9-b kimyanın günümüzdeki yeri sunum

Transkript

9-b kimyanın günümüzdeki yeri sunum
KİMYA
Antik Mısır’da 4 bin öncesinde “simya” olarak yürütülen faaliyetlerle
başlayan kimya araştırmaları, insanoğlunun içinde yaşadığı dünyayı ve
kendi bedenini daha yakından incelemek istemesiyle ortaya çıkmıştır.
Binlerce yıl boyunca insanoğlunun mistik öğretilerle bir arada kullandığı
simya teknikleri, çeşitli metallerin “altına” dönüştürülmesi için dahi
kullanılmıştır. Kozmetik amaçlı ve mumyalama gibi işlemler için Mısırlılar
çok çeşitli kimyasal ürünler kullanmakta ve birçok farklı işlemden
geçirdikleri maddeleri tozlar haline dönüştürerek harmanlamaktaydı.
Çin medeniyetinde de binlerce yıldır birçok farklı bitki özünün kimyasal
işlemlerden geçirildiği bilinmektedir.
Antik Yunanlı felsefeciler; doğada birçok
farklı element bulunduğunu, bu
elementlerin her birinin farklı özelliklere
sahip olduğunu ve elementlerin birbirleri
ile etkileşime geçerek apayrı özelliklere
sahip olan yeni maddeler oluşturabileceği
sonucuna “yalnızca akıl yürüterek” yani
felsefenin gücünü kullanarak varabilmiştir.
Platon ile gündeme gelen “atomculuk”
ekolü sayesinde kimya bilimine olan ilgi
daha da artmış ve insanlar çevrelerindeki
maddeleri meydana getiren unsurlar
hakkında kapsamlı araştırmalar yapmaya
başlamıştır. İnsan bedeninin de dev bir
“simya laboratuvarı” olduğu düşünülürse,
insanoğlunun bedeni de kompleks
işlemlerin yürütüldüğü bir kimya
laboratuvarıdır.
Geriye doğru gidilirse kimya bilimi; Modern
kimya, geleneksel kimya, “simya” ve simya
öncesi olarak dört temel aşamadan geçmiştir.
1600′lere kadar simya ile kimya kelimeleri
aynı anlamda kullanılmış olsa da, bu
dönemden itibaren simya daha ziyade
metallerin altına dönüştürülmesi için
kullanılan bir tabir haline gelmiştir. Yüzlerce
yıl boyunca inisiyasyon yöntemi ile öğretilen
ve başta “büyü” olmak üzere çok çeşitli
metafiziksel uygulamada kullanılan simya
teknikleri, günümüzün modern kimyası ile
uzaktan yakından ilgisi olmayan tamamen
farklı bir alanı temsil etmektedir. Zira modern
kimya, metodolojik bir şekilde ve bilimsel
yönteme yani metafiziğe bağlı olarak yürüten
araştırmaları kapsamaktadır. Bir başka
değişle spiritüalizm ile ilgisiz tamamen
madde üzerine yoğunlaşmış bir bilim dalıdır.
Maddenin yapısının ve diğer maddelerle olan etkileşiminin insanoğlu
tarafından bilinmesi günümüzde hayatın her alanında kullanılan ürünlerin
yapımına imkan sağlamıştır. Evlerde kullanılan temizlik ürünlerinden
parfümlere, araba boyalarından duvar boyalarına, solventler yani
çözücülerden zirai ilaçlara kimya bilimi insan hayatının her alanını
etkilemektedir. Tüm bunların ötesinde modern tıbbın kullandığı tüm ilaçlar
da yine kimya biliminin gelişmesi sayesinde üretilmiş ve milyarlarca
insanın hastalıklarına çözüm üretmiştir. Mikroplara karşı mücadele
edilmesini sağlayan uygulamaların tamamı kimya biliminin araştırmalar
sayesinde yapılmakta, tarım ürünlerinin daha sağlıklı bir şekilde
yetiştirilmesi kimya biliminin bulduğu ilaçlar ile sağlamaktadır. Kısacası
kimya bilimi insanoğlu dünya üzerinde var olduğu sürece tüm insanların
yaşamında olmaya devam edecek “doğa bilimlerinin en önemli bilim
dallarından biridir’’.
