PDF - Middle East Journal of Refugee Studies

Transkript

PDF - Middle East Journal of Refugee Studies
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Araştırma
Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
a
b
Serhat Nasıroğlu , Veysi Çeri
Öz
Son yıllarda özellikle Orta Doğu’da savaşın şiddetlenmesi ile bölge ülkelerine yoğun bir mülteci akını olmuştur. Ev sahibi ülkelere yerleşen bu mülteci bireylerin hukuki sorunları, eğitim, sağlık, barınma, temiz
su, sağlıklı gıda temin edilmesi ve çalışma hakları gibi önemli konular ilgili ülkelerde tartışılmaktadır. Mülteci bireylerin yaşadıkları zorlu olayların yanı sıra ev sahibi ülkede bulundukları sırada aldıkları sosyal desteğin ruh sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Yapılan çalışmalar incelendiğinde mülteci
olmanın önemli ruhsal sorunlarla yol açtığı anlaşılmaktadır. Mülteci bireyler, önemli oranda ayrımcılığa
uğramakta birçok ülkede ötekileştirilmekte temel insani haklardan mahrum bırakılmaktadır. Derlememizde
ülkemizdeki mülteci çocukların hukuksal haklarının anlaşılması, yaşadıkları önemli ruhsal travmaların,
ruhsal sorunları arttıran risk faktörlerinin belirtilmesi, tedavi süreci gerektiren çocukların belirlenmesi ve
tedavinin sürdürülebilmesi amacıyla okulların da içinde olduğu çalışmalar yapılması gerektiği, bazı olguların psikiyatrik terapotik desteğe veya ilaç alımına ihtiyaç duyabileceği anlatılmıştır. Sonuç olarak bu çocukların toplumsal uyumunun nasıl sağlanacağı ile ilgili önerilerde bulunmak ve mülteci krizi ile ilgili
farkındalığı artırmak amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler
Mülteci • Göç • Hukuk • Çocuk • Travma sonrası stres bozukluğu
a () Dr., Sakarya Üniversitesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, 54000 Sakarya •
Eposta: [email protected]
b Dr., Dumlupınar Üniversitesi, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı •
Eposta: [email protected]
Başvuru: 11 Mart 2015
Kabul: 9 Haziran 2015
OnlineFirst: 2 Ağustos 2015
Copyright © 2016  Uluslararası Mülteci Hakları Derneği  http://mejrs.com
ISSN 2149-4738
DOI 10.12738/mejrs.2016.1.1.0003  Bahar 2016  1(1)  43-76
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
1951 Birleşmiş Milletler Mülteci Statüsüne İlişkin Sözleşme (Cenevre Sözleşmesi), mülteci durumundaki kişiyi; “ırk, din, uyruk, belli bir sosyal grup ya da politik düşünceye üye
olmak gibi nedenlerden kaynaklı, haklı nedenlere dayanan, zulüm korkusu yaşayan kişiler olarak” tanımlar (UN General Assembly, 1951). Mülteci çocuklar; çoğunlukla savaşa
ve şiddete maruz kalmakla birlikte sürgünde yaşamış, aile üyelerinden herhangi birinin
ya da başka insanların fiziksel ve cinsel olarak saldırıya uğradığına ve hatta öldürüldüğüne tanıklık etmiştir. Savaştan zarar görmüş ülkelerde, birçok çocuğun belli aralıklarla
bombardımana da maruz kaldığı bilinmektedir. Birçok çatışma bölgesinde yedi yaşındaki
çocuklar bile, çocuk asker olmaya zorlanmaktadır (Toole, 2003). Günümüzde dünya nüfusunun yüzde biri (yani 50 milyon insan) yerinden edilmiştir ve bunun 23 milyonu başka bir
ülkede güvenlik arayışı içinde olan mülteciler, diğer 27 milyonu ise kendi vatanları içinde
sürgün edilen kişilerden oluşmaktadır. Yaklaşık 7,6 milyon insan ise, 21. yüzyılın yeni sorunu olan çatışma ve işkenceler nedeni ile yerlerinden edilmiştir. Cenevre BM Mülteciler
Yüksek Komiserliği 2013’ün (son on yılın en yüksek rakamı), neredeyse yarısı 18 yaşından küçük olan mülteciler yılı olduğunu belirtmektedir (Betts, Loescher ve Milner, 2013).
Yıkım ve zorlukların yaşandığı bölgeler, çoğunlukla orantısız şekilde genç nüfusun
olduğu yerlerdir ve bundan dolayı da çok sayıda çocuk ve yetişkin aileleriyle ya da
aileleri olmadan ülke sınırlarını geçmeye çalışmaktadırlar (Dudley, Steel, Mares ve
Newman, 2012). Bu eziyetten kaçan ve gelir düzeyi yüksek olan ülkelere yerleşen
söz konusu çocuk ve yetişkinler, bu yer değişimi sırasında çoğunlukla büyük fiziksel
ve ruhsal zorluklarla başa çıkmakta ve gidecekleri yere ulaştıktan sonra da devam
eden sorunlara katlanmaktadırlar. Bu mültecilerin çoğu, coğrafi olarak uzak ve düşük
gelirli yerlerden gelmektedirler (United Nations High Commissioner for Refugees,
2009). Zorla yerlerinden edilen çocuklar yeni ortamlarındaki duygusal, sosyal ve
zihinsel gelişim çizgisinde ilerlerken, geçmişte yaşadıkları olumsuz olaylara uyum
sağlama güçlüğü çekmektedirler (McDermott, 2004).
Oldukça fazla sayıdaki mülteci etnik uyuşmazlık, az gelişmiş altyapı ve sorunlu sağlık
sistemleri olan ve aynı zamanda siyasal istikrarı korumaya çalışan düşük ve orta gelirli ülkelere gitmek zorunda kalabilirler (Miller, 1996). Bu nedenle ev sahibi ülkelerde mültecilerin gelişi, sınırlı olan besin ve su kaynaklarının varlığını daha da azaltma korkusu oluşturmaktadır. Bu ülkelerdeki mülteciler, ev sahibi ülkelerdeki insanlardan ve yetkililerden
taciz, cinsel istismar ve fiziksel şiddet görebilmektedir (Farwell, 2003; Pedersen, 2002).
Ruh sağlığı açısından ise maruz kalınan zarar kadar; savaşın, şiddetin, cinayetlerin ya
da işkencenin yaşattıkları da psikiyatrik bozukluk riskini arttırmaktadır (Rousseau,
1995). Genç yaştaki mülteciler, gelişen ruh sağlığı sorunlarına karşı giderek daha
savunmasız kalmaktadır. Küçük yaştaki mültecilerin %40’ının, başta Travma Sonrası
Stres Bozukluğu, depresyon ve anksiyeteye bağlı sorunlar olmak üzere çeşitli psikiyatrik problemler yaşadığı tahmin edilmektedir (Hodes, 2000).
44
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
Mültecilerin Uluslararası Hukukî Statüsü
Mülteciler ile ilgili sorunların, insanlığın yazılı tarihinden öncelere dayandığını, savaş nedeni ile birçok medeniyetin başka merkezlere yerleşmek zorunda kaldıklarını
biliyoruz (Odman, 1995). Yerleşik hayata geçilmesi ile birlikte sınırlı kaynaklar ya
da farklı sebeplerle insanoğlunun birbirine zarar verdiği, baskı uyguladığı düşünülmektedir. Son yüzyılda özellikle tek bir etnik kimlik üzerinde paradigmalarını oluşturan devletlerin ortaya çıkmasıyla, yabancıların mülteci ülkeleri yerleşmesi ile ilgili
sert kurallar uygulanmaya başlanmıştır. Günümüzde göç ve mültecilik sorunları, II.
Dünya Savaşı sonrasında insanlığa karşı işlenen suçların ortaya çıkması ve Birleşmiş
Milletler’in kurulması ile dünya gündeminde tartışılan bir kavram hâline gelmiştir
(Goodwin-Gill, McAdam ve McAdam, 1996). II. Dünya Savaşı sonrasında insanoğlunun yaşamış olduğu bu büyük dram nedeni ile Birleşmiş Milletler (BM) Genel
Kurulu’nda, 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul
edilmiştir. Bu belge, uluslararası insan hakları hukukunun en önemli belgelerinden
biri olma niteliği taşımaktadır (Eggli, 2002). 1951 tarihinde Cenevre’de yapılan Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Sözleşme’si ise, uluslararası mülteci hukukuna dair
mülteci ve sığınmacıların yasal haklarını ve statüsünü belirleyen en temel hukukî belgedir. Bunu, 1967 tarihinde New York’ta imzalanan protokol izlemiştir (GoodwinGill ve ark., 1996).
Temel Hukuki Belgenin Bazı Önemli Kısımları
1951 Sözleşmesi’nin 1A (2) maddesi-mülteci statüsü verilmesi kriteri:
“1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli
bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için, vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu
ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak
istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikâmet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek
istemeyen” herhangi bir kişi mültecidir (Barkın, 2014).
Mültecilerin kendi ülkelerine geri gönderilmesi ile ilgili madde:
“Bir mülteciyi; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (refouler) etmeyecektir”
(Barkın, 2014).
Son zamanlarda ülkemizde de sık tartışılan bazı konulara Cenevre Sözleşmesi açıklık
getirmiştir. Mültecilerin; eğitim, mahkemelere erişim, ayrımcılık görmeme, din, mal
mülk edinme, fikri ve sınaî mülkiyet, dernekleşme, çalışma ve sosyal yardım alma,
45
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
sosyal güvenlik, yerleşme ve seyahat, seyahat belgesi, kimlik, idari ödemeler, varlıkların transferi hakları bulunmaktadır (Barkın, 2014). “1 Ocak 1951’den öncesi” ibaresi,
1967’de New York’ta imzalanan bu sözleşme ile kaldırılmıştır (Özcan, 2005).
Türkiye’de Mültecilerin Hukuksal Statüsü
Mültecilerin hukuksal statüsü, 1990-1991 Körfez Savaşı ve son yıllarda bölgemizde
yaşanan iç savaşlar sonucunda ülke gündeminin önemli bir maddesi hâline gelmiştir.
Türkiye bu alanda ilk olarak 14.09.1994 tarih ve 6169 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye’ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den
ikâmet izni talep eden münferit yabancılar ile topluca sığınma amacıyla sınırlarımıza
gelen yabancılara ve olabilecek nüfus hareketlerine uygulanacak usul ve esaslar hakkında yönetmeliği kabul etmiştir (Ergüven ve Özturanlı, 2013).
Ülkemiz kanunlarına göre Avrupa ülkelerinden gelerek 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin
1. maddesindeki şartları karşılayan kişilere “mülteci” denilmektedir. Öte yandan Avrupa ülkeleri dışından gelen ve 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 1. maddesinde yer alan
şartları taşıyan kişiye ise “sığınmacı” denilmektedir (Çiçekli, 2009). Bilindiği üzere son
yıllarda özellikle iç savaşlar ve ülkelerindeki yabancı savaşçılar nedeni ile Suriye ve
Irak gibi komşu ülkelerden gelen milyonlarca kişinin eğitim hakkı, sağlık ve barınma
desteği, çalışma koşulları, vatandaşlık hakları, hukukî statüsü gibi sorunlar gündeme
gelmiştir. Bu bağlamda ülkemizde 22 Ekim 2014 tarihinde Geçici Koruma Yönetmeliği yayınlanmıştır. Düzenlemeye göre yönetmelik kapsamındaki hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının
veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemeyecek; sınır kapılarına
veya sınır geçiş yerlerine belgesiz veya geçersiz belgeyle geçici koruma amacıyla gelen
yabancıların girişlerine valiliklerce izin verilebilecek; geçici koruma amacıyla sınırlara
gelen veya sınırları geçen yabancıların üzerlerinde, eşya ve taşıtlarında, sınırda Kara
Kuvvetleri Komutanlığı Hudut Birlikleri, sınır kapılarında yetkili kolluk birimleri ile
deniz yetki alanlarında Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından güvenlik kontrolü yapılacak; kayıt işlemleri tamamlananlara, valilikler tarafından “Geçici Koruma Kimlik
Belgesi” düzenlenecek; bu belge verilenlere Nüfus Hizmetleri Kanunu kapsamında yabancı kimlik numarası da verilecek; geçici koruma kimlik belgesinin şekli ve içeriği
Genel Müdürlük tarafından belirlenecek; bu belge süreli veya süresiz olarak, hiçbir
ücrete tabi olmaksızın düzenlenecektir. Yine çok tartışılan bir başka konu olan vatandaşlık konusuna da ilgili madde ile açıklık getirilmiştir. Geçici Koruma Kimlik Belgesi,
Türkiye’de kalış hakkı sağlayacak;, ancak bu belge, kanunda düzenlenen ikâmet izni
veya ikâmet izni yerine geçen belgelere eşdeğer sayılmayacak; uzun dönem ikâmet
iznine geçiş hakkı tanımayacak, süresi ikâmet izni toplamında dikkate alınmayacak ve
sahibine Türk vatandaşlığına başvuru hakkı sağlamayacaktır (İçişleri Bakanlığı, 2014).
