Güneydoğu`daki bazı Tekel binalarının Deniz Feneri Derneği binası

Transkript

Güneydoğu`daki bazı Tekel binalarının Deniz Feneri Derneği binası
Güneydoðu’daki bazý Tekel binalarýnýn
Deniz Feneri Derneði binasý olarak
kullanýldýðý hakkýnda rapor hazýrlayan
müfettiþler merkeze çekildi ve sicilleri
düþürüldü. AKP iktidarý bununla da
yetinmedi, þimdi de Tekel Teftiþ
Heyeti’nin Ýstanbul dýþýndaki tüm görev
merkezlerini ortadan kaldýrmak için
çalýþma baþlattý. Çalýþmaya göre, Gümrük
Müsteþarlýðý, Hazine Kontrol Müdürlüðü
gibi kurumlarda da teftiþ kurullarý ortadan
kalkacak. Baðýmsýz þirketler denetleme
yapacak. Böylece denetimsiz kalan kamu
mallarý da keyfi bir þekilde kullandýrýlacak.
‘Bir Dava 2 Yýl Gezer mi?’
AKP’nin bu hukuk tanýmaz tavrýna
karþý Müfettiþler Erol Gördük, Gündüz
Tanýk Kabadayý, Enver Eþref Þahin ve
Ýsmail Gülay ise, Teftiþ Heyeti’nin
kaldýrýlmasýna karþý dava açtý. Ancak
davadan sonuç alamadýlar. Avukat Ýlve
Yücesoy, “Ýzmir’de açýlan dava önce
Ýstanbul’a gönderildi, ardýndan Ýstanbul
davaya bakamayacaðýný söyleyerek
Danýþtay’a sevk etti, Danýþtay da davaya
bakamayacaðýný söyleyince dava ortada
kaldý. Bir dava 2 yýl boyunca gezer mi?
Kafamýzda bazý kuþkular oluþuyor. Siyasi
bir tavýr var gibi geliyor” dedi.
Güneydoðu’da Tekel binalarýnýn Deniz
feneri derneði binasý olarak kullanýldýðýný
bildiren müfettiþler merkeze çekildi.
Hükümet bununla da yetinmedi Tekel
Teftiþ Heyeti’nin Ýstanbul dýþýndaki tüm
görev merkezlerini ortadan kaldýrdý. Açýlan
davalar ise sonuçsuz kaldý...
Söyleþi 4’DE
2’DE
7’DE
7’DE
3’DE
6’DA
Ailesi, dostlarý ve sevenlerinin katýldýðý
anma töreninde aydýn ve sanatçýlar hazýr
bulundu. Törende bir konuþma yapan “Ruhi
Su Dostlar Korosu” üyesi ve Su’nun yakýn
sanatçý arkadaþlarýndan Refik Köksal, Su ile
birlikte türkü söylememiþ olmanýný büyük
bir ayrýcalýk olduðunu söyledi.
2’DE
Nevþehir'in Avanos ilçesinde çanak
ustasý Mehmet Körükçü tarafýndan
Kýzýlýrmak topraðýndan elde edilen çamurla
yapýlan darbuka ve udo, Avrupa ülkelerine
ihraç ediliyor. Avanos ilçesinde 33 yýldan
beri çanak ve çömlek ustalýðý yapan
Mehmet Körükçü, dünyada ilk olarak
Nijerya'da ortaya çýkan ve daha ...
3’DE
Alevi kültürün sol ideolojinin
toplumsallaþmasý ile geçirdiði dönüþümlere de
deðiniyorsunuz. Genel olarak Cumhuriyet
döneminde özel olarak da 60 sonrasýndan bu
yana Aleviliðin evrimi nasýl bir süreç izledi?
Siz bu sürecin olumlu ve olumsuz yönleri
hakkýnda ne/ler düþünüyorsunuz?
Aleviler bence 60 sonlarý, 70 baþlarýnda iyi
bir sýnav verdi. Devrimci hareketi desteklediler.
Ama darbeden de nasiplerini iyi aldýlar. Dediler
ki ne varsa yine Kemalizm’de var. Ki bence bu
bir Stockholm sendromudur. Yine Kemalizm’e
sarýldýlar. Ben þu andaki Alevi hareketlerini geri
buluyorum.
Romanýnýzda Çocuklara verilen isimler de
ilginç. Ýsimler üzerinden politikleþme ya da
politik duruþunu açýða vurma durumu var. Ne
dersiniz?
5’DE
En çok anasýnýfý ve birinci sýnýf öðrencilerinin
kullandýðý oyun hamurlarýnda büyük tehlike var.
Mehmet ÇINAR- Erol AKKIR
ÝLKÖÐRETÝM birinci sýnýflar ve anasýnýfý
öðrencilerinin en çok kullandýðý kýrtasiye
malzemelerinden boyalý oyun hamurlarýnda,
özellikle Çin'den ithal edilen taklit ürünlerin
kanserojen etkisinin bulunduðu ve velilerin daha
seçici davranmalarý gerektiði vurgulandý.
2’DE
2
Geçtiðimiz hafta Radikal’de yayýmlanan ‘Eðitimin
Gelir Primi’ adlý makalesinde Uður Gürses, OECD’nin
2009 Eðitim Raporu’ndan yola çýkarak eðitim
yatýrýmlarýnýn uluslararasý karþýlaþtýrmasýný yapýyor ve
‘eðitimli olmanýn sadece iþ bulabilmek için deðil, katma
deðer ve yüksek gelir elde etmek için de gerekliliðine’
deðinerek ‘insan sermayemizin’ dünyada rekabet
edebilmesi için eðitim politikalarýmýzýn yenilenmesi
gerektiðini belirtiyordu.
Basite indirgersek ‘eðitime yatýrým yapalým çünkü
böyle yaparsak sonunda bizler de zengin oluruz’ diye
ifade edilebilecek bu yaklaþým 90’lardan itibaren ülkemizde
çokça seslendirilmiþ ve neredeyse sorgulanmadan kabul
edilmiþ bir bakýþ açýsýdýr. Bu düþüncenin kaynaðý da
OECD, Dünya Bankasý gibi kuruluþlar ve bunlarýn
yayýmladýðý, ülkelerin eðitim yatýrýmlarý ve ekonomik
geliþmiþlik düzeylerini karþýlaþtýrmalý olarak inceleyen
raporlardýr.
Ancak ilk bakýþta doðruymuþ gibi gözüken bu yaklaþým
aslýnda sorunludur, çünkü eðitimle ilgili pek çok
indirgemeci varsayýmý da içinde barýndýrmaktadýr.
Bu varsayýmlarýn en önemlisi, eðitimin varlýk nedeniyle
ilgilidir. OECD raporlarýnda okullar, özellikle de yüksek
öðretim toplumsal dönüþüm saðlayan kurumlar olarak
deðil de ‘insan sermayesini’ eðitecek, ülkenin rekabet
gücünü arttýracak mesleklendirme kurumlarý olarak
gösterilir topluma. Ýyi eðitim, iyi mesleðe eþitlenir. Bir
baþka deyiþle eðitimin içi boþaltýlýr, bir yarýþa dönüþtürülür.
OECD’ye sorarsanýz, örneðin gençlerin matematik,
fizik, sosyoloji, felsefe gibi temel bilimlerde eðitim almasý
gereksizdir, çünkü bu alanlarda eðitimli insan gücüne
ihtiyaç duyulmayacaktýr. Ýþsizlik sorunumuz ise ancak
gençlerimiz biliþim alanýnda eðitilirlerse çözülecektir.
Çünkü kendi ülkelerinde deðilse bile Hindistan’da, Çin’de
iþ bulabilecektir çocuklarýmýz.
Ayný OECD bundan 20 yýl önce de iþletme, iktisat
eðitimi alan hiç kimsenin iþsiz kalmayacaðý kehanetinde
de bulunmuþ, bu nedenle onlarca iþletme fakültesi açýlmýþtýr
ülkemizde. Sonuç bugün kapý kapý dolaþýp pazarlamacýlýk
yapan, inþaatlarda, call-centerlar’da çalýþan binlerce iþletme
mezunudur.
Yani biz moda alanlarda fakülte açtýk diye iþsizlik
bitmez. Ýþsizlik yeni iþ alanlarýnýn açýlmasýyla biter.
OECD raporlarlarýný bir baþka gözde önerisi de eðitim
yatýrýmlarýnýn artýrýlmasýdýr. Çok doðru, haklý bir öneridir
bu. Ancak, bu yatýrýmý devletten beklemez OECD.
Devletler küçülmelidir, küçük devletin de parasý eðitim
yatýrýmlarýna yetmez, özel sektör de iþin ucundan tutsun
der.
Bu düþünce de bizde karþýlýðýný bulmuþtur. Kýsa
zamanda ‘üç koy beþ kazan’ mantýðýyla yetiþtirdiðimiz
iþadamlarýnýn eðitim ‘sektörü’ne girmeleri, son yýllarda
kasabalarda bile özel ilköðretim okullarýnýn açýlmasý,
tarikatlarýn en temel iþinin özel okulculuk, dershanecilik,
kursçuluk haline gelmesi ve böylece eðitim kalitesinin
ayaklar altýnda sürünmeye baþlamasý da bu politikalarýn
sonucudur.
OECD uzmanlarýnýn çok iyi bildikleri fakat nedense
raporlarýnda yer bulamayan baþka bilgiler de vardýr.
Örneðin eðitimdeki baþarýsýyla diðer ülkelere örnek
gösterilen Finlandiya’da bir tane bile özel ilköðretim okulu
ya da özel lise yoktur. Ýsveç, Almanya, Kanada gibi eðitim
alanýnda baþarýlarý olan diðer ülkelerde de...
Hiçbir OECD raporu dezavantajlý gruplarýn; kadýnlarýn,
engellilerin, yoksullarýn eðitime nasýl katýlabileceklerini,
devletin bu amaçla ne yapmasý gerektiðini ya da bu kiþilerin
eðitim yatýrým priminden ne kazanacaklarýný da anlatmaz.
Sadece istihdam hedefine yönelmiþ eðitim politikalarýnýn
toplumsal geliþimi engelleyeceðinden ve var olan
eþitsizliklerin yeniden, yeniden üretileceðinden de söz
edilmez bu raporlarda. OECD sosyal politikalarla ilerlemiþ
devletleri örnek gösterir ancak sosyal içerikli reçeteler
sunmaz bize.
Sözün özü, içi bu kadar boþaltýlan, sadece
mesleklendirmeye indirgenen eðitimin toplumsal bir gelir
primi yaratmasý olanaksýzdýr.
BirGün
Ailesi, dostlarý ve sevenlerinin
katýldýðý anma töreninde aydýn ve
sanatçýlar hazýr bulundu. Törende bir
konuþma yapan “Ruhi Su Dostlar
Korosu” üyesi ve Su’nun yakýn sanatçý
arkadaþlarýndan Refik Köksal, Su ile
birlikte türkü söylememiþ olmanýný büyük
bir ayrýcalýk olduðunu söyledi.
Refik Köksal, “Ruhi Su ile 1978
yýlýnda tanýþtým. O dönem Türkiye siyasi
anlamda sýcak günler yaþýyordu. Ancak
buna karþýn Su, müzik çalýþmalarýný
disiplinli bir biçimde yürütüyor, bizleri
de bu yola sevkediyordu. Yaþamýnda hapis
ve iþkence görmüþ olan Su, insanlýðýn
yüz aký devrimci bir aydýndýr. Yalnýzca
geçmiþin ozaný deðil, ayný zamanda
geleceðin de yüz akýdýr” diye konuþtu.
