PDF ( 3 ) - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Transkript

PDF ( 3 ) - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
184
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ;
ANTİFUNGAL PROFİLAKSİ İLE İLGİLİ
GÖRÜŞLER VE ANTİFUNGAL
DUYARLILIK DENEYLERİ*
A. Serda KANTARCIOĞLU, Ayhan YÜCEL
Background.- Invasive mycoses are deep
seated fungal infections involving mucosa
and penetrate host tissues. This term actually covers “subcutaneous” and “systemic
mycoses”. The virulence factors of the fungus and host immune status play role in the
pathogenesis of invasive mycoses. Fungus
that possess high virulence causes diseases in immunocompetent individuals. Invazive fungal infections due to low virulence
opportunistic fungi are associated with increased morbidity and mortality in immunocompromised patients. Some of these
pathogens show resistance to currently
available antifungal agents. Understanding
the risk factors associated with deep fungal
infection may facilitate identification of high
risk patients and guide appropriate initiation
of antifungal therapy. This paper briefly reviews current knowledge of the changing
epidemiology for invasive mycoses, controversial considerations about antifungal prophylaxis, and current status of antifungal
susceptibility tests.
Kantarcıoğlu AS, Yücel A. Epidemiology of
deep mycoses; considerations on antifungal
prophylaxis and antifungal susceptibility
tests. Cerrahpaşa J Med 2001; 32: 184-199.
M
antarlara doğada ve insanın
çevresinde sık rastlanır ve
bunların bir kısmı insanın
doğal mikroflorasının üyele-
* Anahtar Kelimeler: Derin mikoz, Antifungal profilaksi,
Duyarlılık deneyleri; Key Words: Invasive mycoses, Antifungal prophylaxis, Susceptibility tests; Alındığı Tarih: 20
Aralık 2000; Dr. A. Serda Kantarcıoğlu, Prof. Dr. Ayhan
Yücel; İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı; Yazışma Adresi (Address):
Dr. A. Yücel, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve
Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, 34303, Cerrahpaşa.
İstanbul.
http://www.ctf.istanbul.edu.tr/dergi/online/2001v32/s3/013r1.htm
Cilt (Sayı): 32 (3)
ridir. Mantarların hastalık yapabilmeleri
(patojeniteleri) ile ilgili temel mekanizma
onların dokudaki ısıya ve redoks potansiyeli gibi diğer koşullara uyum gösterebilme ve konağın savunmasına karşı dayanma yeteneklerinde saklıdır. Yüksek
virülense sahip konidi veya diğer elemanlarının yeterli sayıda alınmasıyla bağışıklığı tam kimselerde de infeksiyon oluşturabilen mantarlar “primer patojenler” olarak nitelendirilmektedir. Bu grupta Coccidioides immitis, Paracoccidioides brasiliensis, Histoplasma capsulatum, Sporothrix schenckii, Penicillium marneffeii yer
almaktadır. En önemli ortak özellikleri
konağa yerleştikleri sırada kendi yapılarında, hücre duvarlarının içeriğinde, metabolizmalarında, enzim sistemlerinde ve
çoğalma biçimlerinde büyük değişiklikler
oluşturabilme yetenekleridir. Saprofit ve
doku şekilleri arasındaki bu farklılık
“dimorfizm” kavramıyla açıklanmaktadır.
Bağışıklığı tam konakta virulan mantarların oluşturduğu “gerçek mantar infeksiyonları” etken mantarların doğal yaşam
ortamlarıyla ilgili olarak belirli bir bölgede endemiktir veya hastanın bir seyahat
hikayesi bulunur. Diğer yandan, insan vücudunda mantar infeksiyonlarına karşı
çok yüksek bir doğa direnci vardır. İnsanda mantar hastalığı bulunması, herhangi
bir yolla savunma mekanizmasının zayıflamış olduğunu gösterir.1,2 İstatistiklere
göre bu infeksiyonlarda cinsiyet, yaş ve
ırk önem taşımaktadır ve etkenler sınırlı
coğrafya dağılımı göstermektedirler.
Mantarlar patojenlik özelliklerine, konağın direncine, vücuda giriş kapısına ve
alınan mantar miktarına göre değişik
tarzda görülebilen mikozlar oluştururlar.
İnfeksiyonun başlangıç yerine göre mantar infeksiyonları geniş gruplara ayrılabilmektedir. Buna göre patojen mantarların
sebep olduğu infeksiyonlar, “yüzeyel mikozlar” ve “derin mikozlar” olarak ikiye
ayrılabilir. Yüzeyel mikozlarda epidermis,
saçlar, tırnaklar ve mukozaların en üst
tabakaları tutulmaktadır, daha derine nü-
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
fuz ve sistemlere yayılma yoktur. Derin
mikozlarda ise daha derin tabakaların tutulması söz konusudur ve iç organlara yayılma olabilir.3, 4.
Yüzeyel mikoz grubunda başlıca dermatofitozlar, pityriasis versicolor, tinea
nigra, piedra, otomikoz, keratomikoz gibi
infeksiyonlar ve kandidiyazın yüzeyel şekilleri yer alır. İnfeksiyonların çoğu ılımlıdır, çabuk tanınır ve tedaviye yanıt genel
olarak iyidir. Dermatofitozların derinlere
geçtiği ender birkaç olgu dışında tutulumları epidermis, saç ve tırnakların keratinli
dokularıyla sınırlıdır.
Derin mikozlar ise mantarın epidermis
ve mukozadan daha derinlere doğru gidip
tutunduğunu gösterir. Ekseri iç organlar
tutulur. Derin mikozlar “deri altı” ve “sistemik mikozlar” olarak ayrılmaktadır.3,4
Bunlardan dermis, deri altı dokusu ve kemiklerin tutulumu subkutan (derialtı) mikozlar olarak adlandırılmaktadır. Hastalık ekseri giriş kapısıyla sınırlı kalır veya
yakındaki dokuya yayılır, kan veya limf
sistemi yoluyla daha fazla yaygınlaşması
nadirdir.3
Başta ağız olmak üzere insanın sindirim sisteminde kommensal olarak bulunan başta C. albicans olmak üzere diğer
Candida’lar konağın normal savunma sistemi bozulduğunda mukozalarda, deri altında veya derine yerleşik infeksiyonlar
yapabilirler.3 Candida infeksiyonlu AIDS’lilerde hücre aracılığı ile bağışıklık özürlülüğü, antikorlarla ilgili bağışıklık yanıttan daha fazla sorumlu görülmektedir.
Dolayısıyla HIV infeksiyonlu kişide hastalık çoğunlukla endojen kaynaklıdır.5
Derin mikozlarda genellikle hayvandan
insana, insandan insana bulaşma yoktur;
bunlar ekseri endemik, nadiren epidemiktirler. Blastomikoz ve histoplazmozda ven
ve plasenta yoluyla geçiş de bildirilmiştir.6
Eksojen kaynaklı mantarların giriş kapısı
ekseri solunum yolu ve küçük travmalara
bağlı olarak deridir. Bazı mikozlarda ya-
185
yılma lenf damarları boyuncadır.
Derin mikozlardan ayrılan mantar cins
ve türleri son yıllarda giderek daha geniş
bir yelpazeye yayılmakta, artık bitki patojenleri ve çürükcül mantarlarla insanda
hastalık etkeni olarak karşılaşılmaktadır.
Derin mikoz etkeni olarak bildirilmiş başlıca mantarlar Tablo I’de gruplandırılmıştır.
