Bodrum, 2007,01,23.mdi - Pel-ona
Transkript
Bodrum, 2007,01,23.mdi - Pel-ona
BODRUM YARIMADASI İÇİN KALKINMA VE PLANLAMA POLİTİKALARI ÖNERİLERİ POLICY PROPOSALS FOR BODRUM PENINSULA’S PLANNING AND ECONOMIC DEVELOPMENT Bu çalışma Denver’daki Kolorado Üniversitesi’nin Mimarlık ve Planlama Koleji tarafından verilen Kentsel Tasarım ve Planlama konulu yaz okulunun bünyesinde 2006 yılının yazında hazırlandı. Korkut Onaran yönetinimdeki 2006 yılı yaz okulu, Fahriye Sancar ve Korkut Onaran yönetimindeki 1999, 2000, 2001, 2002, 2004, ve 2005 yılları yaz okullarında yarımadanın çeşitli yerleşkeleri için üretilen fikirleri gözden geçirdi, değerlendirdi ve yarımada ölçeğinde planlama politika önerileri olarak bu çalışmada derledi. This study has been prepared within the framework of the Planning and Urban Design Studio offered by the College of Architecture and Planning, University of Colorado at Denver in Summer 2006. The summer school of 2006, under the direction of Korkut Onaran, revisited and evaluated the proposals developed for peninsula’s various settlements, by the summer schools of 1999, 2000, 2001, 2002, 2004, and 2005, conducted by Fahriye Sancar and Korkut Onaran, and edited them here as policy proposals in peninsula scale. 2006 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2006: Lauren Balsley, Jennifer Bartlett, Noah Bernstein, David Besley, Sergey Chudin, Alexandra Harker, Jessica Hendryx, Michael Hinke, Jaesik Lim, Steven Perce, Tom Rogers, Shelby Scharen, Melissa Stolhammer 2005 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2005: Arelhy Arroyo, Halle Auerbuch, Karl Barton, Martha Cappanno, Joonghyuk Choi, Marshall Crockett, Anne Hayes, Sybil Idelkope, Kathleen Lipetz, Candace Lothian, Jeffery Lovshin, Alice R.Gilbertson, Kollawat Sakhakara, Nicholas Wirtz 2004 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2004: Abe Barge, Mike Greenlee, Christine Hardy, Ryan McCaw, Sun Mi Park, Matt Prosser, Andrew Riddle, Ryan Stubbs, Ryan Souto, Kate Volz, Dave Walters, Nancy Werdel, Darren Willden 2002 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2002: Florin Alexandrescu, Brent Butzin, Travis Humburg, Daniel Ross, Amanda Swedhin 2001 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2001: Catherine Azgarate, Michelle Allen, Lisa DellaBadia, Tanya Ferencar, Gunnar Hand, Cris Jones, Rebecca Ruggeri, Michelle Shepard Derleyenler Editors: Dr. Korkut Onaran, Ph.D. ve and Prof. Dr. Fahriye Sancar, Ph.D. 2000 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2001: Matt Ashby, Charles Bloom, Jeff davis, Brian Garner, Norman Lewark, Galen Nourjian, Michelle Shepard, Jeff Smith 1999 Yılı Yaz Okulu Öğrencileri The Students of the Summer School 2001:Sarah Brand, Derek Debina, Abel Montaya, Kara, Mueller, Jill Strange Dr. Korkut Onaran (Lisans: ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Yüksek Lisans: ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Doktora: Wisconsin Üniversitesi) Kolorado Üniversitesi'nde yarım zamanlı yardımcı doçentlik yapmakta, Kolorado Eyaletinin Boulder kentinde Wolff-Lyon Mimarlık ve Planlama Bürosu'nda tam zamanlı olarak çalışmakta. (Email: [email protected]) Korkut Onaran (Bachelor of Architecture, Department of Architecture METU; Master of Architecture, Department of Architecture METU; Ph.D, University of Wisconsin Madison) is an assistant professor adjunct in the College of Architecture and Planning at the University of Colorado and works fas a senior associate for the architecture and urban design firm Wolff - Lyon in Boulder, Colorado. (Email: [email protected]) Prof. Dr. Fahriye Sancar (Lisans: ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Yüksek Lisans: Pennsylvania Eyalet Üniversitesi, Doktora: Pennsylvania Eyalet Üniversitesi), Kolorado Üniversitesi, Mimarlık ve Planlama Koleji'nde profesor olarak çalışmakta ve aynı kolej içindeki Şehir ve Bölge Planlama Bölümünün Bölüm Başkanlığını yapmakta. Ayrıca Korkut’un doktora çalışmasının da danışmanlığını yaptı. (Email: [email protected]) Fahriye Sancar (Bachelor of Architecture, Department of Architecture, METU; Master of Architecture, Pennsylvania State University; Ph.D, Pennsylvania State University) is a professor of planning and the Chair of Urban and Regional Planning Department in the College of Architecture and Planning, University of Colorado. Also, she has been the dissertation advisor for Korkut during his studies for the doctorate degree. (Email: sancar@spot .Colorado.edu) 2004 Yaz okulu grubu ve Yalı Belediye Başkanı İsmail Altındağ. The summer school of 2003 with İsmail Altındağ, Mayor of Yalı. 2002 Yaz okulu grubu Bodrum Kalesi’nde. The summer school of 2002 at Bodrum Castle. 2005 Yaz okulu grubu ve Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan. The summer school of 2005 with Mustafa Saruhan, Mayor of Yalıkavak. PREFACE AND ACKNOWLEDGEMENTS ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜRLERİMİZ On üç öğrenciden oluşan proje grubu Bodrum’u 15 Mayıs ve 6 Haziran 2006 tarihleri arasında ziyaret etti. 19 Mayıs’ta başlayan bir haftalık mavi yolculuk sırasında yarımadayı denizden inceleme fırsatı bulan grup daha sonra planlama ve tasarım çalışmalarını Bodrum’da Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı’nda sürdürdü. Proje grubunda iki lisans, on bir yüksek lisans öğrencisi vardı. Bunlardan ikisi mimarlık, üçü peyzaj mimarlığı, geriye kalan sekiz kişi de planlama öğrencileriydi. 2006 Yaz okulu çalışması bir anlamda önceki yıllarda yine Kolorado Üniversite’si bünyesinde benim ve Prof. Dr. Fahriye Sancar’ın yönettigi altı yaz okulunun ürettiği önerilerin bir değerlendirmesi ve özeti idi. Öğrenciler hem yarımadanın bu günkü durumunu inceledi ve tartıştı hem de geçmiş yıllarda diğer öğrencilerin ürettiği fikirleri değerlendirdi. Önceki yaz okullarını kısaca sıralamamız gerekirse 1999 yazında Bodrum’un merkezinde, doğu koyunda, 2000 yazında Bitez Yalı’da, 2001 yılında Bitez Köyü’nde, 2002 yılında Bodrum’un merkezinde, batı koyunda, 2004 yazında Yalı Beldesi’nde, 2005 yazında da Yalıkavak’ta çalışmalarımızı sürdürdük. Her yıl olduğu gibi bu yıl da bize Fahriye Sancar ve Korkut Onaran 2001 yılı yaz okulu sırasında. Fahriye Sancar and Korkut Onaran during the 2001 sumer school. Belediyeler, Habitat Kozası ve Mimarlar Odası Bodrum Şubesi ve destek sağladı. Mavi yolucuk sırasında öğrenciler hem turizm gelişmelerini denizden inceledi hem de çeşitli yerleşkeleri birbirleriyle karşılaştıran değerlendirmeler yaptı. Bitez Belediye Başkanı Remzi Güngör, Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm, ve Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan bizleri ağırladı ve beldelerinin planlama gündemi hakkında bizleri bilgilendirdi. Canayakınlıkları ve misafirperverlikleri proje gurubunun belleğinde Türkiye ve Bodrum hakkında kolay kolay silinemeyecek bir yer bıraktı. Kendilerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Habitat Kozası ve Mimarlar Odası üyesi Ahmet Berk her ne kadar Kolorado Üniversitesi’nin bir öğretim üyesi değilse de gerek yaz okulları için ayırdığı geniş zaman gerekse de stüdyo çalışmalardaki yol göstericiliği onu bu yaz okullarının kaçınılmaz bir parçası yaptı. Bu raporun da gerçekleşmesinde de önemli rol oynayan dostum Ahmet Berk’e minnettarım. (devamı arka kapak içinde) The project team, formed by thirteen students, visited Bodrum between May 19 and June 6, 2006. After recording their peninsula observations from the sea during a week long blue voyage started on the (continues on the inside back cover) 2006 Yılı yaz okulu grubu PAM teknesinde. The 2006 summer school team is at the yatch PAM. (Fotoğ raf Photo: Yi ğit Uygur) 2006 Yaz okulu grubu Bitez’de Bitez Belediye Başkanı Remzi Güngör’le yemekte. The group of summer school of 2006 having diner with Remzi Güngör, Mayor of Bitez. 2006 Yaz okulu grubu Gümüşlük’te Gümüşlük Belediye Başkanı Mehmet Ülküm’le yemekte. The group of summer school of 2006 having diner with Mehmet Ülküm, Mayor of Gümüşlük Benzer şekilde Mimarlar Odası Bodrum Şubesi Başkanı Bülent Bardak da zamanının değerli bir kısmını bize ayırdı, öğrencileri bilgilendirdi, ve burada sunduğumuz fikilerin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Kendisine hem katkıları hemde dostluğu için en içten teşekkürlerimi sunuyorum. 2006 Yaz okulu grubu Yalıkavak’ta Yalıkavak Belediye Başkanı Mustafa Saruhan’la yemekte. The group of summer school of 2006 having diner with Mustafa Saruhan, Mayor of Yalıkavak. Yine Habitat Kozası üyelerinden Mehmet Aran, Öktem İren, Ayşe Kızılkaya, Baha Muzafferoğlu ve Gümüşlük Belediyesi danışmanlarından Tevfik Bilgin değerli zamanlarını bizlere ayırarak tartışmalarımıza katıldı ve grubun yarımada planlama gündeminden haberdar olmalarını sağladı. Kendilerine candan teşekkürlerimi sunuyorum. Çalışmalarının yoğunluğuna rağmen zamanını bize ayırmaktan kaçınmayan Semra Kutluay stüdyomuzu ziyaret etti ve fikirlerini içtenlikle proje grubuyla paylaştı. Kendisine ve yardımcısı Gülşen Cengiz Bozkurt’a içten teşekkürlerimi sunarım. Stüdyo mekanını Bodrum Belediyesi aracılığıyla Akdeniz Ülkeleri Akademik Vakfı sağladı. Bize geçtiğimiz yıllarda da elinden gelen yardımı esirgemeyen Bodrum Belediyesi Halkla İlişkiler Müdürü Halil İbrahim Demirkıran’a ve Akdeniz Ülkeleri Akademik Vakfı’na teşekkürlerimi sunarım. Son olarak da canayakınlığı ve içten-liğiyle kısa zamanda grubun sevgisini kazanan PAM teknesi kaptanı Mehmet Dalgıç’a ve PAM mürettebatına içten teşekkürlerimi sunarım. Grubun bu çalışmaya gösterdiği kişisel ilgi ve bağlılık, yarımadada gördü-ğümüz canayakınlık ve misafirperverlikle daha da arttı ve yaz okulu tüm katılanlar için unutulamayacak bir deneyim oldu. Dr. Korkut Onaran Aralık 2006 [email protected] week of May 20, the team members settled in Bodrum and continued their planning and design studies in the Academia Mediterranea Halikarnassensis Foundation building in central Bodrum. The team consisted of two undergraduate and eleven graduate students. Of these, two were students of architecture, three of landscape architecture and eight were planning students. The 2006 Summer School focused on the entire peninsula and evaluated the proposals produced in six previous summer schools I taught with Professor Fahriye Sancar. The class studied the current issues concerning the peninsula’s planning as well as revisiting the previous studies. The six previous summer schools studied the following communities in the summers of: 1999, Bodrum’s East bay; 2000, Bitez Shore; 2001, Bitez Village; 2002, Bodrum’s West Bay; 2004, Yalı Municipality; 2005, Yalıkavak. As they had in previous summer schools, the Municipalities, the Habitat Group, and Bodrum’s Chapter of Chamber of Architects, provided their precious support for the class. During the blue voyage the class had the chance both to study the tourism developments from the shore and to visit various settlements for a comparative evaluation. Remzi Güngör, Mayor of Bitez, Mehmet Ülküm, Mayor of Gümüşlük, and Mustafa Saruhan, Mayor of Yalıkavak, welcomed the class to their communities and informed us about the planning agenda of their juristictions. Their sincere, friendly, and welcoming attitude will always be part of students’ impressions of Bodrum Peninsula and Turkey. I sincerely express my deepest gratitude. Even though he is not an instructor at the University of Colorado, architect Ahmet Berk has become an integral part of our Summer Schools by his consistent guiding advice and close support. I would like to express my sincere thanks for his friendship and support. Without him this study could not be what it is. Similarly, Bülent Bardak, the head of Chamber of Architects’ Bodrum Chapter, gave us his precious time and informed us about peninsula’s planning issues. His ideas have become an integral part of this study. I am sincerely thankful. Mehmet Aran, Öktem İren, Ayşe Kızılkaya, and Baha Muzafferoğlu from the Habitat Group, and Tevfik Bilgin, a consultant for the Municipality of Gümüşlük, gave us their precious time, joined our discussions, and provided their feedback. I am sincerely thankful for their help as well. In spite of her very busy schedule, Semra Kutluay of SK Planning Inc., the primary planning consultant for the South West Region’s regional and economic planning, joined us for an insightful discussion and provided her valuable feedback. My deepest gratitude to her and her assistant Gülşen Cengiz Bozkurt. The studio space was provided by the Academia Mediterranean Halikarnassensis Foundation through the Municipality of Bodrum. I would like to express my gratitude to the Foundation and to Halil İbrahim Demirkıran, the Public Relations Director of the Municipality of Bodrum, who, as he did in the previous years, did not hold back any help he could provide to our summer studios. Last but not the least, deepest thanks to Mehmet Dalgıç, captain of the yatch PAM, who acquired everybody’s love in the class by his sincere and friendly attitude and to the crew of PAM who made everybody feel at home. The commitment and personal attachment by the class to this study has been increased by the sincere hospitality we received in Bodrum Peninsula and made this summer school a precious memorable experience for all the participants. Korkut Onaran, Ph.D. December 2006 [email protected] . 