Nükleer santral istemiyoruz

Transkript

Nükleer santral istemiyoruz
YIL: 1 SAYI: 109
20 YKR
28 NÝSAN 2006 CUMA
‘Hey Tekstil’in
temeli atýldý
“Hey Tekstil” Hacýbektaþ'a yapmayý
planladýðý tekstil fabrikasýnýn temelini
attý. Çilehane'nin karþýsýna yapýlmasý
düþünülen fabrikanýn temel harfiyat
çalýþmalarý devam ediyor. Hey
Tekstil'in sahibi Süreyya Bektaþ'ýn
Hacýbektaþ'a yaptýrdýðý fabrikada 500
kiþinin çalýþacaðý bildirildi.
Þakir Þenol
[email protected]
Çadýr Toplumu
Çadýr zorunlu hallerde insanlarýn
sýðýnmasý için uydurduklarý bir sýðýnma
yeridir. Bað ve bahçelerimizde güneþten
korunmak için yapýlan gölgeliðe de alaçýk
deriz. Son günlerde pazar yerimizde, çadýr
görüntülerinden kurtuluyoruz þükür. Ancak
bu gidiþle düðün ve cenazelerimizde
kurulan çadýr geleneðinden zor kurtulacaðýz
gibi.Çadýr kurulmasýndan sonra ses
cihazlarý ve elektronik metalik müzik
kurulur.Ýnsan kulaðý ve ruhuna kast
edercesine hiçbir ses ölçümüne gerek
duyulmadan çalgý alemi baþlar.
Hollanda tarafýndan her yýl geleneksel olarak
düzenlenen ve her yýl farklý bir ülkede yapýlan
“Dünya Çocuk Festivali” nin bu yýl Nevþehir'in
Ürgüp Ýlçesi'nde gerçekleþtirileceði bildirildi.
Alçýsý ihraç
ediliyor
‘Nükleer santral
istemiyoruz’
Çernobil faciasýnýn 20.
yýl dönümünde
Anýtpark’ ta toplanan
Nükleer Karþýtý
Platform, oluþturduðu
insan zinciriyle Enerji
ve Tabii Kaynaklar
Bakanlýðý önüne
sloganlar eþliðinde
yürüdü.
Alman milletvekili
Nevþehir'de
'Hayvanlar
eðlence unsuru
olamaz'
Alevi Örgütleri
ve Törenler
Yüzyýllardýr halka siyasal nedenlerle
oluþturulan zihinsel alt yapý bu tür
romanlarýn pazarlanmasý için uygun bir
zemin sunmaktadýr. Yazarlarýmýza da
Batýlý yazarlarýn yazdýðý bazý romanlardan
bazý bölümleri tercüme ederek yazmak
kalmaktadýr. Türkiye ile baðýntýsýný ise
aralara koyduklarý tasavvufi kimi söz ve
þiir parçalarý ile kapatmaya
çalýþmaktadýrlar. Asýl acý ve düþündürücü
olan ise hangi koþullarda ve ne için
yazýldýðý belli olan bu çalýþmalarý kimi
bilimsel eserlerin Bektaþiliði
Türkiye'nin en önemli el sanatlarý
merkezlerinden biri olan Nevþehir'in Avanos
Ýlçesi'nde alçý kalýplarla yöre topraðýndan
yapýlan çanak tavuk ve horozlar çok sayýda
ülkeye ihraç ediliyor.
Almanya Hýristiyan Demokrat Partisi Milletvekili
ve Hukuk Ýþleri sözcüsü Jürgen Gehb, Nevþehir'e
gelerek, Almanya Baþbakaný Merkel'in Türkiye'ye
bakýþ açýsýnýn dostça olduðunu belirtti.
Mustafa
Özcivan
1992 yýlýndan beri alevi örgütlenmelerinin
içerisindeyim, 2 Temmuz 1993te Pirsultan
Abdal Anma Etkinlikleri anýnda Sivas’ta gerici
ve cumhuriyet karþýtý yobazlarca 37 can
yakýlarak katledilmiþ, buna tepki olarak
aleviler dernek ve vakýf düzeyinde yurt içinde
ve yurt dýþýnda örgütlenmeleri yogunluk
kazanmýþtý. Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen
karanlýk güçler Alevileri provake etmek için
mart 1995 te tekrar düðmeye bastýlar ve gazi
mahallesinde ve Ümraniye de meydana gelen
olaylarda onlarca alevi yurttaþýmýz hayatýný
kaybetmiþtir.
Geleneksel
Çocuk Festivali
deðerlendirmek için kaynak olarak
kullanýlmasýdýr.
Cumhuriyetten kýsa süre önce ve ondan
sonra kaleme alýnan bu çalýþmalarýn hedef
tahtasýnda sadece Aleviliðin olduðunu
söylemek zordur. Aslýnda bu tür
çalýþmalarla en savunmasýz durumda olan
Bektaþilik örnek gösterilerek diðer
tarikatlar Ortodoks Ýslam’a çekilmeye
çalýþýlmaktadýr.
22 Nisan'da oynanan
derbi maçý sonrasý
herkes
Fenerbahçe'nin
Galatasaray'ý nasýl
yendiðini konuþtu,
tartýþtý. Ama hiç kimse Fenerbahçe Þükrü
Saraçoðlu Stadý'nda dolaþtýrýlan 'hindi'yi ve
ona yapýlan eziyeti fark etmedi ve tepki de
göstermedi. Doðayý ve Hayvanlarý Koruma
Derneði (DOHAYKO) maç sonrasý yaþanan
bu olayda, hayvana uygulanan fiziksel eziyeti
ve hayvanýn bir eðlence unsuru olarak
kullanýlmasýný kýnadý.
BEKTAÞ ECZANESÝ
Ecz. Tel: 441 31
39
Ev Tel: 441 30 39
2 GÖRÜÞLER
Þakir Þenol
28 Nisan 2006 Cuma
Mustafa Özcivan
Alevi Örgütleri
ve Törenler
Ýnþaat Mühendisi
[email protected]
[email protected]
Çadýr Toplumu
Çadýr zorunlu hallerde insanlarýn sýðýnmasý için
uydurduklarý bir sýðýnma yeridir. Bað ve
bahçelerimizde güneþten korunmak için yapýlan
gölgeliðe de alaçýk deriz. Son günlerde pazar
yerimizde, çadýr görüntülerinden kurtuluyoruz þükür.
Ancak bu gidiþle düðün ve cenazelerimizde kurulan
çadýr geleneðinden zor kurtulacaðýz gibi.Çadýr
kurulmasýndan sonra ses cihazlarý ve elektronik metalik
müzik kurulur.Ýnsan kulaðý ve ruhuna kast edercesine
hiçbir ses ölçümüne gerek duyulmadan çalgý alemi
baþlar. Düðün iki kiþiye noldu deli komþuya misali
ilgili ilgisiz herkes oynamaya baþlar.
Aðlayamadýðýmýzdan mý güleriz bilinmez; üç gün
boyunca sanki herkes senin dinlediðin müziði dinlemek
ve zevk almak zorunda gibi müzik iþkencesine ve
sýnavýna tutuluruz. Oysa, çevreyi müziðinle
kirletmeden elektronik aletler kullanýlmadan ince saz
icra edilse ve de ara sýra davul zurna peþrevi dinlesek
uzaktan. (geçen yýl ayný konuya deðinmiþ ve bir sonuç
alamamýþtým)
Küçük bir kent olan ilimizde irili ufaklý kurulan
gençlerin devam ettiði kafeler vardýr. Sanki
gidilebilecek baþka yer varmýþ gibi gençler bu
mekanlara takýlýrlar. Ancak , gel gör ki bu mekanlarda
canlý müzik yapmak fermana mahsustur. Kimine her
gün ziyarete gidilirdi kolluk güçlerince , kimine de
ara sýra uðranýrdý. Þimdi yeni yasa gereði bu tür
kafelere izin ve ruhsat iþleri yerel yönetimlerin
tasarrufuna verildi. Denetleme iþi de belediyelerin .
Bu iþletmeler pastane ruhsatý ile iþletiliyorlar.Yasa
gereði , pastanelerde müzik yapma izne tabi.O zaman
bu iþletmelere kafe ruhsatý verilsin dendiðinde kabul
görmez. Yaptýðýn müziðin yüksekliði ölçülür. Çevreden
þikayet var denilir.(Baba, bir hýrsýz tuttum ; getir gelsin
gelmiyor, býrak gitsin ,gitmiyor )misali kedi fare oyunu
oynanýr kafe sahipleriyle. Ancak görülen o ki deðiþen
bir þey yok.Turizmden nemalanmayý düþünürüz.
