en uygun durum,
eşitsizliğin görece sabit kaldığı durumdur
(Hasanov, Izraeli, 2011).
Gelir dağılımı düzeldikçe toplam talep
artacaktır. Toplam talepteki artış toplam
arzı da artırma eğilimindedir. Evrimsel
teoriye göre, bir ekonomide denge
sağlandığında, ortalama fiyatlar artacaktır.
Ortalama fiyatların artması gelir dağılımı
24
üzerinde yeniden bozucu bir etkiye sahip
olacaktır (Kaldasch, tarihsiz).
Gelir dağılımını zaman içinde etkileyen üç
faktör mevcuttur. Bunlar; geliri üreten ana
kaynağın (emek ya da sermaye) ortalama
geliri, gelirin kaynağın düzeyleri
arasındaki değişkenliği ve zaman içinde
gelirin gelir üreten kaynakla ve diğer
kaynaklarla arasındaki korelasyondur
(Makdissi, Wodon, 2011).
Küreselleşme, göçün faktör fiyatlarını
eşitleme etkisi denklemden çıkarıldığında,
genel olarak gelir dağılımını bozucu bir
etkiye sahiptir (Georgantopoulos, Tsamis,
2011).
Küreselleşme ve ticari dışa açılma
sürecinde gelir dağılımında oluşan
bozulmaların öncelikli nedeni, kısa
dönemde değişimden belli sektör ve
grupların hızlı bir şekilde faydalanmasıdır.
Fayda zaman içinde dağılsa dahi ilk an
bozulması kalıcı olmaktadır
(Chotikapanich vd, 2009).
Çok uluslu şirketlerin, üretim yöntemleri,
ürün kalite farklılıkları ve ana ülke-faaliyet
gösterilen ülke arasındaki fiyat politikası
farklılıkları da ana ülke lehine gelir
dağılımını bozucu niteliktedir (Roy, 2011).
Güney Kore için yapılan ampirik bir
çalışmada, ülke genelinde gelir eşitsizliği
konusunda, kamunun yatırım dışı harcama
payının gelir dağılımı eşitsizliği ile ilişkisi
istatistiksel olarak anlamsız çıkmıştır.
Bunun yanı sıra, yatırımlardaki artış,
iş gücünün içindeki görece yaşlı kesimin
payının düşük olması, eğitime katılım
oranı ile gelir dağılımı adaleti arasında
aynı yönlü kuvvetli ilişki bulunmuştur.
Ekonomik açıklığın ise gelir dağılımı
eşitsizliğini arttırdığı saptanmıştır
(Lee, Kim, Cin, 2013).
Ancak yine de gelir dağılımı konusunda en
önemli faktör nüfustur. Diğer tüm
parametreler sabit tutulduğunda, gelir
dağılımı eşitsizliklerinin altında yatan en
önemli etkenlerden biri hane halkı
nüfusunun artmasıdır (Peichl, Pestel,
Schneider, 2012).
Büyüme sürecinde yaşanan gelir dağılımı
bozulmaları ağırlıklı olarak bölgelerarası
gelir dağılımı için gözlemlenmektedir.
Çin Halk Cumhuriyeti için yapılan bir
araştırmaya göre, Çin’in mucize büyüme
performansının maliyetleri söz konusudur.
Bu maliyetler arasında en fazla öne çıkan
bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarıdır.
Bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarının
temel nedeni olarak da eğitim bazlı beşeri
sermaye farklılıkları görülmektedir
(Yang, 2013).
İsveç için yapılan bir çalışmaya göre,
bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları bölge
içi dinamiklerden etkilenmektedir. İsveç
gibi görece fırsat eşitliği sağlanan
ekonomilerde, gelir dağılımı eşitsizliği ve
büyüme arasındaki ilişkinin de zayıf
olduğu tespit edilmiştir (Rooth, Stenberg,
2012).
Bölgelerarası gelir dağılımı analizlerinde
ortaya çıkan en önemli sorun, sınırları
aşan gelir akımlarıdır. Bu gelir akımları,
kimi zaman analizleri yanlış yöne
çekebilmektedir (Pyatt, 2001).
Bölgelerarası gelir dağılımı farklılaşmaları
beşeri sermaye birikimi farklılıklarının
doğrudan sonucudur. Bölgelerde nüfus
hacmi ile birlikte, nüfusun yüksek eğitim
ve beceriye sahip iş gücü oranı ne kadar
yüksek olursa bölgenin gelir üretme
kapasitesi de o kadar yüksek olmaktadır.
Gelir üretme kapasiteleri arasındaki
farklar da bölgelerarası gelir dağılımını
belirlemektedir (Itoh, 2013).
KASIM 2014
Sanayinin belli bölgelerde yoğunlaşması
diğer bölgeleri olumsuz etkilemekte ve
bölgelerarası gelir dağılımında,
yakınsamayı yavaşlatmakta ya da
ıraksamaya neden olmaktadır (Karaalp,
Erdal, 2012).
Ekonomideki büyümenin temelinde yatan
teknik ilerleme, bölgelerarası gelir
dağılımı farklılıklarını da açıklayan önemli
etkenlerdendir (Kurz, 2010).
Bölgelerarası emek verimliliği ve beşeri
sermaye kaynaklı gelir farklılaşması,
komşu bölgeler arasında daha az, uzak
bölgeler arasında daha fazladır (Ezcurra,
Rapun, 2007).
Bölgelerarası gelir dağılımı farklılıklarını
yaratan dört ana faktör belirlenmiştir.
Bunlar; düşük etkiye sahip olan üretim
üzerindeki net vergiler toplamı ve üretim
fazlaları ile yüksek etkiye sahip olan
emeğin desteklenmesi (mali) ve sabit
sermaye aşınma oranlarıdır. Bölgelerarası
gelir farklılıklarının azaltılması
konusunda, öncelik emek ve sermaye
üzerine geliştirilecek politikalar olmalıdır
(Sakamoto, 2013).
Küreselleşme bölgelerarası gelir dağılımı
konusunda dolaylı bir etkiye sahiptir.
Küreselleşme genelde ekonomik
kalkınmaya neden olmaktadır. Ekonomik
kalkınma ise, ana akım bilim adamlarının
doğru bir genel kabulüne göre,
şehirleşmeye neden olmaktadır. Gelir
dağılımı kentsel ve kırsal kesim arasında
daha yüksek olduğundan, kentleşmenin
yaygınlaşması doğal olarak gelir dağılımını
düzeltici bir etkiye sahip olacaktır
(Scott, Storper, 2003).
Küreselleşme sonucu yayılma etkisi olan
teknoloji kalkınmanın nedeni olarak ortaya
çıkarken, yayılma etkisinin sağlanamadığı
dar kapsamlı ticaret gelir eşitsizliğinin
nedeni olarak ortaya çıkmıştır. Gelir
dağılımında eşitliğin sağlanabilmesi için
büyümede anahtar rol oynayan
teknolojinin yayılma etkisi gösterebileceği
nitelikte ve genişlikte ticarete ihtiyaç
duyulmaktadır (Jaumotte vd, 2013).
ABD üzerine yapılan bir araştırmaya göre,
metropolitan bölgeler ile metropolitan
olmayan bölgeler, kentsel ve kırsal
bölgeler birbirlerinden ıraksamaktadır.
Birbirlerine benzeyen bölgeler birbirlerine
yakınsamaktadır ve bu yakınsamanın
temelinde beşeri ve fiziksel sermaye
birikimi gelmektedir. Göç ve sermayenin
azalan getirileri beklentisinin
yakınsama/ıraksama dinamiklerini çok
fazla etkilemediği gözlemlenmiştir.
Metropolitan bölgelerdeki ekonomik
yoğunlaşmanın kırsal bölgelerden
ıraksamanın nedenleri arasında kuvvetli
bir yeri olduğu saptanmıştır
(Hammond, 2006).
Modern dönemin en etkili gelişmelerinde
olan küresel ya da bölgesel ekonomik
krizler beklenileceği üzere gelir dağılımı
üzerinde belli bir etkiye sahiptirler. Yapılan
çalışmalarda genellikle krizlerin gelir
dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri tespit
edilebilmişken, gelir dağılımında var olan
bozuk durumun krizlere neden olup
olmadığına dair bir bulgu ortaya
konamamıştır.
İngiltere için 2008 krizi etkileri üzerine
yapılmış bir çalışmada, gelir dağılımındaki
krize bağlı bozulmanın en önemli nedeni
olarak reel ücretlerdeki azalma olduğu
saptanmıştır (Brewer vd, 2013).
25
KASIM 2014
MAKALE
GELİR DAĞILIMI ÜZERİNE
Özellikle 2008 mali krizinde Avrupa Birliği
(AB) ülkelerinde gözlendiği üzere, kriz
gelir dağılımı eşitsizliklerini giderici tüm
maliye ve para politikaları üzerinde etkili
olduğundan gelir dağılımını bozucu etkiye
sahiptir (Cingolani, 2012).
Ayrıca kriz döneminin en önemli
etkilerinden olan reel ücretlerin aşınması
durumu da gelir dağılımını bozucu etki
göstermektedir. Emeğin değeri olan
ücretin, üretimde kullanılan diğer
faktörlerin fiyatlarından farklılaşması gelir
dağılımı üzerinde bozucu bir etkiye
sahiptir (Tsoulfidis, Mariolis, 2007).
Krizle yayılan ve derinleşen yoksulluk
olgusu gelir dağılımı bozulmasının dışsal
etkileri arasındadır. Görece yoksul
kesimler piyasada daha ucuz ürün
aradıklarından, gelir dağılımı eşitsizliği
arttıkça, üretimde ve piyasada etkinliğin
artması yönünde üreticiler üzerinde baskı
oluşmaktadır. Üreticiler, daha etkin üretim
ve fiyat farklılaşması yollarını
seçmektedirler (Simhon, Fishman, 2011).
Vergi oranlarındaki değişimlerin en öne
çıkan etkisi vergi öncesi gelir dağılımı
eşitsizliğine doğrudan etki etmesidir
(Penalosa, Turnovsky, 2011).
Ÿ
Altyapılar arasındaki farklılıklar, özellikle
ulaşım altyapıları arasındaki farklar,
taşıma maliyetlerinde oluşan ölçek
etkinliği nedeniyle gelir farklılaşmalarının
temelinde yatan etkenler arasındadır
(Adamopoulos, 2011).
Ÿ
Ekonomik yapıyla ilgili önemli
özelliklerden olan yolsuzluk konusu gelir
dağılımını dolaylı yollardan etkilemektedir.
Sermaye piyasalarında, kamuda ve emek
piyasalarında yaygınlaşan yolsuzluklar,
ekonomik yapının bozulmasına ve sermaye
birikimin yavaşlamasına neden olurken,
izleyen dönemlerde gelir dağılımını bozucu
etkiler göstermektedir (Lin, Zhang, 2009).
Sonuç olarak gelir dağılımı konusu
üzerinde yapılacak değerlendirmelerin
tümü ilgili akademik çalışmaların
bulguları ışığında yapılmalıdır.
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Bir ekonominin yapısının temel özellikleri,
altyapı durumu, vergi rejimi vb. etkenler
de gelir dağılımı üzerinde doğrudan
etkilidir.
Ÿ
Bir ekonomide tasarrufların yatırımları
aşması halinde (savings gap) gelir dağılımı
eşitsizliği artma eğilimine girer
(Oskooee vd, 2012).
26
Kaynakça
Gelir dağılımı eşitsizlikleri analizlerine
özellikle düşük gelirli hane halkının piyasa
dışı üretimden, ev üretiminden, elde
ettikleri parasal olmayan gelirler dâhil
edildiğinde, eşitsizliğin boyutunun daha az
olduğu görülmektedir (Frazis, Stewart,
2011). Yine de bu durumun tercih edilebilir
bir durum olduğu tespitinin yapılması
güçtür.
Ÿ
Ÿ
Turnovsky, S.J. (2011), Journal of
Human Capital, vol.5 no. 4, Univ.
Chicago, Chicago
Garcia-Lizana, A., Perez-Moreno, S.
(2012), European Journal of History of
Economic Thought 19:1: 45-65.
Adamopoulos, T. (2011), Transportation
Costs, Aggricultural Productivity adn
Cross-Country Income Differences,
International Economic Review, Vol.52,
No.2
Nishi, H. (2012), Structural VAR
Analysis of Debt, Capital Accumulation
and ıncome Distribution in the
Japanese Economy, Journal of Post
Keynesian Economics, Vol.34 No.4: 685
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Zheng, P. (2011), The Determinants of
Disparities in Inward FDI Flows to the
Three Macro-Regions of China, Post
Communist Economies, Vol.23, No.2:
257-270
Razmi, M.J., Ashrafzadeh, S. (2012),
Study of the Relationship Between
Economic Growth and Income
Distribution, Economics and Finance
Review Vol.2, No.4: 24-31
Lin, S., Zhang, W. (2009), The Effect of
Corruption on Capital Accumulation,
Journal of Economics, Vol.97: 67-93
Lee, H., Kim, J., Cin, B.C., (2013),
Empirical Analysis on the
Determinants of Income Inequality in
Korea, International Journal of
Advanced Science and Technology,
Vol.53.
Kaldasch, J., Evolutionary Model of the
Personal Income Distribution, EBC
Hochscule Berlin WP, Berlin
Spithoven, A. (2013), The Great
Financial Crisis and Functional
Distribution of Income, Journal of
Economic Issues Vol.47, No.2
Makdissi, P., Wodon, Q., (2011), GINI
Decomposition and GINI Income
Elasticity Under Income Variability,
Bulletin of Economic Research 64:2
Chotikapanich, D., Griffiths, W.E., Rao,
P.D.S., Valencia, V., (2009), Global
Income Dİstributions and Inequality
1993 and 2000, The Review of
Economics and Statistics 94(1): 52-73
Georgantopoulos, A.G., Tsamis, A.D.,
(2011), The Impact of Globalization on
Income Distribution: The Case of
Hungary, Research Journal of
International Studies, Iss.21
Binatlı, A.O., (2012), Growth and
Income Inequality: A Comperative
Analysis, Economics Research
International Vol.2012, ArtID: 569890
KASIM 2014
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Scott, R., Pressman, S., (2013),
Household Debt and Income
Distribution, Journal of Economic
Issues, Vol.47, No.2
Frazis, H., Stewart, J. (2011), How Does
Household Production affect Measured
Income Inequality, J.Popul.Econ.
Vol.24: 3-22
Peichl, A., Pestel, N., Schneider, H.
