PDF ( 1 )

Transkript

PDF ( 1 )
HİDROELEKTRİK SANTRALLARINDA KAMU ve ÖZEL
SEKTÖRÜN ROLÜNÜN DEĞİŞİMİ VE YARATTIĞI
SORUNLAR
Yrd. Doç. Dr. Ferhunde HAYIRSEVER TOPÇU
Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Kamu Yönetimi Bölümü
[email protected]
ÖZET
Dünyada artan enerji talebini karşılamak için fosil yakıtların yakılması çevre
sorunlarını artırmaktadır. Bu durum devletleri enerji politikalarını
değiştirmeye ve fosil yakıtlı enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji
kaynaklarını kullanmaya yöneltmiştir. Türkiye’de yenilenebilir enerji
kaynaklarından biri hidroelektrik enerjidir. Türkiye’de teknik ve ekonomik
olarak değerlendirilebilir hidroelektrik potansiyel 140 milyar kWh olarak
hesaplanmaktadır. Bu potansiyelin kamu kaynaklarıyla geliştirilememesi
gerekçesiyle, özel sektör imkanlarını kullanarak hidroelektrik enerji gelişimini
hızlandırmak hedeflenmiştir. Özellikle 2000 yılından itibaren yasal ve
kurumsal düzenlemelerle özel sektör teşvik edilmiştir. 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu ile özel hukuk kurallarına göre faaliyet gösterecek elektrik
enerjisi piyasasının kurulması ve işleyişi sağlanırken, HES inşa etmek ve
işletmek amacıyla özel şirketler, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden su
kullanım hakkı elde etmektedirler. Bu çalışmada Türkiye’de HES’ler açısından
kamu ve özel sektörün rolünün değişimi ve bu değişimin yarattığı sorunların
incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaçla tarihsel olarak HES’lerle ilgili yasal
ve kurumsal düzenlemeler ele alınmıştır. Çalışmada, HES’lerde kamu
sektörünün yatırım, işletme ve denetim boyutundaki ağırlığının özel sektör
lehine azaldığı ve bu durumun planlama, denetim ve çevre açısından sorunlar
yarattığı sonucuna varılmıştır.
Anahtar kelimeler: Hidroelektrik santral, kamu sektörü, özel sektör, Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü, çevresel sorunlar
CHANGING OF THE ROLE OF PUBLIC AND PRIVATE
SECTOR AND ITS PROBLEMS IN HYDROELECTRIC
POWER PLANTS
ABSTRACT
Burning fossil resources to meet rising energy demand increases
environmental problems in the world. This forces nations to shift their energy
policies from fossil fuel based systems to renewable methods. Hydropower is
one of the renewable energy resources in Turkey. Technically and
economically viable hydroelectric potential is calculated 140 billion kWh in
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
Turkey. By reason of being unable to develop this potential with public
resources, it is aimed to accelerate the development in hydroelectric potential
by activating private sector financial resources. Private sector has been
encouraged especially by legal and institutional regulations since 2000. While
Energy Market Law Coded 4628 sets up energy market operated by private
law rules, private companies get water utilization rights from the General
Directorate of State Hydraulic Works to construct and operate hydroelectric
power plants. In this study, it is aimed to examine the changing of the role of
public and private sector and its problems in terms of hydroelectric power
plants in Turkey. With this aim, the legal and institutional regulations are
handled. The result of this article is that the decrease of the investment,
operation and control power of public sector on behalf of the private sector
creates a lot of problems in planning, control and environment.
Key Words: hydroelectric power plant, public sector, private sector, General
Directorate of State Hydraulic Works, environmental problems
1. GİRİŞ
Türkiye’de bir tarafta artan enerji talebini karşılama ihtiyacı, diğer yanda fosil
yakıtların neden olduğu çevre sorunları, yenilenebilir enerji kaynaklarının
artan oranda kullanımını gündeme getirmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan ve Yüksek Planlama Kurulu’nun
18.05.2009 tarihinde 2009/11 sayılı Kararı ile kabul edilen Elektrik Enerjisi
Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’ne göre, temel hedef yenilenebilir
enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının 2023 yılında
en az %30 düzeyinde olmasının sağlanmasıdır (www.enerji.gov.tr, 2010: 9).
Türkiye’de, nehir ve akarsu varlığının yoğunluğu yenilenebilir enerji
kaynakları içinde hidroelektrik santralı (HES) yapımını ön plana geçirmiştir.
Uzun dönemli çalışmalarda hidroelektrik üretimindeki hedef; 2023 yılına
kadar teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek hidroelektrik
potansiyelin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılmasını sağlamaktır
(www.enerji.gov.tr, 2010: 9). Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) (2009:
30) verilerine göre, Türkiye’de teorik olarak hidroelektrik potansiyel 433
milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir potansiyel 216 milyar kWh,
teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir potansiyel ise 140 milyar kWh
olarak hesaplanmıştır. Ekonomik ve teknik olarak değerlendirilebilecek
hidroelektrik
potansiyelinin
tamamının
elektrik
enerjisi
üretiminde
kullanılması hedefi ile HES’lerin sayısının artırılması desteklenmiştir.
Tarihsel olarak bakıldığında, Türkiye’de HES’lerin yapımı ve işletilmesi
sürecinde Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü gibi kamu kurumlarının ağırlıklı olduğu görülmektedir. Bazı
dönemlerde özel şirketlerin de enerji alanına girdiği görülmekle birlikte, bu
durum HES’lerde kamunun ağırlığını azaltmamıştır. Ancak enerji piyasasının
liberalleştirilmesi politikalarının da etkisiyle, özellikle 2000’li yıllardan
başlayarak HES’lerdeki kamu ve özel sektör ağırlığı, özel sektör lehine
değişmeye başlamıştır. Bu dönemden itibaren ülkenin artan enerji ihtiyacının
224
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
hidroelektrik enerjiden karşılanmasında, azalan kamu kaynakları nedeniyle
özel sektörün harekete geçirilmesi hedeflenmiştir.
Bu çalışmada hidroelektrik santrallarında kamu ve özel sektörün rolündeki
değişim ve bu değişimin yarattığı sorunlar incelenecektir. Tarihsel olarak
kamu ve özel sektörün gelişimi ele alınacak, özellikle 2000 ve sonrasında
ortaya çıkan yasal ve kurumsal düzenlemeler ile kamu sektörünün yeniden
yapılanma koşulları ortaya konulacaktır. Son olarak ise söz konusu yeniden
yapılanmanın neden olduğu sorunlar değerlendirilecektir.
2. TARİHSEL OLARAK HES’LERLE İLGİLİ KAMU VE ÖZEL
SEKTÖRÜN GELİŞİMİ
Ülkemizde ilk hidroelektrik üretimi, küçük ölçekteki hidroelektrik santrallarla
başlamıştır. İlk HES 1902’de Tarsus’ta yapılan 60 kW’lık HES’dir (DSİ, 2009:
28). 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı
işletmelerin elinde olan, küçük yerel santrallar ve onların beslediği,
birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur.
1933 yılından itibaren iktisadi bağımsızlık ve hızlı kalkınma hedefi için
ekonomi politikasının yönünün devletçiliğe çevrilmesi, enerji politikalarına da
yansımış, yabancı sermayeli elektrik şirketlerindeki elektrik imtiyazları
devletçe satın alınmaya başlamıştır. 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı
Belediye Kanunu ile belediyelere elektrik santralı kurma yetkisi verilmiştir.
1933 yılında kabul edilen 2301 sayılı Belediyeler Bankası Hakkında Kanun ile
elektrik tesisleri yapımında belediyelere finansman temin edilmiştir (Özülkü,
2006: 3; Paker, 2011: 77).
1935 yılında 2805 sayılı Eti Bank Kanunu ile kurulan Etibank’a elektrik
işletmeciliği görevi de verilmiştir. Aynı yıl ülkenin elektrik talebini tahmin
etmek ve bu talebi hidroelektrik ya da diğer enerji kaynaklarıyla karşılamak
için gerekli araştırmaları yapmak üzere 2819 sayılı Elektrik İşleri Etüd İdaresi
Teşkiline Dair Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdürlüğü
kurulmuştur (DSİ, 2009: 28).
1950’li yılların başlarında toplam kurulu güç 408 MW, bu gücün sadece
%4,4’ü (18 MW Kurulu Kapasite) hidroelektrik enerjisidir (DSİ, 2009: 28).
18.12.1953 tarihinde kabul edilen ve 28.02.1954 tarihinde yürürlüğe giren
6200 Sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında
Kanun ile Bayındırlık Vekâleti’ne bağlı, katma bütçeli, tüzel kişiliğe sahip
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü kurulmuş ve 1954 yılında teşkilatlanmıştır.