Ruhi Su sevenlerinin tek tek söz alarak
konuþma yaptýðý anma töreninin sonunda,
Grup Yorum türküler seslendirdi. Daha
sonra mezara çiçekler býrakýldý.
Birgün
Tarýk Iþýk
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý, kurumu ve
Ýslam'ý tehdit listesi oluþturdu.
'Tehditler'den biri özellikle Alevi
Derneklerin gündeme getirdiði 'Zorunlu
din dersinin kaldýrýlmasý' talebi
ANKARA - Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý,
kurumu ve Ýslam’ý tehdit eden unsurlarýn
listesini çýkardý. Diyanetin tehdit
listesindeki bir madde þöyle: “Kimi
çevrelerce zorunlu din öðretiminin
kaldýrýlmasý taleplerinin olmasý.”
Özellikle Alevi Sivil Toplum Örgütleri
zorunlu din dersinin kaldýrýlmasý için bir
süredir kampanyalar düzenliyor.
Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý Stratejik
Planý’nda ‘Dini ve kurumu tehdit eden
unsurlar’ þöyle sýralandý:
* Ýslami alandaki farklý dini görüþ ve
yorumlarýn ayrý bir din gibi gösterilmesi
yönündeki gayret ve çalýþmalarýn olmasý
* Dýþ dünyada ‘Ýslam’, ‘Müslüman’
ve ‘Ýslam Peygamberi’ hakkýnda olumsuz
imaj oluþturulmaya çalýþýlmasý
* Ýlahiyat fakültesi kontenjan
yetersizliði
* Baþkanlýðýmýza eleman temin
kaynaðý olan Ýmam-Hatip Lisesi ve
Ýlahiyat Fakültesi mezunlarýnýn mesleki
bilgi ve beceri bakýmýndan takviyeye
ihtiyaçlarýnýn olmasý
* Yeterli teþkilat yasasýnýn olmamasý
* Kamu kurumu olarak Diyanet’in
varlýðýnýn kimilerince devletin temel
ilkeleri ile çatýþtýðý iddiasý
* Milli birlik ve dini bütünlüðü
olumsuz etkileyen yýkýcý ve bölücü
faaliyetlerin olmasý
* Dini, ailevi deðerleri yýpratan
yayýnlar
* Kimi çevrelerce zorunlu din
öðretiminin kaldýrýlmasý taleplerinin
En çok anasýnýfý ve birinci sýnýf
öðrencilerinin kullandýðý oyun
hamurlarýnda büyük tehlike var.
Mehmet ÇINAR- Erol AKKIR
ÝLKÖÐRETÝM birinci sýnýflar ve
anasýnýfý öðrencilerinin en çok
kullandýðý kýrtasiye malzemelerinden
boyalý oyun hamurlarýnda, özellikle
Çin'den ithal edilen taklit ürünlerin
kanserojen etkisinin bulunduðu ve
velilerin daha seçici davranmalarý
gerektiði vurgulandý.
Kýrtasiyeciler okullara rastgele
ürün yerine markalý ürün alýnmasý
gerektiðini belirtirken, Akdeniz
Üniversitesi Týp Fakültesi Çocuk
Saðlýðý ve Hastalýklarý ve Çocuk
Onkoloji Uzmaný Prof. Dr. Volkan
Hazar, birçok üründe bu tür risklere
rastlanabileceðini söyleyerek velilerin
alýþveriþlerinde daha dikkatli
davranmalarýný kaydetti.
Son yýllarda özellikle ithal
ürünlerle birlikte bu risklerin arttýðýna
olmasý
Kurumun ‘zayýf noktalar’ý da
sýralandý:
* Bütçe imkânlarýnýn kýsýtlý olmasý,
bütçenin tamamýna yakýnýnýn sadece
personel giderlerini karþýlýyor olmasý
* Bazý bölgelerde görev yapan
personelin lojman imkânlarýnýn olmamasý
* Personelin ve ailelerinin istifade
edebileceði sosyal tesislerin olmamasý
* Tüzel kiþiliðinin olmamasý
nedeniyle mülk edinememesi,
yönetiminden ve denetiminden sorumlu
olduðu halde dini tesislerin
mülkiyetlerinin farklý özel ve tüzel kiþilere
ait olmasý
* Dini tesislerin yapýmý ve onarýmýnda
yetkili olunmamasý
* Her camide kadro ve Diyanet
görevlisinin bulunmamasý.
Radikal
da dikkat çeken Prof. Dr. Hazar,
velilerin çocuklarýna alacaklarý oyun
hamuru ve diðer boyalý kýrtasiye
malzemelerini seçerken Saðlýk
Bakanlýðý'nýn uygun gördüðü
ürünlerin tercih edilmesini istedi.
Prof. Dr. Hazar, Türkiye'de her yýl
yaklaþýk 3 bin çocuða kanser tanýsý
konulduðuna dikkat çekti.
(dha)
A Rýza Selmanpakoðlu ayný gün birkaç saat
sonra beni arayarak “sen aday deðilsen aday
olacaðýný” söyledi, bende aday olmayacaðýmý
ifade ettim o halde bana destek olursan aday
olurum dedi. Bende parti aday gösterirse gerekli
desteði saðlarýz dedim ve böylece A Rýza
Selmanpakoðlu’nun adaylýk süreci baþladý ve
CHPye üye olarak aday adaylýðýný açýkladý.
CHP ilçe baþkaný Bayram Ayvazoðlunu
aday gösterince partiye sitem ederek CHP den
istifa ediyor. Bir gurup Hacýbektaþlý yanýna
giderek baðýmsýz aday olmasýný istiyor ve
gidenlerede CHP den istifa ederseniz gelirim
diyor, Hacýbektaþ a gelen arkadaþlar 50 kiþi
kadarý hemen partiden istifa ediyor ve A Rýza
Selmanpakoðlu’da baðýmsýz adaylýðýný
açýklýyor.
* **
Geçen günlerde yapýlan sözde halk meclisi
toplantýsýnda Nihat Doðan söz alarak önce eski
belediye baþkanlarýmýzdan Nafiz Ünlüyurt
hakýnda hoþ olmayan laflar ediyor sonrada
benim için o inci babanýn adamý diyor, benim
için niçin böyle diyor anlayamýyorum (benim
inci babayý tanýmam Nevþehir Bayýndýrýlýk
müdürlüðünde görev yaptýðým 1979-1980
yýllarý arasýnda yani bundan 30 yýl önce Mehmet
Nabi Ýncilerin “inci baba” lakaplý bakanlýktan
almýþ olduðu Ürgüp afet evler inþaatýnýn
bakanlýk adýna kontrol mühendisliðini yaptýðým
yýllarda idi) aradan 30 yýl geçmiþ acaba sayýn
Nihat Doðan ne demek istedi ki.
Sayýn Nihat Doðan 30 yýlýn hiç
muhasebesini yaptý’mý.Siyasette olduðum 25
yýl içinde Nihat Doðan a saygýsýzlýk yapmadým,
zaman, zaman onore etmeye çalýþtým ama
anlamamýþ, bir Ýngiliz atasözü vardýr “fazla
tevazu uþaklara mahsustur” artýk tevazuu
göstermeme gerek kalmadý demek ki herkese
anladýðý dilden konuþmak gerekiyormuþ. Daha
düne kadar belediye baþkaný A Rýza
Selmanpakoðlu hakkýnda yazý yazan atan tutan
Nihat Doðan birden paþacý kesildi tabii onlarda
inandý þimdi! en kolay yalakalýk eskilere atmak
“yaþasýn yeni kral” demek. Ama sayýn Doðan
biraz geç kaldý galiba köþeler tutuldu, biraz
daha atarsa belki ona da bir yer bulurlar.
Þimdi bu yazýyý dikkatli okuyanlara
soruyorum Nihat Doðan kimin adamý?
12.09.2009
Mustafa ÖZCÝVAN
Ýnþ. Mühendisi
Bitti
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Nevþehir'in Avanos ilçesinde çanak
ustasý Mehmet Körükçü tarafýndan
Kýzýlýrmak topraðýndan elde edilen
çamurla yapýlan darbuka ve udo, Avrupa
ülkelerine ihraç ediliyor.
Avanos ilçesinde 33 yýldan beri çanak
ve çömlek ustalýðý yapan Mehmet
Körükçü, dünyada ilk olarak Nijerya'da
ortaya çýkan ve daha sonra birçok ülkeye
yayýlan 'Udo' isimli müzik aleti ve
darbukalarý, 9 yýldan beri çanaktan
ürettiðini söyledi. Körükçü, Nijerya'da
yýllar önce yöre kadýnlarýnýn su taþýmak
amacýyla kullandýklarý çamurdan yapýlý
küplere vurmalarýyla gelen seslerden
etkilenerek müzik yapmaya baþlamalarý
sonucu birçok dünya ülkesine yayýlan
ve 'Udo' adýný alan müzik aletini
üretmeye baþladýðýný belirterek, bu aleti
dünyada el ile çamurdan yapan sadece
2 kiþi olduðunu söyledi.
Bir ve iki delikli olan bir udoyu bir
gün içerisinde yapabildiðini ifade eden
Körükçü, udonun Türkiye'de son yýllarda
oldukça yaygýn bir þekilde kullanýldýðýný
sözlerine ekleyerek, "200 ila 400 avro
arasýnda satýlan müzik aletini, Belçika,
Almanya, Norveç, Hollanda, Norveç ile
Amerika'ya ihraç etmekteyiz. Yaptýðým
bu müzik aletini Avanos'ta yaparak ihraç
etme düþüncesini 2000 yýlýnda tanýþtýðým
Mehmet Emin Polat isimli bir müzisyen
verdi.
Daha sonra örneklerine bakarak
bunlarý yapmaya baþladým. Daha
önceden bu alet hazýr kalýp kullanýlarak
yapýlýyormuþ. Ben ise bunu çamurla,
çanak tezgahta el emeði göz nuru
dökerek yapýyorum. Avanos çanaðý ile
yaptýðým Udolarda sesin daha güzel
olduðu söyleniyor" diye konuþtu.
Türkiye'de olduðu kadar Arap klasik
ve halk müziðinde özelikle Kuzey
Afrika'da yaygýn olarak kullanýlan
darbukanýn çanaktan yapýmýna da
öncelik verdiðini söyleyen Mehmet
Körükçü, çamurdan darbuka yapýmýna
da özellikle son yýllarda büyük bir aðýrlýk
verdiklerini ifade etti. Çamurdan yaptýðý
darbukalarýn üzerinde rapido ile çeþitli
motifler iþleyerek görsel açýdan oldukça
zengin bir hale getirdiðini dile getiren
çanak ustasý Körükçü, darbukalarýn
fiyatlarýnýn ise 250 ile 450 avro arasýnda
deðiþtiðini söyledi.
Körükçü, "Darbukada da farklý bir
çalýþma yaparak, bundan böyle çanaktan
yapýlý darbuka üretimine de baþladým.
Kullanýmý açýsýndan da oldukça farklýlýk
kazandýran çanaktan yapýlý darbukalar
özellikle ritim ustalarýnýn da ilgi odaðý
haline geliyor" dedi.
Kent Haber
Turistler bað bozdu
Sulucakarahöyük/ NEVÞEHÝR
Kapadokya bölgesine tatil için gelen
turistler, bölgede bulunan üzüm baðlarýna
girerek bað bozumuna katýlýyorlar.
Türkiye'nin peribacalarý ile ünlü turizm
bölgesi Kapadokya'da, sofralýk ve þaraplýk
üzüm üretimi de son yýllarda hýzla artýyor.