öðrencilerinden nemalanmayý düþünürüz de öðrenci
ve turizm kenti nasýl olur ona kafa yormayýz.Siz hiç
Konya Mevlana Müzesi çevresinde devasa rekli naylon
çadýrlar gördünüz mü ? Siz hiç Kayseri ‘nin büyük
meydanlarýnda devasa büyüklükte çevreyi kirleten
çadýrlar gördünüz mü?Beðenelim, beðenmeyelim
bütün yollarýn O meydana çýktýðý( Cacabey )meydanýna
çýktýðý küçük bir kentte sanki mecburmuþ gibi senede
birkaç kez çevre hiç düþünülmeden çadýrlar kurulur.
Biz bu meydaný hazýr bulmadýk arkadaþlar. Uzun yýllar
süren zorlu istimlak çalýþmalarýyla o meydan oluþtu.
Kamu Çalýþanlarýnýn Cacabey Meydaný’nda yeni
saðlýk yasasýyla ilgili olarak halk oylamasý yapmak
için bir metre kare büyüklüðündeki masaya ve yarým
metre küplük bir oy sandýðýna tahammül edemeyenler
nasýl oluyor da böyle si alaca bulaca çirkin çadýrlarý
göremiyorlar.( Tekel binasý ve yanýndaki köy garajý
ya da stadyum çevresi bomboþ bir alan isterseniz bir
ay kurulu dursun tüm çadýrcýlar)Bu günlerde çocuklara
yönelik bir sirkin reklamýný bütün büyük kaldýrýmlarda
görüyoruz. Kentimizin ilan , afiþ bilbordlarý neden
kullandýrýlmaz da her cadde sirk afiþleriyle donatýlýr?)
Velhasýlý el kelam böylesi asfaltlarý bozuk çevresi
kirli bir kente ne yerli , yabancý turist istekli gelir ne
de üniversite öðrencisi…
1992 yýlýndan beri alevi örgütlenmelerinin
içerisindeyim, 2 Temmuz 1993te Pirsultan
Abdal Anma Etkinlikleri anýnda Sivas’ta
gerici ve cumhuriyet karþýtý yobazlarca 37
can yakýlarak katledilmiþ, buna tepki olarak
aleviler dernek ve vakýf düzeyinde yurt içinde
ve yurt dýþýnda örgütlenmeleri yogunluk
kazanmýþtý. Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen
karanlýk güçler Alevileri provake etmek için
mart 1995 te tekrar düðmeye bastýlar ve gazi
mahallesinde ve Ümraniye de meydana gelen
olaylarda onlarca alevi yurttaþýmýz hayatýný
kaybetmiþtir. Bütün bu oyunlara raðmen
alevi toplumu sað duyulu davranarak
sükunetini korumuþtur.
Yýl 2006 aradan on yýlý aþkýn süre geçti
aleviler ilk örgütlü toplantýyý 1994 yýlýnda
Þahkulu dergahýnda gerçekleþtirmiþlerdi.
(hakka yürüyenleri saygý ile anýyorum)
Kimler yoktu ki; Mahzuni Þerif, Ali Doðan,
Arif Sað, Alirýza Gülçiçek, Musa Eroðlu,
Murtaza Demir, Cemal Þener, Ýrfan
Çetinkaya, Derviþ Tur, Lütfi Kaleli, Ali
Yýldýrým, Selaattin Özel, Necdet Yýldýrým,
Yaþar Yýlmaz ve isimlerini sayamadýðým
onlarca arkadaþ, dost. O tarihte 40 kiþi ile
ALEVÝ BEKTAÞÝ TEMSÝLCÝLER
MECLÝSÝ’ni oluþturduk. O kýrk kiþiden kaçý
hayatta, kaçý aktif dernekçiliði sürdürüyor,
beklivde bir elin parmaklarý kadar... N
için böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç
duyulmuþtu? Alevi toplumu yüzyýllardýr
ezilmiþliðin, horlanmýþlýðýn, yok sayýlmanýn,
toplum üzerindeki yýlðýnlýðýn ve ölü
topraðýnýn atýlmasý gerekiyordu. Alevilerin
kendilerini anlatmalarý gerekiyordu ve bu
kültürün Anadolu topraklarýnda yani kendi
doðduðu topraklarda özgürce yaþamasý ve
yaþatýlmasý gerekiyordu. Onun içinde
örgütlenme gerekiyordu. Aleviler hiçbir
zaman din bezirganlarý gibi inançlarýný
siyasete ve ticarete alet etmediler. (örneðini
Birlik Partisi ve Barýþ Partisi’nde gösterdiler)
Hiçbir alevi örgütlülüðü ülke bütünlüðüne
zarar verecek eylemin içine girmedi, hiçbir
alevi örgütlülüðü ülkesinin ve ulusunun
bölünmesine yönelik hareket etmedi, aleviler
hiçbir zaman inançlarýný üst kimlik olarak
kullanmadý.
Alevi örgütleri taleplerini ilk kez 16
Aðustos 1994’te Hacýbektaþ Veli anma
törenlerinde (Sivas olaylarýndan bir yýl sonra)
dile getirdiler. Konuþmacý sayýn Lütfi Kaleli
idi ve nasýl bir baský altýnda konuþma
yaptýgýný kendisi daha iyi bilir, o baský ki
devletten geliyordu. Kürsüden bir an önce
inmesi için neredeyse mikrofona müdahale
ettiler ve konuþma metnini elimizden aldýlar.
düþünün ki bu olaylar yanan insanlar
bizlerden olduðu halde ve Hacýbektaþ ta
meydana geliyor (Buradan 1980 öncesi anma
törenlerini düzenleyenlerin hangi zor þartlarda
nasýl bir baskýya karþý maddi olanaksýzlýklar
içinde direnerek ve aksatmadan organize
ettiklerini ve bugünkü rahatlýðýn o günkü
mücadelelerin sonucu olduðunu düþünerek
o dönemde emeði geçenleri bir kez daha
kutluyor onlara saygý duyuyorum). 1997
yýlýna kadar olan iki yýllýk süreçte anma
komitesi ve alevi örgütleri arasýnda ilke
bazýnda bazý anlaþmazlýklar oldu ancak iliþki
hiçbir zaman kopmadý karþýlýklý konuþmalar
ve tartýþmalar doðrunun tek olduðunu gösterdi
hiç kimse ön yargýlý olmadý,hiç kimsede
Alevileri bölücülükle suçlamadý hiç kimse
en iyi alevi benim demedi aleviler kendi
inanç merkezinde taleplerini dile getirmeleri,
varlýklarýný haykýrmalarý kararlaþtýrýldý.
“Buradan okuyuculara þunu sormak isterim
Aleviler Hacýbektaþ’ta da konuþmayýp nerede
konuþacaklar?”
1997 den itibaren Hacýbektaþ veli anma
törenlerinde alevi örgütleri adýna yapýlan tüm
konuþmalarda (bu konuþmalar törenlerin
arþivinde mevcuttur ve Hacýbektaþ seri
kitaplarýnda kayýtlýdýr) ulusun birliði,misaký
milli sýnýrlarý, Atatürk devrimleri, laiklik,
inançlara devletin bakýþýnýn yanlýþlýðý,
diyanet, din dersleri ve alevi toplumunun
sorunlarý toplumsal sorunlar dile getirildi.
Hiç kimse alevi önderliðine soyunmadýðý
gibi hiçbir örgüt organize komitesinin önüne
geçmedi ve geçirilmedi. Hacýbektaþ Veli
anma törenleri ve kültür sanat etkinlikleri
Hacýbektaþ belediyesinin öncülüðünde
Hacýbektaþlýlardan oluþan bir komite
tarafýndan organize edildi. Ancak hazýrlýk
çalýþmalarý Türkiye’deki tüm alevi dernek
ve vakýflarýnýn da içinde bulunduðu halka
açýk tarihi ve saati aylar önce belirlenen
toplantýlarla yapýlýr, törenlerin ana hatlarý,
konularý belirlenir ve yine Hacýbektaþlýlar’ýn
oluþturduðu yürütme komitesi tarafýndan
uygulanýrdý. Ankaradaki gözümüz kulaðýmýz
Ankara Hacýbektaþ Dernegi idi. O
dönemlerde dernek baþkanlýðý yapan sayýn
Cafer Gök, sayýn Mustafa Selmanpakoðlu,
sayýn Celal Salman hayattalar (sayýn Ulaþ
Dinçer hakka yürüdü ýþýk içinde yatsýn).