DSİ su kaynaklarının planlaması, projelendirmesi, inşaatı ve işletilmesi
amacıyla kurulmuştur. Tarımsal sulamanın geliştirilmesi, şehirlere içme
kullanma suyu temini, taşkın kontrolü ve diğer çevresel çalışmaların yanında,
hidroelektrik
santral
projelerinin
geliştirilmesi
DSİ’nin
en
önemli
görevlerinden biridir. 1935 yılında kurulan ve faaliyetine devam eden Elektrik
İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) etüt ve planlama aşamasında, DSİ ise planlamayla
birlikte projelerin hayata geçirilmesinde görevlendirilmiştir. Seyhan Barajı ve
HES, Sarıyar Barajı ve HES, Hirfanlı Barajı ve HES, bu dönemde kurulan
santrallardan bazılarıdır (DSİ, 2009: 28).
225
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
Bir kamu görevi niteliği taşıyan elektrik üretim, iletim ve dağıtım
hizmetlerinin bir kısmının ilk defa özel bir şirkete devri konusu, 1950'li
yıllarda Dünya Bankası'nın da teşvik ve önerileri ile devrin iktidarı tarafından
kararlaştırılmıştır. Bu amaçla 1954 yılında Etibank'ın iştiraki ile Çukurova
Elektrik Anonim Şirketi kurulmuş ve hükümetle aktedilen imtiyaz sözleşmesi
ile DSİ tarafından inşa ve tesis edilen Seyhan Barajı ve Müteferri Tesisleri,
Çukurova ve havalisinde elektrik üretim, iletim ve dağıtım hizmetlerini
yürütmek üzere bu şirkete devredilmiştir (İzgi, 2010: 1). Ayrıca yine Etibank
ortaklığında Kuzey Batı Anadolu Elektriklendirme Ticaret A.Ş., Ege Elektrik
Ticaret A.Ş., Kepez Elektrik A.Ş. kurulmuştur. Böylece özel sektör kuruluşları
da elektriklendirme işlerine girmişlerdir (Özülkü, 2006: 5).
1960’larla birlikte planlı kalkınma dönemi başlamış ve DPT’nin kurulması ile
beş yıllık plan dönemleri süreklilik kazanmıştır. 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı
döneminde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı kurulmuştur. Bayındırlık
Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerine başlayan DSİ, 1964 yılında Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlanmıştır.
15 Temmuz 1970′te 1312 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Kanunu ile elektriğin
üretim, iletim, dağıtım ve ticaretini yapmak amacıyla iktisadî devlet teşekkülü
olarak Türkiye Elektrik Kurumu kurulmuştur. Bu tarihlerde Etibank enerji
grubunun devamı ve intikal eden işleriyle göreve başlayan TEK, termik
santralların yapılması ve işletmesi, DSİ tarafından da kurulan hidroelektrik
santralların işletmeciliği ile elektrik üretimi, iletim ve ticareti görevlerini
yerine getirmiştir (Özülkü, 2006: 6). TEK’in kurulması ile imtiyazlı elektrik
ortaklıkları politikasından vazgeçilmiş, ancak daha önceki yıllarda kurulmuş
olan imtiyazlı ortaklıklar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
1974 yılında 1330 MW kapasiteli Keban Barajı, 1992 yılında ülkemizde en
büyük HES olan Atatürk Barajı (toplam 2400 MW) devreye alınmıştır (Özülkü,
2006: 7-8; Paker, 2011: 77). Elektrik İşleri Etüt İdaresi; kuruluşundan
günümüze, Keban, Oymapınar, Karakaya, Atatürk gibi büyük barajlar dahil
olmak üzere, işletmede olan hidroelektrik santralların enerji üretiminin
%80'inden fazlasının projelendirilmesinde mühendislik hizmetleri sunmuş,
böylece hidrolik enerji potansiyelinin değerlendirilmesinde önemli bir rol
oynamıştır (www.eie.gov.tr, 2011).
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü; Türkiye’de su kaynaklarının planlanması,
yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu, en büyük yatırımcı
kuruluşu olmuştur. 656 adet baraj ve göletin inşası, 3,06 milyon hektar tarım
alanını sulaması, 1 milyon hektar araziyi taşkından koruyan 4679 taşkın
koruma tesisi inşası ve 2,7 milyar metreküp içme, kullanma ve sanayi suyunu
temin hizmetlerini gerçekleştirmiştir (DSİ, 2010: 7). İşletilmekte olan 172
adet hidroelektrik santral ise 13 700 MW kurulu güce ve ekonomik
potansiyelin % 35’ine karşılık gelen 48 000 GWh yıllık ortalama üretim
kapasitesine
sahiptir
(http://www.dsi.gov.tr,
2010).
Hidroelektrik
potansiyelinin enerjiye dönüştürülmesi sürecinde DSİ, 13 700 MW Kurulu
226
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
gücün 10 700 MW’ını (%81) gerçekleştirmiştir. Kapasite bakımından en
büyük 25 HES’in 20 adedi DSİ tarafından inşa edilmiştir (DSİ, 2009: 31).
Ancak, başta DSİ olmak üzere, HES’ler açısından kamunun varlığı ve işlevleri,
özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren kabul edilen yeni yasal ve
kurumsal düzenlemelerle birlikte önemli değişiklikler geçirmektedir. Aslında
özel sektörün enerji alanındaki varlığı açısından bakıldığında, bu değişim
1980’lerden itibaren yaşanmaya başlamıştır (Ataay, 2005). Kısaca ifade
etmek gerekirse, 1980 darbesi ve arkasından iktidar değişikliği sonucunda
neoliberal ekonomi politikaları belirleyici olmuştur. 1982 yılında, Belediyeler
ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK’e devredilmiş, bundan böyle tüm
satışların, köy satışları da dahil olmak üzere TEK tarafından yapılması
sağlanmıştır. 1984 yılında kabul edilen 3096 Sayılı Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti İle
Görevlendirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe konularak, enerji sektöründeki
TEK tekeli kaldırılmış, gerekli izinler alınarak kurulacak özel sektör şirketlerine
de enerji üretimi, iletimi ve dağıtımı konusunda olanaklar sağlanmıştır. 1988–
1992 yıllarında, elektrik sektöründe kendi yasal görev bölgesi içinde elektrik
üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretini yapmak üzere 10 kadar sermaye şirketi
yetkilendirilmiştir (www.emo.org.tr, 2011). 1993 yılında 513 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile TEK, elektriğin üretim ve iletiminden sorumlu
“Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ)” ve elektriğin dağıtımından
sorumlu “Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)” adı altında iki ayrı şirkete
dönüştürülmüştür.
Yüksek enerji talep artışının karşılanması, yeterli yatırımların yapılması ve
verimliliğin arttırılması hedefi doğrultusunda, hem kamu örgütlerinin yeniden
yapılandırılması hem de, özel sektörün teşvik edilmesi 2000’lerden itibaren
artarak devam etmektedir.
3. 2000 YILI VE SONRASI HES’LERDE KAMU VE ÖZEL
SEKTÖR
HES’lerin kurulmasında temel düşünce suların boşa aktığıdır ve hedef “suyu
enerjiye çevirmek” olarak ifade edilmektedir (Çevre ve Orman Bakanlığı,
2009: 4). HES’lerin teşvik edilmesi, aynı zamanda özel sektörün HES sürecine
daha fazla dahil edilmesi ve teşvik edilmesi anlamını taşımaktadır. Çünkü
Türkiye’deki hidroelektrik potansiyelinin mevcut kamu kaynaklarıyla
değerlendirilemediği gerekçesi dikkat çekmektedir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Su Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi Özel
İhtisas Komisyonu Raporu’na (DPT, 2001: 40) göre, hidrolik enerjide 2020
yılına kadar planlanan hedeflere ulaşılabilmesi için elektrik nakil hatları hariç
yılda yaklaşık olarak 1,5 milyar ABD Doları yatırım yapılması gerekmektedir.
Ancak, hidroelektrik enerji alanında yatırımcı bir kamu kuruluşu olan DSİ’nin
1985-1997 döneminde, enerji sektöründeki yatırım bütçesinin 1985 yılında
501 milyon ABD Doları iken, 1990 yılında 627 milyon ABD Doları olduğu ve
daha sonraki yıllarda ise düşerek 1996 yılında 400 milyon ABD Doları, 1997
yılında ise. 477 milyon ABD Doları civarında olduğu görülmektedir. Bu
227
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
durumda hidroelektrik enerji alanında programlanan hedeflere yalnızca kamu
bütçesinde sağlanacak kaynaklarla ulaşılması mümkün görülmemektedir.
