KÜRK MANTOLU MADONNA - EDEBİ MAKALE Kürk Mantolu

Transkript

KÜRK MANTOLU MADONNA - EDEBİ MAKALE Kürk Mantolu
KÜRK MANTOLU MADONNA - EDEBİ MAKALE
Kürk Mantolu Madonna, Türk Edebiyatı tarihindeki kült romanlar arasında yüksek
sıralarda yer alan bir yapıttır. Sabahattin Ali’nin kağıda döktüğü bu eser, şüphesiz tüm
okurlarını tatmin etmiş ve onların ruhlarında ömür boyu yer etmiştir. Kitabın ana tezi
“İnsan yaşarken parmaklıklarını yanında taşır” olmakla birlikte, derin anlatımı
dolayısıyla çeşitli yan tezler çıkarmak mümkündür.
İnsan çocukluğunda karşılaştığı şeylere olan tepkisini yıllar sonra olsa bile verir.
Kitabın başkahramanı olan Raif Efendi, içe dönük, kendi kendisiyle yaşayan, pasif bir
bireydir. “Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımın ve iç
dünyamın bir oyuncağıydım”(s.67) Kendini dış dünyaya açmakta zorlanan, çoğu
zaman buna önem vermeyen biridir Raif Bey. “Onların beni anlamalarına imkan
yoktu. İzahat vermeye de asla mecbur değildim.”(s.145) Bunun yegâne sebebi
çocukluğunu ilgilenilmeden geçirmiş, yabani bir ot gibi büyümüş olmasıdır. “Gerçi
babamı gerçek bir muhabbetle sevmem için de ortada bir sebep yoktu; onunla
aramızda daima bir yabancılık mevcut kalmıştı.”(s.141)
Raif Efendi, çocukluğunda gösterdiği mahzun ve çekingen havayı erişkin yaşlarına
kadar korumuş, bu zaman zarfında onu anlamaya çalışmayan anne babası
nedeniyle hayatı, büsbütün içine ışık veren ve dışarıya kör bir hale dönmüştür.
“Yirmi dört yaşına geldiğim halde hala çocukluğumun saflığından
kurtulamamıştım.”(s.69) Bu kırgın halinin genç bir kız çocuğuna benzetilmesi, onu
özgüvensizliğe itmiştir. “Fakat pek çocuk, daha doğrusu pek kadın
gibisiniz”(s.98)
Maria Puder’le tanışması bu silik karakterin bastırılmış tüm duygularının pimini çeker.
Bu yaşına kadar sevilme ve kabul görme ihtiyacı karşılanmamış bu karakterin, ilk kez
bu ihtiyacı karşılanmıştır. Maria Puder olağanüstü veya kusursuz bir kadın
olmamasına rağmen Raif Efendi’nin onu bu kadar yükseklere koyması, onun
sayesinde kendini gerçekleştirebildiği içindir.
Raif Efendi sergide rastladığı o tabloyu, Kürk Mantolu Madonna’yı tasvir ederken şu
cümleleri kullanır; “Bu çehreyi veya benzerini hiçbir yerde, hiçbir zaman
görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen, onunla aramızda bir tanışıklık
varmış gibi bir hisse kapıldım.”(s.55) “…sonsuz bir melal ile kuvvetli bir
şahsiyeti birleştiren bu ifade, bana asla yabancı olamazdı.”(s.55) “O benim
hayalimdeki bütün kadınların bir terkibi, bir imtizacıydı.” (s.55) Buradan
anlaşıldığı gibi Raif Efendi’nin ilgisini çeken şey, resmedilen kadının annesine
benzerliğidir. Tabloyu gördüğü zaman Raif Efendi’nin içindeki tüm yaşanmamışlıklar
ve tüm özlem ortaya çıkmıştır. Bu dürtüyle beraber tablodaki kadına, daha kadının
gerçek olup olmadığını bile bilmeden, aslında yalnızca bir tabloya aşık olmuştur;
içindeki eksiklik bu kadar büyüktür. Onun bu tutkusu simgesel olduğunu o kadar belli
eder ki; Raif Efendi, yanına Maria Puder’in gelişini ve onunla konuştuğunu fark
edemez; o tabloya, tablodaki kadına, annesine kilitlenmiştir.
Aşırı güvensizlik insanı yalnızlığa mahkum eder. Kitaptaki Maria Puder karakterinde
bu durum gözlenir. “Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için,
sana aşık olmadığımı zannediyormuşum”(s.136) Maria Puder, Raif Efendi’nin ona
olan bu obsesif aşkının farkında olmasına rağmen, hislerini onun kadar derin
yaşamaz ve içten içe Raif Efendi’nin de babası gibi onu terk edeceğini düşünür. Bu
yüzden ona asla derinden güvenip, kendini bırakmaz. Kendisi de Raif Efendi’ye aşık
