Dişhekimi 38. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası

Transkript

Dişhekimi 38. Sayı - İzmir Dişhekimleri Odası
dişhekimi
haber
1
haber
2
dişhekimi
dişhekimi
haber
1
haber
2
dişhekimi
dişhekimi
haber
3
haber
4
dişhekimi
dişhekimi
haber
5
editör
dişhekimi
Merhaba,
Özlem KEKEÇ
[email protected]
Anayasa Mahkemesi, öğretim üyelerinin, hekimlerin ve dişhekimlerinin kamuda tam zamanlı olarak çalışmasını
düzenleyen ‘Tam Gün Yasası’nın en
kritik düzenlemelerini iptal etti. Bu karar
meslektaşlarımızın kamu ile özel sağlık
kuruluşları arasında tercih yapması zorunluluğunu ortadan kaldırdı. Haberin
ayrıntılarını sayfalarımızda bulabilirsiniz. Biliyorsunuz Tam Gün Yasası’yla
Zorunlu Mesleki Mali Sorumluluk
Sigortası gündeme geldi. Yaptırmayanlar için 5 bin TL cezanın söz konusu
olduğu sigorta, Hazine Müsteşarlığı ve
Sağlık Bakanlığı’nın üzerlerine düşeni
yapmakta geç kalması nedeniyle hem
sigorta şirketlerinin hem meslektaşlarımızın iki ayağını bir pabuca soktu. Konuyla ilgili olarak E.Ü Tıp Fakültesi Adli
Tıp A.B.D Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekin
Özgür Aktaş’ ın Mesleki Mali Sorumluluk Sigortası’nı her yönüyle inceleyen
çalışmasını ve meslektaşımız Meryem
Sılay Yapıcıoğlu’nun “Aydınlatılmış
Onam”la ilgili olarak hazırladığı yazıyı
ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.
Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Burhan
Şenatalar ile yaptığımız görüşmeyi, yeni
açılan dişhekimliği fakültelerinin dekanlarıyla yaptığımız söyleşileri ve TBMM
Genel Kurulu’nda 8 yeni üniversitenin
kurulmasını düzenleyen tasarının görüşmeleri sırasında siyasilerin belirttiği görüşleri bulabilirsiniz.
TDB seçimleri yaklaşırken sözü meslektaşlarımıza bıraktık. Yurdumuzun
çeşitli yerlerinden rastgele seçtiğimiz
meslektaşlarımız, öncelikli sorunlarını ve
nasıl bir TDB özlemi içinde olduklarını
“Dişhekimi” dergisiyle paylaştılar.
Dergimizin 37. sayı 32. sayfasında “Oda
Başkanlarının Seçim Değerlendirmeleri”
başlığı altında yayınlanan metinde “Çanakkale Dişhekimleri Odası’nda başkanlık kura ile belirlendi” cümlesinde yönetim kelimesi yerine başkanlık kelimesi
kullanılmıştır. Doğru ifade “Çanakkale
Dişhekimleri Odası’nda yönetim kura ile
belirlendi” şeklindedir. Konuyla ilgili tarafımıza tekzip yazısı gönderen Çanakkale
Dişhekimleri Odası’na dergimizi takip
ettikleri için teşekkür ediyor yapılan yanlışlıktan dolayı özür diliyoruz.
Türkiye’deki üniversitelerin sayısı 17 yıl
içinde 29’dan 139’a çıktı. Sadece 20042009 yılları arasındaki 5 yılda 69 yeni
üniversite açıldı. 2002’de 19 olan dişhekimliği fakültesi sayısı 2010 yılında
31’e ulaştı. Gerekli analizler yapılmadan
açılan bu yeni üniversitelerle ilgili olarak
derlediğimiz haberimizde eski YÖK üyesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi
6
5. E.Ü Dişhekimliği Fakültesi ve
14. EBDO Uluslar Arası Kongre ve
Sergisi’nde çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. 1-3 Ekim 2010 tarihinde İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek
olan ve meslektaşlarımıza en iyisini en iyilerle sunmayı hedefleyen kongrede canlı
sunumları gerçekleştirecek meslektaşlarımızla sunacakları konuları konuştuk.
Bu sayımızdaki hobi röportajımızın konuğu Ankara’dan.10 yıl boyunca her
gün 2 saatini resme ayıran ve 15 sergide imzası olan Ankara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi dekanı Prof. Dr. Adnan Öztürk ile bu çok sevdiği uğraşısı
üzerine konuştuk.
Bir sonraki sayımızda buluşana dek sevgiyle kalın…
dişhekimi
haber
7
içindekiler
dişhekimi
Tam Gün Yasası’nda 10
gergin bekleyiş sona erdi
16
Aydınlatılmış onam imzalatmak
için zamanım yok diyorsanız...
Hastaya yapabileceğiniz bir işlem sonrası oluşabilecek bir komplikasyon
nedeni ile kasten adam yaralamak suçuyla yargılanabilirsiniz.
Mesleki
Sorumluluk Sigortası
malpraktis için
bir çözüm mü?
Nasıl bir
30
Üniversitelerin yanı sıra
Dişhekimliği
fakültelerinin
sayısı hızla artıyor
48
Normal dolgu
yapılabilecek dişler
kanal tedavi talebiyle
sevk ediliyor
22
GC Triadent...............................29
GSK - Corega...............................7
GSK - Sendodyn.........................21
İdeal Dent....................................2
İnci Sigorta.................................67
Oral - B........................................9
Ortotek.............................. 03.May
Haber Sorumlusu
Nurgül ÇELEBİOĞLU
Sorumlu Yaz› İşleri Müdürü
Özlem Kekeç
8
Yay›n Kurulu
Bal›kesir•Isparta•İzmir•Manisa•Uşak
Dişhekimleri Odalar›
Bahattin Dağlıoğlu, Hüdayi Kartöz,
Turgan Ülker, Sevgül Bora, Cenk Celep
40
Hasta üzerinde canlı
sunumlar da yapılacak
Performans Sisteminde Kaçınılmaz Son:
Sahibi
İzmir Dişhekimleri Odas› ad›na
Yönetim Kurulu Başkan›
Turgan Ülker
istiyo
5. E.Ü Dişhekimliği Fakültesi ve 14. EBDO Uluslararası Kongre
ve Bilimsel Sergisi’nde yapılacak teorik sunumların yanı sıra
18
Reklam İndeksi
Bemaing White..........................37
Bicon...........................................4
Colgate................................. 14-15
Dental Labor.......... Ön kapak içi - 1
EMS...........................................51
Ergene.......................................71
GC - Conditioner........................35
B iR L i Kruz
Görsel Yönetmen
Birsen BAĞARDI KÖSEOĞLU
Baskı
Şan Ofset Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Candere Yolu No: 23
Ayazağa - İSTANBUL
Tel: 0.212 289 24 24
Faks: 0.212 289 07 87
74
Prof. Dr. Adnan Öztürk
“Meslektaşlarıma
tavsiyem;
ilgi duydukları
bir alana
yönelmeleri”
Sarp Dental...............................53
Selis Dental................................27
Sevenler Diş Deposu..................55
Signal.........................................47
Sunray.................................. 62-63
Tekka........................................11
Yeni Oral....................................69
Bas›m Tarihi:
Ağustos 2010
Yay›n Türü:
Yayg›n Süreli Yay›n
İletişim Adresi
Anadolu Caddesi 40,
Tepekule İş Merkezi D: 209 /210 /211 Bayrakl› İzmir
Telefon 0.232 461 2152 - 461 3615 - 461 1571
Faks 0.232 461 3759
[email protected]
Dergide yer alan yaz›lar›n hukuki sorumluluğu yazar›na aittir.
Dişhekimlerine ve dişhekimliği fakültesi son s›n›f öğrencilerine ücretsiz dağ›t›l›r.
dişhekimi
haber
9
Tam Gün Yasası
dişhekimi
Tam Gün Yasası’nda
gergin bekleyiş sona erdi
3 Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda “Tam Gün Yasası” olarak bilinen, öğretim üyelerinin ve doktorların kamuda tam zamanlı olarak çalışmasını düzenleyen kanunun en kritik düzenlemelerini iptal etti.
3 Sağlık Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi kararını sonuçsuz bırakacak bir biçimde Mahkemenin kararının üniversite
öğretim üyeleri dışındaki hekimleri kapsamadığını, hekimler kamu dışında çalışmaya devam ederse memuriyetten
çıkarma dahil her türlü işlemi yapacağını açıkladı.
3 Türk Tabipleri Birliği, hem yazılı hem de sözlü olarak kararın bütün hekimleri kapsadığını hukuki dayanakları
ile göstererek, Sağlık Bakanlığı’nı Anayasa’ya uygun davranmaya ve mahkeme kararını uygulamaya çağırdı.
e
iye’d
k
r
ü
T r ilk
bi
TTB Anayasa’ya aykırı Sağlık Bakanlığı işleminin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemi
ile Danıştay’a başvurdu. Danıştay, Sağlık Bakanlığı’nın basın açıklamasını dava konusu kabul
ederek yürütmeyi durdurdu.
3 Sonuç olarak; Hükümet’in tam gün yasasında hedefi tutmadı ve kamuda çalışan hekimler ve dişhekimleri 30 Temmuz 2010 tarihinden itibaren kamu kuruluşlarındaki mesailerinin bitiminde mesleklerini
özel sağlık kuruluşlarında da sürdürebilecekler.
Muayenehaneler kapanmayacak
Mahkeme, doktorlar, diş doktorları ve
uzman doktorların kamu kurum ve kuruluşları, özel üniversite hastaneleri,
özel hastaneler ve muayenehanelerden
yalnızca birinde çalışabileceklerine ilişkin hükmü 2’ye karşı 9 oyla iptal etti.
Yüksek Mahkeme, telafisi imkansız zararlar doğmaması için, düzenlemenin
yürütmesini de durdurdu. Buna göre,
hekim ve dişhekimleri muayenehanelerini kapatmak zorunda kalmayacak ve
kamuda çalışması zorunlu saati doldurduktan sonra özel hastane ya da muayenehanesinde çalışabilecek.
Ayrıca hem kamuda çalışanların hem
de akademisyenlerin maaşlarından kesinti yapılmayacak ve muayenehanesi
olan akademisyenler de döner sermayeden hak ettikleri payı alabilecek.
İstifa zorunluluğu kalktı
Yüksek Mahkeme, 1 Ocak 2010’dan
itibaren kısmi statüde görev yapmak-
10
ta olan öğretim üyelerinin, 1 yıl içinde
devamlı statüye geçmek için başvurmamaları halinde kamudan istifa etmiş
sayılacaklarına yönelik düzenlemeyi de
iptal etti. Buna göre, statü değiştirmeyen öğretim üyeleri de “devamlı statüde” sayılacak.
Döner sermaye ile ilgili madde iptal
Mahkeme, Sağlık Bakanlığı’na bağlı
sağlık kurumları ile rehabilitasyon tesislerindeki döner sermaye gelirlerinden
personele bir ayda yapılacak ek ödemenin tutarını maaş ve ödemelere göre
hesaplanacak bir oranda sınırlayan
hükmü de oybirliği ile iptal etti. Bu hükümle döner sermaye ödemeleri klinik
şefleri ve şef yardımcıları ile uzman tabip kadrosuna atanan profesör ve doçentlerde aylık tüm maaş ve ödemelerinin yüzde 800’ünü, uzman doktorlarda
yüzde 700’ünü, pratisyen doktorlarda
yüzde 500’ünü, idari sağlık müdür yardımcısı, hastane müdürü ve eczacılarda
yüzde 250’sini, başhemşirelerde yüzde
200’ünü, diğer personelde ise yüzde
150’sini geçemiyordu. Karar, gerekçeli
kararın Resmi Gazete’de yayımından 9
ay sonra yürürlüğe girecek. Bu tarihe
kadar, iptal edilen hüküm uygulanacak.
Geçen sürede, hükümet, döner sermayeler konusunda yeni bir düzenleme
yapmak zorunda kalacak. Yüksek Mahkeme, kanunun diğer hükümlerinin iptali istemlerini ise reddetti. Bu düzenlemeler yürürlükte kalacak.
Sağlık Bakanlığı Tam Gün yasasında
döner sermaye ile ilgili maddenin
iptalinin ardından 30.07.2010 tarihinde Döner Sermaye Yönetmeliğinde değişiklik yapan yönetmeliği
yayınladı.
Bu yönetmeliğe göre kamuda çalışıp
muayenehanesi olan dişhekimleri ile olmayan dişhekimleri arasında ek ödemenin hesaplanmasında serbest çalışma
katsayısı kaldırıldı.
dişhekimi
haber
11
Mali Mesuliyet Sigortası
dişhekimi
Tam Gün Yasası’yla gündeme giren
Mali Mesuliyet Sigortası’nda
“İki ayak
bir pabuca girdi”
Tam Gün Yasası’yla gündeme giren zorunlu Mali Mesuliyet
Sigortası’nda; Hazine Müsteşarlığı yasa gereği kendisine verilen sigortanın teminat tutarlarının, uygulama usul ve esaslarının belirlenmesi
işlemini geciktirerek 21 Temmuz’da tamamlaması nedeniyle
hem sigorta firmalarını hem de meslektaşlarımızı sıkıntıya soktu.
n 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık personelinin Tam Gün çalışmasına ve bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair
kanunun,tabiplerin mesleki sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğuna
ilişkin hükmü 30.07.2010 tarihinde yürürlüğe girdi.
n Meslek odaları konuyla ilgili ayrıntıları yeterince araştırıp üyeleri ile paylaşamamanın sıkıntısını yaşarken bir kısım
meslek odası, 5 bin TL ceza uygulamasından zarar görmemeleri için ivedilikle
sigorta yaptırmalarına yönelik üyelerine
duyuruda bulunabildi.
n Hazine müsteşarlığının yasa gereği
kendisine verilen sigortanın teminat
tutarları, uygulama usul ve esaslarının
belirlenmesi işlemini geciktirerek 21
Temmuz’da tamamlaması nedeniyle
sigortacılar poliçeyi süresinde hazırlamakta zorlandı. Hekim ve dişhekimleri de gereken inceleme ve araştırmayı
yapamadan 5 bin lira cezadan kurtulmak adına alelacele sigorta yaptırmak
zorunda kaldı.
n Zorunlu mesleki sorumluluk sigortası uygulanması ile ilgili yasanın özüne
hiç kimsenin itiraz etmemesine rağmen, kamu yönetiminin gerekli yasal düzenlemeleri geciktirerek kolayca yaşama geçirilecek bir uygulamayı
zorlaştırması, ayrıca meslek örgütlerinin bu nedenle gereken liderliği yapamaması hem Sağlık Bakanlığı’na
hem de meslek örgütlerine olan güvensizliği artırdı.
12
Mali Mesuliyet Sigortası
dişhekimi
Bakanlık açıklaması rahatlattı
30 Temmuz tarihinin son olması ve
kimsenin ne yapacağını tam olarak
bilememesi nedeniyle yaşanan belirsizliği bakanlık açıklama yaparak
giderdi.
rallar ile tespit edilen mesleki faaliyeti
dışındaki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat talepleri,
b) Mesleki faaliyetin ifası sırasında sigortalı tarafından kasten sebep olunan her tür olay ile davranışlar,
Tebliğe açılacak davaların sonuçları ve
uygulamada ortaya çıkacak sorunlar gözlenerek
önümüzdeki yıl yenilenecek olan poliçelerin
içerikleri ve ücretleri meslek örgütleri
tarafından daha rahat sorgulanabilecek.
Bakanlık konuyla ilgili yaptığı açıklamada; ”Yaklaşık 134 bin tabibimizin aynı gün bu sigortayı
yaptırmasının mümkün olmadı
gerçeğinden hareketle uygulamada bu güçlük ve fiili imkansızlığın dikkate alınacağı açıktır.
Ancak tabiplerimizin en kısa
zamanda mesleki sorumluluk sigortalarının yaptırmaları gerekmektedir.” İfadesiyle kargaşanın
önüne geçmeye çalıştı.
Türk Tabipler Birliği’nden
birkaç önemli not
Hekimlerin sigorta poliçelerini satın
alırken ödeyecekleri primler dışında
da bilinmesinde yarar umulan aşağıdaki konular, Türk Tabipler Birliği tarafından hatırlatıldı.
3 Zorunlu Sigorta Poliçeleri
bütün riskleri karşılayacak mı?
Zorunlu sigortanın genel şartları ihtiyari sigortadan farklıdır. Bu nedenle zorunlu sigorta aşağıda belirtilen
dört hal dışında mesleki faaliyetle
ilgili bütün riskleri teminat kapsamına almaktadır. Poliçenizde bu dört
hal dışında kapsam dışında bırakılan
bir risk olmamasına dikkat etmenizi
öneriyoruz.Sigorta teminatı dışında
bırakılan haller;
a) Sigortalının, poliçede belirlenmiş ve
sınırları hukuk kuralları veya etik ku-
c) Sigortalı veya çalıştırdığı kişilerin,
poliçede belirtilen mesleki faaliyeti
ifa ederken alkol, uyuşturucu ya da
narkotik maddelerin tesiri altında bulunması sonucunda meydana gelen
olaylar,
ç) İdarî ve adlî para cezaları dahil her
tür ceza ve cezai şartlar
3 Hekime dava açılırsa
sigorta primleri zamlı mı alınır ?
Tek başına hasta ya da yakınları tarafından tazminat davası açılması
sigorta priminin arttırılması için yeter koşul değildir. Ancak yargı kararı
sonucu tazminat ödenmesi halinde
takip eden yılda bir olay nedeniyle
tazminat ödenmişse %15, iki olay nedeniyle tazminat ödenmişse %30 üç
veya daha fazla tazminat ödenmişse
%50 zamlı prim ödeneceği düzenlenmiştir.
3 Sigorta poliçesi hangi
zararları karşılıyor?
Sigorta sözleşmesi ile 1219 sayılı Kanunun Ek 12 nci maddesi çerçevesinde,
serbest ya da kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan tabipler,
diş tabipleri ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların; poliçede
belirtilen mesleki faaliyeti ifa ederken
verdikleri zararları karşılıyor. Ancak bu
zararların belli bir süre içinde ihbar
edilmesi, bildirilmesi koşulu ile karşılıyor. Bu süre sınırları ise iki türlü yapılabilen ve poliçede mutlaka belirtilmesi
gereken sözleşme türüne göre;
a) Sözleşme süresi içinde meydana
gelen olay sonucu doğan ve sözleşme
süresi içinde ya da takip eden iki yıl
içinde talep edilen zararları,
b) Sözleşme yapılmadan önce veya
sözleşme yürürlükteyken meydana
gelen bir olay nedeniyle, sadece sözleşme süresi içinde talep edilen zararları,
c) Bu zarar veya taleple bağlantılı yargılama giderleri belirlenen sigorta teminat limitlerine kadar karşılıyor
3 Sigorta şirketine
ne zaman ve nasıl bildirimde
bulunmak gerekir?
a)Hekime karşı yapılan tebligat sonucu davanın veya hukuki takibin öğrenilmesiyle,
b)Zararın gerçekleştiğinin ve bu zararın sigortalının sorumluluğundan kaynaklandığının mahkeme tarafından
karar altına alınması hallerinde riziko
gerçekleşmiş olur ve sigortalı hekimin
gerçekleşen rizikoyu beş gün içinde
sigorta şirketine bildirmesi gerekir.
Hekim; tıbbi zarar iddiası ile dava yolu
ile veya başka yollarla bir tazminat
talebi karşısında kaldığı veya aleyhine
cezai kovuşturmaya geçildiği hâllerde,
durumdan sigortacıyı derhal haberdar
etmek ve tazminat talebine ve cezai
kovuşturmaya ilişkin olarak almış olduğu ihbarname, davetiye ve benzeri
tüm belgeleri gecikmeksizin sigortacıya vermekle yükümlüdür.
Bildirimlerde yazılı şekil koşulu olmamakla birlikte, ispat kolaylığı bakımından yazılı olarak bildirmekte yarar bulunmaktadır.
3 Sigortacı tazminatı
ne zaman öder?
Sigortacı, talep edilen tazminat ve giderleri, hak sahibinin tazminata konu
olay ve zarara ilişkin tespit tutanağını
veya bilirkişi raporunu ve poliçe ekinde de yer alan diğer gerekli belgeleri
eksiksiz olarak şirketin merkez veya
kuruluşlarına ilettiği tarihten itibaren
on beş iş günü içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp sözleşmeye aykırı
olmayan zararlara ilişkin tazminatı
öder.
13
haber
14
dişhekimi
dişhekimi
haber
15
Mali Mesuliyet Sigortası
dişhekimi
Aydınlatılmış onam imzalatmak
için zamanım yok diyorsanız...
Hastaya yapabileceğiniz bir işlem sonrası oluşabilecek bir komplikasyon
nedeni ile kasten adam yaralamak suçuyla yargılanabilirsiniz.
Meryem Sılay Yapıcıoğlu - İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi
Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortası’nın
gündeme girmesinden sonra hekim ve
dişhekimlerinin bazı olumsuzluklara karşı
kendilerini daha iyi koruması gerekiyor. Bu
nedenle hastalara yapılacak işlemden önce
“Aydınlatılmış Onam” imzalatılması gerekiyor. Eğer bu yapılmaz ise hekim ve dişhekimi
için sıkıntılı durumlar oluşabilecek.
Tüm tıbbi girişimleri, ”kasıtlı
yaralama”dan ayıran şey hukuken “aydınlatılmış onam”dır.
Zorunlu Mesleki Sorumluluk Sigortası’nın
gündeme gelmesi “Aydınlatılmış Onam” konusuna dikkat çekmektedir. Çünkü “Malpraktis” ve “Komplikasyon” terimleri, bu
sigortanın olası bir durumda geçerliliğini belirleyen iki önemli unsurdur.
Öncelikle bu iki terimin ayrımının yapılması
gerekmektedir.
Her tıbbi uygulamanın kendi içinde arz
ettiği bir risk vardır. Bu risk tıbbi terminolojide “komplikasyon”, hukuki terminolojide “izin verilen risk” olarak adlandırılır.
Malpraktis ise, hekimin kötü uygulamasından ortaya çıkan istenmeyen durumdur.
Malpraktisin ortaya çıkmasında hekimin
dikkatsizliği, tedbirsizliği veya bilgi eksikliği
söz konusudur. Tüm tıbbi girişimleri, ”kasıtlı
yaralama”dan ayıran şey hukuken “aydınlatılmış onam” dır.
Aydınlatılmış onamı olan bir vakada, hekimin
hatası sonucu meydana gelen istenmeyen
bir durumda aydınlatılmış onamın koruyucu
bir değeri yoktur. Ancak aynı vakada eğer
bir komplikasyon meydana gelmişse ve hasta bu konuda aydınlatılmışsa hekimde kusur
aranmaz.
Aydınlatılmış onamı olmayan bir vakada beklenen bir komplikasyon gerçekleşirse hekim
bu durumu hastasına operasyon öncesinde
bildirmemekle suçlanabilir.
Hukuk bilimi ve tıp hukuku açısından olaya
bakacak olursak;
Hukuk bilimi, hekimi klinik uygulamalarında
kendi yasalarına göre değerlendirir. Hekimin
16
Aydınlatılmış onamı olan
bir vakada, hekimin hatası
sonucu meydana gelen
istenmeyen bir durumda
aydınlatılmış onamın
koruyucu bir değeri yoktur.
Ancak aynı vakada eğer
bir komplikasyon meydana
gelmişse ve hasta bu
konuda aydınlatılmışsa
hekimde kusur aranmaz.
hastasına müdahalede bulunup bulunamayacağı, bunun hangi sınırlar içinde yapılacağı, hastanın onamının aranması, tıbbi müdahalenin olumsuz sonuçlanması durumunda
hekimin sorumlu olup olmaması gibi konular, hukuk bilimini ilgilendiren sorunlardır.
Tıp hukuku açısından hekim-hasta ilişkilerinde hekim sorumluluğu kavramı ortaya çıkar
ve hekim hastasına karşı birçok yönden sorumlu duruma düşebilir. Hekimin klinik uygulamalarda sorumluluktan kurtulması için
bazı kurallara uyması gerekmektedir:
• Tıbbi eylemde vicdani sorumluluk bulunmalıdır. Bir hekim, tıbbi uygulamalarda sorumluluk da taşımalıdır.
• Hekimin klinikteki tıbbi uygulamaları, tıbbi
kurallara uygun olmalıdır.
• Hekim, ehliyetsizlik ve ihmal gibi nedenlerden dolayı tıbbi müdahaleden kaçınmamalıdır.
• Hekim, cerrahi uygulamalarda zarar ve ziyana neden olmamalıdır.
• Hekimin tıbbi uygulamalarında hastasına
karşı kasıtlı bir hareket bulunmamalıdır.
• Hekim, klinikte hastasına gereksiz uygulamalarda bulunmamalıdır.
• Hekim, klinikte tıbbi uygulama yapmak
için hastanın onamını almalıdır.
• Hekimin yapacağı uygulamaların yasaya
uygun olması gerekir.
• Hekim, zorunlu durumlarda hastasına
müdahale edebilir.
• Tıbbi uygulamaların, hekim ve hastanın
davranışlarını düzenleyen sosyal ve ahlâki kurallara ve geleneklere uygun olması gerekir.
Aydınlatılmış onam,
tıbbi etiğin temel ilkelerinden
özerklik ilkesine dayanır
Aydınlatılmış onam, iyi hekimlik uygulaması
için önkoşullardan biridir. Aydınlatılmış onam,
tıbbi etiğin temel ilkelerinden özerklik ilkesine dayanmaktadır. Özerklik, bir kişi ya da
topluluğun kendisine ilişkin konularda, kendi değerlerine dayanarak kararlar vermek ve
bunları uygulamak üzere eylemlerde bulunma olanağı olarak tanımlanabilir. Bunun bir
uzantısı olarak özerk kişinin, kendi sağlığına
ilişkin tüm kararlara katılmasının koşulları
sağlanmalıdır. Aydınlatılmış onam ise, hastanın kendisine uygulanacak herhangi bir tıbbi
işleme onay verebilmesi ya da reddedebilmesi için yeterince bilgilendirilmesi sürecidir.
Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için
verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği ve
sürecin parçası olan tüm işlemleri kapsar
Hastaya, önerilen tedavinin içeriği, bu tedavinin amacı ve başarılı olma şansı, bu tedavinin avantaj ve riskleri, varsa alternatif tedavisi, tedavilerin potansiyel sonuçları, tedavinin
yapılmaması durumunda oluşacak riskler ve
sonuçları, iyileşmenin sonrasında normal yaşamına geçiş süresi, kullanılacak ilaçlarla ilgili
bilgiler, tedavi sonrasında yaşamında yapması istenen değişiklikler, ev bakımları hakkında
bilgiler aktarılmalıdır.
Bunun yanında, kişinin durumu hakkında
“aydınlanması” ve kendisine önerilen tıbbi
girişime onay verebilmesi için çeşitli koşullar
söz konusudur. Bilgilerin uygun bir dil ile açıklanması, bunların hasta tarafından anlaşılması, hastanın gönüllü olması ve onay vermeye
yeterli olması gerekir. Ayrıca hastalar uygulanacak işlemlerle ilgili tüm bilgileri düşünüp
rahatça karar verebileceği bir ortamda bu
onamı vermelidir. Hastaya yaklaşım hastanın
sosyal, kültürel ve psikolojik durumu göz
önünde bulundurularak, tıbbi terimlerden
Mali Mesuliyet Sigortası
dişhekimi
olabildiğince kaçınarak yapılmalıdır. Anlatılanları anlamış olduğuna emin olana kadar
hastanın soruları cevaplandırılmalıdır. Bu koşulların yerine getirilmesi, doğrudan ve/veya
dolaylı olarak hekimin sorumluluğundadır.
Aydınlatılmış onam evrensel tıbbi etik belgelerinde tanımlandığı gibi, ülkemizde yasal
düzenlemelerle uygulamaya da konulmuştur. Bu düzenlemeler:
Tababet ve Şuabatı San’atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanun
Madde 70- Hekimler, diş hekimleri ve dişçiler yapacakları her çeşit ameliye için
hastanın,hasta küçük veya hacir altında
ise,veli veya vasisinin önceden rızasını alırlar.
Büyük cerrahi ameliyeler için bu rızanın yazılı
olması gereklidir.
Sağlık Bakanlığı Hasta
Hakları Yönetmeliği
Sağlık Durumu ile İlgili
Bilgi Alma Hakkı
Madde 15- Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların
faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif
tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri
konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir. Sağlık durumu ile ilgili
gereken bilgiyi, bizzat hasta veya hastanın
küçük, temyiz kudretinden yoksun veya kısıtlı olması halinde velisi veya vasisi isteyebilir.