Bu olaylarý niçin anlattým bugüne kadar
yapýlan yalan yanlýþ dedikodu ve
spekülasyonlara inanýlmamasý ve olaylarý
birinci aðýzdan duymanýz için, ayrýca
geçtiðimiz günlerde 16 Agustos 2006 da
yapýlacak Hacýbektaþ Veli anma törenleri
ile ilgili belediyede toplantý yapýldý. Geçmiþte
Hacýbektaþ’ta Belediye Baþkanlýðý yapmýþ
üç kiþiyiz (Nafiz Ünlüyurt, Ali Eðer, Mustafa
Özcivan) Nafiz Ünlüyurt ve Ali Eðer yazý
ile toplantýya davet ediliyor , Mustafa
Özcivan ne yazýlý ne de sözlü davet
edilmiyor. Niçin, sorusunun yanýtýný gelecek
yazýmda vereceðim. Saygýlarýmla.
Kayseri yolu üzerinde Hacýbektaþ’a
2 km uzaklýkta 7 dekar, imarlý.
DENÝZ ÇAY EVÝ Tel: 441 23 41 - 441 24 49
GEREKLÝ TELEFONLAR
Kaymakam
441 30 09
Kaymakamlýk Yazý Ýþ. 441 34 10
Sos. Yar. ve Day.
441 39 77
Özel Ýdare
441 31 01
Nüfus
441 31 02
Belediye Baþkaný
441 36 51
Milli Eðitim Müd.
441 30 16
Halk Eðitim Müd.
441 30 48
Askerlik Þubesi
441 30 10
Kapalý Spor Salonu 441 35 20
Devlet Hastanesi
441 30 15
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk. 441 36 32
Tapu Sicil
441 32 49
C.Savcýlýðý
441 30 18
Adliye
441 35 38
Adliye
441 30 18
Kütüphane
441 30 19
Müze
441 30 22
Turizm Danýþma
441 36 87
Emniyet Amirliði
441 26 97
Karakol Amirliði
441 36 66
Jandarma
441 30 52
Ýlçe Tarým
441 30 20
Lise
441 37 74
Kýz Meslek Lisesi
441 31 08
Mal Müdürlüðü
441 30 56
Kadastro
441 35 37
Karaburna Belediye 453 51 30
Kýzýlaðýl Belediye
455 61 29
PTT.
441 35 55
T.M.O.
441 31 42
Ziraat Bankasý
441 33 26
Þoförler Cemiyeti
441 30 74
Esnaf Odasý
441 37 42
Tarým Kredi Koop.
441 32 76
TEDAÞ
441 31 42
HABER
28 Nisan 2006 Cuma
‘Hey Tekstil’in
temeli atýldý
HACIBEKTAÞ - “Hey
Tekstil” Hacýbektaþ'a yapmayý
planladýðý tekstil fabrikasýnýn
temelini attý. Çilehane'nin
karþýsýna yapýlmasý düþünülen
fabrikanýn temel harfiyat
çalýþmalarý devam ediyor. Hey
Tekstil'in Sahibi Süreyya Bektaþ'ýn
Hacýbektaþ'a yaptýrdýðý fabrikada
500 kiþinin çalýþacaðý
bildirildi.
3200 metrekare
kapalý alanda
yapýlacak olan fabrika
için, 450
metrekarekapalý
alanlý, üç katlý idari
bina yapýlacaðý
bildirildi.
2006 yýlý Aðustos
ayýnda bitirilmesi
hedefelenen fabrikada
çalýþacak kiþilere 10 - 15 Mayýs
tarihlerinde tekstil kapsamýnda
kurs verileceði bildirildi.
4 - 4,5 trilyon lirayý bulacak
yatýrýmýn bir benzerinin fabrikayý
kuran Aynur Bektaþ'ýn memleketi
Çankýrý Cerkez' de hizmet verdiði
bildirildi.
Alçýsý ihraç ediliyor
AVANOS-Türkiye'nin en
önemli el sanatlarý merkezlerinden
biri olan Nevþehir'in Avanos
Ýlçesi'nde alçý kalýplarla yöre
topraðýndan yapýlan çanak tavuk
ve horozlar çok sayýda ülkeye
ihraç ediliyor.
Avanos Ýlçesi'nde bulunan
Anadolu Çömlekçilik A.Þ.
tarafýndan yapýlan çanaklar yurt
dýþýnda büyük ilgi görüyor. Daha
önce yapýlan çanak tabak, vazo
ve tabaklarýn ardýndan üretimi
yapýlan canlýlarýyla ayný
boyutlardaki hayvan motifleri
bahçe dekorasyonlarýnda
kullanýlmak üzere Dünya pazarýna
sunuluyor. Geçtiðimiz yýl 300'ü
aþkýn ürünüyle yurt dýþýna 1
milyon euro ihracat yapan
firmanýn en önemli müþterileri
arasýnda ABD, Japonya, Almanya,
Ýngiltere, Ýtalya, Belçika ve
Hollanda yer alýyor.
Yurt dýþýna gönderilen tavuk,
horoz, fil, kedi, ördek gibi çanak
ürünlerinin çok beðenildiðini
kaydeden Arslan, Avrupalýlar'ýn
bu ürünleri ev içi, bahçe ve teras
dekorasyonlarýnda kullandýklarýný
da sözlerine ekledi.
3
Geleneksel Çocuk Festivali
ÜRGÜP- Hollanda
tarafýndan her yýl
geleneksel olarak
düzenlenen ve her yýl
farklý bir ülkede yapýlan
“Dünya Çocuk
Festivali” nin bu yýl
Nevþehir'in Ürgüp
Ýlçesi'nde
gerçekleþtirileceði
bildirildi.
Ürgüp
Ýlçesi'nde 2006 Kasým
ayýnda
gerçekleþtirilecek olan '2006
Dünya Çocuk Festivali'ne Fas,
Ýspanya, Portekiz, Ýtalya,
Meksika, Hollanda ve
Türkiye'den 50'ye yakýn çocuk
katýlacaðý öðrenildi.
Hollanda hükümetinin bu
festival için her yýl farklý bir
ülkeyi misafir ülke seçtiði bu yýl
ise tercihini Türkiye ve
Kapadokya olarak kullandýðý
belirtildi.Kasým ayýnda Ürgüp'te
gerçekleþecek gerçekleþtirilmesi
düþünülen “Dünya Çocuk
Festivali” ‘nin 10 gün süreceði
açýklandý.Bu festivalle farklý
ülkelerden gelen çocuk gruplarý,
Türkiye'den ve Ürgüp'ten
katýlacak çocuk gruplarýyla iç içe
olacaklar. Fas, Ýspanya, Portekiz,
Ýtalya, Meksika,
Hollanda ve
Türkiye'den ellinin
üzerinde çocuk Ürgüp'te
tüm dünyaya barýþ
mesajý verecekler.
Ürgüp Belediye
Baþkaný Bekir Ödemiþ
ise; Hollandalý
yetkililere hitaben,
"Dünyanýn barýþ
içerisinde yaþayabilmesi
de yarýnlarýn sahibi
þimdiki çocuklar sayesinde
olacaktýr. Bu doðrultuda
düzenlenen bir Dünya Çocuk
Festivali'ne ev sahipliði yapmak
bizim için ve dünya barýþý için
çok anlamlý.Hollandalý heyeti
Türkiye'yi seçmelerinden dolayý
kutluyor, Ürgüp'te yapýlmasýna
karar verdikleri için de teþekkür
ediyorum” dedi.
Alman milletvekili Nevþehir'de
NEVÞEHÝR- Almanya
Hýristiyan Demokrat Partisi
Milletvekili ve Hukuk Ýþleri
sözcüsü Jürgen Gehb, Nevþehir'e
gelerek, Almanya Baþbakaný
Merkel'in Türkiye'ye bakýþ
açýsýnýn dostça olduðunu belirtti.
Almanya Hýristiyan Demokrat
Partisi Milletvekili ve Hukuk
Ýþleri Sözcüsü Dr. Jürgen Gehb,
beraberinde Konrad Adenaur
Vakfý Türkiye Temsilcisi Frank
Spengler ile birlikte Nevþehir
Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret
etti. Gehb, burada yerel medyanýn
sorunlarý hakkýnda bilgi alýþ
veriþinde bulundu.
Almanya Baþbakaný Angela
Merkel'in Türkiye'ye bakýþýný ve
Türkiye'nin AB þansýný
deðerlendirdi.
“Merkel'in görüþü imtiyazlý
ortaklýk. Üyelik süreci sonrasýnda
kesin üyeliðe kabul
edilmesinden
ziyade, ucu açýk
görüþmelerden
yana tavýr
koymuþtur.