1 sayfa page Bölüm I: Yarımada Ölçeğinde Öneriler: Toplumsal Yaşam ve Ekonomi YARIMADA'NIN GELECEĞİ VE BİRİNCİL PLANLAMA AMAÇLARI Yarımadanın tümünü ele alacak herhangi bir planlama çalışmasının, iki ana amaca öncelik vermesi gerektiğine inanıyoruz: (1) toplumsal ve mali istikrarın ve (2) sürdürülebilir yüksek bir yaşam düzeyinin sağlanması. Bu amaçlar hem yarımada çalışanlarına makul gelir kazandırabilecek iş olanaklarının sunulması hem de çevresel ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanması ile gerçekleştirilebilir. Kültürel ve çevresel sürdürülebilirlik ve iş olanakları! Bu amaçlar ekonomide çeşitlilik ilkesini gündeme getirmekte. Yarımada ekonimisinin çeşitlendirilmesi yarımadaki iş sektörlerinin sayısının arttırılması anlamına gelmekte. Yarımadanın geleneksel iş sektörlerinin desteklenmesi, alternatif turizm girişimlerinin özendirilmesiyle ayni öncelikte görülmeli, yarımadanın kendine özgü yerel iş girişimleri turizmin geliştirilmesi adına feda edilmemelidir kanısındayız. Bu vizyon ve birincil planlama amaçları ışığında aşağıdaki planlama politikalarını öneri olarak sunuyoruz: Planlama politikası 1.1: Beldelerin kendi kimlikerine uygun alanlarda uzmanlaşarak yarımada ekonomisine katılımlarını sağlamak Benzer servisler ve iş sektörleri için yerleşkelerin birbirleriyle rekabete girmeleri yarımada ekonomisini sağlıksız bir tekdüzeliğe sürüklemekte ve yarımada üzerinde tek-kültürlülük yaygınlaşmakta. Her bir yerleşke diğer yerleşkelerde de bulunabilecek servisleri ve etkinlikleri sunmakta ve yerleşkeler git gide birbirlerine benzemekte. Yarımada’da yaygınlaşan bu tekdüzeliği engellemek için herbir yerleşkenin kendine özgü iş kaynakları değerlendirilmeli ve her bir yerleşke için kendi karakteri doğrultusunda bir ekonomik Part I: Peninsula Scale Recommendations: Social Life and Economy PENINSULA WIDE VISION AND PLANNING OBJECTIVES We believe, any regional planning effort that is aimed at addressing Bodrum Peninsula’s land use issues should start with a twofold vision. Creating financial and social stability on one side, and improving the quality of life of all residents on the other, define this vision. Achieving livable wages for the peninsula residents and providing cultural and environmental sustainability are essential conditions to enhance the quality of life for the residents as well as visitors of Bodrum Peninsula. Livable wages along with social and financial stability! To achieve this, diversifying the peninsula’s economy is necessary. Introducing alternative tourism opportunities and enhancing current industries of the peninsula should be done simultaneously; local small industries that have a history on the peninsula should not be sacrificed to support tourism. Resim Figure 1.1, 1.2 & 1.3: Turizm ve inşaat sektörlerinin yanında tarım ve balıkçılık yarımada ekonomisinde önemli bir yer tutmaya devam etmekte. Along with the tourism, agriculture and fishing continue to contribute to peninsula’s economy. Resim Figure 1.4: Bodrum ve çevresinin denizden görünümü. The panoramic view of Bodrum and its vicinity from the sea. In light of the vision and the general objectives mentioned above we propose the following policies: Planning policy 1.1: Improve each town’s identity by defining and enhancing its specific function in the peninsula’s economy. The competition between towns for the same services and industries is creating an unhealthy homogeneity and monoculture in the peninsula’s economy. Each town provides the same amenities as the next and this takes away the unique character of each settlement. In order to prevent the mentioned homogenization on the peninsula, assessments should be done about each town’s special industries and potential development scenarios. A matrix format, where each town’s potential is weighed against a larger number of potential industries and alternative tourisms have been developed for only six communities as an exemplary study (figure 1.5). We believe this matrix format can be a useful tool to open the discussion of economic specialization for a broad spectrum of participants. Planning policy 1.2: Establish, enhance, and/or protect alternative sustainable industries to create year-round livable wages. In light of the previous policy, the potential new industries as well as those traditional to the peninsula should be reviewed, assessed and enhanced in different municipalities. Entertainment tourism Uçaktan atlamak Sky diving Eylence turizmi Rüzgar sörfü Wind surfing Yelkencilik Sailing Olta ile balık sporu Sport fishing Zıpkın sporu Speer fishing Küçük doğa otelleri Small nature hotels Sakinliğin turizmi Serenity tourism Sağlık turizmi Health tourizm Tırmanma sporu Rock climbing Kamp sporu Camping Hiking Yürüyüş sporu Bisiklet sporu Biking Şarap festivali Wine fest Şiir festivali Poetry fest Gulet fest Gulet festivali Mutfak festivali Food fest Tea fest Müzik festivali Music fest Çay festivali Arkeolojik araştırma Archeological research Small businesses school Küçük işletmeler okulu A lternatif Turizmler Alternative Touris ms Kolorado Üniversitesi Colorado University Deniz araştırmaları Marine research Traditional building Geneneklsel inşa sektörü Organik tarım okulu Organik farming school Wind industry Tekne inşaatı Boat building Sun panels industry Rüzgar enerjisi endüstrisi Organic dairy Güneş enerjisi endüstrisi Organik süt ve peynir El sanatları Handcarfts Halıcılık Carpet insdutry Şarapçılık Wine industry Bal şarabı ve birası Mead wine and beer Narenciye Citrus gardens Organik tarım Organic farming Alternatif İş Sektörleri Alternative Indus tries Yerleşke Location İzlenimler Impress ions Yarımada merkezi Peninsula hub ? X X X X X X X ? ? X X ? X X X X X ? Bodrum Aile turizmi Family tourism X X X X X ? ? X X X X X X X X Bitez Tekne cenneti Boater's paradise X X ? X X X X ? X ? X X X ? ? ? Turgutreis Sakinliğin turizmi Tourism of tranquility X X X X X X X X X ? X X X X X X X X X X X X X Gümüşlük Yardımsever yapılaşma Benevolent development ? ? ? X X X X X X X X X X X X X X X ? ? Yalıkavak Ayrıcalıklı ikinci evler Exclusive second homes ? ? X X X ? X X X X X Türkbükü Resim Figure 1.5: Değişik yerleşkelerin yarımada ekonomisinde üstlenebilecekleri uzmanlık potensiyellerini incelemek amacıyla yaptığımız altı beldeyle alternatif iş sektorlerini karşılatıran bir matris çalışması. A matrix study comparing six jurisdictions with alternative employment opporrunities. The study aims at identifying each settlement’s potential for specialization within peninsula’s economy. gelişme modeli oluşturulmalıdır kanısındayız. Bunu yarımadanın tümü için karşılatırmalı bir biçimde yapmanın bir yolu, iş sektörlerini ve yerleşkeleri karşılaştıran bir matris oluşturmaktır. Böyle bir matrisi altı yerleşke için örnek olarak geliştirdik (resim 1.5). Bu tür bir matrisin, tüm yerleşke delegelerinin de katıldığı bir forumda geliştirildiğinde oldukça yararlı olabileceği düşüncesindeyiz. Planlama politikası 1.2: Yıl boyu makul gelir sağlayabilecek sürdürülebilir iş sektörlerini oluşturmak, geliştirmek, desteklemek Bir önceki politikada sözü edilen uzmanlaşma ilkesi ışığında yarımadada hem geleneksel olarak var olmuş iş sektörleri desteklenmeli hem de sürdürülebilir yeni iş sektörleri oluşturulmalıdır kanısındayız. Yarımada ekonomisini çeşitlendirme tartışmasını daha verimli bir yere yönlendirebilmek amacıyla olasi bir kaç iş sektörünü tek tek ele almayı uygun gördük. Aşağıda sunacağımız dört politikanın her biri bir iş sektörünü tartışmakta (politika 1.3 - 1.6). Planlama politikası 1.3: Küçük ölçekli organik tarımı desteklemek Küçük ölçekli organik tarım etkinlikleri ve çevreye duyarlı eko-turizm birbirini iyi yönde destekleyebilecek iki iş sektörü. Küçük ölçekli tarım, organik bahçecilik, yarımadayı, yarımadanın kültür ve çevre mirası ile ilgilenen ziyaretçiler için oldukça çekici kılabilir. Eğer sürdürülebilir turizm ilkelerine ağırlık verilebilirse zaten büyümekte olan organik gıda talebi ve pazarı olumlu yönde etkilenecektir. Böylece yarımada, bu tür unsurları arayan ziyaretçiler için daha çekici hale gelecektir. Organik tarım ölçeği nedeniyle küçük girişimcilerin altından kalkabilecekleri bir iş sektörü. Organik gıda pazarı genişlerse küçük girişimler olmalarına rağmen bu bahçeler, yarımada sakinleri için yıl boyu makul gelir sağlayan önemli bir iş seçeneği sunabilir kanısındayız. In order to guide the discussion towards possible ways to diversify the peninsula’s economy, we are introducing a a number of industries (some currently exist on the peninsula, some do not) in the following four policies (policies 1.3 - 1.6). Planning policy 1.3: Support small scale sustainable organic farming. There is a synergy between small scale organic agricultural practices and sustainable eco-tourism. Organic agriculture may significantly add to the peninsula’s attraction for the kind of visitors who are interested in life styles. Tourism also provides a good demand for organic produce, which is a market already flourishing on the peninsula. The small scale of organic agriculture allows locals to invest without taking big risks, thus providing a year-round employment opportunity. It may also reduce the peninsula’s dependence on inland food markets. Resim Figure 1.6: Taze sebze pazarı. Fresh produce stands. sayfa page 2 3 sayfa page Planlama politikası 1.4: Yüksek okul ve üniversite düzeyinde eğitim ve araştırma etkinliklerini yarımadaya çekebilmek için kampanya başlatmak Bodrum Yarımadası gibi kozmopolitleşmekte olan bir yöre için yüksek okul ve üniversite düzeyinde eğitim etkinlikleri, gerek kendi bünyesindeki iş olanakları açısından, gerekse de yarımada pazarına sundugu tüketici sayısı açısından (öğrenciler ve hocalar) yaşamı yıl boyu destekleyebilecek önemli bir iş sektörü haline gelebilir. Konumu ve olanakları nedeniyle yarımadanın, hem bölgesel ve ulusal üniversitelerin, hem de uluslarası araştırma kurumlarının bazı etkinliklerini yarımadada konumlandırmaları için benzersiz bir fırsat sunduğu kanısındayız. Bu eğitim ve araştırma kurumları, yarımadanın kalkınma sürecini gözlemlemek, bu sürece yardımda bulunmak ve bu süreçten öğrenmek için yarımada da konumlanmak isteyebilir. Özellikle sürdürülebilir doğa turizmi, organik tarım gibi deneyimlerin eğitim etkinlikleriyle birbirini desteklemesi beklenebilir. dolarlık bir yıllık gelir getirebilmekte (U.S. Department of Commerce). Şarap turizmi, doğa turizmi ve organik tarım birbirlerini güçlü bir biçimde destekleyebilmekte. Kanımızca bu etkinlikler Bodrum Yarımadası’nda da yöre ekonomisine önemli bir katkıda bulunabilir ve yöre halkına yıl boyu gelir sağlayabilecek sürdürülebilir birer iş sektörü haline gelebilir. Planlama politikası 1.5: Yarımadada organik şarap ve bal şarabı endüstrisini kurmak ve desteklemek Bir yörenin kendine özgü karakterini ve kültürünü korumak ve bu karakteri ziyaretçi çekebilmek için bir kaynak olarak kullanmak son yıllarda hem şarap hem de turizm sektörlerinin ortak bir amacı haline geldi. Birçok yöre şarapçılığın gelişmesine önem vermekte ve bu etkinliğin ziyaretçi çekebilme gücüne dayanarak şarap sektörüne koşut bir şarap turizmi için de yatırım yapmakta. Avustralya, Güney Afrika, Şili, Ajantin, İtalya, Fransa ve ABD’nin New York ve Kaliforniya eyatletleri şarap ve turizm sektörlerinin el ele geliştiği yörelere örnek olarak verilebilir. A.B.D.’nin sadece Kaliforniya Eyaleti’nde (ki şarapçılık sadece eyaletin kuzeyinde belli bir alanda gelişmiş durumda) şarap sektörü şarap turizmiyle birlikte 45,4 milyar Planlama politikası 1.6: Alternatif enerji üretim endüstrisini yarımadaya çekmek ve alternatif enerji kullanımını desteklemek Fosile bağlı enerji kullanımını azaltmak sürdürebilir bir ekonomi için önemli bir adım. Enerji üretimi ve kullanımı açısından kendi kendine yeten bir yörenin ekonomisi enerji pazarındaki çalkantılardan kendini koruyabilmekte. Kanımızca yarımadada yerel ölçekte oluşturulabilecek mütevazi bir güneş enerjisi, rüzgar enerjisi endüstrisi ve pis su arıtma teknolojisi ekonomiye yarar sağlayabilir. Alternatif enerji kullanımının ekonomiye sağlayacagı katkının ötesinde yarımadayı başka sektörler için de çekici hale getireceğine inanıyoruz. Bu tür mütevazi girişimlere bakılınca ön yatırımların planlandığından çok daha çabuk kar olarak geriye döndüğü gözlemlenmistir. Resim Figure 1.7 & 1.8: Yarımada ekonomisinde bağcılık da balıkçılık kadar önemli bir yer tutabilir kanısındayız. We believe that the wine insdustry has a potential to help the peninsula’s economy as much as the current fishing industry. Planning policy 1.4: Actively seek out opportunities to lure investments especially for higher education and research facilities on the peninsula. Education facilities, particularly higher education, in a place that is already becoming more cosmopolitan, such as Bodrum, provide a unique opportunity to sustain life year-round. We believe Bodrum Peninsula is in a unique place to go after and convince not only regional and national universities to establish some of their facilities on the peninsula but also some national and international research institutes to consider focusing on the peninsula. These establishments may observe, advice, and learn from some of the experiments the peninsula may go through in the coming years, such as eco-tourism, organic agriculture and others. Planning policy 1.5: Establish and encourage an organic wine/mead industry on the peninsula. The wine and the tourism industry share a major common goal in capturing and presenting a unique sense of place to consumers. Many locations are actively and aggressively developing plans to develop their wine industry and attract wine related tourism including, Australia, South Africa, France, Italy, Chile, Argentine; in USA, California, New York, and others. For instance, it is estimated that the wine industry has a $45.4 billion economic impact in California alone (U.S. Department of Commerce). Wine tourism, nature tourism, and organic agriculture support each other in a strong way. These activities have the potential to provide greater financial security and growth for businesses that are able to capitalize on the opportunities available. Planning policy 1.6: Expand alternative energy facilities and production. Reducing dependence on fossil fuel is critical to any sustainable economy. Self reliance mitigates large swings in energy costs that contribute to market failures. We believe that a modestly sized local industry that is focused on manufacturing goods and technical support for on-site community based wind, photo voltaic energy generation and waste water treatment would provide a healthy independence for the peninsula’s economy. The economic value of alternative energy production and maintenance are significant. Analysis has proven that the initial investment is returned much faster than previously thought and usually can be done in local level. Planlama politikası 1.7: Turizm sektörünü çeşitlendirmek ve turizm sezonunu tüm yıla çıkartmak Turizm sektörü yarımada ekonomisinin ikinci büyük sektörü olmasına rağmen (birincisi yapı sektörü) oldukça kısıtlı bir sezon içinde sadece eylence, deniz ve plaj turizmi üstünde yoğunlaşmakta. Oysa gerek tarihi ve kültürel mirası nedeniyle, gerekse de doğasıyla yarımada başka turizm seçenekleri için de çekici bir yöre olabilir kanısındayız. Yarımadadaki birçok ikinci konut yerleşkesi sezon dışında boşalmakta ve pansiyonların da çoğu kapılarını kapatmakta. Yarımadanın nüfusu Haziran ve Ağustos ayları arasında doruğa çıkmakta ve kışın turizm çalışanlarının çoğu iş bulabilmek için yarımadayı terk etmekte. Bu durumun, doğa ve kültür turizmi gibi, rekreasyon ve spor turizmi gibi alternatif turizmlerin yarımadada gelişmesiyle değişebilecegine ve turizm sektörünün yıl boyu eknomiyi