olsa bile bunu yalanlar. Maria’nın çocukluğu yoksulluk ve yalnızlık içinde geçmiştir.
Babasının ölümünü bir terk ediş olarak görmüş ve bu algı onda güvensizlik duygusu
oluşturmuştur. “Böylece erkek tahakkümü görmeden, yani tabii olarak
büyüdüm”(s.97) Bu ölüm hem onun yabanileşmesine ve erkekleşmesine yol açmış,
hem de hasta olan annesine, küçük bir yaşta olmasına rağmen, tek başına bakmak
zorunda bırakmıştır. Maria Puder, bu erkeksiliği ve olgunluğu yüzünden kendisine
hükmetmeye çalışan tüm erkeklerden uzak durur. Yalnız Raif Efendi’de hoyrat
davranışlardan çok itaatkar bir hava sezdiğinde, Raif Efendi’nin, otoritesini
kurabileceği bir erkek olması onu rahatlatır ve sevindirir. “Sizde biraz kadınlık var,
şimdi farkına varıyorum.. Belki de bunun için ilk gördüğüm andan itibaren
sizde hoşuma giden bir şey bulduğuma hükmettim.”(s.78) Buna rağmen kesin bir
güven söz konusu değildir. Raif Efendi’yi daha önce karşılaştığı bütün erkekler gibi
görür; daha önce hayatına girmiş tüm erkekler onu vücudu için arzulamıştır. “Ne
kadar başka olursanız olun, gene erkeksiniz”(s.96) Bu nedenle Raif Efendi onunla
konuşurken dahi tir tir titrese bile Maria hep soğukkanlı durur. “Yan gözle baktığım
zaman bendeki bu telaş ve heyecandan onda eser bulunmadığını
gördüm”(s.89) Fakat diğerlerinden farklı olarak Raif Efendi, Maria’nın otoritesine,
şefkatine ve anneliğine aşık olur. Ne yazık ki Maria, buna çok zaman geçtikten sonra
inanır.
Karakterlerin içinde bulunduğu dönem de onların ruh hallerinde çeşitli inişler çıkışlar
yaratmıştır. Raif’in çocukluğu ve gençliğini geçirdiği dönem, I. Dünya Harbi
zamanlarına denk gelir. Bu dönemde bütün ülkede ekonomik sıkıntılar
yaşanmaktadır. “Mütareke seneleriydi, şehir benim tahammül edemeyeceğim
kadar hayasız ve karmakarışık olmuştu.”(s.50) Raif Efendi’nin bu denli ezik bir
insan oluşunun sebebi, kendisinin de dile getirdiği gibi bütün kahramanlık
heveslerinin içinde can verişidir. “Fakat bu sırada işgal kuvvetleri kasabaya
geldiler ve türlü kahramanlık heveslerim, içimde boğulup kalmaya mahkum
oldu.”(s.48) Bir diğer yandan Maria Puder’in güvensizliğinin sebeplerinden biri de
savaşın ardından benliğinde yaşadığı etkilerdir. “Harp esnasında hastabakıcılık
yaptım.” (s.101) Kendisi bir Yahudi’dir ve faşizmin o zamanlar ülkeye yerleşmiş
olması nedeniyle, Maria’nın yer yer dışlandığı hissedilebilir. Hatta Raif Efendinin dahi
faşist olup olmadığını sorgular. “Yoksa siz de mi Yahudi düşmanısınız?”(s.90)
Zaten ruhları ve beyinleri oldukça karışık olan bu iki karakterin savaş döneminden
geçmeleri, onların benliklerini daha da bulandıran bir etkendir.
Maria Puder ile ayrıldığı andan itibaren Raif Efendi yeniden kendi kabuğuna çekilir.
Eskisinden daha yalnız, daha içe kapanık bir insana dönüşmüştür. “..o zaman asla
bu kadar ümitsiz olmamıştım.”(s.145) Mektuplarına bir süre sonra cevap
almamaya başladığında bile, her şeyi bırakıp Maria’nın yanına gitme cesaretini
gösteremez. Çünkü çevresinden ve onların söyleyebileceklerinden duyduğu korku
onu rahat bırakmaz. Sevmemesine rağmen yine çevresinin etkisiyle bir kadınla
evlenir ve yıllarca sömürülmeye ve hor görülmeye ses çıkarmaz. Onun bu pasifliği o
kadar bellidir ki kitabın anlatıcısı, olayların içinde uzun süre bulunmamasına rağmen
bunu fark edebilmiştir.“Evin bütün masrafı bizim Raif Efendi’nin cılız ücretine
yüklenmekteydi. Buna rağmen, evde zavallı ihtiyardan başka herkesin borusu
ötüyordu.”(s.29)
Raif, yıllar sonra Maria’nın öldüğünü öğrendiğinde, kendi çocuğuyla karşılaştığında
derinden sarsılmasına rağmen hiçbir harekette bulunmaz. “Ona hiç dikkat