İzlenen politikanın temel stratejisi, “ülkemizin yenilenebilir doğal enerji
kaynağı olan hidrolojik enerji yatırımlarındaki finansman sorununu aşabilmek
amacıyla yerli ve yabancı özel sektör sermayesinin bu alanda teşvik edilerek
kamu bütçesindeki mali yükün hafifletilmesi, teknoloji transferi ve yatırımların
programlanan zamanda bitirilmesidir.” (DPT, 2001: 41).
Hidroelektrik enerji üretiminde DSİ kendi rolünü ve genel olarak da kamunun
rolünü şu şekilde ifade etmektedir: (DSİ, 2006: 56-57)
“DSİ Genel Müdürlüğü olarak ana hedefimiz özel sektörün önünü açmaktır.
Bu yüzden Kurumumuz, özel sektörün ilgi duymadığı, finansman, işgücü ve
makine parkı yönünden yetersiz kaldığı baraj ve HES projelerinde devreye
girecek, diğer projeler ise özel sektörün ilgisine bırakılacaktır. Bu strateji,
[Enerji ve Tabii Kaynaklar] Bakanlığımızca da benimsenerek teşvik
edilmektedir. Böylelikle Devlet yatırımları yerine özel sektör yatırımlarının ön
plana çıkması beklenmektedir.”
Özel sektörün önünün açılması için bir tarafta özelleştirme uygulaması devam
etmiştir. Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (TEAŞ), 2001 yılında Elektrik
Üretim A.Ş (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve Türkiye Ticaret ve
Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) olmak üzere üç parçaya bölünmüştür. EÜAŞ’a ait
santrallar ile TEDAŞ’a ait dağıtım kuruluşları özelleştirilmiştir. TEAŞ’ın üçe
bölünmesiyle elektrikte düşük maliyetli üretim yöntemi olan entegre sistem
parçalanmıştır (Bayramoğlu, 2005: 357).
Özelleştirmenin yanında, özel sektörün enerji alanında daha kolay faaliyet
gösterebilmesi için rekabete dayalı bir enerji piyasasının oluşturulması
yönünde adımlar atılmıştır. 2001 yılında 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
yayımlanmıştır. Kanun’un amacı “elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük
maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması
için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek,
mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının
oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin
sağlanmasıdır.”
4628
sayılı
Kanun’la
enerji
piyasasının
bağımsız
düzenlemesinin ve denetiminin sağlanması için, Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu1 (EPDK) kurulmuştur.
EPDK idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişiliğidir. Kurumun görev
alanına giren konular, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu
faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan lisansların
verilmesi; işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin
düzenlenmesi; piyasa performansının izlenmesi, performans standartlarının
1
4628 sayılı Kanun ile Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuş, daha sonra
18/4/2001 tarihinde 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile kurumun adı Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumu olarak, kurulun adı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu
olarak değiştirilmiştir.
228
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulması,
uygulattırılması, denetlenmesi; Kanun’da yer alan fiyatlandırma esaslarının
tespit edilmesi, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan
tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarının
tespit edilmesi ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak
ayarlamalara ilişkin formüllerin uygulanması ve bunların denetlenmesi;
piyasada 4628 sayılı Kanun’a uygun şekilde davranılmasının sağlanmasıdır
(Madde 4). Kurumun karar organı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’dur.
Kamu yönetimi örgütlenmesi içinde önemli değişiklikler getiren, düzenleme
yapma yetkisi ve yargı gücüne ait bazı yetkileri elinde bulunduran bağımsız
düzenleyici kurum uygulaması (Bayramoğlu, 2005 : 360) enerji sektöründe
de başlamıştır. 4628 sayılı Kanun ile elektrik sektöründe özelleştirmenin ve
liberal sektör yapısının yeni çerçevesi çizilmiş; kamusal hizmet olmaktan
çıkartılan elektrik enerjisi alınıp satılan bir mal olarak tanımlanmıştır (Paker,
2011: 78).
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı’nın ifadesinde özel
sektörün hedeflendiği açıktır: “Biz, özel sektörün bu ülkeye daha fazla yatırım
yapması için ne yapmalıyız?’ sorusunun cevabına odaklanmış durumdayız.”
(Çevre ve Orman Bakanlığı, 2009: 7).
EPDK’nın kurulmasının yanı sıra HES’ler açısından önemli işlevler üstlenmiş
olan DSİ’de de önemli yapısal değişiklikler yaşanmaktadır. Bayındırlık
Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerine başlayan DSİ, ülke kalkınmasında
önem kazanan enerji yatırımları konusundaki koordinasyon yetersizliği göz
önüne alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanmıştı.2 Ancak
Kuruluşların Bağlı ve İlgili Olduğu Bakanlıkların Değiştirilmesi İle İlgili
Başbakanlık Kararı 31.08.2007 tarih ve 26629 sayılı Resmi Gazete
yayımlanmış ve DSİ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan ayrılarak Çevre
ve Orman Bakanlığı’nın bağlı kuruluşu haline getirilmiştir. Bu düzenlemenin
DSİ’nin diğer alanlarda olduğu gibi HES’ler açısından da yatırımcı kuruluş
kimliğinden uzaklaşacağı, görev alanının daha da daralacağı anlamını taşıdığı
ifade edilmektedir (Haspolat, 2008: 45).
DSİ’nin bütçe kaynaklarına bakıldığında bu daralma görülebilmektedir.
DSİ’nin yatırım bütçesi uzun yıllar devlet yatırım bütçesinin ortalama üçte biri
civarında olmuştur. 2009 yılında devlet yatırım bütçesi 14,90 Milyar TL olarak
belirlenmiş iken, DSİ yatırım bütçesi 3,65 Milyar TL (%24,5) olarak
belirlenmiştir. Daha önceki yıllardaki Türkiye’deki kamu kurumlarının yatırım
değerleri incelendiğinde, DSİ yatırım bütçesi %33.3’den %24.5’e gerilemiştir.
Cari transferler ve kamulaştırma tahsisleri ile beraber DSİ bütçesi 5,20 Milyar
TL’dir. DSİ yatırım bütçesindeki diğer önemli bir kaynak da, dış kredi yoluyla
sağlanan finansmandır. 2003 yılından önceki yıllarda kredi seçenekleri yatırım
2
1964 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanan DSİ, İhale Yasası, Uygun
Bedel Tebliği, müteahit sicilleri gibi idari ve teknik sorunların yaşanması nedeniyle 1986
yılında yeniden Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bünyesine alınmıştır. Daha sonra 1996
yılında tekrar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlanmıştır (DSİ, 2010: 14).
229
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
bütçesine ilave olarak kabul edilerek DSİ yatırım bütçesi içine dahil
edilmemiştir. Ancak, 2003 yılından itibaren dış kredi kaynakları da bütçe
tavanı içine alındığından ve krediden ek ödenek temini kanunla
kısıtlandığından, DSİ, bazı projelerde ödenek sıkıntısı ile karşılaşmış ve bu
projeler ertelenerek iz ödenekle3 programda bırakılmışlardır. Milli bütçeden
ayrılan payın yetersiz olması mevcut yatırımların gerçekleştirilmesi yönünde
dış finansman kaynaklarının aranmasını zorunlu kılmıştır. DSİ’nin başlıca dış
kredi kaynağı veya DSİ ile sıkı işbirliği yapan kredi sağlayan kuruluşlar Dünya
Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası, Kuveyt
Fonu, İslam Kalkınma Bankası, Japon Uluslararası İşbirliği Bankası, Fransız ve
Alman Kredileri, Anahtar Teslimi İkili İşbirliği Proje kredileridir (Eximbank
kredisi, Ticari krediler ve Hükümet kredileri) (DSİ, 2009: 13-15). Yapımı
planlanan 1418 HES içinde, 4628 ve 3096 sayılı Kanun’lara göre, 18 700 MW
kurulu güce sahip 1401 HES’in özel sektör tarafından yapılması, 4000 WM
kurulu güce sahip 17 HES’in ise ikili işbirliği projeleri aracılığıyla
gerçekleştirilmesi öngörülmüştür (DSİ, 2009: 32).
DSİ ve şirketler arasında su kullanım hakkı anlaşması imzalanmaktadır. Su
kullanım hakkı anlaşmasına ilişkin usul ve esaslar 26.06.2003 tarih ve 25150
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetlerinde
Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkındaki Yönetmelik’le düzenlenmektedir. Yönetmelik’e göre, su
kullanım hakkı anlaşması, hidroelektrik enerji üretim tesislerinin su
kullanımına ilişkin işletme esaslarını ve DSİ'ye ödenecek bedellerin ödeme
şeklini belirleyen yazılı hükümlere ve şartlara göre DSİ ile şirket arasında
akdedilen anlaşmayı ifade etmektedir (Madde 4.l).