Hasta, sağlık durumu hakkında bilgi almak
üzere bir başkasına da yetki verebilir. Gerek
görülen hallerde yetkinin belgelendirilmesi
istenilebilir.
Bilgi Vermenin Usulü
Madde 18- Bilgi, gerektiğinde tercüman
kullanılarak, hastanın anlayabileceği şekilde,
tıbbi terimler mümkün olduğunca kullanılmadan, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden
ve hastanın ruhi durumuna uygun ve nazik
bir ifade ile verilir.
Rıza Olmaksızın Tıbbi Ameliyeye
Tabi Tutulmama
Madde 22- Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve
verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi
ameliyeye tabi tutulamaz.
Hastanın Rızası ve İzin
Madde 24- Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın,
velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır
bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün
olmadığı hallerde, bu şart aranmaz.
Kanuni temsilci tarafından muvafakat verilmeyen hallerde, müdahalede bulunmak tıbben gerekli ise, velayet ve vesayet altındaki
hastaya tıbbi müdahalede bulunulabilmesi;
Türk Medeni Kanunu’nun 272nci ve 431 inci
maddeleri uyarınca mahkeme kararına bağlıdır. Kanuni temsilciden veya mahkemeden
izin alınması zaman gerektirecek ve hastaya
derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı
veya hayati organlarından birisi tehdit altına
girecek ise, izin şartı aranmaz. Üçüncü fıkrada belirtilen ve hayatı veya hayati organlardan
birisini tehdit eden acil haller haricinde, rızanın
her zaman geri alınması mümkündür. Rızanın
geri alınması, hastanın tedaviyi reddetmesi
anlamına gelir. Rızanın müdahale başladıktan
sonra geri alınması, ancak tıbbi yönden sakınca bulunmaması şartına bağlıdır.
Tedaviyi Reddetme ve Durdurma
Madde 25- Kanunen zorunlu olan haller
dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere;
hasta kendisine uygulanması planlanan
veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına
sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya
kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına
anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge
alınması gerekir.
Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatinde hasta aleyhine kullanılamaz.
Küçüğün veya Mahcurun
Tıbbi Müdahaleye İştiraki
Madde 26- Kanuni temsilcinin muvafakati-
Bilgilerin uygun bir dil ile
açıklanması, bunların hasta
tarafından anlaşılması,
hastanın gönüllü olması ve
onay vermeye yeterli olması gerekir. Ayrıca hastalar
uygulanacak işlemlerle
ilgili tüm bilgileri düşünüp
rahatça karar verebileceği
bir ortamda bu onamı vermelidir. Hastaya yaklaşım
hastanın sosyal, kültürel
ve psikolojik durumu göz
önünde bulundurularak,
tıbbi terimlerden olabildiğince kaçınarak yapılmalıdır. Anlatılanları anlamış
olduğuna emin olana kadar
hastanın soruları cevaplandırılmalıdır.
nin gerektiği ve yeterli olduğu hallerde dahi,
mümkün olduğu ölçüde küçük veya mahcur olan hastanın dinlenmesi suretiyle tıbbi
müdahaleye iştiraki sağlanır.
Rızanın Kapsamı
Madde 31- Rıza alınırken hastanın veya
kanuni temsilcisinin tıbbi müdahalenin konusu ve sonuçları hakkında bilgilendirilip
aydınlatılması esastır.
Hastanın, uygulanacak tıbbi müdahale için
verdiği rıza, bu müdahalenin gerektirdiği
sair tıbbi işlemleri de kapsar. Ancak, tıbbi işlemlerin uygulanmasında, bu Yönetmelik’te
ve diğer mevzuatta belirlenen hakların ihlal
edilmemesi için azami ihtimam gösterilir.
Hekimlik Meslek Etiği Kuralları
Aydınlatılmış Onam
Madde 26- Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi
yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı
riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan
etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı
sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri
konularında aydınlatır.
Yapılacak aydınlatma hastanın toplumsal ve ruhsal durumuna uygun olmalıdır.
Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek
biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler.
Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür
ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan
onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya
da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.
Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması
veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin
izni alınır. Hekim, temsilcinin onay ya da ret
kararının kötü niyete dayandığını düşünüyor ve bu durum hastanın yaşamını tehdit
ediyorsa, durum adli mercilere bildirilerek
izin alınmalıdır. Bunun mümkün olmaması
durumunda, hekim başka bir meslektaşına
danışmaya çalışır ya da yalnızca yaşamı kurtarmaya yönelik girişimlerde bulunur. Acil
durumlarda müdahale etmek hekimin takdirindedir. Tedavisi yasalarla zorunlu kılınan
hastalıklar toplum sağlığını tehdit ettiği için
hasta veya yasal temsilcisinin aydınlatılmış
onamı alınmasa da gerekli tedavi yapılır.
Hasta vermiş olduğu aydınlatılmış onamı
dilediği zaman geri alabilir.
- Dilerseniz bir aydınlatılmış onam taslağını
İzmir Diş Hekimleri Odası’ndan elde edebilirsiniz.
17
Mali Mesuliyet Sigortası
dişhekimi
Mesleki Sorumluluk Sigortası
malpraktis için bir çözüm mü?
Doç. Dr. Ekin Özgür AKTAŞ
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Bilindiği gibi ülkemizde 1980’li yıllarda
sağlıkta reform adı verilen çalışmalar
2002 yılında “Sağlıkta Dönüşüm” adını
alarak hızlanmıştır. Bu süreçte ülkedeki
sağlık eğitimi, organizasyon ve hizmet
sunumu alanlarında oldukça köklü değişiklikler yapılmış, kelimenin tam anlamı ile sağlık sistemi değişmiştir.
Sistemde değişiklik yapılmasına yönelik
gerekçeler sıralanırken eski sağlık sisteminin kötü işleyen yönleri ve aksaklıkları ile hastalara yönelik hak ihlalleri
sıkça kamuoyu önünde tartışılmış ve
medyada eskiden görülmediği oranda
yer alır olmuştur. Bu kötü örneklerin
sıkça ve magazinsel şekilde yansıması
kamuoyunda sağlık sistemi ve sağlık
hizmeti sunan kişilere karşı güveni sarsmış, sistem ve çalışanlar sorgulanır hale
gelmiştir.
“Sağlık mevzuatımız AB’ye denk
iken, hizmet ve olanak kalitesi AB
standardında değil”
Özellikle Avrupa Birliğine (AB) giriş sürecinin hızlandığı son yıllarda AB mevzuatına uyum sağlamak amacı ile bu
ülkelerin ülkemize göre daha iyi organize olmuş ve daha yüksek standartlara
göre yapılandırılmış sağlık sistemlerine
göre hazırlanmış yasal düzenlemeleri
de çoğunlukla çeviri yapılıp bazı tadilatlar ile yürürlüğe konmuştur. Bu dönemde sağlık sisteminde reform adı verilen
değişiklikler ile her ne kadar sağlık hizmetinin standartlarını yükseltmeye yönelik çalışmalar yapıldı ise de, bu kalite
yükselmesi mevzuattaki iyileşme ile paralel gidememiştir. Bu nedenle ülkemizde halen birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da AB ülkeleri ile neredeyse
18
denk bir mevzuat olmasına rağmen,
hizmet olanak ve kalitesi AB standartlarına çıkmamıştır. Bu durumun doğal bir
sonucu olarak sağlık hizmeti sunan birey veya kurumlara karşı yapılan şikayet
ve davaların sayısı çığ gibi büyümüş, sıklıkla aleyhe sonuçlanmaya başlamış ve
sağlık hizmeti sunan kişi ve kurumların
gerginliğine sebep olmuştur.
Kapasitelerinin çok üzerinde öğrenci
almak zorunda kalan, gerekli altyapı
ve eğitici kadrosundan yoksun fakülteler, son yıllarda açılan üniversitelerden
asgari standartlar bile sağlanamadan
verilen mezunlar, sağlık personelinin lisans ve lisansüstü eğitimlerinde sağlık
sistemi, görev, yetki ve sorumlulukları,
hasta hakları konusunda bilgilendirilmemesi doğal olarak şikayet ve dava
sayılarının artmasında etkili faktörler
olmuştur.
01.08.1998 tarih, 23420 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan Hasta Hakları Yönetmeliği (HHY)
ise sağlık alanında daha önce benzeri
görülmemiş olumlu ve olumsuz bazı etkilere neden olmuştur.
“Hastaların bilinçlenme ve duyarlılık kazanımı sağlık personelinden
daha hızlı oldu”
Hasta hakları konusunda örgütlenen
sivil toplum örgütlerinin katkısı ile hastaları, hasta yakınlarını ve toplumu bilinçlendirmeye yönelik eğitsel çalışmalar eklendiğinde toplumun bilinçlenme
ve duyarlılığı sağlık personelinden daha
hızlı olmuş ve bu durum da sağlık şikayet ve davaların artmasında etkili üçüncü önemli faktör olmuştur.
Hasta hakları konusundaki toplumsal
bilinçlenmeye paralel olarak, 1998 yılında Hasta Hakları Yönetmeliği ile yasal
zemin de sağlanmıştır. Sağlık kurumu
ve sağlık hizmeti sunan kişiler ile hastalar arasında çıkan sorunlarda daha
önce etik ve deontolojik kurallara göre
daha çok sağlık çalışanlarınca yapılan
değerlendirmeler bu tarihten sonra oldukça net yasal belirlemeler çerçevesinde yapılmaya başlanmıştır.
Yukarıda yapılan belirlemenin daha anlaşılır olması amacı ile Sağlık Bakanlığı’nın
resmi web sitesinde (http://sbu.saglik.
gov.tr/hastahaklari/istatistik.htm) yer
alan hasta hakları birimleri ile Bakanlık’a
yapılan şikâyetlerle ilgili istatistikleri aşağıda sunmakta yarar görüyorum.
Yukarıda da sunulduğu gibi son yıllarda hasta şikayetleri giderek artmakta
ve yerinde çözülemeyerek hasta hakları
kurullarına giden olgu sayısı da buna
bağlı olarak artmaktadır. Yine Bakanlık
istatistiklerinden kurullarda görüşülen
olguların yıllara göre değişken olmakla
birlikte %15-20’sinde hasta hakları ihlali bulunduğu ve bunun büyük kısmının
sağlık personelinden kaynaklı olduğunun saptandığı belirtilmektedir.
“Hasta hakları konusundaki bilinçlenme konuya hukukçular ve sigortacılar gibi meslek gruplarının ilgisini çekmeye başladı”
Hasta hakları konusundaki bilinçlenme
ile birlikte şikayet ve davaların artması
dişhekimi
konuya hukukçular ve sigortacılar gibi
diğer meslek gruplarının da ilgisini çekmeye başlamış özellikle sağlık davalarında uzmanlaşmaya başlayan avukatlar
nedeniyle davalar sağlık çalışanlarının
aleyhine sonuçlanmaya başlamıştır.
Tazminat davalarında sağlık çalışanları aleyhine, kazançları ile orantısız
yüksek tazminatlara hükmedilmeye
başlanmasıyla, bunları karşılayacak bir
mesleki sorumluluk sigortası yapılması
da sigorta şirketlerinin ilgisini çekmeye
başlamıştır.
Bilindiği gibi, ülkemizde sigorta şirketleri poliçe hazırlama konusunda tam
bir bağımsızlık içinde hareket edememektedir. Ülkemizdeki mevzuat gereği
sigortalar ile ilgili genel şartların Hazine
Müsteşarlığı tarafından belirlenmesi
zorunludur. Yapılan sigortaların da bu
genel şartlar çerçevesinde yapılması gereklidir. Hazine Müsteşarlığı’nın
21.09.2006 gün 26296 sayılı Resmi
Gazete’de yayınlanan “Mesleki Sorumluluk Sigortası Genel Şartları Hekim
Mesleki Sorumluluk Sigortası Klozu”
ile ilgili tebliği ile bu genel şartlar belirlenmiş, sağlık çalışanı hekimler için
bu tarihten itibaren değişik sigorta şirketlerince “hekim mesleki sorumluluk
sigortası” poliçeleri düzenlenmeye başlamıştır.
30 Ocak 2010 tarih, 27478 sayılı resmi gazetede yayınlanan “5947 sayılı
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam
Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un
30.07.2010 tarihinde yürürlüğe girecek olan 8. maddesi ile hekim, uzman
hekim ve diş hekimlerine mesleki so-
Tarih
Şikayet Sayısı
Yapılacak poliçelerin
hekimlerin sık şikayet
edildikleri bazı konu ve
uygulamaları kapsam
dışı tuttukları, teminat
ödeme koşullarını gerçek
hayat ile uyuşmayacak
bazı bildirim ve kurallara
bağladıkları görülmektedir.
Sonuç olarak poliçelerin
kapsamlı ve tam bir
koruma sağladıklarını
söyleyebilmek iyimserlik
olacaktır.
rumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmiştir.
Bu zorunluluk nedeni ile yaptırılacak
bu zorunlu sigortalar ile ilgili tebliğ
21.07.2010 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu tebliğe göre olay başına 300.000.- TL teminatlı bir zorunlu
sigorta poliçesini tüm diş hekimleri
30.07.2010 tarihine kadar yaptırmak
zorundadır. Bu poliçeyi yaptırmayanlara 5.000.- TL’ye kadar bir para cezası
uygulanabilecektir.
Kamu görevlisi hekimler poliçe primini
ödeyip, makbuzla kurumlarından yarısını alabilecekler, özel kurumlar ise çalışanlarını sigortaladıktan sonra bedelin
yarısını çalışana yansıtacaklardır. Özel
çalışan diş hekimleri poliçe bedellerini
kendileri ödeyecektir.
Başlangıçta iyi ve gerekli bir uygulama
imiş gibi görünen bu zorunlu sigortalanmanın tebliğ yayın tarihi dikkate
alındığında 30.07.2010 tarihine kadar
tüm hekim ve diş hekimlerine sigorta
zorunluluğu getirmesi ciddi bir sıkışma
yaratmıştır.
İlgili Tebliğde yer alan düzenlemeler
HHK* görüştüğü olaylar arasında
Diş Hekimi Oranları
(Orana Göre Sayı)
Yerinde Çözülen HHK*’nda görüşülen
2004-2005 6103
3.843
%7 (27)
2006
31399
12110
%3 (363)
2007
65844
12789
%4 (511)
2008
75863
14098
%6 (846)
2009
112959
18625
%8 (1490)
* Oran Hasta Hakları Kurulunda görüşülen olgulara aittir
Mali Mesuliyet Sigortası
dikkate alınınca, poliçelerin sağladığı
teminat ve bazı özel koşulların sigorta
şirketlerine göre bazı farklılıklar içerecek şekilde olacağı anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte genel olarak değerlendirildiğinde; poliçelerin sigorta başlangıcından bir yıl önce ve bitiminden iki yıl
sonraki süreçteki mesleki uygulama hatalarıyla ilgili maddi, manevi tazminat
istemleri ile yargılama giderlerinin teminat kapsamı içine alındığı görülmektedir. Yine bu poliçelerde zaman aşımı
sürelerinin kısa olması (iki yıl), kurumlara karşı açılan davalarda sonradan
rücu edebilecek tutarlar ile ilgili net belirlemeler yapılmaması, yardımcı sağlık
personelinin iş ve işlemlerinden dolayı
hekimlerin kusursuz sorumluluk kapsamında ödeyebilecekleri tazminatlar ile
ilgili düzenleme yapılmaması eksik ve
kısıtlı yönlerden sadece bir kaçıdır.
“Poliçelerin kapsamlı ve tam bir koruma sağladıklarını söyleyebilmek
iyimserlik olur”
Yapılacak poliçelerin hekimlerin sık şikayet edildikleri bazı konu ve uygulamaları
kapsam dışı tuttukları, teminat ödeme
koşullarını gerçek hayat ile uyuşmayacak bazı bildirim ve kurallara bağladıkları görülmektedir. Sonuç olarak
poliçelerin kapsamlı ve tam bir koruma
sağladıklarını söyleyebilmek iyimserlik
olacaktır.
Burada önemli olan bir konu da; hekim
ve diğer sağlık çalışanlarının yürüttüğü
sağlık hizmetinde, sistemin işleyiş şekli,
teknik ve personel kalitesi, eğitim düzeyi gibi sistemde şikayete neden olan
konuların düzeltilmeye çalışılması yerine, dava ve şikayetler sonucu ödeneceği öngörülen tazminatların bir kısmının
sigorta kapsamında sigorta şirketlerine
yöneltilme mantığının güdülmesidir.
Bu yolla sağlık çalışanlarından elde edilen primlerin tümünün teminat olabilmesi de mümkün değildir. Sigortacılık
sistemine aktarılan kaynakların bir bölümü sigorta şirketlerinin gideri ve karı
olarak ayrılacak, kalan kısmı teminat
olarak değerlendirilebilecektir. Yani
başka bir deyişle zorunlu olarak sigorta
19
Diş hekimlerine ve diğer
sağlık personeline düşen
görev; yaptırdıkları
sigortalarda sözleşmenin
tamamını çok iyi
incelemeleri, bu poliçenin
kendilerini kesinlikle
malpraktis iddia ve
davalarından korumadığını
bilmeleri, sadece ödemek
zorunda kalacakları
tazminatların tamamı
veya bir kısmı için olayın
özelliğine göre bir
teminat sağlayabildiklerini
bilmeleridir.
şirketlerine aktarılan tüm kaynakların
teminat olarak kullanılabilmesi mümkün değildir. Üstelik bu sözleşmelerde
istisna hükümleri, dava sürecine sigorta
şirketlerinin katılımı halinde kamu arşiv
bilgilerinin, hastalara ait evrakın bu şirketlerce nasıl paylaşılacağı, doğrudan
kişilere yönelik açılmayıp kamu kurumlarına karşı açılan davalarda durumun
ne olacağı gibi birçok husus belirsizdir.
“Mesleki sorumluluk sigortaları hekimlerin bilgi ve becerilerini artırıcı
bir özellikte değil”
Mesleki sorumluluk sigortaları hekimlerin bilgi ve becerilerini artırıcı bir özellikte değildir. Bu nedenle hekimlere karşı
şikayet ve dava olasılığını azaltıcı hiçbir
özelliği yoktur. Aksine, sigortalandığı
için belirli bir koruma şemsiyesi altında
olduğunu sanan kişilerin daha rahat
davranmalarına, yapılan şikayet ve davalarda sigortaya güvenerek daha kolay
şekilde bazı sorumlulukları kabullenmelerine yol açabilecektir. Doğası gereği
bir poliçe ancak risk gerçekleştikten,
yani olay yaşandıktan sonra devreye
girer. Bu nedenle olan bir olay ile ilgili
özeni, eğitimi, sistemin kalitesini artırıcı
hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Sağlık
sistemine yönelik dava sonuçlarına bakıldığında ise teminat olay başına tutarlarının emsal davalardaki tazminatların çok altında olduğu görülecektir.
Bu durumda sadece kısmi bir koruma
sağlayacak, teminat limitlerinin üstü tutardaki tazminat ve giderler yine sağlık
çalışanı tarafından karşılanacaktır.
20
dişhekimi
“Akılcı bakış açısına göre krizleri değil riskleri yönetmek esastır”
Sağlık sisteminde ülkemizde son yıllarda yaşanan bu sürecin benzeri 1970’li
yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri, 1980’li yıllarda Avrupa ülkelerinde yaşanmıştır. Bu dönemde anılan
ülkelerde yapılan sigortalar öncelikle sigorta şirketleri için karlı bir saha
oluşturmuş, ancak kısa sürede açılan
davalar nedeni ile şirketler bu tazminatları ödeyemez hale gelmiştir. Bunun
çözümü olarak meslek kuruluşlarınca
yapılan sigortalar ya da sigorta primlerinin hekimlerin neredeyse yıllık gelirleri
düzeyine yükseltildiği sigorta poliçeleri
devreye sokulmuştur. Sağlık ile ilgili yasal düzenlemelerde hiçbir eksikliğimizin olmadığı Avrupa ülkelerinde benzer
meslekleri uygulayan sağlık personelinin unvan ve görevine göre ödediği yıllık sigorta primi ile ülkemizdeki sigorta
primleri karşılaştırıldığında durum çok
açık görülecektir. Bu nedenle yakın bir
gelecekte ülkemizdeki poliçelerin yıllık
tutarlarının Amerika ve Avrupa’daki
ülkelere benzer tutarlara yükseleceğini
söylemek pek yanlış olmayacaktır.
“Ülkemizde yurtdışı örnekleri 30-40
yıl önce yaşanan bu süreçten ders
alınmaması gerçekten içler acısı bir
durumdur”
Akılcı bakış açısına göre insanların krizler yerine riskleri yönetmesi ve kontrol
altında tutması gerekir. Bu nedenle
zaten gerçekleşmiş olaylarda oluşan
zararı karşılamaya yönelik yaklaşımlar
başta doğru gibi görünse ve hastalara zararlarının karşılanması konusunda
bir güvence sağlasa da, sağlık personelinin hata yapma, şikayet ve dava ile
karşılaşma olasılığını azaltmamaktadır.
Aksine bir güvence altında sanılması
nedeni ile rahat davranma olasılığını
artırarak daha fazla sıkıntı doğmasına yol açma riski taşımaktadır. Ayrıca
sigorta teminat boyutunun oluşturduğu iştah açıcı pasta, bu pastadan pay
almaya çalışan yeni bir sivil toplum
örgütlenmesi ve profesyonel hukuksal örgütlenmelere yol açacak, açılan
davalar artık daha profesyonelce takip
edilecektir. Ülkemizde yurtdışı örnekleri 30-40 yıl önce yaşanan bu süreçten
ders alınmaması gerçekten içler acısı
bir durumdur.
Burada diş hekimlerine ve diğer sağlık
personeline düşen görev; yaptırdıkları sigortalarda sözleşmenin tamamını
çok iyi incelemeleri, bu poliçenin kendilerini kesinlikle malpraktis iddia ve
davalarından korumadığını bilmeleri,
sadece ödemek zorunda kalacakları
tazminatların tamamı veya bir kısmı
için olayın özelliğine göre bir teminat
sağlayabildiklerini bilmeleridir.
Malpraktis davaları ile karşılaşmamak
için mesleki bilgi ve beceri sürekli geliştirilip güncellenmeli, sağlık personelinin görev ve sorumlulukları konusunda
ilgili mevzuata hakim olunmalı ve sık
sorun ve şikayetin söz konusu olduğu
alanlarda bilgilenme ve özenin artırılmasına yönelik çalışma yapılması gereklidir.
Meslek odalarının da, diş hekimlerinin
bilgilendirilmelerine katkı sağlaması,
sorun ve şikayetin sık olduğu riskli alanların belirlenmesine yönelik araştırmaları artırmaları, riskli alanlarda sorunu
azaltıcı faaliyetleri belirlemeleri, şikayet
ve davalarda üyelerine profesyonel
destek sağlamaları, yapılacak düzenlemeler ile ilgili olarak sağlık personelinin
görüş ve önerilerini ilgili makamlara
iletmeleri gerekmektedir.
Meslek odalarının
da, diş hekimlerinin
bilgilendirilmelerine
katkı sağlaması, sorun ve
şikayetin sık olduğu riskli
alanların belirlenmesine
yönelik araştırmaları
artırmaları, riskli alanlarda
sorunu azaltıcı faaliyetleri
belirlemeleri, şikayet
ve davalarda üyelerine
profesyonel destek
sağlamaları, yapılacak
düzenlemeler ile ilgili olarak
sağlık personelinin görüş ve
önerilerini ilgili makamlara
iletmeleri gerekmektedir.
dişhekimi
haber
21
Performans Sistemi
dişhekimi
Performans Sisteminde Kaçınılmaz Son:
Normal dolgu yapılabilecek dişler
kanal tedavi talebiyle sevk ediliyor
Kanal tedavi istemi ile özele sevk edilen hastaya normal dolgu yapılınca sevk eden
kurum faturayı onaylamadı.
> Hasta kanal tedavi istemi ile özele sevk edildi.
> Serbest hekim kanal tedaviye gerek görmeyip normal dolgu yaptı.
> Hasta SGK’dan ödemesini alabilmek için hastaneden onay istedi.
Hastane, kanal tedavisi uygulanmadığı için onaylamayı reddetti.
> Hasta, dilekçe ile başvurarak normal dolgu faturasının onaylanmasını istedi.
Performansa dayalı döner sermaye sistemi tedavi başına düşen zamanı azaltıyor.
Bunun sonucunda yapılan tedavilerin kalitesi düşüyor. Puanlama sistemi ile vicdanı arasında gidip gelen ve hastaların
zaman alan puanı düşük tedavilerine zaman ayırmak istemeyen hekimler çareyi
sevk etmekte buluyor.
Konuyla ilgili dergimize yansıyan şikayetler de giderek artıyor. Kamusal sağlık kurumlarına başvuran 2 ayrı hasta şikayetinde de ana fikir aynı. “Tedavi az puan
getiriyor çok zaman alıyorsa; sevk et”
Serbest dişhekimi, sevkte
belirtilen tedaviyi uygulamıyorsa
hastane faturayı onaylanmıyor
Eğer hasta kanal tedavisi denilerek özel
hekime sevk ediliyorsa ve tedavi sonrası
kanal tedavisi faturası getiriyorsa kurum
bunu onaylıyor ve hasta SGK’dan parasını alabiliyor. Ancak, hasta kanal tedavisi ile sevk edildiği halde normal dolgu yapılıyorsa, normal dolgu faturasını
hastane onaylamıyor ve hasta SGK’dan
parasını alamıyor. Bu durumda hastaya
daha sağlıklı tedavi uygulanmışken ve
bu tedavinin maliyeti kanal tedavisine
göre çok daha düşükken onaylamanın
yapılmaması hem hastayı hem devleti
mağdur ediyor.
Hastalar bu durumda ya dişini çektirmek
ya da kanal tedavisi teşhisi ile dışarıya
22
sevk edilmek arasında tercihe zorlanıyor.
Edindiğimiz bilgilere göre çoğu hasta
kanal tedavisi için sevk yaptırmak yerine dişini çektirmeyi tercih ediyor. Kanal
tedavisi için sevk edilen hastalara ise ya
gerçekten kanal tedavisi yapılıyor ya da
başlığımızda da belirttiğimiz gibi kanal
tedavisi yerine normal dolgu yapılıyor.
Normal dolgu yapılınca da sevk eden kurum onaylamadığı için hasta cebinden
ödemek zorunda kalıyor.
Hastalar dişini çektirmek ya
da kanal tedavisi teşhisi ile
dışarıya sevk edilmek arasında
tercihe zorlanıyor. Edindiğimiz bilgilere göre çoğu hasta
kanal tedavisi için sevk yaptırmak yerine dişini çektirmeyi
tercih ediyor.
İki Örnek Hasta
Hasta Elif Doğançiftçi
Elif Doğançiftçi isimli hastamız yaşadığı
sorunu tedavisi için gittiği meslektaşımız
Kanun Mercimek’e şöyle özetledi.” Hastaneye ilk gittiğimde 27 nolu dişi çekmek istediler, itiraz ettim. Kanal tedavisi
olarak sevk ettiler. Başka tedavi talebim
de oldu. Hastane yetkilileri, bu tedavileri
yapamayacaklarını, üniversiteye gitmem
gerektiğini söylediler. Bunun üzerine
hastaneye sağ alt gömülü 20 yaş dişinin
çekilmesini istediğimi belirttiğim yazılı
bir dilekçe ile başvurdum. Fakat hastanedeki hekim arkadaşlar sol üst gömülü
olmayan 20 yaş dişimi çektiler. Ve bana
dilekçemin neticesinde tedavilerimin yapıldığına dair bir belge verdiler. Belgeye
baktığımda yapılmayan tedavilerin de
yapılmış olduğunu görünce durumu dişhekimi Kanun Mercimek’e bildirdim.”
Performans Sistemi
dişhekimi
Dişhekimi Kanun Mercimek
Muayenehanesine başvuran Doğançitfçi’nin durumunu Mercimek şöyle
özetledi.
