Kurumsal - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği

Transkript

Kurumsal - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
CSR Turkey
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Kasım-Aralık 2012 • Sayı: 6
hızla
Sessiz kaldıkça
sona yaklaşıyoruz
TME 2023
E
L
Ş
İ
CUMHURİYETİN
1OO.YILINDA
21 ARALIK 2O12,İSTANBUL
MS
AL
SOR
Rİ
RYE
SORUMLULUK
ZA
KURU
KURUMSAL
UMLULU
A
P
K
Merhaba,
KSS Türkiye dergisinin 6. ve yılın son sayısı.
Bu dergi, en başında amaçladığı gibi kurumsal sosyal sorumluluk
(KSS) kavramının vurgulanması ve bilinirliğinin artmasına katkı
sağlamak adına çaba gösteriyor. Ne kadar çok işletmeye ulaşabilir
ve yanımıza alabilirsek, yaptığımız işin o kadar anlamlı olacağına
inanıyorum. Aynı inançla bizimle işbirliğinde olan tüm kişi ve
kuruluşlara tekrar teşekkür etmek isterim.
Yakın zamanda karşılaştığım bazı örnekler kurumsal sosyal
sorumluluğun bileşenlerinden, ‘‘etik olmak’’ maddesi üzerinde
fazlaca durulması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Kurumsal
sosyal sorumluluk, süreklilik ve her yönüyle entegrasyon gerektiren
bir uygulamalar bütünü.
Birbiriyle örtüşmeyen söylem ve uygulamalar, ‘‘sorumlu işletme’’
tanımından uzak olmakla birlikte kurumsal itibarın da yerle bir
olmasına sebeptir.
KÜNYE
Özel sektör denilen yapı artık çok büyük. Öyle ki; ülkelerin
ekonomileri ve toplumsal değişimin yönlendiricisi haline geldi.
Bu büyümenin sonuçlarından biri, toplumsal bilinç düzeyinin ve
beklentilerin artması. Bir diğeri ise, şirketler açısından karlılık
dışında başka şeylerin de konuşulması gerekliliği.
Bugünün ortamında, sorumluluk üstlenmeyen yapıların yaşam
sürelerinin, (tüm koşullar eşit ve normalken) çok da uzun
olmayacağı öngörüsü oldukça yaygın.
Dolayısıyla özel sektörün tavrı, insan odaklı olmaktan uzaklaşmak
değil, ticari kaygılar ile etik sorumlulukları uyumlaştırmak olmalıdır.
Bu sayıda tekstil sektöründe KSS konusuna özel olarak yer ayırdık.
Konuyu, bu alanda aktif olarak çalışan isimlerle konuştuk. Tekstil,
KSS bilincinin yerleşmesi ve uygulamaları noktasında, özellikle de
çevre konusunda, yoğun olarak üzerinde durulması gereken bir
sektör. Türkiye’de tekstil özelinde hali hazırda uygulanan iki önemli
proje var. Bunlarla ilgili detayları da içerde bulacaksınız.
Ocak’ta yeni yılın ilk sayısıyla buluşmak üzere…
İyi okumalar.
Sevgi ve Saygılarımla,
D. Eylem Altıok
İÇİNDEKİLER
KSS Uygulamaları
14Borusan
Mannesmann
18VİKO
20HSBC
23Arçelik
36Total Oil
37Nestle
38Lilly
39Argande Projesi
40İnci Akü
42UPS
45Deva
Holding
46Philsa
47Tekfen
48IBM
49Panasonic
50Galleria
www.facebook.com/KSSTurkiyeDergisi
KSS Söyleşileri
Makale
10Roche
Süha Taşpolatoğlu
15Philips
Burcu Aksoy
30TTGV
Ferda Ulutaş
35Fair Labor
Association
Sabrina Bosson
29Özge Berber Ağtaş
33 Ali Ercan Özgür
34 Feride Doğan
KSS Üniversite
9 Kadir Has Üniversitesi
39Bahçeşehir Üniversitesi
STK 26İHKİB
www.twitter.com/KSSTurkiyeDergi
TÜRKİYE’NİN
YETENEKLERİ
KAYBOLUP
GİTMEYECEK
TTNET GENÇ
YETENEKLERİN
YANINDA
TTNET’in “Yeteneğe Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek” projesiyle
gençlerimiz yeteneklerini geliştiriyor. Bilişim sektörüyle tanışan gençler,
aldıkları eğitimlerle iş hayatına hazırlanıyor. TTNET, Türk ekonomisine
destek oluyor. TTNET’le her şey mümkün!
www.ttnet.com.tr | 444 0 375
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği
(TKSSD) olarak Amerikan Ticaret Odası Sosyal
Sorumluluk Birimi olan “İş Dünyası Kurumsal
Vatandaşlık Merkezi” (Business Civic Leadership
Center) ile uzun vadeli bir işbirliğini imzalamanın
heyecanı içindeyiz. 10 Ekim 2012 tarihinde
Washington’da Amerika Ticaret Odası’nda
imzaladığımız işbirliği neticesinde ortak Kurumsal
Sosyal Sorumluluk (KSS) konferansları, eğitimleri,
bölgesel danışmanlık hizmetleri ile birlikte birçok
ortak proje geliştireceğiz.
B
izler için sevindirici bir diğer haber de
dernek üyemiz Berkay Orhaner’den geldi.
Üyemiz Ahi Evran Üniversitesi ve Atatürk Kültür
Merkezi’nce düzenlenen Ahiliğe Genç Bakış Ulusal
Öğrenci Sempozyumu’nda Ahilik ve Kurumsal
Sorumluluk başlıklı makale ve sunumuyla
sempozyumun birincisi seçildi. Berkay Orhaner
çalışmasında ahilik ve kurumsal sorumluluk
kavramının nasıl yeniden yan yana gelebileceğini
anlattı.
Bunların yanısıra tekstil sektöründe müşteri, tedarikçi
şirketler ve tüketiciler arasında inovatif iletişim
yolları kurmak için eğitim modülleri geliştirdiğimiz
RESPECT projesinin üçüncü toplantısı 7-9 Kasım
2012 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi.
Fair Labour Association liderliğinde yürütülen projenin
bu toplantısında proje ortakları biraraya gelerek bu
zamana kadar yapılan etkinlikleri analiz edeceğiz.
Projenin tüm detaylarını, projenin internet sitesinden
www.responsible-practices.eu takip edebilirsiniz.
Ayrıca İngiltere’nin en büyük KSS kuruluşu olan
BITC’nin ilk kez 18 Mayıs 2012 tarihinde dahil
olduğumuz Çalışan Gönüllülüğü gününe gelecek yıl
Mayıs 2013’te de katılıyoruz. Şirketlerin tüm çalışanları
ile birlikte tecrübelerini ve becerilerini toplumun
ihtiyaçları doğrultusunda gönüllü olarak kullandığı Give
& Gain - Çalışan Gönüllülüğü Günü için önümüzdeki
aylarda sizlerle bilgileri paylaşacağız.
21 Aralık 2012’de düzenlenecek olan KSS Pazaryeri
bünyesinde bu yıl iki önemli ödül daha vermenin
mutluluğunu yaşıyoruz: İnsan Hakları Ödülü ve
Avrupa KSS Ödülü. Hollanda Konsolosluğu desteğiyle
yürüttüğümüz İşletmelerde İnsan Hakları projesinin
bir parçası olarak Türkiye’de ilk defa şirketlere
KSS ve İnsan Hakları üzerine yürüttükleri başarılı
uygulamalardan dolayı ödül verilecek. Bunun yanında
başlıca teması KSS: Ortaklık, İnovasyon ve Etki olan
Avrupa KSS Ödülü’nde, şirketlerin en az bir kurumla
yapacakları işbirliğinin topluma ve işletmeye olumlu
etkisi ön plana çıkıyor. Büyük Şirket ve KOBi olmak
üzere iki ödül verilecek olan bu ödüllendirmede
Türkiye’de birinci olan şirketler doğrudan Avrupa
birincisi seçilerek, Haziran 2013’te düzenlenecek olan
Avrupa ödül törenine katılmaya hak kazanacaklar.
Pazaryeri hakkında detaylı bilgiye internet sitemiz
www.kssd.org adresinden ulaşabilir, pazaryerine
başvurmak ve/veya dernek faaliyetleriyle ilgili daha
fazla bilgi almak için bizlerle [email protected]
adresinden bağlantı kurabilirsiniz.
Farkında mısınız? Dokunuyoruz!
SIZ DE
“okumak her çocuğun hakkıdır”
DIYORSANIZ;
TOCEV yazıp
5944’e gönderin
5 TL bağışta bulunun!
Haydi siz de
dokunun!
ISO 26000 Eğitimi -
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamalarını Geliştirme
Kadir Has Üniversitesi, Yaşam Boyu Eğitim Merkezi,
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliği ile
“ISO 26000” Kurumsal Sosyal Sorumluluk Uygulamalarını
Geliştirme eğitimi düzenliyor.
Ş
irketlerin sosyal, çevresel ve ekonomik anlamda
sürdürülebilirlik uygulamalarını destekleyen bir
kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) aracı olan ISO
26000, şirketlerin KSS uygulamalarını iş süreçlerine
dahil etmeleri yardımcı oluyor. ISO 26000 KSS
İçerik: 1. Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Tanımı ve Esasları
2. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Araçları
3. ISO 26000’nin Gerekçesi, Kapsama Alanı ve
İlkeleri
4. Kurumsal Yönetim
5. İnsan Hakları ve Çalışan Hakları
alanında en kapsayıcı standart olarak kabul edilmekte.
1 Kasım 2010’da yayınlanan ve şu anda 83 ülkede
uygulanan ISO 26000, gönülllük esasına dayanmakta
ve sadece şirketler için değil, tüm kurumlar için sosyal
sorumluluk alanında bir rehber niteliği taşıyor.
Eğitim, katılımcılara ISO 26000’nin mantıksal temelini,
faaliyet alanına, kurumların iş süreçlerine nasıl dahil
edilebileceğini öğretmeyi amaçlıyor.
6.
7.
8.
9.
10.
Adil Ticaret Uygulamaları
Tüketici Konuları
Çevre
Toplumsal Kalkınma
ISO26000’in Kurum İçine Entegre Edilmesi
Hedef Kitle: Şirketlerin KSS ve/veya Sürdürülebilirlik Yöneticileri, Kurumsal İletişim Departman
Yöneticileri, İK Yöneticileri, kendini konu hakkında geliştirmek isteyen herkes.
Tarih: 6-7 Aralık 2012
Yer: Kadir Has Üniversitesi, Yaşam Boyu Eğitim Merkezi, KSS Akademisi
Eğitim Koordinatörü: Kadir Has Üniversitesi, Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi ve Türkiye Kurumsal
Sosyal Sorumluluk Derneği
Eğitim sonunda tüm katılımcılara Kadir Has Üniversitesi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi Sertifikası
verilecektir.
Son Başvuru Tarihi: 30 Kasım 2012
Detaylı Bilgi için
E-mail: [email protected]
Tel: 0212 533 65 32 - 1219
8
KS
Üniv S
ersi
te
Kadir Has Üniversitesi,
Türkiye’nin ilk üniversite KSS raporunu yayınlandı
“Her komşunun birbiri üzerinde hakkı vardır” düşüncesinden yola çıkan ve bulunduğu Cibali Bölgesi’nin
sorunlarıyla yakından ilgilenen Kadir Has Üniversitesi, son iki yıldır da kurumsal sosyal sorumluluk
konusunda çalışmalar yapıyor. Kadir Has Üniversitesi’nde KSS faaliyetleri, 2008 yılından bu yana
yürütülüyor.
K
SS faaliyetlerinin üniversite kültürünün temel
parçası haline gelmesini isteyen Khas, ilk KSS
raporunu yayınladı. Bu rapor aynı zamanda Türkiye’de
yayınlanan ilk üniversite KSS raporu özelliği taşıyor.
Kadir Has Üniversitesi’nin 2010-2012 dönemindeki
çalışmalarını kapsayan raporda paylaşılan bilgiler
arasında çevre alanında yıllık karbon emisyon
ölçümlemesine başlayan üniversitenin yıllık karbon
salınımı ile üniversitenin ve öğrencilerinin çevreye
verdikleri etki de yer alıyor.
Rapora göre 2011 yılında karbon emisyonları
ölçümleme ve yönetme girişiminde bulunan Kadir
Has Üniversitesi’nin 2008-2010 yılları arasında tüm
kampüslerinin tükettiği doğal gaz, mazot, benzin
ve elektrik gibi birincil enerji kaynak tüketimlerinin
ortamaları alınarak hesaplanan karbon ayakizi
ölçümlerine göre yılda ortalama 1800 kton
karbondioksit salınımı yapıyor.
Bu kapsamda çevreye verilen zararı azaltmak için
çalışmalara başlayan Üniversite, öğrencilerini bireysel
karbon ayak izini hesaplatmaya teşvik etti. 2011-2012
Akademik Yılı’nda 2, 3 ve 4. sınıflardan olmak üzere
200 öğrenciye uygulanılan ve 15 sorudan oluşan anket
soruları arasında öğrencilerin kullandıkları ulaşım
araçları, yemek alışkanlıkları, çevre bilinci gibi temalar
yer aldı.
Anket sonuçlarına göre her öğrenci için 1 değil,
ortalama 1,5 gezegene ve gezegenin verimli
alanlarından 2,8 hektara ihtiyaç olduğu ortaya çıktı.
Bu, öğrencilerin çevre bilincini arttırmaya yönelik
uygulamaların arttırılmasına adına bir işaret olarak
kabul edildi.
Khas’ın KSS Çalışmaları
K
SS Raporunda öne çıkan konular, her Khas
öğrencisine verilen KSS dersleri, Komşuluk Hakkı
Paydaş Kurulu ve çevre alanında yapılan ölçümlemeler
olarak sayılabilir.
⁕ Khas’da mühendislikten güzel sanatlara kadar
bölüm ayırmaksızın her öğrenci, KSS derslerini alıyor.
Öğrenciler ‘Dedemden Öğütler Seminerler Dizisi’
kapsamında 100 yılı aşkın süredir Türkiye’de faaliyet
gösteren şirketlerin temsilcileriyle tanışma imkanı
bulurken, İstanbul’da yapılan sergi, film festivali gibi
çeşitli KSS etkinliklerine katılımları teşvik ediliyor ve
geliştirdikleri ortak KSS projeleriyle fark yaratıyorlar.
⁕ “Her komşunun birbiri üzerinde hakkı vardır”
düşüncesinden yola çıkan Khas, Cibali semtinde
yaşayan bölge halkının beklentilerine karşılık vermek
ve karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmek
için Cibali semti ile üniversite temsilcilerinin bir
araya geldiği bir ‘Paydaş Kurulu’ oluşturdu. Yılda iki
kez gerçekleştirilen toplantılarda Mahalle muhtarı,
imamı, ilköğretim okul müdürü, esnafı gibi mahallenin
önde gelenleri; rektör, üniversite idari ve akademik
kadrosuyla buluşarak mahallenin sorunlarını ele alıp
beraber fikir üretiyor.
⁕ ‘Etüt Ağabeyliği ve Ablalığı’; Komşuluk Hakkı projesi
kapsamında bir eğitim-öğretim döneminde 100’den
fazla Khas öğrencisi görev alarak 8 bin saatin üzerinde
zamanlarını Cibali İlköğretim Okulu öğrencilerine etüt
ağabeyliği ve ablalığı yapmaya ayırıyorlar.
⁕ Her yıl Cibali Bölgesi’nin ihtiyaçlarını karşılamak
için bağış koşusu olarak düzenlenen ‘İyiliğe Koşu’nun
sonuncusunda 15 bin TL gelir elde edildi. Akademik,
idari ve Khas öğrencileri olmak üzere toplam 336 kişi
yarışmaya katılarak bağışta bulundu.
⁕ Khas öğrencilerinin gönüllü olarak çıkarttığı Cibali
Postası adlı üniversitenin mahalle gazetesiyle;
Cibalileri üniversiteye, üniversiteyi Cibalililere
tanıtmaya devam ediyor. Bölgedeki tüm yaşananlar
Üniversite öğrencileri ve akademisyenlerle Cibali
Postası ile paylaşılırken, Üniversite’de gerçekleşen
etkinliklerden de bölge halkı bilgi sahibi oluyor.
9
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Süha Taşpolatoğlu:
‘‘Ana hedefimiz, ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluklarını
tam anlamıyla yerine getiren bir şirket olmak’’
Roche Türkiye Genel Müdürü Süha Taşpolatoğlu ile kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir marka
olmak üzerine söyleştik.
Kurumsal sosyal sorumluluğun (KSS) kuruluşunuza
entegrasyonundan söz eder misiniz?
Süha Taşpolatoğlu: Günümüzde kâr odaklı
modellerin, şirketleri geleceğe taşımada çaresiz kaldığı
bir gerçek. Şirketlerin varlıklarını sürdürmeleri için,
içinde bulundukları topluma, sosyal, ekonomik ve
çevresel olarak da samimiyetle fayda sağlama çabası
içinde bulunmaları
gerekiyor.
"
Yerel sürdürülebilirlik
politikamızla kapsamlı bir
sürdürülebilirlik stratejisi
oluşturarak hedeflerimizi
belirledik ve çeşitli
aksiyonları hayata
geçirdik.
Roche olarak biz de
faaliyet gösterdiğimiz
sağlık alanında,
kurumsal sosyal
sorumluluğunun
bilincinde bir şirket
olarak çalışmalarımızı
sürdürüyoruz.
Sürdürülebilirliğin,
gelecek nesillerin
devamı için hayati
önem taşıdığına inanıyoruz. Bu anlayışla henüz
çözümlenmemiş sağlık sorunları için yüksek kaliteli
çözümler yaratmak, üretmek ve pazara sunmak için
çalışıyoruz.
Bu doğrultuda; kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı
şirketimizin her birimine entegre olmuş durumda.
Roche markasının itibarının nasıl yönetileceği ile ilgili
bir kılavuz niteliği de taşıyan Stratejik Çerçeve, 2010
yılında lanse edilmesi ve şirket genelindeki farkındalık
çalışmalarının başlatılmasıyla birlikte şirketimizde
sürdürülebilirlik stratejisi için güçlü bir altyapı
hazırlanmış oldu. Çalışanlarımızın tam anlamıyla katkı
sunacağı bir modelleme oluşturmaya çalıştık. 2011’de
başlattığımız bir takvimle itibar çalışmalarımızın
odağında yer alan sürdürülebilirlik konusunda,
yerel sürdürülebilirlik politikamızla kapsamlı bir
sürdürülebilirlik stratejisi oluşturarak hedeflerimizi
10
belirledik ve çeşitli aksiyonları hayata geçirdik. Tüm
departmanlardan çalışanlarımızın katılımıyla kurulan
“Sürdürülebilirlik ve İletişim Komitesi”nin de katkılarıyla
belirlediğimiz 3 ana alan etrafında çalışmalarımızı
yürütüyoruz. Bu alanları; Roche’un çalışmak için en
mükemmel işyeri olması, şirket politika ve süreçlerinin
sürdürülebilirlik felsefesine uygun hale getirilmesi,
ana mesajlarımızı
paydaşlarımızı da dahil
ederek iletmek ve sivil
toplum katılımcılığını
şirket kültürü olarak
benimsemek olarak
belirledik.
Faaliyet gösterdiğimiz
sağlık alanında
bugünün ihtiyaçlarına
çözüm üretmenin yanı
sıra, sürdürülebilir
kalkınmaya hizmet
etmeyi de kurumsal vatandaşlık ve sosyal sorumluluk
anlayışının vazgeçilmez bir parçası olarak görüyoruz.
Roche, çalıştığı her ülkede toplumla ilişkileri iyi
yönetmeyi esas alan, yerel ihtiyaç ve beklentilere
cevap vermeye odaklanan, ekonomik, sosyal ve
çevresel sorumluluklarını tam anlamıyla yerine
getiren bir şirket olmayı ana hedefi olarak görüyor.
Tüm çalışmalarımızın ve sürdürülebilirlik stratejimizin
temelinde bu yaklaşımımız yer alıyor.
Roche, Türkiye’deki ilk “Kurumsal Sorumluluk
Raporu”nu yayınladı ve Global Reporting Initiative
(GRI) - Küresel Raporlama Girişimi tarafından B+
seviyede derecelendirildi. Raporun detaylarına, 2011 yılı
uygulamalarına ilişkin bilgi verir misiniz?
Süha Taşpolatoğlu: Roche Türkiye olarak da
2010 yılında stratejik düzeyde başlattığımız sürdürülebilirlik çalışmalarımız kapsamında,
süreçlerimizde yaptığımız iyileştirme ve yeniliklerle
“sorumlu şirket” olma vizyonuyla ilerliyoruz. Raporlamayı da kurumsal olarak iş yapış süreçlerimizi
geliştirmede bir araç olarak görüyoruz.
