15.1.8.2. Ek 2: “Yaşamın Mimarisinde ve Mimarın Yaşamında

Transkript

15.1.8.2. Ek 2: “Yaşamın Mimarisinde ve Mimarın Yaşamında
15.1.8.2. Ek 2: “Yaşamın Mimarisinde ve Mimarın Yaşamında Ekolojik Perspektifler”
Yapılan söyleşilerden özetler:
15.1.8.2.1. İklim Değişikliği-1
3 Aralık 2008 Çarşamba
Ömer Madra
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Mimarlık Eğitim ve Kültür Araştırmaları-Mesleki
Bilimsel Çalışma Kurulunun (EKA-MBÇK) yeni döneminde “Yaşamın Mimarisinde ve Mimarın
Yaşamında Ekolojik Perspektifler” genel başlıklı etkinlik programının ilk konuşmacısı Açık
Radyo Genel Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ömer Madra oldu.
3 Aralık 2008 Çarşamba akşamı saat 19.00’da Yıldız binasında üyelerimize yaptığı sunumda,
başlığını kendisinin “Tek Atımlık Barut” olarak önerdiği konuşmasında küresel iklim
değişimlerinin yol açacağı sürprizleri bekleyen yerküremizde olası gelişmeleri değerlendirirken
şunları söyledi: “Son bilimsel raporlara göre, iklimin şirazesinden çıkması ‘an meselesi’.
Önlemek için son şansımız, dünyayı tümüyle karbondan arıtmak. Bunun için de radikal eylemlere
ihtiyaç var. Yapabilirsek ne âlâ! Yoksa ‘bankaları kurtarmış, gezegeni batırmış bir kuşak’
olacağız.”
Meslektaşlarımızın soruları ile konu meslek alanımızla ilgili gelişmeler alanına doğru yöneldi.
15.1.8.2.2. İklim Değişikliği-2
11 Şubat 2009 Çarşamba
Tanay Sıdkı Uyar - Ümit Şahin
Çevre konularının pek çok boyutuna değinilecek biçimde tasarlanan söyleşiler öncelikle iklim
değişikliği penceresinden bakarak Ömer Madra’yı ve hemen ardından şubat ayında Tanay Sıdkı
Uyar ve Ümit Şahin’i ağırladı. Bu anlamda 11 Şubat 2009 tarihli etkinlik biri mühendis diğeri
doktor iki uzmanı küresel ısınma etrafında bir araya getirmesi açısından önemliydi. Söyleşinin
Türkiye’nin Kyoto Protokolüne katılmasının hemen ardından gerçekleşmiş olması da konunun
sıcağı sıcağına potansiyel ve tehditleriyle ele alınmasını olanaklı kıldı.
Marmara Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Enerji Anabilim Dalı profesörü ve
EUROSOLAR (Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği) başkan yardımcısı Tanay Sıdkı Uyar
konuşmasında, doğayla uyumlu yaşamak zorunda olduğumuzu ve bunun ancak demokrasi
çerçevesinde gerçekleşebileceğini vurguladı. Bu anlamda çöplerin/atıkların dolaşımına ve karbon
ticaretine olanak tanıyan Kyoto Protokolünün kimi yanlarını eleştirdi. Türkiye’nin nükleer enerji
ve kömür enerjisi öyküsünü kendi uzmanlık çalışmalarına da değinerek aktaran Uyar, sözü geçen
alanlarda bilimsel çalışmalar üretmiş biri olarak kolaylıkla tek çözümün yenilenebilir enerjide
olduğunun altını çizebileceğini söyledi.
Öte yandan halk ve çevre sağlığı alanlarında uzman, Yeşiller Partisi kurucularından ve Çevre İçin
Hekimler Derneği İkinci Başkanı Dr. Ümit Şahin, Türkiye’nin kuraklığa doğru gittiğini bilimsel
verilerle ortaya koydu. Bugün rüzgâr, güneş ve jeotermal enerjiye dayalı bir ekolojik sıçramanın
gereksiniminde olduğumuzu vurgulayan Şahin, enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve yenilenebilir
enerjinin öneminin altını çizdi.
