pdf - WINGS

Transkript

pdf - WINGS
Paris
Paris’i anlat anlat bitmez de, klişelerden uzak, Paris’i Paris gibi anlatabilmek
mümkün mü? Eğer sadece yaşayarak ve hissedilerek anlaşılacak bazı şeyler
varsa, Paris kesinlikle bunlardan biri. Kim bilir kaç kere Paris başlıklı bir
yazının altında Eiffel Kulesi’ni gördünüz. Ya da Louvre’un piramidini, Arc
de Triomph’u, Pont Neuf’ü… Ama iş Paris’e gelince bunların hepsi yanıltıcı
olabilir.
Paris ışıklarını ve şehrin panoramasını ilk kez kendi gözlerinizle
gördüğünüzde tüm o bilindik fotoğrafların ne kadar yetersiz olduğunu fark
edeceksiniz. Paris insanı öyle bir seferle de bırakmaz. Bir kere Sacré
Coeur’ü, Notre Dame’ı görmeye, Versaille’da dolaşmaya, öbüründe
‘café’leri, kitapçıları keşfetmeye, cinematheque’de film izlemeye, başka bir
seferinde de Champs-Elysées’de alışveriş yapmaya, Disney’e ve Paris
çevresindeki bahçeleri keşfetmeye…
Bütün bu seçenekler gözünüzü korkutmasın. Siz sadece nasıl bir Paris
deneyimi istediğinize karar verin. Kalınacak yerleri ve şehrin en popüler
mekânlarını biz sizin için bir araya getirdik.
>>NEREDE KALMALI?
Paris, her yola çıkmaya hazırlanan gezgin için ilk sıralarda yer alan bir
durak. Kimileri için asla vazgeçilemeyen, tekrar tekrar keşfedilen bir şehir.
Paris de bu aşkı karşılıksız bırakmıyor ve ziyaretçilerine binlerce otelle
kucak açıyor. Birinci ve sekizinci bölgelerdeki Hotel de Crillon, Plaza
1
Paris
Athénée, Le Meurice, Le Bristol, Hotel de Vendôme ve Hotel George V gibi
pek çok ünlü otel, Paris’in merkezinde, şehrin çatılarına ve Eiffel’e nazır
konaklama imkânı sunuyor. Kimilerini filmlerden ve dizilerden de
tanıdığımız bu oteller, Paris’in artık klasikleşmiş otelleri. Daha yeni ve
‘trendy’ oteller arayanlara bizim önerilerimiz şöyle:
En İyiler
 Le Burgundy: Genç bir otel olmasına rağmen, kısa zamanda bir Paris
klasiği haline geldi. Yarıştığı efsane klasiklere nazaran stili çok daha
modern. Odaların minimalist dekorunda beyazın hakimiyeti söz
konusu. Ortak alanlarda ise mermer malzeme ve neo-klasik desenli
kumaşlar kullanılmış. Ayrıca, bir zamanlar Baudelaire’in bu binanın
sakinlerinden olduğu iddia ediliyor. Bu nedenle, otelin barının
tavanını, Les Fleurs du Mal’den esinlenen bir çalışma süslüyor.
 Hotel Daniel: Champs-Elysées’de ikamet eden otellerin içinde belki
de en ilginç olanı. Klasik doğu halıları ve elde boyanmış rustik desenli
duvar kâğıtları bir arada kullanılmış. Otelin karmaşadan uzak, son
derece minimalist ve dingin bir yapısı var. Keskin modern hatlardan
özellikle kaçınılmış. Bu da ziyaretçilere, daha nostaljik bir Paris
deneyimi yaşatıyor. Önceden talepte bulunan ziyaretçiler için, otelin
şehir manzaralı çatısı kapatılıyor ve özel bir piknik düzenleniyor.
 The Saint James: Geniş bahçesi ve şatomsu binasıyla şehrin
dışındaymış gibi bir izlenim yaratsa da, aslında 16. bölgede, metroya
yürüme mesafesinde merkezi bir otel. Geniş ve konforlu banyoları ve
2
Paris
bahçe içindeki masalarıyla Paris’in merkezindeyken, ‘campagne’da
hissi uyandırıyor. Koridorların ve odaların iç tasarımında birbirinden
alakasız akımların uygulandığı göze çarpıyor. Dolayısıyla otelin her
misafirinin otelle ilgili izlenimi farklı.