Dünya çapında kabul gören GRI (Global Reporting
Initiative - Küresel Raporlama Girişimi) tarafından
B+ seviyede derecelendirilen raporumuzda sorumlu
yönetimin birçok alanına dokunan hedeflerimiz ve
performansımız yer alıyor. Bu çerçevede; insan
hakları, kadın çalışanlar, sera gazı emisyonlarının
azaltılması, topluma katkı projeleri, ürün sorumluluğu,
etik ilkeli yönetim, şeffaflık gibi başlıklarla tanımlanan
performans göstergelerini Roche Türkiye hedefleri ile
ilişkilendirdik. Bunlardan bazıları:
Roche Global’in stratejik hedefleri kapsamında, önemli
pozisyonlardaki kadın liderlerin sayısını en az %50
oranında artırma girişimi doğrultusunda üst düzeydeki
kadın çalışan oranı yüksek olan Roche Türkiye, global
düzeyde de dikkat çekti. Roche Türkiye’de çalışanların
%38’i, yöneticilerin %43’ü kadındır, üst düzey
yönetimde ise bu oran %60’tır.
Çevresel zararı en aza indirme hedefimiz kapsamında
2011 yılında; 2009 yılına göre toplam enerji
tüketimimizi %25, kişi başı enerji tüketimimizi %21
düşürdük. 2 yılda 27 adet aksiyon gerçekleştirerek bina
kaynaklı enerji tüketimimizi %14,8 oranında azalttık
ve sera gazı emisyon raporumuzu oluşturduk. Merkez
bina elektrik tedariğinde sadece rüzgar enerjisiyle
üretim yapan firmayı tercih ettik.
Çevresel ve ekonomik anlamdaki olumsuz etkileri
minimuma indirmek üzere tasarlanan “Mobil Çalışma
Kültürü” projemiz sayesinde merkezi depolama ve
promosyon malzemeleri için e-sipariş modülünü
uygulamaya koyduk; video konferans sistemini yaygın
bir iletişim aracı haline getirdik; tüm saha çalışanlarının
tablet PC’ye geçişiyle kağıt sarfiyatını en aza indirdik.
Karbon ayak izini azaltmak amacıyla, 2011 yılında Ege
Orman Vakfı ile İzmir Seferihisar’da 6 bin 600 fidanlık
“Roche Çalışanları Korusu” ve 10 bin fidanlık “Roche
Ormanı” projelerini hayata geçirdik.
“Kaç Dünyalık Yaşıyorsun?” isimli iPad uygulamasını
geliştirdik. Bu uygulamayla, çalışanlarımızın yanı sıra,
ana paydaşlarımız olan hekimler ve ecza depolarını
da bilinçlendirmeyi hedefliyoruz. Uygulama, kişilerin
gündelik hayatlarında aldıkları kararların dünya
üzerindeki etkisini ortaya koyuyor.
Hayata geçen projeler
R
oche, Türkiye’de bugüne kadar sağlıktan eğitime,
hukuktan sosyal yardıma birçok alanda etkin
projeler yürüttü. UNICEF’in çocuk gelişimine yönelik
yürüttüğü kampanyalara 2006 yılından bu yana
verilen destek, bu kapsamda düzenlenen bilinçlenme
temalı çeşitli yarışma ve sergiler, tüm dünyada Roche
çalışanlarının katıldığı ve ihtiyaç sahibi çocuklara
destek olmayı amaçlayan “Roche Çocuklar İçin
Yürüyor” projesi, “Mavi Bisiklet, Kanserde Erken Tanı
İçin Yol Açık” kampanyası ve çalışanların oluşturduğu
Roche Yaşam Takımı’nın yürüttüğü çalışmalar, bu
konuda büyük başarı sağlayan projelerimiz arasında
yer alıyor.
Mavi Bisiklet kampanyası çerçevesinde, 6 yılda 10
binin üzerinde vatandaşımız kanser hastalarının
mücadelesine pedal çevirerek destek vermiş oldu. 27
ilimizde yapılan kanser seminerleri ile de 2 bin 500’ün
üzerinde vatandaşımız kanserde erken tanının önemi
konusunda bilgi sahibi oldu.
Roche çalışanlarının gönüllü katıldığı Yaşam Takımı
ise kanserli çocuklara, depremzedelere, ihtiyaç sahibi
öğrencilere yönelik sosyal sorumluluk çalışmaları
gerçekleştiriyor.
Diğer taraftan Roche Global’in sürdürülebilirlik
konusuna verdiği önem bize yön gösteriyor. Küresel
çapta ortak amaca hizmet eden çok başarılı
çalışmalara da katkı sağlıyoruz. Roche Türkiye dünya
çapında ihtiyacı olan çocukları desteklemek için
2003’ten beri tüm Roche çalışanlarının katılımıyla
gerçekleşen “Roche Çocuklar için Yürüyor” projesine
2010’da dahil oldu. UNICEF Türkiye’nin “Her
çocuğun yaşama en iyi şekilde başlama hakkı var”
kampanyasına fayda sağladık. İhtiyaç duyulan
yörelerde inşaatı bitmiş devlet anaokullarının hizmete
girebilmesine destek verdik. Yürüyüş kapsamında,
Roche çalışanlarının topladığı yardımlar ve şirketin
de aynı orandaki kurumsal katkısıyla hem Afrika,
Malavi’deki ihtiyacı olan çocuklara aydınlık bir gelecek
sunuldu, hem de 2006’dan beri desteklenen UNICEF
aracılığıyla Eskişehir, Vadişehir’deki Lamia Dayanç
Anaokulu’nun iç teçhizatı ve düzenlemesi tamamlandı.
Okulun tamamen Roche desteğiyle eğitime
açılabilmesine katkıda bulunuldu. “Roche Çocuklar
İçin Yürüyor” projesi, 2011’de de güçlenerek büyüdü.
Roche, katılımıyla hem Malavi’de AIDS sebebiyle
12
anne ve babalarını kaybeden çocuklara yönelik yardım
programlarına katkıda bulundu hem de UNICEF
vasıtasıyla ihtiyaç duyulan yörelerdeki yatılı ilköğretim
bölge okullarına (YİBO) destek verdi.
2012 yılında da “Roche Çocuklar İçin Yürüyor”
projesinin Türkiye ayağı, 3. kez gerçekleştirildi. Haziran
ayında gerçekleştirilen yürüyüş ile Roche Türkiye
çalışanları, UNICEF Türkiye’nin “Okul Öncesi Eğitimin
Güçlendirilmesi” projesine bağışta bulundular ve geçen
yıl olduğu gibi Malavi’deki çocuklara yardım ellerini
uzatmış oldular.
Kuruluşunuzun sürdürülebilirlik adına izlediği
politikayı ve buna ilişkin faaliyetlerini anlatır mısınız?
Süha Taşpolatoğlu: İnsan, toplum sağlığı ve
hastaların tedaviye erişimini kolaylaştırma ana
hedefiyle yola çıkan Roche’un sürdürülebilirlik
stratejisinin temelinde, bugünün önemli hastalıklarının
tedavisinin yanı sıra dünyanın en büyük Ar-Ge
bütçeleri ile geleceğe odaklanma, yüksek teknolojiye
yatırım, etik kurallar çerçevesinde şeffaf bir şirket
yapısı oluşturma, hesap verebilir kurumsal yönetim
anlayışı ve sürdürülebilir büyüme vizyonu yer alıyor.
Roche’un sürdürülebilirlik stratejisi içinde paydaşların
ihtiyaç ve beklentileri de önemli bir yer tutuyor. Bu
çerçevede STK’lar ile işbirliklerimizi geliştirmeye
özen gösteriyor, sağlık alanında toplumsal bilincin
yükseltilmesine yönelik programlar geliştirip
yürütüyoruz. Dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden
biri olarak faaliyetlerimizin çevresel etkilerini azaltmak
için koyduğumuz hedefler ve iyileştirme planlarının
da sürdürülebilir bir geleceğin şekillenmesine ciddi
katkılar sunduğunun farkındayız. İşte tüm bu değerler
bizi biz yapan, Roche’u sürdürülebilirlik alanında en
önemli uluslararası kriter olarak kabul edilen Dow
Jones Sürdürülebilirlik Endeksi’nde üst üste 4 yıl sağlık
sektöründe süper liderliğe taşıyan değerlerdir.
Şirket çalışanlarımızın sürdürülebilirlik hedeflerini
içselleştirmelerini, bu bakış açısını yaygınlaştırmalarını,
hem iş hem özel yaşantılarında bu yaklaşımla hareket
etmelerini hedefliyoruz. Böylelikle bir çarpan etkisi
yaratılabileceğine ve sorumlu iş yapma anlayışının tüm
sektörde yaygınlaştırılabileceğine inanıyoruz.
Roche Türkiye aynı zamanda 105 ülkenin içinde
bulunduğu CEMAI bölgesinde sürdürülebilirlik bilincinin
yaygınlaştırılmasını ve bu konuda öncü bir ülke
konumunda bulunmayı önemli bir hedef olarak görüyor.
Bu hedefler kapsamında en önemli adımlarımızdan
bir tanesi sürdürülebilirlik göstergeleri nezdinde
iyileştirme çalışmaları yürütmek. Roche Türkiye olarak,
hedef ve aksiyonları göstergelerle ilişkilendirilmiş ve
uygulama çıktılarıyla entegre edilmiş olan ilk kurumsal
sorumluluk raporumuzu tamamladık. Tüm paydaşlarla
paylaştığımız bu rapor, Roche Türkiye’nin kurumsal
yönetim anlayışı, sürdürülebilirlik hedefleri ve kurumsal
sorumluluklarıyla ilgili 2011 yılı uygulamalarını içeriyor.
Raporumuzda uluslararası raporlama standardı olan
GRI (Global Reporting Initiative - Küresel Raporlama
Girişimi) standartlarını baz aldık. Çalışmalarımızın
doğası gereği çok az sayıda bastığımız, web ve iPad
formatlarını da oluşturduğumuz raporumuz, GRI
tarafından incelenerek B+ seviyesinde tescillendi.
Sürdürülebilirlik stratejimizin yansıması niteliğinde olan
bu ilk raporumuz sonrasında yolculuğumuz devam
edecek ve sorumlu iş yapma anlayışı çerçevesinde
uyum ve gelişme gösterilmesi gereken performans
göstergelerini baz alarak iyileştirme planları yapacağız
ve uygulamaya koyacağız. Global Roche bu
konuya verdiği yüksek düzeyde önemle bize liderlik
etmeye devam ederken, biz de kendi insiyatifimizle
yürüttüğümüz pek çok yenilikçi uygulamayla sektörde
öncü bir güç olmaya çalışacağız.
Bundan sonrası için nasıl ilerlemeyi planlıyorsunuz?
Süha Taşpolatoğlu: İçinde bulunduğu toplumla
ilişkileri yöneten, kendi yerel değerleri olan, yerel
ihtiyaç ve beklentilere karşılık veren, sorumluluk
duygusuyla hareket eden bir şirketiz. Bundan sonrası
için de sürdürülebilirlik hedeflerimizi büyüterek daha
fazla değer yaratmaya kararlıyız. Dünyanın en çok ArGe yatırımı yapan şirketi olan Roche, sağlık alanında
öncü çalışmalar gerçekleştirmeyi sürdürecek. Buna
paralel olarak Roche Türkiye de yenilikçi uygulamalarla
öncü ve örnek olmaya devam edecek. Gelecek için
değer yaratmak, her zaman önceliğimiz olacak.
Diğer taraftan Roche 2009 yılında beş yıllık kurumsal
hedeflerini belirleyerek, ilerleme durumunu ölçebilmek
için temel performans göstergelerini kullanmaya
başladı. Roche’un 5 yıllık hedefleri arasında, 2014’ün
sonuna kadar şirket içerisinde önemli konumlardaki
kadınların oranını en az yüzde 50 artırmak gibi çeşitlilik
hedefleri ve enerji tüketiminde yüzde 10’luk azalma
ile enerji verimliliğinde artış sağlamak gibi çevresel
hedefleri bulunuyor.
Sürdürülebilir marka olmak/sürdürülebilir gelecek
Roche için ne ifade ediyor?
Süha Taşpolatoğlu: Tüm sektörlerde olduğu
gibi, sağlık alanında da sürdürülebilirlik çok büyük
önem taşıyor. Roche,
sürdürülebilirliği, iş yapış
Eklemek istedikleriniz
süreçlerinin vazgeçilmez
Şirket çalışanlarımızın
Süha Taşpolatoğlu:
bir unsuru olarak
Roche, sürdürülebilirlik
sürdürülebilirlik hedeflerini
görüyor. Ürünlerimiz
alanında en önemli
ve hizmetlerimizle
uluslararası kriter
içselleştirmelerini, bu bakış
hastalıkların
olarak kabul edilen Dow
açısını yaygınlaştırmalarını,
önlenmesine, teşhisine
Jones Sürdürülebilirlik
ve tedavisine yardımcı
Endeksi’nde, bu yıl 4.
hem iş hem özel
olarak insanlığın sağlık
kez sağlık sektörünün
yaşantılarında bu yaklaşımla
ve yaşam kalitesini
süper lideri seçildi.
yükseltmek ana
Sağlık sektöründeki
hareket etmelerini
hedefimiz. Bu amaçla,
öncülüğümüzü açıkça
hedefliyoruz.
birey, toplum ve çevrenin
ortaya koyan bu başarı,
ihtiyaçlarını gözeterek,
Roche’un sorumlu
sorumluluk alan ve etik bir anlayışla çalışıyoruz. Artık
iş uygulamaları ile uzun vadeli değer yaratma
sadece kâr odaklı iş modelleri şirketleri geleceğe
stratejisinin global anlamda en yetkin kurumu
taşıyamıyor. Değerleri bulunan, paylaşma kültürüne
tarafından onaylanması anlamına geliyor. Dow
sahip şirketler uzun ömürlü olabiliyor. Doğa ile
Jones Sürdürülebilirlik Endeksi, lider sürdürülebilir
insan arasındaki denge bozulduğu için toplumların,
şirketlerin performanslarını, en kapsamlı biçimde,
bireylerin, şirketlerin ve kurumların davranışlarını
çevresel, sosyal ve ekonomik performans açısından
gözden geçirmesi, sorumluluklarını yerine getirmesi
sınıfının en iyisi yaklaşımı temelinde izliyor Dow
hayati önem taşıyor. Sürdürülebilirlik konusunu tüm
Jones Sürdürülebilirlik Endeksi ‘nin bu yılki
sektörler ve şirketler açısından vazgeçilmez görüyoruz.
değerlendirmesinde, sürdürülebilir bir şirket olarak
Roche’un bazı çalışmaları özellikle vurgulandı.
Roche olarak sürdürülebilirlik anlayışımız
Roche’un tıp alanında yeniliğe ve kişiye özel tedavi
doğrultusundaki çalışma ve uygulamalarımızı,
yaklaşımına odaklanması, sağlık bakımından etkinliği
karşılık beklemeden toplumsal değer yaratmak için
ele alan ve sağlık sonuçlarını iyileştiren stratejisi ön
gerçekleştiriyoruz. Bununla birlikte bu faaliyetlerin
plana çıktı.
şirket faaliyetlerimize çok yönlü olumlu katkılarını
da yaşıyoruz. Kaynakların verimli kullanımına ilişkin
Geleceğin liderlerini yetiştirmeyi ve insan haklarına
iyileştirmelerimiz, şirketimiz için önemli ölçüde
saygıyı konu alan Roche programları, Roche’un,
tasarruf sağlıyor. Çalışan memnuniyetine yönelik
ilaçlarına ulaşabilen kişi sayısını artırmayı
faaliyetlerimiz, performansımıza olumlu yansıyor.
hedefleyen yaklaşımı ve gelişmekte olan ülkelerde
Toplumsal değer yarattığımız sosyal sorumluluk
farklı fiyatlandırma uygulaması da Dow Jones
çalışmalarımız, tüketicilerle ve toplumla aramızdaki
Sürdürülebilirlik Endeksi değerlendirmesinde öne çıkan
bağa ve kurumsal itibarımıza güç katıyor.
konular arasındaydı.
"
13
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Borusan Mannesmann Boru’dan
çevresel sürdürülebilirliğe katkı
Borusan Mannesmann Boru (BMB) enerji verimliliği
alanında gerçekleştirdiği projelerle 2 gWs‘lık elektrik
enerjisi ve 325.000 Sm³ doğalgaz tasarrufu sağlıyor.
K
urum kültürünün temelinde çevre ve doğaya
saygılı bir üretim metodu olduğunu belirten BMB
yetkilileri, şirketin, 2002 yılında Yalın 6 Sigma Yönetim
Sistemi’ne geçerek bu vizyonunu tabana yayabileceği
ve sonuçlarını ölçebileceği daha gerçekçi araçlara
sahip olduğunu ve son yıllarda tüm üretim tesislerinde
etkin kaynak kullanımı ve enerji verimliliği konusunda
önemli çalışmalar yapıldığını ifade ediyor.
Şirket, ilk olarak 2011 yılının Ocak ayında Gemlik
fabrikasında “Endüstriyel Soğutma Sisteminde
Enerji Tasarrufu Projesi”ni hayata geçirdi. Bir diğer
uygulaması ise “Buhar Sisteminde Enerji Tasarrufu
Projesi” oldu.
Enerji verimliliği projeleri ile elektrik
enerjisi ve doğalgaz tasarrufu
“E
ndüstriyel Soğutma Sisteminde Enerji
Tasarrufu” projesinden önce, şirketin Gemlik
fabrikasında üretim hatlarının soğutulma ihtiyacı yılın
12 ayı boyunca chiller cihazı yardımıyla karşılanıyordu.
Bu da çok büyük miktarlarda enerji kullanıldığı
anlamına geliyordu. Yaklaşık 20.000 TL’lik bir yatırım
14
sonucunda, soğutma yapılan noktaların revizyonu
ve debi artırımları ile soğutma kulesi ve yer altı
sularının kullanımına başlandı. Soğutma sisteminde
gerçekleştirilen iyileştirmeler sonucunda yılda 2
gWs‘lık elektrik enerjisi tasarrufu elde edildi. Bu miktar
fabrikanın toplam elektrik tüketiminin %2’sine ve 370
hanenin bir yıllık elektrik tüketimine karşılık geliyor.
Proje ile beraber yıllık karbon salınımı da, 1180 ağacın
karşılayabileceği 860 ton oranında azaltıldı.
BMB, enerji verimliliği alanında gerçekleştirdiği bir
başka projeyle buhar sisteminde enerji tasarrufu
sağlamayı hedefledi. Proje, benzer üretim yapan birçok
sanayi firmasına örnek olabilecek bir uygulama oldu.
Gemlik fabrikasında, galvaniz hatları boru içi üfleme
işlemi sırasında faydalanılan buhar enerjisini elde
etmek için tüketilen doğalgaz miktarının, toplam fabrika
tüketiminin yaklaşık %25’ini oluşturduğunu gören BMB,
bu yönde bir iyileştirme projesi hazırlamaya karar
verdi. Yaklaşık 10.000 TL’lik bir iyileştirme yatırımı
ile buhar üretim sistemlerinin verimliliği artırıldı, baca
gazı, izolasyon gibi kayıplar minimize edildi. Projeden
oldukça tatmin edici sonuçlar elde edildi. Yapılan
revizyonlar sayesinde 400 haneli bir yerleşim yerinin
1 yıllık tüketimine ve yıllık 863 ağacın karşılayabileceği
630 ton karbon salınımına eşit olan 325.000 Sm³
doğalgaz tasarrufu sağlandı.
Söy
KSS
leşil
e
ri
Burcu Aksoy:
‘‘Faydasına inandığımız projeler kurgulamaya
çalışıyoruz’’
Philips Tüketici Ürünleri Halkla İlişkiler Müdürü
Burcu Aksoy ile Avrasya Maratonu öncesinde
Adım Adım oluşumu tarafından İstanbul Belgrad
Ormanı’nda düzenlenen koşuda söyleştik.
oldukça ses getiren, kullanıcıların hayatını büyük
ölçüde kolaylaştıran ve temizlik konusundaki liderliğiyle
dikkat çeken “Marathon” modeli elektrikli süpürgemizin
“temizlik şampiyonu” algısını güçlendirme hedefi
çerçevesinde ortaya çıktı. Sonrasında ise bu fikri, bir
sosyal sorumluluk hareketi ile birlikte daha anlamlı
kılmayı uygun bulduk.
Philips Tüketici Ürünleri Departmanı çalışanları,
Avrasya Maratonu organizasyonunda fiilen yer alacak.
Bu projede ekibimizden 20 kişi profesyonel olarak
koşuya katılacak. Ekibimizin geri kalanı da parkuru
tamamlayarak bu özel organizasyondaki yerini alacak.
Philips Tüketici Ürünleri olarak bu organizasyon
çerçevesinde “Adım Adım” oluşumu ile birlikte bir
sosyal sorumluluk kampanyasına da imza atıyoruz.
Avrasya Maratonu’na katılan her çalışanımız için
Philips Tüketici Ürünleri olarak belli bir miktar bağış
gerçekleştireceğiz. Bu kapsamda “Adım Adım”
oluşumu ile birlikte hareket ediyoruz.
Philips ekibi, Avrasya Maratonu öncesi Adım Adım
koşuna katılıyor. Neden burada olduğumuzu anlatır
mısınız?