Türkiye'nin
reformlarý
gerçekleþtirmesi
sonrasýnda, ortaklýk
konusunda tekrar
görüþülmesini
istiyor. Çünkü 80 milyon nüfuslu
Almanya olarak, vermiþ
olduðumuz kararý halkýmýzla
birlikte vermemiz gerekiyor.
Nüfusumuzu bu kararýmýzýn
arkasýna alamazsak bizler de
siyasiler olarak sorun yaþarýz"
dedi.
"Bu 'hayýr' deðildir. Her türlü
iliþkilerde bir pazarlýk süreci
vardýr. Otomobil alýrken bile
pazarlýk yaparsýnýz ama sonuçta
alýr veya almazsýnýz. Türkiye'nin
reformlarý yerine getirmesi lazým.
Türkiye bu süreçte AB'ye belki
10 yýllýk bir süre sonrasýnda üye
olmak isteyip istemediðine karar
verecek. Neticede yolun sonu
kapalý deðil. Bu sürecin sonunu
beklemek gerekiyor" diye
konuþtu.
Acýgöl tanýtýlmayý
bekliyor
ACIGÖL- Acýgöl'ün iyi
tanýtýlmasý halinde bölgenin umut
vaat eden bir kuþ cenneti ve yeni bir
turizm kapýsý olabileceðini belirtildi.
119 kuþ türünün barýndýðý göle sabah
saatlerinde gelenler, göl kenarýnda
tatlý su kaynaklarýndaki kuþlarý daha
yakýndan görme þansýný yakalýyor.
Acýgöl, fotoðraf çekmeyi seven doða tutkunlarý için de farklý bir
seçenek oluþturuyor.
16 bin 500 hektar alana sahip olan Acýgöl, sýð bir tektonik göl
özelliði taþýyor. Göl, daðlardan gelen akýmlarla, kaynak sularýyla
ve Baþmakçý Ýlçesi'nden gelen Kocaçay'ýn sularýyla besleniyor.
Kaynaklarýn bulunduðu kesimlerde tatlý su bitki örtüsüne rastlanýyor.
Yaz aylarýnda gölün sularýnýn büyük bölümü çekiliyor. Hem
sulak alanda hem de çevresindeki daðlarda üreyen bir kuþ türü
olan angut, gölde yýl boyunca çok sayýda görülüyor. Türkiye'de
flamingonun ürediði 5 alandan birisi olarak bilinen Acýgöl'de,
flamingo kolonisinin bulunduðu biliniyor.
4 ARAÞTIRMA
28 Nisan 2006 Cuma
10
Yüzyýllardýr halka siyasal nedenlerle
oluþturulan zihinsel alt yapý bu tür romanlarýn
pazarlanmasý için uygun bir zemin sunmaktadýr.
Yazarlarýmýza da Batýlý yazarlarýn yazdýðý bazý
romanlardan bazý bölümleri tercüme ederek
yazmak kalmaktadýr. Türkiye ile baðýntýsýný ise
aralara koyduklarý tasavvufi kimi söz ve þiir
parçalarý ile kapatmaya çalýþmaktadýrlar. Asýl
acý ve düþündürücü olan ise hangi koþullarda
ve ne için yazýldýðý belli olan bu çalýþmalarý
kimi bilimsel eserlerin Bektaþiliði
deðerlendirmek için kaynak olarak
kullanýlmasýdýr.
Cumhuriyetten kýsa süre önce ve ondan sonra
kaleme alýnan bu çalýþmalarýn hedef tahtasýnda
sadece Aleviliðin olduðunu söylemek zordur.
Aslýnda bu tür çalýþmalarla en savunmasýz
durumda olan Bektaþilik örnek gösterilerek diðer
tarikatlar Ortodoks Ýslam’a çekilmeye
çalýþýlmaktadýr.
Onlara bu çalýþmalarý yaptýran dönemin
düþünsel zeminidir. Osmanlý Devleti’nin son iki
yüz yýlýnda ulema ve tarikatlar arasýnda karþýlýklý
bir mücadele devam etmiþtir. Ulema sýnýfýnýn
din dýþý saydýklarý Tarikat ehlini yasaklamak ve
halk içindeki etkinliðini bitirmek için elinden
geleni yaptýðý görülür . (Mustafa Kara, Tasavvuf
ve Tarikatlar Tarihi, Dergâh Yay, 4. Bs
Ýstanbul,1998 s.325.)
Batýcý kimi aydýnlarýn da tarikatlara en az
Medreseler kadar tepkili olduðu görülmektedir.
Bunlarýn eðitim aldýðý Batýlý ülkelerde de
tarikatlara yönelik düþmanlýk bulunmakta ve bu
koþullarda yetiþen aydýnlar önyargýyla dolu
alarak Ýstanbul’a dönmekteydiler. Günümüzde
bile Almanya'da tarikatlar devlet ve halkýn
gözünde olumsuz bir görünüme sahiptir.
Tanzimat sonrasýnda Batýcý aydýnlarýn fikirlerinin
oluþumunda tarikatlara karþý tepkinin altýnda
yatan neden buydu. Laiklik konusunda oldukça
ileri þeyler söyleyen Ali Süavi bile, tekke ve
zaviyelerin Ýslam ülkelerini uygarlýk, sanat ve
ticarette geri býraktýðýný düþüncesindedir. (“Dini
Ýslah Beyannamesi”, Saçak Dergisi, Mayýs
1984, S. 23)
Yine Ahmet Rýza Bey modernist bir kiþiliðe
sahip olmasýna raðmen dine önem veriyor; tekke
þeyhlerini münafýklýkla suçluyordu. Ona göre
tekke þeyhleri ahlak ve efkârý fesada uðratan bir
unsur olarak çalýþýyorlardý. (Þerif Cumhuriyetin
Kuruluþ Sürecinde Atatürk ve Aleviler Mardin,
Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, Ýletiþim Yay.,
5.bas., Ýstanbul,1994, s.182-183.) Yine ayný
fikirleri pozitivist batýcý Celal Nuri de
savunmuþtur. (Mehmet Demirci, Türkiye’nin
Çaðdaþlaþma Sürecinde Tarikatlar, Türkiye
Günlüðü, S. 45, s.17.) Ulemaya göre dinden
çýkmýþ, Batýcýya göre medeniyet düþmaný bu
yerler derhal kapatýlmalýydý. Cumhuriyetten kýsa
süre önce ister Ýslamcý ister Batýcý olsun
aralarýndaki tek ortak nokta tarikatlarýn ilgasýydý.
(Ýbrahim Bahadýr, Cumhuriyetin Kuruluþ
Sürecinde Atatürk ve Aleviler, Kalan Yay.,
Ankara, 2002, s.103.)
Böyle bir düþünsel ortamda yetiþen yazarlarýn
bu konuda iyi þeyler yazmasýný beklemek güçtür.
Yukarýda bahsedilen romanlarýn böyle bir
düþünsel ortamda çýkmýþ olmasýný gözden
kaçýrmamak gerekir. Yazarlarýn yaptýðý zaten
zan altýnda kalmýþ ve kendini savunamayacak
durumdaki Bektaþiliði malzeme yaparak tüm
tasavvuf ehlini gözden düþürme çabasýdýr. Bu
iftiralarýn 1924 sonrasýnda yoðunlaþmasýnýn en
önemli nedeni devletin yasaklarýna ideolojk
destekle bu yasaklamayý meþrulaþtýrma gayreti
idi. Mehmet Arif, Binbir Hadis adlý kitabýnda
"Devletin alacaðý makul tedbirler ve icraatlar
ile eli kalem tutan din kardeþlerimizin yardým
ve gayretlerine ihtiyaç duyulmaktadýr" (A.
Taþgýn, Bektaþilik-Kýzýlbaþlýk Eleþtirileri
www.aleviten.com) diyerek bu yazýlarýn asýl
gerekçesini açýklýyordu. Bu gerekçe dini
olmaktan çok siyasiydi. Aslýnda bu durum
yukarýda açýklandýðý gibi siyasal erkin muhalefete
her fiili hareketininin ardýndan böyle suçlama
kampanyalarýnýn açýlmasý, siyasetin fiili
hareketine dinden bir meþruiyet kazandýrma
çabasýdýr. Ayný dönemlerde Nur Baba üzerinden
Bektaþiliðe yönelik eleþtiriler kadar olmasa da
oldukça desteði olan Nakþibendilere bile kimi
eleþtiri yazýlarýnýn kaleme alýndýðý görülüyor.