 Hotel Gabriel: Paris’teki pek çok otelden farklı olarak hiçbir
romantizm vaadinde bulunmuyor! Rahatlatıcı ve zen bir ortam
yaratılmış. Her köşesine beyazın dokunduğu otelin odaları da kendi
içinde birer ufak spa gibi. Organik yiyecekler ve organik
malzemelerden üretilmiş detoks banyo ürünleri servis ediliyor. Şehrin
‘hip’ galerilerine, butik modacılarına ve moda restoranlara ev sahipliği
yapan Le Marais’de bulunan otel, konumu dolayısıyla da oldukça
cezbedici.
 Kube Hotel: Montmartre’da bulunan otel, hem tasarımıyla hem de
mekân kullanım biçimiyle fütüristik bir tasarıma sahip. Dikkatli
bakıldığında ise, Paris’in tarihi dokusunu yansıtan retro detaylar
görülüyor. Buz mavisi ışıklar, pleksiglas küpler ve sesin kaynağının
anlaşılmasını engelleyen sistemiyle burası, gelecekten günümüze
ışınlanmış buzla kaplı bir mekân gibi. Otel, aynı zamanda bünyesinde,
Paris’in ilk buz barını barındırıyor. Isısı her zaman -10 derecede
tutulan barda, donmuş retro mobilyaların bulunması, zaman algısını
iyiden iyiye bozuyor.
Bunlara Da Bakmaya Değer
3
Paris
 La Maison Champs-Elysees: Paris’in en yeni tasarımlı otellerinden.
Otelin bulunduğu bina 19. yüzyılda Rivoli düşesi için yapılmış bir
malikâne. 8. bölgedeki merkezi lokasyonu avantaj sağlıyor. Ancak en
önemli özelliği ünlü modacı Martin Margiela tarafından dekore
edilmiş olması. Kimi mekânlarda beyazı, kimilerinde de siyahın
tonlarını kullanan Margiela tam bir sanat eseri yaratmış denebilir.
 Mama Shelter: Paris’in en genç ve deyim yerindeyse ‘hip’ oteli.
Modern ve sıradışı tasarımıyla ön plana çıkıyor. Odaların duvarlarında
koyu renkler, banyolarda tersine beyaz kullanılmış. Odalarda dolap
yerine açık raflar tercih edilmiş. Televizyon yerine de hem TV, hem
DVD oynatıcı, hem de bilgisayar işlevi gören klavyeli ve kumandalı
24 ekran iMac’ler konmuş. Tek kusuru 20. bölgede olması… Şehir
merkezine uzaklığı şimdilik can sıkıcı gibi gözükse de, 20. bölgedeki
değişime tanıklık etmek hiç de fena bir fikir değil. Zira bu bölge, New
York’un Meatpacking Bölgesi’ne benzer bir değişimden geçme
yolunda.
 Jules & Jim: Burası da Centre Pompidou yakınlarında bir tasarım
harikası. Çok genç ve dinamik bir tasarımı var. Modernizmin mekân
algısıyla, retro akımını çok başarılı bir şekilde harmanlamışlar.
Malzeme olarak ahşap ve cam, renk olarak da toprak tonları ağırlıklı
olarak kullanılmış. 8 katlı binanın üst katlarından geniş bir Paris
panoraması görülüyor. Oda tiplerine de ‘Jules’, ‘Jim’ ve ‘Sous Les
Toits’ (çatıların altında) gibi sempatik isimler verilmiş.
 Hotel Thérèse & Hotel Récamier: Palais Royal ve Saint Honoré’ye
iki adımlık mesafedeki 3 yıldızlı bu Parislinin servisinden memnun
4
Paris
kalacağınıza
eminiz.
Kendi
kütüphanenizdeymişsiniz gibi
hissedeceğiniz oturma bölümü, şarap mahzenine yerleşmiş kahvaltı
salonu ve Paris’in dört bir köşesinde neler olup bittiğini sizin adınıza
takip eden konsierj servisi ile Paris’teki ikinci adresiniz olmaya aday!
Kardeşi Hotel Récamier ise aynı çizgide olup “Fitness salonu
muhakkak olsun; küçük olsun, benim olsun ama muhakkak olsun!”
diyenler için doğru seçenek…
>>NEREDE YEMELİ?
Öğle Durakları – Brasserie & Bistro’lar
 La Fontaine de Mars: Paris’in en eski ve en stil sahibi
brasserie’lerinden biri. 1908’den beri aynı adreste hizmet veriyor.