Burcu Aksoy: Bu yıl, Philips’in elektrik süpürgesi ürün
gamında 40’ıncı yılı. Diğer yandan “Marathon” modeli
elektrikli süpürgemizle, torbasız elektrik süpürgesi
kategorisinde altı senedir lideriz. Bu organizasyon isim
olarak bizimle bire bir örtüştü. Yanı sıra, Philips olarak
sosyal sorumluluk projelerini oldukça önemsiyoruz.
Bu sebeple bugün Adım Adım’da biz de koşuyoruz.
Devamında da Avrasya Maratonu’nda olacağız.
Avrasya Maratonu’na katılma fikri, aslında pazarda
Philips’in kurumsal sosyal sorumluluk yönüne bakarsak
nasıl bir politika izleniyor?
Burcu Aksoy: Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı
bizim çok önemli. Bunu şirket stratejimizin bir parçası
olarak görüyoruz ve KSS projeleri üretiyoruz. İnsanlar
için fark yaratacak sağlık odaklı ürünler geliştiriyoruz.
Global ve yerel anlamda geniş anne sağlık hizmetleri
toplulukları ile iş ortaklığı yaparak, anne ve bebek
sağlığı ile ilgili daha iyi sonuçlara geçmeyi sağlayacak
yeni yollar keşfetmeye ve yeni yöntemler uygulamaya
çalışıyoruz. Bu vizyonu dünyamıza özen gösterme
meselesi olarak görüyoruz.
Amerikan Akademisi Çocuk Bilimi uzmanları ile işbirliği
içinde oluşturarak yayınladığımız ve emzirme ile ilgili
profesyonel önerilerin yer aldığı “Emzirme Rehberi”
ve sponsorluk yöntemiyle destek olduğumuz yerel ve
global seminerler bu bakış açısına örnek teşkil eden
projelerimiz arasında.
15
Bu kapsamda çok önemsediğimiz güncel bir
çalışmamız var ki o da Türkiye’de bir ilk olan
‘‘AVENT Anne Okulu’’ projesi. “Philips AVENT Anne
Okulu” kapsamındaki ilk eğitimimizi 20 Haziran’da
gerçekleştirdik. Philips AVENT, annelerin hayatını
kolaylaştırmaya odaklanan bir marka. Özellikle ilk
kez doğum yapan yeni annelerin doğum sonrası
yaşadığı zorlukları belirleyip, bu zorluklara çözümler
getirmeyi amaçlayan bir bakış açısına sahibiz.
Dolayısıyla dünyada ve Türkiye’de annelerin tavsiye
ettiği bir numaralı markayız diyebiliriz. Bu projede
annelere daha fazla nasıl yardımcı olabiliriz, onların
hayatını nasıl daha fazla kolaylaştırabiliriz diye
düşünerek, Philips AVENT Anne Okulu’nu açtık.
Uzmanlık gerektiren farklı konularda ailelere en doğru
bilgileri konularının gerçek uzmanları aracılığıyla
ücretsiz olarak aktarmak, bu projedeki ana amacımızı
oluşturuyor.
Projenin ikinci fazında 15 Eylül’de gerçekleştirdiğimiz
eğitim programıyla, dünya çapında son derece
önemli bir kariyere sahip olan; “Psikolog”, “Yazar” ve
“Eğitim Uzmanı” Aletha Solter, annelerimizle birlikte
oldu. İçeriği kısaca özetlemek gerekirse; bebeğinizin
neden ağladığını bir türlü çözemeyip de kendinizi
güçsüz, kızgın, sinirli, yetersiz, çaresiz hissettiğinizde
nasıl davranmanız neleri bilmeniz gerektiğini bu
eğitimimizde sunduk. Ağlamanın işlevleri ve bu işlevler
ekseninde bebeğinizle kuracağınız ilişki, bu seminerin
konusunu oluşturuyor.
"
Bebeğiniz neden
stres yaşıyor, travma
kaynakları nelerdir,
bu sinyalleri nasıl
tanıyacak ve nasıl ayırt
edeceksiniz, iyileştirici
dokunuş/tutuş nedir,
bebeğinizin, gerginliğini
içinden atmasına nasıl
yardım edersiniz gibi
soruların cevapları
Philips AVENT Anne
Okulu’nun yine ücretsiz
olarak gerçekleştirilen
ikinci fazında katılımcı
annelerle ve anne adaylarıyla paylaşıldı.
fayda yaratacağına inandığımız projeler kurgulamaya
ve uygulamaya çalışıyoruz.
Önümüzdeki dönem için uygulamaya geçecek projeler
var mı?
Burcu Aksoy: KSS uygulamalarının sürekliliğinin
olması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla mevcut
çalışmalarımız devam ediyor olacak. Planlanacak
yeni projeler için de sürdürülebilir olmasına özen
göstereceğiz.
KSS’nin işletmeye katkısı konusunda neler söylersiniz?
Burcu Aksoy: KSS
faaliyetlerinin markalara
olumlu etkileri mutlaka
söz konusu oluyor.
Fakat esas olarak kar
amacı güdülmemesi
gereken bir konu. KSS
uygulamalarımızdan
maddi bir beklentimiz
bulunmuyor. Örneğin;
verdiğimiz seminerlerin
tamamı ücretsiz. Adım
Adım için koşan her bir
çalışanımız için de bir
STK’ya belli miktarda
bağışta bulunuyoruz. Sosyal sorumluluk çalışmaları
iletişimin daha farklı bir kanalıdır ve yapmaya
çalıştığımız şey, tüketicimizle farklı alanlarda, başka bir
şekilde bağlantı kurmak olarak özetlenebilir.
Anne ve bebeksağlığı
ile ilgili daha iyi
sonuçlara geçmeyi
sağlayacak yeni yollar
keşfetmeye ve yeni
yöntemler uygulamaya
çalışıyoruz.
Sosyal sorumluluk projelerinizde neler belirleyici oluyor?
Burcu Aksoy: Philips’in farklı kategorilerden oldukça
farklılık gösteren bir hedef kitlesi var. Kadınlar ve hatta
anneler de bu kitlenin önemli bir bölümünü oluşturuyor.
AVENT Anne Okulu tamamen bu kitleye yönelikti.
Avrasya Maratonu ise her kesimden katılımcının
yer aldığı bir etkinlik. Bu bağlamda ürünümüzle
de ilişkilendirerek destek verdiğimiz Adım Adım
organizasyonunun, bizim için ayrı bir önemi var.
Özetlemek gerekirse; sosyal sorumluluk konusunda
Enerji verimliliği ve çevreci ürünlere bakışınız nasıl?
Burcu Aksoy: Enerji verimliliği sorununu, çevreci
ürünlerimizle ve bireylere, büyük sonuçları olabilecek
basit ve işlevsel öneriler sunarak yönetmeye özen
gösteriyoruz. Bu noktada Philips’in de temizlik, küçük
ev aletleri, ses sistemleri alanlarında ortaya koyduğu
birçok farklı ürün söz konusu.
ETKİNLİKLER
Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Eğitimi
16-17 Kasım / 23-24 Kasım 2012 - İTÜ Maslak Yerleşkesi Enerji Enstitüsü İstanbul
Organizasyon:
BMI(Business Management İnstitute)
21. Kalite Kongresi “Yaşanabilir Gelecek”
19-21 Kasım 2012 - İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı
Web:
www.kalitekongresi.org
Organizasyon:
KalDer
17
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
VİKO Endüstriyel tesislerinin bulunduğu Sancaktepe’de, eğitime destek vermek amacıyla ‘Işığını Paylaş
Öğretmenim’ temalı bir yarışma düzenledi. Yarışmaya katılan öğretmenler Sancaktepe eğitimi için projeler
hazırladı. Projeler, hayata geçtiğinde Sancaktepe eğitimini aydınlatacak, eğitim kalitesinin yükselmesine
katkı sağlayacak.
V
İKO, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda yerel
kalkınmaya destek için ‘Aydınlık Sancaktepe İçin
Eğitimde Yenileşim’ başlığı altında bugüne kadar
pek çok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdi. Bu
çerçevede düzenlenen ‘Işığını Paylaş Öğretmenim’
yarışması, Sancaktepe eğitimine destek vermek
amacıyla hayata geçirildi. Yarışmaya, eğitim
verdikleri çocukların hayatlarında bir fark yaratmak
isteyen öğretmenlerin hazırladığı 28 proje katıldı.
Finalde ise ön eleme sonucu belirlenen 5 proje
yarıştı. Öğretmenlerin bu projeler hayata geçtiğinde,
Sancaktepe eğitimi ve öğrencilerin geleceği adına
önemli adımlar atılmış olacak.
Jüri üyeliğini medyadan isimler
yaptı
V
İKO’nun 14 yıldır hayata geçirdiği çok sayıdaki
sosyal sorumluluk projesinden biri olan “Işığını
Paylaş Öğretmenim” yarışmasının ödül töreni, 1 Kasım
Perşembe günü gerçekleştirildi. Sancaktepe Belediyesi
Genco Erkal Kültür Merkezi’nde coşkulu bir katılımla
gerçekleştirilen törene, Sancaktepe İlçe Milli Eğitim
18
Müdürü ve VİKO Genel Müdürü ve yöneticilerinin yanı
sıra, projeleriyle yarışmaya katılan okulların müdürleri,
öğretmenler ve öğrencileri katıldı.
Yarışmada, TV8 Eğitim ve Başarı Programı Yapımcı
ve Sunucusu Ece Karaboncuk, Habertürk TV Eğitim
ve Yaşam Programı Yapımcı ve Sunucusu Müge
Arda, Hürriyet gazetesi Köşe Yazarı Özgür Bolat,
Eğitim Uzmanı Arzu Atasoy, KSS Türkiye dergisi Yayın
Koordinatörü D.Eylem Altıok da jüri üyeleriydi.
VİKO öğretmenlerin yanında
T
örende bir konuşma yapan VİKO Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Başkanı Gülay Selki, VİKO’nun 14
yıldır sosyal sorumluluk projeleriyle yerel kalkınmaya
destek verdiğini, bugün geldikleri noktadan gurur
duyduklarını söyledi. Türkiye’nin aydınlık geleceği için
en önemli anahtarın eğitim olduğunu vurgulayan Selki,
‘‘Bu açıdan bakıldığında öğretmenlerimizin önemi daha
iyi anlaşılmaktadır. Onlar geleceğimizi belirleyen kişiler.
Bizler de VİKO olarak, bu görevi yerine getirirken her
zaman onların yanında olacağız’’ dedi.
Sancaktepe İlçe Milli Eğitim Müdürü Mukadder Gürsoy
da konuşmasında, “Eğitim gibi kısa vadede yarar
sağlamayan bir alana, dolayısıyla da Türkiye’nin
aydınlık geleceğine korkusuzca yatırım yapan VİKO
yöneticilerine ışıklarını paylaştıkları için teşekkür
ederim” dedi.
Ödül alan projeler
F
inale kalan 5 projeyi hazırlayan öğretmenler
tek tek sahne alarak proje sunumlarını yaptılar.
Sunumların ardından yine VİKO’nun sosyal sorumluluk
projelerinden biri olan Kartal Beyazay Rehabilitasyon
Merkezi’nin ‘Yeteneğe Engel Yok Müzik Grubu’ndan
Rabia Aydın ile Osman
Emre Turan verdikleri
müzik dinletisi ile
yeteneğe gerçekten
engel olmadığını bir kez
daha gösterdiler.
"
saygı, yardımlaşma ve hoşgörü gibi ‘değerler
eğitimini’ sınıf ortamında ve öğrencilerin evlerinde,
aileleriyle birlikte, eğlenceli külfetsiz ve pratik bir
şekilde edinmelerini sağlamayı hedefleyen ‘Kanatsız
Melek’ projesi’ 2. olurken, 75. Yıl İlköğretim Okulu
öğretmenlerinden Selma Arslan’ nın hazırladığı‘Annem
İngilizce Öğreniyor projesi 3. oldu.
Selma Arslan’ın hazırladığı projede evrensel bir dil
olan İngilizce’nin günlük diyaloglarını öğrenci ve
velilere öğretebilmek için okulda meyve, yiyecek, kitap,
oyuncak, kıyafet gibi çeşitli stantlar açıp, İngilizce
konuşmaya imkan sağlanacak.
‘Özellere Özel Müzik’
projesiyle özel eğitim
öğrencilerine yönelik
müzik eğitimi ile
onların hayatlarına
ışık olmayı amaçlayan
Hisar Yapı İlköğretim
Okulu’ndan Hale Akyar
Jüri Özel Ödülü’nü
alırken, Kemal Türkler
İlköğretim Okulu’ndan
Yasemin Savaşır’ın
karşılıklı sevgi ve
saygıya dayalı iletişimi
kurmak, Türkçe’yi güzel kullanarak iletişim becerilerini
arttırmak ve mektuplaşma geleneğini sürdürmek üzere
hazırladığı 81 İl 81 Mektup’ projesi de mansiyona layık
görüldü.
‘Küçük Adımlar Atölyesi’ ile
öğrencilerin ilgi, yetenek ve
değerlerini ortaya
çıkarabilecek ve gelişimine
imkan sağlayacak sosyal,
sanatsal, bilimsel ve kültürel
etkinliklerin yapılması
amaçlanıyor.
Finale kalan 5 projeyi
değerlendiren jüri
üyeleri, Sancaktepe
İbni Sina İlköğretim
Okulu öğretmenlerinden
Aynur Can, Çiğdem
Özavcı, F. Betül
Öznur, Nurhayat Karakoç ve Ümit Özçelik’in birlikte
hazırladıkları ‘Küçük Adımlar Atölyesi’ projesini
birincilikle ödüllendirdiler. Projede okullarda kurulacak
‘Küçük Adımlar Atölyesi’ ile öğrencilerin ilgi, yetenek
ve değerlerini ortaya çıkarabilecek ve gelişimine imkan
sağlayabilecek sosyal, sanatsal, bilimsel ve kültürel
etkinliklerin yapılması amaçlanıyor.
Yarışmada Hüseyin Tolgacan Sipahi İlköğretim
Okulu’ndan Fatma Gültemel’in hazırladığı, sevgi,
VİKO Genel Müdürü Nusret Kayhan Apaydın yaptığı
konuşmada; projeye destek veren kişi ve kurumlara
teşekkür ederken, projelerinin Sancaktepe eğitimine
katkı sağlamasının ve geleceğimizi aydınlatmasının en
büyük arzusu olduğunu belirtti.
ETKİNLİKLER
Sustainable Brands London '12
27-28 November 2012, London, UK
Web:
www.sustainablebrands.com/events/sblondon
Organizasyon:
Sustainable Brands
22nd IAVE World Volunteer Conference
10-12 December 2012, London, UK
Web:
http://iave.org/london2012/overview
Organizasyon:
International Association for Volunteer Effort
19
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Evren Altıok:
“HSBC, toplum, eğitim ve çevreye odaklı”
HSBC Strateji&Planlama ve Kurumsal İletişim’den sorumlu Grup Başkanı Evren Altıok, HSBC’nin tüm paydaşlarına ve
topluma karşı sorumlu, sürdürülebilirlik prensibine dayalı bir KSS stratejisi hedeflediğini söyledi.
K
uruluşun odaklandığı konuların toplum, eğitim ve
çevre olarak üç ana başlıkta toplandığını belirten
Evren Altıok, hayata geçen KSS uygulamalarını, hedef
ve sonuçlarını ise şöyle anlattı:
‘‘Topluma destek alanındaki en temel çalışmamız 2007
yılında başlatmış olduğumuz Mikrokredi Programı
oldu. Bu program, iş yapma arzusu olan ve başlangıç
sermayesine ihtiyaç duyan, çalışabilir durumda olan
fakat yetersiz maddi standartlardaki kişilere sağlanan
teminatsız, kefilsiz bir finansal kaynak sistemidir.
Esasen bu sistem, 1973 yılında Nobel ödüllü
Muhammed Yunus tarafından ilk kez Bangladeş’te
başlatılmış. Biz de Türkiye’deki yaygınlaşmasında
TISVA (Türkiye İsrafı Önleme Vakfı) ve MAYA ile
projenin öncüsü olduk. Bugün 75’in üzerinde ile
yayılmış, 50.000’in üzerinde üyesi olan, 2,5m TL’nin
üzerinde aktif fon dönen bir sistem ve HSBC olarak
bu sistemin işleyişine 2 Milyon USD fon ayırmış
durumdayız.
Eğitim alanında düzenli olarak desteklediğimiz öğrenci
burslarımız var ki bunlar 2006’dan bu yana toplamda
8.000 öğrenciyi geçti. Bu alanda Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği (ÇYDD), Darüşşafaka Cemiyeti,
Boğaziçi Üniversitesi Vakfı ile işbirliği içerisindeydik
ve bu sene bu gruba yeni bir vakıf daha eklemeyi
hedefliyoruz.
20
Akıllı Para Yönetimi programı
Ö
ğrenci burslarının yanı sıra, destek verdiğimiz ve
uyguladığımız çok sayıda program bulunuyor.
Genç Başarı Vakfı ile yürüttüğümüz ‘‘Akıllı Para
Yönetimi’’ programı oldukça önem verdiğimiz bir
proje. 40’a yakın ülkede HSBC tarafından finanse
edilen program, öğrencilerin kariyer arayışlarında ve
kendilerini geliştirmelerinde doğru yolda ilerlemelerine,
yaratıcı düşünce tarzını benimsemelerine yardımcı
oluyor. 6 bölüm ve 6 haftadan oluşan bu programda
gönüllüler, ilköğretim öğrencilerine paranın toplumdaki
rolünü, dengeli para kullanımını, bir iş kurarak gelir
elde etmeyi, girişimciliği ve bilinçli tüketici olmayı
öğretiyor. Geçen sene bu eğitimden 234 öğrenciyi
mezun ettik, bu seneki hedefimiz de 400 öğrencinin
üzerine çıkmak.
Ayrıca tamamen çalışanların gönüllülük prensibiyle
oluşturduğu HSBC Gönüllüleri adında sosyal bir
platformumuz var ve bu grup 2007 yılında başlayan
Kardeş Okullar Projesiyle, 56 ilde 190’ın üzerinde
okula destek sağladılar. Her sene okulların ihtiyaçları
doğrultusunda tüm Anadolu’ya yayılmış şube ağımız
üzerinden kitap, kırtasiye malzemesi, teknik ekipman,
sınıf malzemeleri, bakım onarım ihtiyaçları vb..
gibi birçok alanda yardım yapmaktayız. 2012 yılı
içerisinde sadece kırtasiye seti kampanyamız ile 19
okulda toplam 6953 öğrenciye ve teknolojik ekipman
kampanyamız ile yaklaşık 19 bin öğrenciye ulaşıldı.
taraftan tüm banka çalışanları tarafından da gururla
destekleniyor ve alkışlanıyorlar.
Çevresel uygulamalar
Her oyun öncelikle İstanbul’daki premieri ile başlıyor
ve ardından Türkiye geneli şube ağlarını kullanarak
Anadolu turnesine çıkıyor. Geçtiğimiz yıllarda sırasıyla
2007’de “Yedi Kocalı Hürmüz”, 2008’de “Aşk Bu Mu,
Sevda Bu Mu?”, 2009’da “Keşanlı Ali Destanı”, 2011’de
“Artiz Mektebi” turneleri gerçekleşti ve bu sene de
Shakespeare’in “12.Gece” oyunu sahne alıyor. Tüm
oyuncu kadrosunun aktif HSBC çalışanları olduğu
projede her oyun için gönüllüler profesyonel eğitmenler
ve sahne yönetmeni tarafından yönlendiriliyorlar,
mutlaka her oyunun bir kostümcüsü, makyajcısı, müzik
direktörü, grafik tasarımcısı da oluyor.
Ç
evre konusunda HSBC Grubu olarak küresel çapta
çok güçlü ve öncü bir kurum olduğumuzu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Biz de burada bazı küresel projelerin
Türkiye uyarlamalarını yapmaya çalışıyoruz. Küresel
İklim Şampiyonları programıyla birçok uluslararası
çevre araştırmaları programında yer alıyoruz. WWF,
Earthwach, Wateraid gibi küresel sivil toplum
kuruluşlarıyla işbirliklerimiz sürmekte. Genel Müdürlük
binalarımız da Akıllı Bina Programı ile yönetilmekte.
Çalışanlarımızı ise birçok farklı proje ile hem
bilinçlendirmeyi hem de aktif olarak projelere aileleriyle
dahil olmalarını sağlıyoruz. İklim değişikliği sorununun
bilincinde olma ve bunun gelecekteki etkilerini en
aza indirmek amaçlı şube ağlarımızı kullanarak
yaptığımız Yeşil Şube Yarışması ile hem şube
çalışanlarımızı enerji tasarrufuna teşvik ettik hem de
karbon dengemizi koruma yönündeki çalışmalarımızı
destekledik. Aynı şekilde tüm çalışanlarımızın yoğun
katılımıyla gerçekleştirdiğimiz ağaç dikimi ve kıyı
temizliği çalışmalarımız birçok ilimizde devam ediyor.
“Doğanın Pili Bitmesin” sloganıyla başlattığımız Atık Pil
ve Elektronik atık toplama kampanyalarımız bulunuyor.
