İndir

Transkript

İndir
<
ORYANTALİZM VE IRK
Beyazlığın tanımlanması
sürecinde "Çerkez güzeli"
Egemen Avrupa ve Avrupa kökenli Amerikan kültüründe beyaz olmak
malumu ilam gibidir; beyaz olmayanların, göreli tuhaflıklarıyla farklılaştıkları
bir merkezdir beyazlık. İşaret edilmez ve söylenmez. Beyazlar kendilerini
sorunsallaştırılmamış ölçüt olarak görürler; bir ırka "mensup olan" başkalarıdır,
beyazlar yalnızca insandır. Beyazlığın bu görünmezliği, bu saydamlığı, beyaz
olmanın toplumsal ve kültürel olarak hâkim konumuyla yakından bağlantılıdır.
İrvin Cemil Schick
>
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Çerkez varlığı, yüzyıllar
öncesine dayanmaktadır. Ortaçağ Arap devletlerinin or­
duları ile ortaçağ Arap sultanlarının haremleri, Çerkezlerle doluydu. O kadar ki, 1250-1517 yılları arasında Mısır
ve Suriye'de hüküm süren Memlûklar kısmen Çerkez kö­
kenliydiler. 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Hıristi­
yan dünyasına yenilmeye başlayıp da korsanlık ya da fe­
tih yoluyla elde edilen Avrupalı kölelerin sayısı azalınca,
Doğu Afrika'dan getirtilen kölelerin yanı sıra Kafkasyalı­
ların önemi daha da artmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısına
gelindiğinde Osmanlı topraklarında alınıp satılan kölele­
rin herhalde çoğunluğu Çerkezdi ve bu ticaret, 19. yüz­
yılın ortasında köleliğin kaldırılmasından sonra bile el al­
tından devam etmiştir. Üstelik, Afrikalıların ağır işlerde
çalıştırılmasına karşın Çerkezlere daha çok ev işleri ve­
rildiği için Batıyı o kadar cezbeden harem masallarıyla
en fazla özdeşleştirilenler yine Çerkezler olmuştur.
1
2
19. yüzyıldan tipik bir İngiliz şarkiyatçı gravürde
Çerkez esire..
Batı edebiyatında Çerkez kadınlarından söz eden ilk ya­
pıtlardan biri, Prospero Bonarelli'nin // Solimano (1620)
adlı oyunudur ki, konusunu Şehzade Mustafa'nın 1553'te
öz babası Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle katledilme­
sinden almaktadır. Hürrem Sultanla (Avrupalılarca Roxelane olarak bilinir) Rüstern Paşa'nın çevirdiği entrikalar
sonucunda boğdurulan Mustafa'nın annesinden oyunda
"la Circassa" (İtalyanca "Çerkez kadını") diye bahsedilinektedir. Daha sonraki yıllardı Bonarelli'nin trajedisini
taklit eden birçok oyun yazılmıştır; Charles Vion Dalibray'nin Le Soliman (1637) ve Jean Mairet'nin Le Grand
et dernier Solymari; on La Mort de Mustapha (1639) adlı
oyunları gibi. İlginçtir ki bu iki oyunda da Mustafa'nın
annesine "Circasse" adı verilmiştir; yani önceleri bir ulu­
sal tanımlayıcı olan bir kelime, sonradan bir kişi ismine
I
TOPLUMSAL TARİH KASIM 2003 j 119
dönüştürülmüştür. Desmares'ın yazdığı Roxelane (1643)
oyununda ise Circasse, marjinal bir eski rakibeden,
ölümcül düşmanı Roxelane'la amansız bir iktidar müca­
delesine girmiş merkezi bir kişiye terfi ettirilir.