Özel sektör, ya Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) tarafından planlanan HES
projeleri için ya da DSİ’nin internet sitesinde yayımlanan HES projeleri için
müracaat edebilmekte veya bir nehrin uygun bir bölümü için kendi
hazırladıkları proje ile müracaatlarını yapabilmektedirler. Yabancı ortaklar ile
birlikte Türk özel sektörü yeni HES yapımı için başvurabilmekte, gerekli
işlemleri tamamlayıp lisans aldıktan sonra finans kaynaklarını kendileri
bularak inşaata başlayabilmektedirler. HES inşaatı bitip elektrik enerjisi
üretmeye başlayınca, bu enerjiyi kendi tesislerinde kullanabilmekte, diğer
özel kuruluşlara veya ulusal elektrik ağına satabilmektedirler (DSİ, 2009:
14).
DSİ tarafından, su kullanım hakkı anlaşmasının sağladığı/sağlayacağı faydalar
şu şekilde sıralanmaktadır: (DSİ, 2006: 37-.40) Özel sektörün Devletin,
yetersiz kaldığı baraj ve HES projelerinde devreye girmesi; boşa akan su
kaynaklarının milli ekonomiye kazandırılması; doğalgaz ve petrol
fiyatlarındaki artışlar da dikkate alındığında, dışa bağımlılığın azalması; özel
sektörün HES projelerine ilgi duyarak devreye girmesi ile gelecekte muhtemel
3
İz ödenek; ekonomik konjonktür itibarıyla yatırımının durdurulmasına karar verilen,
ancak yatırım programında muhafazasında yarar görülen projelere tahsis edilen 1.000
TL. tutarındaki ödenekleri ifade etmektedir (http://mevzuat.dpt.gov.tr, 2011).
230
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
enerji açığının yerli kaynaklar ile karşılanmasının sağlanması; rekabet ortamı
tesis edilerek, ucuz enerji temininin sağlanması; özel sektör yatırımlarıyla
projelerin daha kısa sürede tamamlanması; yerinde üretim ile hat kayıplarının
en aza indirilmesi, elektrik enerjisinin kırsal kesimlere daha kolay ve
kesintisiz ulaşmasıdır.
DSİ’nin ifadesiyle, su kullanım hakkı anlaşması ile “hidroelektrik projelerinde
özel sektör yatırım hamlesinin başlatılması” söz konusudur ve 1. milat olarak
kabul edilmektedir. Temel hedef “özel sektörün önünü açmaktır.” (DSİ, 2006:
37).
Su kullanım hakkı anlaşmasının nasıl yapılacağı, bu süreçte DSİ, EİE, EPDK
ve özel şirketlerin rolü Yönetmelik’te ortaya konulmaktadır. DSİ ve EİE
tarafından geliştirilen ve bu Yönetmelik kapsamında müracaat edilebilecek
hidroelektrik enerji projelerine ilişkin listeler, proje safhalarına göre DSİ
tarafından ilan edilir (Madde 5). Şirketler yayımlanan DSİ ve EİE projeleri için
Su Kullanım Hakkı Anlaşması yapmak üzere DSİ'ye müracaat ederler (Madde
6, 7). Fizibilite raporları kabul edilebilir bulunan ve Su Kullanım Hakkı
Anlaşması imzalayabilmeye hak kazandıkları kendilerine bildirilen şirketler on
beş iş günü içerisinde EPDK’ya lisans müracaatında bulunurlar (Madde 10).
Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’ne göre yapılan inceleme ve
değerlendirme sonucu lisans alması Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu
kararıyla uygun bulunan şirket, Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalanmak
üzere EPDK tarafından DSİ'ye bildirilir. Şirket, yapılan bildirim tarihinden
itibaren on beş iş günü içerisinde DSİ'ye müracaat eder. DSİ görüşünde
fizibilite raporunda giderilmesi gereken herhangi bir eksiklik bulunmuyorsa,
DSİ ile şirket arasında müracaat tarihinden itibaren otuz gün içerisinde noter
huzurunda Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalanır ve konu hakkında DSİ
tarafından EPDK'ya bildirimde bulunulur. Su Kullanım Hakkı Anlaşması
imzalayan şirketin lisans başvurusu Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği
çerçevesinde sonuçlandırılır (Madde10.i). 4628 sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu’na göre, lisanslar, bir defada en çok kırk dokuz yıl için verilir. Üretim,
iletim ve dağıtım lisansları için geçerli olan asgari süre on yıldır (Madde 3.4).
25 Mayıs 2004 tarihinde Su Kullanım Hakkı Anlaşması Yönetmeliği’nde
değişiklik yapılmıştır. Bu düzenleme ile “inşa halindeki projelere ait HES’lerin
özel sektöre açılması” sağlanmıştır ve 2. milat olarak ifade edilmektedir. Bu
düzenleme ile 6 adet HES projesi (Uluabat Tüneli-Çınarcık Barajı ve HES, Dim
Barajı ve HES, Uzunçayır Barajı ve HES, Cindere Barajı ve HES, Köprübaşı
Barajı ve HES, Kumköy Regülatörü ve HES) için su kullanım hakkı anlaşması
yapılmıştır (DSİ, 2006: 48-49).
HES’lere ilişkin olarak 3. milat ise 18 Mayıs 2005 tarihinde 5346 sayılı
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerji Üretimi Maksatlı Kullanımına
İlişkin Kanun’un kabul edilmesidir (DSİ, 2006: 50). 5346 sayılı Kanun ile
hidroelektrik santraların da dahil olduğu yenilenebilir enerji kaynaklarından
yapılan elektrik üretimine 2011 yılı sonuna kadar fiyat garantisi verilmektedir.
5346 sayılı Kanun’da 2010 yılında yapılan değişiklikle fiyat garantisinin süresi
uzatılmıştır ve hidroelektrik üretim tesisi için uygulanacak fiyat 7,3 (ABD
231
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
Doları cent/kWh) olarak belirlenmiştir. 5346 sayılı Kanun ile HES‘lere fiyat
garantisi sağlanması, çoğunlukla küçük HES yatırımı için lisans ticaretini
hızlandırmıştır.
5346 sayılı Kanun’un kabulüyle birlikte, HES başvuruları ikiye katlanmıştır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu‘nun (EPDK) faaliyete başladığı 2002
yılında 56, 2003 yılında 89, 2004 yılında 115 olan HES lisans başvurusu;
verilen fiyat ve alım garantisi ile birlikte 2005 yılında 223‘e, 2006 yılında
238‘e, 2007 yılında 244‘e yükselmiştir. EPDK, 2002 yılından itibaren 2008
yılına kadar 965 olan HES başvurusundan 314‘üne lisans vermiştir (Elektrik
Mühendisleri Odası, 2008).
HES’lerin Yap-İşlet modeli ile yapılması da ilgili kanun değişiklikleri ile
mümkün kılınmıştır. 4283 sayılı Yap-İşlet Modeli İle Elektrik Enerjisi Üretim
Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi İle Enerji Satışının Düzenlenmesi
Hakkında Kanun’un kapsamı dışında tutulan hidroelektrik, jeotermal, nükleer
santrallar ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları ile çalıştırılacak santrallar,
aynı Kanun’a 29.06.2006 tarihinde 5539 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 3.
maddeyle düzenlenmiştir.
Enerji alanında faaliyet gösteren özel şirketler, başka yasal düzenlemelerle de
teşvik edilmektedir. Bunun bir örneği 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ile
sağlanan desteklerdir. 18.4.2007 tarihinde kabul edilen Kanun’a göre,
endüstriyel
işletmelerin
mevcut
sistemlerinde
enerji
verimliliğinin
artırılmasına yönelik olarak hazırlanan, Enerji Verimliliği Koordinasyon Kurulu
tarafından onaylanan ve asgarî yatırım büyüklükleri Bakanlar Kurulu
tarafından belirlenen miktarın üzerinde olan projeler ile kullandıkları yakıt
türleri ve teknolojilerine bağlı olarak, ısı ve elektrik ve/veya mekanik
enerjinin aynı tesiste eş zamanlı olarak üretimini sağlayan (kojenerasyon)
yatırımlar, Hazine Müsteşarlığı’nca yatırım teşviklerinden yararlandırılır
(Madde 9.a). 2008 yılında yayımlanan Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin
Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik’e göre ise, verimlilik
artırıcı
projelerinin
desteklenmesini
isteyen
endüstriyel
işletmeler
Yönetmeliğe uygun olarak hazırladıkları projeleri karşılığında mali destek
almaktadırlar (Madde 15-17). Ayrıca Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel
Müdürlüğü ile gönüllü anlaşma yapan ve taahhüdünü yerine getiren tüzel
kişilerin ilgili endüstriyel işletmesinin anlaşmanın yapıldığı yıla ait enerji
giderinin yüzde yirmisi, Genel Müdürlük ödeneklerinin yeterli olması
durumunda ve yüzbin Türk Lirasını geçmemek kaydıyla Genel Müdürlük
bütçesinden karşılanmaktadır (Madde 20.4).
