Gizli Cevher 1 - weiterlesen.de
Transkript
Gizli Cevher 1 - weiterlesen.de
Gizli Cevher 1 2 Carole Mortimer Gizli Cevher Harlequin Classics ISBN 978-605-339-237-8 Đngilizce Adı: A PRIZE BEYOND JEWELS Türkçe Adı: GĐZLĐ CEVHER Copyright © 2014 by Carole Mortimer Đngilizce Adı: THE CHANGE IN DI NAVARRA'S PLAN Türkçe Adı: BÜYÜLÜ KOKU Copyright © 2013 by Lynn Raye Harris Yayının Adı: Harlequin Classics Đki Roman Birarada Tüzel Kişiliği: Harlequin Polska Spolka Z Ograniczona Odpowiedzialnoscia Đstanbul Şubesi Đmtiyaz Sahibi ve Uyruğu: Berkant Yıldırım T.C. Sorumlu Müdür ve Uyruğu: H. Rıza Bankoğlu T.C. Đdarehane Adresi: Mühürdar Cad. Uras Apt. No:83 D.1 Kadıköy – Đstanbul – Türkiye 3 4 Carole Mortimer Carole Mortimer Gizli Cevher Çeviri Didem Ulucan HARLEQUIN TÜRKĐYE Mühürdar Cad. Uras Apt. No.83/1 Kadıköy - ĐSTANBUL Tel: (0216) 418 12 72 Faks : (0216) 338 87 12 [email protected] – www.harlequintr.com www.facebook.com/harlequinbeyazdizi twitter.com/harlequintr Gizli Cevher 5 ROMANIN KARAKTERLERĐ Raphael (Rafe) D’Angelo Melekler Evi Sanat Galerisi’nin New York şubesini yöneten D’Angelo kardeşlerin ortancası Nina Palitov Dimitri Palitov’un kızı Michael D’Angelo Raphael’in ağabeyi Gabriel D’Angelo Raphael’in küçük kardeşi Dmitri Palitov Melekler Evi’nde mücevherlerini sergileyen zengin Rus milyarder. Andy, Rich, Lawrence ve Paul Nina Palitov’un korumaları Gerry New York’un seçkin restoranlarından birinin sahibi ve Raphael’in arkadaşı Jennifer Nichols Raphael’in eski kız arkadaşı Bridget Raphael’in sekreteri Đtalyanca D’Angelo kelimesinin Türkçe karşılığı melekten gelen anlamındadır. Michael, Gabriel ve Raphael ise sırasıyla Mikail, Cebrail ve Đsrafil meleklerinin isimleridir. 6 Carole Mortimer ~ GĐRĐŞ ~ St. Mary Kilisesi, Londra “Ç OK geç değil, Gabe,” diye mırıldandı, Rafe yumuşak bir sesle. Kardeşinin düğünü için kiliseyi dolduran konuklar gelinin gelmesini beklerken kendi aralarında sohbet ediyorlardı. “Ben kontrol ettim. Ayinin yapıldığı yerin hemen arkasında kaçabileceğin bir kapı var.” “Kapa çeneni, Rafe.” Đki yanında oturan kardeşleri aynı anda konuşmuştu. Gabriel damat olmanın gerginliği, Michael ise her zamanki az ve öz anlatım tavrıyla. “Şşş, Rafe.” Arkalarındaki sırada oturan babalarından bir uyarı geldi. Rafe hiç umursamadan gülümsedi. “Jet havaalanında bekliyor, Gabe. Balayına Karayiplere gitmek yerine adı bilinmeyen bir yere kaçıp kurtulabilirsin.” “Şunu keser misin?” Gabriel ona döndüğünde yüzü kireç gibi beyaz ve gergindi. Gelinin geldiğini belli eden org melodisinin başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu. Bryn beş dakika gecikmişti ve her dakika Gabriel’e bir saat kadar uzun gelmiş, alnındaki çizgileri derinleştirmişti. Sıraya rahatça kaykılan Rafe sırıttı. Kardeşlerine takılmanın hayatının önemli bir parçası olduğunu düşünüyordu. “Ben olmasam, senin de Michael’ın da hayatında maceradan eser olmazdı.” “Bryn ile evlenmek hayatımın en büyük macerası,” dedi Gabriel. Rafe, kardeşinin kaç senedir Bryn’a âşık olduğunun farkındaydı. Bir ay öncesine kadar Gabriel bu aşkın karşılıksız olduğuna inanmış ve bunu kaderin kötü yazgısı olarak kabul etmişti. “Muhteşem biri olduğunu itiraf ediyorum.” “Rafe, Gabriel’i sinir etmeyi keser misin?” En büyükleri olan Michael, Gabriel’in ellerini yumruk yapıp açtığını fark edince araya girme ihtiyacı hissetmişti. “Ortalığı hareketlendirmek için damatla sağdıcın kavga başlatmasına hiç gerek yok!” “Ben sadece…”O sırada kilisenin sessizliğinde yankılanan telefonunun sesiyle konuşmasını kesmek zorunda kaldı. “Sana, kiliseye gelmeden önce telefonunu kapatmanı söylemiştim!” Gabriel öfkeyle ona baktı. Gerginliğini yöneltebileceği bir konu bulduğu Gizli Cevher 7 için rahatlamış görünüyordu. “Kapattığımı sandım.” Ceketinin üst cebindeki ince telefonu çıkartıp sessize aldı ve yerine koydu. “Ciddiyim, Gabe. Kimseye çaktırmadan kilisenin arka kapısından sıvışıp kaçmak için hâlâ vaktin var.” “Raphael Charles D’Angelo!” Rafe irkilerek sustu. Minyon yapılı annesinin, her biri bir seksenin üzerinde, otuz yaşını geçmiş olan üç oğlunu da tam isimlerini azarlarcasına söyleyerek nasıl susturabildiğini hâlâ anlayamıyordu. Neyse