File

Transkript

File
SÖYLEŞİ
HENDEK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İLE SÖYLEŞİ
1-) Sayın müdürüm, değerli vaktinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyoruz. Bize kendinizi kısaca tanıtır
mısınız ?
Hoş geldiniz. İsmim Sabri Doğan. Hendek ilçe milli eğitim müdürüyüm. 1971 yılında Sakarya ‘da doğdum . Burada
ilkokulumu tamamladıktan sonra Geyve Anadolu imam hatip ortaokulu ve lisesinde eğitimimi devam ettirdim. Gazi
Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi sınıf öğretmenliği bölümü mezunuyum. Bingöl’ün Solhan ilçesinde 4 yıl sınıf
öğretmenliği yaptım daha sonra Geyve Umurbey ilköğretim okuluna müdür olarak atandım. Daha sonra şube müdürlüğü
gibi hep yöneticilik yaptım. Şu an Hendek ilçe müdürlüğünde 2010 yılından itibaren hizmet etmekteyim.
2-) Sınıf öğretmenliği hakkında düşünceleriniz nelerdir ?
Sınıf öğretmenliği bence bir binanın temelidir. İnsanı yetiştiren öğretmenler de o çocuğun temelini güzel bir şekilde
inşa etmeli. Sınıf öğretmenliği bence öğretmenlikler içinde en önemli yere sahiptir.
Çocuk sınıf öğretmenlerinin elinde yetişir. Çocuk sınıf öğretmenini severse hayata bir adım önde başlamış demektir.
Aynı şekilde sınıf öğretmenini sevmezse derslerini okulunu sevmez. İşin temeli sevmektir. Bu temeli de sınıf öğretmenleri
oluşturduğundan sınıf öğretmenlerine çok önemli iş düşüyor.
Sınıf öğretmeni çocukla bir olmalıdır. Mesela çocuklar yakar top oynadığında öğretmen odasında değil çocuklarla
birlikte yakar top oynamalıdır. Öğretmen kendisini onlara benimsetmelidir.
Sınıf öğretmenliği öğretmenliğin temeli ve en önemlisidir. Sınıf öğretmenliği içersinde de birinci sınıfları okutmak
en zoru ve en önemlisidir. Bizim zamanımızda birinci sınıfı okutmayana sınıf öğretmeni denmezdi. Çünkü birinci sınıf
sınıf öğretmenliğinin en meşakkatli ve çetin olanıdır.
SÖYLEŞİ
HENDEK İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İLE SÖYLEŞİ
5- Çok Etkilendiğiniz bir anınızı bizimle
paylaşır mısınız ?
3- Sınıf öğretmenliği ile ilgili çalışmalarınızdan ve
projelerinizden kısaca bahseder misiniz ?
Sınıflarda dersin daha verimli olması için ve görsel
olarak anlatılması için projeksiyon makineleri ve internete
bağlanma konusunda çalışmalarımız var. Bilgiye ulaşmada
daha kolay olsun öğretmenlerimiz daha iyi hazırlansın veya
görerek öğrenmeyi daha yaygınlaştıralım diye bu ağı daha
da genişletiyoruz. Öğrenmenin % 80’i görerek öğrenmedir.
Çocuklara görsel olarak öğreterek daha fazla kalıcılık
sağlar. Bu konuda milli eğitim bakanlığının da çok desteği
var.
Ayrıca yavaş yavaş birleştirilmiş sınıfları bitirmeye
çalışıyoruz çünkü her sınıfın bir sınıf öğretmeni olmalı.
Dört sınıfın bir arada verimli olmadığı kanaatindeyim. sayı
ne olursa olsun taşıma taraftarıyım ve ilgili her sınıfın kendi
öğretmeni olmasını istiyorum.
Bingöl’de sınıf öğretmenliği yaptığım
sıra da kış ayın da bir öğrencim
rahatsızlandı. O arada da sınav yapıyordum.
Öğrencimizi hastaneye getirdik doktor
sınavdan kaçmak için böyle yapacağını
söyledi. Öğrencimin böyle yapmayacağını
yalan söylemeyeceğini bildiğimden direk
ilçe hastanesine götürdüm. Hastane de
müşahede
altında
tutulduktan
sonra
öğrencimin felç olduğunu öğrendim. Oradan
da Elazığ eğitim ve araştırma hastanesine
götürdüm. O arada zaten velisi ve akrabaları
hastaneye geldiler. Ben bir vakit sonra vatani
görevim için askere gittim. Askerliğimi
yaparken iki ay sonra telefon numaramı
öğretmen arkadaşlarımdan alarak beni aradı.