Bu kapsamda elektronik atıkların büyümesine dur
diyoruz ve pillerin geri dönüşüm sürecini destekliyoruz.
Çalışan gönüllüler
H
SBC Gönüllüleri bünyesinde 2006 yılında, kişisel
gelişim, sosyal aktivite ve çalışan motivasyonu
amaçlı bir proje olarak kurulan HSBC Gönüllüleri
Tiyatro Kulübü daha ilk senesinde gördüğü yoğun
ilginin ardından projelerine sosyal sorumluluk boyutunu
da ekleyerek bağış amaçlı fon yaratan bir sistem haline
geldi. Projenin çalışanlara sağladığı bu çok yönlülük
aynı şekilde katılımcılardaki çeşitlilikte de görünmekte.
Birçok farklı işkolundan ve unvandan gönüllüler
birleşerek her sene bir başka oyunu sahneye koyarak
hem toplumsal bir amaca hizmet ediyor, hem de
eğlenerek kişisel anlamda da gelişiyorlar. Diğer
Yıllar geçtikçe kendi içinde gelişen ve daha çok ile
yayılan proje bu sene bilet satışlarından elde ettiği
gelirleri Umut Çocukları Derneği’ne bağışlayacak. Bu
seneki tiyatronun ilk oyunu ardından ise dernek için
“Kendine Yardım Atölyesi” kuruldu. Umut Çocukları
atölyede eğitmenlerden aldıkları derslerle çeşitli
ürünler dikiyor ve satıyorlar. Önceki yıllarda da Serçev,
Lösev ve Bedensel Engelliler Derneği desteklenmişti.
Son olarak geçen sene “Artiz Mektebi” adlı oyun
13 ilde, toplam 17 kez sahnelenmiş ve elde edilen
122.850 TL’lik gelir Bedensel Engellilerle Dayanışma
Derneği’ne bağış olarak aktarılmıştı. Söz konusu
miktar ile 400 adet tekerlekli sandalye alınmış ayrıca,
eş zamanlı olarak, Girne Rehabilitasyon Merkezi
Cheshire Home ve Kıbrıs Türk Çocuk Esirgeme
Kurumu’na aktarılan bağışlarla toplam bağış tutarı
144,677 TL’ye ulaştı.’’
2013 yılı için konsantrasyonlarının yine toplum, eğitim
ve çevre alanlarında olacağını sözlerine ekleyen Evren
Altıok: ‘‘Şimdiden eğitim alanında başvurduğumuz 2
ayrı yerel projemiz ile HSBC Grubu’nun 2013 Sosyal
Sorumluluk bütçesinden yaklaşık 1 milyon dolarlık bir
fonu ülkemize çekebilmeyi başardık. HSBC Grubu’nun
2012 yılından başlayarak dünya genelinde yürüttüğü
ve 5 yıl için 100 milyon dolar fon ayırdığı “Su Programı”
kapsamında ülkemize kaynak çekebilme çabalarımız
ise sürüyor. Yeni seneyi, yeni projelerin heyecanıyla
bekliyoruz’’ dedi.
Sürdürülebilir kalkınma göstergeleri
toplantısı yapıldı
Türkiye İçin Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri
Toplantısı, T.C. Kalkınma Bakanlığı, Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve WWFTürkiye ev sahipliğinde 4 Ekim’de Ankara’da
gerçekleştirildi.
T
ürkiye için doğru sürdürülebilir kalkınma
göstergelerinin tanımlanması ve izlenecek
mekanizmaların belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen
toplantıya yaklaşık 100 kişi katıldı. Kalkınma Bakanlığı,
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve WWF-Türkiye’nin
sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarının paylaşıldığı
toplantıda çevresel sürdürülebilirliği ölçülebilir kılan
Ekolojik Ayak İzi hesaplaması, Küresel Ayak İzi Ağı
(Global Footprint Network, GFN) Başkanı Mathis
Wackernagel tarafından anlatıldı. WWF-Türkiye
toplantıda, Türkiye için ilk defa hesaplanan Türkiye’nin
Ekolojik Ayak İzi Raporu’nun sonuçlarını paylaştı.
Toplantının açılışında konuşan Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Mukim Temsilci Yardımcısı Matilda
Dimovska, üç ay önce 193 üye ülkeden 40.000’i aşkın
katılımcıyla gerçekleşen ve Rio+20 olarak bilinen 2012
BM Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nın ülkeler ve
bireyler için önemini anlattı. Sürdürülebilir kalkınmaya
BM üyesi ülkeler düzeyinde politik kararlılığın ortaya
konduğunu ve çevrenin korunmasının yanında
istihdam yaratılması, eşitsizliklerin giderilmesi ve
yoksulluğun azaltılmasını içeren sürdürülebilir
kalkınmanın en doğru seçenek olduğunu belirtti.
Toplantıda Kalkınma Bakanlığı Çevre ve Sürdürülebilir
Kalkınma Daire Başkanı Dr. Sema Bayazıt, 1992
yılından bu yana geçen 20 yılda alınan kararlara,
uluslararası mutabakatlara ve taahhütlere rağmen
sürdürülebilir kalkınmanın, ulusal ve uluslararası
ekonomi politikalarına yeterince dahil edilemediği ve
uygulama konusunda yetersiz kalındığından, küresel
anlamda istenilen refah düzeyine ulaşılamadığını
ifade etti.
Yoksulluğun, dezavantajlı olmanın bir kader olmaması
gerektiğini vurgulayan Bayazıt, “Son yıllarda yaşanan
ekonomik krizler, sosyal problemler, çevresel sorunlar
karşısında dünya liderleri, Rio+20 Zirvesinde bu
sorunlarla mücadelede politik kararlılıklarını tekrar
vurguladı. Türkiye, Kalkınma Bakanlığı öncülüğünde
konferansa yönelik hem ulusal hem de uluslararası
düzeyde kapsamlı çalışmalar gerçekleştirdi.
Konferansta alınan kararların en somutlarından
biri, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin izleme süresinin
dolacağı 2015 yılı sonrası için, daha kapsamlı ve
duyarlı hedefler ile bu hedeflere yönelik gösterge
setinin oluşturularak kalkınma gündeminin belirlenmesi
olmuştur” dedi.
WWF-Türkiye ve GFN işbirliğiyle ülkemiz için ilk defa
hesaplanan Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu,
doğal kaynakları arazi kullanım biçimlerine, tüketim
kategorilerine ve gelir seviyelerine göre incelerken
2050 yılına yönelik senaryolar ışığında ekolojik limit
aşımını durdurmak için çözüm önerileri sunuyor.
Rapor, küresel ve bölgesel eğilimleri göz önünde
bulundurarak, Türkiye’nin durumunu inceleyen Rapor,
ekolojik açığın kapatılmasına yönelik stratejik kararlar
için bilimsel bir zemin oluşturuyor.
WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem
“Kamu, iş dünyası, medya ve sivil toplum temsilcileriyle
oluşturulan tartışma ortamı Türkiye’deki sürdürülebilir
kalkınmanın kapsamlı bir şekilde ölçülmesi için önemli
bir adımdır” dedi.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, Türkiye’nin
sürdürülebilirlik trenini yakalaması için, Ekolojik Ayak
İzi gibi, büyüme hızı dışındaki göstergeleri de kalkınma
planlarına dahil etmesi gerektiğini, ancak doğru ve
birbirini tamamlayan kalkınma göstergelerini kullanarak
ve etkin doğal kaynak yönetimi politikalarıyla
doğayla uyum içinde yaşayacağımız bir gelecek
kurulabileceğini vurguladı.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Arçelik çalışanları görme engelliler için kitap okuyor
Arçelik A.Ş., Koç Holding’in 2006 yılından bu yana
yürüttüğü “Ülkem İçin” projesinin 2012 - 2013 yılı
uygulaması olan ‘Ülkem İçin Engel Tanımıyorum’
projesine görme engelliler için düzenlediği ‘Sizler
için kitap okuyoruz’ gönüllü etkinliği ile destek
veriyor. Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler
Teknoloji ve Eğitim Merkezi (GETEM) işbirliğiyle
yürütülen proje, görme engellileri sesli kütüphanede
daha çok kitap ile buluşturmayı hedefliyor.
B
anlayışıyla ve toplumsal sorunların çözümünde örnek
olma bilinciyle hareket edecektir. Tüm Arçelik ailesinin
‘engellilik’ konusunda toplumda bilinirliğin artırılması
için katkı sağlayacağına ve bu önemli toplumsal görevi
içtenlikle yerine getireceğine gönülden inanıyorum”
dedi.
“Ülkem İçin Engel Tanımıyorum”
projesi ve Arçelik
oğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve
Eğitim Merkezi (GETEM) işbirliğiyle gerçekleştirilen
proje kapsamında Arçelik çalışanları görme engelliler
için gönüllü olarak kitap okuyor.
T
‘Sizler için kitap okuyoruz’ adını taşıyan gönüllü
projenin amacı görme engellileri sesli kütüphane
ortamında daha çok kitap ile buluşturmak. Projenin
pilot uygulaması ve ilk eğitim toplantısı, 30 gönüllü
çalışanın katılımıyla Arçelik A.Ş.’nin Sütlüce
Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Gönüllüler önce sesli
kitap okuma teknikleri konusunda eğitim aldılar.
Sonrasında, her bir gönüllü, bilgisayarlarına yüklenen
özel bir program ve beraberinde kendilerine temin
edilen mikrofonlu kulaklıklar ile deneme kayıtlarını
gerçekleştirdi ve bu kayıtları GETEM ile paylaştı.
Videoya alınan eğitimin, Arçelik intraneti - Arport üzerinden tüm Arçelik kampüslerine
yaygınlaştırılması ve projeye daha fazla gönüllü
katılımı amaçlanıyor.
Arçelik A.Ş., “Ülkem için Engel Tanımıyorum”
projesine, ilk olarak Boğaziçi Üniversitesi Görme
Engelliler Teknoloji ve Eğitim Merkezi (GETEM) ile
görme engellilerin yararlanabileceği sesli kütüphane
için “kitap okuma” çalışması ile destek verdi. Bunun
yanı sıra, engellilerin yaşam kalitelerinin iyileşmesini
desteklemek üzere çeşitli projeler de yürütüyor: Bu
çerçevede, Alternatif Yaşam Derneği’nin (Ayder)
desteğiyle 35 Arçelik A.Ş. çalışanının “Gönüllü Eğitmen
Eğitimi” tamamlandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Koç Holding A.Ş.
Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş.
Genel Müdürü Levent Çakıroğlu ‘Ülkem İçin Engel
Tanımıyorum’ projesi kapsamında görme engelliler
için başlattıkları ‘Sizler İçin Kitap Okuyoruz’ projesine
Arçelik ailesinin gösterdiği ilgiden son derece memnun
olduğunu, Sütlüce’de pilot çalışması gerçekleştirilen
projeyi tüm Arçelik ofislerine yaymayı hedeflediklerini
söyledi. Çakıroğlu, “Şirketimiz Dünyaya Saygılı,
Dünyada Saygın vizyonu doğrultusunda her zaman
olduğu gibi bu projede de sosyal sorumluluk
ürkiye nüfusunun %12’si engelli bireylerden
oluşuyor. “Ülkem için Engel Tanımıyorum”
projesi; engelli bireylerin iş ve sosyal hayatlarındaki
yaşam kalitelerinin iyileşmesine destek olmayı,
engellilik konusunda toplumsal bilincin ve duyarlılığın
oluşturulmasını sağlamayı hedefliyor.
Gönüllü eğitmenler, Haziran - Eylül 2012 arasında
tüm Arçelik A.Ş. kampüslerinde “engellilik” konusunda
1600 çalışana eğitim verdi. Çalışma ortamlarının
engelli dostu haline dönüştürülmesi için ilk adım
atıldı ve Çayırova kampüsünde gerekli düzenlemeler
yapıldı. Arçelik A.Ş. ürünlerinin engelli dostu haline
getirilmesi konusunda çalışmalar yürütülüyor.
Arçelik A.Ş., engelli vatandaşların çalışabileceği işlerde
kendilerine öncelik veriyor ve mesleki gelişimlerini
sağlamak yönünde çaba gösteriyor. Bu çalışmalarıyla
Arçelik A.Ş., SGK tarafından 2010’da en fazla engelli
çalıştıran kurum ödülünü de aldı.
23
STK
k,
lu
lu
m
ru
o
S
l
a
y
s
o
S
l
a
s
m
Kuru
iriyor
ajandadan çıkıp gündeme g
Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektöründeki
KOBİ’ler için, Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler Zinciri
Oluşturulması Ortak Programı çerçevesinde
İHKİB önderliğinde hazırlanan Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Raporu sektörün gündemini
belirleyecek. Rapora Aralık ayı itibari ile
www.styleturkish.com/mdg-f-2067- sayfasından
ulaşılabilinecek.
T
ürkiye’de küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin
uluslararası rekabetini artırmak ve tekstil ve
konfeksiyon sektöründe kurumsal sosyal sorumluluk
bilincini ve insana yakışır iş olanaklarını teşvik
etmek amacıyla hayata geçirilen “Türkiye’nin Tekstil
Sektöründe KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler
Zinciri Oluşturulması” başlıklı Birleşmiş Milletler Ortak
Programı’nda sona yaklaşıldı.
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçı
Birlikleri (İHKİB) koordinatörlüğünde ve aralarında
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP),
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO)
ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nun yer aldığı
BM örgütleri desteğiyle yürütülen Ortak Programın
en önemli hedeflerinden birisi ise küresel ve ulusal
değer zincirine dahil olabilmelerini kolaylaştırmak
amacıyla tekstil sektöründeki KOBİ’lerin uluslararası
rekabet edebilirliğini arttırmak ve sosyal sorumlu
üretim modelleri konusunda farkındalık yaratmak.
26
Binyıl Kalkınma Fonu tarafından finanse edilen
Ortak Programda ana hedef ise Malatya, Adıyaman,
Gaziantep ve Kahramanmaraş gibi tekstil sektörü
açısından önemli bir potansiyele sahip iller.
Hikmet Tanrıverdi: ‘‘Değişen
dünyaya ayak uydurmak, kurumsal
sosyal sorumluluk bilincinin
geliştirilmesiyle mümkün’’
İ
HKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Ortak Program’ın
en çok önemsediği disiplin başlıklarından birisinin
kurumsal sosyal sorumluluk bilincinin geliştirilmesi
olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: ‘‘Küresel bir krizden
geçen dünyada küresel sermayenin yüzde 90’ını
elinde bulunduran özel sektörün kalkınmada üstlendiği
rolün çok önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun temel
nedeni hem sosyal kalkınma hem de istihdam alanında
özel sektörün getirdiği katma değerin yıllar geçtikçe
daha etkili olmasıdır. Şirketlerin önemi artarken
şirketlerin yaşam alanı olan pazarlar bu değişimden
nasibini aldı. Geçtiğimiz binyılda sadece pazar vardı.
Ürün yaratıcılığı, müşteri ihtiyaçları, uzmanlar ve
profesyoneller vardı. Yeni binyılda ise artık salt kar
odaklı pazar yok, sorumlu pazar ve sosyallik var.
Bu süreçte girişimcilik, sosyal girişimcilik ve sosyal
yatırımlar ile farklı bir boyut kazanıyor. Dünyada
rıverdi
İHKİB Başkanı Hikmet Tan
ı olmayı hedefleyen
Dünyanın ayrılmaz bir parças
ayiinin kurumsal sosyal
san
Türk tekstil ve hazır giyim
mekte bu hızlı değişim
sorumluluk bilincini geliştir
lüksü yoktur.
sürecinin gerisinde kalma
şirketler bu değişime nasıl uyum sağlıyor? Kurumsal
Sosyal Sorumluluk kültürü ile artık şirketlerin birçoğu
KSS Raporlaması, Çevre Etki Değerlendirme
Raporları, Paydaş Toplantıları ve Raporları, Sosyal
Bütçe, Sosyal Sorumluluk Kampanya ve Projeleri,
Çevreye Duyarlı Tedarik Zinciri ve Uygulamaları,
Karbon Ölçümlemeleri, Küresel İlkeler Sözleşmesi
gibi birçok KSS uygulamasını kendi çalışma kültürüne
adapte ediyor. Dünyanın ayrılmaz bir parçası olmayı
hedefleyen Türk tekstil ve hazır giyim sanayiinin
bu hızlı değişim sürecinin gerisinde kalma lüksü
yoktur. Ortak Program çerçevesinde yürütülen tüm
çalışmaların firmalarımızda bu bilincin geliştirilmesi
adına çok olumlu sonuçlar getireceğine yürekten
inanıyorum.’’
Diğer taraftan insan haklarının önemi ve değeri
kavrandıkça, konuya yönelik gösterilen ilgi ve
hassasiyetin de arttığını belirten Tanrıverdi,
‘‘Çalışan hakları ve memnuniyetinin artık müşteri
memnuniyetinden de önde olduğunu görüyoruz.
Paydaşlar, iş yaptıkları kurum ve kuruluşların her
konuda hesap verebilir ve şeffaf olmasını bekliyor
ve hatta kendilerini ilgilendiren kararlarda söz sahibi
olmak istiyor. Artık, şirketlerden sadece faaliyet
gösterdikleri alanlarda neden oldukları olumsuz etkileri
yok etmeleri değil, bulundukları çevreyi korumaları,
geliştirmeleri, yerel halkın yaşam kalitesini artırmaları
da bekleniyor. Tüm bunları birlikte düşündüğümüz
esi Jale Tuncel
İHKİB Yönetim Kurulu Üy
biri olan KSS Durum
Projenin önemli çıkılarından
sektörüne ve
im
Raporu, tekstil ve hazır giy
nda ışık tutmayı
lığı
baş
S
KS
ilgili tüm aktörlere
amaçlıyor.
zaman ortaya kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)
kavramı çıkıyor’’ diye konuşuyor.
İHKİB tarafından yürütülen Ortak Programın
meyvelerini verdiğini ve özellikle Malatya ve
Kahramanmaraş’taki tekstil ve hazırgiyime yönelik
KOBİ’lerin kurumsal sosyal sorumluluk anlamında
bilinçlendirildiğini vurgulayan Hikmet Tanriverdi, ‘‘Aralık
ayı sonunda gerçekleştirmeyi planladığımız kapanış
konferansında sunulacak Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Raporu’nun Ekonomi Bakanlığı tarafından sektör için
hazırlanan 2023 Tekstil ve Hazırgiyim Stratejisine ve
Kalkınma Bakanlığı 10. Kalkınma Programına katkıda
bulunarak gerek ulusal ölçekte gerekse de KOBİ’ler
düzeyinde KSS bilincinin arttırılmasında etkin bir rol
oynayacağını düşünüyorum’’ diyor.
KSS Durum Raporu sektöre ışık
tutacak
O
rtak Proje’de başından sonuna kadar etkin bir
biçimde rol alan İHKİB Yönetim Kurulu Üyesi
Jale Tuncel ise Ortak Program ve KSS Durum
Raporu ile ilgili olarak şunları söylüyor: ‘‘Nihai hedefi
KOBİ’lerimizin rekabet gücünü sürdürülebilir ağlar
kurarak artırmak olan Ortak Program, çıktıları ile
2023 Sürdürülebilir İhracat Hedefimiz’e ulaşmak
için atılması gereken adımlar konusunda ışık
tutmaktadır. KOBİ’lerimizin uluslararası tedarik
zincirlerinde kalıcı olmaları ve ihracatlarını artırmaları
27
için üretim ve iş süreçlerinde bilgiyi, teknolojiyi etkin
olarak kullanmaları, paralel olarak tüm süreçlerde
uluslararası standartları yakalamaları gerekmektedir.
Hazırladığımız KSS Durum Raporu’nun amacı
Türkiye’de faaliyet göstermekte olan tekstil ve hazır
giyim üreticilerinin uluslararası rekabet güçlerini
artırmalarına destek sağlamak ve küresel tedarik
zincirlerine entegre olmaları sürecinde işletmelere,
işbirliği içerisinde oldukları kurumlara ve politika
belirleyicilere öneriler sunmaktır. Tekstil ve hazır
giyim işletmelerinde çevre, sürdürülebilirlik ve bunun
topluma etkileri konularında bilinç oluşması, yerel
işbirliği kurumlarının konuyu sahiplenmesi ve politika
düzeyinde planlama belgelerine katkı sağlaması ortak
programın başarısının kritik unsurlarıydı.’’
İHKİB Yönetim Kurulu Üyesi Jale Tuncel, tekstil ve
hazır giyim sektörüne ve ilgili tüm aktörlere KSS
başlığında ışık tutmayı amaçlayan KSS Durum
Raporu’nun içeriğinin, Programda yer alan pilot illerin
ve bölgenin sosyo-ekonomik düzeyde, tekstil ve hazır
28
giyim sektörünün değerlendirilmesi, sektörde Kadın
İstihdamı ve Çalışma Koşulları, Çevre Koşulları,
Tedarik Zincirlerinde Sürdürülebilirlik konularının yanı
sıra, Tekstil Sektöründe KSS Uygulama Örnekleri
çalışmalarından oluştuğunu belirtiyor.