Derin mikozların patogenezinde mantarın virülensi ve konağın bağışıklığı rol
oynamaktadır. Bunlar patojenitesi konağı
tarafından tayin edilen etkenlerin sebep
olduğu infeksiyonlardır. Ciddi sebeplerle
vücut direnci kırılmış hastalarda derin
mantar infeksiyonları önemli morbidite ve
mortalite sebebi haline gelmiştir. Bu hastalarda infeksiyonun tipi ve ciddiyeti; bağışıklık bozukluğunun derecesi, hastaya
uygulanan tedavi ve epidemiyolojik faktörlere göre değişir. Bugün eskiye göre daha fazla kişinin mantar hastalığına yakalanma riski taşıdığı öne sürülmektedir.7
Hazırlayıcı (Predispozan) Faktörler
Mantar infeksiyonlarına duyarlılığı artıran başlıca risk faktörleri uzun süreli ve
geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı,
bağışıklığı baskılayan maddeler, damar içi
kateterler, hiperalimentasyon, üriner kateterler, geçirilmiş cerrahi girişim, yanık
ve travmalar, diabetes mellitus olarak sayılabilir.1,8
Yüksek risk gruplarından kanserli hastalardaki infeksiyonlarda, şiddetli antitümör tedavisi alma sonucunda uzun süreli nötropeni (çevre kanında parçalı nötrofillerin sayısının 500/mm3’ün altına düşmesi) ve ciddi mukoza tahribi başlıca hazırlayıcı sebeplerdir.8,9
Yanıklar ve travmalar da yüksek risk
yüklemekte, bunu kalp cerrahisi gören
hastalar izlemektedir. Kemikiliği transplantasyonu yapılmış hastalarda mantar
infeksiyonları için risk faktörleri olarak
granülositopeni, sitotoksik tedavi, geniş
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
186
spektrumlu antibiyotik kullanımı, kortikosteroid tedavisi (>1-1.5 mg/kg), akut lösemi relapsı sayılmaktadır.8 Bağışıklığı
baskılanmış hastalarda Aspergillus osteomiyelitleri için predispozan faktörler de,
uzun süreli nötropeni, hematolojik malinyiteler, kemoterapi, önceki spinal travma
veya cerrahi girişim hikayesi, allograft
transplantasyonu, sistemik kortikosteroid
kullanımı ve diğer bağışıklığı baskılayıcı
uygulamalar olarak sıralanmaktadır.10
Hematolojik neoplastik hastalıkta kandidemi için; antibiyotik kullanımı, kateter
uygulanması, hiperalimentasyon, kanser
tedavisi ve bağışıklığı baskılayıcı tedavi
ile organ nakilleri gibi çok sayıda risk faktörü belirlenmiştir. Hematolojik malinyiteli hastalarda mikozların %20-40’ının
dissemine olduğu ve %70’den fazlasının
ölümle sonuçlandığı; bağışıklık baskılayıcı
tedavi alanlarda ve organ nakli yapılanlarda kandidozun ve ayrıca bu olguların %
15-20’sini oluşturan aspergillozun en sık
karşılaşılan mantar infeksiyonları olduğu
bildirilmiştir.11 Kanserli hastalarda kandideminin araştırıldığı 249 olguyu kapsa-
Cilt (Sayı): 32 (3)
yan bir surveyans çalışmasında tümörlü
90 olgunun %70’inden (63) ve 159 hematoloji hastasının %36’sından (58) C.albicans
ayrılmış; %39’u (97/249) ölümle sonuçlanmış; C. glabrata’nın en yüksek mortalite
oranına sebep olduğu saptanmıştır.12
Santral ven kateterlerinin operasyon sonrası bakteriyemi veya fungemi dolayısıyla
sepsis sebebi olma olasılığının incelendiği
bir laboratuvar çalışmasında da Candida
spp. (%32.4) ve Staphylococcus spp. (%
33.9) kateter uçlarından en sık ayrılan organizmalar olmuştur.13
Mantar infeksiyonlarının altında yatan
hazırlayıcı faktörlerinin anlaşılmasının
yüksek risk gruplarının tanımlanmasına
ve antifungal tedaviye yön vereceği düşünülmektedir.
Yüksek Risk Grupları
Kanserli hastalarda derin mikozlar önemli bir morbidite ve mortalite sebebi olarak öne çıkmaktadır.14 Bu infeksiyonlarda, yoğun antitümör tedavisi sonucunda nötropeni ve ciddi mukoza tahribi başlıca risk gruplarıdır, ancak yanıklar ve
Tablo I. Başlıca Derin Mikoz Etkenleri7
Fırsatçı Patojenler
Endemik Dimorfik
Mantarlar
Subkutan
Patojenler
Candida ve diğer mayalar
Fusarium türleri
Blastomyces dermatitidis
Sporothrix schenckii
C .albicans
Scopulariopsis türleri
Histoplasma capsulatum
Kromoblastomikoz etkenleri
C .glabrata
Trichoderma türleri
Paracoccidioides brasiliensis Cladosporium türleri
C .parapsilosis
Zigomisetler
Coccidioides immitis
Fonseca türleri
C. tropicalis
Absidia türleri
Penicillium marneffei
Phialophora türleri
C. krusei
Mucor türleri
Misetoma etkenleri
Diğer Candida türleri
Rhizomucor türleri
Pseudallescheria boydii
Cryptococcus neoformans
Rhizopus türleri
Madurella grisea
Trichosporon türleri
Feohifomisetler
Rhodotorula türleri
Alternaria türleri
Saccharomyces cerevisiae
Bipolaris türleri
Malassezia türleri
Curvularia türleri
Hiyalohifomisetler
Exerohilum türleri
Aspergillus türleri
Pneumocystis carinii
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
travmalar da yüksek risk yükler, bunu
kalp cerrahisi gören hastalar izlemektedir.8 Otopsi verilerine göre katı tümörlü
hastaların %5’inin, limfomalıların %1015’inin, lösemililerin ve kemik iliği transplantasyonu yapılanların %20’sinin invaziv mantar infeksiyonu histolojik bulgularla kanıtlanmıştır.9
Kanserlilerde antibiyotiklerin yaygın
kullanımı endojen floranın dengesini değiştirmekte ve mantarların gelişmesini
uyarmakta; diğer yandan nötrofiller, limfositler ve makrofajlar dahil konağın bağışıklık sisteminin bozulması mantar gelişmesine izin vermektedir. Buna eklenen
kemoterapi veya radyasyon terapisi sırasında üst ve alt gastrointestinal yol mukozasında oluşan ülserleşmeler dissemine
kandidiyazın başlıca kaynağı sayılmakta;
kolonizasyon ve derin dokulara ilerlemeyi
kan yoluyla yayılma izlemektedir. Hastanın nötrofil sayımı uygun olduğunda dahi
bu hücrelerin anormal fonksiyon görmeleri ile kemik iliği transplantasyonundan
sonra aspergilloz ile sıklıkla karşılaşıldığı
bildirilmiştir.9
Bu hasta gruplarında özellikle Candida
türleriyle gelişen infeksiyonların son 20
yılda belirgin artış gösterdiği, önemli bir
morbidite ve mortalite sebebi haline geldiği dikkati çekmektedir. Bir tıp merkezinde çeşitli Candida türlerinin yol açtığı
hematojen kandidiyazın epidemiyolojisini
incelemek üzere 1988-1992 yılları arasındaki kayıtlar retrospektif olarak incelenmiş, 491 infeksiyon hikayesinin %21’inin
yoğun bakım ünitesinde %24’ünün cerrahi
birimde ve geri kalanın diğer tıbbi birimlerde olduğu; altta yatan hastalıkların lösemi, limfoma veya miyeloma, katı tümörler olduğu; infeksiyondan önce bağışıklığı
baskılayan sebeplerin nötropeni (%47),
kemoterapi (%71), adrenal kortikosteroidler (%84), geniş spektrumlu antibiyotik
kullanımı (%62), bakteri infeksiyonları (%
57), parenteral beslenme (%46), abdominal cerrahi (%17), santral ven kateteri
(ilişki kurulmuş %9, olasılıkla ilişkili %9,
187
ilişkisiz %30, diğer %52), antifungal profilaksi (%18), yalnızca flukonazol profilaksisi (%9) olarak belirlendiği bildirilmiştir.15
1952-1992 yılları arasında kanserli
hastalarda bildirilen 1591 sistemik Candida infeksiyonu gözden geçirilmiş; farklı
merkezlerde bildirilen patojenler sıralandığında C. albicans %46, C. tropicalis %
25, C. glabrata %8, C. parapsilosis %7 ve
C. krusei %4 olarak bulunmuştur.16
Pediatrik kanser grubundan yoğun dozda kemoterapi uygulanan hastalarda invaziv aspergilloz insidensi 5 yıl için prospektif olarak değerlendirilmiş % 6.8 (13/
189), primer tutulum yeri akciğer (12 olgu) olarak belirlenmiş, bunların üçünde
dissemine olmuştur. Hastaların tanımdan
önce en az 14 gündür nötropenik oldukları
ve sistemik antifungal tedavi almakta oldukları da belirlenmiştir.17 McCullers ve
ark. hepsi lösemili olan 12 çoçuk hastada
Candida menenjiti geliştiğini, olguların
11’inde tek bir türün (C. tropicalis) sorumlu olduğunu, tümünün ölümle sonuçlandığını bildirmişler; Candida meninjitinin
nadir bir hastalık olmakla beraber, en sıklıkla yeni doğanlarda ve yeni cerrahi girişim geçirmiş kimselerde görüldüğünü ancak C. tropicalis’in merkez sinir sistemi
infeksiyonlarından ayrılmasına dikkati
çekmişlerdir.18
İtalya’da bir yılı kapsayan 18 merkezli
bir sürveyans çalışmasında kanserli çocuklarda dolaşım sistemi infeksiyonu etkenleri, nötropenik olan ve olmayanlarda
benzer olup Gram pozitif koklar (%45),
Gram negatif çomaklar (%42) ve mantarlar (%9) olarak sıralanmıştır.19
Bağışıklık baskılayıcı tedavi alan veya
organ nakli olan hastalarda en sık karşılaşılan mantar infeksiyonları kandidiyaz
ve aspergilloz olarak belirlenmekte, ileri
aşamalarda Pneumocystis carinii pnömonisi de görülebildiği bildirilmektedir.
Hematolojik maligniteli hastalardaki mikozların %20-40’ının dissemine ve %70’-
188
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
den fazlasının ölümcül olduğu yazılmıştır.
