14. Uluslararası Bayi Toplantısı “Şov Devam Ediyor!”

Transkript

14. Uluslararası Bayi Toplantısı “Şov Devam Ediyor!”
di­ya­log
Ocak
Şubat
Mart
2014
14. Uluslararası
Bayi Toplantısı
“Şov Devam Ediyor!”
Dosya: Ses Yalıtımı
Prof. Dr. H. Temel Belek
Türker Talayman
Özge Can
Yol Hikayeleri
Ege’nin iki devi:
İzmir ve Manisa
Yaşamın İçinden
Dr. Murat Bilgili
İzocam Diyalog
12
04
Haber
10
Yaşamın İçinden
İzocam bayileri “Şov Devam Ediyor” temasıyla
ilk sıfır karbon toplantısında buluştu
“Yeter ki kendimizi ve duygularımızı
yalıtmayalım”
Dosya: Ses Yalıtımı
“Karar vericilerin daha sessiz bir Türkiye
yaratmak için bilinçli politikalar üretmesi çok
önemli”
18
“Akustik konusunda bilgili ve bilinçli insanların
yetiştirilememesi büyük eksiklik”
24
“Esas sorun yapı akustiği konularını ele alan
bir yönetmeliğimizin olmaması”
27
Sokak Röportajı
28
Yol Hikayeleri
34
İzocam Kullananlar
38
Kişisel Gelişim
Şehir yaşamında gürültünün kontrolü ve
konutlarda ses yalıtımının önemi nedir?
Ege’nin iki devi: İzmir ve Manisa
“Sesle dünyayı yıkabilirsiniz”
Zamanı ve işinizi siz yönetin
İZO­CAM Di­ya­log İzo­cam Ya­yın Or­ga­nı
Ya­yın tü­rü: Ye­rel, sü­re­li, üç ay­lık der­gi
İzo­cam Adı­na İm­ti­yaz Sa­hi­bi: A. Nu­ri Bu­lut Ya­yın So­rum­lu­su: İpek Sey­han Ya­yın Ku­ru­lu: Fa­tih Ök­tem, İpek Sey­han, Hakan Kiraz
Da­nış­man: Dr. Ke­mal Ga­ni Bay­rak­tar Edi­tör: Melda Bağdatlı Gra­fik Ta­sa­rım: Kadir Kaymakçı
Ya­zış­ma Ad­re­si: İzocam Ticaret ve Sanayi A.Ş. Altayçeşme Mah. Öz Sok. No: 19 Kat: 3-5-6, 34843 Maltepe / İstanbul
Tel: (0216) 440 40 50 Faks: (0216) 440 40 70
E-posta: kurumsaliletisim@izo­cam.com.tr İnternet: www.izocam.com.tr Sosyal Medya: facebook.com/izocam | twitter.com/IzocamOfficial
Ya­pım: Konak Medya Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 3. Blok No: 10 K: 5 D: 54 Gayrettepe / İstanbul Tel: (0212) 216 97 00 www.konakmedya.com
Renk Ay­rı­mı ve Bas­kı: Özgün Ofset - Aytekin Sok. Yeşilce Mah. No: 21 34418 4. Le­vent / İs­tan­bul Tel: (0212) 280 00 09 Faks: (0212) 264 74 33
2
Başlarken
Yeni yılın ilk Diyalog dergisinde geleneğimizi bozmadık ve açılışımızı bayilerimizle
buluştuğumuz “14. Uluslararası Bayi Toplantısı” ile yaptık. Bu yılki toplantımızın temasını
“Şov Devam Ediyor” olarak belirlemiştik. İzocam ailesinin bayileri ve çalışanlarıyla birlikte kat
ettiği ve edeceği uzun yol ve yol arkadaşlığıydı bize ilham veren… “Şov Devam Ediyor”
diyerek, birlikte ulaşacağımız daha çok hedef olduğunu müjdeledik İzocam ailesine.
Yaşamın bir sahne olduğunu ve o sahneyi birlikteyken daha anlamlı kılabileceğimizi
anlatmak istedik. Yurt içinden 96, yurt dışından 16 olmak üzere toplam 112 bayimizle
biraraya gelme şansını bulduk bu yıl; kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.
2013 yılı iş sonuçlarını değerlendirdiğimiz toplantımızda, hem 2014 yılı hedeflerimizi
paylaştık, hem de alışılageldiği üzere 2013’te en yüksek ciroya ulaşan bayilerimizi
ödüllendirdik. Bu yılki toplantımızın bir önemli özelliği de, enerji tüketiminden kaynaklanan
karbon salımını dengeleyerek “Karbon Nötr” bir etkinliğe imza atmamız oldu.
İzocam Diyalog
“Şov Devam Ediyor” temasıyla
gerçekleşen ilk sıfır karbon
toplantımızda bayilerimizle buluştuk
Diyalog dergisinin yeni
sayısı, 6-9 Mart tarihleri
arasında gerçekleşen 14.
Uluslararası Bayi Toplantısı
ile açılıyor. Bu sayımızda
ayrıca ses yalıtımına
odaklandık; akustik yalıtım
ve gürültü kontrolü
konusunda öncü çalışmalara
imza atanların görüşlerini
dergimize taşıdık.
Bayi toplantımızda da söylemiş olduğum gibi; 2013’te yeni ürün satışlarımızın 48 milyon
TL’ye, brüt ciromuzun ise 360,5 milyon TL’ye ulaşmasıyla, yüzde 6,2 oranında
büyüdüğümüzü belirtmekten mutluluk duyuyorum. Bu güzel gelişme, içinde
bulunduğumuz yıl için hedeflerimizi belirlemede bize yol gösterdi. 2014 yılı için yüzde 11’lik
büyüme hedeflediğimizi bir kez daha paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi, özellikle büyük kentlerde ve endüstriyel alanlardaki gürültü insan sağlığını
tehdit edici en önemli unsurlardan biri. Kent yaşamının en olumsuz getirilerinden olan
gürültüden olabildiğince korunabilmek de ses yalıtımıyla mümkün olabiliyor. Ses yalıtımının
sağlıklı ve konforlu bir yaşam için önemini farklı zamanlarda ve mecralarda dile getirdik,
aynı zamanda verdiğimiz eğitimlerle mümkün olduğunca çok kişiye anlatmaya çalıştık.
Ancak ısı yalıtımı kadar rağbet görmeyen, çoğunlukla bir zorunluluk değil bir lüks, pahalı bir
yatırım olarak değerlendirilen ses yalıtımını, bu sayımızın da odağına almayı uygun bulduk.
Bu kapsamda; eğitimleri, deneyimleri ve çalışmalarıyla pek çok başarılı projeye imza atmış
değerli isimlerle şehir yaşamındaki gürültü kontrolünü, ses yalıtımını, akustik konfor
uygulamalarını ve ilgili yönetmelikleri konuşarak, okuyucularımızı konunun farklı yönleri
konusunda da bilgilendirmek istedik.
Yeni yılda yeni ürünlere de imza attık. Geliştirdiğimiz “Yeni Nesil Camyünü”, uygulayıcılara
büyük konfor sağlarken daha yüksek orandaki çevre dostu özellikleriyle farkını ortaya
koyuyor. Üretiminde geri dönüşüm ağırlıklı hammadde ve doğal mineraller kullandığımız
Yeni Nesil Camyünü, ömrü boyunca üretiminde tüketilen enerjinin 100 kat fazlasını tasarruf
ederek düşük karbon ayak izini dengeliyor. Isı yalıtımının yanı sıra, akustik konfor ve yangın
güvenliğinde de yüksek performans sağlayan yeni ürünümüzün detaylarına dergimizde yer
verdik.
Gaziantep Enerji Zirvesi, gündemimizin diğer satırbaşları arasındaydı. 21 Şubat’ta,
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Sürdürülebilirlik Akademisi işbirliğinde düzenlenen
Enerji Zirvesi’ne İzocam ürünlerini tanıttığı standıyla katıldı. Düşük enerji ve sıfır enerji
binalarda en önemli adımın tasarım olduğuna, tasarımda yüksek kalınlıklarda kullanılan
yalıtım malzemeleri ile enerji ihtiyacını mümkün olduğunca azaltmanın enerji verimliliğinde
sürdürülebilirliği sağladığına bir kez daha dikkati çektik.
“Yol Hikayeleri” bölümüne bu kez İzmir ve Manisa bayileri konuk oldu. İzmir’den Karaoğlu
İnşaat, Doğal Isı, Doğuş İzolasyon, Dinamik Isı ile Tekiz bayimiz Erke İnşaat ve Manisa’dan
Yapınet’i sayfalarımıza taşıdık.
Yeni logosu ve yeni tasarımıyla sizlerle buluşan yeni Diyalog dergisini keyifle okuyacağınızı
umuyoruz.
Sevgi ve Saygılarımla,
A. Nuri Bulut
Genel Müdür
3
İzocam Diyalog
Haberler: Bayi Toplantısı
İzocam bayileri “Şov Devam
Ediyor” temasıyla ilk sıfır karbon
toplantısında buluştu
İzocam bayileri, “14. Uluslararası Bayi Toplantısı” için 6-9 Mart tarihleri arasında Antalya’da
buluştu. 2013 yılı iş sonuçlarının değerlendirildiği toplantıda, 2014 yılı hedefleri paylaşıldı
ve 2013’te en yüksek ciroya ulaşan 26 bayi ödüllendirildi. Toplantı süresince harcanan
enerjiden kaynaklanan karbon salımı, yenilenebilir enerji projeleri desteklenerek
dengelendi ve sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlandı.
İ
zocam, her yıl geleneksel olarak düzenlediği uluslararası bayi toplantılarının ondördüncüsünü, 6-9 Mart 2014 tarihleri arasında gerçekleştirdi. Antalya Ela Quality
Hotel’de düzenlenen 14. Uluslararası Bayi
Toplantısı’na, yurt içinden 96 ve yurt dışından 16 olmak üzere toplam 112 bayi katıl-
dı. Toplantıya katılan yaşam koçu Dr. Murat
Bilgili “Yaşam Koca Bir Sahnedir” başlıklı bir
konuşma yaptı.
İzocam, bu yıl toplantı süresince enerji tüketiminden kaynaklanan karbon salımını
dengeleyerek “Karbon Nötr” bir etkinliğe
de imza attı. 14. Uluslararası Bayi Toplantısı için gerçekleşen transferler, otel konaklamaları ve uçuşların enerji tüketiminden kaynaklanan 119,8 ton CO2e salımı,
İklim Gönüllüleri tarafından uluslararası
standartlara uygun olarak hesaplandı ve
portföylerinde bulunan Gold Standard
sertifikalı yenilenebilir enerji projeleri desteklenerek eşdeğer karbon salımı dengelendi.
Bayi Toplantısı, 7 Mart’ta “Şov Devam Ediyor” temalı survivor takım oyunları ile başladı. Adını dünyaca ünlü müzikallerden
alan 11 grubun (Jersey Boys, Moulin
Rouge, Grease, Broadway, Fantastics,
Chicago, Fame, Evita, Carmen, Mamma
Mia, Cats) yarıştığı oyunlar, yağmur nedeniyle yerini öğleden sonra bireysel katılımla gerçekleşen langırt ve tavla turnuvalarına bıraktı. Grup oyunlarında Grease ekibi
birinci, Cats ekibi ikinci, Jersey Boys
4
İzocam Diyalog
üçüncü olurken, tavla turnuvasının galibi
Hasip Bölükbaşı, langırt turnuvasının galipleri ise Can Ürer ve Hakan Özşanlı oldu. Oyunlarda dereceye girenlerin ödülleri 7 Mart’ta gerçekleşen Karaoke Gecesi
öncesinde verildi.
Ünlü oyuncu Dost Elver eşliğinde karaoke
gecesinde bir araya gelen İzocam bayileri
ve çalışanları listeden seçtikleri şarkıları
sahnede seslendirerek renkli ve eğlenceli
bir akşam geçirdiler.
8 Mart’ta gerçekleşen ve İzocam’ın 2013
yılı iş sonuçlarının değerlendirildiği, 2014
hedeflerinin anlatıldığı toplantının açılışını
İzocam Genel Müdürü A. Nuri Bulut gerçekleştirdi. Ardından söz alan Yönetim Ku-
Gianni Scotti
rulu Başkanı Gianni Scotti ile Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Fatih Öktem; dünya ve Türkiye gelişmeleri ile İzocam’daki yenilikler hakkında detaylı bilgiler paylaştı.
Scotti: “Türkiye küresel
sistemin büyüme
motorlarından biri”
14. Uluslararası Bayi Toplantısı, İzocam
bayilerine seslenen etkileyici bir açılış filmiyle başladı. Toplantıda sunumlar ilk kez
“watch out” sistemiyle çift ekrana yansıtılarak, animasyonlar eşliğinde yapıldı. Toplantıdan kareler de sosyal medyada eş zamanlı olarak paylaşıldı.
İzocam Genel Müdürü A. Nuri Bulut’un açılış konuşmasının ardından ilk konuşmayı,
İzocam Yönetim Kurulu Başkanı ve Saint
Gobain Akdeniz Bölge Genel Müdürü
Gianni Scotti yaptı. Scotti konuşmasına
St. Gobain’in kuruluş amacı ile vizyon ve
misyonunu anlatarak başladı. Türkiye’nin
küresel sistemin büyüme motorlarından biri olduğunu vurgulayan Scotti, hızla büyüyen ve yatırımcıya cazip gelen Türkiye pazarının, Avrupa ve dünya pazarlarındaki konumunu değerlendirdi. Türkiye’deki büyümenin inşaat sektörüne de yansıdığını belirten Scotti, ülkede en çok yatırımın emlak
sektörüne yapıldığına dikkati çekerek; Çin,
Rusya, Hindistan, Kuzey Afrika ve
Ortadoğu’dan da örnekler verdi. Türkiye’deki beş Weber yatırımından biri olan
Adana Fabrikası’nın Saint Gobain Care:4™
enerji verimliliği sertifikasıyla ödüllendirildiğini sözlerine ekleyen Scotti, camyünü köpüğü ürünleri InsulSafe’in kolay uygulanır
oluşuna vurgu yaparak konuşmasını bitirdi.
Büyümenin inşaat
sektörüne de yansıdığını
belirten Scotti, en çok
yatırımın emlak sektörüne
yapıldığına dikkati çekti.
Bulut: “İnşaat sektörü
%7,4’lük büyüme oranıyla
GSMH’yi geride bıraktı”
Scotti’nin ardından konuşan A. Nuri Bulut,
sözlerine İzocam ailesine yeni katılan Fas,
Irak ve Eskişehir bayilerini tanıtarak başladı. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşullara; Türk Lirası’nın değer kaybedişine ve faiz oranlarına vurgu yapan
A. Nuri Bulut
5
İzocam Diyalog
Haberler: Bayi Toplantısı
nun farkında olan İzocam, ürünleri ile enerji tüketiminin azaltılmasına katkıda bulunmanın yanı sıra, faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı salımlarını azaltmak için de
çaba gösteriyor. Bayilerimizin farkındalığını
arttırmak ve yenilenebilir enerji projelerine
destek olmak amacıyla, bu yılki toplantımızın CO2e salımlarını dengeleyerek ‘karbon
nötr’ bir etkinlik gerçekleştirdik” sözleriyle
konuşmasını tamamladı.
Bilgili: “Yaşamak sürekli
tercihlerde bulunmaktır”
Bulut, ekonominin küresel etkilerini Brezilya, Rusya, Portekiz gibi örneklerle anlattı.
İleri teknoloji ürünlerinin dünya pazarlarındaki rolüne değinen Bulut, özellikle Asya
ve Uzakdoğu pazarında AR-GE harcamalarının ülke ekonomisindeki yüksek paylarını vurguladı. Bu duruma paralel olarak;
Kore, Çin, Tayvan gibi Uzakdoğu ülkelerinin patent sıralamalarındaki hakimiyetinin
altını çizdi.
Konuşmasında Gayri Safi Milli Hasıla büyüme oranının yaklaşık yüzde 4 olduğuna
da değinen Bulut, Türkiye inşaat sektörünün %7,4’lük büyüme oranıyla GSMH’yi
geride bıraktığını vurguladı. Yeni inşaat
izinlerinin %8,4 arttığını ve 2014-15 dönemi için alınan izinlerin 814 bine ulaştığını,
2013’te satılan konut adedinin ise
1.157.150 olduğunu belirten Bulut, daire
satışlarının üç büyük kent dışında da dengeli bir şekilde sürmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.
İnşaat sektöründeki yeni teknolojilerden
örnekler veren Bulut, sözlerine “Quo
vadis?” (Nereye gidiyoruz?) diyerek devam etti. İnsanoğlunun sınırlarını aşması;
erdem ve bilginin peşinden gitmesiyle şekil değiştiren ütopik binaların yapılabileceği bir dönemin başladığını aktaran Bulut,
çevreyle uyumlu, ekolojik binaların ise artık
ütopik değil gerçek olduğunu vurguladı.
Pasif ve Multi Konfor Binalar’ın öneminden, özelliklerinden ve yalıtım sayesinde
tasarrufa olan katkılarından bahseden Bulut, İngiltere’den “pasif” ilkelerle inşa edilmiş bina örnekleri verdi ve Gaziantep Ekolojik Bina’nın sızdırmazlık testini de geçerek, Türkiye’nin ilk Pasif Yapı adayı olduğunu vurguladı.
Konuşmasında İzocam’daki yeniliklere, yeni ürünlere ve ürün iyileştirme çalışmalarına
da yer veren A. Nuri Bulut, 2013’te yeni
ürün satışlarının 48 milyon TL’ye ulaştığını
belirtti. İzocam’ın 2013’te 360,5 milyon TL
brüt ciroya ulaştığını ve %6,2 oranında büyüdüğünü de ekleyen Bulut, taşyünü ve
flex ürünlerinin %22’lik ciro artışıyla ön sıralarda yer aldığını vurguladı. Bulut, 2014
için 400 milyon TL’lik ciro, 32 milyon dolarlık ihracat ve %11’lik büyüme hedeflediklerine değinerek konuşmasını tamamladı.
6
Öktem: “Sektörün ilk sıfır
karbon salımlı bayi
toplantısı yine İzocam’dan”
Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel
Müdür Yardımcısı Fatih Öktem ise konuşmasına Baltık Ticaret Endeksi’nin 2013
verileriyle başladı. Öktem, dünya ticareti
ve ekonomisindeki eğilimler ile Euro bölgesindeki büyüme eğilimlerinden bahsederek sürdürdüğü konuşmasında;
2013’ün ekonomik tablosunu özetledi. Çimento tüketimi ile yapı ruhsatlarındaki artışa da değinen Öktem, yalıtım pazarının
2013’te 13 milyon metreküp seviyesine
Scotti, Bulut ve Öktem’in konuşmalarının
ardından konuk konuşmacı Dr. Murat
Bilgili sahne aldı. Konuşmasına Max
Weber’in, “Yaşamak sürekli tercihlerde bulunmaktır” sözleriyle başlayan Murat Bilgili,
40 yaş üzeri kadın-erkek ilişkilerini esprili
örneklerle ele alarak, iletişimimizi kolaylaştıracak ipuçları verdi. Özellikle 40 yaş sonrasında erkeğin, “Beni anlamıyorsun” sözüne karşılık kadının, “Benimle ilgilenmiyorsun” cümlesini kullandığını hatırlatan
Bilgili, “Güzel beraberlikler bitmesin, önemli olan bu” dedi.
“Ölü doktoru” olarak tanımladığı, kendi
mesleği olan adli tıp doktorluğu üzerinden,
insanların mesleklere ve özellikle doktorluğa yaklaşımını kendi yaşamından örneklerle anlattı. “Hayatla olan ilişkimizde, tercihlerimiz aslında girdiğimiz kalıplara göre ortaya çıkıyor” diyen Bilgili, insanların içinde
bulunduğu yaş ve statüye göre olaylara
verdiği tepkinin değiştiğini belirtti. “Önemli
olan ufak anları kaçırmadan yaşamın güzelliğinin farkına varmak” diyen Bilgili, bu
minik “sevinç patlamalarının” öneminden
bahsetti. “Hayatta beklentilerimiz karşılanmayabilir” sözleriyle konuşmasını sürdüren Bilgili, “Hedeflerimizle mesafemiz açılırsa çatışma oluşur. Çok uzak hedefler
koymayın kendinize” dedi. Karşınızdaki kişinin hoşuna gidebilecek sözler söylemekten vazgeçmeyin diyen Bilgili, motivasyonun önemini ve ihtirasa kapılmadan
sevmenin önemini vurguladı.
Fatih Öktem
ulaştığını belirtti. Özellikle taşyünü pazar
büyüklüğünün 2013’te büyük bir sıçrama
ile %33 büyüyerek 133 bin ton seviyesine
geldiğini sözlerine ekledi.
Van’daki deprem konutlarına sağlanan mineral yünlerin tamamının İzocam bayilerinden temin edildiğini belirten Fatih Öktem,
Türkiye’nin, Avrupa’da en fazla mantolama
yapılan ülke konumunda olduğunu vurguladı. Ortadoğu’da yaşanan siyasi gerilimin
ihracatı olumsuz etkileyen faktörlerin başında geldiğini sözlerine ekleyen Öktem,
İzocam’ın özellikle Azerbaycan ve Gürcistan pazarında artan payının da altını çizdi.
Öktem, sektörün ilk sıfır karbon salımlı bayi toplantısını gerçekleştirdiklerini belirterek, “İklim değişikliği ile ilgili sorumluluğu-
Dr. Murat Bilgili
İzocam Diyalog
7
İzocam Diyalog
Haberler: Bayi Toplantısı
Ödüller sahiplerini
buldu
İzocam’ın 14. Uluslararası Bayi Toplantısı’nda en
yüksek ciroyu yakalayan bayiler ödüllendirildi;
10 dalda 26 bayi ödül aldı.
T
oplantının son akşamı gerçekleştirilen Gala Yemeği ve
Ödül Töreni ile 2013 yılında en yüksek ciroya ulaşan bayiler ödüllendirildi. Törende, 10 farklı kategoride 26 bayi
ödül aldı. Sunuculuğunu Pınar Ergüner’in yaptığı ödül töreninde, 8
Mart Dünya Kadınlar Günü’ne özel hazırlatılan pasta bayi eşleri tarafından kesildi. Törenin ardından bayiler ve eşleri, ünlü sanatçı
Burcu Güneş’in seslendirdiği şarkılarla keyifli bir akşam geçirdiler.
2013 Yılı Bayi Ödülleri
TÜRKİYE İLK ÜÇ
1. Himerpa A.Ş.
2. Timeks Tesisat Ltd. Şti.
3. Maraton A.Ş.
İHRACAT İLK ÜÇ
1. Golmat Ltd.
2. Kebaa Trading
3. Bita Engineering
1. BÖLGE İLK ÜÇ
1. Himerpa A.Ş.
8
2. Timeks Tesisat Ltd. Şti.
3. Erk İnşaat Ltd. Şti.
2. BÖLGE İLK ÜÇ
1. Haydar Boz Ltd. Şti.
2. İzogün A.Ş.
3. Ayden Yapı Ltd. Şti.
3. BÖLGE İLK ÜÇ
1. Çetindağ Metal A.Ş.
2. Asmetal A.Ş.
3. Çatıcılar Çatı Ltd. Şti.
4. BÖLGE İLK ÜÇ
TEKİZ BAYİLERİ İLK ÜÇ
1. Karaoğlu Ltd. Şti.
2. Ar-Sucan Ltd. Şti.
3. Formül Ltd. Şti.
1. Celil Arslan Ticaret
2. Gök-Er Metal Ltd. Şti.
3. Beyap İnş. Ltd. Şti.
5. BÖLGE İLK ÜÇ
İZOCAM MANTO
BAŞARI ÖDÜLÜ
1. Maraton A.Ş.
2. İzomet Isı Ltd. Şti.
3. Türkün Yapı A.Ş.
İzomet Isı Ltd. Şti.
