6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU ÇERÇEVESİNDE KİRA

Transkript

6098 SAYILI TÜRK BORÇLAR KANUNU ÇERÇEVESİNDE KİRA
6098 sayılı
Türk Borçlar
Kanunu
Kira Sözleşmesi Düzenlemeleri
Av. Ceren Gültekin, LL.M.
[email protected]
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
A- GİRİŞ:
11.01.2011 tarihinde TBMM’nce kabul edilerek 04.02.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir. Mevcut Borçlar Kanunu’nu
külliyen değiştiren 6098 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle 18.05.1955 tarihli 6570 sayılı
Gayrimenkullerin Kiraları Hakkında Kanun da yürürlükten kalkacak ve taşınır ve taşınmaz kiraları ile
ilgili münasebetlere Türk Borçlar Kanunu uygulanacaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kira ilişkisi
bakımından tarafların sözleşme serbestisi çerçevesinde diledikleri gibi düzenleme yapabilme
keyfiyetine son vermiştir. Buna göre, kira ilişkisinin ve kira sözleşmelerinin esaslı unsurlarından olan
kira artışı, depozito, muacceliyet ve cezai şartlar, sona erme gibi hususlar kanunda belirlenen
standartlar dahilinde düzenlenecek veya düzenlenmese de bu standartlara göre uygulama alanı
bulacaktır. Üstelik Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.
maddesinde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere hangi kanun yürürlükte
iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanunun hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmişken, aynı
maddenin ikinci cümlesinde Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere
ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiyenin Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabi
olduğu ve aynı kanunun 3. maddesinde ise, yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak, daha önce
gerçekleşmiş olsalar bile, içerikleri tarafların iradeleri gözetilmeksizin doğrudan doğruya kanunla
belirlenmiş işlem ve ilişkilere uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle kira ilişkisinin esaslı unsurları
hakkında yapılan düzenlemelerin, bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce akdedilmiş sözleşmelere
uygulanıp uygulanamayacağı hususu çok net olmamakla birlikte, sözleşme serbestisi ilkesini sona
erdirmesi bakımından “kamu düzeninden” sayılması ve yürürlüğe girmesiyle birlikte bazı maddeler
bakımından uygulama alanı bulması sonucu doğacağı kanaatindeyiz.
Uygulama alanında ortaya çıkan belirsizlikler ve sözleşme serbestisini kısıtlayan düzenlemeleri
nedeniyle yayınlandığı andan itibaren kira sözleşmelerinin kiralayan tarafında bulunan ticari
gayrimenkul yatırımcı ve sahiplerinin ve özellikle alışveriş merkezlerinin tepkisini çeken kanunun bazı
maddelerinde değişiklik olmasa da erteleme yapılması yoluna gidilmiştir.
Bu çerçevede, 14.04.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı “Yargı
Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” çeşitli
kanunlarda değişiklik ve düzeltmeler yapmak, kalıcı veya geçici çözümler getirmek amacıyla
çıkarılmıştır. Kanunun Geçici 2. Maddesi “Kiracının Türk Ticaret Kanunu’nda tacir olarak sayılan kişiler
ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanununun 322, 324, 330, 339, 341, 342, 343, 345, 346 ve 353üncü maddeleri
01.07.2012 tarihinden itibaren 5 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu
maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi
hükümleri tatbik olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
I-
KİRA BEDELİNİN BELİRLENMESİ:
Kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik yapılamayacağına
dair Türk Borçlar Kanunu’nun 343. maddesinin uygulaması 6217 sayılı Kanun çerçevesinde 5 yıl
ertelenmiştir. Fakat ticari gayrimenkul yatırımcılarının kabusu olan 344. madde 01.07.2012 tarihinde
uygulanmaya başlayacaktır. Bu çerçevede, “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira
bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek
koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.
1
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat
endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne
alınarak hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş
yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında
uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu
ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan
sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre
değiştirilebilir…”
düzenlemesi, sözleşmede ne şekilde imza altına alınırsa alınsın, tarafların iradelerinin önüne geçerek
kira bedelindeki artışın üretici fiyat endeksindeki artış oranına sabitlenmesi sonucunu doğurmaktadır.