Hocam Allah razı olsun sizden siz
olmasaydınız
ben
şuan
yürüyor
olmayacaktım yatakta olacaktım.
Kısaca gençler öğretmenlik mesleği
özveri isteyen bir meslektir. Kendinizden
vereceksiniz ki değer kazanacak.
4- Sınıf öğretmenliği bölümünün geleceği hakkında
neler söylemek istersiniz ?
Nüfusumuz arttıkça sınıf öğretmenliğine ihtiyaç daha da
artacaktır. 4+4+4 eğitim sisteminde öğretmen alımında
kesintiye uğrasa da tekrar artış göstereceğine inanıyorum ve
bunu geçen sene ki alımlardan da anlayabiliriz
6- Sizce ideal öğretmen nasıl olmalıdır ?
Öğrenciyi en güzel şekilde yetiştirmelidir. Yetiştiği
öğrenciyi sonuna kadar mesleki hayatına ulaşıncaya kadar
hedefe varana kadar takip etmelidir. Öğrenciyi ilkokulu
bittikten sonra ortaokul da lise de ve üniversitede takip
etmeli ve erdemli bir insan yetiştirmek için gayret
etmelidir. Öğretmenin hedefi erdemli ve güzel insan
yetiştirmektir çünkü güzel insan her yerde güzeldir.
7- Sınıf öğretmeni adaylarına mesajınız
nelerdir ?
Gelecek sizlerin elinde. Okullarımız sizleri
bekliyor. Bir an önce göreve başlarsınız
inşallah. Hayırlısıyla yeni yetiştirecek
fidanlara su dökmek, onları canlandırmak bi
bahçıvan
edasıyla
yetiştirmek
için
okullarımız da sizleri bekliyor. Buradan
hepinize selamlarımı yollamak istiyorum.
BİR KISSA
DERVİŞ KAŞIKLARI
Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Diye sordular bir bilgeye. Bilge,
büyük bir sofra hazırladı ve sevgiyi dillerinden eksik etmemelerine karşın, onu günlük yaşamlarında hiç kimseye
göstermeyen kişileri yemeğe çağırdı. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra, önlerine birer tas sıcak çorba, sonra
da derviş kaşıkları denen, sapları bir metre uzunluğunda özel kaşıklar getirildi.
Ev sahibi konuklarına bu kaşıkları nasıl tutmaları
gerektiğini söyledi Herkes kaşığının ucundan tutmak
zorunda kaldı. Konuklar, uçlarından tuttukları bir
metre
uzunluktaki
kaşıkları
güçlükle
taslarına
daldırıyorlar, fakat kaşıklarına çorba doldurup,
ağızlarına götüremiyorlardı.. Ağızlarına bir kaşık
çorba koyabilmeyi beceremeyen konuklar, yemekten
sonra kalktıklarında, karınlarını doyuramamışlar, kaşıklarından dökülen çorbalarla da sofranın üstünü
kirletmişlerdi.
Bilge, bir gün sonra ikinci bir yemek daveti verdi. Bu kez, sevgiyi gerçekten bilen ve her gün sevgiyle yaşayan
kişileri çağırdı. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen pırıl pırıl kişiler geldiler ve bu kez onlar yerlerini
aldılar, sofrada. Önlerine birer tas sıcak çorba ve sapları bir metre uzunluktaki derviş kaşıkları getirildi. Onlara
da kaşıkları ancak, saplarının uçlarından tutabilecekleri kuralı söylendi. Ev sahibi bilgenin buyrun, afiyet olsun
sözünden sonra sofradaki herkes, önündeki kaşığı, sapının ucundan tuttu ve herkes kaşığını, karşısındaki kişinin
tasına daldırıp, kaşığına aldığı çorbayı, karşısındaki kişinin ağzına uzattı. Bu yöntemle herkes karnını
doyurabildi. Konuklar sofradan kalktıklarında ise, sofranın üstünde, dökülmüş tek damla çorba yoktu. Sevginin
yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır sorusunu soranlara bu
uygulamayla yanıt
verdikten sonra bilge, bir de öğütte bulundu:
Kim ki yaşam sofrasında yalnızca
kendini görür ve yalnızca kendini
doyurmayı düşünürse, o kişi aç
kalacağını da bilmelidir. Ve kim ki
başkalarını da düşünür ve o da
kesinlikle
doyurulacaktır.
