HÜADK Tiyatro ASD Yetenek Sınavı II. Baraj Sınavı Zorunlu Tirat

Transkript

HÜADK Tiyatro ASD Yetenek Sınavı II. Baraj Sınavı Zorunlu Tirat
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
ANKARA DEVLET KONSERVATUVARI
SAHNE SANATLARI BÖLÜMÜ
TİYATRO ANASANAT DALI
OYUNCULUK SANAT DALI
2016-2017 EĞİTİM YILI
ÖZEL YETENEK GİRİŞ SINAVI
II. BARAJ SINAVI
ZORUNLU TİRATLAR DUYURUSU
 Adaylar I. Baraj Sınavında sundukları tiratların dışında, II. Baraj Sınavında
aşağıdaki zorunlu tiratlardan sorumludur.
1/5
KADIN ADAYLAR İÇİN II. BARAJ SINAVI ZORUNLU SINAV PARÇALARI
Nazım Hikmet RAN – FERHAD İLE ŞİRİN
(II. Perde, II. Sahne)
Adam Yayınları, S.103-104
MEHMENE BANU : (Düşünür.) Vücudum hala yirmi yaşında. Bacaklarım, karnım,
memelerim, kollarım, boynum... (Bileklerine bakar.) Bileklerim beyaz güvercin yavruları gibi
hȃlȃ… Onları tutabilir, esmer, iri ellerinle onları okşayabilir, kırabilirdin, Ferhad... Ferhad...
Yarabbi, nasıl seviyorum... Yalnız bileklerimden tutması, yalnız başını memelerimin üstüne
bastırması için değil... İsteyen, konuşan, deliren yalnız etim değil... Yüreğim, kafam, hasretim...
Sesini duymak... Seyretmek yüzünü... Yarabbi, nasıl seviyorum. Hele şimdi, hele şimdi...
Hiçbir ümit yokken artık. Belki de hiç bir ümit olmadığı için... Nasıl çaresizim... Yüreğim çılk
yara gibi... Nasıl dayanabilirim bu kadar acıya... Nasıl kıskanıyorum... Gebereceğim. Beni
azgın dişi bir köpek gibi öldürün... Öldürün beni, yoksa ben onları öldüreceğim... Şirin'im, bir
tanem, kardeşim, öldüreceğim seni... Ferhad sevgilim, Ferhad, her şeyim, kanını dökeceğim
senin. İnsanlar acıyın bana... Yarabbi, aklımdan neler geçiyor... Ben neler düşünüyorum?
Düşünmemek, düşünmemeyi bile düşünmemek... Karşı duvardaki ışık ne? Güneş vurmuş
olacak? Hiçbir şey düşünmemek, duvara vuran güneşi bile. Ferhad... Şirin... Şirin'im, kardeşim,
bir tanem ölecekti. Ben kurtardım onu. Ben kurtardım, ben kurtardım, ben, ben... Pişman
mıyım? Hayır. Yine o kadar güzel olsam... Ferhad... Yine o kadar güzel olsam, yine benden
aynı şeyi yapmamı isteseler... Ferhad... Ferhad... Ferhad... Yine benden aynı şeyi yapmamı
isteseler, Şirin'in kurtulması için ben yine... Pişman mıyım? Karşı duvardaki ışık yayılıyor.
Duvarın üstünde çilek şurubu gibi... Sana şerbet getireyim, sen ahududu şerbetini seversin...
Pişman mıyım ? Pişman mıyım ?
2/5
Dario FO – HİPPİ ANA (UÇUK ANA)/Kadın Oyunları I
Çeviren: Füsun DEMİREL
Açılım Yayınları, S.97-98
Işıklar yükseldiğinde sahne ortasında, arkası seyirciye dönük bir “günah çıkarına kabini"
görürüz: Mekânın kilise olduğunu gösteren tek eleman odur. İçeri Çingene’yi andıran giysiler
içinde bir kadın girer. Büyük bir çantası vardır. Çevreyi kollayarak yürümektedir. izlendiği
duygusu uyandırır.
KADIN: Pis domuzlar... Kilisenin içinde sıkıştıracaklar beni! Nereye saklanayım şimdi?..
Kutsal eşyalar odasına. Kutsal eşyalar odası nerede? Buradan koro bölümüne gidiliyor, yoksa
şuradan mı? (Saklanacak yer aramayı sürdürür.) İşte, iki kişi daha. Allah kahretsin, beni sıkıştırdılar... Günah kabinine... Oraya gireyim. (Dener, ama başarılı olamaz) İçerisi dolu!
içeride peder var! Bu pederlerden de her yerde var canım! Bari günah çıkartayım...