46
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
Mülteciler ile ilgili Faaliyet Gösteren Sivil Toplum Örgütleri
Ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşu ve kurum, mültecilerin haklarını
koruma ve sosyal yardımda bulunmak amacıyla faaliyet göstermektedir. Bunlardan
bazılarını şöyle sıralayabiliriz: (a) BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, (b) Yeryüzü
Doktorları, (c) Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, (d) International Medical Corps,
(e) Helsinki Yurttaşlar Derneği, (f) Uluslararası Af Örgütü, (g) Uluslararası Katolik Muhacerat Komisyonu, (h) Caritas Internationalis, (i) Sınır Tanımayan Doktorlar, (j) İnsan
Kaynağını Geliştirme Vakfı.
Ruh Sağlığı Açısından Mülteciler
Mültecilerin, Cenevre Sözleşmesi ile yasal hakları olmasına rağmen, bu kişilerin
sadece küçük bir kısmı Batı ülkelerine ulaşabilmektedir. Günümüzde mültecilerin
büyük bir kısmı komşu ülkelerin sınırlarında yaşamaktadır (Crisp, 2003). Bu süreçte
yaşanan sorunların sebep olduğu birçok risk faktörüyle çocuklar başa çıkmak zorunda kalmaktadır (Garmezy ve Rutter, 1983). Özellikle mülteci kampında yaşayan
kişilerde; yaralanma, yaşadıkları anavatandan ayrılma, işkence görme, aile üyelerinin öldürülmesi, sosyal desteğin yetersiz olması, yaş, cinsiyet veya ailenin göç ettiği
ülkenin özellikleri ve demografik faktörler gibi birçok farklı değişkenin ruhsal bozuklukların oluşmasına etki ettiği belirtilmektedir (Bronstein ve Montgomery, 2011).
Tüm yaşadıkları zorluklara ek olarak mülteciler, onları misafir eden ülkelere yerleştiklerinde yeni inanç sistemlerine, değerlerine ve daha farklı zorlayıcı durumlara
uyum sağlamak zorundadırlar (Fazel ve Stein, 2002). Yeni aile rolleri ve süreçleri ise,
yeniden yerleşimi zorlaştırmaktadır (Papadopoulos, 2001). Mülteci çocuklar yeni ve
eski kültür arasında gidip gelmektedir. Bu yeni dönemde dört süreç gelişmektedir:
iletişim, çatışma, kriz ve adaptasyon (Foner, 1997). Yeni yerleşim yerinde uyum sağlamada ise, ideolojik bağlılık veya gelinen kültürden bilinen bağlantılar ve tanıdıklar
yardımcı rol üstlenmektedir.
Mülteci Çocuklarda Ruhsal Bozuklar Açısından Risk Faktörleri
Bireysel Risk Faktörleri
Şiddete Maruz Kalma: Toplumsal travma ve ruhsal sorunların ilişkisi, savaşa maruz
kalan mülteci çocuklar ve yetişkinlerde gösterilmiştir (Smith, Perrin, Yule, Hacam ve
Stuvland, 2002). Bireyin travmatik olaylar sırasında doğrudan yaşadığı korku seviyesi
ise, artan ruhsal sorunlarla ilişkili bulunmuştur (Almqvist ve Brandell-Forsberg, 1997).
Eğitim: Eğitimin tek başına çok önemli bir koruyucu faktör olduğu bilinmektedir.
Bu anlamda yapılan bir çalışmada; 8-9 yaşından sonra takip edilen ruh sağlığında
düzelme sağlanan mültecilerin, eğitime başlama süreçleri devam eden kişilere göre
göre daha iyi durumda oldukları belirtilmiştir (Montgomery, 2010).
47
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Ailesel Faktörler: Aile içerisindeki uyum ve bağlılığın, küçük yaştaki çocukları
duygusal ve travmatik belirtilerin kronikleşmesinden koruduğu bilinmektedir (Laor
ve ark., 1996). Bazen ailenin işkenceye uğramış olması ya da kayıp birinin varlığı,
çocukların kendi yaşadıkları olumsuzluklardan daha fazla etkileyebilmektedir (Daud,
af Klinteberg ve Rydelius, 2008). Çocukken ebeveynlerinden birini kaybeden yetişkinlerde daha büyük bir hassasiyet olduğu ve bu hassasiyetin en önemli göstergesinin, kaybı yaşadıktan sonra çocuğun aldığı bakımın niteliği olduğunu belirtilmiştir.
(Rutter, 1987). Yapılan bir çalışmada, yer değiştirdikten sonra ebeveynleri boşanan
çocukların, ebeveynleri boşanmayan çocuklardan daha fazla ruhsal sorun yaşadığı
belirtilmiştir (Hjern, Angel ve Jeppson, 1998).
Montreal’de Kamboçyalı 67 gençle, ilki lise birinci sınıfta, ikincisi ise 2 yıl sonra yapılan bir araştırma; ailenin göç öncesi travmatik yaşantılarının duygusal ve davranışsal sorunlar ile ilişkili olduğunu belirtmektedir (Rousseau, Drapeau ve Platt, 1999).
Aile ortamı davranış sorunlarıyla ile ilgiliyken; cinsiyet ve kültürel etkileşim seviyesi
ise, depresyon ve anksiyete düzeyini etkilemektedir. Kamboçyalı kızlar ve erkekler,
geleneksel kurallara uyum sağlayarak ve ev sahibi ülkeden yeni gelenekler edinerek
buradayaşadıkları yetişkinlik sorunlarıyla farklı şekillerde başa çıkabilirler. Bir başka
çalışmada ise Ajdukovic ve Ajdukovic, kendilerine toplu barınak sağlanan Hırvat
mülteci çocukların, ev sahibi ailelerin yanına yerleştirilen akranlarına nazaran daha
fazla ruhsal bozukluk riski taşıdığını belirtmiştir (Ajduković ve Ajduković, 1993).
Yapılan bir başka çalışmada, 35 farklı ülkeden gelen 13 ve 19 yaşları arasındaki 203
genç çalışmaya alınmıştır. Psikopatoloji, Çocuk Tanı Koydurucu Görüşme Ölçeği; genel
işlevler ise Evrensel Çocuk Değerlendirme Ölçeği (EÇDÖ) ile incelenmiştir. Basit fobiler
hariç psikopatolojinin toplam oranı, %21 olarak saptanmıştır. Anksiyete bozukluğu %13,
depresif bozukluk ve davranış bozukluğu oranları da %5 ve %6 olarak belirtilmiştir. %3
oranında ise öz kıyım girişimi tespit edilmiştir. Kızların erkeklerden daha yüksek bir psikopatoloji oranı olduğu belirtilmiş; bunun yanı sıra yeni yere yerleşilen ilk yılda babanın
uzun süre işsiz kalmasının tüm ruhsal bozukluklar ile aile yapısı ise, sadece erkek çocukları açısından psikopatoloji ile bağlantılı bulunmuştur (Tousignant ve ark., 1999).
Sosyal Destek: Mülteciler açısından yeniden yerleşim döneminde ortaya çıkan stres
etkenlerinin, bu popülasyon içerisindeki ruhsal sorunları arttırdığını biliyoruz. Yeni
yere yerleştikten sonraki on yıllar boyunca mültecilerde meydana gelen ruhsal sorunları tespite yönelik araştırmalar, yeni ortamda yaşanan süreçten kaynaklanan farklı
düzeylerdeki risklere dikkat çekmektedir. Bu araştırmalardan yola çıkarak, yerleşilen
yeni ortamın mültecilerin ruhsal sağlığı açısından oldukça önemli olduğu sonucuna
varabiliriz (Steel, Silove, Phan ve Bauman, 2002).
Mülteciler göç etmeden önce çoğunlukla insan hakları ihlallerine, işkenceye ve sistematik şiddete maruz kalırlar. Mültecilerin başlarından geçen travmatik yaşantılar,
48
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
genelde tek tek yaşanan değil; üst üste biriken, birbiriyle ilişkili olan olaylarıdır. Bu
olaylar mültecilerin; güçlü durma, kimlik ve hayatın anlamı gibi duygularını sorgulayabilmektedir (Silove, 1999). Psikososyal etkenler ruh sağlığına, travma ve hayatın stres
etkenlerine karşı savunmasızlığı arttırarak ya da bireyleri bu travma ve stres etkenlerine
karşı koruyarak etki eder. Psikososyal etkenler; sosyal destek, dil yeterliliği, eğitim,
istihdamı da kapsar. Başoglu ve Paker, Türkiyeli siyasal eylemcilerin ruh sağlığına etki
eden işkencenin, sosyal destek ile hafifletildiğini belirtmiştir (Bas̨oğlu ve Paker, 1995).
Stresin yarattığı ağır yük ise, sosyal desteklerle azaltılabilir (Beiser, 2005).
Yeniden yerleşme sürecinde ruh sağlığı ile ilgili risk ve koruyucu faktörleri anlamamıza yardımcı olan kapsamlı örnekler, ruh sağlığına olumlu katkıda bulunacak; mültecilerin yeniden yerleşmesi sonrası destek modellerinin gelişimi açısından oldukça
önem taşıyacaktır (Mestheneos ve Ioannidi, 2002). Aynı zamanda mültecilere yönelik sosyal desteğin öneminin anlaşılması açısından komşuluk örnekleri daha anlaşılır
olabilir. Yapılan bir çalışmada komşularla olan bağların zayıf olması, depresyonla
ilişkilendirilmiştir (Sujoldžić, Peternel, Kulenović ve Terzić, 2006). Tüm bu çalışmaların ışığında, göç sonrası sosyal desteğin ve komşuluk ilişkilerinin bireylerin ruhsal
sorunlarını azaltmakta önemli olduğunu görmekteyiz.
Akültürizasyon: Akültürizasyon, iki etnokültürel grubun birbirleriyle kesintisiz
iletişim hâlinde olduğunda ortaya çıkan çift yönlü değişim süreci olarak tanımlanır
(Trimble, 2003). Göçmen ve ev sahibi topluluklar, birbirleriyle olan kültürler arası
bağlantılardan etkilenirler ve bu kültürel bağlantılar tarafından dönüştürülürler. Ayrıca bu topluluklardan, kültürel farklılıklara uyum sağlama yolu olarak kendi kültürlerinin bazı özelliklerini de değiştirmeleri beklenir (Berry, 2009).