Çünkü
yaşam denen bu pazarda, alan değil,
veren kazançlıdır her zaman.
ŞAİR VE ÇOCUK
ÇOCUK YÜREKLİ ÇOCUK DOSTU ŞAİR : CAHİT ZARİFOĞLU
Cahit Zarifoğlu deyince akla ilk gelen,
çocuklar ve onların hüzünlü coşkularıdır. Sevgili
arkadaşlar
bizler
şairleri
ansiklopedi
sayfalarına
ve
yazarları
sıkıştırılmış
kuru
bilgilerden ibaret hayatı olan kişilik olarak
biliriz. Bir de işin diğer bir yüzü vardır.
İşte bu işin diğer yüzü, Cahit Zarifoğlu’nun
iç dünyası, kalbinin güzelliğindendir.
Sevgili şairimizde sonsuz bir iç derinliği ve
sınırsız bir insan sevgisi vardır. Bu niteliklerin
birinci simgesi şair duyarlılığı ikinci duyarlılığı ise
şiirlerini çocuk kalplerine adamasıdır. Bu alanda
yaptığı
çalışmalar
şiirle
kalmaz,
öykü
ve
ANLIYORUM
Bazen anlıyorum
Bazen anlamıyorum
Annemi
Babamı
Ninemi
romanlarla desteklenir.
Edebiyata lise yıllarında ve çocuk denecek
Annem şöyle der
yaşta başlayan sanatçı, sanat yaşamının her
Göstererek beni
döneminde yapıtlarındaki doğallığı ve duyarlılığı
korumuştur.
Şairimiz
-Cin gibi maşallah
Cin ne demek
Maraşlıdır,
Anadolu’nun
her
Gibi ne demek
köşesinden yetişen şair ve yazarlarımız gibi o da
Babam diyor ki
önemli ustaların yanında yetişip, onlardan edebi
Bana bakarak
ilhamlar alıp,sanatını şekillendirmiştir. 1940’ ta
-Altını üstüne
getirmiş evin
doğup 1987’de bu dünyadan göçen şair, tüm
yaşamına, çocuk duyarlılığında gül esen gülüşler
Hiç yapabilir miyim
Dediklerini,
Tek başıma
Ninemse der bana
-Topaç gibi
Bir dedem
Açık insan,
Pek de zeki
Dilinden bal akar
Attaya gidelim der,
Al sana şeker der,
Göz kırpar
Okşar
Sever,
Bir de gıdıklar
Dedemi çok
anlıyorum.
Cahit ZARİFOĞLU
sığdırmıştır.
Tolga ÖZÖZEN
DENEME
BANA BİR KADRO VERENİN KIRK YIL KÖLESİ OLURUM !
İşsizlik, gençlerimizin en büyük sorunu durumunda. Eskiden ekmek
aslanın ağzındaydı şimdi ise midesinde. İş eğer bir devlet kadrosu ise
daha bir değerli oluyor. Bu ortamda sizleri biraz gülümsetelim istedik.
Kadronuz münhal (açık) olsun, efendim!
Bir devlet kadrosuna sahip olabilmek. Bütün gençlerin en büyük hayalidir. Devlet kadrosu demek
“Hayatım Kurtuldu” demektir. Dualar, istekler amaçlar hep bir kadro alabilmek için. Geçici kadro
alabilenler muratları yarım gerçekleşmiş demektir ve diğer yarım murat için hayatlarının geri kalan
kısmını bu mücadeleye ayırırlar.
Atasözlerimiz, deyimler ve şarkı sözlerimiz bile değişmeye başladı. Mesela:
 Bana bir kadro verenin, kırk yıl kölesi olurum’
 Kadrom yok geçici kadromla sev beni’
 ‘Ana gibi yar kadro gibi diyar olmaz’
 ‘Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı, devlette bir kadrom olmayınca’
 Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir kadro gibi’
Kadro takıntısı bizde o kadar çok ilerde ki ondan başka bir değer tanımayız. Sabancı’ya; ”Onun
fabrikaları, köşkleri var ama devlette bir kadrosu yok” diye acıyanlarımız var.
Kadroya kavuşmadan ölen insanlara :
-“Vah vah gözleri açık gitti” denir
Cenazelerde de, İmam:” Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda tüm cemaat :
-”Kadrosuz bilirdik ! Zavallı adam.” diye bağırmaya başladı.
Anne babaların, çocukları ve sevdiklerine yaptıkları
dualar bile değişmiş. Nasıl mı? Buyrun okuyalım:
 Allah sana kadro nasip etsin.
