PDF SAYI 112 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 112 - Hayat Online
Ahirete İman’ın
Önemi
Başediyorum
Derken Sorunları
Kemikleştirmek
Avrupa’da Türk
Toplumunun
Miladi Yeni Yılı
Dr. Yusuf IŞIK 05
A.Engin KARAHAN 07
Selahattin SAYGIN 17
2016 Yılı İçin
Umutlu muyuz?
Murat KUBAT 09
Hayat
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung
Sayı/Nr.: 112 • Yıl/Jahre: 13 • Ocak / Januar 2016 / Rebiü’l-Evvel 1437
Köln’de Yeni Hobi Atölyesi 18
TGRLP e.V. Rheinland Pfalz Türk
Toplumu CDU ile görüştü 18
HASENE
Tarafından
150 Ton Et
Konserve
Avrupa’ya Gelen
Mültecilere
Ulaştırılıyor 11
Emeklilik Prim
Ödemelerine
Zam Geliyor!
Yaşar CİMŞİT 10
2015/2016
Vergi Kanununda
Önemli On Değişiklik
Asım TOZOĞLU 15
Saadet Partisi
Genel Başkanı
Mustafa
Kamalak
İslam’ın Her Bir
Prensibi İnsanlığa Işık
Tutan Kavramlardır 06
ATİB Darmstadt Emir Sultan
Külliyesinden Örnek Faaliyet 08
Ömür Ağacından
Bir Yaprak Daha Düştü
Diyanet İşleri Başkanı
Mehmet Görmez
“Hiçbir Strateji,
Müslüman Kanının
Dökülmesini
Önlemekten Daha
Değerli Değildir”
19
Freiburg'da Kardeşlik ve Sevgi Gecesi 13
Mannheim Polisinden Çevre Camilerde
Görev Yapan İmamlara Davet 10
DİTİB’de Şeb-i Arus Töreni Yapıldı 14
Almanya’da “Şebap Güvercin Festivali” 17
Ömür Ağacından
Bir Yaprak Daha Düştü
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
editörden ][ 3
[email protected]
Doğduğu günden öldüğü güne kadar hayatının her safhasında sorumluklar yüklenen insan, bu sorumluluklarını yerine getirdiği
müddetçe huzurlu bir hayat yaşar.
Sevgili dostlar
Rabbimizin bizlere bahşettiği
ömür; her yeni seneye girdiğimizde
biraz daha kısalıyor. Ömrün değerini
sadece yeni yıllar geldikçe mi hatırlamalıyız. Bize bahşedilen ömür sadece
günlük gaileler ve ihtiyaçların karşılanmasıyla mı geçirilmeli? Bize verilen
ömrün her anının sorulacağına inanan
bir inancın temsilcileriyiz. Dinimiz
bir işle uğraşırken dinlenmek için
bile başka bir işle uğraşmayı tavsiye
ediyorken, bizler aman çok yorulduk
deyip sözde dinlenme adına kendimizi
hayatın dışına atmaya çalışıyoruz.
Yine bizler Kur`an`ın tabiriyle Allah`ın
yeryüzündeki halifeleriyiz. Öyle olunca
da bize bahşedilen ömrün süresi içerisinde muhakkak sorumluluklarımızın
bilincinde olarak ömrümüzü idame
ettirmeliyiz. Yani kısacası biz bu dünyaya boş yere gönderilmedik. Bizi
Yaradan bizleri en şerefli mahluklar
olarak yarattı ve akıl denilen o güzel
nimeti de bizlere bahşetti. Aklı olan
bir varlık olarak dünya hayatının ahiret hayatının tarlası olduğunu ve bu
tarlaya ne dikersek ve yetiştirirsek
hasatından elde ettiğimiz ürünün
karşılığını da öbür dünyada göreceğimize inanıyoruz. Bu inanca sahip
birisi de hayatının her anını dolu
dolu geçirmek mecburiyetindedir.
Doğduğu günden öldüğü güne
kadar hayatının her safhasında sorumluklar yüklenen insan, bu sorumluluklarını yerine getirdiği müddetçe huzurlu bir hayat yaşar. Annebabaların evlatları ile ilgili sorumlulukları daha çocuk anne rahmine
düştüğü andan itibaren başlamaktadır.
Kısaca anne baba evlatlarının evlenmelerine kadar ki sürecin tüm sorumluluklarını yerine getirmek mecburiyetindedir. Tabi sorumluluk evlilik
müessesesinin gerçekleşmesinden
sonra da devam etmelidir.
Yukarıda bahsettiğimiz şeylerin
pratikteki tecrübelerini sadece ebeveynlerimizden gördüklerimizle değil,
inancımızın temel kaynaklarından
faydalanarak gerçekleştirirsek başarılı
oluruz. Maalesef bugün İslam dünyası
temel kaynaklarından uzaklaştıkça
bataklığın içerisine gömülmüş vaziyettedir. Bu temel kaynaklara ulaşmak
ve faydalanmak noktasında da ideal
bir vaziyette değildir. Öyle olmadığı
için de düştüğümüz durum ortadadır.
İşte son dönemdeki nüfusları genel
olarak müslüman olan ülkelerin birbirleri ile olan münasebetleri bizleri
kahretmektedir. İslam`ın Kutsal toprakları da dahil müslümanların ekseriyetle yoğunlukta olduğu topraklardaki acınacak halimiz ortadadır.
“Müslümanlar ancak kardeştir” düstürunu emreden bir dinin mensupları
birbirlerini aptalca, ölçüsüzce ithamlarla tekfir edebilmektedir. Bırakın
tekfir etmeyi sözde İslam adına da
katledebilmektedirler. Tamam bu
ahmaklık emperyalist güçlerin organizesi ile müslümanların üstüne yıkılmakta ama bizler de uyanık olmak
mecburiyetindeyiz.
Risalet görevi kendisine verilen
Hz. Muhammed öyle bir toplulukta
bu görevini ifa etti ki, bizler o topluluğun bulunduğu dönemi cahiliyye
dönemi olarak adlandırıyoruz. Ama
maalesef bugün o günkü cahiliyye
döneminden daha karanlık bir dönemden geçmekteyiz. Burada sadece
emperyalist güçlerin suçu yok. Suçun
büyük bir bölümü de bize ait. Biz,
Alemlere Rahmet olarak gönderilen
bir Peygamberin ümmeti olarak karanlıklardan çıkmak yerine bize aydınlık gibi gösterilen karanlıkların
içerisine dalmaktayız. Kendi maddi
menfaatlerimize verdiğimiz değeri,
kendi evlatlarımıza, kendi inanç değerlerimize vermiyoruz. Böyle olunca
da karanlıklar içerisinde oraya buraya
savrulup duruyoruz. Düşman olarak
tabir edebileceğimiz güçler bizim
inanç değerlerimizi bizden daha iyi
biliyor ve bize karşı nasıl kullanabileceklerinin çalışmalarını her daim
yapıyorlar. Biz bırakın kendi değerlerimizi en ince detayına kadar öğrenmeyi, bilmediğimiz şeyler hakkında
birbirimizle ahmakça tavırlarla tartışıyoruz ve hatta birbirimize zarar
veriyoruz.
Müslümanların dünyaya en faydalı
olduğu dönemlere baktığımızda; kendi alanında başköşede olanlar zamanlarını en ince hesaplara göre değerlendiren ve çevresine faydalı olanlar olarak görüyoruz.
Efendimiz (s.a.v) Risaleti önce-
sinde de boş işlerle uğraşmayan ve
çevresine her daim faydalı olan bir
hayat sürüyordu. Risalet sonrasındaki
dönem zaten tüm alemlere bereket
olan bir dönemdir.
Fatih Sultan Mehmet; sadece İstanbul`u fethederek Efendimiz
(s.a.v)in övgüsüne mazhar olmamış,
bulunduğu dönemin teknolojik en
üst seviyesindeki çalışmalara imza
atmıştır. Kısa sayılabilecek ömrünün
tabiri caiz ise bir saniyesini bile boş
geçirmemiştir.
Daha çok örnekler verilebilir.
Müslümanlar akıllı olmak ve kendilerini ve nesillerini bulundukları
devrin tüm ihtiyaçlarına göre donatmak mecburiyetindedir. Sadece kendisine değil tüm insanlığa faydalı olmak mecburiyetindedir. Malum “sizin
en hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır” düsturuna sahip bir dinin
mensuplarıyız.
13 senelik bir yayın hayatımızın
çalışmasıyla karşınızda olmaya devam
ediyoruz. İnşallah bu sayımızdaki yeniliklerimizle sizlerin karşısındayız.
Yeni bir logo, yeni bir kapak sayfası,
yeni bir iç dizayn ile sizlerin beğenisine
talibiz. Her zaman dediğimiz gibi;
sizlerin eleştiri, teklif ve katkıları
bizler için yol gösterici bir özelliğe
sahiptir.
Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalışmalarımızı bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Not: Kıymetli Dostum, Dava Kardeşim, Hemşehrim Mustafa Yeneroğlu Bey`in Kıymetli Babası Zühtü
Yeneroğlu Amcamızı Cenab-ı Hakk`a
uğurladık.
Zühtü Amcamıza Cenab-ı Allah`tan
rahmet; Yeneroğlu ailesi ve sevenlerine başsağlığı dilerim.
Kıymetli Dostum Yavuz Duranoğlu
Bey`in Kayınbiraderinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Merhuma Cenab-ı Allah`tan rahmet; ailesi
ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ederim.
Her iki kardeşimize ve tüm geçmişlerimize birer Fatiha rica ediyoruz.
has
bi
hal
Sinan AKTÜRK
Impressum / Künye
Hayat
Aylık Ücretsiz Gazete
Ocak- Januar 2016
Rebiü`l-Evvel 1437
Sahibi ve
Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Oğuz Üçüncü,
Mehmet Ateş, Fikret Ekin,
Mahmut Aşkar, Yaşar Cimşit,
Cengiz Şahbaz,
A.Engin Karahan
M. Salih Aydın, Habib Yazıcı,
Gülsen Aktürk, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Ali Atik,
Halit Erdemir, Murat Kubat
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
04 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
DİTİB, Bölgelerde 2015 Yılı Değerlendirme Toplantıları Yaptı
D
iyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB), Berlin, Hamburg,
Hannover, Mainz, Nürnberg
ve Stuttgart bölgelerinde faaliyet gösteren DİTİB dernekleri din görevlileri,
eyalet birlikleri, dernek başkanları ve
yöneticileriyle "Hizmet İçi Eğitim ve
Değerlendirme" toplantıları düzenledi.
Bölge merkezlerinde yapılan toplantılara; DİTİB Genel Başkanı Prof.
Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, Din Dini
Danışma Kurulu Başkanları, DİTİB
Yönetim Kurulu Üyeleri, din görevlileri,
dernek yöneticileri, eyalet birlikleri,
kadın ve gençlik birlikleri başkanları
ve yöneticileri katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan
toplantılarda yapılan kısa konuşmalarda hizmet içi eğitimin önemine
vurgu yapıldı. 2015 yılında yapılan
faaliyetler ve 2016 yılında yapılacak
çalışmalar hakkında kısa bilgiler verildi.
Bölgelerde gerçekleştirilen bazı
toplantılara bölge Başkonsolosları da
katılarak konuşma yaptı.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr.
Nevzat Yaşar Aşıkoğlu bölgelerde yapılan toplantılarda eğitim-öğretim ve
din hizmetleri, cami içi ve dışı hizmetler
ile diğer güncel konuların ele alındı.
DİTİB’in 30 yılı aşan geçmişe sahip
olduğunu ifade eden Genel Başkan
Aşıkoğlu, “DİTİB; dernek, görevliler,
yöneticiler, eyalet birlikleri, genel
merkez gibi bir bütünü oluşturan ve
birçok unsuru olan bir camiayız” dedi.
İslam terörle bağdaştırılamaz
Almanya’da, Avrupa’da ve dünyanın
başka yerlerinde gelişen ve yaşanan
olaylar bizlere de yansıdığını belirten
Aşıkoğlu şöyle konuştu: „Zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte camilerimize saldırılıyor. Bunların olmamasını
istiyoruz. Bizler barış ve hidayet dini
İslam inancının mensuplarıyız. İslam
Dini’nin terör ile bağdaştırılmasından
son derece rahatsızlık duyuyoruz.
Bizler yaşanan bu sıkıntıları el birliğiyle
atlatmaya ve aşmaya çalışacağız.
Gençlerimize sahip çıkmalıyız
Gelecek nesillere bayrağı teslim
edecek genç nesillere ihtiyaçlarının
olduğunu ifade eden Aşıkoğlu, “Selefilik gibi radikal hareketler karşı karşıya gelebiliyoruz ve bu hareketler
bizim bulunduğumuz bölgeleri de etkiliyor. Gençlerimizin zihnini çelen bu
gibi hareketlere karşı uyarmamız lazım. Her dönemde sıkıntılı hareketler
olmuştur” dedi.
Yasalara saygılıyız
DİTİB yasalara bağlı kuruluş olduğuna vurgu yapan Aşıkoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “60 yıldır
barış içinde yaşadığımız toplumla aynı
şekilde yaşamaya devam edeceğiz.
Bunun için birliği, bütünlüğe, ortak
duygu ve düşünceye ihtiyacımız var,
eksikliklerimiz olsa da konuşmaya ih-
S
tiyacımız var. DİTİB Alman yasalarına
göre kurulmuş ve yasaları benimsemiz
bir kuruluştur. Alman kurum ve kuruluşları ile iyi ilişkiler içerisinde çalışmalarımızı yürütmekteyiz.
Köln Camii’ni bitirmek istiyoruz
Köln camisi gelişmeleri hakkında
da bilgi veren Aşıkoğlu, her gittiği
yerde haklı olarak sorularla karşılaştığını ifade etti. Aşıkoğlu konuşmasını
şöyle tamamladı: “Köln Merkez Cami
Almanya’nın bir sembolü ve göz bebeğidir. Türkiye’de Ayasofya, Selimiye,
Sultanahmet nasıl önemli ise Köln
Merkez Camisi de Almanya’da da yaşayan kardeşlerimiz için o denli önemlidir. 2016 yılının ilk aylarında iç tezyinat için çalışmalara başlayacağız.
Sizlerin yardım ve destekleriyle 2016
yılında camimizi bitirmek istiyoruz.”
Konuşmaların ardından soruların
cevaplandırıldığı toplantılar gün boyu
devam etti.
Stuttgart Feuerbach DİTİB Camii’ne Yapılan Saldırı Hakkında Basın Açıklaması
tuttgart Bölgesinde faaliyet
gösteren Stuttgart Feuerbach
DİTİB Cami’ne 15.12.2015 tarihinde gece yarısı 01.30 sularında
bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Yanıcı
ve patlayıcı cisimler kullanılmak suretiyle gerçekleştirilen saldırıda herhangi bir can kaybı yaşanmamış, ancak çıkan yangın sonucunda caminin
kitap satış bölümünde ciddi hasar
meydana gelmiştir. Olayın gerçekleşmesinin ardından Stuttgart Din
Hizmetleri Ataşesi Dr. Bilal Doğan
ve Eyalet Birliği yöneticileri adı geçen geçmiş olsun dileklerini iletmiştir.
camiye giderek saldırıyı yerinde inStuttgart Feuerbach DİTİB Cacelemiş, cami dernek yöneticilerinden mi’ne yönelik olarak gerçekleştirilen
saldırı ile ilgili bilgi almış ve cemaate bu eylem Müslüman toplumu
olarak
bizleri endişeye sevk etmektedir.
Endişemiz, son zamanlarda artış göteren mabedlere yönelik saldırıların
faillerinin
bulunamaması
sebebiyle
artmaktadır.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB) olarak, son zamanlarda
artış gösteren mabedlere yönelik
saldırılar sonucunda tekraren ifade
ediyoruz ki, mabedlere yönelik saldırı
ve şiddet eylemlerini, ayrıca toplumsal
kargaşanın her türlüsünü kararlılıkla,
nefret ve şiddetle kınıyoruz. Saldırıların faillerinin Alman Emniyet birimlerince en kısa sürede kanun önüne çıkarılacağını ümid ediyor, böylesine menfur olayların bir daha tekrarlanmamasını diliyoruz.
Kamu oyuna saygı ile duyurulur.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği
Ahirete İman’ın Önemi
Ahirete îman olmadan, yeryüzünde adaletin saðlanmasý, mazlum ve maðdurun
hakkýnýn korunmasý mümkün deðildir.
Ahiret inancý, yaratýlýþýn, yani dünya hayatýnýn var oluþ sorusunun cevabýdýr.
Sonsuz olan ahiret hayatýnýn iyi veya kötü temelleri dünyada iken atýlýr.
A
hi r e t , “son” ve “sonra”
anlamýnda Arapça bir kelimedir.
Sözlükte “evvel” kelimesinin
zýddý olarak kullanýlýr. Ýslâm literatüründe ise bu kelime “öbür dünya”
manasýnda kullanýlmýþtýr. Bu anlamýyla
dünya, canlýlarýn yaþadýðý ilk ve yakýn
âlem, ahiret ise son âlem ve son
ikamet yeri demektir.
Ahirete îman, Ýslâm’ýn inanç
esaslarýndan biridir. Kur’an’da Allah
inancý, Peygamber inancý ve ahiret
inancý; hep peþi sýra birbirini izler.
Kur’an, daha çok Allah’a îman ile
ahirete îmaný beraber zikreder. Bu
durum, Allah’a îmanýn ancak ahirete
îmanla bütünleþeceðine iþarettir. Çünkü yalnýzca Allah vardýr deyip O’nun
insan için belirlediði ölçülere uymamak
ya da bu ölçülere uyup uymamanýn
sonucunun görüleceði Ahireti hesaba
katmamak doðru bir îman olmaz.
Allah (c.c) þöyle buyurmaktadýr;
-“ O gün yer baþka bir yere,
gökler de (baþka göklere) deðiþtirilir.