Hematolojik neoplastik hastalıkta en sık
(olguların %14-20’si) karşılaşılan mantar
infeksiyonu invaziv aspergilloz olmaktadır, mortalite oranlarının %95’e vardığı
bildirilmektedir. Derin invaziv kandidiyaz; fungemi, dissemine kandidiyaz ve tek
bir organa yerleşik kandidiyaz şeklinde
görülebilir.11
Kemoterapiyi izleyen derin ve uzun süreli nötropeni sistem mikozları için başlıca risk faktörünü oluşturmaktadır. Bu
grupta dissemine mantar infeksiyonları
ile ilgili mortalite yüksektir ve klasik
amfoterisin B (amp B) böbreklerde toksisiteye sebep olmaktadır.11, 20
Hematolojik maligniteli çocuklarda da
mantar infeksiyonlarının giderek büyüyen
bir sorun oluşturduğu, kemoterapi sırasında oluşan nötropeni ile mantar kolonizasyonunu ve ardından infeksiyon için
risk unsuru oluşturduğu düşünülmektedir. Bu konuda yurdumuzda 52 hasta ile
yapılan bir çalışmada C. albicans ile kolonizasyon 36 (%69.2) bulunmuştur. Kanıtlanmış üç sistemik mantar infeksiyonunun ikisi kandidemi ve biri Aspergillus’lara bağlı beyin apsesidir.21
Amerika’da Tennessee Üniversitesi Araştırma Hastanesinde mikrobiyoloji ve
patoloji laboratuvarlarının 34 yıllık kayıtları retrospektif olarak incelenmiş,
pediatrik kanser hastalarında kültürle
belgelenen Aspergillus infeksiyonlu 66
hasta bulunduğu, bunların 23’ünde dissemine, 43’ünde lokalize hastalık saptandığı, en sıklıkla tutulan organın akciğerler
olduğu, en sık karşılaşılan altta yatan
hastalığın lösemi olduğu, risk faktörlerinin nötropeni, bağışıklık bozukluğu ve önceki antibiyotik tedavisi olarak belirlendiği, şiddetli tıbbi ve cerrahi takibe rağmen
tanımı izleyen beş yıl içinde mortalitenin
%85 olduğu bildirilmiştir.22
Aspergillus’lara bağlı infeksiyonların
büyük çoğunluğu konidilerin solunmasıyla alınır ve bunlar hastanede yatan diren-
Cilt (Sayı): 32 (3)
ci kırık hastalarda soruna yol açmaktadır,
tedaviye rağmen ölümle sonuçlanan invaziv akciğer aspergillozu oranının olguların
%50’sinden fazla olduğu yazılmıştır.23 Burun ve paranazal sinüs de giriş kapısı olabilir ve kemik iliği transplantasyonu yapılmış hastalarda Aspergillus sinüzitlerinin ekseri ölümcül olduğu bildirilmiştir.24
Havadaki Aspergillus yoğunluğu ile
invaziv hastalık veya kolonizasyon arasındaki korelasyonu araştıran moleküler epidemiyoloji çalışmaları da yapılmıştır. Dış
ortam konidi düzeyi genelde 1-5 cfu m-3 olarak bildirilmektedir. Bir hastanenin onkoloji bölümünün oda ve koridorlarından
54 hafta boyunca hava örnekleri toplayarak Aspergillus konidilerinin yoğunluğunu inceleyen Hosphenthal ve ark.23 örneklerde A. fumigatus ve A. flavus konidilerinin ortalama 1.83 cfu m-3, diğer Aspergillus spp. konidilerinin ortalama 2.83 cfu
m-3 olduğunu; yoğunluğun mevsimle korele olmadığını saptamışlar; 22 yıllık dönemin otopsi sonuçlarına göre bu hastanede
yılda ortalama 6.6 aspergilloz olgusu bulunduğu, olgu insidensinde mevsimsel değişiklik olmadığı, dolayısıyla ne tüm aspergilloz olguları insidensinde ne de hava
kaynaklı konidilerin yoğunluğunda mevsimle ilgili bir patern gözlemlenmediği sonucuna varmışlardır. Ortam örneklerinden ve invaziv hastalıklardan ayrılan Aspergillus’ların DNA düzeyinde karşılaştırılması yapıldığında hastalardan ayrılan
üç köken ile ortamdan ayrılanlar arasında
benzerlik bulunduğu gözlemlenmiş, ancak
mevcut veri tabanının kesin bir bağlantı
sağlayamadığı, infeksiyonun kaynaklarını
açıklayacak daha ileri moleküler epidemiyoloji çalışmalarının gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bir lösemi ve kemik iliği transplantasyon ünitesinde invaziv aspergilloz olguları
ile ortam arasındaki ilişki araştırılmış,
beş hastanın ikisinden ayrılan A. flavus
kökenlerinin ortamdan ayrılanlarla identik olduğu saptanmıştır.25
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
Hastanede yatan kanserli hastalarda
nozokomiyal kandidemiye sebep olan C.
albicans dışındaki Candida türlerinin araştırıldığı bir çalışmada 45 hastadan 12
C. krusei, 14 C. parapsilosis, 7 C. glabrata, 6 C. tropicalis, 2 C. guilliermondii, 2 C.
lusitaniae, 1 C. stellatoidea ve 1 C. rugosa
ayrılmıştır.26 Bu hastalarla 75 C. albicans
fungemisi arasında yalnızca iki farklı risk
faktörü bulunmuştur. Amfoterisin B ile
yapılan önceki empirik tedavi C. albicans
fungemilerinde daha sık ve flukonazol ile
yapılmış empirik tedavinin C. albicans dışı Candida’larla oluşan fungemilerde daha sık rastlandığı gözlemlenmiştir. Altta
yatan hastalık, kemoterapi, antibiyotik
profilaksisi veya tedavisi, kortikosteroid
tedavisi, kateter uygulanması, mukozit,
sitotoksik kemoterapi ve nötropeni gibi
diğer risk faktörleri insidensinin her iki
grupta benzer olduğu saptanmıştır. İncelenen kanserli hastalarda mortalite C.
albicans fungemileri ve C. albicans dışı
fungemiler arasında fark bulunamamıştır.
Atlanta ve San Francisco sakinlerinde
(5.34 milyon) 1992-1993 yılları arasında
topluma dayalı prospektif kandidemi surveyans çalışması yapılmış, yıllık ortalama
kandidemi insidensi 100.000 nüfusta 8, en
yüksek insidens ≤ 1 yaş çocuklarında
(100.000’de 75) olarak saptanmıştır. Altta
yatan koşullar kanser (%26), karın cerrahisi (%14), diabetes mellitus (%13) ve HIV
infeksiyonu (%10)’dur. Olguların %47’sinde C. albicans dışındaki Candida türleri (C. parapsilosis, C. krusei, C.glabrata)
ayrılmıştır.27
Hematolojik malignitelilerde 1990-1998
yılları arasında mukokutanöz infeksiyonların incelendiği bir çalışmada Staphylococcus aureus’un önde gelen patojen olduğu, viral infeksiyonlarda herpes simplex virüs tip I ve daha az olarak varicella
zoster virus belirlendiği; orofaringeal ve
özofagus mikozlarında da Candida spp.
ayrıldığı bildirilmiştir.28 İnhale kortikosteroid kullananlarda ağız kandidiyazının
sıklıkla görülen bir yan etki olduğu dü-
189
şüncesinden hareketle üç yıllık bir sürede
astım tedavisi uygulanmış olan 27.000 kişilik bir grubun retrospektif analizi yapılmış; ağız kandidiyazı oranı %7 bulunmuş,
kortikosteroidin dozu ve kullanma süresi
arttıkça riskin de anlamlı olarak arttığı
saptanmıştır.29
Mukoza zarlarındaki Candida infeksiyonları genelde T-limfosit özürleri, HIV
infeksiyonu da dahil diğer limfosit özürleri, hipoparatiroidizm gibi endokrin düzensizlikleri, antimikrobiyal maddeler ve astımlılarda inhale steroid kullanımı ile
ilişkilendirilmektedir.8 Diğer yandan,
1970’li yıllarda invaziv mantar infeksiyonları ile hematolojik maligniteli hastalarda karşılaşılmakta ve tüm infeksiyonlar içindeki payı %20-30 arasındayken
1980’lerde AIDS epidemisi ile fırsatçı mikoz gelişme riski yüksek olan yeni bir
grup daha eklenmiştir.30, 31
HIV seropozitif kimselerde ve AIDS’lilerde orofaringeal mikozlardan Candida
dubliniensis’in etken olarak ayrıldığı olgu
bildirimlerinin sayısı giderek artmakta;
insan normal florasının üyesi olan bu
mantarla HIV negatif bağışıklığı baskılanmış diğer hastaların değişik vücut bölgelerine ait örneklerde de karşılaşılabilmekte; bu hastalarda damar içi ilaç kullanımı ile cinsel ilişkiler de birer risk faktörü olarak sayılmaktadır.32
HIV infeksiyonlu bağışıklık yetersizliği
olan her yaş grubundan çocuklarda mukoza ve derin mantar infeksiyonları başlıca
morbidite ve mortalite sebebi ve antifungallere direnç de sorun oluşturmaktadır.
