Özel röportajın devamı
Transkript
Özel röportajın devamı
SÖYLEŞİ / SUBRAMANIAN - HSIUNG - GHAMAMI Yabancı uzmanlar Türkiye ekonomisi için neler diyor? Satın alma ve pazarlık stratejileri konusunda dünyanın en önemli üç ismi Türk ekonomisindeki gelişmelerden övgüyle söz ettiler. Harvard Profesörlerinden Subramanian, Çin ekonomisine yön veren FOXCONN CPO’su Hsiung ve 2 trilyon dolarlık satın alma bütçesini yöneten Ghamami, Ekovitrin’e konuştu. M Melike KOÇAK [email protected] 122 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 ilyar dolarlık ciroları yöneten Çin ve ABD’nin Devleri geçtiğimiz aylarda Haliç Kongre Merkezi’nde “II. Uluslararası Satın Alma ve Pazarlık Stratejileri” konferansına katıldılar. Çin ve Amerika’nın Satın Alma ve Müzakere konusundaki ustaları; dünyanın en büyük iki ekonomisi Amerika ve Çin’in satın almayı nasıl karlılık merkezine dönüştürdüklerini, izledikleri stratejilerin; şirket ve ülke ekonomilerine nasıl kazanç sağladıklarını Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin satın alma karar vericileri ile paylaştılar. Pazarlık konusunda dünyanın en önemli düşünür ve uygulayıcılarından biri kabul edilen, Harvard Üniversitesi profesörlerinden Prof. Guhan Subramanian, Çin ekonomisine yön veren FOXCONN CPO’su Frank Hsiung ve 2 trilyon dolarlık satın alma bütçesini yöneten Intel Satın Alma ve Pazarlık Danışmanı & Eğitmeni Omid Ghamami, Ekovitrin’e özel açıklamalarda bulundu. Frank Hsiung Prof. Guhan Subramanian Omid Ghamami EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 123 SÖYLEŞİ / Prof. Guhan Subramanian Prof. Guhan Subramanian: Türkiye yatırımcılar için cazip bir ülke “Türkiye’nin Batı Avrupa’nın merkezinde yer alması önemli bir avantaj. AB deneyimi, Asya’ya ve Ortadoğu’ya geçiş kapısı olması da ayrıca önemli. Bu özellikler Türkiye’yi yatırımcılar için cazip kılıyor.” B Harvard Üniversitesi Pazarlık Müzakere Danışmanı Prof. Guhan Subramanian 124 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 ugüne kadar yaklaşık 150 milyar dolarlık şirket satın almaları konusunda baş danışmanlık yapan Harvard Üniversitesi Pazarlık Müzakere Danışmanı Prof. Guhan Subramanian, Harvard Üniversitesi tarihinde hukuk ve işletme alanında ömür boyu profesörlük kürsüsüne sahip ilk ve tek profesör olma unvanına sahip. Subramanian, müzakere-pazarlık alanında dünyadaki en önemli düşünür ve uygulayıcılarından biri olarak kabul ediliyor. Birçok şirkete danışmanlık da yapan Prof. Subramanian, aynı zamanda Fortune 500’de yer alan iki şirketin de yönetim kurulunda yer alıyor. Dünyanın en büyük aile şirketlerinin ikinci kuşak temsilcilerine eğitim veriyor. Prof. Subramanian, Ekovitrin’e önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de gerçekleştirilen altyapı yatırımları uzun vadede ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak. Dünyada şirketlerin birleşme ve satın alma faaliyetleri artıyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Bu konuda hangi ülkelerde yoğunluk var? ABD ve Çin’de durum nasıl? Satın alma konusu geçmişte şirket yöneticilerinin ilgi göstermediği bir alandı. Tıpkı durgun bir suya benziyordu. Bu alanda kariyer yapma isteği azdı. Bugün satın alma konusunda hızlı bir gelişim yaşandı ve sektör ilgi çekici bir hale geldi. Satın alma konusunda Amerika Birleşik Devletleri başı çekiyor. Doğu ve Batı Avrupa ise yükselişte. Çin ise önemli gelişim gösteriyor. Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler değerlendirildiğinde tablo nasıl? Türk yöneticilerle çalışma fırsatım oldu. Satın alma konusunda Türkiye’deki olanakları gözlemledim. Türkiye’nin her geçen gün büyüyen ve gelişen bir ekonomisi var. Türkiye’nin Batı Avrupa’nın merkezinde yer alması önemli avantaj. AB deneyimi, Asya’ya ve Ortadoğu’ya geçiş kapısı olması da ayrıca önemli tabii. Bu özellikleri bence Türkiye’yi yatırımcılar için cazip kılıyor. Satın alma işlemi hangi stratejilerle karlı hale gelir? Şu kadarını söyleyebilirim, satın almanın anahtar stratejisi mali- yeti düşürmek değil, tedarikçilerle uzun süreli sürdürülebilir ilişkileri kurmak ve bunu şirket için kar sağlamaya dönüştürmektir. Şirket birleşmeleri-satın almaları konusunda 2014 yılında dünyada ne kadarlık bir anlaşma gerçekleştirildi? Açıkçası bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Her gün bu konuyla ilgili binlerce anlaşma yapılıyor. 2013 yılında 270 milyar dolar seviyesinde şirket birleşmesi ve satın alma işlemi gerçekleştirilmişti. Geçtiğimiz yıl da bu rakamın üzerine çıkıldı. Satın alma çok önemli bir arena. Satın alma ve birleşme konusu 2015’te daha önemli hale gelecek. Yabancı bir gözlemci olarak dışarıdan bakıldığında Türk ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İşsizlik Türkiye için önemli bir sorun. Türk ekonomisi kırılgan bir yapıya sahip. Ancak şunu söyleyebilirim; Türk ekonomisinde yine de birçok fırsat var. Mesela; İstanbul’da inşa edilen yeni havalimanı. Dünyanın öteki yerlerine geçiş kapısı olacak ve belki de bu sayede İstanbul ve Türkiye genelinde gelişim sağlanacak. Özellikle Boston’dan İstanbul’a gelmenin kolaylığını görünce çok şaşırdım. Karım ve ben uçağa bindik ve uyuduk. Uyandığımızda Prof. Guhan Subramanian kimdir? Prof. Guhan Subramanian, bugüne kadar yaklaşık 150 milyar dolarlık şirket satın almaları konusunda baş danışmanlık yaptı. Harvard Üniversitesi tarihinde hukuk ve işletme alanında ömür boyu profesörlük kürsüsüne sahip ilk ve tek profesör olan Subramanian, müzakerepazarlık alanında dünyadaki en önemli düşünür ve uygulayıcılarından biri olarak kabul ediliyor. Birçok şirkete danışmanlık da yapan Subramanian, aynı zamanda Fortune 500’de yer alan iki şirketin de yönetim kurulunda yer alıyor. Subramanian, Harvard Üniversitesi’nin meşhur “Veliaht Programı”nda müzakere kürsüsü bölüm başkanlığına da yürütüyor. Prof. Prof. Guhan Subramanian, dünyanın en büyük aile şirketlerinin ikinci kuşak temsilcilerine eğitimler veriyor. İstanbul’daydık. Bir sene önce bu mümkün değildi. İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de gerçekleştirilen altyapı yatırımları uzun vadede ekonomik gelişmeye katkı sağlayacak. Özellikle Türkiye ve Brezilya gibi ülkelerde doların değeri arttı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dolardaki artış gelişmekte olan ülkeleri etkiliyor. Bu durum Türkiye’nin de içinde olduğu ülkelerin ihracatını olumsuz etkiledi. Bu durumun kalıcı olduğunu düşünmüyorum. EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 125 SÖYLEŞİ / FRANK HSIUNG Frank Hsiung kimdir? Frank Hsiung: Ülkeniz çok hızlı gelişiyor FOXCONN’un Çin’de 50 milyar dolarlık satın alma bütçesini 10 yıl boyunca yöneten Tayvanlı Frank