Mustafa'nın annesinin asıl adı Mahidevran'dı. Sonradan
Müslüman olduğuna dair ipuçları vardır ama, kaynaklar
Çerkez olup olmadığı konusunda hemfikir değildir. Ger­
çi o dönemde Çerkezlerin Osmanlı köleleri arasında kü­
çük bir azınlık teşkil ettikleri bilinmektedir; ancak Vene­
dik elçisinin 1553 tarihli raporunda Mahidevran'ın Çer­
kez olduğu kesin olarak belirtilmekte, iki kadın arasın­
daki rekabet ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Yukarıda anı­
lan oyunlarda Mahidevran'a yapıştırılan -o dönemde her
ulusa yakıştırılması âdet haline gelmiş olan- Çerkez yaf­
tası birtakım özgül ahlaki niteliklerin işareti değildi; fakat
Çerkez imgesi, kısa zamanda fiziki güzellikle özdeşleştirilegelmiş, bir süre sonra da cinsellikte ustalık buna ek­
lenmiştir. Örneğin Du Vignau'nun Le Secrétaire Turc
(1688) adlı eserinde padişaha "çok güzel, çok terbiyeli,
bir kızın becerebileceği bütün beden alıştırmalarını mükemmelen bilen bir Çerkez köle" armağan edildiği söy­
lenmektedir. Bir yüzyıl kadar sonra ise Jacques Grasset
de Saint-Sauveur, Çerkezistan'ı şöyle nitelendirerek me­
seleye kuşkusuz son noktayı koymuştur: "Deyim yerin­
deyse, dünyadaki en güzel kadınların ambarıdır."
3
4
5
6
7
Montesquieu Lettres persanes'ı (1721) yazdığında bu fi­
kirler Batı'da artık iyice yerleşmişti. Hadım karaağaların
başı, Usbek'e şöyle yazar:
D ü n birkaç Ermeni saraya satmak istedikleri g e n ç bir Çer­
kez köle getirdiler. Onu gizli k o ğ u ş u m a götürdüm; soydum
ve bir yargıç g ö z ü y l e kılı kırk yararcasına inceledim; ince­
ledikçe de yeni yeni güzellikler buldum. Bir bakirenin
utancıyla onları benden saklamak istiyordu. Emirlerime uy­
manın ona ne kadar zor geldiğim gördüm. Çıplak kalınca
kıpkırmızı kesildi; benim gibi iffeti tehdit eden arzulardan
uzak, kadının h ü k m ü n d e n tamamen kurtarılmış birinin ya­
nında olmasına r a ğ m e n .
8
Bu satırların dizginlenmemiş erotikliği, yalnızca tecavüzkâr erkek bakışıyla iffetli dişiliğin karşı karşıya getirilme­
sinden değil, ayrıca ırksal farklılığın zımnen bilinmesin­
den doğmaktadır, ki 18. ve 19. yüzyıllar boyunca birçok
erotik eser ve aşk romanı bu reçeteden yararlanmıştır.
Pierre Loti'nin ırkçılığı iyice gemsizdir örneğin, Çerkezlerini kâh "yaşlı bir zenci ucube"yle, kâh "maymun su­
ratlı köse bir Zenci"yle karşı karşıya getirir. Aslında şar­
kiyatçıların Çerkez cariyelerle onları mahpus tutan hadımağaları temsil edişleri arasında ilginç bir zıt bakışıklık
vardır: Çerkez cariye beyazdır, güzeldir, cfnselleştirilmiştir, köledir; hadımağa ise karadır, çirkindir, erkekliğinden
mahrum edilmiştir, zorbadır. Her iki örnekte de hâkim
paradigmalarda sürçmeler görülür.
9
10
)
Suluboyadaki ustalığıyla tanınan İtalyan şarkiyatçı ressam Giuseppe
Signorini'nin (1857-1932) fırçasından bir Osmanlı cariyesi.
Özel koleksiyon
Şarkiyatçılıkta Zenci-Beyaz karşılaştırmasının diğer bir
boyutu melezlikle ilgilidir. Pierre Louis Moreau de Maupertuis, ırk ıslahı (eugenics) denen sözde bilimin er­
ken tarihli meşum bir habercisi olan Venus physique
(1746) adlı çalışmasında çiftçilik ve hayvancılıkta yeni
melezler elde etmeyi tartışırken, bu sanatın neden hay­
vanlarla sınırlı kalması gerektiğini sorar: "Saraylarında
bilinen her tür kadından örnekler bulunan bu bıkkın
sultanlar, neden kendilerine yeni kadınlar yaptırmasın-
ı
•
ORYANTALİZMİ TARTIŞMAK
Beyazlığın tanımlanması sürecinde "Çerkez güzeli"
7
2
Çerkez Hanım: David Wilkie'nin (1785-1841) bir resmine dayanarak H. Robinson tarafından gerçekleştirilmiş bir gravür.
The Wilkie Gallery: A Selection of the Best Pictures of the Late Sir David Wilkie, R.A., Londra, ty [1850 civan]
TOPLUMSAL TARİH KASIM 2003 | 119
Çerkez Köle: Montesquieu'niin Lettres persanes (1721) adlı
eserinin 1892'de Londra'da basılan İngilizce çevirisinden,
Edouard de Beaumont'nun çizimine dayanarak Emile Boilvin
tarafından gerçekleştirilmiş bir gravür (üstte).