destekleyebilecek bir sektör haline gelebileceğine inanıyoruz. Aşağıda sunacağımız polika 1.8 ve 1.9 sözü geçen alternatif turizm olanaklarını tartışacak. Planlama politikası 1.8: Doğa ve kültür turizmini desteklemek ve geliştirilmek Bodrum Yarımadası kültür ve doğa turizmi için oldukça değerli olanaklar sunmakta. Kış aylarında da yoğunluğunu sürdürebilecek bu tür bir turizmin yarımadada geliştirilmesi seçeneğinin yarımadanın kalkınması açısından önemli bir seçenek olduğuna inanıyoruz. Yarımada ölçeğinde topoğrafya, tarih, ve kültürel açıdan görülmeye değer noktaları birbirine bağlayan bir yürüme ve bisiklet yolu ağının oluşturulması, bu ağ üzerinde gerek doğal yapı, gerek tarihsel önem açısından bilgi veren tabelaların sunulması, tuvalet, duş, depo gibi servislerin inşa edilmesi, yer yer bakı teraslarının oluşturulması . . . Tüm bunlar, yatırım açısından yüklü bir sermaye gerektirmemekte. Buna rağmen bu yatırım yarımadayı özellikle kış aylarında ziyaretçi çekebilecek bir doğal park ya da bir doğal sayfa page Resim Figure 1.9 &1.10: Sırt çantası ve kamp turizmi küçük otelleri kış aylarında da destekleyebilecek bir etkinlik. Backpacking and camping may support small hotels in winter months as well. tarih açık hava müzesine dönüştürebilir kanısındayız. Planlama politikası 1.9: Rekreasyon ve spor, özellikle de yürüme, bisiklet, ve tırmanma turizmini desteklemek ve geliştirmek Özellikle sıcaklığın son derece elverişli olduğu ilkbahar ve sonbahar aylarında yarımadanın sahile yakın tepeleri, nefes kesen manazaralarıyla tırmanma ve uzun yürüyüş etkinlikleri için oldukça uygun ve çekici bir ortam sunmakta. Geleneksel olarak daha çok dağlık bölgelerle özdeşleştirilmiş olan tırmanma sporunun son zamanlarda Akdeniz’in İspanya ve Fransa kıyılarında yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Bodrum Yarımadası’nın kıyıya yakın kayalıklarının tırmanma sporu için eşsiz bir ortam sağladığına inanıyoruz. Bisiklet sporu (özellile de arazi bisiklet sporu) yarımadanın mevcut yollarında (dağ yolları dahil) etkinliğine başlayabilir. Ama yukarıda sözünü ettiğimiz türden yarımadanın tümünü kapsayan bir yürüme ve bisiklet yolu ağı, yarımadayı bisiklet ve doğa meraklıları için uluslar arası ölçekte aranır bir durak yeri haline getirebilir. Belediyeler bisiklet tamir, kiralama ve satış merkezlerinin oluşturulmasında ön ayak olabilir ve bu merkezler belediyelere ek gelir sağlayan girişimler haline gelebilir. Bu tür rekreasyon ve spor etkinliklerinin, turizm mevsimini tüm yıla çıkarabileceğine ve yıl boyu iş olanakları sağlayabileceğine inanıyoruz. Planning policy 1.7: Diversify tourism industry and expand the tourism season. The tourism sector, in spite of the fact that it is the second biggest industry on the peninsula (construction being the first), is still very seasonal and has yet to be diversified. The peninsula with its historic and cultural heritage, and its unique natural features and geography is capable of creating a rich set of alternative tourism interventions beyond the conventional beach vacation and entertainment tourism. On the peninsula many second home communities are deserted during the off season. The population reaches its highest levels from June to August and the beach vacation and entertainment focused tourism dominate the industry, whereas alternative tourism possibilities, such as nature, culture, and recreation tourisms, that could be suitable for winter season, remain yet to be explored. The following two policies will introduce and discuss these alternatives (policies 1.8 and 1.9). Planning policy 1.8: Establish and support nature and culture tourism. Bodrum Peninsula provides a unique environment for nature and culture tourism, which is a tourism type yet to be invested in as a viable business sector, especially for the winter months. A network of hiking trails at the peninsula scale, along with limited services such as view plazas, signage, educational commentary (of the Resim Figure 1.11: Bir mavi yolculuk sofrası. Mavi yolculuk tarihin, geleneksel mutfağın ve doğal güzelliklerin birlikte deneyimlendiği bir turizm etkinliği. A blue voyage dinner table. Blue voyage continues to be a unique touristic activity, where history, traditional cuisine, and nature can all be experienced together. species, geology and history) restrooms, and emergency roads would be enough to turn the peninsula into a natural park / open air museum, that could attract significant amount of visitors during the winter months. Planning policy 1.9: Establish and support recreational tourism; especially biking, hiking, and rock climbing. The coastal areas of the peninsula are scenic, and many would be ideal for hiking and rock climbing especially in the fall and early spring, when the temperature is mild and convenient for these activities. Rock climbing, always associated with mountain regions, is spreading lately on the Mediterranean shore in Spain and France as an alternative off-season activity. Bodrum peninsula with its rocky hills along the shore provides a unique environment for rock climbing. Bicycling can already take place on the paved streets, but building a bike trail that 4 5 sayfa page UYGULAMA VE FİNANS Bu noktaya kadar tartışmış olduğumuz tüm iş sektörlerinin ve alternatif turizm seçeneklerinin gerçekleşmesi belediyelerin desteğine, ileri görüşlü yatırımcıların girişimlerine, ama hepsinden önemlisi gerçekçi sektör planlamasına ve finans modellerine bağlı. Önümüzdeki beş planlama politikası (politika 1.10 - 1.14), yukarıdaki önerilerin gerçekleşmesinde önemli rol oynayabileceğine inandığımız finans modellerini ve sektör planlama önerilerini özetleyecek. Planlama politikası 1.10: Ankara’nın bütçe dağılımı politikasını değiştirmesi için kampanya başlatmak: Dağılımının nüfus projeksiyonlarına göre değil kaynak kullanımına göre yapılmasını sağlamak Ankara, belediyeler için gelir dağılımını imar planlarında sunulan nüfus projeksiyonlarına göre yapmakta. Bu yüzden turizm bölgelerinde belediyeler, ziyaretçi yoğunluğundan doğan ek servis taleplerine cevap vermekte güçlük çekmekte, Ankara’nın kendilerine ayırdığı gelir payı ile alt yapı ve mali destek konusunda sürdürlebilir bir turizm ekonomisinin gerektirdiği kamu desteğini yeterince sunamamaktalar. Çevre Bakanlığı’nın başlattığı bölgesel planlama etkinliği kanımızca gelir dağılımı politikasının gözden geçirilmesi konusunu gündeme getirmek için eşliksiz bir fırsat. Bu doğrultuda belediyeler, meslek odaları ve diğer ilgili kuluşlar bir araya gelip bölge planlama çerçevesinde bu konuyu Ankara’da gündeme getirebilirler. Kanımızca kaynak kullanımına göre yapılacak bir gelir dağılımı, turizm bölgelerindeki bütçe gereksinimlere daha adil ve makul bir cevap verebilecektir. Kaynak kullanımı da, hem eletrik ve su kullanımını, hem de hane ve yatak kapasitelerini birleştiren bir birimle ölçülebilir ve gelecekteki kullanım projeksiyonları bu birime göre yapılabilir kanısındayız. Planlama politikası 1.11: Ankara’nın vergi politikasını değiştirmesi için kampanya başlatmak: Yerel yönetimlerin yerel vergi toplayabilecekleri bir hukuki çerçevenin oluşturulmasını sağlamak Yerel yönetimlerin içinde bulundukları mali güçlüklerle baş edebilmeleri için bulduğu çözümlerden biri belediye iktisadi teşebbüsleri. Özellikle turizm bölgelerinde çeşitli yerel hizmetlerin sürdürülmesi amacıyla belediyeler, yönetimin kendilerinde olması koşuluyla ortak oldukları, bağımsız bütçeli özel hukuk tüzel kişileri oluşturmakta ve bu hizmetlerin sunumunu bu oluşumlara bırakmakta. Özellikle yarımadada gözlemlenen diğer bir mali çözüm de belediyelerin büyük sermaye yatırımcılarından bağış almaları. Bu uygulama, yerel yönetimlerin daha bağımsız oldugu ülkelerde gözlemlediğimiz yerel dengeleme vergilerine (“exactions” ve “impact fees”) benzemekle birlikte yaptırım açısından hukuki bir tabana dayanmamakta. Yerel dengeleme vergilerine örnek olarak büyük yatırımlardan inşaat izni sırasında alınan yol vergisini, suyun kısıtlı olduğu bölgelerdeki su vergisini verebiliriz. Kanımızca hem belediye iktisadi teşebbüsleri, hem de bağış uygulaması belediyelerin hizmet gücünü arttırmakla birlikte istikrar sağlama açısından yeterli olamamakta. Daha da önemlisi özellikle bağış uygulaması belediyelerin büyük inşaatlara daha kolay evet demesine yol açmakta ve sürdürülebilir bir turizmin oluşmasını güçleştirmekte. Eğer belediyelerin yerel dengeleme vergisi almaları hukukileştirilirse, belediyelerin yüksek nitelikli bir servis düzeyini istikrarlı bir biçimde sunabileceklerine inanıyoruz. Bu da sürdürülebilir bir turizm için oldukça önemli bir koşul. Planlama politikası 1.12: Küçük iş sektörleri için kooperatifler oluşturmak, kooperatifleri desteklemek Yukarıda sözünü ettiğimiz birçok alternatif iş sektörünün başarısı (özellikle organik tarım ve şarapçılık sektörleri) yerel Resim Figure 1.12: Ortakent yakınlarında narenciye bahçesi. Citrus grove near Ortakent. travels in a circuit around the peninsula would attract cyclists from all around. Bicycle shops and rentals along the trail could accommodate the cycling visitors, and generate profits for the locals. Expanding the tourism season with such recreational activities would generate greater revenue and minimize the serious swings in population and would provide a more stable economy with year-round job opportunities. IMPLEMENTATION AND FINANCE All of the policies mentioned so far need municipalities’ commitment, willing investors, but above all realistic financial and business models. The following five policies (policies 1.10-1.14) will be focused on alternative finance and implementation models that we believe are worth exploring within the peninsula context. Planning policy 1.10: Campaign to revise Ankara’s budgeting policy: Allocation not based on population but on intensity of use. Municipalities continue receiving their budget allocation from Ankara based on their population projections. In an economy that depends on high levels of visitors the population based allocation cannot compensate the expenditures necessary to sustain and maintain services for tourism. Most of the municipalities on the peninsula struggle to serve their communities and keep their environment attractive for visitors within the financial confines of the budget allocated by Ankara. Resim Figure 1.13: Bodrum’da halı ve el sanatları dükkanı. Carpet and handcrafts shop in Bodrum. We believe that the regional planning efforts currently in operation provide a unique opportunity for the consortium of mayors, and NGO’s alike, to raise this issue and demand a revision in Ankara’s budget allocation criterion. We believe a use-based criterion would serve much better to respond to the needs of the communities that regularly accommodate high numbers of visitors. Use of electrical power, water, and bed capacity may be combined to provide a scale that can be used for budget allocation and thus reveal a more realistic response to the need. Planning policy 1.11: Campaign to revise Ankara’s budgeting policy: Legalize local exactions and increase local communities’ financial autonomy. One of the ways municipalities respond to their budget shortage is to ask for donations from various developers building in their jurisdictions. In a way these donations are similar to exactions legitimate in many other countries including the United States. Local governments can ask fees or services from the developers to compensate for the impacts the developments cause. This way, if a küçük sermayeli girişimlerin başarısına bağlı. Oysa küçük girişimler ekonomideki ve talepteki çalkantılardan en çok etkilenen girişimler. Kooperatifler, küçük girişimlerin bir araya gelerek güç birliği yapmalarını sağlamakta ve kooperatif içinde oluşturulan iş bölümü aracılığıyla pazarlama, alt yapı gibi, küçük girişimlerin kendi başlarına gerçekleştiremeyecekleri etkinlikleri servis olarak üyelerine sunabilmekteler. Böylelikle kooperatifler büyük girişimlerle rekabete girebilmekteler. Yarımadada el sanatları ve tarım sektörlerinde kooperatiflerin oluşmakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Ancak bu kooperatifler üye sayısı açısından henüz uzun vadeli istikrar sağlayabilecek bir güce erişmiş değiller. Kooperatifleri destekleme ve üyeliği cesaretlendirme açısından belediyelere önemli bir sorumluluk düştüğü kanısındayız. Belediyelerin kooperatif oluşumunda ön ayak olması ve oluşan kooperatifleri desteklemesi, kanımızca yukarıda sözünü ettiğimiz (ve söz etmeyi unuttuğumuz) birçok alternatif iş sektörünün başlatılması ve güçlendirilmesi için oldukça etkili bir seçenek. Planlama politikası 1.13: Küçük girişimleri, küçük girişimlerin sağlayamayacakları servisleri sağlayarak desteklemek Bu öneri aslında yeni değil; devlet örneğin yol yapmakla hem bize hizmet vermekte hem de taşıma şirketlerini desteklemekte. Devlet hava alanı inşa ederek turizm bölgesindeki tüm girişimcileri desteklemiş olmakta. Kanımızca aynı model yerel ölçekte de küçük sermayeli girişimleri desteklemek için belediyeler tarafından kullanılabilir. Yani belediyeler küçük girişimlerin sunamadikları bazı servisleri sunarak bu girişimlerin büyük girişimlerle rekabet etmelerini sağlayabilir. Buna örnek olarak 2005 yaz okulu’nun Yalıkavak için geliştirdiği belediye kültür ve ticaret açık hava merkezleri önerisini verebiliriz. Küçük otellerin müşterilerine, kayak, rüzgar sörfü, yada şişme bot gibi etkinlileri sunamadıklarını ve bu yüzden büyük otellerle yeterince rekabete giremediklerini gözlemleyen grup, sahilde kamuya ait ve küçük otellere de yakın bir alanda belediyenin bir merkez oluşturmasını ve bu merkezin, hem küçük yelken, şişme bot, rüzgar sörfü v.b. unsurları kiralaması (ki bu yine küçük özel girişimler tarafından sağlanabılır) hem de el sanatları, organik tarım v.b. diğer sektörlerin satış yapabilecekleri dükkanları barındırmasını önerdi. Bu yolla belediye hem bu girişimleri destekeleyebilecek hem de kendisine ek bir gelir kaynağı sağlamış olacak. Bu örnek genişletilebilir. Doğa ve kültür turizmini destekleyecek merkezlerin oluşturulması, organik tarım ürünlerinin, yerel şarapların ve el sanatlarının satıldığı dükkanların bu merkezlerde oluşturulması sağlanabilir. Planlama politikası 1.14: Küçük girişimlere kısa vadeli mikro krediler sunmak ve yatırım desteği sağlamak Bir girişimin ölçeği küçük olduğu zaman az miktarda bir mali destek bile bu girişime yaşam verebilmekte ve ömrünün artmasını sağlayabilmekte. Özellikle küçük ölçekli el sanatları girişimleri, yine küçük ölçekli organik tarım ve köy pansiyonculuğu için mütevazi