(Muharriri Ahmed Vaid, “Kadýnlar Tekkesi”,
Resimli Ay Dergisi, Sene 1, S. 9, 1924, s. 2728.(Çev:Ahmet Taþgýn) Yazar tarafýndan þeyhin
uyanýklýðý, kadýnlarý sömürmesi ve iyi niyetli
insanlara yönelik suistimaller yarý gerçek yarý
hikâye edilerek anlatýlýr. (Muharriri Ahmed Vaid,
“Kadýnlar Tekkesi”, Resimli Ay Dergisi, Sene
1, S. 9, 1924, s. 27) Aslýnda bu iftiralarýn her ne
kadar muhatabý Alevi Bektaþi topluluklar olarak
gösterilse bile eleþtiriler bütün tasavvuf ve
tarikatlara yöneliktir. Bu romanlarda geçmiþten
devir alýnan bir Alevi batini düþmanlýðý kadar,
ayný dönemdeki tarikatlara karþý olumsuz
yaklaþýmýn da etkisi olmasý muhtemeldir.
Kadýnlar Tekkesi adýyla Nakþileri de eleþtiren
yazýlarýn bulunmasý bizleri bu konuda böyle bir
yargýya itmektedir.
Geçmiþteki iftira geleneðini günümüzde
sürdürenlerin baþýnda “Sufi Gözüyle Kadýn”
kitabýyla Süleyman Uludað gelmektedir.
(Süleyman Uludað, Sufi Gözüyle Kadýn, Ýnsan
Yay., Ýstanbul, 2003, s.119.) Uludað'a göre,
“Abdallarda zina aranmaz bunlarda iffet ve
namus meselesi çok geniþ, çok serbesttir.
Kadýnlar bu tarikattan olanlara karþý hiç
örtünmezler. Balým Sultan’dan sonra Bektaþiler
kadýnlý erkekli, içkili müzikli ayinler düzenlerler
” Bu arada Uludað Aleviliðe karþý düþmanca
yazýlmýþ eserinde doðru bulduðu þu düþünceleri
aktarýr. “ Ýshak Efendi Kaþifü’l-Esrar isimli
eserinde Bektaþi babalarýnýn tarikata giren
müritleri tomruða vurduklarýný yani onlarla yatýp
kalktýklarýný söyler ve buna örnekler verir. Bu
arada mum söndürme ayinlerinden söz edilir.”
Uludað, esaslarýndan uzaklaþmýþ Bektaþi tarikatýn
da bazý konularda çok nadir olarak bu tür olaylar
görülmüþ olabileceðini söyleyip Ýshak Efendi’ye
destek verir . (Süleyman Uludað, Sufi Gözüyle
Kadýn, Ýnsan Yay., Ýstanbul, 2003, s.117.)
Uludað, “Tasavvuf adý altýnda faaliyet
gösteren bazý sapkýn (Heretik) zümrelerde iffet
kavramýnýn olmadýðý, zinanýn günah sayýlmadýðý,
yoldaþlarýna ikrar olmak üzere kadýn takdim
ettikleri bazen ayinlere alýnan içkili toplantýlarda
coþan sapkýnlarýn çýrýlçýplak olarak sarmaþ dolaþ
olduklarý, hatta buna hakikate ve insanlýðýn
sýrrýna ermenin bir aracý olarak gördükleri
bilinmektedir” diyerek konu üzerindeki görüþleri
daha da netleþmektedir.(Süleyman Uludað, Sufi
Gözüyle Kadýn, Ýnsan Yay., Ýstanbul, 2003
s.118.) Bunun arkasýndan Þii Batýni bir özellik
taþýyan Huriye ve Hululiye’den örnekler verir.
Yine Horasan’da mum söndürme olaylarýnýn
olduðunu haber yazar.
Uludað, Heretik zümrelerdeki bu
alýþkanlýklarýn Alevi Bektaþilikte de bulunduðunu
adým adým yaklaþarak anlatmaya baþlar. Ona
göre, “Abdallar gerçek anlamda evliya olup
Allah’ýn sevgili kullarý ve dostlardýr. Fakat
Anadolu’da Abdal adý verilen bir zümre vardýr
ki bunlarýn mezhebi son derece geniþtir. Ýffet
fikrine yabancýdýrlar. Öyle Abdallar vardýr ki
bir garip kendilerine misafir olsa onun bir
günlüðüne, bir haftalýðýna evlenmesi ona hakkýný
vermesini sonra ayrýlýp gitmesini ve bu kadýnýn
o kimsenin kim olduðunu bilmemesini isterler”
burada kaynak göstermemekte sanki olayda
görgü tanýðý sýfatýyla yazmaktadýr.
Uludað alt yapýsýný oluþturduðu görüþlerin
alýntý yaptýðý iftiralarýn doðruluðunu kendisi de
onaylamaktadýr. “Yukarýda söylenenlerin
tamamýný asýlsýz saymak yanlýþtýr. Ýslam aleminde
tasavvuf perdesi altýnda faaliyet gösteren bazý
sapkýn zümrelerin mum söndürme ve
kadýnlý–erkekli içkili ve üryan ayinler yapma
adetlerinin bulunduðu anlaþýlmaktadýr.
Bektaþiliðin kadýn konusundaki yaklaþýmý ve
görüþleri Yakup Kadri Karaosmanoðlu’nun Nur
Baba romanýna konu olmuþtur. Beþeri aþk ile
ilahi aþkýn birlikteliði, bazen iç içe oluþu bazen
biriyle öbürünün kamufle ediliþi bu eserde
baþarýlý þekilde tasvir edilmiþtir” (Süleyman
Uludað, Sufi Gözüyle Kadýn, Ýnsan Yay.,
Ýstanbul, 2003, s.119.) der.
Alevi Bektaþilere yönelik saldýrýlar saltanata
uþaklýk eden kimi din adamlarýnca cumhuriyet
öncesinde ve sonrasýnda edebi eserlerde
kullanmýþlardýr. Halk arasýnda söylenen
“yukarýda bir yalan söyledim aþaðýda ben de
inadým” sözünü kanýtlarcasýna bu iftiralarý
piyasaya sürenlerin günümüzdeki temsilcileri
olan Uludaðlar ayný þeyi gerçek gibi
tekrarlamakta mahsur görmemektedir. Daha
vahimi bunlarý yazanlarýn laik devletimizin
okullarýnda Alevilerin paralarýyla yetiþmiþ
olmasýdýr.
En korkuncu ise bunlarýn üniversite
kürsülerinde hoca sýfatýyla ders verip saygý
görmelerdir. Türkiye’de toplumsal barýþý için
bütünleþtirici bir eðitime ihtiyaç duyulan
mekânlarda Uludað gibiler kin tohumlarý
atmaktadýr. Günümüzde kentleþme ve ortak
yaþam çeþitli inanç gruplarýný iç içe yaþama
zorunluluðu bu türden iftiralarýn gerçeði
yansýtmadýðýný ortaya koymasý bakýmýndan
önemli olmuþtur. Ýnançlar arasý kavgadan medet
umanlara inat ortak mekanlarda birbirleriyle
saygýlý bir iliþkiyi geliþtirme konusunda umut
verici geliþmeler saðlanmýþtýr
Sonuç olarak Alevi Bektaþilerdeki kadýn
derviþ geleneði halkýn hafýzasýnda en küçük bir
þüphe duymadan kutsanmaya devam etmesine
raðmen, saltanat uþaðý ulema artýklarýnca bunun
bir sapkýnlýk olduðu iftirasý her dönemde
sürdürüldüðü Uludað’ýn da bunun son
temsilcilerinden birisi olduðu görülüyor.
BÝTTÝ
NOT:
Ýbrahim Bahadýr’ýn bu
yazý dizisini
www.hacibektaslilar.com
sitemizde de okuyabilirsiniz.
28 Nisan 2006 Cuma
TBD, bilimkurgu yazarlarýný
yarýþmaya çaðýrýyor
Türkiye Biliþim Derneði, Bilim Kurgu Öykü Yarýþmasý’nýn bu yýl yedincisini düzenledi. Yarýþma
ile ilgili olarak TBD tarafýndan yapýlan açýklama ve yarýþma koþullarý þöyle:
Bilimkurgucular, kalem baþýna!
Belki de baþdöndürücü hýzýndan
rahatsýzlýk duyduðumuz teknolojik
geliþimi, olasý çözümleriyle birlikte
insanlýðýn bugün yaþadýðý veya
yarýn yaþayacaðý sorunlarýn zehirini;
zeki tasarýmlarýnýza ve keskin
buluþlarýnýza yataklýk eden
düþgücünüzün denetimi ve bilimin
size sunduðu dünya bilgisinin
kavliyle kantara vurmanýzýn zamaný
geldi... Çünkü yýl 2006 ve TBD
Biliþim Dergisi Bilimkurgu Öykü
Yarýþmasýnýn yedincisi baþlýyor...