"Yıkanmaya Giden Çerkez Hanım": Renkli baskı tekniğinin
mucidi sayılan George Baxter'in (1804-1867) 1850 civarına
ait, Victoria dönemi İngiltere'sinin kitle kültürü için hayli
cesur sayılabilecek bir eseri. Resmin aslı Wingael'in, baskı
ise muhtemelen Baxter'dan ruhsatlı olan Abraham Le
Blond'nundur.
lar? Eğer ben ele onlar gibi yalnızca biçimlerle simala­
rın verebildiği zevklere mahkûm olsaydım, hemen baş­
ka çeşitler elde etme imkânı arardım." Nitekim doğal
bilimci John Hunter, Disputatio Inaugurate quaedam
de Hominum Varietatibus (1775) başlıklı tezinde insan
türünün üremesinde zıt kutupların birleşmesi konusu­
na bir örnek vermek istediğinde şöyle der: "Biri en gü­
zelinden \ bir Çerkez kadını olsun, diğeri ise Gine'de
doğmuş, çirkin mi çirkin bir Afrikalı." Bu koşullarda,
güzel Çerkez cariyeler ile efendilerinin birleşmesinin
ülke için çok sağlıklı olduğunun düşünülmesi hiç ele
şaşırtıcı olmayacaktır. Gerçekten de Alexander William
Kinglake, 19. yüzyıl seyahatname edebiyatının meşhur
bir ürünü olan Eothen'da (1844) "artık Osmanlı ırkının
özelliği olan düzgün ve yakışıklı yüz hatlarına sahip
harika bir adam'clan söz eder. bir de dipnot ekler: "Bu
insanların hep seçme Gürcü ve Çerkez güzelleriyle ev11
12
Irktan söz açılmışken Çerkezlerin beyazlığı konusuna
eğilelim şimdi de. Birkaç yıl önce, Çerkezlerin "şarkiyat­
çı yazı ve resimlerde, adeta bir saplantıymışcasına son
derece beyaz tenli olarak tasvir edilmiş" olduklarını yaz­
mıştım. Bugün bu ifadeyi tarihsel bir bağlama yerleştir­
mek ihtiyacını hissediyorum, çünkü 19. yüzyıl sonlan
için doğru ise de, daha erken tarihlerdeki Çerkez temsil­
leri, iş ten rengine gelince bu kadar tek sesli olmaktan
uzaktır. Örneğin temanın İngilizcede kullanılışının ilk ör­
neklerinden biri Samuel Croxall'm The Fair Circassian,
a Dramatic Performance (1720) adlı eseri olup, "Sü­
leyman'ın Ezgisf'nin (diğer adıyla "Neşideler Neşidesi")
serbest bir manzum çevirisidir. Şair önsözünde, Kilab-ı
Mukaddesteki bu hikâyeyi belirgin bir şarkiyatçı tarzda
yeniden biçimlendirir, Uz. Süleyman'ın sevgilisinin kim
1 1
15
•
ORYANTALİZMİ TARTIŞMAK
Beyazlığın tanımlanması sürecinde "Çerkez güzeli
yi şöyle açıklar: "Çer­
kez denen halk [...] as­
lında iki farklı ırktan
oluşur: kabile üyeleri,
ve bunların kalıtsal
köleleri ya da serfleri.
Bu olgu, doğuya gi­
den gezginlerin özel­
likle de Çerkez kadın­
larına gelindiğinde ne­
den çelişkili tarifler
verdiklerini izah ede­
bilir." Demek ki Çer­
kezlerin farklı
ten
renkleri, ırkların bir­
birlerinden ayrı yaşa­
dığı ve sosyal tabaka­
laşma ile ten renginin
birbiriyle tam tamına
çakıştığı bir toplumla
açıklanmalıdır.
olduğunu öğrenmeye
giriştiğini söyler, so­
nunda Çerkez olduğu
sonucuna varır. Şimdi,
bir şiir elbette tarihsel
gerçeklere tam tamına
uymak zorunda değil­
dir ama, "Süleyman'ın
Ezgisi"ndeki kadının
-yani Seba Melikesi'nin- beyaz tenli ol­
madığı herkesçe bili­
nir: "Siyahım ben, ey
Yeruşalim'in
kızları,
ama Kedar'ın çadırları,
Süleyman'ın
çadır
etekleri gibi alımlıyım.