Bütün insanlar tek ve kahhar olan
Allah’ýn huzurunda durur.” (Ýbrâhîm:
48)
- “ Sû r a ü f l e n d i . Þ i m di o n l a r
m e z a rl a rý n d a n k a l k ý p R a b l e r i ne
koþuyorlar. ‘ Vay bize! Bizi yattýðýmýz
yerden kim kaldýrdý! Ýþte Rahmânýn
va’d ettiði þey budur. Demek Peygamberler doðru söylüyormuþ’ dediler.” (Yâsîn: 51)
-“ Güneþ katlanýp dürüldüðünde,
y ý l d ý z l a r bu l a nd ý ð ý n d a , d a ð l a r
y ü r ü t ü l d ü ð ü n d e, k ý yý l m a z m a l l a r
býrakýldýðýnda, vahþi hayvanlar bir
a r a y a t o pl a nd ý ð ý n d a , d e ni z l e r
ateþlendiðinde (sularý çekilip, volkanlar
halinde ateþ püskürttüðünde), nefisler
eleþtirildiðinde (iyiler iyilerle, kötüler
kötülerle bir araya toplandýðýnda),
d i r i d i r i t o pr a ð a g ö m ül e n k ý z a
sorulduðunda, “hangi günahtan dolayý
öldürüldü?” diye. Amel defterleri
açýldýðýnda.” (Tekvîr: 1-10)
Ahirete îman, mü’min bir
topluluðu, mü’min olmayan topluluklardan ayýran en önemli
hususlardandýr.
Mü’min topluluk, gayba inanýr;
mü’min olmayan gayba inanmaz.
dosya ][ 05
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Gayba îmanýn doruðu ahirete îmandýr.
Ahirete îman, mü’minin her þeyi
dünya ve tabiat darlýðý içine
sýðdýrmasýný engeller; onun ufkunu
geniþletir. Onun olanla yetinmesine,
olaný son zannedip orada durmasýna
engel olur.
Bu yönüyle ahirete îman, bilimsel
keþif
yapabilmenin
ana
þartlarýndandýr. Ahirete inanmayanlar,
teknolojiyi ilerletebilir ama asla bilime
hizmet edemez. Bilimsel keþif yapamaz. O sonsuzluk hissini almayan
olanýn ötesine geçemez.
Ahirete îman, hayatý insan aklýna
býrakmaya karþý çýkmaktýr. Aslýnda
hayat ancak akýl sahibi olup, aklý
terketmeden onu aþabilmekle güzeldir.
Aklý terkeden, cahil olur, köle
olur. Akýlla her þeyi anlayabileceðini
zanneden de baþka bir kapýdan cehalet dairesine girer. Akýlla
gidebileceði yolu aþýp aklýn
ulaþamadýðý yerlere varan ise ilme
ulaþýr, hayatýn anlamýný bulur. Ahirete
îman, hayatýn anlamýný bulmaktýr.
Ahirete inanan bir toplum ve ahirete inanmayan bir toplum... ikisinin
arasýndaki en bariz fark, birinin eylemlerinin hesabýný vereceðine
inanmasý ve bunu pratiðe yansýtmasý,
diðerinin buna inanmamasýdýr.
Haddi aþanýn, zalimin en belirgin
özelliklerinden biri kendisine hesap
sorulmayacaðýný inanmasýdýr.
Her hesap sorulan acizdir, her
hesap sorulanýn hayatý sýnýrlanmýþtýr,
her hesap sorulan sözlerini tartarak
söylemek, adýmlarýný ölçerek atmak
zorunluluðu hisseder.
Hesap sorulanlardan olmak, kul
olmaktýr, konumu ne olursa olsun
hayatýn dairesi içinde bir nokta
olmaktýr. Hiç kimseye benzemeyen;
kendisine hesap sorulamayandýr.
Ahirete îman eden, “sözünü ister
saklasýn ister açýða vursun” söylediði
her þeyin, göðüs kafesindeki her
þeyi bilen (Mülk sûresi) tarafýndan
karþýsýna çýkarýlacaðýný bilir.
Ahirete îman eden, “ S ý n ý rs ý z
hükümdarlýk elinde olan Allah, yüceler
yücesidir ve O’nun her þeye gücü
yeter. O hanginizin daha güzel iþ
yapacaðýnýzý denemek için, ölümü
v e h a y a t ý y a ra t t ý . O , ü st ün d ü r ,
baðýþlayandýr.” (Mülk: 1-2) hükmüne
inanýr, her yaptýðýnýn karþýsýna
çýkacaðýnýn farkýndadýr ve amelini
ona göre plânlar.
Bunlara inanan bir toplum, bunlara
inanmayan bir topluma benzemez.
Onun eylemleriyle inanmayan bir
toplumun eylemleri örtüþmez.
Ahirete îman, hayatta ilim, huzur
ve intizamdýr. Ahiret gayptýr, ahirete
îmanýn ilk neticeleri ise müþahede
âlemindedir, gözler önündedir. Bu,
inancýn pratiðe yansýmasýdýr.
Ahirete îman olmadan, yeryüzünde
adaletin saðlanmasý, mazlum ve
Dr. Yusuf IŞIK
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
[email protected]
maðdurun hakkýnýn korunmasý mümkün deðildir.
Materyalistler, ahirete îman olmadan ahlâk ve adaleti hedeflemiþ.
Ama hesap sorulabilir bir ortamda
kendi ölçüleri içinde adalete ulaþýrken
nefsini ilâh edinen insanlarýn
artmasýyla sahipsiz kalan ahlâktan
büsbütün yoksun kalmýþ; hesap sorulamayan yerde ise korkunç bir
zulmün içinde olmuþtur.
Ahirete îman olmadan gerçek bir
adalete ulaþmak mümkün deðildir.
Hangi duyarlýlýða sahip insanlar, o
materyalist sistemlerin baþýna gelirse
gelsin ahiret gününe îman olmadýktan
sonra o sistemlerin bütün insanlýðýn
lehine bir tutum içinde olmalarý beklenemez.
O halde insanlýðýn kurtuluþu ancak
ahirete îmanla mümkündür. Yeryüzünde ahirete îman edenler muktedir
olunca insanlýk adalet bulur.
Þu halde ahiret inancý, hayatý düzene koyan, iyilik duygusunu artýran,
kötülükleri azaltan, kiþinin hýrsýný
sýnýrlandýran en güçlü bir otokontrol
sistemidir.
Yaptýðý iyiliklerin karþýlýðýný görmeyen, en âdî suçlarý iþleyenlerin
cezalandýrýlmadýðýný, zalimlerin
yaptýklarýnýn yanýna kâr kaldýðýný gören; erdemin ve iyiliklerin anlamsýz,
hayatýn bir hiç olduðunu düþünebilir.
Bu bir bunalýmdýr, insanýn içindeki
umutsuzluktur. Halbuki ahiret inancý
kiþiye umut verir, onu amaçsýzlýktan,
sorumsuzluktan kurtarýr, sorumlu
ve fazîletli yapar.
Ahiret inancý, yaratýlýþýn, yani dünya hayatýnýn var oluþ sorusunun
cevabýdýr. Sonsuz olan ahiret hayatýnýn
iyi veya kötü temelleri dünyada iken
atýlýr.
Burada yapýlanlar, oradaki hayatýn
rengini belirler. Buradaki tercih,
orada hedeflediðimiz þeyin tercihidir.
Tercihini yanlýþ yapýp geçici dünya
hayatýna aldananlar az bir zevkle
yetinirler. Bunun karþýlýðýnda ise,
sonsuz mükâfatý ve saadeti kaçýrýrlar,
ateþ azabýný kendi elleriyle kazanýrlar.
06 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Dortmund’da “3. Saadet Şöleni” Düzenlendi
“
3. Saadet Şöleni"ne katılmak
için Almanya'nın Dortmund
kentine gelen Kamalak, dünyada herkese yetecek kadar yer ve
nimetin bulunduğunu ancak adil
bir düzenin olmadığını söyledi.
Mevcut düzenin sömürü düzeni
olduğunu savunan Kamalak, "Adil
bir düzen olmadığı içindir ki bugün
tam 250 milyon çocuk savaş ve
çatışma ortamının içinde bulunuyor.
Son 10 yılda iki buçuk milyon çocuk
çatışmalarda hayatını kaybetmiş,
15 milyondan fazla çocuk ise yaralanmış ve sakat kalmıştır. Yine
bu sömürü düzeni yüzünden parklarda oynaması gereken çocuklar
Akdeniz'in, Ege'nin soğuk sularında
can vermektedir” ifadesini kullandı.
Milli Görüş ve Saadet Partisi
olarak nereden gelirse gelsin kimi
hedef alırsa alsın, silahsız masumlara
yönelik saldırıyı şiddetle kınadıklarını
vurgulayan Kamalak, sözlerine şöyle
devam etti:
“Bu sömürü düzeni yüzünden
7,5 milyarlık insanlık aleminin yaşadığı bu dünyamızda her gece bir
milyar insan aç yatmaktadır. Her
6 saniyede bir çocuk açlık nedeniyle
hayatını kaybetmektedir. İki milyar
insan yoksulluk sınırının altında sefalet içerisinde yaşamaya çalışmaktadır. Paris'teki insan da Berlin'deki
insan da Bağdat'taki Beyrut'taki
insan kadar endişe içindedir. Terörün kimi nerede, nasıl hedef alacağı belli değildir.”
İnsanlığın kurtuluşunun İslam
- Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak:
- "İslam'ın her bir prensibi insanlığa
ışık tutan kavramlardır"
dini ile mümkün olduğunu söyleyen
Kamalak, “İslam birilerinin zannettiği, korktuğu ya da korkutmaya
çalıştığı gibi bir öcü sistemi değil,
tüm insanlığa ışık tutan evrensel
prensiplerin adıdır. Küresel emperyalizmin bütün hesaplarının İslam
dünyası üzerine yapılmış olması da
bu sebepten dolayıdır. Cihat gibi
emperyalizmin bütün hesaplarını
alt üst eden o ulvi kavramı terörle
eşdeğerde tutmaya çalışmalarının
sebebi de bu korkularından ileri
gelmektedir. Cihat gibi İslam'ın her
bir prensibi insanlığa ışık tutan
kavramlardır” diye konuştu.
İslam ülkelerinin başsız olduğunu, bir araya gelmeleri durumunda
büyük bir güç oluşturacağını ifade
eden Kamalak, yapılması gerekenin
öncelikle İslam Birliği'ni tesis etmek
olduğunu söyledi.
Salonu dolduran kalabalığa hitap
eden Kamalak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bugün dünyanın en kıymetli
maden ocakları İslam coğrafyasındadır, dünyanın en kaliteli petrol
yatakları İslam ülkelerindedir, dünyanın en genç ve en dinamik nüfusu
İslam coğrafyasındadır. Ancak İslam
coğrafyası bugün başsızdır, bir tespihin taneleri gibi etrafa dağılmıştır.
bugün İslam İşbirliği Teşkilatı'nın
57 üyesi vardır, 6 devlet de üyelik
için başvurmuştur 63. Bunlardan
37'si Osmanlı'dan kopmadır. Her
biri sizi bekliyor, Milli Görüş erlerini
bekliyor, Saadet Partisi'ni bekliyor.”
Gençlik Çalışmalarında Sistem Sorunu - Bir Analiz Denemesi
Başediyorum Derken
Sorunları Kemikleştirmek
Özellikle sosyal hayata katılım ve sosyal alanda faal olmayan gençler mevcut
gençlik çalışmalarının çerçevesini daraltıcı olarak algılayarak, sosyal hayatlarını değerlendirebilecekleri ve ideallerine hizmet edebilecekleri farklı alanlar aramaktalar.
G
enelde Avrupa, özelde ise Almanya’daki müslüman kimliği
ile yapılan gençlik çalışmalarını
ele aldığımız yazı serimizin ikinci yazısında gençlik çalışmalarında karşı
karşıya kaldığımız paradigma değişimini, bunun sebep olduğu muhatap
kitledeki gelişimi, ve değişim ve gelişim
ile ortaya çıkan yeni durumu değerlendirmeye çalışmıştık. Temelde “geleneksel” gençlik çalışmalarının göç
olgusundan yerleşiklik olgusuna geçişte
zorlandıklarını tesbit etmiş ve bu zorlanmayla birlikte bazı sıkıntı ve tıkanmaların ortaya çıktığını görmüştük.
Yaşanan sıkıntılar ile temelde iki
başetme senaryosuna değindik, ki senaryoların ikisi de kendi başına sıkıntıları aşmaktan çok, daha da derinleştirmekte hatta köklü bir tıkanmaya
sebep olabilmekteler. İlk başetme yöntemi gençlik çalışmalarında sorumluluk
üstlenen idarecilerin tıkanıklıkların sebebini kendi şahıslarında ve çalışmalarındaki eksikliklerde görmeleri olarak
karşımıza çıkmakta. Sorunların temelinde idarecilerin yetersizliğinin yattığını var sayan bu başetme yönteminde
sorunun çözümü de idarecilerin değişiminden ibarettir. Açıkça ifade edilmese de son yıllarda görevden affını
isteyen yada beklenilen sonuçları ortaya
koyamadığı için bir üst makamın talebi
üzerine gerçekleşen yoğun idareci değişimleri ile bu mantığın -farkında
olunsun yada olunmasın- aktüel gençlik
çalışmalarında bir karşılığı mevcut.
Sıklıkla yaşanan ve sadece tabandaki
yapılanmalar ile sınırlı kalmayan bu
yoğun idareci değişimi beklenen sonuçları getirmediği gibi birçok alanda
da bir “gelenekten” kopuşu, önceki
olumlu yada olumsuz tecrübelerin
sonraki idarecileri aktarılamadığı küçük
devrimcikleri beraberinde getirmekte.
Bu ilk başetme yönteminin beklenen
sonucu getirmemiş olmasıydı belki
ikinci başetme yöntemini ortaya çıkaran: İnkar yöntemi. Tıkanmışlık ve
yetersizlik hissi bir yapının sadece
faaliyet alanını değil, düşünme alanını
da daraltabiliyor. Sorunlar ile baş edememe duygusu bazen aktörleri kapanıklığa, sorunların inkarına ve içe kapanıklığa itebiliyor, ki aktüel yürüyen
birçok “geleneksel” gençlik çalışması
dosya ][ 07
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
da bu sıkıntı ile karşı karşıya bulunmaktayız. Sorunlar ile muhatap olmak
zorunda kalmamak için, çok zaman
farkında dahi olmadan, bakış açısı
daraltılmakta, dışarıdan gerçekleşebilecek olan yeni katılımlara şüphe ile
bakılmakta ve çalışma şekline getirilen
eleştiriler ve tesbitler varlık sorgulaması
olarak algılanmakta. Göç sonrası ortaya
çıkan gençlik çalışma modelini muhafaza etme iddiasında olan bu “başetme
yöntemi” yine bu model üzerinde en
yoğun tahrifata sebep olmakta, gençlik
çalışmalarının kucaklayıcılığını, bilinç
geliştirme yetisini, gençlerin yaşadığı
toplumdaki muhatap oldukları sorunlar
ile mücadele yetisini köreltmekte. Günümüzde gençlerin ilmi ihtiyaç ve taleplerini karşılamak yerine gençleri
tekrar ve malumat furuşluk kıskacında
sıkışmaya mahkum etmektedir.
Mevcudu Muhafaza İle Yetinmek:
Bir Sistem Sorunu
İnkar süreci beklenilenin aksine
sorunların ortadan kalkmasına yada
farkedilebilir olmalarının önüne geçememekte, hatta yaşanan sistem sorunu daha da içinden çıkılmaz hale
getirmekte. Son 50 yıllık gelişmeye
baktığımızda her nesilde gençlerin sayısının bir önceki nesile bakarak ciddi
manada bir artış gösterdiğini fark
ediyoruz. Özellikle aktüel gençlik çalışmalarının bizzat muhatabı olan üçüncü ve yeni yeni dördüncü nesil olarak
değerlendirebileceğimiz gençlerin sayısında ciddi bir artış var. Muhatap
kitledeki bu artış gençlik çalışmalarına
yansımamakta. Özellikle tabanda yapılan çalışmalarda 90'lı ve 2000'li yılların başındaki katılım sayılarına dahi
artık ulaşılamamakta, özellikle idareci
bulmakta ciddi manada sıkıntılar yaşanmakta. Muhatap kitlenin büyümesini göz önünde tuttuğumuzda 90'lı
yıllardaki ve 2000'li yılların başındaki
sayıları muhafaza edebiliyoruz iddiası
dahi bir başarı değil, ancak gerilemenin
kabuludür. Ama bu eski mevcudun
dahi tutulamadığının farkındayız.
Böyle bir gelişmeyi sürekli sorun
olarak algılamak zorunda kalmamak
için çözümü kendi kendine yetiyor
olma duygusunda aramak kolaycılık
olduğu farkında olunsa da baş vurulan
en yakın yöntem olmakta. Gençlik çalışmalarının kendi içine kapanmasıyla
birlikte faaliyetler de mümkün mertebe
var olanı muhafaza etme, özellikle de
kurulan bu koruma kalkanına dışarıdan
herhangi bir müdahelenin gelmemesi
üzerine kurulmakta. Gündelik çalışmalarda bunun yansımasını önceleri
davet anlayışından kaynaklanan ve dışarıya karşı daha açık olan, başkaları
ile aktif irtibatı arayan bir gençlik yapılanmasının yerine artık sadece kendi
varlığının farkında olan, gelen ilişki
taleplerini dahi karşılayacak imkanı
bulamayan gençlik kurumlarında görebiliyoruz.
Kendi müntesiplerine yönelik yürütülen çalışmaların temeline de muhafaza fikri oturtuldu. Önceleri canlı
münazara ortamlarının bulunduğu,
canlılığını ortak bir idealde birleşmiş
farklı akımların birarada olmasından
kazanan yapıların yerine tek tipliliği,
tek fikirliği bir erdem ve varılması
gerekilen nokta olarak algılayan bir
çalışma şekli aldı. Bunun gerçekleşebilmesi için gençlere kendi hayatları
ile bağlantı kurabilecekleri, kendi yaşadıkları gerçeklik ile ilişki kurabilecekleri bir müfredat yerine, uzak ve
ulaşılamaz varsayıldıklarından dolayı
hayata geçirilemez ve ancak hayranlık
duyulabilecek bir tarih sunuldu. Hedeflenmese de böyle bir müfredat ile
varılan genç prototipi ancak hayranlık
duyabilen, ama öğrendikleri ile harekete geçemeyen, kendi gündelik hayatlarına yansıtamayan bir genç modeli
ortaya çıktı.
Muhafaza Edilemeyenler
Bu çalışma şekliyle mevcudun dahi
muhafaza edilemediğini tesbit etmiştik
zaten. Özellikle cami cemaatleri bünyesinde yürütülen gençlik çalışmaları
cemiyet bünyesindeki var olan gençleri
dahi tam olarak kendi çalışmalarına
yönlendirmekte zorluk çekmekteler.