destek ve kısa vadeli krediler, girişimin başlayabilmesini sağlayabilir ve yöre ekonomisinin yerel ölçekte gelişebilmesine olanak verebilir. Bu burslar belediyeler aracılığıyla büyük sermayeli turizm girişimleri ya da büyük ikinci ev ve tatil sitesi projeleri tarafından sunulabilir ve dengeleme vergisinin bir parçası olarak düşünülebilir. Belediyelerin oluşturulacak kooperatiflerle işbirliği yapması aracılığıyla çeşitli bankalar da bu küçük girişimlerin istikrarı konusunda ikna olabilir ve bu girişimlere küçük krediler sunabilir. Son olarak da belediye başkanları meslek odalarıyla bir araya gelip Turizm Bakanlığı’nın yarımadadaki bu tür küçük girişimleri mütevazi burslarla desteklemesi kusunuda bakanlığı ikna edebilir kanısındayız. development is about to cause an unproportional burden on a municipality the municipality can ask for compensation. Impacts on traffic, water resources, power services and such are among the common exactions. We believe that the practice of donations which is currently common in an informal level in many communities, should be scrutinized and legalized. An exaction policy which is fair, legal, and accountable is the only way the municipalities can sustain a stable budget to provide the high quality service which is essential for the health of any tourism industry. Planning policy 1.12: Establish, encourage, and support small business cooperatives. Many of the alternative business sectors mentioned so far (especially the organic agriculture, wine industry, and small local establishments that could support nature and culture tourism) depend on the local small interventions. However, small businesses are the most vulnerable among others to the fluctuations in economy, the number of visitors, and such. Forming cooperatives is a very efficient way to provide stability and support to small local businesses and enable them to compete with larger businesses. Small organic farming coops and handcrafts coops are already showing up on the peninsula. However, their scales are not yet large enough to provide long term sustainability. We suggest the municipalities lead the way and initiate more cooperatives. We think that establishing a cooperative and soliciting local participation is one of the most affordable and effective ways for the municipalities to jump start any of the alternative industries discussed so far, and others we missed to mention. Planning policy 1.13: Support small businesses by providing services that they have difficulty to provide. This is actually nothing new. The government provides roads so that transportation companies can operate. The government builds airports and the tourism industry in a region flourishes. We believe this relationship should be no different on the local level. Municipalities can provide certain services so that small local businesses can flourish and compete with larger businesses. Along this line, the summer school of 2005 in Yalıkavak proposed municipality owned small cultural and commercial subcenters. The class observed that the small hotels were having a hard time offering some amenities such as rentals (kayak, canoe, wind-surf, snorkel, etc.) that allinclusive large hotels easily provided. It is proposed that the municipality use some of its public land to establish a center on the shore that can provide these services. This would not only support the small hotels but also provide a source of revenue for the municipality. This example can be extended to other sectors as well. Providing space for farming coops and their shops, providing marketing assistance to nature and culture tourism could easily be done by the municipalities. Planning policy 1.14: Provide short term small credits and grants for small local businesses. When the scale of a business is very small, even a limited amount of grant or credit serves for long term. Small grants or credits may be very helpful in jump-starting especially organic farming, small bed and breakfast establishments, and locally owned handcraft stores. The finance for these small grants and credits may be obtained in the form of exactions from large interventions, such as large capital all inclusive hotels or large second home developments. A unified effort by municipalities and cooperatives may also convince the banks to provide small credits for local businesses as well. Finally a campaign by the consortium of mayors along with the NGOs may convince the Ministry of Tourism to support small local businesses by providing small grants. sayfa page 6 7 sayfa page Bölüm II: Kıyılardaki Yapılaşmanın Sürdürülebilirliğine Dair Öneriler Yarımadanın kıyılarında gözlemlediğimiz ikinci ev, tatil sitesi, ve otellerden oluşan yapılaşmanın yoğunlugu, ölçeği, hızı, tekdüzeliği, ve diğer olumsuz biçimsel özelliklerinin, yarımadanın planlama gündemindeki sorunların en önemlilerinden birini oluşturduğu kanısındayız. Bu yapılaşmanın olumsuz görsel niteliğinin ötesinde yarımadadaki doğal kaynakların da hızla tüketilmesi anlamına geldiği unutulmamalıdır. Bu gelişmeyi hem turizm sektörünün hem de yarımada ekonomisinin, oturduğu dalı kesmesi olarak görmek mümkün. Kıyılardaki yapılaşma çeşitli soruları gündeme getirmekte: (1)Yasa dışı inşa edilmiş yapılaşma konusunda ne yapılmalı? (2) Ne kadar daha fazla yapılaşmaya izin verilmeli? Son olarak da, (3) gerek yeni yapılaşma olsun gerekse yanlış yapılaşmanın düzeltilmesi anlamında olsun ne tür bir yapılaşmaya izin verilmeli yada projeler hangi unsurlar hangi kurallar çerçevesinde kontrol edilmeli? Kamu yararı açısından bakıldığında birinci sorunun cevabı açık: yasa dışı yapılaşma yıkılmalı, arazi yapılaşma öncesi durumuna getirilip korunmalı. Proje ekibinin Türkiye’nin yasa kültürüne yabancı olması ve sürenin azlığı bu soru üstünde yoğunlaşmamızı engelledi. İkinci sorunun cevabı ise her ne kadar bizim için “mümkün oldugu kadar az yapılaşma” ise de daha doğru bir cevaba, yarımadayı daha geniş bir bölgenin içinde tanımlayacak bir kaynak ve taşıma kapasitesi analizi sonucunda varabiliriz. Bu konuda yarımada sakinlerinin görüşleri de son derece önemli. Yine zamanımızın yetersizliğinden ve bu tür bir analizin dersin konusu dışında kaldığından bu soru üzerinde de yeterince yoğunlaşamadık. Üçüncü soru ise çalışmamızın önemli bir kısmını olusturdu. Yani projelerde hangi unsurlar hangi kurallarla kontrol edilmeli, kontrol süreci nasıl örgütlenmeli, yaptırım nasıl sağlanmalı? Önce “hangi unsurlar” ve “ hangi kurallar” sorularını ele alacağız. Sonra da süreç ve yaptırımlarla ilgili önerilerimizi sunacağız. Planlama politikası 2.1: Yapılaşma hızına ve yoğunluğuna göreli ağaçlandırmayı inşaat ve oturma izinleri için koşul kılmak Ağaçlandırma, sürdürülebilir bir şehirleşme için kaçınılmaz bir süreç. Özellikle suyun kısıtlı olduğu kıyı bölgelerinde ağaçlandırmanın yerel düzeyde iklim değişikliklerine yol açtığı ve yağış ortalamalarını yükselttiği gözlemlenmistir. Yarımadanın doğal bitki örtüsünün, kuzeyde kısıtlı bir bölge dışında ormanlık olmadığı, suyun da kısıtlı olduğu diğer alanlarda ağaçlandırmanın uygun bir uygulama olamayacağı öne sürülebilir. Ancak yapılaşmanın kıyı ekosistemini köklü bir biçimde değiştirdiğini ve ağaçlandırmanın yapılmadığı alanlarda ısı adalarının ve çölleşmenin oluştuğunu gözlemlemekteyiz. Ağaçlandırma, oluşturulan yeni çevrenin uzun vadede hem yaşam niteliği açısından hem de sürdürülebilirlik açısından çekici ve Resim Figure 2.1: Turgutreis’in güneyinde Kazak Tepesi çevresi. Around Kazak Hill south of Turgutreis. Part II Recommendations for the Sustainability of the Shore Development Because of its dense, fast-built, monotonous, and out-of-scale character, the ubiquitous new second home and hotel construction that can be observed all around the shores, we believe, constitutes one of the most challenging problems in peninsula’s planning agenda. It is important to remember that this kind of development pattern, beyond its negative visual character, means abusing the natural resources as well. Destroying the natural beauty, which attracted the visitors to the peninsula in the first place, will ultimately hurt the tourism industry as well as the peninsula’s economy in general. The development around the shore puts several questions on the table: (1) What should be done with the illegal developments? (2) How much more development can the peninsula handle? And finally, (3) what kind of development should be allowed? Or what should be reviewed and how? This last question concerns both correcting what is already done and constructing the new developments in a better way. Where the public purpose is concerned the answer for the first question is obvious: the illegal developments should be demolished, the sites should be returned to their preconstruction condition and be preserved. Since the project team was foreign to Turkish legal culture and since our time was limited we could not focus on this question. Even though for us the answer to the second question is “least amount of development possible,” a more accurate answer can be reached by a resource and carrying capacity research that considers the peninsula in its larger regional context. In this the views of the peninsula’s residents should play a crucial role as well. Since our time was limited and since such a research would be outside of the scope of the course we did not focus on this question either. The third question guided a significant part of our study, that is, what should be regulated, how should the review process be crafted, and what should be done to encourage compliance? First we will focus on the aspects that we believe should be regulated, then we will provide few suggestions about the review process and compliance. Planning policy 2.1: At the time of occupancy permit require tree planting that is proportionate to the speed and density of the construction. Urban forestation is essential for a sustainable urbanization. Forestation can change the micro-climate and attract precipitation, which is an important factor in terms of livability especially in areas where water is scarce. One may argue against the forestation on Bodrum Peninsula where, except for a limited area to the north, the chaparral and drought tolerant bushes constitute the native plant material. However, the scale of ubiquitous development is large enough that in many areas the climate and native vegetation have Ev sayısı Number of units 20 40 80 120 v.b. etc . Yata k sayısı Number of beds 40 80 160 240 v.b. etc. sayfa page Tasarım sayısı Number of designs 2 3 4 5 v .b. etc. Resim Figure 2.4: Yatak ya da konut sayısı arttıkça tasarım sayısının da artmasını öngören tablo. A table that requires use of multiple designs as the number of units or beds increases. Resim Figure 2.2 & 2.3: Aynı yapının çok sayıda tekrarlanması tekdüze çevrelerin oluşmasına neden olmakta. Repeating the same building in high quantities results in monotonous environments. başarılı olmasını sağlayabilecek en önemli unsurlardan biri. Bu yüzden yapılaşmanın metrekaresine dayanan bir ağaçlandırma hükmünün yarımada ölçeğindeki imar planı notlarına eklenmesi gerektiği kanısındayız. Ağaç listesi, çeşitlemesi, dikme koşulları, v.b., bölgelere ve arazinin eğimine göre değişmeli, bu hüküm yöre bitki örtüsünü ve toprak koşullarını yakından tanıyan uzmanlar tarafından yazılmalıdır. Planlama politikası 2.2: Halihazır bitki örtüsünün korunması halinde ağaçlandırma yükümlülüğünü azaltmak Halihazır bitki örtüsünün maki, meyva bahçesi, yada ormanlık olduğu alanlarda bitki örtüsünün korunması ekosistem dengesi açısından önemlidir. Kanımızca yarımada planı, bu bölgeleri belirlemeli ve bu bölgelerde izin verilen TAKS’ın (taban alanı kat sayısının) altında kalan projeler için, yani halihazır bitki örtüsünü göreli olarak daha çok koruyacak projeler için koruma oranında ağaçlandırma hükmünün azaltılmasını getirmelidir. Bu tür bir özendirmenin koruma konusunda etkili olabileceğine inanıyoruz. Planlama politikası 2.3: Yapılaşmada çeşitliliğin sağlanması için yapı tekrarını denetlemek Özellikle tatil ve ikinci konut sitelerinde aynı yapının yüksek miktarlarda tekrarlandığını ve son derece tekdüze çevrelerin yaratıldığını gözlemledik (resim 2.2, 2.3, ve 2.8). Bunun engellenmesi için yarımada planının, çeşitlendirme hükmünü yani bir sitedeki bina sayısı arttıkça kullanılan mimari bina planı sayısının da artması hükmünü getirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Resim 2.4’teki tablo bina ve mimari plan sayılarının nasıl kontrol edilebilecegini gosteren bir örnek sunmakta. already been changed drastically. The heat islands and drought that can be observed in patches are alarming. In light of these observations we believe that urban forestation will not only increase the quality life but also provide a long term solution to drought. This is why we propose to add a requirement to the peninsula plan about planting trees proportunately with the development floor area. The diversity and planting requirements as well as the list of the proper species should vary depending on the slope and soil conditions, and be prepared by informed horticulture experts who are familiar with the local plant material. Planlama politikası 2.4: Yapılaşmada monolitikliği ve kütleselliği engellemek Bazı büyük otel ve kamu yapılarının oldukça kütlesel, büyük, ölçek dışı ve tekdüze olduğunu ve denizden bakıldığında tüm yapılaşmaya baskın çıktıklarını gözlemledik (resim 2.5, 2.6, ve 2.7). Bu tür yapılar hem doğal havalandırma açısından elverişsiz dış alanlar oluşturmakta hem de görsel açıdan tüm çevrenin kişiliğini zedelemekte. Bu yüzden konutlarda Planning policy 2.2: Reduce tree planting requirement when the existing vegetation is preserved. Protecting the native vegetation and current trees is crucial in providing smooth transition of the ecosystem when there is drastic change. We believe the peninsula plan needs to identify areas with significant vegetation worth preserving and in these areas the tree planting requirement should be reduced when buildings use smaller footprints than allowed and when the Resim Figure 2.8: Kızılyar Burnu ve çevresi. Cape Kızılyar and its surrounding. Resim Figure 2.5, 2.6 & 2.7: Kütlesel, büyük ve ölçek dışı yapılaşma örnekleri otel ve kamu yapılarında oldukça yaygın. Monolithic and large buildings that are out of scale are common among hotels and civic uses. existing vegetation is preserved. This reduction would create a significant incentive for protection. Planning policy 2.3: Limit the repetition of the same building