Siyah olduğum için,
güneş bana baktığı
için hor görmeyin be­
ni." O halde beyazlı­
ğın o dönemde "Çer­
kez güzeli" motifinin
ayırt edici bir özelliği
olmadığı anlaşılmakta­
dır.
22
23
16
Peki, bu doğru mu­
dur? "Irk"ın muhayyel
(yani toplumsal olarak
inşa edilmiş) doğası
hakkındaki yöntembiBir yüzyıl sonra Taitlimsel sorunları geçe­
bout de Marigny, Çerlim; şu kadarını söy­
kezlerin
"genellikle "Çerkez Kadın": Ufka dikilmiş asil bi r bakışla erotik değil romantik
leyebiliriz belki: Ku­
zeytuni tenli" olduğu­ bir tasvir. Amand Freiherr von Schweiger Lerchenfeld, Das Frauenleben der Erde, zey Kafkas halkları et­
Leipzig, 1881
nu yazar. Edmund
nik açıdan kuşkusuz
Spencer, önce "soluk
çeşitlilik göstermekte,
tenli" olduklarını söyler, sonra da ten renklerinin "böyle
bu etnik çeşitlilik insanların farklı görünmelerine yol aç­
bir enlemde beklenebileceğinden çok daha sağlıklı, tap­
maktadır. Ancak bu farklı görüntülerin bölgedeki top­
taze bir pembe" olduğunu belirtir. Guillaume Antoine
lumsal tabakalaşmayla bire bir ilişkisi olduğu iddiasını
Olivier ise Gürcü ve Çerkez kadınları hakkında şöyle
destekleyecek bir kanıt yoktur. Her şeyden önce Çerkeyazmaktadır: "Kendileriyle görüşen Hıristiyan kadınları­
zistan'da kölelik tamamen kalıtsal değildi; köleler azat
nın bize anlattıklarına ve hekimlikle uğraştığı için onları
edilerek özgürlüklerine kavuşabildikleri gibi, hür Çer­
görme fırsatını bulan birkaç kişiye göre, bu kadınlar Av­
kezler de ya kabileler arasındaki çatışmalarda savaş tut­
rupalı hatlarına sahiptirler: Hemen hemen hepsi beyaz
sağı olarak ya da toplum dışı bırakılma ve cezalandırıl­
tenli, koyu renk saçlıdır; bazılarının saçı ise sarı ya da
ma biçimi olarak köleleştirilebiliyordu.
açık kestanedir." 19. yüzyılın ikinci yarısında Baronne
Durand de Fontmagne bir Çerkez kızını, "bu muhteşem
Bu da bizi 19. yüzyılda şarkiyatçıların Çerkezlerin be­
ırkın kadınları arasında değişmeden kalan bir tipin" saf
yazlığını gitgide daha fazla vurgulamaları meselesine
bir örneği olarak nitelendirir, "sarı saç, koyu kestane kir­
getiriyor. Neye bağlamalıyız bunu? Elbette bu durum
pikli koyu mavi gözler, sanki kalemle çizilmiş kavisli
kısmen basit bir gözleme dayanıyordu: Ortadoğu'ya ev­
kaşlarından söz eder. 20. yüzyılın başında Albert Frilerde çalıştırılmak üzere^gönderilen köle Çerkez kızları
edenthal daha da ileri giderek "Çerkezler sütbeyazdır"
satılacakları pazarların estetik ölçülerine uymaları için
iddiasında bulunur.
dikkatle seçilirlerdi, beyaz ten de bu bakımdan kuşku­
suz değerli bir özellikti. Bu bakımdan, Kafkasya'ya gi­
Şu halde Çerkezlerin teni hem esmer, hem zeytuni, hem
denlerin, Osmanlı topraklarında gözlem yapanlardan
soluk, hem pespembe, hem de sütbeyazdır. Bütün bu
daha çeşitli ten renklerinden söz etmesi tesadüfi değil­
çelişkili tanımlar nasıl bağdaştınlabilir? Osmanlı İmpara­
dir; hem köle tüccarlarının beyaz tenlileri seçişi, hem
torluğu üstüne birçok kitabı olan Lucy Garnett, meselede Çerkezlerle yanlarında köle olarak çalıştıkları halk24
17
18
25
19
20
21
TOPLUMSAL TARİH KASIM 2003
119
lar arasındaki görüntü zıtlığı, doğal olarak Çerkezlerin
çok beyaz olarak algılanmasına yol açmıştır. Gerçekten
de, köle satın alanlar beyaz tene değer verdiğine, sık
sık da köleler sahipleriyle evlendiğine göre, muhteme­
len istanbul, Şam ve Kahire'deki zengin evlerinde be­
yaz tenli Çerkez sayısı çoktu ve gezginler bu yüzden
üst sınıftan Çerkezlerin alt sınıftan Çerkezlerden daha
açık tenli olduğu düşüncesine kapılmışlardı. Ama bü­
tün bunlar yine de 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın ba­
şında Çerkezlerin beyaz tenine bu kadar aşırı ilgi gös­
terilmesini açıklamaya yetmiyor.