Bölgede Ürgüp ilçesi ve Mustafapaþa
beldesi gibi turistik merkezlerde bulunan
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Kayseri’nin Kocasinan Belediyesi,
‘saðlýklý gelecek, saðlýklý nesillerle gelecek’
çalýþmasý kapsamýnda, okullarý dersler
baþlamadan önce haþere ve mikroplara karþý
ilaçladý. Açýklamalarda bulunan Kocasinan
Belediye Baþkaný Bekir Yýldýz, geleceðin
sahibi çocuklarýn daha saðlýklý mekanlarda
eðitim almasýný saðlamak amacýyla ilçe
sýnýrlarýndaki bütün okullarý eðitim ve öðretim
sezonu baþlangýcýnda ve sömestr tatilinde
olmak üzere yýlda iki kez ilaçladýklarýný
vurguladý.
Baþkan Bekir Yýldýz, “Okullarý haþere ve
bulaþýcý mikroplardan temizleyerek, öðrenciler
için saðlýklý eðitim ve öðretim mekanlarý
oluþturmayý istiyoruz. Milli Eðitim
Müdürlüðü ile görüþerek okullarda; sýnýf,
yemekhane, yatakhane, bodrum, kazan dairesi
üzüm baðlarýnda eylül ayý ile baþlayan
bað bozumu turistlerinde büyük ilgisini
çekiyor.
Peribacalarýný gezdikleri yerlerde
karþýlarýna çýkan üzüm baðlarýna girerek
burada yöre halký tarafýndan
gerçekleþtirilen bað bozumlarýna katýlan
Alman ve Fransýz turistler, bir yandan da
bol bol üzüm yiyor.
Açýklamalarda bulunan Mustafapaþa
Belediye Baþkaný Levent Ak, beldelerinde
yetiþen sofralýk ve þaraplýk üzümlerin
Türkiye'nin en lezzetli üzümlerinden
olduðunu söyledi.
Burada üretilen beyaz üzümlerin ayný
zamanda yöre halký tarafýndan eylül
ayýndan itibaren ‘tevek’ adý verilen aðaç
çubuklarýna asýlarak evlerin kiler
bölümünde saklandýðýný ve üzümlerin bu
þekilde tazeliðini koruyarak mart ayýna
kadar durabildiðini ifade eden Ak,
ve tuvaletleri ilaçlayýp, dezenfekte ediyoruz.
Temiz ve saðlýklý çevre oluþturmak için
elimizden gelen çabayý gösteriyoruz. Bu
vesileyle yeni eðitim ve öðretim yýlýnda bütün
öðretmen, öðrenci ve idarecilerimize baþarýlar
diliyorum” dedi.
Kent Haber
MUSTAFA SÜMEN
"Turizmin yaný sýra üzümcülük bölgemiz
için son derece önemli. Beldemizde
bulunan çok sayýdaki üzüm baðý
turistlerinde büyük ilgisini çekiyor. Zaman
zaman karþýlaþtýklarý yöre halký ile birlikte
bað bozumuna katýlan turistler, bölge
üzümlerini bu þekilde tatma fýrsatý da
yakalýyor" dedi.
Kent Haber
GEREKLÝ TELEFONLAR
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
Hacýbektaþ Öðretmen evi
441 3009
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
441 31 20
ARAÞTIRMA
Ne tür malzemeler kullanýldý?
Oðuz Elbaþ: Lirde aðaç malzeme
kullanýldý. Hem gövde hem ses kutusu, hem
baðlantý elemanlarý tamamen ahþap
malzemeden yapýldý. Baðlamalar ha keza
yine ahþap. Bu Ankara’da yapýldý. Çalpar
metal malzemeden yapýldý. Kavallar ahþap.
Çoðu ÝTÜ’de yapýldý, Avanos’ta çömlek
darbuka yapýldý. Elimizde Hitit öncesinden
koloni çaðýndan kalan orijinal darbukalar
var. Bunlar, piþmiþ topraktan yapýlmýþ. Biz
de piþmiþ topraktan ayný ölçülerde çömlek
darbuka yaptýrdýk.
Bu projeyle artýk týnýsýný bugün
duymadýðýmýz, 3700 yýl öncesine ait
çalgýlar hayat buldu diyebilir miyiz?
Oðuz Elbaþ: Evet, yeniden soluklandýlar.
Deðerli hocamýz Okan Murat Öztürk’ün
elinde baðlamalar, ses bulacaklar. Bunlarý
yeniden dünyaya dinleteceðiz.
Hitit çalgýlarýyla bir konser. Hayal etmek
biraz zor gibi. Siz nasýl hayal ediyorsunuz?
Okan Murat Öztürk: Orkestra eseri
olduðuna göre temel orkestra çalgýlarýndan
oluþuyor. Bunun yanýsýra geleneksel müziðe
özgü çalgýlar ayrýca Hitit dönemine ait
yeniden inþa edilmiþ çalgýlar var. Bunlarýn
bütününden nasýl bir ses çýkacaðýný açýkçasý
hayal ettik ama somut olarak provolar
sýrasýnda duyacaðýz. Provalarýmýz konserden
bir-iki gün önce olacak. Þu ana kadar tek
tek çalgýlardan duyduðumuz sesler, bizim
geleneksel çalgýlarýmýza benzerlik gösteriyor.
O yapýdaki çýkacak sesin birbirinden çok
büyük farklýlar sunmasý pek mümkün deðil.
Bir kýsmý çengden çýkan seslere benziyor.
Büyük lirden arp ve çeng benzeri ses çýkýyor.
Baðlamalardan bizim sazlarýmýza benzer
ses çýkýyor. Bir tanesi deri göðüslü, tara
benzer ses çýkýyor. Halk kültüründe çalýnan
çalgýlar ile onlardan çýkan ses ile geriye
doðru arkeolojik bulgulardan hareketle,
ölçeklendirilerek yapýlan çalgýlarda da bir
paralellik, aynýlýk demiyorum, benzerlik
olduðundan söz edebiliriz. Ýnsanoðlunun bir
çabasý var. Biz niye arkeoloji ile tarih ile
uðraþýyoruz? Bu bir anlama çabasý. Sanatsal
yanýyla bakýldýðýnda da burada bir yorum
var. Bilim belgeler üzerinden hareket eder,
ama sanat her zaman belgeyle baðýmlý
kalmak zorunda deðildir. O sizin nasýl
yorumladýðýnýz ve hissettiðinizle
baðlantýlýdýr. Hattuþa projesi, temelde
bilimsel verilere dayanan günümüz halk
kültürünün özelliklerini, Avrupa kültürünün
özelliklerini deðerlendiren ama bunlarýn
hepsini sanat potasý içinde eriten bir þey.
Hattuþa, bizim yorumumuz olacak.
Oðuz Elbaþ: Belki de böyle bir orkestra
ilk defa oluþuyor.
Okan Murat Öztürk: Dünyada ilk kez
yapýlan bir þey bu. Müthiþ bir orkestra oluþtu.
Ýlginç bir müzikal eser ortaya çýktý.
3700 yýllýk çalgýlarýn, dünya müzik
ailesine yeniden kazandýrýldýðýný
söylüyorsunuz. Artýk çok özel bir projede
deðil de daha yaygýn þekilde kullanýlmasý
mümkün olacak mý?
Okan Murat Öztürk: Bu çalgýlar ses
üretiyor. Her zaman her durumda
kullanabilirsiniz. Zaten o baðlamalarý
konserlerde kullanmak istiyorum.
Oðuz Elbaþ: Bambaþka bir renk çýktý.
Bu bir deneysel çalýþma. Ortaya bir þey çýktý.
Modern bir orkestra ile çalacaðýmýzý
varsayarak teknik oynamalar yaptýk. Sahnede
çalýnabilir olmasý için teknik uyarlamalar
yaptýk. Ýleride belki özüne döneceðiz.
Hattuþa projesinde kullanýlacak
çalgýlar hangileri?
Oðuz Elbaþ: Lir, kaval, davul, zil gibi
arkeolojik çalgýlar da var, çeng gibi
geleneksel çalgýlar da.. Macarlarýn Simbalon
ve taragotu, Portekiz’in gitarý, Ýtalya’nýn
gayda türü çalgýlarý da bulunuyor.
Hattuþa projesini görecek, duyacak ve
konseri izleyecek olanlar, konser
sonrasýnda nasýl bir bilinç kazanacaklar?
Ne öðrenecekler?
Okan Murat Öztürk: Batý kendi
uygarlýðýnýn temeli olarak eski Yunaný
kendine referans alýr. Anadolu kültürü
üzerinde yapýlan çalýþmalar, ortaya
koymuþtur ki, Helen kültürünün kaynaðý
Anadolu’dur. Felsefe, demokrasi kültürü,
bilimin ilk örnekleri açýsýndan yani Yunan
medeniyetini referans haline getiren
özellikler neyse, bunlar Anadolu orijinlidir.
Heraklit, Hipokrat, bildiðiniz dünya
bilimlerinin kaynaðý durumunda olan bilim
insanlarý ve filozoflar aslýnda Anadolu’da
yaþamýþ veya doðmuþlardýr.
Ýskender Ohri mesela, bütün bunlarýn
hepsini Helen kültürüne mal edilmesini
hatalý bulur. Bunlarýn hepsi Anadolu’dadýr.
Bugünkü dünyada ABD, dünyanýn her
yerinden insan alýyor. Orada yaptýklarý
bu topraklarýn müziðini farklý biçimde
dünyaya tanýtacaðýmýz için çok mutluyum.
HATTUSA METNÝ
Hattuþa için bestelenecek eserde yer alan
metnin birinci bölümünde(A), Hititler
tanýmlanarak dünya için önemi vurgulanýyor.
Ýkinci bölümde (B) Hitit kültürü ve
günümüze yansýmalarý ile uygar dünyaya
sunduðu deðerler iþleniyor. Üçüncü bölümde
(C) ise Hitit yaþamýndan kesitler veriliyor.
Son bölümde (D) ise Hititlerin yok oluþu
anlatýlmaya çalýþýlýyor. Metin, eserin sunumu
sýrasýnda özel sahne uygulamalarý ile þiirsel
bir dille seslendiriliyor.
A
yýllar yýllar önce âh nice bin yýl önce
analara bir ana doðar gibi Anadolu!
Hitit bir güneþ gibi ufukta görününce
ruhlarýn birbirini tanýdýðý bu yerde
daðlar kýzýdýr Kibele’nin ýrmaklar oðlu
yýllar yýllar önce âh nice bin yýl önce
nurdan bir alev yükselir Neþa semâlarýndan
Hitit pýrýl pýrýl ve bir Dünya doðar bundan
yýllar yýllar önce âh nice bin yýl önce
kopar sevda sözleri Hattuþa surlarýndan
âh Hattuþam
sakýn bizi kör kuyulardan
âh Hattuþam
ruhumu ýþýklarla dolduran…
aþk senden huzur senden bilgi senden
þimdi bir ben-i âdemiz topraðýnda
Zaman bir Hitit suyudur unutma!
akar çaðlar boyu taþ duvarlarýndan
Hattuþa… Hattuþa… Hattuþa…
B
nasýl eserse fýrtýnalar dört bir koldan
nasýl buluþursa akarsular bir havzada
þimdi aðaçlar “bir orman” oldular orda
Hattuþa… Hattuþa… Hattuþa…
demirle iþlenir Tunç Zamaný bu sevda
âh bin yýl çaðlamýþ bir ýrmak gibisin
seninle büyüdü gül, menekþe, lale
dizlerinde bülbül ellerinde güvercin
sendin her duanýn sýðýndýðý Son Kale
duyulur duvarlarýnda sesi bütün dinlerin
düþünce veya ürün ABD’ye mal ediliyor.
Bu, bir Çin Japon geliþmesidir denilmiyor.