and require diversity. We observed that repetition of the 8 9 sayfa page Resim Figure 2.9 & 2.10: Yapıların ufuk çizgisine hakim olmasi uçsuz bucaksız bir yapılaşma izlenimi yaratmakta. Buildings dominating the horizon line creates a sense of never-ending settlements. uygulanan maksimum taban alanı hükümlerinin otel ve kamu yapılarında da uygulanması gerektiğini savunuyoruz. Bu kullanımlarda bir ayrıcalık, binaların birbirlerine kısıtlı bağlantılarla bağlanmalarına izin verilmesi olabilir. Bu bağlantılar sadece bir kat olmalı (zeminde yada köprü olarak) ve metrekareleri sınırlandırılmalıdır kanısındayız. İklimin dış alan kullanımını son derece makul kıldığı yarımadada büyük bina gerektiren bina programlarının birden fazla binada dış alan kullanımı yardımıyla çözülebileceğine inanıyoruz. Planlama politikası 2.5: Ufuk çizgisinin yapılaşmasını engellemek Yarımadanın birçok kesiminde yapılaşmanın deniz kenarından başlayıp ufuk çizgisine kadar devam ettiğini ve bu durumun özellikle denize paralel yüksek tepelerde yapılaşmanın kabusvari bir biçimde uçsuz bucaksız devam ettiği izlenimi yarattığını gözlemledik (resim 2.1, 2.8 ve 2.13). Yapılaşma ufuk çizgisine vardığında (resim 2.9 ve 2.10) göze daha çok batmakta ve yapılar topoğrafyaya baskın çıkmakta. Bu olumsuz görsel etkinin, doğal ufuk çizgisinin korunmasıyla yani omuzlarda yapılaşma izninin verilmemesiyle azaltılabileceğine inanıyoruz. Yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde eğer omuzlar ve zirveler ağaçlandırılırsa, ya da en azından halihazır bitki örtüsü korunabilirse, sitelerin doğayla çerçevelenebileceğine ve böylece yapılaşmanın olumsuz görsel etkisinin azaltılabileceğine inanıyoruz. Planlama politikası 2.6: Aşırı eğimli arazilerde yapılaşmayı engellemek Yer yer eğimli arazilerdeki yeni yapılaşmanın aşırı kazı ve dolgu yoluyla oluşturulduğunu gözlemledik (resim 2.11 ve 2.12). Bu tür yapılaşmanın erozyon açısından çok önemli bir tehlike oluşturduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Erozyon sadece mal kaybı açısından bir tehlike değil halihazır bitki örtüsünün zedelenmesi açısından da dikkate alınması değer bir tehdit. Bu yüzden yarımada planının, belli eğimlerin üstünde kalan alanlarda yapılaşmaya izin verilmemesi hükmünü getirmesi gerektiğine inanıyoruz. Resim Figure 2.13: Gümüşlük’ün güneyinde Kadıkalesi Koyu. Kadıkalesi Bay south of Gümüşlük Resim Figure 2.11 & 2.12: Aşırı kazı ve dolgu hem erozyon tehlikesi yaratmakta hem de halihazır bitki örtüsünü zedelemekte. Excessive cuts and fills can create land slides and damage the vegetaion. same building in large amounts has created serious monotonities in some recent second home and multi-unit vacation complexes (pictures 2.2, 2.3, and 2.8). We suggest the peninsula plan adopt a diversity measure by requiring use of certain number of architectural designs depending on the number of units. We developed a table as an example to show how this measure could be designed (picture 2.4). Planning policy 2.4: Limit the footprints to prevent large monolithic buildings. We observed that some hotels and civic buildings on the shore have large monolithic masses that dominate the the shore silhouette (pictures 2.5, 2.6, and 2.7). These buildings not only create open spaces around them that are blocked from air movement and therefore hard to cool, but also threatens the identity and the character of the shore settlements by their visual pollution. Therefore we suggest that the peninsula plan enforce the same footprint requirements crafted for residential uses, for the civic and hotel uses as well. One exception would be that two footprints can be connected by one story connectors containing limited floor areas (on the ground floor or as a bridge). We believe that in a place like Bodrum peninsula, where climate encourages outdoor use, large building programs can be designed in multiple buildings with the help of the outdoor spaces. Planning policy 2.5: Prevent development around the ridges to protect the natural horizon line. Sometimes developments start at the shore and go up the hills all the way to the horizon line. Especially in areas where large hills run parallel to the shore, these kind of developments create a nightmarish sense of a never-ending development that dominates the entire natural environment (pictures 2.1 2.8, and 2.13). When buildings are placed on the ridges they become more noticeable and dominate the horizon (picture 2.9 and 2.10). We believe that this effect could be mitigated by limiting development off of major ridges. Especially in areas with dense developments the ridges should be forested, or at least the native vegetation should be believe this percentage should be determined depending on the soil conditions and the plan should designate different limits for different areas. Resim Figure 2.14, 2.15, & 2.16: Zaman zaman istinat duvarlarının yapılardan daha yüksek olabildiğini ve tüm yerleşkenin tek bir duvar gibi algılandığını gözlemledik. Sometimes the retaining walls can be higher than the buildings resluting in a giant wall when seen from far away. Her ne kadar % 33 bize makul bir sınır olarak gözükse de bu limit toprak koşullarına bağlı olarak belirlenmeli, plan degişik toprak koşulları için değişik limitler belirlemelidir düşüncesindeyiz. Planlama politikası 2.7: Eğimli arazilerde teraslamayla birlikte istinat duvarları için ağaçlandırma ve bitkilendirme yükümlülüğünü getirmek Eğimli arazilerdeki yapılaşmanın bazan yapılardan daha yüksek istinat duvarları oluşturduğunu ve site cephesinin neredeyse kocaman tek bir duvar olarak algılandığını gözlemledik (resim 2.14, 2.15 ve 1.16). Site planlarında birer çizgi olarak gözükseler de bu duvarlar, gerçekte ısı depolayan ve yansıtan geniş sert satıhlar teşkil ederek ısı adaları oluşmasına neden olmaktalar. Ağaclandırma istinat duvarlarının bir kısmının göldege kalmasını sağlayarak duvarların ısınmasını engelleyebilir. Bunun da ötesinde tırmanan birki türleriyle hem duvarların bu olumsuz özellikleri düzeltilmiş hem de site cephesindeki uçsuz bucaksız bina izlenimi giderilmiş olur kanısındayız. Dolayısıyla yarımada planının hem ağaçandırma hem de tırmanan bitki türleriyle duvarların örtülmesi hükmünü getirmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Planlama politikası 2.8: Site cephelerinde sektirme hükmünü getirilmek Eğimli arazilerde teras evlerin basamaklar oluşturarak akra arkaya sıralandığında uzaktan yüksek apartmanlar gibi gözlemlendiğini izledik (resim 1.17 ve 2.18). Arka arkaya değil de sektirilerek konumlandırıldığında ise bu etkinin kaybolduğunu, doğayla çerçevelenmiş uyumlu bir yapılaşmanın oluştuğunu gözlemledik (resim 2.19). Bu yüzden yarımada planının eğimli arazilerdeki çok üniteli konut ve turizm siteleri için sektirme hükmünü getirmesi gerektiğine inanıyoruz. Resim Figure 2.17 & 2.18: Teras evlerin basamaklar oluşturarak akra arkaya sıralandığı yerleşke örnekleri. Examples where the stepping buildings create a massive ladder effect. protected, so that the developments can be framed by green space, creating a sense of balance between buildings and the natural environment. Planning policy 2.6: Prevent development on lands with grades above a certain percentage. We noticed some significant cut and fill in developments on steep slopes (pictures 2.11 and 2.12). These kinds of cut and fill create danger for land slides and soil erosion, which is alarming not only in terms of property damage but also destruction of the native high bushes. Therefore we propose that the peninsula plan limit development on steep slopes. Even though 33 % slope feels like a good limit for us, we Resim Figure 2.19: Aktur’dan bir görünüm. A view of Aktur. Planning policy 2.7: In addition to tree planting, require vegetation on retaining walls for developments on certain slopes. We have seen retaining walls that were higher than the buildings in some developments on steep slopes, where the whole complex read like a giant wall (pictures 2.14, 2.15, and 1.16). Even though retaining walls on a site plan look like single lines, in reality they represent large hard surfaces that can reflect heat and create heat islands. Planting trees may help shade the retaining walls and prevent overheating in outdoor spaces. Furthermore, vines and other climbing vegetation could be particularly helpful to shade tall walls and to mitigate the mentioned overwhelming effect of a settlement that looks like a giant single building. In this line, we suggest the peninsula plan require both trees and wall vegetation for developments on steep slopes with large retaining walls. Planning policy 2.8 Require offsetting the footprints to avoid the “ladder” effect on elevations. On sloping sites sometimes the stepping buildings look like singular highrises from far away (pictures 2.17 and 2.18). However, when the footprints are offset the monolithic building effect disappears and smaller units look wellscaled and well- framed by green space (picture 2.19). This observation leads us to suggest that the offsetting rule be required by the peninsula plan for developments on sloping terrains. Planning policy: 2.9: Adopt a height limit that is measured in a stepping manner. Currently the building height is measured from the road the lot is accessed sayfa page 10 11 sayfa page Planlama politikası 2.9: Eğimli arazilerde yüksekliği basamaklı bir biçimde ölçmek Egimli arazilerde yol parselin üst kısmından geçtiğinde yoldan alınan tek bir yükseklik sınırı ölçüsü, oldukça büyük ve yüksek binalara yol açabilmekte (resim 2.20, 2.15, 2.22 ve 2.23). Bunu engelleyebilmek için yükseklik sınırının merdiven biçiminde ölçülmesi gerektiğini savunuyoruz. Yüksekliğin, her 8 metrede bir binanın oturduğu eğimli alanın ortalamasından başlayarak ölçülmesini öneriyoruz (resim 2.21). Neden 8 metre? 8 metre, örneğin 12 metre genişliğinde bir cephe için yaklaşık 100 metrekarelik bir bina oluşturmakta ki bu da makul bir taban alanı. Eğer bu bina 100 metrekareden büyük bir tabana yayılacaksa binanın basamaklaşmasında da yarar görüyoruz. Resim Figure 2.20: Yüksekliğin yoldan ölçüldüğü durumlarda üç ya da dört katlık cehpehelerin oluşması mümkün. When the height is measured from the road, this may result in three or four story facades. Resim Figure 2.21: Yüksekliğin basamaklı bir biçimde ölçülmesini öneriyoruz. We propose to measure height in a stepping manner. Resim Figure 2.22 & 2.23: Resim 2.20’nin de gösterdiği gibi yüksekliğin arka yoldan ölçüldüğünde yüksek cephelere yol açtığı durumlara örnekler. Examples for tall facades that are resulted because of the way height is measured from the road behind (see also the picture 2.20). Planlama politikası 2.10: Eğimli arazilerde yüksekliğin en fazla bir kat (4 metre) olması hükmünü getirmek Bu öneri, bir önceki öneri için diğer bir seçenek. Eğimli arazilerde resim 20’de sunulan örnekteki gibi yüksek binaları engellemenin diğer bir yolu da belli bir eğiminin üstündeki alanlar için yükseklik sınırını bir kata yani 4 metreye indirmek. Basamaklama yöntemiyle karşılaştırıldığında bir kat yükseklik sınırı daha basit dolayısıyla da daha kolay uygulanabilecek bir kural olabilir kanısındayız. Planlama politikası 2.11: Binalarda halihazır bitki örtüsü yada toprak renkelerine yakın yeşil ve kahverengi tonlarının kullanımına izin vermek Yarımada planındaki beyaz sıva ve doğal taş kullanımı dışında başka renge ve malzemeye izin verilmemesi hükmünün değiştirilmesini ve yeşil ve kahverengi tonlarına izin verilmesinin gerektiğine inanıyoruz. Geleneksel Bodrum mimarisindeki beyaz evler, kısıtlı sayıda tekrarlandığında dengeli, doğayla uyumlu bir yapılaşma oluşturabilmekte (resim 2.26). Ancak yüksek miktarlarda tekrarlandığında (proje grubunun “kesme şeker” adını taktığı) bu beyaz kutular çekiciliğini yitirmekte ve olumsuz bir biçimde göze batmakta (resim 2.8 ve 2.13). Halihazır bitki örtüsü yada toprak renkelerine yakın yeşil ve kahverengi tonlarının kullanımının ise from and when the road is at the uphill side of a sloping terrain this application may result in higher buildings than originally intended (see pictures 2.20, 2.15, 2.22, and 2.23). In order to prevent this we propose to measure the height in steps, that is in each 8 meters the height can be measured from the average of the edges of the footprint (see figure 2.21). Why 8 meters? As an example for a frontage of 12 meters, an 8 meter depth provides approximately a 100 meter square floor area, which is a reasonable size for many footprints. If a larger plate needed, the building should be stepped to create a massing that is better scaled. Planning policy 2.10: Reduce the height limit to single story (4 meters) on sites with slopes above certain percentage. This policy is an alternative policy to the previous one. Another way to prevent cases such as the one shown in picture 2.20, is simply to reduce the height limit to single story, that is 4 meters, on slopes steeper than certain percentage. Compared with measuring the height in a stepping manner, reducing the height limit is a simpler and therefore may be easier to implement. Planning policy 2.11: Allow green and brown tones matching the local vegetation and terrain on building facades. Currently the peninsula plan prohibits use of colors other than white on the building facades except for those of the exposed stone masonry. We do understand the intent of this rule. In the traditional settlements of the peninsula when a few white buildings are placed in nature, beyond its functionality, the result is very pleasing Resim Figure 2.24 & 2.25: Sağdaki resim soldakinin aynısı. Tek fark sağdaki bazı binaların yeşil tonlarına boyanmış olması ve böylece binaların daha az göze batması. The picture on the right is the same with the one on the left, except some buildings are painted into green tones so that they can be blended to their surrounding better. binaların doğa içinde kaybolmasına yardımcı olabileceğine ve bu sitelerdeki olumsuz görsel etkinin azaltılabileceğine inanıyoruz (bkz. resim 2.24 ve 2.25). KONTROL SÜRECİ VE YAPTIRIMLAR Bu bölümde buraya kadar önerdiğimiz plan hükümleri hep yapılaşmanın içeriğiyle ilgili hükümlerdi. Şimdi de kontrol sürecinin işlevselliğiyle ilgili birkaç öneride bulunmak istiyoruz. Planlama politikası 2.12: Belli büyüklükteki projelerin müelliflerinden proje tastiği başvurusu sırasında bir ekosistem raporu istenmesi hükmünü getirmek Arazi planı ölçeğinde bir alanın halihazır özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak hem tasarımın çevreye karşı duyarlılığını