 Kadron münhal olsun.
 Allah sana dünya ve ahiret kadrosu versin.
 Tuttuğun kadro olsun.
Beddualarımız ise şöyle yapılmaya başlandı:
 İnşallah kadrosuz kalasın!
 Allah, sana kadro nasip etmesin!
 Kadrosuz herif!
Yazan: İbrahim Meraler
BİR ÖĞRETİM TEKNİĞİ
6 (ALTI ) ŞAPKALI DÜŞÜNCE TEKNİĞİ
Altı Şapkalı Düşünce Tekniği, Edward De Bono tarafından geliştirilen toplantılardaki düşünce ve
önerilerin belirli bir düzen içinde sunulması ve sistematikleştirilmesi için kullanılan bir tekniktir.
Şapkalar düşüncelerin ayrıştırılması için kullanılan bir semboldür. Katılımcılardan şapkaların rengi
değiştikçe, rengin simgelediği düşüncelerin belirli bir düzen içinde sırasıyla aktarılması beklenir.
NASIL UYGULANIR?
Katılımcılara üzerinde görüşme yapacakları konu verilir. Tüm katılımcılardan konuya yaklaşırken
aynı şapkayı giymeleri, yani konuya aynı şekilde yaklaşmaları beklenir. Şapkaların renkleri aşağıda
verilen düşünme yaklaşımlarını simgelemektedir.
Tarafsız şapkadır ve net bilgileri içerir. Görüşülen konu ile ilgili
net bilgiler, sayılar, araştırmalar, ölçümler, kanıtlanmış veriler
ortaya konur.
BEYAZ
Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html
KIRMIZI ŞAPKA
Duygusal, kişisel şapkadır. Kişisel duygular bu şapkada hesaba katılır.
Görüşülen konuyla ilgili olarak, katılımcılara hiçbir dayanağı olmasa da
hislerini söyleme şansı verilir.
Kötümser, tedbir şapkasıdır. Tehlikelerle alakalı olan şapkadır.
Kötümser tüneli görür, iyimser ise tünelin ucundaki ışığı.
SARI ŞAPKA
SİYAH
ŞAPKA
İyimser, yararlar şapkasıdır. Projenin avantajlarının ortaya konduğu
şapkadır. Yapılacak işin avantajları ortaya konulur.
Getirileri göz önüne alınır.
Yenilikçilik, yaratıcılık , üretken fikirler şapkasıdır. Önemli olan
fikrin saçma olup olmadığı değil; orijinal, yeni, üretken olması ve
katma değer yaratmasıdır.
YEŞİL
ŞAPKA
Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html Serinkanlı durum analizi, kontrol şapkasıdır. Sonunu görmeden
MAVİ ŞAPKA
işe başlamamak istiyorsak bu aşama çok önemlidir. Sonuçların ortaya
konduğu şapkadır.
Kaynak: http://www.dersimiz.com/eyazim/6-Alti-DusunceSapkasi-Yontemi-126.html
ANKET
SINIF ÖĞRETMENLERİ UNUTULMUYOR
Sınıf Öğretmenleri Derneği (SÖDER) tarafından 7 ilde 1000 kişiyle yapılan araştırmaya
katılanların yüzde 86'sının ilkokuldaki sınıf öğretmenlerinin isimlerini hatırladıkları belirlendi.
Araştırmanın
en
ilgi
çeken
bulgusu,
insanların
yüzde
86'sı
ilkokuldaki
sınıf
öğretmenlerinin ismini hatırlıyor. Vatandaşlar sınıf öğretmenliği mesleğinin unutulmaz
olduğunu ifade ediyorlar ki bunun oranı yüzde 85 civarında. Toplum deneyimli sınıf
öğretmenlerini yüzde 70 civarında daha başarılı görmekte olduğu belirtiliyor.”
İnsanların yüzde 70'i sınıf öğretmenliği mesleğinin yorucu, yıpratıcı ve stresli bir
meslek olduğunu belirtirken, yüzde 72'si de sınıf öğretmenlerini toplumun mimarı ve
mühendisleri rolünde görüyor. Açık uçlu sorduğu; 'Sınıf öğretmenliği mesleği dendiğinde
aklınıza ne geliyor?' sorusuna toplum ilk olarak kutsal bir meslek olarak algılıyor, bu
mesleğe alımlarda seçici davranılması gerektiğini ifade ediyor, yine sınıf öğretmenliği
mesleğinin sabır gerektiren bir meslek olduğunu anlatıyor.