TEKİZ EN BAŞARILI
İHRACAT ÖDÜLÜ
Micron Ventures Limited
İzocam Diyalog
TÜRKİYE İLK ÜÇ
İHRACAT İLK ÜÇ
1. Himerpa A.Ş. Dinçer Erdoğan:
1. Golmat Ltd. Romi Golad:
“Başarımızın nedeni disiplinli
çalışma prensiplerimiz”
“Seçkin bir ailenin parçası
olmak gurur verici”
Yıllardır İzocam’ın yurt içi satışlarında devamlı suretle birinci sırada yer almamızı disiplinli çalışma prensibimize bağlıyorum.
Satış ve pazarlama grubundaki arkadaşlarımız mutlak müşteri memnuniyetini düşünerek işlerini en ince ayrıntısına kadar kusursuz yapıyorlar. Yalıtım sektörünün büyüyen
ihtiyaçları, İzocam gibi kabul görmüş markaları tercih ediyor. Bizler de gelen talepleri
uygun fiyatlama ile teknik açıdan iyi servis
imkânlarına dönüştürdüğümüzde pazarda
tercih edilir konumumuzu koruyoruz. Başarılı çalışmalarımızın İzocam ile beraber daha
uzun yıllar devam edeceğini umuyorum.
İzocam’dan ödül almak çok güzel bir
duygu ancak benim için ikinci planda…
Böyle bir toplantıda tüm bayilerle biraraya gelerek büyük bir aileye ait olduğumuzu hissetmek benim için çok daha
önemli. Kalite ve güvenin ön planda olduğu bir sektörün lideri olan İzocam ile
karşılıklı gelişen sorumluluğumuz ve ortaklığımız bizim için büyük değer taşıyor. Böyle seçkin bir ailenin parçası olmak gurur verici.
2. Timeks Tesisat Ltd. Şti. Cenk
Sürmen:
14. Uluslararası Bayi Toplantısı,
İzocam’ın 2013 verilerini ve 2014’te dereceye girebilmek için hedeflerimizi görmemiz açısından önemli bir fırsat sundu bizlere. Toplantıdan elde ettiğimiz
faydalar yılın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkacak ve İzocam’ın ortaya koyduğu rekabet gücüne bağlı olarak gelişecek.
“İki sene içerisinde birinci olmayı
hedefliyoruz”
“Yalıtım sektöründe Türkiye’nin öncü firması İzocam’dan böyle bir ödül aldığımız için
mutluyuz. Bu ödülü hakettiğimizi düşünüyorum. Neden birinci olamadığımızı satış
ekibimizle görüşüyoruz ve eksik taraflarımızı
giderme konusunda çalışmalar ve toplantılar yapıyoruz. Aldığımız karar neticesinde iki
sene içerisinde birinci olmayı hedefliyoruz.
Bizi çok güzel bir şekilde ağırlayan tüm İzocam ekibine teşekkür ederiz.
3. Maraton A.Ş. Mustafa Cineli:
“Mutluluk ve gurur verici”
Güzel hazırlanmış bir organizasyondu. Hem
yorucu, hem eğlenceli, hem de dinlendirici
iki günün ardından, faydalı bilgiler aldığımız
bir toplantı sonrasında ödüllendirilmek, bizim için tabii ki mutluluk ve gurur vericiydi.
Yıllarca Yeni Levent unvanı ile aldığımız bu
ödülü, geçen yıl içinde kuruluşunu yaptığımız Maraton Çatı Cephe Yalıtım A.Ş. olarak
ilk defa alıyor olmak bizim için ayrıca mutluluk verici oldu. Başta A. Nuri Bulut ve Fatih
Öktem beyler olmak üzere, tüm İzocam ailesine bizlere gösterdikleri güven ve destek
için çok teşekkür ederiz.
2. Kebaa Trading, Ahmed Asuoti:
“2014 hedeflerimizi görmemiz
açısından önemli bir fırsat”
3. Bita Engineering, Mohamed
Abounawareg:
“25 yıllık mazimizin bu ödülü
kazanmamızda etkisi büyük”
İzocam ve Mısır’da yöneticiliğini sürdürdüğüm Bita Mühendislik’in başarılarla
dolu mazisi 25 yılı geride bıraktı. İzocam
ile Bita’nın ilişkisi, aslında bir iş ilişkisinden çok bir aile ilişkisi düzeyinde; bunda İzocam ihracat ekibinin rolü büyük.
Birlikte inşa ettiğimiz, uzun yıllara dayanan başarılı ilişkimizde ve bu ödülü kazanmamızda karşılıklı samimiyetimizin
büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Ayrıca, Bita’nın üst yönetimine ve tüm çalışma arkadaşlarımıza, bu ödülü kazanmamızı sağlayan gayretleri için teşekkürü
borç bilirim.
9
İzocam Diyalog
Yaşamın İçinden
“Yeter ki kendimizi ve
duygularımızı yalıtmayalım”
Dr. Murat Bilgili bir
adli tıp uzmanı olarak
başladığı mesleki yaşamını
yıllar sonra daha “keyifli”
diyebileceği bir noktaya
taşımış. Yaşam koçu
olarak bireylere, şirketlere
danışmanlık veren Bilgili’ye
göre, herkesin sorunu
kendisine göre önemli ve
değerli… Ancak “büyük”
olarak algıladığımız
sorunlarımızın çoğunun
çaresi var. Önemli olan
kaderimizi algılama
biçimimizi değiştirebilmek.
D
r. Murat Bilgili’nin İÜ Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi’nde başlayan meslek
hayatı, adli tıp ihtisası ile devam etmiş. Önce, kendi tabiriyle “ölü doktoru” unvanını almış, sonra psikiyatriye ve ardından
adli psikiyatriye yönelmiş. Bir dönem Adli
Tıp Kurumu’nda başkan yardımcılığı yapmış. Bilgili, bir süredir yaşam koçu olarak
danışmanlık yapıyor. Şirketlere ve bireylere,
kişisel gelişim konusunda eğitimler veriyor.
Bilgili’nin Daldaki Son Yaprak Sen Değilsin,
Batının Şövalyeleri Doğunun Fakirleri, Sadra – Tanrı Onun İçin Ağlamadı isimli kitapları da bulunuyor.
Adli tıp uzmanlığıyla başlayan
bir kariyeriniz var. Kariyerinizde
yaşam koçluğuna giden
süreçten bahsedebilir misiniz?
Adli tıpta, insanların tüm hayatları boyunca
görebilecekleri acıyı siz bir haftada görüyorsunuz. Bu durumun yarattığı psikolojik trav-
ma bir yana, hayatı hangi açılardan değerlendirmeniz gerektiği yönünde de bazı mesajlar alıyorsunuz. Adli tıbbın bana en büyük katkısı, daha sonra adli psikiyatride çalışmaya başlamam oldu. Günlük hayatta zorlanan insanlarımızın yaşadığı sıkıntılarla, adli psikiyatrideki psikolojik travmaların büyüklüğünü karşılaştırınca, “büyük” gibi görünen sorunların aslında hiç
de öyle olmadığını anlıyorsunuz. Elbette herkesin sorunu kendisine göre önemli ve değerli…
Herkes kendi sorununu kendi gerçekliğinde “büyük” olarak algılıyor. Bir anne çocuğunun
başarılı olmasını istiyor ve bunu sorun haline getiriyor. Haklı da… Ama siz onlarca özürlü doğan ve ölen çocuğu, cinayete kurban giden çocukları gördüğünüzde, tabii bunlardan anneye bahsetmeden diyorsunuz ki, “Bu sorunu çözeriz, çocuğunuza ders çalıştırırız.”
Bir dönem kendimi “vidanjör” gibi görüyordum; toplumun foseptiğini boşaltan bir yerde duruyordum ve bütün pislik üstümden geçiyordu… Şimdi yaptığım iş itibariyle ise kendimi
kumsalda görüyorum; ayağımıza biraz zift bulaşacak ama bu da o kumsalın güzelliği… Tekrar dünyaya gelirsem yine aynı kader çizgisini isterim. Adli tıp benim tercih ettiğim bir yer
değildi ama farklı bir deneyim kattı bana. Şu anki mesleki aşkımı, sevgimi kazandırdı, insanlara olumlu mesajlar verme noktasında beni dürten altyapıyı hazırladı.
Yaşam koçu ne yapar, neyi değiştirir? Kimler için vazgeçilmezdir?
Yaşam koçu; insanların hayata bakış perspektiflerinde yapmak istedikleri ama zorlandıkları
süreçlerde onlara destek olan kişi olarak önemli bir noktadadır. Yaşam koçu, danışmanlığını yaptığı kişinin hayat felsefesi ve değerlerine yönelik yaklaşımlarda bulunmamalı, onu
kendi değerler bütünü içinde ele almalı. Kişinin ideallerine, hedeflerine ulaşması bağlamında eksik olan yönlerini yine o kişiyle paylaşarak destek vermeli. Bunu yaptığı takdirde hem
danışmanlık alan kişi mutlu olur, hem de yaşam koçu mesleki bir tatmin yaşar. Ancak sınırların çok net çizilmesi lazım; hekimlik ve psikiyatri uzmanlığıyla, yaşam koçu kimlikleri birbirine karıştırılmamalı. Maalesef ülkemizde bu konuda bir karmaşa yaşanıyor. Sertifika alarak
“yaşam koçu” olmak bazı riskleri de beraberinde getiriyor; bazı yaşam koçları danışmanlığını yaptıkları kişilere ilaç öneriyor. Önemli olan nokta karşı tarafa zarar vermemek. Yaşam
koçluğu bir meslek ama kişinin donanımı çok önemli. Yaşam koçu olan kişinin insan psikolojisini bilmesi gerekir. Özellikle de çocukların dünyasında, ergenlik çağındaki çocuklarda
bu detaylar çok önemli.
Bireysel danışmanlıklarınızda nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
İnsanlar ortak sorunlarla geliyor aslında. Herkesin hayattan beklediği sevgi ve maddi-manevi tatmin… İnsanlara şu mesajı veriyorum: “Ben sizin kaderinizi değiştiremem.” Bu çok
önemli bir cümle benim için. “Ama kaderinizi algılama şeklinizi değiştirirseniz, siz kaderinizi
10
İzocam Diyalog
değiştirebilirsiniz.” Kritik nokta şu: Kişi, içinde bulunduğu durumda kaderini algılama biçimini değiştirmeyi başarırsa, kaderini değiştirme konusunda da harekete geçebilir. Kişinin tıkandığı ve çözüm üretemediği süreçlerde, kaderini algılama şeklini değiştirmesini sağlamaya ve çözüme giden yolda arkadaşlık etmeye çalışıyorum.
Danışmanlık sürecinde haftada bir görüşmeyi tercih etmiyorum; konuşacağımız konuların
birikmesi lazım, yüzümüzü eskitmememiz gerekiyor. Dolayısıyla 15 ila 20 günde bir görüşerek ortak paydalarda neler biriktiğini konuşuyoruz. Konuşmalarımız sohbet havasında ve
keyifli geçiyor. İnsanlar başkalarıyla konuşamadıklarını benimle paylaşıyor. Akıl verme değil,
tartışma yöntemini tercih ediyorum. Bir konuyu tartışıyoruz; danışmanlığını yaptığım kişi
haklıysa, “Haklısın” diyorum. Bununla şu mesajı veriyorum: “Egoyla, egolu duruşlarla tartışamayız.” Kişinin yanlış yönleri varsa diyorum ki, “Sıkıntıları benle paylaşsın.” Buradaki mesaj
ise şu: “Yeri geldiğinde ben senin peluş bebeğin olayım, bana kız ama dışarıdaki hayatta
bunu yapmamalısın.” Bunları çok açık şekilde konuşuyoruz, çünkü günümüz insanı dinamik ve zamanı ekonomik kullanmak istiyor. O yüzden danışmanlığımız için belli bir süre belirlemek veya belli bir formata sokmak ilişkiyi sınırlandırmak oluyor, ki bu anlamlı değil. Karşı
tarafın bana ihtiyacı kalmadığında söylüyorum; o da biliyor zaten…
Bu süreç bittiğinde, ihtiyaç bağlamında çoğu kişi ayda bir veya üç ayda bir sohbet etmek
istiyor. Bu sohbetlerin de güzelliği farklı… “Nasıl gidiyor hayat? Neler yapıyorsun?” Böyle görüştüğüm çok insan var. O kişi artık belli bir yere gelmiş, bunun mutluluğunu yaşıyor, ben
de onunla belli bir yolculuk yapmışım, aramızda bir arkadaşlık oluşmuş. Bu çok keyifli…
En çok hangi sektörlerden ve meslek gruplarından davet
alıyorsunuz?
Turizm ve enerji sektöründen çok davet alıyorum. İlaç sektörü ve IT sektörü de var… Bu
sektörleri çok seviyorum; kişilerin hepsi birbirinden bağımsız iş alanlarında çalışıyorlar. Üretim sektörü de var; mavi yakalılar… Ama ortak payda, sıkıntı şu ki; herkes hayata dair süreçlerde mutlu olmak istiyor. Bu mutluluk arayışında da klasik algı; maddiyat ve yaşam konforunu arttırmak… Optimum seviyede ekonomik refah tabii ki önemli ancak, maddiyat ve konforu arttırdığımızda gerçek olanı; kişinin iç değerlerinin, içsel huzurunun aslında hepsinden
daha önde olduğunu görüyorsunuz. Değerlendirme yaparken, bunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.
Sunum ve konuşmalarınıza nasıl hazırlanıyorsunuz, doğaçlamaya
yer var mı konuşmalarınızda?
Doğaçlamaya her zaman yer var… Katıldığımız grubun dinamiği, katılımcıların profili doğaçlamada çok belirleyici. Sunum ve konuşmaları hazırlarken tıp geçmişime dayanarak insanların mutlu olabilecekleri, keyifli ortamları idealize ediyorum. Konuşma bittikten sonra herkesi bekleyen bir takım gerçekler var… O gerçekler zaten yeteri kadar can sıkıyor, bir de top-
“Adli tıp benim tercih
ettiğim bir yer değildi ama
farklı bir deneyim kattı
bana. Şu anki mesleki
aşkımı, sevgimi kazandırdı,
insanlara olumlu mesajlar
verme noktasında beni
dürten altyapıyı hazırladı.”
lantıda ağır mesajlar vererek insanları olumsuz bir psikolojiye sokmak hiç tercih etmediğim bir yöntem. Özellikle insanların gülmelerini, eğlenmelerini ön plana çıkarıyorum. Çünkü yaşama nedenimiz zaten çalışmak, hayattan zevk almak…
Danışmanlığınızdan faydalanan
tanıdık simalar var mı?
Ünlüler, tanıdık simalar var ama etiğe çok
önem veren biriyim. Bu bilgilerin reklam
amacıyla kullanılmaması gerekiyor, özellikle de iş ve spor dünyasında… Bu danışmanlık onların kendi özeli, açıklama yetkisi
de onlara ait. Hatta onlara da “Açıklamayın”
diyorum. Bu ilişkiler özel olduğu için, bilinmesi bana göre anlamlı değil.
Yalıtımın hayatınızdaki yeri,
önemi nedir?
Yalıtım önemlidir. Yalıtım kelimesinin bana ilk çağrıştırdığı: İnsanların duygularını
yalıtım içerisinde paylaşması… Halbuki
açık olmak önemli… İnsanlar dostluklarını,
arkadaşlıklarını, sevgilerini belli bir “yalıtım” içinde ifade ediyor, bu da onların
duygusal dünyasına zarar veriyor. “Enerji”
bağlamında baktığımızda ise yalıtım, tasarruf sağlayan, enerjiyi elimizde tutabileceğimiz, kendimize ayırabileceğimiz bir
ortam yaratıyor. Dolayısıyla şöyle bir yaklaşımda bulunmak değerli: Psikolojik anlamda kendimizi ve duygularımızı yalıtmayalım. Ama bunun karşılığında hayata dair bakışımızı belli bir yalıtım içerisinde tutup kendi iç bütünselliğini, iç dengesini
oluşturarak, İzocam’ın evlerimizde, işyerlerimizde bize sağlamış olduğu enerjiyi
biz de kendi iç dünyamızda sağlayalım
ve insanlarla paylaşalım.
11
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
“Karar vericilerin daha sessiz bir
Türkiye yaratmak için bilinçli
politikalar üretmesi çok önemli”
İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Fakültesi Makine Teorisi, Sistem Dinamiği
ve Kontrol Bölümü’nden Prof. Dr. H. Temel Belek ile akustik bilimi üzerine bir söyleşi
yaptık. Titreşim, arıza tanım mühendisliği, akustik ve ses kalitesi konuları üzerine çalışmalar
yürüten Belek, endüstrinin Türkiye ve dünyadaki durumu konusunda da bizi bilgilendirdi.
O
rta Doğu Teknik Üniversitesi
Makine Mühendisliği
Bölümü’nden 1970 yılında mezun olan Prof. Dr. H. Temel Belek, lisansüstü çalışmalarını University of Surrey’de
tamamlamış. İstanbul Teknik Üniversitesi
Makine Mühendisliği Bölümü’ndeki doktora asistanlığı ve Tokyo Institute of
Technology’deki doktora sonrası çalışmalarının ardından 1984’te doçent,
1990’da ise profesör olmuş. Akustik, titreşim, makinelerde diagnostik konularındaki çalışmalarının yanı sıra, çeşitli kuruluşlarda danışman olarak yer almış. Türk
Akustik Derneği’nin kurucu üyelerinden
olan Belek, I-INCE’in (Uluslararası Gürültü Kontrol Mühendisliği Enstitüsü) yönetim kurulu üyesi olarak da 2008’den
2013’e dek görev yapmış.
12
Dönen makinelerdeki titreşim, arıza tanım mühendisliği, akustik ve ses kalitesi gibi konular üzerine çalışan Belek, 10 yılı aşkın bir süredir İTÜ’nün ticari hafif helikopter projesinin
yürütücülüğünü yapıyor. Sistem entegrasyonu TUSAŞ’ta (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii
A.Ş.) devam eden helikopter projesinin küçük bir uçuşla bu sene içerisinde tamamlanması planlanıyor.
1996-2000 yılları arasında ise İTÜ’de Rektör Yardımcılığı görevinde bulunan Belek, aynı zamanda İTÜ Sürekli Eğitim Merkezi’nde başlattıkları Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi
ve Yönetimi Yönetmeliği’ne uygun sertifika programlarında ders de veriyor. Ayrıca, titreşim
ve akustik konularında en köklü firmalardan biri olan Danimarka’nın Brüel & Kjaer firmasını
Türkiye’de temsil eden Pro-Plan Ltd. Şirketi’nde 1990’dan bu yana danışmanlık yapıyor.
Akustik bilimi neleri inceliyor?
Akustik, katı, sıvı ve gaz gibi ortamlarda enerjinin bir dalga hareketi olarak iletimiyle ilgilenen
bir bilim dalıdır. Bu enerjinin oluşması için bir enerji kaynağı olması gerekiyor. Genellikle bir
titreşim hareketiyle ortaya çıkıyor bu enerji. Laterna örneğiyle anlatmaya çalışayım… Eskiden sokaklarda bir kol çevirerek farklı melodiler çalan aletler vardı, laternalar… Çalışma
prensibi gayet basit; farklı uzunluklardaki kirişlerin her biri titreşirken farklı frekanslarda sesler çıkarıyor. Laterna silindirinin üzerindeki tırnaklar, bu kirişlerin istenen sırada titremesine
Fizikçiler akustiğin bütün unsurları ile ilgileniyor. Şöyle ki; sesler ince veya kalın olabiliyor. İnceldikçe sesin frekansı yükseliyor, yani ses dalgasının kendisini birim zamanda tekrarlama
sayısı artıyor. Kalın seslerde ise frekans düşüyor. Bu enerji hareketinin dalga olarak yayılımı;
ses altı frekansları dediğimiz “subsonik”, insanın duyabildiği frekans aralığındaki “sonik” ile
duyamadığı ses aralığı olan “ultra sonik” olarak üç bölgede inceleniyor. Akustikle, gürültü
kontrolüyle ilgilenen araştırıcılar ise, genellikle insan kulağının duyarlı olduğu bölgedeki 20
Hz ile 20 kHz (hertz, dalga hareketinin kendisini bir saniyede kaç kez tekrar ettiğini gösteren, birim zamandaki titreşim, salınım sayısı) aralığındaki seslerle ilgilenir.
Şimdiye dek hep ses dedim ama bir de gürültü var… Gürültüyü, “istenmeyen ses” olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla, genellikle bu konuda çalışan araştırıcılar hem titreşim hem de gürültü kontrolüyle ilgileniyorlar. Çünkü titreşim gördüğünüz gibi gürültünün esas kaynağı. Titreşim sonucu gürültü oluşabilmesi için; gaz, sıvı veya katı ortamda bu enerjinin yayılması gerekiyor. Akustik dediğimiz konu bu…
Akustik çok geniş bir alanı kapsıyor. Fiziksel olarak sesin nasıl yayıldığını (emisyon) ve nasıl
algılandığını (imisyon) başlıkları altında ele alıyoruz. I-INCE (Uluslararası Gürültü Kontrol Mühendisleri Enstitüsü), akustikle ilgili çok geniş bir sınıflandırma yapmış. Bu sınıflandırmada
yüzlerce konu olduğunu görüyoruz, ancak konuya bakış açısı; gürültünün yayılımı ve nasıl
algılandığı ile ilgili iki bölümde inceleniyor. Yayılım olarak bakıldığında; gürültünün nasıl iletildiği ve kontrol edileceğine ilişkin çalışmalar görüyoruz. Gürültü kaynaklarını “kararlı ve düzenli gürültü kaynakları” veya “hareketli gürültü kaynakları” olarak sınıflandırıyorlar. Bu sınıflandırmada endüstriyel makineler ve ekipmanlar da ayrıca ele alınıyor. Mekanizmalar ve
makinaların fiziksel olarak nasıl gürültü ürettiği konularında araştırmalar yapıldığını görüyoruz. Gürültünün doğal kaynakları da var; mesela dalgalar, fırtına, hayvanların sesleri… Bunlar
da ayrı çalışma konusu. Sesin nasıl iletildiği, açık alanda nasıl yayıldığı, kapalı alanda nasıl
yayıldığı, atmosferdeki yayılımı, kanallar içerisinde taşınan hava ile gürültünün nasıl iletildiği
gibi araştırma konuları bulunuyor.
Gürültü kontrol elemanları ayrıca ele alınıyor. Mesela bariyerler, gürültü perdeleri, gürültüyü
örten kabin sistemleri, paneller, partisyonlar… Bunun yanı sıra filtreler, çeşitli susturucular,
rezonatörler… Sesi yutan malzemeler de son derece önemli bir konu. Yine ilgi duyulan konulardan biri, kulaklarınızı gürültüden koruyan kulaklık benzeri cihazlar. Titreşim ve şok gürültüyü yaratan önemli unsurlar olduğundan, titreşimin oluş mekanizması, iletilmesi, yalıtımı
ve azaltılması gibi konular da yine akustik araştırmalarının kapsamına giriyor.
Sesi algılayan tarafın konularına baktığımızda, çevresel gürültünün algılanması önemli
bir yer tutuyor. Binalarda gürültü kontrolü,
özellikle de toplumda sık karşılaştığımız
apartman komşuları arasındaki gürültü
problemleri, havaalanı, trafik, demiryolu gürültüsü, endüstriyel gürültü, inşaat gürültüsü veya fabrika içerisindeki gürültü, gemilerdeki gürültü, off-shore platformlarındaki
gürültü kontrol problemleri vb bu bölümün
araştırma konuları arasında.