Kendini muhafaza içgüdüsü ile daralan
çalışma ve düşünme alanları sadece
cemiyetin dışından katılabilecek gençler
için değil, cemiyet içindeki mevcut
gençler için dahi bir cazibe alanı oluşturamamaktalar. Yerleşikliğe geçmiş
olma durumu cemiyet içindeki gençler
için de bizatihi sözkonusu.
A. Engin KARAHAN
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
[email protected]
İlerleyen ferdiyetçilik anlayışının
da etkisi ile -ki bu konu da mevcut
gençlik çalışmalarında ciddi manada
ele alınabilmiş değil- bu gençler mevcut
ile yetinme gibi şartlanmışlığın içine
girmemekteler. Özellikle sosyal hayata
katılım ve sosyal alanda faal olmayan
gençler mevcut gençlik çalışmalarının
çerçevesini daraltıcı olarak algılayarak,
sosyal hayatlarını değerlendirebilecekleri ve ideallerine hizmet edebilecekleri
farklı alanlar aramaktalar.
Son yıllarda mevcut büyük teşkilatların dışında birçok irili ufaklı yeni
gençlik insiyatiflerinin ortaya çıktığını
görüyoruz. Bu insiyatiflerin başında
ve içinde de bahsettiğimiz yerleşikliğe
geçmiş, kendi hayat gerçeklerini “geleneksel” yapılanmaların içinde bulamayan gençler bulunmaktalar. Bu tür
insiyatiflerin organize ettikleri etkinliklere baktığımızda, katılımcılarının
yine büyük bir çoğunluğunun aslında
bizzat cemaatlerin içinden geldiklerini
görüyoruz.
Yine ortak noktanın müslüman
kimliği olmasına rağmen “geleneksel”
yapılardan farklı olarak gençler bu
tür insiyatifleri kendi hayat gerçeklerine
daha yakın olarak algılayabilmekteler.
Kökenleri farklı ülkelerden olsa da
bu yapıların içinde biraraya gelebiliyor
olmaları, yerel kültür ile mesafe koyma
dışında daha farklı bir ilişki kurabilmeleri özellikle iyi eğitilmiş gençler
için bu tür yapılanmaları daha cazip
kılabiliyor.
Bu yapılanmalar genelde kendilerini
“geleneksel” gençlik çalışmalarına alternatif olarak görmeselerde, hatta
böyle bir tanımlama ve iddiadan özellikle uzak dursalarda, “geleneksel”
gençlik yapılarının yaşadıkları sistem
sorunlarından dolayı ulaşamadığı gençlere ulaşmalarıyla istemeseler de gençler tarafından bir alternatif olarak algılanabiliyorlar. Nitekim, bu yapılanmaların da kendi kimlikleri ve yürümek
istedikleri yol ile ilgili daha kendi sorularını tam olarak cevaplayabilmiş
değiller, ki bir sonraki yazımızda da,
bu meseleleri ele almaya çalışacağız.
Sonraki yazı: Yeni Gençlik Yapıları
- Alternatif Mi, Geçiş Süreci Mi?
08 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesinden Örnek Faaliyet
“yaptığınız işi asla hafife almayınız, bugün
burada bulunan gençlerimiz ve çocuklarımız
belki farkında olmasalar da buradan bir
çok önemli değerimizi öğrenerek ayrılacaklar. Bu da bu çalışmaların boşa gitme-
diğinin önemli bir göstergesidir. Onların
burada dinledikleri bir türkü bile emin olun
onlara çok şey kazandırmaktadır” dedi.
Türk Halk Müziği Sanatçısı Ahmet Baydaroğlu da verdiği konserde Türk Halk
Müziğinin en güzel türkülerini okuyarak
tüm katılımcılara unutulmaz bir müzik ziyafeti verdi.
Program hep bir ağızdan söylenen türkülerle sona erdi.
İBADETE DAHA FAZLA
ZAMAN AYIRIN DİYE...
HACI ADAYLARININ DİKKATİNE
HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ
HİZMETİNİZE SUNUYORUZ
Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz
www.hacdunyasi.de
- HAC'DA YÜK
PROBLEMİNE SON
11.90
- KALİTE GARANTİSİ
- İADE GARANTİSİ
- LÜX HEDİYELİK PAKET
- 20 SET VE ÜZERİ
SİPARİŞLERDE POSTA
ÜCRETİ BİZDEN
HED
HAC S İYELİK
ETLER
İMİZ
HEDİYELİK SETİMİZDE
BULUNAN MALZEMELER
seccade - takke - kina - tesbih - esans
- misvak - sürme - namaz başörtüsü
iTiBAR
EN
euro'dan
A
TİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi
gerçekleştirdiği zengin içerikli kermes
programıyla örnek teşkil etti. Üç gün
süren ve adeta şölen havasında geçen
kermes programı büyük ilgi gördü.
Programa ATİB Genel Başkanı İhsan
Öner, ATİB GYK Üyelerinden Mustafa Çağrı
Öner, Oğuzhan Aksoy, Alperen Akçay, ATİB
Haysiyet Divanı Üyelerinden Köksal Akçay,
Mehmet Atayık, Türk-Alman Sağlık Vakfı
Başkanı Dr.Yaşar Bilgin ve Eşi, ATİB Hessen
Bölge Başkanı Şaban Duran, T.C. Frankfurt
Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ramazan Dağlı, ATİB Darmstadt Emir Sultan
Külliyesi Başkanı Ragıp Yazıcı, ATİB Mainz
Türk Kültür Merkezi Din Görevlisi Seyfettin
Çoban, ATİB Höchst Türk Kültür Merkezi
Din Görevlisi Musa Uslu, ATİB Kurucularından Ramiz Ongun'un çocukları Mehmet
Ali Ongun ve Ayşe Ongun ile bölgede faaliyet
gösteren derneklerin başkan ve yöneticileri
katıldılar.
Bir yandan verilen seminerlerle ve
yapılan sohbetlerle katılımcılara bilgilerin
verildiği programda yapılan mini konserlerle
türkü sevdalılarına müzik ziyafeti verildi.
Bir yandan da Türk Mutfağının eşsiz lezzetleri de katılımcılara ikram edildi.
Programın ilk gününde Araştırmacı ve
İletişim Uzmanı Hidayet Kayaalp, “Kişisel
Gelişim” başlığı altında ailelere yönelik seminer verdi.
Daha sonra T.C .Frankfurt Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Ramazan
Dağlı, katılımcılarla oldukça verimli bir
sohbet yaptı. Program içerisinde bu seminer
ve sohbetler devam ederken Türk Mutfağının
eşsiz lezzetleri, yöresel lezzetler katılımcıların
beğenisine sunuldu.
Programda selamlama konuşması yapan
ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi Başkanı Ragıp Yazıcı, “bu programlar hem
bizleri biraraya getiren, hem kültürel zenginliklerimizi içinde bulunduğumuz toplumla
buluşturan hem de çocuklarımıza ve gençlerimize kendi kültürünü anlatan çok yönlü
programlardır. Bu yüzden her yıl bu çalışmayı yaparak geleneksel hale getirdik emeği
geçen herkese ve programımıza katılan siz
değerli misafirlerimize teşekkür ederiz”
dedi.
Daha sonra ATİB Hessen Bölge Başkanı
Şaban Duran‘ da “bölgemizde bu faaliyetlerin
böyle canlı ve verimli geçmesi bizleri daha
da gayretlendirmektedir. Bu çalışmalar sayesinde birlik ve beraberlik duygularımız
gelişmektedir” dedi.
Ardından ATİB Genel Başkanı İhsan
Öner, konuşmasına bu faaliyetin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür
ederek başladı. Kültürel değerlerin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için
yapılan her çalışmanın önemli olduğunu
söyleyen ATİB Genel Başkanı İhsan Öner,
Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224
Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: [email protected]
2016 Yılı İçin Umutlu muyuz?
Bu manada her geçen yılın muhasebesini yapmalı, kendimize yönelmeli
ve kendimizi düzeltmeliyiz. Çünkü zamanı iyi değerlendiremeyenler
daha sonra değerlendirebilecekleri bir zaman bulamayacaklar.
Y
eni bir yıla daha girdik. Yeni
yıl için yeni umutlar, yeni
dilekler ve beklentilere sahibiz. Beklentilerimizin peşinden
koşarız bir ömür boyu. Ümitlerimiz
vardır ve her daim umutlu olmak
isteriz. Zira umut insan için yaşam
kaynağıdır. İşte bu yüzden umudunu yitiren herşeyini yitirir; ümitsiz
olan yaşam enerjisini kaybeder.
Geçmişteki olumsuz gelişmelerin
bizi etkisi altına almasını istemeyiz.
Yeni bir yılın kendimiz, sevdiklerimiz ve tüm insanlık için iyi ve
güzel geçmesini temenni ederiz.
Hak ve hakikatin, adalet ve erdemin
dünyada hakim olmasını talep ederiz. Kendimiz için istediğimiz tüm
güzellikleri herkes için arzu ederiz.
Sonbaharda yaprakların ağaçtan
düşmesi misali, bir yıl daha hayat
ağacından düştü. Geçmiş artık geride kaldı, şimdiyi yaşıyoruz ve
geleceğe dair beklentiler taşıyoruz.
Bir sonraki seneye yetişip yetişemeyeceğimiz meçhul. Birçok tanıdığımız geçtiğimiz sene aramızda
iken bugün bizimle birlikte değiller.
İçerisine doğduğumuz ve içerisinde
yaşadığımız dünyada belli bir süre
misafiriz. Bu misafirhanede kalıcıymışız gibi yaşayamayız.
Ölüm bir hakikat. Her yol ölüme
çıkıyor. Ölüm, yaratılmış hiçbir
canlının kaçamayacağı, kaçış yolu
bulamayacağı bir gerçek. Ölümü
çoğu defa unuttuğumuz da bir vakıa. Ölümü unutan insan dünyanın
içerisinde kayboluyor. Kaybolan
insan duyarsızlaşıyor. Ölüm ve ötesine dair soru sormayan, hayatı
bu manada sorgulamayan, ölümün
soğuk yüzü ile karşılaştığında ayakları birbirine dolanıyor; ağzının
tadı kaçıyor.
Her geçen senenin bir muhasebesini yapmalıyız. Gelecekte aynı
hataları tekrarlamamak için geçmişin muhasebesini yapmalıyız.
Her geçen yıl bizi hakikatten koparmamalı, bizi bize unutturmamalı, bize Rabbimizi unutturmamalı. Hayatta iken hayatının muhasebesini yapmayanlar ve kendilerini düzeltmeyenler öldükten sonra düzeltebilecekleri bir hayatın
öznesi olamayacaklar. Hem hayatımızın muhasebesini şimdi yapmayacaksak ne zaman yapacağız?
Ölüm gelmeden önce kendimizi
hesaba çekmeyeceksek ne zaman
çekeceğiz?
Hani kıyametin ne zaman kopacağını soran kişiye Efendimiz
(a.s.) ‘Sen onun için ne hazırladın?’
diye sormuş, aslolanın bizi çok da
ilgilendirmeyen, ne zaman olacağını
bilmediğimiz bir olayın bilgisinin
peşine düşmek olmadığını, ortaya
güzel eylemler koymanın önemli
olduğunu vurgulamıştı. İşte bu
yüzden anı iyiliklerle doldurabilecek,
zamanımızı iyi eylemlerde bulunarak geçirebilecek ve böylece ahiretimizi güzelleştirebileceğiz. Ahiretinin güzelleşmesi için çalışan insan dünyasını da güzelleştirir. Hergün onlarca kez ettiğimiz şu dua
‘Bize dünyada da iyilik ver ahirette
de’ ahiretimizi ve dünyamızı güzelleştirmeye dönük çabanın duasıdır.
Gündemin yoğunluğu içerisinde
sorumluluklarımızı ihmal edebili-
Adem Kemaneci ve Prof. Dr. Adem Apak
Hocaefendiler RNS Bölgesindeydiler
I
GMG RNS Bölgesi İrşad Başkanlığı
yılbaşı tatili münasebetiyle Türkiye`den
insanımızla buluşmaları için Bursa
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Apak ve
Ankara Beştepe Millet Camii İmam Hatibi
Adem Kemaneci`yi misafir etti.
Her iki Hocaefendi de çeşitli aralıklarla
bölgede bulunan cemiyetleri gezerek
hem tanışma imkanı buldular hem de
Kur`an-ı Kerim tilavetleri ve sohbetleri
ile cemaati bilgilendirdiler.
Ankara Beştepe Camii İmam Hatibi
dosya ][ 09
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Adem Kemaneci muhteşem sesi ile okumuş olduğu Kur`an-ı Kerim ile dinleyenleri
mest etti.
Adem Apak Hocaefendi de müminlerin vasıflarından, mümin nasıl olmalı,
nelere dikkat etmeli, Peygamber Efendimiz (s.a.v)i nasıl örnek almalıyız gibi
konulara çeşitli örnekler vererek değindi.
Programların sonunda IGMG RNS
Bölge Başkanı Şerif Aslan da hocaefendilere katılımlarından dolayı teşekkür
etti.
MUrat KUBAT
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
[email protected]
yoruz. Bugün dünyanın diğer bir
ucunda olan olaylardan haberdarız.
Bizden binlerce kilometre uzaktaki
gündemleri yakından takip edebiliyoruz. Pekiyi çok daha yakınımızdaki olanlarla ne kadar ilgilenebiliyor, onları gündemimize ne
kadar alabiliyoruz? Kendimize, ailemize ve çevremize dönük sorumluluklarımız noktasında ne kadar duyarlıyız? Dış dünyamızla ilgilendiğimiz gibi iç dünyamızla da
ilgilenebiliyor muyuz?!
Ruhumuz bedenimize, bedenimiz dünyaya hapsedilmiş ve belli
bir süreye kadar, imtihan gereği,
yaşamımızı sürdüreceğiz. Hayat
kısa. Her geçen zaman bizi inandığımız hakikatlere daha da çok
yaklaştırıyor. Yaşımız ilerledikçe,
hayata veda eden sevdiklerimizin
sayısı kalanlardan daha fazlalaşıyor.
Bu manada her geçen yılın muhasebesini yapmalı, kendimize yönelmeli ve kendimizi düzeltmeliyiz.
Çünkü zamanı iyi değerlendiremeyenler daha sonra değerlendirebilecekleri bir zaman bulamayacaklar.
IGMG RNS Bölgesi Kadınlar Teşkilatı
Mülteci Kardeşlerinin Yanında
I
GMG RNS Bölgesi Frankenthal Hicret
Camii Kadınlar Teşkilatı uzun süredir
başlatmış oldukları acil yardım kampanyası kapsamında daha önce acil yardıma muhtaç aileler belirlenerek, toplanan
yardımlar geçtiğimiz günlerde Hessheimerstr. 46`da bulunan mülteci evine
götürülerek dağıtıldı.
Ayrıca IGMG HASENE yardım derneğinin çok sayıda et konservesi yaptırıp
hayırsever gönüllüler tarafından dağıtılması da ihtiyaç sahipleri tarafından
memnuniyetle karşılandı.
Her türlü malzemenin yer aldığı dağıtımda çocukların sevinçleri gözlerinden
okunuyordu. Dağıtımdan sonra aileler
mülteci evinden alınarak cemiyete götürüldü orada da kıyafetler ihtiyaca göre
dağıtıldı ve ikramlar verildi.
Emeklilik Prim Ödemelerine
Zam Geliyor!
10 ][ haber
Yurtdışından borçlanarak emekli olmak isteyenlerin bir sonraki, zamlar
gelmeden müracaat ederek başvurmalarını tavsiye ederiz. Başvuruda bir
uzman desteği almanızı tavsiye ederiz. Alacağınız MAAŞ’ın ve ödeyeceğiniz
borçlanmanın yapılandırılması sizin lehinize olacaktır.
D
eğerli okuyucular 2016 yılına
girdiğimiz günden itibaren
yeni gelen borçlanma zamlarını öğrenmiş bulunmaktayız. Yurtdışından borçlanarak emekli olmak
isteyenlerin bir sonraki, zamlar gelmeden müracaat ederek başvurmalarını tavsiye ederiz. Başvuruda bir
uzman desteği almanızı tavsiye ederiz. Alacağınız MAAŞ’ın ve ödeyeceğiniz borçlanmanın yapılandırılması
sizin lehinize olacaktır.
Mail yolu ile göndermiş olduğunuz
sorularınızın cevapları.
Soru: Ben Zeynep S. Doğum
tarihi 10.09.1969 Almanya`ya 1979
yılında geldim. İlk olarak 1985 yılında
meslek eğitimi aldım ve sigortaları
devam etti. 1989 yılında evlendim
ilk çocuğum 1991, ikinci çocuğum
1995 yılında dünyaya geldi. Ağustos
2015 yılında 20 gün Türkiye‘de SSK
lı olarak çalıştım.
Kaç yaşında emekli olabilirim ve
ne kadar ödemem gerekiyor?
Cevap: Zeynep hanım vatandaşlık
durumunuzu belirtmemişsiniz, şayet
Türk vatandaşlığınız mevcutsa 44
yaşında emekli olursunuz ki yaşınız
dolmuş hemen maaş alabilirsiniz.
Ne kadar ödeme ile ilgili sorunuza
cevap verdiğim tarih ile yeni gelecek
zamdan önceki meblağ: 70,995
TL`dir.
Soru: Ben Ahmet Settaroğlu,
01.01.1970 doğumluyum. Evlilik
yolu ile 1993 yılında Almanya‘ya
geldim fakat iş başı yapma tarihi
Eylül 1995. Askerliğimi 18 ay alarak
yaptım. 1989 yılında Türkiye’de 9
ay sigortalı olarak çalıştım ve Türk
vatandaşıyım. Ne zaman emekli olabilirim ve ne kadar ödemem gerekir?
Cevap: Ahmet bey Almanya’ya
gelmeden SSK`lı olarak çalıştığınızdan
dolayı borçlanmanız biraz daha kolay
oluyor. Çünkü yeniden bir daha Türkiye’de SSK`lı olarak çalışmanıza gerek yok. Askerliğinizi borçlanarak
5405 günden ve 54 yaşından itibaren
emekli olmayı hak kazanırsınız. Gelecek zammın ne olduğunu bilmedi-
ğimizden dolayı ne kadar ödeyeceğinizi bildiremiyorum.