Uzmanların görüşlerinin yanı sıra sorular ve yanıtlarla açılan ve geç saatlere değin sürdürülen
tartışmaların sonunda zihinleri uzun süre meşgul edecek iki önemli saptama yapıldı. Bunlardan
ilki Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar’ın “Uyanın!” uyarısıydı. İkincisi ise Dr. Ümit Şahin’in, ilk
söyleşide Ömer Madra’nın da dile getirdiği, “sokaklara çıkma” çağrısıydı.
15.1.8.2.3. Tarım Politikaları ve Beslenme Kültürü
11 Mart 2009 Çarşamba
Kenan Demirkol – Filiz Telek – Dilek Ayman
Ekolojik Perspektifler söyleşilerinin üçüncüsünü 11 Mart 2009 tarihinde Filiz Telek, Prof. Dr.
Kenan Demirkol ve Dilek Ayman’ın katılımıyla gerçekleştirdik.
“Tarım Politikaları ve Beslenme Kültürü” başlıklı söyleşide ilk sözü, Sürdürülebilir Yaşam
Kolektifi’nin kurucularından Filiz Telek alarak, insanların, toplumların doğayla ve birbirleriyle,
doğru ve güven temeline dayanan ilişkiler kurmasının önemi üzerinde durdu. Telek,
“permakültür” kavramından, Terra Madre (“toprak ana”), fast-food’a karşı slow-food (“yavaş
yemek”) ve Pembe Domates Ağı hareketlerinden söz ederek, beslenme alışkanlıklarımızı
değiştirmenin ve zenginleştirmenin ne kadar hayati bir konu olduğuna ve yemek kültürünün
sürdürülebilir yaşamla ilişkisini kurgulamanın önemine dikkat çekti.
Prof. Dr. Kenan Demirkol ayrıntılı ve titiz sunuşuna, insan türünün diğer canlılardan farklı olarak
sanayileşme ve kentleşmeyle beraber değişen beslenme tarihini, günümüz beslenme
alışkanlıklarıyla karşılaştırarak başladı. Çağımızdaki ölümlerde en büyük paya sahip kronik
hastalıkların önlenmesinde sağlıklı, doğal beslenmenin önemini vurgularken, izleyicilere çok
çarpıcı örnekler verdi. Sağlıksız yaşam koşullarını olumsuz üretim ve kentleşme alışkanlıklarıyla
birlikte geliştirmekte olan insan topluluklarının, sonuçta bu tutumlarını ve geleceklerini ciddi bir
biçimde değiştirmek için kararlı olmalarından başka bir seçenekleri olmadığından söz etti.
Demirkol, sağlıklı ve doğal beslenememe sorununun bireysel çözümünün mümkün olmadığını
çarpıcı örnekleriyle ortaya koyduktan sonra, sermaye odaklı, doğayı ve toprağı gözetmeyen akıl
almaz tarım politikalarına son vermenin, toprağı, suyu ve her şeyden önce de küçük çiftçiliği
korumanın ve geliştirmenin hayatiliğine dikkat çekerek, bunları sağlamak üzere toplumsal bir
uyanışın mutlak gerekliliği üzerinde durdu.
Son olarak, mimar ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği üyesi Dilek Ayman,
“modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip
olan herhangi bir canlı organizma” olarak tarif edilen “genetiği değiştirilmiş organizmalar”
(GDO) üzerinde durdu. İnsan sağlığı pahasına, daha çok kâr etmekten başka bir hedefi olmayan
gıda sektörünün çılgın kâr hırslarının önüne geçebilmek için sürdürülmekte olan aktivist
hareketlerden ve ekolojik yaşamın kaçınılmaz geleceğinden söz ederek izleyicileri aktivist
hareketlere katılmaya ya da destek olmaya çağırdı.
Böylece, söyleşi dizisinin başından beri her katılımcının dile getirdiği, “uyanma” ve “sokağa
çıkma” çağrıları bir kez daha yinelenmiş oldu...
15.1.8.2.4. Ekoköyler
22 Nisan 2009 Çarşamba
Ahmet Kizen – Mehmet Bengü Uluengin
Söyleşiler dizisinin bu bölümü dünyanın iki ucunu bir araya getirdi. Lisans eğitimlerini
ülkemizde alan her iki mimarın aynı kaygılarla yaşamı anlamlandırmaya, daha yaşanılası kılmaya
çabalarken yerelde yaşadıkları gerçekleri aktarırlarken, adeta küresel ortak bir dil oluştu.