ki, o sırada Bryn’ın geldiğini anons eden düğün marşının çalmasıyla, annesi tarafından daha fazla fırçalanmaktan kurtuldu. Üçkardeş ayağa kalkarken, Gabriel’in omuzlarındaki gerginlik birden yok oldu. Göğsünde titreşen telefon yine arandığını söylüyordu. Rafe bunu görmezden gelerek, üvey babasının kolunda yürüyen Bryn’a bakmak için döndü. “Vay… Gabe, Bryn’ın güzelliği göz kamaştırıyor,” dedi içtenlikle. Dantel ve satenden yapılmış beyaz gelinliğinin içinde Gabriel’e doğru yürüyen Bryn, gülümsemesiyle tüm kiliseyi aydınlatıyordu. Âşık olduğu kadına hayranlıkla bakarken, “Tabi ki öyle,” diye mırıldandı Gabriel gururla. “Kardeşimizin düğününde sürekli seni arayan densiz kim?” Michael, kilisenin dışında toplanmış konukların arasında duran Rafe’nin yanına gitti. Konuklar, mutlulukla parlayan genç çiftin fotoğraf çektirmesini izliyorlardı. Rafe baktığı telefonundan başını kaldırdığında, yüzü asıktı. Mesaj gelip gelmediğini kontrol etmek için eline ancak fırsat geçmişti. “Sadece, Monique konusunda beni uyarmak için arayan bir arkadaşım. Düğünden sonra geri dönmeyeceğimi öğrendiğinden beri patlamaya hazır bir bomba gibiymiş.” Üçkardeş Melekler Evi sanat ve mezat evinin üç şubesinin yönetimini dönüşümlü olarak yapıyordu. Michael, Paris’teki şubenin yönetimini pazartesi günü Rafe’den devralacaktı. Gabe, balayından döndükten sonra Londra’da kalacaktı. Rafe de oradaki galeriyle ilgilenmek üzere yarın New York’a uçacaktı. “Bunu ayrılmadan önce ona söyleyemez miydin?” dedi Michael kızarak. Rafe omzunu silkti. “Söylediğimi sanıyordum.” “Mesajı almadığı ortada...” Döndü ve gözlerini kısarak yeni evli çifte 8 Carole Mortimer baktı. “Küçük kardeşimizin artık evli bir adam olduğuna inanabiliyor musun?” Rafe de mutlu çifte bakarken sevgiyle gülümsedi. “Her anından büyük keyif aldığı belli!” Gabriel aslında o kadar da küçük sayılmazdı. Otuz beş yaşında olan Michael’dan iki, otuz dört yaşında olan Rafe’den ise sadece bir yaş küçüktü. Yaşlarının birbirine yakınlığı kadar, görünüş olarak da birbirlerine benziyorlardı. Hepsi uzun boylu ve kadınların kalbini yerinden oynatacak kadar yakışıklıydı. Gür esmer saçları, kahverengi gözleri, yanık tenleri Đtalyan olan büyükbabalarının mirasıydı. Michael daha ciddi ve ağır başlı görünüyordu. Saçlarını kısa kestirmeyi tercih ediyordu. Gözleri neredeyse siyah denecek kadar koyu kahverengiydi ve o gözlerin arkasında neler olup bittiğini anlamak imkânsızdı. Gabriel, sessiz sakin ama inatçı denebilecek kararlılıkta olan biriydi. Saçlarını kulak hizasında, dalgaları belli olacak boyda kestiriyordu ve gözleri insanın içini eriten çikolata renginde sıcacık bir kahverengiydi. Rafe ise saçlarını omuzlarına değecek bir boyda kullanmayı tercih ediyordu. Gözleri o kadar açık renkliydi ki altını anımsatan parıltılar dikkat çekiyordu. Aynı zamanda üç kardeş arasından en dalgacı ve umursamaz olarak tanınanıydı. Yani onu iyi tanımayanlar böyle düşünürdü. Oysa yansıttığı muzip ve çapkın görüntüsünün altında, diğer iki kardeşi gibi sert ve kararlı biri vardı. Michael alaycı bir şekilde kaşlarını kaldırdı. “Anladığım kadarıyla Monique senin için özel biri değil. O da son on beş yıldır ilgilenip sıkıldığın kadınlar grubunun içindeki yerini aldı.” Rafe acıyan gözlerle kardeşine baktı. “Zaten özel birini aramıyorum. Çok teşekkür ederim, ama ben almayayım.” Michael gülümsedi. “Bu günlerde her an karşına çıkabilir!” “Ha, bunu ancak rüyanda görürsün.” Rafe gülümsedi. “Gabe’in Bryn ile çok mutlu olduğunu kabul ediyorum, ama hayatımın aşkı durumuna hiç inanmıyorum. Senin de inandığını sanmıyorum.” “Doğru,” diye onu onayladı Michael. “Paris’e gittiğimde Monique denen bu kadının tacizlerine, nerede olduğunu, seninle nasıl bağlantı kurabileceğini öğrenmek için yalvarmalarına maruz kalmayacağım değil mi?” “Umarım,” dedi Rafe içini çekerek. “Birkaç hafta eğlendik, o kadar.” Başını sallayan Michael’ın kızdığı belliydi. “Bunu anlamışa benzemiyor,” dedi sert sert Rafe’ye bakarak. “Umarım New York’a gittiğinde bu cazibeni daha yararlı yerlerde kullanırsın. Dmitri Palitov’un kızı salı günü Gizli Cevher 9 galeriye gelecek.” Rafe’nin soran bakışlarını görünce biraz