(2012), Does Size Matter? The Impact
of Changes in Household Structure on
Income Distribution in Germany,
Review of Income and Wealth, Series
58, No.1
Bucci, A., (2009), Scale Effects, Savings
and Factor Shares in a Human Capital
Based Growth Model With Phsical
Capital Accumulation, International
Economic Journal, Vol.23, No.3: 291307
Yang, X. (2013), Dynamic Relationship
Among the Human Capital Distribution,
Income Gap and Growth, Information
Technology Journal 12(10)
Rooth, D., Stenberg, A. (2012), The
Shape of the Income Distribution and
Economic Growth – Evidence from
Swedish Labor Market Regions,
Scottish Journal of Political Economy,
Vol.19, No.2
Roy, S., Income Distribution, Spillover
Effects and Choice of Product Quality,
Journal of Economic Development,
Vol.36, No.2
Wunder, T., (2012), Income Distribution
and Consumption Driven Growth: How
Consumption Behaviors of the Top Two
Income Quintiles Help to Explain the
Economy, Journal of Economic Issues,
Vol.46, No.1
Hasanaov, F., Izraeli, O. (2011), Income
Inequality, Economic Growth, And The
Distrıbution Of Income Gains: Evidence
From The U.S. States, Journal of
Regional Science, Vol.51, No.3
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
BM UNCTAD (1997), TRADE and
DEVELOPMENT REPORT, UNCTAD
Challenge, Vol. 41,No.2
Simhon, A., Fishman, A. (2011), Income
Distribution, Search and Market
Efficiency, The B.E. Journal of
Economic Analysis &Policy, Vol.11,
Iss.1
Yamamura, E., Shin, I. (2009), Effects of
Income Inequality on Growth through
Efficiency Improvement and Capital
Accumulation, International Economic
Journal, Vol.23, No.2
Chambers, D., Krause, A., 2009, Is the
Relationship Between Inequality and
Growth Affected by Physical and
Human Capital Accumulation?, Journal
of Economic Ineq.(2010) 8:153-172
Cingolani, M. (2012), Interest, Growth
and Income Distribution, International
Journal of Political Economy, Vol.40,
No.4
Brewer, M., Browne, J., Hood, A., Joyce,
R., Sibieta, L. (2013), The Short and
Medium-Term Impacts of the
Recession on the UK Income
Distribution, Fiscal Studies, Vol.34,
No.2
Palley, I.T. (2012), Wealth and Wealth
Distribution in the neo-Kaleckian
Growth Model, Journal of Post
Keynesian Economics, Vol.34, No.3
Tsoulfidis, L., Mariolis, T. (2007),
Labour Values, Prices of Production
and the Effects of Income Distribution:
Evidence from the Greek Economy,
Economic Systems Research, Vol.19,
No.4
Pyatt, G. (2001), Some Early Multiplier
Models of the Relationship Between
Income Distribution and Production
Structure, Economic Sytems Research,
Vol.13, No.2
Itoh, R. (2013), Regional Income
Disparities in an OLG Structure, Ann
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Reg Sci(2013) 50:185-202
Ezcurra, R.,Rapun, M., (2007), Regional
Dynamics and Convergence Profiles in
the Enlarged EU, Tijdschrift voor
Economische en Sociale Geografie,
Vol.98, No.5:564-584
Sakamoto,H. (2013), Regional Income
Disparity in China Using Value-Added
Data: Decomposition and Distribution
Dynamics, RURDS, Vol.25,No.1
Scott, A.J., Storper, M. (2003), Regions,
Globalization and Development,
Regional Studies, Vol.37.6&7:579-593
Jaumotte, F., Lall, S., Chris, P. (2013),
Rising Income Inequality: Technology,
or Trade and Financial Globalization?,
IMF Economic Review Vol.61, No.2
Karaalp, H.S., Erdal, F. (2012),
Sanayileşmenin Bölgesel Yığılması ve
Komşu illerin Büyümesi Gelir
Farklılıklarını Arttırır mı? Türkiye İçin
Bir Beta Yakınsama Analizi, Ege
Akademik Bakış, Cilt.12, Sayı.4
Oskooee, M. B., Hegerty, S.W., Wilmeth,
H. (2012), The Saving-Investment Gap
And Income Inequality, The Journal of
Developing Areas, Vol.46, No.2
Penalosa, C.G., Turnovsky, S.J. (2011),
Taxation and Income Distribution
Dynamics in a Neoclassical Growth
Model ,Journal of Money, Credit and
Banking, Vol. 43, No. 8
Kurz, H. (2010), Technical Progress,
Capital Accumulation and Income
Distribution in Classical Economics,
European Journal of History of
Economic Thought Vol.17, No.5:11831222
Hammond, G.W. (2006), A Time Series
Analysis of U.S. Metropolitan and non
Metropolitan Income Divergence, Ann
Reg Sci Vol.40:81-94
27
KASIM 2014
MAKALE
KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE
KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ
Nazmiye DEMİR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
oluşturmaktadır. Toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin büyük ölçüde devam ettiği
gelişmekte olan toplumlarda refah
seviyesinin yükseltilmesi ve kalkınmanın
sürdürülebilmesi bakımından kadın
istihdamı önem arz etmektedir.
Ülkemizde kadın istihdamının mevcut
durumunun gelişmiş ya da gelişmekte
olan diğer ülkelerle karşılaştırılarak
ortaya konulması, bu konuda izlenecek
politikalara ışık tutacaktır. Bu
karşılaştırmalar sonucunda ortaya çıkan
benzerlikler ve farklılıklar
değerlendirilerek Türkiye’de kadın
istihdamı ve sorunlarına ilişkin daha
somut değerlendirmeler ve önerilerin
yapılması mümkün olacaktır.
Ekonomik ve toplumsal kalkınmaya, bu
bağlamda büyümeye doğrudan etkisi olan
işsizlik ve istihdam, ülkelerin üzerinde en
fazla durmaları gereken bir konu haline
gelmiştir. Bu dinamiklerden etkilenen en
önemli kesimi şüphesiz kadınlar
Ayrıca çalışmada, kadın istihdamı ve
işsizlik oranlarının gelişmiş ülkelere
kıyasla düşük olması ve kalkınma
planlarında hedeflerin gerisinde
bulunmasından hareketle, kadınların
iş gücüne katılamama nedenleri üzerinde
durulacaktır. Bu kapsamda alınan önlem
ve tedbirler de inceleme konusu
yapılacaktır.
İstihdam
Ülkemizde kadınların çalışma hayatına
katılımları, diğer ülkelerle kıyaslandığında
çok geride bulunmaktadır. 2013 yılı
itibarıyla, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde
kadınların iş gücüne katılım oranı % 62,5
iken, Türkiye’de % 31,8’dir (Eurostat
verileri) (TÜRKONFED, 2014).
Şekil 1. Kadın İş Gücü Katılım Oranları (Kaynak: TÜRKONFED, 2014)
28
KASIM 2014
İşsizlik
(15 + yaş - 15 + age)
%
20
Erkek Male
Kadın Female
15
Erkeklerin iş gücüne katılma oranı
2004-2013 yılları arasında % 70’ler
düzeyinde süregelmiş, kadınlar ise % 20
oranlarından % 30 oranlarına yaklaşmıştır.
Tarımsal alanlarında kadınların işgücüne
katılma oranında ise yıllara göre azalma
gerçekleşmiştir. 2004 yılında % 50,8 iken
2013 yılında bu oran % 37’e gerilemiştir.
10
5
0
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Tarımsal Alanda Kadın
Kaynak: TÜİK, İş Gücü İstatistikleri
Source: TurkStat, Labour Force Statistics
Şekil 2. Cinsiyete Göre İşsizlik Oranları 2004-2013
Yıllara göre işsizlik oranları da gösteriyor ki kadınlarda işsizlik oranı, erkeklerden daha
fazladır. Bu durum yıllar içinde azalmak yerine mevcut halini korumuş ve hatta 2000’li
yılların başında % 11 olan bu oran 2013 yılında % 11,9’a yükselmiştir.
(15 + yaş - 15 + age)
74
%
Erkek - Male
Türkiye - Turkey
Kent - Urban
Kır - Rural
73
İktisadi Faaliyet Kollarına Göre Kadın
İstihdamı
Buna göre istihdamda en büyük paya sahip
olan tarımın oranı Türkiye genelinde
istikrarlı bir şekilde azalmaktadır.
Kırsal bölgelerde kadın ücretsiz aile işçisi
olarak çalışarak iş gücü hesaplamasına
dâhil edilmekte, çalışması karşılığında
ekonomik bağımsızlığı ve sosyal güvenliği
sağlanamamaktadır.
72
İstihdam edilen kadınların % 39,2’si
tarımda, % 45’i hizmetler sektöründe,
%14,8’i de sanayi sektöründe
çalışmaktadır (ÇSGB, 2013).
71
70
69
68
Daha çok kentsel istihdamın göstergesi
olan sanayi ve hizmetlerdeki oran kentsel
nüfusun hızlı artışına rağmen çok yavaş bir
gelişim seyri izlemektedir. Bu durum
kentleşme eğiliminin kentlerdeki kadın
istihdamını artırmadığı hatta toplam kadın
istihdamın ve katılımını azalttığı şeklinde
yorumlanmaktadır (ÇSGB, 2013).
67
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
(15 + yaş - 15 + age)
40
%
Kadın - Female
35
30
25
20
Türkiye - Turkey
Kent - Urban
15
10
5
0
Yukarıdaki verilerden hareketle kadınların
istihdamı açısından en çok iş yaratan
sektörün hizmet sektörü olduğu ortaya
çıkmaktadır.
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
Şekil 3. Cinsiyete Göre Kent-Kır İstihdamı 2013 Kaynak: TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri 2013
29
KASIM 2014
MAKALE
KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ
İstihdamın Artırılması
Kadın iş gücü; Türkiye'nin 2023 hedefleri
için de büyük önem taşıyor. Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye’nin
2023 yılı hedeflerine giden yolda kadınların
kilit rol oynayacağı görüşündedir. Işık,
kadın istihdamının artışı için eğitim ve
teknolojinin önemine değinmiştir:
“Türkiye’de kadınların eğitim düzeyi
yükseldikçe, kadının istihdama katılımı
artıyor. Aynı şekilde teknoloji seviyesi
yükseldikçe kadın istihdamı ilerliyor. Bu
aslında bizim hangi yolda yürümemiz
gerektiğini çok güzel ortaya çıkarıyor.
Kadının statüsündeki artışla Türkiye’nin
kalkınması birebir örtüşüyor...” (Milliyet,
18.04.2014).
%
70
60
50
50.8
53.7
49.246.3
56.4
43.6
57.9
57.3
58.3
57.6
60.7
57.8
63.0
Tarım - Agriculture
42.7
41.7
42.1
42.4
42.2
39.3
37.0
40
Tarım dışı - Non
agriculture
30
20
10
0
2004
2005
2006
2007
2008
2009
Şekil 4. Tarımsal Alanda Kadın
2010
2011
2012
2013
Kaynak: TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri, 2013
İş Gücüne Katılımın Engelleyicileri
Kadınların iş gücüne dâhil olmasının
önünde engeller bulunmaktadır. Bu
faktörler kadınların aynı zamanda
çalışırken karşılaştıkları sorunlardır.
Bunlar ekonomik ve sosyal olmak üzere iki
grupta toplanabilir. Ekonomik faktörler
düşük ücret, sosyal güvenlikten yoksun
olma olarak sayılabilir. Sosyal faktörler ise
düşük eğitim, toplumsal cinsiyet anlayışı,
ataerkil zihniyet olarak özetlenebilir
(ÇSGB, 2013).
(15 + yaş - 15 + age)
%
70
30
Erkek-Male
50
28.7
30
20
10
Kadın-Female
38.5
40
0
Hane halkı iş gücü anketleri ve
araştırmalar, ülkemizde kadınların
iş gücüne katılımları önündeki temel
engeli “ev ve aile sorumlulukları” olarak
tanımladıklarını göstermektedir.
İstihdamlarını destekleyici politikaların
sınırlılığı, cinsiyet temelli iş bölümü, kayıt
dışılık başta olmak üzere iş gücü
piyasasının şartları ve ücretlerin
düşüklüğünün bir araya gelmesi, ancak
yükseköğretim almış ve görece yüksek
ücret alan ve yüksek bakım hizmeti
58.7
60
11.3
16.7
12.1
11.4
6.1
4.3
0.2 0.2
İş aramayıp, Mevsimlik
çalışmaya çalışanlarhazır olanlar- Working
Not seeking a seasonally
Job, but
available to
start
Ev İşleriyle
meşgulHousewife
4.6 7.3
Öğrenci- Emekli-Retired Çalışamaz Diğer-Other
Student
halde
Disabled, old
ill etc.
Şekil 5. Cinsiyete Göre İş Gücüne Dâhil Olmama Nedenleri, 2013
Kaynak: TÜİK, İş Gücü İstatistikleri
Source: TurkStat, Labour Force Statistics
KASIM 2014
ücretlerini karşılayabilecek durumda olan
kadınların istihdama erişebilmeleri
sonucunu doğurmaktadır
(ÇSGB, 2010).
Kadınların iş gücüne dâhil olmama
nedenlerinin başında ev işleri meşguliyeti
gelmektedir. 2013 yılı verileri, kadınların
yarıdan çoğu (% 58,7) ev işleri nedeniyle
çalışma hayatında yer almamaktadır.
% 30’a yakın oranı da öğrenci olarak
gözükmekte olduğundan iş gücüne dâhil
değildir.
Kayıt Dışılık
Kayıt dışılık, kadının çalışma hayatına
katılmasını engellemektedir. Sosyal
güvenlikten yoksun olan kadınlar iş
dünyasına girmekten kaçınmaktadır.
Çalışma hayatında kadınlar erkeklere göre
daha fazla kayıt dışı çalışmaktadır. TÜİK
Mart 2013 Hane Halkı İş Gücü Anketi (HİA)
sonuçlarına göre, Türkiye’de istihdamın
% 36,7’si kayıt dışıdır. 2013 Mart ayı
verilerine göre kadınlarda kayıt dışılık
oranı % 51,6, erkeklerde ise % 30,4’tür.
Kadınlar için bu oranın yüksek olmasının
nedeni ise, kadınların çoğunlukla kayıt
dışının gözlendiği, emek yoğun sektörlerde
(tekstil, konfeksiyon, gıda ve hizmet vb.)
istihdam imkânı bulabilmesidir.
İş Gücüne Katılımın Belirleyicileri
Kadın iş gücü, eğitim ve büyüme üzerine
yapılan analiz sonuçları, eğitimin iş gücü
verimlilik artışına olan katkısının oldukça
yüksek olduğunu ortaya koymaktadır
(Günsoy ve Özsoy, 2012). Yüksek düzeyde
eğitilmiş iş gücü; iş gücü kompozisyonunu,
iş gücü arzını, iş gücüne katılım oranlarını
ve dolayısıyla ekonomik büyümeyi,
kalkınmayı, insani gelişmeyi olumlu
etkileyerek, yoksulluğu azaltmada etkili
olmaktadır (Günsoy ve Özsoy, 2012).
Eğitim seviyesinin ülkemizde kadının iş
gücüne katılımını ciddi şekilde etkilediği
görülmektedir. 2013 Mart ayı hane halkı iş
gücü anketi sonuçlarına göre ise
yüksekokul mezunlarının iş gücüne
katılım oranı % 80,7, lise ve dengi okullar
için % 52,5, lise seviyesinden düşük eğitim
alanlar % 47,2’dir.