Biri Muğla Fethiye Yanıklar Köyü Kocabük mevkiinden diğeri ABD’nin Çelik Endüstrisi kenti
Austin yakınlarındaki Ekoköy deneyiminde yaşananlar tıpatıp aynı olmasa da benzer hedefler
için benzer süreçlere dayanıyor...
Mehmet Bengü Uluengin, çelik endüstrisinin var ettiği Austin kentindeki örneğin, sanayi
atıklarının olabildiğince işlevsel biçimde ve ekolojik koşullara uygun amaçlarla enerji israfını
sıfırlayıp doğal dokuyu bozmadan ama uyum içinde enerji kullanımına örnekler içerdiğini
görseller eşliğinde dile getirdi.
Ahmet Kizen’in Kocabük mevkiinde Pastoral Vadi çalışmaları sürecinin ise Habitat-2 kısa adıyla
bilinen İnsan Yerleşimleri Konferansı’nın 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen toplantı ve
sergilerine dayandığını ve o günden bugüne yaşanan deneylerden özel bir tarihçe
oluşturduğundan söz etti.
Her iki konuşmacı da “endüstriyel kentli” mantığı ile girişilen Ekoköy çalışmalarının hüsranla
sonuçlandığını, ancak kırsal alanın doğal dokusunu bozmadan yerel koşullara uyum içinde
yapılacak Ekoköy girişimlerinin başarılı biçimde sonuçlanabileceğini dile getirdiler.
Kentsel rant mantığını terk etmeden kırsal alana yapılan göçler, hem kırsal alan ilişkilerini tahrip
etmekte hem de geri dönüşü olmayan tarımsal çöküntü alanları yaratmaktadırlar, diyerek
söyleşilerini tamamladılar.
15.1.8.2.5. Çevre Tartışmaları ve Kavramlar
23 Mayıs 2009 Cumartesi
Ali Akay – Ruşen Keleş – Stefo Benlisoy
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 23 Mayıs 2009 Cumartesi günü gerçekleştirilen
“Çevre Tartışmaları ve Kavramlar” başlıklı 5. bölümünde Prof. Dr. Ruşen Keleş, Prof. Dr. Ali
Akay ve Stefo Benlisoy’un sunuşları çevre kavramlarına yaklaşımımızda farklı bir sinerji
oluşturdu.
Prof. Dr. Ruşen Keleş, “çevre” kavramını yurttaşlık ve sorumluluk bağlamında ele alarak,
kavramın, ilgili yasalar ve anayasal süreçteki gelişiminin uluslararası süreçlerle paralelliklerini ve
zıtlıklarını örnekleyerek kurguladığı konuşmasını değişik sorularla birlikte sürdürdü. Sorumluluk
konusunda din, hukuk ve ahlakın bağlayıcılığı açısından çevre-mülkiyet ilişkisini ve özellikle de
mülkiyet ilişkisini irdeledi. Sürdürülebilir kalkınma kavramının özellikle koruma-kullanma
dengesinden geçtiğini hatırlattı.
Ardından Prof. Dr. Ali Akay, Fransa –özellikle de Paris– merkezli olduğunu vurguladığı ve aynı
zamanda uluslararası süreçte de öncü konumundaki gelişmelere çarpıcı örnekler verdi. Özellikle
Felix Guattari’nin “ekozofi” kavramı ile bu alanda yıllardır sürdürülen tartışmalar sürecinin
geldiği düzeyi ve özeleştirel sorgulama yapısını, otuz yıllık geçmişi ile birlikte aktararak
sürdürdü.
1987 Çernobil sonrası gelişmeleri farklı bir gözlemle açıklayarak, açlığı yok etmek için ortaya
atılan genetiği değiştirilmiş ürünlerin (GDO) bugünün modern toplumlarının yaşamında kısaca
“hormonlu gıdalarla beslenenler ve organik gıdalarla beslenenler” olmak üzere iki ayrı sınıf
yarattığını ve yeni nesillerin GDO tüketimi yüzünden büyük/kitlesel sağlık sorunlarıyla karşı
karşıya kaldığını, üreticinin de tekrar üretilemeyen tohumlar nedeniyle bağımlılaşarak
fakirleştiğini vurguladı.