Birçok yasal düzenleme ve mali destekler aracılığıyla, özel sektörün HES
yapımı ve işletilmesi sürecinde varlığının arttığı bu dönem, Türkiye’de aynı
zamanda HES’lerin daha küçük ölçekli olarak tasarlandığı bir dönemdir.
Kurulu güçleri açısından HES’lere bakıldığında, Birleşmiş Milletler Sanayi ve
Kalkınma Organizasyonu (UNIDO) sınıflamasına göre, 1 MW ‘dan daha küçük
kapasiteli HES‘lere mini HES, 1 MW ile 10 MW arası kurulu güçlere sahip
HES’lere küçük HES, 10 MW-100 MW kapasiteli HES‘lere ise orta büyüklükte
HES denilmektedir. HES‘lerin özel sektörce yapımını engelleyen en önemli
232
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
husus projenin ekonomisidir. HES’lerin karakteristiği birbirinden farklı olduğu
için türbin, generatör ve elektrik teçhizatı da farklı olmaktadır. Bu nedenle,
HES üniteleri (türbin+generatör) seri üretime uygun değildir. Seri üretim
imkanı olmayan, her ünite için farklı bir proje ve tasarım gerektiren, yatırım
maliyeti çok yüksek olan ve imalatı uzun süre alan bu iş için özel sektörün
yatırım yapmaya yanaşmaması normaldir. Küçük HES‘ler ise genellikle nehir
veya kanal santralı olarak tasarlandıklarında ekonomik olmaktadır (Gençoğlu
ve Cebeci, 2001: 4-5).
4628 sayılı Kanun kapsamında 7 Haziran 2010 itibariyle 1547 HES projesi
başvurusu yapılmıştır. Bu projelerin toplam kurulu gücü 22 537 MW olarak
verilmiştir. Bunlardan 583 adedine (15 744 MW) lisans verilmiştir Geriye
kalan 964 projenin kurulu gücü 6794 MW’dır. Bu da geriye kalan projelerin,
kurulu güçleri çok küçük olan projeler olduğunu ortaya koymaktadır. Yani
burada 964 HES yapılacak ve 6794 MW kurulu güç elde edilecektir. Ancak bu
kurulu güçten yaklaşık 2000 MW daha fazla olan 8806 MW’lık kurulu güç
sadece 69 adet lisans almış projeyle elde edilebilmektedir (USİAD, 2010: 17).
2009 yılı sonu itibariyle işletmeye açılmış 191 adet HES tesisi bulunmaktadır.
Bu tesislerden 106 adedi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü
(EÜAŞ) tarafından işletilmektedir. Yap-İşlet-Devret (YİD) kapsamında 18
adet, özelleştirilen 7 adet ve işletme hakkı devredilen 3 adet HES tesisi
bulunurken, kalan 57 adet HES 4628 sayılı Kanun kapsamında özel sektörce
işletilmektedir. DSİ'ce inşa edilerek işletmeye açılan ve EÜAŞ'a devredilen 57
adet HES tesisi bulunmaktadır. DSİ HES tesislerinin toplam kurulu gücü 10
784 MW ve toplam üretim kapasiteleri de 38 410 GWh/yıl olarak tesis
edilmiştir. Bu DSİ inşalı HES tesisleri, yasa gereği işletilmeleri için yapılan bir
protokolle işletmeye geçiş aşamasında EÜAŞ'a devredilmiş bulunmaktadır.
Bundan sonra DSİ'ce inşa edilecek ve işletmeye alınacak HES tesisleri de
EÜAŞ'a devredilecektir (USİAD, 2010: 11). 1 Ocak 2010 tarihi itibariyle ise
işletmeye açılan kurulu güçleri 14 503.01 MW olan toplam 228 HES, EÜAŞ ve
özel sektör tarafından işletilmektedir (USİAD, 2010: 13).
Ancak EÜAŞ’ın kurulu gücünde 2009 yılına kıyasla 2010 yılında herhangi bir
artış veya azalış yaşanmazken, aynı yıllarda özel sektörde artış oranları 2009
yılı için %15.3, 2010 yılı için ise % 18.6 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik
üretiminde ise, EÜAŞ tarafında 2009 yılında yaşanan %8.46’lık azalış, yerini
2010 yılında %6.61’lik bir artışa bırakmıştır. Özel sektörün elektrik üretim
rakamları ise 2009 yılında %4.62’lik bir artışı gösterirken, 2010 yılında artış
devam etmiş ve %8.97 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik Piyasası Kanunu’nun
kısıtlamasından dolayı EÜAŞ yeni santral yapamamaktadır. Dolayısıyla
önümüzdeki yıllarda, özel sektörün başlattığı yeni yatırımlarla elektrik
piyasasında çok daha fazla pay sahibi olacağı görülmektedir (EÜAŞ, 2010:
15).
4. HES SORUNLARI
HES’lerin kamusal finansmanından özel finansmanına geçiş ve hibrid kamuözel
ortaklıklarının
ortaya
çıkışının,
barajların
planlanması
ve
233
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
değerlendirilmesi açısından uzun vadeli etkileri olacaktır. Devlet HES sahibi ve
işleticisi rolünden düzenleyici rolüne sahip olmuştur. Bu durumda önceden
sorumlu olarak devlete yöneltilen barajın yapılıp yapılamayacağı ya da nasıl
yapılacağına ilişkin eleştiriler artık özel şirketlere de yönelmektedir (Dore and
Lebel, 2010: 129).
HES’lerle ilgili olarak yaşanan değişim sonucunda, etkin planlama, takip ve
denetim mekanizmalarının olmayışı nedeniyle, lisans alan yatırımların
gerçekleşmesiyle ilgili olarak, fizibilite çalışmalarından başlayarak şebeke
bağlantı sorunlarına ulaşan, hukuki ve çevresel nedenlerle yaşanan çok
sayıda sorunla karşı karşıya kalınmıştır (USİAD, 2010: 21). Bu çalışmada söz
konusu sorunlardan planlama ve denetim sorunları ile çevresel sorunlar ele
alınacaktır.
4.1. Planlama ve Denetim Sorunları
Hidroelektrik enerji üretiminde kullanılan su kaynaklarının kullanım ayrıcalığı
DSİ ile yapılan su kullanım hakkı anlaşmasıyla 49 yıla kadar özel sektöre
tahsis edilmektedir. Hidroelektrik santrallar için su tahsisi yapan ve fizibilite
raporlarını inceleyen Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, projeleri tekil olarak
ele alıp incelemektedir. Bu incelemede HES projeleri daha çok hidrolojik
olarak ve memba mansap ilişkisi açısından ele alınmaktadır. Projeler havza
bazında bütüncül bir planlama anlayışıyla ele alınmadığından havzanın
elektrik enerjisi potansiyelinin optimum olarak geliştirilmesi mümkün
olmamaktadır (USİAD, 2010: 27).
Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı
Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’e göre,
HES Şirketi tarafından her bir HES için hazırlanması gereken fizibilite
raporunda
bulunması
gereken
şartlar
Yönetmelik’te
genel
olarak
belirlenmiştir; DSİ ve EİE proje fizibilite değerlendirme sürecinde
görevlendirilmiştir. Ancak örneğin, şirket tarafından hazırlanan fizibilite
raporu kapsamında olabilecek yetersiz etüt ve değerlendirmelerden dolayı
ilerideki safhalarda hidrolojik, jeolojik, teknik, çevresel, sosyal ve ekonomik
yönden oluşabilecek her türlü olumsuz sonuçtan yalnız şirketin sorumlu
tutulması, DSİ’nin denetim işlevini zayıflatmaktadır.