Dünya Bankası, 2013 raporuna göre,
ülkemizde 2009 krizi sonrası yaratılan
işlerin çoğunluğu nitelikli işlerdir:
İstihdam artışı en çok hizmet sektörü ve
kayıtlı sektörde gerçekleşmiştir ve
yaratılan net istihdamın büyük bölümü
hem erkekleri hem de kadınları
etkilemiştir. Bu gruptaki çalışanların
büyük oranı üniversite eğitimi de almıştır.
Aile bileşim değişkenleri ve hane halkında
yer alan çocukların ve yaşlıların sayısı,
kadınların iş gücüne katılımı bakımından
önemli diğer belirleyiciler olmayı
sürdürmüşlerdir (Dünya Bankası, 2013)
arttığını ve kadınların iş gücü piyasasına
entegre edilmesinin önemine işaret
etmiştir. Türkiye'de kadınların sadece
yüzde 30'unun aktif olarak iş gücüne
katıldığını anımsatan Raiser, “Kız çocukları
bugün artık annelerinden daha iyi bir
eğitime sahip. Bu, gelecekte kadınların
iş gücüne katılımında artış olacağını
gösteriyor. Sadece annelik değil ebeveynlik
izni politikalarının, çocuk bakım
hizmetlerinin, sosyal yardımların
iyileştirilmesi gerekiyor” demektedir.
Kadınların iş gücüne katılmasını olumlu
etkilediği ortaya konulan eğitim düzeyinin
durumu cinsiyete göre incelenmiştir.
Kadınlar, iş hayatında dezavantajlı
konumda bulunmakla birlikte okuryazarlık
düzeyi dışında eğitim öğretim alanında
erkeklerle başa baş konumda
bulunmaktadır.
Eğitim
Kızılgöl (2012), kadınların çalışma
kararlarını etkileyen faktörlerin
araştırılması amacıyla 2002-2008
döneminde Türkiye genelinde yapılan
ekonometrik analiz sonuçları, Türkiye
genelinde evli ve bekâr kadınlar açısından
değerlendirildiğinde eğitim durumunun,
iş gücüne katılımda, en önemli faktör
olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı
araştırma sonucu, eği m düzeyi yükseldikçe,
evli ve bekâr kadınların iş gücüne ka lma
olasılıklarının ar ğını da göstermiş r
(Kızılgöl, 2012).
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Raiser,
“Türkiye’de İyi işler” raporunun
tanıtımında (AA – 23 Ocak 2014).
Türkiye'de eğitimli çalışanların
istihdamdaki payının her geçen gün
31
KASIM 2014
MAKALE
KADIN İSTİHDAMININ ARTIRILMASI VE KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIMININ BELİRLEYİCİLERİ
%
Erkek-Male
Kadın-Female
100
80
60
Teknik bilimler erkek öğrenciler tarafından
daha çok tercih edilirken dil ve edebiyat
dalları kız öğrencilerce seçilmiştir.
Kadınların İş Gücüne Katılımını Etkileyen
Diğer Belirleyiciler ve Tedbirler
40
20
09
20
10
20
11
20
12
08
20
07
20
00
20
90
20
85
19
80
19
75
19
70
19
65
19
60
19
55
19
50
19
45
19
40
19
19
19
35
0
Şekil 6. Cinsiyete Göre Okuryazar Olmayan Nüfusun Oranı, 1935-2013
Source: TurkStat, Population Census, 1927-2000, Address
Based Ppulation Registration System, 2007-2012
Kaynak: TÜİK, Genel Nüfus Sayımları, 1927-2000,
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2007-2012
1935’ten günümüze her iki cinsiyette
okuryazarlık oranı artış göstermiştir.
Ancak, 2012 yılı itibarıyla kadın erkek
arasındaki okuryazarlık farkı yaklaşık
5 kat dolayında bulunmaktadır. Bu yılda
okuryazar olmayan erkeklerin oranı % 1,4,
kadınların oranı ise % 6,8’dir.
Görüldüğü gibi, okumaz yazmazlık kadın
nüfus içinde görece olarak hâlâ yüksektir.
Kadın erkek okullaşma oranları
bakımından ise farklılık olmadığı
belirlenmiştir. Öğretim kurumları itibarıyla
kadın ile erkeklerin okullaşma oranları
çok yakın bulunmaktadır.
Onuncu Kalkınma Planı hedef ve
politikaları arasında, kadınların karar
alma mekanizmalarında daha fazla yer
almaları, istihdamının artırılması, eğitim
ve beceri düzeylerinin yükseltilmesi ile aile
ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına yönelik
güvenceli esnek çalışma, kreş ve çocuk
bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve
erişilebilir kılınması ile ebeveyn izni gibi
alternatif modellerin uygulanması da yer
almaktadır (Onuncu Kalkınma Planının
onaylandığına ilişkin karar, 2013). Bu
planda “Kadınların iş gücüne katılım ve
istihdam oranlarının Plan dönemi sonunda
sırasıyla % 34,9 ve % 31’e yükseltilmesi”
somut olarak belirlenmiştir.
Bu kapsamda;
%
100
80
60
98.8
98.9
Erkek-Male
93.2 93.0
Kadın-Female
70.8 69.3
38.4 38.6
40
20
0
İlkokul-Primary School Ortaokul-Secondary Ortaöğretim-Upper Yükseköğretim-higher
School
Secondary Education
Education
Şekil 7. Okullaşma Oranı, 2012-2013
Kaynak: TÜİK, Milli Eğitim İstatistikleri
2012-2013 yılında yükseköğrenimde
kadınların oranı % 38,4, erkeklerin oranı
ise % 38,6’dır.
32
Source: TurkStat, National Education Statistics
Cinsiyete göre yükseköğretim alan
seçiminde bazı alanların erkekler
tarafından daha fazla tercih edildiği
görülmektedir.
• Türkiye’de hâlihazırda gençlerin ve kadınların
kayıtlı is hdama daha iyi şekilde entegre
edilmeleri başta olmak üzere, iş gücü
piyasasında olumlu gelişmeleri destekler
nitelikte çeşitli poli kaları uygulamaya
koymuştur (Dünya Bankası, 2013).
• Genç ve kadın çalışanlarla ilgili sosyal
güvenlik primlerinin azal lmasının yanı sıra
ak f iş gücü piyasası tedbirlerinin
genişle lmesini içermiş r.
• Eği min olumlu etkisinden hareketle,
Onuncu Kalkınma Planı’nda yükseköğrenimde
ar ş öngörülmektedir ki, bu ar ş, üniversite
eği mi almış bireyler arasında gözlenen işe
girişleri daha da ar rabilir.
• Kadınların iş gücüne ka lımını ar rmak
amacıyla, okul öncesi çağdaki dört ila beş
yaşındaki çocukların okula kayıt düzeyinde brüt
% 70 hedefi belirlenmiş r.
KASIM 2014
%
80
63.6
70
58.1
58.4
56.5
60
47.9
43.5
50
41.9
41.6
36.4
40
30
20
10
0
Dil ve
Matematik ve Sağlık
Edebiyat
Fen Bilimleri Bilimleri
Language Mathematics Health
and Literature and Natural Sciences
Sciences
• http://www.milliyet.com.tr / 2023-unanahtari-kadinlarin-elinde/ekonomi/detay/1868828/default.htm
• http://sgb.aile.gov.tr/upload/
Node/26253/files/temel_sosyoeko_goster
g.pdf
• www.tuik.gov.tr
70.3
60.9
52.1
46.3
53.7
39.1
29.7
Erkek-Male
Kadın-Female
Uygulamalı
Sosyal
Ziraat ve Sanat-Art
Teknik
Sosyal
Bilimler
Bilimler Ormancılık
Bilimler
Social
Tecnical Agriculture
Sciences Applied Social Sciences and Forestry
Sciences
Şekil 8. Cinsiyete Göre Yükseköğretim Alanları 2011-2012 (Kaynak: TÜİK)
• Bu amaçtan hareketle, özellikle şehir
merkezlerinde çocuk bakımı hizmetlerinin
kapsamının genişle lmesine çeşitli araçlar
vasıtasıyla yardımcı olunabilir.
• Yaşlılara yönelik bakım hizmetlerinin
kapsamının genişle lmesi de aynı prensiplerle
ele alınabilir.
• Sonuncu, fakat bir o kadar da önemli olarak,
pek çok kadın sürekli öğrenme ve beceri
yükseltme olanaklarından fayda sağlayacak r.
Mevcut deneyim ve becerilerin
belgelendirilmesi veya iş yeriyle ilgili yeni
becerilerin öğrenilmesine yönelik seçenekler
kadınların verimli işlere girmelerine ya da
kayıtlı işler başta olmak üzere, daha az verimli
işlerden daha verimli işlere doğru
ilerlemelerine yardımcı olacak r.
politika tedbirlerine yer verilmiştir.
Kaynakça
• Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,
Temel Sosyoekonomik Göstergeler, Ocak
2013
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
(ÇSGB), İş Hayatı İstatistikleri, 2013
• ÇSGB, “Türkiye’de Kadın İşgücünün
Görünümü” Çalışma Dünyası Dergisi,
2013.
• Dünya Bankası Türkiye’de İyi İşler
Raporu Rapor No: 83818-TR Kasım 2013
• Güler Günsoy ve Ceyda Özsoy,
“Türkiye’de Kadın İşgücü, Eğitim ve
Büyüme İlişkisinin VAR Analizi” Finans
Politik & Ekonomik Yorumlar 2012 Cilt: 49
Sayı: 568
• Özlem AYVAZ KIZILGÖL, Doğuş
Üniversitesi Dergisi, 13 (1) 2012, 88-101 ).
• TÜİK, Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri,
2013
• TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2013
• Türk Girişim ve İş Dünyası
Konfederasyonu (TÜRKONFED), İş
Dünyasında Kadın Cilt 2, 2013
• http://www.AA.com.tr/tr
/haberler/278117--quot- turkiyede-iyiisler-quot-raporu-aciklandi
• http://www.csgb.gov.tr/csgb
Portal/ShowProperty/WLP%20Repository/
abk/bultenler/sayi53
• http://app.csgb.gov.tr/ cdd/pdf
/sayi_01/02.pdf
• http://journal.dogus.edu.tr /
index.php/duj/article/viewFile/281/337
erişim tarihi: 30.06.14
33
KASIM 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” İkincilik Ödülü
6513 KALİTE ÇELİKLERDE DENEY TASARIMI TEKNİĞİ İLE
ŞEKİLLENDİRİLEBİLİRLİK PARAMETRELERİ OPTİMİZASYONU PROJESİ
(EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI-ERDEMİR)
Erdemir Genel Müdürü Sedat ORHAN ödülü, Bakan Fikri IŞIK’tan aldı.
Derin çekilebilirlik özelliklerine sahip
emaye kaplamaya uygun çelikler, fırın
tepsisi, fırın gövdesi, tencere, fırın ızgarası
gibi mutfak eşyaları imalatında
kullanılmaktadır.
Ülkemizde beyaz eşya sektöründe üretim
yapan birçok öncü ve büyük firmanın
tedarikçisi konumunda olan ve beyaz eşya
34
6513 çelik kalitesinde şekillendirilebilirlik
özelliği ve yeterliliği, sıvı çelik aşamasında
çeliğe ilave edilen alaşımlamadan,
haddeleme aşamasındaki fırın rejimine
kadar ürünün geçtiği pek çok üretim
evresindeki süreç parametreleri ile
oluşmaktadır. Farklı üretim
aşamalarındaki tüm bu üretim
parametrelerinin deneme yanılma yoluyla
iyileştirilmesi pek mümkün
görünmemektedir.
Bu aşamada 6513 çelik kalitesinin
istenilen şekillendirilebilirlik özelliğe
ulaştırılabilmesi için, çıktı
optimizasyonlarının sağlanmasında, süreç
parametre seviyelerinde planlı şekilde
kombinasyonlar yapılarak, olabilecek en
az deneme maliyetini sağlayan deney
tasarımı tekniğinin uygulanmasına karar
verilmiş ve projenin hedefi olarak, müşteri
beklenti ve taleplerine odaklanarak, 6513
sektöründe pazar payını giderek artırmayı
kalite derin çekilebilirlik özelliklerinin en
hedefleyen Erdemir, DC04 EK - 6513 çelik
az
rakip firma düzeyine getirilmesi ve bu
kalitesinde standarda uygun üretim
yapmakla birlikte, gelişen üretim şartlarına doğrultuda mekanik özelliklerinden akma,
çekme değerlerinin minimize, uzama, R ve
göre şekillendirilebilirlik konusunda
müşteri beklentilerinin artması ve bu kalite n değerlerinin maksimize edilmesi olarak
belirlenmiştir.
ürünlerde artan iç ve dış müşteri rekabeti
neticesinde, ürünün teknik özelliklerinin
Proje ile ilgili faaliyet planı hazırlanmış,
iyileştirilmesi ihtiyacı doğmuştur.
projede ulaşılmak istenilen hedefler ve
KASIM 2014
kapsamı belirlenmiş, planlama ve
uygulama aşamalarında gözden geçirme
toplantıları planlanmış, proje çıktıları ve
göstergeleri tespit edilmiş, beyin fırtınası
yöntemiyle girdilerin belirlenerek
önceliklendirme yapılmıştır.
6513 kalitesinin üretim aşamasında birçok
üretim sürecinden geçmesi, farklı
süreçlere ait süreç parametrelerinin
birbiriyle iç içe olan etkileşimlerinin
malzeme özelliklerini tayin etmede etken
rol alması, malzeme özelliklerinin
belirlenmesinde birden fazla çıktının
belirleyici olması, kullanılacak deney
yönteminin belirlenmesinde önemli rol
oynamıştır.
Bu nedenle projede kullanılmak üzere
süreçlere ait girdi faktörleri üzerinde
istenilen değişikliklerin sistematik bir
şekilde yapılmasıyla çıktı üzerindeki
değişkenliğin gözlenmesi ve
yorumlanmasına olanak sağlayan Deney
Tasarımı (DOE) süreç iyileştirme tekniği
seçilmiştir.
35
KASIM 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
Projede hedeflenen mekanik özelliklerin
sürdürülebilirliğinin teyit edilmesi üzerine
optimum süreç şartları mevcut 6513 kalite
üretim pratiklerine yansıtılarak yeni
kriterlere göre üretim pratikleri revize
edilmiştir.
Şekil 1. 2010 Yılı Bazında 6513 Kalite Satış Miktarları
Not: Sa ş miktarı endekslenerek verilmiş olup, iyileş rme sonrası ar ş miktarını gösterebilmek
için 2010 yılında 100 birim ton olarak kabul edilmiş r.