Toni Morrison, Ernest Hemingway'in To Have and Have Not (1937) adlı kitabını tartışırken "Eddy beyazdır ve
bunu biliriz, çünkü kimse bunu söylemez" der. Daha
doğrusu, kimse aksini söylemediği için biliriz Eddy'nin
Beyaz olduğunu. Egemen Avrupa ve Avrupa kökenli
Amerikan kültüründe beyaz olmak malumu ilam gibi­
dir; Beyaz olmayanların, göreli tuhaflıklarıyla farklılaş­
tıkları bir merkezdir beyazlık. İşaret edilmez ve söylen­
mez. Beyazlar kendilerini sorunsallaştırılmamış ölçüt
olarak görürler; bir ırka "mensup olan" başkalarıdır. Be­
yazlar yalnızca insandır. Beyazlığın bu görünmezliği,
bu saydamlığı, beyaz olmanın toplumsal ve kültürel
olarak hâkim konumuyla yakından bağlantılıdır. Russel
Ferguson'un daha genelde hâkim kültürlere ilişkin ola­
rak dediği gibi:
26
İktidarın hayata geçirildiği yer çoğu kez gizli bir yerdir...
Toplumumuzda hâkim söylem kendi adını asla dile getir­
memeye çalışır. Yetkesi yokluğa dayanır. Bu yokluk, "öte­
ki" diye sınıflandırılan çeşitli grupların yokluğu değildir yal­
nızca, her ne kadar bu grupların üyelerine hiçbir zaman ik­
tidar hakkı tanınmazsa da. Aynı zamanda, hâkim kültürün
özgüllüğünün açıkça teslim edilmemesi, basitçe her şeyi
kapsayan bir ölçüt olduğunun varsayılmasıdır bu yokluk.
Gücünün temeli budur.
27
Dolayısıyla Beyazın üstünlüğünün kökü, doğrudan doğ­
ruya saydamlığına dayanmaktadır. Beyazın üstünlük kur­
masını sağlayan, kendini hiç sorgulanmayan bir model
olarak yutturabilme yetişidir: "Beyaz ayrıcalığı [...] beyaz­
lığı ve ayrıcalıklarını görmeme yetisini içerir [...] Hâkim
kültür, içindekiler için saydam olmayı sürdürür."
28
Bu görüşü savunanlardan Richard Dyer, 1988'de yazdığı
makalesi ve daha sonra yayımladığı kitabında Avrupa ve
Avrupa kökenli Amerikan kültüründe beyazlığın say­
damlığının çeşitli tezahürlerini derinlemesine incelemiş,
ırk bakımından bakışık ve eşit olmayan bir toplumda ik­
tidarın yoğunlaşması ve kullanılmasıyla bu tezahürler
arasındaki bağlantıları sergilemiştir. Kendisi sorunun
kültürel veçhelerine yoğunlaşmışsa da, buna ilişkin top­
lumbilimsel kanıtlar da mevcuttur. Ancak büyük ölçüde
eksik kalan, bu gözlemlere tarihsellik katılması olmuştur.
29
"Köle ve Kölesi": Jean-Auquste-Dominique Ingres'in (1780-1867) bir resmine
dayanarak W. H. Mote tarafından gerçekleştirilmiş gravür. Bu resmin yapıldığı
dönemde "üst rütbeli" beyaz kölenin Çerkez olarak düşünüleceğine şüphe yoktu
Beyazlık tarih boyunca ne tek ölçüt, ne de saydam ol­
muştur zira. Bu bağlamda Ruth Frankenberg, "bariz ol­
mayan bir ölçüt olarak Beyazlık kavramı, zaman ve me­
kânla sınırlanmış bir görüngüdür" der. Gerçekte "yalnız­
ca beyazın üstünlüğü kavramının hegemonya kurduğu
yer ve zamanlarda Beyazlık, (genellikle kararsız) bir ba­
riz olmama durumuna erişir." Aksine, "Beyazlığın ve Be­
yazın üstünlüğünün inşa edildiği ya da yeniden biçimlendirildiği yerlerde ve zamanlarda, görünmez olmaktan
ya da basitçe 'düzgüsel' (normatif) olmaktan çok, göz
önündedir, isimlendirilir."