Günümüzde ticari gayrimenkuller genellikle 1, 5 ve 10 senelik süreler için kiralanmakta ve kira
sözleşmeleri, kiracı tarafından sona erdirilmediği sürece ve sözleşmede daha uzun bir dönem için
yenileneceği
düzenlenmedikçe, birer yıllık
sürelerle yenilenmektedir. Bu
şekilde
hazırlanan
kira
Sözleşmede
kira
sözleşmelerinde ise genel bir
yaklaşımla yenilenen dönem
için uygulanacak kira artış
oranı asgari bir yüzde oranı
bedeli yabancı para
uygulanmak veya net kira
bedeli belirlenmek suretiyle
veya tüketici ve/ veya üretici
fiyat endeksleri çerçevesinde
olarak
belirlenmektedir ya da hiç
düzenlenmemektedir.
Her
kararlaştırılmışsa,
ihtimalde de, 6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu’nun 344.
maddesi,
01.07.2012
tarihinden sonra imzalanmış
beş yıl geçmedikçe
tüm
kira
sözleşmelerine
istisnasız olarak uygulanacak
kira
bedelinde
ve taraflar yenileme dönemi
için kira artışı belirlemişlerse
bu artış, üretici fiyat endeksi
(ÜFE)
oranını
geçmemek
değişiklik yapılamaz.
koşuluyla geçerli olabilecektir.
Aksi halde yani tarafların
yenilenen dönemde kira artış
oranını belirlemediği kira
sözleşmeleri için de kira
sözleşmesi süresince yapılan
kira artış oranına ve sair irade ve mutabakatlara bakılmaksızın yeni ve takip edecek dönemlerin kira
bedeli ÜFE artış oranı dikkate alınmak üzere arttırılabilecektir. 01.07.2012 tarihinden önce
imzalanmış sözleşmelerin yenileme dönemi için yapılan kira artışlarına hangi hükmün uygulanacağı
ise tam bir muammadır. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
uyarınca Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bu fiil ve işlemler
hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı
düzenlenmişse de aynı kanunun 3. madde hükmü gereği, Türk Borçlar Kanunu hükümleri, yürürlüğe
girdiği tarihten başlayarak, daha önce gerçekleşmiş olsalar bile, içerikleri tarafların iradeleri
gözetilmeksizin doğrudan doğruya kanunla belirlenmiş işlem ve ilişkilere uygulanacaktır. Bu durumda
kira bedelinin belirlenmesi konusunun, içeriği tarafların iradeleri gözetilmeksizin doğrudan doğruya
kanunla belirlenmiş işlemlerden mi sayılacağı yoksa kira sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte
bulunan kanun hükümleri çerçevesinde mi değerlendirileceği kanaatimizce Yargıtay içtihatlarıyla
anlam kazanacak bir husustur.
Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesinin son fıkrası “…Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak
kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelince değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı
2
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
İfa Güçlüğü” başlıklı 138inci maddesi hükmü saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin
belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü fıkra
hükmü uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin son fıkrası kira sözleşmelerinde döviz
cinsinden belirlenen kira bedellerinin artışına ilişkindir. 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında
Kanun’un Geçici 7. maddesi, kira parasının yabancı paraya endeksli olarak belirlendiği sözleşmelere
ayrıca yıllık artış uygulanamayacağını düzenlemişse de, yerleşmiş Yargıtay içtihatları çerçevesinde ilgili
maddenin uygulamasının, Türkiye’nin ciddi bir ekonomik krize girdiği ve Türk Lirası’nın yabancı
paralar karşısında ciddi oranda değer kaybettiği 2001 ve takip eden yıllarda yenilenen ve dolayısıyla
kira artışı yapılması beklenen sözleşmelerle sınırlı olduğu şeklinde bir sonuç doğmuş oldu. Fakat Türk
Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle, kanun koyucu, 6570 sayılı Kanun’un Geçici 7. maddesinin
yarattığı soru işaretlerini ortadan kaldırmış ve kira bedelleri dövize endeksli olarak belirlenmiş kira
sözleşmelerinde, tarafların iradelerinin önüne geçerek, beş yıl geçmedikçe kira artışı yapılmasına
engel olmuş oluyor. Söz konusu madde fıkrasının da yukarıda izah edilen sebeple, 01.07.2012
tarihinden önce imzalanmış bulunan kira sözleşmelerine uygulanıp uygulanamayacağı hususunu
zamanla göreceğiz.