Yarýþmamýzla ilgili bilgilerinizi
www.tbd.org.tr adresinden veya
Remzi Kitapevi tarafýndan 2005
yýlýnda yayýmlanan ve geçmiþ
yarýþmalarda ödül almýþ öykülerden
oluþan “Bilimkurgu Öyküleri” adlý
kitabý okuyarak tazeleyebilirsiniz...
Öykülerinizi sabýrsýzlýkla
bekliyoruz...
YARIÞMA KOÞULLARI
1. SONUÇ VE ÖDÜLLER
Yarýþmayý kazanan öyküler 1
Kasým 2006 tarihinde açýklanacak,
ödül töreni, 8 Kasým 2006 tarihinde
TBD Biliþim Haftasý
Etkinlikleri’nde Ankara’da
yapýlacaktýr. Ödül olarak birinci
gelen yarýþmacýya kiþisel bilgisayar,
ikinci gelen yarýþmacýya avuçiçi
bilgisayar, üçüncü gelen
yarýþmacýya da digital kamera
verilecektir.
2. KATILIM KOÞULLARI
Yarýþmaya TBD Yönetim
için:
• Öykü Microsoft Office, Word
kelime iþlemci programýyla font
türü olarak “Arial”, font büyüklüðü
olarak “12” seçilerek yazýlmalý ve
e-postaya ekli bir dosya olarak
gönderilmelidir.
• Öykü dosyasýnýn içinde yazarla
ilgili hiçbir bilgi olmamalý, yalnýzca
rumuz bulunmalýdýr.
• Öykü uzunluðunun kâðýt
ortamýnda gönderilen öykülerle
ayný olmasý beklenmektedir.
• e-Postaya ekli diðer bir
dosyanýn içinde yazarýn açýk adý,
kýsa özgeçmiþi, açýk adresi ve
telefon numarasý bulunmalýdýr.
4. SEÇÝCÝ KURUL
Hakan Erdem, Bülent Akkoç,
Orhan Bursalý, Gökhan Tok,
Yasemin Altun
5. YAPITIN TESLÝMÝ
Postayla gönderilen öyküler için:
Yukarýda belirtilen biçimde 6 (altý)
kopya olarak hazýrlanan yapýt, 1
Aðustos 2006 tarihine dek
Türkiye Biliþim Derneði
Çetin Emeç Blv. 4.c. No 3/11-12
06450 A. Öveçler – ANKARA
adresine elden teslim edilmeli,
iadeli-taahhütlü posta ya da
kargoyla gönderilmelidir.
e-Postayla gönderilen öyküler
için: Yapýt, 1 Aðustos 2006 tarihine
dek [email protected]
adresine gönderilmelidir.
web: www.tbd.org.tr
Kurulu üyeleri ile TBD Biliþim
Dergisi Yayýn Kurulu Üyeleri
dýþýnda herkes katýlabilir.
• Öykü Türkçe yazýlmalýdýr.
• Konu serbesttir, ancak
bilimkurgusal ögeler aranacaðý
kuþkusuzdur.
• Öykü, daha önce herhangi bir
yarýþmada ödül almamýþ olmalýdýr.
• Her yazar yalnýzca bir
öyküsüyle yarýþmaya katýlabilir.
• Dereceye girecek öyküler TBD
Biliþim Dergisinde yayýmlanacaktýr.
TBD Biliþim Dergisi isterse,
yarýþmayý kazanan öykülerle, seçici
kurulun yayýmlanmaya deðer
bulduðu öyküleri kitap olarak
yayýmlayabilir.
3.YAPITIN BÝÇÝMÝ
Postayla gönderilen öyküler için:
• Öykü, A4 boyutundaki
kâðýtlarýn bir yüzüne, çift aralýklý
olarak daktilo ya da bilgisayarla
yazýlmalýdýr. Bu koþula uymayan
yapýtlar deðerlendirmeye
alýnmayacaktýr.
• Öykünün uzunluðunun 10
sayfayý aþmamasý beklenmektedir.
• Yapýtýn üzerinde yazarla ilgili
hiçbir bilgi olmamalý, yalnýzca
rumuz bulunmalýdýr.
• Yapýtla birlikte gönderilecek
kapalý zarfta, yazarýn açýk adý, kýsa
özgeçmiþi, açýk adresi, telefon
numarasý, varsa e-posta adresi yer
almalý; rumuz kapalý zarfýn üzerine
de yazýlmalýdýr.
e-Postayla gönderilen öyküler
1
SOLDAN SAÐA:
1
1) 1991'de yazdýðý "Elveda Alyoþa" öykü kitabýyla Sait
Faik Öykü Ödülü'nü, 1993 yýlýnda da "Kedi Mektuplarý"
romanýyla Yunus Nadi Roman Ödülü'nü alan 2) Ýçinde diri
balýk saklanan, denizden ayrýlmýþ havuz. -Töre, yol yordam.
3) Ýnatçý, ayak direyen. -Bir çeþit yumurtalý süt tatlýsý. 4)
Tekil ikinci kiþi. -Söz verme. 5) Atýlgan, gözü pek, yiðit.
-Baston, 6) Tamirat. -Ülkemizin plaka iþareti. 7) Yanarken
güzel koku veren bir aðaç, -Ezan okunan yer. 8) Ýnsan
öldüren. -Þarkýcýlar topluluðu. 9) Çok uçta bulunan. -Yakýt
olarak kullanýlan kurutulmuþ sýðýr tersi. 10) Karþýt, -Hava
olaylarý.
2
YUKARIDAN AÞAÐIYA :
9
1) Muhtemel, mümkün, -Erkek sýðýr. 2) Tekrar. -Hademe.
3) Teselli bulan. -Bir yayýn kurumu. 4) Kurþun borularýn
aðzýný açmakta kullanýlan ucu sivri takoz. -Topluluk, zümr
5) Güzel sanat. -Çoðunlukla sývý maddeleri koymak için
kullanýlan, metalder yapýlmýþ, silindir biçiminde, üstü
kapalý kap. 6) Mide. -Borudan kol almakta kullanýlan
baðlantý parçasý. 7) Kap aðýrlýðý. -Yapý, heykel gibi þeylerin
2
3
4
5
6
7
8
9
10
3
4
5
6
7
8
10
taslak durumundaki küçük örneði. 8) Binicilikte atýn bayaðý
yürüyüþüne verilen ad. -Gül þarabý. 9) Boyun eðen. -Bir
ses düzeni. 10) Haftanýn son günü. -Aþý boyasý.
1936. Mýsýr'da Kral Fuad'ýn
beklenmeyen ölümü nedeniyle
16 yaþýndaki Prens Faruk kral
oldu.
1941. Memurlarýn öðrencilik
yapmalarý yasaklandý.
Aþýrý Türkçü bir dergi olan Bozkurt
dergisinin çýkýþýna izin verildi.
1945. Ýtalya'nýn faþist lideri Benito
Mussolini ve sevgilisi Clara
Petacci Ýtalyan partizanlarý
tarafýndan kurþuna dizildi ve
cesetleri bir benzin istasyonunda
ayaklarýndan asýlarak teþhir
edildi.
1956. Ýstanbul Ýþçi Sendikalarý
Birliði Kongresi toplandý. Ýþçiler
"Grevsiz sendikalar, cereyansýz
ampul gibidir " dedi.
1960. Ýstanbul Üniversitesi
öðrencileri, üniversite Merkez
binasýnda hükümet aleyhine
gösteri yaptý. Güvenlik güçleri,
gösterilere müdahale etti.
Güvenlik güçlerinin
üniversiteden ayrýlmasýný
isteyen rektör Sýddýk Sami Onar,
tartaklanarak Emniyet
Müdürlüðü'ne götürüldü.
Gösterilerde, Orman Fakültesi
öðrencisi Turan Emeksiz öldü.
Ankara ve Ýstanbul'da
sýkýyönetim ilan edildi.
1966. Genelkurmay Baþkaný Cemal
Tural, bir genelgeyle
"Komünizmle Mücadele
Metodlarý" kitabýnýn askeri
okullar ders programý içine
alýnacaðýný açýkladý.
1967. Bilirkiþi raporuyla müstehcen
olmadýðý belirlenen "Kadýnlar
I-ýh Derse" oyunu, Oraloðlu
Tiyatrosu'nda yeniden
sahnelenmeye baþladý.
1969. Fransa'da yapýlan
referandumda "hayýr" oylarýnýn
fazla çýkmasý üzerine devlet
baþkaný De Gaulle istifa etti.
1971. Sýkýyönetim Türkiye Büyük
Millet Meclis'inde kabul edildi.