Haftanın her günü açık olan mekân, kırmızı beyaz kareli masa
örtüleriyle Fransız bir anneannenin evi rahatlığında ve lezzetinde. Bu
mütevazı ve samimi mekânı en son tercih eden isimler arasında
Obama’lar olduğunu da ekleyelim.
 Bistro Volnay: Burası modern Fransız bistrosu’nun sözlükteki
karşılığı. Tarzıyla Paris ahalisinin de gözde mekânı haline gelmiş.
200’ün üzerinde şarap seçeneğiyle, bir Paris gezisinin olmazsa olmazı.
 La Cigale Recamier: Saint-Germain-des-Prés semtinde, Paris’in en
iyi suflelerini yapan, klasik bir Fransız bistrosu. Sade dekorasyonuyla,
sıcak ve ev hissi veren bir ortam sunuyor. Cumartesi günleri şehrin
yerlilerinin akınına uğruyor. Öğlen 12:00’dan 14.30’a, akşam
5
Paris
19.30’dan 22.30’a kadar servis veren mekân, Pazar günleri kapalı
oluyor.
Akşam Yemeği İçin
 Les Tablettes: Buranın Paris yemek kültüründe uzun süredir
ayrıcalıklı bir yeri var. Bugüne kadar birkaç kez dekorasyonunu
değiştirmiş, kendini yenilemiş bir yer. Şu sıralar tahta tavanı ve
turuncunun açık tonlarını bir arada kullanan mekânın değişmeyen
özelliği ise müdavimleri. Bugüne kadar Chagall, Malraux, Katharine
Hepburn gibi isimlerin tercih ettiği mekân, küçük ama lezzetli
menüsüyle
Paris’in
en
iyi
restoranlarından
biri
olarak
değerlendiriliyor.
 Les Editeurs: Farklı, sıcak ve şık dekorasyonuyla misafirlerine özel
bir deneyim yaşatıyor. Kafe, restoran, bar ve hatta kütüphane özelliği
taşıyan Les Editeurs, 5000’den fazla kitabı raflarında sergiliyor ve
okunmaya sunuyor. Menüsü, Fransız mutfağının klasik örneklerinden
bir seçki sunuyor. Yemek sonrası tatlıya mutlaka yer bırakmalı. Zira
orman meyveli milföyün tadı unutulmaz. Odeon - Saint-Germain
arasında bulunan mekân haftanın 7 günü hizmet veriyor.
 L’Avenue: Gastronomi ve otelcilik konusunda öncü olan Costes
grubuna ait mekân, Avenue Montaigne’in yıldızı olmayı uzun süredir
sürdürüyor. Bordo rengin hâkim olduğu dekorasyonda küçük masalar,
alçak koltuklar dikkat çekiyor. Menüsünde Fransız mutfağına ait
lezzetli seçenekler sunuluyor. Seçkin bir ortamda öğle yemeği yemek
6
Paris
için oturulduğunda etraftaki masalarda ünlü simalara rastlamak
mümkün.
 Le Dame de Pic: Fransız mutfağının en bilinen isimlerinden AnneSophie Pic, uzun zamandır beklenen Paris restoranını açtı. Hem de ne
açılış! ‘Masaya gelen her yemek önce seyredilir, sonra koklanır, sonra
tadılır, son olarak da yenir’ felsefesinden yola çıkarak, menülerini
oluştururken Takasago'nun parfümcüsü Philippe Bousseton ile el ele
vermiş ve her yemeğin sizi bir iç çekişinizle bambaşka bir yolculuğa
çıkarmanın yolunu bulmuş!
 Rech: İsmini aldığı Adrien Rech tarafından kurulmuş olan Rech,
dünyaca ünlü şef Alain Ducasse’ın dokunuşlarıyla orijinali korunarak
daha modern ve şık bir balık restoranı haline getirilmiş. Çeşitli deniz
mahsüllerinden ve özel soslarla hazırlanmış balıklardan oluşan bir
menüye sahip. Rech’in meşhur camembert peyniri ve deniz kestaneli
carpaccio’su en favori yemekler arasında.
Tatlı Atıştırmalıklar
 Pierre Hermé Boutique: Paris’te keşfedilecek bir sürü lezzet var.
Bunlardan en özeli Pierre Hermé’nin Saint-Germain-des-Pres’deki
pastanesi. Kendisi pastacılığın Picasso’su olarak adlandırılıyor. Farklı
parfümlerle yaptığı makaronlar ve pastalardan yemek gerçekten de
müthiş bir deneyim.