II.
GÜVENCE BEDELİ/DEPOZİTO
6217 sayılı Kanun gereğince, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden itibaren 5 yıl süreyle
ertelenecek de olsa, kiracının güvence/depozito vermesine ilişkin hükümler ciddi ölçüde kanun
koyucu tarafından kontrol altına alındığı için bu makalede ilgili hükümlerden bahsetmenin gerekli
olduğu kanaatindeyiz. Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hususu düzenleyen 342. maddesinin uygulama
alanı bulacak olmasıyla birlikte, güvence tutarı üç aylık kira bedelini aşamayacaktır. Günümüzde, uzun
süreli kira sözleşmelerinde 6 aylık kira bedeli tutarında güvence talep edilebildiği düşünülürse, bu
madde de ticari gayrimenkul sahibi kiraya verenlerin sınırsız taleplerle kiracıları zorlamasını
engellemeye yöneliktir.
Bundan daha önemli olduğunu düşündüğümüz başka bir husus vardır ki, Türk Borçlar Kanunu’nun
342. maddesinin uygulama alanı bulmasıyla, yerleşmiş teamülün ciddi ölçüde değişeceği inancını
uyandırmaktadır. Beş yıllık ertelemenin ardından uygulanacak 342. madde şu şekilde düzenlenmiştir:
“Konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme borcu getirilmişse, bu güvence
üç aylık kira bedelini aşamaz.
Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı
olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir
bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki tarafın rızasıyla veya icra takibinin kesinleşmesiyle
ya da kesinleşmiş mahkeme kararına dayanarak geri verebilir.
Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira sözleşmesiyle
ilgili bir dava açtığını veya icra ya da iflas yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı olarak bildirmemişse
banka, kiracının istemi üzerine güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.”
Bu düzenleme günümüzde genel itibarla yerleşik şekilde uygulanan, güvence olarak teminat mektubu
verme uygulamasını değiştirmeye ehildir. Zira güvence olarak nakit paranın verildiği kira
sözleşmelerinde kiracının güvencenin iadesinde hiçbir şekilde faiz isteyemeyeceği bilinen ve genel
olarak tatbik edilen bir uygulamadır. Keza, güvence olarak kıymetli evrakın verildiği durumlarda
3
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
kıymetli evrakın teminat için verildiği yönünde kayıt düşemeyen kiracılar icra takipleriyle veya menfi
tespit davalarıyla uğraşmak zorunda kalırken, teminat amacıyla verildiğine dair kayıt düşebilen
kiracılar açısından kıymetli evrakın lehdarının icra takibine geçmesini engelleyici bir hüküm
bulunmadığından kiracılar nakit para ve kıymetli evrak vermek istememekte, banka mektubuna
yönelmektedirler. Yeni düzenlemede, nakit paranın vadeli bir tasarruf hesabına yatırılması, kıymetli
evrakın ise bankaya depo edilebilmesi, bankadan teminat mektubu alabilmek için nakit blokaj
yapmak durumunda kalan tacir kiracıları güvence bedeli olarak nakit para veya kıymetli evrak
vermeye itecektir diye düşünüyoruz. Her ne kadar kanun koyucu net bir şekilde teminatın bozulması
durumunda vadeli tasarruf hesabı örneğinde birikmiş faiz hakkında net bir düzenleme yapmamışsa
da, kiracının vereceği güvencenin üç aylık kira bedelini aşamaması hükmü gereğince faizin kiracıya
verilmesi şeklinde bir sonuç doğduğunu düşünüyoruz.