İzocam Diyalog
yol açıyor. Kirişlerin titreşim hareketi nedeniyle, kirişlerin üzerindeki hava molekülleri de dalgalar halinde ortama yayılıyor. Burada bir enerji transferi söz konusu; hava molekülleri titreşerek yanındaki komşu molekülleri harekete geçiriyor, o da yanındaki komşu molekülleri…
Böylece melodiyi duyuyorsunuz. Eğer laternayı geniş bir yüzeye sahip masa üzerine temas
ettirirsek bu kez iletilen titreşimler masanın geniş yüzeyinden yayılacağı için oluşacak ses
farklıdır. Geniş yüzey üzerinde oluşan titreşimler, sadece kirişin kendi yüzeyiyle sınırlı kalmıyor; masanın yüzeyinde de çok düşük düzeyde titreşimler yaratıyor. Hava molekülleri çok
hafif olduğu için, bu titreşim hareketi hava moleküllerini hareket ettirmeye yeterli oluyor. Dolayısıyla biz bunu çok daha güçlü bir ses olarak duyuyoruz. Laternayı masa üzerinde çaldığımızda, hem katı ortamdan hem de havadan yayılan sesi birlikte duyuyoruz. Katı ve gaz ortamlarda ses enerjisi nasıl yayılıyorsa, içinden türbülanslı akış geçen borularda da ses kolaylıkla taşınabiliyor. Evinizdeki kaloriferin pompasında bir arıza varsa ve sesli çalışıyorsa,
pompada oluşan sesi radyatörlerde dolaşan su ile taşınarak duyabiliyorsunuz. İşte akustik
de, sesin yayılımı ile ilgili tüm konularla ilgileniyor.
Bir de sesin insanlar üzerindeki etkilerini
araştıran gruplar var. Sesin nasıl algılandığını; psikolojik ve fizyolojik etkilerini araştırıyorlar ağırlıklı olarak. Gürültünün uyku bozukluklarına yol açtığını biliyoruz. Hiç dikkate almadığımız başka bir önemli boyutu da
var gürültünün; hayvanlar, canlılar üzerindeki etkileri… Keza, doğal yaşamı etkileyen
alanlara artık daha çok müdahale ediyor olmamız, oradaki canlıların yaşam alanlarını
ve hayatlarını oldukça etkiliyor. Gelişmiş ülkelerde bu konular da araştırılıyor. Bu konuların yanı sıra, gürültünün sosyolojik ve
ekonomik etkileri de var. Örneğin eğitimi
ele alalım… Eğitim için çok ciddi paralar
harcanıyor, okullar yapılıyor ve bu okullarda sınıflar genelde çok kalabalık oluyor.
Ancak sınıfların akustiği ile ilgili yeterli önlemler alınmıyor. Akustik ortam uygun olmadığı için de hocanın anlattıklarından öğrenciler faydalanamıyor. Yurt dışında yapılmış olan çok ilginç araştırmalar var. Mesela
bir ilkokul düşünün… Okulun bir tarafından
çevre yolu geçiyor. Çevre yoluna bakan sınıflarda okuma-yazmaya başlama sürelerine bakılıyor. Çevresel gürültüyü daha az
alan sınıflarda okuma-yazmanın çok daha
erken öğrenildiği; eğitimin çok daha etkin
olduğu görülüyor. Gürültülü sınıflarda ise
bu sürecin birkaç hafta, hatta bir aydan daha fazla gecikerek başladığı görülüyor. Bu
konuların çok ciddi bir şekilde ele alınması
gerekiyor.
Gürültüyle ilgili konularda, ölçüm cihazları,
ölçümün nasıl yapılması gerektiği, hangi
standartlara uyulması gerektiği, ölçüm teknikleri de önem taşıyor. Üretilen cihazların
akustik açıdan değerlendirilmesi için,
akustik testlerin yapılabileceği tam yankısız, yarı yankısız odalar, çınlanım odaları gibi özel test alt yapısına sahip olmamız gerekiyor. Ülkemizde bu konu yavaş yavaş
gelişiyor. Akustik ve titreşim sinyallerinin işlenmesi, matematiksel modelleme, simülasyon, akustik ölçümler ve titreşim ölçümleriyle hızlı kalite kontrol teknikleri, işitme
Bina dışındaki gürültü
kaynakları, yapı henüz
planlama aşamasındayken
çevresel gürültü ölçümleri
yapılarak ortaya konmalı.
13
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
kaybının ölçüldüğü odyometri testleri ve
psikoakustik değerlendirmeler çok geniş
araştırma konuları.
Akustik alanındaki
çalışmalarınızdan bahsedebilir
misiniz?
Daha çok ürün ses kalitesi ve ses kalitesinin geliştirilmesi konularında çalışıyorum.
Mesela piyanoda rastgele farklı notalara
bastığınızı düşünün. Ortaya çıkacak olan
ses son derece karışık ve rahatsız edici
olacaktır. Bir akorla; birbiriyle harmonik ilişkisi olan tuşlara bastığınızda ise kulağınıza
gelen ses çok daha uyumludur. Makinaların da çeşitli gürültü kaynakları var ve farklı
frekanslarda farklı sesler çıkarıyorlar. Bu
sesleri tasarım parametreleriyle oynayarak
ne kadar harmonik bir hale getirirseniz, o
ürünün sesini kulağa daha hoş hale getirebilirsiniz. Mesela elektrik süpürgesi bir emiş
gücü yaratarak tozları toplar, bu eylem sırasında da bir gürültü çıkaracaktır kaçınılmaz
olarak. Bu gürültünün her zaman sadece
azaltılması yeterli olmayabilir. Ortaya çıkan
sesler hâlâ kulağı rahatsız edebilir. Siz bu
sesleri ürünün tasarımıyla oynayarak kulağa hoş hale getirirseniz, çıkan ses çok daha kabul edilebilir bir hale dönüşecektir.
Bugün kullanıcılar otomobil satın alırken,
“Akustik, sadece yaşam
kalitesini etkileyen bir
unsur olduğu için insanlar
yaptırım konusunda çok
istekli olmuyorlar.”
otomobilin görüntüsüne, rengine, tasarımına, motor gücüne bakıyor. Ancak bu anlayış giderek değişiyor. Ülkemizde yaşam kalitesinin artışıyla birlikte insanlar aynı zamanda ürünün
çıkardığı sesin kulağa hoş gelmesine; sesin kabul edilebilir düzeyde olmasına da artık dikkat ediyorlar. Bir çok ülkede çok aktif bir şekilde daha sessiz ürün alma kampanyaları yürütülüyor. Bu konuyla ilgili konferanslar düzenleniyor. Üreticiler üzerinde toplumsal baskı oluşturularak daha sessiz ürünlerin geliştirilmesine yönelik faaliyetler var. Biz de bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Beyaz eşya sektöründe bazı çalışmalarımız var. Titreşim ve akustik konularında yapmış olduğumuz çalışmalar daha çok endüstrinin hedeflerine yönelik, onların ihtiyaçlarını karşılayacak çalışmalar.
Mimari söz konusu olduğunda akustik biliminden nasıl
yararlanıyoruz? Yapılar için geçerli olan yöntemler, makinalar için
geliştirilen yöntemlerden ne ölçüde ayrışıyor?
Bir yapıyı ele aldığımızda önce kaynaklara, sonra bu kaynaklardan ortaya çıkan enerjinin
nasıl bir patika izleyerek yayıldığına bakmamız gerekiyor. Ardından olayı alıcı açısından değerlendirmek gerekiyor. Kaynaklar; bina dışındaki ile bina içindeki gürültü kaynakları olarak
iki kısımda ele alınıyor. Bina dışındaki gürültü kaynakları, yapı henüz planlama aşamasındayken çevresel gürültü ölçümleri yapılarak ortaya konmalı. Binanın gürültü kaynaklarından
uzaklığı ve gürültü kaynaklarının karakteristiği ele alındıktan sonra, binanın dış kabuğunun
çevreden gelen gürültünün içeri girmesine izin veremeyecek şekilde tasarlanması gerekiyor. Hava alanına yakın bir yerde inşaat yapılacaksa, çatı örtüsünün tasarımı uçakların oluşturduğu gürültünün geçişini engelleyecek şekilde yapılmalı. Önce akustik danışmanlar bu
adımlarla işe başlıyor ve çevresel gürültü ölçümleri yapıyor. Sonra mimarın ortaya koyduğu
dış kabuk, pencereler, çatı dokusuna bakarak, bu katmanların bu gürültü profilini engelleyecek özelliğe sahip olup olmadığı konusunda fikir üretiyorlar ve alternatifler ortaya koyarak
optimum bir kabuk dizaynı ile işe başlanıyor. Bundan sonra, mesela yakından metro geçiyorsa ve zemin titreşimleri oluşuyorsa dikkate alınması gerekiyor şüphesiz. Bina dışındaki
kaynaklar ve unsurlar değerlendirildikten ve önlemler ortaya koyulduktan sonra, bina içindeki kaynaklara bakılıyor. Havalandırma fanları, asansörler ve benzeri gürültü kaynaklarının
titreşim yalıtımının çok iyi yapılması; hem katı ortamdan titreşim geçişinin engellenmesi,
hem de havadan gürültü iletiminin engellenmesi gerekiyor. Çok yüksek paralar istenen konutlarda bu unsurlara dikkat edilmediği için, çok rahat ses geçiş sorunları yaşandığını sıklıkla görüyoruz. Bir akustik danışmanın mimar ve uygulayıcıyla paralel çalışarak, alınması gereken önlemleri acilen alması ve uygulayıcıları yönlendirmesi lazım. Çok basit bir örnek verecek olursak, duvara açılan priz deliklerini düşünün, bu deliklerin karşılıklı olarak aynı hizada olması bile duvarda bir incelik yaratacağı için, burada bir ses geçiş kaybı yaratabiliyorsunuz. Bunun gibi bir çok püf noktası var…
Gürültü kontrolü ile ilgili alınması gereken önlemler son derece standart. Temel prensiplere
uygun önlemler alınması gerekli. Bu aşamadan sonra ortamın iç akustik konforunu yaratmak gerekiyor. Odalar arasındaki duvar kesitleri nasıl olacağı, ne kadarlık bir ses geçiş kaybı
yaratılacağı gibi detayların akustik danışmanlar tarafından önerilmesi ve bunların uygulamalarının doğru yapılması gerekiyor. Akustik uygulamalarda rastlanan en önemli problemlerden biri, uygulamada dikkat edilmemesi halinde bu önlemlerin hiçbir şekilde işe yaramıyor
oluşu. Bütün bunlardan sonra dikkat edilmesi gereken nokta, yaratılan akustik ortam. Örneğin, ülkemizde yaklaşık 100 restauranttan 95’inde, içeri girdiğinizde, akustik ortamın son derece rahatsız edici olduğunu göreceksiniz. Neden? Çünkü akustik prensiplere; mekân içerisinde oluşan gürültünün yutularak uygun bir akustik ortam yaratılmasına dikkat edilmiyor.
Burada da akustik danışmanların çok büyük rolü var. Özellikle mimarlar, mekân içerisinde
parlak ve yansıtıcı yüzeyler kullanmayı çok seviyor. Bu yüzeyler, enerjinin uzun süre yansıyarak ortam içerisinde giderek yoğunlaşmasına ve artmasına neden oluyor. Ortam içerisinde
14
Konsol tipi alüminyum
gürültü bariyeri
Ağırlıklı olarak ne tür yapılar için projeler geliştiriyorsunuz? Bu
projelerde ideal titreşim yalıtımı için kriterleriniz nedir?
Makine mühendisi olduğum için, daha çok mekânik ekipman ve bunların yarattığı titreşimlerin yalıtılmasıyla ilgileniyorum. Örneğin, herhangi bir yapıya yerleştirilen makinelerin gürültü yaratmaması için alınması gereken önlemler üzerinde çalışıyorum. Bunun başında da titreşim yalıtımı geliyor. Bir somut örnek vereyim, Gayrettepe’deki Türk Telekom binasının çatı
katına 20 soğutucu yerleştirilmişti. Ağustos ayında soğutucuların 20’si birden çalışınca çok
yüksek bir gürültü üretiyor ve çevreden yoğun şikâyet geliyordu. Bu makinaların çevreye
olan gürültü etkisini azaltmak için bir proje geliştirdik. Şikayet gelen apartmanların alıcı noktaları ile kaynak arasına ses geçişini engelleyecek yutucu bariyerler yerleştirerek çok başarılı bir uygulama yaptık. Şikayetler önemli ölçüde azaldı. Burada titreşim yalıtımı da önemli.
Binanın içine gürültü geçişini engellemek istiyorsanız, o makinelerin titreşim yalıtımı da doğru bir biçimde yapılmalı. Titreşim yalıtımında genel prensip, titreşen makinenin altına koyduğunuz yayların yükü taşıyacak kuvvette ancak yumuşak olması, hatta gerekirse, üstteki kütlenin ağırlaştırılması. Özetle, yumuşak yay, büyük kütle, çok az da sönüm uygulayarak titreşim yalıtımını gerçekleştirmek mümkün.
İzocam Diyalog
oluşturulan yutucu yüzeylerle, bu akustik
enerjiyi azaltarak mekânda oluşacak ses
basınç düzeyini makul seviyelere çekmek
lazım. Bir konferans salonu, konser salonu,
fuaye veya restaurant yapılacaksa, bu
mekânların kullanımını göz önüne alarak
optimum akustik koşulların yaratılması gerekiyor. Çınlanım sürelerini dikkate alarak
bu mekânların tasarımının nasıl yapılması
gerektiğine ilişkin çok iyi uluslararası standartlar var. Ne yazık ki ülkemizde henüz bu
konularda eksikler var, yaptırımlar yok. Bu
nedenle bu işleri uygulayan kuruluşlar en
az masrafla binalarını ortaya koymak istiyor.
Sonuç tabii akustik konfor açısından iç açıcı olmuyor. Bir de şöyle bir problemi var
akustik danışmanlığın… Uygulayıcı, yangın
danışmanının taleplerini, bir hayati tehlike
söz konusu olduğu için yapmak zorunda.
Ama akustik danışmanlık öyle değil… Akustik, sadece yaşam kalitesini etkileyen bir unsur olduğu için insanlar yaptırım konusunda çok istekli olmuyorlar.
“Akustik konusunda çalışan akademisyenlerin
sayısının yetersiz olduğunu, bu konuda
uygulamaya yönelik programların açılması
gerektiğini vurgulamak isterim.”
Bu prensip asansörler için de geçerli mi?
Asansörlerde en önemli konu, yapısal gürültü geçişi. Titreşim yalıtımı prensibine uygun şekilde, yumuşak yay, büyük kütle, az sönüm prensibiyle asansör motorunun yerleştirilmesi
lazım. Aksi taktirde yapısal kökenli titreşimler apartmanın tüm duvarlarından geçerek çok
rahatsız edici olabilir. Ayrıca titreşim kaynağı olabilecek unsurların binayla katı temasını engellemek gerekiyor. Örneğin, içinden çok hızlı ve türbülanslı sıcak su akışı gerçekleşen kalorifer borusunu, duvara rijit bir şekilde bağlarsanız, titreşimden doğan ses kaynağını tüm
yapıya iletmiş olursunuz.
Titreşim akustiği ve gürültü kontrolü konularında Türkiye’de öncü
çalışmalardan bahsetmek mümkün mü?
Makinelerde bu prensipler biraz daha farklı
ele alınıyor. Mesela helikopter oldukça enteresan bir hava aracı, bir titreşim makinesi… Herhangi bir makineyi oluştururken kullandığınız malzeme, kütle ve tasarımla o yapının -aynen parmak izinde olduğu gibi- yapısal özelliklerini de belirlemiş oluyorsunuz.
Herhangi bir yapıya, onun doğal frekansıyla aynı frekansta başka bir kuvvet uygularsanız, o yapı harekete geçmeye, enerji kabul etmeye açık hale geliyor. Buna rezonans diyoruz. Yapı rezonansa giriyor ve
yüksek gelgitlerle titreşim hareketi yapıyor.
Titreşim hareketi de gürültüye yol açıyor.
Dolayısıyla helikopter ve benzeri hava araçlarını dizayn ederken, titreşim frekanslarının
hangi frekansta kuvvet ürettiğini çok iyi bilmek lazım. Yapının doğal frekanslarının
tahrik frekanslarıyla örtüşmemesine dikkat
etmek; yapıyı adeta bir filtre gibi tasarlamak
gerekiyor. Yapının doğal frekansları ile tahrik frekansları üst üste örtüşürse rezonans
oluşuyor. Makinelerin tasarlanması bu anlamda çok daha farklı gerçekleşiyor.
Akustik, aslında dünyadaki en eski bilim dallarından biri. Yunan medeniyetindeki amfitiyatrolarla başlıyor, günümüze dek gelişerek geliyor. Sinan gibi mimarlar da yapıtlarında akustiğe
çok değer vermişler. Bilim olarak baktığımızda, ülkemizde titreşim ve yapısal analiz, yapısal
titreşimler konusunda çalışan, öncü çalışmalar yapan çok sayıda arkadaşlarımız var. Ancak
akustik konusunda kaç üniversite eğitim veriyor diye baktığımızda iş değişiyor. İTÜ’de makine mühendisliği öğrencilerine üçüncü sınıfta “akustik ve endüstriyel gürültü kontrolü” dersini veriyoruz. 10 sene kadar önce, Makine Dinamiği Titreşim ve Akustik Yüksek Lisans Programını oluşturmuştuk. Bu programdan endüstriye kazandırdığımız çok sayıda öğrencimiz olduğunu biliyorum. Yine Mimarlık Fakültesi’nde bir Yapı Fiziği Bölümü’müz var, onlar bu konularla ilgileniyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin hem Mimarlık hem de Makine Mühendisliği fakültelerinde bu konuda çalışan arkadaşlarımız var. Dolayısıyla, ağırlıklı olarak titreşim
konusunda çalışan değerli akademisyenlerimiz var. Ancak akustik konusunda çalışan akademisyenlerin sayısının yetersiz olduğunu, bu konuda uygulamaya yönelik programların
İTÜ-OTAM motorlu taşıtlar
laboratuvarı bünyesindeki
yarı yankısız akustik oda
15
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
açılması gerektiğini vurgulamak isterim. Buna bağlı olarak laboratuvar alt yapısının da
gelişmesi lazım. Laboratuvar çalışmaları
yapmak için, tam yankısız, yarı yankısız odalara, çınlanım odalarına ihtiyacımız var.
İTÜ’de 1950’lerde rahmetli Bedri Karafakioğlu hocamızın Elektrik Elektronik
Bölümü’nde telekominikasyon akustiği ile
ilgili kurduğu bir yankısız oda ile çınlanım
odası var, ancak artık çok eski olduğu için
kullanılamaz durumda. Çok çaba sarf ettim
bu odaları kullanılabilir hale getirmek için
ama başarılı olamadım. Hiç bir üniversitede
böyle bir alt yapı yok. Buna karşın, TÜBİTAK Ulusal Meteoroloji Enstitüsü’nün çok
ciddi bir akustik laboratuvarı var. Yanı sıra
“Karar vericilerin bilim
insanlarına daha fazla
danışarak, daha sessiz
bir Türkiye yaratmak için
bilinçli politikalar üretmesi
çok önemli.”
Gayrettepe
Telekom Binası
beyaz eşya sektöründe üretim yapan firmaların akustik ve titreşim konularına yatırım yaptığını biliyorum. Otomotiv sektörünün İTÜ’de güçlü bir akustik alt yapısı olduğunu söylemeliyim.
İTÜ’deki yarı yankısız odamızda bir de şasi dinamometresi yer alıyor; otomotiv sektörüne yönelik akustik çalışmaları yoğun bir biçimde burada yaptığımızı vurgulamak istiyorum.
Mevcut yapı stoğumuza baktığınızda; akustik ilkeler
doğrultusunda yeterince nitelikli proje uygulaması olduğunu
düşünüyor musunuz?
Akustik ilkeler doğrultusunda çok az sayıda nitelikli proje uygulaması olduğunu düşünüyorum. Bir kere çok az sayıda akustik danışmanlık hizmeti veren firma var. Bu konunun önemi henüz uygulayıcılarımız, müteahhitlerimiz tarafından tam olarak anlaşılmış değil ne yazık
ki. Bu nedenle, akustik danışmanların önerilerinin çoğu kez tam uygulanmadığını da söyleyebilirim. Bu öneriler ek maliyet getiren uygulamalar olarak görülüyor. Oysa, akustik planlama en başında doğru şekilde yapıldığında ilk yatırım masrafları içerisinde fazla yer tutmuyor. Ancak bina tamamlandıktan sonra akustik problemlerin ortadan kaldırılması daha fazla
yatırım gerektirdiğinden buna da yanaşmıyorlar. Durum budur.
Yürürlükte olan gürültü yönetmeliği mevzuatları sizce yeterli mi?
Akustik konfora yeterince önem verilmiyor ama yavaş yavaş bunun arttığını söyleyebilirim.
Her sene, ya da iki senede bir, Türk Akustik Derneği olarak yerel kongreler de yapıyoruz.
Örneğin Aralık 2013’te Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Türk Akustik Derneği olarak bir kongre düzenledik. Yanılmıyorsam onuncu ya da on birinci kongremizdi. Bu kongrelere hem firmaların hem katılımcıların gösterdiği ilgiye baktığımızda bir artış görüyoruz. Türkiye’de gerçekleşen ve Uluslararası Gürültü Kontrol Mühendisliği Kongresi’nin otuz altıncısı olan Internoise 2007 Kongresi de başarılı oldu ve çok ilgi gördü. Bunun bir dönüm noktası olduğunu söyleyebilirim.
Bize eşdeğer ülkelerle, örneğin Güney Kore ile karşılaştırdığımda, Türkiye’de hâlâ hem
üniversitelerin, hem sanayinin hem de toplumun akustiğe gösterdiği ilginin çok geride
olduğunu görüyorum. Zaman içerisinde bu durumun değişeceğini ümit ediyorum. Avrupa Birliği ile birleşmemizin getireceği avantajlardan biri, standartların yükselmesi, yönetmeliklerin uygulanması olacak. Fasatların nasıl olması gerektiğine dair hâlâ doğru
bir standart elimizde yok. Yönetmelikler açısından daha yapılması gereken çok şey var.
16
İzocam Diyalog
bir ülke yaratmak için ne tür politikalar geliştirmesi, ne tür önlemler alınması gerektiğine
dair yapılmış epey çalışma var. İTÜ’den çok sayıda öğretim üyesi arkadaşımızın katılımı
ile, İstanbul’da gürültü yönetimi konusunda yıllar önce geniş kapsamlı bir rapor hazırlayarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sunmuştuk. Doğrusu bu rapor ne şekilde değerlendirildi bilemiyorum.
Türkiye’de titreşim ve gürültü kontrolü uygulamalarında ne tür
malzemeler kullanılıyor. Yeterli özellikte ve çeşitlilikte ürün
bulunuyor mu?
Temelde iki farklı malzeme grubu var: Biri yutucu malzemeler, diğeri ise gürültüyü yalıtan,
bir yerden bir yere geçişini engelleyen malzemeler. Bu iki malzemenin kullanımında hatalar
yapıldığını görüyorum. Gürültü yutucu malzemeler, ses geçiş kaybını azaltıcı etki yapacağı
düşünülerek kullanılıyor. Oysa yalıtım, yani ses geçişini engelleyecek malzemelerin özellikle
yüzey yoğunluğu fazla olan malzemelerden yapılmış olması gerekiyor. Yüzey yoğunluğu
fazla olan malzemeler yalıtım için uygundur. Bir de daha çok lifli ya da gözenekli malzemeler vardır; onlar da sadece yutum için elverişlidir. Yutucu malzemelerle mekânın çınlanım
süresini ayarlayabilirsiniz, ancak gözenekli bir malzeme ses geçiş kaybı için kullanılırsa işe
yaramaz. Bir de hem ses geçiş kaybı yaratan ve yüzey yoğunluğu fazla olan, hem de bir tarafında yutucu malzeme yapıştırılmış kompozit malzemeler var. Her şeyden önce gürültünün karakterini bilmeniz lazım ki, gürültünün fazla olduğu frekanslarda, uygun yutum özelliği olan veya ses geçişine engel olacak doğru malzemeyi kullanabilelim. Gürültü karakterizasyonu yapılmamışsa, rastgele malzemeler kullanmak olumlu sonuç vermiyor. Bunun için
de, gürültünün ölçülmesi ve malzemelerin özelliklerinin uluslararası standartlara uygun laboratuvar koşullarında belirlenmesi lazım. Türkiye’de malzeme konusunda çalışan firmalar
yavaş yavaş gelişiyor. Fakat bu firmaların uluslararası düzeyde ölçüm yapan laboratuvarlarla desteklenmesi lazım. Diyelim ki bir firma malzeme geliştiriyor… Bu malzemenin uluslararası standartlara göre karakterizasyonu yapılarak, uluslararası tanınırlığı olan raporların verilmesi gerekiyor.