 Popelini: İtalyan pastacılığına farklı bir yorum getiren Lauren
Koumetz, Le Marais’de açtığı küçük dükkânında makaron literatürüne
7
Paris
meydan okuyor! Farklı parfümlerle ve özel kremasıyla hazırladığı
‘choux’lar alışılmışın dışına çıkıyor. Günün spesiyalitesi de Lauren’in
o günkü yaratıcılığının eseri oluyor.
 Berthillon: Burası, Seine Nehri’nin tam ortasında, turistlerden uzak
bir noktada pek çok kişinin hayal gücünü ve damak zevkini farklı
boyutlara taşıyan küçücük bir dondurmacı. 40’a yakın lezzetteki
dondurmalarının önündeki sıranın gözünüzü korkutmasına izin
vermeyin; son pişmanlık fayda etmez. Berthillon Temmuz sonundan
Eylül başına kadar kapalı.
 Angelina: İşte sıcak çikolata sevenlerin cenneti. Sadece onların mı?
Değil tabii ki... Kalori saymaktan vazgeçen, direnmenin kimseye
faydası olmadığını kabullenen herkesin cenneti. Krema ve vanilya
kokulu kestane püresinin içinden fışkırdığı dev bezeleri görünce zaten
en dayanıklılarımızın dahi kalkanları inecektir.
 Sadaharu Aoki: Parislilerin dudaklarına tuzlu tereyağıyla pişirilmiş
karamelli tart değdiğinden beri efsaneye dönüşen Aoki o zamandan
beri her uğrayanı çılgına çevirmeye devam ediyor. Uzakdoğu’dan
gelme dokunuşlarıyla ortaya alışılmadık tatlar çıkaran Aoki’ye
düşerse yolunuz yeşil çaylı milföylerini mutlaka deneyin.
>>GECE KUŞLARINA
Gündüz pastaneleri ve brasserileri dolup taşan Paris’in, güneş battıktan
sonra, gece kulüpleri kalabalıkların akınına uğruyor.
8
Paris
 Mathi’s: Paris’in en yeni gece kulüplerinden biri olan Mathi’s,
paparazzileri uzak tutma becerisiyle kısa sürede ünlülerin çok tercih
ettiği bir mekân haline gelmiş. Bugüne kadar Isabelle Adjani’den Karl
Lagerfeld’e
pek
çok
ismin
burada
boy
gösterdiği
yazıldı.
Eleştirmenlerin de övmeye doyamadığı mekân, uzun yıllar isminden
söz ettirecek gibi görünüyor.
 Pershing Hall: Daha samimi bir ortamda, lezzetli kokteyller denemek
isteyenlere önerimiz Pershing Hall. Hotel Pershing Hall’un girişindeki
kare avluda hizmet veren restoran, bar ve lounge, şehrin popüler
mekânlarından. Cam tavanı, bahçesi ve ışıklandırması, buraya oldukça
etkileyici bir atmosfer kazandırmış. Romantik akşam yemekleri veya
arkadaşlar arasında geçirilecek bir gece için tavsiye ediliyor. Ancak,
esas olarak yemek sonrası saatlerde, barının popüler bir mekân haline
geldiğini eklemekte fayda var.
 Club Matignon: Döşemelerin siyah, dekorasyon altın rengi olduğu
kulüp, ismini bulunduğu cadde Avenue Matignon’dan alıyor. Paris
çatılarıyla etkileyici ve ışıklı bir manzara sunan mekân, hareketli bir
gece geçirmek için, uluslararası yüksek sosyete tarafından tercih
ediliyor.
 ‘Parizyen’ Eğlence Alternatifleri: Klasik bir Paris gece hayatı
deneyimlemek isteyenler, Moulin Rouge, Paradis Latin, Lido ve Chez
Michou isimli mekânlardan birini de tercih edebilirler. Ancak buralara
gitmeden önce bilet almakta fayda var. Bilete genelde bir içki dâhil
oluyor. Yemek servisi de bulunmasına rağmen daha çok yemek
sonrası aktiviteleri için tercih ediliyorlar. Abartılı kostümlerin
9
Paris
kullanıldığı kabare şovlarıyla, bu mekânlar, geleneksel Paris gece
hayatını devam ettiriyorlar.
>>YA BAŞKA?