Uygarlýk tarihine baktýðýmýzda çifte
standartlar karþýlaþýyoruz. Doða bilimlerinin,
felsefenin temeli Anadolu olduðu halde,
bunlarýn tamamýný Helen kültürüne mal
ediliyor. Burada ideolojik bir saptýrma var.
Türkler de çok bilinçli ve duyarlý deðilller.
Kültür sanat insanlarýnýn sayýsý da az, Böyle
olunca ideolojik anlamda zemin
kaybediliyor. Hattuþa gibi projeler, bu ve
benzeri noktalarda Türkiye’nin daha fazla
bilinçlenmesinin, dünyaya Anadolu’dan
bakabilmesinin ufkunu açabilecek. Çok
boyutlu düþünülmesini, sorular sorulmasýný
tetikleyebilecek.
Oðuz Elbaþ: Helen kültürü, demir çaðýn
son dönemine denk gelir, yenidir. Ama Hitit
çaðý dediðimiz zaman çok gerilere gidiyoruz.
O dönemden yaklaþýk 1500 yýl daha geriye
gitmeniz lazým. Dünyada insanlar maðarada
yaþarken Anadolu insaný yerleþik düzene
geçiyor. Kentler kuruyor. Bütün bunlarý
yadsýyoruz ve Anadolu’yu þu andaki popüler
kültür etkisiyle dünyada bambaþka bir yere
oturturuyoruz. Barbarlarýn dünyasý gibi bir
yere oturtuyoruz. Anadolu uygarlýðýn
dünyasýndan çýkýyor, barbarlar dünyasý
haline geliyor. Buna tahammül etmek
hakkaten çok güç. Þimdi, Hattuþa projesiyle
döner bir ulu çýnarýn etrafýnda Dünya
su nasýl koþarsa yapraklara, dallara
akar derya misali yarýn limanlarýna
Hattuþa… Hattuþa… Hattuþa…
okunur duvarlarýnda hâlâ bu sevda
Hatti de sen Hurri de sen Luwi de sen
aþkýn töresiydi þimdi Anadolu’da esen
yeller arasýnda büyür Kýzýlýrmak illeri
Ruhun uyurken kilde, metalde, mermerde
sendin o rüya kalbimizden usulca geçen
âh Hattuþam
sesler mi geliyor Yazýlý Kaya’dan?
âh Hattuþam
sözlerin balý mý
dökülen o Taþlardan?
dal senden, yaprak senden, kök senden
açar bir ebedî sevda tohumlarýndan
her bahar bir mesel gibi dillerde gezen
okunur þarkýlarý Anadolu topraðýndan
Hattuþa… Hattuþa… Hattuþa…
Zaman bir Hitit aðacýdýr unutma!
C
bir þarkýydý dualarý o zaman tanrýlara açýlan
elleri insanlarýn, davullarý, zilleri, gönülleri
þenlik daðýlýr gibi kalkýlan ulu bir sofradan
duydun mu usulca gelip geçen o hüzün
yelini?
“….Zababa… Zababa… Zababa…”
kýrallarýn sadasýymýþ o kubbede yankýlanan
solmuþ kaftaný, devrilmiþ tahtý, düþmüþ tâcý
yanar bulutlar içinde þimdi bir veba güneþi
yazlarý bir gölge gibi saran o “baldýran” acý
ne zaman sileceksin Arinna ne zaman?
âh deryalara dönerken mi gözümün yaþý?
uyku bir ejderha gibi konunca bedenime
karabasanlar ürüyor kalbinde halkýmýn
nerde eski rüyalar, o lirik þarkýlar nerde?
sönerken ruhum bir kandil gibi derinlerde
uyurum nice bin yýl ardýnda büyülü bir camýn
âh Hattuþam
zaman tarumar
el açtýðýmýz Ulular
þimdi yok!
daðýlýr bahçe,
kuþlar göçer
Güneþ üstümüzde
þimdi yok!
D
gel sen de unutma bu yerde Ulu bir Güneþin
battýðýný
anýlarýn bir sevda gölgesi gibi ruhunu
sardýðýný
ne zamandýr yýldýzlar ýþýmayý unuttu mu
diyorlar?
söyle onlara Hattuþamýn ebedî bir KOR gibi
yandýðýný
HATTUSA
Konser
Yazan ve Yöneten / Written and Directed
by : Oðuz ELBAÞ
Genel Koordinatör / General Coordinator:
Mustafa BAYUR
Müzik / Composer : Ertuðrul
BAYRAKTARKATAL
Yönetmen Yardýmcýsý (Müzik) / Assistant
Director (Music): Okan Murat ÖZTÜRK
Conductor: Ertuð KORKMAZ
Concertmeister: Cihat AÞKIN
Sanat Yönetmeni / Art Director: Tamer
LEVENT
Anlatým / Presented by: Tamer LEVENT &
Meltem Keskin BAYUR
Metin / Music Text: Oðuz ELBAÞ & Alphan
AKGÜL
Kostüm Uygulama ve Tasarým / Costum
Realization and Design:
Sitare Yýlmaz OKUTAN
Sahne Tasarým: Eþber KARAYALÇIN
Görüntü Yönetmeni / Visual Director: Can
ÖZGÜN
Tonmeister: Yalçýn TUÐSAVUL
Hitit Çalgýlarýnýn Yeniden Yapýlandýrýlmasý
/ Reconstruction of Hittite Instruments:
Oðuz ELBAÞ, Özgür KURÇ, Soner
SEÇKÝNER, Tunç BUYRUKLAR, Þafak
KÖKSAL, Ýbrahim COÞKUN, Özay ÖNAL,
Aydýn AFACAN, Feridun OBUL
Fotoðraf Sergisi / Photograph Exhibition:
Oðuz ELBAÞ & Mustafa BAYUR & Þadi
AYCAN & Manolya BAYUR
Ýngilizce Çeviri: Aykut AKYÖN
Portekizce Çeviri:
Afiþ / Broþür Tasarým: Þadi AYCAN
Yapým / Producer / NGO:
CFCU & Ýtalyan Kültür Ataþeliði & TOBAV
Bitti
Asým Öz/TÝMETÜRK
Önce romanýnýzdan ve romanýnýzýn yazýlýþ
öyküsünden baþlayalým: Niçin Her Daðýn
Gölgesi Deniz’e Düþer?
Bir kitap yazayým derdiyle yazmadým bunu.
O köyde doðmuþtum, o köyün hikayelerinin
sýradan hikayeler olmadýðýný biliyordum. Köyün
dýþýna çýkýnca bunu daha çok hissettim. Anlatýcý
benim beraber büyüdüðüm kuzenimdi. Onun
öldürülmesi, onu yazmam gerektiði derdine
düþürdü beni. Ýkisi birleþti, hem köye hem de
Fidel’e vefa diyelim, ortaya bu çýktý.
Roman yazarlarý romanlarýnda en iyi
bildikleri konularý iþliyorlardýr diye
düþünüyorum. Yani, seçtiði konuyu iyi bilmek
zorundadýr roman yazarý…. Romanýn hazýrlýk
aþamasýndan söz edebilir misiniz ilk olarak?
Hazýrlýk döneminde nasýl bir yöntem
izliyorsunuz? Nasýl oluþtu/yazýldý bu roman?
Bildiðim, içinde büyüdüðüm bir meseleler
zinciriydi. Yazmaya karar verdikten sonra döne
döne köylüleri dinledim. Yakýnlarýmý dinledim.
Hafýzamý sürekli yokladým. Küçük ayrýntýlarýný
hatýrladýðým meseleleri sordum. Ben doðmadan
evvelki köyü anlattýrdým. Sürekli bir anlatýydý.
Ama gözünüzün önüne elinde teyple
mütemadiyen kayýt tutan biri gelmesin. Biz
akþamlarý çay içip muhabbet ederdik. Gülerdik.
Bir muhabbetin içinde baþka bir þey çýkardý.
Onlarý küçük küçük hafýzama yerleþtirmiþtim.
Bir gün hafýzamýn kapaðýný açtým, herkesinkini
de açtýrdým ve yazmaya baþladým. Tabi yazarken
de sürekli yeni þeyler öðreniyordum.
Az önceki soruyu yöneltmemin bir diðer
nedeni de, romanlarýnýzýn deyim yerindeyse bir
yapbozu andýrmasý; tüm parçalarýn yerli yerine
oturtulmasý oldukça uðraþ gerektiriyor olmalý
ve siz de bunu ustalýkla, hiç 'boþluða düþmeden'
yapýyorsunuz.
Ustalýkla yaptým mý bilemiyorum. Yapmaya
çalýþtým. Olmuþsa ne ala…
Malatya’da bir köyde, Akçadað’ýn Gölpýnar
köyünde büyümüþsünüz. Romanda
otobiyografik unsur epey fazla. Niçin bu yöntemi
seçtiniz? Bunun handikaplarý oldu mu?
Bu yöntemi özellikle seçmedim. Anlattýðým
köy benim köyümdü, ben ve biz oradaydýk.
Haliyle otobiyografik oldu. Ama tabi zorluklarý
oldu. Her þeyin gerçek olmasý, anlatýlanlarýn
orada hayatta olmalarý beni korkuttu, korkutuyor
da hala. Birilerinin eline kitabý alýp, “bu ne
böyle” demesinden korkuyorum. Neyse ki henüz
öyle bir tepki almadým.
Yaþantýlarý romanda kullanýrken, daha
doðrusu romana yedirirken ölçütünüz ne oldu?
Ýþte zorlandýðým kýsým buydu. Bir insanýn
kendi geçmiþi ve çocukluðu onun için önemli,
özeldir. Peki ya baþkalarý için de özel midir?
Hep þundan korktum. Birileri eline alýp “eee,
ne olmuþ yani” derlerlerse ne yapacaðým. Böyle
denmemesi için sürekli eleme yaptým.
Kahramanlarý eledim, hikayeleri eledim ve
kalburun üstünde kalanlarý yazmaya çalýþtým.
Ama tabi bir sürü þeyi yazamadým.
Deniz Gezmiþ ve arkadaþlarýnýn Gölpýnar’da
evinde kaldýklarý Teslim Töre romanýnýzýn
kahramanlarýndan ama ayný zamanda sizin
dayýnýz. Teslim Töre’yý romandaki kiþiliði ve
hayattaki kiþiliði üzerinden anlatýr mýsýnýz?
Ben doðmadan önce köyden ayrýlmýþ biriydi.
Onun adýyla büyümüþtük. Ama nasýl bir adam
olduðuna dair hiçbir fikrim yoktu. Yakalandýktan
sonra, bembeyaz saçlý bir adamken onu tanýdým.
Ýriyarý, tok sesli bir adamdý. Ama sohbet edip,
beraber vakit geçirdikçe baktým ki o iriyarý
adam aslýnda çocuk gibi. Sevecen, duygusal…
Bazý þeyleri ona anlattýrýrken de zorlandým.
Mesela Sinanlarý anlatýrken üzülüþünü,
gözlerinin doluþunu görmek beni zorluyordu
ama mecburdum.
Bunun dýþýnda kalan roman kiþilerini
seçerken neleri gözettiniz?
Neler yaþadýklarýný baktým. Aslýnda özne
olabilecek baþka kiþiler de vardý. Ama o politik
anlatý hattýnýn üzerinde duran, devamlýlýðý olan,
onlarýn dünyasýnda köyü ve Türkiye’yi
anlatabileceklerimi seçtim. Bir de baþlarken
söylediðim gibi, Fidel öznemdi ve onun
çevresini seçmem gerekiyordu.
Romaný kaleme alýrken nasýl karþýlanacaðý
konusunda endiþeleriniz var mýydý? "Kim bu?