30
7
İşte 19- yüzyılın sonunda Çerkezlerin ten rengi üstünde
bu kadar durulması, tam da bu sebepledir. Irk kendini
5
•
ORYANTALİZMİ TARTIŞMAK
Beyazlığın tanımlanması sürecinde "Çerkez güzeli"
Beyaz ırka verdiği "Kafkasyalı" terimi bugün hâlâ
kullanılmakta olan Johann Friedrich Blumenbach. Ona göre
ilk insanlar büyük ihtimalle beyazdı ve Kafkasya'da ortaya
çıkmıştı. Ludvvig Emil (?) Grimm'in bir resmine dayanarak
Anton VVachsmann tarafından yapılmış gravür.
"Çerkez Güzellerinden Bir Tip": Belki bu kez hayali değil
gerçek bir Çerkez kızı söz konusudur. Hem de esmer!
William Eleroy Curtis, Around the Black Sea, New York, 1911
zaman dışı ve tarihsellik dışı olarak sunar -bir sabitlik,
değişmezlik, biyolojik gereklilik aldatmacası yaratırama ırksallaştırma aslında bir süreçtir. Irk. insanlara,
çözümlenebilen ve kavranabilen belirli bir toplumsal ve
zihinsel eylem sonucunda bahşedilir. Bu sürecin, daya­
nak noktası olarak kara Afrikalıyı aldığı belirtilir sık sık.
13u kısmen doğrudur ama. beyaz kavramının inşa edil­
mesi aynı zamanda kendini tanımlayabilmeyi ve tasav­
vur edebilmeyi de içermiştir. 19. yüzyılda Çerkez kadın­
larının bembeyaz tenli olarak temsil edilmesi, beyazlığı
dışsallaştırmayı ve Avrupalılarla Amerikalılara görünür
kılmayı sağlamış, böylece de Aydınlanmanın özgürleştirici fikirlerinin kârlı köle ticaretine gitgide köstek oldu­
ğu, sömürgeciliğin de hâkim beyaz kadroları sayıları git­
tikçe artan renkli tâbi halklarla ilişkiye geçirdiği bir çağ­
da, beyazların üstünlüğü fikrinin inşa edilmesini kolay­
laştırmıştır.
31
32
Avrupalı ve Avrupa kökenli Amerikalı ırkçı düşünce
sisteminin biçimlenmesinin iki yanı olmuştur: Biri, Be­
yaz olmayanları farklı, tam da insan olmayan ve ehlileştirilecek, sömürülecek, "uygarlaştırılacak" bir "öte­
ki" olarak inşa etmiştir; diğeriyse beyazlığı merkezi,
düzgüsel ve saydam olarak tesis etmiştir. Bu ikinci sü­
recin tamamlanması, esaslı bir kültürel üretim gerek­
tirmiştir. "Çerkez güzeli" motifi işte bu üretimle derin­
den ilintilidir, ç ü n k ü Beyazlığı tanımlamanın ve Be-
yazlığa dıştan bakabilmenin yolunu sağlamıştır; başka
bir deyişle, bir dışlaştırma ve somutlaştırma sürecine
olanak vermiştir. Avrupa edebiyatında "Çerkez güzeli"
motifinin odak noktası, başlangıçta Çerkez kadınları­
nın güzelliği, zarafeti, cinsel çekiciliği ve erkeklere
hizmet etmedeki becerileriydi; ancak bu odak nokta­
sı, sonraları yavaş yavaş İngilizce "fair" kelimesinin
ikinci anlamı olan açık ten rengine kaymıştır. Gerçi
"Çerkez güzeli"nin beyaz tenine 17. yüzyıl gibi erken
bir tarihte bile değinilmiştir, ama bir güzellik ölçütü
olarak; buna giderek öze has bir ayırt edici özellik ola­
rak beyazlık eklenmiş, bu suretle ten rengi, saflığın ve
soy sicilinin bir göstergesi haline gelmiştir. Vurgunun
böylece beyazlığın varlıkbilimsel (ontolojik) önemine
kayması, muhakkak ki Çerkez kölenin efendisinin es­
merliğine, özellikle ele bu efendiler adına haremleri
bekleyen hadımağaların kara tenlerine bağlıydı. Ama
bu yan yana getiriliş bir "biz. ve onlar" ikiliğinden çok,
bir "onlar ve onlar" ikiliği biçimini almış, böylece Av­
rupalılar sanki bir Karagöz perdesinde imişeesine ırk
farklılığının belirginleşmesini karşıdan seyredebilmişlerdir. Çerkezlerin beyazlığının görünür olması, daha
genelde beyazlığın saydam hale gelişi sürecinde bir
erken aşamadır.