Alışveriş
 Colette: Modanın başkenti Paris, alışverişin de cenneti. Şehirle
bütünleşmiş olan ve dünya jet setinin uğrak mekânlarının bulunduğu
Avenue Montaigne ve Faubourg Saint-Honoré caddelerinde tüm lüks
markaların mağazalarını bulmak mümkün. Bunlar arasında Paris’in
uzun zamandır en ‘cool’ mağazası olma özelliğini taşıyan Colette’i
ziyaret etmek şart.
 Le Marais: Bir süredir popülerliği artan semtlerden biri olan Le
Marais, özellikle Pazar günlerini keyifle geçirmek, alışveriş yapıp
lezzetli bir öğle yemeği yemek ya da akşamüstü içkisi içmek için
gidilmesi gereken bir yer. Fransız markalarının ve tasarımcıların daha
yoğun olduğu Le Marais sokakları, yenilikleri keşfetmek için
yaratılmış.
 Merci: Çok daha farklı bir alışveriş konseptine hazırsanız, size
önerimiz Merci. Buraya uğramadan alışverişe başlarsanız, dönüşte
bavulunuza sığmayabilirsiniz. 2009’da Marais’de açılan 1500 m2’lik
bir alana kurulu bu mağaza, vintage ve tasarım giyimin en önemli
durağı. Sadece giyimle sınırlı kalmayan mağaza, ev eşyaları ve kitaba
kadar pek çok türde ürünü bir arada sunan büyük bir konsept mağaza.
10
Paris
 Anouschka: Alışveriş etmeseniz bile 1920’lerden, 80’lere, 90’lara
uzanan bir moda müzesi gibi gezilmesi gereken bir mağaza. Bir
zamanlar mankenlik yapan sahibinin, çeşitli şehirlerden, kendi
zevkine göre derlediği bu koleksiyon kesinlikle görülmeye değer.
 7L: Ünlü modacı Karl Lagerfeld, elektronik baskıların giderek
yayıldığı bir çağda, kitapların daha da estetik, daha da göz alıcı olması
gerektiğini, kitap basımının da bir sanat olduğunu savunuyor. Ve
kendi kurduğu yayınevinden çıkan kitapları, yine kendi kitabevinde
satışa sunuyor. 7L, 7. bölgedeki dükkânında sanat, moda, mimari ve
tasarım üzerine butik bir kitap seçkisi sunuyor.
 Kitabevleri: Eğer gerçek bir kitap kurduysanız 7L sizi pek
kesmeyecektir. Bu durumda, Shakespeare & Co. ve Page 189’e bir
göz atmalısınız.
Müzeler
Paris’te pek çok müze, hem binalarının mimari özellikleri hem de
barındırdıkları koleksiyonlar ve eserlerle dünya kültürel mirasının hatırı
sayılır bir bölümüne ev sahipliği yapıyor. Bunlardan Louvre, Grand Palais,
Musée d’Orsay, Petit Palais, Musée Rodin ve Centre George Pompidou ilk
etapta akla gelenler.
 Musée Nissim de Camondo: Yukarıda saydığımız örneklerden farklı
olarak, bünyesinde daha çok mobilya ve dekorasyon objelerini
barındırıyor. Parc Monceau kenarındaki bu 18. yüzyıl malikânesinde
11
Paris
sergilenen mobilya ve objeler, dönemin mekân kullanım algısını
yansıtıyor.
 Quai Branly: Quai Branly, Paris’in genç müzelerinden. Afrika ve
Asya’nın yerel kültürü ve sanatı üzerine etnografik bir müze. Geniş
koleksiyonunun yanı sıra, dönemlik sergiler de ziyarete açılıyor.
Müze, ev sahipliği yaptığı konserler ve film gösterimleriyle de
adından söz ettiriyor. Kütüphanesi ve eğitimleri takibe değer. Gün
geçtikçe daha da çok tanınan bu müzeyi mutlaka rotanıza ekleyin.
Paris müzeleri çoğunlukla haftanın her günü açık olmakla beraber, Pazartesi
günleri kapalı olanları da var. Ayrıca açılış ve kapanış saatleri gününe göre
değişebiliyor. Planlarınızı yaparken bu ayrıntıyı göz önünde bulundurmanızı
öneririz.
Gitmeden Göz Atılacaklar
 ‘2 Days in Paris’: Paris’e gitmeden önce mutlaka izlenmesi gereken
bir film. Film New York’ta yaşayan Fransız bir kadının Fransızca
bilmeyen kocasıyla Paris’te yaşayan ailesini ziyaret edişini anlatıyor.