BİLGİ
FARKINDA OLALIM !
Türkiye’deki toplam sınıf öğretmenliği sayısı 211 bin 527. Bunların 117 bin 420’ si gerçekte başka
alanlarda öğretmenlik yapmak üzere eğitim almış kişiler. Sözün özü sınıf öğretmenlerimiz sadece
%44.5 ‘ i gerçekten sınıf öğretmeni.
Son 3 yılda atama yapılan sınıf öğretmenlerin sayıları
Sınıf Öğretmenliği
Min. Puan
Atananan Sayısı
Başvuru sayısı
2014
74,4461
6.098
14.085
2013
85.559
1841
9795
2012
87,422
324
4378
SORU - CEVAP
Kirlenmiş Dünyamızı Nasıl Temizleriz?
Suyla.
( Gamze )
Bir dünya temizleme kulübü
açardım başka ülkelere de
haber verirdim.
(Edip )
Dev bir süpürge ile.
( Efe )
Pek bilgim yok.
( Merve )
Temizle temizle
bitmez ki..
Yağmurlar zaten
temizlemiyor mu?
( Mustafa )
( Ünal )
Sihrimi kulanırım.
( Yaren )
Sorular Çobanyatak ilkokulundaki öğrencilere sorulmuştur.
TANITIM
HER ÇOCUK ÖZELDİR
Yapımı
: 2007 - Hindistan
Tür
: Eğitim - Dram
Süre
: 165 Dakika.
Yönetmen : Aamir Khan
Oyuncular : Aamir Khan , Abhishek Bachchan
Darsheel Safary, Tanay Chheda
- Biz ne çizeceğiz? Bu masada hiç bir obje yok ki.
– Bu masada mı? Bu masa sizin harika hayal gücünüz için çok küçük. Zihninize göz atın ve
oradan bir resim seçin, sonra da kağıda konduruverin. Hadi iyi eğlenceler, istediğiniz resmi
yapmakta özgürsünüz!
Yönetmenliğini Aaamir Khan’ın yaptığı film; disleksili (öğrenme bozukluğu olan) bir çocuğun, hayatın
kenarına itilerek değersizleştirilmesi ve sonrasında bir öğretmeninin çabası ve inancıyla tekrar hayata
tutunmasının hikayesini anlatırken günümüz eğitim sistemine de derin bir eleştiri yapıyor ve bu eğitim sistemini
kanıksamış ebeveyn ve eğitimcilere de ‘Her çocuk özeldir!’ mesajıyla yeni bir bakış açısı sunuyor.
Aslında her çocuğun yapabileceği şeyler bizlerin hayallerinin ötesinde…
Unutmayın ki; onların hayallerini küçülten değil, onlarla birlikte hayallerini yaşayabilecek öğretmenlere
ihtiyaçlara var…
---- Ağaca Bağırmak ---Solomon adalarında yaşayan yerlilerin ilginç bir ağaç kesme yöntemi olduğunu biliyor muydunuz? Elektronik testere gibi teknolojik nimetlerden
mahrum olan yerliler, baltayla kesemeyecekleri kadar kalın bir ağacı üfleyerek deviriyorlarmış… Evet, yanlış duymadınız, üf-le-ye-rek. Baltayla
deviremeyeceklerini düşündükleri ağacın karşısına hep birlikte dizilip bir ağızdan ağaca kötü sözler fısıldıyorlarmış. Bunu yaparken her bir
ağacın içinde bir ruh taşıdığına inanıyorlarmış. Kötü fısıltıların bu ruhu güçlendirip ağacı terk etmesini bekliyorlarmış. Ve haklı da çıkıyorlarmış.
Bir süre sonra ağaç kurumaya yüz tutuyor, ardından da devriliyormuş…
İnanamayabilirsiniz… Ancak Solomon adası yerlilerinin ağacın içinde farz ettiği ruhun insanlarda da olduğuna bir inanabilsek… Ve onları
baltadan çok kötü sözlerin devireceğine…
BİLGİ
DİSLEKSİ
Herhangi bir zihinsel sorunu, duyma ve görme engeli olmayan bir öğrenci okuma yazmada zorluk
çekiyorsa ilk akla gelmesi gereken sorun disleksi olmalıdır. İlk kez 1881 yılında tanımlanan bu bozukluk, Dünya
Nöroloji Federasyonu tarafından “ geleneksel eğitim ortamında, yeterli zekaya ve sosyokültürel fırsata sahip
olmasına rağmen, okumayı öğrenme güçlüğü ile kendini gösteren bir bozukluk” olarak tanımlamıştır.