Genel olarak bakıldığında tüm çoğulcu toplumlar, kültürel gruplar ve bu grupların
bireyleri baskın olduğu ve olmadığı durumlarda, nasıl akültürize olunduğu konusuyla
ilgilenmelidir. Bu önemli konu ile ilgili stratejiler, genelde günlük hayatta birbirleriyle karşılaşan gruplar ve bireyler tarafından hazırlanmalıdır (Berry, 1997). Berry ve
arkadaşları toplumla bütünleşmeyi isteyen gençlerin çok az, ötekileştirilen gençlerin
ise daha fazla ayrımcılık yaşadığını belirtmiş; ayrı kalmak isteyenlerin kısmen daha
çok (ama ötekileştirilenlerden daha az) ve asimile olmak isteyenlerin kısmen daha
az (toplumla bütünleşen gençlerden daha fazla) ayrımcılık yaşadığını belirtmişlerdir
(Berry, 2009). Ayrımcılık ve uyum arasındaki ilişkiye bakıldığında görülecektir ki
ayrımcılı tek başına en güçlü sorunlardan biridir ve ayrımcılığın hem psikolojik hem
de sosyokültürel uyum üzerinde oldukça olumsuz bir etkisi olduğu bilinmektedir
(Berry ve Sabatier, 2010).
Kültürel anlamdaki asimilasyon tercihleri ise uyum açısından çok önemlidir çünkü
bu şekilde gruplar arası iletişim ve bireylerin genel anlamda daha kalabalık bir toplumla nasıl etkileşime geçecekleri konusunda bazı çıkarımlarda bulunabiliriz (Za49
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
gefka ve Brown, 2002). Ayrıca, bireylerin ruhsal sağlığıyla ilgili etkili çıkarımlarda
yapabileceklerini de önceki araştırmalardan bilmekteyiz (Phinney, Horenczyk, Liebkind ve Vedder, 2001).
Akültürizasyon; ev sahibi toplumun içine karışmak ve kişinin kendi kültürünü yaşamaya devam etme konusundaki isteğinin birbiriyle uyumlu olmasının ruh sağlığı açısından
olumlu olmaktadır (Berry ve Sabatier, 2010).
Yapılan bir çalışmada Travma Sonrası Stres Bozukluğunun ortaya çıkan yüksek oran
(%20), Sudanlı mültecilerin kendilerini ABD’deki toplulukları içerisinde olduklarından daha az rahat hissettirilmesi, dışlanması ve yalnız bırakılması ile açıklanmaktadır
(Geltman ve ark., 2005). Yapılan bir başka çalışmada ise, Kanada’da yaşayan Kamboçyalı genç mülteciler yerleşmelerinden 10-12 yıl sonra değerlendirilmiştir. Akültürizasyon seviyesi tek başına (ev sahibi ülkenin geleneklerine, alışkanlıklarına ve diline
gösterilen uyumla ölçüldüğünde) ruhsal işleyiş ile ilişkilendirilememiş ancak konu
cinsiyetle bağlantı kurmaya geldiğinde, kültürel olarak asimile olmuş erkek çocuklarının daha savunmasız oldukları görülmüştür (Rousseau, Drapeau ve Corin, 1996).
Yeniden Yerleşim: Mülteciler açısından yaşanan kötü yaşam olayları sonucunda nasıl bir yerde yerleşim alanı kurdukları önem taşımaktadır. Ruh sağlığı açısından yeniden yerleşmede kişinin kökeni ve ideolojik sorumluluklarına olan bağlılığı koruyucu
bir rol üstlenebilir (Lustig ve ark., 2004).
Kanada`ya yerleştirilmiş Orta Amerikalı ve Güneydoğu Asyalı mülteci çocuklarla
yapılan bir çalışmada; öğrenme güçlükleri, ikinci grupta agresiflik ve depresyonun
aksine ilk grupta hiperaktivite ve sosyal yalıtılmışlık ile ilişki bulunurken, somatizasyon ise her iki grupta da görülmüştür (Rousseau ve ark., 1996). Rothe ve arkadaşları
2002 yılında ABD mülteci kampında tutulan 87 Kübalı çocuk ve gencin kamptan
çıkarıldıktan sonraki 4. ve 6. aylarda %57 oranında TTSB belirtileri gösterdiğini belirtmiş ancak kamptaki sürenin uzunluğunun TTSB`nin belirtileri üzerindeki etkisine
dair bir tahminde bulunamamıştır (Rothe ve ark., 2002). Daha yakın zamanda yapılan
araştırmalar önleyici müdahaleler için pratik bir hedef sağlarken, yeniden yerleşim
faktörlerine olan önemin de yönünü değiştirmiştir. Üçüncü bir ülkeye kalıcı yerleşimi
takip eden yıllarda geçmiş bir travma deneyimi, mültecileri bekleyen birçok problemin yalnızca bir yönünü oluşturmaktadır (Davidson, Murray ve Schweitzer, 2008).
Aslında travma genel olarak, geçmişte kalan bir olgudan öte, aile ve arkadaşların
mülteci kampları veya savaş bölgelerinde kalması ile devam edebilen bir süreçtir.
Buna ek olarak mülteciler topraklarını, aile ve yaşam biçimlerini kaybetme durumlarıyla başa çıkmaya çalışırken tamamen yeni bir toplumda, dil ve kültürel sistemde
gidip gelmeyi öğrenmek durumunda kalırlar. Genel olarak yeniden yerleşimde ruh
sağlığı belirtileri, başlangıç evrelerinde artış gösteren ve daha sonra zaman içinde
aşama aşama azalmaya geçen eğrisel bir model sunar (Tran, Manalo ve Nguyen,
50
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
2007). Bununla birlikte daha yüksek travma deneyimi yasamış bireyler, yerleştirmeden çok uzun zaman sonra daha büyük ruhsal bozukluk tanısı alma riski taşımaktadırlar (Steel ve ark., 2002).
Travmatik Deneyimlerin Üç Evresi
Mülteciler arasında stres deneyimlerine verilen dört yaygın tepki tanımlanmıştır:
beklenti, kötüye giden olaylar, hayatta kalma ve uyum. Bu tepkiler, aşağıda tanımlanan mülteci deneyiminin üç evresine uymaktadır (Fazel ve Stein, 2002):
1. Kaçış Öncesi: Mültecilerin çoğu kendi ülkelerinde ciddi travmatik olaylar yaşamışlardır. Maruz kaldıkları savaştan dolayı sıklıkla evlerini bırakıp kaçmaya zorlanmışlardır ve bu nedenle şiddet, işkence, yakın akraba ve arkadaş kayıplarına tanıklık
etmişlerdir. Mülteci çocukların hayat ve okul dönemlerine dair anıları yoktur ya da
olsa bile sekteye uğramıştır (Fazel ve Stein, 2002).
2. Kaçış: Yaşadıkları yeri hazırlıklı bir şekilde, ulaşımı ayarlanmış olarak ve gideceği
yere dair net bilgi sahibi olarak arkalarında bırakan mültecilerin yanında, vatanlarının
sınırlarını ya askeri baskı veya başka sebeplerle farklı bir ülkenin vatandaşı olmaya dair bir istekleri olmadan, gittikleri ülkede yaşamak zorunda kalan kişiler vardır.
Mülteciler, bir arada veya yolculukları engellendiği takdirde birey veya grup toplulukları hâlinde kaçarlar ve esas amaçları, kendilerine sığınma sunacak olan komşu
veya yakın bir ülkeye güvenli bir biçimde ulaşmaktır. O anlarda asıl önemli olan kaçmaktır ve bazı mülteciler için daha da uzaklara göç etmek bir zorunluluk hâline gelecektir. Bu evrede mülteci, kapıların arkasından kapandığını bilir. Bu nedenle temel
sorunlarından biri doğduğu ülkeye, aile ve arkadaşlarına yönelik bağlarının yeniden
tanımlanması olmaya baslar (Kunz, 1973).
3. Yeniden İskân: Mülteci çocuklar, eski ve yeni kültürler arasında iki arada bir derede kalırlar. Eğitimsel deneyimler ve ebeveynlere kıyasla daha hızlı dil ediniminden
dolayı yaşça büyük nesil için kültürel aracı işlevi görürler (Birman, 1998).
Psikopatoloji
Klinik olarak yapılan araştırmalarda, mülteciler arasında %4 ila %89 oranında değişen Depresif Bozukluk ve %50’nin üstünde Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TTSB)
oranları belirlenmiştir (Van Velsen, Gorst-Unsworth ve Turner, 1996). Ciddi savaş
deneyimlerinin TTSB gibi psikiyatrik bozukluklar ile ilişkili olduğu belirtilmektedir
(Mollica, Poole, Son, Murray ve Tor, 1997). Fazel ve arkadaşları 2005 yılında Bosna, Orta Amerika, İran, Kürdistan ve Rwanda’dan gelerek Batılı ülkelere yerleşmiş
7-17 yaş arası 260 mülteci çocuklarda TTSB oranını %11 olarak belirtmiştir (Fazel,
Wheeler ve Danesh, 2005). Tibet’te yapılan bir başka çalışmada 61 savaş deneyimi
yaşamış mülteci çocuk incelenmiş ve %11,5 oranında TTSB tanısı konmuştur (Ser51
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
van-Schreiber, Le Lin ve Birmaher, 1998). Bununla birlikte psikiyatrik bozukluklar
yaşanan olayın türü, incelenen nüfus ve kullanılan teşhis metoduna bağlı olarak farklılık gösterir. Örneğin, Vietnamlıların %4-8’i (Felsman, Leong, Johnson ve Felsman,
1990) ve Bosnalıların %47’si (Papageorgiou ve ark., 2000) TTSB tanısı almıştır.
Etnik temizlik kurbanı Bosnalı çocuklar, ABD’ye yolculuklarından bir yıl sonra yüksek oranda TTSB (%65) ve depresyon (%35) belirtileri göstermişlerdir (Weine ve ark.,
1995). Yine aynı şekilde Afgan mülteci gençler yüksek oranlarda komorbid TTSB ve
depresyon (%34) tanıları almışlardır (Mghir, Freed, Raskin ve Katon, 1995). Çalışmacılar TTSB’yi savaş deneyimleri ile ilişkili bulurken, depresyonu ise içinde bulundukları
yaşam şartları ve yakın dönem stresli olayları ile ilişkili bulmuşlardır (Sack, Clarke ve
Him, 1993). Tüm bu çalışmaların ışığında TTSB ve depresyon ile ilişkilendirilen belirli
yaşantıların bilinmesi, mülteci çocuklarda ruh sağlığı problemlerinin erken belirlenmesine ve daha etkili ruh sağlığı hizmetleri almalarına katkıda bulunur (Heptinstall, Sethna ve Taylor, 2004). Savaşa maruz kalmış genç ve çocuk mültecilerde belirlenen diğer
yaygın problemler arasında somatik şikâyetler, uyku problemleri, davranış bozukluğu,
sosyal geri çekilme, dikkat problemleri, yaygın korku, aşırı bağımlılık, huzursuzluk
ve sinirlilik ile akran ilişkisi kurmada zorluklar sayılabilir (Tousignant ve ark., 1999).
Ruhsal sorunların dışında toplu nüfus hareketleri, sağlık hizmetleri, su sistemleri ve sanitasyon, yetersiz beslenme ve aşırı kalabalık; mülteci kamplarında hastalıkların yayılmasına da sebep olmaktadır. Çocukların hastalıklara karşı savunmasız olduğu ülkelerde, silahlı çatışmaların başlaması ölüm oranlarını, özellikle de büyük risk altında olan
5 yaş altı guruplarda hızlı bir şekilde arttırmaktadır. Aynı zamanda yetersiz beslenme,
kronik enfeksiyonlar, duygusal çevre ve diğer faktörler nedeniyle fiziksel büyüme ve
gelişmede gecikme oluşabilmektedir. Gelişimsel gecikmenin olduğu durumlarda tüberküloz veya parazit enfeksiyonlar da dâhil olmak üzere, tanısı konmamış doğumsal
bozukluklar düşünülmelidir. Konvülsiyonları olan çocuklarda exotik serebral enfeksiyonlar da dikkate alınmalıdır (NSW Refugee Health Service Refugee Children, 2009).