Özellikle “çevre” kavramının bizzat kendisinin “aslında çevreye karşı” bir sağ görüş ve hatta
faşist hareketlerin kavramsal dayanağını oluşturduğunu, bu yüzeysel, sığ yaklaşımların temsil
ettiği kavrama karşı “ekoloji” ya da yerine konulabilecek başka bir kavramın kullanılması
gerektiğini dile getirdi. Aynı zamanda “ekoloji” kavramının geleceği de içine alan derinlikli ve
topyekûn canlı yaşamının korunmasını da kapsayan yaklaşımları tek başına temsil ettiğini belirtti.
Stefo Benlisoy ise konuşmasına, artık dünyanın geri dönüşü çok zor bir noktada bulunan
“mevcut” durumunu gösteren çarpıcı örnekler vererek başladı. Parçacıl çevre eylemlerinin
sorunun çözümü için yeterli olamadığından ve olamayacağından; kapitalizmin, tüketim esaslı
üretim sürecinin artmakta olan ivmesiyle daha çeşitli ve daha da fazla sorun üreteceğinden söz
ederek, eko-sosyalizmin kaçınılmaz olarak dünyanın kurtuluşunun örgütlenmesi için tek seçenek
olduğunu dile getirdi.
Katılımcıların soruları ve katkılarıyla daha da zenginleşen ikinci bölümde yapılan açıklamalar ve
yanıtlarla söyleşi tamamlandı.
15.1.8.2.6. Çevreci Mimarlık ve Eleştirisi
17 Haziran 2009 Çarşamba
Ayşen Ciravoğlu – Ahmet Tercan
Dizinin 17 Haziran 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen “Çevreci Mimarlık ve Eleştirisi”
başlıklı altıncı bölümündeki söyleşi öncesinde “Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi”nin katkısı ile
kısa bir animasyon filmi tüm katılımcıların ilgi ve beğenisi ile izlendi. Kısaca “Şeylerin
Hikâyesi” (Story of Stuff) adlı, yaşamımızda tükettiğimiz şeylerin gerçek maliyetlerini ve bu
maliyetleri aslında kimlerin ödemekte olduğunu akıcı bir diyalektik ile anlatan çarpıcı bir filmdi.
Bu gidişe dur diyecek olanların sorumluyu aynaya baktığında görebileceklerini de ima
ediyordu… Bir sonraki söyleşi öncesinde de yeni bir sürpriz kısa film ile “Sürdürülebilir Yaşam
Kolektifi” desteğini sürdürecek…
Daha sonra Yard. Doç. Dr. Ayşen Ciravoğlu ve Yard. Doç. Dr. Ahmet Tercan sunuşlarını yaptılar
ve ardından katılımcıların sorularını yanıtladılar.
Söyleşideki sunumunda Ayşen Ciravoğlu kısaca süregiden durumun, yani aldanma ve aldatmanın
dayanışması ile oluşmuş çemberini kıracak eleştirellikle yaklaşılmadıkça daha büyük sorunlara
yol açacağı uyarısını, dünyada bu konuda oluşan ilkesel temalarla karşılaştırarak yaptı ve
ülkemizden de örneklere yer verdi.
Söyleşinin ikinci konuşmacısı, Ahmet Tercan ise farklı açılardan bakışları içeren okumalar ve
örneklerle eleştirelliğin bir sonraki yanılgıların başlangıcı olmaması için eleştirelliğe de eleştirel
yaklaşmayı ihmal etmemeye dikkat çekti.
Katılımcıların sorularıyla daha da açılan konular, her iki konuşmacının “çevreci mimarlık”
konusundaki uyarıcı vurgularıyla akılda yeni sorular yaratan izler bıraktı.
15.1.8.2.7. İklim Değişikliği-3
8 Temmuz 2009, Çarşamba
Mikdat Kadıoğlu – Uygar Özesmi
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 8 Temmuz 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“İklim Değişikliği-3” başlıklı 7. bölümünde Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ve Dr. Uygar Özesmi
paylaştıkları bölümlerin ait sunuşunu yaptılar.