En geniş anlamıyla disleksi, akıcı okuma ve okuduğunu anlama sorunuyla kendisini gösteren nörolojik
temelli bir öğrenme güçlüğüdür. Disleksinin temelinde sesleri farketme, çözümleme, harfe dönüştürme, işitsel
kısa süreli bellek ve hızlı isimlendirme sorunları vardır. Disleksi, görme işitme problemlerinden kaynaklanan ve
nörolojik olmayan okuma güçlüğünden ya da yetersiz öğretim ortamından kaynaklanan okuma güçlüğünden
farklıdır.
DİSLEKSİNİN NEDENLERİ
Disleksi doğuştan gelen gelişimsel ve
travmaya bağlı disleksi olarak ikiye
ayrılır. Doğuştan gelen disleksi kalıtsal
olabileceği gibi, doğum öncesi, doğum
sırasında
ve
doğum
sonrası
komplikasyonlara
bağlı
olarak
da
gelişebilir.
DİSLEKSİNİN BELİRTİLERİ
Dislekside erken tanı, hem çocuğun okuma
becerisinin
alacakları
geliştirilmesi
eğitimin
nasıl
hem
olması
de gelecekte
gerektiğini
belirlemek açısından çok önemlidir. Son yıllarda
yapılan
araştırmalar,
erken
eğitim
desteğinin,
özellikle okumanın akıcılığının arttırılmasında önemli
rol oynadığını göstermektedir. Bu nedenle ailelerin,
çocuğun okuma performansını izlemelerinde büyük
yarar vardır. Aşağıda okul kademelerine göre
başlıca disleksi belirtileri yer almaktadır.
Günümüzde, çeşitli kuramlar ve
varsayımlar olmasına rağmen, disleksinin
nedeni ve tedavi yolu bilinmemektedir.
Bu nedenle, çocuğumuz disleksi ise, neden
disleksi olduğuna takılmayıp, bundan sonra
ne
yapmalıyız
sorusu
üzerine
odaklanılmalıdır.
BİLGİ
DİSLEKSİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Zeka ve okuma becerisi arasında ilişki vardır. Bu nedenle okuyamayan kişiler zeki olamaz:
Okuma yazma aslında kolay edinilen bir beceridir. Eğitilebilir düzeyde zekaya sahip bireyler okuma
yazma öğrenebilir. Disleksi ortalama zekaya sahip olan çocukların yanı sıra üstün zekalı çocuklarda da
görülebilen bir bozukluktur. Tarih boyunca birçok dahinin disleksi olduğu bilinmektedir.
Disleksi olanlar okumayı öğrenemez.
Disleksi okuma güçlüğü olmakla birlikte yoğun bir eğitim programıyla disleksik çocukların okumayı
öğrenmeleri mümkündür.
Disleksi nadiren görülür.
Disleksi tanısı zor olan bir bozukluk olduğu için bir çok insan disleksi olduğunu bilmeden yaşamaktadır.
Yurt dışında yapılan araştırmalar disleksikleri nüfusun %3-%10 arasında olduğunu göstermektedir.
Disleksisi olan çocuklara sınıf tekrarı yaptırmak sorunu çözer.
Araştırmalar, disleksikler de dahil olmak üzere, sınıf tekrarının çocuğun akademik başarısına hiç bir katkı
sağlamadığını göstermektedir.
Disleksi görsel bir sorundur. Tüm disleksi çocuklarda görsel mekansal algı sorunu vardır. Disleksi olan
kişiler harfleri ters görürler.
Yapılan araştırmalar, disleksiklerin görme sorunları olmadığını ortaya koymuştur. Hatta yaygın inanışın
aksine disleksikler "b","d" gibi harfleri ters görmezler. Görsel-mekansal algı sorunları disleksiye eşlik
edebilir ancak her disleksik çocuk görsel-mekansal algı sorunu yaşamamaktadır.
Disleksi hastası ünlüler :
 Albert Einstein
 Thomas Edison
 Mozart
 Henry Ford
 Leonardo da Vinci
 Stephen Hawkings
 Tom Cruise
 Jules Verne
 Walt Disney
 Alexander Graham Bell
 John Lennon

 Beethoven
 Sylvester Stallone
Winston Churchill
 Agatha Christie
 Robin Williams
SİZE GİDENLER
HADİ DÜŞÜNELİM
NE YAZMIŞ ACABA ?