daha açıkladı. “Önümüzdeki hafta sonu babasının mücevherleri galeride sergilenecek. Mücevherlerin sergilendiği kabinlerin tasarımını yapan kişi olarak kızı onların yerleştirilmesine şahsen iştirak edecek. Aynı zamanda Palitov’un kendi güvenliğiyle birlikte sergi boyunca orada kalacak.” Rafe’nin gözleri şaşkınlıkla irileşti. “Ne?” “Palitov’un kendi güvenliğini sağlama isteği anlaşılabilir bir şey.” Michael omzunu silkti. “Kızının tasarımı olan kabinlerde serginin yapılması ve sergi boyunca kalmasına izin verilmesi, Palitov’un sergiyi bizim galerimizde açmayı kabul etme şartları.” Rus milyarderin özel koleksiyonunun sergilenmesine izin vermesi, Melekler Evi sanat galerisinin başarı hanesine yazılacak bir olaydı ve bunu Michael kadar Rafe de biliyordu. Yıllardır bu mücevherleri Dmitri Palitov dışında kimse görmemişti. Bazılarının geçen yüzyılda Rusya’yı terk ettikten sonra ortadan kaybolan Çariçeye ait olduğu biliniyordu. “Birkaç hafta boyunca Dmitri Palitov’un kızını hoş tutmak için elinden geleni yapacağına güveniyorum.” “Bu tam olarak ne anlama geliyor?” Rafe kaşlarını çatarak Michael’a baktı. “Palitov seksenine yaklaştığına göre, kızı tam olarak kaç yaşında?” “Kaç yaşında olduğunun ne önemi var?” Michael bu soruyu geçiştirdi. “Senden onunla yatmanı istemiyorum. Sadece öldürücü Raphael D’Angelo cazibeni ona karşı da kullanmanı söylüyorum.” Michael alaycı bir tavırla kardeşine bakarak, sırtına vurdu ve annesiyle babasının yanına gitmek üzere onun yanından ayrıldı. Rafe hoşnutsuzca iç geçirdi. Rus milyarderin orta yaşlı kızına karşı tüm cazibesini kullanmasının beklenmesi hiç hoşuna gitmemişti. ~ BĐRĐNCĐ BÖLÜM ~ Üç gün sonra… Melekler Evi Sanat Galerisi, New York “MÜSAADE eder misiniz, lütfen? Tam yol üzerindesiniz.” Melekler Evi’nin doğu kanadının kapısının eşiğinde duran Rafe, son beş dakikadır orada durmuş, Palitov mücevherlerinin sergileneceği cam ve bronzdan yapılmış kabinlerin içeri taşınmasını izliyordu. Sesin geldiği yöne döndüğünde kendisine seslenen kişinin genç bir delikanlı olduğunu gördü. 10 Carole Mortimer Yirmili yaşlarına yakın, bir yetmiş boylarında, üzerinde rengi solmuş kot pantolon ve siyah tişört bulunan delikanlı başına taktığı kasketi yüzüne doğru indirmişti. Yüzü bir erkeğe göre çok güzel, diye düşündü Rafe. Yosun yeşili gözlerini belirginleştiren uzun siyah kirpikler, yay gibi kaşlar, üzeri çilli küçük bir burun, dolgun dudaklar ve sivri çenesiyle fazla güzeldi. Çok yazık, diye aklından geçirdi Rafe. Galeriye her zamanki gibi sekiz buçukta gelmişti. Ama yardımcısından Palitov’un adamlarının saat sekizden beri orada olduğunu öğrenmişti. “Ben sadece…” “Artık izin verir misiniz, lütfen?” diye tekrarladı delikanlı. “Dolapların geri kalanlarını da getirmemiz gerek.” Genç adamın arkasında beliren iri yarı iki adam, onun söylediklerini vurgulamak ister gibiydi. Bu kaslı adamların varlığına sinirlenen Rafe’nin kaşları çatıldı. Dmitri Palitov’un kızı hangi cehennemin dibindeydi? Rafe kapıdan çekilmek için en küçük bir hamle yapmayınca, yeşil gözler irileşti. “Bize yardımcı olmamanız patronunuzun hiç hoşuna gitmeyecek.” “Bu kadar tesadüf olur. Ben de sizin patronunuza bakınmak için buralarda geziniyordum.” Uzun kirpiklerin gölgelediği yeşil gözlerde ihtiyatlı bir ifade belirdi. “Siz mi?” “Evet, ben.” Rafe’nin yüzünde sert bir gülümseme belirdi. “Bayan Palitov’un sabah buraya gelip, dolapların yerleştirilmesine şahsen eşlik edeceğini sanıyordum.” Rafe alaycı bir şekilde kaşlarını kaldırdı. Delikanlı kendinden daha az emin görünüyordu. “Peki, siz kimsiniz?” “Raphael D’Angelo.” Delikanlı irkildi. “Olabileceğinizi hissetmiştim.” Omuzlarını dikleştirerek devam etti. “Günaydın, Bay D’Angelo. Ben Nina Palitov.” Karşısındaki adamın, Melekler Evi sanat galerisinin sahibi üç kardeşten, Raphael D’Angelo olduğunu öğrendiği adamın, yüzündeki küstah ifadenin silindiğini ve gözlerinin şaşkınlıkla irileştiğini görmek Nina’yı keyiflendirdi. Onun şaşkınlığından yararlanıp, karşısında duran adamı inceleme fırsatı buldu. Büyük ihtimalle otuzlu yaşlarının ortalarındaydı. Esmer saçları omuz hizasında kesilmişti. Vahşi bir hayvanı anımsatan altın rengi gözleri ve