İHKİB’in Birleşmiş Milletler Kuruluşları ile birlikte
yürüttüğü kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki
çalışmaların sadece Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Durum Raporu ile kısıtlı kalmadığını belirten Jale
Tuncel şunları söylüyor: ‘‘ILO bölgede kapsamlı
kurumsal sosyal sorumluluk ve çalışma standartları
eğitimleri düzenledi. Ayrıca bir kısa film çalışmasına
da imza attı. Söz konusu kısa filmde sektörün önemli
temsilcilerinin görüşleri yansıtılarak, işveren ve işçi
örgütleri ile yapılacak mülakatlara yer verildi. Filmin
içeriği fabrika çekimleri ve işçi ve yönetici mülakatları
ile zenginleştirildi. Benzer biçimde UNIDO da bölgede
uluslararası markaları, ihracatçıları, ihracat yapmayan
üreticileri bir araya getirerek bölgede çok ciddi eğitim
ve danışmanlık çalışmalarının altına imza attı.’’
Mak
Özge Berber Ağtaş
ale
ILO Türkiye Ofisi
ILO ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Sürdürülebilir kalkınma kavramının yükselmesi ile
eş zamanlı olarak önem ve popülerlik kazanan
kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (ILO) bugüne kadar kabul ettiği
sözleşmelerinin ve bildirgelerinin de özünde yer alan
bir kavramdır. Dünyada çalışma barışını ve sosyal
adaleti sağlamak üzere kurulan ve Birleşmiş Milletler
çatısı altında bir ihtisas kuruluşu olarak faaliyet
yürüten ILO açısından kurumsal sosyal sorumluluk
uygulamaları, uluslararası çalışma standartlarının
hayata geçirilmesi, insana yakışır iş çerçevesinin
yaygınlaştıırlması ve sürdürülebilir bir insani
kalkınmanın sağlanabilmesi için önemli bir araçtır.
K
urumsal sosyal sorumluluk alanı ile ilgili olarak
uluslararası ölçekte kabul edilen Birleşmiş
Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi ve OECD
Çokuluslu İşletmeler Genel İlkeleri’nin yanı sıra işçi,
işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan üçlü
yapısı içinde ILO’nun onayladığı önemli bildirgeler de
bulunmaktadır. Bunlar arasında, Çokuluslu Şirketler
ve Sosyal Politika ile İlgili İlkeler Üçlü Bildirgesi (1977),
Çalışma Yaşamında Temel İlke ve Haklar Bildirgesi
(1998) ve Adil Bir Küresellşeme için Sosyal Adalet
(2008) bildirgeleri yer almaktadır.
KSS alanında ILO’nun en temel politika metni olarak
görülen Çokuluslu Şirketler ve Sosyal Politika ile İlgili
İlkeler Üçlü Bildirgesi’nde özellikle çokuluslu şirketlerin
ekonomik ve sosyal kalkınmaya sunduğu katkının altı
çizilmektedir. Bu anlamda Bildirge, çokuluslu şirketlerin
ekonomik ve sosyal refaha, yaşam ve çalışma
standartlarının yükseltilmesine, insana yakışır istihdam
olanaklarının yaratılmasına, sendikalaşma özgürlüğü
dahil olmak üzere temel insan haklarının güvence
altına alınmasına sunacağı katkılara dair yol gösterici
tavsiyeler içermektedir. Çalışma Yaşamında Temel
İlke ve Haklar Bildirgesi ise, örgütlenme özgürlüğünün
sağlandığı, çocuk işçiliğinin ve zorla çalıştırmanın
önlendiği, iş ve meslek alanında ayrımcılığın
yasaklandığı insana yakışır iş gündeminin çerçevesini
çizmektedir. Son olarak Adil Bir Küreselleşme İçin
Sosyal Adalet Bildirgesi’nde, yoksulluğu ve sosya
adaletsizlikleri gidermek, sosyal bütünleşmenin yanı
sıra küresel ekonominin sürdürülebilirliğini sağlamak,
tam istihdama ulaşmak, uluslararası çalışma
standartlarını güvence altına almak için küresel
ölçekte adil ve sürdürülebilir politikalara duyulan
ihtiyaç tespit edilmektedir. Küresel ölçekte kabul
gören bu uluslararası bildirgeler, gerek uluslararası
gerekse de ulusal ölçekte kurumsal sosyal sorumluluk
uygulamalarına yön gösterici niteliktedir.
‘‘Türkiye’nin Tekstil Sektöründe
KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve
İlişkiler Zinciri Oluşturulması’’
K
urumsal sosyal sorumluluk çerçevesinden
hareketle, Türkiye’de küçük ve orta büyüklükteki
işletmelerin (KOBİ) uluslararası rekabetini artırmak
ve tekstil ve konfeksiyon sektöründe insana yakışır iş
olanaklarını teşvik etmek amacıyla, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı (UNDP), Birleşmiş Milletler
Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) ve ILO’nun yer
aldığı BM örgütleri, İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon
İhracatçı Birlikleri (İTKİB) işbirliği ile “Türkiye’nin Tekstil
Sektöründe KOBİ’ler için Sürdürülebilir Ağlar ve İlişkiler
Zinciri Oluşturulması” başlıklı BM Ortak Programını
başlattı.
2012 yılının sonuna kadar Malatya, Adıyaman,
Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde yürütülecek
olan Ortak Programın temel hedefi, küresel ve ulusal
değer zincirine dahil olabilmelerini kolaylaştırmak
amacıyla tekstil sektöründeki KOBİ’lerin uluslararası
rekabet edebilirliğini artırmak ve kurumsal sosyal
sorumluluk ilkeleri çerçevesinde sosyal sorumlu
üretim modelleri konsunda farkındalık yaratmaktır.
Bu program, bir yandan sorumlu üretim anlayışından
hareketle verimliliği artırmayı ve KOBİ’lerin bu
yöndeki kapasitelerini geliştirmeyi diğer taraftan ise
ILO’nun insana yakışır iş yaklaşımından hareketle
çalışma haklarının güvence altına alındığı çalışma
ortamlarının yaratılması yönünde farkındalığı artırmayı
hedeflemektedir. Ortak Program çerçevesinde ILO,
kurumsal sosyal sorumluluk ilkelerinin ve ILO’nun
uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını
desteklemek amacıyla çalışma hakları ve kadı
istihdamı konusunda durum analizi raproları hazırlamış
ve proje illerinde 1,000 aşkın işçi ve işverene çalışma
yaşamında işbirliği, iş sağlığı ve güvenliği, toplumsal
cisniyet eşitliği ve çalışma standartları konularında
eğitimler düzenlemiştir. Yayınladığımız broşürler ve
tekstil fimaları, işçiler ve sektörün temsilcileri ile yapılan
röportajlardan hareketle hazırlanan “Tekstil Sektöründe
İnsana Yakışır İş” konulu kısa film çalışması ile bu
alandaki çalışmalarımızı daha fazla görünür kılmak ve
kurumsal sosyal sorumuluk alanında yapacağımız yeni
çalışmalarla farkındalık yaratmak hedefindeyiz.
29
KSS ri
e
leşil
y
ö
S
Temiz üretimin
altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Çevre
Projeleri Koordinatörü Ferda Ulutaş ile Vakfın
faaliyetleri, kurumsal sosyal sorumluluk ve çevre
ayağında destek verdikleri, tekstil sektörünü
bilinçlendirmeye yönelik uygulanan proje üzerine
konuştuk.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan (TTGV) ve
kurumsal sosyal sorumluluk odaklı çalışmalarından söz
eder misiniz?
Ferda Ulutaş: TTGV 1991 yılında, reel sektör-kamu
işbirliği olarak kurulan bir vakıf. Amacı, inovasyon
altyapısının geliştirilerek sanayicinin rekabet
gücünün arttırılması. Burası, Türkiye’de ilk kez ArGe desteklerinin uygulandığı kurum. Aslında çevre
konusu da kuruluşumuzdan bu yana faaliyetlerimizin
ayrılmaz bir parçası. Vakıf, yürüttüğü projelerin yanı
sıra, 2006 yılında çevre teknolojileri, enerji verimliliği
ve yenilenebilir enerji alanlarında destekler de
vermeye başladı. Çalışmalarımızın temel yaklaşımı ise
sürdürülebilirlik.
Özellikle çevre ve ekonomi ayaklarını bir araya getiren;
eko verimlilik, temiz üretim, sürdürülebilir üretim
ve tüketim kavramlarına yoğunlaşarak söz konusu
destekler verilmeye başlandı. Bu noktada sadece
finansal destek sağlamak yeterli değil. Dolayısıyla
çeşitli projeler de gündeme geldi.
Son dönemde kurumsal sosyal sorumluluk konusunun
daha çok altını çizmeye başladık. Örneğin, kaynak
30
kıtlığı ve sürdürülebilirlik konularındaki farkındalığı
artırmaya çalışıyor, eğitimler veriyoruz ve bunların
sanayici üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu görüyoruz.
KSS, özel sektörün kendini ifade edilmesi açısından
çok önemli bir kavram. Örnek olarak gösterdiğimiz
güncel bir çalışmamız da var. Bakü-Tiflis-Ceyhan
Boru Hattı Şirketi’nin bir sosyal sorumluluk projesini
yürütüyoruz. Özel sektöre verebildiğimiz hizmetler
çerçevesinde sosyal sorumluluk projelerini özellikle
vurguluyoruz.
2008-2011 arasında Birleşmiş Milletler Ortak Programı
içinde yer aldık ve Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma
Teşkilatı (UNIDO) ile birlikte Seyhan Havzası’nın pilot
bölge olarak belirlendiği Eko-verimlilik (Temiz Üretim)
Programını yürüttük. Bu bizim için de önemli bir fırsat
oldu. Bölgesel bir program gibi görünse de sürekli
altını çizdiğimiz temiz üretim kavramını, ulusal bazda
uygulama ve konuyu gündeme getirme şansımız oldu.
Sonrasında da bağlantılı başka projeler de gündeme
geldi.
TTGV, kurumsal sosyal sorumluluk ilkeleri konusunda
tekstil sektörün bilinçlendirilmesine yönelik uygulanan
projenin içinde yer alıyor. Projenin sizin açınızdan
işleyişini ve hedeflerini anlatır mısınız?
Ferda Ulutaş: Bu da bir Birleşmiş Milletler Ortak
Programı ve Birleşmiş Milletler’in insan hakları,
çalışma koşulları, çevre ile ilgili ilkelerini göz önüne
alarak, bunların tekstil sektöründe uygulanmasını
içeriyor. TTGV bu projede UNIDO ile beraber çevre
ile ilgili faaliyetleri yürütüyor. Tekstil sektörüne yönelik
birkaç sene önce çıkmış bir strateji belgesi var. Burada
sektörün emek yoğun bölümünün doğuya doğru
kayması (Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman,
Malatya) öngörüldü. Proje, söz konusu stratejiyi de
dikkate alarak, bölgede sektörün geliştirilmesi ve
desteklenmesine yönelik oluşturuldu. Bu, uluslararası
bazı kriterler ve Türkiye’nin tekstil sektörü üzerine
öngörülerinin birleştirilmesiyle oluşturulan bir proje ve
aynı zamanda bir bölgesel kalkınma projesi olarak da
adlandırılabilir.
Proje, çalışılan bölgedeki üreticilerin ulusal ve
uluslararası tedarik zincirine entegre olabilmelerini
sağlamayı hedefliyor. Bildiğiniz gibi sektör üzerindeki
baskılar ve standartlar giderek artıyor. Daha önce
sadece maliyetler ön plandayken, bugün sosyal
ve çevresel konuları da konuşuyoruz. Projenin bu
zamana kadar yürütülen bölümünde, kurumsal sosyal
sorumluluk kilit kavram olarak ortaya çıkıyor. Kavramın
sosyal ve çevresel ayakları ayrı odak noktaları şeklinde
ele alındı, biz de TTGV olarak çevre ayağını detaylı
olarak çalıştık.
Planlanan sürece göre projenin neredeyse sonuna gelindi.
Değerlendirmeleriniz nedir?
Ferda Ulutaş: Projenin iki aşaması var diyebiliriz.
İlk aşama, bir durum değerlendirme çalışmasıydı.
Yapılacak olan, odaklandığımız bölgedeki firmaların
çevre açısından durumunu tespit etmek, onları
nereden nereye getirmeye çalışacağımızı anlamaktı.
Bu firmaları bağımsız düşünmek mümkün değil.
Çünkü tedarikçisi oldukları büyük firmalar, uluslararası
markalar var ki bunlar da ayrı bir hedef grup. Bunun
dışında da tekstil sektörüne odaklı bir takım kurumsal
yapılar ve bunların, hem yasal hem finansal olarak
sağladığı destekler var. Biz tüm bunları ayrı ayrı ele
alarak kapsamlı bir değerlendirme çalışması yaptık.
Yüz yüze görüşmelerimiz oldu. Sonuçlar da bilimsel
yöntemlerle analiz edilerek bölgenin ve sektörün
çevreyle ilgili genel profilini ortaya çıkardık.
Tekstil dediğimizde oldukça geniş bir üretim ağından
bahsediyoruz. Sosyal konular üzerinden gidince
konfeksiyon ayağı daha aktif oluyor. Fakat çevre söz
konusu olduğunda, ıslak işlem dediğimiz alana daha
fazla yoğunlaşmak gerekiyor çünkü çevre etkisi bu
kısımda daha fazla. Genel bir değerlendirme yapmak
gerekirse; bölgede genel atık yönetimi, atıkların
bertarafı konusunda durum çok kötü değil. Fakat bizim
istediğimiz, atığın baştan önlenmesi. Dolayısıyla buna
yönelik neler yapılabileceğini tespit etmek ve anlatmak
gerekiyor. Buna çalışırken referans olması adına
tekstil yönünden daha gelişmiş olduğunu bildiğimiz
bölgelerdeki firmalarla da benzer durum tespit
çalışmaları yaptık. Sonucunda da, aradaki farkı daha
net olarak gördük. Temiz üretim konusunun önemle
üstünde durulması gerekliliğini raporumuzda da ortaya
koyduk.
Markalar daha efektif çalışmaya
başladı
K
onunun uluslararası markalar kısmı da enteresan.
Bu şirketler, KSS konusunda hali hazırda
çalışıyorlar fakat bugüne kadar ağırlıkla sosyal
konular üstünde durmuşlar. Son dönemde ise, çevre
konusundaki çalışmalar artmaya başladı. Çevre
konusuna artık olması gerektiği gibi yani daha teknik
olarak bakmaya başladıklarını gördük.
Gördüğümüz bir başka değişim de; bu şirketlerin
konuya ‘tedarikçilerimizle beraber ne yapabiliriz’
şeklinde bakmaya başlamalarıdır. Bizimle işbirliği
yaparak, tedarikçilerini nasıl destekleyebilecekleri
üzerine çalışır duruma geldiler. Bunun yöntemi;
eğitim çalışmaları, finansal destekler, proje üretmek
olabilir. Birlikte aynı hedefe gidebilmek noktasında
yaklaşımlarının artık daha farklı olduğunu gözlemledik.
Kurumsal sosyal sorumluluk, sosyal konulara eğilme
gerekliliğinin yanında, rekabet açısında da olmazsa
olmaz bir konu ve bu noktada KSS’nin çevre ayağı
daha da önemli bir hale geliyor.
Temiz üretim zorunluluğu
K
urumsal ve yasal konular kısmında, tam da bu
dönemde bir gelişme oldu. O da, tekstil sektörüyle
ilgili bir tebliğ yayımlanmasıydı. İlk defa temiz üretimi
konu eden bir tebliğ yayımlandı ve bu da tekstil
sektörü için oldu. Buna göre, belli bir kapasitede ıslak
işlem yapan firmalar, temiz üretim konusunu anlamak
ve buna yönelik planlama yapmak durumundalar.
Yüzeysel çözümler aramanın fayda getirmeyeceğini,
sorunun derinlemesine ele alınıp net olarak çözülmesi
gerektiğini algılatmak Türkiye’de çok kolay olmuyor.
Tebliğin bu noktada faydası olabileceğini, doğru
şekilde uygulanırsa temiz üretim anlayışını çevre
yönetiminin bir parçası haline getirme konusunda etkili
olabileceğini düşünüyorum.
TTGV olarak daha önceki çalışmalarımızdan
edindiğimiz ciddi bir birikim ve örnek olarak ortaya
koyabileceğimiz temiz üretim uygulama projelerimiz
de var. Örneğin, Bursa’da bir tekstil firmasında
uyguladığımız su ve enerji tasarrufuna yönelik proje,
üç ayda kendini geri ödedi. Sanayiciyi temiz üretim
konusunda teşvik etmek açısından bundan daha iyi bir
gerekçe olamaz sanıyorum. Biz öneriler getirirken tüm
bunları dikkate aldık.
Projenin uygulandığı bölgelerde birebir çalıştınız. Neler
yapıldı ve şirketlerin tavrı nasıldı? Karşılaştığınız
zorluklar oldu mu?
Ferda Ulutaş: O noktaya gelmek bile kolay olmadı.
Söz konusu illerde çalıştaylar düzenlendi, bunlara
firmaların katılımı, kurumsal sosyal sorumluluğun
anlatılması ve anketler yapılması sağlandı fakat
yeterince ilgi gördüğümüzü söyleyemem ki biz bu
duruma alışkınız. Sonrasında ayrıca bir gayret
gösterdik. Organize Sanayi Bölgeri ve Sanayi
Odalarıyla işbirliği yaparak firmalarla birebir görüşmeye
çalıştık. Anket sorularında ne demek istediğimizi bile
özellikle anlatmak zorunda olduğumuz firmalar da
oldu. İl bazında bakarsak Gaziantep nispeten daha
32
gelişmiş sanayiye sahip, Kahramanmaraş’ta da çok
ilgili firmalar var.
Mavi yakalılar önemli
B
izim çalışmamızda, durum tespitinin ardından
eğitim ve danışmanlık kısmı geliyor. Bu anlamda,
bölgedeki ihtiyaçlara yönelik eğitimler yapıldı,
halen de devam ediyor. Eğitimler, yöneticiler, beyaz
yakalılar, mavi yakalılar gibi farklı hedef kitlelere
yönelik düzenlendi. Onlara bizim ve projenin bakış
açısını anlatmaya çalıştık. Mavi yakalılara yönelik
eğitimlerde de farklı bir sıkıntı yaşadık. Gittiğimiz
100 kişilik bir firmada ancak 15-20 kişilik katılımlar
olduğunu gördük. Yöneticiler, uzman ve mühendislerin
katılımı konusunda sıkıntı yaşanmıyordu fakat mavi
yakalılar söz konusu olduğunda, 1-2 saatliğine de olsa
makinaların boş kalacak olması sorun olarak karşımıza
çıktı. Oysa ki, en önemlisi de üretimde çalışanların
eğitimlere katılımıydı. Çünkü konu en çok onlarla ilgili.
Mavi yakalı eğitimlerinde özellikle vurguladığımız bir
konu vardı. Yurtdışındaki sendikaların temiz üretim
konusundaki yaklaşımları. Bununla ilgili çok iyi örnekler
var. Temiz üretimi özellikle teşvik eden, firmalarda
uygulanma zorunluluğunu bir şart olarak ekleyen
sendikalar var. Çünkü temiz üretim aynı zamanda
çalışma koşullarını da iyileştiren bir durum. Mavi
yakalıların bu nedenle de temiz üretime sahip çıkması
gerekiyor.
Bunların yanı sıra, sektörle bağlantısı olabilecek şirket
ve kurumlara yönelik uzman eğitimleri de verildi. Çok
önemli uluslararası markalar ile birlikte çalışmalarımız
oldu; kendileri ve tedarikçileri için ayrıca eğitim
programları da düzenledik. Uluslar arası markaların
tedarikçiler üzerindeki etkisi önemli, çevre konusunda
da önemli bir itici güç olabiliyorlar.
Şu zamana kadar gerçekleştirdiğimiz eğitimlere
toplamda 315 kişi katıldı. Katılımın %61’lik kısmı
Kahramanmaraş‘tan %39’luk kısmı ise İstanbul
bölgesindeki tekstil firmalarından sağlandı.
Katılımcıların %74’ünü mavi yaka ve %24’ünü de
beyaz yakalar oluşturdu. Cinsiyet dağılımlarına
baktığımızda ise %74 oranında erkek çalışana ve %26
oranında da kadın çalışana ulaştık.
Eğitimlere ek olarak UNIDO’nun, çevre yönetimiyle
temiz üretimin entegre edildiği metodolojisine
dayanarak, çalışılan bölgede, danışmanlık hizmeti
de veriyoruz. Proje kapsamında örnek bir çalışma
olarak bir işletmenin proseslerine bakıp, verilerini
değerlendirerek çevresel anlamda iyileştirmek için
hangi olanaklar olduğuna ve neler yapılabileceğine
dair raporlar hazırlıyoruz. Bu şekilde durum
değerlendirmenin ardından, gerekli eğitimlerin
verilmesi ve uygulama noktasında danışmanlık hizmeti
sağlayarak süreci tamamlamış oluyoruz.