İlk konuşmacı olarak Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklimbilim/meteoroloji konusundaki temel
bilgileri sunarken toplumda yanlış olarak bilinen kavramların aslında başka anlamlara geldiğini
ve bu nedenle de birçok yanlışa ve zarara yol açtığını örneklerle anlattı. Dünyanın oluşum süreci
ile iklimsel özelliklerin gelişimini bir kronoloji eşliğinde sunarken hangi kanıtların esas alındığını
da yine örnekleriyle sundu. Dünyanın ortalama ısısının geçmiş son 150.000 yılda 1 derece artmış
olmasına karşın, sanayileşmenin (buharlı makineler) başladığı günden bu yana geçen sadece 150
yılda yaşanan 1 derecelik ortalama ısı artışının ekolojik döngüye olumsuz etkisinin korkunç
boyutlarına dikkat çekti.
Dr. Uygar Özesmi ise Kadıoğlu’nun konuşmasını bıraktığı yerden alarak önümüzdeki uluslararası
sürecin neler getirmekte olduğunu ayrıntılı olarak anlatırken, neler yapılması gerektiğinden de
söz etti. Özellikle ülkelerin karbon emisyonu sınırlaması ile ilgili olarak, gelişmiş ve gelişmekte
olan ülkeler arasındaki dengeyi oluşturmak amacıyla hazırlanmış Kyoto Protokolünün
önümüzdeki Ekim 2009’da Kopenhag İklim Zirvesi’nde daha da geliştirilmesinin beklendiğinden
söz etti. Gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını sonuna kadar kullanmamaları için, yani
gelişmiş ülkelerin kendi birikimlerini “kirletmenin bedeli olarak dünyanın daha fazla
kirletilmemesi için”, karşılıksız yardım programlarının hayata geçirilmesinin küresel selamet
açısından öneminden söz ederken, bu konuda ülkemizin de lider tavrı ile sürece etkin katılımını
sağlamasının şart olduğunu vurguladı.
15.1.8.2.8. Ekolojide Farklı Arayış ve Yaklaşımlar, ‘Eko-feminizm’
5 Ağustos 2009, Çarşamba
Mücella Yapıcı
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 5 Ağustos 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“Ekolojide Farklı Arayış ve Yaklaşımlar ‘Ekofeminizm” başlıklı 8. bölümünde, Mücella Yapıcı
ilgi ile izlenen kapsamlı bir sunuş yaptı.
Temel vurgu olarak, çevre politikalarının ve ekoloji sorunlarının tartışılmasının bu konudaki etik
ve felsefi yaklaşımlar ve tartışmalar göz ardı edilerek yürütülemeyeceğine inandığını belirten
Yapıcı, doğanın ve insanlığın kurtuluşu için uygarlığın ortaya çıkışından bugüne değin
hükümranlığını sürdüren ataerkil toplumsal sistem ile yüzleşme gereğinin altını çizdi.
Düşünce sistemlerinin esasını etik ve/veya metafizik yaklaşımlardan çok toplum ve siyaset
felsefesi ile ilgili konuların oluşturduğu ve ekolojik sorunların ve krizin asıl nedeninin baskı,
hiyerarşi ve ezme ve ezilme biçimlerinin egemen olduğu toplumsal sistemlerin neden olduğunu
ileri süren toplumsal ekolojistler ve feminist ekolojistler arasıdaki benzerlik ve ayrılıklara
değinildi.
Önemli bir bölümünde de tarihsel kökenleri ile birlikte “ekoloji” ve “feminizm” kavramlarını
geçmiş ve bugünün akımları ile birlikte ayrıntılı olarak irdelediği sunuşuna, daha sonra
“ekofeminizm” kavram bütünselliğine dönük örnekler vererek devam etti.
İzleyenlerin katkı ve sorularına ayrıntılı açıklamalarıyla yanıt veren Mücella Yapıcı konuşmasını
izleyenlere teşekkür ederek tamamladı.
15.1.8.2.9. Planlama ve Ekoloji
9 Eylül 2009, Çarşamba
Azime Tezer – Hürriyet Öğdül
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 9 Eylül 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“Planlama ve Ekoloji” başlıklı 9. bölümünde, Doç. Dr. Azime Tezer ve Yard. Doç. Dr. Hürriyet
Öğdül planlamanın makro ve mikro ölçeklerini temel alan bir sunuş yaptılar.