Soru: İsminin yazılmasını istemeyen bir bayan. 08.05.1973 doğumlu ve 8 yaşında Almanya’ya geldim. 16 yaşında meslek öğrenimine
başladım ve 1992 yılında evlendim
ilk çocuğum 1993`te 2. çocuğum
1995, 3. çocuğum 1997 ve 4. çocuğum 2001`de dünyaya geldiler.
2008 yılında Alman vatandaşlığına
geçtim. Nasıl emekli olabilirim.
Cevap: İsminin yazılmasını istemeyen okuyucu hanım, Türkiye’de
SSK`lı olarak mutlaka çalışmanızı
tavsiye ederim. Alman vatandaşlığına
geçiş tarihiniz emekli olmanıza manidar değildir. Eğer SSK`lı olarak
çalışma yaptıktan sonra SSK‘dan 47
yaşında ve 5450 günden borçlanarak
emekli olabilirsiniz.
Okuyucularımızdan en çok sorulan
sorular, Minijob’dan veya Sosyalamt’tan yardım alarak, Türkiye’den
emekli maaşı alabilir miyiz. Yurdışı
SGK yasası buna müsaade etmemektedir.TBMM`de yurdışındaki vatandaşları ilgilendiren kanun tasarı-
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Yaşar CİMŞİT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
sında mevcut olan teklif daha yasalaşmadığından herhangi yeni bir şey
bulunmamaktadır.
TBMM’deki yasa taslağı kanunlaşırsa buradan sizlere bilgi vereceğiz.
ÇOCUK PARASI ALANLARIN
DİKKATİNE
Almanya'da 2016 yılından itibaren
çocuk parasını (Kindergeld) alabilmek
için steuerlichen ID (Identifikationsnummer) numaralarını Aile Kasasına
(Familienkasse) bildirilmesi zorunludur. 2016 geçiş yılı olarak kabul
edildiğinden yıl sonuna kadar bildirmeyenler 2017 yılından itibaren çocuk paraları ödenmeyecektir. Aile
içindeki tüm bireylerin anne, baba
ve çocuk paraları alınan çocukların
tamamının numaralarını yazılı olarak
bağlı olduğunuz Familiekasse‘ya göndermeniz yeterli olacaktır.
EMEKLİ OLANLARA
VERGİ ŞOKU
2016 yılı Temmuz ayından itibaren Almanya‘dan emekli olanların,
doğu eyaletlerinde yüzde 5 batı eya-
[email protected]
letlerinde yüzde 4,4 zamlı maaş alacak olmaları, vergi konusunu yeniden
gündeme getirdi. Almanya‘da emekli
olanların yıllık geliri 10 bin Avroyu
geçiyorsa vergi şoku yaşayabilirler.
Yeni düzenlemeye göre vergi ödeyecek emekli mükelleflerin sayısının
4 milyonu geçmektedir.
Geçtiğimiz günlerde Almanya Maliye Bakanlığı’nın Türkiye’de yaşayan
bazı emekli vatandaşlarımıza mektup
göndererek geriye dönük 4 yıllık
vergi talebinde bulunulmuştur. Bu
talep yıllık geliri 10 bin Avro’dan
fazla olanlara yönelik hazırlanmıştır.
Yaşar Cimşit
Sosyal Danışman ve
Sosyal Güvenlik Uzmanı:
Emeklilik Danışma Merkezi:
Gräfenau str.20
67063 Ludwigshafen
Tel: 0621-629 029 55
Fax: 0621-685 675 72
GSM: 0172 7063816
E-mail: [email protected]
Mannheim Polisinden Çevre Camilerde
Görev Yapan İmamlara Davet
G
eçtiğimiz haftalarda Baden Würtemberg eyaleti
Mannheim şehrinde Polis merkezinde, şehirde
görev yapan İmamlarla 4 saat süren bir toplantı
yapıldı.
Polis yetkilileri tarafından karşılanan imamlar toplantının son günlerde yaşanan olaylar için kendilerini bilgilendirmek amaçlı olduğunu, aşırı sağcı grupların
herhangi bir tehdidine maruz kalındığında neler yapılabileceği hakkında ve herhangi bir olay karşısında hemen
kendilerini arayabileceklerini ifade ederek, gençlerin
nasıl eğitileceği ve topluma daha nasıl faydalı olabilecekleri hususlarda bilgi alışverişinde bulunuldu.
Verimli geçtiği gözlenen toplantının ardından hatıra
fotoğrafı çektirildi.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
haber ][ 11
HASENE Tarafından 150 Ton Et Konserve
Avrupa’ya Gelen Mültecilere Ulaştırılıyor
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
K
onserveler Viyana’ya, Avusturya Almanya sınır bölgesindeki geçiş
kampına, Belçika ve Fransa’nın İngiltere’ye geçiş noktası olan Clais şehrindeki
kampa ulaştırıldı. Önümüzdeki günlerde
Berlin, Bremen, Hamburg, Nürnberg başta
olmak üzere Avrupa’nın diğer bölgelerindeki mültecilere de ulaştırılacak. Yardımlar
uzun, zahmetli ve tehlikeli bir yolculuğun
ardından Avrupa’ya kadar ulaşan mülteciler
için güzel bir ikram oluyor.
Schärding geçiş noktasındaki
mültecilere 25 palet
et konservesi ulaştırıldı
Almanya’ya ulaşmak için gelen mülteciler Schärding – Neuhaus sınır noktasındaki
gerekli kayıt işlemlerinin ardından Almanya’ya giriş yapıyorlar. Bu işlemler bir iki
gün sürüyor. Bir taraftan geçişler devam
ederken diğer taraftan otobüslerle mültecilerin sınıra getirilmesi devam ediyor.
Hasene Derneği’nin konservelerini taşıyan ilk tır Romanya’dan Viyana’ya ulaştı.
Viyana’daki mültecilere 8 palet, Avusturya
– Almanya sınır geçiş noktası olan Schärding’teki mülteciler içinse 25 palet konserve
ayrıldı. Konserveler burada Avrupa’ya
binbir zorlukla ulaşan mültecilere ısıtılarak
veriliyor.
Yardımları koordine eden Hasene Avusturya sorumlusu Şerafettin Sungur yaklaşık
150 ton et konservesi yaptırıldığını söyledi
ve “Bu yardımlar mülteciler için büyük
anlam ifade ediyor. Sınıra geldiklerinde
aç ve biçare olan mülteciler için güzel bir
ikram oluyor. Kış ayına rağmen mültecilerin
Avrupa’ya akını sürüyor. Yardımseverlerimiz bu tür çalışmalarla Avrupa’ya gelen
mültecilere desteklerini sunuyorlar. Tüm
yardımlar için teşekkür ediyorum.” diye
konuştu. Sungur ayrıca et konservelerinin
yanısıra 8 palet pirinç, makarna, kuru fasulye ve nohut gibi bakliyat yardımları ile
birlikte hijyenik malzeme, çocuk bezi,
ayakkabı ve çorap gibi yardımların da sınırdaki mültecilere getirildiğini ifade etti.
Pişmemiş pirinci talep ettiler
Netice Akceylan Schärding sınıra yakın
noktada kalan ve sınırdaki binlerce mülteciye sıcak yemek yapan gönüllü 25 kadından sadece birisi. Hergün sabah 7.30
- 8.00 gibi yemek yapmaya başladıklarını
söyleyen Akceylan sınırdaki çalışmalarını
anlattı: ”Toplam 25 kadın dönüşümlü ola-
Hasene Derneği’nin Avrupa’ya akın eden mültecilere dönük yardım çalışmaları devam ediyor. 6
bin 161 hisse kurban 400 gramlık ve 2.5 kg’lık
olmak üzere iki tür konserve haline getirildi ve
mültecilere ulaştırılmaya başladı. Romanya’dan
gelen et konserveleri ihtiyaca göre Avrupa’nın
değişik ülkelerinde mültecilerin yoğun bulunduğu
noktalara gönderiliyor.
rak burada sıcak yemek yapıyoruz. Hergün
iki ya da üç Türkiyeli bayan olarak, sabah
çocuklarımızı okula gönderdikten sonra
kampa gelip günlük bin, bin beş yüz kişiye
yemek yapıyoruz. Bu 12’ye kadar sürüyor;
bazen de 3-4’ü buluyor. 7 gün boyunca
bu şekilde dönüşümlü olarak yardımlarımız
devam ediyor.”
Akceylan sınırdaki mültecilerin durumunu şöyle aktardı: “Hergün yaklaşık 2
bin kişi geliyor. Buradan Almanya’ya geçiş
yapıyorlar. Bizler de onlara sıcak yemek
ikram ediyoruz. Otobüslerle gelen insanlar
çok aç geliyorlar. Bu yemeğe çok ihtiyaçları
var. Ayağında çorap olmayan bebekler,
üzerlerinde incecik kıyafetlerle gelen çocukları görüyoruz. Hava soğuk; durumları
gerçekten içler acısı. Artık kış geldi. Elimizden ne kadar geliyorsa o kadar yardımcı
olmaya çalışıyoruz. Birgün hiç unutmuyorum iyi pişmemiş pirinci vermek zorunda
kaldık; günlerdir yemek yemedik, verin
biz yeriz diye ısrar ettiler. Bu tablo durumu
yeterince özetliyor.”
Akceylan, yapılan çalışmalardan dolayı
Hasene Derneği’ne teşekkür etti: “Yaptığımız yemekler daha çok patates, makarna
gibi yemeklerdi. Et verme imkanımız
yoktu. Bu hazır et konservelerini ısıtıp ikram edeceğiz. Şimdi bize hazır gıda geldi.
Bu et konserveleri bizim işimizi çok kolaylaştıracak. Bundan sonra hazır gıdalarla
yemeklerimizi yapacağız. Hasene Derneği’ne teşekkür ediyorum. Allah destekçilerinden ve dernekten razı olsun. Allah
yardım eden herkesten razı olsun. Herkese
çok teşekkür ediyorum.”
İki haftadır sınırdaki mültecilere ekmek
yardımı yaptıklarını söyleyen Hasene Avusturya Linz sorumlusu Bayram Ali Kukal
sınırda mültecilere yardımların devam edeceğini paylaştı ve mültecilere gönüllü
olarak yemek yapan kadınlara ayrıca teşekkür etti.
Belçika ve Fransa’daki
Mültecilere de konserveler ulaştı
Et konservelerini taşıyan ikinci tır Belçika’ya ve oradan Fransa’da bulunan mültecilere yardımları taşıdı. Belçika’daki mülteciler için toplam 8 paletten oluşan, 5760
adet küçük konserve, 1176 adet büyük
et konserveleri mültecilere ulaştırılmak
üzere bırakıldı.
Fransa - Calais’teki mültecilerin
durumu içler acısı
Fransa’dan İngiltere’ye geçmek için
Calais’de bekleyen 8 bin kadar mülteciye
et konserveleri dağıtıldı. 15 binden fazla
konservenin dağıtımına Hasene Belçika
bölge temsilcisi Muhammed Ünal ve Paris
bölge temsilcisi Hüseyin Yıldırım da katıldı.
Mülteciler soğuk ve yağmurlu havada,
derme çatma çadırlarda çocuklarıyla birlikte
İngiltere’ye geçmek için bekliyorlar.
Hasene Belçika temsilcisi Muhammed
Ünal dağıtım yapılacak noktaya ulaştıklarında ilginç bir olayla karşılaştıklarını ifade
etti ve şunları söyledi: “Yardım tırımız bir
gün önce bölgeye intikal etmiş, geceyi
mültecilerin bulunduğu kampa yakın noktada geçirmişti. Ertesi gün dağıtımlara
başlamak için tırın arka kapaklarını açtığımızda, ne şekilde olduğunu anlayamadığımız bir olayla karşılaştık. Mültecilerin
bir kısmı, tırın İngiltere’ye gideceğini düşünerek geceden yardımlarımızın yüklendiği
yere binmişler. Havalar soğuk ve yağışlı;
insanlar bir şekilde kendilerine derme
çatma çadırlar oluşturmuşlar ve İngiltere’ye
geçmek için kendilerinde çözümler üret-
meye çalışıyorlar. Tırların yedek tekerlerinin
bulunduğu alana, mazot deposunun üzerindeki alana girerek tehlikeli bir şekilde
İngiltereye geçmeye çalışıyorlarmış.”
Mültecilerin kaldığı yerin adeta bir
çöplük görünümü verdiğine değinen Ünal
kamptaki durumu şöyle tasvir etti: “Mülteciler arasında Suriyeli, Sudanlı, Pakistanlı,
Iraklı, Afrikalı mülteciler vardı. Etler noktasında çekincesi olanlara, etlerin kurban
etleri olduğunu hatırlattık. Çok memnun
oldular. Mültecilerin bir kısmını yalın ayak
ya da terlikli gördük. Çadırları ziyaret
ettik. Çadırlarda kadınlar ve çocuklar
vardı. Çocuklara şeker verdik. Çadırda
bulunanlara ihtiyaçlarını sorduk; konserve
alıp almadıklarını sorduk. Alanların bir
daha almama noktasındaki dürüstlükleri
dikkatimizi çekti. Et konservelerimiz yeterince vardı ve herkese yeterince verdik.
Önümüzdeki günlerde acil kış yardımı
kapsamında burada yaşayan mültecilere
battaniye yardımı yapmayı planlııyoruz. ”
Mültecilere dönük acil kış
yardımı devam ediyor
Hasene Derneği diğer taraftan havaların
soğuması ile birlikte büyük ihtiyaç olan
battaniye ve kışlık elbise yardımlarını mültecilere ulaştırmak için başlattığı acil kış
yardımını sürdürüyor. Kış ayı ile sıkıntıları
daha da artan, korunacak bir battaniyeye,
sırtlarına giyecek bir kazağa, ayaklarına
giyecek çoraba ihtiyaç duyanlar için yardımlar ilerleyen günlerde mültecilere ulaştırılacak.
Yardımda bulunmak için
20 Euro’luk yardımlarla sizler de soğuktan etkilenen mültecilere battaniye ve
kışlık elbise yardımında bulunabilirsiniz.
Havale bilgileri:
IGMG Hilfs- und Sozialverein e.V.
Kreissparkasse Köln
IBAN
DE75 3705 0299 0184 2731 64
BIC:
COKSDE 33
Amaç: 0009972
12 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Alkışlanacak Hareket
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Diyarbakır Sur’da Bir Evden Şeker Kullanan Güvenlik Güçleri Kapıya Para ve Not Bıraktı
D
iyarbakır’ın Sur ilçesinde
teröristlere karşı amansız bir mücadele yürüten
güvenlik güçleri, bir yandan
teröristlerin barikatlarını yıkarken bir yandan da bölge
halkının gönüllerini yapıyor.
Terörden kaçan bir ailenin
evine giren ve evdeki şekeri
kullanan güvenlik güçlerinin
kapıya bıraktığı not ve para,
nasıl bir mücadele verildiğini
de gözler önüne seriyor.
Doğu ve Güneydoğu'da
PKK'lı teröristlere karşı devam
eden süpürme operasyonları
tüm hızıyla devam ederken,
bölgeden tüm Türkiye'yi etkileyen görüntüler gelmeye de-
vam ediyor. PKK-Vatandaş ayrımı yapılarak hassasiyetle süren operasyonlarda dikkat çeken anlar yaşanıyor. Diyarbakır
Sur'da fotoğraflanan bu kare
operasyonları gerçekleştiren
asker ve polisimizin hakkaniyetini gözler önüne serdi.
Güvenlik güçlerimiz Sur'da
boş bir evde kullandıkları bir
kaç şekerin ve çayın parasını
fazlasıyla bıraktı. Para ile birlikte notta bırakan güvenlik
güçleri, "Hakkınızı helal edin
biraz şekerinizi kullandık, Gönül
isterdi ki rahatça çayımızı beraber içelim (inşallah olacak)
Türkiye Cumhuriyeti" diyerek
10 TL bıraktı.
HARAM YEMEYEN ORDU...
Öte yandan güvenlik güçlerimizin bu davranışı Osmanlı
döneminde yaşanan benzer birkaç örneği akıllara getirdi.
Bir tanesi Yavuz Sultan Selim döneminden... Yavuz sultan
selim Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken haliyle bağlık
bahçelik yerlerden geçiliyordu.
Salkım üzümler, olgunlaşmış
türlü türlü meyveler vardı. Yavuz Sultan Selim,'in içine bir
şüphe düştü. 'Acaba askerim
sahibinden izinsiz üzüm ve
elma koparmış olabilir mi?'
diye düşünüyordu. Sorgulattı,
heybeler, torbalar araştırıldı,
asker üzerinde hiç bir iz bulunamadı. Padişah rahatlamıştı.
El açıp dua etti: "Ey Allah'ım!..
Bana haram yemeyen bir ordu
ihsan ettiğin için Sana şükürler
olsun." Sonra Yeniçeri Ağası'na
dönüp şunları söyledi: "Eğer
askerlerim içinde bir tek kimse
sahibinden izinsiz bir meyve
koparıp yese idi, Mısır seferinden vazgeçerdim. Çünkü
hay ağa, haram yiten bir ordu
ile beldelerin fethimümkün olamaz!.."
YERİNE PARA BAĞLADI...
Bir diğeri ise Kanuni döneminden...
Sefere çıkan Kanuni Sultan
Süleyman ve ordusu bir Hristiyan beldesinden geçerken,
askerlerden kimisi üzüm bağlarından geçti. Olgunlaşan
üzümler susuzluktan dudağı
çatlamış askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi
olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye
koyduğu parayı bağladı. Üzümü
de yedi.
SunExpress Somalı
Çocukları Ağırladı
Birlikte Çıkacağız Bu
Basamakları
Kurumsallaşma
·
.
.
.
Kurumunuzu geleceğe
birlikte hazırlayalım
Elemanlarınızı toplumsal ve
hukuki ihtiyaçlara göre
eğitelim
Yapısal gelişiminizi birlikte
ilerletelim
Kurumsallaşmanızı Almanya
şartlarına uyarlayalım
Basın / Siyaset
·
·
·
Basın ilişkilerinizi geliştirelim
Siyasi çalışmalarınızı
hızlandıralım
Faaliyet ve
çalışmalarınızın
hak ettikleri
değeri görmelerini
sağlayalım
T
ÜRK Hava Yolları ve Lufthansa’nın ortak kuruluşu SunExpress, “Ben De Uçuyorum”
sosyal sorumluluk projesi kapsamında Soma’daki maden faciasında
yaşamlarını yitiren madencilerin çocuklarını Frankfurt’taki genel merkezinde ağırladı.