Malzemelerin yeterli çeşitlilikte olduğunu da söyleyemiyorum. Hem dekoratif özelliğe, hem
akustik fonksiyona sahip özgün malzemeler geliştirilebilir. Hem ısıtma ve soğutma, hem de
akustik fonksiyona sahip duvarlar geliştiriliyor günümüzde. Duvar, gözenekli bir malzemeyle yutum sağlıyor, aynı zamanda içinden de sıcak su geçiyor. Yani aynı zamanda bir radyatör gibi de çalışıyor. Hayal gücümüzü arttırarak daha yaratıcı malzemeler geliştirip, mimarların estetik anlayışına hizmet etmemiz gerekiyor.
Türkiye’de kaç metre gürültü bariyeri var
otoyollar kenarında? Hiç yok değil mi?
Bugün Çin’e, Avrupa’ya veya Rusya’ya
gidin, bütün ülkeler gürültü bariyerleri konusunda yatırımlarını büyük ölçüde tamamlamış durumdalar. Otoyolları geliştirirken gürültü faktörünü de değerlendiriyorlar. Biz hâlâ bu konuda taş devrindeyiz. Çevresel gürültü ile ilgili bir yönetmeliğimiz var ama hâlâ düzeltmelere muhtaç olduğunu düşünüyorum. Yapılar nasıl denetlenmeli, yasalar ve yönetmelikler
nasıl uygulanmalı, sertifikasyon süreci
nasıl olmalı…
LEED ve benzeri bazı çevresel sertifikalar
var, ancak bunların bir yaptırım olarak ortaya konulması önemli. Hükümetimizin bir
gürültüyle mücadele politikasının olması
gerektiğini düşünüyorum. Mesela
ABD’de, bilim kurumlarının daha sessiz
Her şeyden önce, karar vericilerin bilim insanlarına daha fazla danışarak, daha sessiz bir
Türkiye yaratmak için bilinçli politikalar üretmesi çok önemli. Daha sessiz ve daha yaşanabilir bir Türkiye için neler yapılması gerektiği konusunda bir dizi politika geliştirerek, hedefler konması lazım. Şehir içindeki gürültü düzeyinin belirli yerlerde hangi seviyelerde olması
gerektiği konusunda somut ve ölçülebilir hedefler belirlenmeli. Özellikle büyük kentlerin gürültü haritaları hızla çıkartılmalı. Otoyolların kenarına gürültü bariyerleri yapılmalı. Bariyer konusunda adım atılacaksa, bunun bilimsel alt yapısı çok önceden kurulmalı, üniversitelere
konuyla ilgili araştırma projeleri verilmeli. Kendi yerel ve doğal malzemelerimizi kullanarak,
en ucuz ve efektif gürültü bariyeri projeleri geliştirilebilir. Öncelikle politikacıların, karar vericilerin bu konuda bir girişiminin olması gerekiyor. Düğmeye basıp her şeyi bir anda yapmak
mümkün değil. Araştırma alt yapısının tarihsel bir gelişiminin olması lazım. Uzun soluklu bir
planlamanın eksikliğini görüyorum.
Gürültü ile mücadele ederken toplumun bilgilendirilmesi ve bilgi paylaşımı da önemli. Yapılmış olan işlerin, projelerin ve elde edilen sonuçların halkla paylaşılmasına yönelik mekanizmalar geliştirmek lazım. Toplum gürültüyle mücadele edildiğini hisseder ve bunu anlarsa, o
zaman yardımcı da olur. Bu şekilde çözüme daha kolay ulaşabiliriz diye düşünüyorum.
Sonuç olarak hepimiz daha sessiz, yaşanabilir bir Türkiye için bütün bilgi birikimimizi ortaya
koyarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıyız.
17
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
KKM Gönül Ülkü ve
Gazanfer Özcan Sahnesi
“Akustik konusunda bilgili ve
bilinçli insanların yetiştirilememesi
büyük eksiklik”
İnfogroup’ta akustik mühendisi olarak görev yapan Özge Can çalışmalarında ağırlıklı
olarak geniş hacimli kapalı alanların akustiği üzerine odaklanıyor. Kendisiyle çalışmaları,
Türkiye’deki akustik tasarım ve ses yalıtımı projeleri üzerine konuştuk.
F
izik eğitiminin ardından akustik mühendisliğine geçiş yapan Özge Can, İngiltere’de
farklı proje ve kurumlarda gürültü kontrolü, duyum sağlığı ve mekân akustiği üzerine
çalışmış, ardından Türkiye’ye dönmüş. İngiltere ve Türkiye’deki ilgili yönetmeliklerin
ve uygulamaların farklılığını vurgulayan Özge Can, ağırlıklı olarak mekânlardaki akustik düzenlemeler ve elektronik ses sistemleri üzerine çalışıyor.
Akustik üzerine çalışmaya nasıl başladınız?
İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun oldum. Ardından üç seneye yakın, büyük
bir stüdyoda tonmeisterlik yaptım. Aklımda hep akustik mühendisi olmak vardı. Maalesef
Türkiye’de böyle bir eğitim imkânı olmadığı için, London South Bank Üniversitesi’nin Akustik Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Aynı dönemde çeşitli araştırmalarda görev
aldım, hocamın da desteğiyle çeşitli projelerde danışman olarak çalıştım. Cambridge
Üniversitesi’nde, üniversiteye bağlı tüm sınav kağıtlarının basıldığı binanın gürültü kontrolü
raporlarını hazırladım. Ardından Kraliyet Müzik Akademisi’nde gürültü kontrolü, duyum sağlığı, mekânların akustiği üzerine çalıştım. Odalar arasındaki yalıtım, iç mekânlarda kullanılması gereken akustiği destekleyici ürünler, prova odalarındaki gürültü kontrolü, müzisyenlerin ve öğrencilerin duyum sağlığı, odalardaki ses yalıtımı üzerine bir yıldan fazla süre boyunca raporlama yaptım. Okul bittikten sonra ise iki yıla yakın Apple’da, akıllı telefonlar için
ses ölçen ücretli uygulamaların hazırlanması konusunda çalıştım. Bu konularda testler yaptım, uygulamaları karşılaştırdım.
18
Ağırlıklı olarak ne tür projeler ve yapılar için teklif alıyorsunuz?
Çok amaçlı salonlar, kültür merkezleri, tiyatro salonları, belediye binaları dışında farklı projelerden de teklif alıyoruz. Bunlardan biri büyük konferans salonları… İş yaptığımız
Azerbaycan’da, Ağdaş ve Neftçala kentlerinde şu an bitmek üzere olan 11 kapalı konferans
salonu projemiz var. Çağrı merkezleri için de proje hazırlıyoruz. 100-200 kişinin aynı anda telefonla konuştuğu bir mekânda ses akustiği ve yalıtımı iyi planlanamazsa sıkıntılar olabiliyor.
Yanı sıra profesyonel kayıt stüdyoları, canlı kayıt stüdyoları ile çalışıyoruz.
En sık çok amaçlı salonlardan talep alıyoruz. Elektronik ve mekanik aksamıyla birlikte bu salonlar tiyatro, konser, gösteri ve konferans amaçlı kullanıldığı için yaygın bir talep var… Halihazırda var olan ancak kullanılmayan salonlar da var Türkiye’de. Bu salonların akustik tasarımının yenilenmesi, en baştan planlanması gerekiyor… Örneğin AKM en iyi sahne mekaniğine sahip yerlerden biridir ancak hâlâ düzenlenemediği için yıllardır kullanılamıyor. Bunun gibi hayata kazandırmamız gereken örnekler çok. Yeni yerler de yapılıyor bir yandan. Mesela
Zorlu Center’ın biri büyük olmak üzere iki salonu var…
Televizyon kanallarından da danışmanlık teklifleri alıyoruz. Çünkü radyo ve televizyonlar
bambaşka bir akustik çalışma gerektiriyor. “Oda içinde oda” dediğimiz sistemle, dışarısı ile
içerinin ses alışverişini tamamen keserek, mevcut bir odanın içinde yalıtım malzemeleriyle
ikinci bir oda oluşturuluyor. İyi bir ses yalıtımı uygulaması bu tür mekânlar için çok önemli.
Hassas mikrofonlarla sunum yapılan bir ortamda, dışarıdan gelebilecek en ufak bir ses mikrofona kaçabiliyor. Dolayısıyla aklınıza gelebilecek her tür mekânda, kullanım amacına göre
akustik uygulamaların ve ses yalıtımının hayata geçirilmesi önem taşıyor; hastaneler, okullar
da buna dahil. Örneğin bir belediyenin hayvan barınağı için ses yalıtımı teklifi aldık. Barınak,
yerleşim alanına yakın olduğu için…
Stadyum akustiği çalışmalarımız da var. Bir stadyum projesi üzerine çalıştığımız Irak’ta, Avrupa standartlarına uygun örnekler ve referanslar daha fazla isteniyor, Türkiye’ye kıyasla… Avrupa Birliği’ne girdiğimiz takdirde, bütün bu yüksek katlı konutlar, iş merkezleri, bu kadar rahat ruhsat alamayacak. Çünkü, kullandıkları malzemeden, ses yalıtımına, çalışanların eğitimine pek çok standardı yerine getirmeleri gerekecek.
Projelerinizi nasıl hazırlıyorsunuz, nelere öncelik veriyorsunuz?
Kullanım alanı olarak büyük hacme sahip projelere, kaba inşaattan itibaren dahil oluyoruz.
Mimarlardan teslim aldığımız proje üzerinden yükseklik, hacim gibi konuları çalışarak, nereye
ne uygulanacağına karar veriyoruz. Tavan yüksekliğinden, kullanılacak tuğlaya, yalıtım malzemesine, hem mimari, hem mekanik, hem elektronik, hem de akustik olarak en ufak detayına
dek tekliflendiriyoruz. Teklifimiz eşliğinde 3D bir sunum yapıyoruz. Ayrıca uygulamadan önce
ses ve akustik simülasyonlarımız oluyor. Uygulama bittikten sonra işimiz bitmiyor. Tekrar ölçümlerimizi alıp, projeye uygunluğunu kontrol ettikten sonra teslimatımızı yapıyoruz.
Kendi içerisinde, odalarla birbirinden yalıttığımız yerler de oluyor. Duvarlardaki ses geçirme değerlerini hesapladıktan sonra bu
doğrultuda kullanmamız gereken malzemeyi tespit ediyoruz.
İzocam Diyalog
9 buçuk yılın ardından Türkiye’ye döndüm. İnfogroup’la Londra’ya gitmeden önce de tanışıyorduk; beni davet ettiler, görüştük ve birlikte çalışmaya başladık. Yaklaşık 3 yıl oldu… Londra’daki çalışmalarımdan daha farklı oldu Türkiye’de yaptığım işler. Avrupa’da ve tabii ki
İngiltere’de de her konu için bir standart ya da yönetmelik geliştirilmiş. Türkiye’de durum
çok farklı; dolayısıyla biraz yolumu değiştirmek durumunda kaldım. Mekânlardaki akustik
düzenlemelerin yanı sıra, elektronik ses sistemleri de dahil oldu çalışma alanıma.
Akustik planlama yapacağımız
mekânlarda, içerideki akustiğe göre hoparlörlerin yerlerini ve biçimini belirliyoruz.
Sahnedeki konuşmayı veya müziği en önden en arka sıraya dek doğru aktarabilmek için, hem yalıtım malzemeleri hem de
“AKM en iyi sahne
mekaniğine sahip
yerlerden biridir ancak
hâlâ düzenlenemediği için
yıllardır kullanılamıyor.”
elektronik aksam ve konumları çok önemli.
Yanlış bir konumlandırma yaptığınızda, seyircinin sesi net algılayamamasına neden
olabiliyorsunuz. Bu tür örneklerle çok karşılaşıyoruz. Bütçe nedeniyle reddedilen projelerimizde, daha sonraki yanlış uygulamalar nedeniyle geri dönüşlere sık rastlıyoruz.
Bu kez maliyet de iki katına çıkıyor. Kullanılan malzemenin ve akustik tasarımın yanlışlığından dolayı, bir tiyatro salonunun balkonundaki seyircinin sahnede konuşulanı duyamadığı örneklerle karşılaşıyoruz. Doğru
insanlarla, doğru yalıtım ürünleri ve akustik
malzemelerle, doğru şekilde çalışmak tek
tavsiye edebileceğim şey. İşin maddi boyutu da tabii ki önemli, ama bu işin bir sonraki “yanlıştan dönme” etabı da aslında hiç
ucuza malolmuyor.
Doğru uygulamalar sonrası aldığımız övgüler bizi çok mutlu ediyor. Yaptığımız bir tiyatro salonunda Ali Poyrazoğlu bir oyun
sergilemiş. Çıktığı bir tv programında da
salondan övgüyle bahsetmiş, “Kendimi
çok iyi hissettim, bu nasıl bir salon, ilk defa
oynuyorum ama yapanların eline koluna
sağlık” demiş. Bu övgüden haberdar olunca çok sevindik. Bir nevi “gizli kahraman”
gibiyiz aslında…
Proje ve uygulama dışında ne
tür hizmetler veriyorsunuz?
Ataşehir Belediye
Meclis Salonu
Danışmanlığını yaptığımız şirketlere, ses,
akustik ve ışık uygulamalarının karar verme
aşamalarında da danışmanlık yapıyoruz.
Özellikle bazı yabancı şirketler inşaatları
için özel sertifika talep edebiliyor.
Türkiye’de çok fazla şirkette yok bu tür sertifikalar. Mesela IOA’nın (International Organization of Acustics) vermiş olduğu sertifikanız yoksa Avrupa’nın çoğu yerinde
“akustikçi” olarak iş yapamazsınız. Çünkü
derneğe herkesi üye kabul etmezler; birincisi eğitiminizin, ikincisi tecrübenizin yeterli
olmasına dikkat ederler.
19
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
İnfogroup olarak kendi fabrikamızda akustik paneller, difüzörler, hoparlörler de üretiyoruz. Ayrıca tüm ölçümlerimizi ve testlerimizi yaptığımız bir laboratuvarımız var.
Çalışmalarınızda ses yalıtımının
yeri ve önemi nedir?
Ses yalıtımı, en az iç mekânın akustik tasarımı kadar önemli bizim için. İçerideki gürültü
dışarıya sızmamalı veya dışarıdaki gürültü
içeriyi etkilememeli… Genelde şöyle bir hata
yapılıyor; inşaat şirketleri yapıların bitimine
yakın bizimle irtibat kurduğunda, bizim yapabileceğimiz pek bir şey kalmamış oluyor.
Ya yalıtım malzemesi kullanmamış oluyorlar
ya da yanlış malzeme tercih etmiş oluyorlar.
Malzemelerin kalınlığı kadar yoğunlukları
da önemli ses yalıtımında. Örneğin
İngiltere’de inşaatına başlayacağınız yapının duvarları ve tüm katı yüzeyleri için; nerede, hangi malzemeyi, hangi kalınlıkta kullanacağınıza dair kesit çizimleri sunulur belediyelere. Buradaki değerlerinize bakarak
onay verilir.
Sıklıkla hangi tür ses yalıtım
malzemelerini kullanıyorsunuz?
Taban için akustik parkeler; parkelerin altında ise yüzer döşeme levhaları, şilteler
kullanıyoruz. Duvar yalıtımları için farklı malzemeler var. İçeriden ve dışarıdan iki taraflı
ölçümlerle malzeme kararını veriyoruz.
Hepsinin farklı özellikleri var. Yangına karşı
dayanıklı olanları var, ki bu da artık ikinci bir
şart… Kullandığımız yalıtım malzemelerinin
en çok kullanılanı ve bilineni camyünü ile
taşyünü. Mineral yünleri doğru kalınlık ve
yoğunlukta kullanabilmek de önemli.
Mevcut yapı stoğumuza
baktığınızda; ses yalıtımı ve
akustik konfor konusunda
yeterince nitelikli proje
uygulaması olduğunu
düşünüyor musunuz?
Bizde daha çok görüntüye önem veriliyor.
Yalıtım görünmediği için, daha doğrusu konut alırken insanların öncelikle dikkat ettiği
bir durum olmadığı için, geri planda kalıyor.
Ancak sonrasında inşaat firmasına şikayetlerin en çok olduğu konu yine ses yalıtımı…
Sadece evlerde veya rezidanslarda değil; tiyatrolarda, sinemalarda veya yeni yapılan
çok amaçlı salonlarda da aynı şey geçerli…
Özellikle bu tür yapılarda doğru akustiğin
sağlanabilmiş olması, duvarların, halıların
renginden, koltukların modelinden çok daha önemli. Eskiden tiyatro ve operalarda veya konser salonlarında insanların sesleri dinleyiciye doğrudan ulaşırdı. Henüz elektronik
sistemler çok yaygın olmadığından, bu tarz
büyük alanlarda akustik gerektiren yerlerde
yansıtıcılar, sesi çoğaltacak unsurlar kullanılırdı. Şimdiyse hemen hemen her yerde tamamen elektroniğe dayalı. Dolayısıyla yalıtımın ve akustik anlayışın bu tür büyük salonlarda değiştiğini görüyoruz. Büyük bir kültür
20
merkezi içinde 2-3 salon olabiliyor veya bir sinema kompleksinde 10-12 adet salon olabiliyor.
Bu salonları birbirinden yalıtırken, yalıtım malzemelerinin seçimi, doğru şekilde kullanılması,
projenin doğru uygulanması ve uygulayan ustaların da bu konuda bilinçli olması gerekiyor.
Her zaman her yerde aynı malzemeyi kullanamıyorsunuz. Tiyatro, sinema ya da konser salonu; söz konusu yapı hangi amaçla kullanılacaksa, ortaya çıkacak gürültüye göre yalıtımın
planlanması gerekiyor. Bu şekilde çalışabileceğimiz Türkiye’de sayılı marka var, bunlardan biri de İzocam… İzocam malzeme konusunda çok fazla seçenek sunuyor.
Sizce Türkiye’de ses yalıtımı ve akustik konfora yeterince önem
veriliyor mu?
Yaklaşık 3 sene önce, Beylikdüzü tarafında ünlü konut sitelerinden birini ziyaret etmiştim.
Bir katta 8 daire konumlandırmışlar. Haliyle bu daireler arasında belli bir yalıtım oluşturulması gerekiyor. Ses yalıtımını sorduğumda, “Isı yalıtımı yaptık, yeterli olacağını söyledi mimarlarımız” cevabını aldım. İkisinin birbirinin yerini tutacağını düşünüyorlar… Yalıtım bilinci maalesef Türkiye’de hâlâ yok. Akustik standartlarımız da gelişmemiş. Çevre ve Orman
Bakanlığı’nın Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği birkaç sayfadan oluşuyor. Oysa ki Avrupa standartları çok daha fazla detay içerir. Gece kulüpleri, eğlence alanları, fabrikalar, endüstriyel alanlarda veya kent merkezlerinde kurulacak konutlar,
tren yolu, havaalanı veya otoyola mesafelerine göre ayrı ayrı kanunlara tabi tutulur. İnşaatlara da bu kanunlara uygunluğuna göre lisans verilir. Bizde ise akustik değerleri doğru anlamda hesaplayan ve gereken önemi veren inşaat şirketi fazla sayıda değil. Türkiye’deki yabancı otel zincirlerinin inşaatları, Avrupa ya da ABD tarafından denetleniyor ve o yapılarda
kaçınılmaz olarak bazı standartlara ve şartlara uyuluyor. Ancak bu bilince sahip olmayan inşaatlarda can güvenliği, iş güvenliği vb unsurlar dahil göz ardı ediliyor.
Aslında akustik o kadar çok yönlü bir çalışma alanı ki… Bizde hâlâ eğitim alanında böyle bir
branşlaşma olmamasına inanamıyorum. İTÜ’de, MSÜ’de mimarlara akustik dersleri veriliyor, İTÜ’de, BÜ’de araştırma yapan hocalar da var. Ama üniversitelerimizde ayrı bir bölüm
yok, sadece sertifika odaklı eğitim veren kurumlar var, ki onların da kapsamı ve yeterliliği
tartışılır… Bu konuda çalışacak uzman eksikliği yaşıyoruz. Mesela, zabıtalar şikâyet üzerine
gittikleri bir mekânda, hiçbir kalibrasyona, standarda sahip olmayan ölçüm aletleriyle desibel ölçümü yapıyor. İç ve dış mekanların belli ölçüm standartları vardır; hangi mesafeden,
hangi açı ve konumlarda ölçüm alacağınıza dek belirtilmiştir… Akustik konusunda bilgili ve
bilinçli insanların yetiştirilememesi büyük eksiklik.
Sesin bir engelin diğer tarafına
geçişi sırasında uğradığı kayıplar:
»» A: Malzeme yansıması
»» B: Betondan yansıma
»» C: Betonda hava boşluğu
»» E ve K: Hava sıcaklığına bağlı kayıp
»» F, H ve I: Uygulanan malzemenin
titreşimine bağlı kayıp
»» G ve J: Malzeme ısı kaybı
Haberler
İzocam Diyalog
İzocam başarılı bayi ve müşterilerini
Amsterdam’da ağırladı
Bayi ve müşterileri için her yıl farklı kampanyalarla sürprizler hazırlayarak, dünyanın en keyifli ülke ve şehirlerini
yakından görme fırsatı sunmaya devam eden İzocam, 2014 yılında başarılı bayilerini Amsterdam’da ağırladı.
İ
zocam bu yıl da bayi ve müşterilerini unutmadı. Dünyanın önde gelen şehir ve ülkelerinin tarihi yerlerini, doğal güzelliklerini
ve önde gelen turistik merkezlerini görme imkânı tanıyan
İzocam, bayi ve müşterileri ile bu yıl Amsterdam’ı ziyaret etti.
Camyünü ve XPS ürünlerinde, Eylül-Ekim-Kasım döneminde belirlenen hedefe ulaşan İzocam bayi ve müşterileri, 21-24 Şubat tarihleri arasında Amsterdam’a yapılan 3 gece 4 günlük seyahat
programına katıldı.
Bayi ve müşteriler, düzenlenen şehir turlarıyla Amsterdam’ı keşfederken, 23 Şubat akşamı gerçekleşen Gala Yemeği’nde eğlenceli
saatler geçirdi.
İzocam daha önce de bayi ve müşterilerine; Roma, Barselona,
Kişinev, Minsk, St. Petersburg, Kiev ve Bangkok/Pataya gibi
dünyanın büyülü şehirlerini görme fırsatı sunmuştu.
İzocam bayi ve müşterileri, özel hazırlanan programda,
Avrupa’nın en köklü kent dokusuna sahip; eğlence hayatı, lezzetli peynirlerinin çeşitliliği ve laleleri ile ünlü Amsterdam’ın tarihi ve
doğal güzelliklerine tanık olma şansını elde etti. Ajax’ın evsahipliğinde, Amsterdam Arena’da oynanan Ajax - AZ Alkmaar derbi
maçını izleme fırsatını da yakalayan İzocam ekibi, derbiyi Ajaxlı
taraftarlarla birlikte heyecanla izledi ve 4-0 Ajax üstünlüğüyle sonuçlanan maçtan keyifle ayrıldı.
21
İzocam Diyalog
Haberler
İzocam’ın yurt dışı bayi
semineri Erbil’de yapıldı
İzocam, Irak bayisi Al-Rateb ile birlikte Erbil’de İzocam Yalıtım
Malzemeleri ve Uygulamaları Semineri düzenledi. İzocam’ın yurt dışı
eğitimlerinin Azerbaycan ve Mısır’da da düzenlenmesi planlanıyor.