Mak
ale
Ali Ercan Özgür
Tekstil Sektörü,
Sosyal Sorumluluğa Uyum Süreci Geçiriyor
Tekstil ve hazır giyim sektörü yoğun rekabet ve
işgücüne dayandığı için üretim süreçlerinde “tedarik
zincirleri” ve “fason üretim” yöntemleri fazlasıyla
kullanılıyor. Üretim süreçlerinin, tedarik zincirleri
de dahil olmak üzere “sosyal denetim”ler aracılığı
ile şeffaf ve hesap verebilir düzeye yaklaşması ve
bir rekabet avantajı sağlaması ile sosyal sorumlu
üretim, yenilikçi ve önemli bir üretim yöntemi halini
aldı.
Y
eni gelişen bu süreçte Türkiye’nin sahip olduğu
üretim kapasitesi, coğrafi konum avantajı, tekstil
ve hazır giyim sektöründeki bilgi birikimi ile sosyal
sorumlu üretim yöntemlerinin yaygınlaşması ve teşviki
önemli hale geldi.
Son yıllarda özellikle tekstil üretimi için doğal olarak
gelişen ve iyi bir üretim kümelenmesine dönüşen
“Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya”
kentlerine ve ilgili bölgeye yönelik birçok proje
tekstil sektörü temelinde yapılıyor. Avrupa Birliği ve
Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen bu projeler
kapsamında önemli bir noktayı da kurumsal sosyal
sorumluluk alıyor.
Bununla birlikte tekstil sektörün sosyal sorumluluk
alanındaki mevcut eksiklerinin nedenleri şu şekilde
paylaşılmakta:
⁕ Çalışma sürelerinin bazı yerlerde on iki saat
olması,
⁕ Uluslararası standartların uygulanma azlığı,
⁕ Kalifiye eleman bulma sorunu,
⁕ Müşterilerden gelen fiyat baskısı,
⁕ Kamu teşviklerinin azlığı,
⁕ Özellikle çalışanlara dair vergi yüklerinin varlığı,
⁕ İstihdam projelerinin üreticilerin ihtiyaçlarına
yeterince cevap verememesi,
⁕ Sendikalara olumlu bakılmaması,
⁕ Pazarlama ve uluslararası işbirliklerinin sınırlı
olması,
⁕ Çalışanların uzun yıllar asgari ücretten
çalıştırılması ve motivasyon sorunu olması,
⁕ AR-GE konusundaki eksiklikler,
⁕ Bölgesel teşviklerde yaşanan sorunlar,
⁕ Sosyal sorumlu üretim süreçlerinin yeterince
bilinmemesi ve uygulanmaması.
Özellikle tekstil sektörü, kurumsal sosyal sorumluluğun
“sosyal uygunluk denetimi” ve “code of conduct” (iş
ahlakı) temelinde ele alındığı bir sektör olarak öne
çıkıyor. Bu kapsamda özellikle uluslararası büyük
tekstil şirketlerinin tedarikçilerine ve kendi üretim
süreçlerine yönelik getirdikleri standartlar önemlidir.
Bu kapsamdaki iyi uygulamalar incelendiğinde, bu
standartlara sahip şirketlere üretim yapan Türkiye’den
tedarikçi firmaların ilgili standartlara uyum için gönüllü
bir kurumsallaşma ve bir uyum süreci geçirdiği,
bunun da sürdürüldüğü görülüyor. Rekabet avantajı
da sağlayan bu uygulamalar ile en önemli kazancı
çalışanlar ve çevre uygulamaları sağlamakta. Böylece,
Türkiye’de tekstil üretimi yapan birçok şirketin belli
bir standartta, üretim yapmayı ve çalışma koşullarını
sağlamaya çalıştığı görülüyor.
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği olarak
bizlerin de birçok araştırma yaptığı tekstil sektörü ve
kurumsal sosyal sorumluluk konusu diğer sektörlere
de örnek teşkil edecek biçimde öncü bir çalışma halini
aldı. Bu açıdan kurumsal sosyal sorumluluk konusuna
yeni girecek veya örnek uygulama arayan şirketlerin
özellikle tekstil sektöründeki ‘code of conduct’ ve
‘sosyal denetim uygulamaları’na bakması önemli
olacaktır.
Fair Labor Association ile birlikte uyguladığımız
“Respect Projesi” kapsamındaki bir araştırma
tedarikçilerin, kurumsal sosyal sorumluluğu
“sürdürülebilirlik temelinde ele alınması gereken bir
kavram, çalışan koşullarını iyileştirme, yerel yasalara
ve müşterinin sosyal standartlarına uyum” olarak
gördüğünü gösterdi.
Küçük çaplı bir işletmede dahi bu bilinci oluşturan
tekstil sektörü bu açıdan sosyal sorumluluk için önemli
bir itici güç oldu.
Burada çıkan önemli sonuçlardan biri de, tüketicilerin
tekstil markalarına yönelirken artık sosyal sorumlu bir
üretim sürecinden geçip geçmediğini temel bir alım
kriteri olarak gördüğüdür. Bu da bilinçlenen tüketiciye,
daha kaliteli ve sosyal sorumlu üretime sahip ürünleri
sunmanın rekabette belirleyici hale geldiğini gösteriyor.
33
Mak
ale
Feride Dogan
Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raporu
yayınlamaya hazır mısınız?
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) uygulamaları
için pek çok rehber ve enstrümanın bulunması
şirketlerin KSS alanında gelişimleri için yararlı
görülse de aynı zamanda bir kafa karışıklığına
yol açtığı da muhakkak. Sayıca fazla olan bu
KSS araçlarını, Avrupa Birliği’nin 2004 yılında
yayınladığı bir araştırmaya göre belli başlıklar altında
toplayabiliriz: Şirketler, sektörel gruplar, ulusal ve
uluslararası düzeyde yayınlanan etik kodlar, KSS
yönetim standartları, raporlamalar, etiketlemeler ve
sosyal sorumlu yatırımlar.
B
u araçların içinde şeffaflık ve sürdürülebilirlik
performansı hakkında bilgi almak isteyen
paydaşların sayısı arttıkça, şirketler KSS raporlamaları
gittikçe önem kazanıyor ve her geçen gün KSS
performansını ölçümleyen şirketlerin sayısı artıyor.
Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumsal vatandaşlık,
sürdürülebilirlik, finansal olmayan raporlama gibi pek
çok farklı başlık altında yayınlanan raporlar kısaca
şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim
performanslarını içeriyor. 1990’lı yılların başında
çevre, sonrasında sosyal, dönemin sonlarına doğru ise
küresel raporlama girişiminin (GRI) doğması ile gerçek
anlamda KSS raporları yayınlanmaya başladı. GRI
dışında şirketler, dünyanın en büyük gönüllü girişimi
olan Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne dahil olarak her yıl
İlerleme raporu yayınlayarak ve 2010 yılında çıkan
KSS Yönetim Standardı ISO 26000’ı baz alarak KSS
raporlaması yapabiliyor. Şirketlerin ve diğer kurumların
böylelikle uygulama seçenekleri artarken; ölçek,
sektör, bulunduğu coğrafyaya bakılmaksızın belirlenen
standartlar, karşılaştırma yapma açısından da büyük
kolaylık sağlıyor.
“Uygula, uygulayamıyorsan açıkla”
K
SS raporlamaları aynı zamanda KSS’yi kurum
stratejilerine dahil etmek için önemli bir yönetim
aracı olarak görülüyor. Sosyal ve çevresel bilgilerin
şeffaflığı önem kazandıkça diğer aktörlerin de
KSS raporlamalarına ilgisi giderek artıyor. Avrupa
Komisyonu’nun bu alanda yaptığı çalışmalar buna
gayet iyi bir örnek. Komisyon, raporlamayı yasal
bir çerçeveyle zorunlu hale getiren ve “uygula,
uygulayamıyorsan açıkla” politikasının esas alındığı bir
çalışma yürütüyor.
Aynı şekilde bazı hükümetlerin KSS raporlamalarını
motive etmesi ve kanunlaştırması da gündemde.
Örneğin, 2002 yılından beri Fransız Ticari Kanunu’nda
listelenen şirketlerin bazı sosyal ve çevresel bilgileri
yayınlamaları şart koşulurken Nisan 2012’de alınan bir
karara göre istenilen bilgilerin niceliği arttırıldı. Buna
göre 500 ve üzeri çalışanı olan ve 100 milyon euro
ciroya sahip olan her şirketten GRI indikatörlerinden
seçilen 40’ın üzerinde performans göstergesi
hakkında raporlama yapması bekleniyor. Şirketler
kendileriyle ilgili olmadıklarını düşündükleri performans
göstergelerini, sebep göstererek açıklayabilir. Bunun
dışında önemli ayrıntılardan biri ise paylaşılacak
bilgilerin bağımsız kurumlar tarafından onaylanması
şartı.
Türkiye’de KSS raporları bu seviyede henüz
sahiplenilmese de rapor yazan şirket sayısı her
yıl artıyor. Ekim 2012 itibariyle Küresel İlkeler
Sözleşmesi Bildirim raporu yayınlayan 93 şirket, GRI
standartlarına göre yazılmış ise 52 rapor mevcut.
Dünya’da GRI rapor sayısının 10 binin üzerinde olduğu
düşünüldüğünde ve Türkiye’nin dünya ekonomisinin
yaklaşık %1’i olduğu göz önüne alındığında, KSS
raporlamalarının en azından iki katına çıkması
gerekiyor.
Raporlama yapan her şirketin de, KSS yaklaşımını iş
süreçlerine dahil ettiği söylenemez.
Raporlarda doğru performans göstergelerinin seçimi,
hedeflerin konması, paydaş katılımının sağlanması
ve özellikle bağımsız kurumlar tarafından raporların
denetimden geçmesi büyük önem arzediyor. Ayrıca
GRI, Küresel İlkeler Sözleşmesi gibi raporlama
uygulamalarında standartların kesiştiği pek çok yer
olsa da ve bu girişimler ortak çalışmalar geliştirseler
de hala asimetrik talepler mevcut. KSS raporlarının
kalitesinin daha da arttırılması için neler yapılabilir
bunun üzerine de ayrıca düşünmek gerekiyor.
Söy
KSS
leşil
e
ri
RESPECT’in Türkiye uygulaması,
giyim ve ayakkabı sektörlerine yönelik
Türkiye’de özellikle son yıllarda tekstil sektörü
için uygulanan kurumsal sosyal sorumluluk (KSS)
farkındalık ve eğitim çalışmaları, sektörde yer alan
tedarikçi firmaları farklı bakış açıları geliştirerek,
inovatif çözümler üretmeye teşvik ediyor. Tedarikçi
firmaları, sorumlu girişimciliğe yönlendiren süreçlerin
başında ise markaların sorumlu satın alma
politikaları izlemesi ve tüketicilerin ürünleri seçerken
sorumlu tercih yapmaları geliyor.
RESPECT projesi tedarikçi firmalara ve satın alım
süreçlerini iyileştirmesi ve çalışma standartlarına
etkilerinin iyileştirilmesi için alıcı firmalara yaratıcı
yöntemler ve araçlar geliştirmeyi amaçlıyor. Projenin
Türkiye ayağı, giyim ve ayakkabı üretiminde sorumlu
uygulamaları teşvik etmek amacıyla uygulanıyor.
Kasım 2011’de başlayan ve Ekim 2013 yılına kadar
sürmesi planlanan 2 yıllık pilot proje kapsamında,
İsviçre, Fransa ve Belçika, Bulgaristan ve Türkiye’ye
inovasyon transferi yapacak. Proje’nin ortakları ise
şu şekilde: Fair Labor Association, New Age, Gibor
Alfa (Türkiye), BILSP (Bulgaristan), ESCEM (Fransa),
Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği,
Limelight ve MAC-Team (Belçika).
RESPECT projesinin 3. toplantısına katılmak üzere
İstanbul’da bulunan Fair Labor Association (Adil
Çalışma Örgütü) Proje Sorumlusu Sabrina Bosson ile
bir söyleşi yaptık.
RESPECT Projesi nedir? Nasıl işliyor?
Sabrina Bosson: RESPECT, EU Leonardo Da Vinci
Program ortak finansmanı ile yürütülen 2 yıllık bir
projedir. Tükiye’yi de içine alan beş Avrupa ülkesi
biraraya gelerek, paydaşlara yani tedarik zincirindeki
değişimi yürüten alıcı-tedarikçilere yardım için,
rehberlik materyal ve araçları geliştirmeyi amaçlıyor.
Bu proje neden gerekliydi? Hedefi nedir?
Sabrina Bosson: Dünyadaki tedarik zincirlerinin
çoğunda KSS ile satınalma uygulamalarında işbirliği
halen gerçekleştirilmiş değil. Paydaşlar mevcut
boşlukları doldurmak için gereken bilgi ve pratik
araçları çoğunlukla gözden kaçırıyorlar. RESPECT,
alıcı ve tedarikçilere pratik araçlarla önerilerde
bulunarak onlara nasıl daha sorumlu uygulamalara
sahip olabileceklerini anlatıp bu boşlukları kapatmayı
ve paydaşlar arası iletişimi geliştirmeyi hedefliyor.
Türkiye’deki uygulama giyim ve ayakkabı sektörüne
yönelik. Projenin Türkiye ayağı hakkında bilgi verir
misiniz? Neden bu sektörler seçildi?
Sabrina Bosson: Türkiye tekstil ve ayakkabı
üretiminde büyük merkezlerden biri ve bu açıdan
Türkiye’deki ilgili partnerleri programa dahil etme
ihtiyacımız olduğu çok açıktı. KSS Türkiye, KSS
alanındaki en büyük paydaşlardan biri ve Türk bir
tedarikçiyle partner olmak pratik yaklaşımların inşası
açısından bize yardım edecektir.
Doğası gereği, tekstil ve ayakkabı sektörleri satın
alma uygulamaları geliştirmeye en çok ihtiyaç
duyulan sektörler. Yıl içinde birden çok oluşturulan
koleksiyonlar, fiyat baskısı, sürekli değişen stiller vs.
Bu sektörler aynı zamanda Adil Çalışma Örgütü’nün
(Fair Labor Association) en çok uzman görüşü
sunduğu sektörlerdir.
Proje bir yılını doldurdu. Bugüne kadar neler yapıldı?
Alınan sonuçlarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
Sabrina Bosson: Proje iyi ilerliyor ve somut sonuçlar
elde etmeye başladık bile. İlk yılımızın neredeyse
tamamını paydaşların ihtiyaçlarını anlamaya ve onlara
uyabilecek, tasarlanmış en iyi cevapları sunmaya
ayırdık. Özellikle tedarikçi basamağına odaklandık,
şimdilerde eğitim sürecini tamamlamaya çalışıyoruz ve
2013 yılı başında içerik kullanılabilir olacak.
Önümüzdeki dönemde nasıl ilerleyeceksiniz?
Sabrina Bosson: Projenin ikinci bölümü daha çok
alıcılar üzerine eğilmekte. Alıcılara daha sorumlu satın
alma uygulamalarını öğretmek amacıyla kılavuzluk
edilecek. Pilot seminerlerden elde edilen geri dönüş ve
deneyimler, partnerlerin ilerde faydalanabileceği final
modülüne entegre edilecek.
35
Sürdürülebilirlik Ödülü:
‘Kentsel Kalite için Diyalog’ ‘Kentsel Kalite için Diyalog’ sloganı ile yola çıkan
ArkiPARC; 10-11 Nisan 2013 tarihlerinde Haliç
Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.
E
tkinlik kapsamında düzenlenen ArkiPARC Ödülleri
ile fiziksel çevrenin niteliğinin iyileştirilmesine
katkı sağlayan kişi ve kurumların onurlandırılması
amaçlanıyor. Bu kapsamda verilen Gayrimenkul
Ödülleri’nin yanı sıra iki yeni ödül ArkiPARC Ödülleri
kapsamında sahiplerini bulacak.
Bunlardan biri olan Sürdürülebilirlik Ödülü’nün
temel amacı; çevre ile ilgili sorumlulukları göz
önünde bulunduran, nitelikli kentlerin üretilmesi için
kente yapılan yatırım ve hizmetlere sürdürülebilirlik
U
KSS ları
ama
ygul
çerçevesinde katkıda bulunan kişilere, kurumlara,
projelere ve ürünlere teşvik sağlanması.
Farkındalık yaratılmalı
S
ürdürülebilirlik Ödülü, çevre sorunlarına farkındalık
yaratan ya da yenilikçi stratejileri ve çözümleri
hayata geçirmek adına sürdürülebilirliğe önemli katkısı
olan ve fiziksel çevre ile ilişkisi sağlanmış yatırım,
hizmet veya ürünün kendisine ya da bunları hayata
geçiren kişi veya kurumlara verilebilecek.
Ödül, ‘taze fikir’ ve ‘kişi/ürün/hizmet/gayrimenkul/
kurum/tamamlanmış proje’ olarak iki ana kategoride
verilecek. Son başvuru tarihi ise 31 Ocak 2013.
“Total Eğitime Destek Projesi”
sürüyor
Total Oil Türkiye, hayata geçirdiği “Total Eğitime Destek Projesi” kapsamında Sakarya İli Karasu İlçesi Konacık
Köyü İlkokulu tüm masrafları Total tarafından karşılanarak yenilendi.
T
otal’in TOÇEV ile birlikte Sakarya’da
gerçekleştirdiği okul yenileme projesi Antalya,
Kahramanmaraş ve Adana’dan sonraki dördüncü okul
yenileme projesi oldu. Total, TOÇEV ile yenilediği
bu dört okul dışında da bugüne kadar Samsun,
Gaziantep, İzmir, Kocaeli ve Ankara illerinde olmak
üzere beş okul daha yeniledi.
TOÇEV’in “Yaşasın Okulumuz” projesine destek veren
Total’in katkılarıyla okulun yenilenmesi tamamlanarak
okul bambaşka bir çehreye kavuşturuldu ve burada
öğrenim gören çocuklara sağlıklı ve çağdaş bir eğitim
mekanı sağlandı.
Üç derslikli, ana sınıfı dahil 70 öğrencinin öğrenim
gördüğü okul binasının çatısı onarıldı, iç ve dış cephesi
boyandı, elektrik tesisatı yenilendi ve zemin karoları
değiştirildi. Bunun yanında tuvalet binasının fayansları
elden geçirilip badanası yapıldı, sıhhi tesisatı
36
onarıldı, lavaboları ve kapıları yenilendi. Bahçe çevre
düzenlemesi kapsamında kaldırım taşları yenilendi,
ağaçlandırma yapıldı, okul giriş kapısı ve çocuk oyun
parkı oluşturuldu.
Okul öğretmenlerinin ve öğrencilerinin de bulunduğu
törende konuşan Total Oil Türkiye İnsan Kaynakları
ve İdari İşler Direktörü Ayşe Ürgen “Total olarak eğitim
alanında birçok proje yürütüyoruz. Bir yandan Renault
ile birlikte ‘Sokakta İlk Adımlar’ projesi ile çocuklarımıza
trafik eğitimi verirken diğer yandan ise ‘Total Eğitime
Destek’ projesi ile birçok okulumuzun eksiklerini
gideriyoruz. Sakarya dahil bugüne kadar toplam 9 ilde
okul yeniledik. Son üç yılda olduğu gibi bu yıl da okul
yenileme projemizi TOÇEV ile birlikte gerçekleştirdik.
Emeği geçen herkesi gönülden kutluyor destekleri için
teşekkür ediyorum. Total olarak önümüzdeki yıllarda da
eğitime destek vermeye devam edeceğiz’’ dedi.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Nestle’nin ‘Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’
Nestle, iki yılda bir düzenlenen ve bu sene
Hindistan’ın Yeni Delhi kentinde gerçekleştirilen
Paylaşılan Değer Yaratma Forumu’nda 2012’nin
ödüle layık görülen projesi belirlendi. Bu yıl ‘Nestle
Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’nü Paraguay’dan
gençler için eğitimi ve girişimciliği hedefleyen
‘Kendine Yeten Tarımsal Okul Projesi’ aldı.
B
eslenme, su ve kırsal kalkınma alanlarında
projeleri olan tüm sivil toplum kuruluşları, birey
ve işletmeler Nestle’nin Paylaşılan Değer Yaratma
Danışma Kurulu’nun seçimi sonucunda 533 bin Dolar
ile ödüllendiriliyor.
Nestle’nin Paylaşılan Değer Yaratma Ödülü’nün
sağladığı finansman Paraguay’da bu projeyi
büyütmeye yardımcı olacak. Ödülden sağlanan
kaynak, Paraguay’ın San Pedro şehrinde bu modeli
yeniden yaratmak için kullanılacak.
“Kendine Yeten Okullar” projesi
‘K
endine Yeten Okul’ girişimi kapsamında,
okul sınırları içinde gençlerin, işverenlerin
ihtiyaç duyduğu becerileri öğrenebilecekleri mikro
iş alanları yaratılıyor. Her okul, kâr amacı gütmeyen
Paraguay’daki “Fundación Paraguaya de Cooperación
y Desarrollo” kurumu ile hangi küçük işletmeleri
kuracağını belirlemek üzere bir öğretim ve üretim iş
planı oluşturuyor.