Cumhuriyet ve Akþam gazeteleri
10 gün süreyle kapatýldý.
1972. Televizyon programlarýnýn
seyredilir hale getirilmesi için
yerli film gösterilmesi kararý
alýndý.
1974. Eski cumhurbaþkanlarýndan
Celal Bayar , demokrasi ile
baðdaþmadýðý gerekçesiyle, tabii
senatörlük önerisini geri çevirdi.
1975. Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Baþkaný Bülent Ecevit
Erzincan'da taþlý ve silahlý
saldýrýya uðradý.
1979. Ýstanbul Sýkýyönetim
Komutanlýðý'nýn 1 Mayýs
kutlamalarýný yasaklama
kararýna uymayacaklarýný
açýklayan Devrimci Ýþçi
Sendikalarý Konfederasyonu
(DÝSK) genel baþkaný ve 4
yöneticisi gözaltýna alýndý.
1987. Yaklaþýk 5 yýldýr süren Barýþ
Derneði Davasý sonuçlandý.
Askeri mahkeme 12 sanýða 6 ay
ile 4 yýl arasýnda deðiþen hapis
cezalarý verirken, Barýþ
Derneðinin kapatýlmasýný da
kararlaþtýrdý.
1988. Ermeni örgütü ASALA'nýn
kurucusu Agop Agopyan
Atina'da kimliði belirlenemeyen
iki kiþi tarafýndan vurularak
öldürüldü .
1993. Ümraniye çöplüðünde
biriken metan gazý patladý. Çöp
daðý kayarak on üç
gecekondunun üzerine yýðýldý.
39 kiþi öldü.
1997. 1993’te imzalanan Kimyasal
Silahlar Antlaþmasý yürürlüðe
girdi. Rusya, Irak ve Kuzey
Kore antlaþmayý imzalamadý.
2005. Norveç'te ilk kez bir kadýn,
erkeðe tecavüz etmekten
mahkum edildi. Bergen kentinde
görülen davada kadýna 9 ay
hapis cezasý verildi.
Bugün doðanlar:
1442. Ýngiltere Kralý IV: Edward.
1758. ABD’nin 5. Cumhurbaþkaný
James Monroe.
1908. Avusturyalý iþ adamý ve antiNazi direniþçi Oskar Schindler.
1912. Fransýz direniþ savaþçýsý
Odette Sansom.
1924. Zambia Baþkaný Kenneth
Kaunda.
Bugün ölenler:
1945. Benito Mussolini’nin Ýtalyan
sevgilisi Clara Petacci, kurþuna
dizilerek.
1954. Fransýz iþçi lideri, Nobel
Barýþ Ödülü sahibi Léon
Jouhaux.
1976. Tiyatro oyuncusu Muammer
Karaca
Ayrýntý için:
http://www.bianet.org/diger/arsiv.htm
6
28 Nisan 2006 Cuma
'Hayvanlar eðlence unsuru olamaz'
22 Nisan'da oynanan derbi maçý
sonrasý herkes Fenerbahçe'nin
Galatasaray'ý nasýl yendiðini konuþtu,
tartýþtý. Ama hiç kimse Fenerbahçe
Þükrü Saraçoðlu Stadý'nda dolaþtýrýlan
'hindi'yi ve ona yapýlan eziyeti fark
etmedi ve tepki de göstermedi. Doðayý
ve Hayvanlarý Koruma Derneði
(DOHAYKO) maç sonrasý yaþanan bu
olayda, hayvana uygulanan fiziksel
eziyeti ve hayvanýn bir eðlence unsuru
olarak kullanýlmasýný kýnadý.
Doðayý ve Hayvanlarý Koruma
Derneði (DOHAYKO) sözcüsü Nesrin
Çýtýrýk yaptýðý açýklamada þunlarý
söyledi:
''Hayvanlara vahþetin iþkencenin,
tecavüzün yoðun biçimde yaþandýðý
günümüzde “hayvanlarýn sembol
olarak kullanýlmasý ve bu baðlamda
verilecek mesajlarýn” dikkatle
seçilmesi gerektiðini düþünüyoruz.
Fenerbahçe maçý sonrasý “hindinin
stadda dolaþtýrýlmasý” olayýnda
hayvana uygulanan fiziksel sýkýntýdan
daha da önemlisi, sporun “evrensel
ruhuna ve kalitesine” uygun olmayan
“erotik ve argo” bir söylem için
kullanýlmýþ olmasýdýr. Baþta Fener
Bahçe kulübü olmak üzere “tüm spor
klüplerinin söylemlerinin ve
yaklaþýmlarýnýn” toplumda “rol model”
olarak örnek alýndýðýný biliyoruz.
Þiddetin, küfürün, argonun ilkokullara
kadar indiði günümüzde, gerek
Fenerbahçe gerek diðer spor
kulüplerinin topluma mesajlar verme
konusunda “sosyal sorumluluklarýnýn”
arttýðýna inanýyoruz.
Mesajlarýmýzýn hem
Fenerbahçe’nin hem de diðer spor
kulüplerinin “deðerli yönetimleri ve
taraftarlarýnca” dikkate alýnacaðýný
ümit ediyoruz.
Sporun, evrensel boyutta, toplumda
sadece bedensel geliþimin deðil,
"insani ve ahlaki deðerlerinin" de
geliþtirilmesini amaçladýðýna ve bunun
gereðinin yapýlmasýna inanýyoruz.''
Aðalar ve Hacýbey konaklarý restore ediliyor
KIRÞEHÝR - Kýrþehir'in ta-rihi ve
kültürel zenginliklerinden biri olan
Aðalar ve Hacýbey Konaðý yeniden
restore edileceði bildirildi.
Aðalar ve Hacýbey Konaðý'nýn
yeniden restorasyon çalýþmalarý için
2006 yýlý yatýrým programýnda 650.000.
YTL ödenek ayrýldý. Cumhuriyet
Dönemi sivil mimarlýk örneklerinden
olan Aðalar Konaðý (1939 yýlýnda
Enver Ekinci tarafýndan yaptýrýlmýþ)
ile ayný tarihi özelliklere sahip Hacýbey
Konaðý (Mehmet Doðu tarafýndan
yaptýrýlmýþ) 2003 yýlýnda
kamulaþtýrýlmýþtý. Kültür ve Turizm
Bakanlýðýna tahsis edilen her iki
konakta, Kültür ve Tabiat varlýklarýný
koruma kurulu kararýyla tescil edilerek,
2005 yýlýnda Bakanlýkça yaptýrýlan
Restorasyon, Resititüsyon ve Rölöve
projeleri onaylanmýþtý.
Yeni açýklanan 2006 yýlý yatýrým
programýnda 650.000. YTL ödenek
ayrýlan her iki konaðýn restorasyon
çalýþmalarýna yakýnda baþlanarak,
restorasyonlarý ve rölöveleri
tamamlandýktan sonra Aðalar Konaðý
“Kýrþehir Evi”, Hacýbey Konaðý ise
“Kent Tarihi Müzesi” olarak
kullanýlacak.
Zihinsel
Engelliler
Ýddialý
NEVÞEHÝR - Çalýþmalarýný Nevþehir Belediyesi
bünyesinde kurulu bulunan Kapadokya Eðitim
Merkezi(KAPEM)’de zihinsel engelliler eðiticisi olarak
sürdüren Þükran Ýnce’nin sorumluluðundaki Nevþehir
’li zihinsel engelliler, Çankýrý’da 28-30 Nisan tarihleri
arasýnda düzenlenecek Zihinsel Engelliler Basketbol ve
Atletizm Grup birinciliði müsabakalarýna iddialý
hazýrlanýyorlar.
Zihinsel Engelliler Eðiticisi Þükran Ýnce nezaretinde
çalýþmalarýný yoðunlaþtýran Nevþehir’li zihinsel
engelliler,Çankýrý’da 28-30 Nisan tarihleri arasýnda Ýç
Anadolu, Doðu ve Güney Doðu Anadolu bölgesindeki
zihinsel engelli Basketbolcüleri ve Atletleri bir araya
getirecek yarýþma için çalýþmalarýný Damat Ýbrahim Paþa
Spor salonunda sürdürüyorlar.
Zihinsel Engelliler Federasyonu’nun 2006 yýlý
takviminde de yer alan yarýþmalara oldukça iyi
hazýrlandýklarýný belirten Ýnce, 3 gün süre ile devam
edecek grup yarýþmalarýnda iyi bir derece elde ederek
Mayýs ayý içerisinde düzenlenecek zihinsel engelliler
Türkiye finaline katýlmayý hedeflediklerini belirtti.