keskin yüz hatları doğuştan gelen küstah tavrını daha da vurguluyordu. Üzerinde mükemmel bir elden çıktığı belli koyu gri takım elbisesi ve Gizli Cevher 11 kar beyazı gömleği bedeninin kaslı yapısını saklamaktan çok uzaktı. Aksine ortalamanın üzerindeki boyunu ve fiziğini daha çok göz önüne seriyordu. Bu takım elbisenin fiyatının Manhattan’daki bir dairenin aylık kirasından daha pahalı olduğuna hiç şüphe yoktu. Gümüş rengi kravatı gibi gömleği de en iyi ipektendi. Siyah deri ayakkabılarının da en iyi Đtalyan derisinden yapıldığı belliydi. Onun kim olduğunu gösteren bu kadar işaret yeterli olmasa bile, hafif Đtalyan aksanlı yumuşak ve düzgün Đngilizcesi kimliğini ele verirdi. Nina bakışlarını yeniden o küstah ve nefes kesecek kadar yakışıklı yüze çevirdi. “Tepkinizden ne beklediğinizi tam olarak anlayamadım, Bay D’Angelo?” diye mırıldandı. Anlayamamış mıydı? Gereğinden hoş göründüğünü düşündüğü bir gençle konuştuğunu sanması bile yeterince kötüydü. Ama o gencin güzel genç bir hanım olduğunu, özellikle de Dmitri Palitov’un kızı olduğunu öğrenmek kabul edilmesi zor bir durumdu. Palitov neredeyse seksen yaşındaydı. Nina Palitov olduğunu söyleyen bu kadın ise en fazla yirmili yaşlarının ortalarında görünüyordu. Belki de Nina, Palitov’un torunuydu ve bir nedenle annesinin yerine o gelmişti. Omuzlarındaki gerginliği rahatlatmaya çalışırken, onu genç bir delikanlı sanma hatasına düştüğünü kendisine saklamaya karar vermişti. “Ne değil, kim,” dedi nihayet elini tokalaşmak için bekleyen ele uzattığında. Eli sıcak ve ince, parmakları uzundu. Tırnakları kısa kesilmişti. “Tam olarak kimi bekliyordunuz, Bay D’Angelo?” “Annenizi, hatta belki teyzenizi falan.” Nina’nın yüzünde kederli bir gülümseme belirdi. “Annem öldü ve bildiğim kadarıyla ne bir teyzem ne de bir amcam var. Aslında babam dışında hiçbir yakınım yok.” Genç kadının az önce verdiği bilgiyi kafasında toparlamaya çalışan Rafe’nin gözleri kısıldı. Annesi yoktu, teyzesi yoktu, amcası yoktu. Sadece babası vardı. Bu durumda… Nina, “Ben sizin beklediğiniz Bayan Palitov’um, Bay D’Angelo,” diyerek Rafe’nin aklından geçenleri doğruladı. “Birçok insan beni tekne kazıntısı olarak tanımlar.” Rafe de onlardan biri durumuna düşmüştü. Dmitri Palitov’un kızının bu kadar genç olduğunu bilmiyordu. Acaba Michael biliyor muydu? Büyük ihtimalle hayır, aksi takdirde Rafe’den onu hoş tutmasını istemezdi. Ancak bütün olayları kontrolü altında tutmayı 12 Carole Mortimer bilen ağabeyinin bu gerçeği gözden kaçırmış olması da alışılmadık bir durumdu. Anlaşılan kılı kırk yaran Michael’ın bile yanıldığı zamanlar oluyordu. Nina Palitov’un arkasında durup sessizce gözcülük yapan iri yarı iki adamın varlığı bu kadının kimliğini doğrular nitelikteydi. Baba Palitov’un genç ve güzel kızını yakın koruma altında tuttuğu çok açıktı. Sanki korumalar ve genç kadının kimliğini açıklaması yeterince rahatsız edici değilmiş gibi, Nina başındaki kasketi çıkartıp neredeyse beline kadar uzanan ve güzel yüzünü çerçeveleyen dalgalı kızıl saçlarını serbest bıraktı. O anda karşısındakinin bir kadın olduğuna Rafe’nin hiç şüphesi kalmadı. Aslında Rafe’nin tercihi daha çok ufak tefek sarışın kadınlardan yanaydı. Ama onun huzursuzluğunu çok eğlenceli bulan Nina Palitov’un yosun yeşili gözlerindeki keyifli bakışları, dolgun dudaklarındaki alaycı tebessümü gördüğü anda, bu güzel kadını kollarının arasına alıp gülümseyen dudaklarından öpmekten çok zevk alacağını anladı. Ancak yapacağı küçücük bir hamlenin iki koruma tarafından anında engelleneceğine hiç şüphesi yoktu. Nina kısık gözlerinin arasından Raphael D’Angelo’yu izledi. Rafe’nin yan gözle onun arkasında alesta bekleyen Rich ve Andy’e baktığını gördü. Büyük ihtimalle buradaki varlıklarının sadece kabinleri içeri taşımak olmadığını anlamıştı. Hayatının büyük bölümünü aynı korumalarla geçirmiş, onlarla birlikte büyümüştü. Bu yüzden gece gündüz ikisi tarafından izlenmeye o kadar alışkındı ki, artık varlıklarını bile fark etmiyordu. Şu anda güvenliğinden sorumlu sekiz koruma onun için arkadaştan farksızdı. Ama hayatının nasıl bir hale geldiğini görmek üzücüydü. Babasının çok zengin ve güçlü biri olduğunu ve düşmanları