Dönemin Soma Kaymakamı olan
ve şuanda İstanbul Vali Yardımcılığı yapan Bahattin
Atçı’nın girişimleriyle başlatılan proje kapsamında bu yıl
ilk kez düzenlenen etkinliğe 22 çocuk katıldı.
SunExpress Genel Müdür Yardımcısı Server Aydın,
proje kapsamında daha önce hiç uçağa binmemiş başarılı
çocuklara bu imkanı sağlamayı amaçladıklarını söyledi.
Proje ile Anadolu ve Avrupa’da yaşayan çocukların
ufkunu açmayı, yeni yerleri keşfetmelerini, farklı kültürleri
tanımalarını sağlamayı ve uçma deneyimi kazandırmayı
hedeflediklerini de belirten Aydın, “Çocuklar bizim geleceğimiz. Gelecek yıl Avrupa’da yaşayan, sosyoekonomik
durumları kötü olan başarılı çocuklara da aynı deneyimi
yaşatmak istiyoruz” diye konuştu.
Engin Karahan
Religion&Recht Consulting
İrtibat :
Mobil : 0151 16 70 58 45
Mail : [email protected]
Web : www.religion-recht.de
Freiburg’da Kardeşlik ve Sevgi Gecesi
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
I
GMG Freiburg-Donau Bölgesinin 31
Aralık`ta düzenlediği "Kardeşlik ve
Sevgi Gecesi" yoğun bir katılımla gerçekleşti.
Donaueschingen Donauhalle salonunda
yapılan proğrama 500 civarında vatandaşımız katıldı.
Sunuculuğunu Bülent Atik'in yaptığı
proğram, Freiburg Cemiyeti imam Hatibi Şükrü Eriçel'in Kur`an tilavetiyle başladı.
IGMG Freiburg-Donau Bölge Tanıtma
Başkanı Veli Erdoğan'ın selamlama konuşmasında, Erdoğan katılımdan dolayı
misafirlere teşekkür etti ve günün önemine
binaen kısa bir konuşma yaptı.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG marşının ardından kürsüye IGMG
Freiburg-Donau Bölge Başkanı Özcan Kuri
geldi ve konuşmasını yaptı.
Kuri konuşmasında, Mekke`nin fethine
değinerek, kardeşliğin önemine dikkat
çekti.
Bölgede yapacakları hizmetlere de değinen Kuri, saygı ve sevgi içinde olmamız
gerektiğini, birlik ve beraberliğin önemine
vurgu yaptı.
Türkiye'den katılan Ümit Kaplan (Ibiş)
Nasrettin hoca tiplemesiyle çocukları ve
haber ][ 13
babalarını eğlendirirken, çeşitli yarışmalar
düzenledi ve misafirlerden bol bol alkış
aldı.
Özellikle gençlerin hoşuna giden Geeflow (islami rep)in ardından kapanış dua
ile program sona erdi.
14 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Calw Şehrinde İcazet Merasimi Yapıldı
C
alw DİTİB Osmanlı Camii’nin bin
kişilik Simmozheim Salonun’da
organize ettiği programda, hafız
olan Kürşat İspirli’ye icazet merasimi
yapıldı.
Merasime DİTİB Genel Başkanı Prof.
Dr. Nevzat Yaşar Aşıkoğlu, Karlsruhe
Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi
Dr. Mehmet Tekin, çevre dernek din
görevlileri, dernek başkanları ve yöneticileri ile genç hafızın ailesi, yakınları
ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Calw cemaatinin yoğun ilgi gösterdiği
icazet merasimin açılış Kur'an-ı Kerim’i
yeni hafız Kürşat İspirli tarafından
okundu.
Karlsruhe Din Hizmetleri Ataşesi
Dr. Mehmet Tekin ilk kez hafızlık merasimi yaptıkları için çok mutlu olduklarını ifade ederek Kur'an Kursu faliyetleri ile ilgili bilgiler verdi. Hafızlığın
Karlsruhe’ye bağlı Calw şehrinde bir ilke imza
atılarak “Hafızlık İcazet Merasimi” yapıldı.
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
öneminden bahseden Dr. Tekin, hafızlığın Kur’an-ı Kerim’i başından sonuna
ezberleyerek onu koruyan, muhafaza
eden ve hayatına uygulayan kişi olduğunu söyledi.
Calw DİTİB Osmanlı Camii Kur’an
Kursu’na devam eden öğrencilerden
oluşan koronun sunduğu ilahilerle renklenen merasim, büyüklerden büyük
beğeni topladı.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat
Yaşar Aşıkoğlu da Kur’an adına toplanılan bu güzel günde olmaktan duyduğu
memnuniyeti ifade ederek, Kur’an‘ın
İslam’ın rehber kitabı, mü’minlerin ana
kaynağı, hidayet kaynağı, iman esası
ve barış dini İslam’ın temel kitabı oldu-
ğunu söyledi.
Hafızlığın önemine vurgu yapan
Prof. Dr. Aşıkoğlu, “Dünyada meydana
gelen en önemli olaylardan birisi hiç
şüphesiz yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirilmesi ve insanlıkla buluşmasıdır. Bu vesileyle bugün Kürşat İspir
kardeşimizin hıfzını tamamlamaları
üzere burada toplanmış bulunuyoruz.
İlk nesilden, bu camileri inşa ederek
çocuklarımız Kur’ansız kalmasın diyen,
Resullullah’ı tanımadan yetişmesin diyen
kardeşlerimizden Allah razı olsun. Hafızlarımızın yetişmesinde emeği geçen
hocalarımıza, kursumuzu yaptıran hayır
sahibi kardeşlerimize teşekkür ediyorum” dedi.
Hafızlığın büyük bir erdem olduğunu
belirten Prof. Dr. Aşıkoğlu; “Hafızlarımız
Kur’an-ı gönüllerine yerleştirdiler. Hafız
olmak büyük emek ister. Ancak hafız
kalmak daha çok gayret ister. Hafızımızın okuduğu Kur’an'dan, başta aileleri
olmak üzere kendilerine emeği geçen
herkes istifade eder” diye konuştu.
Konuşmaların ardından genç hafıza
sarık-cübbe giyme merasimi yapıldı.
DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat
Yaşar Aşıkoğlu, hafız Kürşat İspirli’ye
hafızlık diploması ile kendisini yetiştiren
ve başarılı hizmetlerinden ötürü Din
Görevlisi Mehmet Taş’a da takdir belgesi
verdi. Ayrıca Calw DİTİB Osmanlı Camii
yönetiminde görev yapan eski ve yeni
tüm yöneticilere de teşekkür edildi.
İcazet programı yapılan dua ile sona
erdi.
Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Nevzat
Aşıkoğlu, Avusturya Müftüsü Mustafa
Mollaoğlu, IGMG başkanlık divanı üyeleri, eski Genel başkanları ve T.C. Konsolosluk ve Dış temsilciliklerde görevli
Ataşeler, Yerel idare ve İş dünyası temsilcileri ve vatandaşlar hazır bulundular.
Namaz öncesi yapılan sohbette DİTİB
Genel Başkanı Prof.DR. Nevzat Aşıkoğlu
kısa bir selamlama konuşması yaptı.
IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün
namaz öncesi yaptığı sohbette ‚Biz
Zühdi amcamızın iyi bir mümin olduğunu biliyoruz. Allah ona gani gani
rahmet eylesin.‘ Efendimiz insanların
şahitliğiyle Allah kuluna muamele eder
sizin dudaklarınızdan dökülecek ikrar
boş anlam ifade etmez diğerek sözlerini
şöyle sürdürdü.
Cenaze namazına geçilmeden Yeneroğlu ailesi adına kısa bir selamlama
yapan Mustafa Yeneroğlu babasının
kendisini çocukken ilk camiye getirişini
anlatırken oldukça zorlandı. Yeneroğlu,
''Rahmetli Babam beni 1980`de Fatih
Camii'ye hafız olmam için getirdiğinde
ise ben henüz 6 yaşındaydım. Benim
burada hafız olarak yetişmem için ise
camide çeşitli görevler de almıştı ve
bugün ise buradan babamın cenazesini
kaldırıyoruz'' dedi.
Mustafa Yeneroğlu; "T.C. Cumhur-
başkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu
üyelerinin kendisini taziye için aradığını
ve acısını paylaştıklarını bildirdi. Yeneroğlu dünyanın birçok ülkesinden cenaze
namazına gelen herkese teşekkür etti.
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul
Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ise taziyeleri IGMG Köln Bölge Merkezinde
kabul etti.
Yeneroğlu'nun cenazesi köyleri Osluk`ta bulunan aile kabristanlığına defin
edilmek üzere memleketi Bayburt'a
yollandı.
Zühtü Yeneroğlu Amcamızı Cenab-ı Hakk’a Uğurladık
T
BMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun babası Zühtü Yeneroğlu
(70), Almanya'nın Köln kentinde ahirete
irtihal etti.
Yoğun katılımın olduğu cenaze namazı IGMG`ye bağlı KÖLN Fatih Camisi'nde kılındı. Cenaze merasimine aylık
mutad toplantı için Köln`de bulunan
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatlarının Avusturalya`dan Kanada`ya Norveç`ten İngiltere`ye, Danimarka`dan
Fransa`ya, kadar 30 Bölge başkanı da
iştirak etti. TC. Köln Başkonsolosu
Hüseyin Emre Engin, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, Diyanet İşleri Başkanlığı Berlin Büyükelçiliği Din işleri
2015/2016
Vergi Kanununda
Önemli On Değişiklik
1
. Devlet, belgeli vergi denkleştirme işlemlerindeki kağıt
masrafını azaltmak ve maliyede yer tasarrufunu da sağlamak
amacıyla 'şifreli' vergi denkleştirme
işlemini başlatıyor. Geçtiğimiz yıl
pilot proje olarak başlatılan bu
işlem, 2016 yılından itibaren yaygınlaştırılacak.
Bu şekilde işlem yapmak isteyen
kimseler, maliyeden şifresini isteyecek ve yazılı olarak bildirilen bu
şifre 90 gün içinde kullanılarak,
maliyeden belgeler elektronik olarak
istenecek, işverenler tarafından
elektronik olarak bildirilen vergi
bilgileri, varsa, ailenin aldığı hastalık
parası verileri, çocuk kasasından
gelen bilgiler, emekli kasasından
gelecek bilgiler vs. hepsi maliyeden
gelecek ve mükellef bunları ya kendisi ya da mali müşavirine bildirerek
elektronik vergi denkleştirme işlemini gerçekleştirecek.
Türkiye bakımı için belgeler yine
kağıt olarak işleme konacak
2. Çocuk parası kasasına 'özel
kimlik numarası' bildirilmezse paralar kesilecek şeklinde haberler,
insanları tedirgin etti. Devlet, çifte
ödemeleri önlemek amacıyla, 'Steuer. Identıfikatıonsnummer' ile
işlem yapacak. Elinde olmayanlar
bu numaraları maliye bakanlığının
ilgili sayfasından tedarik etmelidir.
Olanlar ise çocuk parası kasasına
bildirmekle, kasanını işini kolaylaştırır.
3. Geçtiğimiz üç yılda zam yapan
posta idaresi, normal 20 gram
mektuplar için 2016`dan itibaren
62 cent yerine 70 cent, Maxibrief
denilen mektuplar için de 240 cent
yerine 260 cent alacak. Posta üç
yıl zam yapmayacak.
4. Federal hükümet son yıllarda
büyük miktarda biriken vergi gelirlerinden bir miktarını yani beş
milyar auronun üstünde bir miktarı,
2015`in yazında yaptığı bir kanunla,
2015 yılı Ocak ayından itibaren
dosya ][ 15
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
geriye dönük olarak yürürlüğe koydu.
Bu kanunla, çocuk paralarına
kademeli olarak zam yapıldı.
Birinci ve ikinci çocuk için ödenen
184 auro, 2015`te188 auroya,
2016 için 190 auroya, üçüncü çocukta 190 aurodan 2015 için 194
auroya, 2016`dan itibaren 219
auroya, dördüncü ve daha çok çocukta ise, 221 auroya çıkarıldı ve
yapılan artırımlar 2015 Ocağından
geçerli olarak aile kasaları tarafından
ödendi.
Aylık gelirleri 1100 aurodan
yüksek ve 1700 aurodan düşük
olan ailelere ödenen 'Kindergelzuschlag' yani zamlı çocuk paraları
da 1 Temmuz 2016`dan itibaren
çocuk başına ayda 140 auro yerine
160 auro olarak ödenmeye başlanacak. 8,9 milyon kişinin bu kanundan yararlanması hiç de küçümsenmeyecek bir konudur bence.
Çocukların kazandıkları para sınırlandırılması üç yıl önce kaldırıldığı
için çok küçük meblağlar yüzünden
bir yıllık çocuk parasından mahrum
olunmuyor.
Bilindiği gibi okula gidenler,
meslek yapanlar veya tahsil eden
çocuklar için 25 yaşını doldurana
kadar çocuk parası alıyor. Çocuğun
özürlü olması halinde, yaş sınırı
olmadan çocuk parası devamlı ödenir.
25 yaşını doldurduğu halde tahsile devam eden çocuklarda ise,
çocuk parası kesildiği için ailesinin
bakım yapması söz konusudur.
Çocuğun kazancı da gözönünde
bulunduralarak maliyeden vergi iadesi almak mümkündür.
Yapılan değişiklik çok sayıda
aileye bir ‘oh’ dedirtecek
Federal Hükümet bu kanunla
bilhassa çocuklarını yalnız eğiten
kimselerin elinden tuttu ve yıllık
1308 auro olan 'Freibetrag für alleinerziehende' miktarını 1908 au-
Asım TOZOĞLU
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
roya, ikinci çocuktan itibaren de
240 auro çocuk başına muafiyet
getirdi. Bu durumda olan ailelerin
dikkat etmesi gereken hususları
mutlaka vergi uzmanlarına danışmalıdırlar.
Asgari muafiyet ve buna bağlı
olarak bakım miktarları da artırıldı.
2014 yılıda 8354 auro olan asgari
muafiyet 2015 yılı için 8472 auro,
2016 yılı için 8652 auro olarak
belirlendi.
Türkiyedeki akrabalarımıza yapığımız bakım miktarı 2016 yılı
için kişi başına 4326 auro olacaktır.
Yeri gelmişken hatırlatalım:
a.Türkiye`ye para havalelerinizin
mutlaka kaynağı belli olmalıdır.
Bilhassa büyük miktarda (örneğin
on bin euroyu geçen) gönderilen
paraların gerektiğinde hesabını vermelisiniz.
Yıllık geliri otuz bin euro olan
bir kimsenin üç yıl içinde Türkiye`ye
altmış bin euro göndermesi hiç de
gözden kaçacak bir durum değildir.
b. Bakım paraları için Türkiye`ye
Ocak ayı içinde mutlaka havale yapılmalıdır. Zira maliye ilk havaleden
itibaren bakım miktarlarını hesaplamaktadır. Örneğin Mayıs ayında
ilk havale yapılmışsa, ilk dört ay
değerlendirilmez. Hatta bazı memurlar ‘bu insanlar gerçekten bakıma muhtaçsa, ilk dört ay ne ile
geçindiler?’ şeklinde soru yöneltebiliyorlar.
Türkiye`de yaşayan bakıma muhtaç akrabaların gelirlerine bağlı
olarak işlem yapılmaktadır. Hiç
geliri olmayan kimseler için kişi
başına 4326 auro gönderilmelidir.
5. Bafög adı verilen devletin
eğitime katkısı kanununda da değişiklik yapıldı ve 2016 kış semestrisinden itibaren yüzde yedi zam
yapıldı maksimum 670 aurodan
735 auroya çıkarıldı. Öğrenci ayda
[email protected]
400 auro yerine 450 auro kazanabilecek.
6. Düsseldorfer Tabelle diye
anılan ve ayrılan eşlerde çocuklar
için ödemelerde kullanılan gelir
tablosu da değiştirildi.
1ve 6 yaş çocuklar için 328`den
335 avroya
7 ve 12 yaş çocuklar için 376
avrodan 384 avroya
12 yaşından itibaren çocuklara
yapılacak bakım ödemesi ayda 440
avrodan 450 avroya çıkarıldı.
7. Hessen eyaleti üç yıl önce
iptal ettiği 'Fehlsubventionsabgabe'
kanununu yeniden tabir caizse hortlattı. Bu kanuna sosyal evlerde
oturanların ödedikleri kiralar ve
gelirleri karşılaştırılıyor ve fark
tahsil ediliyor. Böylece 'Wohnungsamt' 1 Temmuz 2016`dan itibaren
Hessen eyaletinde sosyal evlerde
oturanları soru yağmuruna tutacak.
8. Konumuzda Almanya`da bakım yaptığımız kişilerin 'İdentifikationsmummer' dediğimiz özel
numaralarını mutlaka bakım belgelerine yazmamız gerekliliğidir.
Almanya da bakım miktarı kişi
başına 8652 auro olarak belirlenmiştir.
9. İşveren tarafından ödenen
çıkış parasının bir yılda ödenmesi
ve ona göre de vergilendirilmesi
gerekir. Bu 'Abfindung' kanunun
ana maddesidir. Bu kaide istisnai
hallerde bozulabiliyor. Önemli olan
kısmi ödemenin yüzde onu geçmemesi gerekiyor.
10. Daha önceki yıllarda sadece
Avrupa Topluluğu ülkelerine yapılan
bağışlar vergiden muaf tutulurken,
2015 yılından geçerli olmak üzere,
Türkiyedeki bir kuruluşa, örneğin
Kızılay`a yapılan bağışların da vergiden düşmesi mümkündür.
Tabii ki bu kuruluşun Türkiye`de
'kamuya yararlı kurum' olduğu ispatlanmalıdır.
Namaz Vakitlerinde Yeni Düzenleme
16 ][ haber
İ
slam Toplumu Millî Görüş İrşad Başkanlığı
Din İstişare Kurulu kararıyla Hicret Takvimi’nde 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren
namaz vakitlerinde yeni bir uygulamaya
geçiliyor.
Vakit değişikliğinin gerekçeleri
Ramazan ayının uzun yaz günlerine isabet ettiği zamanlarda kuzey bölgelerinde
yatsı ve imsak vakitlerinin normal seyrinde
ilerlememesi sebebiyle, bu vakitleri takvimlere esas alınan ölçüler ile tespit etme
imkânı çok zordur. Bu yüzden yatsı ve
imsak vakitlerinin takdir edilerek tespit
edilmesi söz konusu olmuştur.