Türkiye’de Mültecilerin Sayısı
Türkiye’de kamplarda kalan mülteciler belediyelerde ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kamplarında kalanlar şeklinde ikiye ayrılmış durumdadırlar.
AFAD’ın 17 Nisan 2015 verilerine göre kamplarda kalan kişi sayısı 258.537 olarak belirtilmiştir. Hatay ilinde 5 çadır ve 1 konteynır kentte toplam 15.087 kişi, Gaziantep’te
4 çadır ve 1 konteynır kentte toplam 49.956 kişi, Şanlıurfa’da 5 çadır kentte 102.545
kişi, Kilis’te 2 konteynır kentte 36.460 kişi, Mardin’de 3 çadır kentte 14.000 kişi,
Kahramanmaraş’ta bir merkezi çadır kentte 17.295 kişi barınmaktadır (AFAD, 2015).
Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 2014 mülteci raporundaki verilere göre; Diyarbakır’da
4500, Batman’da 11 farklı merkezde toplam 3000 Ezidi’nin bulunduğu, bunların ilk
52
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
zamanlarda Ezidi köyünde daha önce boş olan Ezidi evlerine ve yeni yapılan çadır
kente yerleştirildiği, Mardin’de AFAD kampları dışında 2800’e yakın Ezidi sığınmacının ev, çadır, akraba, belediye tesisleri gibi yerlerde kaldığı, Şırnak ilinde daha önce
sanayi sitesi olarak inşa edilen bir merkezin Ezidilere tahsis edildiği ve burada yaklaşık 5000 kişinin bulunduğu belirtilmiştir (Türkiye Psikiyatri Derneği, 2015). 2014
BMMYK raporuna göre Suriyeli mültecilerin durumuna bakıldığında, birçok farklı
yerleşim merkezinde bulunan 2.784.731 kayıtlı ve 68.392 kayıt dışı olmak üzere toplamda 2.716.339 mülteci vardır. Mültecilerin %49,4’ünü erkeklerden, %50,6’sını ise
kadınlardan oluşmakta; yine mültecilerin %77’sini kadınlar ve 18 yaş altı çocuklar
oluştururken, %23’ünü ise 18 yaş üstü erkekler oluşturmaktadır (UNHCR, 2015).
Genel Yaklaşımlar ve Tedavi Yöntemleri
Mülteci çocuklar açısından tedaviye yönelik literatür sayısı maalesef yeterli değildir.
Yeniden yerleşme sırasında mülteci çocuklar güvenlik ve hayatta kalma ile başlayan bir dizi sorunla başa çıkmak zorundadır (Geltman, Augustyn, Barnett, Klass ve
Groves, 2000). Bu çocuklar ilk önce (ve bazen sadece) sosyal yardımlar, eğitim ve
mesleki eğitim gibi hizmetler arayışına girmektedirler (Geltman ve ark., 2000). Bu
aşamada tedavi açısından en önemli konulardan biri, sosyal ekolojinin çoklu düzeylerinde müdahaleler gerektiren düşük gelir seviyesindeki kişilere katkıda bulunacak
risk faktörlerini azaltmasıdır (Lustig ve ark., 2004).
TTSB terapisine yönelik son yıllarda yapılan araştırmalar önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bilişsel Davranışsal Terapi (BDT) tekniklerinin, TTSB tedavisinde en başarılı müdahaleler olduğu kanıtlanmıştır (Foa ve Meadows, 1998). Bilişsel Davranışçı tekniklerin
kanıta dayalı güçlü bir temeli vardır ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun tedavisinde tercih edilen bir yöntemdir (National Institute for Clinical Excellence, 2005).
Cochrane Collaboration (2010) tarafından yakın dönemde yapılan bir inceleme, hem
yetişkinler hem de çocuklar için TTSB tedavisinde psikoterapi ve ilaç tedavisinin
kombine olarak kullanılmasının tek başına uygulanmalarına göre bir üstünlüğü tespit
edilememiştir (Hetrick, Purcell, Garner ve Parslow, 2010). Farmakoterapi, ciddi uyku
sorunlarına ve komorbid depresyonlar durumlarında yardımcı olsa da başlangıç tedavisinde önerilmez. Eğer kişi sığınmacı konumundaysa, aşamalı bir yaklaşım önerilir:
Güvenlik nesnel bir şekilde sağlanana kadar müdahaleler pratik aile ve sosyal destek
üzerine olmalıdır. Sonrasında tedavi, TTSB belirtilerinin tedavisi ve sosyal entegrasyon
için destek gibi hasta önceliklerini içermelidir (National Collaborating Centre for Mental Health, 2005). Son yirmi yılda Travma Sonrası Stres Bozukluğu’yla ilgili olarak
(TTSB), ilaç yardımıyla başa çıkmada önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Çok merkezli rastgele kliniksel deneyler Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri’nin (SSRIs) ve
Serotonin-Norepinefrin Geri Alım İnhibitörleri’nin (SNRIs) etkinliğini bilinmektedir
(Bernardy ve Friedman, 2015).
53
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Göz Hareketi ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR)
Göz Hareketi ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR), yakın zamanda keşfedilmiş
ve TTSB tanısı konan hastalarda travmatik anıların yeniden işlenmesinde kullanan bir tedavi yöntemidir (National Institute for Clinical Excellence, 2005). Travmatize olmuş mülteci
çocuklarda EMDR’in iyileşme sürecini kolaylaştırdığı, kişinin travmatik anılar üzerinde
kontrolü ele geçirmesini sağladığı düşünülmektedir. Bilginin yeniden işlenmesiyle travmatik anıların yok edilmesine dayanan bu işlemin,travmatik belirtilerin düzelmesine pozitif bir
etkiye sahip olduğu öne sürülmektedir. Beynin iki kısmında bağlantı kurulduğunda travmayla ilişkili anılar, resim ve düşüncelerin değiştiği belirtilir (Oras, Ezpeleta ve Ahmad,
2004). Bu çocuklarda uygulanan bir başka yöntem olan müzik terapisi ise, öğrenme güçlüklerinden okul davranışlarına kadar geniş yelpaze içinde öğrenme ortamlarında uygulanan
psikososyal temelli müdahalelerden biridir (Smith ve Hairston, 1999). Aynı zamanda travma yaşantısı geçirmiş genç mültecileri de kapsayan kişilerle çalışırken; şarkı yazma, grupla
şarkı söyleme, rahatlama teknikleri, enstrümantal doğaçlama, müzik ile hareket ve müzik
ile sanat aktiviteleri gibi yöntemlerin etkili olduğu kanıtlanmıştır (Day, 2005).
Okul Temelli Ruh Sağlığı Hizmetleri
Yerel güçlerden destek alarak, topluluk odaklı ve erişilebilir bir çerçevede potansiyel
olarak mülteciler olanların ve diğer hassas çocukların ihtiyaçlarına odaklanmak gerekmektedir (Fazel, Doll ve Stein, 2009). Okul müdahaleleri oldukça önemlidir çünkü
öğretmenin yaptığı tarama, öğrencilerin hizmet alamadığını ortaya koyabilir. Müdahaleler, çocuğun zamanının çoğunu geçirdiği bir çevrede yapılır. Tedavi, akran desteği
ile öğretmen yardımını da içermektedir (Masia, Klein, Storch ve Corda, 2001). Bu
yöntemde çocuğu bir ruh sağlığı uzmanına sevk etmek, ebeveynlerle okulda bir araya
gelmek veya problemleri konuşmak üzere öğrenci ile öğretmenin direk görüşmeler
yapması gibi seçenekler mevcuttur (ruh sağlığı uzmanı tarafından tanıtılan stratejiler
kullanılarak). Fazel ve arkadaşları, hiperaktivite ve duygusal belirtilerdeki düzelmenin
öğretmenlerin artan farkındalığı ve mülteci grupları anlamaya yönelik hassasiyetleri
ile gerçekleşebileceğine dair görüş belirtmişlerdir (Fazel ve ark., 2009).
Oyun ve sanatsal ifade edici yöntemler son zamanlarda yaygın olarak kullanılır. Artan
özgüven, duyguların ifade edilmesi, problem çözme ve yaratıcı ifadeye bağlı çatışmanın
çözülmesi terapi yönteminin faydalarındandır (Schaefer, 1993). Son on yıllık süreçte,
yaratıcı ifade etme aktivitelerinin göçmen çocukların kayıplarıyla başa çıkmalarında,
travmayla yüzleşmek ve baskı ile alt üst olmuş sosyal bağları yeniden kurmak zorunda
kaldıklarında ve hayatlarına anlam ve kimlik inşa etmek istediklerinde yararlı yöntem
olduğu görülmüştür (Miller ve Billings, 1994). Benzer şekilde Tolfree, okulların savaş
ve yerinden edilme gibi durumlardan etkilenmiş çocukların psikososyal ihtiyaçlarını
karşılayabilmek ve özellikle duygusal ifade, kişisel destek ve geçmiş deneyimlerini
anlamlandırmalarını artırmasında önemli olduğunu belirtmiştir (Tolfree, 1996).
54
Nasıroğlu, Çeri / Mülteciler ve Mülteci Çocukların Ruhsal Durumu
Ergenlerle yapılan grup tartışmalarının ve burada uygulanan drama tekniğinin mülteci ergenler açısından önemli yarar sağladığı belirtilmektedir (Couroucli-Robertson,
2002). Öncelikli olarak drama, sözlü anlatım sorunları yaşayan ergenler için sözsüz
ifadeyi kolaylaştırmakta olup, aynı zamanda güvenli bir cevrede canlandırılacak olan
çözümlere ulaştırabilecek çeşitli yolların ve çatışma ifadelerinin ortaya çıkmasına yol
açar (Shuttleworth, 1981). Playback ise, katılımcının sosyal ve etik sorumluluklarına
dair farkındalığına dayanan ortak bir plan etrafında çalışmayı kolaylaştırır ve gerçeklikle araya bir mesafe konulmasını tanımlar. Bu, belirli bir konu etrafında (ırkçılık, göç,
eşitsizlik) veya daha geniş anlamda sosyal adalete bağlılık seklinde gerçekleştirilebilir.
Farklı yaş gruplarıyla çeşitli çevrelerde (okullar, hastaneler, işyerleri, toplum merkezleri) 30’dan fazla ülkede playback salonları kullanılmaktadır (Rousseau ve ark., 2007).
Sonuç ve Öneriler
Mülteci çocuklarda ruhsal bozuklukların ve organik sorunların daha sık olduğunu
görmekteyiz. Yapılan birçok çalışmada, mültecilere yönelik koruyucu ve risk faktörleri belirlenmiştir. Bireyleri koruma adına en önemli süreçlerden birinin, sosyal
destek olduğunu belirtmek gerekiyor. Ev sahibi ülkenin gelen yabancı konuklara yönelik ötekileştirici tutumda olmamasının önemli bir aşama olduğu bilinmektedir. Bu
bağlamda öncelikli olarak kişilerin göç etme hakkının en temel insan hakkı olduğunu
toplumun bilmesi ve içselleştirmesi gerekmektedir. Şu aşamada ülkemizdeki mülteci
sorunun önemli bir parçası olarak;
1) Entegrasyonun ilk adımında, ülkelerini terk etmek zorunda kalmış çocuklara ve
bireylere saygılı olunması gerektiği, yerinden edinme hakkının uluslararası bir hak
olduğunun, tüm ruh sağlığı çalışanlarının da bu bilinçte olmasının büyük önem taşıdığının ve bu amaçla mülteci hakları ile ilgili ilgili ruh sağlığı derneklerinin kendi
üyelerine yönelik bilgilendirme sürecine girmeleri gerektiği,
2) Ülkemizdeki mülteci sorunu ve bu kişilerin entegrasyonu ile ilgili ilgili derneklerin
gelecekteki muhtemel sorunlara ışık tutacak ve yasal düzenlemelere taslak oluşturacak analiz ve raporlar hazırlaması gerektiği,
3) Mülteci çocukların kendi dilleriyle, sivil toplum örgütlerinin desteği ve birçok ilde kendi
imkânlarıyla eğitim aldığı ancak bu okulların yetersiz olduğu ve Türkçe öğretilmemesi
yüzünden entegrasyonu olumsuz etkilendiği,
4) Mülteci çocukların eğitim sorunu ve hangi dillerde, hangi zaman dilimlerinde ve
nasıl bir müfredatta eğitim göreceklerinin ilgili kurumlarla birlikte görüşülerek bir
yol haritası çizilmesi gerektiği,
5) BM bünyesindeki ilgili kuruluşların sürece aktif katılımın sağlanması açısından Türkiye temsilcileriyle daha sık görüşmeler yapılması gerektiği,
55
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
6) Mülteci sorunlarının toplumda tartışılması açısından bu alandaki uzman kişilerin
topluma mesajlar vermesi gerektiği,
7) Ruhsal bir hizmet verebilmesi için, ülkemizdeki tüm etnik mülteci unsurları kapsayacak merkezler kurulması ve ulusal çapta gönüllü çağrısında bulunulması gerekmektedir.