KİMYA’nın Günümüzdeki Yeri ve
Önemi
 Kimya Doğada Bulunan Bütün Maddeleri İnceleyen Bilim
Dalıdır.Kimya’da büyük (yığınla) maddenin makroskopik
incelenmesi yalnızca Termodinamik ve Akışkanlar Mekaniği alt
dallarında söz konusudur
Kimya Denince Aklımıza ilk önce Maddenin En Küçük Yapı Taşıdır
Gelmelidir. Daha Ayrıntılı bir Tanımla Kimya : Uzayda Yer Kaplayan
Kütlesi Hacmi Ve Eylemsizligi Olan Tanecikli Yapıya Madde denir.
Kimya Mühendisligi ise Maddenin Sanayide Kullanımını kontorülü
üretim ve tüketim şemalarını vs çizer. Kimyager ile Kimya Mühendisi
Arasındaki Farkı ufak bir örnekle açıklayacak olursak kimyager
labaratuvarda az miktar maddeyle çalışır. Kimya Mühendisi ise bu
maddeyi nerelerde kullanacağına vs karar verir.
Alt Dalları
 Fizikokimya: Kimyasal Kinetik, Termodinamik, Akışkanlar Mekaniği, Yüzey Kimyası, Fotokimya,
Polimer Kimyası, Makromolekül Kimyası, Elektrokimya, Magnetokimya
Biyokimya
 Analitik kimya: Spektrokimya, Asit-baz-tuz Kimyası, Kromatografi, Gravimetri, Voltametri,
Potansiyometri Organik kimya: Stereokimya’yı içerir.
Anorganik kimya: Koordinasyon Kimyası, Organometalik Kimya, Biyoanorganik Kimya, Periyodik
çizelgedeki tüm elementlerin Kimyası.
Kuantum Mekaniği: Kuantum Kimyası, Nükleer Kimya, Parçacık Kimyası, Katı-Sıvı-Plazma
Kimya’larının türediği temel Kimya düzeneği
İstatistik Mekanik: Özellikle İstatistik Termodinamik, kuantum kimyası ile termodinamik
arasındaki bağıntıları türeten köprüdür
Nükleer kimya: Çekirdeğin kuantum mekaniğidir. Radyokimya da bu dalın bir parçasıdır
Katı hal kimyası
Sıvı hal kimyası
Plazma kimyası
Parçacık kimyası: Atomaltı parçacıkların kuantum mekaniği (Kimya’nın babası L. Pauling de bu
ismi kullanmıştır)
Kuantum kimyası: Atom ve moleküllerin kuantum mekaniği
ÜNLÜ KIMYACILAR













Boyle Robert (Boyl) (1627-1691
BUNSEN Robert Wilhelm (Bunzen) (1811-1899)
ASTON Francis William (Estin) (1877-1945)
DALTON John (Daltm) (1766 -1884)
FAJANS Kasimir (Fayans) (1887- )
LANGMUIR Irving (Lenmiyue) (1881-1957)
LAVOISIER Antoine Laurent (Lavuazye) (1743-1794)
LOSCHMIDT Joseph (Loşmit) (1821-1895)
PROUST Joseph Louis (Prust) (1754-1826)
PROUT William (Prut) (1785-1850)
SEABORG Glenn (Ziborg) (1912- )
SODDY Frederick (Soddi) (1877-1956)
STRASSMANN Fritz (Ştrasman) (1902- )
ROBERT BOYLE (25 Ocak, 1627 - 30 Aralık, 1691),
Robert Boyle , İrlandalı doğa
filozofu, kimyager, fizikçi, kâşif ve bir bilimadamıydı".
En çok matematik ve fen alanında yaptığı çalışmalarla
hatırlanmaktadır. Araştırmalarının ve de kişisel
düşüncelerinin açık bir şekilde simyacılıkla bağlantısı
olsa da, genellikle, ilk modern kimyager olarak
görülür. Çalışmalarının arasından en ünlüsü, The
Sceptical Chymist (Kuşkucu Kimyager), kimya alanında
bir dönüm noktası olarak görülür.