Bu hasta grubunda hem derin mikozlardan hem de mukoza infeksiyonlarından
Candida spp. sıklıkla ayrılmaktadır. HIV
infeksiyonlular Pneumocystis carinii ve
Cryptococcus neoformans ile ayrıca Histoplasma capsulatum, Coccidioides immitis,
Penicillium marneffei ve diğer endemik
mantar infeksiyonlarına açıktırlar.33
Cr. neoformans bağışıklığı tam konaklarda derin mikozlara sebep olabilirken;33-36
190
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
bağışıklığı baskılanmış kimselerde yaşamı
tehdit eden infeksiyonlar oluşturabilir. Bu
mantarın AIDS’lilerde en sık karşılaşılan
sistemik fırsatçı mantar infeksiyonu etkeni olduğu ve ekseri merkez sinir sistemini
tuttuğu bildirilmektedir.4, 6, 37-39 Avustralya ve Yeni Zelanda’da 1994-1997 yıllarını
kapsayan topluma dayalı prospektif bir
epidemiyoloji çalışmasında klinik belirtiler, konağın bağışıklık durumu ve
kriptokokların varyeteleri incelenmiş; 312
hikayede Cr. neoformans var. neofor-mans
oranının %85 (%98’i bağışıklığı baskılanmış); Cr. neoformans var. gattii’nin %15
(%44’ü bağışıklığı tam) olduğu; hastalığın
klinik belirtilerinin büyük ölçüde konağın
bağışıklık durumu ve mantarın varyetesi
ile ilgili olduğu gözlemlenmiştir.40
Cr. neoformans’ın olası virülens faktörlerinin araştırması üzerinde yoğunlaşıldığı; 37°C’de üremesinin yanısıra özellikle hücre dışı polisakkarit kapsülü ile
melanin sentezinde rol oynayan ve bu
mantarın BOS’da gelişmesini sağlayan
difenol oksidaz enzimi ve ayrıca çaprazlama tipleri üzerine dikkatlerin çekildiği,
hatta primer patojenler arasında sayılmasının tartışıldığı görülmektedir.39
Pankreas ve karaciğer trasplatasyonu
yapılmış kimseler, yoğun bakım ünitesinde yatanlar, altta yatan ciddi hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği bulunanlar gibi
belirli yüksek risk gruplarında ciddi mantar infeksiyonları hastaların %5-10’unda
ölüme sebep olmaktadır. Ancak nötropenik olmayan hastalarda antifungal ilaç
profilaksisinin kullanımı tartışılmaktadır.41 Pankreas transplantasyonu yapılmış
hastalarda başlıca infeksiyonun kandidiyaz (%7-14) olduğu, başlıca risk faktörlerinin alıcı ve vericinin yaşları, periton
diyalizi ve diğerleri olduğu yazılmıştır.42
Kaynaklarda karaciğer transplantasyonu yapılmış hastalarda invaziv aspergilloz
oranı %1-%8 arasında, ortalama ortaya
çıkış zamanı 16-17 gün, başta gelen risk
faktörleri böbrek yetmezliği ve diyaliz uygulanması olarak bildirilmiştir. Bu hasta-
Cilt (Sayı): 32 (3)
ların yüksek derecede invaziv kandidiyaz
riski de taşıdıkları, transplantasyon sonrası derin Candida infeksiyonu ile karşılaşılma oranının % 62-91 arasında olduğu
da kaydedilmiştir.42
1994-1997 yılları arasında bir merkezde karaciğer transplantasyonu yapılmış
90 hastanın (88 erkek, 2 kadın, yaş ortalaması 48, aralığı 32-67) tıbbi kayıtları
transplantasyondan sonraki ilk 120 günde
mantar infeksiyonu açısından retrospektif
olarak gözden geçirilmiştir. İnfeksiyon;
kan, idrar (<105 CFU/ml), BOS, periton
sıvısı, derin doku örneklerinden elde edilen pozitif kültürle belirlenmiş; yüzeyel
infeksiyonlarla asimptomatik kolonizasyonlar çalışmanın dışında bırakılmıştır.
Bütün hastalara antibiyotik ve bağışıklığı
baskılayıcı tedavi uygulanmıştır. Mantar
profilaksisi, bu süre içinde oral klotrimazol (10 mg günde 5 kez) olarak sürdürülmüştür. 32 hastadan (%38) bir veya daha çok mantar ayrılmış; Candida albicans
(%71), C. torulopsis (%20), C. tropicalis (%
6), diğer Candida türleri (%6), Aspergilus
fumigatus (%11) ve Cryptococcus neoformans (%3) oranında bulunmuş; mantar
infeksiyonundan sonra ortalama yaşam
süresi 21 gün (aralığı 3-64 gün) olarak
saptanmış ve böbrek yetmezliği olanlarda
(serum kreatinin >2.5 mg/dL) olanlarda
infeksiyonun daha sık karşılaşıldığı bildirilmiştir.43
Karaciğer transplantasyonundan sonra
derin mantar infeksiyonu insidensini, en
sık karşılaşılan patojen mantarları, risk
faktörlerini ve mortaliteyi belirlemek amacıyla üç yıllık bir sürede 90 hastayı
kapsayan bir inceleme yapılmış, 35 hastadan (%38) bir veya daha çok mantar ayrılmış; Candida, Aspergillus ve Cryptococcus’lar etken olarak belirlenmiş; transplantasyondan sonra mantar infeksiyonu
gelişmesi süresinin ortalama 15 gün,
infeksiyondan ölüme kadar canlı kalma
süresinin ortalama 21 gün olduğu, böbrek
yetmezliği olan hastalarda mantar infeksiyonu oluşmasının anlamlı olarak daha
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
yüksek bulunduğu bildirilmiştir.43
Akciğer transplantasyonu sonrası hastaların solunum yolu örneklerinden Aspergillus üretilmesi %9-68 (ortalama %29)
arasında bildirilmiştir. Akciğer transplantasyonu yapılanların solunum yollarında
Aspergillus kolonizasyonu invaziv aspergilloz belirtgeni olarak düşük pozitiflikte olsa da solunum yolu örneklerinden
bu mantarın ürediği hastalarda transplantasyondan sonraki 6 ay içinde invaziv
aspergilloz gelişmesi olasılığı 11 kat daha
fazladır.42
Böbrek transplantasyonundan sonra
Aspergillus türleri, Candida türleri, Cryptococcus neoformans, Histoplasma capsulatum, Mucor ve Rhizopus türleri posttransplant morbidite ve mortaliteye sebep
olan infeksiyonlar oluşturmaktadırlar.44
Böbrek transplantasyonu yapılmış 542
hastada nörolojik komplikasyonların araştırıldığı bir incelemede en sık karşılaşılan
meninjit erkenleri Cr. neoformans, Listeria monocytogenes ve Mycobacterium tuberculosis olarak sıralanmıştır.45
Periton diyalizi yapılan hastalarda
mantar peritoniti riski bulunduğu; tedavi
ile birlikte kateterin çıkarılmasının etkili
olduğu bilinmektedir.1985-1998 arasında
bir merkezde 246 hastaya periton diyalizi
uygulanmış bu hastalardan 19’unda mantar peritoniti ile karşılaşıldığı, patojenlerin mayalardan sonra ikinci sırada Aspergillus’lar olduğu, mantar peritoniti insidensinin hastanın yaş ve cinsiyetinden etkilenmediği, tanımdan sonraki 1 ay içerisinde hastaların %37’sinin öldüğü bildirilmiştir.46
Tüberkülozda bağışıklık yetmezliği veya baskılanması sebebiyle bu hasta grubu
da fırsatçı mantar infeksiyonlarına açıktır. Tüberkülozlu hastalarda makrofajlarda, monositlerde ve T hücrelerinde çeşitli fonksiyon bozuklukları onları fırsatçı
mantar infeksiyonlarına duyarlı kılar. İran İsfahan’da tüberküloz şüpheli hastalarda fırsatçı mantarların insidensinin a-
191
raştırıldığı bir çalışmada 200 hastadan 36
maya (%18), yedi hifli mantar (%3.5) ayrıldığı; bunların türlere göre dağılımının
C. albicans (%13), C. glabrata (%1.5), C.
tropicalis (%1.5), C. parapsilosis (%1), C.
krusei (%0.5), Rhodotorula rubra (%0.5),
Aspergillus fumigatus (%2), A.niger (%
0.5), Streptomyces griseus (%0.5) olduğu
bildirilmiştir.47
Kronik obstrüktif akciğer hastalığının
da mikozlara duyarlılığı arttırabildiği vurgulanmaktadır. Barcelona Üniversitesi
hastanesinde üç yılda karşılaşılan dokuz
KOAH’lı hastada radyografi bulgularıyla
saptanan ve otopsi bulgularıyla doğrulanan invaziv veya yarı invaziv aspergilloz
olguları yayınlanmış;48 Brezilya’da KOAH’
lı yaşlılarda üç kronik akciğer histoplazmozu olgusu49 ve Amerika’da KOAH’lı bir
hastada vertebral Aspergillus osteomiyeliti bildirilmiştir.10 Bu bildirimlerde ortak olarak sistemik kortikosteroid tedavisi
risk faktörü olarak vurgulanmıştır.
Mantar pnömonilerinde en sıklıkla karşılaşılan etkenler dimorfik mantarlar
(Blastomyces, Coccidioides, Histoplasma,
Paracoccidioides, Sporothrichum ve Penicillium marneffei), her yerde bulunabilen
mantarlar (Cr. neoformans ve Candida’lar), hiyalen küfler (Aspergillus, Zygomyces, Fusarium ve Trichosporon), dematiaceous mantarlar (Alternaria, Bipolaris, Curvularia, Pseudallecheria ve
Xylophypha) ve Pneumocystis carinii olarak sayılmaktadır.50
Japonya’da 1969-1994 arasındaki patolojik otopsi olgularının analizi ile visseral
mikozların epidemiyolojisi araştırılmış;
yıllık toplam patolojik otopsi sayısının
1969’da %1.60’dan 1990’da %4.66’ya yükseldiği, bunlar arasında en çok kandidiyaz
ve aspergillozun arttığı saptanmıştır.