Deneyde çelik üretim, sıcak haddeleme,
soğuk haddeleme ve tavlama süreçlerine
ait toplam dört faktör kullanılmıştır. Süreç
yapısının karmaşıklığı ve ele alınan
faktörlerin birbiriyle olabilecek
etkileşimleri de göz önünde
bulundurularak tam faktöriyel deney
uygulamaya karar verilmiştir. Deneyde ele
alınan faktörler hariç, çıktılara etki
edebilecek diğer gürültü faktörlerinin
doğru bir şekilde analizi için denemeler iki
tekrarlı olarak yapılmıştır.
Gerçekleştirilen deneylere ait sonuçlar,
gelişmiş deney tasarımı yazılım araçları,
ileri istatistik teknikleri ile incelenmiş ve
analiz edilmiş, sonuçlar üzerinden
modelleme yapılarak çıktıların eş zamanlı
optimizasyonu yapılmıştır. Elde edilen
sonuçlar, deney öncesi ve sonrası
mukayese edilmiştir.
Yapılan istatistiki değerlendirmeler
sonrasında, elde edilen sonuçların projede
beklenilen hedefleri karşıladığı görülmüş
ve bu sonuçlar üzerinden doğrulama
36
testleri sürecine geçilmiştir. Doğrulama
testleri sürecinde 6513 kalitenin, emaye
kaplamaya uygun olması ve mutfak
eşyaları imalatında kullanılması nedeniyle
emaye kaplama testleri
gerçekleştirilmiştir. Ayrıca alınan
sonuçların, şekillendirme süreçlerinde
doğrulanmasına yönelik olarak müşteri
denemeleri planlanmış ve beyaz eşya
üreten farklı firmalarda deneme üretimleri
gerçekleştirilmiştir.
Hem emaye kaplama hem de
şekillendirme testlerinin olumlu
sonuçlanması üzerine pilot üretim çalışma
adımına geçilmiş, belirlenen optimum
süreç koşullarında üretimler
gerçekleştirilmiş ve sonuçları
değerlendirilmiştir. Pilot üretimlerde de
6513 kalitenin şekillendirilebilirlik
özelliklerinin önemli göstergeleri olan
Akma, Çekme, Uzama, R90 ve n90
değerlerinin projede öngörülen hedef
değerlere ulaştığı görülmüştür.
Projenin hedefine ulaşması ile birlikte
projede öngörülen satış miktarlarında
artış sağlanmasının da önü açılmıştır.
Sipariş dağılımları (Şekil 1) incelendiğinde,
2014 yılının ilk üç ayında alınmış olan
sipariş miktarlarının 2013 yılı toplamında
alınmış olan sipariş miktarlarına yaklaştığı
görülmüştür.
Ayrıca 2013 yılında EN 10209 standardına
ilave edilen DC05 EK çelik kalitesinin de
ERDEMİR tarafından ülkemizde
üretilebilirliği belirlenmiştir.
Bunun yanı sıra, bu ürün grubunda ülke
ithalatının azaltılması, ihracatta artış
potansiyeli, şirketimiz ve ülkemizin
bilimsel altyapısına, ülke cari açığının
azaltılmasına, verimliliğin ve kârlılığın
artırılmasına ve inovasyon kapasitesinin
yükseltilmesine katkı sağlaması gibi
kazanımlarıyla da ülkemiz ve şirketimiz
açısından önemli bir başarı elde edilmiştir.
KASIM 2014
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” Üçüncülük Ödülü
FİNAL-1 HATTINDA YÜZDE 5 VERİMLİLİK ARTIŞI PROJESİ
(İNCİ AKÜ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.)
İnci Akü Genel Müdür Yardımcısı Birol BÜYÜKSİVRİ ödülü, Bakan Fikri IŞIK’tan aldı.
ve bunların sistem çıktıları belirlenmiştir.
- Sebep-sonuç ilişki diyagramı (SS Matrix)
yapılarak kalite için kritik parametrelere
etki eden girdiler derecelendirilerek
önceliklendirmeleri yapılmıştır.
- İşlem süreçlerinin analizinde değer akış
haritaları (value stream map) kullanılarak
akışta dar boğazlar belirlenmiştir.
- Dar boğazlar için tekli dakikalarda kalıp
değişimi (SMED-Single Minute Exchange
of Die) metotlarıyla iyileştirmeler
yapılmıştır.
- İşçi sağlığı açısından ergonomi analizleri
ile birlikte zaman ve hareket etüdü
gerçekleştirilmiştir.
İyileştirme Faaliyetleri
2012 yılı final hattı performans
değerlendirmesi sonucunda müşteri
memnuniyeti kapsamında müşteriye bir
seferde daha fazla akü gönderebilmek ve
bu bağlamda proses maliyetlerini en aza
indirerek rekabetçilik avantajı sağlamak
için Final-1 üretim hattında yalın 6 sigma
projesi başlatılmıştır. Bu projede Smed,
Hat Dengeleme, Değer Akış Haritalaması
gibi yalın araçlar kullanılmıştır. Projenin
verimlilik hedefinin belirlenmesi için en
fazla üretilen ürün tiplerinden üç tip için
talebi karşılama seviyesi hesaplanmıştır.
Proje adımları 6 Sigma metodolojisine
uygun olarak takip edilmiş ve yönetilmiştir.
Ekiple yerinde toplantılar yapılarak
verilerin incelenmesi ile süreç analizleri
gerçekleştirilmiştir.
Bu projede yalın araçlarından bazıları
kullanılmıştır:
- Süreç girdi-çıktı analiziyle (S.I.P.O.C.
analizi) süreç üzerine etki eden faktörler
Bu projedeki çoğu iyileştirme noktası için
ekip üyeleri tarafından bir beyin fırtınası
çalışması yapılmış olup iyileştirme
faaliyetleri için öneriler
değerlendirilmiştir.
Kapama kalıplarının tip değişimini
hızlandırmak için İnci Makine Atölyesi
tarafından kalıp arabası tasarlanmıştır.
Bu araba ile tip değişimindeki zamanı
azaltmak, ekstra işçilikleri yok etmek ve
makinenin devreye girmesi için gereken
sıcaklığın tekrar kazanılması için
harcanacak enerjiyi yok etmektir. Özet
olarak proje kapsamında yapılması
37
KASIM 2014
2014 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
planlanan iyileştirme faaliyetlerinin
amaçları şu şekilde belirlenmiştir:
• Enerji tüketiminde azalma,
• Operatör yürüme mesafesinde azalma,
• Bir seferde birçok kalıbı aynı anda
taşıma kabiliyeti.
Elde Edilen Sonuçlar
Proje sonunda adetlerdeki artışın yanında
hattaki diğer süreçlerde de iyileştirmeler
gerçekleştirilmiştir.
• Etiketleme istasyonunda % 48 oranında
katma değersiz işlemlerden kazanılan
sürenin katma değerli işlere aktarımı
sağlanmıştır.
• Bu yeni sensör donanım İnci Makine
Atölyesi (İMA) bünyesinde İnci Akü A.Ş.
“know-how”ı kullanılarak yapılmıştır. Bu
projeden öğrenilenler ve uygulananlar;
bundan sonraki süreçte gerçekleşecek
olan tasarımlarda ve imalatlarda
kullanılabilecektir.
• Projede operatörlerin aşırı hareketinin
önlenmesi çalışan memnuniyet anketine
olumlu olarak yansımıştır.
Yaygınlaştırma
Bu projedeki iyileştirme noktalarının diğer
final hatlarında ve montaj hatlarında da
uygulanması için bir planlama yapılmıştır.
38
KASIM 2014
YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ
TASARIMCILARIN GÜCÜNE GÜÇ KATACAK YOL HARİTASI BELİRLENDİ
‘Tasarım Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ 2
Kasım 2014 tarihli 29163 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
26 Ağustos 2014 tarihinde Yüksek
Planlama Kurulunda onaylanan Belge,
2009 yılında kurulan, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanının başkanlığında
çalışmalarını sürdüren, Türk Patent
Enstitüsü’nün sekretaryasını yürüttüğü
Türk Tasarım Danışma Konseyi’nin,
ülkemizde tasarım konusunda faaliyet
gösteren tüm paydaşları bir araya
getirerek yaptığı en önemli ve öncelikli
çalışmanın ürünüdür.
Tasarım Strateji Belgesinin ve Eylem
Planının genel amacını “İnsana ve çevreye
duyarlı, katma değeri yüksek tasarımların
yara lmasını ve korunmasını, ülkemiz tasarım
ve tasarımcılarının sürdürülebilir bir şekilde
dünya ile rekabet edebilir hale gelmesini ve
“Türk Tasarımı” kimliğinin tanınmasını ve
yerleşmesini sağlamak amacıyla gerekli idari,
yasal ve teknik altyapıyı geliş rmek”
oluşturuyor.
Tasarım paydaşları bu genel amaca
ulaşmak üzere 5 hedef ortaya koyarak bu
hedefler kapsamında çok sayıda eylem
tanımladı. Tasarım Strateji Belgesi ve
Eylem Planı kapsamında belirlenen
hedefler şu şekildedir:
Hedef 1: Tasarımla ilgili mevzua ,
tasarımcıların ve iş dünyasının ih yaçlarına
cevap verecek şekilde uluslararası standartlara
uyumlu hale ge rmek ve uygulamaları
etkinleş rmek.
Hedef 2: Tasarımla ilgili destekleri
çeşitlendirmek ve bu desteklerin etkinliğini
ar rmak.
Hedef 3: Tasarım duyarlılığını eği min bütün
aşamalarına yaymak ve insana ve çevreye
duyarlı, katma değeri yüksek tasarımlar
yapabilecek yetkinlikte tasarımcılar
ye ş rmek.
Hedef 4: Tasarımla ilgili sanayici, eği mci,
meslek örgütü ve kamu kuruluşu gibi farklı
aktörler arasında ile şim ve iş birliğini
güçlendirmek.
Hedef 5: Toplumda ve sanayide tasarım
farkındalığını ar rmak.
Ülkemizde son yıllarda tasarımın gücü
konusunda belirgin bir farkındalık oluştu.
Bunu Türk Patent Enstitüsü’ne yapılan
endüstriyel tasarım başvurularındaki
artışlarda görmek mümkündür. Türkiye,
endüstriyel tasarım başvurularında
Avrupa’da en fazla başvuru yapılan ülkeler
arasındadır.
Tasarım farkındalığının artmasında Türk
tasarımcılarının elde etmiş olduğu ulusal
ve uluslararası başarıların katkıları
büyüktür. Tasarımcıların başarıları,
firmalar ve genç tasarımcılar için önemli
bir motivasyon kaynağıdır.
DesignUM
Ümit Altun, 2004 yılında DesignUM
tasarım firmasını kurdu. Endüstriyel ürün
tasarımı ve tasarım danışmanlığı
konularında 30 yılı aşan deneyimini, farklı
sektörlerdeki ulusal ve uluslararası iş
ortakları ile paylaşarak, yenilikçi ve
rekabetçi tasarım stratejileri oluşturuyor
ve bu doğrultuda ürün tasarımları yapıyor.
DesignUM kullanıcı beklentilerini
saptayarak, yaratıcı, üretim teknolojilerine
uygun, tasarımı ve kullanımı ile pazara yön
verecek, tüketicilerin kullanmaktan keyif
alacağı, fonksiyonel, estetik ve yenilikçi
Ümit ALTUN
birçok değer barındıran ürünler
tasarlamayı hedefliyor. Tasarım süreci
farklı sektörlerin ihtiyaçlarına göre
şekilleniyor ve bir projeyi eskiz
aşamasından, parça tasarımına ve üretime
kadar taşıyor. DesignUM tasarımlarında,
yalın bir form anlayışı ile fonksiyonu
dengeli bir biçimde birleştirmeyi tercih
ediyor. Tasarımların temelini genellikle
kullanıcı ihtiyaçları belirliyor. Tasarlanan
ürünlerin kullanıcılarına dürüst ve net
mesajlar vermesine dikkat edilerek,
tasarımların tüm detaylarında ve tasarım
aşamalarının tümünde görsel bir
bütünlüğe ve detay kalitesine önem
veriliyor. Tasarımlarda kullanılan form,
malzeme, doku ve renk gibi unsurlar,
kullanıcıların ürünleri satın alırken ve
kullanırken keyif almaları, duygusal bağ
kurabilmeleri gözetilerek belirleniyor...
Dâhil olduğu tüm projelerde bu anlayış ve
ilkeler doğrultusunda tasarım yapan
DesignUM, 2009 yılında kurulan Homend
markasının kuruluş sürecinde bilfiil yer
almış, marka kimliği ve ürün kimliği gibi
kavramlar belirlenirken aktif rol oynamış,
bu süreçte ürün geliştirme konusunda
Homend ile ortak çalışmıştır.
39
KASIM 2014
YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ
Bunlardan, Ar-Ge çalışmaları sonucunda
geliştirilen ve tasarlanan Homend
Royaltea, kullanıcısına mama suyu (40 °C),
kahve suyu (80 °C) ve çay suyu (100 °C)
hazırlama olanakları veren ve su istenilen
sıcaklığa geldiğinde kullanıcısını
konuşarak bilgilendiren yenilikçi bir çay
makinesidir. Kullanıcısını fincanla su
ölçmekten kurtaran Homend Pottoman,
geleneksel bakır cezvelerin formlarından
esinlenilerek tasarlanmış, elektrikli bir
kahve makinesidir. Gerektiğinde blender,
mikser doğrayıcı ve rende olarak
kullanılabilen Homend Functionall ise dar
yaşam alanları ve kullanıcı ihtiyaçları
gözetilerek tasarlanmış çok fonksiyonlu
bir el blender setidir.
Beğenilen, özenilen, tavsiye edilen,
yenilikçi, güvenilir ve tüketici odaklı bir
marka olmayı kendine misyon edinen
Homend'in marka kimliği belirlenirken bu
kavramlar dikkate alınmış ve markanın
üst segmente hitap edebilmesi
hedeflenmiştir. Marka bünyesinde yer
alacak ürünlerin kimliği belirlenirken de
bu kavramları destekleyici ve pekiştirici
özelliklere yer verilerek, kullanıcı algısını
şekillendirmek ve yönlendirmek
hedeflenmiştir.
Homend için geliştirilen ve ürün gamına
katılan her ürünün, bir ailenin parçası
40
olması ilkesiyle yola çıkılmış ve bazı kimlik
ögeleri kullanılarak öncelikle bu ailenin
DNA'sı belirlenmiştir. Bu kimlik ögelerini,
ürünlerde kullanılan renk, doku,
malzemeler, tüm bunların birbirleriyle
olan ilişkileri, form dili ve kalite
standartları oluşturmaktadır. Homend'in
ürün kimliği de bu ögelerin, markanın
hedeflediği kullanıcı kitlenin estetik algısı
ve günümüz trendleri doğrultusunda
DesignUM tarafından şekillendirilerek
oluşturulmuştur. Daha sonra yine
DesignUM tarafından, Homend için
belirlenen bu ürün kimliğini en iyi şekilde
yansıtacak bir ürün ailesi tasarlanmıştır.