Filmin, bu çift üzerinden Paris’in nabzını tuttuğunu söylersek abartmış
olmayız.
 ‘Paris, je t’aime’: Paris’in her köşesiyle ilgili bir şeyler görmek ve
ufak hikâyeler duymak isteyenlere tavsiye edilir.
 ‘Amelie’ ve ‘Midnight in Paris’: Her iki filmi de izleyin ama Paris’e
gitmeden önce değil seyahatinizden dönünce izleyin. Çünkü bu iki
12
Paris
film, Paris’i olduğundan daha masalsı ve büyüleyici gösterme
eğiliminde. Beklentilerinizi seyahat öncesinde gerçekçi bir seviyede
tutmanızda fayda var.
 ‘Books, Baguettes and Bedbugs’: Jeremy Mercer, adı geçen
kitabında,
Paris’in
tarihi
kitapçılarından
Shakespeare
and
Company’nin ve etrafında toplanan büyük yazarların ayak izlerini
takip ederek Paris’e gelişini ve artık Le Mistral olan kitabevinin 80’lik
sahibi George’u anlatıyor. Kitap maalesef henüz Türkçeye çevrilmedi,
ancak İngilizce okumak isteyenler kitabı rahatlıkla bulabilirler.
Müzik
Zaz dışında Fransız müzisyenleri keşfetmek isteyenler de Paris Combo,
Charlotte Gainsbourg, Noir Désir veya Danny Brillant gibi isimleri
denemeliler.
Aman Aman!
Herhangi biriyle konuşmaya başlamadan önce “Bonjour”unuzu eksik
etmeyin. Konuşmaya bu şekilde başlamaya çok önem veriyorlar. Karşılıklı
merhabalaşmadan konuşmaya başlamayı kabalık sayıyorlar.
Ne olur ne olmaz, otelin konsierj servisinin numarasını kaydedin.
13
Paris
Henüz yapmadıysanız Seine Nehri’ni bir de bateaux-mouche ile gezin.
Turistik ama hoş bir deneyim. Akşam yemekli olan versiyonu da oldukça
keyifli oluyor.
Bir özellik belirtmeden kahve istediğinizde espresso gelecektir. Sütlü kahve
için café creme diyebilirsiniz.
Sıkıcı Bilgiler
Paris’te taksi bulmak çok kolay değil. Taksilere bahşiş bırakmaya gerek yok.
Çoğunlukla öne yolcu almadıkları için en fazla üç kişi binebiliyor ve bagaj
için de ekstra ücret alabiliyorlar. Taksimetre 2.20€’dan açılıyor.
Charles de Gaulle’den ve şehir merkezine taksiyle gitmek 35-40 dakika ve
€50, trenle 45 dakika ve 9,25€ tutuyor. Orly Havaalanı’ndan ise geliş 35€.
Metroya binecek olursanız, değerli eşyalarınıza dikkat etmenizi öneririz.
Bisiklet sistemine genel olarak Vélib deniyor. Her 300 metrede bir park var.
Günlüğü 1€’ya veya haftalığı 5€’ya bisiklet kiralanabilir.
Pek çok müzede geçerli olan Museum Pass’in 2-4-6 günlük seçeneklerin
fiyatları 39-54-69€. Belirtilen günler içinde istediğiniz yere istediğiniz kadar
gidebiliyorsunuz. Ayrıca size bir de şehrin gezilip görülesi yerlerinin işaretli
olduğu bir harita veriliyor.
14
Paris
Restoranlarda hesaba servis ücreti dâhil ediliyor. Yine de birkaç Avro
bırakmak hoş olabilir.
Telefon numaraları 01 ile, cep telefonları 06 ile başlıyor. Acil durumlarda
112’yi arayın.
15

Benzer belgeler

burada o günler - Hôtel Bachaumont

burada o günler - Hôtel Bachaumont de en ilginç olanı. Klasik doğu halıları ve elde boyanmış rustik desenli duvar kâğıtları bir arada kullanılmış. Otelin karmaşadan uzak, son derece minimalist ve dingin bir yapısı var. Keskin modern...

Detaylı

pdf - WINGS

pdf - WINGS Stokholm’üne fırlatılmış gibi bir hali var. Gün içinde kahvaltı ve akşamüstü çayı için gelinebilecek bir yer. Akşam da Uzakdoğu yemekleri tatmak ve geceyi şarap menüsünü keşfederek uzatmak için hoş...

Detaylı