bulunduğunu biliyordu. Ama sık sık kendi yaşıtı insanlar gibi davranmanın, onlar gibi yaşamanın ne kadar güzel olabileceğini düşünmeden edemiyordu. Sabahları gazete ya da süt almak için dışarı çıkan, yemeklerini hazır yiyecek satan restoranlardan getirten ya da kız arkadaşlarıyla eğlenceli bir akşam geçirmek için dışarı çıkan insanlara özeniyordu. Oysa onun gideceği yerlere önce korumaları gidip, kontrol eder, onlardan habersiz dışarıya adımını bile atamazdı. Şu küstah ve nefes kesecek kadar yakışıklı adamla bir yerlere gitmek ne hoş olurdu! Gizli Cevher 13 Tanrım, bu saçma düşünce de nereden aklına gelmişti? Babasının aşırı koruyuculuğuyla geçen yıllar yüzünden erkeklerle konuşurken genellikle utanırdı. Đlk kez karşılaştığı bir erkek hakkında hayaller kurduğunu hiç hatırlamıyordu! Kaşlarını çatarak Raphael D’Angelo’ya baktı. Utangaçlığını saklamak için kendinden emin bir tavırla, “Bugün burada yapılacak çok işim var, Bay D’Angelo,” dedi. “Yani, söyleyecek başka bir şeyiniz yoksa?” Rafe orada istenmediğinin ve resmen kovulduğunun farkındaydı ve bundan hiç hoşlanmadı. Şu anda New York’taki galerinin yönetimi ondaydı ve Bayan Nina Palitov ile arkasındaki kaslı varlıkların bu gerçeği anlamasının zamanı gelmişti. “Önce sizinle tartışmak istediğim birkaç konu var. Üçüncü kattaki odamda bana eşlik ederseniz sevinirim.” Nina’nın onu teklifine şaşırdığını gösteren tek belirti gözlerini birkaç kez kırpıştırması oldu. Babasının parası ve gücü sayesinde başkalarının isteklerini kabul etme gereği duymadığı çok açıktı. Başını olumsuz anlamda salladığında, saçlarına yansıyan güneş ışıkları bir alev dalgası izlenimi yarattı. “Şu anda hiç vaktim yok. Belki birkaç saat sonra?” Rafe’nin yüzü gerildi. “Bugün için başka randevularım var.” Bu kadar kızmasının nedeninin Nina Palitov’un çok güzel olmasından kaynaklandığını biliyordu. Oysa başka koşullar altında, farklı bir yerde mesela ipek çarşaflarla kaplı bir yatakta çırılçıplak yatıyor olsalardı, Nina’nın onun cinselliğine ve otoritesine meydan okuması hoşuna bile gidebilirdi. Ama yatakta değillerdi ve şu anda Melekler Evi’nin yönetimi kendisindeydi. Nina umursamazca omuzlarını silkti. “Bu durumda korkarım konuşmamız yarına kadar beklemek zorunda.” Rafe bir adım atarak ona yaklaştı. Aynı anda Nina’nın arkasındaki iki adamın da öne ilerleyip hemen onun yanına geçtiklerini gördü. Đki adam gözlerini kısmış ona bakıyordu. “Bekçi köpeklerini durdur,” dedi Rafe sert bir sesle. Nina bir süre onu inceledikten sonra başını yavaşça yanındaki adamlara çevirdi. “Bay D’Angelo’nun benim için bir tehdit olmadığına eminim,” dedikten sonra, yeniden dönerek meydan okuyan gözlerle Rafe’ye baktı. Sanki iki korumasının karşısında zaten onun hiçbir şansı olmadığını, onun da bunu bildiğini düşünüyor gibiydi. Tamam, belki ikisiyle başa çık- 14 Carole Mortimer mak Rafe için biraz zor olabilirdi, ama teke tek karşı karşıya gelme durumunda, spor salonunda geçirdiği saatlerin ve aldığı dövüş derslerinin faydasını fazlasıyla göreceğinden emindi. Omuzlarındaki gerginliği rahatlatmaya çalıştı. Beğeni dolu bakışlarını ağır ağır Nina Palitov’un üzerinde gezdirirken yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. “Sizin yerinizde olsam, sizin için bir tehdit oluşturmadığımdan bu kadar emin olmazdım,” dedi tahrik eden bir sesle. Nina’nın yeşil gözleri fal taşı gibi açıldı. Yüzü al al olunca burnunun üzerindeki çiller daha çok belirginleşti. Sinirli bir şekilde dudaklarını ıslattı. Rafe’nin onunla oyun oynadığının farkındaydı ve bu hiç hoşuna gitmemişti. “On bir sizin için de uygun mu, Bay D’Angelo?” diye sordu boğuk bir sesle. “Uygun. Olmasa da sizin için bir ayrıcalık yapıp, ayarlayacağımdan emin olabilirsiniz.” Nina, konuşma sırasında nasıl olduysa kontrolün tamamen Raphael D’Angelo’ya geçtiğinin farkındaydı. Kendinden emin havası ve etrafına yaydığı güç her zaman kontrolü elinde tutmayı tercih eden biri olduğu izlenimi yaratıyordu. Peki, bir kadınla sevişirken de böyle miydi? Bu adam yüzünden birkaç dakika içinde ikinci kez aklına uygunsuz düşünceler geldiğini anlayınca yüzü kızardı. Peki, ama bunlar neden uygunsuz olacaktı ki? Sonuçta yirmi