Hsiung, ülkemiz için şunları söylüyor: “Türkiye çok hızlı bir şekilde hareket ediyor ve gelişiyor.” Ç in’in en büyük özel şirketinin 10 yıl boyunca satın alma konusunda liderliğini üstlenen Foxconn’un Former CPO’su Frank Hsiung, 30 farklı ülkeden yıllık 60 milyar doların üzerinde satın alma işlemini gerçekleştirdi. Hsiung, bu görevi öncesinde IBM’in 15 yıl boyunca Çin ve Tayvan bölgesi Satın Alma Direktörlüğü görevini yürüttü. Satın alma konusunda dünyanın sayılı isimlerinden biri olan Hsiung, Ekovitrin’in sorularını yanıtladı. n Satın alma süreçlerinde en sık karşılaşılan zorluklar nelerdir? Bu süreçler hangi ülkelerde yavaş hangilerinde daha hızlı gerçekleştiriliyor? Bence satın almadaki en büyük aşama, dengeli ve uygun olmayan davranışlardan kaçınmaktır. Mesela çek ve bakiye konusu çok önemli. Satın almada insanların birtakım şeyleri doğru ve yanlış yapmadaki kişisel niteliklerine güvenebilirsiniz. Çalışanlarınız iyi eğitimlilerse birtakım şeyleri doğru yaparlar fakat iyi eğitilmemişlerse hata yapmaya meyillilerdir. Şirket 126 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 kurumsal bir yapıya sahipse; satın alma, kullanıcı, nitelikli insan ve ödeme yapan insanlar ayrı tutulur. Böylece insanlar hatalardan kaçınmak için uzmanlaştıkları alanlar üzerinde çalışabilirler. Gelişmiş ülkelerde durum böyledir. Bu ülkelerin yerleşmiş sistemleri vardır. n Satın alma stratejilerinin büyüme üzerindeki rolü ve etkisi nedir? Türk şirketlerini bu konuda nasıl buluyorsunuz? İlk kez Türkiye’ye geliyorum. Dolayısıyla Türk şirketleri konusunda pek fazla bilgiye sahip olduğumu söyleyemem. Ancak genel olarak şunu söyleyebilirim; satın alma işlemi doğru temeller üzerine oturmadığı takdirde şirketin performansı olumsuz etkilenir. n 10 yıldır Former’ın CPO’su olarak görev yapıyorsunuz. Bugüne kadar gerçekleştirdiğiniz satın alma bütçesinin toplam değeri ne kadar? Bu şirketin sırrıdır, bunu size söyleyemem. Ama büyük bir rakam olduğunu söyleyebilirim. Foxconn, dünyanın en büyük üretim şirketlerinden biri. n ABD’nin dev şirketleri ve bu şirketleri yöneten CPO’lar büyüme karşısında nasıl bir tutum izliyor? Bir şirketin temelleri ne kadar iyi inşa edilmişse, satın alma konusunda da bir o kadar başarılıdır. Satın alma sadece malzemeleri almak değildir. Kaliteli ürün temin edenlerle iyi ilişkiler kurmak ve onların yeterliliklerini iyi anlamak gerekir. İyi bir ürün Foxconn’un Former CPO’su Frank Hsiung, Çin’in en büyük özel şirketinin 10 yıl boyunca Satın Alma konusunda liderliğini yaptı, 30 farklı ülkeden yıllık 60 milyar doların üzerinde satın alma gerçekleştirdi. Bu görevi öncesinde IBM’in 15 yıl boyunca Çin ve Tayvan bölgesi Satın Alma Direktörlüğü görevini yürüttü. Foxconn firması 30 farklı ülkede üretim gerçekleştiren ve yaklaşık 1 milyon 250 bin çalışanı olan dünyanın en büyük elektronik ekipman üreticisi. Frank Hsiung şu anda Çin ve Tayvan’da birçok şirketin CEO ve satın alma direktörüne danışmanlık yapıyor. temin ederken diğerlerinden ayıran özellikleri tespit edip, karşılaştırmasını doğru yapmak lazım. Parçaları zamanında alabiliyor musunuz, pazarlığınızı yaptıktan sonra ürünleri size hemen ulaştırıyorlar mı, bunlar çok önemli. Bu ayrımı yapacak olanlar satın alma görevlileridir. O görevliler de tüm bu durumları iyi analiz etmek için ticaretle, operasyonla ve malzeme üreticisiyle ilgili iyi bir bilgi birikimine sahip olmalı. n Çin ekonomisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Çin, ekonomisi hızla gelişiyor. Fakat bu büyüme yalnızca son 25 yılda gerçekleşti. Çünkü geçmişte dünyaya kapalıydı. 