T
ürkiye’nin dört bir yanındaki profesyonel mimar ve mühendislerle eğitimler gerçekleştiren İzocam, yurtdışındaki bayilerine de eğitimler vermeye devam ediyor. Irak’lı
mimar ve mühendislerin katılımıyla Erbil’de gerçekleştirilen Yalıtım Malzemeleri ve
Uygulamaları Semineri’ne İzocam İhracat Müdürü Ahmet Demirtaş, Bölge Sorumlusu Utku
Güner ve Teknik Pazarlama Müdürlüğü’nden Tahsin Karasu da katıldı. Seminerde; Ürün
Belgeleri, Ürün Teknik Özellikleri, Binalarda Yangın Yalıtım Esasları, Binaların Yangından
Korunması Hakkında Yönetmelik, İzocam Yeni Ürünleri başlıkları altında detaylı bilgiler aktarılarak İzocam gündemindeki tüm önemli konular ele alındı.
İzocam
Gaziantep Enerji
Zirvesi’ndeydi
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile
Sürdürülebilirlik Akademisi işbirliğiyle
düzenlenen 2. Enerji Zirvesi, iş ve enerji dünyasını biraraya getirdi. Bölgenin
enerji alanındaki en büyük organizasyonunda bu yıl “Sanayide Enerji Verimliliği Ödülleri” de verildi. Birinciliği Merinos Halı alırken, ikincilik ödülü Tad
Piliç’in, üçüncülük ise Ako Örme ve
Boya’nın oldu. Zirveye standıyla katılan
İzocam, yüksek kalınlıklarda kullanılan
yalıtım malzemeleriyle enerji ihtiyacını
mümkün olduğunca azaltarak enerji verimliliğinde sürdürülebilirliği sağladığının altını çiziyor.
Doğru yalıtım
depreme
karşı binayı
kuvvetlendiriyor
MEB Sertifikalı İzocam Manto
Usta Eğitimleri devam ediyor
M
illi Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleşen İzocam Manto Sıvalı Dış
Cephe Yalıtım Sistemleri Usta Eğitimi, 24-28 Şubat tarihlerinde Türkiye Yol-İş
İntes Eğitim Şantiyesi İzocam Atölyeleri’nde
gerçekleştirildi. Ulusal Meslek Standartları
kapsamında “Isı Yalıtımcısı” alanında çalışan
ustaların Mesleki Yeterlilik Belgesi’ne sahip
olmasına yönelik 5 günlük eğitim; ustaların
İzocam Manto Dış Cephe Yalıtım
Sistemleri’ni tanıyarak, doğru detay ve doğru uygulama yapabilmesini amaçlıyor. Eğitimde dış duvarların dışarıdan yalıtımının
(mantolama) yanında, ustaların dış duvarların içeriden yalıtımı, döşeme ve çatı yalıtımı
konularında da bilgilendirilmesi ve uygulama yapma imkânı verilerek yetkinliklerini artırması hedefleniyor.
İzocam’ın uzman kadrosuyla yapılan eğitimde; yalıtım ürünlerinin nasıl yapıldığı, teknik
özellikleri, projelerin metrajlandırılması, malzeme analizi, malzemelerin kullanım amaçları ve farklılıkları da uygulamalı olarak anlatıldı. Böylece, sektörde doğru bilinen yanlış
uygulamaların ve detay bilgilerin düzeltilmesi sağlandı. Katılımcılara, yapının gereksinimlerine göre doğru malzeme seçimi ve
doğru uygulama biçimlerinin gösterilmesinin yanında; yalıtım ve enerji tasarrufu bilincinin oluşturulması, yalıtım konforundan
azami fayda sağlanması ve yalıtım ile çevrenin korunabilmesi konularında bilgiler aktarıldı. Ayrıca ustalara İş Güvenliği ve Sağlığı
üzerine bilgilendirme de yapıldı. Eğitimler
sonrasında, 2004 yılından bu yana başarılı
olan 1373 ustaya İzocam tarafından MEB
onaylı sertifikaları verildi.
22
Doğru yalıtım depremde hasar riskini
azaltıyor. Depremde yaşanan yıkımların
bir kısmı binaların taşıyıcı sistemleri
içindeki demirlerin paslanarak ve çürüyerek özelliğini kaybetmesi nedeniyle
gerçekleşiyor.
İzocam İzoplan Su Yalıtım Örtüleri ve
İzocam Foamboard, toprakaltı su ve ısı
yalıtımı ile suyun korozif etkilerine karşı
bina temel ve taşıyıcı sistemini koruyor.
İzocam Manto Foamboard, Manto Taşyünü, Manto İzopor ve Manto İzopor
Plus gibi yalıtım levhaları ve İzocam
Manto Dış Cephe Yalıtım Sistemi de
yoğuşmayı ve dolayısıyla korozyonu
engelleyerek bina taşıyıcı sistemini dış
etmenlere karşı koruyor. Taşıyıcı sistemin kesintisiz korunması hem binanın
dayanıklılığını, hem de ömrünü artırıyor.
Dış cephesi, toprakaltı dış duvarları ve
temeli yalıtımlı binalar ilk yapıldıkları yıllardaki sağlamlığı muhafaza edebildiklerinden deprem anında da güvenli yaşam konforu sağlanıyor.
İzocam Diyalog
Yeni Nesil İzocam Camyünü ile
yalıtımın verimi de keyfi de artıyor
Türk Yalıtım Sektörü’nün lider markası İzocam, geliştirdiği “Yeni Nesil Camyünü” ile uygulayıcılara büyük konfor
sağlarken daha yüksek orandaki çevre dostu özellikleri ile farkını da ortaya koyuyor.
M
ekanik dayanım özelliği çevreye
çok daha duyarlı olarak geliştirilen
Yeni Nesil Camyünü’nde formaldehyde salımı %80, fenol salımı %50 ve
uçucu organik parçacıklar %70 oranında
azalıyor. Elyafların birbirini tutması ve ürünün şekil kazanması muhafaza edilirken yumuşak, ipeksi bir temas hissi oluşuyor. Yapılan bir çok “blind-test - gözler kapalı
kontrol”de Yeni Nesil Camyünü’nün “kaşıntı hissi vermediği ve tahriş etmediği” denemelere katılanlarca defalarca teyid ediliyor.
Yumuşak dokusu ve kokusuz yapısı ile Yeni Nesil Camyünü hem uygulayıcılara hem
de kullanıcılara kolaylık sağlıyor.
Nesil Camyünü, ömrü boyunca üretiminde tüketilen enerjinin 100 kat fazlasını tasarruf ederek düşük karbon ayak izini
dengeliyor. Güvenli ve çevre dostu Yeni
Nesil Camyünü, kolay ayrışmayan esnek
elyaf yapısı ile daha iyi kalınlık kazanırken
tüm detaylara mükemmel uyum sağlıyor.
Üretiminde geri dönüşüm ağırlıklı hammadde ve doğal mineraller kullanılan Yeni
Farklı uygulama alanları ve ihtiyaçlar için
kullanılabilecek şilte, levha, boru formun-
da üretilen Yeni Nesil Camyünü, bina ve
teknik yalıtımdaki tüm detaylarda güvenilir
yalıtım sunuyor. Yeni Nesil İzocam Camyünü geliştirilmiş teknik özellikleriyle benzersiz avantajlar sunarken, uygulama konforu, çevreci üretim ve enerji dostu yapısı
ile yalıtımın verimi de keyfi de artıyor.
Geliştirilmiş teknoloji ile üstün teknik özellikler kazandırılan Yeni Nesil
Camyünü’nün ısı iletim katsayısı 0,030
W/mK düzeylerine kadar düşüyor. Isı yalıtımının yanı sıra, akustik konfor ve yangın
güvenliğinde de yüksek performans sağlanıyor.
23
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
“Esas sorun yapı akustiği
konularını ele alan bir
yönetmeliğimizin olmaması”
Talayman Akustik Genel Müdürü Türker Talayman ile akustik konfora yönelik çalışmalarını,
mevcut yönetmeliklerin çevresel gürültü kontrolü ve yapı akustiği açısından yeterliliği
üzerine konuştuk. Talayman, yalıtım pazarının sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için, ilgili
aktörlerin ortak çalışmalarla ülke ölçeğinde fayda hedeflemesi gerektiğini belirtiyor.
İ
stanbul Teknik Üniversitesi Elektrik
Mühendisliği lisans derecesinden sonra
İngiltere York Üniversitesi’nde Müzik
Teknolojileri ve Akustik konusunda yüksek
lisans derecesini alan Türker Talayman,
1999’dan bu yana çalışmalarını akustik alanında sürdürüyor. Yapı akustiği, ölçüm ve
modelleme teknikleri, akustik laboratuvarlar,
elektro-akustik, titreşim denetimi alanlarında
çok farklı projelerde yer alan Talayman,
akustik biliminin farklı disiplinlerle etkileşimde olan yapısının ve farklı proje tipleriyle karşılaşmanın kendisini canlı tuttuğunu, araştırma ve öğrenme isteğini beslediğini ifade
ediyor.
Türker Talayman 2009’dan bu yana da,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi
Mimarlık Bölümü Yapı Bilgisi Anabilim
24
Dalı’nda lisans düzeyinde Akustik Projelendirme seçmeli dersini veriyor. Bu görevi, mimarlık
öğrencilerinin mimari akustik konusunda bilgi sahibi olmalarına yardımcı olmak amacıyla bir
sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğini belirtiyor.
Gürültü denetimi, hacim akustiği konularındaki çalışmalarınızdan
bahsedebilir misiniz? Bu çalışmalarınızdan en çok hangisi öne
çıkıyor ve talep görüyor?
2009’dan bu yana Talayman Akustik çatısı altında akustik tasarım, projelendirme, danışmanlık ve ölçüm hizmetlerini, ISO 9001 uyarınca yürütmekte olduğumuz Kalite Sistemimizle birlikte uluslararası düzeyde gerçekleştirme hedefiyle çalışıyoruz. Bu hedefe yönelik vizyon ile
yurt içi ve yurt dışında prestijli projelerde yer alma şansını yakaladık.
Gürültü denetimi ve hacim akustiği konuları aslında firmamızın çalışma alanının büyük
kısmını oluşturan yapı akustiği alanının alt başlıkları. Akustik hassasiyeti bulunan alan veya mahallerin gürültü ve titreşim kaynağı olan alan veya teçhizattan korunması, gerekli
düzenlemelerin yapılması gürültü denetimi kapsamına giriyor. Bir mahalin fonksiyonuna
göre içerisindeki kullanıcıların doğru duyuma sahip olabilmesi, fonksiyonun gerekliliklerinin yerine getirilebilmesi için gerekli iç düzenlemelerin yapılması ise hacim akustiğini ilgilendiriyor.
İzocam Diyalog
Bunlar ayrı alanlar gibi gözükmekle birlikte aslında akustik konfor olarak tarif edebileceğimiz
hedefe ulaşabilmek adına birlikte değerlendirilmesi zorunlu olan alanlardır. Hacim akustiğine
göre doğru planlanmış, yüzey malzemeleri belirlenmiş ve doğru bir uygulamayla hayata geçirilmiş bir oditoryum mahalinin, dış ortama bakan çatı katmanı uygun seçilmezse yağmur
anında damlaların oluşturduğu gürültü veya çatıya yerleştirilmiş bir klima santralinin gürültüsü
salon içerisine intikal edecek ve hacim içerisinde yeterli akustik konfor şartları sağlanmamış
olacaktır. Tersi bir durumu düşünürsek, iyi yalıtılmış bir salon kabuğu içerisinde uygun akustik kaplamaların seçilmemiş olması veya doğru uygulanmaması sebebiyle salon içerisinde istenmeyen yansıma ve ekoların olması, konuşmanın anlaşılabilirliğinin çok düşük olması da yine akustik konfor şartlarının sağlanmamasıyla sonuçlanacaktır.
Akustik konfor konusunu bütüncül ele alarak dahil olduğumuz projeleri geliştirirken bu konulara mutlaka dikkat ediyor, diğer proje paydaşlarına bu konularla ilgili gerekli uyarı, yönlendirme ve danışmanlığı sunuyor, akustik hedef kriterleri sunuyoruz. Yıllar içerisinde, akustik konusundaki çalışma ihtiyacının büyük çoğunlukla tiyatro, konser veya konferans salonlarıyla sınırlı olduğunun düşünüldüğünü ve buna yönelik talepler olduğunu gözlemledim. Ancak ülkemizde gelişen şartlar, inşaat sektöründeki ilerlemeler, nitelikli proje oranının artması ve en
önemlisi konuyla ilgili müşteri bilinç ve taleplerinin artmasıyla akustik konusunda her anlamda ilerleme olduğu kanısındayım.
Ağırlıklı olarak ne tür projeler ve yapılar için talep alıyorsunuz?
Bugün konvansiyonel olarak bir ağırlığı olan salon projelerinin yanı sıra, konut, turizm, ticari,
ofis ve endüstriyel olarak sınıflandırdığımız birçok alanda projeler gerçekleştiriyoruz. Türk
Standartları Enstitüsü Yapı Akustiği Laboratuvarları, Garanti Bankası Pendik Teknoloji Kampüsü, Four Seasons Resort Otel Çeşme, Fatih Belediyesi Kültür Merkezi, Doğuş Medya Grubu NTV ve CNBC-e TV Stüdyoları, BIOISTANBUL, Konya Selçuklu Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezi, Senegal Dakar Uluslararası Kongre Merkezi, FTI Akredite Yapı Akustiği Laboratuvarları, SURYAPI EXEN Konutları, Turkcell Global Bilgi Çağrı Merkezleri, Capitol Alışveriş
Merkezi, Azerbeycan Gabala Tiyatrosu, İpek Üniversitesi Or-An Merkez Kampüsü, Irak Bağdat Deneme Tiyatrosu, Belek Regnum Carya Golf Hotel, D-Hotel Bodrum ve D-Hotel Göcek
gibi birçok farklı fonksiyona ve büyüklüğe sahip, ancak hepsi birbirinden önemli olduğunu
düşündüğümüz yapı projelerinde yer alarak, değer katma çabası içerisindeyiz. Amacımız rapor, çizim ve teknik şartnamelerimiz ile proje aşamasında, daha sonra uygulama kontrollüğü
ve akustik performans testleriyle imalat ve kabul aşamalarında uluslararası kalitede hizmet
sunmak. Gayretimiz hizmetlerimizi sürekli iyileştirmek ve uzman ekibimizi daha da büyüterek
birçok büyük ölçekli ve farklı coğrafyalardaki projelerde eşzamanlı olarak yer alabilmek.
Gürültü ölçümü ve haritalamasını nasıl yapıyorsunuz? Bu konuda
en çok hangi kurum ve işletmelerden talep geliyor?
Gürültü veya diğer akustik ölçümleri ilgili akustik standartlar uyarınca, yüksek hassasiyetli,
Tip-1 sınıfı, kalibre cihazlar ve teknik uzmanlarımızla gerçekleştiriyoruz. Ölçümlerle ilgili hazırlık, ölçümlerin gerçekleştirilmesi, kayıt altına alınması ve son olarak raporlanması konularına
da Kalite Sistemimiz içerisinde özel önem vermiş durumdayız. Ölçüm sonuç raporlarının doğru bir şekilde dokümante edilmesine ve eğer ölçüm tipi uygunsa tekrar edilebilirliğine dikkat
ediyoruz. Tekrar edilebilirlik bir başka ekibin bizim ayrıntılı belirttiğimiz şartlarda, standart uyarınca aynı ölçümü tekrarladığı durumda denk sonuçlar elde edilmesini ifade ediyor. Konutlardan hidroelektrik santrallerine, stüdyolardan fabrikalara, proje yönetim firmalarından malzeme üreticisi firmalara kadar geniş bir yelpazede akustik ve titreşim ölçüm talepleri alıyoruz.
Gürültü konforu için en alt ve en üst değerlerden bahsedebilir
misiniz? Büyük şehirleri gürültü konforu açısından
değerlendirebilir misiniz?
“Yıllar içerisinde, akustik
konusundaki çalışma
ihtiyacının büyük
çoğunlukla tiyatro, konser
veya konferans salonlarıyla
sınırlı olduğunun
düşünüldüğünü ve buna
yönelik talepler olduğunu
gözlemledim.”
akustik konfor şartlarının sağlanmasını beklemek büyük bir iyimserlik olacaktır.
Bu konu bir anlamda ekonomik refah düzeyi ve kültürle de ilgili… Vatandaşların bu
konuda taleplerinin oluşması, bu taleplere
bağlı olarak yönetmeliklerin oluşturulması,
sonrasında da yönetmeliklerin doğru şekilde uygulanıldığının takipçisi olunması gerekli. Bu çerçeveden bakıldığında,
Avrupa’nın kuzey ve güney ülkeleri arasında dahi hedef değerler açısından farklılıklar
olduğu; kuzey ülkelerinin daha yüksek
beklentileri olduğu görülebilir. Bizim bu ko-
Aslında bu değerler ülkemizde yürürlükte olan Çevresel Gürültünün Denetimi ve Yönetimi
Yönetmeliği’nde, “yapı fonksiyonuna bağlı biçimde izin verilen en yüksek geri plan gürültüsü düzeyleri” olarak ifade ediliyor. Yönetmeliğin ana çatısı Avrupa Birliği Gürültü Yönergesi
(2002/49/EC) üzerinden geliştirildi. Bu kapsamlı yönetmelik uyarınca büyük şehirlerimizin
ulaşım sistemleri kaynaklı gürültü haritalarının aşamalı olarak bu yıllarda tamamlanması gerekiyor. Konuyla ilgili çalışmaların yürütüldüğünü biliyoruz. Düşünün ki sadece İstanbul en
az 15-16 milyonluk nüfusuyla birçok orta ölçekli Avrupa ülkesinden büyük, yoğun nüfusa
sahip bir metropol. Bunlar çok kapsamlı, uzun süreçler gerektiren çalışmalar. Sonuçlar kamuyla paylaşıldığı oranda bizler de haberdar olup, yorumlama şansına sahip olacağız.
Ancak bir uzman görüşü olarak bu aşamada söyleyebileceğim şudur ki, sonuçların yönetmelikte belirtilen değerlerin üzerinde çıkması kuvvetle muhtemeldir; ve buna göre düzeltici
ve önleyici etkinlikler gerçekleştirilmesi zorunluluğu kesindir. Çevreyollarının hemen paralelinde yapılan yapıların, yurt dışı örneklerinde de gördüğümüz üzere otoyol kenarı gürültü
engeli gibi gürültü önlemleri alınmadığı, maruz kalınan yüksek gürültü düzeyine göre özel
yapı kabuğu tasarımlarının yapılıp yapılmadığının tartışmalı olduğu düşünüldüğünde, yeterli
25
İzocam Diyalog
Dosya: Ses Yalıtımı
değerlendirmelerinde sadece ısı ve su yalıtımı konuları geçiyor, ses yalıtımı konusunda herhangi bir veriye hâlâ ulaşılamıyor.
Yine de son yıllarda özellikle döşemelerde darbe sesi yalıtımı konusunda belirgin bir bilinç ve
talep oluştuğunu, buna bağlı olarak da ülkemizde birçok üreticinin bu alana eğildiğini ve yeni
üreticilerin de ortaya çıktığını, ciddi bir fiyat baskısı olduğunu görüyoruz. Bu da bir anlamda
konunun canlı olduğunu gösteriyor. Ancak önerilen ürünlerin nitelikleri, akredite test ve sertifikasyon eksiklikleri ve uzun yıllar içerisinde darbe sesi yalıtım performansının nasıl bir değişim göstereceği konusunda bilgi birikimi oluşmamış olması itibariyle yapılan uygulamaların
verimliliği tartışılabilir.
“Konutlardan hidroelektrik
santrallerine, stüdyolardan
fabrikalara, proje yönetim
firmalarından malzeme
üreticisi firmalara kadar
geniş bir yelpazede
akustik ve titreşim ölçüm
talepleri alıyoruz.”
nuyla ilgili hedeflerimizi ve eylem planlarımızı ortaya koyarken mantıklı ve yapılabilir
olanın tedrici bir yapıda olmasını; önce küçük hedeflere sonrasında daha büyük hedeflere ulaşılması olacağını söyleyebiliriz.
Aksi durumda, gerekli teknik, ekonomik,
sosyal ve kültürel altyapısının doğru şekilde oluşamayacağını ve sağlıklı bir ilerleme
sağlanamayacağını öngörebiliriz.
İstanbul’da ses yalıtımı ve
gürültü denetimi konusunda
yeterince nitelikli proje
uygulaması olduğunu
düşünüyor musunuz?
Yapı Endüstri Merkezi’nin her yıl hazırladığı
Türkiye Yapı Sektörü Raporu’nu detaylı ve
titiz hazırlanmış bir rapor olarak değerlendirir ve takip ederim. Ancak yalıtım sektörü
Yüksek çevresel gürültüye maruz alanlarda günümüz mimari tercihleri itibariyle yoğun olarak inşa edilen cam giydirme binaların cephe ses yalıtım düzeylerine de dikkat edilmesi gerekiyor. Sadece camların değil, profillerle birlikte oluşan bütüncül cephe sisteminin tasarımında da akustik kriterler dikkate alınmalıdır. En doğru yöntem binanın inşa edileceği alanda uzun süreli gürültü ölçümleri alınarak çevresel gürültü profilinin oluşturulması; bina cephesine intikal edecek gürültü düzeyi ve frekans analiziyle gürültü profilinin ortaya konması;
binanın fonksiyonu, yönetmelik veya özel şartnameler gereğince iç mahallerde elde edilmesi gerekli olan geri plan gürültü düzeyinin tespit edilmesi; bu veriler ışığında cephe sisteminden beklenen ses yalıtım düzeyinin bir toleransla belirlenmesi; cephe sistemi tasarımı sonucunda ISO 10140-2 ve ISO 10848-2 uyarınca laboratuvar şartlarında akustik testlerinin yapılması ve sahada beklenecek performansın en az 3-4dB üzerinde bir yalıtım düzeyinin elde
edildiğinin görülmesi; şartnameye uygun fabrika imalatları sonrasında da şantiyede çok sıkı
kontrol eşliğinde dikkatli uygulamalar yapılması gereklidir. Uygulama sırasında oluşacak en
küçük hatalar bile, sonucu doğrudan etkileyebilir ve tespiti çok zor zayıflıklara neden olabilir.
Buraya kadar aktarmış olduğum bu detaylı çalışmaya içerisinde bulunduğumuz sınırlı sayıda
projede yer verilmiş olmasından; bu meşakkatli, süre ve bütçe gerektiren çalışmaların az sayıda projede gerçekleştirilmiş olabileceğini tahmin ediyorum.
Türkiye’de ses yalıtımı ve akustik konfora yeterince önem veriliyor
mu? Yürürlükte olan gürültü yönetmeliği mevzuatları yeterli mi?
Yapı sektörünün gelişimine bağlı olarak akustik konusundaki gelişim dikkati çekici. Isı yalıtım
sektörünün son 10 yıl içerisindeki gelişim süreci ve eriştiği olgunluk düzeyinden projeksiyon
yaparsak, gürültü ve titreşim yalıtımı konusunda da önemli gelişmeler yaşanacağını ve pazarın her geçen gün büyüdüğünü söylemek doğru olacaktır. Yalıtım pazarının sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için konuyla ilgili tüm aktörlerin eş zamanlı olarak konuya eğilmesi, ortak çalışmalar yürüterek, tekil fayda yerine ülke ölçeğinde faydanın hedeflendiği çalıştaylar yapılması gerekir. Beraberinde tedrici bir iş planı oluşturularak yönetmelik veya kontrollük bağlamında resmi kurumlar, eğitimler konusunda üniversite ve onaylı eğitim kurumları, imalat tarafında
ise malzeme üreticileri ve yükleniciler ile bizim gibi akustik konusunda uzman hizmetler sunan firmalardan oluşan saha ekiplerinin katılımı şarttır. Ortak akıl ile elde edilebilecek sonuçlar uygulanabilir olabilecektir.