Bize bu olaylarý anlatacak cesareti nereden
buluyor" derler diye düþündünüz mü?
Cesaret meselesi deðil de, anlattýklarýmýn
bir ehemmiyetinin olup olmadýðý konusunda
baþlangýçta sorun yaþadým. Ama sonra baktým
ki hayýr, bunlar özel meseleler ve bu ülkenin
seyrini veriyor.
Hem Alevi, hem komünist, hem de Kürt bir
ailede dünyaya gelmeniz sizin politik
konumlanýþýnýzý nasýl etkiledi?
Kafadan bu üç özellikle büyüdüm. Kafadan
solcu oldum, kafadan Kürtlüðümü savundum.
Bence üç adým önde baþladým hayata. Çünkü
bu özellikler bence ayýcalýktýr. Kendimi
ayrýcalýklý hissediyorum. Memnunum.
Biyografinizden epey gazete deðiþtirdiðinizi
öðrendim. Gazeteciliðe nasýl baþladýnýz? Peki,
gazeteciliðin yaný sýra, edebiyat meseleleriyle
uðraþmaya ne zaman baþladýnýz?
Gazeteciliðe 1995 yýlýnda Yeni Politika
gazetesi ile baþladým. Gündem geleneðinin
gazetesiydi. Oraya yakýn hissediyordum
kendimi. Yazmak ilgimi çekiyordu. Edebiyat
ise kendiliðinden geliþti. Özel olarak karar
vermiþliðim yok.
Kavramlarýn daha net olduðu yetmiþli yýllarla
bu günler arasýnda nasýl bir fark görüyorsunuz?
Samimiyet her þeyin ölçüsü olmaya yeterli mi?
Bu sorunun cevabý çok uzun ama ben kýsa
cevap vermeye çalýþacaðým. 70’leri yaþadýðýmý
söyleyemem çünkü 76 doðumluyum. Ama o
dönemin býraktýðý miras ve dinlediklerimden
hareketle þunu söyleyebilirim; kavramlar daha
yalýndý. Devrimciysen devrimciydin.
Milliyetçiysen milliyetçi. Devrimci olmanýn
esaslarý belliydi. Karþýlaþacaðýn muamele
belliydi ve genel bir ifadeydi. Samimiyetini
sorgulamýyorum. Samimiyet kiþisel bir þeydir
çünkü. Ama bugün her þey birbirine karýþmýþ
durumda. Kendilerine devrimciyim diyenler
mesela Kürt meselesine iliþkin yazýlar
yazdýðýmda bana küfürlü mailler
gönderebiliyorlar. Ya da devrimci olduðunu
sanan gençler ordunun yedeðine düþtüklerinin
farkýnda olmayabiliyorlar. Kavramlarýn hýzla
karýþtýðý ve kirlendiði kanaatindeyim. Zaten tek
yol artýk devrim deðil. Devrime giden yollar
çok karýþmýþ. Devrim tanýmýnýn tek bir karþýlýðý
da yok artýk.
Romanýnýzda Kürtçenin zor þartlarda
varlýðýný sürdürerek günümüze geliþine de
deðiniyorsunuz. Ayrýca Kürtçe edebiyat odaklý
etkinlik ve çalýþmalarýnýzda var. Kürt/Türk
sorunu odaklý yazýlarýnýzda yayýmlanýyor. Þunu
sormak istiyorum. Kürt sorunu ve bu çerçevede
Kürtçe hala yerli yerine oturtulabilmiþ deðil.Bu
iki konu çerçevesinde neler söylemek istersiniz?
Ooo, yýlýn uzmanlýk sorusu. Kürt sorunu
nasýl çözülür ve yerine oturura nasýl cevap
vereceðim. Onlarca makale yazdým. Bu bir
demokrasi ve insanlýk sorunu. Faþizmden iþgale
uzanan bir zincir. Asimilasyondan cinayete
varan bir rezaletler halkasý. O nedenle bence
Kürtler ve Kürt hareketi ayrýlmak istiyorsa
ayrýlsýn, beraber yaþamak istiyorsa yaþasýn. Her
ne olacaksa efendice olsun. Böyle ev içi
tecavüzlere, evliliðin kutsallýðý adý altýnda
katlanmanýn manasý yok. Ya nikah tazelensin
ya da tek celsede boþanýlsýn.
Kürt edebiyatýna gelince… Edebiyatýn
geliþebilmesi için yaþamýn tüm alanlarýndan
istifade etmesi lazým. Önü kapalý bir dil nasýl
geniþlesin. Öðretilmeyen, eðitimi yapýlmayan
bir dille nasýl üreteceksiniz. Bu çok uzun ve
asap bozucu bir mesele. Umarým bir an önce
haysiyetlice çözülür.
Okulun öðrencileri çevrelerine
yabancýlaþtýrmasý Kürtçe konuþan çocuklar ve
aileler için nasýl iþliyor?
Bu bir asimilasyon süreci. Hem dini, hem
kültürel hem de etnik bir asimilasyon süreci. O
okullar bir yandan aydýnlatýrken bir yandan da
asimile etmiþ ama bizim köylüler hala bunun
farkýnda deðil. Tak diye kesilmiþ dil. Anadan
oðla geçmemiþ. Bence farkýnda olsalardý önüne
geçerlerdi. Herkes bir bütün olarak onay vermiþ
ve bunu medeniyet sanmýþ.
Peki güncel ve gündeþ Kürt (k)açýlýmý
hakkýnda ne düþünüyorsunuz?
Genelkurmay Baþkaný geçen gün bu suyun
boyunu verdi. Nereye kadar yüzüleceði aþaðý
yukarý anlaþýlýyor. Ayaklar yere deðsin yeter
gibi görünüyor. Umudumu korumak istiyorum
ama pek bir þey çýkacak gibi de gelmiyor bana.
PKK’yi muhatap almadan nasýl Kürt sorununu
çözeceksin? Hadi diyelim ki alma ama en
azýndan taleplerini yerine getir. Ona da yok…
Bu ülkede ölecek çocuk yeterince var. Stoklar
bizim bir otuz yýl daha götürür kafasýyla ne
kadar yüzeceksin ki? Kollarda kol simidi, aman
ayaðýma çakýl battý, battý ama ben bu çakýlý da
vermem… Ne bileyim, abuk subuk bir durum
iþte.
Gidiþatýn sonu nereye varýr sizce?
Bilmiyorum. Mezarlýk sayýmýz artar. O
kesin…
Alevi kültürün sol ideolojinin
toplumsallaþmasý ile geçirdiði dönüþümlere de
deðiniyorsunuz. Genel olarak Cumhuriyet
döneminde özel olarak da 60 sonrasýndan bu
yana Aleviliðin evrimi nasýl bir süreç izledi?
Siz bu sürecin olumlu ve olumsuz yönleri
hakkýnda ne/ler düþünüyorsunuz?
Aleviler bence 60 sonlarý, 70 baþlarýnda iyi
bir sýnav verdi. Devrimci hareketi desteklediler.
Ama darbeden de nasiplerini iyi aldýlar. Dediler
ki ne varsa yine Kemalizm’de var. Ki bence bu
bir Stockholm sendromudur. Yine Kemalizm’e
sarýldýlar. Ben þu andaki Alevi hareketlerini geri
buluyorum.
Romanýnýzda Çocuklara verilen isimler de
ilginç. Ýsimler üzerinden politikleþme ya da
politik duruþunu açýða vurma durumu var. Ne
dersiniz?
Doðru… Herkes isminin taþýyýcýsý oldu.
Henüz fire yok. O dil, o kültür ve gelenek içinde
büyüyünce, dünyan da öyle þekilleniyor ve
devam ediyorsun.
12 Eylül öncesi ile sonrasýnda
deðiþen/deðiþmeyen neler var Türkiye’de?
Bu soru çok zor. 12 Eylül bence korkunç
bir toplum yarattý ve o devam ediyor.
Deðiþtiremiyorsun. Deðiþtirmeye kalktýðýnda
karþýnda binlerce Kenan Evren görüyorsun. Çok
vahim. Yeni neslin Kenan Evren’i resim çizen
bir tonton dede olarak tanýmasý bile yeterince
kabus.
Bu süreçte ekran toplumu olmanýn
getirdiklerine ve götürdüklerine de
deðiniyorsunuz. TRT’nin filmlerine de. . Peki
bu noktada filmlerde Kürt/lük temsili hakkýnda
belleðinizde hangi imgeler var?
Kapýcý efendiler, salak aðalar… Zaten bu
televizyon ve edebiyat dünyasýnýn utancýdýr.
Özel karakterler hatýrlamýyorum. Yani þu anda
hemen aklýma gelen bir þey deðil. Ama Kürt
imgesinin saçma sapan ve ötelenmiþ bir biçimde
yer edindiði malum.
Ve sonunda herkes biraz yenik, biraz maðdur.
Romanýnýz için, sorunlu ve sorumlu bir roman
diyebilir miyiz?
Aktarýcý diyelim. Sorumluluklar
yüklemiyorum. Bir hatýrlatýcý. Hatýrlamak ve
sorgulamak isteyene…
Romanda adanmýþlýk ya da kurban
metaforunun alttan alta iþlediðini görmek
mümkün. Ýnsanlar için, insanlýk için, kendi
küçük dünyasýný aþan amaçlar için çabalayan
herkes biraz böyledir. Bu baðlamda, karþý
çýkanlar/savunanlar da olacaktýr. Katmanlý bir
okumaya elveriþli olan romanýnýzý, sadece
siyasal-ideolojik katmanda okumakla yetinecek
olanlarýn tepkilerini hesaba katmýþ olmalýsýnýz.
Elbette ki kattým. Kimsenin itiraz edebilecek
mecalde olduðunu sanmýyorum. Çünkü sol ve
sað kendisini sorguluyor. Herkes o dönem
yaþanan açmazlarý, yanlýþlarý biliyor. Ben çok
da tepki beklemiyorum açýkçasý. Tepki
duyanlarla da tartýþacak gücüm var.
Sancýlý bir dönemini anlatýyorsunuz. Ýronik
bir dil takýndýðýnýz da oluyor, eleþtirel bir dil
de. Keþke sorunlar bu hale gelmeseydi de ben
böyle bir roman yazmasaydým dediðiniz oldu
mu hiç?
Hayýr demedim. Çünkü ben bir doktor
deðilim. Keþke sen hasta olmasaydýn da ben de
sana bakmasaydým gibi. Zaten olmasaydý ben
de yazmayacaktým. Bu yanýyla bakmadým hiç.
Acýlar elbette ki yaþanmamalýydý. Evet, keþke
Fidel yaþasaydý da ben onu yazmak yerine
onunla gezseydim, yine çocukluðumdaki gibi
beraber vakit geçirseydim.
Romanlarý, iþledikleri konuya göre
gruplandýrmak edebiyat bilimciler arasýnda
yaygýn bir eðilim, ama yanýltýcý yanlarý da yok
deðil. Bu açýdan romanýnýzý sýnýflandýrmak için
siyasi ya da belgesel roman nitelemeleri uygun
olur mu?
Ben daha çok anlatý roman diyorum. Siyasi
roman da diyebiliriz. Belki de Cumhuriyetin
ilk dönemlerindeki gibi köy romaný falan deyip
aradan çýkmak daha iyi olurdu. Bilemiyorum,
sýnýflandýrma yapýlabilir tabi.
Bu sizin ilk romanýnýz deðil mi?
Evet ilk. Bunan önce Mayoz Bölünme
Hikayeleri diye mizah hikayelerini derlediðim
bir kitabým vardý. Yine Kürt meselesi odaklýydý.
O da politikti aslýnda.