Sahibi: Hacýbektaþlýlar A.Þ. adýna Naci Özçelik Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Aydýn Þimþek Genel Yayýn Yönetmeni: Osman Çoban
Yönetim Yeri: Çarþý içi Esnaf Kefalet Koop. binasý kat: 2 Hacýbektaþ/ Nevþehir Tel-Faks: 0384 441 39 47
E-mail: [email protected] Þirket e-mail: [email protected] E-groups: [email protected] Web:
www.hacibektaslilar.com Baský: Hacýbektaþlýlar A.Þ. Matbaasý Bala Mah. Bektaþ Efendi Sk. No: 38 Hacýbektaþ
Tel-Faks: 0384 441 29 16 Pazar günleri yayýnlanmaz. Yayýn Türü: Yerel Süreli Yayýn
Saðanak Yaðmur
En Yüksek 0C 19
En Düþük 0C 3
‘Nükleer santral istemiyoruz’ Kadýnýn iffeti, erkeðin þiddeti
HABER MERKEZÝÇernobil faciasýnýn 20. yýl
dönümünde Anýtpark’ ta
toplanan Nükleer Karþýtý
Platform, oluþturduðu insan
zinciriyle Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlýðý önüne
sloganlar eþliðinde yürüdü.
“Nükleer santral istemiyoruz”,
“Nükleer sizin güneþ bizim
olsun”, “Nükleer sizin, Sinop
bizim”, “Bergama’da kazandýk,
sýra Sinop’ta”, “Güneþ bize yeter,
nükleere hayýr”, “Nükleerci
bakan istemiyoruz”, “Nükleer
yalana son verilsin” sloganlarý
atan nükleer karþýtlarý, ellerinde
taþýdýklarý afiþ, döviz ve
pankartlarla taleplerini ortaya
koydular.
Nükleer Karþýtý Platform
adýna Enerji Bakanlýðý önünde
basýn açýklamasý yapan Elektrik
Mühendisleri Odasý Yönetim
Kurulu Baþkaný Kemal Ulusaler, 20 yýl
önce bugün Çernobil’de yaþanan kaza ile
Hiroþima’ya atýlan atom bombasýndan 4
kat daha fazla radyasyonun dünyaya
yayýldýðýný anýmsatarak, bunun insanlýk
üzerindeki etkisinin 20-25 yýl sonra
görülebildiðine dikkat çekti. Ulusaler,
“Bugünler risklerin ortaya çýkacaðý
günlerdir. 35 yýllýk yýlan hikayesi yeniden
gündeme getiriliyor. Bu yýlan hikayesi de
deðil, bu tamamen yalan, talan hikayesidir”
diye konuþtu.
AKP Hükümeti’ nin iþ baþýna
geldiðinde yerli kaynaklara yönelme sözü
verdiðini anýmsatan Kemal Ulusaler,
hükümeti verdiði sözleri tutmasý ve nükleer
santral macerasýndan vazgeçmesi
konusunda uyardý. “Nükleer lobilere,
Fransa’ya verilen sözler mi yoksa
yurttaþlara verilen sözler mi önemli” diye
soran Ulusaler, kurulmasý planlanan nükleer
enerji santralarýnýn 20 yýl sonra enerji
Yalcýn Yusufoðlu
talebinin ancak yüzde 4 gibi bir bölümünü
karþýlayacaðýný kaydetti. Ulusaler, “Bütün
fýrtýna bu yüzde 4 için koparýlmakta.
Aslýnda bu fýrtýna nükleer lobiler için
koparýlmaktadýr” dedi.
Kemal Ulusaler, Türkiye’nin hidrolik
potansiyeline dikkat çekerken, “Su akýyor,
AKP bakýyor” diye konuþtu. Ulusaler,
bugün ülkenin 4 bir tarafýna milyarlarca
dolar harcanarak erken uyarý sistemleri
kurulduðunu belirtirken, þunlarý söyledi:
“Bu nükleer santrallarýn güvenilir
olmadýðýnýn göstergesidir. Aslýnda çok
korkuyorlar. Korku, daðlarý, sýnýrlarý aþýyor.
Nükleer santral pahalýdýr, ekonomik
deðildir. Ýstihdam saðlamayacaðýný da
üstüne basarak söylüyoruz. Kalýcý istihdam
istiyorsanýz, güneþ, rüzgar santrallarýna
yatýrým yapýn diyoruz. Hiçbir özel sektör
sübvansiyon, garanti elde etmeden nükleer
santralarla yanaþmak istemiyor.
Geçtiðimiz Kasým ayýnda Lâra isimli
kadýn þarkýcý Ýbrahim Tatlýses’in
programýnda Tatlýses’ in kadýn dövdüðüne
inanmadýðýný söylediydi. Tatlýses ise;
“Dövdüm ama piþmaným” deyince Lâra;
dayak yiyen kadýnlar için “kaþýnmýþlardýr”
sözüyle fikrini beyan etti. Veya bir baþka
medyatik kadýn Hülya Avþar “bir kadýn
dayak yerse hak etmiþtir” türünden görüþ
açýklýyor. Ya da Þile’de kadýna tecavüz eden
polis memuru “kýrmýzý mont giymiþti,
tahrik oldum” diye kendisini savunuyor.
Toplumumuzda hayli yaygýn olan erkek
dayaðýndan üst katmandakiler de nasiplerini
alýyorlar. Son aylarda medyaya böyle olaylar
sýk sýk yansýdý.Ama o kadýnlardan hemen
hiç birisinin kendisini dövdüðü için
kocasýndan ya da erkek arkadaþýndan
ayrýldýðýný duymadýk. Hem dövülerek
aþaðýlanmalarý medyaya yansýdý (yani çok
daha aþaðýlandýlar), hem de evliliklerini
veya beraberliklerini devam ettirmekte bir
mahzur görmediler.
Bu bir toplumsal kültürdür. Adam eþini
döver, dayaða tanýk olanlar veya kadýnýn
çýðlýklarýný duyanlar “karý-koca arasýna
girilmez” diye müdahale etmezler.
Haklýdýrlar da, zira dayakçý erkek onlara
“karým deðil mi, hem severim de, hem
döverim” diyecektir. Daha kötüsü, dayak
yiyen kadýn da öyle söyleyebilir, “size ne,
kocam deðil mi, sever de, döver de”
diyebilir. Fakat öyle de olsa, böyle de olsa,
hiç bir insan dövülmekten hoþlanmaz.
Dayaðýn insana verdiði fiziki acý kadar, o
aþaðýlanmanýn getirdiði onur kýrýlmasý da
önemlidir. Hatta, fiziki acý geçer, ama
hakaret görmenin izi insanýn belleðinde, iç
dünyasýnda uzun yýllar yaþar.Bütün
istatistikler ve saptamalar þiddete gören evli
kadýnlarýn önemli bir bölümünün þikayet
etmediðini, hatta yakýn çevresine (annesine,
babasýna, kardeþlerine) bile duyurmadýðýný,
çünkü utandýðýný veya çocuklarýný düþünerek
sustuðunu gösteriyor. Kocasýndan dayak
yiyen kadýnlarýn konu komþudan nasýl
utandýðýna kendi yaþamýmýzda tanýk
olmuþuzdur.
Oysa, utanmasý gereken þiddete uðrayan
deðil, þiddeti uygulayan kiþidir. Fakat, tutucu
toplumsal ön yargýlar o denli kuvvetli ki,
döven erkek utanacaðýna, dövülen kadýn
utanýyor.
Bütün bunlara raðmen, kadýný döven
erkeðin makbul karþýlandýðý doðru deðildir.
Öyle tipler konu komþu ve mahalleli
tarafýndan sevilmezler, fakat çevreden kayda
deðer bir baský ve karþý koyuþ da görmezler.
Sosyal kültürümüz bu durumlarda
baþkalarýnýn aile iþlerine karýþmamaktan
yanadýr (oysa, baþka durumlarda aile iþlerine
en çok karýþan gene ayný insanlardýr,)
erkeðin eþini dövmesine çoðunlukla alkol,
asabiyet gibi mazeretler bulunarak vicdanlar
rahatlatýlýr.
ERKEK ÞÝDDETÝNÝN TARÝFÝ
Birleþmiþ Milletler “Kadýna Yönelik
Þiddetin Yok Edilmesi Bildirgesi” kadýn
üzerindeki þiddeti “cinsiyete dayalý ve
kadýnlarda fiziksel, cinsel, psikolojik
herhangi bir zarar ve üzüntü sonucunu
doðuran ya da bu sonucu doðurmaya yönelik
özel hayatta veya kamu yaþamýnda
gerçekleþebilen her türlü davranýþ, tehdit,
baskýdýr ya da özgürlüðün keyfi þekilde