Mevcut yönetmeliğimiz çevresel gürültü çerçevesinden konuyu ele alan kapsamıyla, bütünlüğü olan bir mevzuat olarak değerlendirilebilir. Tabii ki her mevzuat gibi iyileştirilebilir yönleri vardır. Ancak mevcut haliyle bile içeriğini tamamen uygulamakta zorluklar olduğu göz önüne alındığında, daha önce de belirttiğim üzere tedrici uygulama aşamaları açısından, kapsamında
bazı çok küçük iyileştirmelerle yeterli olduğu söylenebilir. Esas sorun yapı akustiği konularını
ele alan bir yönetmeliğimizin olmamasıdır. Eski Bayındırlık Bakanlığı, güncel olarak birleşik yapıdaki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı altında bu konuyla ilgili yetkililerin geçen yıl ortalarından
beri böyle bir yönetmeliğin hazırlanması konusunda bir inisiyatif ortaya koyduklarını biliyorum.
Konuyla ilgili bizimle de görüşüp bilgi alışverişinde bulundular. Akabinde Aralık 2013’te gerçekleşen Türk Akustik Derneği’nin 10. Ulusal Akustik Kongresi’nde de konuyla ilgili toplu ve
birebir görüşmelerle uzmanların görüşlerini aldıklarını gördük. Daha önce belirttiğim gibi, tüm
aktörlerin yer alacağı bütüncül bir çalıştay sonrasında, yapı akustiği konusundaki mevcut çevresel gürültü yönetmeliğinden ayrı ama bağıntılı bir mevzuatın hazırlanması gerekli.
Yeni yönetmelikte fonksiyon ve yapı tipine bağlı olarak, bağımsız birimler arasında sağlanması gereken en düşük hava doğuşlu sese ve darbe sesine karşı yalıtım düzeyleri ile cephelerden beklenen en düşük hava doğuşlu ses yalıtım düzeyleri ifade edilmelidir. Yeni inşa edilecek binalar için düzeylerin yanı sıra yenilenecek mevcut binalara ait ayrı değerler verilmeli, binaların enerji kimlik belgesinde belirtildiği gibi kademeli performans sınıflandırmaları yapılmalıdır. Bu işlerde belirli düzeyler yakalandıktan sonra binaların iskân raporları kapsamında yerinde akustik ölçümlerinin yapılıp, talep edilen performans düzeylerinin yakalanmasının şart
koşulması, yapılarda akustik konfor şartlarının asgaride sağlanmasını garanti edeceği görüşündeyim. Mevzuatın bir an önce hazırlanması ve yürürlüğe girmesi, hem yeni geliştirilen yapı
projeleri hem de kentsel dönüşüm konusundaki artan bir ivmeyle devam eden çalışmaların
oluşturduğu büyük potansiyelin de kullanılabilmesini sağlayacağı açıktır.
26
Sokak Röportajı
İzocam Diyalog
Şehir yaşamında gürültünün
kontrolü ve konutlarda ses
yalıtımının önemi nedir?
Ses yalıtımı bu sayımızın odak konusuydu. Sokak röportajı sorumuzu da ona göre seçtik…
Neredeyse konuştuğumuz herkes korna seslerinden şikâyetçi ve apartmanda komşusunun
sesini duymadan geçireceği huzurlu saatlere hasret… Herkes ses yalıtımının gerekliliği
konusunda hemfikir.
“Sağlık için de çok gerekli”
“Çift cam bile yeterli değil”
“Göz ardı ediliyor”
Muzaffer Ateş
Yaşı: 21
Mesleği: Öğrenci
İstanbul’da çevre kirliliğinin yanı sıra yoğun bir
ses kirliliği de var. Trafikte
gerekli gereksiz korna çalınması, bazı bölgelerde yoğunlaşmış eğlence mekânları ve bir katta birden fazla
dairenin sadece ince duvarlarla ayrılması başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde yaşamayı çok zor bir hale getiriyor. Dinlenmek için eve gittiğinizde mecburen komşularınızın izlediği TV programını dinliyorsunuz, konuşmalarını duyuyorsunuz ve binalarda bu durum sürekli
sorun yaratıyor. Gürültü yüzünden birçok tartışmanın çıktığına şahit oldum. Biraz sessizliğe ihtiyaç duyan insanlar bunun için şehir dışına çıkıyor. İnsanın kendi evinde rahatça dinlenebilmesi için binalarda iyi bir ses yalıtımı olmak zorunda. Bunun sağlık için de çok gerekli olduğunu düşünüyorum.
Emine Başcı
Yaşı: 32
Mesleği: İnsan
Kaynakları Uzmanı
Özellikle ana cadde üzerinde yer alan binalarda
ses yalıtımının yeterli olduğunu düşünmüyorum. Çift cam uygulaması artık hemen hemen her evde var,
buna rağmen dışarıdaki gürültü evin içinde çok rahat duyuluyor. Özellikle şoförlerin yerli yersiz korna çaldığını ve bu nedenle ciddi bir gürültü oluştuğunu düşünüyorum. Daha çok ısı yalıtımı için kullanılan köpük gibi yalıtım malzemeleri belki
çözüm olabilir. Son yıllarda hemen hemen her binada bunlar uygulanıyor. Cam
kalınlıklarını arttırmak da fayda sağlayabilir. Bir de özellikle eğlence mekânları,
dershaneler gibi, dışarı gürültü gitmemesi ya da dışarıdan içeriye gürültü gelmemesi gereken yerlerde kullanılan bazı
yöntemler olduğunu duydum. Sanıyorum
teknoloji ilerledikçe daha iyi yöntemler
bulunacaktır.
Ayten Erdoğan
Yaşı:42
Meslek: Güzellik Uzmanı
Şehir yaşamında özellikle
de binalarda ses yalıtımının önemi çok büyük. Yalıtımın olmadığı binalardaki gürültüler duvarların da inceliğinden
dolayı insan yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. Müteahhitlerin bu konuda duyarlılıkları çok önemli. Genelde malzemelerin
maliyeti nedeniyle bu önemli ayrıntılar
göz ardı ediliyor. Dış ortamdaki gürültüleri engelleyemesek de, yeni yapılan binalarda en başından alınacak önlemlerle
gürültü kontrolünü sağlayabiliriz.
“İnsanda ciddi bir yorgunluk
yaratıyor”
“Mecburi olmalı”
Ayşe Yalçındağ
Yaşı: 35
Mesleği: Endüstri
Mühendisi
Oturduğunuz semte, evinizin konumuna göre ses
yalıtımının önemi çeşitlilik
gösteriyor. Ancak İstanbul’da ve şehir
içindeyseniz binanın yirminci katında da
otursanız evin içine ambulans, korna,
motor sesleri dolup taşıyor ve insanda
ciddi bir yorgunluk yaratıyor farkında olmadan. Dolayısıyla, hava güzel de olsa
pencereyi kapatıp sesi yalıtarak bu gürültü cümbüşünden mümkün olduğunca
kaçma ihtiyacı duyuyoruz. Yalnızca sokaktan gelen gürültünün yalıtımı değil, kişinin konforlu bir yaşam sürebilmesi adına komşu dairelerle arasındaki ses yalıtımı da önemli. Maalesef ülkemizde bu
konuya çok önem verilmiyor. Herkes
komşusuyla aynı evin bitişik odalarındaymış gibi yaşamak durumunda bırakılıyor.
Sinan Turan
Yaşı: 22
Meslek: Müzisyen
Artan nüfusla beraber yaşam alanlarında ses yalıtımı da büyük önem kazanıyor. Özellikle metropollerde çok katlı yerleşim alanlarında ses
yalıtımı artık bir zorunluluk haline geldi.
Ses yalıtımı düzgün yapılmamış bir evde
kitap okumak, bir işe odaklanabilmek veya hasta olduğunuzda dinlenebilmek neredeyse imkânsız. Sokaktan gelen gürültü, komşuların sesleri hatta bazı binalarda
yer alan iş yerlerinden gelen sesler birbirine karışıyor ve ortaya müthiş bir gürültü
kirliliği çıkıyor. Ses yalıtımıyla birlikte tüm
bu seslerin birbirine karışıp anlamsız bir
gürültü duyulmasının önüne geçiliyor.
Gürültünün azalması hem yaşam alanlarını hem de eğlence alanlarını önemli ölçüde rahatlatıyor. Ses yalıtımı, bütün toplu
yaşam alanlarında mecburi olmalı.
“Yaşam kalitesini etkiliyor”
Elif Yılmaz
Yaşı: 41
Mesleği: Kurumsal
İletişim Uzmanı
Gürültü şehir yaşamında
maruz kaldığımız en
önemli kirliliklerden biri.
Özellikle İstanbul gibi nüfusu 17 milyona yaklaşan bir megapolde gürültü kirliliği yaşam kalitesini çok etkiliyor. Hafta
içi mecburen katlanıyoruz ama hafta
sonları hepimiz imkânlarımızın elverdiği
ölçüde gürültüden uzak yerlere kaçmaya çalışıyoruz. Maalesef bunlar yalnızca
günü kurtarmaya yetecek bireysel çabalar. Oysa daha kapsamlı önlemler alınabilir; gerekli gereksiz korna çalmak yasaklanabilir ya da iş makinelerine susturucular takılabilir.
Tokyo’da şehir merkezinde gürültü seviyesi belli bir desibeli geçtiğinde bir uyarı
sireni çaldığını okumuştum. Yalnızca sokakta değil, evlerimizde de gürültü sorunu yakamızı bırakmıyor. Apartman hayatı
herkesin “gönlünce gürültü” yapması
için uygun değil; yüksek sesle konuşmak, televizyon izlemek, müzik dinlemek… Bizim için bir zevkken, komşularımız için eziyete dönüşüyor. Bu nedenle
ses yalıtımının iyi olduğu bir apartman
bence komşulukların da daha sağlıklı olmasını sağlayabilir.
27
İzocam Diyalog
Yol Hikayesi: İzmir
Ege’nin iki devi: İzmir ve Manisa
Bu sayımızda İzocam’ın İzmir ve Manisa bayilerine konuk olduk, İzocam’la geçen yıllarını
ve yalıtım sektörünün bölgedeki durumunu konuştuk. Zaman yine keyifle ve sohbetle uçtu
gitti, geriye yazı kaldı…
Saat Kulesi
Konak Meydanı’nda yer alan ve İzmir’in
sembolü olan Saat Kulesi, Sultan II.
Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü kutlamaları şerefine 1901’de inşa
edilmiş. 25 metre yüksekliğinde, dört katlı ve sekizgen planlı Kule’nin saati Alman
İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye
edilmiş. Mimarlığını Fransız asıllı İzmirli
mimar Raymond Charles Péré’nin üstlendiği Saat Kulesi’nin inşaatında kullanılan
taşlar Sarayköy’den, yeşil ve kırmızı mozaikler ise Efes’ten getirilmiş. Somaki
mermer sütunlara sahip Kule, 1928 ve
1974 yıllarındaki şiddetli depremlerde
hasar görmüş, ancak kısa sürede tamir
edilmiş.
İzmir Fuarı
A
nadolu yarımadasının batısında
uzun ve dar bir körfezin başında
yer alan İzmir’in geniş caddelerinde, sahil boyunca palmiye ve hurma
ağaçları uzanıyor. Kendisine Egeli kimliğini veren bitki örtüsü ve yumuşak ikliminin
yanında bir sanat, kültür, turizm, ticaret ve
sanayi merkezi de olan İzmir, Türkiye’nin
üçüncü büyük kenti. İzmir Limanı ülkenin
ikinci büyük limanı. İzmirlilerin kısaca “fuar” olarak adlandırdığı, Uluslararası İzmir
Fuarı, kentin alametifarikalarından şüphesiz… Sahil şeridi restoranları, kafeleri ve yürüyüş parkurlarıyla İzmirlileri buluşturan Alsancak ve Karşıyaka semtleri ise, kentin
en hareketli yerleri.
Coğrafi konumu, kültürel ve tarihi zenginliği, ulaşım kolaylığı, turizme uygun iklim yapısı, termal su ve kaplıcaları, 629 kilometrelik kıyı şeridi ve 101 kilometre boyunca
uzanan doğal plajlarıyla İzmir, tatil ve turizmin her çeşidine uygun. Akdeniz ikliminin
olgunlaştırdığı üzümü, inciri, zeytini ve narenciyesiyle, deniz ürünleriyle çeşitlenen,
yaşamı daha çekici ve çekilir kılan zengin
mutfağıyla da tanınıyor İzmir.
Yaklaşık 8500 yıldır Anadolu yarımadasının batı ucunu mesken tutan kent; Yeşiltepe (Bornova), Tepekule (Bayraklı), Symrna
(Eski İzmir), Ephesos (Efes), Pergamon
(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürk-
28
mez), Kyme ve Myrina (Aliağa), Allianoi
(Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça),
Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) gibi tarihe not düşmüş uygarlık merkezlerinin mirasını günümüze taşıyor.
Uluslararası İzmir Fuarı’nın doğuşu, 17
Şubat 1923’te düzenlenen İzmir İktisat
Kongresi’ne uzanıyor. Kongre ile eşzamanlı olarak bir ticari ürünler sergisi düzenlenir ve sergi mekânı olarak İkinci
Kordon’da Osmanlı Bankası’nın depo
olarak kullandığı Hamparsumyan binası
seçilir. Sergide Isparta, Kula, Gördes,
Uşak kilim ve halıları, yağ ürünleri, sabunlar, makarna ve unlu yiyecekler, kolonyalar, helvalar, ihraçlık pamuklar,
ayakkabı, mobilyalar, deri ürünleri, tarım
araçları, kiremit, tuğla, maden örnekleri,
tütün, sigara, şarap örnekleri, kereste
İzmir’in hikâyesi de diğer birçok Anadolu
kenti gibi tarih öncesine uzanıyor. Son
araştırmalara göre, bölgedeki ilk yerleşim
yaklaşık 8500 yıl önce Bornova’da yer
alan Yeşiltepe Höyüğü çevresinde kurulmuş. İzmir ve çevresi, tarihi boyunca Lidyalılara, Perslere, Büyük İskender ve generallerine, Romalılara, Araplara, Emevilere, Bizanslılara, Selçuklu ve Osmanlılara
ev sahipliği yapmış.
Şehir merkezinde yüzyıllardır varlığını korumuş olan Smyrna, Kadifekale ve dünyanın en büyük agoralarından kabul edilen
Agora’nın yanı sıra, Kemeraltı Çarşısı, Saat
Kulesi, camileri, kiliseleri, havraları, hanları,
çeşmelerinden de bölgenin tarihini okuyabilirsiniz.
İzmir aynı zamanda farklı kültürlerin,
inançların binlerce yıldır bir arada yaşadığı
gülümseyen bir kent. Adım attığınız anda,
mevsim ne olursa olsun, sıcak nefesiyle
sizi etkisi altına alıyor. Bize de şehri keyifle
adımlamak kalıyor.
çeşitleri yer alır. İzmir İktisat Kongresi
Sergisi’nden sonraki ilk sergi Eylül
1927’de, “9 Eylül Mahalli Sergisi” adı altında Mithatpaşa Sanat Enstitüsü’nde
açılır. Sergide 71 resmi kuruluş, 195
yerli firma ve 9 ülkenin 72 kuruluşunun
ürünleri sergilenir. Sergiyi 80 bin 744 kişi gezer. Fuar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve İkinci Dünya Savaşı’nın zorlu koşullarında sekteye uğrasa da, bu yıl 83.
kez kapılarını açacak.
Türkiye’nin Uluslararası Fuarlar Birliği’ne
(UFI) üye tek genel ticari fuarı olan Uluslararası İzmir Fuarı, Kültürpark’taki yerinde
1936 yılında kurulur. 421 bin metrekarelik
alana sahip Kültürpark; İsmet İnönü Sanat
Merkezi, Atatürk Açık Hava Tiyatrosu, Çamlık Senar Nejat Uygur Tiyatrosu, Özdemir
Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı, Türkiye’nin
en büyük ve modern galerilerinden İZFAŞ
Sanat Galerisi, Hayvanat Bahçesi, Gençlik
Merkezi ile İzmir’in kültür ve sanat merkezi
konumundadır. Çoğu yurt dışından getirilmiş 200’den fazla değerli ağaç ve çalı türü
ile 8 binden fazla ağacı barındıran Kültürpark, aynı zamanda İzmir’in akciğeridir.
156 bin metrekarelik yeşil alana sahip Kültürpark, eğlence, dinlence ve spor amaçlı
yıl boyunca İzmirlileri ağırlıyor.
Asansör
İzmir’de günbatımını seyredebileceğiniz
en güzel yerlerden biri Konak’taki tarihi
Asansör binasıdır. Asansör, Mithatpaşa
Caddesi ile Halil Rıfat Paşa arasındaki 50
metrelik yükselti farkından dolayı, ulaşımı
kolaylaştırmak amacıyla, 1907’de Nesim
Levi Bayraktaroğlu tarafından inşa ettirilir.
Eski taş ocağının bulunduğu yere inşa edilen Asansör kulesi 3 katlıdır. Zaman içinde
çeşitli kişilere kiraya verilen Asansör,
1942’de Şerif Remzi Reyent’e satılır.
1960’ların ortalarında kapatılarak depo
olarak kullanılan Asansör, 1983’te İzmir
Belediyesi’ne bağışlanır. 105 yıllık tarihi bi-
de kurulmuş. Dönemin önemli kamu binalarıyla çevrilen Agora’dan günümüze ulaşan kalıntıların çoğu, 178 yılındaki depremin ardından İmparator Marcus
Aurelius’un yeniden inşa ettirdiği Roma
Dönemi Agorası’na ait. Dikdörtgen formda
planlanmış olan, etrafı sütunlu galerilerle
çevrili İzmir Agorası, dünyanın “şehir merkezindeki en büyük antik agorası” olarak
da biliniyor.
na, günümüzde hem işlevini sürdürüyor,
hem de eşsiz manzarasıyla cafe, bar, restoran olarak hizmet veriyor.
Kemeraltı
Mezarlıkbaşı semtinden Konak
Meydanı’na kadar uzanan bölgeyi içine
alan tarihi Kemeraltı Çarşısı, ilk yapıldığı yıllarda kısmen tonozlu, kiremit örtülü, yan
sokakları, hanları ve arastalarıyla kapalı
çarşı görünümündeydi. Şadırvanaltı
Camii’nden Havra Sokağı’na devam eden
sokakların üstü yakın zamana dek örtülüydü. Kemeraltı adını da üstünün kapalı oluşundan alan Çarşı, günümüzde İzmir’in en
önemli alışveriş merkezi. Eskinin tonozlu
ve kubbeli dükkânlarının sayısı giderek
azalsa da, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryalarıyla günün
her saati canlılığını koruyor.
İzmir Agorası
İzmir Agorası, antik Smyrna kentinin taşındığı Pagos’un (Kadifekale) kuzey yamacında MÖ 4 yüzyılda, yani Helenistik dönem-
İzocam Diyalog
Kültürpark
Bayraklı-Tepekule (Smyrna)
Antik Smyrna kentinin kurulduğu bölge, İzmir Körfezi’nin kuzeydoğusunda yeralıyor.
Kral Tantolos’un mezar kalıntılarının da bulunduğu Tepekule’de kazı çalışmaları halen sürüyor. MÖ 3000’den bu yana sürekli
yerleşim alanı olarak kullanılan bölge, MÖ
7. yüzyıla tarihlenen ve antik Ege uygarlıklarına özgü “megaron” tipi ev kalıntılarını
da barındırıyor.
İzmir Arkeoloji Müzesi
İzmir’in arkeoloji müzesi macerası 1924 yılında başlıyor. Basmane semtindeki Ayavukla Kilisesi içerisinde üç yıl boyunca toplanan
tarihi ve arkeolojik eserler, ilk olarak 1927
yılında halka açılıyor. Ardından 1951’de birkaç nadir koleksiyon İzmir Enternasyonal
Fuarı içindeki ikinci bir müzede –Tarih ve
Sanat Müzesi– teşhir ediliyor. Son olarak,
1984 yılında Konak-Varyant’ta bulunan
Bahribaba Parkı içinde 5 bin metrekarelik
bir alanda inşa edilen yeni müze binası İzmir Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılıyor.
Sinan Kanadoğlu / Doğuş İzolasyon
“İzocam’ın verdiği güven
duygusu çok önemli”
camyünü ana kalemlerimiz. Son yıllarda,
yangına dayanıklılığı nedeniyle mimar ve
mühendislerin taşyününe yönelmesiyle,
taşyünü pazarda camyününün önüne geçti. Ancak ne camyününün ne de taşyününün ses yalıtımında kullanımı için talep artışından bahsetmek zor.
Doğuş İzolasyon 1999’da kuruldu. Konumuz yapı kimyasalları ve inşaat malzemeleriydi, ancak Türkiye’de yalıtım pazarının geleceğini ve eksikliklerini görerek, yalıtım
sektörüne önem verdik. Sektöre girdiğimiz
ilk yıllardan beri İzocam’la çalışmak hedefimizdi. 2007 yılında bayi olduk. 2013’e dek
satış odaklıydık, artık çözüm odaklı sürdürüyoruz çalışmalarımızı.
Çanakkale’den Fethiye’ye dek tüm Ege
Bölgesi’ne hizmet veriyoruz. Dağıtımlarımızı toptan satış biçiminde yapıyoruz. İki
yıl önce aldığımız karar doğrultusunda,
bünyemize inşaat mühendisi ve tekniker
arkadaşlar katarak çözüm odaklı proje takibine de başladık. Sektöre ilk girdiğimiz
günden beri danışmanlık almak isteyen
müşterilerimiz oluyordu. Yapı kimyasalları
ilgi alanımıza girdiği için, bir projeye dahil
olduğunuzda temelden çatıya dek sorumluluk sizde oluyor. Bu tür çözüm odaklı
büyük projelerde İzocam’ın kullanım alanlarını genişletmeyi hedefliyoruz. 2013’ten
bu yana proje işlerimiz yoğunlaştı, bu ne-
denle İzocam bizim için daha da önem
arz ediyor. Bundan sonrası için, yapı kimyasallarına –alçı grubu, yalıtım, boya–
ağırlık vermeyi düşünüyoruz.
İzocam’ın tüm ürünleri stoklarımızda, satış
listelerimizde mevcut. İnşaata yönelik bir
firma olduğumuzdan, kauçuk ve polietilen
ürünlerden ziyade, taşyünü, Foamboard,
Ses yalıtımı Türkiye’de henüz gelişmemiş
bir konu. Bu tür proje hazırlayabilecek kalifiye insan sayısı çok az. Ancak hastane, sinema, büro, otel gibi yapılar için ses yalıtımı malzemesi isteniyor. Projelerin ses yalıtımıyla ilgili teknik çözümlemeleri için, bazen üniversite hocalarından destek alıyoruz. Ses yalıtımı önemli, ama henüz ısı yalıtımı konusu kadar bilinirliği yok ülkemizde.
Yalıtım kalınlıkları konusunda da durum
çok farklı değil… Yüksek yalıtım değerleri
yok; 3 cm’den 4-5 cm’lere çıkarmaya çalışıyoruz. Bilinçli tüketiciler yavaş yavaş 4
cm’leri tercih etmeye başladı. İzocam’ın
verdiği güven duygusu çok önemli. 25-30
senedir iş hayatındayız, karşı taraftan aldığınız güven ve bağlılık duygusunun çok
ayrı bir yeri var. Müşterilerimiz de
İzocam’ın ne olduğunu ve kalitesini biliyor.
29
İzocam Diyalog
Yol Hikayesi: İzmir
İsmet Göktaş / Erke İnşaat (İzocam Tekiz Bayii)
“Öncesinde başka marka
kullananlar, İzocam Tekiz
ürünlerinden çok memnun
kalıyor”
Erke İnşaat 2000 yılında kuruldu. Yalıtım
sektörünün ülkemizde sürekli gelişen bir
pazar olduğunu, sektörde bilinçli tüketici
taleplerini karşılayacak uzman uygulayıcı
firma eksikliği olduğunu düşünerek, sektör
seçimimizi yaptık. Firma kuruluşu öncesi
eğitim ve deneyimlerimiz de bu seçimimizi
etkiledi. 2005 yılında ise İzocam Tekiz bayiliğimiz başladı. İzocam Tekiz’i tercih etmemizin nedeni, İzocam’ın sektöründe lider ve güçlü bir firma olması, aynı zamanda ürün çeşitliliği ve kalitesi oldu. Tüketiciler de İzocam ürünlerinin bilinirliği ve kalitesinden dolayı güven duyarak bizi tercih
ediyor.