Ayrıca gerek özel şirketler tarafından geliştirilen, gerekse DSİ ve EİEİ
projelerine
müracaat
edilerek
veya
DSİ
sulama
kanallarından,
regülatörlerinden veya barajlarından yararlanarak enerji üretmek amacıyla
4628 sayılı Kanun kapsamında lisans alan HES firmalarının inşaat süreçlerinde
denetimsizlik söz konusu olmuştur. Bu nedenle mevcut DSİ tesisleri üzerinde
projesiz ve izinsiz rehabilitasyon veya geliştirmeler ile sulamanın işletme ve
bakım hizmetlerini aksatacak uygulamalar yapılmıştır (USİAD, 2010: 27).
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun 14.05.2010 tarihli EPDK'nın
2006, 2007 ve 2008 Yılları Faaliyet ve İşlemlerinin Denetlenmesi Raporu'na
göre, “Özel sektör kuruluşları tarafından üstlenilen hidroelektrik santral
projelerinin yatırıma dönüştürülmesi ve üretime başlanmasında gecikmeler
234
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
yaşandığı; bazı firmaların aldıkları lisanslarla yatırıma girişmek yerine ticaret
yapma yoluna gittikleri anlaşılmıştır...”(aktaran USİAD, 2010: 27).
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) eleştirilerinde bu noktalar
vurgulanmaktadır. İMO’ya (2009: 64) göre, firmaların büyük çoğunluğu su
kaynakları alanında tecrübesizdir ve başka sektörlerden gelmektedir (tekstil,
çimento, vs.). Bu firmalar sonuçta inşaat işlerini müteahitlik firmalarına
yaptıracaklardır. Ancak bu kadar projeyi gerçekleştirebilecek baraj
tecrübesine sahip firma sayısı ülkemizde sınırlıdır. Şimdiye kadar Türkiye’de
barajların yapımı DSİ’nin sorumluluğunda olduğu için ve bu projeler tüm
mühendislik disiplinlerinin gerektirdiği mühendislik kuralları içerisinde en
emniyetli tarafta kalınarak yapıldığı için ülkemizde herhangi bir baraj kazası
yaşanmamıştır. Türkiye bu konuda dünyadaki en başarılı ülkelerden biridir.
Ancak bundan sonraki dönemde girdi-çıktı ilişkisi bağlamında hakim konuma
getirilen kâr kavramı çerçevesinde kamusal kaynak kullanımından kamusal
fayda ve kamusal güvenlik alanına kadar genişletilebilecek yaygın bir alanda
sorunlarla karşılaşılabilecektir. Bu noktada çok önemli olan denetimin
yetersizliği durumunda da doğa, kaynaklar ve yöre halkı açısından sorunlar
artacaktır.
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) da benzer bir duruma işaret
etmektedir. EMO’ya (2008: 1) göre, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
sonrasında hidroelektrik santral projelerine yönelik olarak sürdürülen rant
dağıtım anlayışı, gıda şirketlerinden medikal şirketlerine, hatta spor
kulüplerine kadar ehil olmayan çok sayıda tüzel kişiliğin HES yapmaya
kalkışmasıyla sonuçlanmıştır. Lisans ticareti, gazetelerin ilan sayfalarına kadar
düşmüştür. Ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede 25 Şubat 2008 tarihinde
"HES şirketi devir alınacaktır" başlığıyla yayımlanan ilanda, 5-20 megavat
(MW) kurulu güce sahip HES lisansı olan ya da fizibilitesi onaylanan ya da su
kullanım anlaşması yapmış olan şirketlerin devralınacağı belirtilebilmektedir.
Bununla da kalmamış, HES lisanslarının toplu pazarlayıcısı konumuna gelmiş
enerji yatırım ve danışmanlık şirketleri ortaya çıkmıştır. HES ihalesi alan
firmalara ilişkin olarak Çevre ve Orman Bakanı da bazı firmaların işini usulsüz
yaptığını ifade etmiştir (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2009: 7).
HES şirketlerinin denetiminin yetkilendirilmiş denetim şirketleri tarafından
yapılmasına yönelik olarak 15.08.2009 tarihli Resmi Gazete’de “Su Yapıları
Denetim Hizmetleri Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Yönetmelik, gerçek veya
tüzel kişiler tarafından tesis edilecek su yapılarının proje onayını, yapım
aşamasındaki denetim iş ve işlemlerini ve bu işlemlerin yerine getirilmesi
aşamasında denetim firmalarının görev ve sorumlulukları ile bu firmaların
yetkilendirilmesini düzenlemektedir (madde 2.1). Açılan davalar sonucu
Danıştay tarafından Yönetmeliğin tamamının yürütülmesi durdurulmuştur.
Danıştay’ın kararına (Danıştay Onuncu Daire, Esas No: 2010/2365) göre,
6200 sayılı Kanun’un 2. maddesinde DSİ’nin görevleri arasında sayılan su
yapılarının etüt ve projelerinin uygun bir ücret karşılığında gerçek kişilere
veya özel hukuk tüzel kişilerine yaptırılması hususu düzenlenmiştir. Ancak
inşaatların proje ve fenni icaplara uygunluğunu denetleme yetkisi sadece
DSİ’ye verilmiştir. Bu denetimin, idarece gerçek veya özel hukuk tüzel
235
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
kişilerine yaptırılmasına ilişkin bir hüküm maddede yer almamıştır. Bu
nedenle DSİ’ye ait olan denetim yetkisinin gerçek kişilere veya özel hukuk
tüzel kişilerine devredilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı sonrasında 13 Mayıs 2011 tarihinde
27933 sayılı Resmi Gazete’de yeni “Su Yapıları Denetim Hizmetleri
Yönetmeliği” yayımlanmıştır. Bu Yönetmelik ise 4628 sayılı Kanun ve Su
Kullanım Hakkı Anlaşması çerçevesinde elektrik enerjisi üretmek maksadıyla
yapılacak olan üretim tesislerinin su yapısıyla ilgili kısımları ile gerçek veya
tüzel kişiler tarafından inşa edilecek suyla ilgili yapıların proje onayını, yapım
aşamasındaki inceleme ve denetiminin DSİ tarafından yapılmasını veya
gerektiğinde
DSİ
tarafından
yetkilendirilecek
denetim
firmalarına
yaptırılmasını düzenlemektedir (madde 2.1).
4.2. Çevresel Sorunlar
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun amacında elektriğin yeterli, kaliteli,
sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması vurgulanmaktadır. Ancak Kanun’da öngörülen
“çevreyle uyumlu olma” vurgusu elektrik arzının artırılması ve özel sektör
yatırımlarının teşvik edilmesi noktasında ikincil kalmıştır.
HES yapımının teşviki amacıyla tarım topraklarının ve mera alanlarının
kullanımına ilişkin Kanunlarda değişiklikler yapılmıştır. Tarım topraklarının
korunması ve amacına uygun kullanılması amacıyla 19.07.2005 tarih ve
25880 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanımı Kanunu’na göre, mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili
tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında
kullanılamaz. Ancak alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi
şartıyla, Yasada sayılan durumlar için tarım toprakları kullanılabilir (Madde
13). 2008 yılında 5751 sayılı Kanun’la 5403 sayılı Kanun’a eklenen madde ile
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun talebi üzerine 20.2.2001 tarihli ve
4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca yenilenebilir enerji kaynak
alanlarının kullanımı ile ilgili yatırımları için tarım topraklarının kullanımının
önü açılmıştır.
Aynı şekilde meraların korunmasını amaçlayan 28.2.1998 tarihinde 23272
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 14.
maddesine göre, tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu
Kanun’da gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanun’a
veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş
olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerin Kanun’da sayılan
durumlarda tahsis amacı değiştirilebilir. 2008 yılında 5751 sayılı Kanun’la
4342 sayılı Kanun’a eklenen madde ile Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’nun talebi üzerine, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümlerine
göre, elektrik piyasası faaliyetleri için meralar kullanılabilir.
Tarım toprakları ve meraların yanı sıra doğal ve arkeolojik sit alanları, milli
parklar vb. gibi alanlarda HES yapılacaksa, HES’lerin kısa ve uzun vadeli tüm
236
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
çevresel etkilerinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Çevresel Etki
Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’ne göre, ÇED, gerçekleştirilmesi planlanan
projelerin çevreye olabilecek etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki
etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi
için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek
değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde
sürdürülecek çalışmaları ifade etmektedir (Madde 4).
