BU TOPLU MEZARIN FAİLLERİ KİM? (ÖNCE KURŞUNLANAN

Transkript

BU TOPLU MEZARIN FAİLLERİ KİM? (ÖNCE KURŞUNLANAN
ÇAĞRI METNI
SÖZLEŞMELER
TOPLANTI TUTANAKLARI
KAMPANYA YAYINLARI
arama...
ANASAYFA
İHD HAKKINDA
İLETİŞİM
İHD YAYINLAR
BASIN AÇIKLAMALARI
RAPORLAR
ENGLISH
İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSU MUHARREM ERBEY1568 GÜNDÜR TUTUKLU.
ENGLISH
BU TOPLU MEZARIN FAİLLERİ KİM?
(ÖNCE KURŞUNLANAN SONRA DA YAKILAN 8 KÖYLÜYE YAPILAN AÇIKÇA SOYKIRIMDIR)
1990’lı yıllardan itibaren bölgemizde meydana gelen gözaltında kayıplara dair karanlık kalan olaylar bir bir ortaya çıkmaktadır. O dönemde bu iddiaları gündeme
getiren ve araştırılmasını isteyen insan hakları savunucuları, basın mensupları ve siyasetçiler hakkında soruşturma ve davalar açılıp saldırılara maruz kalmakta ve
öldürülmekte iken, iddiaya konu olan asker, korucu ve JİTEM hakkında ise herhangi bir işlem yapılmamakta, yapılanlar ise bir süre sonra engellenmekteydi. O
karanlık dönemde gözaltına alınanların sonra infaz edildiklerini aslında herkes biliyordu, ama susuyordu. Dağ başında infaz edilen kişinin, eşi tarafından korkudan
teşhis edememesi aslında o günlerde yaratılan dehşet ve korkunun boyutunu ortaya koymaktadır.
12 Haziran 1994 tarihinde Kulp İlçesi Bağcılar köyü Düzpelit mezrası Malase Kevirikok mevkiinde yakılmış 8 ceset bulundu. Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı 1994/ 70
Hz. nolu dosyaya ait tutanakta “8 erk ek cesedin k afalarında ve vücutlarında çok sayıda k urşun giriş ve çık ış deliğinin, k ollarda ve ayak larda yoğun k ırılma ve
deformenin olduğu, ölümün ateşli silahlar ve yanmaya bağlı olduğu, yanan cesetlerin yanında bulunan tütün tabasının k urşun deliği ile delindiği, cesetler üzerinde
şalvar, gri renk li k azak , ince k emer, yanmış siyah lastik ayak k abılar olduğu, etrafta çok sayıda boş k ovan olduğu tespit edildiği” yazılmış, savcılık 09.08.1994
tarihli görevsizlik kararıyla dosyayı Diyarbakır DGM’ye göndermiş, gerekçesinde ise “cesetlerin güvenlik güçleriyle çatışmaya girmiş örgüt üyelerine ait olduğu yada
örgüt içi hesaplaşmadan dolayı öldürülerek gömüldüğü, örgütün bu tür eylemlere sık sık başvurduğu” belirtilmektedir.
Bu olaydan sonra ne işlem yapıldı bilmiyoruz ama 12 mayıs 2002 tarihinde Diyarbakır DGM’ye başvuran Muhlise ADIGÜZEL’in beyanları oldukça ilginçtir. Savcılığa
mübaşir aracılığıyla Kürtçe olarak verdiği beyanda “1994’de ask er ve k orucular k ocam Kuddusi ADIGÜZEL’i gece gelip ellerini ark adan bağlayarak sabaha k adar
işk ence yapmış sonra götürmüşlerdi. Savcılığa gittim, savcılık k ocamı jandarma ve emniyetin gözaltına almadığını, örgüt tarafından k açırıldığını söyledi. Kocam
k aybolduk tan 3 ay sonra 8 cesedin bulunduğu yere gittik . Kocamın giysilerini tanıdım, k ork tuğumdan o zaman söyleyemedim” demektedir.
Tanık Kasım ALTUN’da 14.03.2003 tarihli ifadesinde “1994’de k öyde oturduğunu 8 cesedi gördüğünde Kuddusi’yi yüzünden tanıdığını k ork udan söyleyemediğini”
ifade etmektedir. Tüm bu beyanlara göre mezar fekki yapılmış, kemikler Adli Tıpa gönderilmiş ve yapılan DNA testi sonucu olumsuz çıkmıştır. Bu arada ÖRHAN
ailesi de kendi yakınlarının da o tarihlerde kayıp olduğunu, yakılmış 8 ceset arasında kendi yakınlarının olabileceğini ileri sürerek İHD’ye başvurmuştur.
1994 yılında Bolu Komando Tugayı tarafından gözaltına alınan Hasan, Cezayir ve M. Selim ORHAN’nın yakınları DNA testi için kan örneklerini Adli Tıpa gönderdiler.
Sonuç olarak gömülü 8 ceset üzerinde yapılan DNA incelemesinde, cesetlerden ikisinin kayıp Hasan Örhan ile Mehmet Selim Örhan’ ait olduğu açığa
çıkmıştır.