Bu makale, yazarın ö n ü m ü z d e k i g ü n l e r d e Ayşen Anadol'un çevirisiyle
Oğlak Yayınları tarafından yayımlanacak olan Çerkeş Güzeli: Bir Scırhiyatçt İmgenin Serüveni başlıklı kitabından özetlenerek alınmıştır.
TOPLUMSAL TARİH KASIM 2003 | 119
1
2
3
4
5
6
Y. Hakan Erdem, Slavery in the Ottoman Empire
and its Demise, 1800-1909, N e w York, 1996, s.
58-62; Ehud R. Toledano, The Ottoman Slave
Trade and its SuppressiorirTS^OH^O, Princeton,
1982, s. 148-91.
Fanny Davis, The Otlama)} Lady: A Social History
from 1718 to 1918, N e w York, Westport, CT &
Londra, 1986. s. 99-118; G. Dorys [Alexandre
Adossiclİ], La Femme turque, Paris, 1902, s. 25683; Osman Bey yahut Major Vladimir Andrejevieh
[Frederick Mİllingen], Les Femmes en Turquie, Pa­
ris, 1878, s. 163-256; [Leylâ SazJ, Souvenirs de Le­
ila lia non m sur le Harem Impérial et tes sultanes
au XIXe siècle, der. ve çev. Youssouf Razi [Yusuf
Ra/i Bey], önsöz Claude Farrère, Paris. 1925, s.
50-109.
M Çağatay Uluçay. Padişahların Kadınları ve
Kızlan, Ankara, 1980, s. 35, 37.
Yvonne Seng, "A Liminal State: Slavery in Sixte­
enth-Century istanbul". Slavery in the Islamic
Middle East içinde, der. Shaun E. Marmon, Prin­
ceton, 1999, s. 28.
Leslie P. Peİrce, The Imperial Harem: Women
and Sovereignty in the Ottoman Empire, N e w
York & Oxford, 1993, s. 59-60.
Du Vİgnau [Écuyer, Sieur des Joannots], Le Secre­
taire turc, contenant l'art d'exprimer ses pensées
sans se voir, sans se parler & sans s'écrire, avec les
circonstances d'une avantüre turque, & une re­
lation Ires-curieuse deplusieurs partİcularİtez du
Serrait qui u 'avaientpoint encore esté scenes, Pa­
ris, 1688, s. 275.
J. [Jacques] Grasset [de] Saint-Sauveur, Le Sérail,
ou Histoire des intrigues secrettes et amoureuses
des femmes du Grand Seigneur. Paris, 1796, c. II.
s. 41.
8
[Charles-Louis de Secondât, Baron de la Brède et
del Montesquieu, Persian letters, çev, John Da­
vidson, Londra, 1892, e. II, s. 11.
9
Pierre Poli [Julien Viaud], Aziyadé-Stamboul,
1876-1877: Extrait des notes et lettres d'un Li­
eutenant de la Marine anglaise entré au service
delà Turquie le 10 Mai /876, i ué sous les murs
de Kars, le 27 Octobre 1877, Paris, 1891, s. 3310 Pierre Loti [Julien Viaud], Les Désenchantées:
Roman des harems turcs contemporains, Paris,
1906. s. 53.
11 [Pierre Louis Moreau de Maupertuis], l'euus
physique, contenant deux dissertations: L'une,
sur l'origine des hommes et des animaux; et
l'autre, sur Toriğine des Noirs, Lahey, 1746, s.
130.
12 Johann Friedrich Blumenbach. The Anth­
ropological Treatises: with Memoirs of him by
Marx and Flourens, and an Account of his Anth­
ropological Museum by Professor R. Wagner, and
the Inaugural Dissertation of John Hunter, M.D.
on the Varieties of Man İçinde, ç e v . Thomas
Bendyshe, Pondra. 1865, s. 363.