Bu mikro iş alanları, tarımsal teknik yardımdan
süt üretimine, çiftçilikten, organik bahçeciliğe,
otel hizmetlerinden, arıcılığa ve tavuk yumurtası
üretimine kadar çeşitlilik gösteriyor. Öğretmenler aynı
zamanda kendi işlerini yürütme becerileri geliştirme
konusunda da öğrencilere yardımcı oluyor. Kurulan
bu işletmelerden elde edilen gelirler ise okulların
devlet desteği olmadan kendilerine yetmelerini,
maaş, okul idaresi ve bakımı gibi işletim masraflarını
karşılamalarını mümkün kılıyor.
“Fundación Paraguaya de Cooperación y Desarrollo”
Vakfı liderliğindeki “Kendine Yeten Okullar” projesi
bugüne kadar Paraguay’daki 500’ü aşkın öğrenciye
ulaştı ve dünyanın farklı ülkelerinde de hayata
geçirilmeye devam ediyor. İlk olarak 2003 yılında
Escuela Agricola San Francisco’da uygulanan
proje kapsamında okul beş yılı aşkın bir süre mali
ihtiyaçlarını kendi karşıladı.
Ülkedeki iki farklı okul da bu programı uygulamaya
devam ediyor. Dünya genelinde ise Latin Amerika ve
Afrika’daki 30 ülkede 50’yi aşkın okul bu projenin bir
benzerini yürütüyor. Bu yıl Tanzanya ve Afrika’daki
yaklaşık 25 okul da modeli uygulamaya
başladı.
Türkiye’de de kırsal kalkınma ve
beslenme alanlarında projeler
uygulanıyor
T
ürkiye’de kırsal kalkınma ve beslenme alanlarında
iki proje uygulanıyor. TEMA Vakfı ile birlikte
yürütülen “Fıstığımız Bol Olsun”, projesinin uygulama
alanı olarak Gaziantep’te Yavuzeli ve Araban
ilçeleri; Şanlıurfa’da Birecik ilçesi; Adıyaman’da ise
Besni ilçesinin bulunduğu bölgeler belirlendi. Proje
kapsamında uygulama alanında ikamet eden çiftçilere
verilen uygulama tabanlı eğitim programıyla; Antep
fıstığı yetiştiriciliğinde doğru ve uygun tarım teknikleri
bölgede yaygınlaştırılarak bölgesel anlamda istihdam
sağlanması amaçlanıyor. 3 yıl boyunca uygulama,
akabinde de 5 yıllık bir izleme sürecinin dahil edileceği
“Fıstığımız Bol Olsun” Projesi kapsamında Antep
fıstığı meyve kalitesini artırmak ve yılda ortalama 3 kg
olan ağaç başına düşen verimliliği 3 katına çıkartmak
hedefleniyor.
Bir diğeri ise; Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütülen
“Beslenebilirim” projesi. Bakanlığın ve Nestle Türkiye
işbirliğiyle ilkokul 3. sınıf öğrencileri, öğretmenler ve
velilere yönelik olarak uygulanan “Beslenebilirim”,
sağlıklı beslenme bilincine ve becerilerine sahip yeni
nesiller yetişmesine ve beslenmeyle ilişkili hastalıkların
önlenmesine katkıda bulunuyor. Proje, MEB TEGM
Proje Değerlendirme Kriterleri çerçevesinde 2012-2013
eğitim öğretim yılında 10 ilde ve her bir ilden 5’er okul
olmak üzere 50 okulda uygulanıyor.
37
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Lilly çalışanları,
sosyal hizmet görevi için dünyayı dolaşıyor
Lilly’nin 220 gönüllü çalışanı “Sınır Ötesindeki Kalpler (Hearts Abroad)” Programı ile dünyanın yardıma
muhtaç bölgelerinde sosyal hizmet projelerine destek vermeyi sürdürüyor.
P
rogram kapsamında Türkiye’yi temsil eden Lilly İlaç
Tıbbi Satış Mümessili Türkün Uysal, Çin’de 15 gün
boyunca anaokullarında öğretmenlik yaptı.
Dünyanın en büyük on ilaç şirketi arasında yer alan
Lilly’nin, çalışanların katılımına yönelik olarak 2011
yılında ilk kez hayata geçirdiği “Sınır Ötesindeki
Kalpler (Hearts Abroad)” programı bu yıl da etki
alanını genişleterek devam ediyor. Uluslararası yardım
kuruluşu “Cross-Cultural Solutions (Kültürlerarası
Çözümler)” ile yürütülen programda Lilly gönüllülerinin
dünyanın yardıma muhtaç bölgelerinde 15 gün süreyle
çeşitli sosyal hizmet görevlerini yürütmesi amaçlanıyor.
Bu yıl, 1300’den fazla Lilly çalışanının başvurduğu
programa 44 ülkeden seçilen 220 kişi arasında yer
alan Lilly İlaç Tıbbi Satış Mümessili Türkün Uysal,
Türkiye’yi temsilen Çin’in Xian şehrinde gönüllü olarak
15 gün süre ile görev yaptı. Uysal, “Bir Lilly çalışanı
olarak, böyle bir projede yer almaktan büyük mutluluk
duyuyorum. Sınır Ötesindeki Kalpler Programı, farklı
kültürlere, ırklara, dinlere sahip insanların bir sosyal
hizmet görevi çerçevesinde tek bir amaç için bir bütün
olduklarının önemli bir göstergesi” dedi.
Çin’deki görevi süresince anaokullarında öğretmenlik
yapan Uysal,“Tamamen farklı kültürlere sahip bir
ülkede, bir daha yaşamım boyunca bir araya gelme
ihtimalim olmayan insanların hayatlarını iyileştirmek
için çalışmış olmak benim için paha biçilemez bir
deneyim oldu” dedi.
Gönüllüler sosyal hizmet görevlisi
gibi çalışıyor
L
illy’nin, 21. yüzyılda sağlık hizmetlerini global
düzeyde daha ileri bir seviyeye çıkarma
38
doğrultusunda attığı adımlardan biri olan “Sınır
Ötesindeki Kalpler” Programı’na katılmak için herhangi
bir özel beceri ya da tıbbi uzmanlık aranmıyor. Çok
farklı uzmanlık alanlarına ve tecrübeye sahip olan Lilly
elçileri, sağlık hizmetleri ve diğer konularda, desteğe
ihtiyacı olan insanlar ve topluluklarla kişisel ilişkiler
kurarak birlikte çalışıyor.
Çalışanların sosyal hizmet görevlisi olarak çalışacağı
dört temel alan olarak sağlık hizmetleri, bakım, eğitim
ve toplumsal gelişim belirlendi. Sağlık hizmetleri
alanında görev yapacak çalışanlar, farklı ülkelerdeki
yerel sağlık uzmanlarına destek olma ve birlikte
çalışma imkanı buluyor. Yaşlı, bebek, çocuk ve
engellilere bakım desteği sağlayan projelere katılan
gönüllüler ise huzurevlerinde, kreş ve anaokullarında
hizmet veriyorlar.
Program kapsamında okullarda da çalışmalar
yürüten Lilly çalışanları, öğretmenlerin desteklenmesi
ve çocuklara dil eğitimi konusunda eğitimcilere
yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca toplumsal gelişimi
destekleyen projeler aracılığıyla da profesyonel
beceri ve deneyimlerin paylaşılmasına, kadınların
güçlendirilmesine yönelik çalışmaların hayata
geçirilmesine de destek oluyorlar.
Nisan ayında başlayan ve Ocak ayında sona erecek
olan program çerçevesinde 220 Lilly çalışanı,
Hindistan, Tayland, Tanzanya, Rusya Brezilya,
Gana, Çin, Fas, Guatemala, Peru ve Kosta Rika’daki
projelerde görev yapacak. Yaşadıkları deneyimleri
şirket içinde bu program için kurulan bloglar ve diğer
iletişim kanalları aracılığıyla paylaşma imkanı bulan
Lilly elçileri, bu uygulama ile Lilly'nin günümüzde
ve gelecekte insanların ihtiyaçlarını daha iyi nasıl
karşılayabileceğine ilişkin fikir alışverişinde de
bulunuyorlar.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Markalaşan bir proje: Argande
2008 yılından bu yana UNDP ile geliştirilen ve
dünyada halen benzeri yapılmamış bir sosyal
sorumluluk projesi olan Argande, Güneydoğu
Anadolu’daki kadınların sosyal ve ekonomik olarak
güçlendirilmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) ile GAP Bölge Kalkınma İdaresi
Başkanlığı (GAP BKİ) ortaklığı ve İsveç Uluslararası
Kalkınma İşbirliği Ajansı (Sida) finansmanıyla Mayıs
2008’den beri uygulanıyor. Proje, “GAP Bölgesinde
Kadının Güçlendirilmesinde Yenilikler Projesi”nin bir
bölümü olarak, projeye dahil kadınlara sürdürülebilir
geçim kaynağı oluşturmak amacıyla gerçekleştirildi.
P
roje kapsamında, Alex Akimoğlu, Banu Bora,
Bihter Aida Pekin, Deniz Yeğin, Ezra&Tuba Çetin,
Gamze Saraçoğlu, Günseli Türkay, Hakan Yıldırım,
Mehtap Elaidi, Rana&Berna Canok, Rojin Aslı Polat,
Özgür Masur, Simay Bülbül’ün yanı sıra her sezon yeni
eklenen tasarımcılar oluşturdukları tasarımlarını Hatiçe
Gökçe’nin koordinatörlüğünde sosyal sorumluluk
çerçevesinde gönüllü olarak paylaşıyorlar.
Argande koleksiyonlarını üretmek üzere Batman ve
Mardin’de kurulan atölyelerde 200’ü aşkın kadına
istihdam olanağı sağlandı. İstanbul Hazır Giyim ve
Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ve İstanbul
Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri’nden
(İTKİB) alınan destek ile kadınlara konfeksiyon
üretimi konusunda eğitim ve sertifika verilirken, proje
dahilindeki kadınların tamamı, dönemsel çalışanlar
dahil olmak üzere sigortalı olarak çalışıyor.
Argande ürünleri Mudo’nun 17 mağazasında satışa
sunuluyor ve satıştan elde edilen tüm gelir projede
çalışan kadınlara aktarılıyor.
KS
Üniv S
ersi
te
Bahçeşehir Üniversitesi’nden
‘Sosyal Sorumluluk Okulu’ programı
Program Koordinatörlüğü’nü Dr. Aylin Löle’nin
yaptığı, Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim
Merkezi’nde açılacak olan Sosyal Sorumluluk
Okulu’nda, şirketlerin yöneticileri ders anlatacak.
17
Kasım’da başlayan ‘Sosyal Sorumluluk Okulu’
programında, Koç Holding, Limak Holding,
Turkcell, Coca-Cola İçecek, Yıldız Holding, Avea,
Teknosa, TNT Ekspres, Net Holding, Novartis
ve Özel Sektör Gönülülleri Derneği’nin yetkileri,
A’dan Z’ye başarılı bir sosyal sorumluluk projesinin
ipuçlarını interaktif bir şekilde paylaşacak. Program,
pazarlama iletişiminden kurumsal iletişime kadar bu
alanda deneyim elde etmek isteyenler ile sivil toplum
kuruluşlarında kariyer hedefleyenler ve akademik
çalışmalar yapanlara hitap edecek.
39
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
İnci Akü,
dönüştürdüğü teknenin kullanımını
Dalyan Tekne Kooperatifi'ne devretti
İnci Akü’nün teknoloji sponsoru olduğu, Dalyan
Kanalı’ndaki gezi teknelerinin çevre dostu
dönüşümünü sağlamak için sürdürülebilir çevre ve
turizm hedefiyle 2007 yılında başlanan “Mavi Deniz
Özgür Caretta” Projesi kapsamında dönüştürdüğü
çevre dostu teknenin kullanımını, S.S. Dalyan Tekne
Kooperatifi’ne devretti.
İ
nci Akü Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök, temsili
tekneyi S.S. Dalyan Tekne Kooperatifi Başkanı Atilla
Gültekin’e teslim etti. Kooperatife devredilen teknenin
sezon boyunca yapacağı turlardan sağlanacak
gelir, yeni teknelerin çevre dostu tur teknelerine
dönüştürülebilmesi için oluşturulacak fona aktarılacak.
Eşsiz bir doğa harikası
T
ürkiye’nin 15 Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden
biri olan Dalyan’da, yerli ve yabancı ziyaretçiler
kanalda seyreden gezi tekneleri sayesinde eşsiz doğa
güzelliğini izleme fırsatı buluyor. Zengin biyoçeşitliliğe
ve hassas bir ekosisteme sahip olan bölge, doğal
olarak denizle buluşan 7 gölden biri olması, benzersiz
İztuzu Plajı, Caretta Carettaları, Nil Kaplumbağaları,
Mavi Yengeçleriyle eşsiz bir doğa harikası; Kaya
Mezarları ve Kaunos Antik Kenti gibi tarihsel
değerleriyle Türkiye’nin en önemli zenginliklerinden biri
olarak öne çıkıyor.
İnci Akü Ar-Ge faaliyetleri sonucu geliştirdiği özel
aküler ile çevre dostu teknelerin mümkün olduğunu
gösterdi.
Dalyan’ın eşsiz güzelliklerini yaşamak isteyen yerli ve
yabancı ziyaretçiler kanalda seyreden gezi teknelerini
kullanıyorlar. Çoğunluğu dizel motorlu olan gezi
teknelerinin sayısı yaz aylarında oldukça artıyor. Yöre
halkı için önemli bir geçim kaynağına dönüşen tekne
gezilerini, bölgenin hassas ekolojik dengesine ve doğal
güzeliğine zarar vermeden yürütmek ve bölgedeki
turizmi sürdürülebilir hale getirmek için 2007 yılında
“Mavi Deniz Özgür Caretta” Projesi’ni hayata geçiren
40
İnci Akü, projenin teknoloji sponsoru olarak yürüttüğü
Ar-Ge faaliyetleri sonucu geliştirdiği özel aküler ile
çevre dostu teknelerin mümkün olduğunu gösterdi.
Çevre dostu “Caretta Bot”
İ
nci Akü, “Mavi Deniz Özgür Caretta” Projesi
kapsamında tüm maliyetini üstlendiği 4 yıllık ArGe çalışmaları sonucu, projenin teknoloji sponsoru
olarak hem dizel motorlarınkine eş değer performans
sağlayan, hem de yakıt giderlerini 10 kata kadar
azaltan, ‘Enerjisini aküden alan Elektrikli Motorlu
Tahrik Sistemi’ni geliştirdi ve patentini aldı. Tekne
işletmecilerinin beklenti ve talepleriyle daha da
geliştirilen teknelerin iki prototipi şu anda Dalyan
Kanalı’nda kullanılıyor.
Devir teslim töreninde konuşma yapan İnci Akü
Yönetim Kurulu Başkanı Neşe Gök “Mavi Deniz
Özgür Caretta” projemizin tohumlarını 2007 yılında
attık. Büyük emek verdiğimiz bu projemizin ilk
meyvelerini geçen yıl itibariyle almaya başladık. Ar-Ge
çalışmalarımızın sonunda Dalyan’da faaliyet gösteren
teknelerde kullanılmak üzere enerjisini aküden alan
elektrikli motorlu tekneleri geliştirdik ve patentini aldık.
Geçtiğimiz yıllarda İnci Akü tarafından üretilen özel
aküler ve kullanılan gelişmiş motorlarla çevre dostu
“Caretta Bot”lara dönüştürdüğümüz iki tur teknesini
Dalyan Kanalında suya indirdik” dedi.
Gök, “Carettaların bir özelliği var, yumurtalarını sadece
doğdukları yere bırakıyorlar. Biliyoruz ki; onlar tüm
dünyayı dolaşıyorlar ama Dalyan’da yumurtluyor,
yeni nesillerine burada can veriyorlar. İnci Akü ve İnci
Holding olarak biz de Ege’de doğmuş ve büyümüş,
bugün tüm dünyaya ihracat yapan, ürünleriyle tüm
dünyayı dolaşan bir şirket olarak Ege’nin gelişimi için
çalışıyoruz. Üretim amaçlı yatırımlarımızın yanı sıra
“İnci Akü Ormanı” ve “Mavi Deniz Özgür Caretta” gibi
sosyal sorumluluk projelerimizle de doğduğumuz bu
bölgeye katkı sağlamayı amaçlıyoruz” diye konuştu.
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
UPS,
çevre projelerine 2 Milyon 200 bin dolar bütçe
sağlıyor
UPS, 1 Ekim’de başlayan yıllık Küresel Gönüllülük
Ayı kapsamında, yaklaşık 400 bin çalışanını 195
bin saat çalışma sözü vererek içinde yaşadıkları
toplumu daha sürdürülebilir bir çevreye kavuşturma
çalışmalarına odaklanmaya teşvik ediyor. UPS,
bu amacı desteklemek için çevre odaklı birçok
organizasyona da 2 milyon 200 bin dolar ekstra
bütçe sağlıyor.
U
PS Vakfı tarafından başlatılan Küresel Gönüllülük
Ayı etkinliği, her iki yarımküreden gelen binlerce
UPS çalışanını çeşitli gönüllü etkinliklere ve aktivitelere
katılmaya yönlendiriyor.
"
UPS Vakfı ve yerel
UPS çalışanları, dünya
genelindeki 38 toplum
kökenli çevre programına bu
güne kadar yaklaşık 700 bin
dolar katkıda bulundu.
UPS Vakfı Başkanı Eduardo Martinez konuyla ilgili
olarak şunları söyledi: “Şirketimiz, hizmet sağlayarak
başkalarına yardımcı olma konusundaki kişisel ve
ortak sorumluluğumuzun bilincinde olan bireylerden
oluşuyor. Gerçekleştirilen aktivite ister ağaç dikme
olsun, ister güvenli sürüş becerilerinin öğretilmesi
olsun isterse de felaketler nedeniyle yıkıma uğrayan
toplumlara yardım için gönüllü olmak olsun, UPS Vakfı,
her zaman dünyayı hepimiz için daha iyi ve daha
sürdürülebilir bir yer haline getirmek için çalışanlarımızı
desteklemeye kararlı.”
Küresel Gönüllülük Ayı boyunca dünya çapında
gerçekleştirilen aktivitelerin bazıları şöyle:
⁕ Madrid, İspanya-Kar amacı gütmeyen bir çevre
kuruluşu olan Reforesta ile birlikte ağaç dikme,
⁕ Miami, Amerika Birleşik Devletleri-Toplumsal
rekreasyon alanlarında gerçekleştirilen ağaç
dikme etkinliklerinde Miami Dade ilçesinin Park ve
Rekreasyon Departmanı ile işbirliği yapılması,
⁕ Carlisle, İngiltere-Eden Valley Hospice’deki
bahçenin güzelleştirilmesi
⁕ Port Elizabeth, Güney Afrika-Protea Çocuk Bakım
Merkezi’nde açık hava oyun alanları oluşturma,
⁕ İstanbul, Türkiye-UPS Haluk Ündeğer
İlköğretim Okulu’nun bahçesinin ağaçlandırılması ve
güzelleştirilmesi.
Ağaçlandırma için fon
2011
yılında yeni bir çevresel girişim başlatan
UPS, bu girişim kapsamında ABD
ve dünya genelindeki kentsel ve kırsal alanların
ağaçlandırılması ve bu alanların korunup muhafaza
edilmesine yardımcı olmak için bir fon oluşturdu.
Belirli projelere finansal destek ve gönüllü çalışan
temin edilmesini sağlayan UPS, bu girişimin kilit
unsurlarından bir tanesini oluşturuyor.
UPS Vakfı, bu ağaçlandırma girişimini desteklemek
amacıyla Ekim ayında çeşitli kuruluşlara 2 milyon 200
bin dolar tutarında bağışta bulunuyor. Bu kuruluşlar:
DonorsChoose.org, Earth Day Network (Dünya Günü
Ağı), Keep America Beautiful, Inc., National Arbor Day
Foundation (Ulusal Ağaç Dikme Günü Vakfı), National
Council for Science and the Environment (Ulusal
Bilim ve Çevre Kurulu), National Parks Foundation
(Ulusal Parklar Vakfı), The Nature Conservancy (Doğa
Koruma), Student Conservation Association (Öğrenci
Koruma Birliği), The World Resources Institute (Dünya
Kaynakları Enstitüsü) ve World Wildlife Fund Inc.
(Dünya Vahşi Yaşam Fonu) yer alıyor.
UPS Vakfı ve yerel UPS çalışanları, dünya genelindeki
38 toplum kökenli çevre programına bu güne kadar
yaklaşık 700 bin dolar katkıda bulundu.
Ağaçlandırma girişimi, UPS’in karbon emisyonunun
azaltılması konusuna oldukça önem veren ticari
faaliyetleri ile yakın ilişki içerisinde gerçekleştiriliyor.
UPS Vakfı, çalışanları tarafından Çin, Kanada, Haiti,
Hollanda, Norveç, Rusya, Uganda ve Amerika Birleşik
Devletleri’nde ağaç dikme girişimlerinin başlatılmasıyla
dünya genelinde yürütülen ve 2013 yılı sonuna kadar
1 milyonun üzerinde ağaç dikilmesini hedefleyen
gönüllü aktiviteleri desteklemeye yönelik bir yıl süreli
bir çalışma başlatıyor.