Azime Tezer kendi sunuşu sırasında son yıllarda planlamanın artık doğa ile uyumluluk esasları
ile oluşturulmaya başlandığını dile getirerek ekolojik yaşam konusundaki büyük ölçekli acil
ihtiyaçların da ancak böylece karşılanabileceğine vurgu yaptı. Bu konuda temel yaklaşımlar için
makro ölçekli farklı örnekler sundu.
Hürriyet Öğdül ise planlama ve ekoloji ilişkisinin mikro ölçekteki örnekleri üzerine sunuşunu
yaptı. Yaşamın bütün alanlarında planlama yapmanın ekolojik yaşam için ne kadar önemli
olduğunu; dünyanın farklı yerlerindeki farklı ölçekteki örneklerini verirken planlama ve ekoloji
ilişkisinin yaşamı ne kadar etkileyen bir süreç olduğunu da vurguladı.
15.1.8.2.10. Mimarlık ve Ekoloji
30 Eylül 2009, Çarşamba
Seda Tönük – Selda Karaosman – Duygu Erten
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 30 Eylül 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“Mimarlık ve Ekoloji” başlıklı 10. bölümünde, Doç. Dr. Seda Tönük, Dr. Selda Karaosman ve
Dr. Duygu Erten mimarlığın farklı alanlarındaki gelişme ve uygulamalardan oluşan birer sunuş
yaptılar.
İlk olarak Doç. Dr. Seda Tönük, mimaride ekolojinin 70 yıllık geçmişini 1939 yılından
başlayarak on yıllık dilimler halinde özetledikten sonra ekolojik mimarlığın sürekli değişmekte
ve gelişmekte olduğunu ve her yeni bir dönemin kendi analitik bir dinamizmini ortaya
koyduğunu belirterek her bir dönemi temsil eden yapı örneklerine yer verdi.
Daha sonra Dr. Duygu Erten, ülkemizde henüz yasal mevzuatlar açısından pek fazla uygulama
bulunmadığından ve bu konudaki uluslararası alandaki standartları da gelişmekte olan
çalışmalardan örnekler verdi. Ayrıca Çedbik - Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin kuruluş
sürecini aktarıp dünyada da henüz yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan ekoloji uyumlu yapılar için
geliştirilen denetim lisanslarından örnekler verdi.
Dr. Selda Karaosman ise konunun eğitim alanındaki gelişmelerinden söz etti. Şu an MSGSÜ
okumakta olan mimarlık öğrencilerine konuyu hangi hazırlık süreçleri ile aktardıklarından söz
ederken; yerel ekolojik koşulları önemseyen mimarinin basit yada ileri teknoloji girdili yapılar
için aynı değeri taşıdığını örnekler ile aktardı. Ayrıca yeni yapılaşmaların yanı sıra mevcut yapı
stokunun da ekolojik uyum konusunda çok büyük bir sorun alanı oluşturduğundan da söz etti.
Katılımcıların soruları konuşmacılar tarafından yanıtlanırken, ekolojik yaşama uyumlu mimari
konusunun tüketici/kullanıcılar için bir talep olarak gelişmesinin en önemli yolunun, çocukların
ve kadınların bilinçlendirilmesinden geçtiği ortak vurgu ile dile getirildi.
15.1.8.2.11. Yerel Mimari ve Ekoloji
14 Ekim 2009, Çarşamba
Derya Oktay – Zeynep Durmuş Arsan
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 14 Ekim 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“Yerel Mimari ve Ekoloji” başlıklı 11. bölümünde, Prof. Dr. Derya Oktay ve Dr. Zeynep Durmuş
Arsan dünyadaki yerel ve küresel mimari uygulamalarını karşılaştırarak, “yerel koşullara daha
duyarlı” mimari uygulamalarda “ekolojik bağlam”ın daha fazla ortaya çıktığını gösteren örnekler
verdiler.
Prof. Dr. Derya Oktay 20. yüzyılda kalkınma odaklı planlama yatırımlarının yol açtığı tahribat
nedeniyle ortaya çıkan olumsuz yapılaşma sürecinden kurtulma çabalarının, batıda yirmi yıl önce
başlatıldığından söz ederek, “ekolojik çeşitlilik ve sürdürülebilirlik” ihtiyacının gereği olan bilgi
ve birikimin, binlerce yıllık yerel mimari yapılaşma örneklerinde bulunduğunu farklı kültürlerden
görüntüler eşliğinde sundu. Kimlikli bir yapılaşma sürecinin de yine aynı kaynaktan
gelişebileceğini belirterek toplumun bu sürece katılması ve özellikle de çocukların bu sürecin
merkezinde yer almasının çok önemli olduğunu vurguladı.