Bir adam yıllar boyu Almanya’da bir bankada çalışmış ve emekli olmasına yakın artık yurda dönmeye
karar verdiği gün bir restauranta gitmiş. Yemek yerken karşısına çok güzel bir kadın oturmuş bizimki
kadına hayran kalıp hemen garsonu çağırıp kağıda tanışabilirmiyiz mesajını yazdıktan sonra garsonla
kadına göndermiş.
Kadın kağıdı almış okumuş adama imalı bir bakıştan sonra kağıdın arkasına bir şeyler yazıp kağıdı
tekrar adama geri göndermiş adam kağıda bakmış bakmış. Hiç bir şey anlamamış. Yazı ne almanca ne
bildiği bir dile aitmiş gitmiş kağıdı en yakın arkadaşına verip ya bunu bir kadın bana yazdı ben
anlamadım ne yazıyor burda diye sormus. Arkadaşı kağıdı okur okumaz sakın bir daha beni arama
arkadaşlığımız sona erdi diyip yanından ayrılmış…
Adam şaşkın bir halde eve gidip anne babasına ya siz eskisiniz bilirsiniz burda ne yazıyor diye bu
sefer onlara sormuş. Anne babası kağıdı okuyunca adamı evlatlıktan reddetmişler. Karısına göstermiş
karısı boşanma davası açmış. Adam artık çıldırma noktasına gelmiş bunu en iyi anlayan doktor olur,
nede olsa onların yazısı karışık diyip bir doktora gitmiş. Doktor kağıdı okuyunca çok sakin bir şekilde
izin isteyip odasına girmiş aradan 1 saat 2 saat geçmiş doktor yok….
Bizim adam merak edip odaya girince bir bakmış ki doktor tavanda sallanıyor kendini asmış adam en
sonunda pes etmiş bu kağıt başıma çok işler açtı başkasının da hayatını karartmasın diye kağıdı
çalıştığı bankanın kasasına koyup evine gitmiş. O akşamda tesadüf bankaya hırsızlar girmiş kasadaki
bütün paraları almışlar tam kaçacakları sırada hırsızların şefi kağıdı görmüş şef kağıdı okuyunca
birden çabuk paraları yerine koyun demiş ve bütün paraları kasaya geri koyduktan sonra çekip
gitmişler…
Şimdi sorumuz geliyor
Kağıtta ne yazıyor?
Yazılarınızı , şiirlerinizi, yorumlarınızı ve cevaplarınızı iletişim adresimize gönderebilirsiniz.
İletişim adresimiz
: facebook _ sınıf öğretmenliği abece dergisi
: gmail
_ [email protected]
SİZDEN GELENLER
ŞİİR : BEKLİYOR BOYACI
Önünde bir ayakkabı kutusu, yanında bir çift terlik
İnsanların ayakkabılarını boyatmasını bekliyor
Anlaşılan bugün müşteri yok, dalmış yine hayallere
İki eli çenesinde kim bilir belki akşamın fırtınasını düşünüyor
Kim bilir belki bütün hayatı bir film şeridi gibi önünden geçiyor
Gözleri yoldan geçen insanlardan hiç ayrılmıyor
Kimilerine gıpta ile bakıyor, kimilerine ağzı açık
Ama bu arada yine bekler gelecek hayatı..
Dayanamaz, sıkılır ve alır eline terlikleri
Çıkar insanların yanına ayakkabısını boyatan var mı diye
Kimileri koyu sohbete dalmış, kimileri çayını yudumlamış
Ama kimse kafasını döndürüp kulak vermiyor bu sese
Bir ümittir diye bir daha sesleniyor ama nafile
Türkü tutturmuş söylüyor ama hala içi sızlıyor
Yine geliyor kutusunun yanına sessizce
Atıyor yine elini kafasına, dalıyor hayallere
Bu arada yine bekler ümidini kesmeden..
Sıkıldıkça canı bağırıyor ‘ boyatan var mı? ‘ diye
Anlaşılan çocuk, işler iyi gitmiyor bugün
Bir çay geliyor yanına sımsıcak, duble şekilde
Atıyor şekerleri başlıyor karıştırmaya ama
Yine o mahzun bakışlar bu sefer çayın üstüne
Yandaki boyacıya bakıyor ne güzel boyuyor
Düşünüyodur, biri bana gelse de bende güzel boyasam diye
Ama yok bugün yemin etmişler sanki uğramamaya
Dışı masum içi mahzun, kırık kalp ama gururlu duruş
Vücudu dimdik lakin yüreği bir yılan gibi kıvranık
Olmuyor, bir müşteri bile bulamıyor
Yine etrafına bakınıyor, haykırıyor ama sessizce
Yine eline terliği alıyor ama bu sefer öteki eline de
Ayakkabı kutusunu alıp dimdik bir şekilde, kafası önde
Adımlarını atıyor, hüzünleriyle birlikte gidiyor kim bilir nereye?