ÇED Yönetmeliği’nin Ek I’inde Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak
Projeler Listesi yer almaktadır. Bu listeye göre, kurulu gücü 50 MW ve üzeri
olan nehir tipi santrallar için ÇED uygulanacaktır. Yönetmeliğin EK- II’si’nde
Seçme, Eleme Kriterleri Uygulanacak Projeler Listesi vardır. Bu listede kurulu
gücü 10 MW ve üzeri olan nehir tipi santrallar yer almaktadır. Böylece kurulu
gücü 10–50 MW arası santrallarda proje dosyasına bağımlı olarak
gerektiğinde ÇED raporu istenebilmektedir. Kurulu gücü 10 MW’in altında olan
nehir tipi santrallar ise ÇED kapsamında yer almamaktadır. Yapımı planlanan
ya da yapımına başlanan HES projelerinin üretim kapasiteleri çoğunlukla 10
MW'ın altında kaldığından, HES projeleri için ÇED süreci işletilmemiştir. Ayrıca
üretilen elektrik enerjisinin iletimi için yapılacak enerji nakil hatları ÇED
kapsamında yer almamaktadır. Bu durumda yapılacak fiziki müdahalelerin
çevresel etkileri de hiç hesaba katılmamaktadır.
17 Temmuz 2008 tarih ve 26939 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Çevresel
Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nde hidroelektrik santralların çevreye
etkisinin incelenmesinde değişiklik yapılmıştır. Kurulu gücü 0,5 ile 25 MW
arası olan hidroelektrik santrallar için Ön ÇED raporu, kurulu gücü 25 MW
üzerinde olan hidroelektrik santrallar için de ÇED raporu istenmektedir. Ancak
17 Temmuz 2008 tarihinden önce neredeyse Türkiye’deki tüm nehirler için
alınan HES lisansları, bu düzenleme dışında kalmıştır (İMO, 2009: 62).
Türkiye enerji talebinin karşılanması için toplamda belirtilen hidroelektrik
potansiyeline ulaşmak kabul edilebilir olsa bile, bunun aynı nehir üzerinde çok
sayıda küçük HES ile gerçekleştirilmek istenmesi sorun yaratmaktadır.
Enerji üretimi barajların sağladığı hizmetlerden sadece birisidir. Uluslararası
Büyük Barajlar Komisyonu’na (International Commission On Large DamsICOLD) göre, dünyadaki 50 000 baraj içindeki en yaygın amaç sulama
sistemleri için su arzıdır. Baraj inşa etmenin diğer amaçları evsel ve
endüstriyel su kullanımı, sel kontrolü, nehir taşımacılığı ve rekreasyondur.
Birçok baraj bu fonksiyonları bir arada amaçlamaktadır (Mäkinen and Khan,
2010: 91). Ancak HES’ler ile özellikle o yörenin elektrik ihtiyacının yerinde ve
nakil maliyeti olmadan karşılanması amacı ön plana alınmakta, aynı nehir
üzerinde birden fazla HES kurulduğunda, söz konusu nehrin diğer
fonksiyonları göz ardı edilmektedir. Nehirlerin ekolojik olarak taşıdığı
fonksiyon, tarımsal sulama fonksiyonu yeterince dikkate alınmamaktadır. Bu
durum ilgili yasal düzenlemelerde de gerekli ölçüde denetim altına
alınmamıştır.
237
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
Bir başka ekolojik sorun, HES yapılan nehirlerin, doğal hayatının devamını
sağlayacak can suyunun (nehirlere bırakılması gereken minimum su miktarı)
belirlenmesidir. Can suyu mevcut uygulamalarda kurak ve ıslak yılların
yüzdesi olarak uygulanmaktadır. Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde
Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve
Esaslar Hakkında Yönetmelik’te belirtilen örnek su kullanım hakkı
anlaşmasına göre, Şirket, dere yatağının su alma yeri mansabında doğal
hayatın idamesini sağlayacak ve bu kesimde su haklarını karşılayacak
miktardaki suyu yatağa bırakacaktır. Doğal hayatın devamı için mansaba
bırakılacak su miktarı projeye esas alınan son on yıllık ortalama akımın en az
%10’ u olacaktır (Ek I Madde 4). Yönetmelik’te belirtilen asgari %10 can suyu
oranı tüm HES projeleri için geçerli olabilecek, bilimsel olarak belirlenmiş bir
oran değildir. Her bir havzanın kendine özgü yapısı ve su kullanım şekilleri
vardır ve can suyu buna göre belirlenmelidir. Örneğin, HES yapılan dere
tarımsal sulama amacıyla kullanılıyorsa, bu kullanılan su miktarı çıkarıldıktan
sonra can suyu hesaplanmalıdır. Kantarcı’ya (2010: 5) göre, tarımsal sulama
ihtiyacı karşılandıktan sonra, derelerdeki canlı yaşamının sürmesi için derede
en az 30 cm su olmalıdır. Bu yüzdelerin ÇED raporunda dikkatli bir şekilde
hesaplanması gerekmesine karşın, uygulamada bu gerçekleşmemekte,
raporların denetiminde de bu durum göz ardı edilmektedir. Can sularının
hidroelektrik santral inşaatları bittikten sonra denetlenmesi ve kontrolünün
yapılmasının şartları da ortaya net olarak konulmamıştır. Bu da ilerleyen
süreçte doğal hayatın olumsuz etkilenmesine neden olabilecek bir husus
olarak öne çıkmaktadır (İMO, 2009: 62).
Ayrıca 0-50 MW kapasitesi olan nehir ve kanal tipi HES'lerden EPDK’dan
lisans alan 514’ünün yıllık ortalama enerji üretimi yaklaşık 20,5 milyar kwh
olarak verilmektedir. Ancak bu tesislerin planlama raporlarında özellikle
hidroloji (proje debisi tesbiti) konusunda yeterli ve güvenilir debi ölçümleri
kullanılamamış ve doğaya bırakılan can suyu planlamada az hesaplanmıştır.
Bu nedenlerle su ölçümleri yapıldığında ve doğaya bırakılacak su miktarı
gerekli değerlere çekildiğinde, bu enerji üretiminin azalacağı şeklinde
değerlendirme yapılmaktadır. Bunun yanı sıra geriye kalan lisans almamış
6794 MW'lık 964 projenin tümünün yapıldığı kabul edildiğinde ve yukarıdaki
kriterler uygulandığında bu projelerden de hesaplanandan daha az enerji
üretilebileceği düşünülebilir (USİAD, 2010: 17).
238
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
5. SONUÇ
Artan enerji ihtiyacının çevre sorunlarına yol açmayacak bir şekilde
karşılanması için yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok başvurulmaktadır.
Türkiye’nin akarsu varlığı dikkate alındığında, hidrolik enerji potansiyelinin
kullanılması ve hidroelektrik santrallarının sayı ve kapasitesinin artırılması
hedeflenmiştir.
Türkiye’de Cumhuriyet döneminin başlangıcında yabancı özel işletmelerin
ellerindeki santrallar, devletçilik politikasıyla kamulaştırılırken, 1935 yılında
Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, 1954 yılında Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğü’nün kurulması ile HES’lerin kamu örgütlenmesi aracılığıyla
yapımı ve işletilmesi süreci ağırlık kazanmıştır. Bazı dönemler itibariyle özel
şirketler HES yapımı ve işletilmesi sürecine girmekle birlikte, kamunun asıl
yatırımcı kuruluş olarak sektördeki varlığı ve işlevi uzun yıllar devam etmiştir.
2000’lerden itibaren, bir taraftan 1980’lerle birlikte başlayan enerji alanındaki
özelleştirme çabaları devam ederken, diğer taraftan kamu örgütleri de
yeniden yapılandırılmıştır. Bu süreçte rekabete dayalı, özel hukuk
hükümlerine göre işleyecek elektrik enerjisi piyasası oluşturulmuş, bağımsız
düzenleyici kurum olarak EPDK kurulmuştur. HES’ler açısından kamu,
düzenleyici konumuna gelirken, DSİ’nin mali ve kurumsal olarak yeniden
yapılandırılması ile HES yatırımcısı olma işlevinden uzaklaşmıştır.
Bu nedenle enerji talebini karşılamak üzere HES’lerin desteklenmesi ve teşvik
edilmesi aslında, özel sektörün sürece ortak olmasının desteklenmesi ve
teşvik edilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü DSİ’nin azaltılan bütçe
kaynakları dikkate alındığında, anılan yatırımları gerçekleştirmek özel
sektörden beklenmektedir. Bu durumda enerji hizmetinin sunulmasında kamu
hizmeti gerekleri ile özel sektörün kâr elde etme hedefi çatışmaktadır.