Yaz aylarında gündüzler diğer mevsimlere nispetle oldukça uzun geçmektedir.
Uzun yaz günleri, ibadetlerin eda edilmesi
bakımından ister istemez bazı zorlukları
da beraberinde getirmektedir. Mesela, zaten
geç bir saatte olan akşam namazının ardından, yatsı ve teravih namazı vakti de
çok daha geç bir vakitte olmaktadır. Bunun
yanı sıra imsak vakti yine erken bir saatte
olmaktadır. Böylece, ibadetlerini yerine getirmekle mükellef olan Müslümanlar hem
ibadetleri açısından hem de iş ve çalışma
hayatları açısından zorluklarla karşılaşmaktadır. Söz konusu zorluklar, Avrupa’yı dikkate aldığımızda, Akdeniz ve Balkanlara
yakın olan bölgelerden itibaren artmakta,
kuzeye gidildikçe çok bariz bir hâle gelmektedir.
Gerek teşkilatımız camilerine devam
eden Müslümanların, gerekse diğer camilerin
cemaatlerinin bu konuda pek çok sorusu
ve kolaylığı tercih edecek bir usulün bulunup
bulunamayacağı yönünde istekleri olmuştur.
IGMG Din İstişare Kurulu bu istekleri de
dikkate alarak, 2005 yılından beri namaz
vakitlerinin fıkhî ve astronomik temellerini
çeşitli açılardan araştırmış ve değerlendirmiştir.
Bu araştırmalar neticesinde, takvimlerde
normal olarak kabul edilen bölgeler için de
yeniden bir vakit tespit usulü geliştirilmesi
gündeme gelmiştir. Bunun üzerine, ibadetlerin eda edilmesinde kolaylığın tercih
edilmesi ile ilgili ayet ve hadisler de dikkate
alınmış ve 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren
uygulanacak olan yeni namaz vakitleri tespit
edilmiştir.
Bu arada IGMG Din İstişare Kurulu,
Müslümanlar arasında birlikteliğin sağlanabilmesi amacıyla da, çeşitli kuruluşlarla
ortak bir namaz vakti tespit edilmesi için
görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerden
uzun süre bir sonuç alınamaması üzerine,
IGMG Din İstişare Kurulu kendi kararını
uygulamaya koymuştur.
IGMG Din İstişare Kurulu, namaz vakitlerinin tespitinde yeni usul kararını alırken
dinimizdeki kolaylık ilkesinden de hareket
etmiş ve fıkıhta yeri olan bir kuralı uygulamıştır. Zira Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“...Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez...”
(Bakara suresi, 2:185)
Vakit tartışmaları yeni değildir
Aslında namaz vakitleri ile ilgili tartışmalar yeni değildir. Bugün kullanılan takvimlerin ortaya çıkması ile de bu tartışmalar
devam edegelmektedir. Sahabe dönemine
baktığımızda, şafağın veya fecrin karanlık
ya da aydınlık olduğu yolunda, kendilerinden
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
rivayet yapılan pek çok sahâbî vardır. Bunların başında ilk dört halife gelmektedir.
Buhârî şarihlerinden İbn Receb’in tespitlerine
göre, ilk üç halife ile Abdullah ibn
Mes’ûd’dan, fecrin hem aydınlık hem de
karanlık olduğuna dair rivayetler yer almıştır.
(Bakınız: Zeynuddin Abdurrahman bin Ahmed ibn Receb: Fethu’l Bârî Şerhu Sahihi’l
Buhârî. Mektebetu'l Gurabâ’u El Eseriyye,
Medine. 1996. c. 4. s. 432-433)
Bu rivayetlerdeki ihtilaflar tâbiûn döneminde de devam etmiş ve nihayet müçtehit
imamlar zamanında bir usule bağlanmıştır.
O dönemlerden itibaren 19. yüzyıla hatta
20. yüzyılın başlarına kadar namaz vakitlerini
müezzinler ve büyük camilerde muvakkitler
belirlemekteydi.
İhtilafların sebepleri
Namaz vakitlerindeki ihtilafların esasen
beş temel sebebe binaen oluştuğunu görmekteyiz:
1. Namaz vakitleriyle ilgili nassların
(ayet ve hadislerin) ifade ettiği vakitlerin,
saat/dakika ile belirlenmemiş olması, dolayısı
ile bu vakitlerin genel ifade içeren ve takvimlerde olduğu gibi “an”ı değil de bir
süreyi belirleyen ölçüler olması.
2. Fıkıh bilgileri ile astronomik bilgilerin
birbirlerine uyarlanmalarındaki temel ilkelerin
farklı oluşu. Mesela, fıkhın sabah şafağı
fecr-i sâdıktır. Astronomide ise, fecr-i sâdık
diye bir tanımlama yoktur. Buna karşılık
astronominin fecri, güneşin ufkun altında
18 derecede bulunduğu andır. Öte yandan,
astronominin 18 derecesi her zaman ve
her yerde 72 dakika değildir.
3. 48 derecenin kuzeyindeki bölgelerde,
şafağın çok uzun süre kalması ya da hiç
gitmemesi sebebiyle yatsı ve imsak vakti
probleminin ortaya çıkmış olması.
4. Özellikle oruç için sahurda, vaktin
girme ya da çıkma endişesinden dolayı
uzun uzun temkin vaktinin konulmuş olması.
5. İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin “Şafağın
beyazlık olduğu” kanaatinin, neredeyse
gece karanlığı şeklinde anlaşılması.
Yeni uygulama nasıl olacak?
IGMG Din İstişare Kurulu kararından
hareketle gerçekleştirilen yeni uygulamaya
göre, yeryüzü ekvatordan itibaren iki
bölgeye ayrılmıştır. Birinci bölge 48 derece
kuzey/güney enlemine kadar, ikinci bölge
de 48 derece kuzey/güney enleminin kuzeyinde/güneyinde kalan bölgeler olarak
tespit edilmiştir. Bu bölgelerdeki imsak vakitleri, fıkıhta fecr-i sâdık diye bilinen, sabahleyin doğu ufkunda yayılmış olan şafak
vakti; yatsı namazı vakti de akşamleyin,
batı ufkunda kırmızı şafağın kaybolduğu
vakit olarak kabul edilmiştir. Bu vakitlerin
takvimdeki uygulanması ise şu şekilde olacaktır:
0 derece ile 47.59 derece
arasındaki bölgeler
Avrupa haritasına bakarak bu hattın
geçtiği yerleri şöyle sıralayabiliriz: Fransa’nın
batısındaki Quimper, Le Mans şehirlerinden
başlayıp doğudaki Colmar şehrinin güneyinden geçerek, Almanya’nın Freiburg kentinin hemen kuzeyinden doğuya doğru Münih’in güney taraflarından uzayan bu hat,
Avusturya’nın Salzburg kentinin kuzeyinden
ve başkent Viyana’nın da güneyindeki Traiskirchen’den itibaren doğuya doğru gider.
Bu hattın güneyinde kalan Fransa’nın güney
kısımları, Almanya’nın az bir bölümü, İsviçre
ve İtalya’nın yanı sıra Avusturya’nın önemli
bir bölümü, Balkanlar ve Türkiye gibi güney
ülkeleri de bu bölgede yer alır.
Bu bölgelerde imsak vakti, güneşin doğuşundan 74 dakika önce olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6
dakika temkin vakti ilave edilecektir. Dolayısı
ile bu bölgelerdeki imsak vakti, güneşin
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
astronomik olarak doğuşundan yaklaşık
78-80 dakika önce olacaktır.
Yatsı namazı vakti ise: Güneşin batışından
64 dakika sonra olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika
temkin vakti ilave edilecektir. Bu bölgelerdeki
yatsı namazı vakti, güneşin astronomik
olarak batışından yaklaşık 68-70 dakika
sonra olacaktır.
47,59 derecenin kuzeydeki bölgeler
Yukarıda verilen hattın kuzeyinde kalan
Fransa’nın kuzey bölgeleri ile, Almanya’nın
büyük bir bölümü, Avusturya’nın kuzeyi,
İngiltere, Danimarka, İsveç ve Norveç gibi
kuzey ülkeleri de bu bölgelere dâhildir. Bu
bölgelerde imsak vakti, güneşin doğuşundan
80 dakika önce olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika temkin
vakti ilave edilecektir. Dolayısı ile bu bölgelerdeki imsak vakti, güneşin astronomik
olarak doğuşundan yaklaşık 84-86 dakika
önce olacaktır.
Yatsı namazı vakti ise: Güneşin batışından
70 dakika sonra olacaktır. Şehirlerin durumuna göre bu vakte 4 ila 6 dakika
temkin vakti ilave edilecektir. Bu bölgelerdeki
yatsı namazı vakti, güneşin astronomik
olarak batışından yaklaşık 74-76 dakika
sonra olacaktır.
Neden yıl boyu aynı süre?
Özellikle kuzey bölgelerinde günlerin
uzun olduğu yaz aylarında takdiren bu
vakit tespit edilmiştir. Kış aylarında ise,
yukarıda da ifade edildiği gibi yatsı için kırmızı şafağın kaybolması, imsak için de
ufukta yayılmış olan fecr-i sâdığın oluşumu
esas alınmıştır. Dünyada pek çok kuruluş
da şafağı kırmızılık olarak kabul etmiş, astronomik olarak bu vaktin hesaplanma derecesinin ise 16 derece olması kararını almıştır.
Hem bizim hem de çeşitli kuruluşların
yaptıkları gözlemler kırmızı şafağın, güneşin
ufka olan eğiminin 12,5 derece ile 16
derece olduğu zamanda kaybolduğunu göstermektedir. Bunun son sınırı olan 16 derece, ekvatorda saat ölçüsü olarak 64
dakika eder. Bizim uygulamamız da son
sınır olan 64 dakikadan itibaren başlamaktadır.
Önceki takvim uygulamamız nasıldı?
Daha önceki Hicret Takvimlerinde namaz
vakitleri 23-27 Haziran 1980 tarihleri arasında Brüksel’de yapılan “Hicri Tarihler ve
Namaz Vakitleri Tespit Toplantısı”ndaki kararlar esas alınarak hazırlanmıştı. Bu kararlar
üzerine Hicret Takvimi’ndeki uygulama
şöyle olmuştu:
Yatsı namazının vakti güneşin batışından
1 saat 30 dakika, imsak vakti de güneşin
doğuşundan önce 1 saat 50 dakikadır. (O
tarihlerde Mekke arzına göre akşam-yatsı
arası 1 saat 20 dakika, imsak-güneş doğuşu
arası 1 saat 30 dakika civarında idi.)
O tarihten önce, mevsimine göre imsakla
güneşin doğuşu arasındaki süre 2 saat 30
dakika civarında idi. Temkin vakitleri ise
her şehre göre farklı farklı verilmişti.
Elbette ki en doğrusunu Allah bilmektedir. Duamız, Allah’ın bizleri doğru yoldan
ayırmaması ve bu yeni değişikliğin Müslümanlara hayırlı olması yönündedir.
Avrupa’da Türk Toplumunun
Miladi Yeni Yılı
Her başlangıç yeni bir fırsattır ve yeni bir imkândır, yeterki kişi zamanı değerlendirmesini bilsin. Miladi yılbaşını da bu ölçüler içinde değerlendirmeli
ve bütün insanlığa huzur, barış, mutluluk dolu nice yeni yıllar dileğiyle.
M
iladi yılbaşı huzur, barış,
sevgi, kardeşlik yılı olsun.
Temennimiz insan haklarının zirve yapması, savaşların, terörün son bulması, adaletsizliğin,
hukuksuzluğun ortadan kalkmasıdır.
Bütün dünyada inanç hürriyetinin
sağlanması, eğitim fırsatının verilmesi, iş imkânının sağlanması, bölünmüş ailelerin vize vs. kolaylaştırılması, açlığın ve yoksulluğun önlenmesidir. Sevginin, saygının hâkim
olduğu bir dünyanın kurulmasıdır.
Milyonlarca mültecinin karda,
kışta, gümrük kapılarında aç, susuz,
çıplak, çoluk çocuk yollarda hastalıktan ölen, denizlerden cesetlerin
sahile vuran bebeklerin sorumluluğu
da bütün insanlığın sorumluluğundadır.
Bizim medeniyet dünyamızda
merhamet ve sevgi esastır. İnsanın
mutluluğu çok önemlidir. Bu mutluluk aile içi ve dış dünyadır ve bütünlük arz etmelidir. Bizim mutluluğumuz bütün insanlığın mutluluğuyla mümkün olacaktır. Bu mutluluğu iç dünyasında, evinde, çevresinde yakalayamayanlar, dışarıda
yakalamaları hayaldir.
Miladi yılbaşı dünyanın büyük
çoğunluğunun heyecanla kutladığı
ve beklediği, hayatını buna göre
tanzim ettiği özel bir gündür. Coşkuyla eğlenilir ve maalesef bu eğlencenin dozu o kadar çok kaçırılır
ki, çoğu zaman ailelerin felaketi
olur. Temennimiz Miladi Yeni Yılın
güzel geçmesi, insanlığa barış, huzur, mutluluklar getirmesidir.
Her yeni yıl insanlara yeni bir
heyecan ve yeni bir başlangıç umudu
veriyor. İnsanlık için ibret alınacak,
muhasebe yapılacak, öncesini ve
sonrasını değerlendireceği bir zaman
dilimi de olmalı. Hayatta ölçüsüz
yapılan her hareket kişiye hep zarar
olarak dönmüştür. “Öfkeyle oturan
zararla kalkar” atasözümüz fevkalade bir sözdür. Hesabını iyi yapamayanlar, ölçüsüz hareket edenler
ağır faturalar ödeyeceklerdir.
Avrupa'da yaşayan Sivil Toplum
Kuruluşları olarak saygı, eşit haklar,
adalet ve kabul görmek istiyoruz.
Ayrımcılığın olmadığı, inanç hürriyetinin sağlandığı, din eğitiminin
Müslümanlarının istediği gibi verildiği, İslam dininin resmen tanındığı,
Ana dil eğitiminin verildiği, Türk
Almanya’da “Şebap Güvercin Festivali”
A
lmanya Şebap Güvercin Derneği,
saf Anadolu ırkı şebap güvercinlerini dünyada tanıtmak amacıyla "Şebap Güvercin Festivali" düzenledi.
Köln'de bir salonda düzenlenen
festivalde konuşan Türkiye Şebap Güvercin Federasyonu Başkanı Mustafa
Kale, Anadolu'ya özgü bir ırk olan
şebap güvercinini dünyaya tanıtmaya
çalıştıklarını belirterek, bu ırkın kaybolmaması, bozulmaması, normlarını,
standartlarını ve özelliklerini
korumak için çaba gösterdiklerini söyledi.
Almanya'da kurulan Şebap Güvercin Derneği'nin
Avrupa'da güvercin besleyenler federasyonuna da üye
olduğunu aktaran Kale, "Bu
üyelik bizim için çok önemli
bir aşama oldu. Bu türü Avrupa'da Türklerden başka
dosya ][ 17
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Selahattin SAYGIN
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
[email protected]
ve Müslümanların güvenliklerinden
endişe edilmediği, Müslümanların
örtülerinden dolayı horlanmadığı,
işsizliğe mahkûm edilmediği, terörün kabul görmediği yeni bir yıl en
önemli arzumuzdur.
Yeni yılda sevgi, saygı, güven
ortamını oluşturmak herkesin ana
görevlerinden biri olmalıdır. Sevgi,
saygı, adalet, eşit haklar her zorluğu
yenecek sihirli bir yoldur. Sivil Toplum Kuruluşları olarak biz bu yola
talibiz.
Her başlangıç yeni bir fırsattır
ve yeni bir imkândır, yeterki kişi
zamanı değerlendirmesini bilsin.
Miladi yılbaşını da bu ölçüler içinde
değerlendirmeli ve bütün insanlığa
huzur, barış, mutluluk dolu nice
yeni yıllar dileğiyle.
Singen Lugat
Cıvıl Cıvıl
Güngeçtikçe talebin arttığı
Eğitim Merkezi daha çok hocaya ihtiyaç duyuyor.
- Saf Anadolu ırkı şebap güvercinlerini dünyada tanıtmak
amacıyla Almanya'da "Şebap Güvercin Festivali" düzenlendi
insanların da beslemesini ve tanımasını
istiyoruz ve çalışmalarımızı bu yönde
sürdürüyoruz" dedi.
Güvercin ırklarını performans ve
görüntü ırkları olarak iki kategoride
değerlendirdiklerini dile getiren Mustafa Kale, "Bizim güvercinlerimiz şov
yani görüntü itibarıyla beslenen kuşlar.
Biz bu kuşların yaptığı performansı
değerlendirmeyiz.
Festivalimizin yarışma kısmında
kuşların ağzına, gözünün rengine,
kumaşının rengine, boyuna posuna,
fiziksel özelliklerine göre yani kuşların
görüntülerine göre değerlendirme yapılacak. Yani güvercinler arasında bir
nevi güzellik yarışması yapıyoruz, değerlendirmelerimizi
o standartlar üzerinden yürüteceğiz" şeklinde konuştu.
Öte yandan, festival kapsamında düzenlenen yarışmanın sonunda dereceye giren güvercinlerin sahiplerine
kupa ve plaket takdim edildi.
I
GMG Freiburg Donau Bölgesine
bağlı Singen ve çevresine hizmet
veren Lugat Eğitim Merkezi, özellikle hafta sonları cıvıl cıvıl.
Byk Gulden Strasse'de hizmet veren dernek, 3-6 yaş öğrencilere anasınıfı, genç kızlar ve erkeklere sohbetler, hafta sonları (C.tesi-Pazar)
saat 10.00 ila 13.00 arası, 3 kategoride küçükler (8-11 yaş) büyükler
(12-17) ve genç kızlara (12-17) muhtelif derslerle hizmet vermekteler.
Dernek Müdiresi Selma Akbudak
gazetemize yaptığı açıklamada, talebin
gün geçtikçe arttığını belirtirken, daha
çok hocalara ihtiyaç duyacaklarını
söyledi.
18 ][ haber
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
IGMG Köln Bölgesi’nde Yeni Hobi Atölyesi
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Köln’de yetişkin hanımların el becerilerini
geliştirmeleri amacıyla
kurulan Köln Hobi
Atölyesi kapsamında
katılımcılar kurdele nakışı öğreniyorlar.