“Hasta 21.05.2010 tarihinde 27 nolu
dişe kanal tedavisi sevkiyle bana geldi. Kavitedeki çürüğü temizlerken,
dişin kuafajla kurtarılabileceğini gözlemledim. Vitalite testlerine de diş
olumlu cevap verdi. Daha sonra dişe
kuafaj yapıp üzerine 2 yönlü amalgam dolgusunu yaptım. Ardından
hastaya diş hekimleri birliğinin asgari ücret tarifesi üzerinden muayene
ve 2 yönlü amalgam dolgu faturası
kestim. Hastam faturayı hastaneye götürüp onaylatmak istediğinde
onaylayamayacaklarını, çünkü yapılan işlemin sevk edilen kanal tedavisi
işlemi olmadığını bu nedenle işlemi
onaylayamayacaklarını belirtmişler.
Oysa hastaya uygulanan tedavi dişi
çekilmekten kurtardığı gibi faturada
da kanal tedavisi maliyetinin altında
bir ücret yansıtılmıştı. Hastam bu
konuda ısrarcı olunca dişin devital
olduğunu, çekilmesi gerektiğini, kanal tedavisi olsa dahi ömrünün en
fazla 1-2 sene olacağını söyleyip dişi
çekmek istemişler.”
Ayrıca, meslektaşımız Kanun Mercimek
yapmış olduğu ağız içi muayene ve radyolojik tetkikler sonucu gerçekten hastaya belirtilen tedavilerin yapılmadığını,
üstteki dişin kemik retansiyonlu gömülü
20 yaş dişi olmadığını, hatta 20 yaş dişinin tamamen sürmüş olduğunu, ağız
içi muayenede de hiç bir şekilde detartraj yapılmadığını gördüğünü ve asıl çekilmesi gereken gömülü 20 yaş dişinin
çekilmediğini sonuç olarak bu durumun
hasta ve dişhekimi açısından rahatsızlık
verici olduğunu belirtti.
Mercimek ayrıca şunları söyledi. “Bu
durum bende ve hastada ciddi rahatsızlık yarattı. Hastanede döner
sermaye mantığı nedeniyle, komplike işlemleri atlayıp, yanlış teşhislerle hastaları gerek sevk ederek veya
yanlış tedaviler uygulayarak, sağlık
hizmeti vermekten çok para kazanmayı amaçlayan bir sistem olduğu
düşüncesi uyandırdı ve bu konuyu
diş hekimleri odasıyla paylaşmak
istedim. Hastam da yapılan yanlış
tanı ve tedaviler ve kötü muamele
sonucunda davacı olmak istediğini
belirtti” dedi.
Hasta Nilgün Balık
Hasta Nilgün Balık
Geçtiğimiz hafta içinde de Nilgün Balık
isimli hasta sağlık kurumuna dişindeki
ağrı nedeniyle başvurdu. Muayene sonunda Nilgün Balık’ın kanal tedavisine
ihtiyacı olduğu ve tedavinin sağlık kurumunda yapılamadığı için dışarıya sevk
edileceği belirtilerek sevk işlemi yapıldı.
Konuyla ilgili şikayetlerini dergimize anlatan Nilgün Balık şunları söyledi;
“İzmir’deki bir sağlık kurumuna dişimdeki ağrı sebebiyle başvurdum. Yapılan
muayeneler sonrasında benim kanal
tedavisine ihtiyacım olduğunu ancak
tedavinin hastanede gerçekleştiremeyeceği belirtilerek dışarıya sevk işlemim
yapıldı. Serbest dişhekimime elimdeki
sevkle başvurarak tedavimin yapılmasını
istedim. Ancak dişhekimim dişin kanal
tedavisine ihtiyacı olmadığını, yapılacak
dolgu ile sorunun giderilebileceğini ifade
etti ve tedavimi gerçekleştirdi.
Normal olarak başvurduğum hastanede
de aynı tedavi, yani dolgu işlemi yapılabilirdi. Beni niçin özele sevk ettiler? Ayrıca
sevkte kanal tedavi işlemi yazıyor ancak
benim özelde yapılan işlemim dolgu işlemi olduğu için tedavin ücretini de kendi cebimden ödemek zorunda kaldım.
Kanal tedavi işleminden daha düşük
maliyetli bir işlem faturası olmasına rağmen, sevk kanal tedavi işlemi yapıldığı
ve hastanenin faturayı onaylamayacağını öğrendiğim için başvurmadım. Hem
yanlış teşhis nedeniyle dışarı sevk ediliyoruz hem de tedavi ücretini cebimizden
ödemek zorunda kalıyoruz.”dedi.
23
Performans Sistemi
dişhekimi
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Balcı Performans Sistemi’ni değerlendirdi:
“Performans sistemi
bir kamu zararlısıdır”
Performansa dayalı döner sermaye sisteminin getirdiği sıkıntılar her geçen gün artıyor. Meslektaşlarımızı kamudan istifa noktasına getiren uygulama, tüm hekimleri de aynı oranda etkiliyor.
Dr. Ceyhun Balcı
Performans nedeniyle hasta sayısının
artması tedavi başına düşen zamanı
azaltırken, tedavinin de kalitesi düşüyor.
Kamuda çalışan ve günde 50 hasta kabul etmek zorunda kalan meslektaşlarımız aşırı yorgunluğun da getirdiği çeşitli rahatsızlıklarla mücadele ediyor. Öte
yandan dişhekimlerinin performans değerlendirmesinin, tıp hekimlerine göre
düşük olmasının yarattığı sıkıntılar da
var. Meslektaşlarımız açısından da hekimler açısından da ortaya çıkan ortak
sorun ise zaman darlığı nedeniyle yüksek puan getirisi olan tedavilerin öncelikle yapılması.
Dergimizin geçmiş sayılarında “Şaşırtan Performans” ve “Performansa
dayalı ek ücret halk sağlığını tehdit
ediyor” başlıkları ile ele aldığımız
performans sistemi ile ilgili olarak İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr.
Ceyhun Balcı’nın değerlendirmelerini aldık.
Performans sisteminin hasta hekim
ilişkisini esnaf müşteri ilişkisine dönüştürdüğüne dikkati çeken Balcı, sistemin
en önemli sorununun sağlık alanındaki
kaliteyi düşürerek nitelikten çok niceliğin öne çıkması olduğunu belirtti. Balcı,
performans sisteminin bir kamu zararlı24
sı olduğunu belirterek değerlendirmelerine şöyle devam etti;
“Özellikle “sağlıkta dönüşüm” süreci ile
birlikte “nicelik” başlığı altındaki değişimin artış yönünde olduğuna kuşku yoktur. Daha fazla sayıda hasta bakısı, daha
fazla sayıda tanısal amaçlı her türlü inceleme, daha fazla sayıda tıbbi ve cerrahi
girişim ve daha fazla ilâç tüketimi olan
bitenin olumlanmasına yeter mi?
İşin içinde olanların da yakından tanıklık
ettiği ve nesnel yollarla da ortaya konabildiği gibi “nicelik” artışı kimi olumluluklarla birlikte gereksiz tanısal inceleme,
gereksiz tıbbi ve cerrahi girişim gerçeğini de önümüze koymuş oluyor. Daha da
ilginç olan sağlık hizmeti verenlere daha
iyi parasal olanaklar sunmayı savlayan
“başarıma (performans) dayalı” ücretlendirme anlayışının giderek gereksiz
nicelik artışına yol açan nedenlerden
birine dönüşmüşlüğüdür. Üstelik, bu
yöntemin sağlık çalışanlarına sağladığı
getiriler büyütülürken, yarattığı eşitsizlik
ve akıldışılıkların göz ardı ediliyor oluşu
da bir başka çarpıklıktır.
İşte bugün ağırlıkla gündemimizde olan
“sağlıkta dönüşüm” sürecini, onyıllara
varan baltalama ve yozlaştırma girişimlerinin eriştiği son nokta olarak da nitelemek hata olmayacaktır.
Koruyucu, sosyal ve toplumcu niteliklerin özenle budandığı, tam tersine yozlaşmaya, getirime (rant) ve ticarete açılan bir alan olarak sağlık, günümüzde
bu pastadan pay alma heveslilerinin ana
etkinlik alanlarından birine dönüşmüş
durumdadır.
Bugün erişilen aşamada ortaya çıkan
getirim fırsatının yalnızca yandaşlarla
sınırlanması girişimlerinin yoğunlaşması
ve ortamın ayrık otlarından arındırılması sürecine girildiğinin de vurgulanması
yararlı olacaktır.
Bunca nitelik azalması ve hak kaybının
nasıl olup da “sağlıkta dönüşüm” olarak adlandırıldığı ve olumlu bir kisve
içinde sunulduğuna da değinilmeden
geçilmemelidir.
İşte, bu noktada “nicelik artışı” sözü
edilen “nitelik kaybı” olumsuzluğunun
alalayıcısına dönüştürülmüştür.
Harcamalarda niceliğin yanı sıra o niceliğin nitelik artışına yansıması da bir o
kadar önemsenmelidir. Hele hele harcamalardaki nicelik artışı sosyal, toplumcu
ve koruyucu sağlık uygulamalarına değil
de sağlık alanındaki getirim fırsatlarına
odaklananların piyasacı beklentiler içindeki fırsatçıları doyurmaya yöneliyorsa
“sağlıkta dönüşüm” sürecinin “sağlıkta
bozunum” sürecine evrildiğini de görmezden gelmemek gerekir.
Hem harcamalardaki hem de hizmetlerdeki sayısal artışlar, niteliğe yansımaksızın
ve hatta nitelikle ters orantılı olarak arttığında, bu işten kimlerin kazançlı çıkacağını kestirmek de güç olmasa gerek.
Ne yazıktır ki, günümüzde niceliklerdeki artış, nitelik ve hak kayıplarındaki geri
gidişin maskeleyicisi olarak işlev görmektedir.”
Performans Sistemi
dişhekimi
“Hekimin performansı tamam
ya devletinki”
Sizlere konuyla ilgili bir hekim arkadaşımızın performans sistemini esprili ama bir o kadar da gerçek bakış açısıyla
değerlendirdiği ve Medimagazin adlı internet sitesinin Okur Köşesi’nde yayınlanan mektubunu sunuyoruz.
Birden bire kendimizi performans sistemi içinde bulduk. Yaptığın iş kadar para
alacaksın dediler. Deneyelim dedik ve
başladık. Tabii ki hayallerimizdeki gibi
olmadı. Yavaş yavaş ısıtılan kurbağa misali azlığa, yokluğa, eksikliğe alıştık. Tabii tüm ülkedeki arkadaşları da inceledik
ve onlarla kendimizi kıyasladık. Bizimle
yaklaşık aynı puanı alan arkadaşlarla konuştuk ve bizden daha az para alanları
duyunca sevindik halimize şükrettik, ancak bizden daha çok para alan insanları
duyunca merak ettik neden aynı işi yapmamıza rağmen daha az para alıyoruz?
Ben daha mı az çalışıyorum? Hayır, insan
ister istemez merak ediyor ve inceliyor.
Tabii bu arada bizleri her şeyi para olarak
görmeye-göstermeye alıştırmaya başlayan performans sistemine lanet ederek...
İç sesimiz- ideallerimiz bağırıyor :
-”Önce bilim ve insan!! “
Mantığımız bağırıyor:
-” Bilimi ve İnsanlığa katacağım şeyleri
takip etmek para ile oluyor. Maddi olarak huzursuzsam nasıl bilime ve insanlığa konsantre olabilirim? Sistem seni
gelişmen hususunda maddi olarak teşvik
etmiyor ama o ve hukuku senin standartgüncel tedaviyi bilip yapmakla yükümlü
olduğunu farz ediyor. Çevrende senin
kadar sorumluluk isteyen işlerde çalışan
sayısı oldukça az, senin kadar eğitim
almış olan ve hala eğitim alan insan da
çok az, birçok amir konumunda olan
insandan daha fazla eğitimlisin. Ama
sıradan insanlar çeşitli vesilelerle sana
“okumadım ama para bende” ya da “az
okudum ama yetki bende” duygusunu
hissettirerek kendilerini tatmin ediyorlar.
Sen bunların farkındasındır ama yapacak şeyin yoktur. Daha az tatil günlerin
olduğu için(ki onlarda da çalışırsın) üzülürsün. Onlar bayramda, yazın, yılbaşın-
da vs. serbest gezerken eğlenirken sen
onun sağlık bekçiliğini yaptığını düşünerek söylenirsin, onun çocuğu özel okullarda okuduğunu bilir, senin olmadığı için
kıskanırsın, bunun gibi binlerce gerçek
duygu üretebilirsin. Ama en sonunda
bir şey var ki, hepsinden daha üstündür
ve sana sende paranın alamayacağı bir
güce sahip olduğunu hissettirir. Bir içsel
enerji- haz duygusudur seni güçlü ve sağlam kılmaya başlar, sana bilgelik verir. Bu
bilimdir, bilgidir, bilme bilincidir.
Konuyu dağıttık, gelelim meseleye: Diğer arkadaşlar neden daha fazla performans alıyor diye soruyorsun ya da
biz neden daha az para alıyoruz diye
soruyorsun diyorlar ki ;
1- Senin hastanenin borcu var o yüzden dağıtılan para az...
- İnsan hınzırca gülerek soruyor:
Benim emeğimin karşılığı hastane
borcuna mı gidiyor? Eğer öyleyse
hastane mülkü üzerinde hak iddia
edeceğim bu gidişle.
2- O hastane tam teşekküllü, her türlü tetkik var, biz bile oraya hasta sevk
ediyoruz, uzmanı da çok olduğu için
hastası da çok...
- O zaman benim suçum ne? Ben
zamanında buraya tayin oldum, bu
haksızlık değil mi? Beni de zengin
hastaneye atayın o halde.
3- Hastaneye alet edevat aldık ya da
ek bina yaptık o yüzden para az...
- Ek binada benim hissemin payı ne,
orada hak iddia edebilir miyim?
4- Diyorlar ki senin ekip arkadaşlarından bazıları vasat, hastalar sevmiyor
o yüzden hastaneye gelmiyorlar. Bu
nedenle hastane fazla fatura kesemiyor ve biz de az para dağıtıyoruz...
- Yine “benim suçum ne? O zaman
o tür hekimleri ortadan kaldırın ya
da hekim olmasına izin vermeyin.
Onlarla yıllarca çalışacaksam yıllarca
mağdur ben mi olacağım? “diyesi
geliyor insanın. Ama gerçekte öyle
değil maalesef. Her hekim gülmek
zorunda değil ki, her hekim ağzı çok
iyi laf yapmak zorunda değil ki, hekimler cambaz olmak zorunda değil
ki. Nerede kaldı mesleğin asil ruhu?
Sonuçta anlıyorsun ki, bu konuda da
hak adalet eksikliği var. Hastanenizin
gelişmemiş olması, eksikliklerinin olması, hastaların küçük hastanelere güven
duymaması(doğal olarak), eksik makine
ve techizat- bu nedenle hastaların başka
merkezlere sevk edilmesi-, hastanenin
makyajının olmaması(parasızlıktan), çalışma arkadaşlarının vasat olması, hele
hele birde küçük hastanede çalışıyorsan
sen de otomatik olarak küçüksündür ya
asla tavandan para alamazsın, istersen
tıp ilahı ol. (Bu konuda açıklama yapan
büyüklerimiz keşke bunları bilebilselerdi.)
Bunlar devletin sana biçtiği roldür, benim
performansım diye üzülme sakın. Üzülmek istemiyorsan, yapacak bir şey yoksa
KADER de geç. Ya da hastaneyi büyüt,
bir yerlerden para bul, teknolojini yenile,
gelen hekimlerin kalitelisini seç, sonra da
onun oradan ayrılmasına engel ol, teçhizatın tamam olsun o zaman performansın artar belki tavanı yakalarsın, dikkat
etmek de lazım hekime pek izin verme
yoksa fatura düşer para azalır.
Sonuçta senin performansının kalitesi
devletin performansına da bağlıdır.
Saygılarımla Dr. TE
25
Performans Sistemi
dişhekimi
Türk Cerrahi Derneği’nden;
Performans Sistemi’ne
ilişkin çarpıcı saptamalar
Türk Cerrahi Derneği, “Performansa Dayalı Ek Ödeme” ile ilgili çalışmalarının yer aldığı raporu internet
sitelerinde yayınladı. Yayınlanan raporda “Performansa Dayalı Ek Ödeme” çeşitli yönlerden ele alınarak
incelenmiş ve bu incelemeler sonucunda elde edilen ortak görüşler sunulmuştur. Konuyla ilgili geniş
bilgilere http://www.turkcer.org.tr adresindeki TCD Tutum Ve Görüşleri linkinden ulaşabilirsiniz.
Devlet Hastanelerinde:
3 İl ve ilçeler düzeyinde yıllık olarak
yapılan cerrahi girişim sayısında artış
( yaklaşık %60),
3 Serbest hekimlik yerine hastanede
tam gün çalışmanın cerrahlar tarafından tercih edilmesi (pek çok serbest çalışan cerrah gelir vergisi, KDV,
muayenehane kirası vb. giderlerden
kurtulmak için muayenehanelerini
kapatarak tam gün çalışma düzenine
geçmiştir),
3 Diğer meslektaşlarına kıyasla daha
az iş üreten cerrahları gelir artışı üzerinden motive etme etkisinin olumlu
yönleri kadar, ciddi olumsuzlukları da
olmuştur,
3 Pek tercih edilmeyen bazı il ve ilçelerde çalışmak isteyen genel cerrah
sayısında kısmi de olsa artış,
3 Cerrahi endikasyonlarda genişleme (cerrahi tedaviyi daha kolay
önerme), tanılarda değişme (cerrahi girişimi öne çıkaracak tanılara
yönelme),
3 Daha fazla hasta muayene etmek
için her bir hastaya düşen muayene süresinde azalma,
3 Gereksiz tetkik isteminde artış,
3 Cerrahın iş yükünde artma ve buna
bağlı olarak dikkatinde azalma,
3 Cerrahlar hakkındaki şikâyet ve adli
olaylarda artış,
3 Performans puanı nedeniyle diğer
branş hekimleri ile geçimsizlik,
3 Meslektaşlar ile dayanışma yerine rekabete girme ve rekabette etik dışı
davranışlarda artış
3 Ameliyat tercihlerinde hastanın
26
ihtiyaç ve cerrahın deneyimi yerine ilgili performans puanının öne
çıkması
Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde:
3 Klinik şefi ve şef yardımcılarının bir kısmı ile başasistan ve uzmanların büyük
çoğunluğunun tam zamanlı olarak çalışması,
3 Hastaların hastanede yatış sürelerinde
kısalma ve böylece hasta sirkülasyonunda hızlanma (bunun olumlu ve olumsuz
yönlerinin iyi değerlendirilmesi gerekir)
3 Tam zamanlı çalışan genel cerrahların
maddi durumlarına kısmi bir katkı sağlanması,
3 Cerrahi asistan ve yardımcı sağlık personeline maddi destek,
3 Acil ve klinik nöbet hizmetlerinde, uzman nöbetinin daha düzenli ve fonksiyonel olması,
3 Hastalara gereksiz tetkik yazılması,
3 Cerrahi tedavi endikasyonlarında
genişleme, işlem sayısında artış,
3 Muayenehanesini kapatmayan bir kısım klinik şef ve şef yardımcılarının altlarında çalışan kadrolardan performans
sisteminde daha düşük gelir alması ve
bu durumun geleneksel kıdem ilişkilerini olumsuz etkilemesi,
3 Birden fazla genel cerrahi eğitim kliniği olan hastanelerde, doktorların aynı
emek ve zamanı harcamasına rağmen,
farklı performans ücretleri alması,
3 Ekip anlayışı ile yürümek zorunda olan
cerrahi hizmette, ekibin içinde yer almasına rağmen performansla ücretlendirilmeyen sağlık çalışanları varlığı
nedeniyle çalışma barışının bozulması,
3 Tüm hastanede ama özellikle de cer-
rahi klinikler arasında çalışma barışının
bozulması,
3 Etik kuralları zorlayan uygulamalarda artış;
3 Daha fazla puan yapma çabası nedeniyle klinik içi ve klinikler arası rekabette etik olmayan davranışlar,
3 Cerrahi işlem puanların diğer branşlarla karşılaştırıldığında çok düşük olması
nedeniyle bazı cerrahi işlemlerin yapılmış gibi kaydedilmesi,
3 Bir ameliyatın bölümlerinin ayrı ameliyatlar şeklinde kaydedilmesi,
3 Klinik şeflerinin girmedikleri ameliyatları,
yapmadıkları işlemleri konumlarını kullanarak kendilerine kaydettirebilmeleri,
3 Uzmanlarla asistanlar arasında olmaması gereken ilişkilerde artış,
3 Hastane idarelerince oluşturulan üst
komisyonlarda bazı puanların silinmesi
veya başka kliniklere yönlendirilmesi,
3 Ameliyat tercihlerinde hastanın ihtiyaç ve cerrahın deneyimi yerine ilgili
performans puanının öne çıkması
Toplum Sağlığına Etkisi:
3 Koruyucu sağlık hizmetleri önemsenmez duruma gelmektedir,
3 1. ve 2. basamak kuruluşlar yerine
eğitim hastaneleri ön plana çıkmakta ve kalabalıklar artmaktadır.
3 Kısa muayene zamanı, bol tetkik,
geniş ameliyat endikasyonu şeklindeki döngünün halk sağlığını olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır.
3 Hastalarda hekimlere karşı güven
azalması yaşanmaya başlamıştır.
3 Yeni yetişen cerrahların eğitimindeki yetersizlik halk sağlığını daha
da olumsuz etkileyecektir.
dişhekimi
haber
27
haber
Meslektaşımız Sağlık Bakanı’na sordu:
?
- Sayın Bakanın muayenehanecilik yapan
hekimlere bakış açısı nedir
- Sağlığın her alanında özelleştirme gerçekleştirilirken neden ağız ve diş sağlığında devletleştirmekte ısrar ediliyor, kısaca biz dişhekimlerinin sesini ne zaman duyacaksınız
Sağlık Bakanı Recep Akdağ yanıtladı
Sağlık Bakanı Recep Akdağ 14 Temmuz 2010 Çarşamba günü NTV’de yayınlanan özel röportajında Tam Gün Yasası ve mahkeme sürecini değerlendirdi.
NTV muhabiri Miray Akdağ Uluç’un sorularını
yanıtlayan Akdağ “Diş
hekimi” isimli izleyiciden gelen “Sayın Bakanın muayenehanecilik
yapan hekimlere bakış
açısı nedir?” şeklindeki sorusunu “Hepsine
saygı duyarım. Ama benim bakış açım şudur:
Vatandaşım,
Türkiye
Cumhuriyeti’nin onurlu
insanı sağlık hizmeti almak için bir muayenehaneye para vermek zorunda kalmamalıdır. Ülkenin
diyelim ki yüzde 5’lik,
10’luk cebinde parası bulunan zengin
kesimi muayenehanelerden hizmet
alabilir, gidip para da ödeyebilir. Ama
vatandaşın büyük kısmının böyle bir
gücü yok. Onun için bu sakat sistemi,
biz bu zulüm düzenini ortadan kaldırıyoruz. Bu kanun açıkçası bu zulüm
düzenini ortadan kaldırmak için Başbakanımızın talimatıyla Hükümetimizin
getirdiği ve Meclis’te kabul edilen bir
kanundur. Dolayısıyla, Tam Gün’le beraber bu düzen ortadan kalkacak. Yani
ben vatandaşım, bireyim, sigortam var
yahut fakirim Yeşil Kartım var, hizmet
almak için bir muayenehaneye gitmek
28
zorunda kalmayacağım.
Ama diş hekimlerinin sorduğu soru biraz farklı.
Onlar acaba diş hekimliği muayenehanelerinden
Sosyal Güvenlik Kurumu
doğrudan hizmet alabilir
mi bunu soruyorlar, yani
vatandaşın ödemeleri dışında. Bunun üzerinde de
Sosyal Güvenlik Kurumu
diş hekimleriyle birlikte
çalışıyor, biz de bir ara
yüz oluşturmak için gayret ediyoruz.” şeklinde
yanıtladı.
Bakan Akdağ, dişhekimi
isimli izleyiciden gelen
“Sağlığın her alanında özelleştirme
gerçekleştirilirken neden ağız ve diş
sağlığında devletleştirmekte ısrar
ediliyor, kısaca biz dişe hekimlerinin sesini ne zaman duyacaksınız
Sayın Bakanım” şeklindeki diğer sorusunu ise, “Tabii olaya sadece diş hekimi
meslektaşların penceresinden bakamayız. Biz şöyle bir kurgu içerisindeyiz:
Bir defa kamunun ağız diş sağlığı hizmetleri alanını, yani şu ağız diş sağlığı
merkezleri alanını geliştirmeye devam
edeceğiz. Yaklaşık olarak 10 bin diş
hekimiyle kamuda bir hizmet vermeyi
düşünüyoruz. Şu anda 6 bine yakın diş
hekimiyle hizmet veriyoruz, bunu 10
bine kadar önümüzdeki yıllarda çıkarmayı düşünüyoruz. 10 bin diş hekimi
grubu da muayenehanelerinde hizmet
vermiş olacak. Bir denge sağlıyoruz.
Yani kamuda sağlık hizmetlerini, bu
arada ağız diş sağlığı hizmetlerini kuvvetlendirmezseniz, o zaman vatandaşa
çok yazık edersiniz. Bakın yine önceki
dönemlere gidelim, Sağlıkta Dönüşüm
Programı’ndan önceki döneme, Hükümetimizden önceki dönemlere gidelim; şimdi gençler, 20 yaşına 18 yaşına
gelen gençler bu söyleyeceklerimi hiç
de bilmiyorlar, onlar bu kötü dönemleri görmediler. Ama hiçbir zaman ağız
diş sağlığı hizmetlerini, dişinizle ilgili bir
probleminizi çözmek için bir devlet hastanesinden hizmet alamazdınız. Oralar
sadece sevk memurluğuydu. Muayenehaneye gideceksiniz, para vereceksiniz,
oradan hizmetinizi alacaksınız. Bunlar
çok değişti. Onun için ağız diş sağlığı
merkezlerini güçlü tutacağız. Bir taraftan da muayenehanelerinde hizmet
eden diş hekimleri hizmet etmeye devam etsinler. Onların Sosyal Güvenlik’le
anlaşmalarını ben de çok istiyorum.
Ama yani bunun mukabili veya alternatifi kamuda ağız diş sağlığı hizmetlerini hiç vermemek değildir, böyle olursa
olmaz, yanlış bir şey yapmış oluruz.”
ifadeleri ile yanıtladı.
dişhekimi
haber
29
TDB Genel Kurulu
dişhekimi
Türk Dişhekimleri Birliği Genel Kurul ve Seçimleri yaklaşırken...
r
i
b
l
ı
s
a
N
K
i
L
R
i
B
z
u
r
o
y
i
t
is
Türk Dişhekimleri Birliği Genel Kurulu ve seçimleri yaklaşırken çeşitli illerdeki meslektaşlarımızın TDB hakkında değerlendirmelerini aldık. Nasıl bir TDB yönetimi istiyorlar? Öncelikle
çözüm bekleyen sorunları neler? Serbest dişhekimleri TDB yönetiminden ne bekliyor?
Dt. Fedai Çabut -UŞAK
“Her iktidara muhalefet olan bir TDB
istemiyoruz. Dişhekimlerinin hakkı savunulmuyor. Dişhekimlerinin haklarını
savunan bir birlik istiyoruz. Sürekli
ceza kesen bir yönetim istemiyoruz.
Devletten dişhekimlerinin haklarını
alabilen, meslektaşlarımızı koruyabilen bir yönetim istiyoruz. Sevk olayının çözülmesini istiyoruz. Serbest
dişhekimleri maddi olarak sorunlar
yaşıyor, bu duruma çözüm getirecek
bir TDB istiyoruz.
Benim gözümde
TDB de odalar da
bir şey yapmıyor
Dt. Nesrin Keskin - AFYON
“Türk Dişhekimleri Birliği’nde
tam gün yasası, performans ile ilgilenen, bilgi veren hiç kimse yok
ama zamanı gelince aidat istenir,
seçim zamanı seçime katılmadınız
diye ceza kesilir. Bana ne veriyorsunuz ki ne istiyorsunuz. Benim
gözümde TDB de, odalar da bir
şey yapmıyor. 12 yıllık hekimim
bunca sürede dişhekimlerine
ne kazandırdılar. Biz artık somut kazanımlar istiyoruz. Yeni
mezunlar ve sözleşmeli dişhe-
30
kimleri çok ezilecek, en azından
bunlar için TDB’nin önlem alması
gerekir. Tıp fakültesinden daha
zor bir fakülte bitiriyoruz. Devlet
hastanesinde çalışan dişhekimleri hekim sayılmıyor. Performans
uygulaması getirildi, Kamu’da
döner sermayeden aldığımız ücretler çok düşük, bununla ilgili
bir gelişme yok.