Jandarmaların kutsal kutsamayı kesme cesaretleri var mı göreceğiz bakalım... (Kabinin soluna
diz çöker: Alçak sesle) Hazırım... Ihmmm... Şey demek istiyorum. Peder peder! Kahretsin,
uyuya kaldı! (Parmağıyla kafesli pencereyi tıklatır) Peder, peder uyan! Ohh, nihayet! Günah
çıkarmak istiyorum, mümkünse biraz acele! Nasıl, mümkün değil? Daha uyuyacak mısınız?
Şey, uyumadan önce biraz konuşalım mı... Böylesini de hiç duymamıştım, günahlarımı
dinlemeden önce kafeye gidip bir kahve içmek istiyor!.. Yoo, buradan hiçbir yere
kıpırdayanıazsınız, yoksa rezalet çıkartırım! Günahlarımı söylemek benim kutsal bir hakkımdır.
Vergilerimi ödüyorum. Vergilerde bu işle ilgili pek tabii! Yanılmıyorsam bizim bir din
devletimiz var, gene yanılmıyorsam onların maaşlarını normal devlet ödüyor, yani vergi veren
bizler... Böylece bende din devleti tarafından kutsanmak istiyorum. (Ses tonu değişir, yalvarır
gibi) Haydi peder, beni kutsa... Üzerimde beni kasıp kavuran bir iman seli var! Gayret peder!
Bitince kafeye gideriz. Size kahveyi ben ısmarlarım... Evet, başlayalım mı? Başlayalım mı?
Başlayalım! Nasıl? En son ne zaman mı günah çıkarttım? Bir dakika düşüneyim... Elbette
inançlıyım. Yoksa burada olur mılydum, pardon yani! İnançlıyım, yaratıcıyım, uygulayıcıyım...
hepsiyim! Yirmi yıl önceydi... Son defa yirmi yıl önce günah çıkartmıştım... Evlendiğim gün...
Evet, kilisede. Şahane bir düğün töreniydi! Gerçeği söylemek gerekirse kilisede evlenmeyi pek
istememiştim, ama kocamın dindar annesini mutlu etmek için kabul ettim... Hayır, hayır bende
inançlıyım, ama aynı zamanda komünistim: İnançlı komünist! Teist, ateist, antiateist değilim,
Marksistim, Leninistim, paylaşımcıyım, tutkun bir ideologum! Evet, haklısınız, çok sık
geldiğim söylenemez: Yirmi yıl günah çıkarmadan yaşamak, bunun günahını ağır ödeyeceğim.
Ama hiç olmazsa her ay bir defa par-time gidip dürüstçe özeleştirimi yaptım. Aynı şey değil
mi? Ama sanıyorum ki, Tanrıbilim uzlaşmasından sonra... Öyle mi diyorsunuz? Şeyyy, ısrar
etmiyorum... Başlayalım mı?.. Evet, hazırım, (Ayağa kalkar, tören havasında) Gerçeği, tüm
gerçeği söyleyeceğime yemin ederim...
3/5
ERKEK ADAYLAR İÇİN II. BARAJ SINAVI ZORUNLU SINAV PARÇALARI
William SHAKESPEARE – MACBETH
(II. Perde, III. Sahne)
Çeviren: Sabahattin EYÜBOĞLU
İş Bankası Yayınları, S.84-85
KAPICI: Vurmak buna derler işte! İnsan cehennemin kapıcısı oldu mu yandı, anahtar
çevirmekten imanı gevrer. (Kapı vurulur.) Güm! Güm! Güm!.. Kim bu cehennem davulcusu?
Bir çiftçidir: Bolluk olacak diye kendini asmış.1 Tam vaktinde geliyorsun. Bol mendil getir bari:
Neden dersen, fena terleyeceksin burda. (Kapı vurulur.) Güm! Güm!.. Kim o, şeytanın ta
kendisi mi yoksa? Vallahi, bu gelen ikiyüzlü softa olmalı: Akın kara, karanın ak olduğuna
yemin eden, Tanrı adına dünyayı kandırmış, ama Tanrıyı kandıramayıp gelmiş buraya. Gel
bakalım, gel içeri koca softa! (Kapı vurulur.) Güm! Güm! Güm!.. Bu da kim? Ha, tamam!.. Bir
ingiliz terzisi. Kumaş çalmış, hem de daracık bir Fransız pantolonu biçerken. Gel, terzibaşı, gel
de ütünü kızdır burda! (Kapı vurulur.) Güm!.. Güm!.. Dur dinlen yok!.. Kim o? Ama cehennem
olamaz burası, fazla soğuk. Vazgeçtim şeytanın kapıcısı olmaktan. Her meslekten bir adam
karşılayım demiştim, bahar bahçelerinden2 geçip cehennem ateşlerine gidecekler arasından.