arttırabilmekte hem de kontrol sürecinin daha bir bilinçli olmasını sağlayabilmekte. Ancak bu tür raporların hazırlanmasını belediyelerden beklemek hem mali açıdan hem de zaman açısından gerçekçi olmayabilir. Bu yüzden proje önerisinin çevreye etkisini de özetleyen bu tür bir çevre raporunun hazırlanmasını belli büyüklükteki projelerin müelliflerinden (örneğin 40 konut ya da 10 dönümün üstünde kalan projelerin müelliflerinden) beklemek makuldur kanısındayız. Bu araştırma halihazır bitki örtüsü, toprak özellikleri, doğal yaşam, kültürel, tarihi ve doğal kaynakların belirlenmesini ve önerilen projenin bu unsurlar açısından etkilerinin analizini içermerlidir düşüncesindeyiz. Planlama politikası 2.13: Eğimli araziler ve kıyılar için projelerin müelliflerinden proje tastiği başvurusu sıransında site cephesi istenmesi hükmünü getirmek Bugün yarımadanın birçok bölgesinde büyük site projeleri, yapılaşma izni için sadece bir arazi planıyla bina ölçeğinde geliştirilmiş mimari planlardan (planlar, cepheler, kesitler, v.b.) oluşan bir çizim paketi hazırlamakta, yerleşkenin bütününün görsel etkisi hakkında bir çalışma sunmamaktalar. Oysa bu bölümde sunduğumuz fotoğraflardan da anlaşılabileceği gibi aşırı yapılaşmanın ve tekdüzeliğin olumsuz etkileri yerleşkenin bütününde kendini göstermekte. Bütünsel görsel etki hakkında da ancak yerleşkenin bütününü gösteren cephe ya da perspektif çizimleri aracılığıyla bilgi sahibi olabiliriz. Bu yüzden 100 metrelik kıyı şeridi ve eğimin % 18 ya da üstünde olduğu alanlar için müelliflerden inşaat izni sırasında projedeki binaların tümünü gösteren cephe yada perspektif çizimi istenmesi hükmünün getirilmesini öneriyoruz. Planlama politikası 2.14: Yasaya ugyun yapılaşmayı özendirmek için puanlama sistemini getirmek Yaptırım konusunda bazı plan hükümleri esnekliğe yer vermeyen hükümler olabilirken diğerleri daha esnek hükümler olabilir kanısındayız. Bu tür bir esnekliğin yasal yapılaşmayı özendirebileceğine inanıyoruz. Bu yüzden yukarıda sözünü ettiğimiz bazı hükümlerin (örneğin 2.1 ağaçlandırma; 2.3 çeşitlendirme; 2.5 ufuk çizgisinin sayfa page Resim Figure 2.26: Gümüşlük’ten bir görünüm. Yapılaşma miktarı sınırlı olduğunda beyaz ve doğal taş renkleri doğayla uyumlu bir ilişki kurabilmekte. A view from Gümüşlük. When the number of the buildings is limited the white and natural stone colors may create a harmonious relationship with nature. However, when repeated in endless numbers these white boxes (the project team named them “sugar cubes”) loose their appeal and become impossible to avoid (see pictures 2.8 & 2.13). We believe that if green and brown tones matching the vegetation and terrain are used on the facades, these buildings could blend better into the landscape and their disturbing visual effect could be mitigated to a degree (see pictures 2.24 & 2.25). THE REVIEW PROCESS AND SANCTIONS Up to here we have focused on the substance of the regulations and provided suggestions of what should be regulated. In the remainder of this section we will make a few suggestions aimed at easing and scrutinizing the review process and encouraging compliance. Resim Figure 2.27: Gündoğan Koyu’nun doğusunda Buruncuk Burnu. Buruncuk Point and East Gündoğan Bay. Planning policy: 2.12: Require an environmental impact assessment report from the applicants of projects that are above a certain size. A good land survey along with a detailed impact analysis not only increases the environmental sensitivity in the design process but also increases awareness in design review process. However, it would be an overwhelming task for the local governments to produce such detailed reports each time an applicant comes with a project. Therefore we suggest that the applicants of projects that are larger than a certain size should be responsible to assess the impact of their proposals and prepare a report summarizing these impacts. The size may be 10 dönüm (2.47 acres) or 40 units. This report should include a detailed land survey of the vegetation, soil, wild life, cultural and historic resources, as well as a detailed analysis of the proposed project’s impacts. 12 13 sayfa page Eğimin % 18 ile % 33 arasında olduğu alanlar için puanlama sistemi: Projelerin onanması için en az 50 puanın toplanması gerekmekte. Point system for development on areas with slopes between 18 % and 33 %: At least 50 points are required for each project to be approved. Ev başına iki ağacın oturma izni sırasında dikilmiş olması Two trees per house shouls be placed at the time of occupancy permit Ev başına üç ağacın oturma izni sırasında dikilmiş olması Three trees per house should be placed at the time of occupancy permit Her 30 ev için yeni bir mimari planın uygulanması Use of a new architectural design for each 30 houses Her 20 ev için yeni bir mimari planın uygulanması Use of a new architectural design for each 20 houses Ufuk çizgisinin korunması The preservation of the horizon line İstinat duvarlarının % 70'inin oturma izni sırasında bitkilendirilmiş olması 70 % of the retaining walls be covered by plants at the time of o.p. İstinat duvarlarının % 80'inin oturma izni sırasında bitkilendirilmiş olması 80 % of the retaiting walls be covered by plants at the time of o.p. Site cephesinde sektirme kuralının uygulanması Use of offsetting on the overall settlement elevation 10 puan points 15 puan points 10 puan points 15 puan points 15 puan points 10 puan points 15 puan points 15 puan points Resim Figure 2.28: Bir puanlama sistemi oluşturmak için değişik kuralların notlandığı örnek bir tablo. An examplary table assigning different values to different rules to create a point system. korunması; 2.7 istinat duvarlarının bitkilendirilmesi; 2.8 sektirme hükümlerinin) bir puanlama sistemi içinde ele alınmasını öneriyoruz. Yani bu kuralların hepsine birden uymaktansa bazılarına uyarak ya da kısmen uyarak müellif puan toplayabilir ve belli bir puana ulaşınca proje onanabilir. Örnek bir puanlama sistemini resim 2.28’te sunmaktayız. Bu tür bir sistemi yarımada planı daha detaylı ve kapsamlı bir biçimde geliştirmelidir kanısındayız. Planlama politikası 2.15: Belediyeler ölçeğinde bir yıl içinde verilebilecek inşaat ve oturma izinlerini kısıtlamak Bu noktaya kadar önermiş olduğumuz hükümlerin çoğunun hem yapılaşmanın niteliğini arttıracağına hem de yapılaşma sürecini daha duyarlı ve daha az aceleci kılacağına inanıyoruz. Ancak hem alt yapı servislerinin akılcı bir zamanlama içinde gelişmesi hem de şehirleşmenin daha sürdürülebilir bir çerçevede oluşması açısından yapılaşma hızının doğrudan kontrol edilmesi son derece önemli. Bu yüzden yarımada planının her bir belde için bir yıl içinde verilebilecek olan inşaat ve oturma izinlerinin sayısını kısıtlaması gerektiğine inanıyoruz. Planning policy 2.13: For the areas along the shore and sloped terrains, require a drawing that shows the entire proposed development at the time of building permit application. Currently even the larger development proposals apply for permit by submitting only the building plans (architectural plans, elevations, sections of singular buildings) and a simple site plan without any drawing that displays the visual effect of the entire development. Yet, also shown by pictures we have provided in this section so far, the visual problems we have been discussing usually refers to the cumulative effect of the development. Therefore it is crucial to increase awareness about the visual effect of the developments by means of drawings that show the entire project. We believe the peninsula plan needs to require, for developments on areas within 100 meters of the shore or with 18 % grades or more, an elevation or a perspective drawing that shows the visual effect of the entire proposal. Planning policy 2.14: Establish a point system to encourage compliance. It is reasonable to provide a certain amount of flexibility for some regulations and not for others. We believe that flexibility in a review system encourages compliance. Such flexibility can be provided by establishing a point system for some of the regulations we suggested so far (for instance, 2.1 tree planting, 2.3 diversity, 2.5, horizon line, 2.7 vegetation on retaining walls, 2.8 offsetting rules can be effective within a point system). The point system allows a project to satisfy a set of requirements by gaining a certain amount of points by complying with some of the rules fully and with some others partially and yet others not at all. For the mentioned items we developed as an example a system which is presented in picture 2.28. We propose that the peninsula plan adopt a more detailed and comprehensive point system to encourage compliance. Planning policy 2.15: Adopt a cap for the number of construction and occupancy permits that can be issued in one year by each municipality. We believe that most of the regulations we suggested so far would not only increase the quality of the built environment but also would reduce the speed of the development by scrutinizing and therefore sophisticating the design process. Nevertheless controlling the speed of development directly would be much more efficient. Incremental growth is essential in managing the infrastructure investments rationally and guiding developments into more sustainable avenues. Therefore we believe it is crucial to limit the number of construction and occupancy permits that can be issued in one year by each municipality. Resim Figure 2.29: Gündoğan Koyu yakınında Kızılyar Burnu ve çevresi. Cape Kızılyar and its surrounding near Gündoğan Bay. Bölüm III: Merkez ve Merkezlerin Yakın Çevrelerine Dair Öneriler Yarımadanın bütünü için kalkınma ilkeleri önerilerinden ve kıyılardaki tatil sitesi ve otel yapılaşmalarına dair imar önerilerden sonra sıra merkezlerde. Her ne kadar merkez karakterlerinin belirlenmesi belediyelere bırakılmalıdır düşüncesindeysek de yarımada planı, yerleşkelerdeki genel arazi kullanımına dair bazı planlama politikalarını ilke edinmeli ve bu politikalar ışığında geliştirilmiş bazi plan hükümlerini getirmelidir kanısındayız. Bu yolla hem belediyeler arasındaki rekabet giderilmiş olur hem de belediyeler, projeleri için belediyeleri tek engel olarak gören müteahhitlerin baskısından kurtulmuş olur. Bu bölümde önce merkezleri yakın çevreleri içinde görebileceğimiz bir ölçekte tartışıp genel arazi kullanımı ve makroforma ait önerilerde bulunacağız. Daha sonra da merkez ölçeğinde kentsel mekanların oluşturulmasına ve kullanımına ait önerilerimizi gündeme getireceğiz. GENEL ARAZİ KULLANIMI VE MAKROFORM KARARLARI Her ne kadar yarımadadaki merkezlerin bir çoğu yapılaşma açısından doygunluk safhasına ulaşmış olsalar da yakın çevreleri için proje tastikleri hızla devam etkemte ve birçok yerleşke çekiciliklerini korumakta zorluk çekmekte. Bu yüzden yarımada planının getirebileceği arazi kullanımına ve makroforma dair bazı hükümlerin belediye planlarını yöndendirip yerleşkelerin daha dengeli gelişmelerini sağlaması gerektiği düşüncesindeyiz. Resim Figure 3.1: 2005 Yılı yaz okulunun Yalıkavak için önerdiği yeşil parmaklar şeması. The green fingres scheme proposed for Yalıkavak by the summer school of 2005. Planlama politikası 3.1: Kıyıya inen yeşil parmaklar oluşturmak, bu parmakları pasif rekreasyon alanları olarak korumak Daha çok kıyı yerleşkelerinde gözlemlediğimiz geleneksel bir arazi Resim Figure 3.2: Bitez’in yalısından bir görünüm. A view from Bitez’ beach. Part III Recommendations for the Centers and Their Near Surroundings We started with our policy proposals for the peninsula’s economic and social development, then we suggested some policies regarding the design review of the shore developments and now it’s time to focus on the urban centers. Even though we believe that shaping the character of each settlement should be the responsibility of each municipality, the peninsula plan may adopt some general land use policies along with some density and bulk regulations to give guidance to municipalities. This not only would help preventing the nonproductive competition between municipalities, but also empower them to stand against those developers who see the municipalities as the only impediment for their projects. In this section first, on a larger scale (where we can study the centers within their near surrounding), we will provide some suggestions regarding the general land use and macroform, then we will focus on the public realm in a more detail scale. GENERAL LANDS USE AND MACROFORM DECISIONS Most of the urban centers on the peninsula have already been developed heavily. Yet developments in and around centers are being approved daily. In the face of rapid growth, communities are struggling to protect their character and identity. This is why we suggest the peninsula plan adopt the following land use and macroform related regulations and guide the communities to plan their growth in a more balanced way. Planning policy 3.1: Consolidate green fingers reaching to the shore and protect these fingers as passive recreation gardens. A traditional land use pattern we have observed in most of the shore settlements is the green fingers formed by orchards and citrus groves gathered along the creek beds. Unfortunately this pattern is being destroyed by dense development. Converting these gardens into buildings not only disrupts the continuity of green space network but also creates a barrier for the residents of the inner districts to reach the shore. One of the proposals developed for Yalıkavak by the Summer School of 2005 was to protect the riparian corridors as green fingers to restore the continuity of the green space. This system would also include passive recreational use; bicycle and pedestrian paths to allow the residents in inner neighborhoods to reach the shore (see picture 3.1). We suggest that the peninsula plan adopt this proposal that has been developed for Yalıkavak as a principle for local plans and use the protection of a riparian corridor network as a criterion in the evaluation for Resim Figure 3.3: Gümüşlük’ten bir görünüm. A view of Gümüşlük. sayfa page 14 15 sayfa page Resim Figure 3.4: 2004 Yılı yaz okulunun Yalı Beldesi için önerdiği kümeleşme düzeni: soldaki plan arazinin küçük parsellere bölündüğünde bahçenin nasıl zedelenebileceğini, sağdaki plan ise yapıların kümeleşerek bahçenin nasıl korunabileceğini göstermekte. The cluster developemnt pattern proposed for Yalı by the summer school of 2004: on the left shown is the regular subdivision, on the right, the plan of clustering the buildings to save