56
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Research Article
Extended Abstract
Refugees and Mental State of Refugee Children
a
b
Serhat Nasıroğlu , Veysi Çeri
Abstract
With wars escalating in the Middle East, there has been a surge in refugee flows to neighboring countries.
Issues such as the legal status and working rights of the refugees in host countries as well as the provision of
education and health services, sheltering, clean water, and healthy food are now important topics of discussion in the host countries. Difficult ordeals that refugees experience and the social support they receive in
host countries are known to be important factors that affect their mental health. Studies show that becoming a refugee leads to significant mental health issues. It is common for refugees to face discrimination and
hostility in many countries and to be deprived of their basic human rights. This study shows that to protect
the legal rights of refugee children in Turkey, examine psychological traumas and risk factors associated
with mental health, and identify those in need of treatment and provide treatment, targeted projects should
be implemented at schools, and therapeutic support and prescription of drugs may be necessary in some
cases. This study aims to make specific recommendations regarding the integration of refugee children into
societies and to help raise awareness about the refugee crisis.
Keywords
Refugee • Immigration • Law • Children • Post-traumatic stress disorder
a () Child Psychiatry Division, Department of Child and Adolescent Mental Health, Sakarya University,
Sakarya 54000 Turkey • Email: [email protected]
b Department of Child and Adolescent Mental Health, Dumlupınar University • Email: [email protected]
Received: March 11, 2015
Accepted: June 9, 2015
OnlineFirst: August 2, 2015
Copyright © 2016  The International Refugee Rights Association  http://mejrs.com/en
ISSN 2149-4738
DOI 10.12738/mejrs.2016.1.1.0003  Spring 2016  1(1)  57-76
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
The 1951 United Nations (UN) Convention on the Status of Refugees (the Geneva
Convention) defines a refugee as “someone who is unable or unwilling to return to
their country of origin owing to a well-founded fear of being persecuted for reasons
of race, religion, nationality, membership of a particular social group, or political
opinion” (UN General Assembly, 1951). Refugee children not only experience war
and violence but also witness family members and others being physically and
sexually assaulted or even killed in exile. In war-torn countries, many children live
under a constant threat of bombardment. Moreover, in many regions of conflict,
children as young as seven are known to be forced to become soldiers (Toole, 2003).
One percent of the world’s population, i.e., 50 million people, is displaced today, of
which 23 million are refugees seeking shelter in another country and 27 million are
internally displaced within their own country. Approximately 7.6 million people are
displaced because of conflict and persecution, the new scourges of the 21st century.
The Office of the United Nations High Commissioner for Human Rights in Geneva
reports that in 2013, nearly half of all refugees were under the age of 18, the highest
proportion recorded within the last decade (Betts, Loescher, & Milner, 2013).
Regions that face war and destruction typically have high concentrations of young
people, and thus, many children as well as adults attempt to cross international
borders with or without their families (Dudley, Steel, Mares, & Newman, 2012).
Children and adults who flee war and make their way into high-income countries
not only overcome enormous physical and mental difficulties on the way but also
suffer from continuing problems in their destinations. Many refugees are from lowincome countries that are usually distant from the host country (United Nations High
Commissioner for Refugees, 2009). Displaced children, as they make emotional,
social, and mental health progress in their new environments, must also attempt to
live with their past negative experiences (McDormett, 2004).
Many refugees have no place to go except to low- and middle-income neighboring
countries that have their own ethnic problems, small infrastructure, insufficient health
care, and political instability (Miller, 1996). Inflows of refugees often exacerbate
the fear in host countries that their limited food and water resources will be further
diminished by new arrivals. Refugees in these countries sometimes face harassment,
sexual abuse, and physical violence by residents and officials of host countries
(Farwell, 2003; Pedersen, 2002).
In terms of mental health, both witnessing and experiencing war, violence, killing,
and torture are factors that increase the risk of developing psychiatric disorders
(Rousseau, 1995). Young refugees are at a greater risk of developing mental health
problems than adults. It is estimated that approximately 40% of young refugees
develop psychiatric problems, including post-traumatic stress disorder (PTSD),
depression, and anxiety-related problems (Hodes, 2000).
58
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
International Legal Status of Refugees
It is well known that refugee problems have a history that dates back to the period
before the invention of writing and that all civilizations have been displaced because of
war (Odman, 1995). It is believed that with the increase in human settlements, conflicts
over sharing limited resources escalated, leading to more fighting and repression.
Within the last century, rules governing resettling refugees became stricter with the
emergence of states that define their identities on the basis of a single ethnic group.
Immigrant and refugee issues became an important item on the international agenda
following crimes against humanity that were perpetrated during World War II and the
establishment of the United Nations (Goodwin-Gill, McAdam, & McAdam, 1996). The
great human tragedy of World War II led to the adoption of the Universal Declaration of
Human Rights by the United Nations General Assembly on December 10, 1948. This
declaration remains one of the most important documents in the international human
rights law (Eggli, 2002). The UN Convention on the Status of Refugees, approved in
1951, is the key legal document in the international refugee law, establishing the rights
and status of refugees and asylum seekers. This convention was followed by a 1967
protocol that was signed in New York (Goodwin-Gill et al., 1996).
Main Provisions of Key Legal Document
Article 1A (2) of the 1951 Convention—criteria for granting refugee status:
A refugee is defined as any person who, “As a result of events occurring before January
01, 1951 and owing to well-founded fear of being persecuted for reasons of race,
religion, nationality, membership of a particular social group or political opinion, is
outside the country of his nationality and is unable or, owing to such fear, is unwilling
to avail himself of the protection of that country; or who, not having a nationality and
being outside the country of his former habitual residence as a result of such events, is
unable or, owing to such fear, is unwilling to return to it” (Barkın, 2014).
Article on returning refugees to their country of origin: “No Contracting State shall
expel or return (refouler) a refugee in any manner whatsoever to the frontiers of territories
where his life or freedom would be threatened on account of his race, religion, nationality,
membership of a particular social group or political opinion” (Barkın, 2014).
The Geneva Convention has established clear principles regarding some issues that began
to be discussed in Turkey. It contains provisions on refugees’ rights regarding education,
access to courts, nondiscrimination, freedom of religion, movable and immovable
property, intellectual and industrial property, association, working and social security,
settlement, travel, travel documents, identity papers, administrative assistance, and
transfer of assets, among others (Barkın, 2014). The phrase “before 1 January 1951” was
removed when this protocol was signed in 1967 in New York (Özcan, 2005).
59
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Legal Status of Refugees in Turkey
The legal status of refugees became an important issue in Turkey following the
Gulf War of 1990–1991 and recent civil wars in the region. The first legal document
Turkey adopted in this field was the regulation Decision No. 6169 of the Council of
Ministers, dated September 14, 1994, on principles and procedures to be followed
when individuals seek refuge in Turkey or request residence permits to seek refuge in
other countries when groups of foreign nationals seek asylum within Turkey’s borders
and when there are potential population movements (Ergüven & Özturanlı, 2013).
Turkish law defines individuals who meet the criteria in Article 1 of the 1951 Geneva
Convention and whose country of origin is in Europe as “refugees.” In contrast,
individuals who meet the criteria in Article 1 of the 1951 Geneva Convention but
whose country of origin is outside Europe are defined as “asylum seekers.” As is
well known, millions of people fled civil wars and foreign combatants in neighboring
countries such as Syria and Iraq and entered Turkey in recent years, and issues relating
to their access to education, health services, and shelter as well as their working
conditions, citizenship rights, and legal status are high on the political agenda. Within
this context, a Regulation on Temporary Protection was adopted on October 22, 2014.
This regulation stipulates that no one covered by the regulation shall be returned to
places where they would be subject to torture or inhumane or degrading treatment
or punishment or where their lives or freedom would be under threat because of
their race, religion, nationality, membership in a social group, or political views;
that governors shall have the power to allow into country foreign nationals without
proper documentation who arrive at border gates or crossings for seeking temporary
protection; that the person, property, and vehicles of foreign nationals arriving at or
crossing the borders for temporary protection shall be searched for security by the
Border Units of the Turkish Land Forces on the land borders, by authorized security
personnel in border gates, and by the Coast Guard in maritime jurisdictions; that
those registered shall be issued Temporary Protection Identity Cards by the relevant
governorships; that holders of this card shall be issued foreign identification numbers;
that the General Directorate shall decide the contents and the format of the temporary
protection identity card; and that no fees shall apply for receiving this card, which can
be temporary or permanent. The regulation also clarifies another controversial issue,
citizenship, in the relevant article. The temporary protection identity card allows its
holders to stay in Turkey, but it is not considered to be or equivalent to a residence
permit; moreover, it does not automatically lead to the granting of a long-term
residence permit. Its duration is not counted in the calculation of residence permit
duration, and it does not grant its holder the right to apply for Turkish citizenship
(Ministry of the Interior, 2014).
60
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
Civil Society Organizations that Work with Refugees
Many local and international civil society organizations work to protect the rights of
refugees and provide social services. Some of these are as follows: (a) The Office of
the UN High Commissioner for Refugees; (b) Doctors Worldwide, (c) International
Association for Refugee Rights, (d) International Medical Corps, (e) Helsinki
Citizens’ Assembly, (f) Amnesty International, (g) International Catholic Migration
Commission, (h) Caritas Internationalis, (I) Doctors Without Borders, (j) Human
Resource Development Foundation, and (k) Van Women’s Association.
Refugees and Mental Health
Although the Geneva Convention provides refugees with many rights, very few
refugees actually make it to Western countries. Most live within the borders of
neighboring countries (Crisp, 2003), and children have to face many risk factors
associated with the difficulties of this process (Garmezy & Rutter, 1983). It is reported
that people who live in refugee camps, in particular, are at a risk of developing mental
health problems stemming from injury, separation from homelands, torture, killing of
family members, lack of adequate social support, age- and gender-related factors, and
conditions and demographics of the host country (Bronstein & Montgomery, 2011).
In addition to many hardships that they face during their journeys, refugees face
pressure after they settle in host countries in adjusting to new belief systems, values,
and other societal characteristics (Fazel & Stein, 2002). New family roles and processes
also make it difficult to adjust to resettlement (Papadopoulos, 2001). Refugee children
feel stranded between their old and new cultures in the host country. During this period,
they usually go through four processes: communication, conflict, crisis, and adaptation
(Foner, 1997). Ideological commitments and contacts or acquaintances from the country
of origin facilitate the process of adapting to the new place of settlement.
Mental Illness Risk Factors among Refugee Children
Individual Risk Factors
Exposure to Violence: Studies conducted with refugee children and adults who were
exposed to war show that social trauma and mental health are related (Smith, Perrin,
Yule, Hacam, & Stuvland, 2002). The level of fear experienced during traumatic
events is shown to be associated with a higher frequency of mental problems
(Almqvist & Brandell-Forsberg, 1997).