1989’a kadar önde gelen etken Candida’ları Aspergillus ve Cryptococcus izlemiş; 1991’de Aspergillus Candida’nın önüne geçmiştir. İç organ mikozlarının altında yatan başlıca hastalık lösemiyi katı
192
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
kanserler ile diğer bir kısım kan hastalıkları izlemiştir.51
Tayland’da 1988-1991 arasında bildirilmiş 254 sistemik mikoz olgusu incelenmiş,
en sıklıkla karşılaşılanların aspergilloz,
kandidoz, kriptokokkoz olduğu; 1992’de 30
kriptokokkoz olgusunun 27 AIDS’lide görüldüğü, 1993’de ise artarak 57 olgunun
49 AIDS’lide gerçekleştiği saptanmıştır.
1993’de sekiz AIDS’li olguda Penicillium
marneffei saptandığı; iki serebral feohifomikoz olgusu kaydedildiği, bunların birinin idiopatik trombositopenik purpura şikayeti olan 7 yaşında bir erkek çocuktan
ayrılan Xylophypha bantiana, diğerinin
32 yaşında bir kadın hastadan ayrılan
Fonseca pedrosoi olduğu belirlenmiş, histoplazmozun ise bu ülkede sporadik olarak gözlemlendiği yazılmıştır.52
ANTİFUNGAL PROFİLAKSİ
İLE İLGİLİ GÖRÜŞLER
Derin mikoz etkenlerine karşı antifungal profilaksi uygulanıp uygulanmaması konusunda farklı görüşlerin ortaya
konduğu dikkat çekmektedir.
Organ transplantasyonu yapılmış hastalarda antifungal ilaç profilaksisinin başarılı olduğu bildirilmiş yayınların yanı
sıra yüksek doz flukonazolün mantar infeksiyonunu azaltmadığı yönünde bildirimler de bulunmakta; bir yandan bu ilaca dirençli Candida albicans kökenleri ortaya çıkarken, diğer yandan C. albicans
dışındaki Candida’larla kolonizasyon ve
infeksiyonlar da bildirilmektedir.41 Katı
organ transplantasyonu hastalarında antifungal profilaksinin Aspergillus’lar için
klinik yararı henüz tam belirlenemediğinden; invaziv kandidiyazı önlemek için ise
direnç ortaya çıkması olasılığı sebebiyle
ancak yüksek risk grubu hastalarda uygulanması önerilmektedir.42
Antifungal profilaksiden yarar görebilecek olan hastaların ayırımında bir ölçüt;
hastanın yüksek risk gruplarından birine
Cilt (Sayı): 32 (3)
dahil olması ve o grupta insidensi yüksek
olan bir mantarla kolonizasyonun saptanması durumunun dikkate alınmasıdır.53
Uzun bir süre nötropenik olarak kalan
bir çok hastaya antifungal tedavi uygulanmaktadır. Bu infeksiyonların klinik ve
laboratuvar tanımı ne duyarlı ne de özgün
değildir ve genelde invaziv mantar infeksiyonunun erken belirlenmesiyle sınırlıdır. Halen kullanılmakta olan çeşitli önlemlerin ciddi mantar infeksiyonlarını önlemede ne kadar etkili olduğu açıklık kazanmamıştır. Flukonazol, itrakonazol ve
aerosol halindeki amp B’nin profilaktik
olarak kullanımı ve mevcut antifungallerin yeni formüllerinin sunulması bazı
hasta gruplarında sistemik mantar infeksiyonu insidensini azaltabileceği; mantar
infeksiyonu ön tanılı hastaların dissemine
infeksiyon işaretleri açısından daha yoğun
ve dikkatli izlenmesinin gerektiği; erken
tanımın uygun tedaviye yol gösterebileceği ve mortaliteyi önleyebileceği yazılmıştır.11
Kanserli hastalardaki mantar infeksiyonlarının tedavi stratejilerinin antifungallere direnç, toksisite, ilaç etkileşimleri
ve maliyet ile kısıtlanmakta olduğundan
bu kısıtlılıkları aşmak için neoplastik hastalıklı yüksek risk grubu hastalardaki derin mikozların önlenmesi ve tedavisi için
vorikonazol, posakonazol, ravukonazol gibi triazoller ve ekinokandinler gibi yeni
antifungaller geliştirilmektedir.11,14 Akut
lösemili hastalarda da invaziv mantar
infeksiyonları sebebiyle mortalite giderek
arttığından antifungal profilaksinin etkililiği üzerinde de çalışılmaktadır. İntravenöz veya aerosol halinde amfoterisin B
profilaksisinin etkili bulunduğu çalışmalar 54-56 yayınlanmış; diğer yandan bu ilaç
ile yapılan empirik tedavinin dirençli C.
albicans kökenlerinin fungemiye yol açmasında bir risk faktörü olduğu bildirilmiştir.26
Yeni antifungaller geliştirilmekteyse de
birçok ülkede ve yurdumuzda halen siste-
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
mik mikozlarda kullanılabilecek lisanslı
ilaç sayısı da sınırlıdır.
Ağır Candida infeksiyonlarının insidensindeki hızlı artış karşısında Amerika,
Avrupa ve Japonya’dan 22 katılımcının
kandidemi, kandidüri, hepatosplenik kandidiyaz (kronik sistemik kandidiyaz), kandida endoftalmiti ve kandida peritoniti
dahil derin kandidiyaz tiplerinin önlenmesi ve tedavisi ile ilgili stratejileri tartışıldığı bir konsensus konferansı gerçekleştirilmiş; kaynağında belirtildiği gibi burada
ortaya atılan sorular ve yanıtlar bir rapor
halinde yayınlanmıştır.9
Bu konferansta polyenler ve azollerin
profilaksi amacıyla kullanımları tartışılmış; nistatin ve amfoterisin B ile imidazollerden mikonazol, ketokonazol ve klotrimazol ile yapılmış bir kısım eski çalışmalarda bu ilaçların yüzeyel infeksiyonlarda daha etkin fakat sistemik olanları önlemede etkisiz olabildiklerinin öne
sürülmüş olduğu; bazı çalışmalarda flukonazolün profilaksi amacıyla kullanımının derin mantar infeksiyonlarını azalttığının bildirildiği; başka çalışmalarda ise
duyarlılıkları değişik olan C. albicans dışı
Candida türleriyle oluşan infeksiyonlarda
başarısız kalındığı, flukonazole dirençli
küflerle infeksiyon geliştiğinin bildirildiği;
bir kısım merkezlerde “düşük doz” amfoterisin B kullanımının yeğlendiği, ancak
bunun da çok sayıdaki prosfektif kontrollu
çalışmaların sonuçlarıyla çeliştiği üzerinde durulmuştur. İtrakonazol profilaksisi
ile ilgili de bir çok çalışma bulunduğu, bunun da C. albicans ve Aspergillus infeksiyonları azaltırken özellikle C. glabrata,
Fusarium ve Mucorales infeksiyonlarında
artışa sebep olduğu bildirilmiştir.9,10,16
Sonuçta, halen genel standart profilaksi önerileri bulunmamaktadır. Azollerin profilaktik olarak kullanımlarıyla
ilgili stratejiler geliştirilmişse de genellikle en iyi doz, süre ve uygulama biçimi ile
ilgili noktalar belirsiz kalmış, kesin kriterler ortaya koyabilen çok az sayıda ça-
193
lışma bulunmaktadır ve bunlar hematolojik malinyiteliler veya AIDS’liler ile ilgilidir. Yüksek risk gruplarından nötropenik
veya kemik iliği transplantı olan hastalarda yüzeyel ve/veya sistemik kandida
infeksiyonlarını önlemek için flukonazol
etkili bulunmakta fakat çok uzun süreli
kullanılamayacağı ve potansiyel olarak
daha az duyarlı veya dirençli Candida kökenlerinin seleksiyonuna yol açtığı öne sürülmektedir. Aspergilloza karşı profilaksi
ise halen araştırılmaktadır. Antifungal
profilaksinin mortaliteyi azaltması ile ilgili yararının açıkca kanıtlanmış olmadığı;
genelde derin mikozlarda dirençli kökenlerin ortaya çıkmasının ve ilaçların birbirleriyle olası etkileşimlerinin de göz önünde tutulmasının gerektiği ve en iyi stratejinin hastanın bağışıklık yetmezliğinin
kontrol altında tutulması yoluyla derin
mikozların önlenmesi olabileceği yazılmıştır.57-59
Giderek merkezlerin bireysel tercihlerinin ötesine geçilerek konunun ulusal kurumlarda tartışılır hale geldiği; hem
amfoterisin B, hem de azollerin faydalı
yönlerinin ve yan etkilerinin bulunduğu,
ancak her olguda ayrı ayrı seçimin doğru
ve yerinde yapılması gerektiği konusunda
fikir birliğine gidildiği anlaşılmaktadır.60,61 Bütün bunlar antifungallerin seçimine yön verebilecek duyarlılık deneylerine gereksinimi artırmıştır.