Bulut Ailesi de 25 Haziran 2008 tarihinde İHD aracılığıyla Diyarbakır Cumhuriyet başsavcılığına başvurdu. Aile, 12.06.1994 tarihinde Kulp ilçesi Bağcılar köyü
Düzpelit mezrası Kevrokok mevkiinde kurşunlanmış ve yanmış 8 cesedin 19 Mayıs 1994 tarihinde askerler tarafından gözaltına alınan Ekrem BULUT, Ramazan
BULUT, Ali BULUT, Mustafa BULUT ve Fahri BULUT’a ait olabilecekleri bahisle DNA testi için savcılığa kan örneği vermiştir. Adli Tıpdan gelen sonuçlara göre
kemiklerin Ali BULUT, Ekrem BULUT ve Ramazan BULUT’a ait olduğu ortaya çıkmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 18 aralık 1992 tarih ve 47/133 sayılı kararla benimsenen Kişilerin Gözaltında Kayıplardan Korunması Bildirgesi’nde
açıkça gözaltında kayıplara dair düzenleme yapılmıştır. ÖRHAN ve BULUT ailesi üyeleri asker ve korucu tarafından gözaltına alındıkları tanık beyanlarına göre
açıkça bellidir. Fakat ne hikmetse o dönemde soruşturma yapan savcı 8 cesedi görünce tereddütsüz “örgüt içi infaz” olarak değerlendirmiştir. Yakınları ve tanıklar
“asker gözaltına aldı” dediyse de savcı bu kanaate nasıl varmıştır bilmiyoruz.
1 Ocak 2005 tarihli gündem gazetesindeki haberde Tanık Ramazan Ayçiçek “O tarihte Lice Yatılı Bölge İlköğretim okulunda Örhan ailesiyle birlikte gözaltında
işkence gördüklerini, sonra Örhan’lara giysilerini giydirip kırsal alana götürmek istediklerini” anlatsa da kimse dikkate almamıştır. Fakat gözaltında kayıplar
Bildirgesi açıkça şunları ifade etmektedir;
Madde 1 : (2.fık ra) Fiili savaş durumu, savaş tehdidi, ülk e içinde siyasal istik rarsızlık veya başk a herhangi bir k amusal acil durum dahil olmak üzere, hangi
istisnai k oşullar söz k onusu olursa olsun, bunlar gözaltında k ayıp olayları için gerek çe olarak ileri sürülemez
Madde 2: Bu Sözleşme’nin amaçları açısından “gözaltında k ayıp” terimi, k işilerin, Devlet adına görev yapan veya Devletin yetk ilendirmesi, desteği ve bilgisiyle
harek et eden k işiler veya gruplar tarafından tutuk lanması, gözaltına alınması, k açırılması veya başk a herhangi bir biçimde özgürlük lerinden yok sun bırak ılmasını
k apsar.
Bu bildirgeden yola çıkarak 1994 yılı içinde Lice ve Kulp ilçelerinde tanıklar önünde gözaltına alınan ÖRHAN ailesinden 2 kişinin DNA test sonuçları ile BULUT
ailesine ait 3 kişinin DNA test sonuçlarına göre 5 kişinin gözaltında DEVLET tarafından infaz edildikleri ve kaybedildikleri açıkça ortadadır.
Lice İlçesinde görev yapan Bolu Dağ Komando Tugayına ait askerler emirlerini nerden kimden almaktadırlar? Bunca ağır işkence ihlal ve infaz iddialarının hem iç
hukukta hem de AİHM’de Bolu Dağ Kumanda Tugayı tarafından işlendiği açıkça ortaya çıkarılmasına rağmen neden bir işlem yapılmıyor ve sorumlular
yargılanmıyor? Yoksa Bolu Dağ Komando Tugayı DEVLET’in denetiminde değil midir?
1994’de ortaya çıkan 8 kurşunlanmış ve sonra da yakılmış cesetten beş tanesi belli olmuş fakat 3 cesedin sahibi ortaya çıkmamıştır. Buradan Lice, Kulp
civarlarında nisan, mayıs, haziran 1994’de gözaltına alınıp kaybolanların ailelerine sesleniyoruz. Lütfen en kısa sürede kayıplarınız için İHD’ye başvurun. Ayrıca
buradan Ergenekon soruşturmasını yapan savcılara da sesleniyoruz. Ne zaman soruşturma Fırat’ın doğu yakasını kapsayacak? ne zaman buradaki infazlar, diri diri
adam yakmalar soruşturulacak?
Vicdan sahibi insanlara da sesleniyoruz. Bu soykırıma dair bildiğiniz, gördüğünüz ne varsa lütfen bizlerle ve kamuoyu ile paylaşın. Kayıp ailelerinin içinde bulunduğu
boşluğu, kimsesizliği görmeye çalışın. Empati kurun. Çok sevdiğiniz bir aile bireyinin bir mezara sahip olamadığını düşünün.
Bu olayları tek tek değil, hakikatleri araştırma komisyonu kurularak topluca araştırılmasını istiyoruz. İHD olarak bizler de bu komisyonda görev almaya, elimizdeki
bilgileri paylaşmaya hazırız. Artık geçmişle yüzleşmenin zamanı geldi. Kayıp yakınları olan yurttaşların devlete ve adalete olan güven duygusu çok ciddi bir şekilde
zedelenmiştir. Yaşam hakkı kutsaldır ve dokunulmazdır. Bölgede 1990- 2000 yılları arasında kayıp olan 1.500 kişinin mezarlarının derhal bulunmasını, gözünü
kırpmadan insanları boğarak kuyulara atan, kurşuna dizerek öldüren sonra da yakan faillerin derhal yargılanmasını istiyoruz.
Av. Muharrem ERBEY
Şube Başkanı ve Genel Başkan yardımcısı
< Önceki
Tw eetle
CopyLEF by HeretikHOST
Like
0
Sonraki >