Gerek estetik, gerekse fonksiyonel
ihtiyaçları karşılama yönünden kullanıcıya
hitap edebilmelerinden ötürü, bu ürünlerin
tamamı kısa zamanda markette
kendilerine yer edinmiştir. Özellikle
Royaltea, high-end pazarda hedeflediği
yere kısa zamanda ulaşarak kendini
kullanıcılara kabul ettirmeyi başarmış,
hatta güncel tasarımı ve yenilikçi yapısıyla
kendi pazarında öncü konuma dahi
geçmiştir.
Homend için tasarlanan bu ürün ailesi,
tüm dünyada en prestijli tasarım
yarışmalarından biri olarak anılan Red Dot
Design Award’da (Almanya), Royaltea 1701
Çay Makinesi ile Red Dot Winner 2013
ödülü, Pottoman 1803 Kahve Makinesi ve
Functionall 2802 Mutfak Robotu ile Red
Dot Honourable Mention 2013 ödüllerine
layık görüldü. Ayrıca "Design Turkey
Endüstriyel Tasarım Ödülleri 2012"de 1701
Royaltea Konuşan Çay makinesi “Üstün
Tasarım” ödülünü, 1708 Royaltea
paslanmaz çelik Konuşan Çay Makinesi,
KASIM 2014
1802 Pottoman Paslanmaz Çelik Kahve
Makinesi, 1803 Pottoman Plastik Kahve
Makinesi ve 2802 Functionall Çok Amaçlı
Mutfak Robotu ise “İyi Tasarım” ödülünü
aldı.
41
KASIM 2014
PROJELER
KARADENİZ BALI “ARIM BALIM PETEĞİM” PROJESİ İLE TÜRKİYE’Yİ BAL
İHRACATINDA İLK SIRALARA TAŞIMAYI HEDEFLİYOR!
kaynağı sektör için ciddi bir ekonomik
kazanca dönüştürmek sanıldığı kadar zor
değil, ancak mali açıdan külfeti yüksek.
IPA Devrede: Bal üreticisine 9 milyon 355
bin Avro’luk yatırım yolda!
İşte bu noktada Ordu Valiliği bölge bal
üretimi ve ihracatına yeni bir yön çizecek
büyük kapsamlı bir projeye imza attı. IPA
kapsamındaki projeyle Türkiye’nin bal
üretiminin üçte birini sağlayan Ordu’da
üretim, depolama ve pazarlama için
yenilikçi bir yaklaşımla teknoloji temelli
büyük bir tesis kurulacak. Bu tesisten
ülke genelindeki tüm sektör temsilcileri
yararlanabilecek.
Proje sektördeki hangi sorunları
çözecek?
Türkiye, yıllık 94 bin ton bal üretimiyle Çin
Halk Cumhuriyeti’nin ardından dünyanın
en önemli ikinci bal üreticisi konumunda.
Ancak dünya bal ihracatı listesinde bu
güçlü konumunu koruyamayarak, 18.
sırada yer alıyor. Türkiye, kovan başına
üretilen bal ile verimlilik açısından da
dünya ortalamasının çok altında kalıyor.
Dolayısıyla eldeki ciddi ekonomik
araç – bal üretimi – tam kapasiteyle ve
standartlara uygun kullanılamıyor.
42
Bal Deyip Geçme!
Türkiye’nin başta Karadeniz olmak üzere,
arıcılığa uygun pek çok bölgesi, iklimi, bal
verimi yüksek bitki örtüsü, hiçbir yerde
olmayan arı çeşitliliği, hatta arı türleri
mevcut. Arıcılığın özellikle gelir seviyesi
düşük, orman içi veya orman kenarlarında
yer alan kırsal kesimlere uygun bir geçim
kaynağı olduğu da düşünülürse, gerek
istihdam gerekse ekonomik açıdan önemi
daha iyi anlaşılıyor. Aslında bu verimli
• Arı ürünleri ihracatı için olmazsa olmaz
“kalite belgesi” verilecek: Proje
kapsamında uluslararası akreditasyona
sahip test ve analiz laboratuvarları
kurulacak. Hijyen ve kalite standartlarını
sağlayan bal ve bal ürünleri için
uluslararası geçerliliği olan kalite belgesi
verilecek. Kalitesi tescillenmiş bölge
ürünlerinin hem yurt içi hem yurt dışı
piyasalara pazarlanması ve pazar
paylarının artırılması için strateji
geliştirme çalışmaları yapılacak.
• Ar-Ge çalışmaları yapılacak: Üretim,
işleme ve analiz merkezi aracılığıyla
üretim teknikleri, bal analiz metotları,
ürün çeşitlendirmeleri ve kovan başına bal
KASIM 2014
verimliliğin artırılması gibi konularda
araştırma ve geliştirme çalışmaları
yürütülecek.
• Arı ürünleri için işleme, paketleme ve
geçici depolama tesisi inşa edilecek: Arı
ürünlerinin çeşitlendirilmesi ve tüketim
talebine uygun çeşitli paketlemelerin
yapılması sağlanacak. Bu sayede
ürünlerin pazar payları artacak.
• 6 ilde danışma ve temas noktaları
kurulacak: Böylece KOBİ’ler hem
sorunlarına cevapları daha kolay
alabilecek hem de kendi imkânlarıyla elde
edemeyecekleri fırsatlara daha çabuk
ulaşabilecekler.
ortaklığında desteklenen ve Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen
Rekabetçi Sektörler Programı çatısı
altında hayata geçiriliyor.
Bütçesi yaklaşık 9,5 milyon Avro olan
“Arım Balım Peteğim” Projesi,
Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği
43
KASIM 2014
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
SANAYİ ÜRETİMİNDE ÇIĞIR AÇAN TEKNOLOJİLER
OTOMATİK TANIMLAMA SİSTEMLERİ UYGULAMALARI - III
KARE KOD-QR TANIMLAMA SİSTEMLERİ
Dr. Mustafa Kemal AKGÜL / Daire Başkanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
isimlendirilmiştir [1].
Kod genellikle kare beyaz fon üzerinde
siyah motiflerden oluşur. Otomotiv
sanayiinde kullanılması amacıyla
geliştirilen QR Kodu Japonya ve Güney
Kore'de oldukça yaygın kullanılmaktadır.
Günümüzde dijital kameralı mobil
telefonlarının etkisiyle QR kodu kullanımı
yaygınlaşmaya başlamıştır. Kaydedilen
görsel çözümlenerek barkod içeriği
kullanıcıyı internet adresine, e-posta
adresine, telefon numarasına, iletişim
bilgilerine, SMS veya MMS'ye veya coğrafi
konum bilgisine yönlendirebilir [2].
Giriş
Değerli okuyucular, dergimizin iki sayı
öncesinden başlamış olduğumuz günlük
hayatımızda önemli bir yer bulan otomatik
tanımlama sistemleri konusunu bu
yazımızla tamamlamış olacağız. Geçen
sayılarımızda Otomatik Tanımlama
Sistemleri (Automatic-ID) ve benzeri bütün
uygulamaların temeli olan ‘uzaktan
algılama sistemleri’ konusuna değinmiş,
ardından da bar kod, kare kod ve diğer
otomatik tanımlama sistemleri ve bunların
günümüzdeki güncel uygulamalarından
bahsetmiştik.
44
Bu sayımızda ise yazı dizimizin son
bölümü olan kare kod-QR uygulamalarını
sizlere tanıtarak tamamlamış olacağız.
Ülkemizde Türkçe karşılığı olarak yaygın
biçimde kare kod ve kısmen de mozaik kod
olarak tanımlanan QR kodlama
uygulamaları, QR kodu adını İngilizce
Çabuk Tepki (Quick Response)
kelimelerinin baş harflerinden alır. Mobil
cihazların kameralarından okutulabilen
özel matriks barkod (veya iki boyutlu
barkod) türüdür. 1994 yılında geliştiren
Japon Denso firmasına patentlidir. QR
sistemi Türkçede kare kod diye
Hayatımıza bir anda giren kare kodun bize
sağladığı en temel özelliklerden biri bilgi
paylaşımını hızlandırmasıdır. Bir dergi
ilanında veya yolda yürürken dikkatinizi
çeken bir ilan, bilgilendirme yazısı, web
sitesi linki veya iletişim bilgisi
(harita,telefon…) gibi bilgileri not etmek
veya aklınızda tutmak yerine akıllı mobil
cihazınıza yükleyeceğiniz basit bir
uygulama ve kamerası sayesinde bu bilgiyi
hemen kayıt altına alabilir ve dilediğiniz
zaman kullanabilirsiniz. Bu açıdan
bakıldığında kare kod veya QR kod için
dijital dünyadaki bilgi paylaşımını
hızlandırmanın en etkin görsel
unsurlarından biri olarak kabul edebiliriz
[3].
KASIM 2014
Kare Kod-QR Nedir? Kare Kod Sistemleri
Nasıl Çalışır?
Kare kodlar, bildiğimiz çizgi kodlardan
(barkodlar) çok daha fazla bilgiyi içeriğinde
barındırabilmektedir. Bu kodlarla o kadar
çok çeşitli pazarlama stratejisi
geliştirilebiliyor ki sınır yalnızca kendi
yaratıcılığınız diyebiliriz.
Üç yılı aşkın bir süredir ABD’deki çoğu
hava yolu bu kodları bilet yerine
kullanmaktadır. Türkiye’deki hava
yollarında da yaygınlaşmaya başlayan bu
uygulamalar, bilet ve yolcu denetiminde
önemli ölçüde hız ve güvenli bilgilenme
sağlamaktadır. Bu uzaktan tanımlama
sistemlerinin kullanılması ile, biletlerin
basımı için kullanılan kağıt, karton,
mürekkep vb. çevreyi kirleten
malzemelerin kullanımında önemli ölçüde
önlenmiş olmaktadır. Bir uçuş öncesinde
cep telefonunuza hava yolu şirketinin
göndermiş olduğu kare kodu, hava
alanındaki görevlinin taraması yeterli
olmaktadır. Benzer biçimde ilaç ve gıda
sektörleri için tam anlamıyla bir inovasyon
olan bu uygulama biçiminde ürünlerin
içeriğine çok sayıda bilgi
yüklenebildiğinden hayat oldukça
kolaylaşabilmektedir.
QR kod, Japon Kanji dâhil olmak üzere
herhangi bir dilde çok daha fazla miktarda
harf ve sayı barındırabilmektedir.
Küçük çıktı boyutu: QR kod boyutu
geleneksel barkodların 1/10’u kadar
küçük olabilir.
Her yönden okunabilir: Her yönden tarama
özelliği, QR kod’un daha hızlı
okunabilmesini sağlar.
QR kod hata düzeltme özelliği: QR kod,
üzerinde % 30’a kadar herhangi bir
kirlenme ya da hasar olması durumunda
dahi okunabilir [4].
Nasıl Kullanılır?
Mobil cihazınıza kare kod okuyucu / kare kod
tarayıcı uygulamasını yükleyin. Uygulama
Android işletim sistemli cihazlar gibi çeşitli
platformlar için ücretsiz olarak bulunabilir.
Mobil cihazınızda kare kod okuyucu / kare kod
tarayıcı uygulamasını başlatın.
Mobil cihazınızın ekranında kamera görüntüsü
belirecektir. Kare kod fotoğrafını çekin. Kare kod
ekranda ortalanmış olmalıdır. İyi şekilde
okunabilmesi için çekim sırasında hareketsiz
kalmaya özen gösteriniz.
Kare kod çözüldükten sonra ilgili içeriğe (web
sayfası, video, kartvizit ve benzeri) hızla
ulaşacaksınız. Bu kadar basit!
Kare Kod Nedir?
Kare kod (2 boyutlu kod ya da matrix kod),
klasik ve tek boyutlu barkodlardan farklı
olarak her iki yönde de veri depolayabilen,
bu sebeple normal barkodlara göre çok
daha fazla veri saklama kapasitesine sahip
yeni nesil barkodlardır.
QR kod, DataMatrix kod ve Aztek kod kare
kodların en bilinenleridir. Bunlardan QR
kod, geleneksel barkod türlerine göre
birçok avantaja sahiptir:
45
KASIM 2014
BİLİŞİM, BİLİM VE TEKNOLOJİ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ÿ
Ocak 1999 Japon standart kodu JIS X
0510.
Haziran 2000 ISO/IEC 18004:2000;
Uluslararası Standardizasyon örgütü
(ISO) tarafından geliştirildi.
Eylül 2006 ISO/IEC18004.
Uygulama esnasında bazı değişiklikler
olmaktadır. Japon NTT DoCoMo firması
değişik veri tipleri için standartlar
belirlemiştir. Açık kaynaklı "ZXing"
projesi QR Kodu veri tiplerini barındırır.
QR Uygulamalarında Veri Kapasitesi
Nümerik en fazla 7.090 karakter.
Alfanümerik en fazla 4.291 karakter.
İkilik sistem (8 Bit) olarak en fazla 2.953
Byte.
Kanji/Kana olarak en fazla 1.817 karakter.
Değişik Örneklerle QR Kod
Uygulamaları [3]
Nerelerde Kullanılır?
Kare kod; basılı ilanlardan, billboardlara,
kartvizitlerden tabelalara kadar birçok
noktada hayatımıza girmiş durumdadır.
Hangi Bilgiler Aktarılabilir?
Kare kod ile mobil cihazınıza bütün bir
kartvizit bilgisini (ad, soyad, adres
(google map), telefon numarası), bir
açıklama metnini veya kullanma
talimatını, telefon numarasını veya bir web
adresini yayınlayabilirsiniz.
öğrenebilir, bilgi veya hizmet isteyen
müşterilerinizle pratik şekilde temasa
geçebilirsiniz.
Kullanılan yazılımlarla doğru orantılı
olarak, kişinin kare kod sayesinde ulaştığı
bilgileri kayıt altına alması, saklaması,
gerektiği zaman kullanması gibi birçok
pratik çözüm sağlamaktadır.
En önemli unsurlardan birisi de kare
kodun merak uyandıran bir gizliliğinin
olmasıdır. İnsanların gelişen teknolojileri
kullanma merakını da göz önünde
bulundurarak merak uyandıran reklam
anlayışıyla size bir artı sağlayacaktır.
Ne Avantaj Sağlar?
Burada hedeflenen asıl amaç mobil
cihazlar sayesinde bilgiye daha hızlı ve
pratik şekilde ulaşmaktır.
Kare kod’la verilen ilanlardan yazılım
desteği ile kaç kişinin ilana tepki
gösterdiğini öğrenebilirsiniz. Kare kod
aracılığıyla size yönlenen kişilerin sayısını
46
QR Kodu Standartları Birçok Belgede
Belirtilmiştir [1]
Ÿ
Ekim 1997 AIM International; DPM
(Direct Part Marking) kare kodlar için
geliştirilmiştir.
Phillips & Co.’nun uygulaması: Blue
Marble (mavi misket), müşterilerine
uzaydan erişilebilen profil imkânı
sunmaktadır. Proje sahibinin düşüncesine
göre Google Earth 400 milyon kez
indirilmiştir ve mobil kullanıcılar, özellikle
şirketler için kare kod entegreli uzaydan
erişimli profilleri kullanarak, dinamik
pazarlama programlarına, videolara, dijital
kuponlara ve daha birçok içeriğe, özel bir
coğrafi konumu görüntülerken
erişebilmektedir.