Antoine-Laurent de Lavoisier (d. 26
Ağustos 1743, Paris – ö. 8 Mayıs 1794, Paris)
Antoine-Laurent Lavoisier Parisli zengin bir ailenin çocuğu olarak
dünyaya gelir. Daha küçük yaşında iken annesini yitiren Lavoisier,
babasının yakın ilgi ve bakımıyla büyür; başlangıçta belki de onun
etkisiyle, hukukçu olmaya yönelir. Ancak bu arada uyanan deneysel
bilim merakı, çok geçmeden bir tutkuya dönüşür. Yirmi bir yaşına
yeni bastığında, Paris'in sokaklarını aydınlatma proje yarışmasında
birinciliği alır, Fransız Bilim Akademisi'nce altın madalya ile
ödüllendirilir. 25 yaşına geldiğinde, özellikle kimya alanındaki
çalışmaları göz önüne alınarak Akademi'ye üye seçilir. Bu arada
hükümetin özel bir komisyonunda görevlendirilen genç bilim
adamı, metrik sistemin oluşturulması, Fransa'nın jeolojik haritasının
çıkarılması gibi etkinliklerden tarımda verimin yükseltilmesine
uzanan pek çok uygulamalı bilim çalışmalarını düzenler. Ayrıca o
sırada bir tür abluka altında olan ülkesinin savunma ihtiyacı barutun
üretim sorumluluğunu üstlenir. Genç bilim adamı bu kadarla da
yetinmez; ilerde yaşamını yitirmesine yol açan bir işe, ülkenin bozuk
vergi sistemini düzeltme işine el atar. Ama tüm bu uğraşlarına karşın
Lavoisier, kendisini asıl ilgilendiren bilimden kopmamıştır; her
fırsatta özel laboratuarına çekilip deneylerini sürdürmekten geri
kalmaz.
Joseph Proust (d. 26 eylül 1754 –
ö. 05 temmuz 1826)
Orta öğretiminin ardıdan babasının eczanesinde çalışmaya başladı.Ardından eğitimini
sürdürmek istedi ve 1774'de Paris'e gitti. Eczacılık ve kimya öğrenimini birlikte gördü.İki yıl
sonra Salpetriere Hastanesinin eczacılığına getirilmiş ve ilk araştırmalarını yayımlamaya
başlamıştı.1778′de IV. Carlos’un çağrısına uyarak gittiği İspanya’da, Vergana’daki Real
Seminario Patriotico Vascongado’da kimya dersleri verdi.1780′de Paris’e döndü ve beş yıl
süreyle Fransız fizikçi Jean François Pilâtre de Rozier’in yanında kimya profesörlüğü
yapmaya başladı. 1786′da yeniden İspanya’ya gitti, dersler verdi, jeoloji ve mineroloji
alanlarında araştırmalar yapmaya başladı.
1799'da İspanya'nın Madrıd'te kurulan kimya laboratuvarının başına geçti. 1806 yılında
Fransa'ya döndü. Burada Napolyon'dan çalışma teklifi geldi ve J.Proust teklifi reddetti.
1817'de tüm çalışmalarını bıraktı ve doğduğu şehir olan Fransa'nın Angers kentine
yerleşti. J.Proust 1819 yılında Legion d’honneur nişanını aldı. 1820 yılında kral XVIII.
Louis tarafından emekli aylığı bağlandı. [2] Joseph Proust 1799 yılında ortaya koydu.
Dururlarken belli oranda birleştiklerini bulan Proust, bugün sabit oranlar yasası olarak
bilinen yasa için aşağıdaki tanımı yapmıştır: “ "Bir element başka bir elementle birleşerek
bileşik oluşturduklarında bileşik içindeki elementlerin kütleleri oranı sabittir." ”
Buna göre; bir bileşik örneğin suyun 18 gramında 16 gram oksijen varken geri kalan 2 gramı
hidrojendir. 9 gram su alınırsa bunun 8 gramı oksijen ve 1 gramı hidrojendir. Bu oran suyun
ne şekilde elde edilmiş olursa olsun kesinlikle değişmez. 3 gram magnezyum ile 2 gram
oksijenin tepkimesinden 5 gram magnezyum oksit(Mgo)elde edilirken ,1 gram magnezyum
ile 4 gram oksijenin tepkimesinden 5 gram (Mgo)elde edilmez. Bu ve bunun gibi deneysel
sonuçlarla sabit oranlar kanunu kabul gördükten sonra 1807'de Dalton ,ilk bilimsel atom
teorisini ortaya attı.
HAZIRLAYANLAR
Güney YALÇIN
Büşra SÜNER
Bilalcan TEKER