the orchard. kullanımı düzeni, azmakların etrafında gelişen meyva bahçelerinin yarattığı yeşil alan parmakları. Bu parmakların bahçeler yapılaştıkça ortadan kaybolduğunu hem yeşil alan sürekliliğinin zedelendiğini hem de iç mahallelerde oturanların denizle ilişkilerinin gitgide kesildiğini gözlemledik. Yalıkavak için 2005 yılı yaz okulunun geliştirdiği önerilerden bir tanesi azmakların ve dere yataklarının doğrusal yeşil alanlar olarak korunması, bu yolla hem yeşil alan ağının sürekliliğinin sağlanması hem de bu alanlar içinde oluşturulacak yürüme ve bisiklet yolları aracılığıyla iç mahallelerde oturanlara denize ulaşma fırsatının verilmesiydi (bkz. resim 3.1). Kanımızca yarımada planı, Yalıkavak için geliştirilmiş olan bu öneriyi mevzi imar planları için bir ilke olarak edinmeli ve azmakların ve dere yataklarının korunmasını bu planların değerlendirilmesinde bir ölçüt olarak kullanmalıdır. Planlama politikası 3.2: Üstlerinde meyva bahçeleri bulunan alanlarda kümeleşme uygulamasını özendirmek Sözünü ettiğimiz yeşil parmakların oluşturulması meyva bahçelerinin korunmasıyla yakından ilişkili. Oysa birçok yerleşkede belediye planları bu alanlara daha şimdiden oldukça yüksek yoğunlukları imar hakkı olarak vermiş durumda. Kümeleşme, bu alanlarda gelecekteki binaların meyva bahçelerinin önemli bir kısmını zedelemeden inşa edilmesini sağlayabilecek bir gelişme biçimi olabilir kanısındayız. Resim 3.4, Yalı Beldesi’nde kıyıya açılan vadilerde yol boyunca oluşmakta olan yapılaşma için 2004 yaz okulunun önerdiği kümeleşme düzenini göstermekte. Kümeleşme, arazilerinin bir kısmını bahçe yada tarım arazisi olarak korumayı kabul eden mal sahiplerine, bunun karşılığında ek yoğunluk (ek emsal, kat ve KAKS) veren bir düzenleme. Dolayısıyla yapılaşma daha sınırlı bir alanda kümeleşerek gerçekleştirilebilmekte. Kümeleşme, büyük parsellerin bölünerek binalaşmasını ve bahçelerin yollar tarafından bölünmesini engelleyebilmekte. Burada altı çizilmesi gereken bir konu, bu düzenleme ile koruma altına alınan alanda sert satıha izin verilmemesi ve üretken tarımın devamlığının sağlanması koşulu. Kanımızca Yalı için 2004 yaz okulu’nun geliştirilmiş olduğu bu düzenin yarımada planı tarafından diğer yerleşkeler için de fırsat olarak sunulması meyva bahçelerinin korunması konusunda etkili olabilir. Planlama politikası 3.3: Kıyıda belediyeye ait kar amacı gütmeyen çay bahçesi, halk plajı, v.b işletmeleri oluşturmak Bir çok yerleşkede kıyıdaki arazi fiyatları ve kiralar arttıkça tüm gelir düzeyinden yerleşke sakinlerinin kullanabileceği çay bahçesi, halk plajı, v.b. işletmelerin azaldığını, sahilin pahalı lokanlar ve dükkanlar tarafından işkal these local plans. Planning policy 3.2: Encourage cluster development where orchards and citrus groves occupy the land currently. The implementation of the green fingers mentioned above is closely related with the protection of the gardens. Yet for many of these gardens the local plans have already given high density development rights. We believe that cluster development may provide a smarter growth pattern where these and slightly higher densities can be realized without destroying most of the orchards and groves. Picture 3.4 provides an example of how cluster development would be implemented along the main roads in the valleys reaching the shore in Yalı Municipality. This proposal has been developed by the 2004 summer school. Cluster development is a subdivision pattern where the property owners who agree to protect some of their land as active agriculture are awarded with additional density to be realized on a smaller area in the form of clusters. Cluster development uses roads more efficiently and prevents the division of land by the roads. Here we need to underline the importance of enforcing two rules in a successful cluster development: (1) no pavement rule within the protection zone, and (2) requiring the groves and orchards to be agriculturally functional. We believe that by offering the cluster development to the property owners as an option (and actually a more profitable one), the peninsula plan can effectively protect many of the remaining orchards and groves. Planning policy 3.3: Assign land on the shore for nonprofit establishments such as public beaches and tea gardens, owned and run by the municipalities. As the prices and rents go up on the shore, places such as public beaches and tea houses, where people from all income groups get together and are welcome, are disappearing in many communities, leavings the shore to expensive restaurants and stores. Yet traditionally the tea gardens have Resim Figure 3.5 & 3.6: Gümüşlük’te kıyıda belediyenin çay bahçesinden iki görünüm. Two views from municipality’s tea garden on the shore at Gümüşlük. edildiğini gözlemledik. Fazla kar amacı gütmeyen çay bahçesi, halk plajı türünden işletmeler, hem yerleşke sakinleri için önemli bir buluşma yeri olabilmekte hem de herkesin kıyının güzelliğini ve sakinliğini tatmasını sağlamakta (resim 3.5 ve 3.6). Gümüşlük, Yalıkavak, Bodrum gibi bazı belediyeler çay bahçelerinin toplumsal önemini kavradığından bu konuda öncülük ederek belediyelerin çay bahçesi sahip olmalarını ve işletmelerini sağlamış durumdalar. Bizim korkumuz bu girişimlerin yalnız kalmaları ya da sürekliliğinin sağlanamaması. Bu yüzden yarımada planının, imar planlarında yeşil alan, okul, çocuk bahçesi, v.b. kamu kullanımı için alan ayırma kuralına ek olarak kıyıda belediyeye ait çay bahçesi ve halk plajı alanları ayırma hükmünü de getirmesi gerektiği kanısındayız. Planlama politikası 3.4: Kıyıda belediyeye ait kültür ve ticaret açık hava merkezleri oluşturmak Birinci bölümde planlama politikası 1.13 bağlamında belediyelerin küçük turizm girişimlerinin sunamadığı bazı servisleri sunabiceceklerini tartışırken bu öneriden biraz söz ettik. Resim 3.7, 3.8 ve 3.9, 2005 yaz okulu’nun Yalıkavak için geliştirdiği belediye kültür ve ticaret açık hava merkezi örerisini göstermekte. Öneri, belediyenin, sahilde kamuya ait ve küçük otellere de yakın bir alanda bir merkez oluşturması ve bu merkezin, hem küçük yelken, şişme bot, rüzgar sörfü v.b. unsurları kiralaması hem de el sanatları, organik tarım v.b. diğer sektörlerin satış yapabilecekleri dükkanları barındırması idi. Bunlara ek olarak bu merkez çeşitli etkinlikler için birkaç küçük çok amaçlı salon ve bir de çay bahçesi barındırabilir diye düşündük. Burada altını çizmek istediğimiz konu, bu merkezlerin her kesim kullanıcıyı bir araya getirebilecek merkezler olabileceği ve yeni gelişen alanların merkez ihtiyacına cevap verebileceği. Kanımızca yarımada planı, mevzi imar planlarının bu tür alt merkezler için belli bir miktar alan ayırması hükmünü getirmelidir. Planlama politikası 3.5: İmar düzeninde yüzdeli ön çekme ve yükseklik sınırı uygulamasını getirerek duvarlaşmayı engellemek Merkezlerde geleneksel sokak dokusuna ait gözlemlediğimiz bir özellik Resim Figure 3.7, 3.8 & 3.9: Yalıkavak için 2005 yılı yaz okulunun tasarladığı kültür ve ticaret alt merkezi. The cultural and commercial subcenter proposal by the 2005 summer school. been providing not only a social place to hang out but also an opportunity for all residents to experience the peace and the beauty of the shore (see pictures 3.5 & 3.6). Municipalities of some communities, such as Gümüşlük, Yalıkavak, and Bodrum, have already realized the importance of the tea houses as social gathering places and have decided to own and run some of these establishments for a very limited profit. However, we are concerned if these Municipalities will be able to sustain these services with their reasonable prices. We propose the peninsula plan require the local plans to put aside land on the shore for tea houses and public beaches similar to the way it requires allocating land for civic uses, schools, and recreation. Planning policy 3.4: Establish on the shore cultural and commercial subcenters owned by the municipalities. We have mentioned this proposal in the first part of this document during our discussion about supporting small businesses by providing services that these businesses would have difficulty in providing themselves (policy 1.13). Pictures 3.7 through 3.9 provide a cultural and commercial subcenter proposed for Yalıkavak’s shore by the summer school of 2005. This proposal suggested that the municipality establish on a public land along the shore somewhere close to the small hotels, a center with showers, change rooms, a rental shop for kayak, canoe, wind-surf, snorkel, etc., coop stands for handcrafts, limited fresh produce, and products of other local small business coops, a few multipurpose meeting rooms for and a tea house. These subcenters would provide places where users from all social segments can come together and interact. They can also response to the need for a center in newly developing districts. Along this line we suggest that the peninsula plan require the local plans to allocate strategically placed public land on the shore for such cultural and commercial subcenters. sayfa page Resim Figure 3.10: 2004 Yaz okulunun Yalı Beldesi için önerdiği imar düzeni. The bulk regulation proposed for Yalı Community by the summer school of 2004. Resim Figure 3.11: Resim 3.10’ki imar düzeninin değişik büyüklükteki parsellerde uygulandığında nasıl bir yapılaşmaya yol açacağını gösteren plan çalışması. A study showing how the bulk regulation shown in figure 3.10 would be applied to lots in different sizes. Planning policy 3.5: Prevent buildings forming walls along streets by adopting a height and setback requirement that is based on percentages. The traditional building and street relationship on the peninsula depicts a pattern where the street space is defined not only by buildings but also by small gardens and courtyards that are separated from the road by garden walls. This way the street captures cooling and pleasant breezes and provides a shaded and green streetscape. Even though this pattern changes a bit as we move to traditionally more commercial areas, such as the east bay of Bodrum, still, though smaller, the courtyards and gardens are part of the streetscape. 16 17 sayfa page Resim Figure 3.12: Resim 3.10’ki imar düzeninin uygulandığında oluşabilecek yapılaşmanın yoldan görünümü. Bu düzen dar yolların avlular ve bahçeler yoluyla nefes almasını sağlayabilecek bir düzen. A street view of a possible development that could be built if the bulk regulation shown in figure 3.10 were to be applied. This pattern allows narrow streets to have ventilation by means of the small gardens and coutryards. binaların sokakla olan ilişkileriydi. Binalar yol boyu duvar oluşturmamakta, bahçelerle ve küçük avlularla yol mekanını zenginleştirmekte. Yolların dar olması sokağın ağaçlandırılmasını engellemekteyse de bu bahçeler aracılığıyla sokak hem gölgelenebilmekte, hem esinti alabilmekte, hem de daha yeşil bir kent mekanı sunabilmekte. Bu tür bahçelere ve avlulara, Bodrum’un doğu koyunda olduğu gibi tarihte de başlıca ticaret işlevlerine cevap vermiş bazı mahallelerde daha az rastlandığı izlenebilirse de bu mahallelerde dahi küçük avluların ve farklı ön çekmelerin bulunduğu göze çarpıyor. Bununla birlikte bugün bu geleneksel sokak dokusu avluların ve bahçelerin yapılaşmasıyla yok olmakta, binalar sokak boyu kesintisiz duvarlar oluşturmakta. Bu durum, kentsel mekan zenginliğinin azalmasının ötesinde hem sokakların esinti almasını engelleyerek hem de ağaçları sokaktan uzaklaştırarak ısı adaları oluşmasına neden olmakta. Bugün bazı yerleşkelerde zaman zaman kıyı ile kıyıya paralel sokaklar arasında 5 - 6 dereceye varan sıcaklık farklılıklarının oluştuğunu gözlemledik. Bu olumsuz duvarlaşmanın imar düzeninde yüzdeli ön çekme ve yükseklik sınırı uygulamasını getirerek engellenebileceğine inanıyoruz. Resim 3.10, 2004 yılı yaz okulunun Kızılağaç için önerdigi imar düzenini göstermekte. Bu düzen, yola cephe veren parsellerde cephenin %25'i boyunca çekmenin 0 metre ve yüksekliğin en fazla 4 metre olmasını, %50'si boyunca çekmenin en az 6 metre ve yüksekliğin en fazla 6.5 metre olmasını, cephenin geriye kalan kısmındaysa çekmenin en az 12 metre olmasını önermekte. Yan cephe çekmeleri için ise iki yana aynı çekmeyi vermektense, çekmelerin toplamının 4 metre olmasını önermekte. Resim 3.12, bu düzenin oluşturabileceği yapılaşmanın sokaktan görünümünü, resim 3.11 ise bu düzenin değişik genişlikteki parsellerde uygulandığı zaman oluşabilecek yapılaşmanın planını sunmakta. Özellikle ticaret alanları için yarımada planı bu imar düzenini getirmeli ve henüz duvarlaşmamış sokakların duvarlaşması engellenmelidir kanısındayız. This traditional pattern is being destroyed by the newer developments that create a gapless wall along the streets, which is what the current height and front setback regulations encourage. We start to see streets with no trees and no breezes and thus heat islands are created. In some cases we observed temperature differences up to 5-6 degrees between the shore and a road not too far from the shore. We believe that the formation of these gapless walls can be prevented by adopting a height and front setback bulk regulation that depends on percentages. Figures 3.10 provides a bulk proposal prepared for the development along the roads in Kızılağaç by the summer school of 2004. For lots with road frontages, this regulation requires 0 setback and maximum 4 meter height for the 25% of the frontage, minimum 6 meters setback and maximum 6.5 meters height for 50%, and minimum 12 meters setback for the rest of the frontage. For the side setbacks it proposes a minimum of total of 4 meter setback, allowing 0 setback on one side only. Picture 3.12 shows probable built-out as observed by the sidewalk and picture 3.11 provides the plan of a probable built out of lots with different sizes. We suggest that the peninsula plan adopt a similar bulk regulation to prevent gapless walls along the streets, especially in commercial districts. The exact setbacks may be decided depending on density. Planning policy 3.6: Adopt noise regulations for the urban centers. Even though the noisy bars and night clubs can provide a vacation heaven for certain visitors who are looking for entertainment and adventure, noise not only pushes away other visitors but also becomes a serious annoyance for the locals who don’t want to move away. Some municipalities have already responded to this problem by controlling the time and the amount of noise. We believe that the amount of noise is related with the character of a settlement and therefore it