KASIM 2014
3. İDA Consulting – Hizmetleri;
http://www.idablog.com/qr-kod-veyakare-kod-nedir-ne-ise-yarar/
4. What is a QR Code?
http://www.qrcode.com/en/
5. Barcode Contents;
https://github.com/zxing/zxing/wiki/Barco
de-Contents
6. Kare Kod-QR
http://barkodlar.org/karekod-qr-codeolusturucu/
7. Kare Kod Nedir?
http://www.endustriotomasyon.com/UserF
iles/AttachmentFiles/Urun_ve_Uygulamal
ar/ID_5018_tr_TR/1_Entek.pdf
8. QR Code;
http://www.pclabs.com.tr/2011/08/16/qrcode-kare-kod-nedir/
Resimdeki Kadın Ne Yapıyor?
Mezar taşında QR kodu işlenmiştir.
Mezarlığa gelenlerden isteyenler
telefonunu yaklaştırıp, kişilerin kim
olduğunu, hayat hikâyelerini ve hayatı
boyunca çekilmiş bütün fotolara
ulaşabilmektedir. Bu ise günümüzde kare
kodla yapılabilen ilginç bir uygulama
şeklidir [3].
Ÿ
Pazarlamada kare kod kullanırken
dikkat edilmesi gerekenler[2]:
Ÿ
Kodun alt tarafında [*] açıklaması ile
nasıl ve nereden taranması gerektiğiyle
ilgili bir bilgi olmalı
Cep telefonu kamerasıyla kolaylıkla
okutulabilmesini sağlamak amacıyla
2 cm.den küçük hazırlanmamalı.
Kodun mutlaka siyah beyaz olmak
zorunda olmadığı, renkli de
Ÿ
hazırlanabileceği, içine logo dahi
entegre edilebileceği unutulmamalı.
Kare kodun daha kolay okunabilmesi
için URL kodu kısaltılmalı ve ayrı bir
adrese yönlendirilmeli ki trafik ölçümü
kolaylıkla yapılabilsin ve kampanyanın
etkisi gözlemlensin.
Siz de akıllı telefonunuzun mobil
uygulama platformundan ücretsiz kare
kod (QR kod) okuyucu yükleyerek bu
dünyaya ilk adımı atabilirsiniz.
Kaynakça
Ÿ
Ÿ
1. QR Kodu;
http://tr.wikipedia.org/wiki/QR_kodu
2. Kare Kod, “QR” Kod Nedir? Gülfem
AKTEN.
http://www.teknokulis.com/Yazarlar/gulfe
m-akten/2012/03/28/kare-kod-mu-o-dane
47
KASIM 2014
HABER
ÜRÜN GÜVENLİĞİ HAFTASI ÜLKE GENELİNDE DÜZENLENEN
ETKİNLİKLERLE KUTLANDI
Vatandaşların ürün güvenliği konusunda
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi
amacıyla illerde gerçekleştirilen
etkinliklerde kent meydanına stant
kurularak vatandaşlarımıza broşürler ve
çeşitli promosyonlar dağıtıldı. Bunun yanı
sıra Ürün Güvenliği Mobil LED TV
aracından Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü tanıtım filmi
izletildi ve standı ziyaret eden
vatandaşların soruları yanıtlandı. Aynı
zamanda basın mensuplarına çeşitli
röportajlar verildi, konuyla ilgili yerel
gazete ve televizyonlara basın açıklamaları
yapılmıştır.
Kent meydanında gerçekleştirilen
etkinliklerden sonra illerde okul ziyaretleri
gerçekleştirildi. Okul bahçesinde,
öğrencilere yönelik olarak Genel Müdürlük
faaliyetlerini anlatan konuşmalar yapıldı.
Öğrencilerle yüz yüze iletişime geçilerek,
onlara akılda kalıcı bazı önemli bilgiler
aktarılmıştır.
Ankara
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi
Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel
Müdürlüğü tarafından kamuoyunda ürün
güvenliği hakkında farkındalık yaratmak
amacıyla düzenlenen Ürün Güvenliği
Haftası, 13-19 Ekim 2014 tarihleri
arasında gerçekleştirildi. Bu yıl ikincisi
düzenlenen söz konusu hafta kapsamında
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından hazırlanan Ürün Güvenliği
Mobil LED TV Aracı, 16 Eylül-17 Ekim
2014 tarihleri arasında Türkiye genelinde
19 ili ziyaret etti. 16 Eylül 2014 tarihinde
48
araç ilk olarak Kayseri ilini ziyaret etti,
Kayseri’den sonra Ürün Güvenliği Mobil
LED TV aracı sırasıyla Malatya,
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa,
Mardin, Diyarbakır, Van, Erzurum,
Gümüşhane, Trabzon, Ordu, Samsun,
Çorum, Kırıkkale, Ankara, Kocaeli, Bursa
ve Manisa’ya uğradı. Ürün Güvenliği
Haftası kapsamında ayrıca, 81 ilde
konferans, panel, televizyon, radyo
programları gazete yayınları vb. etkinlikler
düzenlendi.
13 Ekim 2014 tarihinde Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık tarafından
yapılan basın toplantısında, 13-19 Ekim
2014 tarihleri arasında kutlanan Ürün
Güvenliği Haftası hakkında kamuoyuna
bilgi verildi. Ürün Güvenliği Haftası
kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerden
bahseden Bakan Işık, ayrıca 2015-2018
Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi
Stratejisi Eylem Planı’nı kamuoyuna
açıkladı. Bu kapsamda, söz konusu Eylem
Planın da 4 ana hedef altında 38 eylem
bulunduğunu ifade ederek, belgede yer
alan başlıca eylemlerden söz etti.
KASIM 2014
aylık denetim sonuçlarının açıklanmasının
ardından basın toplantısı sona erdi.
Basın toplantısının ardından Bakanlık
merkez binası önünde açılan stant Bakan
Fikri Işık tarafından ziyaret edildi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
sorumluluk alanında bulunan ürünlerin
sergilendiği stantta bu ürünlerde aranması
gereken işaretlemeler hakkında basın
mensuplarına bilgi verildi.
Ankara
Bunun yanı sıra, Bakan Işık tarafından
Sınai Gaz Tüpleri Projesi, Türkiye’de Enerji
Verimli Cihazların Piyasa Dönüşümü
Projesi, Kaplama Lastik İmalatçılarına
Yönelik Denetim Projesi ve Gönüllü Geri
Bursa
Çağırma Faaliyetleri hakkında bilgi verildi
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
hazırlanan Asansör Eylem Planı
kamuoyuyla paylaşıldı. 2014 yılının ilk 9
Ürün Güvenliği Haftası kapsamında Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı
Prof. Dr. Ersan Aslan, Bursa’da
gerçekleştirilen etkinliklere katılarak,
yerinde incelemelerde bulundu. Sanayi
Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel
Müdürü Muhsin Dere ise Trabzon,
Gümüşhane, Çorum, Kocaeli, Bursa ve
Manisa illerinde düzenlenen etkinliklere
katılarak, kamuoyunda farkındalık
oluşturma faaliyetlerine Sanayi Ürünleri
Güvenliği ve Denetimi Genel
Müdürlüğü’nün verdiği önemi gösterdi.
Gümüşhane
49
KASIM 2014
HABER
“2. TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGELERİ ZİRVESİ”
13 KASIM’DA ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ev
sahipliğinde düzenlenen “2. Teknoloji
Geliş rme Bölgeleri Zirvesi”, Bakan Fikri Işık’ın
ka lımlarıyla 13 Kasım 2014 tarihinde
Congresium Ankara Ticaret Odası (ATO)
Uluslararası Fuar Merkezi’nde
gerçekleş rilecek.
Açış konuşmalarının Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Birliği Başkanı
Mustafa İhsan Kızıltaş ile Bilim ve
Teknoloji Genel Müdürü
Doç. Dr. Cevahir Uzkurt tarafından
yapılacağı Zirve’de, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri 2. Performans Endeksi sonuçları
da kamuoyuyla paylaşılacak. Zirve’de
50
ayrıca, performans endeksi sonuçlarına
göre başarılı yönetici şirketlere ve
girişimci firmalara ödülleri verilecek,
Teknoloji “Geliştirme Bölgeleri Başarı
Hikâyeleri” katılımcılara anlatılacak.
Zirve’ye; Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinden, Ar-Ge Merkezlerinden,
Sanayi Odalarından, Organize Sanayi
Bölgelerinden, üniversitelerden, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarından yönetici
ve temsilcilerin yanında sivil toplum
kuruluşları temsilcilerinin de katılımı
bekleniyor.
Bu yıl ikincisi düzenlenen Zirve’yle; “4691
sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Kanunu kapsamında bilgiye ve ileri
teknolojilere dayalı sanayi firmalarının
kurulup gelişmesini teşvik etmek üzere
tasarlanmış, içerisinde yer alan Ar-Ge
firmalarına, teknoloji transferi ve iş idaresi
konularında destek sağlayacak bir yönetim
fonksiyonuna sahip olan teknokent /
teknoparklar içerisinde yer alan tüm
paydaşların bir araya geldikleri bir
platform oluşturulması, ortaya çıkarılan
yeni teknoloji ve ürünlerin kamuoyuna
tanıtılması, proje pazarı oluşturulması,
Ar-Ge tabanlı stratejik işbirliklerinin
geliştirilmesi, Bölgelerin talep, öneri ve
şikâyetlerinin tartışılması”
amaçlanmaktadır.
KASIM 2014
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Hakkında...
• 2001 yılından itibaren uygulamaya
konulan, sanayiciyi, araştırmacı ve
üniversitelerle buluşturarak teknolojik
üretime yönelik yeni ürün ve üretim
yöntemleri geliştirmelerini sağlayacak
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu
kapsamında kurulan Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinin sayısı 2014 yılı Eylül sonu
itibarıyla 59’a ulaşmıştır (Şekil1). Bu
sayının illere göre dağılımı ise Ankara’da 8
adet, İstanbul’da 7 adet, Kocaeli’de 4 adet,
İzmir’de 4 adet ve Konya, Antalya, Kayseri,
Trabzon, Adana, Erzurum, Mersin, Isparta,
Gaziantep, Eskişehir, Bursa, Denizli,
Edirne, Elazığ, Sivas, Diyarbakır, Tokat,
Sakarya, Bolu, Kütahya, Samsun, Malatya,
Urfa, Düzce, Çanakkale, Kahramanmaraş,
Tekirdağ, Van, Çorum, Manisa, Niğde,
Burdur, Yozgat, Kırıkkale, Balıkesir ve
Hatay’da 1’er adettir. 59 Teknoloji
Geliştirme Bölgesi’nden 41’i faaliyetine
devam etmektedir.
• Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde
faaliyet gösteren firma sayısı Eylül 2014
sonu itibarıyla 2.956’ya ulaşmıştır (Şekil 2).
• Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde,
toplam 29.903 personele istihdam
sağlanmıştır (Şekil 3).
Tablo 1. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Faaliyet Gösteren Firmaların
Fikri Mülkiyet Durumu
Patent Tescil Sayısı (Ulusal/Uluslararası)
Patent Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor)
Faydalı Model Tescil Sayısı
Faydalı Model Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor)
Endüstriyel Tasarım Tescil Sayısı
Endüstriyel Tasarım Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor)
Yazılım Telif Hakkı (Alınan)
Yazılım Telif Hakkı Başvuru Sayısı (Süreç devam ediyor)
384 adet
652 adet
102 adet
29 adet
18 adet
5 adet
36 adet
6 adet
Şekil 1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Sayılarının Yıllara Göre Dağılımı
• Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde
ağırlıklı olarak sırasıyla; yazılım, bilişim,
elektronik, ileri malzeme teknolojileri
başta olmak üzere; tasarım, nanoteknoloji,
biyoteknoloji, otomotiv, tıp teknolojileri ve
yenilenebilir enerji konularında çalışan
yenilikçi firmalar yer almakta olup,
bölgelerde yürütülen toplam Ar-Ge proje
sayısı 6.902 adettir (Şekil 4).
• Faaliyete geçen Teknoloji Geliştirme
Bölgelerinde bulunan şirketlerin, Amerika
Birleşik Devletleri başta olmak üzere,
Japonya, İsrail, İngiltere ve Almanya gibi
dünyanın en gelişmiş ülkelerine yapmış
oldukları teknolojik ürün ihracatı 1,7
milyar ABD dolarına ulaşmıştır (Şekil 5).
• Yabancı sermaye açısından baktığımızda;
Teknoloji Geliştirme Bölgesinde toplam
126 adet yabancı / yabancı ortaklı firma yer
almaktadır.
• Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde faaliyet
gösteren firmaların fikri mülkiyet
durumları ise Tablo 1’de verilmiştir.
Şekil 2. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Yer Alan Toplam Firma Sayısı
51
KASIM 2014
HABER
Şekil 3. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde İstihdam Edilen Personel Sayısı
Şekil 4. Yıllara Göre Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Yürütülen Proje Sayısı
Şekil 5. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri İhracat Oranları (%)
52
KASIM 2014
“TÜRK – ALMAN İNOVASYON ZİRVESİ” 21-22 EKİM 2014
TARİHLERİNDE ALMANYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Türk - Alman Araştırma, Eğitim ve
İnovasyon Yılı kapsamında düzenlenen
Türk - Alman İnovasyon Zirvesi
21-22 Ekim 2014 tarihlerinde,
Almanya'nın Frankfurt şehrinde
gerçekleştirildi. Zirve’ye katılan Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve
beraberindeki heyet, 20-23 Ekim 2014
tarihleri arasında Frankfurt’ta bir çalışma
ziyareti de gerçekleştirdi. Heyete; Özel
Kalem Müdürü Ahmet Akyol, Özel Kalem
Müdür Yardımcısı Fatih Alp, Basın
Müşaviri Uğur Alıcı, TÜBİTAK Başkanı
Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, AB ve Dış
İlişkiler Genel Müdürü Dr. Ünal Gündoğan,
Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü
Doç. Dr. Cevahir Uzkurt, Türk Patent
Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Habip Asan,
Avrupa Birliği Uzmanı
Rümeysa Zeynep Sümer ile birlikte
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar
Başkanlığı’nı temsilen Uzman
Erhan Şengül eşlik etti. Zirve’ye Almanya
Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı’nı
temsilen Almanya Eğitim Bakanlığı
Uluslararası İlişkiler Genel Müdürü
Volker Rieke katılım sağladı.