İ
slam Toplumu Millî Görüş (IGMG)
Köln Bölgesi Eğitim Başkanlığı’nın
Köln civarındaki kadınlara el becerilerini geliştirmek ve boş zamanlarını değerlendirecekleri bir ortam sunmak
amacıyla hayata geçirdiği Köln Hobi Atölyesi üçüncü oturumunu geride bıraktı.
Toplamda 11 oturum sürecek olan atölye
kapsamında katılımcılar kurdele nakışı
tekniklerini öğrenirken kurs sonunda bir
sergi yapılarak atölyede üretilenlerin
geniş bir kitleyle paylaşılması planlanıyor.
Atölyeyi kurma amaçlarının katılımcıların el sanatları konusunda beceri kazanmalarını sağlamak olduğunu belirten
IGMG Köln Bölgesi Eğitim Başkanı Cengiz Dönmez, “Köln’deki hanımların sanatsal yetkinliklerini geliştirmeleri ve
ortaya koydukları birbirinden farklı
ürünleri bir atölye kapsamında diğer in-
sanlarla paylaşmalarının oldukça güzel
bir imkân sunacağını düşündük.” dedi.
Atölye sonunda ürünlerin sergileneceğini,
bunun için kurs boyunca hummalı bir çalışmanın şimdiden yürüdüğünü belirten
Dönmez, “Atölyeye ilginin artması durumunda amacımız burada sunulan el sanatlarına yenilerini ekleyerek bölgemizde
geniş kapsamlı bir kültür ve sanat çalışmasının temellerini atmak. Şu anda sadece yetişkin hanımlara, Cuma günleri
sunulan kurdele nakışı kursu dışında
talep olması durumunda farklı el sanatları kursları da sunmak isteği içerisindeyiz.” dedi.
IGMG Köln Bölgesinde kültür ve
sanat faaliyetlerinin daha düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi için Bölge Eğitim
Başkanlığı bünyesinde bir Kültür-Sanat
Birimi açtıklarını belirten Dönmez, eğitim
komisyonlarının bu alandaki çalışmalara
da hız vereceğini belirtti: “Hanımların
birçoğu yoğun programları olan, aktif ve
günlük hayatın hızlı koşturmacası içerisindeki kişiler. Bu kapsamda Hobi Atölyesi, onlara günlük hayatın temposundan
bir nebze uzaklaşarak el sanatları ile uğraşmalarını sağlayacak. El becerilerinin
geliştirilmesi yanında farklı bir meşgalenin sunulması da hanımlar için oldukça
faydalı. Fakat bunun da ötesinde önümüzdeki zamanlarda Köln’de ebru gibi
klasik sanatlarımızı öğrenme imkânı da
sunmak istiyoruz. Köln’ü klasik sanatlarımız ve kültür faaliyetlerimiz açısından
bir cazibe merkezi hâline getirmek için
çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
Köln Hobi Atölyesi katılımcılardan
Züleyha Aydın ise bu tarz kursların artması temennisini belirterek kursu şu şe-
kilde değerlendirdi: “Kurs ilanını okuyunca çok sevindim. Türkiye’ye gittiğimde
orada
sunulan
kursları
gördüğümde, ‘Keşke bizim oralarda da
olsa.” diye düşündüğüm olurdu.
El işinin insana huzur veren bir yanı
var, bu yönüyle bence herkesin yetenekleri doğrultusunda bir hobi edinmesi
gerek. Ayrıca bu tür kurslar hanımların
yoğun tempoları içerisinde kendi aralarında tatlı muhabbetler oluşmasına da vesile oluyor. Umarım farklı el sanatları
kursları da açılır ve böylece kızlarımız
kendi giyim, takı ve çeyizlerini tasarlayabilme imkânına kavuşurlar.” dedi.
TGRLP e.V. Rheinland Pfalz Türk Toplumu CDU ile görüştü
ALMANCA
KUR'AN
MEALİ
T
GRLP e.V. Rheinland
Pfalz Türk Toplumu Yönetim kurulu CDU Rheinland-Pfalz
Başkanı
Julia
Klöckner ile görüştü. Türk Toplumunun yaşamış olduğu sorunların ele alındığı görüşmede
geniş bir fikir alışverişi gerçekleşti. TGRLP Başkan Yardımcısı
Cennet Akgün ve Yasemin Tölzer özellikle Bayanlar ile ilgili çalışmalar hakkında bilgi verdiler.
Eğitimin geniş çapta konuşulduğu görüşmede sorunlar ve
çözüm yolları dile getirildi.
Al-Quran Al-Karim
G
Konu ile ilgili TGRLP Başkanı
İhsan Altındaşoğlu: “Görüşme
fevkalade olumlu geçmiştir, şüphesiz ele alınması gereken bir
çok konu var. Bunlardan sadece
birtanesi eğitimdir. Bizler Sivil
Toplum Kuruluşları olarak üzerimize düşeni yapmaya devam
edeceğiz" ifadesinde bulundu.
Altındaşoğlu ayrıca: "Rheinland-Pfalz eyaletinde yaklaşık
100.000 Türk kökenli insanımız yaşamaktadır. Entegrasyon
sürecinde STK`lar olarak üzerimize büyük görevler düşmekte-
P
dir. Her Kurum kendi alanında
hizmeti daha kaliteli ve uzun vadeli sunmakla mükelleftir" açıklamasında bulundu.
Eyalet seçimlerinin 2016 senesinin Mart ayında gerçekleşecek olması sebebi ile gelecek
senelerde Türk Toplumunu ilgilendiren her konu ele alındı.
Eyalet seçimlerinde mutlaka
seçme hakkının kullanılmasını
tavsiye eden Altındaşoğlu özellikle STK çalışmalarında diyaloğun ve şeffaflığın önemini
vurguladı.
Cemiyetlere
Ce
Cemiyetler
Cemiyetle
Cemiyetl
Cemiyet
Cemiye
Cemiy
Cemi
Cem
vve
İşadamlarımıza
İşada
İşadam
İşadaml
İşad
İşadamla
İşadamlar
İşadamlarımız
İİşadamları
İşa
İşadamlarım
İşadamlarımı
İş
FFırsat,
Fırs
Fırsa
Fı
Fırsat
Fır
Programlara
Gelen
Programlar
Programla
Prog
Programl
P
Pro
Program
Progra
Progr
Pr
G
Ge
Gele
Gel vve
Almanca
Meal
il
Alm
Alman
Alma
Almanc
A
Al
M
Me
Mea iile
(100
((10
1 Adet
Ad
Ade
A
250,25
2250
250, EEuro
Eur
Euro)
Eu
İslamı
Ta
Tanı
Tan
Tanım
Tanımak
Tanıma
T
İs
İste
İst
İstey
İsteye
İsteyen
İ
İsla
İsl
İslam
İs
İ
Misafirlere
Misafirler
Misaf
Misafirle
M
Misa
Misafirl
Mis
Misafir
Mi
Misafi
Ve
Veri
Ver
Veril
Verile
Verilebile
Verilebil
Verilebi
Verileb
Verilebilec
Verilebilece
Verilebilecek
V
En
E Gü
Güz
Güzel
Güze
G
H
He
Hed
Hedi
Hediy
Hediye
P
Pa
Pak
Pake
Paket
H
Ha
Hal
Hali
Halin
Halind
Halinde
Alm
Alma
Almak
A
Al
İs
İst
İste
İstey
İsteye
İsteyen
İsteyenl
İsteyenle
İsteyenler
İsteyenlere
İ
Posta Ücretini
Biz Karşılıyoruz
13,5x19,5 cm
Orta Boy
Karton Kapak
İki Renk Baskılı
Sipariş İçin: [email protected] · Handy: 0171-1970212
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dosya ][ 19
İran’da konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez
D
ünya İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği tarafından 27-29
Aralık tarihleri arasında İran’ın
başkenti Tahran’da düzenlenen ve İslam
ülkelerinden temsilcilerin katıldığı ‘29.
Uluslararası Vahdet Konferansı’nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.
Mehmet Görmez, İslam dünyasında yaşanan mezhep çatışmalarına son verilmesi
için çağrıda bulundu.
“HİÇ BİRİ DAHA ÖNEMLİ DEĞİL”
İslam coğrafyasında yaşanan sorunlara
hiçbir müminin sessiz kalmaması gerektiğini belirten Başkan Görmez, İslam
ülkelerinin üst düzey temsilcilerine hitaben
yaptığı konuşmada “Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten
daha değerli değildir. Hiçbir siyaset,
Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha
önemli değildir” dedi.
ÜMMETİN KALBİNE
SAPLANAN HANÇER!
İslam dünyasının ocağına ateşler düştüğünü, fitne ve tefrikanın bir hançer
gibi ümmetin kalbine saplandığını ifade
eden Başkan Görmez’in yaptığı konuşmadan bazı satırbaşları şöyle;
“Kendilerinden olmayan herkesi tekfir
ederek ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının kalbine bir hançer gibi saplanmış
durumdadır…”
Bu buluşmamız bir tefekkür ve tedebbür buluşmasıdır. Bugün Ümmetin
ocağına ateşin düştüğü, ümmetin diyarında ateşin yükseldiği bir dönemde kardeşlik ahlak ve hukukumuzu konuşmak,
“ümmet olma şuurumuzu” sorgulamak,
vahdeti ve kardeşliği yeniden tesis etmek
için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bölgemizde yaşananlara hiçbir mümin vicdan
sessiz kalamaz ve kalmamalıdır. Fitne
ve tefrika ateşinin İslam ümmetini her
taraftan kuşattığı günümüzde işgal ve
istibdatlardan sonra bugün her türlü
şiddet ve cinayeti caiz gösteren, kendilerinden olmayan herkesi tekfir ederek
ötekileştiren anlayış, İslam dünyasının
kalbine bir hançer gibi saplanmış durumdadır” dedi.
“MÜSLÜMANIN ONURU
MÜSLÜMANIN ELİYLE
YOK EDİLİYOR”
“Müslümanların izzet ve onuru tarihte
hiç olmadığı kadar bugün bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir…
Bugün İslâm dini ve İslam alemi
tarihin belki de en zor süreçlerinden
birini yaşamaktadır. Öyle ki bugün Irak’ta,
‘Hiçbir Strateji,
Müslüman Kanının
Dökülmesini Önlemekten
Daha Değerli Değildir
Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Nijerya’da
ve İslam coğrafyasının diğer köşelerinde
çatışmaların, Allahüekber nidalarıyla intihar saldırılarının, masum kız çocuklarını
kaçırmaların, camileri bombalamaların,
kutsal mekânları tahrip etmelerin sonunun nasıl olabileceğini tahmin edememekteyiz. Müslümanların kanı akmaya
devam etmekte; Müslümanların izzet ve
onuru tarihte hiç olmadığı kadar bugün
bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir.
Milyonlarca insan yerinden, yurdundan,
evinden barkından, hayatından olmaktadır. Yaşanan kaos ortamı bütün dünyada İslam ve Müslüman algısını tahrip
etmektedir. Tüm dünyada Müslümanların
başı hüzünle öne eğilmekte, İslam dininin
temsilcileri korku, dışlanma ve şiddet
tehdidi altında yaşam mücadelesi vermektedir.
DEAŞ İSLAM`A ZARAR VEREN
BİR TERÖR ÖRGÜTÜ
“Bugün iman, akıl ve hikmetten uzak
terör şebekelerinin, Peygamberimizin
mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek İslam’a verdikleri zarar, düşmanların verdiği zararı geçti…”
Bugün İslamofobiyi oluşturmak isteyen endüstri, İslam dünyasındaki çatışmaları ve yaşanan manzaraları gösterip
Müslümanlar aleyhine acımasız bir propaganda yapmaktadır. Bu müşerref dini,
korku dini olarak lanse etmekte, birbirinin
canına, malına, ırzına kasteden Müslümanlar arasındaki fitne ateşini körüklemektedir. Bugün bizler -Ey Alimler- tefekküre, derinden düşünmeye ve mütalaa
etmeye muhtacız. Zira bugün maalesef
İslam’ın cahil müntesiplerinin, her türlü
iman, akıl ve hikmetten uzak terör şebekelerinin, Sevgili Peygamberimizin
mübarek ismini sözde bayraklarına nakşederek din-i Mübin-i İslam’a verdiği
zarar, azılı düşmanların verdiği zararı
fersah fersah geçmiş bulunmaktadır.
“İSLAM TOPRAKLARINDAKİ
ÇATIŞMANIN SEBEBİ MEZHEP
FARKLILIĞI DEĞİL”
“İslam topraklarını kan gölüne çeviren
çatışmaların dinin aslından ya da mezhep
farklılıklarından kaynaklandığı söylenemez…”
Bu bir muhasebe buluşmasıdır. Yaşanan acıların, tefrikanın, adavetin sebeplerini sadece dış mihraklarda aramak
en kolay yoldur. Suçu sadece diğer mezhebin yaptıklarında bulmak kolaycılıktır.
Tüm bu hadiseleri sadece İslam muhaliflerine, şer güçlere, emperyalistlere,
Siyonistlere bağlamak bizi kurtaramaz.
Zira sorunların bir de iç dokumuzu,
imanî ve ahlakî dinamiklerimizi, yani
bizi ilgilendiren boyutu vardır.
Diğer taraftan İslam topraklarını kan
gölüne çeviren çatışmaların dinin aslından
ya da mezhep farklılıklarından kaynaklandığı da söylenemez. Bu vahşetin köklerini asr-ı saadette, Hz. Peygamber’in
hadislerinde, Hz. Osman’ın katliyle başlayan fitne döneminin akabinde yaşanan
mezhep ihtilaflarında aramak beyhudedir.
Zira bunlar, modern zamanların işgal
ve sömürgelerinden sonra istibdatların
gölgesinde, yoksulluk, cehalet ve esaret
altında büyüyen yaralı bilinçlerin ürünüdür.
Evet, Bizler muhasebeye muhtacız.
Zira kin, öfke, ihtiras ve intikam yüklü
ölümcül kimlikler kendilerini mezhep
görüntüsü altında meşrulaştırmaya çalışmaktadır ve biz bunlar olurken ne
yapmaktaydık, neyi anlatamadık, nerede
hata yaptık kendimize sormak zorundayız.
Vahdete muhtacız. Zira “vasat ümmet” olma özelliğimizi yitirdik, yeryüzünün bütün muhtaçlarından, mazlumlarından sorumlu olduğumuzu unuttuk.
Bu yoldan sapmaları uygun görecek miyiz?
Bizler bu dinin şiarını üstünde taşıyan
ilim insanları olarak maalesef “hac menasikini ifa ederken karınca öldürmenin
hükmünü” uzun uzun izah ettik ama
masum insanları katletmenin haramlığını
ve “bir insanı haksız yere öldürmenin
bütün insanlığı öldürmek olduğunu” haykırmayı ihmal ettik.
“Birbirimizi suçlamakla bölgemizdeki
ateşi söndüremeyiz…” Asırlardır süren
ihtilafları sürekli gündemde tutarak huzura kavuşamayız. Çevremizdeki ateş
çemberi her geçen gün büyürken, birbirimizi suçlamakla, eksik ve hata aramakla
meşgul olduğumuz sürece onu söndüremeyiz. Gün gelip bu ateşin içinde
birlikte kavrulmadan, ümmetin umudunun beraberimizde küle dönüşmesini
beklemeden ateşi söndürmek için bugünden tezi yok harekete geçmeliyiz.
“AKAN KANIN SÜNNİSİ ŞİİSİ OLMAZ,
AKAN KAN KARDEŞ KANIDIR”
Yetmedi mi bunca akan kan, yetmedi
mi bunca işkence ve musibetler! Siyonizmin emperyalizmin kıskacında bunca
aşağılanma yetmedi mi? Çıkalım salonlarımızdan, çıkalım havzalarımızdan, çıkalım camilerimizden, tekkelerimizden,
Hüseyniyelerimizden. Kalemlerimizi, zihinlerimizi, kalplerimizi, gönüllerimizi
devreye sokalım. Sesimizi ve çığlıklarımızı
yükseltelim. Ümmetin ocağı yanıyor,
Ümmetin diyarında ateşler yükseliyor.
20 ][ dosya
Bu fitneyi söndürmemiz gerekiyor. Akan
kan Müslüman kanı! Dökülen kan Müslüman kanı olduktan sonra Sünni olmuş
Şii olmuş ne farkeder? Kanın Sünnisi
Şiisi olur mu? Kardeş kanına göz yumulur
mu? Hangi akıl, hangi delil, hangi gerekçe
bunu haklı gösterebilir?
Cinayet şebekeleri, Hz. Peygamberin
ismini flamalarının üstüne yazarak tekfir
beyannameleri yayınlarken bizler nerelerdeydik! Bunda bizim hiç mi kusurumuz
yok? Ey Alimler! Bu kin ve nefret eken
konuşmalara, bu ötekileştiren hezeyanlara
karşı bizler ne yaptık?
“Tarihte Endülüs ve Maveraünnehir
medeniyetlerini kaybettik, şimdi de Şam,
Bağdat ve Yemen medeniyetlerini kaybediyoruz…”
Sekiz asırdır Batı’yı aydınlatan Endülüs
İslam medeniyetini, Doğu’yu aydınlatan
Maveraünnehir Medeniyetini, Afrika’yı
imar eden İslam medeniyetlerini kaybettik. Şimdi Şam-ı Şerif’te, Selam yurdu
Bağdat’ta, Hikmet beldesi Sana’daki medeniyetlerimizi kaybetmek üzereyiz, farkında mısınız? Bugün, bigâne olamayacağımız tek bir konumuz vardır. O da
akan kanı durdurmak, Müslümanları birbirleriyle karşı karşıya getiren komplolara
karşı durmak, içimizden ve dışımızdan
beslenen her türden dahili ve harici fitne
uzantılarıyla savaşmak ve ümmeti halasa
çıkarmaktır. Davete muhtacız. Zira rahmet ve merhamette buluşmadıkça, selam
ve eman yurtlarını tarihte sahip oldukları
huzura kavuşturamayız. Kendi evimizde,
İslam coğrafyasında barışı sağlayamazsak,
dünyada barış ve adaleti temin edemeyiz.
“İSLAM AİDİYETİMİZ
HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR”
“Mezhep mensubiyetini, İslam aidiyetinin üstünde görmek asla kabul edilemez…”
Bu bir uhuvvet buluşmasıdır. Mezhepler, İslam dininin anlaşılmasındaki
farklı fikir ve kanaatleri temsil eden,
zamanla oluşmuş beşeri mekteplerdir.