ETKİNLİKLER
CSR Marketplace Ukraine
11 December 2012, Kiev, Ukraine
Organizasyon:
The Centre for CSR Development (Ukraine)
CAP conseil's GRI training session
13-14 December 2012, Wavre, Belgium
Web:
http://www.capconseil.be/connaissance-savoir/cap-academy/global-reporting-initiative-gri/
Organizasyon:
CAP conseil & HR2D
43
Abdi İbrahim,
Van Gogh Alive sergisini Ankara’ya da taşıdı
Abdi İbrahim’in 100.kuruluş yılında Türkiye’ye
getirdiği Van Gogh Alive sergisinin Ankara ayağında,
Abdi İbrahim Kurumsal İletişim Müdürü Yasemin
Öngören ile konuştuk.
Neden Van Gogh Alive?
Yasemin Öngören: 100.yıl vesilesiyle iki önemli
projeyi hayata geçirdik. Bunlardan biri; akılcı ilaç
kullanımına yönelik Ocak ayında başlayan sosyal
sorumluluk projemizdi. Ardından, Van Gogh Alive
projesi İstanbul’da başladı. 6000 ziyaretçiyi ağırladı. Bu
sayıyla, önemli bir başarıyı da yakaladı. Bu sergi ile en
önemli amacımız, 100 yıllık bir ilaç firması olarak bütün
paydaşlarımızla bir araya gelerek okazyonlar yaratmak
ve onlarla bunu paylaşmaktı. Van Gogh Alive, sahip
olduğu özellikler nedeniyle sanat, inovasyon ve
teknolojiyi doğru şekilde harmanlayan bir proje.
Dolayısıyla, Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını da
aktaran bir proje.
44
Bu farklı formatlı sergiyi Ankaralılarla da buluşturduk.
Bu bir dijital sanat sergisi. Sizin de deneyimlediğiniz
gibi, Van Gogh’un hayatının son 10 yılında yapmış
olduğu eserler yer alıyor. Bunlara klasik müzik eşlik
ediyor. Aynı zamanda sanatçının bu resimleri hayata
geçirirken yazdıklarını bir taraftan da okuyoruz. Birçok
duyumuza aynı anda hitap ediyor olması çok etkileyici.
Serginin İstanbul’da gördüğü ilgiyi Ankara’da da
görmesini çok arzu ediyoruz. 3 Ocak’a kadar sergi açık
olacak.
Gündeminizde yeni KSS projeleri var mı?
Yasemin Öngören: Akılcı ilaç projesi uzun
soluklu bir proje ve önümüzdeki yıl da devam
edecek. Farkındalığı arttırararak, paydaşlarımızla
birlikte mümkün olduğunca fazla kesme ulaşmayı
hedefliyoruz. Televizyondaki reklam filmlerinin dışında
dijital mecraları kullanarak da projeyi tanıtmayı
sürdüreceğiz.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Deva Holding,
sosyal sorumluluk projelerinde
çalışanlarının da desteğini alıyor
Deva Holding’ten yapılan açıklama da, insan
sağlığının dünyanın neresinde olursa olsun
vazgeçilmez önceliği olması prensibi ile hareket
edildiği ve Holding’in geliştirdiği, hayata geçirdiği
sosyal sorumluluk projeleri ile de fark yaratmayı
amaçladığı ifade edildi.
D
eva Holding, sektörün geleceğine yatırım
anlayışıyla, bir yandan tıp ve eczacılık
fakültelerinde okuyan öğrencilere burs imkânı
sağlarken bir yandan da geliştirdiği “Dev Adımlarla
İntörn” projesi ile de Türkiye çapında iki binin üzerinde
genç hekime ulaştı.
Hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projelerinde
çalışanlarının da desteğini almayı hedefleyen Deva
Holding, bir başka proje olarak da merkez yönetim
binası ve tüm bölge ofislerindeki çalışanlarının
desteğiyle toplanan oyuncakları “Oyuncaklar Kimsesiz
Kalmasın” projesi ile Bursa Uludağ Üniversitesi,
İstanbul Üniversitesi Çapa ve Cerrahpaşa Tıp
Fakültelerine bağlı pediatrik onkoloji kliniklerine dağıttı.
Holding çalışanları, Türk Kızılay’ı ile yürütülen kan
bağışı kampanyalarında da destek veriyor. 2010
yılında gerçekleşen yıl sonu toplantısında 120 üniteyi
geçen bir kan bağışında bulunan Deva çalışanları,
bu bağışı düzenli aralıklarla farklı lokasyonlarda
tekrarlıyor. En son kampanya, Ekim ayında Çerkezköy
Üretim Tesisi’nde gerçekleşti ve 104 ünite kan bağışı
elde edildi.
Ayrıca, geçtiğimiz yıl Pakistan’da yaşanan sel
felaketinin ardından zarar görenlerin yaralarının
sarılması için Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan
ihtiyaç listesi doğrultusunda 1355 koliden oluşan 190
bin kutuyu aşkın ilaç bağışında bulunuldu.
Holding yetkilileri, bugüne kadar hayata geçen
sosyal sorumluluk projelerini topluma maksimum
fayda sağlayacak şekilde kurguladıklarını, sonraki
dönemlerde de toplumsal sorumluluk bilinciyle bu
alandaki faaliyetlerini sürdüreceklerini ifade ettiler.
45
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Philsa’nın
çev r ec i
uygulamaları
Ege Bölgesi’nin en büyük uluslararası yatırımlarından olan Philsa’da, 2005 yılında başlatılan enerji tasarrufu,
atık yönetimi ve geri dönüşüm çalışmaları devam ediyor.
E
nerji tasarrufu çalışmaları kapsamında Philsa
Torbalı Fabrika’sında;
→ Su soğutması projesi,
→ İkinci sirkülasyon pompaları için değişken hız
sürücüsü,
→ Kuru soğutma projesi,
→ Periyodik kule ve kondansatör soğutma temizliği,
→ Yumuşak su besleme kuleleri için soğutma,
→ Sirkülasyon pompaları için birincil ve ikincil
izolasyonu,
→ Chiller otomasyon projesi, AHU pervaneleri hız
kontrolü projeleri hayata geçirildi. Bütün bunların
sonucunda, elektrik tüketimi 2004 yılına göre yıllık
olarak 5,600,000 kilowatt saat azaltıldı. Yapılan
iyileştirmelerle enerji tüketimi büyük ölçüde azaldı,
buna bağlı olarak karbondioksit salımı da 2004 yılına
göre yıllık yaklaşık 2,400,000 kg azaltılmış oldu.
Philsa çalışanları çevrecilik bilinci ile enerji tüketimi
azaltılmasında aktif rol oynuyor.
atık toprak düzenleyici üretiminde katkı maddesi
olarak kullanılarak geri kazanımı sağlandı. Daha
önce geri kazandırılamayan atıklar da artık geri
kazandırılabiliyor. 2012 yılının ilk iki ayında Philsa
bünyesinde tarihi bir rekora imza atıldı. Üretim
süreçlerinden kaynaklanan atıkların Ocak ayında
%99,2’si, Şubat ayında ise %99,3’ü geri kazandırıldı.
Eylül ayı sonu itibarıyla bu oran %99,57’ye ulaştı.
Philsa ayrıca, üretim atıklarından organik gübre
oluşumunu sağlayarak sürdürülebilir ve ekolojik
tarıma destek oluyor. Philsa’da; üretim sonrasında
ortaya çıkan tütün tozları, arıtma ve çimlerden
oluşan atığın geri dönüşümü sağlanıyor. Kompost
olarak adlandırılan yöntem sayesinde elde edilen
gübreler; toprak verimliliğini artırma, toprak yapısını
ve niteliğini iyileştirme özelliğiyle biliniyor. Bu
yöntemle şu ana kadar 2012 yılında 658 ton organik
Philsa, atık yönetimi çalışmaları ve enerji tüketimini
önemli ölçüde azaltan çevre dostu uygulamaları
ile otoritelerin de takdirini toplayarak birçok ödüle
layık görüldü. 1997 yılında Çevreted Ödülü, 2004
yılında EBSO Çevre Dostu Beratı, 2007 yılında Yeni
Asır - İzmir Büyükşehir Belediyesi Atık Pil Toplama
Kampanyası Firmalar/Kurumlar Kategorisi birincilik
ödülü, 2011 yılında ise Ege Bölgesi Sanayi Odası
Çevre Teşvik Ödülü’nü aldı.
46
Bu çalışmalara ilave olarak Philsa, son üç yıldır
arındırılmış yemek atıkları ve yemek fazlaları ile
hayvan barınaklarındaki bakıma muhtaç hayvanların
yiyecek ihtiyacını karşılıyor. Özel kaplar içinde, soğuk
depolarda muhafaza edilen yemekler her hafta,
2500’den fazla hayvanın yaşadığı İzmir Şopen Gazi
Hayvan Barınağı’na gönderiliyor. Philsa çalışanlarının
inisiyatifinde 2008 yılında başlatılan proje kapsamında
bugüne kadar toplam 105 ton yiyecek hayvan
barınağına gönderildi.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Tekfen,
KSS projelerini şirketleri ve Vakfı kanalıyla yürütüyor
Tekfen Grubu yetkilileri tarafından, sürdürülebilirlik
ilkesi çerçevesinde doğal kaynakların doğru
kullanılması, çevrenin korunması ve toplumsal
gelişmenin sağlanması konularına duyarlılıkla
yaklaşıldığı ve kamu yararı gözeten projelerde
çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla ortak faaliyetler
gerçekleştirerek toplumsal ve çevresel koşulları
iyileştirme çabalarına destek verildiği açıklaması
yapıldı.
T
ekfen çatısı altında sosyal sorumluluk projeleri,
gerek münferit olarak grup şirketleri yoluyla,
gerekse Tekfen Vakfı yoluyla gerçekleştiriliyor.
Kısaca Tekfen Vakfı olarak anılan Tekfen Eğitim,
Sağlık, Kültür, Sanat ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı,
çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmak üzere
Tekfen Holding’in ortakları, kurucu üyeleri ve grup
şirketleri tarafından 12 Nisan 1999 yılında kuruldu
ve 2004 yılında “Toplum Yararına Çalışan Kurum”
statüsünü kazandı.
Vakfın iki ana faaliyet alanı:
Eğitim ve sanat
E
ğitim alanında Vakıf, her yıl Türkiye’de öğrenim
gören ve maddi desteğe ihtiyaç duyan lise ve
üniversite öğrencilerine karşılıksız eğitim bursu
veriyor. Burs verilen öğrenci sayısı bu yıl itibariyle 500
oldu. Tekfen Vakfı, bursiyerlerine ayrıca Tekfen Grup
Şirketleri’nde, iş hayatına atıldıklarında ne istediklerini
daha iyi bilen, donanımlı mezunlar olarak mesleklerine
başlamaları için staj imkanı sağlıyor.
Sanat alanında ise, temellerinin atıldığı 1992 yılından
bu yana etkinliklerini sürdüren Tekfen Filarmoni
Orkestrası, Karadeniz, Hazar, Doğu Avrupa ve Doğu
Akdeniz bölgelerindeki 23 ülkeden müzisyenleri bir
araya toplayarak üstlendiği, “Barış Elçiliği” görevini
özgün projelerle bütünleyen bir kültür girişimi.
Yılda birkaç kere bir araya gelen ve çoğu zaman
kapsadığı coğrafyanın özgün enstrüman ve müziklerini
de programına dahil eden Tekfen Filarmoni Orkestrası,
bugüne kadar ulusal ve uluslararası düzeyde çok
sayıda konser verdi ve Türkiye’deki uluslararası
katılımlı etkinliklerde sahne aldı. Orkestra, Şef Saim
Akçıl yönetiminde, 2012 yılında bahar konserleri
kapsamında, İş Sanat Kültür Merkezi’nde devlet
sanatçısı ve usta piyanist Gülsin Onay’ı ağırladı. Bu
sene kuruluşunun 20. yılı kutlayan Tekfen Filarmoni, 9
Haziran’da 40. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bir
konser verdi.
Senenin son konseri 1 Aralık’ta Lütfi Kırdar’da
gerçekleşecek. Tekfen Filarmoni, 1 Aralık’ta genç
yetenek Çinli keman virtüözü Ning Feng’i solist olarak
ağırlayacak.
Şirket yetkilileri, Tekfen Vakfı dışında, Tekfen çatısı
altındaki grup şirketlerin de kendi faaliyet alanlarında
uzun soluklu KSS projeleri yürüttüğünü ve toplumsal
gelişmeye destek vermenin, olanakları ölçüsünde
ülkenin tüm fert ve kuruluşları için topyekün bir
sorumluluk olduğuna inandıklarını ifade ettiler.
47
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
gönüllüleri İzmir’deydi
IBM’in Kurumsal Sosyal Sorumluluk alanındaki en dikkat çeken girişimlerinden biri olan Kurumsal Hizmet
Gücü için 15 kişilik bir ekip İzmir’de 3 hafta süreyle görev yaptı. Türkiye’deki proje ortağı Digital Opportunity
Trust’ın katkılarıyla görevleri yürüten İzmir IBM ekibine İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Teknoloji Enstitüsü, Ege
Bölgesi Sanayi Odası destek verdi.
"
IBM Kurumsal
Hizmet Gücü, sosyal
sorumluluk çerçevesinde
oluşturulmuş üst düzey
bir liderlik geliştirme
programı
IBM
’in şirket vizyonunda önemli bir yer tutan
kurumsal sosyal sorumluluk projelerinden
Kurumsal Hizmet Gücü (KHG) kapsamında Türkiye’ye
gelen 15 IBM çalışanı üç hafta boyunca İzmir ve
çevresinde gönüllü olarak çeşitli projelerde çalıştılar.
15 kişiden oluşan KHG ekibi 24 Eylül-18 Ekim tarihleri
arasında İzmir ve çevresinde İzmir Teknoloji Enstitüsü
Teknoparkı (IZTEKGEB) için stratejik büyüme, İzmir
Teknoloji Enstitüsü Teknoparkı (IZTEKGEB) İnovasyon
Merkezi için iş süreçlerini geliştirme, bilgi toplumu
için stratejik bir plan oluşturma ve genç girişimcilere
sunulan teknik hizmetlerinin iyileştirilmesi için stratejik
plan oluşturulması üzerine çalıştı.
IBM Türk Genel Müdür Yardımcısı Murat Tozan,
IBM Türk için İzmir’in yıllardır önemli bir merkez
olduğundan bahsederken IBM’in kurumsal sosyal
sorumluluk stratejisine ilişkin şunları söyledi: “Kurumsal
Hizmet Gücü, uzmanlığımızı kullanarak öncülük etmeyi
ve toplumsal gelişime katkıda bulunmayı hedefleyen
48
projelerimizden biridir. Sosyal sorumluluk çerçevesinde
oluşturulmuş üst düzey bir liderlik geliştirme programı
olan IBM Kurumsal Hizmet Gücü, çalışanlarına
becerilerini ve deneyimlerini geliştirmek ve daha
sonra uzmanlıklarını gerçek bir fark yaratmak için
kullanma fırsatı sunar. Şu anda Kurumsal Hizmet Gücü
çerçevesinde İzmir’de bulunan ekip bunun ülkemizdeki
bir yansımasıdır. Umarız ki bu çalışmalar diğer tüm
çalışmalarımızda olduğu gibi teknoloji ve iş dünyasının
yakınlaşma sürecine katkı sağlar ve bugün ülkemizin
en önemli ve örnek şehirlerinden İzmir ekonomisinin
gelişimini teşvik eder.”
2009 yılından beri değişik ülkelerden Türkiye’ye gelen
IBM çalışanları bugüne kadar Mersin, Gaziantep,
Malatya, Kayseri ve Hatay’ın ardından İzmir’de
değişik projelerde yer aldılar. Mersin, Gaziantep ve
Malatya’daki çalışmalarından dolayı Özel Sektör
Gönüllüler Derneği (ÖSGD) IBM’e 2010 yılı En Başarılı
Gönüllülük Projesi kategorisinde ödül verdi.
Uyg
KSS
ulam
alar
ı
Panasonic Türkiye’nin
“Çevreci Resimli Günlük” yarışması galibi
Kyoto’da
Panasonic’in tüm dünyada başlattığı “Okulumuz Yeşil!” eğitim programı kapsamında geçtiğimiz yıl Avrupa
çapındaki okullar arasında düzenlenen Çevreci Resimli Günlük yarışmasının Türkiye birincisi, Balıkesir Altı
Eylül İlköğretim Okulu öğrencisi Şeydanur Günaydın, yarışmanın global töreni için babasıyla birlikte Kyoto’ya
gitti.
P
anasonic, tüm dünyada çevre bilincini genç
nesillere aşılamayı hedefleyen, dünya çapında bir
kurumsal sosyal sorumluluk projesi olan “Okulumuz
Yeşil!” (Eco Kids) eğitim programına İstanbul’dan
39, Balıkesir’den de 20 okulun katılımı ile Türkiye’de
başlamıştı. Okulumuz Yeşil! programı kapsamında
Avrupa çapında okullararası düzenlenen Çevreci
Resimli Günlük yarışması, çocukların okuldaki çevre
derslerinde neler öğrendiklerini ve çevreye dair
düşüncelerini yazıyla ya da resimlerle, Panasonic’in
dağıttığı günlüklere dökmelerini amaçladı.
UNESCO’nun ortaklığıyla gerçekleştirilen Çevreci
Resimli Günlük yarışması töreni bu yıl 6 Kasım’da,
Dünya Mirası’nın 40. Yılı Kongre’si kapsamında,
Japonya’nın Kyoto şehrinde gerçekleşti.
Avrupa’nın dört bir yanından kendi ülkelerinde bu
yarışmanın galibi olmuş çocuklar, velileriyle birlikte
törene katıldı. UNESCO başkanı Irina Bokova’nın
ve Panasonic Genel Müdürü Takumi Kajisha’nın
konuşmalarıyla başlayan törene barış sanatçıları
Sarah Brightman, Setsuko Klossowska de Rola ve
Particia Velasquez de katıldı.
Panasonic’in dünya çapında Çevreci Resimli Günlük
yarışmasını düzenlediği ülkeler şunlar:
Avusturya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa,
Almanya, Macaristan, İtalya, Norveç, Polonya,
Romanya, Slovakya, İspanya, Türkiye, Britanya,
Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Singapur, Malezya,
Endonezya, Vietnam, Hindistan, Filipinler, Yeni
Zelanda, Birleşik Arap Emirlikleri, Lübnan, Kuveyt,
Suriye, Umman, Katar, İran, Irak, Pakistan, Angola,
Kenya Nijerya, ABD, Brezilya, Şili, Panama,
Kolombiya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Kosta Rika,
Guatemala, El Salvador, Peru, Meksika.
49
U
KSS ları
ama
l
u
g
y
Galleria’da
kitap toplama seferberliği
Türkiye’nin ilk alışveriş merkezi Galleria,
İstanbul’daki 10 okulun kütüphanesi
için yürütülen kitap toplama
kampanyasına ev sahipliği yaptı.
G
alleria, Doğa Koleji ve Türk
Kütüphaneciler Derneği (TKD)
ile birlikte “Bilgiye Uzanan Köprü”
projesi kapsamında İstanbul’da
belirlenen 10 okulun kütüphanesi için
kitap toplama kampanyası başlattı.
30 Kasım’a kadar sürecek sosyal
sorumluluk kampanyasında kitaplar
Galleria içerisine kurulan standa teslim
edilebilecek.
“Bilgiye Uzanan Köprü” Projesi, ilk
ve ortaöğretim kurumlarına modern
kütüphaneler kazandırmak, öğrenci
ve öğretmenlerin bilgiye kolayca
ulaşmalarını sağlamak, öğrencilere
okuma alışkanlığı kazandırmak
amacıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü
ile Türk Kütüphaneciler Derneği
İstanbul Şubesi arasında imzalanan
bir protokolle 2011 yılında uygulamaya
konuldu.
Galleria’daki kampanya, İstanbul’da
belirlenen, imkânları kısıtlı 10 okulun
kütüphanesine kitap sağlanmasını
hedefliyor.
50

Benzer belgeler

15 • ISSN 2147-6179 - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği

15 • ISSN 2147-6179 - Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Roche Yaşam Takımı’nın yürüttüğü çalışmalar, bu konuda büyük başarı sağlayan projelerimiz arasında yer alıyor. Mavi Bisiklet kampanyası çerçevesinde, 6 yılda 10 binin üzerinde vatandaşımız kanser h...

Detaylı

YATAY SEKTÖRDE ÇEVRESEL SORUM

YATAY SEKTÖRDE ÇEVRESEL SORUM değil, ticari kaygılar ile etik sorumlulukları uyumlaştırmak olmalıdır. Bu sayıda tekstil sektöründe KSS konusuna özel olarak yer ayırdık. Konuyu, bu alanda aktif olarak çalışan isimlerle konuştuk....

Detaylı