Antifungal Duyarlılık Deneylerinin Durumu
Tedavi seçeneklerini belirlemeye yol
gösterebilecek standartlaştırılmış, in vitro
verileri klinikle uyumlu antifungal duyarlılık deneyleri geliştirilmesi üzerinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. 1982 yılında Amerika’da National Committe for
Clinical Laboratory Standards, Antifungal Duyarlılık Deneyleri Alt Komitesi oluşturulmuş; bir dizi işbirliği çalışmalarından sonra 1992 yılında Candida türleri
ve Cr. neoformans’ın amfoterisin B, flusitozin, flukonazol ve ketokonazole karşı in
vitro duyarlılığını ölçmeye yönelik stan-
194
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
dartlaştırılmış bir referans makrodilüsyon
yöntemi (M27-P belgesi) geliştirilmiştir.62
Bu yöntem referans laboratuvarlar için
uygun olmakla beraber rutin laboratuarlar için daha kolay ve daha az zaman alıcı
bir yöntem geliştirilmesi amcıyla bir referans mikrodilüsyon belgesi (M27-T) yayınlanmıştır.63 Bu yöntemle önerilen görsel
okuma zor olduğundan spektrofotometrik
okuma ve bazı oksidasyon redüksiyon
indiktörleri kullanılarak okumayı deneyen çalışmalar yapılmıştır. Bir konsensüs
süreci içerisinde laboratuvarlar arası uyum ve tekrarlanabilirlik çalışmaları yapılmış ve her iki belge geliştirilerek 1996
yılında M27-A referans belgesi64 oluşturulmuş; 1998 yılında konidi üreten hifli
mantarlar ve dimorfik mantarların hifli
şekilleri için bir referans makrodilüsyon
ve mikrodilüsyon yöntemi önerilmiştir
(M38-P belgesi).65
Güvenilir ve tekrarlanabilir duyarlılık
yöntemleri geliştirildikten sonra direnç
sınırlarının belirlenmesi ve dirençli kökenlerin ortaya çıkarılması üzerinde çalışılmaya başlanmış; NCCLS referans yöntemleri uygulanarak elde edilen MIC değerleri ile klinik yanıtlar arasındaki
korelasyonun genellikle sağlandığı görüşüne varılmıştır. Mayalar için duyarlılık
kategorileri bakterilerde olduğu gibi duyarlı (S), orta duyarlı (I) ve dirençli (R)’ye
olarak ifade edilmekte; flukonazol (FKZ),
itrakonazol (İTZ) için yeni bir terim olan
doza bağımlı duyarlı (S-DD) da kullanılmakta; Candida infeksiyonlarında MIC
değeri S-DD kategorisinde olan kökenlerle
karşılaşıldığında FKZ için ³400 mg/gün
gibi yüksek dozlarda tedavi planlanması;
sindirim yolundan emilimi sorunlu olan
İTZ için ise iyi bir emilimin sağlanmasına
gayret edilmesi ve 0.5 mg/ml kan seviyesine ulaşıması önerilmektedir.61
Küflerle ilgili referans yöntem uygulanarak yapılmış çalışmalarda da in vitro
duyarlılık ile tedavideki başarı veya direnç ile klinik yanıtsızlık arasındaki uyumu gösteren verilerin birikmekte olduğu
Cilt (Sayı): 32 (3)
bildirilmektedir.64 Cryptococcus neoformans ve Histoplasma capsulatum’un flukonazol karşısındaki duyarlılığına ilişkin
verilerin de kategorizasyona olanak verebileceği öne sürülmektedir.60
Uygulaması daha kolay ve hızlı olarak
önerilen bir kısım ticari duyarlılık deneyi
kitlerinin de NCCLS referans yöntemleriyle karşılaştırılarak değerlendirilmesinde de duyarlılıktan çok direnci doğru belirleyebilmesi irdelenmelidir.66
Direnç sorununu en aza indirebilmek
için derin mikoz laboratuvarlarında klinik
örneklerden ayrılan etkenin doğru tanımlanması ve antifungal duyarlılık deneylerinin yapılması önerilmektedir.67,68 Ancak
ilacın farmakokinetikleri, konağın bağışıklık yanıtı, altta yatan hastalık, infeksiyonun yeri ve ciddiyeti, etkenin virülensi ve mantar-konak-ilaç arasındaki etkileşim antifungal tedaviyi etkileyebilen
faktörlerdir. Bu sebeple düşük bir MIC
değeri her zaman tedavideki başarıyı belirtmeyecekse de in vitro direncin ekseri
klinik yanıtsızlığın göstergesi olduğu kabul edilmektedir.61
SONUÇ
Mantarlar, son yirmi yıla kadar ciddi
morbidite ve mortalite oluşturan hastalıklara pek sebep olmamışlardır. Son yıllarda yüksek dozda ve uzun süreli antibiyotik kullanımı ile çeşitli bağışıklık baskılayıcı tedaviler sonucu gibi bilinen birçok
risk faktörünün etkisi ile artık mantarlar
ciddi infeksiyonlara sebep olabilmekte,
daha önce patojen olmayan diye tanımlanan birçok mantar bugün etken olarak ayrılmakta ve sonuçta sistem mikozları
prevalensinin giderek arttığı dikkat çekmektedir. Bu artışın tek istisnası yüksek
etkili antiretroviral tedavi alan AIDS’lilerdir. Spekülasyonlara göre Avrupa’da
2010’a kadar nüfusun %25’i 65 yaştan daha yaşlılar olacak, bu sebeple kanserlilerin sayısı gelecek 20 yılda iki kat artacaktır. Hasta popülasyonlarındaki değişme
mikolojide patojenlerin değişmesi sonucu-
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
nu getirmektedir. Candida albicans ve
başka çeşitli Candida türleri ile Aspergillus’lar başta olmak üzere Trichosporon, Saccharomyces, Malassezia gibi maya
ve mayamsı mantarlar ve Fusarium, çeşitli zigomisetler, Scedosporium, Penicillium, Paecylomyces, Acremonium, Alternaria, Exophiala, Phialophora gibi küflerin öne çıktığı görülürken adına ancak literatürde rastlanan çeşitli düşük virülensli mantarların etken olarak ayrıldığı
olgu bildirimleri de artmaktadır. Diğer
yandan bu infeksiyonların tedavisi için
ideal antifungal rejimleri hakkında çok az
bilgi bulunmaktadır. Yeni öne çıkan patojen mantarların epidemiyolojisi, patogenezi, tanım ve tedavisi üzerinde ciddiyetle
durulmaya başlandığı görülmektedir. Bunun yanı sıra tedavide kullanılabilecek
antifungal sayısı da bakteriyozlardaki kadar olmasa da artmaktadır.2,3,69
Duyarlılık deneylerinin klinikle uyumluluğunu bildiren veriler de artmaktadır.
Özellikle sistemik infeksiyonlarda, C.
albicans dışı Candida’larla ve diğer fırsatçı mantarlarla karşılaşıldığında duyarlılık
deneylerinin yol gösterici olabileceği vurgulanmaktadır.61
Antifungal profilaksi konusu ise halen
ciddiyetle tartışılmakta olup ancak özel
hallerde verilebileceği öne sürülmektedir.
Flukonazol veya amfoterisin B kullanılan
kemik iliği transplantasyonu yapılmış
hastalarda morbidite ve mortalitenin arttığının belirtildiği bir çok çalışma yayınlanırken, kemik iliği transplantasyonundan
sonra her hastaya mı yoksa yalnızca yüksek mantar infeksiyonu riski taşıyanlara
mı uygulanmasının yararlı olduğunun henüz bilinmediği; bugüne kadar herhangi
bir ilaçla ilgili optimal dozun da belirlenebilmiş olmadığı; bu uygulama sırasında C.
glabrata ve C. krusei gibi daha az patojen
olan türlerin kolonizasyonununa yol açılabileceğinin hatırda tutulması gerektiği de
önemle vurgulanmaktadır.11,70 Organ nakillerinden sonra yalnızca riskin göreceli
olarak en yüksek olduğu dönemde anti-
195
fungal profilaksi verilmesi, klinisyenin
antifungal profilaksiye karar verirken dirençli kökenlerin ortaya çıkabileceğini, ilaçların birbirleriyle etkileşimlerini göz
önüne almasının gerekli olduğu belirtilmektedir.6,42,57,71-74 Diğer yandan, profilaksi uygulanmakta olan hasta materyallerinde bulunabilen ve materyalin mikroskopta incelenmesinde gözlemlenebilen
mantarlar baskılanma dolayısıyla üretilemeyeceğinden antifungal profilaksi uygulanmasına karar verilmesi durumunda ilaca başlanmadan önce mutlaka en az biriki kez örnek alınarak mantar kültürü ve
duyarlılık deneyi yapılmalıdır.
ÖZET
Derin mikozlar mantarın epidermis ve
mukozadan daha derinlere doğru gidip tutunduğu durumlardır ve “deri altı” ile
“sistemik mikozlar”ı kapsamaktadır. Derin mantar infeksiyonlarının patogenezinde mantarın virülensi ile konağın bağışıklık durumu rol oynarlar. Yüksek virülensli mantarlar bağışıklığı tam konaklarda da hastalığa yol açarken son yıllarda bağışıklığı bozuk hastalarda düşük
virülensli fırsatçı mantarlarla oluşan derin mikozlar giderek artan morbidite ve
mortalite göstermektedir. Bu patojenlerin
bazıları mevcut antifungallere dirençli gözükmektedir. Derin mikozlarla ilgili risk
faktörlerinin anlaşılması yüksek risk
gruplarının tanımlanmasını ve uygun antifungal terapinin başlanmasını kolaylaştırabilir. Bu yazıda derin mikozların değişen epidemiyojisi ile ilgili mevcut bilgiler
kısaca gözden geçirilmekte; antifungallerin profilaksi amaçlı kullanımlarına ilişkin farklı görüşlere ve duyarlılık deneylerinin bugünkü durumuna değinilmektedir.
KAYNAKLAR
1.
Water EA, Bowden RA. Infection in the bone
marrow transplant recipient. Infect Dis Clin
North Am 1995; 9: 823-847.
196
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
2.
Yücel A. Tıp mikolojisinin dünü bugünü. I.