Planlama ve denetim aşamasında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle HES’lerin
enerji sağlama işlevi sarsılmaktadır. Diğer yandan özellikle aynı akarsuda ardı
ardına birkaç santral yapılması, akarsu ölçeğinde bütünleşik planlama
yapılmaması, çevresel etkilerin gereği gibi değerlendirilmemesi gibi
nedenlerle birçok çevresel sorun ortaya çıkmaktadır. Oysa HES’ler, fosil enerji
kaynaklarına göre çevre sorunları yaratmadıkları düşünülerek tercih
edilmektedir. Ancak yenilenebilir enerji kaynağı olmasına karşın, kamu yararı
gözeterek doğru bir şekilde planlama ve denetim yapılmadığında, ticari
mantıkla hareket edildiğinde, HES’ler bile sorunlarla birlikte anılmaktadır.
239
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
KAYNAKÇA
ATAAY, F. (2005). Enerji Sektöründe Özelleştirme: Rekabetçi Bir Piyasada
Yönetişim mi?, Kamu Reformu İncelemeleri, Ankara Tabip Odası, Ankara,
s.83-114.
BAYRAMOĞLU, S. (2005). Yönetişim Zihniyeti Türkiye’de Üst Kurullar ve
Siyasal İktidarın Dönüşümü, İletişim Yay., İstanbul, 2005.
Çevre ve Orman Bakanlığı, (2009). “75 Adet Hidroelektrik Santralın Temeli
Atıldı”,
Çevre
ve
İnsan
Dergisi,
S.78,
Aralık,
s.7,
http://www.cevreorman.gov.tr/COB/Files/dergi/cevre_insan.pdf, 22.6.2010.
Çevre ve Orman Bakanlığı, (2009). “DSİ’nin 55. Kuruluş Yılında 55 Tesis”,
Çevre
ve
İnsan
Dergisi,
S.78,
s.4,
http://www.cevreorman.gov.tr/COB/Files/dergi/cevre_insan.pdf, 22.6.2010.
DORE, J. and LEBEL
L. (2010). “Gaining public acceptance: A critical
strategic priority of the World Commission on Dams”, Water Alternatives,
Volume 3, Issue 2, s.124-141, www.water-alternatives.org., 25.6.2010.
DPT, Devlet Planlama Teşkilatı (2001). Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Su
Havzaları, Kullanımı ve Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT: 2555 .
ÖİK: 571, Ankara.
DSİ (2006). “Türkiye’de Hidroelektrik Enerji Üretiminde DSİ’nin Rolü”,
İstanbul, 27 Kasım, s.1-58.
DSİ (2009). Su ve DSİ, İstanbul.
DSİ, (2010). Stratejik Plan 2010-2014, Ankara.
EÜAŞ, Elektrik Üretim Anonim Şirketi, (2010). Elektrik Üretim Sektör Raporu.
EMO, Elektrik Mühendisleri Odası (2008), “Hidrolik Geleceğimiz Piyasa
Kurbanı”, Elektrik Mühendisleri Odası 41. Dönem Yönetim Kurulu Basın
Açıklaması, 19 Kasım.
GENÇOĞLU, M. T. ve CEBECİ, M. (2001). “Büyük Hidroelektrik Santraller İle
Küçük Hidroelektrik Santrallerin Karşılaştırılması”, Yenilenebilir Enerji
Kaynakları Sempozyumu İzmir, 18-20 Ocak s.1-7.
HASPOLAT, E. (2008). “Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Çevre ve
Orman Bakanlığı’na Bağlanmasının Nedenleri”, Memleket Mevzuat- Cilt:3,
Sayı:34, Ankara, Nisan, s.43-48.
http://www.dsi.gov.tr/hizmet/enerji.htm, 23.6.2010.
http://www.dsi.gov.tr/skatablo/Tablo3.htm, 10.6.2010.
240
Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi 3/1 (2011) 223-242
http://www.eie.gov.tr/turkce/ozet/ozet.html, 20.4.2011.
http://www.emo.org.tr/ekler/0082ac261d74f5a_ek.pdf, 20.4.2011.
http://www.enerji.gov.tr/yayinlar_raporlar/Arz_Guvenligi_Strateji_Belgesi.pd
f, 30.6.2010.
http://www.epdk.gov.tr/lisans/elektrik/proje/yenilenebilir.xls, 15.6.2010.
http://www2.epdk.org.tr/lisans/elektrik/lisansdatabase/verilentesistipi.asp,
10.2.2011.
http://mevzuat.dpt.gov.tr/bkk/12701.htm, 13.06.2011.
İMO, İnşaat Mühendisleri Odası (2009). Hidroelektrik Santrallerin Yapımı İle
İlgili İMO Görüşü, TMH - 454 - 2009/2.
İZGİ, S. (2010). “İmtiyazlı şirketler ve Çukurova Elektrik AŞ ortaklarının
Hakları”, 25.12.2010, s.1, http://www.dunya.com/imtiyazli-sirketler-vecukurova-elektrik-as-ortaklarinin-haklari_109729_haber.html?, 20.5.2011.
KANTARCI, M. D. (2010). “Antalya’da Toplam Yağışlar İle Yüksek Yağışlar
Arasındaki İlişki (1985-2007)”, Hidroelektrik Santrallerin (HES) Ekolojik,
Hukuki ve Sosyal Boyutları Paneli Bildirisi, Türkiye Ormancılar Derneği
Antalya Temsilciliği, TMMOB Orman Mühendisleri Odası Batı Akdeniz Şubesi,
Antalya, 7.7.2010, s.1-10.
MÄKINEN, K. and KHAN S. (2010). “Policy considerations for greenhouse gas
emissions from freshwater reservoirs”, Water Alternatives, Volume 3, Issue
2, s.91-105, www.water-alternatives.org, 25.6.2010.
ÖZÜLKÜ, H. (2006). “Türkiye’de Elektriğin Tarihsel Gelişimine Özet Bakış
(1900’den 2006’a Yılına Kadar)”, 10. Enerji Kongresi Tebliği, Dünya Enerji
Konseyi
Türk
Milli
Komitesi,
2006,
s.
1-11,
http://www.oocities.org/hasanozulku/melektriktarih.pdf, 15.5.2011.
PAKER, S. (2011). “Enerji Politikaları ve Özelleştirmeler”, Elektrik
Mühendisliği,
S.
441,
Şubat,
s.76-79,
http://www.emo.org.tr/ekler/cc601736692a845_ek.pdf?dergi=626,
20.5.2011.
Resmi Gazeteler: Tarih 14.4.1930, Sayı 1471 (1580 sayılı Belediye Kanunu);
Tarih 24.6.1933, Sayı 2435 (2301 sayılı Belediyeler Bankası Hakkında
Kanun); Tarih 22.6.1935, Sayı 3035 (Eti Bank Kanunu); Tarih 24.6.1935,
Sayı 3036 (2819 sayılı Elektrik İşleri Etüd İdaresi Teşkiline Dair Kanun); Tarih
25.12.1953, Sayı 8592 (6200 Sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü
Teşkilat Ve Vazifeleri Hakkında Kanun); Tarih 19.12.1984, Sayı 18610 (3096
Sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi,
Dağıtımı ve Ticareti İle Görevlendirilmesi Hakkında Kanun); Tarih 13.9.1993,
241
F.HAYIRSEVER TOPÇU/Hidroelektrik Santrallerinde…
Sayı 21697 (513 sayılı KHK); Tarih 19.7.1997, Sayı 23054 (4283 sayılı Yapİşlet Modeli İle Elektrik Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi
İle Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun); Tarih 28.2.1998, Sayı
23272 (4342 sayılı Mera Kanunu); Tarih 3.3.2001, Mükerrer Sayı 24335
(4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu); Tarih 26.06.2003, Sayı 25150
(Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı
Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik); Tarih
16.12.2003, Sayı 25318 (Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği);
Tarih 18.5.2005, Sayı 25819 (5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerji Üretimi Maksatlı Kullanımına İlişkin Kanun); Tarih 19.07.2005,
Sayı 25880 (5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu); Tarih
31.08.2007, Sayı 26629 (Kuruluşların Bağlı ve İlgili Olduğu Bakanlıkların
Değiştirilmesi İle İlgili Başbakanlık Kararı); Tarih 17.7.2008, Sayı 26939
(Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği; Tarih 15.08.2009, Sayı 27320 (Su
Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği); Tarih 13.5.2011, Sayı 27933 (Su
Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği).
USİAD, Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği, (2010). Hidroelektrik Enerji
İçin Acil Durum Tespiti ve Öneriler, İstanbul.
242

Benzer belgeler

(Hes`ler) ve Çevre Politikaları Bağlamında Değerlendirilmesi

(Hes`ler) ve Çevre Politikaları Bağlamında Değerlendirilmesi sağlanmıştır. 1984 yılında kabul edilen 3096 Sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti İle Görevlendirilmesi Hakkında Kanun yürürlüğe kon...

Detaylı