dört yaşında ince yapılı biriydi ve erkeklerin tepkisine bakılırsa hiç de fena sayılmazdı. Raphael D’Angelo da, Latin ırkına özgü yakışıklılığıyla tehlikeli denebilecek bir çekiciliğe sahipti ve itiraf etmesi gerekirse bu çekimi hücrelerinin her zerresinde hissediyordu. Đkisi de yirmi bir yaşını geçmişti. Öyleyse onunla biraz cilveleşmesinin kime ne zararı olabilirdi ki? Gerçi bu yapmaya alışık olduğu bir şey değildi. Babasının aşırı koruyucu tavrı ve sürekli onunla gezen korumalarıyla çekici bir erkekle cilveleşme keyfini yaşamak biraz zordu. Özellikle de korumaları onun her yaptığını babasına rapor ediyorsa. Ayrıca Raphael D’Angelo ile henüz tanışmış olmasına rağmen, kendisi gibi tecrübesiz biri için çok tehlikeli olduğunu anlayabilecek kadar akıllıydı. Onun New York’taki ününü biliyordu. D’Angelo kardeşler arasında özellikle onunla ilgili dedikodular ortalıkta dolanıyordu. Kadınlarla kısa süreli sayısız ilişkisi olduğunu duymuştu. Bu adamın hayatında masumca Gizli Cevher 15 flörtleşmelerin yeri olmadığı belliydi. “Ayarlayın o zaman,” dedi Nina, mağrur bir tavırla. Rafe’nin altın parıltılar saçan gözleri kısıldı. “Önümüzdeki birkaç haftanın hatırı sayılır bir bölümünü birlikte geçireceğiz. Đlişkimiz karşılıklı saygı esasına dayalı olursa, ihtiyaçlarınızı karşılamada daha uyumlu olduğumu göreceksiniz.” Nina onun gözlerinin içine baktı. “Tecrübelerimden saygının verilmekten çok kazanılan bir şey olduğunu öğrendim.” Rafe’nin yüzü kasıldı. “Yani?” Nina kasıtlı olarak ifadesiz bir yüzle bakmaya devam ederek konuştu. “Söylediklerimde gizli bir anlam olduğunu sanmıyorum, Bay D’Angelo. Ben sadece basit bir gerçeği dile getirdim.” Ama Rafe’nin bundan kuşkusu vardı. Kahretsin… Bu kadın çok sinir bozucuydu. Soğukkanlı, tarafsız ve inanılmaz sinir bozucu! Ama aynı zamanda alışılmadık egzotik bir güzelliği vardı. Bir erkek o yosun yeşili gözlerinin derinliklerinde boğulabilir, teninin yumuşaklığını okşarken kendinden geçebilirdi. Üzerindeki siyah tişörtü bol olduğu için göğüslerinin nasıl olduğu hakkında bir fikir yürütemiyordu. Ama ince uzun bacakları ve dar kalçaları olduğunu görebiliyordu. Gür, uzun ve dalgalı saçlarına gelince, ateşten parıltılar saçan böyle bir rengi daha önce gördüğünü hiç hatırlamıyordu. Altın ve kızıl kahve karışımı saçlara ışık yansıdığı anda etrafına saçtığı kırmızı parıltılar yüzünü bir hale gibi sarıyordu. Evet, Nina Palitov böyle tarif edilebilirdi: Sinir bozucu, güzel ve çekici ve bir erkeğin asla ulaşamayacağı bir mesafede. Hâlâ onu şüpheyle süzen, arkasındaki iki koruma bunun en bariz göstergesiydi. Hepsinden ötesi de gözlerden uzak yaşayan, güçlü milyarder Dmitri Palitov’un kızıydı. “Doğal olarak konuşmamız sırasında galerinin güvenliğini de tartışmak isterim.” Rafe kısık gözlerinin arasından ona bakmaya devam ediyordu. “Melekler Evi’nin güvenliği benim işim, sizin değil, Bayan Palitov.” Nina omzunu silkti. “Babamla Michael’ın imzaladığı sözleşmenin yedinci maddesini okumanızı öneririm. O zaman babamın eşsiz mücevher koleksiyonunun sergilenmesi sırasında galerinin güvenliğiyle ilgili son sözü benim söyleyeceğimi göreceksiniz.” Bu da ne demek oluyordu? 16 Carole Mortimer Michael, Palitov’un kendi güvenlik önlemlerini alacağından bahsetmişti, ama galerinin bütün güvenliğiyle ilgileneceklerini söylememişti. Daha dün New York’a geldiği için, Dmitri Palitov ile Melekler Evi’nin imzaladığı sözleşmeyi inceleyecek fırsatı henüz olmamıştı. Michael’ın her zamanki ödün vermez tavrıyla bu işi hallettiğini düşünmüştü. Ancak Nina Palitov’un söyledikleri doğruysa ki doğru olmadığına inanmak için bir neden yoktu, o zaman ağabeyiyle küçük bir konuşma yapması gerekecekti. Palitov mücevherlerinin Melekler Evi’nde sergilenmesi onlara büyük bir kapı açacaktı. Daha önce halka açılmamış bir sergi olması onlar için büyük bir ayrıcalıktı. Ama bu Palitov ailesinin buraya gelip her şeye el koymasına izin verecekleri anlamına gelmiyordu. Raphael D’Angelo’nun yüzündeki hayal kırıklığı ifadesini gören Nina gülümsemesine engel olmak zorunda kaldı. Ama içten içe bu küstah adama haddini bildirmenin keyfini yaşıyordu. Raphael D’Angelo’nun emir vermeye ve bunlara