Bunların yanında teoride bulunan fakat pratikte ortak bir uygulama alanı bulmayan “escrow” kavramı
bankalar için artık bir zorunluluk haline gelmiş olacaktır.
III.
MUACCELİYET VE CEZAİ ŞARTLAR
Türk Borçlar Kanunu’nun 346. maddesi, “Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme
yükümlülüğü getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu
ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir.” şeklinde
düzenlenmiştir. İşbu maddenin uygulaması, giriş kısmında açıklanan 6217 sayılı Kanun çerçevesinde
01.07.2012 tarihinden başlayarak 5 yıl süreyle ertelenmişse de uzun vadede kanun koyucunun kiraya
verenleri endişelerinden kurtaracak yeni çözümler üretmesi bekleniyor. Zira bu uygulama
çerçevesinde ne zaman imzalandıklarına bakılmaksızın kira sözleşmelerinde yer alan muacceliyet ve
cezai şart hükümleri, maddenin uygulama alanı bulacağı tarihten itibaren geçersiz addedilecektir.
IV.
KİRA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ
Kira sözleşmelerinin kiraya veren tarafından sona erdirilmesi için oluşması gerekli şartlar, 6570 sayılı
Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun’un 7. maddesi çerçevesinde belirlenmiştir. 6570 sayılı Kanun,
Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle mülga olacaktır fakat 7. madde hükmünün
düzenlemeleri Türk Borçlar Kanunu’nun lafzında, orijinal halinden birtakım küçük değişikliklere
uğratılarak tutulmuştur. Bu meyanda Türk Borçlar Kanunu’nun, kiraya verenin kira sözleşmesini
feshetme hakkını düzenleyen 350., 351., 352. maddelerinin 6570 sayılı Kanun’dan büyük farklılıklar
göstermemesi nedeniyle, bu alt başlıkta konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin bildirim yoluyla
sona ermesini düzenleyen 347. madde üzerinde durulacaktır.
“Konut ve çatılı işyeri kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş
gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren
sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak, on yıllık uzama süresi
sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde
bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl
geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi
sona erdirebilir.” şeklinde düzenlenen 347. madde ile kanun koyucu, kira sözleşmelerinin kiraya veren
4
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
tarafından başkaca şartları haiz olmasını gerektirmeden bildirim yoluyla feshedilmesine hak tanımış
bulunmaktadır. İşbu madde 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girecek maddelerdendir, 6217 sayılı
Kanun ertelemesinden etkilenmeyecektir. Anılan nedenle konut ve çatılı işyeri kiralarında on yıllık
uzama süresi sonunda kiraya
verenin bu süreyi izleyen
her uzama yılının bitiminden en az
üç ay önce bildirimde
bulunmak koşuluyla, herhangi bir
sebep göstermeksizin kira
Kiraya veren
sözleşmesini
sona
erdirebileceğine
ilişkin
sözleşme
süresinin
hüküm veya sözleşme metni
geçerli olacaktır. Buna
göre, on yıllık uzama süresinin on
yıllık veya on yıl süreyle
bitimine dayanarak
devam eden kira sözleşmesi
anlamına mı, yoksa ilk kira
döneminin ardından on yıl
boyunca uzayarak devam
sözleşmeyi sona
eden kira sözleşmesi anlamına mı
geldiği
tam
olarak
erdiremez.
Ancak
on
anlaşılamamakla birlikte, yaygın
kanaat on yıllık veya on yıl
süreyle
devam
eden
kira
sözleşmelerine
yıllık uzama
uygulanabileceği
şeklindedir.