Ulusal Mantar Hastalıkları ve Klinik Mikoloji
Kongresi (4-6 Mayıs 1999, İzmir), Tutanaklar.
Türk Mikrobiyoloji Cem Y, 1999; 36: 3-16.
3.
Richardson MD, Warnock DW. Fungal Infection. Diagnosis and Management. 2nd ed. London: Blackwell Science; 1997.
4.
Collier L, Balows A, Sussman M (Eds). Topley
and Wilson’s Microbiology and Microbial Infections. v.4 Ajello L, Hay RJ (v. Eds). Medical
Mycology. 9th edition. London: 2000.
5.
Cassone A. Cell-mediated immunity mechanism in fungal infections. In: Jacobs PH, Nall L
(eds). Fungal Disease. Biology, Immunology
and Diagnosis. New York: Marcel Dekker;
1997; 113-136.
6.
Kwon Chung KJ, Bennett JE. Medical Mycology. Philadelphia; Lea and Febiger, 1992.
7.
Pfaller MA. Editorial response: The epidemiology of invazive mycoses-Narrowing the gap.
Clin Infect Dis 1998; 27: 1148-1150.
8.
Musial CE, Cockerill FR, Roberts GD. Fungal
infections of the immunocompromised host:
Clinical and laboratory aspects. Clin Microbiol
Rev 1998; 1: 349-364.
9.
Varthalitis I, Meunier F. Prophylaxis of fungal
infections. Bailliére’s Clinical Infectious Diseases’de. Ed. F.Meunier. London: Bailiére Tindall
1995: 157-177.
10. Martinez M, Lee AS, Hellinger WC, Kaplan J.
Vertebral Aspergillus osteomyelitis and acute
diskitis in patients with chronic abstructive
pulmonary disease. Mayo Clin Proc 1999; 74:
579-583.
11. Richardson MD, Kokki MH. Diagnosis and prevention of fungal infection in the immunocompromised patient. Blood Reviews 1998; 12: 241254.
12. Viscoli C, Girmenia C, Marinus A, Collette L,
Martino P, Vandercam BC, Lebeau B, Spence
D, Kremery V, De Pauw B, Meunier F. Candidemia in cancer patients: a prospective, multicenter surveillance study by the Invazive
Fungal Infection Group (IFI) of the European
Organization for Research and Treatment of
Candidemia (EORTC). Clin Infect Dis 1999; 28:
1071-1079.
13. Verghese S, Padmaja P, Sudha P, Sorna E,
Johni D, Vasu S. Cental venous cathether related infections. J Commun Dis 1999; 31: 1-4.
14. Chiou CC, Groll AH, Walsh TJ. New drugs and
novel targets for treatment for invazive fungal
infections in patients with cancer. Oncologist
2000; 5: 120-135.
Cilt (Sayı): 32 (3)
15. Abi-Said D, Anaissie E, Uzun Ö, Raad I,
Pinzcowski H, Vartivarian S. The epidemiology
of hematogenous candidiasis caused by different Candida species. Clin Infect Dis 1997; 24:
11222-1128.
16. Wingard JR. Importance of Candida species
other than C.albicans as pathogens in oncology
patients. Clin Infect Dis 1995; 20: 115-125.
17. Groll AH, Kurz M, Schneider W, Witt V,
Schmidt H, Schneider M,Schwabe D. Five-yearsurvey of invazive aspergillosis in a pediatric
cancer centre. Epidemiology, management and
long-term survival. Mycoses 1999; 42: 431-442.
18. McCullers JA, Vargas SL, Flynn PM, Razzouk
BI, Shenep JL. Candidal meningitis in children
with canser. Clin Infect Dis 2000; 31: 451-457.
19. Viscoli C, Castagnola E, Giacchino M, Cesaro
S, Properzi E, Tucci F, Alvisi P, Zanazzo G,
Surico G, Bonetti F, De Sio L, Izzi G, Di Catalo
A, ZiinoO, Massalo F, Nardi M, Santoro N,
Binda S. Bloodstream infections in children
with cancer: a multicenter surveillance study of
the Italian Association of Pediatric Haematology and Oncology. Supportive Therapy GroupInfectious Disease Section. Eur J Cancer 1999;
35: 770-774.
20. Ehninger G, Schuler U. Fungal infections in
haematology/oncology: are new drugs affecting
strategies of prophylaxis and treatment. Abstracts of 5th Congress of the European Confederation of Medical Mycology (3-6 June 1999,
Dresden, Germany). Mycoses 1999; 42: 131132.
21. Gözdaşoğlu S, Ertem M, Büyükkeçeci Z, Yavuzdemir Ş, Bengisun S, Özenci H, Taçyıldız N,
Ünal E, Yavuz G, Deda G, Aysev D. Fungal
colonization and infection in children with
acute leukemia and lymphoma during induction therapy. Med Ped Oncology 1999; 32: 344348.
22. Abbasi S, Shenep JL, Hughes WT. Aspergillosis
in children with cancer: A 34-year experience.
Clin Infect Dis 1999; 29: 1210-1219.
23. Hospenthal OR, Kwon-Chung KJ, Bennett JE.
Concentrations of airborne Aspergillus compared to the incidence of invazive aspergillosis:
lack of correlation. Med Mycol 1998; 165-168.
24. Verschraegen CF, van Besien KW, Diagnani C,
Hester JP, Andersson BS, Anaissie E. Invazive
Aspergillus sinusitis during bone marrow
transplantation. Scand J Infect Dis 1997; 29:
436-438.
25. Thio CL, Smith D, Merz WG, Streifel AJ, Bova
G, Gay L, Miller CB, Per TM. Refinement of
environmental assessment during an outbreak
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
investigation of invazive aspergillosis in a leukemia and bone marrow transplant unit. Infect
Control Hosp Epidemiol 2000; 21: 18-23.
26. Kremery V Jr, Mrazova M, Kunova A, Grey E,
Mardiak J, Jurga L, Sabo A, Sufliarsky J,
Sevcikova L, Sorkovska D, West D, Trupl J,
Novotny J, Mateicka F. Nosocomial candidemias due to species other than Candida albicans in cancer patients. Aetiology, risk factors,
and outcome of 45 episodes within 10 years in a
single cancer institution. Support Care Cancer
1999; 7: 428-431.
27. Kao AS, Brandt ME, Pruitt WR, Conn LA, Perkins BA, Stephens DS, Baughman WS, Reingold LA, Rothrock GA, Pfaller MA, Pinner RW,
Hajjeh RA. The epidemiology of epidemiology of
candidemia in two United States cities: results
of a population-based active surveillance. Clin
Infect Dis 1999; 29: 1164-1170.
28. Grudeva-Popova J, Goranov S. Mucocutaneous
infections in hematological malignancies. Folia
Med 1999; 41: 40-44.
29. Kennedy WA, Laurier C, Gautrin D, Ghezzo H,
Pare M, Malo JL, Contandriopoulos AP. Occurrence and risk factors of oral candidiasis
treated with oral antifungals in seniors using
inhalled steroids. J Clin Epidemiol 2000; 53:
696-701.
30. Land G, McCracken AW. Fungal Infections in
the Compromised Host. Handbook of Applied
Mycology’de. Eds. Arora DK, Ajello L, Mukerji
KG. NewYork; Marcel Dekker, Inc. 1991: 75115.
31. Pfaller MA. Epidemiology and control of fungal
infections. Clin Infect Dis 1994; 19: 8-13.
32. Jabra-Rizk MA, Baqui aama, Kelley JI, Falkler
WA, Merz WG, Meiller TF. Identification of
Candida dubliniensis in a prospective study in
the United States. J Clin Microbiol 1999; 37:
321-326.
33. Muller FM, Groll AH, Walsh TJ. Current approaches to diagnosis and treatment of fungal
infections in children infected with human immuno deficiency virus. Eur J Pediatr 1999; 58:
187-1999.
34. Nunez M, Peacock JE Jr, Chin R Jr. Pulmonary cryptococcosis in the immunocompetent
host. Therapy with oral fluconazole: a report of
four cases and a review of the literature. Chest
2000; 118: 527-534.
35. Agrawal A, Brown WS, McKenzie S. Cryptococcal arthritis in an immunocompetent host. JSC
Med Assoc 2000; 96: 297-299.
36. Prendiville S, Bielamowicz SA, Hawrych A,
Deeb ZE. Isolated cryptococcal sphenoid sinusi-
197
tis with septicemia, meningitis, and subsequent
skull base osteomyelitis in an immunocompetent patient. Otolaryngol Head Neck Surg
2000; 123: 277-279.
37. Patel P, Ramanathan J, Kayser M, Baran J Jr.
Primary cutaneous cryptococcosis of the nose in
an immunocompetent woman. J Am Acad Dermatol 2000; 43: 344-345.
38. Fernandes O de F, Costa TR, Costa MR, Soares
AJ, Pereira AJ, Silva MR. Cryptococcus neoformans isolated from patients with AIDS. Rev
Soc Bras Med Trop 2000; 33: 75-78.
39. Yücel A. Kriptokok ve diğer maya formundaki
mantarlar. İnfeksiyon Hastalıkları’nda. 2nci
Baskı. Ed. Wilke A, Söyletir G, Doğanay M.
2001 (Baskıda).
40. Chen S, Sorrel T, Nimmo G, Speed B, Currie B,
Ellis D, Marriot D, Pfeiffer T, Parr D, Byth K.
Epidemiology and host- and variety- dependent
characteristics of infection due to Cryptococcus
neoformans in Australia and New Zealand.