1978’den sonra dünyaya açılmaya başladı. Yavaş yavaş başlayan büyüme, zamanla hızlandı. Şu anda dünyanın en büyük ekonomilerinden biri. Şu bir gerçek ki; çok hızlı büyürseniz, çok fazla para kazanırsınız. Bu önemli bir avantajdır. Ama hava, su kirliliği, kısa sürede her şeyin pahalılaşması ve bunun üzerine oluşan şikayetler ise dezavantajlardır. Bence Çin anladı ki, sadece büyümeye odaklanırsa insanların yaşam kalitesi olumsuz etkilenecek. İlaç çok pahalı, hastane çok pahalı, insanlar sürekli şikayet ediyor. Bu sebeple Çin Hükümeti büyümeyi yavaşlatıyor. Su ve hava kirliliğini, medikal ve eğitim sistemini düzeltebilmek için para harcıyorlar. Tabii yine de gelişim iyi bir seviyede. Geçmişte büyüme yüzde 8.5’ti, şimdi ise yüzde 7. Bu hala çok büyük bir oran. n Çin gelecekte Amerika’nın yerini alabilir mi? Sanmıyorum… Çin’in nüfusu 1.3 milyar, ABD’nin ise 300 milyon. Amerikan vatandaşları, Çin vatandaşlarından daha zengin. Çin hala insanların yaşam koşulları açısından çok geride. Eğitim sistemi de aynı şekilde, Amerika’ya oranla geride kalıyor. Çin’in Amerika’nın seviyesine ulaşabilmesi için 20 ila 40 yıl arasında bir zamana ihtiyacı var. n Türk şirketlerinin yurt dışındaki şirketleri satın alma becerisini nasıl buluyorsunuz? Türkiye çok hızlı bir şekilde büyüyor ve gelişiyor. Tabii ki; Türkiye’nin önünde bazı basamaklar var ve bunları aşması gerekiyor. Bu bir öğrenim sürecidir. Eğer hatalardan kaçınmak isterseniz bir şey öğrenemezsiniz. Denemeli ve öğrenmelisiniz, sonra hedefe ulaşırsınız. EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 127 SÖYLEŞİ / omıd ghamamı Omid Ghamami: Türkiye’nin önünde harika bir yol var “10 sene öncesine kadar kimse Türkiye hakkında konuşmuyordu. Türkiye, bu süreçteki gelişmeler ve yatırımlarla dünyada ilgi çekmeyi başardı. Türkiye’nin önünde harika bir yol var.” P Intel Satın Alma ve Pazarlık Danışman & Eğitmeni Omid Ghamami 2 trilyon dolarlık bütçeyi yönetiyor. 128 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 azarlık Planlamasının Kurucu Babası diye tanınan ve 2 trilyon doları bulan satın almak bütçesini yöneten İran asıllı Amerikalı Omid Ghamami’nin Türkiye üzerine tespitleri ilginç. Şöyle diyor Ghamami: “Açık olarak söylemem gerekirse imalat sektöründe Türkiye’nin önünde harika bir yol var. İmalat çerçevesinde büyüyen bir mevcudiyetiniz bulunuyor. İmalat konusunda büyüme potansiyeliniz mevcut ve bu alanda çok yatırım yapılıyor.” Ghamami’nin, markalaşma ve dünyaya açılmaları konusunda Türk şirketlerine önerisi ise şu: “Türkiye’nin dünyada büyük bir oyuncu olduğuna dair bir tanımlama olmalı. Türk satın alma uzmanları bunu Türkiye’nin ekonomisi hızlı büyüyor. Özellikle tekstil, sanayi, imalat ve inşaat sektörleri dikkat çekiyor. Altyapı konusunda da birçok önemli yatırım yapıldı. Pazarlık Planlamasının Kurucu Babası” denilen Omid Ghamami ile Ekovitrin için çok özel bir söyleşi gerçekleştirdik. imalatla, satın alımla yapabilir.” Ekovitrin’in sorularını yanıtlayan Ghamami, Türk markalarının markalaşmaları ve dünyaya açılmaları ile ilgili önerilerde