Ana faaliyet konumuz, inşaat sektöründe
sanayi yapılarının projelendirilmesi, danışmanlığı ve inşası. İnşaat projelerinin yapısal
çelik, çatı ve cephe sistemlerini, su-ısı-sesyangın yalıtımlarını ve bina otomasyon sistemlerinin uygulamasını gerçekleştiriyoruz.
Uygulamasını yapacağımız çatı ve cephe
sandviç panelleri gibi bazı ürünler, işin gereği özel ölçülerde açtığımız siparişlerle
ri kullanarak, kompozit olarak oluşturduğumuz çok katmanlı çatı ve cephe kaplama
sistemleri ile binaların kabuk sistem giydirilmesi. İzocam Tekiz ürünü soğuk oda panelleri ve soğuk oda uygulamaları. Yangına karşı bina karkas sisteminin korunması
amaçlı, taşyünü levhalar ve diğer inşaat
malzemeleri kullanarak, kompozit olarak
oluşturduğumuz çok katmanlı yalıtım uygulamaları. Bina içi yangın duvarları ve bölmelerinin yapılması. Test odalarının ses ve
ısı yalıtımları.
İzocam Tekiz’de üretiliyor. Bölgemizde, İzocam Tekiz ürünlerinden en çok taşyünü
dolgulu çatı ve cephe panelleri tercih ediliyor. Bu ürünün tercih edilmesinin en büyük nedeni, bu panellerin yangın dayanım
özelliklerinin diğer ürünlere göre daha iyi
olması. Müşterilerimiz, özellikle daha öncesinde başka marka ürünler kullananlar, İzocam Tekiz ürünlerinden çok memnun kalıyor. Kalite farkını anlatınca farkı görüyorlar.
Firma olarak ağırlıklı olarak sanayi tesislerinin temelden çatıya yalıtım ihtiyaçlarıyla ilgileniyoruz. Uygulamalarımızı şöyle sayabiliriz: İzocam Tekiz ürünü çatı ve cephe
sandviç paneller veya çeşitli yalıtım ürünle-
Yalıtım kalınlığını belirlemede de müşterilerimize rehberlik ediyoruz. Ege bölgesinde
ağırlıklı kullanılan yalıtım kalınlıkları: Taşyünü dolgulu çatı ve cephe sandviç panellerinde 5-6 cm, poliüretan dolgulu çatı ve
cephe sandviç panellerinde 4-5 cm, bina
mantolama uygulamalarında ise 4-5 cm.
Yalıtım konularında tüketici her geçen gün
daha da bilinçleniyor. Buna bağlı olarak,
talepler artıyor ve nitelik kazanıyor. Yasa ve
yönetmelikler de talebi arttırıyor. Bölgemizde yönetmeliklere genellikle uyuluyor ve
denetleme yapılıyor. Ancak ekonomik nedenlerden ve bilgisizlikten ötürü, malzeme
seçiminde, kalınlıklarda ve uygulama detaylarında uygunsuzluklar olabiliyor.
Füsun Akdaş – Metin Akdaş / Dinamik Isı Makina
Füsun Akdaş:
“İzocam ürünleri her
sertifikasyona uygun”
1998 sonlarında Dinamik Isı’nın satış ve
pazarlama bölümünde çalışmaya başladım. Şu anda satın alma bana bağlı, kısmen satıştan da sorumluyum. Satış ve
Pazarlama Müdürümüz Göksel Bey ile
birlikte çalışıyorum. İzocam’ın daha çok
taşyünü, camyünü, kauçuk köpüğü gibi
tesisat ağırlıklı ürünlerini bulunduruyoruz.
Müşteri memnuniyeti açısından İzocam
ürünleri en az sorun yaşadıklarımız. Bir
sorun olduğunda da ürününün arkasında
duran bir firma İzocam. İtibarıyla, bilinirliğiyle, son kullanıcı açısından en çok tercih edilen ürünlere sahip. İzocam’ın kalitesinden hem biz hem de müşteriler
memnun. İzocam ürünleri her sertifikasyona uygun olduğu için özellikle iyi projelerde tercih ediliyor. Müşteriye mümkün
olduğu kadar yalıtım kalınlığını gözeterek
önerilerde bulunuyoruz. Binalarda Enerji
Performansı Yönetmeliği’ne göre bu kalınlıklar belirlenmiş durumda. Örneğin 4
inç boruya 120 mm kalınlık gerekiyor.
Ama yönetmelik ne yazık ki genellikle uygulanmıyor ve daha ince kalınlıklarla idare ediliyor. İzmir ve sahil şeridi sıcak iklime sahip olduğu ve Türkiye’de de yalıtım
30
denince soğuktan korunmak algılandığı
için burada yalıtım kalınlığı bilincinin oturduğunu söylemek zor. Yalıtım sektörün
yeterince gelişememesinin bir diğer nedeni de aksi rekabet. İzocam’ın ürünlerinde yoğunluk deklarasyonu bulunuyor
ama birçok firma bunu yapmıyor. Tarttığınızda biri 8 kg, diğeri 10 kg çıkıyor, yüzde 20-25’lik bir fark oluşuyor. Ebatsal
farklar da oluyor.Sonuçta tüketici kandırılmış oluyor.
Metin Akdaş:
“İzocam sektörün
öncülerinden”
Makine mühendisiyim; 6-7 yıla yakın tesisat sektöründe bilfiil çalıştım. Birçok şantiyede mühendislik ve proje müdürlüğü
yaptım. 1991 yılında satış-pazarlama şirketi
olarak Dinamik Isı’yı kurduk. 2004 yılından
bu yana polietilen imalatı da yapıyoruz.
Üretim tesisimiz Tire organize sanayi bölgesinde. İzmir’deki merkez ofisimiz dışında, bir de Işıkkent bölgesinde ana depomuz var. Yaklaşık 23 senedir yalıtım sektöründeyiz. O yıllarda teknik birikimi olan firma yok denecek kadardı yalıtım sektöründe. Sektöre girişimizle birlikte daha teknik
kökenli, mühendislik tarafı ağır basan firmalar sektörü farklı bir yöne taşımaya başladı. Tüm bu süreçte İzocam ile bir şekilde
beraberdik. Yalıtım pazarında olup da İzocam ile çalışmamak mümkün değil; sektörünün öncülerinden…
Üreticilerimizin yapması gereken yalıtımı
değil, doğru yalıtımı anlatmak olmalı.
Türkiye’de zaman içinde gelişen aslında
yalıtım bilincinden çok, “yalıtım yapma bilinci” oldu. “Yalıtım yaptırayım da, 1 cm de
olur, 2 cm de olur” diyor çoğu kişi. Oysa
İsveç’te 30-40 cm’lere çıkıyor duvar kalınlıkları. Sivil toplum örgütlerine büyük rol düşüyor bu konuda. İZODER’in bu konuda
bir çalışması var ama o da yetersiz kalıyor.
“En çok talep gören İzocam
ürünü Foamboard”
Karaoğlu, 1973 yılında sektöre adım atmış,
41 yıllık bir firma. Firma sahibimiz Acar Karaoğlu. İlk yıllarda daha çok kereste üzerine çalışıyorduk, daha sonra müşterilerin ihtiyaçları ve yönlendirmesiyle yalıtım sektörüne geçiş yapmış olduk. Ege Bölgesi’nde
yaklaşık 2 bin cari müşterimiz var, bayi olarak adlandırdığımız. Genelde il ve ilçelerdeki satıcılara hizmet veriyoruz. Perakende
satışımız da var, ama mevcut iş hacmimizde yüzde 10’a tekabül ediyor. Daha çok
toptancılara çalışıyoruz. İzmir bölgesi ağırlıkta olmak üzere müteahhit firmalar da bizden alım yapıyor. Üç depomuz var. Daha
önce Bornova asfaltında bir yerimiz vardı,
2011’de orayı depo amaçlı kullanmaya
başladık; yaklaşık 3 bin metrekare kapalı
alana sahip. Bir de Kemalpaşa’da 8 bin
metrekare kapalı alanımız var. 5 bin metrekarelik diğer depomuz ile idari merkezimiz
de Yenişehir’de.
İzocam ile yirmi beş yıldır birlikteyiz. İzocam
markasının reklamları, isim bilinirliği ve
ürün çeşitliliğiyle müşterilerin İzocam talepleri sonucu, İzocam bayiliğimiz başlamış.
İzocam ürünlerinin yüzde 95’ini bulunduru-
ğunu söylemeliyim. Sistem sürekli güncellendiği için işimize çok olumlu yansıdı.
İzocam Diyalog
Can Alkalı / Karaoğlu İnşaat Malzemeleri
En çok talep mantolama ve ısı yalıtımı üzerine. Nadiren özel projeler oluyor. Özellikle
Çeşme bölgesindeki yazlık ve lüks alanlarda hiçbir şeyden kaçınılmıyor. Her şeyin
en iyisiyle, standartları yükseltecek markalarla hareket ediyorlar. O zaman sadece ısı
yalıtımı değil, ses yalıtımı da önemli oluyor.
Yalıtım kalınlıkları ise, Ege sıcak bir bölge
olduğu için çoğunlukla 3-4 cm. Biz 5 cm
altına düşmemesi üzerine çok telkinlerde
bulunuyoruz.
yoruz diyebilirim; stoklu çalışıyoruz. Perakende veya toptan gidecek ürünlerin yanında, sadece proje bazlı ürünler de var.
Müteahhit firmalar teknik konulardan ziyade, alım konusunda bizden teklif istiyor.
Metrajına göre, orta ölçekli müteahhit firma
doğrudan bize başvururken, büyük firmalar İzocam ile temasa geçerek bu bölgede
kimden tedarik sağlayabileceklerine bakıyor. Portal 24’ün bize büyük faydası oldu-
Ege Bölgesi en çok XPS’in tüketildiği bölgelerden. En çok talep gören İzocam ürünü ise Foamboard… Karbonlu ürün önceleri çok az satılıyordu ama son iki senedir
yüzde 10’lara doğru bir pazar payı almaya
başladı. Foamboard’u taşyünü ara bölmeler, camyünü şilte ve İzopor izliyor.
Piyasada rekabetin artmasıyla beraber
malzemenin kalitesi, özellikleri de önem
kazanmaya başladı. Müşterinin İzocam algısı, “İzocam’ı alırsam başım ağrımaz, olası
bir sıkıntı yaşadığımda işimi çözebilecek
güçlü bir marka” şeklinde.
Hulusi Kılcıoğlu-Türkay Olten / Doğal Isı
“İzocam’ın gücünü her zaman
arkamızda hissediyoruz”
Doğal Isı’yı 1990’da teknik malzeme satış
ve mekanik tesisat montajı düşüncesiyle
kurduk. İlk yıllarda tesisat işlerinde
kullandığımız yalıtım malzemesi o dönem
Türkiye’ye yeni gelen bir malzeme olan kauçuktu. 1998’e dek hem taahhüt hem de
malzeme satışı yaptık, aynı zamanda
kauçuk malzemenin satışını ve ithalini
gerçekleştirdik. 1998’de mekanik tesisat
montajını bırakarak satışa yöneldik. Aynı yıl
yalıtım sektörünün önderi olan İzocam ile
çalışmanın eksikliğini hissettik. İzocam
Bölge Müdürlüğü’ne müraacat ettik ve
İzocam bayi olduk. Bundan da büyük mutluluk duyuyoruz.
Şu anda ısıtma-soğutma sektörüne A’dan
Z’ye malzeme temin ediyoruz. Mekanik
tesisat ağırlıklı firmaların ihtiyaçlarına cevap verdiğimiz için de ağırlıklı olarak
İzocam’ın kauçuk, taşyünü ve camyünü
ürünlerini satıyoruz. Müşterilerimizin gerçek malzemeyi ve doğru kalınlıkta kullanmanlarını sağlamaya çalışıyoruz. Ürün gamımıza bakınca, taşyünü ve kauçuk en
çok tercih edilen ürünlerimizden. Çoğunlukla ürün seçiminde müşterilerimizi yönlendiriyoruz. Bazı projelerde yanlış ürün
tercihleri olabiliyor. Bazen de iş alındıktan
sonra, camyünü kullanılmayacak bir yer
için camyünü isteniyor veya çatıya uygun
çatı şiltesi varken taşyünü levha isteniyor.
Biz gerekli durumlarda devreye girerek
yönlendiriyoruz. Çoğunlukla muvaffak olabiliyoruz ancak bazı müşterilerin önyargıyla hareket ederek ısrarla aklındaki ürünü
aldığı da oluyor. Projelere teknik danışmanlık verme gibi bir hizmetimiz yok ancak, hemen hemen hergün dolaylı yoldan
ücretsiz danışmanlık hizmeti vermiş oluyoruz. Genellikle, teknik kökenli olmadıkları
ve ürünlere, projelere fiyat odaklı yaklaştıkları için, şirketlerin satın alma sorumlularıyla sıkıntı yaşıyoruz. Bir yerde onları eğitmekle geçiyor zamanımız. Bunlar da işin
cilveleri elbette, karşılığında bir teşekkür
aldığımızda hoşumuza gidiyor.
Önceleri bazı müşterilerimiz polietilen veya
kauçuk yerine, “gri ürün” ya da “siyahtan
istiyorum” diye gelirdi. Hatta buhar tesisatını kauçukla kaplamak isteyen müşterilerimiz olurdu. Bu durumlarda kişileri yönlendiriyoruz, bilgilendiriyoruz. Bazı müşterilerimiz de çok bilinçli; en ince teferruhatına,
teknik verilerine kadar projenin tüm detaylarını yazıyorlar ve ürünü öyle istiyorlar.
Ürün belgelerini de istiyorlar. Biz de
İzocam’dan talep ediyoruz ve müşterimizin
isteğini yerine getiriyoruz.
İzocam ürünlerini satarken içimiz çok rahat. Bu konuda satıcının endişesi olmaması dünyanın en güzel şeyi aslında.
İzocam’ın gücünü tüm teknik kadrosuyla
genel müdüründen bekçisine, bölge müdüründen teknik ekiplerine dek arkamızda
hissediyoruz. En ufak bir problemde hepsi
seferber oluyor ve muhakkak sorunu çözüme ulaştırıyorlar.
Ancak yalıtım piyasasının bilinçlenmesi için
daha çok yol alması gerekiyor. İzocam gibi
firmaların eğitimlerine insanlar ne kadar
çok katılırsa, faydasını o kadar görürüz.
31
İzocam Diyalog
Yol Hikayesi: Manisa
B
atı Anadolu’da Spil Dağı ile Gediz Nehri arasında yer alan Manisa, Ege Bölgesi’nin zirai, ticari ve
sanayi açıdan gelişmiş kentlerinden…
Tarihi boyunca ticaretin merkezinde yer
almış; kralları, şehzadeleri ve nice soyluları ağırlamış olan kent, kültürel ve doğal zenginlikleriyle ilgi çekici bir rota sunuyor ziyaretçilerine.
Parayı ilk kez belli standartlarla basarak
ekonomiye yön veren Lidyalılar, bugün
Manisa’nın Salihli ilçesinde yer alan
Sardes’te krallıklarını kurmuş. Hem de
günümüzden yaklaşık 2700 yıl önce…
Manisa ve çevresinde tarih öncesi dönemlerden itibaren Hitit, Frig, Lidya,
Pers, Makedon, Roma, Bizans, Beylikler
ve Osmanlı uygarlıklarına ait izleri takip
etmek mümkün.
Lidya uygarlığından sonra kente damgasını vuran en belirgin dönem doğal olarak Osmanlı devri olmuş. Saruhan Beylerbeyliği olarak da bilinen Manisa Sancağı, geleceğin padişahlarının ilk görev
yeri olmuş. Şehzadeler, Manisa bölgesinin yönetiminden sorumlu tutularak, idarecilik yeteneklerini geliştirmişler. Şehzadeler ve aileleri tarafından cami, çeşme,
imarathane, köprü, medrese ve benzeri
birçok eser yaptırılan ve büyük ölçüde
32
imar gören şehir, 16. yüzyıl ve sonrasında da sosyal, idari ve ekonomik açıdan
önemli bir merkez haline gelmiş.
Tarih, ve doğal güzellikleri, ören yerleri,
müzeleri, Spil Dağı Milli Parkı ve Mesir
Şenlikleri ile her geçen yıl daha fazla turistin ilgisini çeken Manisa, 2004 yılında uluslararası ekonomi dergisi Financial Times tarafından da 200 Avrupa ülkesi arasından “yabancı sermaye için
yatırıma en uygun kent” seçilmiş.
Manisa, uygun iklimi ve verimli toprakları nedeniyle, kimi yerlerde yılda birkaç
ürün alınabilen, bağ ve bahçe tarımının
yaygın olduğu bir kent. Tarihi geçmişi
ve aldığı göçler de Manisa mutfağını etkilemiş ve yöre mutfağına zenginlik katmış. Manisa kebabı, şevketi bostan, enginar dolması, semizotu, yalancı sarma,
börülce tarator, kabak sinkonta, simit
ekmeği, mantar tatlısı, zerde yörenin sevilen yemek ve tatlıları… Ünlü mesir macununu ise yıl boyu bulmak mümkün.
Yunt Dağı, Kula, Gördes ve Demirci halılarıyla ün yapmış Manisa’da, geleneksel el dokuması halı ve kilimlerin, altın
ve gümüş takıların, pamuklu giyim eşyalarının büyük rağbet gördüğünü de
unutmamak gerekiyor.
Spil Dağı Milli Parkı
Şehrin hemen güneyinde yükselen Spil
Dağı’nda yer alan Milli Park, Manisa’ya 23
km uzaklıkta. Zirvede 1517 metreye ulaşan Spil Dağı, doğada huzur bulmak isteyenlerin tercih edeceği bir rota. Sandıkkale, Tantalos Kalesi, Kybele Anıtı gibi arkeolojik değerleri, mağara, in, kanyon, dolin
gibi jeofizik formasyonları ve panoramik
güzellikleriyle ülkenin en güzel doğal
parklarından olan Spil, laleleriyle de ünlü…
Seyirtepe çevresinde endemik bitki türleri,
derin vadiler, kar ve rüzgârın şekillendirildiği yaşlı çam ağaçları bulunuyor. Spil
Dağı’nda 600 metre yüksekliğe kadar kızılçam, daha yukarılarda ise karaçam ve
karışık olarak meşe, ardıç, çınar, ladin,
defne, berberis, kuşburnu ve yaban mersinleri yer alıyor. Keklik, tavşan, çakal, yaban domuzu ve birçok ötücü kuş cinsi de
Spil Dağı’nın sakinleri arasında. Dileyenler, At Alanı bölgesindeki kamp alanındaki
bungalovlarda veya çadırlarda konaklayabilir. Kamp alanına, önceden bilgi ve randevu alarak gidilmesi öneriliyor.
Sardes
Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarındaki Sardes, “paranın mucidi” olarak tarihe adını yazdırmış, MÖ 6. yüzyıla dek hüküm sürmüş ünlü Lidya krallığının başkenti… Salihli’ye 9 km, İzmir’e 82 km uzaklıktaki antik kent, ünlü Kral Yolu’nun da
Yaklaşık 300 km2 alanı kaplayan ve Kula
volkanlarını barındıran Kula Jeopark sahasını, ünlü antik Yunan coğrafyacısı Strabon, “Katakekaumene”, yani “yanık ülke”
olarak adlandırmış. Jeopark’ta, Kula ve
çevresindeki peri bacalarından karstik
mağaralara, kanyonlardan volkan konilerine pek çok doğal mirası görebiliyorsunuz.
Üstün nitelikli jeolojik ve jeomorfolojik mirasın yanı sıra Kula, çok iyi korunmuş Osmanlı kent mimarisiyle de zengin bir tarihi
ve kültürel mirasa sahip.
başlangıcı aynı zamanda. “Sard taşı” olarak da bilinen turuncu kuvars taşı, adını
antikçağda çıkarıldığı Sardes bölgesinden
almış. Sardes’in yaklaşık 5 km kuzeyinde
Bin Tepeler adıyla anılan tümülüs mezarlar, Lidya kraliyet ailelerinin ve soylularının
mezarlarından oluşuyor. Bu nedenle tümülüsler yüzyıllar boyunca definecilerin
talanından payını fazlasıyla almış.
İzocam Diyalog
Kula Jeoparkı
Kula Evleri
İzmir-Ankara yolu üzerinde bulunan Kula,
sivil Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyan
ve büyük bölümü 18. ve 19. yüzyıla tarihlenen evleriyle açıkhava müzesini andırıyor. Kula’nın dar sokakları boyunca sıralanan cumbalı, avlulu evler kapı, pencere,
tavan ve davlumbazlarındaki zarif ahşap
süslemeleriyle dikkati çekiyor.
Kartal yuvası görünümündeki, bir zamanların “aşılması imkânsız” Sardes Akropolü,
dünyaca ünlü Sardes Artemis Tapınağı,
Anadolu’nun bilinen ilk heybetli sinagogu
olan Sardes Sinagogu ile hemen yanındaki gimnazyum ve antik tekerlek izlerini günümüze taşıyan mermer caddeden geriye
kalanlar, ziyaretçilerin kulağına eski görkemli günleri fısıldıyor hâlâ.
Hakkı İşcan / Yapınet
“Yalıtım, tıpkı demir veya beton
gibi binanın yapı taşlarından”
Yapınet’i 2000 yılında İsmail Vatansever ile
birlikte kurduk. Yalıtım sektörünün, ülkemiz
ve şehrimiz için o dönemde henüz yeni
oluşu, yeniliklere açık bir firma olarak bizi
bu sektöre yönlendirdi. Manisa’da eksikliği
hissedilen yalıtım malzemelerinin, yapı kimyasallarının, teknik ürünlerin ve inşaat malzemelerinin tek bir yerden alınıyor olmasını
sağlamaktı amacımız. Dürüst ve adil satıcı
olmayı, çözüm sunabilmeyi ve çözüm ortağı olmayı, müşteri odaklı olmayı, satılan
ürünlerin en iyi ve en doğru şekilde uygulanmasını hedefledik.
Manisa’nın ilk ve tek yapı marketi; en büyük inşaat malzemeleri toptancısı ve en
büyük uygulayıcısı olarak hizmet veriyoruz.
25 bin kalemden oluşan malzeme çeşitliliğimiz; 50 kişiden oluşan ekibimizle temelden çatıya her alanda çözüm sunuyoruz.
9000 metrekare kapalı alana sahip binamızda, 2000 metrekare market, 2000 metrekare depo ve 1000 metrekare ofis alanımız bulunuyor. Bir de 3000 m2’lik açık depo alanlarımız var.
sinde marka bilinirliğinin etkili olduğunu
düşünüyoruz. Camyünü şilteyi hâlâ “İzocam” olarak adlandıran müşterilerimiz var.
Yalıtım Yapınet’in itici gücü… Hem son kullanıcıda, hem mimar ve mühendislerde,
hem de müteahhitlerde yalıtım bilinci oluşturmak; bu ürünlerin inşaatın olmazsa olmaz parçası olduğunu anlatabilmek için faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Kurulduğumuz
günden beri İzocam ürünlerini satmamıza
rağmen, bayiliğimiz 2008’de gerçekleşti.
İzocam’ın Türkiye’de yalıtım sektörünün
öncüsü ve ilk yerli üreticisi olması, büyük
ve güçlü bir şirket olması, pazardaki belirleyiciliği, ürünlerinin kalitesi, tüketicinin ve
bizlerin markaya güveni, İzocam’ı tercih etmemizin başlıca nedenleriydi. İzocam’ın
Taşyünü Ara Bölme Levhası, Camyünü
Çatı Şiltesi, Foamboard ve İzopor Plus bölgemizde en çok tercih edilen ürünler.