Türkiye genelinde sahte dişhekimi olayları bitsin artık, öyle
bir hale geldik ki sahte hekimler
dişhekiminden daha önde dişhekiminin diploması ile çalışıyor.
Yeni mezun dişhekimi sahte dişhekiminin yanında çalışıyor ya da
poliklinikte çok düşük ücretlere
çalışıyor. Bu sorunlar çözülsün
artık. Her şeyden önce dişhekimleri de adam yerine konulsun bunun için TDB çaba
harcasın. Ben TDB’nin dergisini dahi okumuyorum artık,
çünkü somut bir şey göremiyorum.
TDB Genel Kurulu
dişhekimi
TDB haklarımızı
Bakanlık
karşısında
yeterince
savunamıyor.
Dt. Sinan Ateş - ELAZIĞ
“TDB meslektaşlarını yakından tanımıyor uzak mesafe duruyor. Daha
katılımcı, daha gerçekçi bir TDB istiyoruz. Seminerleri, organizasyonları,
eğitim çalışmalarını daha fazla yapmaları gerekir. Bu çalışmaları doğuya
da kaydırmalarını istiyoruz. Gelsinler
doğu illerinde doğa ile iç içe seminerler, eğitimler düzenlesinler, bizler hep
batıya gitmek zorunda kalmayalım.
Ayrıca sorunların çözümü konusunda da destekleyici adımlar atsınlar.
Örneğin daha önce özele sevk vardı,
şimdi durduruldu ancak bizler tahsil
edemediğimiz eksik ödeme aldığımız
faturalar için mahkemeye başvurduk.
TDB bu konuda bizlere yol gösterebilirdi, görevlendirdiği avukatlar bu konulara eğilip bizlere yol gösterebilirdi.
Eksik evrak ve doğru şekilde savunulmadığımız için bu konuda açtığımız
davaları da kaybettik.
Dt. Ömer Görgün - BALIKESİR
“Tek başımıza, bireysel savaşlarla meslek onurumuzu ezdirmeden
ayakta kalmaya çalışıyoruz. Ekonomik olarak iyi gelişmeler yok. Özele
sevk konusunda artık beklentimiz de
yok. TDB meslektaşlarımızla kopuk,
sorunlarımız çözüme kavuşmuyor.
Asgari Ücret Tarifesi yıllardır güncellenemedi. Yeni dönemde daha aktif,
sahiplenen, çözüm üreten bir TDB istiyoruz.”
Dt. Uğur Mertkan - ADANA
TDB haklarımızı Bakanlık karşısında yeterince savunamıyor.
20 yıllık hekimim mesleğimin
en kötü yıllarını yaşadığını düşünüyorum. Bugüne kadar bu kadar tutuk, kararsız bir yönetim
görmedim. Bakanlık karşısında
yetersiz, uygulamalar yanlış, sorunlarımızı hükümete anlatamıyor. Aylarca özel hizmet alımı
tartışıldı, bu konuda basına yansıyan açıklamalarla hastalar bize
geliyor, TDB açıklama yapmıyor.
Her şey belirsiz kalıyor. Dişhekimlerinin ekonomik seviyeleri
düştü, teknoloji gelişiyor ancak
bu ilerlemeyi takip edebilecek
gelirleri elde edemiyoruz.
Proje üreten, iktidarın karşısında ne istediğini bilen ve isteğini
almayı bilen bir TDB istiyoruz.
Sahada çalışan meslektaşlarının
sorunlarına bürokrat gibi yaklaşmayan bir yönetim istiyoruz.
Tepkilerini isteklerini ortaya koyabilen, gerekirse eylemlerle bunu
anlatan bir yönetim olmalı.
Dt. Ümit Akın - ANTALYA
TDB’nin bizim için bir şey yaptığına
inanmıyorum. Hekimlere, pratisyen
hekimlere bakıldığında biz halkın
gözünde dişçi olarak görülür olduk,
artık dişhekimi olarak değerlendirilmiyoruz. Hastanelerde yardımcı personel statüsündeyiz. TDB hiçbir şey
yapmıyor. Mesleğimizi yeniden halkın
gözünde ve devletin karşısında saygın
hale getirmek için çaba göstermeleri
gerekiyor.
TDB 20.000 dişhekimini temsil ediyor, hepsini sahiplenmesi ve daha
aktif rol alması gerekli. Bu yalnızca
dişhekimleri açısından değil hastalar
açısından da önemli bir konu. Hastanelerde her gün 50 ye yakın hastaya
bakılıyor, tedavi kalitesi açısından da
konu önemli. Sağlık Bakanlığı sorunların uzağında sıkıntıları göremiyor.
Birliğin bir şekilde bunu Bakanlık’a
göstermesi gerekiyor.
Tek başımıza bireysel savaşlarla mesle
onurumuzu ezdir- k
meden ayakta kalmaya çalışıyoruz.
31
TDB Genel Kurulu
Dt. Dilek Aydoğdu - ÇORUM
TDB’nin gözünde dişhekimleri aidat ödemek için var. Serbest muayenehanecilik öldü.
Ankara’dan göründüğü gibi
değil sorunlar. Kasabalara, ilçelere insinler bir de buradan
baksınlar bizler neler yaşıyoruz.
Birlik’ten beklentim bu yönde,
kasabalardaki
dişhekimlerini
dinleyerek yola çıksınlar. Burada
hem dişhekimliği ile ilgili sıkıntılarla boğuşuyoruz bir yandan
da sahte hekimlerle mücadele
veriyoruz. Asgari ücret tarifesi
diyorlar, yeni fiyatlar onaylansa
ne olacak, bu hali ile bile uygulayamıyoruz. Hem teknisyenlerle hem hastanedeki hekim arkadaşlarımızla rakip oluyoruz.
Mevcut yönetimin
başarısızlığını
kabul edip TDB
yönetiminden elini .
çekmesini istiyoruz
Dt. Sami Mutlu Savran - MUĞLA
Serbest muayenehanecilik bitirilme
noktasına geldi. Daha aktif bir TDB
istiyoruz, Sağlık Bakanı TV’de yaptığı
bir röportajda zaten muayenehaneciliği bitireceğini söylüyor. Çözülmeyi
bekleyen sorunlarımız var. Örneğin
Fethiye’de de var olan diş tedavi merkezlerinin sayısının arttırılacağından
bahsediliyor. TDB yönetiminden daha
yaptırımlı bir çalışma bekliyoruz. Bu
durum sadece dişhekimleri için geçerli değil TTB’de de aynı sorunlar
yaşanıyor.
32
dişhekimi
Dt. Utku Güven - MANİSA
Mevcut yönetimin başarısızlığını kabul edip TDB yönetiminden elini çekmesini istiyoruz. Dişhekimlerini temsil
edecek gerçek bir Birlik istiyoruz. TDB
hem Kamu’ya aynı anda da serbest
muayenehanesi olan dişhekimlerine
hizmet veremiyor. Ayrılmaları gerekiyor TDB tek başına tüm dişhekimleri
adına söz sahibi olmamalı. Devletle
anlaşma yapamıyoruz, ne yaparsak
yapalım devletin diş sağlığı politikalarında söz hakkımız yok. Bunun nedeni de hem yapısal olarak hem de
yönetim şekli olarak Birlik’in çok pasif olması. Sadece dergi gönderen bir
Birlik istemiyoruz, bizi temsil eden bir
birlik istiyoruz.
Kahramanmaraş Göksun
Devlet Hastanesi’nde
çalışan meslektaşlarımız
adına Dt.Veysel Karlı
K.Maraş Göksun Devlet Hastanesi 4/b’li dişhekimleri olarak
TDB’den beklentilerimiz;
1)Aynı statüde eşit ücret konusunda çalışma yapılmasını istiyoruz. Örnek olarak hastanemizde
kadrolu, 4924’lü,4/b’li olarak 3
farklı pozisyon bulunmakta ve
bu 3 farklı ücret olarak karşımıza çıkmaktadır. TTB’nin çalışmaları sonucu tıp doktorları 4/b li
olarak atanamazken neden diş
hekimleri 4/b’li olarak atanmaktadır.
2) TDB eğer kurum hekimliklerini kabullenmiyorsa biz yeni mezunlar için özel muayenehane
açmanın zorluğu göz önünde bulundurularak neden muayenehanecilik için daha samimi ve ciddi
çalışmalar yapılmıyor.
3) 4/b’li olarak eş durumu ataması hakkı tanındığı halde il içi
eş durumunu reddetmek aile birliği ilkesine ne kadar uyumlu görünmektedir. Bu konuda herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
Ayrıca 4/b’lilerin hem ücretleri
düşük hem de atanma hakları
kağıt üzerinde olduğu halde neden atama isteyenlere yardımcı
olunmamaktadır. TDB Bakanlık’a
bu konuda herhangi bir istekte
bulunmuş mudur?
4)Bir diğer konu da muayene
puanları arasındaki adaletsizlik.
Örnek olarak bir diş hekimi muayene edip dental apse teşhisiyle
reçete yazdığı zaman 10 puan
almakta fakat aynı hasta gece
acil polikliniğine başvurup aynı
işlemler yapıldığında acil hekimi
21 puan almaktadır. Bu konudaki
bariz adaletsizlik değerlendirilmeye alınacak mıdır?
5)Koruyucu hekimlik hakkında
çalışmalar olduğu halde, diş tedavi puanlarının nerdeyse diş
çekimi puanına yakın olması
koruyucu hekimlik konusundaki
samimiyetin sorgulanmasına neden olmaktadır.
TDB Genel Kurulu
dişhekimi
Dt. Bahar Bakırcıoğlu KavlakBALIKESİR
Hem serbest, hem kamuda hem de
akademisyen meslektaşlarımın hepsinin birden sorunları ile ilgilenebilecek bir Birlik yönetimi istiyorum. Bütün meslektaşlarımızla aslında aynı
gemide olduğumuza ve bu gemi bir
yerlerinden su aldıkça hepimizin boğulacağına, kamudaki arkadaşlar özlük haklarını kaybettikçe, sözleşmeli
personel kadrolarında insanüstü performanslarla, nitelikten çok niceliğe
önem verilerek çalıştırıldıkça, toplumun gözünde son zamanlarda iyice
kaybettiğimiz değerimizin daha da
aşağılara çekileceğine inanıyorum.
Kamudaki hekim meslek sevgisini
yitirmekte, serbest çalışan hekimler
sürekli açılan ADSM’lerle hasta kay-
betmeye devam etmekte. Görevleri
sadece eğitim vermek olan bazı dişhekimliği fakültelerimiz bile, ticari amaçlı
semt poliklinikleri açmakla veya özellikle implant vakalarının hemen her
bölümde yapılması ile sonuçlanan bir
ticari döngüye dahil olmuş görünmekteler. Bu noktada akademik, kamusal
ve serbest dişhekimliği ciddi kan kaybetmekte ve yeni yapılanacak bir TDB
yönetiminin bu kan kaybına yol açan
bütün damarlara müdahale etmesi gerekmektedir. Kendi adıma sadece beni
kurtaracak değil, meslek saygınlığımı,
meslek sevgimi ve mesleki ilerlememi
sağlayacak bir yönetim bekliyorum.
Anadolu’nun hemen her küçük ilçe
ve beldesinde, hatta ülkenin en batısında bile dişhekimlerinin savaşması
gereken canavarlar yığını olan sahte
dişhekimlerinin; hemen her köşeden
tamamen temizlenmesini istiyorum.
POS makinesi zorunluluğu, mesleki
zorunluluk sigortası zorunluluğu, tabela boyutları gibi konularda harcadığı gereksiz vakitlerin yerine hekim
haklarına daha çok sahip çıkacak ve
bu mecburiyetler yüzünden bankalara ödediği komisyon, aidat ve faizlerle
bunalan dişhekimlerinin içinde bulunduğu cendereden nasıl çıkarılabileceğini düşünüp çözüm üretebilecek bir
Birlik kadrosu istiyorum.
Dt. İlker Bora - ANKARA
Hükümetin ikna edilmesi gerekiyor. Siyasi yönetimlerin, gelen
hükümetlerin davranışları daha
belirleyici. Her hükümet kendi
bildiğini okursa istediğiniz kadar
yürüyüş yapın bir sonuca varılmıyor. TDB’nin daha etkin olması gerekli. Diğer meslek grupları
ile birlikte organize hareket edilerek isteklerimizin anlatılması
gerekiyor.
Kendi adıma sadec
e
beni kurtaracak değ
il,
meslek saygınlığım
ı,
meslek sevgimi ve m
esle
ki ilerlememi sağlaya cak
bir yönetim bekliyo
rum.
“Dişhekimi“ Dergisi’nin Notu
Türkiye’nin çeşitli illerinde kamuda ve serbest muayenehanelerinde çalışan meslektaşlarımızı arayarak Türk Dişhekimleri Birliği ile ilgili düşüncelerini sorduk. Elimizdeki
listelerden rastgele seçerek aradığımız meslektaşlarımızın yorumlarında mevcut TDB
yönetiminin başarısızlığı, yetersizliği, etkin
olmaması gibi eleştiriler yer aldı. Bir kısım
meslektaşımız ise konuya ilişkin görüşlerini
açıklamaktan kaçındı. Açıklama yapan mes-
lektaşlarımız “Bir dokun bin ah işit” atasözünü doğrularcasına mevcut TDB yönetiminden yakındı. TDB yönetimini öven bir tek
meslektaşımızın olmaması, dergimizde tek
yanlı yayın yapıldığı izlenimini oluşturdu.
Ancak tüm samimiyetimizle belirtmek istiyoruz ki “Dişhekimi” dergisi böyle bir niyetten kesinlikle uzaktır. Bu konuda yapılacak
herhangi bir anket çalışması gerçekleri gün
ışığına çıkaracaktır.
33
kısa kısa
dişhekimi
SGK Başkanlığı’ndan İl Müdürlüklerine,
“Tedavi bedellerini
zamanında ödeyin” talimatı
SGK Başkanlığı tarafından Türk Dişhekimleri Birliği’ne gönderilen yazıda,
serbest meslektaşlarımıza yaptırılan
tedavi bedellerinin zamanında ödenmesi için 18.06.2010 tarihinde tüm illerdeki SGK İl Müdürlüklerine talimat
verildiği bildirildi.
Koşullara uygun olarak yapılan sevkler
sonrasında serbest çalışan meslektaşlarımızca diş tedavileri sağlanan hastalara SGK İl Müdürlüklerince ödeme
yapılmadığı şikayetleri üzerine Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na bir
yazı gönderilerek ödemelerin geciktirilmeden yapılması istenmişti. SGK ilk
olarak TDB’ye yazılı olarak bilgi vermiş
ve söz konusu ödemelerin usulüne
uygun olarak yapıldığını bildirmişti.
Dergimizin 37. sayısında yer alan haberde, 15/01/2010 tarihi itibariyle
SGK kapsamına alınan devlet memurları ve %40 ve özürlü hastaların teb-
liğ koşullarına uygun olarak serbest
dişhekimlerine yaptırdıkları diş tedavi
giderlerinin ödenmediği, ödenmeme gerekçesi olarak kurumun yazılımında diştedavi ibaresinin olmadığı
gösterilmekteydi. Konuyla ilgili şikayetlerin devam etmesi üzerine SGK
18.06.2010 tarihinde tüm illerdeki
SGK İl Müdürlüklerine ödemelerin
yapılması yolunda talimat verildiğini
bildirildi.
Döner Sermaye Yönetmeliği’nde
değişiklik yapıldı
Sağlık Bakanlığı, 12/05/2006 tarihli
ve 26166 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık
bakanlığına bağlı personele “Döner
Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme
Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile
ilgili değişiklik yaptı. Yönetmelik
30/07/2010 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Yönetmelikte 2 konu
dikkatleri üzerine topladı
Yönetmeliğe göre, Ek ödemenin hesaplanmasında serbest çalışma katsayısı kaldırıldı.Buna bağlı olarak kamuda çalışan muayenehanesi olan hekim
ile olmayan hekim arasındaki döner
sermaye puan farkları kaldırıldı.Yönetmelik gereği kamuda çalışan bütün
hekimler muayenehaneleri dahi olsa
döner sermaye ödemelerinden aynı
oranda yararlanacak. Diğer konu ise
Anayasa mahkemesinin 5947 sayılı
Tam Gün yasasının 1. maddesi hakkında verdiği iptal kararına rağmen ek
ödemenin hesabında unvanlara göre
farklı tavan kaysayıları belirleyen çizelgenin Ek-1 de aynen yer alması oldu.
Sağlık Bakanlığı 4-B sözleşmeli
personel alım kurası sonuçlandı
2010 Yılı 2. Dönem İlk Defa Ve Yeniden (Emekli Olan Tabip Ve Uzman
Tabipler Dahil) Açıktan Atama Kurası sonuçlandı. Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun Ek–1’inci maddesi
(4924 sayılı Kanunla eklenen) ile
34
15.02.2004 tarihli ve 25374 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlülüğe giren “Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Açıktan Kura ile Atanacak
Bazı Sağlık Personelinin Atama Esas
ve Usullerine İlişkin Yönetmelik” hü-
kümlerine göre Sağlık Bakanlığı ve
diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarının ihtiyaçları için, Uzman Tabip, Tabip, Diş Tabibi ve Eczacı kadrolarına
18/06/2010 tarihinde kura ile atama
yapıldı.
dişhekimi
haber
35
haber
dişhekimi
Diş Hekimleri Fakülteleri
Dekanlar Konseyi kuruldu
Diş Hekimleri Fakülteleri Dekanları Konseyi, 17 Diş Hekimliği Fakültesi dekanının katılımıyla Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde gerçekleştirilen toplantı sonucu kuruldu.
Prof. Dr. Gürcan Eskitaşçıoğlu
36
Dekanlar toplantısının organizasyonunu üstlenen ve toplantıya başkanlık
yapan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Gürcan Eskitaşçıoğlu’ nun önerisi ve
diğer toplantı katılanlarının bu öneriyi
desteklemesiyle Diş Hekimleri Fakülteleri Dekanlar Konseyi kurulmasına oy
birliği ile karar verildi.
Konseyin amacı; ülkemizde mesleğimizin alanı içine giren sorunlara çözümler
getirmek, yurt dışına akredite olmasını
sağlamak ve Diş Hekimliği Fakülteleri
arasındaki ilişkileri güçlendirerek, çözüm gerektiren konularda hızlı ve etkin
bir paylaşım sağlamak olarak belirlendi.
28 Mayıs 2010 tarihinde yapılan toplantıda Prof. Dr. Gürcan Eskitaşçıoğlu ve Prof. Dr. Derviş Yılmaz (Gazi
Üniversitesi), Prof. Dr. Celal Tümer’i
(Hacettepe Üniversitesi) Konsey Genel
Sekreterliği’ne aday gösterdiler. Prof.
Dr. Celal Tümer’in konsey genel sekreterliğine getirilmesi onaylandı ve oy
birliği ile kabul edildi. Daha sonra konseyin diğer üyelerinin seçimine geçildi.
Konseyin diğer üyelikleri için, Prof. Dr.
İlknur Tanboğa (Marmara Üniversitesi), Prof. Dr. Hasan Meriç (İstanbul
Üniversitesi), Prof. Dr. Gürcan Eskitaşçıoğlu (Yüzüncü Yıl Üniversitesi), Prof.
Dr. Sina Uçkan (Başkent Üniversitesi),
Prof. Dr. Adnan Öztürk (Ankara Üniversitesi ) ve Prof. Dr. Celal Artunç’un
(Ege Üniversitesi) isimleri önerildi ve oy
birliği ile yürütme kurulu asil üyeliklerine
getirilmeleri onaylandı. Yürütme kurulu
yedek üyeliğine ise Prof. Dr. Abubekir
Harorlı (Atatürk Üniversitesi) getirildi.
Konsey, ikinci toplantısını 24 Haziran
2010 tarihinde Bursa’da 24 dekanın
katılımıyla gerçekleştirdi ve bilimsel,
ekonomik ilişkiler gibi ek komisyonlar
oluşturuldu.
Yılda iki kez toplanacak olan konseyin
bir sonraki toplantıları 2010 Kasım
ayında Gaziantep ve 2011 Mayıs ayında Erzurum’da yapılacak.
dişhekimi
haber
37
Dosya: Üniversite - Fakülte
dişhekimi
Yedisi devlet biri vakıf
8 üniversite
daha kuruluyor
TBMM Genel
Kurulu’nda, 7’si
devlet, 1’i vakıf
olmak üzere 8 yeni
üniversitenin
kurulmasına ilişkin
tasarı kabul
edilerek yasalaştı.
Kanuna göre, Ankara’da ‘’Yıldırım Beyazıt’’, Bursa’da ‘’Bursa Teknik’’, İstanbul’da
‘’İstanbul Medeniyet’’, İzmir’de ‘’İzmir Katip Çelebi’’, Konya’da ‘’Konya’’, Erzurum’da
‘’Erzurum Teknik’’ ve Kayseri’de ‘’Kayseri Abdullah Gül’’ devlet üniversiteleri ile
Antalya’da ‘’Uluslararası Antalya Üniversitesi’’ vakıf üniversitesi kurulacak
8 yeni üniversite kurulmasına ilişkin tasarı
Meclis Genel Kurul’unda kabul edildi, ancak İzmir’de kurulacak yeni üniversitenin
adına yönelik tartışmalar hala sürüyor.
CHP ve MHP’li milletvekilleri İzmir Katip
Çelebi Üniversitesi’nin adının değiştirilmesi konusunda önergeler verdiler. Üniver-
sitenin adının ‘’Zübeyde Hanım Üniversitesi’’ olmasını öneren CHP milletvekilleri
adına konuşan İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, İzmirlilerin bu yönde isteklerinin
olduğunu ifade etti. Zübeyde Hanım’ın
Atatürk’ün annesi olduğunu ve mezarının
Karşıyaka’da bulunduğunu anımsatan Baratalı, böylece ilk defa bir hanımın adının
bir üniversiteye verilmiş olacağını kaydetti.
Hazırlanan önerge önce komisyonda daha
sonra Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmedi. CHP’nin önergesini kabul etmeyen
isimlerden biri de Genel Kurul’daki görüşmelere katılan Milli Eğitim Bakanı Nimet
Çubukçu idi.
Milletvekilleri yeni kurulan üniversiteleri değerlendirdi
Tasarının görüşmeleri sırasında söz
alan milletvekilleri yeni kurulacak
üniversitelerle ilgili olarak görüşlerini
bildirdiler.
Necla Arat
CHP İstanbul Milletvekili
AK Parti iktidarının her
yıla 14 üniversite sığdırdığını söyledi. Arat,
“Altyapıları tamamlanmamış, yangından
mal
kaçırırcasına,
vizyonu ve misyonu
eksik, lise standardında üniversiteler
kurulmasının yararı yok” dedi. Bilkent
Üniversitesi’nin adının
“İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi” olarak değiştirilmesine hiçbir
38
itirazlarının olmadığını belirten Arat,
Kayseri Abdullah Gül Üniversitesiyle
ilgili olarak, ‘’Ancak prensip olarak
yaşayan kişilerin adlarının verilmesini
doğru bulmuyoruz, ciddi devlet yönetimi ile bağdaştıramıyoruz’’ dedi.
Öğrencilerin barınma sorunlarının
çözülmesi gerektiğini dile getiren
Arat, bunun son derece önemli olduğunu vurguladı. Arat, Uluslararası
Antalya Üniversitesi’nin kurulması
için ‘’özel ve ayrıcalıklı bir işlem yapıldığını’’ savundu.
Nezir Karabaş
BDP Bitlis Milletvekili
Tasarı üzerinde grubu adına yaptığı konuşmada, üniversitelerin, her
düşüncenin özgürce tartışılabildiği
yerler olması gerektiğini belirtti. Üniversitelerin özerk ve demokratik
olması,
yönetimlerini üniversitelerin seçmesi
gerektiğini vurgulayan Karabaş,
üniversitelerdeki
öğretim üyesi sayısının artırılmasının önemine de
işaret etti.
Sacid Yıldız
CHP İstanbul Milletvekili
“Siyasi gerekçelerle’’ üniversite
kurulduğunu, bu
nedenle
kalite
düşüklüğü yaşandığını öne sürdü.
Üniversitelerin
öğretim elema-
Dosya: Üniversite - Fakülte
dişhekimi
nı açığının çığ gibi büyüdüğünü
anlatan Yıldız, bunun temel nedenlerinden birisinin ücretlerin
düşüklüğü olduğunu, ücretlerin
günün şartlarına göre yeniden
ayarlanması gerektiğini belirtti.
Mustafa Kalaycı
MHP Konya Milletvekil
Üniversitelerin nitelik açısından dünya
standartlarının
gerisinde olduğunu
söyledi. Kalaycı,
üniversitelerin özerk
olması gerektiğini
ifade etti.
Mithat Melen
MHP İstanbul Milletvekili
lundu. Geylani, Hükümetin, ‘’tabela
üniversiteler’’ açmaktan vazgeçmesi
gerektiğini söyledi.
Sadık Badak
AK Parti Antalya Milletvekili,
Tasarının
kabulü
halinde Türkiye’deki
üniversite sayısının
154’e
çıkacağına
dikkati çekti. Çağdaş ülkelerde 250
bin nüfusa bir üniversite düştüğünü, bu kritere göre
Türkiye’de 290 üniversitesi olması
gerektiğini söyleyen Badak, ‘’Daha
130 üniversiteye ihtiyaç var. Diğer
ülkelerle mesafeyi hızla kapatmalıyız’’ dedi.
Nimet Çubukçu
Milli Eğitim Bakanı
“Her 3 günde bir üniversite kurulduğunu, ancak nitelik konusunda sıkıntıların bulunduğunu’’ belirtti. Melen,
Türkiye’nin dünya standardında
üniversite sayısının çok az olduğunu kaydetti.
Hamit Geylani
BDP Hakkari Milletvekili
Hiçbir hazırlık yapılmadan alış veriş
merkezi açılır gibi
üniversite açıldığını
iddia ederek, “Açılan üniversiteler
seçim
yatırımıdır” iddiasında bu-
Her ile yeni üniversite kurulsa da üniversite talebinin, sistemin arzına göre
hala çok yüksek olduğunu kaydetti.
Çubukçu, TBMM Genel Kurulu’nda,
8 yeni üniversite kurulmasına ilişkin
tasarı üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Üniversite sayısını
iktidarlarında 76’dan 146’ya çıkardıklarını belirten Çubukçu, 2002’de
1 milyon 916 bin öğrenci varken,
2010’da bu sayının, yüzde 184 artışla 3 milyon 529 bine yükseldiğini
kaydetti. Nimet Çubukçu, ‘’Son 3-4
yılda devlet vakıf üniversitelerinin sayısındaki patlama, güçlü bir küresel
aktör olma yolunda ilerleyen ülkemizin gelecek adına yaptığı en anlamlı ve önemli yatırımlardan birisidir’’
dedi. Bakan Çubukçu, yükseköğretime rekabet ve taze bir kan getiren
yeni üniversitelerin açılmasını desteklediklerini söyledi. Üniversitelere
öğretim elemanı temini için, yurt
dışına lisans yapmak üzere öğrenci
gönderdiklerini dile getiren Çubuk-
çu, ‘’2002-2003 yıllarında, üniversitelerdeki öğretim elemanı sayısı
74 bin 134 iken, bugün bu sayı 97
bin 923’e ulaşmıştır. Ancak bunun
da yeterli olduğunu söylemek mümkün değil’’ dedi. Nimet Çubukçu,
“Her ile yeni üniversite kurarak
ve yeni vakıf üniversitelerinin
kurulmasını destekleyerek yükseköğrenim talebini önemli bir
ölçüde karşılasak da üniversite
talebi, sistemin arzına göre hala
çok yüksek” diye konuştu.
Tasarıyla; Ankara, Bursa, Erzurum,
Kayseri, İzmir, İstanbul ve Konya’da
devlet üniversitesi, Antalya’da ise
vakıf üniversitesi kurulacağını ifade
eden Çubukçu, 56 fakülte, 11 yüksekokul ve 23 enstitüden oluşacak
bu üniversitelerin öğrenim elemanının karşılanması amacıyla 13 bin
248 akademik, 4 bin 940 da idari
kadronun tahsis edileceğini kaydetti. Çubukçu, tasarıyla ayrıca, Bilkent
Üniversitesi’nin adının ‘’İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi’’ olarak
değiştirileceğini söyledi. Tümü üzerinde milletvekillerinin sorularını da
yanıtlayan Çubukçu, norm kadro
dışında ders anlatacak öğretmen
açığı olarak değerlendirildiğinde bugün itibariyle 78 bin öğretmen açığı bulunduğunu bildirdi. Çubukçu,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde
bazı üniversitelerin ‘’etnik bir tutum
içerisinde olduğu’’ iddialarıyla ilgili
kendilerine bir şikayet iletilmediğini
ifade etti.