Çok sayıda konuşmacının katıldığı
Zirve’de; yenilikçi ve teknolojik
gelişmelere önem veren firmaların
liderlerini bir araya getirmesi, iki ülke
arasında kalıcı iş birliklerini desteklemesi
ve fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir
ortam oluşturulması amaçlandı. Almanya
ve Türkiye’den katılımcıların Ar-Ge
potansiyelinin yüksek olduğu ve iki ülke
arasında işbirliklerinde “win-win”
(kazan-kazan) ortamı yaratabilecek sanayi
sektörlerinden olması hedeflenmiş olup
otomotiv, makina, elektronik, kimya,
bilişim, ilaç, demir çelik gibi yeni
teknolojilerin ağırlıklı olarak kullanıldığı
sektörlerden katılımcı sayısının ağırlıklı
olduğu görüldü. İki ülke kamu ve özel
sektöründen üst düzey yöneticilerin,
bürokratların katıldığı etkinlikte, Ar-Ge
iş birlikleri, teknoloji eğilimleri, yatırım
fırsatları ve deneyimleri paylaşıldı.
Türkiye’den Şişecam, Arçelik gibi büyük
şirketlerin yanı sıra Almanya ile yoğun iş
ilişkileri olan, Almanya’ya yatırım yapan ve
Almanya’da üreten Nedex Kimya gibi
firmaların yönetici ve liderleri de katılım
sağladı. Almanya’dan katılan
konuşmacılar da Türkiye’de üretimin yanı
sıra üniversitelerle birlikte projeler yapan
Phoenix Contact, KHS gibi hem yenilikçi
hem de Alman teknolojisinin uluslararası
başarı örnekleri olan firmalardır.
Katılımcılar Zirve’den hem “best practice”
(en iyi uygulama) olarak görülen
Türk-Alman inovasyon ve yatırım
iş birliklerinden esinlenip, kendi
firmalarında uygulamak üzere yeni fikirler
edinebilecek, yeni teknolojik eğilimler
hakkında bilgi sahibi olabilecek hem de
Ar-Ge ve ortak yatırım konulu birlikte
çalışabilecekleri Alman firmalarıyla özel
bir ortamda tanışma olanağına kavuşmuş
oldular.
Zirve’den Satır Başları
Zirve’nin açılışında konuşan Bilim, Sanayi
53
KASIM 2014
HABER
bizim AB üyelik sürecimize önyargılarla
değil, vizyoner bir tutumla yaklaşmalarını
arzu ediyoruz” diye konuştu.
Ar-Ge Ortaklığı
“Zirve çerçevesinde bir araya gelme
imkânı bulacak yenilikçi iş adamı ve
sanayicilerin, kalıcı iş birlikleri kurmaları,
teknoloji ve Ar-Ge alanında somut projeler
üretmeleri en büyük arzumdur” şeklinde
konuşan Işık, bilinçli ve iyi tasarlanmış
inovasyonları pazara sunabilen büyük
şirketlerin ve KOBİ’lerin iş birliklerini
artırmayı istediklerini dile getirdi. Bakan
Işık, Türk ve Alman şirketlerin dünyada
Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını beraber
takip etmelerinin çok önemli olduğunun
da altını çizdi.
ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, inovasyon
toplantılarının iki ülke arasındaki
iş birliğinin gelişmesine önemli katkılar
sağlayacağını ifade etti. Zirve’nin
girişimcilere yeni fırsatlar sunacağını
belirten Bakan Fikri Işık, otomotiv,
makine, elektronik, kimya, bilişim, ilaç,
demir çelik gibi sektörlerde Ar-Ge ve
yenilik yatırımlarında iş birliklerinin
yapılmasının önemine işaret etti. Almanya
ile bilim ve teknoloji alanlarındaki
ortaklıkların derinleştirilmesi
temennisinde bulunan Bakan Işık,
“Türkiye ve Almanya gibi iki büyük
ekonominin sanayicileri ve
üniversitelerinin kendi aralarında yeni ve
kalıcı iş birlikleri yapabilmeleri için en
uygun iklimi oluşturmaya çalışıyoruz”
dedi.
54
Türk-Alman Bilim Yılı dolayısıyla
planlanan 250 etkinlikten Eylül sonu
itibarıyla 120’den fazlasının
gerçekleştirildiğini anlatan Işık, yakın
zamanda Almanya’ya atanacak bilim
ataşesinin bilim ve teknoloji alanındaki
ilişkilerin gelişmesine önemli katkılar
sağlayacağını vurguladı.
AB Süreci
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık,
Türkiye’nin AB üyelik sürecine de değindi.
Bakan Işık, “AB’ye üyeliğimiz konusunda
da Avrupalı dostlarımızdan anlayış ve
destek bekliyoruz. Türkiye stratejik
konumu, tarihi ve kültürel derinliği,
demokratik ve ekonomik değeriyle AB’ye
katkı sunacak bir ülkedir. Özellikle
bölgesel ve küresel barış için Türkiye’nin
sahip olduğu tarihi birikim ve perspektif
göz ardı edilemez. Avrupalı dostlarımızın
Bakan Işık, Almanya ile sınai mülkiyet
alanında da çok önemli iş birliği yapıldığını
ve Türkiye'de en fazla patent koruması
talep eden ülkenin Almanya olduğunu dile
getirdi. "Biz insan hakları, özgürlükler,
çoğulculuk, farklılıklara saygı ve diyalog
gibi Avrupa Birliği (AB) değerlerini
benimseyen ve demokratik kültürünü daha
da ileriye taşımaya çalışan bir ülkeyiz"
diyen Işık, Türkiye'nin AB'ye üyeliği
konusunda da Avrupalı dostlarından
anlayış ve destek beklediğini vurguladı.
Türkiye’nin Yerli Otomobili
Türkiye’nin elektrikli otomobilde pek çok
avantajı olduğunu kaydeden Fikri Işık,
“Elektrikli arabada, birincisi Türkiye’nin
üretemediği motora gerek yok, küçük bir
jeneratör motoru yetiyor. İkincisi,
diferansiyele ve şanzımana gerek yok; bu
ikisi tamamen dijital. Diğer tüm aksamlar
da zaten Türkiye’de üretiliyor. Bu model ile
şehir içinde ayda 50-60 liraya akünüzü şarj
ederek yolculuk yapabilirsiniz.
KASIM 2014
Şehirlerarası yolculuklarda da en
tasarruflu içten yanmalı motora sahip
otomobilin yarı maliyetine gidebilirsiniz.
Bu otomobil Türkiye’de tutar. İnşallah
bunu hayata geçireceğiz. 2020 diye
hedefledik. 2020’den önce bir Türk
otomobil markası yollarda olacak”
şeklinde konuştu.
Zirve’den Diğer Notlar
Türk Patent Enstitüsü Başkanı
Prof. Dr. Habip Asan, Zirve çerçevesinde
gerçekleştirilen Ar-Ge, küresel rekabet ve
iki ülkedeki patent yasalarının ele alındığı
panelde bilgi ve deneyimlerini paylaştı.
Türkiye’de uygulanan patent sisteminden
söz eden Prof. Dr. Habip Asan, son yıllarda
daha da önem kazanan sınai mülkiyetin
ticarileştirilmesi konusundaki görüşlerini
aktardı.
Innovationszentrum Biotechnologie
(Frankfurt Biyoteknoloji İnovasyon
merkezi) ve GSI Helmholtzzentrum für
Schwerionenforschung (Ağır İyon
Araştırmaları Merkezi) merkezleri ziyaret
edildi ve yerinde ayrıntılı bilgi alındı.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu
Üyesi Sultan Tepe ve Ali Eren sırasıyla
“Sourcing Talent Abroad” ve “Advanced
Manufacturing” konulu panellere
konuşmacı olarak katılıp tecrübelerini
katılımcılarla paylaştılar. Zirve’ye, İSO
Yönetim Kurulu Üyelerinin yanı sıra İSO
Meclis Üyesi Ömer Karadeniz de katıldı.
Zirve kapsamına ikinci gün FIZ Frankfurter
55
KASIM 2014
HABER
DİJİTAL EĞİTİME DESTEK…
derslerin anlatımına yardımcı olması
amacıyla özgün çizim, animasyon,
simülasyon, sunum, deneyler, fotoğraf,
proje tabanlı öğrenim teknikleri, video ile
etkileşimli uygulamalar kullanılacak.
120 Bin Liraya Kadar Destek Verilecek
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araş rma
Kurumu (TÜBİTAK), öğrenciler için akademik
e-Kitap ile videolardan oluşan e-Ders içerikleri
hazırlatacak. TÜBİTAK tara ndan dijital eği m
içeriği hazırlayacak olanlara 120 bin liraya
kadar destek verilecek.
Eğitim ve öğretimin her aşamasında
akademik kaynak eksikliğinin giderilmesi,
modern araçlarla zenginleştirilen ders
materyallerinin tüm öğrencilerin erişimine
sunulması ve eğitim kalitesinin
artırılmasına destek amacıyla TÜBİTAK
tarafından iki farklı çağrı programı
başlatıldı. TÜBİTAK Bilim ve Toplum Daire
Başkanlığı Kitaplar Müdürlüğü’nün açtığı
“5000-Akademik e-Ders” ve “5000Akademik e-Kitap” çağrıları ile e-Kitap ve
e-Ders içerikleri desteklenecek.
56
Çağrı programları ile ön lisans, lisans ve
lisansüstü öğrencilerine yönelik Türkçe
kaynaklar artırılacak ve ders materyali
havuzu oluşturulacak. Aynı zamanda
akademisyenlerin Türkçe eser yazmaları
teşvik edilecek. Böylece zengin içeriğe
sahip akademik kaynakların çeşit ve
niteliği artırılacak. TÜBİTAK’ın başlattığı
program sonunda ortaya çıkacak ders
malzemeler, çevrimiçi olarak tüm
öğrencilerin erişimine açılacak ve ücretsiz
kullanılabilecek. Hazırlanacak eserlerden
aynı zamanda öğretim elemanları da
yararlanabilecek.
e-Kitap ve e-Dersler Zengin İçeriğe
Sahip Olacak
TÜBİTAK desteğiyle hazırlanacak e-Kitap
ve e-Dersler zenginleştirilmiş içeriğe
sahip olacak. Dijital eğitim içeriklerinde
Çağrı kapsamında e-Kitap ve e-Ders
hazırlamak amacıyla başvuru yapacak
kişilerin, en az doktora derecesine sahip
olmaları, dersin ilgili olduğu alanda lisans
ya da lisansüstü düzeyde eğitim almış veya
ders vermiş olmaları şartı aranıyor.
TÜBİTAK’ın projeye vereceği destek
miktarı, çağrının içeriğine ve ihtiyaçlarına
uygun olarak belirlenecek. Akademik
e-Kitap ve e-Ders çağrıları kapsamında
telif bedeli hariç 120 bin liraya kadar
destek sağlanacak. TÜBİTAK, hazırlanacak
e-Kitaplar için eser sahiplerine toplam 50
bin liraya kadar, e-Ders için ise 15 bin
liraya kadar telif ödeyecek.
Proje Başvuruları En Geç 31 Aralık 2014
Tarihine Kadar Yapılabilecek
Daha önce açıklanan “5001-Akademik
e-Kitap” ve “5002-Akademik e-Ders”
programları birleştirildi. Bundan sonraki
çağrılar, “5000-Akademik e-Ders” ve
“5000-Akademik e-Kitap” programı
üzerinden yapılacak.
KASIM 2014
ayrılabileceği dile getirildi. Bu kapsamda
ilk olarak, konu ile ilgili tarafların
farkındalık eksikliğinin giderilmesi
gerektiği önemle vurgulandı.
SANAYİDE ELEKTRİK MOTOR SİSTEMLERİNİN
DÖNÜŞÜMÜ ÇALIŞMA GRUBU II. TOPLANTISI
VGM'DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Sanayide kullanılan verimsiz elektrik
motor sistemlerinin dönüştürülmesine
yönelik yürütülecek faaliyetlere ve
tedbirlere ilişkin; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’nın ilgili birimleri,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kalkınma
Bakanlığı, KOSGEB, Kalkınma Bankası ve
TSE’nin temsilcilerinin de katıldığı
Çalışma Grubu toplantısının ikincisi
30 Ekim 2014 tarihinde Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nde (VGM) gerçekleştirildi.
Toplantıda ilk olarak, Verimlilik Genel
Müdürü Anıl Yılmaz tarafından önceki
çalışma grubu toplantısından bu zamana
kadar Bakanlık olarak gerçekleştirilen
çalışmalar özetlendi, diğer ilgili
kurumların faaliyetlerine ilişkin kısa bir
bilgi paylaşımı yapıldı. Yılmaz tarafından;
elektrik motorlarının denetimi ile ilgili
olarak Ekonomi Bakanlığı ile 15 Ekim’de;
alternatif finansman modelleri için ise 28
Ekim'de Kalkınma Bankası ile istişarelerin
yapıldığı vurgulandı. Buna ilaveten, yakın
bir tarihte motor üreticileri ve Enerji
Verimliliği Danışmanlık (EVD) firmaları ile
de bir toplantının gerçekleştirileceği bilgisi
verildi.
Sonrasında çalışma grubu üyeleri söz
alarak, kendi kurumlarının sorumlu
olduğu faaliyetlere ilişkin görüş ve
önerilerini belirtti. Bu kapsamda daha
önce Ekonomi Bakanlığı'nda
gerçekleştirilen toplantıda, motor
dönüşümüne yönelik çalışmaların üç ana
başlıkta toplanarak gerçekleştirilmesi
gerektiği ve bunların; motorların ithalatı,
ithalat ve ürün denetimi ve son olarak da
bunların teşviklerine ilişkin önlemler
olduğu dile getirildi.
Toplantıda, elektrik motorları için
denetimlerin verimlilik kriterlerine göre
yapılmadığı ve ilgili tebliğde (CE İşareti
Taşıması Gereken Bazı Ürünlerin İthalat
Denetimi Tebliği-Ürün Güvenliği ve
Denetimi: 2014/9) verimlilik sınıflarına
göre denetimi sağlayacak düzenlemelerin
yapılması gerektiği vurgulandı.
Buna ilaveten, KOSGEB tarafından
sağlanan desteklere ilişkin özet bir bilgi
verildikten sonra, işletme ölçeğinde bir
yatırım kredisi uygun görüldüğü takdirde,
faiz sübvansiyonunun KOSGEB tarafından
yapılabileceği ve konu ile ilgili bir bütçe
Toplantıda daha sonra, hem motor
üreticilerini hem de işletmeleri kapsayan
hibrit bir finansman modeli kurulmasına
yönelik görüş alışverişinde bulunuldu.
Konuyla ilgili olarak, gerekli etüt
çalışmalarının Kalkınma Ajansları
tarafından sağlanan hibeler yardımıyla;
dönüşümün yatırım maliyetlerinin ise
Kalkınma Bankası'ndan sağlanan
kredilerle desteklenmesine yönelik
alternatif modeller üzerinde duruldu.
Ayrıca, Türkiye Sürdürülebilir Enerji
Finansman Programı (TURSEFF) ile de
görüşülebileceği dile getirildi.
Bunun yanı sıra, TSE’nin öz kaynakları ile
kurulmakta olan 0,75-90 kW güç
aralığındaki elektrik motorlarının testleri
için hizmet verecek motor test
laboratuvarının 2015 Mart ayı içinde
tamamlanacağı ve teslim alınacağı bilgisi
verildi.