kayıtsız şartsız uyulduğunu görmeye alışkın olduğu belliydi. Şimdi içinde bulunduğu durumdan duyduğu rahatsızlık ortadaydı. Ağabeyiyle konuştuğunda bu konudan bahsedeceği ve başka ne gibi ödünler verdiğini öğrenmek isteyeceği çok açıktı. Aslında Nina babasının bu kadar temkinli ve tedbirli davranmasını anlayabiliyordu. Yıllar içinde topladığı paha biçilmez ve bir eşi olmayan mücevherlerin yerine konulması imkânsızdı. “Sözleşmenin şartlarını değiştirmek gibi bir düşünceniz varsa, babamla konuşana kadar kabinleri taşıma işini durdurmamız en doğrusu olur.” “Sözleşmenin şartlarını değiştirmekten bahsettiğimi hiç hatırlamıyorum, Bayan Palitov.” “Nina.” “Rafe.” Aralarındaki resmiyeti kaldıran bu sözlere rağmen, Rafe’nin gözlerinde hiddet dolu parıltılar vardı. Rafe. Evet, isminin kısaltılmış daha özgür şekli. Böylesi ona Raphael isminden daha çok uyuyordu. “Ayrıca tehditlere pabuç bırakmam, Nina,” diye ekledi. “Bunun bir tehdit değil, gerçeğin kendisi olduğunu anlayacağından eminim,” diye cevap verdi Nina aşırı nazik bir sesle. “Hem babamla ağabeyinin imzaladığı sözleşmenin her iki tarafı da yükümlülük altına soktuğunu göreceksin.” Michael D’Angelo ve Dmitri Palitov, babasının Manhattan’daki daire- Gizli Cevher 17 sinde görüştüklerinde Nina da oradaydı. Her iki taraf sözleşmeyi imzalamadan önce avukatlar her ayrıntıyı dikkatle incelemişlerdi. Babası hiçbir şeyi şansa bırakmamıştı. Çok sevdiği mücevherlerinin güvenliği Nina’dan sonra ikinci sırada geliyordu. “Kuşku duyduğun bir konu varsa babamdan önce ağabeyinle konuşmanı öneririm,” diye ekledi cüretkâr bir şekilde. Bu kadar pervasız olmasının Rafe ile bir ilgisi olup olmadığını merak etti. Bildiği tek şey bunun kendi karakterine tamamen ters bir davranış olduğuydu. Rafe’nin aşırı kendine güvenen küstah tavrı yüzünden mi yoksa her kadının yüreğini hoplatacak kadar yakışıklı biri olmasından mı kaynaklandığını bilmiyordu. Nedeni ne olursa olsun, Nina ona meydan okumaktan kendini alamamıştı. Ve bu daha önce hiç başına gelmemişti. Rafe’nin asıl kuşku duyduğu konu Nina Palitov’un ta kendisi ve ona karşı hissettiği yoğun çekimdi. Babasının koleksiyonunun güvenliği ve sözleşmede yazılanlar hakkında söylediklerinden en küçük bir şüphesi bile yoktu. Çünkü Michael ve babasının imzaladıkları sözleşmeyle ilgili söylediği her şeyin doğru olduğu bakışlarından okunuyordu. Rafe’yi şaşırtan, Michael’ın onu bu konuda uyarmamış olmasıydı. Birden başını salladı. “Tamam. Galerinin tüm güvenlik sistemini yarın incelemeniz için gerekli ayarlamaları yapacağım.” “Bugün olursa çok daha iyi.” Rafe bir kez daha kısık gözlerinin arasından onu süzdüğünde, gözlerindeki kavgacı bakışları fark etti. “Tamam, bugün, ilerleyen saatlerde,” dedi sert bir sesle. “Güzel,” dedi Nina hırçın bir şekilde başını sallayarak. “Saat on birde üçüncü kattaki odanızda görüşmek üzere,” dedikten sonra saçlarını geriye atarak kasketin içine topladı ve işçilerin yanına gitti. Đki koruma Rafe’ye uyarı dolu gözlerle baktıktan sonra, Nina Palitov’un arkasından gittiler. Aslında bu son derece gereksiz bir uyarıydı. Çünkü Bayan Nina Palitov ile tanışıklıklarını daha da ilerletmek gibi bir niyeti yoktu. Tamam, çok güzel bir kadındı. Dudakları sanki öpülmek için yaratılmıştı. Ancak korumaların varlığı bunun asla olmayacağını söylüyordu. Ayrıca Nina Palitov’un davranışları da hiç cesaret verici sayılmazdı. Yani sonuç olarak, Nina Palitov, Rafe’nin peşinden koşmayı düşüneceği bir kadın değildi. 18 Carole Mortimer ~ ĐKĐNCĐ BÖLÜM ~ ĐKĐ saat sonra, asistanı Bridget, Nina Palitov’un geldiğini haber verdiğinde, Rafe görüşecekleri konuları bir sıralamaya koymuştu. Bir kez daha faka basmamak için son iki saatini çalışarak geçirmişti. Michael ile yaptığı telefon görüşmesinin pek faydası olmamıştı. Michael, Nina Palitov’un Rafe’nin tahmin ettiği gibi orta yaşlı değil de, yirmili yaşlarında olmasını hiç umursamamıştı. Sadece Bayan Palitov’u hoşnut tutmasının görevleri arasında olduğunu söyleyip durmuştu. Đnternet’te yaptığı araştırmaların da yardımı olmamıştı. Sadece Nina Palitov’un, Dmitri ve Anna Palitov’un kızları olduğunu, doğduğu sırada annesinin otuz, babasının elli beş yaşında