39
Dosya: Üniversite - Fakülte
dişhekimi
Üniversitelerin yanı sıra
Dişhekimliği
fakültelerinin sayısı
hızla artıyor
Her alanda ve hızla açılan üniversiteler hakkında pek çok kesimden de
tepkiler geliyor.
200 üniversiteye evet ama
YÖK’ün güdümündeki
üniversitelere hayır
Gazeteci ve eğitimci Abbas Güçlü,
Milliyet Gazetesi’ndeki köşesinde
yayınladığı, “Bakkal dükkanı gibi
üniversite açılmaz. Siyasetçiler istiyor diye her ile bir üniversite kurulmaz. Hadi bir şekilde açıldı, kuruluş
çalışmaları tamamlanıncaya kadar
kendi yağları ile kavrulsun denilmez”
satırlarıyla yaşanan sıkıntıları ifade
ettiği ve YÖK’ü eleştirdiği yazısında
Türkiye’de yeni üniversitelerin açılmasını ve bunun getirdiği sorunları
şöyle özetlemiş.
”Türkiye’de üniversitelerin açılması şöyle oluyor. Önce kuruluş yasası
TBMM’den çıkıyor. Öğrenime başlama iznini ise YÖK veriyor.
Üniversite açılması konusunda iktidarlar farklı amaçlar güdebilirler.
Ama YÖK’ün bu konudaki referansı,
akıl, bilim, kalite ve çağdaşlık olmalıdır. Peki, bu öyle mi? Evet demek
o kadar zor ki! Özellikle de son dönemlerde...
40
Bu yüzden de olası bir yeterlilik sınavı, kesinlikle YÖK’ün kontrolünde
olmamalıdır. Niye mi? Çünkü:
- YÖK, üniversiteye girişteki baraj puanlarını çok aşağılara çekti. Örneğin,
100 üzerinden 15, barajı geçmek
için yetiyor. Kontenjanlar da boş kaldığı için, yüzde 15’lik bir başarıyla
hemen her fakülteye girmek mümkün olabiliyor. Girildiği gibi mezun
da olunuyor.
- Üç beş kadrolu öğretim üyesi bile olmayan fakültelere öğretime başlama
izni veriliyor. O da yetmiyor, birkaç yıl
sonra yüksek lisans ve doktora eğitimi vermelerine olanak sağlıyor.
- Altyapısı var yok demeden kontenjanları sürekli artırıyor.
- Üniversite kavramının yıpranması
için elinden geleni yapıyor. Derme
çatma binalarda, iş hanlarında ya
olmadık yerlerde eğitim verilmesine
seyirci kalıyor.
- Anayasal görevlerinden biri olan
ülke ihtiyaçları ve istihdama yönelik
bir eğitim anlayışı göz önünde bulundurulmuyor.
- Ve en önemlisi de üniversiteleri
daha özgür ve özerk hale getireceğine, daha da dar kalıpların içerisine
sıkıştırıyor.
İşte bu yüzden 200 üniversiteye evet
ama YÖK’ün güdümündeki üniversitelere hayır.”
Türk Tabipler Birliği konuya ilişkin “Tıp Fakülteleri - Tıp Eğitiminde Kriz” çalıştayı düzenledi
Tıp fakültelerinin içinde bulunduğu krizi 27.Mart.2009 tarihinde
Ankara’da oluşturduğu çalıştayda
her yönüyle inceleyen Türk Tabipler
Birliği(TTB), Nisan ayında da YÖK
Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı
ziyaret ederek çalıştay raporundaki
ana başlıkları tartıştı, çözüm önerilerini sundu. TTB, çalıştayın ardından
yayınladığı sonuç bildirgesinde sorunları şöyle özetledi.
3 Tıp fakülteleri bugün ciddi bir krizin içindedir.
3 Plansız biçimde, alt yapı olanakları oluşturulmadan, tıp fakültesi
sayısı ve öğrenci kontenjanı eğitim
kalitesini tehlikeye sokacak şekilde
artırılmıştır.
3 Tıp Eğitimi Anabilim Dallarının Tıp
Fakültelerinden alınarak Sağlık Bilimleri Enstitülerine bağlanması tıp
eğitimi niteliğini olumsuz etkileyecektir.
Dosya: Üniversite - Fakülte
dişhekimi
3 Tıp fakülteleri için yürütülmekte
olan norm kadro çalışması ile akademik kadro temini ve geçişleri engellenmiş, akademisyenlerde ciddi
kaygı ve motivasyon eksikliği yaratılmıştır.
3 Hekimler için yürürlükte olan zorunlu hizmet şimdi de rotasyon adı
ile öğretim üyelerine bir kez daha
uygulanmaktadır.
3 Bunun yanı sıra tıp fakültelerinin
finansman yapısı değiştirilerek
kamusal destek azaltılmakta, tamamen döner sermayeye bağımlı
kılınmaktadır. Sonuçta akademik
merkezlerin işletmeye dönüştürülmesi bilimsel mali sıkıntılar doğurmaktadır.
3 Bu finansal yapı içerisinde tam
gün çalışma sistemine geçilmesi
ve bunun performans sistemi ile
döner sermaye gelirlerinden karşılanması planlanmaktadır. Bu durumda akademik merkezler eğitim
ve araştırma işlevlerinden daha
da uzaklaşarak iyiden iyiye hizmet
hastanelerine dönüşecektir.
3 Tüm bu süreci aslında bir piyasalaştırma süreci olarak tanımlamak
mümkündür. Sağlık Bakanlığı rekabete dayalı piyasa yönelimli sağlık
hizmeti sunumu için gerekli düzenlemeleri yaparken YÖK de aynı
doğrultuda üniversite yapılanmasını değiştirmektedir. Bu durumda
krizin öncelikle tıp fakültelerinde
hissedilmesi tesadüf değildir. Sağlık Bakanlığı ve YÖK çalışmalarının
kesişme alanı olarak tıp fakülteleri
öncül bir alarm noktası oluşturmuştur.”
Dişhekimliği fakültelerinin
sayısı 31’e ulaştı
Teknik ve altyapı eksiklikleri ile akademikl kadro bina ve teknik personel tahsisi yapılamadığı için henüz
eğitim verilemeyen fakültelerin sorunları görmezlikten gelinerek yeni
dişhekimliği fakültelerinin onayları
hızla veriliyor. Bu nedenle dişhekimliği fakülltelerinin sayısı da 2002 yılında 19 iken 2010 yılında 31’e ulaştı.
TDB’den yeni kurulan
dişhekimliği fakültelerine tepki
Türk Dişhekimleri Birliği, 26 Şubat
2010 tarihinde Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nin
kurulmasına ilişkin Bakanlar Kurulu
Kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından düzenlediği basın
açıklamasında, dişhekimliği fakültelerinin kurulmasına ilişkin tepkilerini
şöyle ifade etmişti:
“Nüfus artışı, koruyucu hizmetler,
ağız diş sağlığı kültürü ve alışkanlıklar, eğitim, uzmanlık, istihdam,
coğrafi dağılım, orta ve uzun vadeli
sağlık hedefleri v.b. göz önüne alınmadan dişhekimliği fakültesi açmanın ülke kaynaklarının israfı anlamına geldiği defalarca dile getirilmiştir.
Ülkemizdeki mevcut dişhekimleri
verimli olarak kullanılmazken, yargı
kararlarına rağmen manevra üstüne manevra ile tebliğler, genelgeler
yayına sokup vatandaşın hizmete
ulaşımı engellenirken, yeni dişhekimliği fakültelerini peş peşe açmanın,
üstüne üstlük kontenjanları da arttırarak hiç durmadan işsiz dişhekimi
yaratmanın, hangi hesaba ve mantığa dayandırıldığını gerçekten anlamıyoruz.Ağız ve diş hastalıklarından
korunmanın yönteminin koruyucu
uygulamalar olduğu temel ilkesi göz
ardı edilerek; toplumun ihtiyaç ve
talebinin ne olduğuna bakılmaksızın
popülist siyasi yaklaşımların ışığında
adeta birer seçim yatırımı haline dönüştürülen dişhekimliği fakültelerinin kurulması, ne AB kriterleri ile ne
de bilimsel anlayışla örtüşmemektedir. Siyasiler, eğer bu ülke insanına
gerçekten hizmet etmek istiyorlarsa,
yeni fakülteler açmak yerine, acilen
koruyucu programları uygulamaya
koymalıdırlar.“
MEVCUT DİŞHEKİMLİĞİ
FAKÜLTELERİ VE
KURULUŞ YILLARI
İstanbul
1908
Hacettepe
1963
Marmara
1963
Ankara
1963
Gazi
1968
Ege
1968
Atatürk
1971
Dicle
1976
Selçuk
1987
Ondokuz Mayıs
1992
Çukurova
1993
Süleyman Demirel
1995
Uludağ
1995
Cumhuriyet
1996
Yeditepe
1996
Başkent
1999
Erciyes
2001
İnönü
2001
Kırıkkale
2002
Karadeniz Teknik
2003
Kocaeli
2006
Gaziantep
2006
İstanbul Aydın
2007
Zonguldak Karaelmas
2008
Eskişehir Osmangazi
2008
Yüzüncü Yıl
2008
Ordu
2009
İstanbul Yeni Yüzyıl
2009
İstanbul Metropol
2009
Abant İzzet Baysal
2010
Bezmi Alem
2010
41
röportaj
dişhekimi
Yeni açılan dişhekimliği
fakültelerini dekanlarına sorduk
İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ
İnönü Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi
Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Serkan Polat
ile 2009-2010 eğitim öğretim yılı itibariyle öğrenci kabul eden fakülteleriyle
ilgili olarak konuştuk.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
1974 Ankara doğumluyum. 1996 yılında Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nden mezun oldum. 2002
yılında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve
Cerrahisi Anabilim Dalı’ nda doktor,
2006 yılında doçent unvanı aldım. Bir
yıl önce İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nde göreve başladım.
Daha önceki görev yeriniz neresiydi?
Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları
ve Cerrahisi AD’nda çeşitli görevlerde
bulundum.
Fakülteniz hakkında genel bir bilgi
alabilir miyiz?
Fakültemizin kuruluş kararı 2001 yılında
alınmıştır. Ancak fiili kuruluş, dekanımız
Prof. Dr. Ünsal Özgen’ in Nisan 2009
yılında atanması ile başlamıştır. Hızlı ve
sağlıklı bir süreçle; kaba inşaat halindeki binamız bitirilmiş, tüm anabilim dallarında öğretim üyeleri göreve başlamış,
gerekli demirbaş ve sarf malzemeleri
temin edilmiş ve 4 Ocak 2010 itibariyle hasta kabulüne başlanmıştır. 6 aylık
süreçte 21000’den fazla hastaya diş tedavi hizmeti sunuldu. Turgut Özal Tıp
Merkezi ameliyathanesinde kurulmuş
olan ve genel anestezi altında; diş çekimi, diş taşı temizliği ve dolgu gibi diş
tedavi hizmeti verilecek olan “Engelli
42
Doç. Dr. Serkan Polat
Hasta Merkezi”miz ise bu ay içerisinde
hizmete açılacak.
8 adet Science Citation Index’ te taranan dergilerde 8 farklı yayın basılmış
durumdadır.
Geçen yıl Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’ nde eğitimlerine başlayan 21
öğrencimiz ile birlikte 1. sınıfa başlayacak öğrencilerimiz bu yıl fakültemizde
eğitim göreceklerdir.
Ağız, Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi
AD ve Ortodonti AD’da doktora programımız yürütülmektedir. Diğer anabilim
dallarımız için YÖK’e başvuru yapılmış
durumdadır.
Fiziki alt yapı anlamında fakültenizi
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni kurulmuş olan fakültemizin fiziki
imkânları düşünüldüğünde, Türkiye’de
bir benzerimizin olmadığını düşünüyoruz. Mevcut binamız tam otomatik mer-
kezi klima sistemi ile iklimlendirilmektedir ve yaklaşık 5000 m2 kapalı alanı
bulunmaktadır. 35 diş üniti sayısı birkaç
ay içerisinde ikiye katlanacaktır. 7 gün
24 saat güvenlik hizmeti sunulmaktadır.
100 araçlık otoparkımız mevcuttur.
Ek binamız tamamlandığında kapalı
alanımız 8000 m2’ye çıkacaktır. Genel
anestezi uygulanacak 2 ameliyathane,
6 ünitlik lokal ameliyathane ve 4 yataklı
servis imkanımız olacaktır. Ayrıca tıbbi
ve enfekte sıvı atıkların şehir kanalizasyonundan ayrılarak uygun şekilde bertaraf edilmesi için alt yapı hazırlanacaktır.
Fakültenizin kadrosu hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Fakültemizde 3 doçent, 15 yardımcı doçent olmak üzere 18 öğretim üyesi ve
20 asistan görev yapmaktadır. 32 idari
personelimizle birlikte toplam personel
sayımız 70’tir.
röportaj
dişhekimi
Yeni açılan bir fakülte olarak öne çıkacak bir çalışmanız eğitimde farklı
bir rotanız var mı?
Fakültemizin ortak çalışma ruhuna sahip genç ve dinamik ekibi en güçlü yanımız olarak değerlendirilmektedir. Tüm
personelimizin katılımı ile geçen sene
sonunda gerçekleştirdiğimiz toplantılarla, fakültemizin varoluş nedenleri, ufku
belirlendi. GZFT (güçlü, zayıf, fırsatlar,
tehditler) analizi gerçekleştirilerek stratejik planlama yapıldı. Tüm faaliyetlerimiz bu plan çerçevesinde gerçekleştirilmekte.
Bu yıl içerisinde TS-EN-ISO 9001:2008
kalite yönetim sistemi gereklerini yerine
getirme ve belgelendirme, 5 yıl içerisinde Uluslar Arası Birleşik Komisyon ( JCI)
akreditasyonu hedeflenmiştir.
Öğrenci ders programlarımız belirlenirken Bologna Süreci ve Avrupa Diş Hekimliği Eğitimi Derneği (ADEE) çalışma
grubu raporları temel alınmıştır. Üniversitemizin Avrupa Komisyonu’ndan
AKTS ve Diploma eki etiketi alması için
yoğun çaba gösterilmektedir.
Öğrenci kapasiteniz nedir?
Mevcut binamızda 3 sınıfta toplam 90
öğrenci kapasitemiz var. Öğrencilerimiz
için 20 kişilik preklinik laboratuarımız,
20 kişilik alçı laboratuarı ve porselen
laboratuarımız mevcut. Bu yıl inşaatına
başlanacak olan ek binamız tamamlandığında sınıf sayımız 5’e öğrenci
kapasitemiz 150’ye çıkacaktır. 60 kişilik
preklinik laboratuarı, 40 kişilik fantom
laboratuarı, porselen laboratuarı, klinik
öğrenci laboratuarı ve alçı laboratuarlarımız ile öğrencilerimizin tüm ihtiyaçlarına karşılık verecek alt yapımız hazır
olacaktır.
Dekanlar Konseyi ile ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Dekanlar Konseyi’nin diş hekimliği fakültelerinin ortak sorunlarının çözümü
için farklı bakış açıları getireceğini, güç
birliği yapılmasını sağlayacağını ve yararlı olacağını düşünüyorum. Atatürk’ün,
fakültemizin girişine de yazdığımız “Büyük işler, önemli girişimler ancak ortak
çalışma ile sağlanabilir” sözünü sizlerle
paylaşmak isterim.
KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naime Bilinç Bulucu, 2009 - 2010 eğitim
öğretim yılı itibariyle öğrenci kabul
eden fakülteleriyle ilgili olarak dergimizin sorularını yanıtladı.
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1966 Ankara doğumluyum. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’ nden mezun oldum. 1993
yılında Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Diş Hastalıkları ve Tedavisi Anabilim Dalı’ndan doktora aldım.
1995 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne yardımcı
doçent olarak atandım. Aynı üniversitede 2000 yılında Doçent, 2008 yılında Profesör unvanı aldım. 2009 Aralık
ayında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ nde Dekan
olarak göreve başladım.
Fakülteniz hakkında kısa bir bilgi
alabilir miyiz?
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi 13 Şubat 2008 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile kuruldu.
2009 - 2010 eğitim - öğretim yılı itibarıyla 30 öğrencimiz fakültemize kayıt
Yeni açılan bir fakülte
olarak öne çıkacak bir
çalışmanız,
eğitimde
farklı bir rotanız var
mı?
Fakültemiz yeni kurulmuş
Fakültenizin kadrobir fakülte. Genç ve dinasu ve öğrenci kapamik bir kadroya sahip olsitesi hakkında bilgi
mamız en büyük avantaverebilir misiniz?
jımız. Öğrencilerimiz bazı
Fakültemizde 1 profedersleri İngilizce görecekProf. Dr. lerdir. Bunun için İngilizsör, 7 tane yardımcı
Naime Bilinç Bulucu ce hazırlık sınıfı mevcut.
doçent bulunmakta.
Ayrıca 8 araştırma göBilimde geçerli olan dil
revlisi Ondokuz Mayıs
İngilizcedir. Böylece yeniÜniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde likleri takip edebilecek seviyede lisana
görevlendirilerek doktora eğitimlerini hakim olabilecekler. Günümüz koşullayapmakta. Öğrenci kapasitemiz ise 31 rında mezuniyet sonrası eğitim devam
öğrenci.
etmekte. Bu yüzden öğrencilerimize
gerekli derslerin yanında bilgiye ulaşma
Fiziki alt yapı anlamında fakülteni- ve ömür boyu öğrenme davranışını kazi nasıl değerlendiriyorsunuz?
zandırabilmek en büyük hedefimizdir.
Fakültemiz Tıp Fakültesi binasında
tahsis edilen bir katta idari ve eğitim Dekanlar Konseyi ile ilgili değerlenhizmeti ile Uygulama ve Araştırma dirmelerinizi alabilir miyiz?
Hastanesinde tahsis edilen katta klinik Sayısı artan diş hekimliği fakülteleri arahizmeti vermekte. Eğitim için tedavi, sında bir iletişim kurmak, ortak müfreprotez ve fantom laboratuarlarımız dat yapılanması hazırlamak, görüş ve
mevcut. Fakülte binamızın proje çizimi bilgi sağlayabilmek için kurulan Konseyapım aşamasında.
yin çok faydalı olacağını düşünüyorum.
yaptırdı. Bunlardan 20
öğrenci yabancı dil hazırlık sınıfında, 10 öğrenci de birinci sınıfta
eğitim görmekte.
43
röportaj
dişhekimi
Prof. Dr. Burhan Şenatalar:
‘Her ile bir üniversite’ sloganı
çok yanlıştır, aldatıcıdır
Türkiye’de yeni kurulan üniversitelerin
sayısı hızla artıyor. 2006 yılında toplam
93 olan üniversite sayısı bugün 150
dolayında. Neden bu ivmeyle üniversite açılıyor? Eğitim kalitesi, öğretim
elemanı yeterliliği nasıl? Konuyla ilgili
sorularımızı 2001-2005 döneminde
YÖK üyeliğinde bulunmuş, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Burhan ŞENATALAR dergimiz için yanıtladı.
Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir
miyiz?
2000 yılından bu yana İstanbul Bilgi
Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesiyim. 1969 - 2000 arasında
İstanbul Üniversitesi’nde, önce İktisat
Fakültesi’nde, 1981’den itibaren Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yaptım. Almanya, İngiltere ve ABD’de çeşitli üniversitelerde konuk araştırmacı
olarak bulundum. 1970’li yıllarda asistan derneğimiz TÜMAS’ın, 1990’lı
yıllarda da Üniversite Öğretim Üyeleri
Derneği’nin yönetiminde görev aldım.
2001-2005 döneminde Cumhurbaşkanı Sezer’in atamasıyla YÖK üyeliğinde bulundum.
Ülkemizde yeni açılacak üniversite ve fakültelerin kararlarını
kimler ve nasıl alıyor? Hangi
ölçütler göz önünde bulunduruluyor?
Üniversite açılması anayasanın 130.
maddesine göre bir yasanın kabulünü
gerektirir. Dolayısıyla son kararı Meclis
verir. Uygulamada devlet üniversitelerinin açılması esas olarak bir hükümet
kararıdır. Bugünkü hükümet her ilde
bir üniversite açılmasını bir temel hedef olarak koymuştu. Şu anda devlet
üniversitelerinin sayısı 100 dolayına
ulaştı.
Hükümet neden böyle bir tercihte
bulunuyor?
Bunun esas olarak iki nedeni var Biri
genel: Yeni üniversiteler açarak toplam
kontenjan yükselmiş ve daha çok sayıda lise mezunu üniversiteye gidebilir
oluyor. İkinci neden daha çok yeni üniversite açılan illerle ilgili: Bir ilde üniversite açıldığında oraya gelen öğrenciler
çeşitli mal ve hizmetlerle ilgili ciddi bir
talep artışı yaratıyor. Örneğin kiralık ev,
yurt, gıda maddesi, giyim eşyası talebi
artıyor, lokanta-kafe sektörü genişliyor
vb. Ayrıca bir üniversite demek çoğu
durumda bir tıp fakültesi demek. Bu
da o yörenin insanları için çok önemli bir olanak. Nihayet o ilde veya o ile
yakın yerlerde insanlar çocuklarının
bir üniversiteye gitme şansını önemsiyorlar. İstanbul, Ankara gibi büyük
kentlere gitmelerini hem ekonomik,
hem kültürel nedenlerle istemeyenler
de az değil. Görüldüğü gibi, herhangi
bir akademik kriterden söz etmedim.
Hükümetin de akademik kritere göre
davrandığını iddia edene de rastlamadım.
2002 yılından sonra üniversite sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversite sayısında ilk artış 1981 yı-
dişhekimi
lında YÖK yasasının kabulüyle oldu ve
mimarlık-mühendislik akademileri ile
iktisadi-ticari bilimler akademilerinin
üniversitelere dönüştürülmesi ile Marmara, Mimar Sinan, Yıldız Teknik, Gazi
gibi üniversiteler doğdu. Bu kurumlar
zaten yıllardır yüksek öğretim hizmeti vermekteydiler. Dolayısıyla sistemin
bütünlük kazanması açısından doğru
bir adımdı bence. Daha sonra 1992 yılında DYP-SHP koalisyonu döneminde
21 üniversite kuruldu. Bunların çoğu
orta gelişmişlik düzeyinde diyebileceğimiz illerdeydi. 1994’e gelindiğinde
toplam üniversite ( ve yüksek teknoloji
enstitüsü ) sayısı 56 idi, bunların sadece üçü vakıf üniversitesiydi (Bilkent,
Koç, Başkent). Bu üniversiteler 42 ile
yayılmış durumda idi. Görüldüğü gibi
sadece üç veya beş ilde toplanmış değildi. 1994-2006 arasında çok sayıda
vakıf üniversitesi açıldı ve toplam üniversite sayısı 78’e ulaştı. AKP hükümeti ilk sayısal sıçramayı Mart 2006’da
gerçekleştirdi ve 15 yeni devlet üniversitesi kurdu, bunların kurulduğu iller
arasında Uşak, Kastamonu, Kırşehir,
Yozgat, Adıyaman gibi iller vardı.
Bu arada vurgulanması gereken bir
nokta da şudur: Yeni bir üniversite
kurulması demek, her zaman sıfırdan
bir üniversite kuruluyor anlamına gelmeyebilir. Örneğin 2006’da kurulan
Tekirdağ Üniversitesi Edirne’deki Trakya Üniversitesi’nden bazı bölümlerin
ve dolayısıyla o bölümlerdeki öğretim
üyelerinin ayrılmasıyla kuruldu. Bir diğer nokta da şudur: Bir yeni üniversite
kurulduğunda her bölümü hemen öğrenci alacak anlamına da gelmez.
Mezun olanların istihdam sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversite açılan ilin sosyo-ekonomik
gelişmişliği, kültürel ortamı, ulaşım
olanakları çok önemlidir. Dolayısıyla
‘her ile bir üniversite’ sloganı çok yanlıştır, aldatıcıdır. Kimleri aldatmak anlamına geliyor? Çok elverişsiz ortamlarda kurulan üniversitelere gidecek
öğrencileri ve ailelerini. Bu tür kurum-
Üniversite açılan ilin
sosyo-ekonomik gelişmişliği, kültürel ortamı, ulaşım
olanakları çok önemlidir.
Dolayısıyla ‘her ile bir
üniversite’ sloganı çok
yanlıştır, aldatıcıdır. Kimleri aldatmak anlamına
geliyor? Çok elverişsiz ortamlarda kurulan üniversitelere gidecek öğrencileri
ve ailelerini. Bu tür kurumlarda öğrenim gören
gençlerin yarın iş bulma
olanakları da doğal olarak
düşük olacaktır.
larda öğrenim gören gençlerin yarın
iş bulma olanakları da doğal olarak
düşük olacaktır.
Yeni açılan üniversitelerin eğitim
kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2006’da kurulan üniversitelerin bile
pek çoğunda yeterli öğretim elemanı
yoktur. Genç öğretim elemanları üzerinde aşırı bir ders yükü, çoğu zaman
ayrıca bir idari görev yükü vardır, kendilerini geliştirmeye ayıracak zamanları kısıtlıdır. Son dönemde açılan devlet
üniversitelerinin çoğu nüfusça çok
küçük, ekonomik olarak zayıf, sosyal
ve kültürel koşulları bir üniversiteyi
beslemek açısında yetersiz illerdedir.
Bu illerin bir bölümü zaten Doğu ve
Güneydoğu’daki politik sorunlar dolayısıyla il yapılmış olan yerlerdir. 2006’da
toplam üniversite sayısı 93’tü. Bugün
ise toplam üniversite sayısı 150 dolayına ulaştı, sadece vakıf üniversitelerinin sayısı 50 dolayına ulaştı. Vakıf üniversitelerinin çoğunun öğrenci sayısı
çok yüksek değildir, dolayısıyla toplam
sayının yüksekliği yanında öğrenci sayılarına da bakmak gerekir, bu açıdan
bakıldığında sistemin öğrenci kapasitesinin kabaca % 90’i halen de devlet
üniversitelerindedir. Öte yandan vakıf
üniversitelerinin bir bölümünün önümüzdeki yıllarda ekonomik sorunlarla
karşılaşacağını tahmin ediyorum.
röportaj
Politikacıların yeni üniversite açılması konusundaki bakış açıları nedir? Ne olmalıdır?
Üniversite sayısının akademik kriterlerden çok, politik nedenlerle artırılması ve kontenjanların hızla yükseltilmesi karşısında iyi yetişmiş öğretim
elemanı açığı en önemli sorundur.
Ayrıca yeni üniversitelerin çoğuna ilk
aşamada atanan rektörler de çoğu
kez siyasi tercihlere göre atanmaktadır. Bu konuda kuşkusuz sorun sadece yeni kurulan üniversitelerle sınırlı
değildir. Son olarak Marmara Üniversitesi örneği başta olmak üzere, rektör atamaları gerek YÖK’ün, gerek
Cumhurbaşkanı’nın siyasetten önce
akademik ve yönetsel ölçütlere baktıklarını söylemeyi imkansız kılmaktadır.
1981’de YÖK düzeni ilk kurulduğunda bütün sistemde bir ‘ideolojik temizlik’ hedeflenmişti ve gerek 1402
sayılı yasaya dayanarak gerek güvenlik soruşturmalarıyla çok sayıda akademisyen üniversitelerden uzaklaştırılmıştı. Özellikle 2007 seçimlerinden
sonra üniversite dünyamızın dışındakilerin pek fark etmediği bir ‘ideolojik temizlik’ yürütülüyor, bu rektörler
düzeyinde bir temizlik. Bazı çevreler
geçmişte de YÖK’ün ve cumhurbaşkanlarının rektör atamalarında sadece akademik ve yönetsel ölçütlere
göre tercih kullanmadığını belirtiyorlar, bu kısmen doğrudur, ancak geçmiş dönemlerdeki tüm uygulamalar
bugünkü şiddette olmamıştır. Ayrıca
geçmişte yapılmış hatalar bugünkü
hataların mazereti olarak kullanılırsa,
bu yanlış uygulamadan hiçbir zaman
kurtulamayız. Bu tür yanlışlara takım
tutar gibi bakmak kadar yanlış bir tutum olamaz. Üniversitelerimizin gerçekten özgür ve üretken akademik
kurumlar olmalarını istiyorsak nerede, nasıl kuruldukları sorusundan nasıl yönetildikleri sorusuna kadar tüm
sorularda akademik ölçütlere öncelik
vermek zorundayız.