is a matter that each municipality needs to deal with separately. Nevertheless, we suggest that the peninsula plan adopt some bottom line noise standards and thus give municipalities the power to negotiate and make enforcement easier. RECOMMENDATIONS FOR THE CHARACTER OF THE PUBLIC REALM A successful public realm brings people from all segments of the society together, encourages them to interact, provides experiences that define their social identity and makes them feel proud of their community. They provide a third place beyond the work and home, where meaningful social interaction fulfills the social needs of the daily life. An urban space, in order to create a successful public Resim Figure 3.13 & 3.14: Solda Gümüşlük’ten sağda Bodrum’dan birer görünüm. On the left a view of Gümüşlük, on the right a view of Bodrum. Resim Figure 3.15: Gümüşlük’te kıyıdaki lokantalar ve gölge sağlayan çardaklar. The restaurants and their traditional straw mat shading structures on the shore in Gümüşlük. Resim Figure 3.16: Gümüşlük’te bir yaya sokağı. A pedestrian street from Gümüşlük. Planlama politikası 3.6: Yerleşke merkezleri için gürültü şartnameleri oluşturmak Barlar ve gece klüplerinin gürültüsü, eylence turizmi için cazip bir ortam sunabilmekteyse de hem sakinlik ve sessizlik arayan ziyaretçileri kaçırmakta hem de yerleşkede tüm yıl oturan nüfus için önemli bir sorun oluşturmakta. Bazı belediyeler gürültünün miktarının ve saatlerinin kontol edilmesiyle bu soruna büyük bir ölçüde cevap vermiş durumdalar. sayfa page Her ne kadar gürültünün miktarı yerleşkenin karakteriyle ilgiliyse de ve kanımızca gürültünün kontrolu belediyelere bırakılmalıysa da yarımada planının gürültü konusunda belli bir stardart getirmesi belediyelerin gücünü arttırabilir, gürültü üreten işletmelerin belediyeler tarafından kontrolü kolaylaşabilir kanısındayız. KENSTEL MEKANLARIN NİTELİKLERİ ÜZERİNE ÖNERİLER Başarılı kentsel mekanlar toplumun her kesiminden kullanıcıyı bir araya getiren, vatandaşların hem toplumsal kimliklerini bulmalarına yadımcı olan hem de beldeleri hakkında gurur duymalarını sağlayan mekanlar olabilmekte, anlamlı ilişkilerin kurulabileceği ev ve işin dışında üçüncü bir toplumsal dünya oluşturabilmekte. Kentsel mekanların davetkar olmaları, belli bir konfor düzeyini kullanıcılarına sunabilmeleri, ve kullanıcıların ilgilerinin sürekliliğini sağlayabilecek işlevleri bir arada barındırabilmeleri başarılı olabilmeleri için oldukça önemli etkenler. Yarımadanın merkezlerinde çekici, insanlarla dolu, hem ziyaretçilerin hem de çalışanların günlük yaşamlarının önemli bir kısmını geçirdikleri kentsel mekanlara rastladık. Bununla birlikte merkezi konumlarına rağmen bağzı meydanların kullanımın son derece az olduğunu, yapılmış olan yatırımlara rağmen davetkar olmadıklarını gözlemledik. Bu yüzden yarımada planının kentsel mekanların nitelikleriyle ilgili birkaç konuyu gündeme getirmesinde yarar vardır diye düşünüyoruz. Resim Figure 3.19: Gölköy’ün denizden görünümü. Panoromic view of Gölköy. Resim Figure 3.18: Turgutreis’deki merkez meydan. Açık sert sathın miktarı ısı adası oluşturmakta. The central plaza in Turgutreis. The excessive use of plavement surfaces results in creation of a heat island. Resim Figure 3.17: Gümüşlük’teki belediye çay evinin eskiz planı. Çardak ve ağaçlar kesintisiz bir gölge sunmakta, toprak yer de serinliğe katkıda bulunmakta. A plan sketch of municipality’s tea garden in Gümüşlük. Note that the trees and the trellises provide shade and soil ground adds to the cooling of the space. realm, needs to be accessible and attractive, needs to provide a comfort level for its users, and finally needs to include uses and activities that can engage the interest of its users. We observed some successful urban places full of people, where both visitors and locals spent a significant part of their days in many of the peninsula’s settlements. We have also been in some uninviting plazas where hardly anybody hung-out even during the evening’s rush hour. Therefore, Resim Figure 3.19: Bodrum’da sahil yolundan bir görünüm. A view from the shore steet in Bodrum we suggest the peninsula plan include some guidelines for achieving a more successful public realm. Planning policy 3.7: Encourage reducing the amount of paved surfaces in urban spaces in order to prevent heat islands. Traditionally the use of hard pavement in plazas and streets was limited in the peninsula’s villages. Soil ground was the 18 19 sayfa page Planlama politikası 3.7: Kenstel mekanlarda aşırı ısınmayı engellemek için sert satıh metrekaresinin azaltılmasını özendirmek Yarımadanın geleneğinde meydanlarda sert satıh kullanımı oldukça kısıtlıydı. Toprak satıh yaygındı (resim 3.16). Ancak turizmin gelişmesiyle bir çok belediye ziyaretçilerin beklentilerine cevap verebilmek gerekçesiye yaya alanlarındaki sert satıh miktarını arttırdı. Böylece toprak sathın serinletici özelliği yerini ısı adalarına yol açan sert satıhlara bırakmış oldu. Bazı yeni uygulamalarda sert satıh miktarının iyice artıtırıldığını ve bu meydanların kullanımlarının düşük olduğunu gözlemledik (resim 3.19). Yarımada planı bu yaya alanlarındaki sert satıh miktarının azaltılmasına dair tavsiye notunu getirmelidir kanısındayız. Sert satıh yer yer kaldırılıp yerini bitki adalarına bırakabilir, bu adalarda da yöreye ait bitkiler kullanılabilir düşüncesindeyiz. Planlama politikası 3.8: Kenstel mekanlarda aşırı ısınmayı engellemek için ağaçlandırmanın ve diğer gölgeleme elemanlarının kullanılmasını özendirmek Yarımadanın meydanlarındaki sıcaklık ve esinti miktarı, meydanların kullanım düzeyini belirleyen en önemli etken. Özellikle yaz aylarında öğle sıcağı bastırınca serin esintili bir sokak ya da çay bahçesi aranan yerler olmakta. Serinlik de ağaçlandırma ve diger gölgeleme elemanlarının kullanımıyla yakından ilgili. Geleneksel kargı çardakları (resim 3.14) ve geniş gölge ağaçları (resim 3.19) bu tür Resim Figure 3.20: Bitez plajından bir görünüm. Kumsalın gerisinde yoğun ağaçlar serin bir ortam sunmakta. A view from Bitez Beach. The dense trees behind the beach provides a cool and confortable environment to rest. Resim Figure 3.21: Yalıkavak’ın ticaret merkezindeki yaya sokaklarından birinin kesit eskizi. A cross section through one of the pedestrian streets in the commercial center of Yalıkavak. serin mekanların yaratılmasında oldukça etkili olabilmekte. Bunların ötesinde bazı yerleşkelerde örneğin Yalıkavak’ta tüm sokak mekanını gölgeleyen daha pratik çözümlere de rastladık (resim 3.21, 3.22, 3.23). Kanımızca yarımada planı hem belli büyüklükteki meydanlar için ağaç kullanımı hükmünü getirmeli hem de sözü geçen gölgeleme çözümlerini özellikle ticaret sokakları için özendirici örnekler olarak sunmalıdır. norm (picture 3.16). However with the rapid tourism development and increasing density, paved plazas are assumed to be the part of the visitors’ expected comfort level, or so claim the municipalities. Thus the cooling ground soil has been replaced with large hard surfaces in many urban centers and pedestrian streets. When not shaded, these surfaces usually absorb the heat and create heat islands. Large plazas have been created in some urban centers with excessive hard surfaces (picture 3.18) which are usually under-used if not deserted, due to their over-heated microclimates. We suggest that the peninsula plan adopt guidelines both to use limited hard surface in new plazas and to replace in current plazas some of the hard surfaces with planting islands where native ground covers can grow. Planlama politikası 3.9: Yerleşke sakinlerinin kentsel mekan kullanımını arttırabilmek için meydanlardaki oturma olanaklarının arttırılmasını özendirmek Turizmin yoğun oldugu merkezlerde meydanlardaki yaşantıyı izlemek çalışmalarımızın bir parçasıydı. Bazı meydanlarda halk için oturma yerlerinin Resim Figure 2.27: Turgitreis’in denizden görünümü. Panoromic view of Turgutreis. Resim Figure 3.22: Yalıkavak’ın yaya bölgesinden bir görünüm. A view from Yalıkavak’s pedestrian section. Resim Figure 3.23: Yalıkavak’ın yaya bölgesinden diğer bir görünüm. Another view from Yalıkavak’s pedestrian section. Planning policy 3.8: Encourage use of trees and other shading structures on plazas to prevent heat islands. On Bodrum Peninsula the microclimate of an urban space is one of the major factors that define the level of its use. All through the summer months, in the middle of the day when the temperature tarafından oluşturulan yaya mekanlarında oturma olanaklarının arttırılması hükmünü getirmesi gerektiğine inanıyoruz. Sunulacak oturma olanaklarının sayısı ya yaya mekanının büyüklüğüne yada alan için yapılan yatırımın büyüklüğüne oranlı olarak ayarlanabilir. Oturma olanakları yükseltilmiş oturma duvarları, oturma tümsekleri v.b. çözümleri de içerebilir (resim 3.24). Resim Figure 3.24: Yükseltilmiş bitki adalarının oturma duvarı olarak kullanımını öneren skeç. A sketch that proposes using the elevated planting islands as seating. Resim Figure 3.25: Yalıkavak pazarından bir görünüm. A view from the weekly market at Yalıkavak. sunulmadığını, bu meydanlarda zaman geçirmenin tek yolunun bir çay bahçesine ya da lokantaya oturup para harcamak olduğunu gözlemledik. Çay bahçesi belediyeye aitse harcacan para ufak, ama eger değilse daha yüksek olabiliyordu. Bu yüzden bu alanların bütçesi kısıtlı kullanıcıları caydırdığını dolayısıyla da kullanımlarının düşük olduğunu ve anlamlı bir toplumsal yaşamı barındıramadıklarını gözlemledik. Özel teşebbüsün kontrolü altındaki bazı tatil sitesi ortak mekanlarında kafeler ve lokantalar dışında oturulacak yerler sunmamak tüketimi arttırabilmek için bilinçli olarak alınmış bir karar olabilmekte. Ancak belediyelerin kontrolü altındaki kamu alanlarının amacı değişik olmalı, tüketimi arttırmak değil kamuya hizmet vermek olmalıdır düşüncesindeyiz. Bu yüzden yarımada planının belediyeler Planlama politikası 3.10: Yerleşke sakinlerinin kentsel mekan kullanımını arttırabilmek için seyyar satıcılara izin vermek Seyyar satıcılara bazı kentsel mekanlarda düzeni bozduğu ortalığı kirlettiği gerekçesiyle izin verilmediğini öğrendik. Bununla birlikte sadece yarımadada değil yarımada dışındaki birçok kentsel merkezde de meydanların kalabalıklığıyla seyyar satıcıların varlığı arasında önemli bir ilişki olduğu göze çarpıyor. Bir kentsel mekanın kalabalık olması, her kesimden kullanıcıyı bir araya getirmesi, o mekanın iyi kullanıldığını ve toplumsal açıdan önemli bir kent mekanı olduğunu gösteren işaretler. Kanımızca seyyar satıcıların olumsuz etkileri, sayılarının ve konumlarının kontroluyla giderilebilir. Bu yüzden yarımada planı, seyyar satıcıların meydanlarda belediyeler tarafından yasaklanmasını engelleyici hüküm değil ama nasihat notunu getirmelidir düşüncesindeyiz. SONSÖZ: Umudumuz buraya kadar önerdiğimiz planlama politikalarının yarımada imar planı tartışmalarında ilham kaynağı olabilmesi ve Bodrum Yarımadası sakinlerinin bu konular üzerinde düşünmelerini kolaylaştırmasıdır. Önemli olan yarımada sakinlerinin görüşleridir. Bir planın arkasında plandan etkilenecek yöre sakinlerinin desteği olduğunda plan daha çabuk benimsenecek, daha çabuk uygulanabilecek ve en önemlisi halk sonuç konusunda gurur duyabilecektir görüşündeyiz. sayfa page starts rising, a well-shaded and breezy street or a teahouse is where one wants to be. Along with the traditional straw mat shading trellises (picture 3.15) and good large shading trees (pictures 3.19) we have also observed some clever shading solutions in commercial pedestrian streets, such as the ones used in Yalıkavak (pictures 2.21, 2.22, and 2.23). We suggest the peninsula plan require use of trees in plazas larger than a certain size and display good shading solutions as example to encourage shading. Planning policy 3.9: Encourage more public seating opportunities in urban places to increase their use. Spending time in plazas and observing the social life was part of our studies. In some plazas, especially where tourism oriented commercial uses surround the plazas, we observed that the only way to spend time is to sit at a tea or coffee house and spend money. If it is a municipality tea house the spending is very limited, if not, spending starts to become significant. We also observed that these plazas filter the low income groups and thus are not really successful in being real public places where all sorts of people can have meaningful social interaction. In privately owned developments, not providing seats, except for those at the coffee houses and restaurants is sometimes a conscious decision by the management who wants to increase the consumption. However, public places created by the municipalities, we believe, should give the higher priority to serving the public, not increasing consumption. Therefore we propose that the peninsula plan require providing seating opportunities in pedestrian areas built by the municipalities. The amount of seating can be determined proportionately either by the size of the pedestrian area or by the construction cost. Beyond the conventional benches, these seating opportunities may include solutions such as seating walls, planting ledges, etc. (picture 3.24). Resim Figure 3.24: Bodrum’dan bir görünüm. A view from Bodrum Planning policy 3.10: Allow and encourage vendors in public spaces to increase their use. The vendors are banned from some plazas by the municipalities since they create disorder and pollution. We question this decision. There is a significant correlation between the level of use and the existence of vendors in a plaza. This is the case not only in the plazas of the peninsula but also in the plazas all around the world. The high number and the high diversity level of users in a plaza are good signs indicating that the plaza is a successful as a well used place for meaningful social interaction. We believe that the negative effects of the vendors can be mitigated by controlling their numbers and locations in a public place. We propose that the peninsula plan include a note discouraging municipalities from banning the vendors from public places. CLOSING STATEMENT: It is our hope that the planning policies listed here be used as an inspiration in planning discussions guiding the peninsula plan. We believe that the opinions of peninsula residents have the priority. If behind a plan there is the support of the residents who are going to be effected by the plan, the plan will be recognized easier, implemented faster, and more importantly, people will feel proud about the outcome. 20