Söyleþinin sonlarýna doðru biraz romandan
uzaklaþalým. Sizde yazma isteði uyandýran unsur,
genellikle bir imge mi, yoksa bir ritm midir?
Ritm demek daha doðru. Hareket ve
devamlýlýk… Ýmgelerle sanýrým pek iþim yok.
Öykü yazmakla roman yazmak arasýnda ne
gibi farklýlýklar gördünüz? Tabii teorik yanýný
sormuyorum, pratik yaþantýnýzda neler deðiþti?
Aslýnda ben pek öykü yazmam. Ýnsanlar
beni öykücü sanýyor da yok öyle bir þey. Çok
sýnýrlýdýr öykülerim. Ben daha çok deneme
yazarým. Dolayýsýyla ikisinin farkýný koyacak
kadar pratik bir deneyimim yok. Ortada bir
hikaye kitabý bir de roman var. Büyük büyük
laflar etmeyeyim.
Roman yazarken sizin için en büyük zorluk
nedir; özellikle böyle siyasi nitelikleri olan bir
roman yazarken?
Hayatýn kendisi. Gerçek… Gerçeðin zorluðu.
Yanlýþ bilgi vermek, yanlýþ algýlanmak. Bedeller
ödemiþ insanlara uzaktan bakýp da artistli
yapmak… Sanýrým yapmadým.
Aldýðýnýz tepkiler nasýl? Tanýmadýðýnýz
insanlarýn tepkileri ulaþtý mý size? Mesela email yoluyla?..
Tepkileri almaya baþladým evet. Hep olumlu
tepkiler aldým. Beklediðimden de iyi tepkiler.
Çok mutlu oldum.
Evrim Alataþ, Her Daðýn Gölgesi Deniz’e
Düþer, Ýletiþim Yayýnlarý, 2009
Timeturk.com
Alevi Haber
ALÝ NÝHAT DOÐAN’ a hitaben Nafiz
amcanýn Mustafa Özcivan beyin
yazdýklarýna; kýzý ve yaþananlarýn en
yakýn tanýðý olarak, önce ben bir þeyler
Söylemek istedim.(Kendisi lüzum
görürse cevabýný iletecektir!)Sen nerden
bileceksin diyeceðinizi de biliyorum. Çok
þey biliyorum! Çünkü ben yaþýtlarým top
oynayýp, ip atlarken, kitap okuyordum.
Kendimden büyüklerle vakit geçirip,
edilen sohbetlerden bir þeyler öðrenmeye
çalýþýyordum. Ve bizim evimiz sadece
seçim zamanlarýnda deðil, daima seçim
bürosu ve siyasi parti temsilciliði
havasýndaydý. Hafýzam gayet iyidir ve o
yýllardan çok izler taþýr.
Ýlk olarak size cevap vermek istiyorum
Nafiz amca; kýrgýnlýðýnýza neden olan
konuyu biliyorum. Belediyenin
düzenlediði halk meclisi toplantýsýnda
yoktum ama sizler gibi zehir hafiyeler
aracýlýðýyla deðil, bizzat babamdan
biliyorum konuþulanlarý. Çünkü mevzuu
tarafýmdan, toplantýdan önceki yazýnýza
cevaben kaleme alýnmýþtý zaten. ALÝ
NÝHAT DOÐAN! Yani benim babam;
vakti zamanýnda,”ben Nafiz abim için
çocuðumu bile keserim” derdi. Yolunuza
kurban edilen o çocuk benim… O sizi
ve diðer arkadaþlarýný ailesinden hep önde
tuttu. Hanginizin ihtiyacý olsa; canýný,
malýný, yüreðini ortaya koydu. Bunlarý
siz benden daha iyi bilirsiniz; çünkü ben
babamý sizden arta kalan zamanlarda
görebildim ancak. Ve yine iyi bilirsiniz
ki, ALÝ NÝHAT DOÐAN kesseniz doðru
bildiðini söylemekten çekinmez. Herkesin
saçýna göre tarak seçmez yani. Haklý
olduðunuz yerde savunur, haksýz
olduðunuz yerde eleþtirir. Kendisi sadece
ima etmiþ sanýrým. Ben imadan
hoþlanmam direk söylerim düþündüðümü.
Yazýnýzda
ALÝ RIZA beyi görev arkadaþlarýna
ihanetle ve vefasýzlýkla suçlamýþsýnýz:
Organizasyonla ilgili eleþtirileriniz sizin
yorumunuzdur, haklý ya da haksýzsýnýz
diyemem. Herkes düþüncelerinde
özgürdür. Fakat diðer konunun sýrf
muhalefet olsun diye gündeme getirildiði
çok açýk. Özelinde görüþüp
görüþmediðini, sahip çýkýp çýkmadýðýný
biz bilemeyiz. Bu kiþilerin özelidir ve
tartýþmak burada bana da düþmez. Ben
þahsým adýna HACI BEKTAÞ VELÝ’YÝ
anma törenlerinin bir reklam aracý
olmadýðýný düþünüyorum. Sýrf muhalefet
olsun diye birilerini korkaklýkla
suçluyorsunuz. Kimsenin avukatlýðýný
yapmýyorum ama geçmiþte sizin
ifadenizle afiþe olup yargýlanan insanlar
cesaretinizin neticesi miydi diye sormak
geliyor içimden?
Ben baþka bir soru daha sormak
istiyorum size;”ille dostun gülü yaralar”
diyorsunuz ya, iyi biliyorum ben o
dostluðu… Hatýrý sayýlýr bir bakanmilletvekili çevresi varken, sözü dinlenir
prestij sahibi bir insanken, cebi doluyken
içki sofralarýnýzýn yükünü çekerken,2030 kiþilik gruplarla traktörlerle arabalarla
gelip evden pikniklere götürdüðünüz
insandý sizin dostunuz! Þu an ki insan
elbirliði ile yok edip, arkasýndan acýyarak
baktýðýnýz NÝHAT sadece… ALÝ NÝHAT
DOÐAN’ ýn kadim dostlarý, Mustafa
Özcivan beyin dediði o içki masalarýnýn
müdavimleri olan; hala sakladýðým
fotoðraf karelerine sýðmayan o kalabalýk
grubunuzdan bir tek kiþiyi göremedim
ben yýllardýr evimizde! DOSTLUK
BUNUN NERESÝNDE, SORUYORUM
SÝZE?
Size cevabýma gelince Mustafa Bey:
Anlattýklarýnýzý bildiðim ve yaþadýðým
kadarýyla bir de ben tekrar edeyim; yýl
1984 ben 7 yaþýndayým. Evimizde bir
tartýþma oluyor. Kiþiler anne ve babam.
Mevzu seçim, isimler tanýdýk. Babamýn
aday adaylýðý aylar öncesinden
gündemde. Babam diyor ki; arkadaþlarla
konuþtuk Ali(Ali Demirci) abinin aday
olmasý isteniyor, ben Ali abinin karþýsýnda
aday olma saygýsýzlýðýný gösteremem,
vazgeçtim diyor. O güne kadar siyasetten
ve siyasetçiden nefret eden, siyasetçi
yalancý demektir sen yapamazsýn, bu iþe
girme diye kavgalar eden annem; bu kez
çekilme diyor. Ali abi temiz insan, onu
seçmezler iþlerine gelmez; bu seni devre
dýþý býrakmak için arkadaþlarýnýzýn ikinize
oyunu diyor.Ve aynen þu cümleyi sarf
ediyor; ”seni devre dýþý býrakacaklar,Ali
abiyi de sýrt üstü yere vuracaklar. Ali
Eðer’ i aday gösterip, onu seçecekler
oyuna gelmeyin diyor. Babam sen ne
anlarsýn onlar benim arkadaþlarým diye
kükrüyor!
Devam Edecek
Enerji Piyasasý Düzenleme Kurulu'nun
(EPDK), elektrikte 1 Ekim'den itibaren
konutlarda yüzde 9.68, sanayide yüzde 9.85
ve ticarethanelerde yüzde 9.97 zam yapmasý
elektrik tasarrufunu yeniden gündeme
getirdi. Uzmanlar, özellikle konutlarda
alýnacak basit önlemler sayesinde elektrikte
yüzde 20 ile 40'a varan tasarruflarýn
saðlanabileceðine dikkat çekiyor.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ElektrikElektronik Mühendisliði Bölümü'nün
geliþtirdiði 'aydýnlatma kontrol sistemi'
aydýnlatmada yüzde 60'a varan enerji
tasarrufu saðladý. Araþtýrma projesini
yürüten Elektrik-Elektronik Mühendisliði
Bölümü araþtýrma görevlisi Cenk Yavuz,
konutlarda ve iþ yerlerinde uygulanacak
basit tedbirler sayesinde elektrikte önemli
tasarruflar saðlanabileceðini söyledi.
Yürüttükleri projede gün ýþýðýndan daha
fazla faydalanarak aydýnlatma enerjisinden
maksimum miktarda tasarruf saðlamayý
hedeflediklerini kaydeden Yavuz, son derece
verimli þekilde güneþ alan Türkiye'de mesai
saatlerinde güneþ ýþýðýnýn yeterli þekilde
kullanýlamadýðýný ifade etti.Yavuz, güneþ
ýþýðýný kullanarak aydýnlatma elektriðinde
önemli oranda tasarruf saðlanabileceðini
kaydetti. Yurt dýþýnda profesyonelce
uygulanan konunun Türkiye için yeni
olduðunu vurgulayan Yavuz, "Özellikle
nisan ayýndan ekim ayýnýn sonuna kadar
mesai saatlerinde çok iyi þekilde gün ýþýðý
alýyoruz. Çalýþma ortamýnda saðlýklý bir
þekilde dikkat daðýlmadan ve konsantrasyon
bozulmadan çalýþýlabilmesi için gerekli olan
ýþýðýn bir kýsmýný veya daha fazlasýný gün
ýþýðýndan saðlayabiliyoruz. Aydýnlatmada
tasarruf için çalýþmalara baþladýk. Bu
kapsamda 55 metrekarelik deney odasýnda,
3 sensör ve 1 kontrol ekipmaný ile
kurduðumuz sistem; dýþarýdan gelen gündüz
ýþýðýnýn þiddetine göre elektrik kullanýmýný
ayarlýyor. Odada kimse olmayýnca veya ýþýk
açýk unutulunca, elektrik akýmý otomatik
olarak kesiliyor. Bu sayede gün ýþýðý tabanlý
sistemlerle yaz aylarýnda yüzde 60'a varan,
kýþ aylarýnda yüzde 20- 25'in altýna
düþmeyen, yýllýk bazda da yüzde 40- 45
civarýnda aydýnlatmada elektrik tasarrufu
yapabileceðimiz ortaya çýktý." diye konuþtu.
Tasarruf Ýiçin Neler Yapýlmalý?
Özellikle kamu kurumlarý ve kuruluþlarý
ile büyük iþ yerleri ile fabrikalarýn gün
ýþýðýný kullanarak ciddi oranda elektrik
tasarrufu yapabileceðini kaydeden Yavuz,
aydýnlatma elektriðinde tasarruf
yapýlmasýnýn ülke ekonomisine büyük katký
saðlayacaðýný ifade etti.
Konutlarda elektronik cihazlarýn dýþýnda
en çok enerjiyi aydýnlatma cihazlarýnýn
harcadýðýný dile getiren Yavuz, bir
araþtýrmaya göre, her evde akkor flamanlý
bir ampülün ayný ýþýðý verecek tasarruflu
bir lamba ile deðiþtirilmesi durumunda
senede ortalama bir barajýn ürettiði enerji
kadar tasarruf elde edilebileceðinin ortaya
koyulduðunu vurguladý.