(Kapı vurulur.) Peki, geldim! Ama kapıcıyı unutmayın lütfen!3
Kapıcıya göre cehennemin kapısını çalan kişi, fahiş kazanç sağlamak için ürününü stoklayan, ancak kıtlık
yerine bolluk olunca üzüntüsünden intihar eden bir çiftçidir.
2
Dünyada zevk ve sefa yoluna dalanlar, ahrette cehenneme gider anlamında.
3
Kapıcı bahşiş istiyor.
1
4/5
Anton P. ÇEHOV – IVANOV
(III. Perde, IX. Sahne)
Çeviren: Ataol BEHRAMOĞLU
İş Bankası Yayınları, S.56-57
İVANOV (Yalnız): Kötü, zavallı, değersiz bir adamım ben. Bana ancak Pȃşa gibi zavallı,
ayyaş, bitik biri, sevgi, saygı duyabilir. Tanrım, nasıl hor görüyorum kendimi! Nasıl derin bir
tiksinti duyuyorum kendi sesimden, kendi adımlarımdan, kendi ellerimden, giysilerimden,
düşüncelerimden. Fakat, ne kadar gülünç, ne kadar onur kırıcı! Daha bir yıl öncesine kadar
sağlıklı, güçlü, dinç, çalışkan ve ateşli bir adamdım. İşte bu ellerimle çalışıyordum.
Konuşmalarım en bilgisiz kişileri bile etkileyebiliyordu. Acı karşısında ağlayabiliyor, kötülüğe
karşı öfkeyle başkaldırabiliyordum. Esinlenmek nedir bilmiyordum. Çalışma masasının
arkasında iki şafak boyunca, ruhu şiirlerle eğlendirerek oturulan sessiz gecelerin çekiciliğini ve
güzelliğini biliyordum. İnançlarım vardı. Öz anamın gözlerine bakar gibi bakabiliyordum
gelecek günlere… Ama şimdi, oh, Tanrım! Yoruldum, inançlarım yok oldu. Günlerimi,
gecelerimi aylak aylak geçiriyorum. Beynim, ayaklarım, ellerim, kendi başlarına çalışır oldular.
Evim barkım yıkılıyor, ormanın balta vuruşları altında çatırdıyor. (Ağlar) Toprağım öksüz
çocuklar gibi bakıyor yüzüme. Beklediğim, üzüldüğüm hiçbir şey yok, ruhum gelecek
karşısında dehşetle titriyor… Ya Sarra? Onu sonuna kadar seveceğime yemin etmiş, zavallıya
mutluluktan söz etmiş, gözleri önünde düşünde bile göremeyeceği bir gelecek sermiştim. İnandı
bana. Bütün bu beş yıl boyunca fedakȃrlıklarının ağırlığı altında onun nasıl sararıp solduğunu,
vicdanıyla yaptığı savaş sonunda nasıl hasta düştüğünü gördüm. Fakat Tanrı tanıktır ki ne sitem
etti, ne de yan baktı bir kerecik olsun!.. Ben… bense soğudum ondan… Nasıl? Neden? Niçin?
Anlayamıyorum. İşte acı çekiyor, günleri sayılı, bense aşağılık bir korkak gibi onun solgun
yüzünden, çökük göğsünden, yalvaran gözlerinden kaçıyorum… Utanılacak şey, utanılacak
şey!.. (Sessizlik.) Saşa’ya, kızcağıza dokunuyor benim mutsuzluğum. Bana, neredeyse bir
moruğa, aşktan söz ediyor ve ben bir anda kendimden geçip her şeyi unutuyorum, sanki
büyülenmiş gibi bağırıyorum: “Yeni bir hayat! Mutluluk.” Fakat aradan bir gün geçer geçmez
bu yeni hayata, bu mutluluğa, cinlere inandığım kadar inanmaya başlıyorum. Ne oluyor bana?
Zavallı hasta karım azıcık iğneli bir söz söylemesin, hizmetçi canımı sıkmaya görsün, ya da
tüfeğim ateş almasın; nasıl da, nasıl da kötü, aykırı bir adam olup çıkıveriyorum! En iyisi,
alnıma bir kurşun sıkıp…
5/5