13 [Alexander William Kinglake], Eothen, or Traces
of Travel Brought Home from the Hast. Londra,
1844, s. 19.
14 Lrvın C Schick The Erotic Margin Sexualityand
Spalialiiy in Alteritist Discourse, Londra & N e w
York, 1999, s. 200.
15 " Ç e r k e z güzeli" motifinin tngilizccsi. "the fair Cir­
cassian dir. Fair kelimesinin hem "güzel hem
de "açık tenli" anlamlarına gelmesi kayda değer.
16 Kitah-ı Mukaddes. "Neşideler Neşidesi", I. bab, 56.
17 [Chevalier Edouard] Taitbout de Marigny, Voyage
en Circassie, Brüksel, 1821, s. 84.
18 Edmund Spencer, Travels in Circassia, Krim-Tartary, &c. Including a Steam Voyage down the
Danube, from Vienna to Constantinople, and
round the Black Sea, Londra, 1839, e. II, s. 205,
207.
19 G . A . [Guillaume Antoine] Olivier, Travels in the
Ottoman Empire. Egypt, and Persia, undertaken
by Order of the Government of France, during
Jean-Léon Gérome'un (1824-1904) "Peçeli Çerkez Hanım" tablosu, 1876 civarı.
the First Six Years of the Republic. Londra, 1801,
20
Baronne [Marİe-Carolinel Durand de Fontmagne,
Un Séjour à l'ambassade de France à Constan­
tinople sous le Second Empire, Paris, 1902, s. 300.
21 Albeit Friedenthal, Das Weib im Lebeu der Wal­
ker, önsöz Ferdinand Freiherr von Reitzenstein,
Berlin. [1910], s. 312.
22 Lucy M . J. [Mary Jane] Garnett, 'The Women of
Turkey and their Folk Lore, ekler John S. StuartGlennİe, Londra. 1891. с. II, s. 192.
23 Buradaki ırk ve sınıf s ö y l e m l e r i n i n nasıl birbi­
riyle çakıştığı dikkate d e ğ e r bir n o k t a d ı r . ""Be­
yaz" Ç e r k e z l e r i n g ü y a D o ğ u d a h â k i m sınıfa
mensup oluşu gibi, batı Avrupa daki alt sınıf­
lar da zaman zaman ırk farklılığı ve aşağı ırk­
lar gibi kavramlarla tasvir edilmişlerdir. Victor
G o r d o n Kiernan, The Lords of Human Kind:
Black Man, Yellow Man, and White Man İn
an Age of Empire, B o s t o n & Toronto, 1969, s.
316.
24
25
ö r n e ğ i n bkz. Henry Louis Gates. Jr., "Writing
'Race' and the Difference it Makes", "Race",
Writing, and Difference içinde, der. Henry Louis
Gates. Jr.. Chicago & Londra, 1986. 1-20, ve bu
ciltteki diğer makaleler.
Bu bilgileri Seteney Shami'ye borçluyum, ken­
disine teşekkür ederim.
26 Toni Morrison, Playing in the Dark: Whiteness
and the Literary Imagination, New York. 1992,
s. 72.
27 Russell Ferguson. "Invisible Center". Out There:
Marginalization and Contemporary Cultures
içinde, der. Russell Ferguson, Martha Gever.
Trinh T, Minh-ha & Cornel West, önsöz Marcia
'fucker. New York, Cambridge, MA & Londra,
1990, s. 9, I I .
28 Martha R, Mahoney, "The Social Construction of
Whiteness", Critical White Studies: Looking
Behind the Mirror içinde, der. Richard Delgado cS:
Jean Stefancic, Philadelphia. 1997, s. 33129
Richard Dyer, "White". Screen 29, 4 (1988): 4464; Richard Dyer, White, Londra & N e w York,
1997.
30 Ruth
Frankenberg,
"Local
Whitenesses,
Localizing Whiteness", Displacing Whiteness: Es­
says in Social and Cultural Criticism içinde, der.
Ruth Frankenberg, Durham, NC & Londra, "1997,
s. 5.
31 Robert Miles, Racism and Migrant Labour, Lond­
ra, Boston, Melbourne & Henley. 1982,
32 Örneğin bkz. John llartigan, Jr.. "Establishing the
Fact o f Whiteness", Race. Identity, and Citizens­
hip: A Reader içinde, der. Rodolfo D. Torres.
Louis F. Mirön & Jonathan Xavier Inda. Maiden.
MA & Oxford, 1999, s. 184.

Benzer belgeler