Education: It is well established that education is a very important protective factor. It is
reported that refugees aged 8 or 9 who receive education achieve greater mental health
gains than those who have not yet begun receiving education (Montgomery, 2010).
61
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Family Factors: It is known that harmony within and devotion to family help keep
young children’s emotional and traumatic symptoms from becoming chronic (Laor et
al., 1996). Sometimes, the torture of a family member or a missing person can have
a greater effect on children than hardships that they experience (Daud, af Klinteberg,
& Rydelius, 2008). It is reported that adults who lose a parent in childhood develop
greater sensitivity and that the quality of care received after the loss is the most
important predictor of this sensitivity (Rutter, 1987). Another study found that
children whose parents divorced following relocation experienced more frequent
mental problems than those whose parents remained married following relocation
(Hjern, Angel, & Jeppson, 1998).
In a study conducted in Montreal with 67 young people in two waves, one during the
first year of high school and the other two years later, it was found that traumatic preimmigration experiences were associated with emotional and behavioral problems
(Rousseau, Drapeau, & Platt, 1999). Family environment is related to behavioral
problems, and gender and level of cultural interaction affect levels of depression
and anxiety. Cambodian boys and girls are able to face the problems of adulthood
in different ways by following traditional rules and acquiring new traditions in the
host country. In another study, Ajdukovic and Ajdukovic (1993) found that Croatian
refugee children who were provided with collective shelter were at a greater risk of
developing mental illnesses than their peers who were placed with families.
Another study was conducted with the participation of 203 teenagers aged 13–19
from 35 countries. Psychopathology was examined using the Diagnostic Interview
Schedule for Children, and general functions were examined using the Children’s
Global Assessment Scale. Excluding simple phobias, the rate of psychopathology was
found to be 21%. Rates of anxiety disorder, major depression, and conduct disorder
were found to be 13%, 5%, and 6%, respectively. The rate of attempted suicide was
3%. It was found that psychopathology rates were higher among girls than boys.
Long-term unemployment of the father in the first year following relocation was
found to be associated with all mental problems, and family structure was found to be
associated with psychopathology among boys (Tousignant et al., 1999).
Social Support: It is known that stress factors during resettlement exacerbate mental
problems among refugee populations. Studies on identifying mental health problems
among refugees in decades following resettlement underline different levels of risk
associated with experiences in the new environment. A conclusion that emerges from
these studies is that new settlement environments have important consequences for
refugees’ mental health (Steel, Silove, Phan, & Bauman, 2002).
Refugees often face violations of their human rights, torture and systematic violence
prior to immigration; they typically do not have a single traumatic experience
62
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
but a series of them that are usually interconnected and accumulating over time.
These experiences often lead refugees to question their capacity for resilience, their
identities, and the meaning of life (Silove, 1999). Psychosocial factors either increase
vulnerability in the face of mental health problems, traumas, and sources of stress
or protect individuals against these traumas and stress factors. Psychosocial factors
include social support, language proficiency, education, and employment. Başoğlu
and Paker report that social support mitigated the negative effects of torture on the
mental health of Turkish political activists (Başoğlu & Paker, 1995). The heavy
burden of stress can also be mitigated by social support (Beiser, 2005).
Comprehensive case studies on risk factors and protective factors for mental health
during resettlement would help protect mental health and significantly contribute to
the development of support models to be implemented following refugee resettlement
(Mestheneos & Ioannidi, 2002). Studies on neighborhood relations also contribute
to demonstrate the importance of social support for refugees. It was found that weak
relations with neighbors are associated with depression (Sujoldžić, Peternel, Kulenović,
& Terzić, 2006). All these studies show that post-immigration social support and
neighborhood relations are important in mitigating mental health problems.
Acculturation is defined as a two-way process of change that emerges when two
ethno-cultural groups come into permanent contact (Trimble, 2003). Host and
immigrant communities are affected and transformed by intercultural ties between
them. In addition, these communities are expected to change some characteristics of
their culture for adapting to cultural differences (Berry, 2009).
In a general sense, acculturation interests all pluralistic societies, cultural groups, and
individual members of these groups, regardless of whether individual members are the
dominant element. Strategies to address this important issue are prepared by groups
and individuals who come into daily contact with one another (Berry, 1997). Berry
et al. found that young people who select integration face very little discrimination,
followed by those who select assimilation and separation strategies; those who are
marginalized face the highest level of discrimination (Berry, 2009). Studies on the
relation between discrimination and adaptation report that discrimination is one of
the most commonly faced problems and that it has a strong negative effect on both
psychological and sociocultural adaptation (Berry & Sabatier, 2010).
Preferences concerning cultural assimilation are also very important for adaptation
because they allow researchers to make inferences about inter-group communication
and the interaction of individuals with larger societies (Zagefka & Brown, 2002). In
addition, previous research shows that assimilation preferences are strong predictors
of an individual’s mental health (Phinney, Horenczyk, Liebkind, & Vedder, 2001).
63
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
When desires to integrate into the host society and preserve one’s own culture are not
at odds, acculturation makes a positive impact on the mental health of individuals
concerned (Berry & Sabatier, 2010).
A study on the high rate of PTSD (20%) among Sudanese refugees in the United States
attributes this finding to their feelings of discomfort and experience of marginalization
and isolation (Geltman et al., 2005). In another study, young Cambodian refugees in
Canada were examined 10–12 years after their settlement in the country. The level
of acculturation (measured as the degree of adaptation to traditions, customs, and
language of the host society) was not found to be related to mental functioning, but in
interaction with gender, it was found to be a significant factor: culturally assimilated
boys were found to be more vulnerable (Rousseau, Drapeau, & Corin, 1996).
Resettlement: The place of settlement following negative life experiences is a
very important consideration for refugees. Loyalty to one’s roots and ideological
commitments can play a protective role in terms of mental health following
resettlement (Lustig et al., 2004).
In a study on Central American and Southeast Asian refugee children who were
settled in Canada, learning difficulties were found to be associated with hyperactivity
and social isolation in the former group and aggression and depression in the latter
group, and somatization was observed in both groups (Rousseau et al., 1996). In a
study on 87 Cuban children and adolescents who stayed in a refugee camp in the
United States in 2002, Rothe et al. (2002) found that in the 4th and 6th months after
they left the camp, 57% displayed PTSD symptoms, but the length of the stay in the
camp was not found to be associated with the presence of any symptoms. More recent
studies make practical recommendations concerning preventive interventions and are
responsible for a shift in focus among factors that play a role after resettlement. In the
years following permanent settlement in a third country, past experiences of trauma
constitute only one among many challenges that refugees face (Davidson, Murray, &
Schweitzer, 2008). Often, trauma is not a past experience left behind but a process that
continues as long as family or friends remain in refugee camps or war zones. As they
attempt to face the losses of family, territory, and lifestyle, refugees also have to adapt
to be between their own cultures and languages and new ones. Symptoms of mental
disorders following resettlement follow a trajectory that increases in initial stages
and then gradually declines (Tran, Manalo, & Nguyen, 2007). However, individuals
who have experienced particularly severe traumas are at risk of being diagnosed with
major mental disorders even some time after resettlement (Steel et al., 2002).
64
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
Three Phases of Traumatic Experience
Four common types of responses to stressors have been identified among refugees:
anticipation, deteriorating events, survival, and adaptation. These responses are consistent
with the three phases of refugee experience explained below (Fazel & Stein, 2002):
1. Pre-flight: Most refugees experience severe trauma in their country of origin.
They are often forced to flee their home because of war and witness or experience
violence, torture, and loss of close family members and friends. Refugee children
have no memories of school or life before immigration, or if they do, their memories
are interrupted (Fazel & Stein, 2002).
2. Flight: Some refugees have advance preparation regarding their journey and are
knowledgeable about conditions in their destinations, whereas others have to flee in
haste because of military pressure or any emergency, but they actually have no desire
to become citizens of another country when they find themselves living as strangers in
foreign lands. Refugees flee together in small groups or as individuals, and their main
goal is to arrive safely in countries that offer them asylum. At that point, the important
matter is only to flee, and for some, migrating to more distant places becomes a
necessity. At this stage, refugees realize that returning is not an option. From this point
onward, the main concern becomes redefining their ties to their country of origin and
to friends and family who may have been left behind (Kunz, 1973)
3. Resettlement: Refugee children often straddle the boundary between their old
and new cultures. As a result of the education they receive in host countries and their
faster acquisition of new languages, they serve as cultural intermediaries for the older
generation of refugees.
Psychopathology
Clinical studies show that rates of depressive disorder among refugees vary between
4% and 89% and of PTSD are above 50% (Van Velsen, Gorst-Unsworth, & Turner,
1996). Experience of severe conflict is associated with psychiatric disorders such as
PTSD (Mollica, Poole, Son, Murray, & Tor, 1997). In a study on 260 refugee children
aged 7–17 who were resettled in such Western countries and regions as Bosnia, Central
America, Iran, Kurdistan, and Rwanda, Fazel et al. found that the rate of PTSD was
11% (Fazel, Wheeler, & Danesh, 2005). In another study conducted in Tibet, 61 refugee
children who experienced war were examined, and 11.5% of them were diagnosed
with PTSD (Servan-Schreiber, Le Lin, & Birmaher, 1998). However, the prevalence
of psychiatric disorders varies by the type of experience, population examined, and
methods of diagnosis used. For example, only 4%–8% of Vietnamese refugees were
diagnosed with PTSD (Felsman, Leong, Johnson, & Felsman, 1990), whereas 47% of
Bosnian refugees received the same diagnosis (Papageorgiou et al., 2000).
65
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Among Bosnian refugee children who were victims of ethnic cleansing, very high
rates of PTSD (65%) and depression (35%) were observed a year after their journey
to the United States (Weine et al., 1995). Similarly, a large proportion (34%) of young
Afghan refugees was diagnosed with comorbid PTSD and depression (Mghir, Freed,
Raskin, & Katon, 1995). Researchers find PTSD to be associated with the experience
of war and with depression related to current living conditions and recent experience
of stressful events (Sack, Clarke, & Him, 1993). Identifying life experiences that are
associated with PTSD and depression contributes to the timely diagnosis of mental
health problems among refugee children and to the provision of more effective mental
health care (Heptinstall, Sethna, & Taylor, 2004). Other common problems in refugee
children and adolescents who have experienced war include somatic complaints, sleep
problems, behavioral disorders, social withdrawal, attention problems, widespread
fear, extreme dependency, restlessness, irritability, and difficulty establishing peer
relationships (Tousignant et al., 1999).
In addition to mental health problems, mass population movements, deficiencies in
health services, sanitation and access to potable water, malnutrition, and overcrowding
lead to the spread of diseases in refugee camps. In countries where children are
vulnerable to diseases, the onset of armed conflict increases death rates rapidly,
especially among children under the age of 5. Malnutrition, chronic infections,
emotional environments, and other factors can also lead to delays in physical growth
and development. Tuberculosis, parasitic infections, and undiagnosed birth defects
are among common factors associated with developmental delay. Exotic cerebral
infections should also be considered in children who are having convulsions (NSW
Refugee Health Service, 2009).
Number of Refugees in Turkey
There are two types of refugee camps in Turkey: those administered by municipalities
and those administered by the Disaster and Emergency Management Authority
(AFAD). According to AFAD, as of April 17, 2015, there were 258,537 people
staying in refugee camps: 15,087 in five tent cities and one container camp in Hatay;
49,956 in four tent cities and one container camp in Gaziantep; 102,545 in five tent
cities in Şanlıurfa; 36,460 in two container camps in Kilis; 14,000 in three tent cities
in Mardin; and 17,295 people in a central tent city in Kahramanmaraş (AFAD, 2015).