Konutlarda ve iþ yerlerinde alýnacak
önlemlerle yüzde 20 ila 40 arasýnda elektrik
tasarrufu yapýlabileceðini anlatan Yavuz,
tasarruf için yapýlmasý gerekenler hakkýnda
þunlarý söyledi: "Akkor flamanlý ampüller,
tasarruflu aydýnlatma cihazlarýyla
deðiþtirilmeli. Evlerde az kullanýlan yerlerde,
apartman giriþlerinde ve bahçe
aydýnlatmalarýnda hareket sensörlü
armatürler kullanýlmalý. Bu önemli bir enerji
tasarrufu saðlayacaktýr. Ev ve iþ yerlerinde
gün ýþýðýndan yeterince faydalanýlmalý.
Televizyon, müzük seti ve bilgisayar gibi
elektronik cihazlarýmýzý düðmesinden
kapatmalýyýz, ya da fiþten çekmeliyiz. Bu
sayede elektronik cihazlarý yýldýrým ve
yüksek voltajdan korumuþ oluruz.
Elektronik cihazlar kumandadan
kapattýðýnýzda bekleme durumunda da
elektrik tüketiyor. Özellikle tüplü
televizyonlar ile büyük hoparlörlü müzik
setleri bekleme konumunda çok önemli
elektrik tüketiyorlar. Elektrik kullaným ücreti
06.00-17.00, 17.00-22.00 ve 22.00-06.00
saatleri arasý olmak üzere 3 zamanlý tarife
ile çalýþýyor. En ucuz tarife 22.00-06.00
saatleri arasýnda iþliyor. En pahalý tarife ise
17:00-22:00 arasýnda. Evde fazla enerji
harcayan çamaþýr ve bulaþýk makinasý,
elektrik süpürgesi ile ütünüzü tarifenin ucuz
olduðu saatlerde çalýþtýrýlmasý elektrik
faturasýný düþürüyor."
BirGün
7
Geçen hafta IMF Baþkaný’nýn kriz
deðerlendirmesini yazdýktan sonra bu hafta
sýra IMF ve Türkiye iliþkisini konuþmaya
geldi. Dominique Straus Kahn’a göre, IMF
3 ana baþlýkta çok önemli bir baþarýya imza
attý. IMF Baþkaný’na göre, küresel krize karþý
IMF kaynaklarýný 3 misline yani 750 milyar
dolara çýkarttý ve bu kaynaðýn neredeyse 500
milyar dolarý ihtiyacý olan ülkelere saðlandý.
IMF’nin kaynak saðladýðý ülkeler arasýnda bir
zamanlar kreditör kuruluþlarýn Türkiye ile
birlikte negatif deðerlendirdiði Brezilya’nýn
olduðuna dikkat çekelim. IMF’nin ikinci
önemli hamlesi, üye kuruluþlarýn rezervlerine
28 Aðustos itibariyle 250 milyar dolarlýk bir
enjeksiyon yapýlmasýnýn saðlanmasý. 9 Eylül
itibariyle 33 milyar dolarlýk bir ilave daha
yapýldý. Son olarak ise G-20’nin yaptýðý düþük
gelirli ülkelere 2-3 yýl içinde 6 milyar dolar
saðlanma çaðrýsýna IMF’in 3 yýl içinde 8 milyar
dolar, 2015’e kadar ise toplamda 17 milyar
dolar kredi saðlayacaðýný taahhüt ederek cevap
vermesi.
IMF kriz sonrasý özellikle G-20’nin de
isteðiyle böyle bir role soyunurken, Türkiye
açýsýndan durum nedir peki? Devlet Bakaný
Ali Babacan Orta Vadeli Program’ý
açýkladýktan hemen sonra, 16 Eylül’de IMF
Türkiye Masasý Þefi Rachel van Elkan’ýn
açýklamasýný dikkatli okumak gerekir. Elkan,
2010-2012 dönemini kapsayan Orta Vadeli
Ekonomik Program’da planlanan kamu
maliyesinin düzeltilmesi, özel sektör
faaliyetlerinin teþvik edilmesi ve ekonomik
büyümenin canlandýrýlmasý hedeflerini
canýgönülden desteklediklerini söylüyor. Bu
desteðe yeni ölçütler, yapýsal reformlar ve
kamu harcamalarýný azaltan yeni politikalarý
da eklemek gerekiyor doðal olarak.
Hal böyleyken Türkiye IMF ile anlaþmayý
yapmayacak demek biraz yersiz oluyor bana
göre. Zira özel çekim haklarýnýn oldukça
arttýrýldýðý bir ortamda yeni bir stand-by
yapmadan da IMF politikalarýný uygulayacak
gözüküyor, AKP hükümeti. Orta vadeli
programda açýklandýðý üzere 2009’un ortalama
yüzde 14,8 iþsizlik ile kapanmasý planlanýyor.
2012 hedefi ise yüzde 13.3. Yani iþsizlikte
dramatik bir düþüþ saðlamak hükümetin çok
umurunda deðil ve IMF hedefleri ile birlikte
okunduðunda bizim asla desteklemeyeceðimiz
bir model olsa da son derece tutarlý. Gerçekçi
mi? Hayýr. Zira bu yýl sonu itibariyle özellikle
tüketimdeki düþüþ nedeniyle bir yandan
ekonomiyi büyütürken, bir yandan da 41,5
milyar dolardan 11 milyar dolara inen cari
açýðý 2012’de daha da düþürmek için kamunun
yaratacaðý yeni iþ imkanlarýný unutmak gerekir
ve bu da iþsizlikte daha dramatik artýþlar
olabileceði þeklinde okunmalýdýr.
Sadede geldiðimizde 3 olguyu birlikte
okumak sokaktaki bizlerin orta vadeli
programýmýzý doðru yapmamýzý saðlayacak;
hükümetin Orta Vadeli Programý, IMF ve
Dünya Bankasý’nýn uygulayýcýsý olduðu yeni
kapitalist programýn ilerleyiþ yönü ve
açýlýmlarla þekillenecek muhtemel 2010 erken
genel seçimi. IMF konusunu iþlemeye devam
edeceðiz.
BirGün
sonra davanýn Ýzmir’den Ýstanbul’a
gitmesi gerektiðini keþfettiler. Ýstanbul
ise yine aylarca oyaladýktan sonra davaya
Danýþtay’ýn bakmasý gerektiðini keþfetti.
Oradan tekrar Ýzmir’e döndü. Bir dava 2
yýl boyunca gezer mi? Hal böyle olunca
kafamýzda bazý kuþkular oluþuyor. Siyasi
bir tavýr söz konusu gibi geliyor.”
Baðýmsýz Denetçilere Verilecek!
Keyfi Kullanýma Açýlýyor
Güneydoðu’daki bazý Tekel
binalarýnýn Deniz Feneri Derneði binasý
olarak kullanýldýðý hakkýnda rapor
hazýrlayan müfettiþler merkeze çekildi
ve sicilleri düþürüldü. AKP iktidarý
bununla da yetinmedi, þimdi de Tekel
Teftiþ Heyeti’nin Ýstanbul dýþýndaki tüm
görev merkezlerini ortadan kaldýrmak
için çalýþma baþlattý. Çalýþmaya göre,
Gümrük Müsteþarlýðý, Hazine Kontrol
Müdürlüðü gibi kurumlarda da teftiþ
kurullarý ortadan kalkacak. Baðýmsýz
þirketler denetleme yapacak. Böylece
denetimsiz kalan kamu mallarý da keyfi
bir þekilde kullandýrýlacak.
‘Bir Dava 2 Yýl Gezer mi?’
AKP’nin bu hukuk tanýmaz tavrýna
karþý Müfettiþler Erol Gördük, Gündüz
Tanýk Kabadayý, Enver Eþref Þahin ve
Ýsmail Gülay ise, Teftiþ Heyeti’nin
kaldýrýlmasýna karþý dava açtý. Ancak
davadan sonuç alamadýlar. Avukat Ýlve
Yücesoy, “Ýzmir’de açýlan dava önce
Ýstanbul’a gönderildi, ardýndan Ýstanbul
davaya bakamayacaðýný söyleyerek
Danýþtay’a sevk etti, Danýþtay da davaya
bakamayacaðýný söyleyince dava ortada
kaldý. Bir dava 2 yýl boyunca gezer mi?
Kafamýzda bazý kuþkular oluþuyor. Siyasi
bir tavýr var gibi geliyor” dedi.
Güneydoðu’da Tekel binalarýnýn
Deniz feneri derneði binasý olarak
kullanýldýðýný bildiren müfettiþler merkeze
çekildi. Hükümet bununla da yetinmedi
Zonguldak’ýn Ereðli ilçesinde 2007
yýlý aðustos ayýnda sel felaketinde 97
evin zarar gördüðü Kavaklýk
Mahallesi’nde yaþayan vatandaþlar, her
saðanak sonrasý olduðu gibi önceki gece
de sokaða döküldü.
Zonguldak’ýn Ereðli ilçesinde 2007
yýlý aðustos ayýnda sel felaketinde 97
evin zarar gördüðü Kavaklýk
Mahallesi’nde yaþayan vatandaþlar, her
saðanak sonrasý olduðu gibi önceki gece
de sokaða döküldü. Mahalleden geçen
Kabasakal Deresi’nin taþmasýndan endiþe
ettikleri için geceyi dýþarýda geçiren
vatandaþlar, Belediye ve Devlet Su Ýþleri
(DSÝ) Müdürlüðü’nün gerekli önlemleri
almadýðýndan yakýndý.
Meteoroloji Müdürlüðü’nden yapýlan
uyarý sonrasý etkili olan saðanak yaðmur,
Tekel Teftiþ Heyeti’nin Ýstanbul dýþýndaki
tüm görev merkezlerini ortadan kaldýrdý.
Açýlan davalar ise sonuçsuz kaldý...
Deniz Coþan
Güneydoðu’da Tekel depolarýnýn
usulsüz bir þekilde Deniz Feneri Derneði
için kullandýrýldýðý ortaya çýkýnca, tekel
teftiþ heyetine baðlý müfettiþler
soruþturma baþlattý. Yaz denetimi için
Güneydoðu bölgesine giden müfettiþler
bu Tekel depolarýný iki kez üst üste rapor
etti. Müfettiþler gereken süreci baþlatmak
isteyince merkeze çekildi ve sicilleri
düþürüldü. AKP iktidarý bununla da
yetinmedi, þimdi de Tekel Teftiþ
Heyeti’nin Ýstanbul dýþýndaki tüm görev
merkezlerini ortadan kaldýrýyor.
Tekel’de Teftiþ Heyeti’nin ortadan
kaldýrýlmasý diðer kamu kuruluþlarýnda
da yeni bir süreç baþlatacak. Gümrük
Müsteþarlýðý, Hazine Kontrol Müdürlüðü
gibi kurumlarda da teftiþ kurullarý ortadan
kalkacak. Bu sayede kurumlarýn para
karþýlýðýnda anlaþtýklarý baðýmsýz
denetçiler bu kurumlarý kontrol edecek.
Denetimsiz kalan kamu mallarý da keyfi
bir þekilde kullandýrýlacak. Avukat
Yücesoy, “Teftiþ heyetlerinin 5227 sayýlý
yasayla merkeze çekilmesi ile baðýmsýz
denetim þirketlerinin önü açýlýyor. Halbuki
idarenin denetimi teftiþ heyetleri ile olur”
dedi.