Bunun dışında, belirli süreli
süresinin
sonunda
en
kira sözleşmelerinde kiraya veren
on yıl geçmedikçe, mülga
olan/ olacak düzenlemelerde de
uygulandığı gibi sürenin
az üç ay önceden
bitimi gerekçesine dayanarak kira
sözleşmesini
sona
erdiremeyecektir. Bunun aksine,
bildirmek koşuluyla
kiracı
belirli
süreli
sözleşmelerin
süresinin
bitiminden en az onbeş
herhangi
bir
sebep
gün önce bildirimde bulunduğu
takdirde, kira sözleşmesini
sona erdirme hakkını haizdir.
göstermeksizin sona
Bahse konu edilen madde, 6217
erdirebilir.
ertelemeye konu maddelerden
Türk
Borçlar
Kanununun
Şekli Hakkında Kanun’un Geçici 2.
uygulanacağı kira sözleşmesinin imza tarihi uyarınca ertelemeye konu
sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:
sayılı Kanun çerçevesinde
biri değilse de, 6101 sayılı
Yürürlüğü ve Uygulama
maddesi
çerçevesinde,
olabilecektir. Şöyle ki; 6101
“Bu Kanunun 1. Maddesinin son cümlesi hükmü bir defaya mahsus olmak üzere, bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden önce Türk Borçlar Kanununun 347nci maddesinin birinci fıkrasının son
cümlesinde öngörülen kira sözleşmelerinden on yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri
kalan süre beş yıldan daha kısa olanlar hakkında, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl; on yıllık
uzama süresi dolmuş olanlar hakkında da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl sonra uygulanır.”
Bu madde, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce imzalanmış ve devam etmekte olan
kira sözleşmeleri bakımından temerrüt, sona erme ve tasfiye hükümlerinin bir defaya mahsus olmak
üzere, süresi beş yıldan daha az kalmış kira sözleşmelerine 01.07.2012 tarihinden itibaren beş yıl; on
yıllık süresi sona ermiş kira sözleşmelerine ise 01.07.2012 tarihinden itibaren iki yıl sonra
uygulanacağını düzenlemektedir. Sözün gelimi, temerrüt, sona erme ve tasfiye hükümleri 2000
yılında imzalanan belirli süreli bir kira sözleşmesi hakkında Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe
girmesinden itibaren iki yıl sonra; 2005 veya 2006 yılında imzalanan belirli süreli bir kira sözleşmesi
hakkında ise Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl sonra uygulanacaktır.
Anılan nedenle, kiraya veren Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte on yıllık kira
sözleşmelerini sona erdirme hakkını derhal haiz olamayacaktır. Bununla birlikte yeni imzalanan veya
5
GÜLTEKİN HUKUK BÜROSU
Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla süresinin dolmasına beş yıldan fazla kalan
kira sözleşmeleri hakkında sona erme hükümleri ertelenmeyecek ve kira sözleşmelerinin süreleri
dikkate alınmak üzere uygulanır hale gelecektir.
B- SONUÇ
Yargı reformu adı altında hemen her ay başka bir kanunun değiştiği ülkemizde, yeni düzenlemelere ve
bunların uygulamalarına ayak uydurabilmek zaman gerektiriyor. Bu meyanda baştan sona değişen ve
yürürlüğe girmesiyle başka kanunları da ilga edecek olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Kira
Sözleşmesi” başlıklı dördüncü bölümünün bir kısmına değindik. Makalemizi, perakende sektöründe
kiracı veya kiraya veren sıfatıyla rol alan ticari şirketlere Türk Borçlar Kanunu’nda yapılmış olan bazı
değişiklikler konusunda bilgi vermek amacıyla kaleme aldık. Önceden de değindiğimiz gibi, 6098 sayılı
Türk Borçlar Kanunu’nun özellikle ticari gayrimenkul sahibi kiraya verenler nezdinde yarattığı endişe
nedeniyle kanun koyucu birtakım ertelemelerle devamlılık sağlamaya çalışmışsa da uzun vadede
yapılmış olan ertelemeler dışında başkaca değişikliklere ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.
6

Benzer belgeler

KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRALARINDA KİRA SÖZLEŞMESİNİN

KONUT VE ÇATILI İŞYERİ KİRALARINDA KİRA SÖZLEŞMESİNİN feshetme hakkını düzenleyen 350., 351., 352. maddelerinin 6570 sayılı Kanun’dan büyük farklılıklar göstermemesi nedeniyle, bu alt başlıkta konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin bildirim yo...

Detaylı