bulundu. n Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’nin ekonomisi hızlı büyüyor. Özellikle tekstil, sanayi, imalat ve inşaat sektörleri dikkat çekiyor. Altyapı konusunda da birçok önemli yatırım yapıldı. Takip ettiğim kadarıyla yeni projeler de devam ediyor. Asıl konu yapılan bu altyapı harcamalarının kaynağının nasıl sağlandığıdır. Çünkü bu harcamaların ekonomiye etkisi büyük. Faiz oranlarının düşük olması yatırımı teşvik eder ama aynı zamanda kurumsal şirketlerin ve devletin borç oranını yukarı çıkarır. Bu durumun Türk Lirası’nın değerine de etkisi var. Şirket satın almak isteyenlerin ileriyi görmeleri gerekiyor. Satın alma; çözümün nasıl bir parçası haline gelir ve bu olduğu zaman şirketin ekonomik durumu nasıl etkilenir, tüm bunlar iyi analiz edilmeli. n Türkiye’nin ilk 500’de yer alan şirketlerini nasıl buluyorsunuz? Türkiye’de hangi sektörler satın alma ya da şirket birleşmeleri için potansiyel oluşturuyor? Açık olarak söylemem gerekirse Türkiye’nin önünde harika bir yol var. Özellikle imalat sektöründe büyüme potansiyeliniz var. Bu alanda önemli yatırımlar yapılıyor. Yatırım yapıldığı zaman da altyapı büyüyor. Türkiye’de olağanüstü bir büyüme oranı var. Bu olduğu zaman da satın alım departmanları ve satın alım uzmanları ülkedeki gelişmiş düzeyine paralel olarak yatırımlar gerçekleştiriyor. Bu durum Türkiye’ye her alanda olumlu katkı sağlıyor. Bu sadece Türkiye’de değil, gelişmiş her ülkede böyledir; ülke gelişir, satın alma gücü artar ve büyüme hızlanır. Rekabet ortamının da artmasıyla herkes işini daha çok geliştirmeye, daha iyi sistemler kurmaya ve daha iyisini üretmeye çabalar. Yani bir mücadele ortamı oluşur. Ben Türkiye’de de bunun gerçekleştiğini görüyorum. n Karlılık odaklı satın alma stratejileri nasıl oluşturulur? Öncelikle işinizde tutarlı olmanız, tüm süreç ve stratejileri iyi yönetmeniz lazım. Bunu başarmanın da en iyi yolu merkezi satın alma departmanınızdan geçer. Burada önemli olan da satın alma organizasyonlarında birliğin sağlanmasıdır. Çünkü departmanlar arası anlaşmazlık durumlarında gelişim hızı durur, aksamalar yaşanır. Tüm bunlara engel olmak için bir standardınız olmalı, uzman kadrolarınızı ancak bu şekilde verimli kullanabilirsiniz. Verimlilik süreklilikle sağlanır. Yeni kategori ve ticari EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 129 SÖYLEŞİ / omıd ghamamı mal yönetimine odaklı merkezi alım departmanları bu sürekliliği sağladığında ise başarı kaçınılmazdır. n Türk şirketlerine markalaşma ve dünyaya açılmaları için önerileriniz nelerdir? Pazarlama uzmanı değilim ama Türkiye’nin dünyada büyük bir oyuncu olduğunu görüyorum. Mesela 10 sene öncesine kadar kimse Türkiye hakkında konuşmuyordu. Ama bugün herkes Türkiye’yi konuşuyor. Türkiye’nin hem ekonomisi büyüdü, hem de dünya genelinde ilgi çekmeyi başardı. Şu anda da Türkiye’nin önünde daha çok mali kaynak ayırması gereken alanlar var. Ben bunu bir problem olarak görmüyorum, hatta bir fırsat olarak görüyorum. Bu durumun, Türk satın alım uzmanlarının profesyonelliğini ortaya koymaları için olanak olduğunu söyleyebilirim. Bu uzmanlar yatırım zekalarını imalatla ve satın alımla gösterebilirler. Kendi markalarının ismini dünyanın dört bir yanında duyurmak için Türkiye’nin içinde bulunduğu bu yenileşme sürecini olumlu değerlendirmelerini tavsiye ediyorum. Tabii satın alma sürecinin de bir stratejisi olmalı; ‘harcamalarımızı nasıl azaltırırız, borç yükümüz nasıl en aza iner, kendi ülkemizdeki ve dünyadaki ekonomik dengeler içinde nasıl mücadele ederiz?’ tüm bunları iyi hesaplamaları lazım. Bu süreçler iyi hem dış dünyaya açılmak hem de yabancı yatırımcıyı ülkeye çekmek daha kolay hale gelir. 130 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 Şirket satın almak isteyenlerin ileriyi görmeleri gerekiyor. Satın alma; çözümün nasıl bir parçası haline gelir, şirketin ekonomik durumu nasıl etkilenir, tüm bunlar iyi analiz edilmeli. n Doların yükselmesi gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkiliyor? Para biriminin zayıflaması ihracat için iyi ama mal alımları için kötüdür. Türkiye’nin durumunu göz önüne alırsak bir mücadele ortamının olduğunu söyleyebilirim. Doların yükselmesi ile Türkiye merkezli uluslararası şirketler, dışa satım yapanlar kar sağlayacak. Bu şekilde ekonomi de gelişecek. Fakat iç alımlar bu durumdan negatif etkilenir. İthalatın bedeli yukarı çıkar ve enflasyon oluşur. Ayrıca doların bu yükselişinin Türk Lirası bazında bakarsak borçta da olumsuz bir etkisi vardır. Para birimi yüksek olan yabancı bir ülkeye borcunuz varsa, ödemeyi yapmak için daha fazla Türk Lirası gerekecek. Yani bu yönleri dikkate alınca düşük para biriminin ihracatta olumlu da olsa dışa borç ödeme ve ithalatta olumsuz bir etki yarattığı söylenebilir. n Önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde hangi sektörler öne çıkacak ve dünya piyasasını etkileyecek? İnternet üzerindeki bilgi yönetimi ve bilgi teknolojisi sektörleri mevcudiyetlerini artıracaklar. Satın almada da daha çok data analizi sağlayan sofistike sistemler göreceksiniz. Aynı şekilde şirketlerin içinde daha çok bilgi teknolojisi yatırımlarını göreceğiz ve dünya çapında internet temelli teknoloji servislerinin büyümesi hız kazanacak. Çekirdek fonksiyonlar artacak, araştırma, geliştirme ve satış gibi departmanların ileride daha da önem kazanacağını düşünüyorum. Bununla birlikte düşük maliyetleri ülkelerin son dönemlerde atağa geçtiği ve büyük bir değişim ve gelişim sürecine girdiğini gözlemiyoruz. Mesela Hindistan, Vietnam, Kostarika… Bir zamanlar düşük bütçeli bir coğrafya olarak kabul edilen bu ülkelerin artık öyle olmadığını görüyoruz. Önümüzdeki 15-20 yıllık sürede bu tip ülkelerin sayısı çoğalacak ve dünya genelinde bu ülkelere yönelik teknoloji yatırımı da artacak. Kısacası düşük maliyetli ülkelerin hızlı değiştiğini ve kalkındığını göreceğiz. n Günümüzde dünya markaları oluşturmak çok zor. Büyük yatırımlar gerektiriyor. Mevcut markaları satın almak sizce daha mı akıllıca? Bir marka yaratmak zordur. Markanın öz sermayesini bulmak, belli bir tüketici algısı oluşturmak ve pazarlama tekniği geliştirmek gerekir. Markanızı hangi lokasyonda, hangi noktalarda halka açacaksınız, müşteri portföyünüzü nasıl oluşturacaksınız, yasal prosedürleri nasıl uygulayacaksınız… Bunlar cevaplanması gereken sorular. Bu açıdan yeni bir marka oluşturmanın Ülkelerin para birimleri o ülkedeki sermaye değerini gösterir. Amerikan Doları’nın sürekli değer kazandığını görüyoruz. Amerika’da istihdam her geçen gün daha iyi hale geliyor. riskli olduğunu söyleyebilirim. Ama eğer gerçekten iyi bir yatırımcıysanız, teknolojik