According to a 2014 report by the Psychiatric Association of Turkey, there are totally
4500 Yazidi people in Diyarbakır and 3000 in 11 different locations in Batman who
were initially sheltered in empty Yazidi houses in a Yazidi village and in a newly
constructed tent city; approximately 2800 Yazidi asylum seekers stay with relatives
or in rented houses, tents, or municipal centers outside AFAD camps; and a site that
was initially constructed as an industrial zone now houses approximately 5000 Yazidis
66
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
in Şırnak (Psychiatric Association of Turkey, 2015). According to a 2014 UN High
Commissioner for Refugees report, there are totally 2,716,339 Syrian refugees in many
locations, 2,784,731 registered and 68,392 unregistered. Of these refugees, 49.4% are
male and 50.6% are female; women and children under the age of 18 comprise 77% of
the total number, and men over the age of 18 comprise 23% (UNHCR, 2015).
General Approaches and Treatment Methods
The number of studies on treating mental health problems among refugee children
is limited. During resettlement, refugee children have to overcome many problems,
the most important of which concern security and survival (Geltman, Augustyn,
Barnett, Klass, & Groves, 2000). These children are primarily (and sometimes solely)
concerned with securing social services, education, and vocational training (Geltman
et al., 2000). At this stage, one of the most important issues in terms of treatment
is mitigating risk factors, which requires interventions at multiple levels of social
ecology and would contribute the most to low-income individuals (Lustig et al., 2004).
Important progress has been made in recent studies on PTSD. Cognitive behavioral
therapy (CBT) has been shown to be the most effective intervention in treating PTSD
(Foa & Meadows, 1998). CBT techniques are evidence based and are commonly
used in treating PTSD (National Institute for Clinical Excellence, 2005).
A recent study by the Cochrane Collaboration (2010) found that the combined use
of psychotherapy and drugs in treating PTSD in adults and children was not superior
to either method on its own (Hetrick, Purcell, Garner, & Parslow, 2010). Although it
helps with severe sleep problems and comorbid depression, pharmacotherapy is not
recommended for initial treatment. If a patient is an asylum seeker, a gradual approach
is preferred: interventions should focus on practical family and social support until
physical security is ensured. In the following stage, interventions should focus on
patient priorities such as treating PTSD and support for social integration (National
Collaborating Centre for Mental Health, 2005). Significant progress has been made
in recent years in the medical treatment of PTSD. Multicenter randomized clinical
trials show that selective serotonin reuptake inhibitors and serotonin–norepinephrine
reuptake inhibitors are effective in this regard (Bernardy & Friedman, 2015).
Eye Movement Desensitization and Reprocessing
Eye movement desensitization and reprocessing is a recently developed treatment
method that is being used to help patients diagnosed with PTSD reprocess traumatic
memories (National Institute for Clinical Excellence, 2005). It is believed that EDMR
facilitates the process of healing in traumatized refugee children, helping patients
regain control over traumatic memories. This method based on eliminating traumatic
67
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
memories by reprocessing information is reported to be effective in treating post-trauma
symptoms. Trauma-related memories, pictures, and thoughts are reportedly changed
by establishing links between the two sides of the brain (Oras, Ezpeleta, & Ahmad,
2004). Music therapy, another method used with refugee children, is a psychosocial
intervention that is used in learning environments for many problems, from learning
difficulties to behavioral problems, at school (Smith & Hairston, 1999). Writing songs,
singing in groups, relaxation techniques, instrumental improvisation, moving to music,
and art activities accompanied by music are shown to be effective when working with
young refugees with traumatic experiences (Day, 2005).
School-Based Mental Health Services
Interventions should garner local support, be community oriented and accessible, and
focus on the needs of refugees and other vulnerable children (Fazel, Doll, & Stein,
2009). School interventions are very important because teachers can easily identify
students who are not receiving any services; these interventions are performed in the
environment in which children spend most of their time. The treatment also includes
peer support and teachers’ help (Masia, Klein, Storch, & Corda, 2001). In this method,
different options such as referring children to a mental health specialist, holding
meetings with parents, and having direct talks between teachers and students concerned
(using strategies taught by a mental health specialist) are available. Fazel et al. (2009)
argue that increasing teachers’ levels of awareness and understanding of refugee groups
might help improve symptoms of hyperactivity and emotional problems.
In recent years, games and artistic expression have also become widely used treatment
methods. Among the benefits of this therapy are improvements in self-confidence, the
ability to express feelings, problem solving, and conflict resolution through creative
expression. Within the last decade, creative expression activities have been found
to be useful in helping refugee children face losses and traumas, re-establish social
ties that were severed by war, build identities, and find meaning in life (Miller &
Billings, 1994). Similarly, Tolfree argues that schools play an important role in
meeting the psychosocial needs of displaced children or children who are victims of
war, providing social support and helping them express their feelings and make sense
of past experiences (Tolfree, 1996).
Group discussions held by adolescents and drama techniques in adolescent groups
have been found to be very helpful for refugee adolescents (Couroucli-Robertson,
2002). Drama makes nonverbal expression possible for adolescents who find verbal
expression difficult, and it provides safe environments for playing out conflicts and
identifying means of solving them (Shuttleworth, 1981). Playback makes it easier
to work on common plans based on participants’ awareness of social and ethical
responsibilities, and it allows for keeping a distance with reality. This can be done
68
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
around a specific topic (such as racism, immigration, inequality) or a more general
commitment to social justice. Playback rooms are used with different age groups and
in diverse places (schools, hospitals, workplaces, community centers) in more than
30 countries (Rousseau et al., 2007).
Conclusion and Recommendations
Mental health disorders and organ problems are more common among refugee children.
Previous research has identified many risk factors and protective factors among refugees,
and social support is one of the most important factors for protecting individuals. It
is well known that preventing the marginalization of refugees by host countries is
important, and in this context, one priority should be to ensure that individuals’ right
to migrate is recognized by the wider society as a basic human right. The following
recommendations should be considered in managing refugee issues in Turkey:
1) The first step in integration is respecting children and other individuals who
are forced to leave their country and raising awareness that resettlement is an
internationally recognized right. It is very important for providers of mental health
care to also have this awareness. To this end, mental health associations should train
their members about refugee rights.
2) Relevant associations and civil society organizations in Turkey should conduct
comprehensive studies and prepare reports on the country’s refugee problem and on
integrating refugees to shed light on potential issues and problems and to prepare the
groundwork for future legislation.
3) Refugee children receive education in their own language with the support of
civil society organizations and the efforts of their families, but these schools are
not sufficient and may have adverse effects on integration because the language of
instruction is not Turkish.
4) A roadmap should be prepared by relevant authorities regarding educating refugee
children in general and specific issues such as the language and duration of education
and curricula to be followed.
5) To ensure the active participation of UN institutions in the process, more frequent
meetings should be held with UN representatives in Turkey.
6) Experts on refugee issues should make public statements to initiate a public debate
on the issue.
7) Centers should be established to provide mental health care to refugees of all
ethnicities, and there should be a national call for volunteers.
69
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Kaynakça/References
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. (2015). AFAD Suriye Afet Raporu.
https://www.afad.gov.tr/TR/IcerikDetay1.aspx?ID=16&IcerikID=848
adresinden
edinilmiştir.
Ajduković, M., & Ajduković, D. (1993). Psychological well-being of refugee
children. Child Abuse & Neglect, 17(6), 843–854.
Almqvist, K., & Brandell-Forsberg, M. (1997). Refugee children in Sweden: Posttraumatic stress disorder in Iranian preschool children exposed to organized violence.
Child Abuse & Neglect, 21(4), 351–366.
Barkın, A. E. (2014). 1951 Tarihli Mülteciliğin Önlenmesi Sözleşmesi. Ankara
Barosu Dergileri, 72(1), 331–361.
Bas̨oğlu, M., & Paker, M. (1995). Severity of trauma as predictor of long-term
psychological status in survivors of torture. Journal of Anxiety Disorders, 9(4), 339–350.
Beiser, M. (2005). The health of immigrants and refugees in Canada. Canadian Journal
of Public Health/Revue Canadienne de Sante’e Publique, 96(March-April), 30–44.
Bernardy, N. C., & Friedman, M. J. (2015). Psychopharmacological Strategies in
the Management of Posttraumatic Stress Disorder (PTSD): What have we learned?
Current Psychiatry Reports, 17(4), 1–10.
Berry, J. W. (1997). Immigration, acculturation, and adaptation. Applied Psychology,
46(1), 5–34.
Berry, J. W. (2009). A critique of critical acculturation. International Journal of
Intercultural Relations, 33(5), 361–371.
Berry, J. W., & Sabatier, C. (2010). Acculturation, discrimination, and adaptation
among second generation immigrant youth in Montreal and Paris. International
Journal of Intercultural Relations, 34(3), 191–207.
Betts, A., Loescher, G., & Milner, J. (2013). The United Nations High Commissioner
for Refugees (UNHCR): The politics and practice of refugee protection: New York,
NY: Routledge.
Birman, D. (1998). Biculturalism and perceived competence of Latino immigrant
adolescents. American Journal of Community Psychology, 26(3), 335–354.
Bronstein, I., & Montgomery, P. (2011). Psychological distress in refugee children:
A systematic review. Clinical Child And Family Psychology Review, 14(1), 44–56.
Couroucli–Robertson, K. (2002). Brief drama therapy of an immigrant adolescent
with a speech impediment. The Arts in Psychotherapy, 28(5), 289–297.
70
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
Crisp, J. (2003). A new asylum paradigm? Globalization, migration and the
uncertain future of the international refugee regime. Geneva: United Nations High
Commissioner for Refugees (UNHCR).
Çiçekli, B. (2009). Uluslararası hukukta mülteciler ve sığınmacılar: Ankara: Seçkin.
Daud, A., Af Klinteberg, B., & Rydelius, P.-A. (2008). Resilience and vulnerability
among refugee children of traumatized and non-traumatized parents. Child and
Adolescent Psychiatry and Mental Health, 2(1), 7-17.
Davidson, G. R., Murray, K. E., & Schweitzer, R. (2008). Review of refugee mental
health and wellbeing: Australian perspectives. Australian Psychologist, 43(3), 160–174.
Day, T. (2005, September). Harmony in diversity: Using music therapy to address
the needs of traumatized refugee youth. Paper presented at the THEMHS Conference,
Sydney, Australia.
Dudley, M., Steel, Z., Mares, S., & Newman, L. (2012). Children and young people
in immigration detention. Current Opinion in Psychiatry, 25(4), 285–292.
Eggli, A. V. (2002). Mass refugee influx and the limits of public international law
(Vol. 6). Hague: Martinus Nijhoff Publishers.
Ergüven, N, Özturanlı, B. (2013). Uluslararası Mülteci Hukuku ve Türkiye. Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 62(4), 1007-1061.
Farwell, N. (2003). In war’s wake: Contextualizing trauma experiences and
psychosocial well-being among Eritrean youth. International Journal of Mental
Health, 32, 20–50.
Fazel, M., & Stein, A. (2002). The mental health of refugee children. Archives of
Disease in Childhood, 87(5), 366–370.
Fazel, M., Doll, H., & Stein, A. (2009). A school-based mental health intervention for
refugee children: An exploratory study. Clinical Child Psychology and Psychiatry,
14(2), 297–309.
Fazel, M., Wheeler, J., & Danesh, J. (2005). Prevalence of serious mental disorder
in 7000 refugees resettled in Western countries: A systematic review. The Lancet,
365(9467), 1309–1314.
Felsman, J. K., Leong, F. T., Johnson, M. C., & Felsman, I. C. (1990). Estimates
of psychological distress among Vietnamese refugees: Adolescents, unaccompanied
minors and young adults. Social Science & Medicine, 31(11), 1251–1256.
Foa, E. B., & Meadows, E. A. (1998). Psychosocial treatments for posttraumatic
stress disorder. Psychological trauma. Washington, DC: American Psychiatric Press.
Foner, N. (1997). The immigrant family: Cultural legacies and cultural changes.
International Migration Review, 31, 961–974.
71
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Garmezy, N. E., & Rutter, M. E. (1983). Stress, coping, and development in children.
Ney Work, NY: McGraw Hill.