Clin Infect Dis 2000; 31: 499-508.
41. Graybill JR. Prevention of systemic mycoses in
patients who are not neutropenic: should We
Do It? Can We Do It? Braz J Infect Dis 2000; 4:
108-112.
42. Singh N. Antifungal prophylaxis for solid organ
transplant recipients: Seeking clarity amidst
controversry. Clin Infect Dis 2000; 31: 345-353.
43. Rabkin JM, Oroloff SL, Corless CL, Benner
KG, Flora KD, Rosen HR, Olyaei AJ. Association of fungal infection and increased mortality
in liver transplant recipients. Am J Surg 2000;
179: 426-430.
44. Dunn DL, Simmons RL. Opportunistic Infections After Renal Transplant. Infections in Surgery. Preventing Complications in Practice’de.
New York 1990: 5-8.
45. Jost L, Jost L, Nogues M, Davalos M, Turin M,
Manes F, Leiguarda R). Neurological complications of renal transplant. Medicina 2000; 60:
161-164.
46. Huang JW, Huang KY, Wu KD, Peng YS, Tsai
TJ, Hsieh BS. Clinical features of and risk factors for fungal peritonitis in peritoneal dialysis
patients. J Formos Med Assoc 2000; 99: 544548.
47. Chadeganipour M, Shadzi S, Dehghan P, Bijary
J. The incidence of opportunistic fungi in patients suspected of tuberculosis. Mycosis 2000;
43: 269-272.
48. Franquet T, Muller NL, Gimenez A, Domingo
P, Plaza V, Bordes R. Semiinvazive pulmonary
aspergillosis in chronic obstructive pulmonary
disease: radiologic and pathologic findings in
198
CERRAHPAŞA TIP DERGİSİ
Cilt (Sayı): 32 (3)
nine patients. AJR Am J Rontgenol 2000; 174:
51-56.
tologic malignancies: is there a real benefit?
Chemotherapy 1999; 45: 224-232.
49. Capone D, Wanke B, Monteiro PC, Lazera MS,
de Noronha AG, Valle AC, Moreno AM,
Londero AT. Chronic pulmonary histoplasmosis
in the state of Rio de Janeiro, Brazil. 1999; 145:
75-79.
60. Barnes RA. Working Party of the British Society for Antimicrobial Chemotherapy Report.
Therapy of deep fungal infection in haematological malignancy. J.Antimicrob Chemother
1997; 40: 779-788.
50. Saubolle MA. Fungal pneumonias. Semin Respir Infect 2000; 15: 162-177.
61. Rex JH, Walsh TJ, Sobel JD, Filler SG, Pappas
PG, Dismukes WE, Edwards JE. Practise
guideliness for the treatment of candidiasis.
Clin Infect Dis 2000; 30: 662-678.
51. Yamazaki T, Kume H, Murase S, Yamashita E,
Arisa M. Epidemiology of visceral mycoses:
Analysis of data in Annual of the Pathological
Autopsy cases in Japan. J Clin Microbiol 1999;
37: 1732-1738.
52. Imwidthaya P. Systemic fungal infections in
Thailand. J Med Vet Mycol 1994; 32: 395-399.
53. Guiot HFL, Fibbe WE, van’t Wout JW. Risk
factors for fungal infection in patients with malignant hematologic disorders: Implications for
empirical therapy and prophylaxis. Clin Infect
Dis 1994; 18: 525-532.
54. Karthaus M, Doellmann T, Klimasch T, Elser
C, Rosenthal C, Ganser A, Heil G. Intensive
intravenous amphotericin B for prophylaxis of
systemic fungal infections. Results of a prospective controlled pilot study in acute leukemia
patients. Chemotherapy 2000; 46: 293-302.
55. Schwartz S, Behre G, Heinemann V, Wandt H,
Schilling E, Arning M, Trittin A, Kern WV,
Boenisch O, Bosse D, Lenz K, Ludwig WD, Hiddemann W, Siegert W, Beyer J. Aerosolized
amphotericin B inhalations as prophylaxis of
invazive aspergillus infections during prolonged neutropenia: results of a prospevtive
randomized multicenter trial. Blood 1999; 93:
3654-3661.
56. Walsh TJ, Seibel NL, Arndt C, Harris RE, Dinubile MJ, Reboli A, Hiemo J, Chanock SJ.
Amphotericin B lipid complex in pediatric patients with invazive fungal infections. Pediatr
Infect Dis J 1999; 18: 702-708.
57. Lortholary O, Dupont B. Antifungal prophylaxis during neutropenia and immunodeficiency. Clin Microbiol Rev 1997; 10: 477-504.
58. Kern W, Behre G, Rudolf T, Kerkhoff A, GroteMetke A, Eimermacher I, Kubica U, Wormann
B, Buchner T, Hiddemann W. Failure of fluconazole prophylaxis to reduce mortality or the
requirement of systemic amphotericin B therapy during treatment for refractory acute myeloid leukemia.: results of a prospective randomized phase III study. German AML Cooperative
Group. Cancer 1998; 83: 291-301.
59. Bohme A, Karthaus M, Hoelzer D. Antifungal
prophylaxis in neutropenic patients with hema-
62. National Committee for Laboratory Standards.
Reference Method for Broth Dilution Antifungal Susceptibility Testing for Yeasts; Proposed
Standard. Document M27-P. National Committee for Laboratory Standards.Villanova, 1992.
63. National Committee for Laboratory Reference
Method for Broth Dilution Antifungal Susceptibility Testing for Yeasts;. Tentative Standard.
Document M27-T National Committee for
Laboratory Standards. Villanova, 1995.
64. National Committee for Laboratory Reference
Method for Broth Dilution Antifungal Susceptibility Testing for Yeasts. Approved Standard;
Document M27-A National Committee for
Laboratory Standards.Villanova, 1997.
65. National Committee for Laboratory Standards.
Reference Method for Broth Dilution Antifungal Susceptibility Testing of Conidium-Forming
Filamentous Fungi; Proposed Standard. Document M38-P. National Committee for Laboratory Standards. Wayne, 1998.
66. Espinel-Ingroff A, Barchiesi F, Hazen KC,
Martinez-Suarez V, Scalise G. Standardization
of antifungal susceptibility testing and clinical
relevance. Med Mycol 1998; 36: 68-78.
67. Espinel-Ingroff A. Clinical utility of in vitro antifungal susceptibility testing. Rev Esp Quimioter 2000; 13: 161-166.
68. Ghannoum M. Susceptibility testing of fungi:
Current status of correlation of in vitro data
with clinical outcome. J Clin Microbiol 1996;
34: 489-495.
69. Yücel A. Mikozların tedavisi: Antifungal ilaçlar. Yücel A, Tabak F, Öztürk R, Mert A. (ed).
Günümüzde Antimikrobik Tedavi’de. İstanbul
Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş Derneği Yayın no:
12. İstanbul, 1998: 117-142.
70. Del Favero A. Management of fungal infections
in neutropenic patients: more doubts than certainties? Int J Antimicrob Agents 2000; 16:
135-137.
71. Aşcıoğlu S, de Pauw BE, Meis JFMG. Prophylaxis and treatment of fungal infections associated with haematological malignancies. Int J
Temmuz-Eylül 2001
DERİN MİKOZLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ; KANTARCIOĞLU VE YÜCEL
Antimicrob Agents 2000; 15: 159-168.
72. Herbrecht R, Neuville S, Letscher-Bru V, Natarajan-Ame S, Lortholary O. Fungal infections
in patients with neutropenia: challenges in prophylaxis and treatment. Drugs Aging 2000; 17:
339-351.
73. Andriole TV. Current and future antifungal
199
therapy: new targets for antifungal therapy.
Int J Antimicrob Agents 2000; 16: 317-321.
74. Bastert J, Schaller M, Korting HC, Evans EGV.
Current and future approaches to antimycotic
treatment in the era of resistant fungi and immunocompromised hosts. Int J Antimicrob
Agents 2001; 17: 81-91.

Benzer belgeler

PDF ( 0 ) - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

PDF ( 0 ) - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bu hücrelerin anormal fonksiyon görmeleri ile kemik iliği transplantasyonundan sonra aspergilloz ile sıklıkla karşılaşıldığı bildirilmiştir.9 Bu hasta gruplarında özellikle Candida türleriyle geliş...

Detaylı

PDF - 1110 KB - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

PDF - 1110 KB - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kantarcıoğlu AS, Yücel A. Epidemiology of deep mycoses; considerations on antifungal prophylaxis and antifungal susceptibility tests. Cerrahpaşa J Med 2001; 32: 184-199.

Detaylı

candıda türlerinin kromojenik besiyerleri ve moleküler yöntemlerle

candıda türlerinin kromojenik besiyerleri ve moleküler yöntemlerle mevcut veri tabanının kesin bir bağlantı sağlayamadığı, infeksiyonun kaynaklarını açıklayacak daha ileri moleküler epidemiyoloji çalışmalarının gerektiği sonucuna varılmıştır. Bir lösemi ve kemik i...

Detaylı

PDF - 460 KB - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

PDF - 460 KB - İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ortam konidi düzeyi genelde 1-5 cfu m-3 olarak bildirilmektedir. Bir hastanenin onkoloji bölümünün oda ve koridorlarından 54 hafta boyunca hava örnekleri toplayarak Aspergillus konidilerinin yoğunl...

Detaylı