Deniz Feneri Raporu Yakmýþtý
Avukat Ýlve Yücesoy þunlarý söyledi:
“Dilekçe mahkemenin önünde olmasýna
raðmen aylarca bizi oyaladýlar. Daha
Müfettiþ Recep Yunak, 2005 yýlýnýn Eylül
ayýnda Tekel’in Bitlis’teki sigara
fabrikasýný teftiþ etti. Yunak, teftiþi
sýrasýnda yemekhane olarak kullanýlan
binanýn kilitli olduðunu görerek
yetkililere, binanýn ne amaçla
kullanýldýðýný görmek istediðini
söylemiþti. Fabrika yetkilileri ise müfettiþ
Yunak’a, binalarýn Deniz Feneri
Derneði’nin alt kuruluþu olarak çalýþtýðý
bilinen ve AKP Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler’in bacanaðý Vahit Yetiþkin
tarafýndan yönetilen “Bitlis Feneri
Yardýmlaþma Derneði” tarafýndan depo
olarak kullanýldýðýný ve depo
anahtarlarýnýn da kendilerinde olmadýðýný
söyledi. 2007 yýlýnda Bitlis Sigara
Fabrikasý’ný teftiþe giden üçüncü müfettiþ
Erol Gördük, 2 yýlý aþkýn süredir “ramazan
ayý” gerekçe gösterilerek boþaltýlmayan
depolarýn neden boþaltýlamadýðýný fabrika
yetkililerine sorarak konuyu incelemeye
aldýðýný bir yazý ile Tekel Genel
Müdürlüðü’ne bildirdi. Girmesiyle Teftiþ
Kurulu Baþkanlýðý, müfettiþ Gördük’e
býrakýn soruþturma izni vermeyi,
Gördük’ü görev yaptýðý Ýzmir bölgesinden
alarak Ýstanbul’a sürgün göndermiþti.
BirGün
Kavaklýk Mahallesi’nden geçen ve 2007
yýlýnda taþarak 97 evin zarar görmesine
sebep olan Kabasakal Deresi’nin
yükselmesine neden oldu. Yaðmurun
yaðmaya baþlamasý ile soluðu sokakta
alan mahalle halký, gecenin ilerleyen
saatlerine kadar sokaklarda nöbet tuttu.
Özellikle alt katlarda oturan
vatandaþlardan bazýlarý evlerindeki
eþyalarý boþalttý. Üç ev boþaltýldýktan
kýsa süre sonra su içerisinde kaldý.
Kavaklýk sakinlerinden Mehmet
Seyhan, her sene ayný korkuyu
yaþadýklarýný belirterek, yetkililer
tarafýndan bir önlem alýnmadýðýndan
yakýndý.
Ana yol ile mahalle baðlantýsýný yapan
Kavaklýk Köprüsü’nün ayaklarýnda
daralma olmasýndan dolayý Kabasakal
Deresi’nin çok çabuk taþtýðýný dile getiren
bir diðer Mahalle Sakini Ýbrahim Akgün
ise, DSÝ Müdürlüðü’ne 150 kiþinin
imzasýndan oluþan dilekçeyi verdiðini,
ancak buna raðmen hiçbir geliþme
olmadýðýný söyledi. Derenin ýslahýndan
DSÝ’nin sorumlu olduðunu belirten
Akgün, “Burada iþi yapmasý gereken
kurum DSÝ’dir. Eðer evlerden birine zarar
gelirse, DSÝ’ye yazmýþ olduðum
dilekçelerle birlikte mahkemeye
gideceðim” dedi.
Ev kadýnlarý da büyük bir korku içinde
olduklarýný söyleyerek, birçok ev
kadýnýnýn sinir ilacý kullandýðýný ve her
yaðan yaðmurda tedirgin olduklarýný
söylediler. (ZONGULDAK)
Evrensel
Dava Ýl Ýl Gezmiþ
Teftiþ Heyeti’nin kaldýrýlmasýna karþý
dava açan müfettiþler Erol Gördük,
Gündüz Tanýk Kabadayý, Enver Eþref
þahin ve Ýsmail Gülay, açtýklarý davadan
bir sonuç alamadý. Konuyla ilgili
gazetemize konuþan Avukat Ýlve Yücesoy,
“Ýzmir’de açýlan dava önce Ýstanbul’a
gönderildi, ardýndan Ýstanbul davaya
bakamayacaðýný söyleyerek Danýþtay’a
sevk etti, Danýþtay da davaya
bakamayacaðýný söyleyince dava ortada
kaldý” dedi.
‘Bir Dava 2 Yýl Gezer mi?’
WASHINGTON - Amerikalý bilim
insanlarý, Cassini uzay aracýnýn Satürn
gezegeninin halkalarýnda keþfettiði devasa
yükseltiler ve toz fýrtýnalarý karþýsýnda
hayrete düþtü.
Araþtýrmacýlar, Satürn’ün halkalarýnýn
daha önce düz olduðunu düþünürken,
Cassini’nin yeni gönderdiði görüntüler,
halkalardaki bazý yükseltilerin 4 bin-4
bin 500 metre yüksekliðe ulaþtýðýný ortaya
koyuyor.
NASA’nýn California Pasadena’daki
Jet Motorlarý Laboratuvarýndan Cassini
projesinde görevli Bob Pappalardo, yeni
görüntülerin 3 boyutlu gözlük takýp
halkalara ilk kez 3 boyutlu bakmak gibi
olduðunu, bunlarýn Cassini’nin geçtiði en
önemli görüntüler olduðunu kaydetti.
11 Aðustos’ta güneþ ýþýnlarý Satürn’ün
halkalarýnýn tam üzerindeyken çekilen
görüntülerin, gezegenin güneþ
çevresindeki dönüþü sýrasýnda sadece iki
kez yakalanabilecek özel ve sihirli
görüntüler olduðunu belirten NASA, bu
özel dönence anýnda ýþýðýn konumu
dolayýsýyla halkalarýn tüm çýplaklýðýyla
gözler önüne serildiðini açýkladý. Satürn,
Güneþ etrafýnda 10 bin 759 Dünya günü
veya 29,7 Dünya yýlýnda dönüþünü
tamamlýyor. Satürn de Dünya gibi yýlda
iki kez dönence aný yaþýyor.
Cassini’nin görüntü ekibinin baþkaný
Carolyn Porco da halkalardaki
yükseltilerin en fazla günümüzün iki katlý
binasý yüksekliðinde olduðunu
zannettiklerini, ancak yeni görüntülere
göre 4 bin metre yüksekliðinde duvarlar
bulunduðunu belirtti. Cassini-Huygens
projesi, Amerikan uzay kurumu NASA
ile Avrupa Uzay Ajansý ESA ve Ýtalyan
uzay kuruluþu tarafýndan ortaklaþa
yürütülüyor.(aa)
Radikal
ÝZMÝR - En eski yerleþim birimlerinden
olan Yeþilova Höyüðü’ndeki çalýþmalar,
bölgede yaklaþýk 8 bin yýl önce çok zengin bir
medeniyetin oluþtuðunu, ancak insanlarýnýn
kaybolduðunu ortaya çýkardý.
Yeþilova Höyüðü Kazý Heyeti Baþkaný Yrd.
Doç. Dr. Zafer Derin, AA muhabirine, 8 bin
yýl önce, bugünkü Yeþilova semtinin bulunduðu
"Birinci Ýzmir" olarak bilinen bölgede bu yýl
yapýlan kazýlarda, çok önemli bilgilere
ulaþtýklarýný, önemli eserlerin gün ýþýðýna
çýkartýldýðýný bildirdi.
Çalýþmalarý sýrasýnda Ýzmir’in ilk
yaþantýsýna ait önemli çanak, çömlek ve
aletlerin bulunduðunu belirten Zafer Derin,
elde edilen ilk bulgulara göre, o döneme göre
çok geliþmiþ "Rönesans Dönemi’ olarak
adlandýrýlacak bir kültürün yaþadýðýnýn
anlaþýldýðýný kaydetti.
Zafer Derin, çanak, çömlekler üzerindeki
kabartmalara göre bir ana tanrýçaya
tapýnýldýðýnýn düþünüldüðünü belirterek,
kazýlardan elde edilen ilk bilgiler ýþýðýnda,
bölgede MÖ 5700-5800 yýllarý arasýnda
yaþayanlarýn bir anda ortadan kaybolduðunun
deðerlendirildiðini öne sürdü. Yrd. Doç. Dr.
Derin, þu bilgileri verdi:
"Günümüzden yaklaþýk 8 bin yýl önce
zengin kültür, bir anda ortadan kalkmýþ. Þu
sýralarda üzerinde durduðumuz konu bu. Bu
kültür nereye, neden gitti? Bu sorunun üzerinde
duruyoruz. Yoðun bir sel tabakasý var, acaba
kaçmalarýna bu mu neden oldu? Ýklimsel bir
felaket olabilir. Buzullarýn erimesi, ani kuraklýk,
ardýndan gelen yaðýþlý hava olabilir. Ama
insanlar her ne olduysa yaþadýklarý alanlarý
terk etmiþler. Zengin kültür gitmiþ, yaklaþýk
500 yýl sonra Anadolu’dan daha ilkel, kaba
iþçilikte kullanýlan aletleri olan bir toplum
buraya yerleþmiþ."
-ATLANTÝS GÝBÝGeliþmiþ toplumun kullandýðý kaplarda ince
bir iþçiliðin olduðunu gördüklerini, 500 yýl
sonra gelenlerin ise kaba iþçiliði olan kaplar
kullandýklarýný belirlediklerini kaydeden Zafer
Derin, "Sanki Atlantis uygarlýðý gibi,
Yeþilova’da yaþayan uygarlýðýn da ortadan
kaybolduðunu biliyoruz. Nedenleri üzerinde
çalýþýyoruz" dedi.
Zafer Derin, bölgede yaþayanlarýn,
Güneydoðu Avrupa veya kýta Yunanistan’ýna
gittiðini tahmin ettiklerini, ancak bir belgeye
ulaþýlamadýðýný belirterek, þöyle devam etti:
"O yýllarda ticaret bölgede geliþmiþ, adalarla
ticaret var. O yýllara ait mezarlýklara
ulaþamadýðýmýz için gitmiþlerse bile gittikleri
yerleri bilemiyoruz. Eðer mezarlýða ulaþmýþ
olsaydýk DNA yapýlarýna da ulaþabilirdik.
Mezarlýk bulabilseydik, kültürlerin nasýl farklý
kültürlerle iliþkili olduðunu elde edebilirdik.
Avrupa’daki kazýlarda ortaya çýkan hayvan
kemikleri ile DNA’larý karþýlaþtýrýyoruz,
sirkülasyonlarý, nereden nereye kadar iliþkileri
olduklarýný saptamaya çalýþýyoruz."
Zafer Derin, bütün katmanlarýn radyo
karbon çalýþmalarýný yaptýklarýný, Ege
Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü’nün
de burada doktora çalýþmasý yürüttüðünü ifade
ederek, "Faaliyetlerimiz ilerliyor. On yýllar
boyunca Ege Bölgesi açýsýndan hiç bilinmeyen
veya çok az bilinen kültürü dünyaya
göstermeye çalýþýyoruz" dedi.
Derin, kazýlarýn 3 ayrý bölgede devam
ettiðini, zemin haritasýnýn çýkartýldýðýný, 1.54 metre arasýndaki derinliðe inerek, Ýzmir’in
merkezine doðru seyahati sürdürdüklerini
kaydetti. (aa)
Radikal

Benzer belgeler

Rus basınında çıkan habere göre, sirkte

Rus basınında çıkan habere göre, sirkte Körükçü, dünyada ilk olarak Nijerya'da ortaya çýkan ve daha sonra birçok ülkeye yayýlan 'Udo' isimli müzik aleti ve darbukalarý, 9 yýldan beri çanaktan ürettiðini söyledi. Körükçü, Nijerya'da yýlla...

Detaylı