45
kısa kısa
dişhekimi
TDB 17. Uluslararası Dişhekimliği Kongresi
ve EXPODENTAL’10 Bursa’da yapıldı
Türk Dişhekimleri Birliği 17. Uluslararası Dişhekimliği Kongresi ve
EXPODENTAL’10 24-25-26 Haziran tarihleri arasında Bursa Merinos Atatürk
Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bilimsel Program ana başlığı,
“Dişhekimliğinde Değişen Doğrular”
şeklinde belirlenen kongrede, üç ana
salonda gerçekleştirilen oturumlarda
15’i yurtdışından olmak üzere 60 konuşmacı konferans verdi. 2500 m2’lik
bir alan kurulan EXPODENTAL 2010
Fuarı kapsamında ise toplam 91 firma, cazip fiyat ve ürün seçeneklerini
meslektaşlarımızla buluşturdular.
TDB Genel Başkanı Prof. Dr. Murat
Akkaya, “Ülkemizde ise, uygulanan
politikalar sonucu muayenehanecilik uçurumun kenarına getirilmiştir.
Unutulmaması gerekir ki muayenehanecilik ile birlikte bu alanda faaliyet
gösteren tüm sektör; sanayi ve ticaret kuruluşları ile diş teknisyenleri de
yok olacaktır. İşte bu kaygıyla, sektörün tüm temsilcileri ile yine Bursa’da
bir araya gelerek varlığımızı koruma
kararı aldık. Eğitim sistemi ve eğitim
kurumlarımızın her geçen gün artan
sorunlarına dekanlarımızla birlikte çözüm aradık. Toplantılarımızın en güzel
yanı, tüm bu kurumlarla sorunlarımızı
birlikte çözme niyetinin oluşmasıdır.
Bu yolda bizim en büyük gücümüz ise
sizler olacaksınız.” diye konuştu.
26 Haziran 2010 tarihinde yapılan
kapanış töreninde TDB Kongrelerinde geleneksel hale gelen bayrak devir
teslim töreninde, Bursa Dişhekimleri
Odası ve Organizasyon Komitesi Başkanı Emel COŞKUN ve TDB Genel Başkanı Prof.Dr. Murat AKKAYA, gelecek
sene İstanbul’da yapılacak kongreyi
düzenleyecek İstanbul Dişhekimleri
Odası Başkanı Kadir Gökmen ÖĞÜT’e
törenle kongre bayrağını teslim etti.
Meslek Sorunları Sempozyumu’nda “Ağız ve Diş
Sağlığı” sağlık sistemi açısından değerlendirildi
TDB 17. Uluslararası Dişhekimliği Kongresi çerçevesinde düzenlenen ve mesleğimizin sorunlarının tartışıldığı “Meslek
Sorunları Sempozyumu” gerçekleştirildi.
21-23 Haziran 2010 tarihleri arasında Bursa Uludağ Kartanesi Otel’de gerçekleştirilen sempozyumda, “Sağlık Sisteminin
Ağız Diş Sağlığı Açısından Değerlendirilmesi ve Ulusal Ağız Diş Sağlığı Politikasının Oluşturulması” konusu tartışıldı.
TDB, Dişhekimleri Odaları, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, YÖK ve Sosyal
Güvenlik Kurumu’ ndan temsilcilerin yer
aldığı sempozyumda; “Ağız ve Diş Sağ-
rden oluştu
Toplantı gündemi aşağıdaki maddele
yene ve Tedavi
3 Türk Dişhekimleri Birliği Asgari Mua
erlendirilmesi,
değ
erin
Ücret Tarifesi İle ilgili gelişmel
imi
Eğit
anlık
Uzm
3 Tıpta ve Dişhekimliğinde
uzmanlık
ve
erin
mel
geliş
uki
Yönetmeliği’ndeki huk
si,
ilme
ndir
erle
değ
erin
mel
Kurulu’ ndaki geliş
ndıkları
kulla
ında
lalar
tabe
erin
kezl
3 Poliklinik ve mer
ayı
iran
yabancı dildeki isimlerinin 2008 Yılı Haz
ve
linik
Polik
sonuna kadar kaldırılması yönündeki
desiMad
7.
ın
ların
Merkezlerine Ait Tabela Standart
nin Görüşülmesi,
ulama Tebliği ve
3 Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uyg
si,
ilme
ndir
erle
Uygulamaları’nın değ
Gün Çalışma3 Üniversite Ve Sağlık Personelinin Tam
ılmasına Dair
sına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yap
Kanun’un değerlendirilmesi,
rısı’ nın Değerlen3 Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasa
dirilmesi.
değerlendiril3 Zorunlu Mesleki Sigorta konusunun
mesi.
46
lığı Hizmet Dağılımı Planlaması”, “Ağız
ve Diş Sağlığı Harcamaları ve Finansmanı” ile “Ağız ve Diş Sağlığı Örgütlenme
Modeli ve İnsan Gücü Planlaması” isimli
3 Çalışma Grubu Prof.Dr.İnci OKTAY`ın
koordinatörlüğünde çalışmalarını tamamladı.
Sempozyum sonunda yayınlanan ‘Son
uç Bild
irgesi’nde;
Türk Dişhekimleri Birliği;
3 Sağlık reformu adı altında yapılan
düzenlemelerle sağlık
çalışanlarını ve halkı mağdur eden,
3 Ağız ve diş hastalıklarını sağlık soru
nu olarak görmeyen,
3 İnsan gücü planlaması yapmadan
Ağız Diş Sağlığı Merkezleri açarak muayenehane dişhekim
liğini gözden çıkaran,
3 Konunun asıl tarafı meslek örgütüm
üzü yok sayarak ve
herhangi bir bilimsel kriter ortaya koym
adan dişhekimliğinde uzmanlık dallarını arttıran,
3 Kontrolsüzce dişhekimliği fakültele
ri açarak, kontenjanları arttırarak eğitim kalitesinin düşm
esine ve her yıl yüzlerce
işsiz dişhekimi mezun olmasına yol açan
,
3 Asgari ücret tarifemizi iki yıl onaylam
ayarak beklettikten
sonra 2003 yılı rakamları seviyesine
indirerek onaylayan ve
hekim emeğini değersizleştiren,
3 Zorunlu Mesleki Mali Sorumluluk
Sigortası ile hekimleri
sigorta şirketlerine mahkum eden, *Ka
muda ve özelde tüm
dişhekimlerinin emeğinin yok sayılmas
ına neden olan
Anlayışa karşı her platformda mücade
leye devam edecektir.” denildi.
dişhekimi
haber
47
14. Kongre
dişhekimi
5. E.Ü Dişhekimliği Fakültesi ve 14. EBDO Uluslararası Kongre
ve Bilimsel Sergisi’nde yapılacak teorik sunumların yanı sıra
Hasta üzerinde canlı
sunumlar da yapılacak
5. E. Ü Dişhekimliği Fakültesi ve 14. EBDO Uluslararası Kongre ve Bilimsel Sergisi 1-3 Ekim 2010 tarihinde İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenleniyor. Dişhekimliği Fakültesi ve Ege Bölge Dişhekimi
Odalarının ortak çalışması olan kongreye yurtdışından ve yurtiçinden konusunda uzman kabul edilen
akademisyenlerin de katılımı sağlanacak. Bilimsel ve
“Kompozit inleyin
hasta ağzında uyumlanması”
Doç. Dr. Ertan Ertaş
Ondokuz Mayıs Üni. Diş. Hek. Fak.Diş Has. Ve Ted. A.D
teorik bilgilerin paylaşılmasına, yurtdışındaki fakültelerle iletişimin geliştirilmesine imkan sağlayacak
olan kongrede bilimsel toplantılar, konferanslar,
poster sunumları ve uygulamalar dışında canlı sunumlara da yer verilecek. Kongrede canlı uygulama
sunumları gerçekleştirecek meslektaşlarımız, sunum
konuları ve içeriklerini dergimiz için değerlendirdi.
İmplant uygulaması
üzerinde immediat geçici
restorasyon yapımı
Prof. Dr. Kemal Ünsal
A.Ü Diş. Hek. Fak. Protetik Diş. Ted. A.D
Kompozit inleyler hakkında endikasyon, kavite hazırlanması ve yapım tekniklerini içeren bir sunumun ardından
kavitesi hazırlanmış kompozit inley
hasta ağzında uygulanarak yapıştırılacaktır.
Doç. Dr. Ertan Ertaş
48
Bildiğiniz gibi Ege bölgesi toplantılarının diğerlerinden en önemli farkı
pratik uygulamaların da yer alması.
Bana ayrılan iki bölüm bulunmakta.
Bunlardan ilki teorik bir sunum. Meslektaşlarımla birlikte, immediat implant uygulamalarında ve immediat
yüklemelerde hangi riskleri aldığımızı
tartışacağız.
Bilindiği gibi, immediat uygulamalar
hem tedavi süresini kısaltması hem
de estetiği sağlaması nedeni ile hasta
ve hekimlere cazip gelmekte. Uygun
şartların varolması durumunda kullanılabilecek bu yöntem, ideal şartların oluşmadığı durumlarda hekimleri
gerçekten mahcup edebilir. İşte, teorik sunumdaki amacım, bu yöntemin
uygulanabileceği ideal şartlar ile riskli
durumları gözler önüne sermek olacak.
Pazar günü sabah yapılacak pratik sunumumda ise hemen çekim sonrası
yerleştirilmiş ya da iyileşmiş bir bölgeye uygulanmış implant altyapısı üze-
rine yapılacak geçicilerle ilgili olacak.
Bu restorasyonların taşıması gereken
özellikleri ve bazı püf noktalarını anlatmaya çalışacağım bu sunumun da
meslektaşlarım tarafından beğenileceğini umuyorum.
Prof. Dr. Kemal Ünsal
14. Kongre
dişhekimi
Prof. Dr. Bülent Kurtiş
Sagittal Split
Kret Osteotomisi
Prof. Dr. Bülent Kurtiş
G. Ü Diş Hek. Fak. Periodontoloji A.D
Dişsiz alveolar kret bölgelerinde dental
implant uygulamalarının yapılabilmesi
için kretlerin belirli bir kalınlığa sahip
olması gereklidir. Örneğin 3.3 mm çapında bir implant yerleştirebilmek için
alveoler kret genişliğinin minimum 4.8
mm, 4.1mm çapında bir implant yerleştirebilmek için ise kret genişliğinin
minimum 5.5mm olması gerekmektedir. Bunlardan daha dar olan kretlerde
implant uygulamasının yapılabilmesi
için piezo cerrahi yöntemle kretlerde
genişletme işlemi yapılmaktadır. Bunun için özel piezo uçlarla kretin tepe
noktasından itibaren horizontal yönde
osteotomi yapılmaktadır. Osteotomi
işlemi komşu dişten yaklaşık 1-1.5mm
uzakta olacak şekilde ve derinliği de
yaklaşık yerleştirilecek implant boyu
kadar veya biraz daha az olacak şekilde planlanmaktadır. Eğer bukkal
kemik çok kompakt yapıda ise ve fraktür riski düşünülüyorsa genişletme işleminde rahatlatma yapmak amacıyla
aynı anda vertikal kemik insizyonları
da yapılabilir. Sonrasında yine piezo
uçlarla implantların yerleştirileceği
bölgelerde pilot osteotomiler ve arkasından genişletme vidalarıyla sırasıyla
kemik genişletme işlemleri tamamlanarak implantlar yerleştirilir. İşlemler
bittiğinde kret yaklaşık olarak 2mm
genişletilmiş olmaktadır. Genişletilmiş
kret bölgelerine otojen kemik veya allogreftler kolajen membranlarla beraber uygulanabilir ve ilgili bölge suture
edilerek operasyon tamamlanır.
Sabit Ve Hareketli
Protezlerde A’ Dan Z’ye Ölçü
Prof. Dr. Ufuk Hasanreisoğlu
A.Ü. Diş. Hek. Fak. Protetik Diş Ted. A.D.
Prof. Dr. Semih Berksun
A.Ü. Diş. Hek. Fak. Protetik Diş Ted. A.D.
HAREKETLİ PROTEZLERDE ÖLÇÜ
Hareketli protezlerde ölçü işlemi, iyi
bir tutuculuk ve destekliğin yanısıra
mevcut dokuların korunması yönünden de önem taşır. Bu bağlamda tam
protez hastalarında, dokuların özellikleri dikkate alınarak, kullanılacak ölçü
yönteminin seçilmesi, bireysel kaşığın
tasarımı, klinikte farklı maddelerle kenar şekillendirmesinin yapılması ve ölçülerin alınması titizlikle yürütülmesi
gereken aşamalardır. Benzer şekilde,
bölümlü protez hastalarında, dişsiz
alanların rezorpsiyon miktarı, uzunlu-
ğu gibi özelliklere
göre, fonksiyonel
kuvvetleri dişler
ve dişsiz alanlara
en ideal şekilde
yönlendir ecek
ölçü yöntemi belirlenmeli, bireysel
kaşıklar
hazırlanarak ölçü işlemi
tamamlanmalıdır.
Bu konuşmamda,
tam dişsiz, ve kısmen dişsiz ağızlarda ve implant
destekli overdenProf. Dr.
ture protezlerde
Semih Berksun
ölçü işlemleri ile
ilgili güncel bilgiler
aktarılacak ve bir tam protez hastası
üzerinde uygulama yapılacaktır.
SABİT PROTEZLERDE ÖLÇÜ
Günümüzde sıklıkla kullandığımız pek
çok ölçü maddesi prepare edilmiş dişlerin ve çevre dokularının ölçüsünü
gayet net verebilmektedir. Klinikte hekimin, öngörülebilir sonuçlar elde etmesi ve doğru materyal seçmesi için
öncelikle mevcut ölçü maddelerinin
bilimsel özelliklerini iyi bilmesi gerekir
Bitirilmiş bir restorasyonda doğru ve
tam aksiyal konturun elde edilmesi için
diş preparasyonunun marjinindeki servikal dokuların yeterli düzeyde ölçüde
izlenmesi gerekir.
Ölçü maddelerinin
endikasyonları ve
uygulama şekilleri
değişkenlik göstermektedir. Bunun
yanı sıra doku düzenlemesi, kaşık
seçimi ve karıştırma teknikleri gibi
başarılı bir ölçü
için gerekli olan
hazırlık aşamaları
ve dezenfeksiyonla ilgili tüm detayProf. Dr. Ufuk
lar düşünülmeli ve
Hasanreisoğlu
protez yapımında-
49
14. Kongre
ki bu kritik safha özenle uygulanmalıdır. Bu sunumda sabit protezlerde
kullanılan güncel ölçü materyalleri ve
yöntemleri incelenecek ve hasta üzerinde uygulama yapılacaktır.
Prof. Dr. Erhan Fıratlı
Hastalar üzerinde
lazer uygulamaları
Prof. Dr. Erhan Fıratlı
İ.Ü DİŞ. Hek. Fak. Periodontoloji A.D
Bu sunum esnasında kronik periodontitisli bir hastaya ND:YAG kullanılarak
subgingival dezenfeksiyon, sarkık frenilumu bulunan bir hastaya lazer ile
frenektomi, bir hastaya vestibül derinleştirme ve dişeti hiperplazisi bulunan
bir hastaya gingivektomi işlemleri yapılacaktır.
Internal Eksternal Sinüs Lift
Operasyonlarında Pratik
Uygulama İpuçları
Dr. Haşmet Gökdeniz
Serbest Dişhekimi
Oral implantolojideki ileri cerrahinin ilk
basamağı olan biomateryal ve membran uygulamaları yaygınlaştıkça ve başarıları görüldükçe bu uygulamalardan
cesaretle ve anatomi bilgilerimizi de pekiştirerek üst çene posterior bölgede gerek sinüsün ozmotik basıncı gerekse diş
çekiminden sonraki rezorpsiyon mekanizmasının etkisiyle sinüs tabanı ile kret
tepesi arasındaki dikey mesafenin azal-
50
dişhekimi
ması ve implant uygulamalarına bu bölgede engel teşkil etmesi artık günümüz
implantolojisinde aşılmıştır. Sinüs lifting
operasyonu artık tecrübeli ellerde muayenehane pratiğine girmiştir. Tüm dünyada uygulama sayısının artması komplikasyonları da beraberinde getirmiştir.
Bunun sonucunda bir takım konsensuslar oluşturulmuş ve hangi vakada hangi
yaklaşımla bu operasyonu yapacağımız
ve pre ve post operatif davranış biçimimiz de artık kalıplaşmıştır. Açık ve
kapalı sinüs lifting operasyonu başlangıçtaki katı kurallarda değil biraz daha
esnetilerek ve
hastanın kendi dokularını
da kullanarak
örneğin plateled rich fibrin
metodu kullanılarak hem
hastanın kendi membranı
elde edilmeye başlanmış
hem de sinüs Dr. Haşmet Gökdeniz
membranında meydana
gelen yırtıklar bu membran ile tamir
edilir olmuştur. Membran ekspozisyonu
sorunları da PRF metodu uygulanılarak
korkulu rüya olmaktan çıkmıştır.
Bu iki saatlik sunumda 1990 yılından
bugüne oluşan tecrübelerimi meslektaşlarımla paylaşacağım sıra dışı bir sunum
yapacağım. Sunumum; teorik, grafik,
animasyon, vaka sunumu ve vaka videolarından oluşan interaktif bir biçimde
olacaktır. İki saatlik bu sunumun ardından muayenehaneci meslektaşlarımın
daha kolay faydalanacağı ve pratiğe
dökeceği bir saat süren canlı cerrahi
sırasında osteotom, greft ve PRF kullanarak kapalı sinüs lifting operasyonu ile
implant yerleştireceğim. Canlı sunumun
gerçekleşmesinden sonra operasyonlarla ilgili tüm sorular tarafımdan cevaplandırılacaktır. Kongrede görüşmek
umuduyla tüm meslektaşlarıma sağlıklı
günler diliyorum.
Yetersiz kemik olgusunda
ring tekniği ile otojen kemik
augmentasyonu ve simultane
implant uygulanması
Prof. Dr. Tayfun GÜNBAY
E.Ü.Diş Hek. Fak. Ağız, Diş ve Çene Hast. Cer. AD
Dental implantolojinin günümüzde
geldiği noktada, hastalara aynı gün
içinde implantlar ve yeterli koşullar
sağlanırsa ilk 3-5 gün ve hatta bazen
aynı gün içinde protez uygulamaları
da yapılmaktadır.
Ancak, dişi
olmayan
hastalara
uygulanacak
implant uygulamaları için
%50 oranında
kemik augmentasyonları,
biomateryal
uygulamaları
ve ileri cerrahi teknikler
uygulanmaktadır. Ancak bu
uygulamalarla
hastalarımıza
Prof. Dr.
yaptığımız
Tayfun Günbay
tedaviler sonrası alt çenede
4 üst çenede 5
ay bekledikten sonra implant uygulamaları yapılabilmektedir.Bu süreçten sonra uygulanan implantlar için
gereken osteoentegrasyon süreçleri
beklendiğinde hastaların protetik
tedavileri gecikmektedir.
Canlı cerrahide uygulayacağımız operasyon tekniği olan ring tekniğiyle vertikal ve horizontal kemik kayıpları olan
hastalarımıza symphis bölgesinden
alacağımız kortikokanselloz
kemik
greftlerine aynı anda implant uygulamaları yapılmakta ve osteoentegrasyon ve greftin tutunma süresinin birlikte olması sağlanmakta ve böylece
hastalarımıza yaklaşık olarak yarı yarıya zaman kazandırılmaktadır.
dişhekimi
haber
51
haber
dişhekimi
Sorumluluğumuz gereği Diyarbakır
Dişhekimleri Odası Başkanı Sıddık
Patnos’un tam röportaj metnini yayınlıyoruz
Dergimizin 37. sayı 32. sayfasında “Oda Başkanlarının Seçim Değerlendirmeleri” başlığı altında kısaltılarak yayınlanan metindeki ifadelerin kendisine
ait olmadığını Meslek Sorunları Sempozyumunda dile getiren Diyarbakır
Dişhekimleri Oda Başkanı Sıddık Patnos’un tepkisi nedeniyle dergi muhabirimizin yapmış olduğu röportajın tam metnini yayınlıyoruz.
Seçimlerle ilgili değerlendirmeleriniz
alabilir miyiz?
Bizim 334 üyemiz var ve seçimlerde 100
civarında üye oy kullandı. Diyarbakır merkez seçime katılabilir. Geçen yıl yaptığımız sempozyumlar vardı bu yıl da devam
edecek.
Diyarbakır merkezin dışındakiler neden seçime katılamıyorlar?
Hakkari’den Van’dan Şırnak’tan üyeler
gelemiyorlar. 5 -7 saatlik mesafeler söz
konusu. Çok fazla bir katılım beklemiyoruz. Muş, Hakkari, Bitlis’ten katılımları sağlamak için Van merkezli bir oda
kurmaya çalışacağım. Ulaşılabilir bir oda
yapmaya çalışacağım.
Açıkçası hükümetin sağlık politikalarında
demokratik toplum örgütleri dikkate alınmıyor. Bu yüzden odaların fonksiyonel bir
işlevi de kalmamış, kurulmuş olduğu için
devam ediyor. Odaların anayasal bir görevi var biliyorsunuz. Dişhekimlerinin özlük
hakları ile ilgili hiç bir görüş dikkate alınmıyor. Yaptığımız tüm önerilerin tam tersi yapılıyor Sanki biz ana muhalefet partisi gibiyiz, ne öneriyorsak reddediliyor. Bir
de Türkiye’deki insanların sosyokültürel
politik düzeyleri belli.
Seçimlere tek listeyle mi girdiniz?
Tek listeyle girdik Yasal olmadığı halde
2 dönemden fazla başkanlığı yürütmeyi
doğru bulmuyoruz. Benim gelecek yıl
bırakacağım. Diğer arkadaşlara devredeceğiz. Geçen dönemdeki arkadaş da
2 dönem yaptı. Türkiye’de çok ciddi değişiklikler oluyor. Meslektaşlarımız kendi
odalarına sahip çıkarlarsa sesleri daha
güçlü çıkar. Hiç bir siyasi partinin uzantısı
değiliz. Amacı zaten tüzükte, Anayasa’da
yazılmış. Avrupa’da çağdaş demokratik
toplumlarda durum ne ise bizde de o olması gerekiyor. Hükümetin bu anlamda
52
biraz duyarlı olması gerekiyor. Ağız diş
sağlığı çok iyi durumda değil. Toplumun
ağzı kokuyor farkında değil. Sağlığın bir
parçası olarak görülmüyor. Bu düşüncenin değişmesi gerekiyor, bunu da bizim
değiştirmemiz gerekiyor. Üyeler kendilerini katarlarsa kendi odalarına veya kendi
derneklerine daha güçlü sesleri çıkar. Bu
sadece özlük haklarıyla ilgili değil, halk
sağlığı yönü var, halk açısından da bakmak gerekiyor.
Yaklaşan TDB seçimleri ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?
TDB’ye önerilerimiz oluyor, TDB’nin durumu da odalardan farklı değil. İşlevsel
bir durumu kalmamış, yönetici ben de
olsam başkası da olsa yasal bir durumu
yok, dikkate alınmıyor. Hükümete ister
istemez A partisi olmasa B partisi olmasa
C partisi gelecek. Doğru bulmadığımızı söylememiz gerekiyor Dolayısıyla ben
daha güçlü bir duruşla genel kurulun
yapılmasını istiyorum. Geçen dönemlerde çatlak sesler olmuştu. Elbette muhalefet olacak, projeler olması gerekiyor
Elle tutulur projelerin olması gerekiyor.
Maalesef bazı odalarda bazı gruplar
kendilerini hükümete yakın lanse ederek
oy toplamaya çalışıyorlar. Bunu doğru
bulmuyor, çirkin buluyoruz. Önemli olan
projenin olması. Hizmet alımı çalışması vardı geçen dönem. Diyarbakır Odası
olarak çok ciddi çalıştık 40 000 imza topladık Bakanlık’a göndermek üzere, hatta
yurttaşlardan da topladık. Türkiye’de 33
oda var. İstanbul, Ankara, İzmir dahil olmak üzere toplanan imza sayısı 105.000.
Bunun içinde bizim 40.000 imzamız var.
Bizim en büyük çıkmazımız; toplumun
ağız diş sağlığı. Hükümet ADSM’lere
yoğunluk veriyor Her yere ADSM açıyor.
Yapsın ama eğer bir tedavi 5 dakika sürüyorsa, bir dolgu 15 dakikada yapılıyorsa
düşünmek gerekiyor. Performansa dayalı
bir sistem var. Yurttaş doğru dürüst hizmet alamıyor, hekim de vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışıp kalıyor. 4B ile çalıştırıyor. 4B’li bir dişhekiminin eline geçen
net maaş 1000-1100 dur. Bir dişhekimi
ile doktoru karşılaştıralım, meslek hakları var, komik bir ücret veriyorsunuz. Bir
uzman çavuşu, bir polis, bir imamı karşılaştıralım hem risk faktörü var, hem
meslek ahlakları var, hem halkla iç içedir,
komik bir ücret veriyorsunuz. Biz bunun
önüne geçmek için kesinlikle özel muayenehanelerin sisteme katması için eylem
planladık Gitsin muayenelerden hizmet
alsın, eczane gibi bir dolguya 10 lira katkı
olsun, varsın gitsin özelde yapsın, faturasını kestirsin SGK’ dan alsın ve bunu çok
ciddiye aldık Diyarbakır olarak sadece
40000 imza topladık.Geçen dönem yönetime aday arkadaşlarımız dahil olmak
üzere diğer illerden toplanan 1000-2000
imza var.
dişhekimi
haber
53
haber
dişhekimi
Isparta ve Uşak’ta
sahte dişhekimleri yargılandı
UŞAK
Uşak’ta H.E isimli dişhekiminin yanında
çalışan İ.Ç, tedavi için gelen hasta Ayşe
Görgülü’nün dişlerini çekip protez takarak ağız içine müdahale etmek suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Dişhekimi H.E’nin muayenehanede olmadığı zamanlarda hasta Ayşe
Görgülü’nün dişlerini çeken ve protezini takan İ.Ç, müdahale sırasında ağız
içinde bıraktığı diş kökü nedeniyle rahatsızlanan Ayşe Görgülü’nün şikayeti
üzerine yargılandı.
Uşak Dişhekimleri Odası’na şikayetini
bildiren ve Odanın ihbarı neticesinde
açılan davada tanık olarak dinlenen
Ayşe Görgülü mahkemeye verdiği ifadesinde; dünürü Zeynep Çakıcı ve Semiha Çakıcı ile birlikte İ.Ç’nin işyerine
54
gittiğini, İ.Ç’nin 3-4 dişini çektiğini,
olaydan birkaç gün sonra muayenehaneye gittiğini ve sanık İ.Ç’nin 3 tane diş
ve bir tane kök çektiğini ve Dt.H.E’nin
muayenehaneye gidip geldiğini, protez
için ölçüyü de H.E’nin aldığını belirtti.
Görgülü ayrıca, protezin takılmasından
birkaç gün sonra ağız içinde diş kökünün unutulması neticesinde rahatsızlandığını ve müdahale eden kişinin kesinlikle İ.Ç olduğunu belirtti.
Mahkemeye tanık olarak çağrılan
Dt.H.E ise Ayşe Görgülü’nün dişlerini
kendisinin çekip çekmediğinin sorulması üzerine hatırlamadığını belirtti.
Uşak 2.Asliye Ceza Mahkemesinde
görülen 25.06.2010 tarihinde karara
bağlanan dava neticesinde hasta ağzına müdahale eden İ.Ç, 2 yıl 6 ay hapis
cezasına çarptırıldı.
ISPARTA
Isparta Dişhekimleri Oda Başkanı Hüdai Kartöz’ün şikayeti üzerine, Isparta
merkezde sahte dişhekimliği yapan
H.C yargılandı. 20.04.2010 tarihinde
sonuçlanan mahkeme, sahte dişhekimi
H.C’nin 2 yıl 6 ay hapis ve 50 gün adli
para cezasıyla cezalandırılmasına karar
verdi.