altyapınız varsa, piyasaya hakimseniz, geleceği ve rekabet ortamını iyi analiz edebiliyorsanız yeni bir marka yaratmak fikri aslında var olan bir markayı satın almaktan daha mantıklı. Sıfırdan başlarsınız, marka çizginizi, misyonunuzu kendiniz belirlersiniz. Mesela Google bir anda piyasaya dahil oldu ve sektöründe mutlak bir hakimiyet kurdu. Ama tabii bu girişimcilik becerilerinizle yakından ilgili. Bu yetileriniz yoksa hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Öte yandan var olan bir markayı satın almak; piyasa araştırmasını iyi yaptıysanız daha stabil, daha akla yatkın gelebilir. Halihazırda halk tabanında belirli bir algısı olan bir markadan bahsediyoruz. Üzerine bir şey eklemeniz gerekmez. Markanın her aşaması standart olarak size sunulur, siz ise sadece ARGE çalışmalarınızı yapar ve işin maddi kısmını düşünürsünüz. Burada da dikkat edilmesi gereken en önemli husus, satın alacağınız markanın imajını iyi araştırmak. Marka güvenilir mi, müşteri algısı ne durumda? Tüm bunları iyi analiz ederseniz, ileride istenmeyen sorunlar da yaşamazsınız. EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 131 SÖYLEŞİ / omıd ghamamı Omid Ghamami kimdir? Global anlamda ekonomi çok değişken Bir ülke ya da bir bölge seçip ‘sonsuza kadar güçlü olacak’ demek çok zor. Çünkü bu durum her an değişebilir. n Gelecekte hangi ülkeler ekonomik açıdan öne çıkacak? Bir ülkenin yalnızca gelişimine değil gelişimini nasıl sağladığına da bakmalısınız. Mesela bir ülke muazzam bir borç harcamasıyla gelişiyorsa bu endişe verici bir durumdur. Yani ülkelerin gelişmiş düzeyine bakarken borç oranlarını da göz önünde bulundurmalısınız. Aynı şekilde işsizlik seviyesin, enflasyon seviyesi de ülkedeki gelişmişlik hakkında fikir verir. Ülkelerin para birimleri o ülkedeki sermaye değerini gösterir. 132 EKOVİTRİN HAZİRAN 2015 Mesela Amerikan Doları’nın sürekli değer kazandığını görüyoruz, neden? Çünkü Amerika’da istihdam her geçen gün daha iyi hale geliyor, enflasyon düşük… Buna nazaran Avrupa Birliği zayıflamaya başladı ve bazı ülkelerinin ciddi borç problemleri var. Mesela Çin’e bakın, para birimini askıya aldı. Yani kısaca global anlamda ekonomik konjonktür çok değişken… Bir ülke seçip, bir bölge seçip ‘bu sonsuza kadar güçlü olacak’ demek çok zor çünkü bu durum her an değişebilir. Düşünün ki Omid Ghamami, 8 yıllık Intel firması Global Satın Alma Müdürlüğü sonrasında şu anda Fortune 500 firmalarının satın alma danışmanlığını yapıyor. Danışmanlık yaptığı şirketlerin toplam satın alma bütçeleri yaklaşık 2 trilyon dolar seviyesinde. Satın almada yaptığı paradigma değişiklikleri ve stratejik öğretileri ile bilinen Ghamami, Amerikan eyaletlerinin satın alma liderlerine yılda bir kez strateji danışmanlığı yapıyor. Ghamami’ye Intel tarafından “pazarlık planlamasının kurucu babası” unvanı verildi. Japonya kadar güçlü bir ekonomi bile uzun bir süre durgun kaldı. Keza ABD’nin 6 sene öncesine kadar 12 trilyon dolar borcu vardı. Şimdi bu borç 18 trilyon dolara çıktı. Yani ekonomik gelişimine rağmen büyük oranda borç fonu var. Şu anda kimin güçlü olduğuna bilmek isterseniz, rakamlara bakarak bir sonuç çıkarabilirsiniz. Ama geleceği kestirmek gerçekten zor. Yine de bir ülkenin gelişmişlik oranı için en iyi göstergenin o ülkenin para biriminin değeri olduğunu vurgulamak istiyorum.