Mantolamada ise bölgemizde genellikle
3-4 cm’lik karbonlu eps uygulanıyor. Özellikle son kullanıcıların İzocam’ı tercih etme-
İnternetten bilgiye kolay ulaşım, özellikle
de mantolama uygulamalarının zorunlu hale gelerek artması, insanların yalıtım konusunda bilgi sahibi olmasını sağladı. Özellikle mantolama yaptıranların konuyu çevresiyle paylaşarak olumlu referanslar verdiklerini gözlemliyoruz. Ancak ülkemizde yalıtıma verilen önem hâlâ yeterli düzeyde değil. Piyasadaki vasıfsız ve kalitesiz ürünlerin
varlığı, malzeme iyi olsa bile uygulamanın
yanlış yapılması, yanlış yerde yanlış malzemenin kullanılması, niteliksiz ve kalitesiz işçilerin yaptığı hatalı işler, iyi yapılmış bir yalıtımın iyi korunamaması gibi sebepler, yalıtım sektörünün gelişmesindeki engeller…
Evine doğru yalıtım yaptırmış ya da doğru
yalıtımlı bir binada oturan kişilerin memnuniyetini çevresindekilere aktarması, yalıtım
bilincinin artmasını sağlayacaktır. Çünkü
yalıtım konfor sağlar, enerji harcamalarını
azaltır, binanın ömrünü uzatır. Aslında yalıtım, tıpkı demir veya beton gibi binanın yapı taşlarındandır.
33
İzocam Diyalog
İzocam Kullananlar
“Sesle dünyayı yıkabilirsiniz”
İLG Akustik’in kurucusu, mimar ve mühendis Ümit P. Altınok ile projeleri, İzocam Taşyünü
kullanarak üretimini yaptıkları ses yalıtım ürünleri üzerine konuştuk. Altınok, gürültünün
insan üzerindeki etkilerinin farkına varılmasıyla, yerli sanayicilerin de fabrikalarında ses
yalıtımına önem vermeye başladığını belirtiyor.
İ
LG Akustik, gürültü kontrol sistemleri alanında, 1993 yılından beri Almanya’da kurulu ILGmbH firmasının lisansı altında,
proje, imalat ve montaj hizmetleri veriyor.
Endüstriyel alanda, gürültüden arındırılmış
ortamlar yaratmanın yanı sıra, oteller, hastaneler, bankalar, yoğun iş ve alışveriş merkezleri için gürültü kontrol sistemleri üretiyor
ve uyguluyor.
1993 yılında İstanbul’da faaliyete başladı. İLG’nin açılımı Almanca “Industri Laermschutz Gesellschaft” kelimelerinin başharfleri. “Dünyada insanlar var olduğu ve gürültüye maruz kaldığı
müddetçe, ses yalıtımı bir ihtiyaçtır” düşüncesiyle hareket ettik ve Türkiye’de ses yalıtımı konusunda hizmet vermeye başladık. O dönemde akustik yalıtım konusunda hizmet veren firma neredeyse yoktu, bugün gürültü yönetmeliklerinin de etkisiyle onlarca firma sayabilir hale
geldik. İLG Akustik olarak hayata geçirdiğimiz projeler ve çözümler görüldükçe farklı kurum
ve kişiler de bu işe girmeye başladı. Bu işi bilimsel olarak yapabilmek önemli. Bir paneli ne ölçüde yapacağınız ve nereye yerleştireceğiniz çok önemli, diğer türlü yapılanlar “kopya” iş oluyor ve bir fayda sağlamıyor.
İLG Akustik’in faaliyet
alanlarından bahsedebilir
misiniz?
Kurulduğumuz yıllarda Türkiye’de taşyünü yeterince bilinmiyordu; Almanya’dan ithal ediyorduk. İzocam aynı yıllarda taşyünü üretimine başlayınca bizim için büyük kolaylık oldu.
1993’ten bu yana bütün ürünlerimizde İzocam kullanıyoruz.
İLG Akustik, Almanya merkezli köklü bir yalıtım firması olan ILGmbH’nin lisansı altında
Hizmet alanınızın kapsamı nedir; ne tür projelere ağırlık
veriyorsunuz?
Bizim asıl işimiz sanayideki gürültü kontrolü. Gürültü kabinleri, gürültü önleme duvarları, jeneratör kabinleri, kojenerasyon grupları, cadde ve otoyol kenarları gürültü bariyerleri, ses emme
perdeleri üretiyoruz ve uyguluyoruz. Türkiye’de ise ağırlıklı olarak AVM’lerde, büyük sitelerde
ve benzeri alanlarda yer alan soğutma grupları ve kulelerinin, jeneratör–kojenerasyon ünitelerinin gürültü yalıtımını, fabrikalardaki gürültü izolasyon kabinleri ile sessiz ortam ve çalışma kabinlerinin üretimi ve uygulamasını yapıyoruz.
Türkiye ve dış ülkelerde büyük ölçekli sanayi kuruluşlarında, alışveriş merkezlerinde, kültür
merkezlerinde, otellerde değişik ölçekli kabinlerin imalatını ve montajını gerçekleştirdik. Kuzey Irak’ta Süleymaniye ve Erbil’de, Azerbaycan Bakü’de, Kırgızistan Bişkek ve Kazakistan
Astana’da, Libya Trablus’ta ülkemiz müteahhitlerinin yapmış olduğu AVM ve kültür merkezlerinin soğutma gruplarını, jeneratör kabinlerini, yol kenarı gürültü bariyerlerini imal ediyoruz.
Malzemeleri burada hazırlayarak gönderiyoruz. Bazı durumlarda malzemenin montajını yine
firmamız tarafından gönderilen süpervizörümüz eşliğinde gerçekleştiriyoruz.
34
İzocam Diyalog
Projelerinizi nasıl hazırlıyorsunuz?
Önce ilgili mekândaki tespit ve ölçümleri yaparak, firmadaki ustabaşılarla, mühendislerle sohbet ederek; ihtiyaçlarını öğrenerek işe başlıyoruz. Örneğin; bir fabrikaya gittiğimizde gürültünün
kaynağı ve gücüne göre; belirli noktalarda 1 metre, 3 metre ve 10 metrede bir gürültü ölçümü
alıyoruz. Böylece bir ölçüm tablosu çıkarıyoruz. Bizden beklenen desibelin asgari düzeye düşürülmesi… ISO standartlarına göre, fabrika ortamında kabul edilen değer 80 desibel. 80 artı 5
desibel de kabul görüyor. Gürültünün asgari ölçülerde olması verimliliği de olumlu yönde etkiliyor. Ölçümlerimizi yaptıktan sonra analizlerimizi yapıyoruz, böylece panel kalınlığı çıkıyor ortaya.
Panel ve kabinleriniz hangi malzemelerle, nasıl üretiliyor?
Malzeme olarak daha çok galvaniz sac kullanıyoruz, isteğe bağlı paslanmaz alüminyum sac
da çalışabiliyoruz. Panel kalınlığı belli olduktan sonra; kayar kapı mı olacak, panel pencere
yer alacak mı gibi detaylar doğrultusunda ürünü profillendirerek tasarımını yapıyoruz.
Taşyününü İzocam’dan temin ediyoruz. Farklı yoğunluklara sahip İzocam taşyününü stoklarımızda bulunduruyoruz. Bir de taşyününün yağmur, rüzgâr ve tozdan etkilenmemesi için önüne çift kat İzocam camtülünü seriyoruz. Profillendirdiğimiz sacın içine giydirdiğimiz taşyünü
katmanlarının ön tarafına da siyah camtülü kaplıyoruz. Camtülünün önüne yerleştirilen perfore
sacın perfore çapları da sesin şiddetine göre belirleniyor. Delik çapları 3 mm, bazı yerlerde 5
veya 7 mm olacak şekilde uygulanıyor. Son aşamada panellerimizin her iki ucu özel kapaklarla kapatılarak tabiat şartlarına uygun hale getiriliyor.
Dünya gürültü standartları çerçevesinde ürettiğimiz kabin ve panellerin 1000°C sıcaklığa dayanıklı olması gerekiyor. Kullandığımız sac panellerin etrafı demir aksamlı… Biliyorsunuz her
iki malzeme de 1200-1400°C’lerde erir. Taşyünü 800-1000°C arası sıcaklığa dayanıklı olduğu için, hem yangın hem de sesin emilimi açısından çok iyidir.
Ses büyük bir güç… Sesle dünyayı yıkabilirsiniz; bir yerde tutmanız, hapsetmeniz söz konusu
değildir. Ses dalgaları yaptığımız panellerden geçerken, taşyünü katmanlarına uğruyor ve sürtünmeye başlıyor. Sürtünürken de başka bir enerjiye; kinetik enerjiden statik enerjiye –ısı enerjisine dönüşüyor. Böylece ses örneğin 105 desibelden 85’e iniyor. Taşyünü burada ses enerjisini dönüştüren bir unsur oluyor. Sanayide, “şahmerdan” denilen büyük preslerde insanları
çalıştırmanız çok zordur örneğin. Böbrektaşını sesle kırdığımızı düşünürseniz, belli bir desibel
üzerinde 6 aydan uzun süre çalışan insanların iç organlarının zarar görmesi kaçınılmaz.
Türkiye’deki ses yalıtımı uygulamaları ve ilgili mevzuatlar
konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Almanya’da ses ve gürültü ile mücadele konusundaki çalışmalar 1952’ye uzanıyor. ILGmbH
de bu paralelde 1962’de faaliyetlerine başlamış. Türkiye’de Gürültü Kontrol Yönetmeliği’nin
bilfiil sistem içerisine girmesi de 1986’da oldu. 1992’ye dek uygulamada çok fazla etkisi olmadı ancak, 2002 sonrasında ciddi boyutlarda ele alınmaya başladı. Önceleri özellikle Avrupa menşeli fabrikalarda ses yalıtımının üzerine düşülürdü. Gürültünün insan üzerindeki etkilerinin farkına varılmasıyla, artık yerli sanayiciler de fabrikalarında ses yalıtımına önem vermeye
başladı. Arada kırk yıllık bir fark olsa da, zamanla birşeylerin değişeceğine inanıyorum.
Biliyorsunuz özellikle gelişmiş ülkelerde yerleşim yerleri yakınından geçen otoyol kenarlarında gürültü bariyerleri kullanılır… 1998’de İstanbul Karayolları Bölge Müdürü’ne, MecidiyeköyGayrettepe-Zincirlikuyu’dan geçen viyadük etrafına bariyer yapma konusunu gündeme getirdiğimizde, “Haklısınız, ancak Türkiye’de öyle enteresan bir durum var ki, yol için bir güzergâh
çiziliyor, inşaat başladığında etrafında birden binalar peydahlanıyor. Otoyola bakan binalar
daha da yüksek fiyatlara satılıyor” demişti. Ülkemizdeki ironiye, insanlarımızın algısına değin-
“Ses dalgaları yaptığımız
panellerden geçerken,
taşyünü katmanlarına
uğruyor ve sürtünmeye
başlıyor. Sürtünürken de
başka bir enerjiye; kinetik
enerjiden statik enerjiye –
ısı enerjisine dönüşüyor.”
mişti Bölge Müdürü… Tabii görsellik başka,
gece uyuduğunuzda o gürültünün sizden
aldığı enerji başka… Otoyol bariyerleri
Avrupa’da insan sağlığının bozulmaması
için önlem olarak yapılıyor. Ancak
Türkiye’de ise sanıyorum yoğun şikâyet olması gerekiyor yapılabilmesi için. Yapımları
büyük maliyet gerektiriyor. Umuyorum ki, en
kısa zamanda bizde de önlem olarak uygulanmaya başlayacak.
Sesin havadaki hızı saniyede 300-350 km,
katı ortamda ise bu hız 2000 km’ye ulaşıyor.
Çekiçle bir yere vurduğunuzda, bina içindeki
beton ve demir bağlantıları sayesinde bu ses
anında iletiliyor. Belli bölgelerde bu iletişimi
keserseniz sesin geçişini engellemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, konut projelerinde çalışan
mimar ve müteahhitlerin de ses yalıtımı konusunda daha hassas davranması gerekiyor.
35
İzocam Diyalog
İzocam Kullananlar
Ağaoğlu My Towerland’de İzocam imzası
A
ğaoğlu’nun My World’ten sonra
Ataşehir’de gerçekleştirdiği ikinci
büyük proje olan My Towerland,
modern ve özgün bir yaşam anlayışıyla
planlandı. İnşaat çalışmaları 2013 yılında
tamamlanan My Towerland’in döşeme,
duvar ve tavan yalıtım uygulamalarında,
yaklaşık 3000 m2 alanda İzocam ürünleri
tercih edildi.
Ses yalıtımına da önem veren projenin
akustik uygulamaları da İzocam ürünleri ve
uzmanlarıyla gerçekleştirildi. Dış duvar detayında; yatay delikli 135 mm tuğla, TSB ses
bariyeri, 50 mm İzocam Taşyünü Levha (70
kg/m3), 85 mm yatay delikli tuğla, 25 mm
TNC akustik pano (yanmaz kumaş kaplı) ve
T-Fon akustik conta kullanıldı. Geçiş noktalarında ise ses yalıtımlı kapı detayı uygulanması planlandı.
Projenin kolon detayları için; 25 mm TNC
akustik pano (yanmaz kumaş kaplı), 12,5
mm alçıpan, TPG-Fon ses bandı, 50 mm
İzocam Taşyünü Levha (70 kg/m3), TSB
ses bariyeri ve T-Fon akustik conta tercih
edildi.
Tavan detaylarında; 20 mm TNP-Fon akustik yalıtım levhası, 50 mm İzocam Taşyünü
Levha (70kg/m3), 1,25 mm alçı plaka, TPGFon ses bandı, kauçuk esnek titreşim alıcı
askı yer aldı.
My Towerland’in kat döşeme detaylarında
ise yine akustik planlamaya uygun olacak
şekilde; 80 mm donatılı beton, 10 mm TPEFon akustik levha, su kesici örtü, 30 mm
Taşyünü Yüzer Döşeme Levhası (150 kg/
m3) ve 250 mm döşeme betonu kullanıldı.
İzocam, Ağaoğlu My Home’da
Üç kulede toplam 786 daireden oluşan My
Home Maslak’ta studio dairelerden, 3+1’e
ve 4+1’den teras evlere kadar farklı ihtiyaçlara göre seçenekler bulunuyor. Optimum
metrekare kullanım alanı düşünülerek planlanan dairelerde, ferahlık ve fonksiyonellik
kadar yalıtım kalitesi de ön planda.
36
İnşaatı 2013 yılında tamamlanan My Home Maslak’ın otopark tavanı ses yalıtımı
için İzocam ürünleri tercih edildi. Otopark
tavanı döşeme detayında; 80 mm donatılı
beton, ayırıcı keçe, su kesici örtü, 50 mm
Bitüm Kaplı Taşyünü Teras Çatı Levhası
(150 kg/m3), 50 mm Çıplak Taşyünü Te-
ras Çatı Levhası (150 kg/m3), 3 mm TSB
ses bariyeri, 250 mm döşeme betonu yer
aldı. Malzemeler otopark üstü araç geçişi
olan yerlerde kullanıldı. Otoparkın bütün
detay ve kenarlarında 50 mm süpürgelik
dönülmesi sayesinde su, ısı, yangın ve ses
yalıtımı sağlanmış oldu.
İzocam Diyalog
Yeşilbahçe
Siteleri’nde
ses ve ısı
yalıtımı
İzocam’dan
K
onya’da yer alan, temeli Ocak
2011’de atılan ve inşaatı halen devam eden Yeşilbahçe Siteleri, toplam 9 blok ve 180 daireden oluşan lüks
bir kooperatif. Brüt 202 m2 yüzölçümüne
sahip olan ve 4 oda 1 salondan oluşan
daireler, yerden ısıtmalı olacak şekilde
planlandı. Yerden ısıtma sisteminin altında,
Konya İzocam Bayii Mustafa Nurullahoğlu
Ltd. Şti.’nin yönlendirmesiyle, 8900 m2
alanda 30 mm İzocam Taşyünü Yüzer Döşeme Levhası kullanımına karar verildi. Bu
ürün sayesinde hem katlar arası ısı yalıtımı,
hem de Yeşilbahçe Siteleri için büyük
önem taşıyan ses yalıtımı sağlanabildi. Kooperatifin zeminden ısıtma işleri Tayf
Mühendislik’ten Bülent Alparslan tarafından uygulandı.
Reyhan Park Konutları’nın yalıtım ürünleri İzocam’dan
Meram Belediye Başkanlığı öncülüğünde
yapılan kentsel dönüşüm projelerinden
olan Reyhan Park Konut Yapı Kooperatifi,
ses yalıtımına önem veren inşaat projelerinden biri.
Temeli Mayıs 2012’de atılan; 11 kat ve 5
bloktan oluşan Meram Reyhan Park Konut Yapı Kooperatifi’nde 88 adet 180 metrekare 4+1 daire, 88 adet 160 metrekare
3+1 daire ve 44 adet 123 metrekare 2+1
daire olmak üzere, 220 adet daire bulunu-
yor. Kooperatif yönetim kurulu tarafından
ses yalıtımına ayrıca özen gösterilen Meram Reyhan Park’ta, detaylı araştırmalar
sonucu katlar arası 6.300 m2 25 mm İzocam Yüzer Döşeme Levhası uygulanmasına karar verildi. Ayrıca dairelerin ortak duvarlarında ve merdiven holüne denk gelen
duvarlarda, sandviç duvar sistemi ve arasında 1.900 m2 50 mm İzocam Taşyünü
ABL-50 Ara Bölme Levhası kullanıldı. Dış
cephede, 6.100 m2 50 mm İzocam Manto Taşyünü paket sistem (boya hariç) ter-
cih edilen kooperatifin çatı yalıtımı için de
itina gösterildi ve çatı arasında 2.400 m2
140 mm İzocam Çatı Şiltesi uygulandı.
Reyhan Park Konutları’nın mantolama
malzemesi İzocam Konya Bayii Mustafa
Nurullahoğlu Yapı Malzemeleri’nden temin edildi. Kooperatifin dış cephe mantolaması İbrahim Gürler Mühendislik, yüzer
döşeme ve yerden ısıtma tesisatı ise Dizayn Makine Mühendislik tarafından gerçekleştirildi.
37
İzocam Diyalog
Kişisel Gelişim: Zaman Yönetimi
Zamanı ve işinizi siz yönetin
“Kişisel Gelişim” sayfamız için, bu sayımızın konuklarından yaşam koçu ve psikiyatri uzmanı
Dr. Murat Bilgili’den bir yazı yazmasını rica ettik. Kendisi, herkesin kendinden bir parça
bulacağı ve keyifle okuyacağı bir yazı hazırladı bizler için…
Z
aman yönetimi ile ilgili eğitime katılanlar üzerinde yapılan bir çalışmanın ilginç bir sonucu var: Katılımcıların bir kısmında eğitimden sonra zaman yönetimi konusunda iyileşme tespit edilirken,
diğerlerine eğitimin bir faydası olmadığı ortaya çıkmış. Günlük iş temposu içerisinde
tabii ki “acil” ve “öncelikli” başlıklarını ayrı ayrı veya bir arada kullanarak programlar yapmamız bize yarar sağlar. Ancak işin asıl püf
noktası, geçirdiğimiz zamanı yani yaptığımız
işi hangi verimlilikte yaptığımızdır. “Zamanı”
ve “işi” yönetmekle ilgili en önemli gücümüz
dikkatimizdir. Dikkat insanın ruhsal enerjisidir. Bu enerjiyi ne kadar iyi kullanmayı başarırsak, zamana ve işimize ait başarılı çalışmalar o kadar iyi ortaya çıkar.
gerekiyor. Bu teknolojik cihazlardan insan
beynine kısa süreli olarak gelen uyaranlara
alışıyoruz. Uzun gelen emaillere odaklanarak okumakta güçlü çektiğimizden kısa,
özet bilgiler içeren emailler istiyoruz. Bir ya
da iki sayfadan oluşan raporlar yerine, uzun
hazırlanmış raporlar bize verildiğinde kızıyoruz. Her şeyi kısa, öz olarak isterken zamanımız olmadığını ifade ediyoruz.
Amerika’da yapılan ilginç bir çalışmada, bir
yüksek lisans öğrencisinin eğitimi boyunca
25 bin sayfa okuması öngörüldüğü belirtiliyordu. Ancak hiçbir öğrenci bu kadar sayfayı okuyarak yüksek lisansını tamamlamıyormuş. Buna karşın yüksek lisans boyunca attıkları tweet sayısı 25 bin sayfayı geçi-
“Zamanı ve işi yönetmekle ilgili en önemli
gücümüz dikkatimizdir. Dikkat insanın ruhsal
enerjisidir.”
Günümüz insanının dikkatini toplama süresi
ortalama 3,5 dakikadır. Bu dikkat düşüşünün nedeni zamanı öğüten makinalar olarak tanımlanan bilgisayar, cep telefonu ve
televizyondur. Şimdi ilginç bir çelişki ile karşı
karşıyayız… Bilgisayarın, televizyonun ve cep
telefonunun olmadığı bir dünya düşünemeyiz; ancak bunları ne kadar gerekli ne kadar
gereksiz kullandığımızı çok iyi irdelememiz
38
yormuş. Havaalanında bekleyen insanları
gözlemliyordum… 30 kişiden 28’i cep telefonuna bakıyordu, bir kadın ortalıkta koşan
çocuğunun peşindeydi, yaşlı biri de uyukluyordu. Dramatik olan evlisi, flört edeni, aşığı
hiç konuşmadan ellerindeki cihazda bir
şeyler yapıyordu. Onlara, “Yaptığınızı bırakın, öylece oturun” derseniz, bir süre sonra
“Canım sıkılıyor” derler. Evde çocuklarımız
da aynı durumdalar… Lütfen bu yazıyı teknoloji karşıtı olarak değerlendirmeyin. Siz
evde emaillerinize bakarken, bunu görerek
büyüyen çocuğunuza “Dersini çalış” diyerek bilgisayarı yasaklıyorsunuz. Bu çelişkide
zamanı, işimizi, özetle hayatımızı yönetebilmeyi kaçırıyoruz.
İnsan istediklerine ulaştığında ya haz duyar
ya da zevk alır. Haz biyolojik ya da toplumsal koşullanmaların yarattığı ihtiyaçlarımız
karşılandığında ortaya çıkan bir histir. Zevk
ise sıra dışı dikkatimizi vermeyi başardığımız
bir sohbetten, bir tavla oyunundan sonra
duyduğumuz, unutmadığımız, her zaman
hatırladığımız duygudur. Hazlar silinip gidiyor, hatırlananlar ise zevk aldığımız yaşam
süreçleri oluyor. Bu da ancak sıra dışı dikkatimizi verebildiğimiz zamanlar gerçekleşebiliyor. Bizim yönlendirebileceğimiz uzun süreli
“dikkate” ihtiyacımız var. Bunu başarabilmek için, gerekli olmadığına inandığınız tüm
zamanlarda zamanı öğüten teknolojik aletlerden uzak durmalısınız.
Bırakın canınız sıkılsın, kendinizi eğlendirmek için düşünmeye çalışın. Merak duygunuzu dizginleyin! Diğer yaşamlarda neler olduğunu takip etmeyin. Bir bakacaksınız düşünebildiğinizden çok daha fazla zamanınız
ortaya çıkacak. Ve canınız sıkılmaya başlayacak. Zamanı ve işinizi yönetmek istiyorsanız en büyük gücünüz dikkatinizdir.

Benzer belgeler

İZODERGİ 120. Sayı

İZODERGİ 120. Sayı TL’ye, brüt ciromuzun ise 360,5 milyon TL’ye ulaşmasıyla, yüzde 6,2 oranında büyüdüğümüzü belirtmekten mutluluk duyuyorum. Bu güzel gelişme, içinde bulunduğumuz yıl için hedeflerimizi belirlemede b...

Detaylı