olduğunu ve Nina Palitov’un da yirmi dört yaşında olduğunu öğrenmişti. Bir de annesinin Nina beş yaşındayken öldüğünü öğrenmişti, ama ölüm sebebiyle ilgili bir bilgiye rastlayamamıştı. Nina’nın gittiği okulların listesini edinmişti. Son olarak Stanford Üniversitesinde sanat ve tasarım okuduktan sonra, babasının yanında çalışmaya başlamıştı. Odasına girdiğinde Nina Palitov’un üzerini değiştirdiği ilk dikkatini çeken şey oldu. Sabahki bol siyah bluzun yerine bedenine uyan beyaz bir tişört giymişti. Bedenini saran kumaşın altında başka bir giysi yoktu. Küçük göğüslerinin uçları beyaz kumaşın altından belli oluyordu. Kasketini çıkartmış, alev alev yanan saçlarını serbest bırakmıştı. Rafe’nin içinde onlara dokunma isteği uyandı. Sertleşen organı da bu konuda bedeninin kararını ona söylüyordu ve bu karar, karşısındaki genç kadından uzak durmak için daha önce verdiği kararın tam aksi yönündeydi. Gördükleri çok hoşuna gitmeye başlamıştı. “Bay D’Angelo?” Rafe onu karşılamak yerine oturmaya devam edince, Nina bir kez daha ona meydan okuyan bir şekilde seslenmişti. Rafe ceketini çıkartmıştı. Saçlarının esmerliği beyaz gömleğiyle tezat bir görünüm çiziyordu. Nina’nın tahmin ettiği gibi geniş omuzları; kaslı, güçlü ve formda görünen bir bedeni vardı. Bakışlarını ondan ayırarak son derece şık döşenmiş odada gezdirdi. Etrafına her baktığında dünyaca ünlü Melekler Evi sanat galerisinin seçkin eserlerinden birini görüyordu. Ünü ve zenginliği babasının sergi için burayı seçmesinde en önemli etken olmuştu. Yine de babasının, Raphael D’Angelo’nun kendisine yönelttiği terbiye- Gizli Cevher 19 sizce sayılabilecek davranışlardan hiç hoşlanmayacağını biliyordu. “Uygunsuz bir zamanda mı geldim?” diye sordu bakışlarını yeniden masanın arkasında oturan Rafe’ye çevirdiğinde. “Hayır.” Rafe nihayet yerinden kalktı ve askıdaki ceketini alıp giydikten sonra Nina’ya döndü. Kaşlarını müstehzi bir tavırla kaldırarak, “Korumalarından ayrılmaya mı karar verdin?” diye sordu. Nina aynı alaycılıkla karşılık verdi. “Kapının diğer tarafındalar,” diyerek başıyla arkasındaki kapalı kapıyı gösterdi. Raphael D’Angelo masasına yaslanıp, kollarını göğsünde kavuşturdu. Yüzündeki kendinden emin gülümsemesi, her hücresinden yayılan şeytani çekiciliği daha da artırıyordu. “Senin için bir tehdit oluşturmadığım için mi?” Nina, Rich ve Andy’e kendisini dışarıda beklemelerini söylediği içindi. Korumalar bundan hiç hoşlanmamıştı, ama inadıyla onları hizaya getirmişti. Ancak Raphael D’Angelo ile ofisinde baş başa kalıp, onun altın rengi gözlerinden yayılan hınzırca parıltıları gördüğünde doğru karar verdiğinden şüphelendi. Rafe D’Angelo çapkınlığıyla nam salmış, çok yakışıklı bir erkekti. Kadınlarla birlikte olup aynı hızla onları terk eden biriydi. Erkeklerle ilişkisi çok az olan Nina’nın için böyle biriyle aşık atması zordu. Bu sabah ona karşı kaba ve ters davranmasının asıl nedeni de buydu zaten. Raphael D’Angelo gibi çekici ve güçlü erkeklerle başa çıkabilecek kadar tecrübeli değildi. Gerçeği söylemek gerekirse hayatında korumaları ve babası dışında bir erkek yoktu. Annesi öldükten sonra babası inzivaya çekilmiş ve Nina’yı aşırı bir korumacılıkla sahiplenmişti. Bu öylesine ileri düzeyde bir korumaydı ki, geçen yıllar içinde zaten çok az sayıdaki erkek arkadaşlarıyla çıktığında bile yanlarında hep Rich ve Andy olmuştu. Tabi bu arkadaşları önce babasından onay almış, sonra güvenlik taramasından geçmiş, sonrasında Nina ile pizza yemek için dışarı çıkmaya hak kazanmışlardı. Rafe D’Angelo dıştan bakıldığında çok çekici biriydi, ama aslında son derece kararlı ve sert biri olduğu belliydi. Bir kadınla ilgileniyorsa, güvenlik taramasından geçip geçmediğini dikkate alacak birine benzemiyordu. Onu çok az tanımasına rağmen içinden bir ses, ne babasının onay verip vermemesinin ne de dışarıda bekleyen korumaların Rafe’yi engelleyeceğini söylüyordu. Rafe onu öpmek isterse hiçbir şeyi umursamadan bunu yapardı. Tanrım, neler düşünüyordu böyle? Wollen Sie wissen, wie es weiter geht?Hier können Sie "Gizli Cevher/Büyülü Koku" sofort kaufen und weiterlesen:AmazonApple iBookstorebuchhandel.de ebook.deThaliaWeltbildViel Spaß!