Geltman, P. L., Augustyn, M., Barnett, E. D., Klass, P. E., & Groves, B. M. (2000). War
trauma experience and behavioral screening of Bosnian refugee children resettled in
Massachusetts. Journal of Developmental & Behavioral Pediatrics, 21(4), 255–261.
Geltman, P. L., Grant-Knight, W., Mehta, S. D., Lloyd-Travaglini, C., Lustig, S.,
Landgraf, J. M., & Wise, P. H. (2005). The “lost boys of Sudan”: Functional and
behavioral health of unaccompanied refugee minors resettled in the United States.
Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine, 159(6), 585–591.
Goodwin-Gill, G. S., McAdam, J., & McAdam, J. (1996). The refugee in international
law. New York, NY: Clarendon Press Oxford.
Heptinstall, E., Sethna, V., & Taylor, E. (2004). PTSD and depression in refugee
children. European Child & Adolescent Psychiatry, 13(6), 373–380.
Hetrick, S. E., Purcell, R., Garner, B., & Parslow, R. (2010). Combined pharmacotherapy
and psychological therapies for post traumatic stress disorder (PTSD). Cochrane
Database of Systematic Reviews, 7. doi:10.1002/14651858.CD007316
Hjern, A., Angel, B., & Jeppson, O. (1998). Political violence, family stress and mental
health of refugee children in exile. Scandinavian Journal of Public Health, 26(1), 18–25.
Hodes, M. (2000). Psychologically distressed refugee children in the United
Kingdom. Child Psychology and Psychiatry Review, 5(2), 57–68.
İçişleri Bakanlığı. (2014, 13 Ekim). 2014/6883 karar sayılı Geçici Koruma
Yönetmeliği. T.C. Resmi Gazete, 29153.
Kunz, E. F. (1973). The Refugee in flight: Kinetic models and forms of displacement.
International Migration Review, 7(2), 125–146.
Laor, N., Wolmer, L., Mayes, L. C., Golomb, A., Silverberg, D. S., Weizman, R., &
Cohen, D. J. (1996). Israeli preschoolers under Scud missile attacks: A developmental
perspective on risk-modifying factors. Archives of General Psychiatry, 53(5), 416–423.
Lustig, S. L., Kia-Keating, M., Knight, W. G., Geltman, P., Ellis, H., Kinzie, J. D., &
Saxe, G. N. (2004). Review of child and adolescent refugee mental health. Journal of
the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 43(1), 24–36.
Masia, C. L., Klein, R. G., Storch, E. A., & Corda, B. (2001). School-based behavioral
treatment for social anxiety disorder in adolescents: Results of a pilot study. Journal
of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 40(7), 780–786.
McDermott, B. M. (2004). Child and youth emotional trauma: an explanatory model
of adverse outcomes. Psychiatry, Psychology and Law, 11(2), 269–279.
72
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
Mestheneos, E., & Ioannidi, E. (2002). Obstacles to refugee integration in the
European Union member states. Journal of Refugee Studies, 15(3), 304–320.
Mghir, R., Freed, W., Raskin, A., & Katon, W. (1995). Depression and posttraumatic
stress disorder among a community sample of adolescent and young adult Afghan
refugees. The Journal of Nervous and Mental Disease, 183(1), 24–30.
Miller, K. E. (1996). The effects of state terrorism and exile on indigenous Guatemalan
refugee children: A mental health assessment and an analysis of children’s narratives.
Child Development, 67(1), 89–106.
Miller, K. E., & Billings, D. L. (1994). Playing to grow: A primary mental health
intervention with Guatemalan refugee children. American Journal of Orthopsychiatry,
64(3), 346–356.
Mollica, R. F., Poole, C., Son, L., Murray, C. C., & Tor, S. (1997). Effects of war
trauma on Cambodian refugee adolescents’ functional health and mental health
status. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 36(8),
1098–1106.
Montgomery, E. (2010). Trauma and resilience in young refugees: A 9-year followup study. Development and Psychopathology, 22(2), 477–489.
National Collaborating Centre for Mental Health. (2005). Post-traumatic stress
disorder: The management of PTSD in adults and children in primary and secondary
care. London: Gaskell.
National Institute for Clinical Excellence. (2005). Post-traumatic stress disorder
(PTSD). The management of PTSD in adults and children in primary and secondary
care. National Clinical Practice Guideline Number 26. London: Gaskell and the
British Psychological Society.
NSW Refugee Health Service Refugee Children. (2009). Fact sheet 8. Retrieved from
http://www.swslhd.nsw.gov.au/refugee/pdf/Resource/FactSheet/FactSheet_08.pdf
Odman, T. (1995). Mülteci kukuku. Ankara: AÜSBF İnsan Hakları Merkezi Yay.
Oras, R., Ezpeleta, S. C. D., & Ahmad, A. (2004). Treatment of traumatized refugee
children with eye movement desensitization and reprocessing in a psychodynamic
context. Nordic Journal of Psychiatry, 58(3), 199–203.
Özcan, M. (2005). Avrupa Birliği sığınma hukuku: Ortak bir sığınma hukukunun
ortaya çıkışı: Ankara: USAK Books.
Papadopoulos, R. K. (2001). Refugee families: Issues of systemic supervision.
Journal of family Therapy, 23(4), 405–422.
Papageorgiou, V., Frangou-Garunovic, A., Iordanidou, R., Yule, W., Smith, P., &
Vostanis, P. (2000). War trauma and psychopathology in Bosnian refugee children.
European Child & Adolescent Psychiatry, 9(2), 84–90.
73
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Pedersen, D. (2002). Political violence, ethnic conflict, and contemporary wars: broad
implications for health and social well-being. Social Science and Medicine, 55(2), 175–190.
Phinney, J. S., Horenczyk, G., Liebkind, K., & Vedder, P. (2001). Ethnic identity,
immigration, and well-being: An interactional perspective. Journal of Social Issues,
57(3), 493–510.
Rothe, E. M., Lewis, J., Castillo-Matos, H., Martinez, O., Busquets, R., & Martinez,
I. (2002). Posttraumatic stress disorder among Cuban children and adolescents after
release from a refugee camp. Psychiatric Services, 53(8), 970–976.
Rousseau, C. (1995). The mental health of refugee children. Transcultural Psychiatry,
32(3), 299–331.
Rousseau, C., Benoit, M., Gauthier, M.-F., Lacroix, L., Alain, N., Rojas, M. V., …
Bourassa, D. (2007). Classroom drama therapy program for immigrant and refugee
adolescents: A pilot study. Clinical Child Psychology and Psychiatry, 12(3), 451–465.
Rousseau, C., Drapeau, A., & Corin, E. (1996). School performance and emotional
problems in refugee children. American Journal of Orthopsychiatry, 66(2), 239–251.
Rousseau, C., Drapeau, A., & Platt, R. (1999). Family trauma and its association with
emotional and behavioral problems and social adjustment in adolescent Cambodian
refugees. Child Abuse & Neglect, 23(12), 1263–1273.
Rutter, M. (1987). Psychosocial resilience and protective mechanisms. American
Journal of Orthopsychiatry, 57(3), 316–331.
Sack, W., Clarke, G., & Him, C. (1993). A six-year follow-up of Cambodian youth
traumatised as children. Journal of the American Academy of Child and Adolescent
Psychiatry, 32, 431–437.
Schaefer, C. (1993). The therapeutic powers of play. Northvale, NJ: Aronson.
Servan-Schreiber, D., Le Lin, B., & Birmaher, B. (1998). Prevalence of posttraumatic
stress disorder and major depressive disorder in Tibetan refugee children. Journal of
the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 37(8), 874–879.
Shuttleworth, R. (1981). Adolescent drama therapy. Drama in Therapy, 2, 157–172.
Silove, D. (1999). The psychosocial effects of torture, mass human rights violations,
and refugee trauma: Toward an integrated conceptual framework. The Journal of
Nervous and Mental Disease, 187(4), 200–207.
Smith, D. S., & Hairston, M. J. (1999). Music therapy in school settings: Current
practice. Journal of Music Therapy, 36(4), 274–292.
Smith, P., Perrin, S., Yule, W., Hacam, B., & Stuvland, R. (2002). War exposure
among children from Bosnia-Hercegovina: psychological adjustment in a community
sample. Journal of Traumatic Stress, 15(2), 147–156.
74
Nasıroğlu, Çeri / Refugees and Mental State of Refugee Children
Steel, Z., Silove, D., Phan, T., & Bauman, A. (2002). Long-term effect of psychological
trauma on the mental health of Vietnamese refugees resettled in Australia: A
population-based study. The Lancet, 360(9339), 1056–1062.
Sujoldžić, A., Peternel, L., Kulenović, T., & Terzić, R. (2006). Social determinants
of health–A comparative study of Bosnian adolescents in different cultural contexts.
Collegium Antropologicum, 30(4), 703–711.
Tolfree, D. (1996). Restoring playfulness: different approaches to assisting children
who are psychologically affected by war or displacement. Falun: Rädda Barnen.
Toole, M. (2003). The health of refugees: An international public health problem.
In P. Allotey (Ed.), The health of refugees: Public health perspectives from crisis to
settlement (pp. 35–53). Melbourne: Oxford University Press.
Tousignant, M., Habimana, E., Biron, C., Malo, C., Sidoli-LeBianc, E., & Bendris,
N. (1999). The Quebec adolescent refugee project: Psychopathology and family
variables in a sample from 35 nations. Journal of the American Academy of Child &
Adolescent Psychiatry, 38(11), 1426–1432.
Tran, T. V., Manalo, V., & Nguyen, V. T. (2007). Nonlinear relationship between
length of residence and depression in a community-based sample of Vietnamese
Americans. International Journal of Social Psychiatry, 53(1), 85–94.
Trimble, J. (2003). Introduction: Social change and acculturation. In K. M. Chun, P. B.
Organista, & G. Marin (Eds.), Acculturation: Advances in theory, measurement, and
applied research (pp. 3–13). Washington, DC: American Psychological Association.
Türkiye Psikiyatri Derneği. (2015). Mülteci raporu. http://www.psikiyatri.org.tr/
news.aspx?notice=1311 adresinden edinilmiştir.
UN General Assembly. (1951). Convention Relating to the Status of Refugees (United
Nations, Treaty Series, vol. 189). Retrieved from http://www.unhcr.org/refworld/
docid/ 3be01b964.html
United Nations High Commissioner for Refugees. (2009). 2008 Global trends:
Refugees, asylum-seekers, returnees, internally displaced persons and stateless
persons. Geneva: Author.
United Nations High Commissioner for Refugees. (2015). Syrian refugees in Europe:
What Europe can do to ensure protection and solidarity. Retrieved from http://www.
refworld.org/docid/53b69f574.html
Van Velsen, C., Gorst-Unsworth, C., & Turner, S. (1996). Survivors of torture and
organized violence: Demography and diagnosis. Journal of Traumatic Stress, 9(2),
181–193.
75
MIDDLE EAST JOURNAL OF REFUGEE STUDIES
Weine, S. M., Becker, D. F., McGlashan, T. H., Laub, D., Lazrove, S., Vojvoda,
D., & Hyman, L. (1995). Psychiatric consequences of “ethnic cleansing”: Clinical
assessments and trauma testimonies of newly resettled Bosnian refugees. The
American Journal of Psychiatry, 152, 536–542.
Zagefka, H., & Brown, R. (2002). The relationship between acculturation strategies,
relative fit and intergroup relations: immigrant-majority relations in Germany.
European Journal of Social Psychology, 32(2), 171–188.
76

Benzer belgeler

PDF - Middle East Journal of Refugee Studies

PDF - Middle East Journal of Refugee Studies Türkiye Gündeminde Orta Doğu ve Suriyeli Sığınmacılar Söz konusu iç savaş, gerek Suriye’nin Türkiye ile sınır komşusu olması nedeniyle, gerek “eksen kayması” mottosuyla değişen dış politikaya dair ...

Detaylı