Dr. Zeynep Durmuş Arsan, sunuşunda yerel-küresel karşıtlığı ile sürdürülebilirlik kavramlarını,
yerel mimarlık ve ekoloji bağlamları üzerinden yeniden farklı okumamızı kolaylaştıran örneklere
yer verdi. Dünyanın farklı yerlerinde olsa bile mimarideki yerelliği bazı bağlamlar üzerinden tek
tip olarak yaşama geçiren örneklerin, yerel ve küreselin tüketim anlayışı olarak aslında iç içe
geçmiş olduğuna dikkat çekti.
15.1.8.2.12. Çevrecilik ve Aktivizm
18 Kasım 2009, Çarşamba
Tan Morgül – Ahmet Yaraş – İsmail Üstün
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 18 Kasım 2009 Çarşamba günü gerçekleştirilen
“Çevrecilik ve Aktivizm” başlıklı 12. bölümünde, Tan Morgül, İsmail Üstün ve Ahmet Yaraş
sırasıyla farklı alanlardaki deneyimlerinden oluşan sunuşlarını yaptılar.
Tan Morgül, ülkemizdeki sürecin dünyadaki hareketlerle ilgili bağlamlarını izlemek ve
araştırmak için uluslararası alandaki çalışmalara katılarak kazandığı deneyimlerden oluşan
birikimini radyo, gazete ve dergi aracılığı ile paylaştığını ve Avrupa Sosyal Forumu süreci gibi
Latin Amerika’da yaşanan süreçlerinin de katılımcısı olarak sürece aktif katkıları aktardığı bir
sunuş yaptı.
İsmail Üstün ise, Arnavutköy Girişimi sözcüsü olarak, hükümetin 3. Köprünün yapılma
girişimleri üzerine Arnavutköylülerin örgütlenme, dayanışma ve katılımı artırma etkinlikleri
sürecinin 11 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ve kazanılan deneyimlerin Arnavutköy Şenliği de
dahil radyo, televizyon, gazete, dergi vb birbirinden çok farklı araçların kullanıldığı bir duyarlılık
ortamı yaratıldığı bunun da yerellik ve kentlilik bilinci için önemli katkılar sağladığından söz etti.
Son konuşmacı olarak Ahmet Yaraş görseller eşliğinde yaptığı sunuşunda, Allianoi’nin ilk
keşfedilişinden su altında bırakılma girişimleri sürecine kadar dünyadaki birçok ilki bağrında
taşıyan trajik ve trajikomik öyküsünü çarpıcı örnekleriyle birlikte katılımcılarla paylaştı.
Katılımcıların sorularıyla derinleştirilen konulara yanıtlar verilirken, küreselleşen sorunlar
karşısında küresel dayanışma ile tüm yerellerdeki süreçlere aynı duyarlılıkla sahip çıkmanın
günümüzün en temel insan hakkı ve görevi olduğu vurgusu yapıldı.
15.1.8.2.13. Forum
19 Aralık 2009 Cumartesi
Ayşen Ciravoğlu – Ahmet Tercan
“Ekolojik Perspektifler” söyleşiler dizisinin 19 Aralık 2009 Cumartesi günü gerçekleştirilen son
bölümündeki “forum”da Ayşen Ciravoğlu ve Ahmet Tercan önce bir yıla yayılan bu çalışmanın
amacı, süreci ve gerçekleşen hedeflerine dair kısa birer açış konuşma yaptılar.
Daha sonra Ayşen Ciravoğlu geçen 12 bölümün tematik vurguları ve sunuşlar sırasında öne çıkan
konu başlıklarını derleyen bir sunuş yaptı.
Daha sonra salondan katkı, soru ve açıklamalar bölümüne geçildi.
Söyleşiler dizisi sunuşlarının tümünün yer alacağı bir kitabının hazırlıklarından da söz edildikten
sonra ABD Eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un iki Oscar ödülü kazanan “Uygunsuz GerçekKüresel Uyarı” adli filmi izlendi.