GÜNCEL
ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERİN SAYISI
İZLANDA NUFUSUNU GEÇTİ
Sayıları her geçen yıl artan atanamayan
öğretmen sayısının 320 bin nüfuslu İzlanda’yı
geçerek, 330 bine ulaştı.
olmadığı
savcı",
halde
"ücretli
eğitimde
%45: Kendine ait bir evi olmayan öğretmenlerin oranı
%43: Arabası olmayan öğretmenlerin oranı
% 53: Kirada oturan öğretmenlerin oranı
Öğretmenler Türkiye’de "ücretli polis", "ücretli
hakim,
YAPILAN ANKETLERDE ARAŞTIRMAYA
KATILAN ÖĞRETMENLER
doktor"
devam
uygulaması
eden
bu
uygulamanın kangrene dönüştüğünü hatırlattı.
%29: Ek iş yapmak zorunda olanların oranı
% 41: Esnafa borçlu öğretmenlerin oranı
%79: Bankaya borcu olanların oranı
Eğitim fakültelerinin her yıl mezun vermeye
% 81: Kredi kartı borcu olan öğretmenlerin oranı.
devam ettiği bu yığılmanın önüne geçilebilmesi
% 40: Annesi, babasından maddi destek alanların oranı
için üniversitelere öğrenci alımının azaltılması,
%57.6: Borçları nedeniyle sağlık sorunu yaşanların
ücretli öğretmenliğe son verilmesi, emekliliği
oranI.
gelmiş eğitimcilerin ayrılması istiyor.
HABERLER
BU İLÇEDE SADECE 5 TANE SINIF ÖĞRETMENİ VAR!
Ağrı’nın Tutak ilçesinde görev yapan 88 sınıf öğretmeninin yalnızca 5 tanesi
sınıf öğretmenliği mezunu.
İLGİNÇ
NÜKTELER
SOKRATES VE BİLEY TAŞI
Talebelerden biri Sokrates’e sormuş:
- Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara
hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir
konuşma yapmıyorsun?
-Evlat, demiş Sokrat biley taşı keskin değildir amma,
ETKİ - TEPKİ
Sizin tepkiniz
Hangi tepki ?
Klasik tepki
Sıraya geç kardeşim.
Tatlı kardeşim sıraya geçiver.
Neoklasik tepki
Sıra var.
Realist tepki
Sürrealist tepki
Sallandıracaksın bunlardan ikisini
Kızılay'da bak bir daha yapabiliyorlar
mı?
Romantik tepki
Beyefendi galiba sırayı görmediniz
en sert demiri bile keskin eder…
Efendim insanımız eğitimsiz. Halbuki
Avrupa'da…
Modern tepki
Sırana geç lan! Görmüyon mu bizi?
Postmodern
tepki
ÇIKMAYAN MANA
Uzlaşımcı tepki
Acelesi olmasa öne geçmezdi, üzmeyin
garibi…
Devrimci tepki
Altyapı sorunları çözülmeden halkımız
sıraya geçmez. Devrim olunca herkes
hizaya gelecek.
Kaderci tepki
İki dakika fazla beklesek kıyamet mi
kopar? Kısmetse hepimizin işi görülür.
Felsefeci (septik
kuşkucu) tepki
Ön ve arka kavramları görecelidir. O
tarafın ön taraf olduğuna kim karar
verdi? Öne geçtiğini zanneden, aslında
arkaya geçmiş olabilir.
Kantçı tepki
Efendim, algılanmayan şeyler yok
demektir. Bakmayın o tarafa, adam yok
olur.
Hümanist tepki
İnsanlık bir bütündür. Birimiz hepimiz,
hepimiz birimiz için. Dolayısıyla
birimiz öne geçince, aslında hepimiz öne
geçmiş oluyoruz.
Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak
çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı
anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiye yazıda ne
demek istediğini sorar:
- Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık
efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
- Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok
güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin
Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- "Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen
sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
Şöyle cevap vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
Sebepsiz :
Direksiyona oturan şoföre ne demişler?
(Direksiyondan in koltuğa otur)