Mahkeme yargılama süresince 3 ayrı
tanığın ifadelerini dinleyip sunulan delilleri incelemesinin ardından sahte dişhekimi H.C’nin 2 yıl 6 ay hapis ve 50
gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi.Mahkeme daha sonra
sanığın ekonomik ve şahsi hallerini göz
önünde bulundurarak verilen cezayı
para cezasına çevirdi.
dişhekimi
haber
55
röportaj
dişhekimi
“Kamu Hastane
Birlikleri Yasası, devletin
bütçesinden sağlığa pay aktarımının
ortadan kaldırılmasını amaçlıyor”
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya ve Klinik Biyokimya uzmanı ve SES İşyeri Temsilcisi Dr. İsmail
Karademirci Kamu Hastane Birlikleri
(KHB) Yasası’nı dergimiz için değerlendirdi.
Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1961 Denizli doğumluyum.1985’te
E.Ü.Tıp Fakültesi’nden mezun oldum.
1990 yılından beri Tepecik Eğitim ve
Araştırma Hastanesi’nde Biyokimya ve
Klinik Biyokimya uzmanı olarak çalışmaktayım.
1990’dan beri sağlık alanında örgütlü
olan Tüm Sağlık Sen ve SES’te sırasıyla şube başkanlığı ve yönetim kurulu
üyeliklerinde bulundu m. 1999’dan
beri SES işyeri temsilcisi olarak sağlık
alanında sendikal mücadeleye omuz
vermeye çalışıyorum.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ni genel
çerçevede değerlendirebilir misiniz?
Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ ni genel
çerçevede değerlendirecek olursak kısaca şunu söyleyebiliriz; Tüm dünyada
özellikle 1980’den beri hizmet sektörlerinin (sağlık, eğitim, haberleşme,
iletişim v.b.) hızlı bir şekilde ticarileştirilmesi ve bu çerçevede sağlık hizmetlerinin de alınıp-satılır bir mal haline
gelmesi süreci yaşanmaktadır.
Toplumsal bir ihtiyaç olan sağlık hiz-
56
Sağlık ve Sosyal Hizmet
Emekçileri Sendikası
Dr. İsmail
Karademirci
Devlet başta sağlık
hizmeti olarak kamusal hizmetlerden
hızla çekilmektedir.
meti açık bir kar alanı olarak sermayedarların iştahını kabartmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm projesi, kamusal
ve ücretsiz olarak herkese eşit ve nitelikli olarak verilmesi gereken sağlık
hizmetinin KATILIM ve KATKI PAYLARI
adı altında giderek ücretli olma sürecini başlatmıştır. Ayrıca HASTANELER A,
B,C, D, E olarak farklı sınıflara ayrılmakta ve farklı ek ücretlerle sağlık hizmeti
alınması süreci başlatılmaktadır.
Sağlıkta Dönüşüm projesi çerçevesinde
sağlık ocağı sisteminden AİLE HEKİMLİĞİ sistemine geçilmektedir. Yönetmeliklerde her ne kadar aile hekiminin
gerektiğinde, gece de kendisine bağlı
olan hastalara sağlık hizmeti vereceği
yazmakta ise de, bir hekimin izin almadan, dinlenmeden, uyumadan hizmet
verebileceği, olsa olsa ‘bir şehir efsanesinden ibaret’ aldatmaca olarak kalacaktır. Aile hekimliği sisteminde hem
hekim hem de adı artık ‘Aile Hekimi
Elemanı’ adı altında Mesleği Hiçleştirilen hemşirelerin sözleşmeli olarak
çalıştırılmaları süreci başlatılarak iş güvenceleri ciddi bir darbe almıştır. Amaç
iş güvencesiz, sözleşmeli, düşük ücretle çalışan sağlık ordusu yaratmaktır.
Kamu Hastane Birlikleri Yasası
hakkında meslektaşlarımızı aydınlatır mısınız?
Kamu
Hastane
Birlikleri
Yasa
Tasarısı’nın gerekçesinde ‘‘Hastane
hizmetleri sunumunda karar verme,
gelir elde etme ve harcama yetki ve
sorumluluklarının idari ve mali açıdan
özerk kamu hastanelerine aktarılması-
röportaj
dişhekimi
nın zamanının geldiğine inanılmaktadır’ denilmektedir.
Bu yasaya göre; her ilde 1 veya 1’den
fazla Kamu Hastane Birliği kurulabilecektir. Hastanelerin her türlü taşınır
ve taşınmaz malları, taşıtları, hastane
arazileri, yapı ve tesisleri, oluşturulan
kamu hastane birliğine devredilecektir. Kamu hastane birliklerinin tümü
Sözleşmeli olacak, Yönetim Kurulu
tarafından yönetilecektir. Kamu hastane birlikleri yönetim kurulları 7 kişiden
oluşmaktadır;
İl genel meclisinin belirleyeceği 2 il genel meclisi üyesi
Valiliğin atayacağı 1 kişi
Sağlık Bakanlığı’nın atayacağı 2 kişi
İl sağlık müdürü veya 1 il sağlık müdürü yardımcısı
Sanayi veya Ticaret odasının görevlendireceği 1 kişi
Kamu Hastane Birlikleri ‘KHB’ Yönetim Kurulu’na bağlı olarak çalışacak
GENEL SEKRETER fiili olarak yönetim
kurulunun yetkilerini kullanan KHB’nin
en üst yöneticisi pozisyonunda çalışacaktır. Genel sekreterliğe bağlı olarak;
a) Tıbbi hizmetler başkanlığı
b) İdari hizmetler başkanlığı
c) Mali hizmetler başkanlığı oluşturulacaktır.
Yine Genel Sekretere doğrudan bağlı
çalışacak ‘Hastane Yöneticisi’, o hastanenin en yetkili kişisi olacak ve genel
sekreterin yetkilerine hastane ölçeğinde sahip olacaktır. Hastane yöneticisine bağlı olarak da;
a)Baştabiplik
b)İdari mali işler müdürlüğü
c)Sağlık bakım hizmetleri müdürlüğü
oluşturulacaktır.
KHB’ne dönüştürülen tüm hastanelerdeki başta hekim ve başhekim yardımcılığı, hastane müdürü ve hastane
müdürü yardımcılığı ve başhemşire
kadrolarının tümü iptal edilecek ve
Toplumsal bir
ihtiyaç olan sağlık
hizmeti açık bir
kar alanı olarak
sermayedarların
iştahını
kabartmaktadır.
KHB Yönetim kurulunun uygun göreceği aynı görevlerde çalışacak kişilerle
en fazla 3 yıl süreli sözleşme imzalanacaktır.
KHB’ne dönüştürülen hastanelerin
gelir giderleri ortaklaştırılarak KHB’nin
tek ortak döner sermaye işletmesine
dönüştürülecektir.
Sizce KHB yasasının asıl hedefi nedir?
KHB Yasasının asıl amacı sağlık hizmetlerinin daha fazla piyasaya açılması, ticarileştirilmesi ve devletin merkezi
bütçesinden sağlığa para aktarılmasının neredeyse tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Yani eksiklikleri de olsa şu
an hala var olan kamusal sağlık hizmeti giderek toplanan vergilerden finanse edilen bir sağlık hizmeti olmaktan
çıkarılmaktadır. Toplanan vergiler ve
merkezi bütçe Sermayenin ihtiyaçları
doğrultusunda kaynak aktarımı olarak kullanılacaktır. Devlet başta sağlık
hizmeti olarak kamusal hizmetlerden
hızla çekilmektedir.
Yasa sağlık hizmetlerinin niteliğini nasıl etkileyecek?
KHB Yasası sağlık hizmetlerinin eşit
ve nitelikli verilmesini zorlaştıracaktır.
Çünkü hastaneler A, B, C, D, E olarak
kategorilendirilmekte ve katkı-katılım
payları devamlı arttırılmaktadır. Hastanelerin farklı sınıflara ayrılması
sağlık hizmetinden parası olanın
daha nitelikli yararlanması sonucunu
doğuracaktır.
Sağlık çalışanları, hekimler ve
hastalar açısından olumlu ve
olumsuz sonuçları nedir?
KHB; kamuda çalışan Sağlık Çalışanları, Hekimler ve dişhekimleri açısından, başlangıçta her ne kadar 657’e
tabii statüleri devam edecek olsa da
,yavaş –yavaş sözleşmeliliğe geçişin
koşullarının oluşturulması anlamına
gelmektedir.
Tüm çalışanların maaşları merkezi
devlet bütçesinden değil, KHB’nin
döner sermaye gelirlerinden karşılanacaktır. Yani hem iş güvencesi hem
de maaş güvencesi giderek ortadan
kalkmaktadır. Hastanelerin Gelirlerinin sabit olacağını varsayarsak hastane döner sermaye gelirlerinden hem
tüm maaşların hem de döner sermaye ek ödemelerinin nasıl ödeneceğini sağlık bakanı’ nın açıklaması
gerekmektedir. Kamuda çalışan tüm
sağlık çalışanlarının aylık ellerine geçen toplam gelirde mutlaka önemli
azalmalar olacağını görmek için müneccim veya falcı olmaya gerek yoktur.
Son olarak KHB yönetim kurulunun
yapısının sağlık çalışanlarının temsiliyetleri açısındanda son derece yetersiz olduğunu ve hastanelerin yönetiminin ve kontrolünün tamamen
sağlık çalışanı olmayan profesyonel
yöneticilere devredileceğini söyleyebiliriz.
Bu şekliyle KHB’ ler asla yerinden
sağlık hizmeti yönetimi ve demokratikleşme olarak değerlendirilemez,
çünkü en azından hastane çalışanlarının sendikalarının ve mesleki örgütlerinin temsili ve il düzeyindeki
emek ve meslek odalarının temsiliyeti tamamen göz ardı edilmiş, kamu
hastanelerini tamamen sermayenin
insafına terk edecek bir yönetsel organizasyona gidilmiştir.
‘NE YAPMALIYIZ’a gelince;
MESLEKİ ÖRGÜTLERİMİZE
ve SENDİKALARIMIZA SAHİP
ÇIKALIM, ÜYE OLALIM ve
MÜCADELE EDELİM.
57
alıntılar
dişhekimi
Çeşitli platformlardan meslektaşlarımızın
görüş ve düşünceleri
Dişhekimlerimizi yakından ilgilendiren internet ortamında farklı platformlarda paylaşılan çeşitli konularla
ilgili görüş ve düşünceleri dergimiz sayfalarınada
taşımak istedik. Medimagazin okuyucu köşesinde
yayınlanan “TDB’nin adı Türk Muayenehaneci Dişhekimleri Birliği olmalıdır” başlıklı yazıyı ve yine dişhe-
kimi forumundan “Kendi kendini seçen yönetim”
başlığı ile görüşlerini dile getiren Fatih Balcı isimli
meslektaşımızın yazısını ve www.odatv.com adresinde “Hastaneler Satılacak”başlığı ile görüşlerini paylaşan AÜTF Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Ahmet Saltık yazısını sunuyoruz.
Hastaneler satılacak
DPT 9. KALKINMA PLANI 2010 YILI PROGRAMI:
Tedbir 189 : “Kamu hastane birlikleri”nin oluşturulmasına ilişkin pilot uygulama başlatılacaktır.
Hastane yönetimlerinin idari ve mali açıdan özerk bir yapıya kavuşturulması için kamu hastane birliklerinin
oluşturulmasını öngören tasarının yasalaşmasını takiben 3 ilde pilot uygulama başlatılacaktır.
Prof. Dr. Ahmet Saltık
AÜTF Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi
Odatv.com
KAMU HASTANE BİRLİKLERİ YASA
TASARISI (KHBYT) TÜRKİYE SAĞLIK
ORTAMI İÇİN NE ANLATIYOR?
Bu yasa tasarısı maalesef, Sağlık
Bakanlığı’na devredilmiş olan bütün
hastanelerin satışıyla elden çıkartılmasını öngörmektedir. İlgili 2 Komisyondan geçmiş, TBMM Genel Kurulu’nda
(2007’den beri) görüşülmeyi beklemektedir. AKP hükümeti Eylül’de TBMM açıldığında tasarıyı geçirme kararlığındadır.
7 yıl önce 2003 Haziranında başlatılan, IMF-DB eliyle AB-ABD dayatması
“Sağlıkta Dönüşüm” Programı bu yıl
tamamlanmak isteniyor. 1. Basamağın
özelleştirilmesi amaçlı Aile Hekimliği ile
başlayan süreç; SSK’nın beş yüzü aşan
tüm sağlık kurumlarına Sağlık Bakanlığınca bedelsiz el konmasından ve SSK
ilaç fabrikasının kapatılmasından sonra
1 Ekim 2008’de yürürlük alan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası ile yol aldı. Ocak 2010’da Tam Gün
Yasası ile sürdürüldü ve KHBYT ile de
noktalanmak istenmektedir.
KHBYT, Sağlık Bakanlığı mülkiyetinde
ve yönetimindeki 800 hastanenin 40
58
“Birlik” çatısında toplanarak hem yönetiminin hem de mülkiyetinin satılarak
devrini öngörmektedir. KHBYT, incelendiğinde; 3/d ve 6/ç maddelerinde
bunları çok net olarak görüyoruz. 3/d
maddesi, KHB Yönetim Kurulu’nun görev yetki ve sorumluluklarını sayarken
açıkça ve aynen şöyle yazıyor :
“Birliğin her türlü araç, gereç, malzeme, taşınırları ile tapuda Birlik adına
kayıtlı taşınmazları üzerindeki yapı
ve tesisler ile birlikte satmak, kiralamak, kiraya vermek, devir ve takas
işlemlerini yürütmek; 6/ç maddesinde
ise Birliğin gelirleri kapsamında satış gelirleri öngörülüyor: “Tapuda Birlik adına
kayıtlı olan taşınmazların üzerindeki yapı
ve tesisler ile birlikte sa-tı-şı, kiralanması, işletilmesi veya işlettirilmesinden elde
edilecek gelirler ile Hazine’ye ait ve Birliğe tahsisli taşınmazların üzerindeki yapı
ve tesisler ile birlikte tahsis amacı doğrultusunda kiralanması, işletilmesi veya
işlettirilmesinden elde edilecek gelirler,”
PEKİ, BU YASA TASARISI HALKI, HEKİMLERİ VE SAĞLIK ÇALIŞANLARINI
NASIL ETKİLEYECEK?
Sağlık Bakanlığı hastaneleri sattığı zaman neler olabilir? Bir örnekle açıklarsak, Hakkari ve yöresindeki
Kamu Hastane Birlikleri satılarak şirketlere devredildikten sonra diyelim ki
mali bakımdan zora girdiler. İflaslarını
ilan ettiler. Ne olacak? Bu bölgede sağlık hizmetlerini kim sunacak? KHBYT,
kâr etmeyen Birlik’lerin “işletme” statüsünün kaldırılacağını belirtiyor. Yeniden
kamulaştırılacak mı? Ülkenin doğugüneydoğusunda çok özel koşullar olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burada piyasa
koşulları çalışmıyor, insanlarımız yoksul,
sağlık hizmeti gereksinimleri yoğun. Öte
yandan, bütün hastaneler A, B, C, D, E
diye
5 sınıfa ayrılıyor. Hastanelerin sınıflandırılması “herkese eşit sağlık hizmeti evrensel ilkesi”ne aykırı! Anayasa’mızın
10. maddesi herkesin yasa önünde
eşitliğini öngörür. Tasarı dolayısı ile
Anayasa’ya da aykırı. Ayrıca Anayasa’nın
başlangıç anlatımı, 2 (sosyal devlet), 56
(sağlık hakkı), 60 (Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği
sağlayarak gerekli önlemleri alır ve örgütleri kurar.) ve 128.
(Kamu hizmetleri kamu personeli eliyle
verilir) maddelerine de açık aykırılıkları
söz konusu. Anayasa’nın
90. maddesi korumasında olan pek çok
uluslar arası anlaşma-sözleşmeye de aykırı (İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşme-
alıntılar
dişhekimi
si, İHEB, AİHS, AB Temel Haklar Şartı,
Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi, ILO
Sözleşmeleri vd.).
Nitelikli sağlık hizmetlerine sürekli ve yaygın olarak eşitlikçi biçimde erişmek en
temel insan haklarından biri iken, (İHEB
md. 25 vd.) yurttaşımız açıkça piyasacı
sağlık hizmetlerinin müşterisi olmaya
zorlanmaktadır !
Aile Sağlığı Merkezleri daha şimdiden
4 sınıfa ayrıldı.. AKP çekincesiz, gözü
kara ya da tam tutsak; dış direktifler çok
katı : Paran kadar sağlık! Üstelik bu
model 2010 içinde tüm ülkeye yaygınlaştırılacak..
Sağlık çalışanları açısından değerlendirirsek; KHB yasa tasarısı gerçekleştiğinde, yönetsel kadrodaki başhekim,
hastane müdürü, hemşirelik hizmetleri
müdürü ve yardımcıları konumlarını yitirecek, yerlerine sözleşmeli yöneticiler
alınacaktır. Başhekim artık yöneten başhekim olmayacak. 7 kişilik Birlik Yönetim
Kurulu bir tür “Sağlık Holdingi”nin başında olacak. İl Sağlık Müdürü ve Sağlık
Bakanlığı’nın atadığı bir hekim bu 7 kişinin içinde 2 hekim. Ancak o kadar ilginç
kurallar var ki Tasarıda; örn. Yönetim
Kurulu Başkanı’nın gündem konusunda mutlak bir egemenliği var. Yönetim
Kurulu Başkanı’nın kabul etmediği hiçbir
madde gündeme alınamıyor; bir kez bu
antidemokratik. Bu 7 kişilik kurulda demokrasi diye bir şey yok.
KHB, tipik olarak birer işletme olarak
tanımlanıyor. YK’nda Ticaret ve Sanayi
Odalarının temsilcisi var ama Türk Tabipleri Birliği’nin temsilcisi yok! Taslakta
merkezi yönetimin vesayetine ilişkin hemen hemen hiç düzenleme yok. Denetim hizmeti bile satın alınacak! Dolayısıyla ulusal ölçekte sağlık insangücü planlamasını kimler ve -DPT- nasıl yapacak?
En önemlisi sağlık çalışanları için iş güvencesi bitiyor! Her yıl sözleşmeleri
yenilenecek /yenilenmeyecek, Tekel İşçilerinin reddettiği şu ünlü 4/c’ye kaydırılmış olacaklar. Dolayısıyla pek çok sağlık
çalışanı, bir anda kendilerini -Tekel İşçileri gibi- işsiz bulabilir. 657 sayılı yasanın
4/c kapsamında bile güvence sağlamayan esnek istihdama / sözleşmeye /
iş güvencesizliğine razı olacaklar veya
işsiz kalacaklar. Bir başka nokta ise şu :
Sözleşmeli eleman alınacağı için buralara, 7 kişilik KHB Yönetim Kurulu’nun
“yandaş” seçimi yapma riski var. Ciddi
bir kadrolaşma tuzağı. Ayrıca bölgesel
eleman alma eğilimi, ulusal kaynaşma,
uluslaşma sürecine de ciddi sakınca
oluşturabilir.
Kamusal sağlık alanları özelleştirildikçe “TÜRBAN sorunu” da kendiliğinden
ve zamanla
(kısa-orta erimde) tereyağından kıl çekercesine çözümlenmiş olabilecektir!
SONUÇ OLARAK:
Makro ölçekte stratejik açıdan da çok
ciddi sorunlar gündemdedir.. Harcamalar “sürdürülemez” düzeydedir. Çalışma bakanı başta olmak üzere yetkililer
artık açık açık bu acı gerçeği dile getirmektedir.
Katı kısıtlama önlemleri de yetmemektedir.. Köktenci çözüm, sağlık hizmetlerini
bütünüyle özelleştirerek sunumundan
da finansmanından da büsbütün çekilmek ve faturayı müşterileştirilmiş halka
yıkmaktır.
Özelleştirilmiş sağlık hizmetleri sağlıklı bir
toplum değil; ölçüsüz kâr peşinde koşan
yerel-küresel sermayeye hizmet odaklıdır. Pahalıdır, ulusal kaynakların verimsiz
kullanılması ve yerli-yabancı ortaklıklar
üzerinden yurt dışına kaynak aktarımı,
borçlanma ve yoksullaşma demektir.
Özellikle son 30 yıldır pek çok ülkede
bu tür çok olumsuz gelişmeler yaşanmıştır. Bu yönüyle piyasalaştırılmış sağlık
hizmetleri ahlaki olmadığı gibi bilimsel de değildir. Sözde koruyucu sağlık
hizmetleri veriliyor “muş” gibi yapılarak
insanların en geniş anlamda olumsuz
yaşam koşullarında hastalanmaları, sistemin hasta ve hastalık üretmesine kurguludur ve ancak bu yolla devasa özel
sağlık sektörü, “müşterilerini” zorunlu
olarak yaratacak; Adam Smith’in klasik
sunu-istem (arz-talep) yasasını da tersine çevirerek ayakta kalabilecektir. Geç
kalan tanı ile çoğu zaman etkin sağaltım
verilemeyişinin etik ve bilimsellik dışı net
konumu, doğallıkla, her tür tartışmanın
dışında kalmaktadır.
İlaç, aşı vb. biyofarmasötik ürünler ve
tıbbi teknolojide çok tehlikeli dış bağımlılık yaratmaktadır.
ABD’de bile B.H. Obama hükümeti,
toplumsal baskılara dayanamayarak Nisan 2010’da sınırlı bir sağlık reformunu, varlıklıların direnmesine karşın yasalaştırmıştır. Sosyal güvencesiz 50 milyon
ABD’linin 30 milyonu güvence kapsamına alınmıştır.. Sistem bir ölçüde de olsa
sosyalleştirilmiştir! Türkiye ise, kökü
dışarıda zorlama politikalarla merkez kapitalist ülkelerden daha vahşi bir sistemi
insanına dayatmadır.
Çok kritik olan bir başka olgu ise, en
zedelenebilir döneminde ülkesindendevletinden sağlık hizmeti alamayan insanların, ulusal dayanışma-birlik duygularından uzaklaşması ve ülke birliğinin
yara almasıdır!
TTB’nin de (Türk Tabipleri Birliği) önerdiği gibi;
S a ğ l ı k h a k t ı r,
metalaştırılamaz!
H a s t a n e l e r t i c a r e t h a n e
olmamalıdır!
S a ğ l ı k ç a l ı ş a n l a r ı
köleleştirilemez!
Biz eklemek istiyoruz:
Devlet, tüccar ve –SGK örneğinde
görüldüğü gibi- de sermayenin tahsildarı olmamalıdır!
Tüm sağlık çalışanları, örgütleri üzerinden ciddi bir mücadele ile KHBYT’nın
TBMM’den geçmesini mutlaka engellemelidir. Bu süreçte AKP hükümetini
bir kez daha serinkanlılıkla tartışmaya
çağırıyoruz.
Türkiye, mutlak anlamda etkin ve yaygın koruyucu sağlık hizmeti öncelikli
ve ağırlıklı, sermayeden değil; sağlıklı
toplumdan yana kamusal bir sağlık sistemini öngörmeli ve bu yolla verimsiz
harcamaları azaltılarak sağlık sistemini
esas olarak, etkin ve yaygın bir vergi
reformuna dayalı bütçe gelirleri ile karşılamalıdır.
S o r u n s t r a t e j i k
ve i v e d i d i r!
59
alıntılar
dişhekimi
“TDB’nin adı Türk Muayenehaneci
Dişhekimleri Birliği olmalıdır”
MEDİMAGAZİN OKUYUCU KÖŞESİ / İsmini vermek istemeyen bir Akademisyen
17. TDB kongresindeydim. TDB’nin
adı Türk Muayenehaneci Dişhekimleri
Birliği olmalıdır. TDB, dişhekimi grubu
olarak akademisyenleri kesinlikle temsil etmemektedir. Bilakis doktora yapıp
yıllarını üniversitede harcamış ve hala
üniversitelerde cüzi miktarda gelirle hayatta kalma mücadelesi vermekte olan
akademisyenlerin (özellikle Araş Gör.,
Öğr. Gör., Yrd. Doç. Dr. ve de kamudaki
doktoralı dişhekimlerinin) düşmanı gibi
davranmaktadır.
Çok meşakkatli bir süreç olan doktora
eğitimlerimizi uzmanlıktan saydırmamak
için elinden gelen tüm engellemeleri
yapmaya devam eden birlik, dişhekimliği eğitim süresinin 1,5 katını bulabilen
doktora eğitim sürelerini bir hiçmiş gibi
gösterip doktora yapmış ve kamuda çalışan hekimlerin özlük haklarını hançerlemek için elinden geleni yapıp doktora
yapmayı bir hiçmiş gibi göstermeye ve
dişhekimliği alanında sermayenin belki
de % 90-95’inin sahibi olan muayenehane sahibi dişhekimlerinin adeta yegane
savunucusu gibi davranmaktadır.
Doktora uzmanlıktan daha üst bir akademik unvandır. Ancak maalesef bu
unvanın bile neredeyse kullanılmaması
için muhakemeye başvuracaklardır. Muayenehane tabelasında Dr. Dt. yazan
bir diş hekiminin hangi branşta doktora
yaptığının tabelada yazılmasının engellenmesi de ayrı bir vahamettir. Bununla
amaçlanan nedir?
1. Doktora yapmış dişhekimlerinin üniversitelerde hekim onuruna yakışır bir
maaş verilerek istihdam edilmesi gerekmektedir. En azından bundan sonra
istihdam edilmeyecekse doktora yaptırmak üzere üniversitelere dişhekimi
alınmamalıdır. Eğer uzman yetiştirilmek
isteniyorsa sadece uzman statüsünde dişhekimi yetiştirmek için eleman
alınmalıdır. Bundan dolayı Dişhekimliği
Fakülteleri’ne çok büyük sorumluluk
düşmektedir.
2. Doktorasında her türlü preklinik,
klinik öğrenci eğitimine katılmış, se-
60
minerler hazırlamış, bilimsel yayınlara
katılmış, kongrelere ve kurslara kendi imkanları ile iştirak etmiş ve zaman
bulabildiği ölçüde doktora tezi ile ilgilenmeye çalışmış bu inanılmaz özverili,
çalışkan hekimler, doktoraları bittiğinde
anabilim dallarından kapı dışarı edilmemelidir.
3. TDB ve benzer düşüncedeki kuruluşlar, doktora yapmış dişhekimlerini
muayenehane sahibi dişhekimlerine bu
kadar tehdit olarak görmemelidirler.
Doktora yapmış dişhekimlerinin diğer
tıp branşlarındaki uzmanlar gibi kamu
özlük haklarına sahip olmaları için çaba
harcamalıdırlar.
4. Yıllardır araştırma görevlileri, öğretim
görevlileri, yardımcı doçent doktor ve 2
yıl süreyi doldurmamış doçent doktor
akademisyenler muayenehane açamazken, üniversite mediko-sosyal tesislerindeki dişhekimleri ( yeni mezun olsa dahi),
devlet hastaneleri ve ADSM’lerdeki kadrolu dişhekimleri ve diğer çoğu kamu
kurumundaki dişhekimleri part-time
çalışma hakkına sahip olarak muayenehane açma imkanından faydalanmışlardır. Bu durumda dişhekimliği fakültelerinden mezun olup doktora yapmış ve
akademisyenliğe devam ederek 4-6 yıl
doktora + 6-8 yıl Öğr. Gör., Yrd. Doç.
Dr ve Doç. Dr.’luk olmak üzere 10-15
yıl cüzi miktarda maaşla geçinmek zorunda kalmış akademisyenlere insan
haklarına aykırı imkanlar sunulmuştur.
Bu şartlardaki bu akademisyenler çoğu
zaman maddi imkansızlıklarından utanarak (eş ve çocuklarına bakmakta çok
büyük zorluklar çektiklerinden) istifa etmek zorunda kalmışlar ve büyük bunalımlar yaşamışlardır.
5. Tam gün yasası ile olan yine akademisyen dişhekimlerine olacaktır. Doç.
ve Prof. Dr. olan akademisyen dişhekimlerinin muayenehane açma hakları
ellerinden alınmaktadır. Üniversitelerde
doçentlik ve profesörlük ünvanına sahip olan akademisyenlere (aynı şekilde
diğer tüm tıp, veterinerlik, mimarlık,
mühendislik v.b.) muayenehane, büro
veya şirket kurma (araştırmalarından
üniversite-sanayii işbirliği çerçevesinde
döner sermayeden bağımsız maddi gelir elde etme hakkı) hakkı verilmelidir.
Böylece akademisyenlik özendirilip üniversitelerde akademisyen olmaya belli
avantajlar sağlanmalıdır.