etmemiştim. Yanı başımda, bir adım ötemde durduğu halde bir kere merakla
yüzüne bakmamıştım. Ayrılırken elini bile sıkmamıştım.”(s.157) Raif Efendi bu
kadar özgüvensiz ve silik bir karakter ve korkak bir çocuktur.
Aşk kavramı birçok farklı kalıba girebilir, bu yüzden aşk sadece ten ilişkisi değildir.
Raif Efendi ve Maria Puder ilişkisinde bir ten çekimi söz konusu olmamıştır.
Aralarında bir münasebet olmasına gerek kalmadan birbirlerini çok severler. Fakat
ikisinin de kendi önlerine diktiği duvarlar, parmaklıklar vardır. Maria güvensizliğinden
dolayı Raif Efendi’nin kendini sevdiğine veya onu kandırmayacak bir insan olduğuna
inanmaz; Raif Efendi ise özgüvensiz olduğu için Maria’ya tamamıyla kendi hislerini
açıklayamaz. Buna örnek olarak Raif Efendi bir kitap kahramanından bahsederken
şu cümleyi kurar; “İçinden geçenleri söylememek, en kuvvetli, en derin, en güzel
taraflarını müthiş bir kıskançlık ve itimatsızlıkla saklamak cihetinden onu
kendime benzetiyordum.”(s.54) Aslında her iki karakter de devamlı aralarındaki
engelden şikayet ederler fakat bu engelleri kendi elleriyle yarattıklarından
bihaberdirler. Raif Efendi’nin anne şefkati arayışını bastırabilen ilk ve tek kadın Maria
olmuştur. Bu ilgi açlığı o kadar güçlüdür ki Maria fazla bir şey yapmamasına rağmen
Raif Efendi’yi hiç olmadığı kadar mutlu edebilmiştir. Maria’da ise şiddetli bir güven
ihtiyacı mevcuttur, zor da olsa Raif Efendi’ye güvenebilmiştir. Fakat aralarına giren
talihsiz ölüm, onların belki mutlu olarak adlandırılabilecek hikayesini başlamadan
bitirmiştir.
Raif Efendi ve Maria Puder’in arasında birçok çatışma vardır; Raif çocuk, Maria
olgundur; Raif korkak, Maria özgüvenlidir; kısacası Raif kadın, Maria ise erkektir.
Kahramanlar gerçek rollerini değiş tokuş etmişler ve tepetaklak bir hikaye
yaşamışlardır.
İnsanın kendi parmaklıklarını kendinin yaratması, başka biri tarafından
hapsedilmesinden daha vahim bir durumdur. Raif Efendi ve Maria Puder’in hayatında
bu örnek rahatça gözlemlenebilir. Her şeyi yapma yetisine sahipken kendini sıkıştıran
insan, dilediği hayatı yaşayamamasındaki tek suçludur. Günümüzdeki okurlara
imkansız ve yapay gelebilecek bir aşk hikayesidir Kürk Mantolu Madonna. Çünkü bu
tarzda tutkulu ve engellerle dolu olan aşklar yok denebilecek kadar az sayıdadır artık.
Raif Efendi’nin dediği gibi “Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama
birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere
gideceklerdi.”(s.87) Günümüzde çoğu insan sabah uyanıp hayata adım atarken
ruhlarını soyunur ve çeşitli maskeler takınır. Bütün bu maskeler sosyal hayatın,
ailenin veya genel adıyla çevrenin onlardan istediklerini içerir. Kendinin farkında
olmadan büyüyen bir ruhun yaşam adına hiçbir gayesi yoktur. İnsan, kendi başıyla
var olur. Dışarıdaki seslere aldırmadan, emin adımlarla yoluna devam edebilmek ve
kendini gerçekleştirebilmek de onun tercihidir.
*Tüm alıntılar, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı romanından yapılmıştır.
Elif Ece KERMAN
10/E

Benzer belgeler

- tedprints

- tedprints Hayatının bildiğimiz ve bilmediğimizi taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı”(Ali, 11) Anlatıcı, değerlendirmelerinde insanların asıl benliklerinin her zaman dışarı yansıtt...

Detaylı

ZfWT - Zeitschrift für die Welt der Türken / Journal of World of Turks

ZfWT - Zeitschrift für die Welt der Türken / Journal of World of Turks KÜRK MANTOLU MADONNA - EDEBİ MAKALE Kürk Mantolu Madonna, Türk Edebiyatı tarihindeki kült romanlar arasında yüksek sıralarda yer alan bir yapıttır. Sabahattin Ali’nin kağıda döktüğü bu eser, şüphes...

Detaylı