Hepsinin amacı Allah’a varan istikameti
belirlemektir. Her biri ana yola varan
bir tali yol mesabesindedir, ancak varacakları yer aynıdır. Mezhebi dinle aynileştirmek ya da mezhep mensubiyetini,
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
İslam aidiyetinin üstünde görmek asla
kabul edilemez. Mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışma taassubun
ve cehaletin yansımasıdır. Mezheplerin
dinin önüne geçtiği hallerde en çok zarar
gören dinin bizzat kendisi olmuştur.
“TEK ÜMMET OLALIM”
Mezhebi farklılıklarımızı birer zenginlik saymalı ve vahdetimizi muhafaza
etmeliyiz. “Şiilik Sünnilik olmasın demiyorum, Şii de olsun Sünni de olsun ama
hepsi bir arada tek ümmet olsun” diyorum. Sünni ya da Şii olsun, diğerinin
mezhebini batıl olmakla itham eden ve
kardeşini küfür ile suçlayan bir zihniyet
asla iflah olamaz. Bugün Ehl-i Beyt yolu,
güç ve siyaset yolunu değil, gönül ve
merhamet yolunu temsil etmelidir. Ehli beyt bizi birbirimize bağlamalı, Resulullah’ın muhterem ailesine hürmette
kusur eden, onların hakkını ihlal eden
hepimizi karşısında bulmalıdır.
Burada altını çizerek tekrar vurgulamak istiyorum: Şiiler ve Sünniler tek
bir ümmettir. Evet, doğrudur, benim
ülkemin çoğunluğu kendisini Sünni olarak
tanımlamaktadır. Ancak bizim Sünniliğimiz orta yol ve itidalden hiçbir zaman
ödün vermemiştir. Bizim Sünniliğimiz
başkalarına karşı hizipçiliği öngören bir
Sünnilik değildir. Bizim sünniliğimiz ehli beyt muhabbetiyle yoğrulmuş bir Sünniliktir. Bugün yapılması gereken, tarihin
sayfalarında yolumuzu kaybetmek, tarihi
şahsiyetlerden intikam almak değil, tarihten aldığımız ders ve ibretle istikametimizi belirlemektir. Onlar gelip geçmiş
bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinedir, işledikleri aleyhinedir. Kıyamet
gününde onların yaptıklarından hesaba
çekilmeyiz, aksine kendimize, dinimize
ve ümmetimize yaptıklarımızdan hesaba
çekileceğiz.
“KİMSE KİMSEYİ
KAFİR İLAN EDEMEZ”
“Hiç kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez…”
Akleden kalpler için Resûl-u Ekremin
sünneti de rahmettir, Ehl-i Beyt’i de…
Akledenler için adalet uğruna can veren
Hüseyin de, barışı egemen kılmak için
sulh imzalayan Hasan da rahmettir. Ni-
tekim Hz. Hasan Efendimiz şunu buyurmuştu: “Aklı olmayanın edebi yoktur,
himmeti olmayanın mertliği yoktur, dini
olmayanın hayâsı yoktur, aklın başı insanlarla bir arada yaşamaktır.” Unutmayalım ki; hiçbir kimse bir başkasını,
İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp
yaşamadığından ötürü tekfir edemez.
“ALLAH’IN DİNİ İKİ KELİME
ÜZERİNE KURULMUŞTUR”
Şüphesiz ki, Allah’ın dini iki kelime
üzerine kurulmuştur. Kelime-i tevhid ve
vahdet-i kelime, yani Allah’ın tekliği ve
ümmetin birliği. Biz batılı veya doğulu
ülkelerin aramızda ayrılık çıkarmadığını
söylemiyoruz. Zira onların bakanlarıyla,
elçileriyle, uzmanlarıyla askeri görevlileriyle, güvenlik danışmanlarıyla ülkemizden ayrılmadıklarını görüyoruz. Onlar
ülkelerimizdeki şiddet örgütlerini her
türlü yasaklanmış savaş silahı ile donatmaktadırlar. Katillerin liderlerine kendileri
için yasak gördükleri kimyasal silahlarla
halklarını öldürmeye izin vermektedirler.
Ölenler müstazaf olduğu sürece kendilerinden hesap sormamaktadırlar.
“FİTNE TOHUMLARININ
FİLİZLENMESİNE İZİN
VERMEYELİM”
“Geliniz, topraklarımıza ekilen fitne
tohumlarının daha fazla filizlenmesine
izin vermeyelim…”
Geliniz, topraklarımıza ekilen fitne
tohumlarının daha fazla filizlenmesine,
zehirli sarmaşıklar misali ümmetin boynuna dolanmasına, can damarlarımızı
kurutmasına izin vermeyelim! Birliğimize
ve dirliğimize göz diken şer odaklarının
kirli emellerine alet olmayalım. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanların oyunlarını
bozalım. Saflarımızı sık ve düzgün tutalım.Müslümanların birbirlerinin kanını
akıtmalarını engelleyelim. Müslümanın
Müslümana kanı ve ırzı haramdır.
“KÜFRÜN KARŞISINDA TEK SES,
HAİNİN KARŞISINDA TEK YÜREK,
ZALİMİN KARŞISINDA
TEK BİLEK OLALIM”
Geliniz, Allah’ın ihtilaf etmekte olduklarımızı haber vereceği, anlaşmazlığa
düştüğümüz konuları hükme bağlayacağı
o güne kadar birbirimizi yıpratmayı, za-
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
yıflatmayı bırakalım. Şia ve Sünne arasındaki ihtilafı 14 asırdır çözemediğimize
göre ve bundan sonra da çözemeyeceğimize göre, Sünnisiyle Şiisiyle ey İslâm
Uleması! Geliniz bu ihtilaftan çatışma
üretmek yerine farklılıklarımızı olduğu
gibi kabul edelim, bunu kanlı çatışmalara
bahane kılmayalım. Vahdet ve kardeşliğimizi pekiştirelim!
Geliniz, küfrün karşısında tek ses,
hainin karşısında tek yürek, zalimin karşısında tek bilek olalım. Dostu düşmanı
tanıyalım; akla karayı seçelim; emperyalistlerin değil, ümmetin yüzünü güldürelim. Müslüman varlığının hunharca
yok edilmesine seyirci kalmayalım. Mukaddesatımızla alay edilmesine, şerefimizin zedelenmesine, haremimizin çiğnenmesine müsaade etmeyelim.
İHTİLAFLARI GÜNDEME TAŞIMANIN
YARARI YOK
Geliniz, bir daha düşünelim: Hangi
ayet, hangi hadis, hangi delil, hangi
hüccet İslam ümmetinin birliğini bozmaya,
masum Müslüman halka ateş açmaya,
yuvalara acı salmaya müsaade ediyor?
Bizler, Ümmetin derdine yeni dertler
katmayalım. Küresel Siyonizm, gözlerini
bize dikmiş duruyorken tarihin sayfalarındaki ihtilaflı konuları gündeme taşımanın ne yararı var? Hangi hesap, hangi
proje, hangi plan bundan çıkar sağlıyor?
Bunca bombardımandan sonra kimin
özgürlüğü, kimin onuru, kimin insanlığı
yıkıntıların altında kalıyor?
“ŞEHİTLERİN KANI SARIK VE
CÜBBELERİMİZE SIÇRAMIŞKEN...”
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri
Başkanı olarak diyorum ki; Geliniz fitneyi
savaştan beter görelim ve yeryüzünden
fitnenin kalkması için elbirliği ile emek
verelim. Bölgemizin yeniden barış yurdu
olması için çatışmanın stratejisini değil,
barışın kelamını yapalım, güvenin ilkelerini
yazalım. Birlikte yaşamanın ahlakını oluşturarak, barışa dayalı bir hukuk inşa
edelim. Âlem-i İslam’ın gözü üzerimizdedir, Ümmet-i Muhammed’in kulağı
bizdedir, mazlumların ve biçarelerin eli
yakamızdadır! Şehitlerin kanı sarık ve
cübbelerimize sıçramışken zulme sessiz
kalırsak, şiddete, teröre “dur” diyemezsek
bu en büyük vebal olarak defter-i a’malimize işlenecektir.
“BU TOPLANTIYI BİR AHDE
MİSAKA DÖNÜŞTÜRELİM”
Geliniz bu güzide şehirde, Tahran’da
yapılan bu toplantıyı bir ahde ve misaka
dönüştürelim. Buradan yapacağımız çağrıyı dünyanın dört bucağına ulaştıralım.
Çağrımızı sözde bırakmayıp eyleme dönüştürelim. Mezhebimizin ve ideolojimizin
değil, İslam’ın tevhid anlayışının yayılmasını esas alalım. Ülkelerimizin içerde
ve dışarda Müslümanların kanını akıtmayı
içeren siyasi stratejilerine değil, dinimizin
rahmet ve esenlik taşıyan evrensel mesajına öncelik verelim.
“Ya Rabbi, sen kalplerimizi birleştir,
saflarımızı sıkılaştır, mazlum ümmetleri
necata erdir, Ümmeti İslam’ı tevhit üzere
sabit kıl…”
Gurbet Mektupları-25
Çilesini çekmediğin derdin senin değildir.
Uğraş vermediğin, emek tüketmediğin, kafa yormadığın,
hiçbirşey senin olmadığı gibi kıymetini de bilemezsin.
Kardeşlerim.
Önce selamlarımı iletir, sıhhat ve
afiyetler dilerim.
Hayata şöyle bir baktığımızda, nelerin bizi beklediğini ve sonunda ne
olacağımızı genel olarak insanlar olarak
biliriz. Ama umursamayız.
İşte tam bu noktada ilk söz geçirmek istediğimiz nefsimiz olmalıdır.
Onun için diyorum ki:
Hayatı sonsuz sanan nefsim imtihandasın!
Dünya üzerinde birçok haksız olaylar olurken ben de rahat içinde yaşıyorum.
Ne yazıkki mazlumların çığlıkları
yüreklerimizi dağlarken sessiz kalamıyoruz.
En azından vicdanımız susmuyor.
Ve şöyle konuşuyorum:
Unutma mazlumları seyreden gözlerim, çığlıklarını duyan kulaklarım,
yardım etmeyen nefsimle hesaba çekileceğim.
Dünya nimetlerini ebedi gibiymiş
gibi zanneden insanlar ve onları taklit
etmeye çalışan fakir fukara. Onlara
imrenip de yuvalarını yıkan milyonlar.
Onların milyonlarca hizmetçileri. Paranın kulları.
İçimden dökülen kelimeler:
Dünya’yı severek o kadar kendinizi
alçaltmayın, rızkı veren ALLAH’tır,
(c.c.) siz doğru talep edin.
İslam gibi bir dinin mensubları olmuşken elimizdeki kıymeti bilmeden
ot gibi yaşamaya devam ediyoruz.
Demekki aklımız yerinde değil sanki
sadece yaşama tutkumuz varmış gibi
yaşıyoruz.
Diyorum ki:
Aklı selim yerinde olsaydı sahip
oldukları hakikate tutunurlardı.
Herkesin bir kırmızı çizgisi vardır,
zalimin ise vadesi. Dikkat edilecek
nokta burasıdır.
Herkesin son noktayı koyacağı bir
dayanma sınırı olduğu gibi. Zulmün
baş tacirleri zalimlerin sonu vardır.
Anlamamız gereken durum burası.
Arayan Mevlasını da bulur belasını
da.
Kim neyi arzuluyorsa onu bulur,
hayırlı iş yapan hayıra hizmet ederken,
özel köşe ][ 21
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
şerre hizmet eden sonunda layık olduğuna kavuşur.
Dostunu düşmanını bilmeyen ve
akabinde araziye göre şekil alan insanlardan nefret ediyorum. İnsan haklı
davasında dosdoğru durmasını bilmeli.
Evet bu iş biraz da şirk kokuyor.
Çünkü böyle kişilikler kuvvetli zannettiği insanlara hizmet ederek iş yaptım zannederken, dünyasını ahiretini
kaybederler. Eğer tövbe etmezlerse.
Müslüman uyanık olması lazım.
Kimin ne yaptığı değil müslümanlar
ne kadar birbirlerine saygı gösteriyorlar.
Evet Müslümanın basireti olması
gerekirken, saflık ayaklarına yatmamalı. Dostlarını, düşmanlarını iyi tanıması ve kardeşlerini saygı sevgi çerçevesi içinde tutmalıdır.
Karanlığın içinde kendini medeni
zanneden insan, kendine kuleler yaparak kendini kısıtlamış kalma. Ey
insan kafanı kaldır ve etrafına bak.
Senin horladığın insanın kanıyla yoğrulmuş toprakların üzerinde durmaktasın.
Evet Kur’an-ı Kerim sınırı içinde
kalması gerekirken hem Müslümanım
diyeceksin sonra münafıkların yaptıkları
gibi aynı delikten gireceksin. Sonra
da dar bakışınla İslam'a laf atacaksın.
Kişilerin yaşadıkları İslam değil, Rabbimin gönderdiği İslamdır. Biz İslam'ı
kendimize uyduracak değiliz. Biz tevhid
dini İslam'a uyacağız.
Nefsini şeytanın vesvesesinden arındırman için daima Allah'ı zikret.
Biz şeytanın insan şeytanlarının ve
nesinin arzularından kurtulmak için
dilimizi Yaratıcının ismiyle süsleyeceğiz.
Hile ile hayatı kazandım zannediyorsan, kendini aldatıyorsun.
Her yönde evde, çarşıda, mecliste,
ticarette vesair kimseye üç günlük
dünya menfaati için yalanla dolanla
kandırmayalım.
Önce ruhunu maddeden özgürleştir.
Dünya’ya ebedi gelmediğimize göre
ahiret için nefsimizi terbiye ederek,
ruhumuzu yalnız bırakmayalım. Böylece nefsimizle uğraşmaktan ahiret
için zaman ayıralım.
Her adımın için şükret sağlık kadar
sermaye var mıdırbu dünyada?
Verdiği nimetler için, Rabbimize
ne kadar şükretsek azdır.
Bırakın senle benle uğraşmayı hedefiniz büyük ve sadece Allah rızası
için olsun.
Müslüman küçük işlerle uğraşmaz,
kardeşine yarar sağlayan büyük işlerle
uğraşır. O’nun rızasına layık olma adına.
İnsanlar başkalarını muhakeme etmekte çok mahir. Kendine gelince
asla...
İnsanoğlu kendi eksiklerini tamamlamak yerine başkası ile uğraşmak
adına öz eleştirilerden kaçıyor, ama
nereye kadar. Hatalarını anlamak istiyorsan, tarafsız kendini muhakeme
et. Birisini eleştirirken aynaya bak.
Karar vermek senin elinde verdiğin
kararın getirdiği artılar ve eksiler
senin omuzlarında.
Karar verebilmek bir değerdir.
Verdiğin kararın eksi ve artısına sahip
çık, ilerde yanlış bir karar vermiş
olsan da, verdiğin kararın arkasında
durmasını öğrendiğin için sen kazanacaksın.
Çilesini çekmediğin derdin senin
değildir.
Uğraş vermediğin, emek tüketmediğin, kafa yormadığın, hiçbirşey senin
olmadığı gibi kıymetini de bilemezsin.
Dışarıda düşman arama, en büyük
düşman nefsindir.
Nefis terbiye edilmezse renkli, albenili, hoşa giden ve vaad edilenlere
çabuk aldanır. Bu sebebten dolayısı
ile şeytani vesveselere aldanmaması
için sıkı bir terbiyeden geçirilmesi gerekir.
Bırakın öyle mi olur böyle mi olur
aman hatırı kırılmasın, zaman durmuyor ömür tükeniyor. Allah’ın rızasına neyi yaptın neyi yapmadın? Önemli
olan odur.
Milletin, dostun, düşmanın seni
eleştirmesine göre hareket etmeyelim.
Bizim için en önemli şey Allah’ın rızasını
kazanmak, ahirete hazır olabilmek.
Haksızlığın karşısında korkma haykır ve hakkını iste.
M. Salih AYDIN
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437
[email protected]
Haksızlık yapılmışsa eğer ikaz edilmesi doğru neyse söylenmesi gerekir.
Bazı kişiler karşı taraftaki insanlar
birşey yapamaz tavrı içinde haksız
davranış ve sözleri ile insanın yaşam
alanlarını maddi ve manevi işgal ederler. Bunlara karşı hakkımızı insan
kavramları içinde savunmak elzemdir.
Kalbinden bağlandıysan Rabbine,
korkma O’nun himayesindesin.
Evet ALLAH’a (c.c.) bağlanmışsan
kalben, bütün putları temizlemişsen
vücudundan işte en güvendiğin limandasın. Fırtınalar, artık sana zarar veremez.
Sabır en güçlü tutanaktır.
Sabretmek insanın en güçlü silahlarından biridir. Onun için her ne
gelirse başımıza sabredeceğiz. Sabretmememek kaybetmekle eşittir.
İslam kardeşliğinin üstüne birşey
konulmaz. Biz ancak ve ancak kardeşiz.
Allah'ın emrettiği gibi kardeş olun.
(Bu Söze bir ayetle cevap vereceğim.)
“Onlar birbirlerine karşı şefkatli,
merhametli ve alçak gönüllüdürler.”
(Maide 54)
Dost dar gününde yanında olandır.
Varlıklı iken herkes dostundur. Dost
zannettiklerimizin bir çoğu ufak bir
zelzelede genelde yok olurlar. Para
için yalnızlaşan insan, sen onun için
yaratılmadın. İnsanların randevu defterleri o kadar çok dolu ki bir dostunu
ziyaret edeyim desen, %99 vakti yoktur.
Dünya ve dünya zenginlikleri uğruna dostunu ailesini ve nefsini satan
insanların sahte gülücük ve tavırlarına
aldanan nice temiz yürekli insanların
sırtına yük olurlar. Aslında bir müddet
sonra anlaşılınca ne olduğu, işte o zaman yalnızlaşır. Fakat güveni kaybolan
diğer temiz yürekli insanlar da güven
kaybı sebebi ile yalnızlaşırlar. Yalnızlık
insanın ruh sağlığına zarar verebilir.
Öyleyse Allah’a dayanmak ve insan
ilişkilerini dengede tutmak gerekmektedir. Hakiki dost başın daraldığında
yanıbaşında seninle olandır.
Vesselam.
Allah’a emanet olun güzel insanlar.
22 ][ bulmaca
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Ocak · Januar 2016 · Rebiü’l-Evvel 1437

Benzer belgeler