6. Yeni dişhekimliği fakültelerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkılırken, argüman hep aynıdır. Daha fazla işsiz dişhekimi ordusu yaratmamalıdır. Ancak bu
dişhekimliği fakülteleri Anadolu’nun
çok farklı yerlerinde açılarak doktoralı dişhekimlerine istihdam, araştırma
ve sonuçta akademisyen olma imkanı
vermektedir. Ayrıca bu yeni açılan ve
açılmakta olan fakültelerin sadece öğrenci eğitimi yaparak işsiz dişhekimi
yetiştirme amaçları bulunmamaktadır.
Zaten alınan öğrenci sayısı bu fakültelerdeki öğretim üyesi sayısına göre YÖK
tarafından belirlenmektedir. Bu fakülteler büyük illere diş hastası sevklerini
azaltmakta, o ilin gelişmesine katkıda
bulunmaktadır. Bu durum bölge halkına büyük maddi ve manevi yararlar
sağlamaktadır. Ayrıca araştırma olanağı
bulan genç doktoralı akademisyenler
ülke bilimine katkıda bulunmak için fırsat yakalamaktadırlar. Diğer taraftan,
bu perifer diye tabir edilen fakültelerde akademisyenlik yapmak da büyük
fedakarlıklar gerektirmektedir. Genç
akademisyenler buralara gittiklerinde
tüm imkanlar önlerine sunulmamaktadır. Çoğu yerde klinik ve laboratuar cihaz ve malzemelerini büyük uğraşlarla
aldırmaktadırlar.
Tüm bunların eşliğinde akademisyen
dişhekimi arkadaşlara Türkiye Akademisyen Dişhekimleri Birliği kurma teklifinde bulunmak isterim. Belki her bir
anabilim dalının kendi derneği veya
dernekleri bulunmaktadır. Ancak tüm
akademisyen dişhekimleri birleşirse sorunların daha kolay çözülebileceğine
inanıyorum.
Saygılarımla
dişhekimi
alıntılar
Kendi kendini seçen yönetim
Fatih Balcı
TDB merkez yönetim kurulu ve çeşitli diş
hekimliği odaları, eşine ender rastlanacak bir uygulamanın değiştirilmemesi gerektiği yönünde bildiri yayınladı.
Bilindiği üzere bir grup milletvekili , 3224
sayılı Türk Diş Hekimleri Birliği kanunun
21. maddesinde değişilik yapılmasına
dair kanun teklifini TBMM başkanlığına
sunmuştu.Meclis başkanlığına sunulan
teklif ve gerekçesi şöyle belirtilmişti;
Değiştirilmesi teklif edilen Türk Diş Hekimleri kanunun 21.maddesi şu şekildedir,
Birlik genel kurulunun oluşumu
Madde 21-Birlik genel kurulu oda genel
kurullarınca seçilen delegelerle tabii delege olan birlik merkez organlarının asıl
üyeleri ve oda başkanlarından oluşur.
Birlik genel kurulunun görevleri arasında
birlik merkez organlarınında seçimi vardır.
Bu seçim de oda genel kurullarınca seçilen delegelerle birlikte seçimle başa gelen
oda başkanları ve birlik merkez organlarının asıl üyeleri de oy kullanmaktadır oysa
bu kişiler oda genel kurulları tarafından
seçimle başa gelen kişiler değillerdir
Bu kişiler Birlik Yönetim Kurulu 11, Birlik
Yüksek Disiplin Kurulu 9 ve Birlik Merkez
Denetleme kurulu 5 kişi olmak üzere
toplam 25 kişidir.
Birlik genel kurulunun diğer üyeleri 270
delege ve 33 oda başkanı olmak üzere
toplam 33 kişidir.Bu durumda oy kullanan üyeler arasında seçimle gelenlerin
yanı sıra, bu kişilerin onda birine yakın
oranda seçimle gelmeyen üyelerde oy
kullanmaktadır.Bu durum hakkaniyete
aykırı olduğu gibi, seçimlerin demokratikliğine de gölge düşürmektedir.
Gerekçede ayrıca, ‘’Tabip, eczacı, mimar ve mühendislerin meslek örgütleri
ile ilgili kanunlar incelendiğinde sadece
tabiplerde ve sadece oda başkanlarının
tabi delege oldukları diğer meslek örgütlerinde ise böyle bir durumun olmadığı
görülmektedir ‘’ ifadesi yer aldı.
Yasa değişikliği teklifinin meclis başkanlığına sunulmasıyla birlikte TDB yönetimi
ve bazı diş hekimi odaları tarafından ‘’Vesayet altında bir meslek örgütü olmak
istemiyoruz.’’ başlıklı bir basın bildirisi
yayınlandı.
Basın bildirisine TDB merkez yönetim
kurulu ve aşağıda isimleri geçen odalar
destek verdi;
Adana Dişhekimleri Odası
Bursa Dişhekimleri Odası
Diyarbakır Dişhekimleri Odası
Eskişehir Dişhekimleri Odası
İstanbul Dişhekimleri Odası
Malatya Dişhekimleri Odası
Muğla Dişhekimleri Odası
Sivas Dişhekimleri Odası
Zonguldak Dişhekimleri Odası
Ankara Dişhekimleri Odası
Çanakkale Dişhekimleri Odası
Edirne Dişhekimleri Odası
Gaziantep Dişhekimleri Odası
Kahramanmaraş Dişhekimleri Odası
Manisa Dişhekimleri Odası
Sakarya Dişhekimleri Odası
Tekirdağ Dişhekimleri Odası
Türk Dişhekimleri Birliği
Aydın Dişhekimleri Odası
Denizli Dişhekimleri Odası
Erzurum Dişhekimleri Odası
Hatay Dişhekimleri Odası
Kocaeli Dişhekimleri Odası
Mersin Dişhekimleri Odası
Samsun Dişhekimleri Odası
Trabzon Dişhekimleri Odası
Aralarında İzmir , Antalya , Konya ,Kayseri Diş Hekimleri odalarının da bulunduğu, üye sayısı açısından büyük odalar ise
yasa değişikliği teklifini haklı bularak bildiri metnine destek vermediklerini açıkladılar.
Adalet ve demokrasi gibi kavramlarla
açıkça çelişen böyle bir bildiri metninin
TDB tarafından hazırlanması ve bazı
odalarca metnin desteklenmesi , meslek
mensupları tarafından büyük tepkiyle
karşılandı.
Bazı diş hekimleri, TDB’ nin vesayet altında bir örgüt olmaması gerektiği çıkışını
yapan mevcut yönetime tepkilerini ‘’Son
6-7 yıldır, hükümetin diş hekimleri ve diş
hekimliği mesleğiyle ilgili aldığı olumsuz
tavır karşısında uysal koyun olacaksınız
, iktidarınızın devamını sağlayan antidemokratik bir işleyişin değiştirilmek istenmesi sırasında ise aslan kesileceksiniz.
Bu karşı çıkışın hiçbir şekilde inandırıcılığı
yoktur.Demokrasiyi, işime gelen demokrasi – işime gelmeyen demokrasi şeklinde
tasnif edenlerin, algılayanların ,yönettiği
kitle nazarında inandırıcılığı kalmamıştır.’’
şeklinde dile getirdi.
Düzeltme ve Özür
Çanakkale Dişhekimleri Odası tarafından 27.07.2010 tarihinde tarafımıza bir yazı gönderilerek “Çanakkale Dişhekimleri Odası’nda
başkanlık kura ile belirlendi”
başlıklı haberimizle ilgili olarak
tekzip yazısı yayınlamamızı talep
etmişlerdir. “Dergimizin 37. sayı
32. sayfasında “Oda Başkanlarının
Seçim Değerlendirmeleri” başlığı
altında yayınlanan metinde “Çanakkale Dişhekimleri Odası’nda
başkanlık kura ile belirlendi” cümlesinde yönetim kelimesi yerine
başkanlık kelimesi kullanılmıştır.
Doğru ifade “Çanakkale Dişhekimleri Odası’nda yönetim kura ile
belirlendi” şeklindedir.
61
haber
62
dişhekimi
dişhekimi
haber
63
hobi röportaj
> Özlem Kekeç
dişhekimi
“Meslektaşlarıma
tavsiyem; ilgi duydukları
bir alana yönelmeleri”
Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi’nde dekanlık görevini yürüten meslektaşımız Prof. Dr. Adnan Öztürk, Konya Selçuk Üniversitesi’ne dekan olarak atandığı dönemde değişen
yaşamının yarattığı baskıyı hafifletmek
için bir sanat dalına yönelmeyi uygun
bulmuş. Dersler alarak başladığı resim
sanatına yaklaşık 10 yıl her gün iki saatini ayıran ve 15 karma ve kişisel sergisi bulunan Öztürk’le bu çok sevdiği
uğraşısı ile ilgili konuştuk.
Resim yapmaya ne zaman ve nasıl
başladınız?
Resim çalışmalarıma 2000 yılında
Konya Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı iken başlamıştım.
Konya’da değişik bir ortamda olmak,
statü değişikliği, ailemden uzak olmak
stres nedeni idi. Arkadaşlarımdan rica ettim beni bir sanatçı ile tanıştırabilirler mi
diye. Bir arkadaşım beni
dünya birinciliği olan
bir hat sanatçısının
yanına götürdü. Sohbet esnasında kendisine yeni başlayan
bir öğrencinin ne kadar süre sonra icazet
alabileceğini sordum.
7 yıl cevabını alınca
teşekkür edip
yanından
ayrıl-
64
dık. Daha sonra tanıştığım Orhan Cebrailoğlu ile samimiyetimiz ilerleyince
kendisine öğrencisi olmak istediğimi
söyledim. Yaklaşık bir sene sonra beni
kabul etti. Aralık 1999 yılında değerli
hocam Orhan Cebrailoğlu’ndan resim
dersi almaya başladım. Değerli hocam
Orhan Cebrailoğlu’ndan karakalem,
kömür kalem ve yağlı boya, İlham
Enveroğlu’ndan pastel ve suluboya
dersleri aldım. 2004 yılında Ankara’ya
döndükten sonra kendi atölyemde çalışmalarıma devam ettim ama hocam
Orhan Cebrailoğlu ile çalışmalarım ara
ara devam etmektedir.
Ağırlıklı olarak hangi tekniği kullanıyorsunuz?
Suluboya ve son zamanlarda daha sıklıkla yağlıboya
Nasıl çalışıyorsunuz?
Doğrudan bir objeye,
oluşturduğunuz bir
kompozisyona ya
da daha önceden
çekilmiş bir fotoğrafa bakarak mı?
Objeye bakarak
çalışmak en büyük hayallerimden
birisi fakat buna
fırsat bulamadığım için gezdiğim
ve gördüğüm
obje ve
manzaraların fotoğraflarını çekerek
onları resmetmeye gayret ediyorum.
Tabii bana bu konuda yardım eden,
gezdiği yerlerden fotoğrafladığı eserlerini benimle paylaşan arkadaşlarıma
da teşekkür etmek isterim.
Resmetmeyi özellikle sevdiğiniz bir
konu ya da yer var mı?
Manzara ve hayvan özellikle at en keyif aldığım konular. Türkiye’nin değişik
yörelerini resmetmeyi çok seviyorum.
İleride Türkiye’nin değişik yörelerinden
oluşan bir sergi açmak istiyorum.
Karma ya da kişisel serginiz oldu
mu?
Bugüne kadar yaklaşık 15 kişisel ve
karma sergi açtım. Bugüne kadar hep
serbest sergilerim oldu. Belli bir konusu yoktu
Planladığınız ve hazırlandığınız bir
sergi var mı?
Ekim ayında hocam Yrd. Doç. Dr. Orhan Cebrailoğlu ile birlikte Ankara’da
“Milli Piyango ‘’ Talih Kuşu Sanat
Galerisi’nde sergi açmayı planlıyoruz.
Günde ne kadar zamanınızı resim
çalışmalarına ayırıyorsunuz?
Resim dersleri almaya başladığım ilk
günlerden başlayarak geçtiğimiz Şubat
ayına kadar hemen her gün yaklaşık 2
saat resim çalışıyordum. 2010 Şubat
ayında Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne dekan olarak atandım
ve maalesef yoğun çalışmalarımdan
dolayı resim çalışmalarıma ara vermek
hobi röportaj
dişhekimi
zorunda kaldım. Çalışabileceğim
bir atölye bulur bulmaz çalışmalarıma devam edeceğim
Sevdiğiniz ya da tarzını algılama biçimini kendinize yakın
bulduğunuz bir ressam var
mı?
Kendime yakın bulduğum ressam
Claude Monet. Neden derseniz,
çünkü Monet’in renklerini ve fırça vuruşlarını çok beğeniyorum,
kendime yakın buluyorum. Ayrıca
Hoca Ali Rıza hayranı olduğum
Türk ressamlardan biridir. Tabii
değerli hocam Orhan Cebrailoğlu
ve İlham Enveroğlu da öyle.
Resim sanatıyla ilgili olarak geleceğe yönelik bir projeniz ya
da kendinizi daha da geliştirmeyi düşündüğünüz bir resim
alanı var mı?
Kendime kısıtlama koymadan
zevk aldığım konularda impresyonist yaklaşımla resim yapmaya
çalışıyorum. Zamanın ne getireceğini bilmiyorum Su akar mecrasını bulur diye düşünüyorum.
Resim sanatına ilgi duyan
meslektaşlarımıza neler önerirsiniz? Nereden başlasınlar?
Meslektaşlarıma tavsiyem; ilgi
duydukları alana yönelmeleri. Bu
resim olabilir, fotoğraf, müzik,
bahçe ile uğraşmak vs. herhangi bir hobilerinin olması gerekir.
Sağlıklı bir yaşam ve stresten
uzak durmanın veya onu azaltmanın en iyi yolu bir hobilerinin
olmasıdır. Resim ile ilgilenecek
arkadaşlarıma tavsiyem kendilerine iyi bir hoca bulmalarıdır.
Seçtikleri hocanın iyi bir ressam
olmasının yanında iyi bir öğretici
olmasına da dikkat etmeleri gerekir.
65
mavi köşe
dişhekimi
Pilaki
Ma­vi­sel YE­NER
Fotoğraf: Birol ÜZMEZ
[email protected]
www.maviselyener.com
66
İzmir’in başıbozuk sıcağında, Salepçioğlu
Camii’nin önünde, iki tekerlekli arabasında nohut
pilav satmaya çalışıyor Nedim. Bir yandan da “Lahavle” çekiyor. Deli yine gelmiş yanına, çökmüş
kaldırıma “Hiç aklımdan çıkmıyor barbunya pilaki”
diyor.
Şambalici Murat, bırak konuşsun anlamında bir
baş hareketi yapıyor Nedim’e.
Murat elini delinin omzuna koyuyor:
“Gel bakayım şöyle yamacıma. Ama önce şu bereni çıkar, gocuğunu, ceketini soyun. Bu sıcakta
bunalmıyor musun? Sonra anlatırsın, dinleriz biz.”
Deli daha çok sarınıyor gocuğuna, beresini çekiştirip kulaklarından aşağı sündürüyor.
Nedim söyleniyor:
“Yahu Murat, bırak Allah’ını seversen. Bunlara
boşuna ‘üşütük’ dememişler. Üşüyor demek ki…
Yüz veriyorsun, yapışıp kalıyor yanımıza. Ağzını bi
açtı mı kapamaz artık!”
Murat yılışık bir kediyi ayağıyla uzaklaştırmaya çalışırken “Dinle lan, ne kaybedersin?” diye çıkışıyor.
“Bu denyo buralara geleli bir buçuk yıl falan oldu
değil mi? Tamı tamına beş yüz altmış beş kere dinledim ben bunu.”
“Oha! Hesabın da yanlış ya neyse… Anlatsın, açılır!”
“Askerlik yapmamış ki bu, hepsi yalan!”
Deli atılıyor:
“Yok bende yalan! Yaptım ben askerlik.”
Nedim mırıldanıyor:
“Çattık beee! Zaten sıcak, zaten daral geliyo!”
Murat kediye bağırıyor:
“Git len, şeytan sopası!”
Deli, önce sigaradan sararmış bıyıklarını, sonra
kırçıllı sakallarını sıvazlıyor, bir gözünü kısıp her zamanki hikâyesini anlatıyor.
“Siz bilmezsiniz… Uzun, upuzun bir gece…
Rüzgâr öyle sert esiyor ki… Karnımız kurt gibi acıktı. Çıkardık çantalardan pilaki konservelerini, dilimize değdirdik, değdirmedik başladı sesler. Kapkara
sesler. Katran kokuyor sanki. ‘Yandım anam!’ dedi
İsmail. Çekildi bir kayanın arkasına, kar üstünde yüzükoyun uzanabilecek vakti ancak buldu. Sessiz,
kirli geceden sabaha kadar kayalardan silah sesleri
geldi... Tepeyi ele geçirmek için hızla tırmandık.
Yeniden tarama başladı. Olduğumuz yere yattık.
Yoğun ateşe rağmen mevzilendik yine de. O sırada
bir ‘yandım anam!’ daha… Yüksel’in yüzü kan içinde, diz üstü çöktü önce, sonra… Solak Meftun ağır
yaralı… Hareket edemiyor ama sesi çıkıyordu.
Siz bilmezsiniz oraları, Tut deresinin üstünde gün sancıyla ağarırken dişleri kamaşır oralarda insanın. Sessizlik kervanı yola düşmüştür, artık silah sesi yoktur. İsmail, Yüksel, Solak Meftun…
Üstlerini bile örtemedik…”
Murat onun sözlerini tamamlıyor:
“Dur sen anlatma, ben getireyim gerisini… Ne
zaman barbunya pilaki konservesi açsan o günler
gelir aklına… Ellerin titrer, parmakların uyuşur, kalbine derin ağrı yayılır…”
Nedim bıkkın konuşuyor:
“Her gün bu zırlağın uydurmalarını dinlemek zorunda mıyız? İlle askerlik yaptığını kanıtlayacak!
Dün Solak olan Yüksel’di, bugün Meftun oldu…
Helalleşemedi bu masalla be! Sen de şunu konuşturuyorsun Murat. ”
Deli, tek gözünü kısmış, ötekini kocaman kocaman açmış, çakmak çakmak bakışları müşterisine
nohut pilav koyan Nedim ustada “Açlık mı iyi, ölüm
mü Nedim ağabey?” diye soruyor. Cebinden barbunya pilaki konservesi çıkarıyor, çaaattt açıyor. O
saat başlıyor kusmaya, kustukça kalabalık artıyor.
Ağzı köpürüyor adamın, gözleri göğü delik deşik
ediyor, kaskatı kesiliyor.
“Öldü mü lan bu?” diye soruyor Nedim.
Kedi delinin kusmuklarını kokluyor.
Murat camekânlı arabasından üzeri fıstıkla süslenmiş bir şambali çıkarıyor, müşterisine veriyor.
Nedim yineliyor:
“Öldü mü lan bu?”
Salepçioğlu Camii’nde öğle ezanı okunuyor.
dişhekimi
mavi köşe
67
ödüllü bulmaca
> Arife Kişioğlu
dişhekimi
SOLDAN SAĞA
1) Sinir iltihabi - Ayşe Kulin’in bir romanı.2) Salep- 1
gillerden, doğada, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla 2
camekânlarda da yetiştirilen, birtakım bitki türlerinin 3
ortak adı - Bir sözlü ya da yazılı eserde anlatılanla- 4
rın hikmetli bir sözle son bulması - Boş, yararsız,
saçma.3) Şarkı, dans, sihirbazlık, temsil gibi araların- 5
da ilişki bulunmayan farklı oyunlardan oluşan gösteri 6
-İlkçağın en büyük askeri önderlerinden biri olan ünlü 7
Kartacalı komutan - Bir çeşit yumurtalı süt tatlısı.4) 8
Bir haber ajansı - Rahmaninov’un tek perdelik operasi 9
- Sahiplik ve mülkiyet - Ali Özgentürk’ün bir filmi .5) 10
Bahse girmek -Yanağın alt kısmı - Romanya’nın plaka
işareti -Gözü kapalı inanılan düşünce, doğma/ - He- 11
sap sahiplerine bankaca gönderilen mektup.6) Hami- 12
lelikte fetüsü çevreleyen ince bir zar - İçinde tohum 13
ya da krizalit bulunan koruncak – (tersi) Perunun pla- 14
ka işareti - Işığa karşı bakıldığında kâğıt tabakasının 15
yapısal görünümü. 7) Çekinme, razı olmama - Soylu
16
- Eski bir Mısır hacim ölçüsü - ……..GİLLAN ünlü rock
sarkicisi.8)Nikelin simgesi - İsim - Okan Bayülgen’in 17
bir filmi.9) Kocahisar köyü yakınında, Memluklular 18
döneminden kalma kale - Bir yerden başka bir yere 19
geçme, geçiş - Uzaklık anlatan bir söz.10) Sürekli 20
- Eski dilde “demek” - Benzer, eş.11) Kayınbirader
-Aksaray’da bir baraj - Büyük kardes, agabey - Rusların ünlü destanı.12) Sarhoş olmak - Onur kırma,
onura dokunma.13) Doğu kiliselerinde ermişlerin tahta
pano üzerine yapılan resimlerine verilen ad - Bir mikroskop camı - Rey - Mısır tanrısı. 14) Eski dilde su - Ad kavmi
hükümdarı Şeddad tarafından cennete benzetilerek yaptırılan efsanevi bahçe – RYAN…….ABD’li sinema oyuncusu
- Briçte bir roberi oluşturan iki bölümden her biri.15) Ara
vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi - Kuruntu,
işkil - Çekilerek balık avlamaya yarayan,genellikle daire
şeklinde el ağı .16) Yabancı -Eski dilde,herkes tarafından
bilinme anlamında sözcük -Ramazan ayında oruç açma
zamanı - Geminin demir alması.17) Üzeri kırmızı parafinle
kaplanan bir tür peynir - Yay çizer - Eski dilde O gösterme sıfatı - İşaret - İki tarla arasındaki sınır.18) Bir palmiye
türü - Elif Şafak’ın bir kitabı - Akıl veren veya öğreten kimse - (tersi) Kurşunun simgesi.19)Sinirlendirmek, rahatsız
etmek” anlamında kullanılan bir söz - (tersi) İngiltere ve
ABD’de kullanılan arazi ölçüsü birimi - 20.yy.Başlarında,
tiyatro mimarisi ve sahne tasarımı alanında öncü denemelerde bulunmuş Orta Avrupa Sanatçı Topluluğu 20)
Ahmet Ümit’in bir romanı - Bulmaca da resmi bulunan
değerli gazeteci ve yazarımız.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1)Lokal anestezide kullanılan bir ilaç - İki yılda bir düzenlenen gösteri - ………..CANSEVER şair.2) Otlar anlamında eski bir sözcük - Hava - Tatarlar’ın telli bir çalgısı.3)
Doğu Avrupa’da bir ülke - Japonya’da büyük çocukların
yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık -Amonyağın hidrojeni yerine bir asit kökünün geçmesiyle oluşan
bileşiklerin sınıf adı.4) İkiyüzlülük - Kars’ın doğusundaki
ünlü eskiçağ kenti - İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini seçmeye zorlayan durum - Tantal elementinin simgesi.
5) Düşünme, düşünce - Eski dilde eller anlamındaki sözcük
1 2
3
4
5
6
7 8
9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
- Ahlak dışı - Yavaş, hafif sesle söylenen.6) Kasların sürekli
ağrılı kasılmasıyla kendini gösteren ateşli ve tehlikeli bir
hastalık - Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz, kolsuz,
keçeden üstlük - Matemetikte bir sayı.7) Modern Yunanca - Anayurdu Meksika olan odunundan kırmızı boya
elde edilen bir ağaç -Hareketin gerçekliğini, daha doğrusu uzayın nesnel gerçekliğini yadsıyan uçak ok, Akhilleus
ve Kaplumbağa adlı paradokslarıyla tanınmış eski Yunan
filozofu.8) Selenyumun simgesi - İlave - Bir süs bitkisi Bir işi istemeyerek, zorla yapma.9) Temiz - Bir müzik aleti
- Fikir, sanat ve endüstri alanlarında çok büyük bir gelişme göstermiş olan.10) Baba’’ filminin müziğini bestelemiş, İtalyan besteci - Eski mezopotamya halklarının su
tanrısı.11) Engerek yılanı - Kalıptan çekilen resim kopyası
-Islandigi zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve
yağlı toprak - Bir renk .12) Belirli nesneler veya durumlar
karşısında duyulan olağan dışı güçlü korku, yılgı - “Afrikalı
Leo “ romanın yazarı .13) Nazım Hikmet’in bir oyunu Orta Meksika bölgesinde 14. ve 16.yüzyıllar arasında yaşamış bir Orta Amerika uygarlığı - Zihin - Kaplumbağa.14)
Yunan mitolojisinde ay tanrıçası -Uluslararası af örgütü
-“Tehlikeli Masallar” “Aldatmak” romanlarının yazarı.15)
ks. Nanometre - Birisine yazılan kısa mektup - Uyuz hastalığı -Avustralya’nın uluslararası plaka işareti.16) Dar,uzun
ve hafif bir yarış kayığı - Noel Baba olduğuna inanılan
efsanevi aziz - Helyumun simgesi.17)Ayrım - Japonya’ya
atom bombası atan uçak - Küre biçiminde davul.18) Oyunda cezalı çocuk -Uluslar arası bir haber ajansı - Bir tür taze,
yumuşak ve tuzsuz beyaz peynir - İnce perde veya örtü
- Eritilmiş arı mumu.19)Sait Faik Abasıyanık ‘ın 1936 ‘da
yayınlanan ilk kitabı - Boğa güreşçisi - Eski bir tahıl ağırlık
ölçüsü - RUHİ …… opera ve Türk Halk müziği sanatçımız.
20) Mitoloji - Bir oyun ya da filmde aniden yaratılan komik
durumlar - Eski dilde senfoni.
BULMACAYI ÇÖZEN HER MESLEKTAŞIMIZA;
GC firması tarafından bir adet “Gradia Direct”
kompozit tek tüp hediye edilecektir.
68
dişhekimi
haber
69
duyuru
Başsağlığı
dişhekimi
Yeni Doğan
Meslektaşlarımızdan;
Meslektaşlarımızdan;
>
>
>
>
>
> Dişhekimi Kerem Kılıç ve eşi Dişhekimi Duygu Kılıç çiftinin kızı,
Dişhekimi Oktay Kılıç’ın torunu ADA dünyaya geldi.
Doç. Dr. Önder Berkan,
Haydar Engin,
Mehmet Mehdi Bilen,
Doç. Dr. Hüseyin Koca’nın babası
Nehir Erbil’in annesi,
Tebrik ediyoruz.
vefat etmiştir. Merhumlara Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı dileriz...
Geçmiş olsun
İlan
Meslektaşlarımızdan;
Devren Kiralik veya Satılık İyi Donanımlı Muayenehane
> Dişhekimi Ömer İlhan’a
> Ülkü Belkıs Ayaz Karlı’ya
Adres
Rahatsızlıklarından dolayı geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.
Mutlu Günlerimiz
Meslektaşlarımızdan;
: 52/18 SOKAK NO:30/1
POLİGON- KARABAĞLAR/İZMİR
İletişim: (0232) 246 98 17 - (0532) 304 48 94
.....................................................................
> Osman Bilmişoğlu ve Feride Garibova 30 Temmuz 2010’da
evlendiiler.
> R. Handan Selçuk’un Kızı Pınar Selçuk ve Oral Yalçınkaya
dünya evine girdiler.
> Mehmet Kutlu’nun oğlu Orçun Kutlu ve Hande Dinç 6
Ağustos 2010 Cuma günü evlendiler.
Aletleri ile Satılık Muayenehane
Mutluluklar diliyoruz.
İletişim: Dt. Baturay ÖNDER - (0532) 627 84 15
Sağlık Problemi Nedeni ile Tüm Muayenehane
Adres :1441 Sk. Nimethan D:201 Alsancak-İzmir
37. sayıdaki bulmacanın çözümü
37. say› bulmacam›z› çözerek hediye
kazanan meslektaşlarımız;
> Oktay KILIÇ - Kayseri
> Emel ARIK - Afyonkarahisar
> Selim YILDIZ - İstanbul
> Yetiş KAYIK / İstanbul
Duyuru sayfamızda yer alan haberler odamıza ulaşan bilgilerle sınırlı kalmaktadır. Sayfamızda yer almasını
istediğiniz kendiniz ve diğer meslektaşlarımız hakkındaki haberleri lütfen bize iletiniz.
70
dişhekimi
haber
71
karikatür
> Dişhekimi Mete Ağaoğlu
72
dişhekimi
dişhekimi
haber
3
haber
4
dişhekimi