Çalışma grubu üyesi Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı tarafından, gerekli görülecek
istatistiki verilerle ve 2014-9 sayılı tebliğde
yapılması planlanan güncellemelerle ilgili
destek verebileceği vurgulandı. Tüm üyeler
ile yapılan genel bir değerlendirme
sonrası, çalışma grubunun bundan sonraki
çalışmalarını “denetim” ve “finansman”
olmak üzere iki grup üzerinden yürütmesi
kararlaştırıldı. Denetim ile ilgili olarak
BSTB-Sanayi Ürünleri Güvenliği ve
Denetimi Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda Ekonomi Bakanlığı,TSE
ve GTB'nin birlikte çalışması uygun
görüldü. Finansman ile ilgili olarak ise
VGM, Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB,
Kalkınma Bankası, TURSEFF ve YEGM’nin
ilerleyen dönemde birlikte çalışacağı
belirtilerek toplantı sonlandırıldı.
57
KASIM 2014
TEMİZ ÜRETİM (EKO - VERİMLİLİK)
“YEŞİL EKONOMİ” EĞİTİMİ İTALYA’DA GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
tarafından düzenlenen uluslararası
katılımlı “Yeşil Ekonomi (Academy on the
Green Economy)” eğitim programı
6-17 Ekim 2014 tarihleri arasında
İtalya’nın Torino kentinde gerçekleştirildi.
Yeşil ekonomiye geçiş için ulusal düzeyde
stratejilerin ve politikaların nasıl
geliştirileceğine ve sürdürülebilirlik hedefi
doğrultusunda ekonomilerin nasıl
dönüştürüleceğine ilişkin uygulamaları
içeren eğitim programına, Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nü temsilen Sanayi ve Teknoloji
Uzmanı Şakir Karakaya katıldı.
“Rio+20 Deklarasyonu”na paralel olarak,
yeşil ekonomiyi farklı açılardan ele alan
Birleşmiş Milletler Çevre Programı
(UNEP), Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO), Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO), Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP) ve Birleşmiş
Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü
(UNITAR) tarafından ekonomilerini daha
58
yeşil hale getirmeye çalışan ülkeleri
desteklemek amacıyla 2013 yılında
Yeşil Ekonomi Eylem İş Birliği (PAGE:
Partnership for Action on Green Economy)
programı oluşturulmuştur. PAGE, ülkelerin
yeşil ekonomi stratejileri geliştirmek ve
uygulamak için ortaya koydukları istek ve
iradeye destek olma amacındadır. PAGE
parçası olan tüm bu örgütlerin
deneyiminin yanı sıra daha bütüncül bir
bakış açısıyla ülkelerin ulusal ekonomi
stratejileri ve planlarına entegre
edebilecekleri çok sayıda araç ve hizmet
önerisi sunmaktadır. Program
kapsamında, 2020 yılına kadar 30 ülkenin
ekonomisinde yatırımları ve politikaları
yeni bir yaklaşımla ele almaya yönelik
dönüşümleri (temiz teknoloji, iyi yönetişim,
yeşil iş ve yeşil istihdam konularındaki
dönüşüm) desteklemeyi ve hızlandırmayı
amaçlamaktadır.
PAGE kapsamında yürütülen faaliyetlerden
birisi olarak, 6-17 Ekim 2014 tarihleri
arasında uluslararası katılımlı “Yeşil
Ekonomi” konulu bir eğitim programı
organize edilmiştir. Eğitime 44 farklı
ülkeden 99 temsilci (ekonomik kalkınma
ve çevre politikaları ile ilgili kamu
çalışanları ile işçi ve işveren örgütlerinin
temsilcileri) katılmıştır. Program
kapsamında, yeşil ekonomi politikası
geliştirme süreci, yeşil ekonomi için mali
politikalar, iklim değişikliği, ticaret ve yeşil
ekonomi, yeşil girişimcilik, yenilenebilir
enerji, katı atık yönetimi, yeşil ekonomi
göstergeleri, sürdürülebilir satın alma,
yeşil ekonomi ve yoksulluğun azaltılması,
sanayinin dönüşümü vb. konularda birer
günlük 18 seçmeli ders ve ülke
deneyimlerinin paylaşıldığı paneller ve
çeşitli çalıştaylar düzenlenmiştir. Ayrıca,
tarımsal atıkların geri dönüşümü ve
organik tarım konusunda iyi uygulama
örneği olan iki işletmeye çalışma ziyareti
gerçekleştirilmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
son dönemdeki öncelikli çalışma
alanlarından sürdürülebilir üretim
uygulamalarının teşvik edilmesine yönelik
çalışmaları da içeren Verimlilik Stratejisi
ve Eylem Planı (2014-2017) Belgesinde de
yeşil ekonomiye dönüşüm önemli bir araç
olarak görülmektedir. Bu doğrultuda söz
konusu bilgi paylaşımı ve eğitim
etkinliğinde Bakanlığın temsil edilmiş
olması, yeşil ekonomiye geçiş
politikalarının ve stratejilerinin
geliştirilmesine yönelik çalışmalara yön
göstermesi, uluslararası uygulama
örneklerinin ve deneyimlerinin
incelenmesi ve iş birliği fırsatlarının
değerlendirilmesi açısından önem
taşımaktadır.
KASIM 2014
RECPnet DOĞU AVRUPA, KAFKASLAR VE ORTA ASYA BÖLGESEL
TOPLANTISI İLE 17. AVRUPA SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM - TÜKETİM
KONFERANSI SLOVENYA'DA DÜZENLENDİ
Birleşmiş Milletler Sınaî Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO) ile Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP) tarafından birlikte
yönetilen Küresel Kaynak Verimli Temiz
Üretim Ağı (Network on Resource Efficient
Cleaner Production - RECPnet) Doğu
Avrupa, Kafkaslar ve Orta Asya Bölgesel
Toplantısı ile 17. Avrupa Sürdürülebilir
Üretim ve Tüketim Konferansı
13-16 Ekim 2014 tarihleri arasında
Slovenya'nın Portoroz kentinde
gerçekleştirildi. Ülkemizin gözlemci üye
olarak yer aldğı RECPnet Bölgesel
Toplantısı'nda Verimlilik Genel
Müdürlüğü’nü Program Uygulama ve
Destekler Dairesi Başkan V. M. Hürol Mete
temsil etti.
İlk gün düzenlenen Bölgesel Toplantıya
Türkiye'nin yanı sıra Almanya, Arnavutluk,
Ukrayna, Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti,
Hırvatistan, Ermenistan, İsrail, Litvanya,
Macaristan, Makedonya, Moldova,
Romanya, Rusya, Sırbistan,
Özbekistan'dan ülke temsilcileri katıldı.
Söz konusu toplantıda, bölgedeki ülkelerin
sürdürülebilir üretim ve tüketim
politikaları bağlamındaki öncelikli
ihtiyaçları görüşülerek, düşük karbonlu
ekonomilere geçiş için gerekli
düzenlemeler ve uygulamalar konusu
tartışıldı. Bunun yanında eko-inovasyon,
yenilikçi kimyasal çözümler, eko-turizm
gibi konularda diğer ülkelerle
koordinasyonu yürütecek koordinatörler
belirlendi.
14-16 Ekim'de düzenlenen “Avrupa
Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim
Konferansı”na ise yaklaşık 200 kişi katılım
sağladı. “İstediğimiz Avrupa (The Europe
We Want)” temasıyla düzenlenen
Konferans kapsamında yedi farklı temada
bildiri sunumları gerçekleştirildi.
RECPnet ve konferans ile ilgili ayrıntılı
bilgi ve dokümanlara www.recpnet.org ve
https://conferences1.matheo.si
adreslerinden ulaşılabilmektedir.
RECPnet Hakkında
UNIDO ve UNEP; gelişmekte olan ve geçiş
ülkelerinde, sürdürülebilir endüstriyel
gelişim ile sürdürülebilir üretim ve
tüketimin geliştirilmesi konularında
iş birliği yapmaktadır. Kaynak Verimli ve
Temiz Üretim (RECP) Ortak Programı’nın
amacı; RECP metot, yöntem ve
politikalarının uygulanmasını sağlayarak
ve yaygınlaştırarak işletmelerin ve diğer
organizasyonların kaynak verimliliğini ve
çevresel performansını geliştirmektir.
RECP Programı, temel olarak 1994’ten bu
yana kurulmakta olan Ulusal Temiz Üretim
Merkezleri tarafından elde edilen
tecrübelere ve çıkarılan derslere
dayanmaktadır. Program ayrıca benzer
girişimlerle birlikte sinerjilerin ortaya
çıkartılmasını amaçlamaktadır.
2010 yılında UNIDO-UNEP Ortak
Programı’nın desteğiyle kurulan RECPnet,
imalat sektöründe ve ilgili diğer ekonomik
sektörlerde, kaynak verimliliği ve temiz
üretim kavramlarının, yöntemlerinin,
politikaların ve tekniklerin desteklenmesi
ve uygulanması fonksiyonlarını temel
faaliyetleri olarak gerçekleştiren ve 60
ülkeyi bir araya getiren küresel bir ağdır.
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
2012 yılında yapılan gözlemci üyelik
başvurusu, RECPnet İcra Kurulu
tarafından yapılan değerlendirme sonucu
2013 Mayıs ayında kabul edilmiştir.
TÜBİTAK MAM Çevre ve Temiz Üretim
Enstitüsü de 2014 yılı içerisinde gözlemci
üye statüsüyle RECPnet ağına katılmıştır.
59
KASIM 2014
SUMMARY
TECHNOLOGY MEETING
2014 PRODUCTIVITY PROJECT AWARDS
The Project of 5% Productivity Growth in
Final-1 Line (İnci Akü)
As a result of 2012 performance evaluation
of final line, Lean 6 Sigma Project has
been started with the purpose of
submitting more accumulators to
customers at one time with in the context
of customer satisfaction and providing
competitive advantage by minimizing
process costs. Project phases have been
followed and managed in accordance with
6 sigma methodology. Process analyses
have been completed by the team with
data evaluation carried out on-site
meeting. In order to accelerate the type
change of closing moulds, a mould car is
designed by İnci Machine Workshop. The
purpose of this car is to decrease the time
in type change, to eliminate extra labour
and the energy that would have been used
for heating to activate the machine. As a
summary, the objectives of the
improvement activities planned with in the
scope of the project are ‘reduction in
energy consumption’, ‘decrease in
operator’s walking distance’ and
‘transport capability of many moulds at
the same time’.
The Project of Forming Parameters
Optimization in 6513 Quality Steels with
the Technique of Experimantal Design
(Ereğli Demir ve Çelik FabrikalarıErdemir)
Deep drawn steels suitable for enamel
plating are used in production of culinary
utensils such as baking tray, bakery shaft,
cooking pot and bakery grill. Erdemir is
60
the supplier of many leader firms in
production of white goods and it aims to
increase its market share in white goods
sector. Altough Erdemir produces steel in
accordance with DC04 EK- 6513 steel
quality, there is a need for improvement of
technical features of the product as a
result of increasing competition in terms
of internal and external customers and
high expectations of the customers in
deep drawn steels in line with developing
production conditions. After accomplishing
the objectives of the project, it paved the
way for providing the anticipated increase
of sale amount in the project. The order
amount of the product in the first three
months of 2014 is close to the total order
amount of 2013. In addition to this, it is
determined that steel in accordance with
DC05 EK steel quality in EN 10209
standard can be produced in our country
by ERDEMİR.
INCREASING WOMEN EMPLOYMENT AND
DETERMINANTS OF WOMEN
PARTICIPATION IN LABOUR FORCE
Women workforce is important in terms of
increasing wellfare and sustaining
development in developing societies,
where gender inequality is in course of on
a large scale. The comparison of Turkey’s
current situation in terms of women
employment with developed and
developing countries would shed light on
policies to be followed in this matter. As a
result of comparison, putting forward
similarities and differences about the
situation would be helpful in making
concrete evaluations and suggestions
about women employment.
Women employment ratio falls behind the
developed countries and goals of
development plans. Furthermore starting
from this point of view, the study is going
to focus on main reasons of low ratios of
women participation in workforce. Within
this scope, the measures and precautios
taken would be evaluated.
THE SOLUTION FOR ENERGY PROBLEM:
NUCLEAR BATTERY TECHNOLOGY
Nuclear batteries, as nuclear power
plants, transforms the energy inside that
is released with deterioriation of
radioactive substance; however, chain
reactions occuring in nuclear power plants
do not take place in nuclear batteries.
Nuclear batteries, which have been used
for years in defence and space
applications, can operate the vehicles that
it feeds for decades. By this means, space
vehicles can travel and make data
transmission in space for many years. We
have a short period of time for daily use of
nuclear batteries, which are used in space
systems, submarines and space stations
until today. Becuse of their larger sizes, it
was hard to use nuclear batteries in
small-size systems until today.
A workgroup from Missouri University
produced nuclear batteries as small as a
coin in 2009. Team leader Prof. Dr. Jae
Wan Kwon stated that in comparison with
standard alkaline batteries in daily use,
the produced nuclear batteries would be
able to produce more than a million times
of electricity. He also mentioned that many
people would be suspicious of this
technology since the use of ‘nuclear’ word;
nevertheless, he indicated that the
reactions in these batteries are not
harmful to health by no means.
KASIM 2014
‘ACADEMY ON THE GREEN ECONOMY’
HELD IN ITALY
‘Academy on the Green Economy’,
organized by International Labour
Organization, which is open to
international participation, was held in
October 6-17, in Torino, Italy. The training
programme involves practices for
development of national strategies and
policies in green economy and practices
concerning transformation of economies
within in the direction of sustainability
goals. Industry and Technology Expert
Şakir Karakaya represented Directory
General for Productivity in training
programme.
RECPNET EAST EUROPE, CAUCASIANS
AND MIDDLE EAST REGIONAL MEETING
AND 17th EUROPE SUSTAINABLE
PRODUCTION-CONSUMPTION
CONFERENCE HELD IN SLOVENIA
East Europe, Caucasians and Middle East
Regional Meeting of RECPnet -Network on
Resource Efficient Cleaner Production –
RECPnet-, that is directed by United
Nations International Development
Organization (UNIDO) and United Nations
Environment Programme (UNEP) and 17th
Europe Sustainable ProductionConsumption Conference were held in
October 13-16 2014 in Portoroz, Slovenia.
Turkey is the member observer state in
the in regional meeting of RECPnet and M.
Hürol Mete represented Directory General
for Productivity.
61
KASIM 2014
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
KASIM 2014
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
OECD Ülkelerinde Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2012)
R&D Expenditures as a Percentage of GDP in OECD Countries (2012)
Kaynak: OECD, MSTI - Source: OECD, MSTI
Türkiye’de Ar-Ge Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2000 – 2012)
R&D Expenditures as a Percentage of GDP in Turkey (2000 – 2012)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
63
KASIM 2014
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler