KARAKTER EĞİTİMİ SORUMLULUK - istanbul il millî eğitim

Transkript

KARAKTER EĞİTİMİ SORUMLULUK - istanbul il millî eğitim
KARAKTER EĞİTİMİ
SORUMLULUK
Değerli Öğretmen Arkadaşım,
Günümüz eğitim anlayışı içersinde öğrencileri geleceğe hazırlarken salt okul dersleri ve bu
derslerden elde edilen başarıya dayalı “öğretim” merkezli uygulamaların yetersiz olduğu
anlaşılmaktadır. Eğitim deki bu eksikliği giderme amacı ile Samanyolu Eğitim Kurumları olarak bizler
karakter eğitimi çalışmalarını başlatmış bulunmaktayız.
Karakter Gelişimi ve eğitimi, insan yaşamını anlamlı ve üretken hale getirebilmek, bireylerin yaşama dair
amaç edinmelerini sağlamak, bununla birlikte sağlıklı gelişen bir toplum ortaya çıkarabilmek için erdemler
geliştirme çabasıdır. Bu eğitim, evrensel ve toplumsal bir takım değerlerin okul ve aile yaşamına sistemli olarak
yerleştirilmesi sürecidir.
İnsan yaşamında okul öncesi ve okul çağı çocukluk dönemi sağlıklı bir kişilik kazanımında ve topluma uyum
sağlanmasında en kritik dönemlerdir. Bir bilge: Çocuklar toplumumuzun %25'ini ama geleceğimizin %100 'ünü
oluşturmaktadır demiştir. Geleceğin sağlıklı toplumunu oluşturacak çocukların, sosyal beceriler ve olumlu
karakter özellikleri kazanmaları gerekmektedir.
İlköğretim dönemi çocukların bu özellikleri kazanmaya en açık olduğu dönemdir Bu dönemde anne baba ve
öğretmenler çocuklar için model aldıkları en önemli figür haline gelirler. İlköğretim öğrencilerinin bu eğitimi
öğretmenlerinden almaları onların bu konuyu 'içselleştirebilmelerine' ve uygulamaya koymalarına olanak
sağlayacaktır.
Karakter eğitimi kapsamına ele alacağımız konular.
• Sorumluluk
• Dostluk arkadaşlık
• Doğruluk, dürüstlük
• Saygı
• Sabır
• Vefa ve sadakat
olacaktır.
Karakter Gelişimi ve Eğitimi kitapçıkları, içerik yönünden eğitim sistemimize olumlu katkı sağlayacağını
düşündüğümüz, kültürümüze uygun bir tarazda hazırlanmaktadır
Eğitim sürecinize katkı sağlamak amacı ile içersinde o ayın konusu ile ilgili çeşitli hikayeler güzel
sözler, etkinliklerden oluşan bir kitapçıklar her ay sizlere ulaştırılacaktır. Ama işin mutfağında ki asıl
kişiler sizler olduğunuzdan etkinlikleri bilgi ve birikiminizle uygun hale getirmek çoğaltmak ve
projenin başarısını artırmak için pano çalışmaları, şiir kompozisyon yarışmaları, hikâye yazma
yarışmaları sınıf gazetesi oluşturma drama çalışmaları,afiş hazırlama vb. alanlarda sizin özverili
çalışmalarınıza ihtiyaç duyulmaktadır.
Eğitim ve öğretim ortamlarının dinamikliğinin gereği olarak, sizden alacağımız geri bildirimler bundan
sonraki süreçte yapacağımız çalışmalara ışık tutacaktır.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi
01
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
Sorumluluk Duygusu Nedir, Nasıl kazandırılır?
ERGENLERDE SORUMLULUĞU DESTEKLEMEK İÇİN ÖNERİLER
Sorumluluk; Bireyin yapması gerekenlerin farkında olması, kendi davranışlarının sonuçlarına katlanması
ve başkalarının haklarını çiğnemeden kendi ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Sorumluluk doğuştan getirilen değil
sonradan öğrenilen davranışlardan oluşan bir kavramdır.
SORUMLULUK SAHİBİ İNSAN….
02
Sözünde durur
Sorumsuzluktan
Yaptığı işleri önemser
Plansızlıktan
Hassastır
Mesuliyetsizlikten
Mesuliyet sahibidir
Boş vermekten
Öz disiplini vardır
İhmalden
Özgüven sahibidir
Güvenilmezlikten
Başarılıdır
İhmal etmekten
Ciddiyet sahibidir
Umursamazlıktan
Emindir
Duyarsızlıktan
Güvenilirdir
Özensizlikten
Sabırlıdır
Tembellikten
UZAK DURUR…
Yukarıda sayılan özelliklere baktığımızda eyvah biz geç kaldık, çocuğum altıncı sınıfa başladı ve bu özellikler
onda yok demeyin!.Sorumluluk doğuştan getirilmez sonradan kazanılır. Her ne kadar sorumluluk kazandırmaya
başlama erken yaşlarda olsa da siz de henüz geç kalmış sayılmazsınız. Fakat bu yaş döneminde, çocukluktan
ergenliğe bir geçiş yaşandığı için sorumluluk kazandırmaya çalışırken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar
vardır. Bunları kısaca özetleyelim;
• Ergenlik dönemiyle beraber çocuğun tüm gereksinimleri,davranışları ve ilgi alanları hızlı bir değişime
uğrar. Bu nedenle anne-babalarının sorumluluk saydıkları şeylerle ilgilenmezler. Ergenler için artık yeni ve farklı
sorumluluklar vardır. Mesela gideceği geziler,katılacağı etkinlikler…Bu yüzden sorumluluk konusunda en çok
sıkıntı yaşanılan dönem ergenlik dönemidir.
• Ergen, ana baba çatışmasına en çok yol açan konulardan biri sorumluluktur. Bu dönemde ergen,anne
babası tarafından sorumsuz algılanırken,ana babanın bu yönde beklentileri ergen tarafından bir baskı ve
kişiliğine müdahale olarak algılanır.
• Ergenlik dönemine kadar genç,belli bir sorumluluk duygusu kazanamadıysa ergenlikte bu konudaki
çatışmalar hem daha yoğun olur, hem de ergenin sorumluluk kazanması güçleşir. Çocuklarına ergenlik çağından
önce hiçbir sorumluluk vermemiş,çocuklarını aşırı koruyucu yetiştirmiş aileler birdenbire sorumlu davranış
beklemeye başlarlar. Bu tür ailelerde çocuğun, ergenlik çağından geçerek sorumluluk sahibi yetişkin olmasını
beklemek daha zordur.
• Kimi zaman ergenlik çağındaki gençler, kendilerine çok çeşitli alanlarda ve çok fazla sorumluluk yüklendiği
için sorumsuz davranırlar. Zaten içinde bulunduğu gelişim döneminin özelliğinden dolayı pek çok konuda tepkisel
olan ergen,bu konudaki iyi niyetli ve olumlu yaklaşımlara da direnç gösterebilir.
• Paniklemeyin ve hemen cezaya başvurmayın. Annebabalar çocuklardaki sorumsuzluğun önemini ve
derecesinin abartmaya eğilimlidir. Birçok anne-baba
çocuklarının sorumsuzluklarıyla kendilerini incitmek
istediklerini düşünürler. Eğer paniğe kapılır ve
çocuğunuzun her sorumsuz davranışının üzerine
giderseniz, bu durumda sadece çocuğunuzu değil
kendinizi de yıpratırsınız. Cezalandırmak, çocuğa ders
vermek, onun istediği bir şeyi kısıtlamak, eve kapatmak
gibi yaklaşımlar ergeni sorumlu davranmaya
yöneltmez.
• İlk önce geri çekilerek ve ergenlik çağındaki
çocuğunuzun kendi sorumluluğunu taşımasını
sağlayarak işe başlayın. Başlangıçta mükemmel sonuç
alamasanız da korkmayın. Gerçekten de çocuğunuz
sorumluluğun kendine ait olduğu mesajını alana kadar
birkaç kez tökezleyecektir. Er ya da geç çocuğunuzun
kendi sorumluluğunu almayı üstleneceğini ve olayları
ciddîye alacağından emin olabilirsiniz.
• Ne olup bittiğini gözlemleyin. Çocuğunuzun bazı
alanlarda gönüllü olarak sorumluluk aldığını görüp
şaşırabilirsiniz. Kendini yeterli gördüğü alanlarda
cesaretlendirip teşvik edilebilir.
• En çok ilgilendiği alanları sezip ve bunlar üzerinde
çalışmak; kaydedilen her gelişme için daha önceden
uygulamaya koyduğunuz bazı talepleri kaldırmak etkili
olabilir.
• Olgunlaşmakta olan ergenin dikkatini gelecekte ki
sorumluluklara çekmek yararlı olabilir. Ana baba hangi
sınırlamaları getirirse getirsin unutmamalı ki bu
sınırlamalar çocuğun ileriki hayatında üstleneceği
sorumlulukları taşımasına yardım amacı gütmelidir. Bunun
farkına varılmaz ise ana babanın koyduğu kurallar sanki ana
babanın hayatını kolaylaştırmak için varmış gibi görünür.
• Bu dönemde desteklenmesi gereken bir sorumluluk çeşidi de
sosyal sorumluluklardır. Bu yaş döneminde çocuklar
kendilerine söyleneni yapmayı değil de ürettikleri şeylere
sahip çıkmayı tercih ederler. Bu nedenle etrafta ihtiyaç sahibi
gördüğünüz ailelere, yaşlı ve kimsesizlere neler yapılabileceği
ile konularda onun fikirlerini alın. İstekli olduğunu gördüğünüz
konularda onu yüreklendirin ve takdir edin.
• Çocukların sorumluluklarını yapmadıkları zaman
eleştirilerde bulunmaktansa sorumlu davrandıkları zaman
takdir edin. Çok nadir de olsa yaptığı işten duyduğunuz
memnuniyeti hem ona hem de yakın çevrenize anlatın.
(Muhakkak kulağına gidecektir.)
• Yaptığı işi eksiksiz, mükemmel yapmasını beklemeyin.
• Sorumluluğun kazanılmasında en önemli etkenlerden biri de
çocuğun yaptığı işin sonuçlarına katlanmak zorunda
kalmasıdır. Onun yaptığı işlerin sonuçlarına katlanmasına
fırsat tanıyın. Örneğin beden eğitimi dersi için kıyafetlerini
getirmeyi unuttuğunda arkasından götürmeyin. Derse
girememe sonucuyla karşılaşsın.
• Sürekli sorumsuzluğundan dem vurarak onu anlatmayın. Bu
durumda imajının zaten belli olduğunu düşündüğü için
değiştirme kaygısı yaşamayacaktır.
• Ona büyüdüğünü hissettirecek hoşuna gidebilecek
sorumluluklar verin.
6. SINIF ÖĞRENCİSİNİN ALABİLECEĞİ SORUMLULUKLAR
• Kendi odasını toplayabilir.
• Yatağını toplayabilir.
• Kirlileri sepete koyabilir.
• Sofra kurup kaldırabilir.
• Elektrik süpürgesiyle evi süpürebilir.
• Kendisine basit yemekler hazırlayabilir.
• Bulaşık yıkayabilir.
• Anne babayla küçük kardeşinin bakımında yardım
edebilir.
• Bu yaş grubundaki çocuklar otobüse, minibüse binerek
dershaneye, babasının iş yerine vs. gidebilir.
• Listelenmiş, Pazar ve market alışverişini
yapabilir.
• Fatura ödemelerini yapabilir.
• Fatura yatırabilir.
• Özellikle erkek çocuklar babası ile beraber tamir yapabilir.
• Özellikle erkek çocuklar araba temizlemede babasına
yardım edebilir.
• Kız öğrencilere pasta, börek yapımında sorumluluklar
alabilir.
• Ev dekorasyonu, yapılacak eşya değişikliklerinde fikirleri
alınıp sorumluluk verilebilir.
• Onun için yapacağınız alışverişte miktarı belirleyerek seçimi
ona bırakabilirsiniz. Kendi alışverişini yapıp sorumluluğuna
katlanabilir.
• Haftalık harçlık uygulaması başlatabilirsiniz. Parayı düzenli
harcama sorumluluğunu kazanabilir.
03
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
Ünlüler Ne Diyor?
Dünyanın filan yerinde
bir rahatsızlık varsa
bana ne dememeliyiz.
Böyle bir rahatsızlık varsa
tıpkı kendi içimizde olmuş gibi
ilgilenmeliyiz.
ATATÜRK
Eğer herkes,
birer fert olarak,
kendi vazifesini başarır,
kendi meslek ve sanatında
gayret gösterirse, o zaman
umumun refahı
temin edilmiş olacaktır.
Goethe
04
Vazifesini
yerine getirmemiş olanın
vicdan yarasına ne mazeretin devası,
ne ilacın şifası deva getiremez.
Mevlana
Sorumluluk,
büyük olmanın bedelidir.
Einston CHURCHIL
Örnek Olay
“Herkes
kendi kapısının önünü temizlerse,
her yer tertemiz olur”
Anonim
“Her doğru,
insana bir sorumluluk, her fırsat
bir zorunluluk ve sahip olduğu her şey de
ona bir görev yükler”
John D Rockefeller Jr
Çok az şey,
bir insana sorumluluk vermek
ve ona güvendiğinizi belli etmek kadar
onun gelişmesine hizmet eder”
Booker T Washington
Ayşe Hanım kızı Zeliha' nın rahatlığından çok şikâyetçiydi.Zeliha aslında çalışkan, başarılı bir öğrenciydi
ama ders dışındaki hiçbir sorumluluğu üstlenmiyordu.Ayşe Hanım Zeliha' dan ev işleri konusunda pek yardım
istemiyordu.Ayşe Hanım Zeliha 'yı zaten bu konularda becerikli bulmuyordu bunu da ona sık sık 'Kızım elin işe hiç
yakışmıyor.'cümlesiyle ifade ediyordu.Ayşe Hanım kızının en azından odsı ile ilgili sorumluluğu almasını
istiyordu.Ayşe Hanım bir gün hastalandı annesinin hastalığına çok üzülen Zeliha bu gün anneme iş
yaptırmamalıyım diye düşündü.Evi temizlemek istedi,odasından işe başlayacaktı güzelce bir kova su hazırlayıp
odasına götürüyordu ki kovayla su halıdaki yolluğu devrildi.Zeliha çok üzülmüştü.Annesi Zeliha'nın telaşlı
hallerinden bir şeylerin ters gittiğini anlayıp koridora geldiğinde çok sinirlendi.'Niye kovaya taşıyamayacağın
kadar su koyuyorsun, şuna bak yolluğu mahvettin, iş böyle mi yapılır …' diye bir sürü sitem etti.Zeliha annesine
cevap bile veremedi.O günden sonra bir daha da temizliğe kalkışmadı.
Zeliha gerçekten sorumsuz bir çocuk mu?
Zeliha'nın ev işlerinden uzak durma sebebi nedir?
İnsan
sadece sorumluluk üstlenerek
zihnini sağlam ve
dengeli bir şekilde geliştirebilir.
John DEWEY
·Sorumluluk:
kendini olgun ve
büyük hisseden insanların
bir büyüme aşaması.
Berat Tonga
İnsan,
yaşadığı sorunlardan dolayı
çevresini suçlamaktan vazgeçmeli.
Dinsel ve ahlaki değerler çerçevesinde
irade gücünü ve sorumluluk duygusunu
arttırmak için çalışmalıdır.
Albert SCHWEİTZER
Zeliha'nın sorumluluk sahibi bir birey olması için nasıl yaklaşmak gerekir?
05
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
DÜNYAYI KURTARMAK
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak
için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu
koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya
gidilecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu sonra gazetenin
promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.
Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna “eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya
götüreceğim” dedi.
Sonra düşündü; “oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar
düzeltemez.”
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim artık
sinemaya gidebiliriz” dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını
sordu.
Çocuk; “bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı”.
Sonra ekledi:
“İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELDİ.” OLMAYACAK
MESULİYET VE VİCDAN
06
Özi Kalesi, Ukrayna'da, Odesa yakınlarında, Osmanlı'nın Doğu Avrupa'daki son kilit noktası idi.
1787 Osmanlı-Rus savaşında, Osmanlılar yine iki cephede birden savaşmak zorunda kalmıştı. Asıl ordu
Nemçe (Avusturya) üzerine gitmişti. Ruslar bütün kuvvetleriyle Özi'ye yüklendiler.
Mareşal Potemkin'in kumanda ettiği Rus ordusu, kaleyi karadan ve denizden kuşattı. Ruslar, gece gündüz
kaleye gülle yağdırıyordu. Aşın soğuk ve kardan ötürü bir türlü yardım alamayan Özi, altı ay kendini müdafaa etti.
Ruslar, bu muhteşem savunma karşısında çaresiz kalmıştı. Muhasarada elli bin askerini kaybeden Potemkin,
kale alınırsa üç gün yağma ve katliama müsaade edeceğini söyleyerek askerlerini kışkırttı. Ocak ayının başlarında şiddeti artan kardan Ötürü sular donmuştu. Rus askerleri nehir tarafındaki surlara yöneldi. Mehmetçikler son
barutlarına ve kurşunlarına kadar savaştılar. Son asker de toprağa düşünce Ruslar kaleye girebildi. Moskof,
iliklerine kadar sinmiş olan vahşeti savunmasız İnsanların üzerine kustu. Kadın, çocuk, yaşlı demeden yirmi beş
bin insanı şehit ettiler.
Tahtta I. Abdulhaınİd Han Hazretleri vardı. Özi'nin düştüğünü anlatan rapor eline verildi. Rusların sivil halka
yaptıklarının anlatıldığı yere gelince derin bir "ah!" : çekti. Bu parçalanan bir yüreğin iniltisiydi. Buna dayanamamıştı. Kan beynine fırladı, beyin damarları çatladı ve vücuduna felç indi. Yığılıp kalmıştı. Ve koca sultan bu
büyük üzüntüye daha fazla dayanamayarak birkaç gün sonra vefat etti.
Onlar bu idi. Milletleri İçin yaşıyor, koca bir milletin ve devletin yükünü omuzlarında taşıyor, mesuliyetlerini
yüreklerinde duyuyorlardı. Ve zaten devleti idare edenler, liderler böyle olmalıydı. Öleni, üzüleni, ezileni, fakiri
kendi evladından ayrı düşünemezlerdi.
Millet kan ağlarken el sallamalar, gülüp eğlenmeler sonradan çıktı. "Mehmetçik şehit oldu" denince,
annesinden evvel yığılıp kalan mesulleri, gözünü uyku tutmayan büyükleri göremedik. Değil o kadarına, zevkinden
feragat edenine bile hasret kaldık. Doyasıya karnını doyurmayan, "Karnım tok olursa, fakirlerin halini
hissedemem!" diyen Ömer bin Abdulazizleri hayal bile edemedik. Onun için Azerbaycan işgal edilince bayılıp
düşenin yüreği anlaşılamadı. Televizyonlar aleyhinde bir görüntü imiş gibi defalarca yayınladı.
Beyin damarlarını çatlatacak mesuliyet ufkunu, vicdanı ve yüreği anlamak çok zor. Hadise akılları
donduracak çapta... Öyle olamayınca istense de yapılamaz ve anlaşılmaz. Kulaklar duyar, yürekler duymaz.
Bazıları onun için seçilmiştir.
HAMALLIK YAPAN HALİFE
Halife Hazret-i Ömer bir gece şehri dolaşırken, bir evden çocukları iki gündür aç olan annenin feryadını duyar.
— Yavrularım, Allah sizin hakkınızı Ömer'den sorsun! Bu sözü işiten halife kapının Önünde titremeye başlar.
İçeriye seslenir:
— Ömer'den ne istiyorsun?
— Sen ne soruyorsun, dost musun, düşman mısın?
— Allah için, dost olarak soruyorum.
— Ömer'den şunu istiyorum: Bu çocukların babasını askere gönderdi. İki gündür çocuklarım aç, ocağım
üzerine tencere koydum, suyu karıştırıyorum. Yemek pişiriyorum diye onları avutuyorum. Dün uyutmuştum. Ama
bugün açlıktan uyuyamıyorlar. Birbirlerine sarılmış halde sızlanıp duruyorlar.
— Peki, Ömer'e haber verdin mi?
— Neyi haber vereyim? Adamlarımızı askere almayı biliyor da, gerideki çocukların durumunu hiç
düşünmüyor mu? İnsanlara baş olmak, başa belâ olmak mıdır? Hazret-1 Ömer ağlayarak evine koşar. Arkasına
bir çuval un eline bir teneke yağ alıp kadının evine gelirken karşısına sahabelerden bir zat çıkar.
— Ey mü'minlerin Emiri, bu ne hal, nereye koşuyorsun? Ver şu tenekeyi ben taşıyayım.
— Yok vermem, bunlar Ömer'in günahlarıdır. Bugün yükümü alırsın ama, yarın Allah'ın huzurunda günahlarımı alamazsın. Bırak da ben taşıyayım.
Eve girip çuvaldan biraz un çıkarır, tencereye koyar. Sönmek üzere olan ateşi üflerken sakalının bir tarafı hafifçe yanar. Un çorbası pişirip çocukların kamını güzelce doyurur. Çocukların annesine de:
— Yarın mutlaka Halife'yi göreceksin der.
Kadın tanımadığı bu yabancı adamın yaptığı iyiliklerden dolayı, son derece memnun olur. Evden çıkarken arkasından söyle konuşur:
— Allah Ömer'in yerine başımıza seni geçirsin.
Halife Ömer hiç sesini çıkarmadan oradan ayrılır. Sabahleyin kadın halifenin yanına gider; bakar ki
kendisine çorba pişiren zat, Halifelik makamında oturmaktadır. O zaman özür dilemeye başlar:
— Kusura bakma Ya Ömer, akşam canımın acısından size acı söyledim, sizi incittim.
— Hayır sen vazifeni yaptın. Ömer suçludur. Asıl siz hakkınızı helâl edin...
İşte onlar böyleydi...
Yolun Kenarına Diken Eken Adam
Adamın biri, kendi arazisinin sınırını belli etmek için yol kenarına dikenli çalı dikmiş. Çalı gün geçtikçe
büyüyormuş. Çalı büyür de dikenle durur mu? Onlar da büyüyormuş zamanla dikenli çalı yola yayılmaya başlamış.
Yol zaten çok darmış.İnsanlar yoldan geçerken zorlanmaya başlamışlar. Dikenler canlarını acıtıyormuş. Gelip
geçenler adama,”Bu çalıyı sök! İnsanları rahatsız ediyor.” diyorlarmış. Fakat adam hiç oralı olmuyormuş. Çünkü
çalıyı sökmek dikmekten daha zormuş. Bir gün, herkesin saygı duyduğu bilge bir kişi oradan geçerken adama,”Bu
dikenli çalıyı mutlaka sök!” diye tembihlemiş. Adam itiraz etmemiş.”Tamam, mutlaka sökeceğim.” demiş. Fakat
bu işi durmadan erteliyormuş. Ha bugün, ha yarın, ha ertesi gün derken dikenler gittikçe büyüyüp sertleşiyor.
İnsanların canını daha da acıtıyormuş. Günler sonra bilgenin yolu yine diken eken adamın evinin yakınına düşmüş.
Yoldan geçerken çalıların hala sökülmediğini görmüş. Dikenleri sökmeye üşenen adama şöyle seslenmiş:”Ey
sözünde durmayan adam! Sök şu dikenleri, bu işi erteleyip durma!” Adam yine itiraz etmemiş.”Efendim, oldukça
bol zamanımız var. Bu gün olmazsa yarın ve ya başka bir gün bu işi mutlaka yapacağım.” demiş.
Adamın bu sözleri üzerine bilge,”Sen hep yarın diyerek işini erteliyorsun. O dikenler her geçen gün büyüyüp
güçleniyor. Oysa senin gücün azalıyor. Bir iş bugüne aitse bugün yapılır. Yarına bırakırsan işler büyür, sorun
olmaya başlar. Sorumluluğunu bil, dikenlerin boyu seni aşmadan onları temizle!” demiş.
07
KARAKTER EĞİTİMİ
ETKİNLİK - 1
Etkinliğin Adı
Görev Şuuru
Amaç
Öğrencilerin sorumluluklarının farkına varmalarını sağlamak ve
görev şuurunun yerleşmesini sağlamak
Süreç
Örnek hikâyeler öğrencilerle paylaşılır. Her hikâyeden sonra şu sorular
sınıfa sorulur.
• Bu hikâyeden neler anladınız?
• Bu hikâyeden çıkarmamız gereken ders nedir?
Örnek 1:Sorumluluk
Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya
değmez olduğundan yakman bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o
odasına kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu.
Bir gün hükümdar, ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve
buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta mühlet verdi. Bir hafta içinde bir
formül bulamazsa bunun hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.
08
Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşındı; aklına hiç bir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun
kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün, dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün
yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla bir süre ahbaplık etti. Bundan
cesaret alan küçük çoban yaşlı dostuna "Amca şu hayvanlarıma biraz göz kulak oluver de, ben de şu
görünen köyden azık alıp geleyim, bugün azık almayı unutmuşum" dedi.
Bilge de zevkle kabul etti. Bilge, kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz
kulak olurken, bir keçi yavrusu kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı
inip onu kurtarmadıkça kendi kendine kurtulması da mümkün değildi. Bilge küçük çobana verdiği
sözü doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu amaçla uçurumun
dibine indi.
Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla
sonuçlandı. Ama bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı
başardı.
Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre
kafasını öyle meşgul etti ki, kendini bu işe o kadar verdi ki başından geçmekte olan olayı, canını
kurtarabilmek için ülkeyi terk etmekte oluşunu unuttu. Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek
çakmasına sebep oldu. Şöyle düşündü:
SORUMLULUK
"Bir kimse ciddi olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunup onu başarı ile sonuçlandırmak
arzusu benliğini tam olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, eften püften olayları kafasına
takmak diye bir şey söz konusu olamaz"
Bu gerçek herkes, dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden
vazgeçip hemen geri döndü ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:
"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını, hayata bağlanmasını istiyorsanız
ona bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan
şikâyet etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi,
sonucu ne derece ağır olursa, kendini o ölçüde can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadele ve
azmi o derece artacaktır."
Örnek 2: Görev Şuuru
Vaktiyle bir ülkenin en ücra köşelerinden birinde bir nine ve o ninenin de bir tek ineği varmış. Her
sabah ineğini götürüp sığırtmaca teslim eder ve akşam olunca da ineği sağarak geçimini sağlarmış.
Sığırtmaç, topladığı diğer hayvanlarla birlikte bu ineği de meralarda, dağlarda otlatır, ancak
vazifesinde gerekli ihtimamı göstermezmiş. Hele ninenin ineğine hiç önem vermez, nasıl olsa hesap
soranı yok diye “saldım çayıra Mevla'm kayıra” felsefesiyle hareket edermiş. Ve günlerden bir gün
olan olmuş, zavallı nineciğin ineğini dağda bir kurt parçalamış. Ninecik bunu öğrenince çok üzülmüş
ama elden ne gelir. Ancak “mazlumun ahı kılıçtan keskindir” derler, şöyle ilenmiş (beddua etmiş):
Allah hükümdarın belasını versin! Bir ineğime sahip çıkamadı!
Etraftan bazıları buna şaşırıp ihtiyarı teskin etmeye çalışmışlar. Demişler ki:Dağ başında senin
ineğini bir kurt parçalayıp yemişse, ta payitahttaki hükümdarın bunda suçu be ola? Sen ancak bunun
hesabını çobandan sor, beddua edeceksen ona beddua et.
Hayır, demiş nine, iş sizin bildiğiniz gibi değildir. Eğer o hükümdar âdil bir kimse olsaydı, adaletli
bir vali tayin ederdi. Vali âdil bir kaymakamı iş başına getirir, o da kendisi gibi bir muhtar seçerdi.
Bu seçilen muhtar köy namına tutulan sığırtmaçta da aynı özellikleri arar, dikkatli, vazifesine bağlı
olmasına önem verirdi. İşte o zaman benim inekçiğim kolay kolay kurtlara yem olmazdı
Anadolu'da “Dağına göre dumanı, kalbine göre imanı, cemaate göre imamı” diye bir söz vardır.
Gerisini artık siz yorumlayın...
09
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
ETKİNLİK - 2
Etkinliğin Adı
Ali'yi tanıyor musunuz?
Süreç
'Ali'yi tanıyor musunuz?' adlı hikaye okunur. Hikâye bittikten sonra
öğrencilere söz hakkı verir.
• Ali ile ortak noktalarının olup olmadığını sorar.
• Ödev yapmadıkları zaman ne hissettiklerini sorar?
• Zamanında yapılan sorumluluklardan sonra neler hissettiklerini sorar.
Sonra aşağıdaki yorum yapılır:
Ali'yi hepimiz tanıyoruz aslında değil mi? ''Herkesin içinde'' hikâyedeki Ali'den bir parça yok mu?
Önce istediğini yapmak isteyen, sonra kendisinden istenileni yapmaya yönelen ve bu sebeple
sorumluluğunu erteleyen; ders çalışmaya çok önem veren ve bu sebeple önce aradaki ayrıntıları
ortadan kaldırıp, ders çalışmak için kendisine kesintisiz bir zaman çıkartmaya çalışan ancak bu zamanı
hiç bulamayan ve bütün süreyi daha az önemli işlerde veya kendisine haz verecek etkinliklerde
kullanarak geçiren, aklından ders çalışması gerektiğini de bütünüyle çıkartamadığı için, kendisine zevk
verecek olanları yaparken de tam anlamıyla rahat etmeyen ve kendisini huzursuz hisseden...
Naklen yayın bitip, Ali'nin kafası haftanın spor olayları ile doluyken, annesi çayı hazırladığını
duyurdu. Ali çayı içip derse geçmenin daha doğru olacağına karar verdi. Çay bittiğinde Ali'nin üzerine bir
ağırlık çökmüştü. Haftanın gerginliği ve çayla birlikte yenilenler Ali'yi gevşetmişti. Ali bu yorgunlukla
''Nasıl olsa verimli çalışamam'' diye düşündü ve dinlendikten sonra çalışmaya başlamaya karar verdi.
Saat 18.00 sıralarında Ali içindeki huzursuzluğu bastırmaya gayret ederek uyandığında, çalışma
masasına yönelirken televizyonda en sevdiği dizilerden birinin başladığını duydu. Derse bundan sonra
başlamaya ve sadece önemli iki dersi çalışmaya karar vererek TV'deki dizi filmi seyretti. Bu sebeple Ali
kendi kendine şöyle dedi: ''Bugün çalışamadım, ama söz yarın çalışacağım'' ve yarı sıkıntılı yarı huzurlu
odasının yolunu tuttu. Ancak çalışmak için değil, uyumak için.
Şimdi size bir sorum var. Hikâyede yer alan Ali'yi tanıyor musunuz?
Öğretmen etkinliği sorumlulukları ertelemenin insanı mutlu etmediği, zamanında yapılan
sorumlulukların kişinin kendine güvenini arttırdığına dair bir konuşma ile bitirir
10
ALİ'Yİ TANIYOR MUSUNUZ?
Ali pazar sabahı saat 08:30 da uyandı. Cuma günü okuldan gelirken,bu hafta sonundan,önceki
haftalardan eksik kalan derslerini tamamlamak ve önündeki hafta içindeki sınavlara hazırlanmak
açısından çok iyi yararlanmaya karar vermişti.Bu sebeple cuma akşam üstünü ve geceyi çok iyi
geçirdi.Evde müzik dinledi, TV seyretti ve geç saatte yattı.Cumartesi günü de arkadaşlarıyla beraber
vakit geçirdi,evin içinde gezindi, zamanın nasıl akıp gittiğini fark etmedi.Ders çalışmadığı için zaman
zaman biraz rahatsızlık duyduğu oldu,ancak içinden gelen bir huzursuzluğu:''Önümde koskoca bir pazar
var'', diyerek bastırdı.
Pazar sabahı Ali, işte bu şartlar altında 8:30'da uyandı önce güzel bir tatil kahvaltısı yaptı. Sonra
gazeteleri okuyup ders çalışmaya karar verdi.Gazeteler bittiğinde 10:30 olmuştu.TV'deki sabah filmine
bir göz atıp çalışma odasına geçmek istedi.Fakat film öyle güzel ve heyecanlıydı ki,önünde koskoca bir
pazar gününün olduğunu düşünerek bu filmi izlemesinde bir sakınca olmadığına karar verdi.
Film bittiğinde saat 12:30'du ve hafta içi günlerde bu saatte yemek yemeye alışmış olduğu için karnı
acıktı. Annesinin özenle hazırladığı yemekleri yiyip, evdekilerle sohbet ettikten sonra çalışma odasına
yöneldi.Fakat tam bu sırada TV'den naklen yayın programı başlamış ve haftanın en önemli maçı ekrana
gelmişti. Bu maçı seyretmek için insanların birbirini çiğneyip dünyanın parasını verdiklerini düşününce,
ayağına kadar gelen bu maçı seyretmemenin büyük kayıp olacağını düşündü. Maç biter bitmez sıkı bir
şekilde çalışmaya başlamaya karar vererek,maçı izlemeye koyuldu.
11
KARAKTER EĞİTİMİ
ETKİNLİK - 3
Etkinliğin Adı
DERS ÇALIŞMA SORUMLULUĞUMUZ
Amaç
Öğrencilere ders çalışma sorumluluğunu yerleştirmek.
Süreç : Öğretmen öğrencilerle şu etkinliği yaparak süreci başlatır. Simdi sizinle bir oyun oynayacağız
tahtaya beş tane gönüllü istiyorum. ( Gönüllü öğrenciler tahtaya dizilirler. Öğretmen sınıfa döner ve bir
gönüllü daha seçer daha sonra ) Oyunumuz şu; tahtadaki arkadaşlarınız robot taklidi yapacaklar tıpkı
birer robot gibi hareket edecekler oturmaları kalkmaları yürümeleri tıpkı bir robot gibi olacak. Diğer
gönüllü arkadaşınızsa onlara bir takım direktifler verecek. Örneğin: Semih, masaya doğru yürü.
Mustafa, kolunu kaldır. Zehra, başını kaşı... Vs Etkinlik bu şekilde 3–5 dakika kadar sürdükten sonra eğer
zaman kaldıysa bir gurupla daha yapılır. Daha sonra her kes yerine oturtulur ve öğretmen sınıfa dönerek
şu soruları sorar. Ve tartışma başlatır:
• Robot rolündeki arkadaşlarınızın kendi davranışlarıyla ilgili olarak herhangi bir seçme özgürlüğü
var mıydı? Niçin?
· • İnsanların kendi davranışlarıyla ilgili olarak seçme özgürlüğü var mıdır? Ya da insanlar her zaman
başkalarını istediği gibi davranmak zorunda mıdır?
· • Birinin sizden istediği biçimde davranmadığınız bir yaşantınızı hatırlıyor musunuz? Evet, ise bu
sizin kendi davranışlarınızı seçme özgürlüğünüz olduğu anlamına gelir mi?
12
Bu etkinlik aracılığıyla öğrenci her bir davranışının bir seçim olduğunun farkına varır ve kendi
davranışlarının sorumluluğunu daha fazla duyar.
Öğrenci olarak hepinizin ortak sorumluluklarından bir tanesi de dersinize çalışmak. Şimdi gelelim
hepinizin ortak sorumluluğu olan “Ders Çalışmaya Başlamak” için verilen savaşlara. Eğer hayatınızla
ilgili sorumluluğu dış şartlara ve olaylara bırakırsanız, çalışmanızı ve başarınızı engelleyecek birçok
sebebiniz olacaktır.
“Dedikten sonra aşağıdaki soru sorulur ve gerekli açıklama yapılır”
Çocuklar bilir misiniz? Bir ağaca kaç şekilde çıkılır?
“Cevaplar alındıktan sonra aşağıdaki açıklama yapılır.”
Bir ağaca çıkmanın iki yolu vardır:
1. Yol: Ağaca merdiveni dayarsınız ve çıkarsınız
2. Yol: Geçersiniz bir fidanın üzerine oturursunuz, onun ağaç olmasını beklersiniz. Eğer havalar
güzel gider, yeterince yağmur yağar, güneş açarsa, keçiler koyunlar gelip ağacınızın yapraklarını
yemezlerse, haşereler ağacınızın köklerine dokunmazlarsa o ağaç büyür ve sizde o ağacın üzerine
çıkmış olursunuz.
Evet,çocuklar ders çalışmaya başlamak için havaların yeterince iyi olmasını beklerseniz o gün
televizyonda hiç film olmamasını beklerseniz. Daha çok beklersiniz Bir gün anne-babanız duymak
istemediğiniz bir söz söyledi diye,bir gün hocanızla aranızda istenmeyen bir diyalog geçti diye ya da
canınız sıkkın diye, bir başka gün kötü hava içinizi kararttı diye, bir diğer gün arkadaşlar bir yere gitmeyi
SORUMLULUK
teklif etti diye. Vesaire vesaire… Bu listeyi sayfalarca uzatmak mümkün. Eğer çalışmaya başlamak için
dış koşulara bakarsanız hiçbir zaman başlayamazsınız.İçten denetimli olacaksınız. Çalışmaya başlamak
için yalnızca “Gerçekten İsteyin”
Diyelim ki isteğinizi de bir yerlerden temin ettiniz ve çalışmaya başladınız. Her şey bu kadar mı?
Hayır. Asıl mesele bundan sonra. Bin bir zorlukla başladığınız çalışmayı sürdürmek daha zor. Kendimden
de biliyorum ki; çalışmaya başladıktan bir süre sonra zihniniz dağılacak ve derse ara vereceksiniz.
Dikkatin dağılması sebebiyle çalışma veriminin düşmesi, hem ders başında geçen sürenin
uzamasına hem de diğer zevkli etkinliklere daha az zaman ayırmaya yol açar. Dikkatin dağılmasına ve
zihnin başka şeylerle uğraşmasına yol açan sebepler içten veya dıştan kaynaklanır.
İç Sebepler:
1- İç sebeplerden ilki hayal kurmaktır. Çalışmayı engelleyen ve dikkati dağıtan en önemli
etkenlerden biridir. Çalışmaya başladığınızda hayalleriniz sizi sarıyor ve çalışmanıza engel oluyorsa ki
oluyordur, size iki yol önereceğim
Size o anda başarıdan ve gelecekteki mutluluğunuzdan daha cazip gelerek çalışmanızı engelleyen
hayalinizi kendinize ödül olarak saklayın. 'Çalışmam gereken bu bölümü bitirince tam 10 dakika hayal
kuracağım.' Deyin ve çalışmanıza devam edin. Disiplinli bir öğrenci iseniz bir taşla iki kuş vuracak hem
dersinizi çalışacak hem de hiçbir işinizi aksatmadan hayalinizi kuracaksınız.
Ancak hayali erteleyip sonraya bırakmak o kadar kolay değildir. Eğer kurduğunuz hayali
erteleyemiyorsanız hayal dünyasına dalın onu bitirin ve sonra derse dönün. Ancak hayal dünyasının
renkli cazibesinden dönüp derse devam etmek de çok zordur. Baktınız ki daldığınız hayalden bir türlü
çıkamıyorsunuz, masadan kalkın biraz dolaşın, zihninizi ve havanızı değiştirin.
2- Dikkati dağıtan ve zihnini başka şeylerle meşgul eden ikinci sebep dersle ve gelecekle
ilgili endişelere kapılmaktır. 'Bu derste başarılı olabilecek miyim' 'Ya başaramazsam annemin
babamın yüzüne nasıl bakarım' 'Arkadaşım benden çok çalıştı, ben hazırlanamadım' 'Bu iş galiba
olmayacak...' 'Çok konu var ama zamanım yok yetişmeyecek, mahvoldum, ben hapı yuttum.' Hayatınızın
belli dönemlerinde bu ve buna benzer düşünceler sizinde zihninizi meşgul etmiş ve sizi
endişelendirmiştir. Siz bunlardan nasıl kurtuldunuz yada kendinizi kurtarıp da başarılı oldunuz mu, bunu
bilmem. Ancak ben bundan sonra karşılaşınca kullanasınız diye size bir yol sunacağım. Kendinize şu
soruları sorun:
• Bu düşünceler benim çalışmamı kolaylaştırıyor mu?'
· • Bu düşünceler amacıma hizmet ediyor mu?
· • Bu düşünceler bana yardımcı olacak mı?'
Bu sorulara verdiğiniz cevaplar eminim ki HAYIR olacaktır. Göreceksiniz bu endişelerden uzaklaşıp
derse dönmeniz ne kadar kolay olacak.
Dış Sebepler:
Dikkati dağıtan ve zihni başka şeylerle meşgul eden iç sebeplerin haricinde ama onlardan bağımsız
olmayan bir de dış sebepler vardır ki, verimli bir çalışma için odanızı bunlardan arındırmalısınız. Nedir
bunlar? Derseniz onlar şunlardır:
1-Posterler:
Zihin dağıtmanın en önemli etkenlerindendir. Çalışma masanızın tam karşısına tuttuğunuz takımın
posterini asmışsınız. Tam kendinizi kaptırmış ders çalışırken birden gözünüz postere kaydı. 'Bu haftaki
13
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
14
maç çok önemli. Ya bu maçı kazanamazsak. Peşimizdeki tamının nefesi zaten ensemizde. En önemli
golcümüzün sakatlığı vardı. Acaba iyileşti mi? Ya oynayamazsa! Bu maçı almamız imkânsızlaşır.' Ne
oldu hayal dünyasına daldınız. Üstelikte endişeli bir hayal. Peki ya ders ne oldu. Geri dönüp de ders
çalışabilir misiniz?
2-Yatarak Çalışmak:
Ne kadar iyi niyetle olursa olsun 'ders kitabını eline alıp şöyle uzanarak' çalışmak istemenin tek
sonucu vardır. Uykuya dalmak ya da çalışamayacak kadar gevşeyip mayışmak.
Yan gelip yatarak ders çalışırsanız,başarıda sizin için yan gelip yatacaktır. Sizin istediğiniz sonuç da
bu ise sorun yok. Ama değilse çalışma pozisyonunuzu bir kez daha gözden geçirmenizi öneririm. Not
almak, önemli yerlerin altını çizmek gibi ders çalışmanın gereklerini yatarak da yapabiliyorsanız siz
bilirsiniz. Ama iyisi mi, siz siz olun yatağı veya kanepeyi sadece asıl fonksiyonları için kullanın.
3- Müzik Dinleyerek Çalışmak:
Bilimsel araştırmalara göre beyin, aynı anda birçok uyaranı alabilir. Ancak dikkatini sadece bir tek
noktaya odaklayabilir. Bu sebeple insanın hem müzik dinlemesi hem de ders çalışması mümkün
değildir.İnsan ya müzik dinler ya da ders çalışır. Üstelik işin bir başka yönü var. Ders çalışmaya çalışırken
müzik dinlemek, zevkle müzik dinlemenizi engeller.
Birçok kişi 'ben ders çalışmaya başlayınca müziği duymuyorum' der. O zaman hiç açmayın ki
müziği;geri planda kalan müzik sizde gerginlik ve yorgunluk oluşturmasın. Çalışma veriminizi
düşürmesin. Bütün bunlardan dolayı; ya müzik dinlemeye ya da ders çalışmaya karar verin, birini yapın.
'Eli işte gözü oynaşta' 'Bir koltuğa iki karpuz sığdırmak' müzik dinleyerek ders çalışmaya çalışanları çok
iyi anlatıyor. Sadık bir sevgili olun ve ders zamanı dersten başka hiçbir şeyi 'görmesin gözünüz,
duymasın kulağınız.' Siz en iyisi müzik dinlemeyi ödül olarak kullanın.
4- Televizyon:
Müzik dinleyerek ders çalışılmadığı gibi hem ders çalışmak hem de televizyona kulak kabartmak
mümkün değil. Televizyon ders çalışırken engel oluşturan ve zaman kaybına neden olanların başında
gelir. Televizyonun olduğu odaya girene kadar ya da düğmesine basana kadar kontrol sizdedir. O odaya
girdiğiniz ya da düğmesine bastığınız anda bütün kontroller otomatik olarak televizyona geçer. Artık
onun kapsama alanı içindesinizdir.
5-Telefon:
Soru sormak,bir şey danışmak ve sohbet etmek için bir arkadaşınızı aradığınızda ya da onlardan biri
sizi aradığında zamanın nasıl geçtiğini anlayamaz, dersten kopar gidersiniz. Telefon konuşmalarınızı
dinlenme aralarınıza erteleyin. Hem sizin için ödül olmuş olur.
ETKİNLİK - 4
Etkinliğin Adı
ÜLKEMİZİN SORUNLARINA ÇÖZÜMLER
Amaç
Yaşadığımız ülke ve içinde bulunduğumuz toplumun sorunlarıyla ilgili
bilinç geliştirebilme.
Süreç
• Öğrencilere “Ülkemizin Sorunlarına Çözümler” formunu dağıtın
• Yeterli süreyi tanıdıktan sonra, cevapları tartışma yöntemi ile tartışın
• Benzer sorunlara işaret eden öğrencilere söz hakkı vererek tartışmayı
canlandırın.
• Bir ülkede yaşayan herkesin o ülkenin sorunlarıyla ilgili sorumlulukları
olduğuna vurgu yaparak tartışmayı tamamlayın.
Adı Soyadı :.............................................………………………….
SINIFI :………................ TARİH :………....................
ÜLKEMİZİN SORUNLARINA ÇÖZÜMLER
Size göre ülkemizin karşılaştığı en önemli 3 problem nedir? Kısaca açıklayarak belirtir misiniz?
1. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
2. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
3. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
Bu üç problemi siz nasıl çözerdiniz?
1. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
2. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
3. :….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
.….................................................................…......................................................................…....................................................
15
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
ETKİNLİK - 5
16
ETKİNLİK - 6
Etkinliğin Adı
SORUMLU KURALLAR
Etkinliğin Adı
EV ÖDEVİ
Amaç
Uyulması gereken kuralların sorumluluğunun kazanılması
Amaç
Sorumluluk Bilincini Geliştirebilme
Süreç
• Çocuklar gruplara ayrılacak.
• Toplum halinde yaşanılan her yerde kuralların olması gerektiği belirilip
çocuklarla beraber kurallar belirlenecek.
• Her toplumda kuralların olduğu belirtilip bu kuralların insanların
haklarına saygı açısından gerekli olduğu belirtilecek.
• Bir kâğıt alınıp her öğrencinin bu kâğıda bir kural yazması istenerek
bir kurallar listesi oluşturulacak.
• Oluşturulan kurallar öğrencilerle tartışılıp karara bağlanacak.
• Kurallar niçin gereklidir? Bu kuralları kim belirledi?
• Belirlediğimiz kurallar nelerdir?
Süreç
• Öğrencilerden aşağıdaki durumu canlandırmalarını isteyin.
Saat akşam 9.30'dur ve Zeynep ev ödevini yapmaktadır. Sene
sonunda takdir veya teşekkür belgesi almayı çok arzulamaktadır.
Tam bu sırada arkadaşı Betül, elinde Zeynep'in de uzun zamandır
görmek istediği bir filmin DVD' siyle çıkagelir.
• Sorumsuz davranışlar ve sorumluluklarımızla ilgili tartışın.
• Drama için yeni sonlar yazmalarını isteyin.
• Gönüllülerin yazdıklarını grupla paylaşmaları için ortam hazırlayın.
17
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
ETKİNLİK - 7
ETKİNLİK - 8
Etkinliğin Adı
SEN OLSAN NE YAPARDIN?
Etkinliğin Adı
SORUMLULUKLARIM
Amaç
Karşılaştığı Durumlarla İlgili Sorumluluklarını Kavrayabilme
Amaç
Sorumluluğun önemini kavrar
Süreç
Öğrencilere vermek üzere çeşitli problem durumları oluşturun
• Alışveriş yaptığın dükkânda yerde bir cüzdan buldun. Ne yaparsın?
• Parkta annesini kaybeden bir çocukla karşılaştın. Ne yaparsın?
• Yerlere çöp atan birisini gördün. Ne yaparsın?
• Kediye eziyet eden birisini gördün. Ne yaparsın?
• Çok yaşlı birinin alışveriş poşetleriyle yürümeye çalıştığını gördün.
Ne yaparsın?
• Arkadaşlarınızla oyun oynarken gürültü yaptığınız için komşunuz
başka bir yerde oynamanızı istedi. Ne yaparsın?
Problem durumu iletilen öğrenciler bu durumlarla ilgili yapılması gereken doğru davranışlar üzerine fikir
üretsinler. Her öğrencinin konuşmasına ve fikrini söylemesine fırsat verin.
18
Öğretmen dikkati çekmek için Form 2'deki hikâyeyi okur.Öğretmen etkinliğin amacını ve
beklentilerini açıklar:
Sorumluluk; bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir
olayın başkaları üzerindeki etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi, başkalarının haklarına saygı göstermesi
ve kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilmesi olarak tanımlanabilir. Bugün sizinle
sorumluklularımızın neler olduğuyla ilgili konuşacağız.
Öğretmen sınıfı 3-4 kişilik gruplara ayırır. Her gruba formu dağıtır.Grupların formu incelemeleri ve
yanıtlamaları için 15 dakika süre verir. Öğretmen bu sırada gruplar arasında dolaşarak 'Neden? , Niçin?'
gibi sorularla çalışmaları yönlendirir. Aşağıdaki sorularla sınıf içi etkileşim başlatılır:
• Hepimiz bazı sorumluluklarımız yerine getiririz? Neden?
• Sorumluklarımızı yerine getirmediğimizde neler olabilir?
• Sorumluluk sahibi bireylerle, sorumluluklarını yerine getirmeyenler arasında nasıl farklar olabilir?
Öğretmen etkinliği özetleyerek sonlandırır ve öğrencilere ev ödevi verir: "Herkes kendi kapısının
önünü temizlerse, her yer tertemiz olur. Eğer herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirirse
hayatımızdaki birçok aksaklık ortadan kalkacaktır. Örneğin; çevremize baktığımızda bazı yerlerin çöp
içinde olduğunu görebiliriz.Oysaki herkes artığını çöpe atsa çevremiz kirlenmeyecektir.Sorumlulukların
yerine getirilmesinde hepimize düşen görevler var.Biz çevreyi kirletmiyor olabiliriz ama bu yeterli
değildir,çevreye çöp attığını gördüğümüz birini de engellememiz bizim sorumluluğumuzdur.
19
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
20
FORM
Vaktiyle her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen,can sıkıntısından,hayatın yaşanmaya
değmez olduğundan yakınan bir prens vardı.Kardeşleri, arkadaşları gezer, ava gider, eğlenirken o
odasına kapanır, sürekli düşünürdü.Oğlunun bu haline hükümdar babası çok üzülüyordu.Bir gün
hükümdar ülkesinin en bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm
bulmasını istedi. Bunun için bilgeye bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir çözüm bulamazsa bunun
hayatına mal olabileceğini de hatırlattı.
Yaşlı bilge üç beş gün düşünüp taşındı; aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun
kurtarmak için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Üzgün ve dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken, bir köyün
yakınında koyunlarını, keçilerini otlatan küçük yaşta bir çobanla sohbet etti. Bundan cesaret alan küçük
çoban yaşlı bilgeye "Amca şu hayvanlara biraz göz kulak oluver de, ben de şu görünen köyden azık alıp
geleyim, bugün azık almayı unutmuşum da", dedi. Bilge de zevkle kabul etti.
Bilge, kafası, karşılaştığı olaylarla meşgul bir halde hayvanlara göz kulak olurken, bir koyun yavrusu
kenarında oynamakta olduğu uçurumdan aşağı yuvarlanıverdi. Aşağı inip onu çobana verdiği sözü
doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu amaçla uçurumun dibine indi.
Önce kuzuyu sırtına bağladı, sonra tırmanmaya başladı. Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı.
Ama Bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu yukarı çıkarmayı başardı.
Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek, bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını
öyle meşgul etti ki, kendini bu işe o kadar verdi ki,başından geçmekte olan olayı, canını kurtarabilmek
için ülkeyi ter etmekte oluşunu unuttu.
Fakat bu durum onun kafasında bir şimşek çakmasına neden oldu ve şöyle düşündü: "Bir kimse ciddi
olarak bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu benliğini tam
olarak kaplarsa, o kimse için can sıkıntısı, olayları takmak diye bir şey söz konusu olamaz. " Bu gerçek,
dolayısıyla hükümdarın oğlu için de geçerlidir. Bilge artık kaçma fikrinden vazgeçip hemen geri döndü
ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu çözümü sundu:
"Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona
bir sorumluluk yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikâyet
etmenin ana sebebi başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz sorumluluk ne derece ciddi, sonucu ne
derece ağır olursa, kendini o derece can sıkıntısından kurtaracak, yaşama mücadelesi ve azmi o derece
artacaktır.".
ETKİNLİK - 9
Etkinliğin Adı
DUYARLILIĞA DOĞRU
Amaç
Sorumluluk bilincini geliştirebilme.
Öğretmen aşağıdaki metini okuyarak etkinliğe başlar:
Sorumluluk; bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir
olayın başkaları üzerindeki etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi, başkalarının haklarına saygı göstermesi
ve kendi davranışının sonuçlarına sahip çıkabilmesidir.
Peki, sorumsuz davranışlar nedir?
Bugün sizlerle sorumluluklarımız ve sorumsuz davranışlarımızla ilgili konuşacağız' diyerek etkinliğin
amacını açıklar. Öğrencilere form dağıtılır ve öğrencilerin 10 dakika içinde formu incelemeleri istenir.
Drama için yeni sonlar yazmaları istenir. Süre bitiminde canlandırma için öğrencilerin seçimi yapılır
Gönüllülerin yazdıklarını grupla paylaşmaları için ortam hazırlanır.
Öğretmen canlandırma sonrasında: “Sorumluluk” insanın sözle değil, eylemle hal ve davranışlarıyla,
topluma maddi ve manevi katkılarıyla eşine,dostuna, komşusuna,ilçesine, kentine, ülkesine ve dünyaya
zarar vermeden yaşaması, ömrünün her saniyesini yararlı ve olumlu çalışmalar yaparak insanlığın
yücelmesi ve ilerlemesine katkı sağlamasıdır.”denilebilir.İnsan,sadece sorumluluk üstlenerek, zihnini
sağlam ve dengeli bir şekilde geliştirebilir (John Dewey).' diyerek etkinlik sonlandırılır.
FORM
Saat akşam 9.30'dur Ayşe ev ödevini yapmaktadır. Sene sonunda takdirname ya da teşekkür
belgesi almayı çok arzulamaktadır. Takdirname aldığını ailesine gösterdiğini hayal ederken tam bu
sırada arkadaşı Betül, elinde Ayşe'nin de uzun zamandır izlemek istediği bir filmin video kasetiyle
çıkagelir.
BUNLAR SİZE TANIDIK GELİYOR MU?
Bu benim işim değil. Kardeşimin yapması gerekiyor. Bulaşıkları makineye yerleştiremem. Şimdi
ev ödevlerimi yapmam gerekiyor. Belki sonra yaparım. Neden her şeyi benden yapmamı
bekliyorsunuz? Bu hiç adil değil. Bana ne? Beni niye ilgilendirsin ki? Benim sorunum değil… şimdi
Sorumluluk duygusu geliştirmek için,
“Biz bir Aileyiz” deyip hep birlikte işe başlayın.
21
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
DÜNYAYI KURTARMAK
MİMAR SİNANIN ÇÖZÜM ÜRETEN SORUMLULUK DUYGUSU
Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak
için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşündü. Tam bunları düşünürken oğlu
koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya
gidilecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu sonra gazetenin
promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti.
Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna “eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya
götüreceğim” dedi.
Sonra düşündü; “oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar
düzeltemez.”
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve “baba haritayı düzelttim artık
sinemaya gidebiliriz” dedi.
Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de halen hayretler içindeydi ve bunu nasıl yaptığını
sordu.
Çocuk; “bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı”.
Sonra ekledi:
“İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELDİ.”
Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzade başı Cami'nin 1990'li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma
yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV'de şöyle anlatmıştı.
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taslarda yer
yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde
teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşası ile ilgili pratiğimiz yoktu.
Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir
tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş sokup yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden
yaparken bu notlardan faydalanacaktık.
Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın
birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde dürülmüş
beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk.
Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu. “
Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taslar çürümüş olacağından
siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl
yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size,bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak
için yazıyorum." Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu'nun
neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşasını
anlatıyordu.
Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu
mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin
değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden
gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarın erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi
gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk
duygusudur.
BİR ŞEY YAPMAK
22
Yaşlı adam, şehir içindeki bir sokakta ağır adımlarla yürüyordu, ara sıra dinlenip tekrar ilerliyordu. Gençlik
yıllarında tamamen düz zannettiği bu yolun hafif bir yokuş olduğunu son yıllarda anlamış ihtiyarlığı kabul etmişti.
Adamcağız biraz sonra aniden durdu. Gözleri, bir tekerlekli sandalyeyi itmeye çalışan küçük bir kıza takılmıştı.
Hem de yukarı itiyordu.İhtiyar adama göre,sandalyenin boş olması lâzımdı ama yanına gidince şaşkına
döndü.Sandalyede,felçli olduğu anlaşılan ve hiç kımıldamadan duran bir adam vardı.Yaşlı adam,küçük kızla
konuşmaya başladı. Sandalyede oturan, biricik babasıydı. Annesiyle birlikte onu gezdirirlerken, kadıncağız bir
anda fenalaşmış, aceleyle en yakın eczaneye koşmuştu. Babası da elbette, küçük kıza kalmıştı. İhtiyar adam; kızın
hâlâ sandalyeyi ittiğini görünce:
-Benim melek yavrum! Diye seslendi. Senin gücün onu itmeye yetmez!
Küçük kız:
-Bunu ben de biliyorum! Diye atıldı ama babam için, bir şeyler yapmalıyım.
-Peki, dedi ihtiyar. Mademki biliyorsun, o zaman itme!
Küçük kız:
-Babam için bir şey yapmam gerekir, diye tekrarladı.
“Onun sandalyesini itemesem de, geriye doğru kaymasını engellerim ya!”
DENİZ YILDIZININ ÖYKÜSÜ
Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha
yaklaşınca bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve:
“Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsun ?” diye sorar.
Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, “yaşamları için” yanıtını verince, adama şaşkınlıkla
“iyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi
değiştirecek ki ?” der.
Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi,
“Bak onun için çok şey değişti,” karşılığını verir.
PENCERE
Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da
çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına ' Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki
de doğru sabunu kullanmıyor.' demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.
Kadın komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış 'Bak'
demiş kocasına ' Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?'
'Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim' diye cevap vermiş kocası.
Hayatta da böyle değil midir ?
Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini
eleştirmeden ve hemen yargılamaya kalkmadan önce zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olanı görmeye hazır olup
olmadığımızı fark etmek güzel bir fikir olabilir .
23
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
24
İNSAN HAYATI DEĞERLİ
MARATON
Jack yavaşlamadan önce Takometreye baktı: Hız limitinin 50 olduğu yerde 73 ile gidiyordu ve son dört ay
içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi? Jack
arabasını sağa çekti."İnşallah su anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer" diye düşünüyordu.
Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi.
Bob? Bu Polis Kiliseden Bob değil mi?
Jack, iyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Kiliseden tanıdığı bir Polis,
arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için.
"Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç"
"Merhaba Jack" Bob gülümsemiyordu.
"Beni, karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın"
"Evet öyle" Bob umursamaz görünüyordu.
"Son günler eve hep çok geç geldim. Çocuklarım beni uzun suredir hiç görmedi. Ayrıca Diana bana bu akşam
Patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?"
"Evet, ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum" diye
cevapladı Bob.
"Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli" diye duşundu Jack
"Beni kaç ile giderken yakaladın?"
"Yetmiş. Lütfen arabana girer misin?" dedi Bob.
"Ah Bob, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda Takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum."
"Lütfen Jack, arabana gir" diye üsteledi Bob.
Jack canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Bob not defterine bir şeyler yazıyordu.
"Bob niye benim ehliyetimi ve araba ruhsatını istemiyor ki" diye düşündü Jack.
Ne olursa olsun, bundan sonra kilisede bu adamın yanına oturmaktansa, bir kaç Pazar Jack kiliseye
gitmeyecekti. Bob kapıyı tıklatıyordu. Jack arabasının penceresini 5 cm kadar açtı. Bob Jack'a bir kağıt verdi ve
gitti.
"Ceza değil bu" diye kendi kendine söylendi Jack. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kâğıtta şunlar
yazıyordu:
"Sevgili Jack, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu
kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. 3 ay hapishane cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi
çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben... Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için,
cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kerede başardığımı
zannettim. Belki başarmışımdır, ama hala kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et Jack, tek bir
oğlum kaldı"
Jack 15 dakika kadar bir sure yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti.
Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı. Hayat çok değerli, sürekli dikkat et. Dikkatli araba kullan ve
başkalarının hakkına saygı göster. Hiç bir zaman unutma, istediğin kadar araba satın alabilirsin, ama insan
hayatını asla…
Hava kararmaktadır. Maraton yarışı sonuçlanalı bir saati geçmiştir. Stadyum neredeyse boşalmıştır.
Stadyumun temizlikçileri yavaş yavaş etrafı toparlamaya bile başlamıştır. Tam o sırada stadyumun giriş
kapısından bir siyahî atlet gözükür. Atletin gözü bitirme ipini aramaktadır. Koşma ile yürüme arası bir şey, seke
seke ilerlemektedir. Sonunda atlet bitirme ipini göğüsler. Böylece John Stephen Akhwari, Mexico'daki 1968
Olimpiyatları'nda tarihe geçer. Ama bu Tanzanyalı atletin tarihe geçmesine asıl neden, yarışı en son bitiren atlet
olması değil, ipi göğüsledikten sonraki sözleri olmuştur.
Bu Tanzanyalı atlet yarış sırasında bir kaza geçirmiş ve yaralanmıştır. Tedavisi yapılmıştır, ama bacağı hâlâ
kanamaktadır. Stadyumda kalan bir küçük kalabalık bu atleti alkışlarlar. Bir kısmı takdirle alkışlamaktadır, bir
kısmı da adamın yaralı bacağını görmediklerinden belki de dalga geçerek alkışlamaktadır. Bu alkışlamada belki
de, "Akşam-ı şerifler hayrolsun! Nerelerdeydiniz mirim?" türünden bir sorgulama bile vardır.
Maraton koşusunu yazacak bir-iki gazeteci daha stadyumdan ayrılmamıştır. "Neredeydiniz mirim?"
sorusunu bu gazeteciler daha bir usturuplu sorarlar "Yarışı kazanma şansınızı kaybetmiştiniz. Neden ille de yarışı
bitirmek için bu kadar kendinizi zorladınız?" Bu soruya Tanzanyalı atlet çok şaşırır; ama sonunda cevabını verir.
"Beni ülkem buraya yarışa başlayayım diye değil, yarışı bitireyim diye yolladı" der.
Yukarıdaki öyküyü sık sık hatırlarım. Özellikle kolay pes eden, görevini tamamlamadan bir işi bırakan,
yarıştan kaçan insanları gördüğümde hatırlarım. Yaşam, iş yaşamı da buna dâhil, bir uzun maratondur. Bu uzun
yolda çok şey gelebilir insanın başına. Ama asıl olan, bu yarışın uzun olduğunun farkına varmak ve yarışı
bitirmektir. Belki yarışın, bir tek birincisi vardır. Ve her zaman birinci sırada bitirecek güçte olmayabiliriz. Ama asıl
olan, yarıştan kaçmamak, çekilmemek ve sonuna kadar koşmaktır.
Kişiler yeni işlerine, bir yeni projeye, bir eğitim programına, çoğu kez bir büyük coşku ile başlarlar. Tıpkı bir
maraton yarışına başlar gibi. Ama bir bakarsınız, zoru görünce bazıları yarışın başında, bazısı ortasında, bazısı
sonuna doğru havlu atarlar. Sanırlar ki, görevleri sadece başlamaktır. Bu bir dayanıksızlıktır, zayıf karakter
göstergesidir. Yaşamda hiçbir şey kolay değildir; bir çaba ister, enerji ister, özveri ister. Yaşamda koşular uzun
soluk gerektirir. Yarışlar, bitirmek içindir.
Öğrenim hayatı için de bu böyledir, iş hayatı için de, spor hayatı için de. Her zaman, her yerde, hep bizim için
birileri "Bu olmadı, al bakalım bunu dene" diye yeni yarışlar düzenlemezler. Örneğin, olimpiyatlar dört yılda bir
yapılır; yeni bir olimpiyat için dört yıl daha beklemeniz gerekir.
Düzenlenen yeni yarışlarda aynı zorluklar, belki daha fazlası vardır. Örneğin, patronunun tavrı dolayısıyla
işinden ayrılanlar çoğu kez bir düş görürler. Zannederler ki, başka yerdeki patronların hepsi bu patrondan daha
iyidir. Bilmezler ki, o patronlar da bu topraklarda yetişmiştir. Sonuçta, diğer patronların da başka zorlukları
olacaktır. Hatta bazen bu yeni patron, eskisini de aratacak cinstendir. Onun için kişi sonuna kadar mücadelesini
vermeli, yarışı bitirmeye çalışmalıdır.
Yarışı yarı yolda bırakanlara dil kurslarında da çok rastlanır. İnsanlar çoğu kez düş görürler, sanırlar ki
yabancı dil öğrenmek çok kolaydır. Büyük bir hevesle yazılırlar dil kursuna. Ama acı gerçeği gördüklerinde yeni bir
dil kursu aramak üzere gittikleri kurstan ayrılırlar. Acı gerçek, yabancı dil öğrenmenin hap biçimi çıkmamıştır.
Öğretmen ne denli iyi olursa olsun, dil öğrenme soluk isteyen uzun bir yoldur. Yabancı dilleri, bu maratonu
bitirmeyi göze alanlar konuşur, yazar.
İş dünyasının başarılı kişileri de, maratoncu ruhu taşıyanlar arasından çıkar. Herkes zengin olmak ister,
başarılı olmak ister. Ama, bunun diyeti ödenmeden zengin olunmaz. Başarılı işadamları, bu uzun koşunun farkına
varanlardır. Başarılı işadamları, yılmadan, usanmadan bu uzun koşuda terleyenlerdir. En ufak bir tökezlemede
yarışı terk edenler, iyice yorulmayı göze alamayanlar işadamı olamazlar; sadece zengin işadamlarının
mallarından söz edip, çenelerini yorarlar.
Güçlü maratoncu olmanız dileğiyle...
25
SORUMLULUK
KARAKTER EĞİTİMİ
TAVSİYE KİTAPLAR
Kurtuluş Savaşı Hikayeleri
İsmail Bilgin
ERDEM YAYINLARI
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
M. Akif Ersoy
En önemli sorumluluklarımızdan biri de vatanımıza karşı olan sorumluluklarımız değil mi?
Vatana karşı sorumluluklarını yerine getirenlerin hikayelerini okumaya ne dersiniz?
Kınalı Eller
Osman Alagöz
Kaynak Kitaplığı Yayınları;
Bu kitap Millî Mücadelemizin kadın kahramanlarını anlatan ilk hikaye kitabı... Var olmak
mücadelesinin şanlı kadınlarının bilinmeyen destanlarının kağıda yansıyan bir parçası.
Onların destanını okurken ruhlarına bir fatiha göndermeyi unutmayınız lütfen. Çünkü biz
onların kurtardığı vatanın üzerinde yaşıyoruz ve temellerimizin onların asil ruhları gibi
sağlam olduğunu biliyoruz.
Ailede Sorumluluk Eğitimi
26
Rukiye Karaköse - Timaş Yayınları
Hayata dair temel becerilerin, dengeli, tutarlı ve istikrarlı davranış kalıplarının olumlu bir
şekilde sergilenebilmesi ancak sağlıklı sorumluluk bilincine sahip olmakla gerçekleşebilir.
Hayata sorumluluklar penceresinden bakarak başarıyı, huzuru ve mutluluğu yakalamak için
gerekli olan sorumluluk bilincinin en önemli özelliği ise öğrenilebilir olmasıdır. İşte bu
noktada anne babalar ellerinde bulunan cevherleri en iyi şekilde işlemek için oldukça etkili bir
fırsata sahipler.
Küçük Ağaç’ın Eğitimi
Forrest Carter
Say Yayınları
Egemenlik ve güç tutkusu peşinde koşan Beyaz Adam'ın acımasızca yok ettiği Çeroki'lere
ithaf edilen bu kitap, insanı 'umursayan', acılarını 'paylaşan', yaşamın bütünselliğini
'savunan' bir kültürün mesajı... Evrensel dostluk ve barışın hikâyesi... İnsani duyarlılığın
görkemli direnişi... Yüzeysel ve mekanik ilişkilerin hakim olduğu günümüzde, yitirilen
değerlere saygı duruşunda bulunma denemesi...
TAVSİYE FİLMLER
Lorenzo’nun Yağı
1992 yapımı bir dram filmi
olup, George Miller tarafından
yönetilmiştir. Yaşanmış bir
öyküden alınan film; Augusto
Odone ve Michaela Odone adlı
anne babanın, amansız bir hastalık
olan ADL'ye (adrenolökodistrofi)
yakalanan oğulları Lorenzo
Odone'yi ölümden kurtarma
çabalarını anlatır.
120
1915'in kış aylarında 1. Dünya
Savaşı sırasında yaşanan gerçek
bir kahramanlık hikayesinin
anlatıldığı bir film. Eli tüfek tutan
herkes Ruslarla ölüm kalım
harbindeyken sınır birliklerinde
cephane tükenir. Van'lı çocuklar
gönüllü olurlar, yaşları 12 - 17
arasında değişen 120 isimsiz
kahraman çocuk cephaneyi
sırtlanırlar ve karlı dağlarda
günlerce, gecelerce yürürler.
27
KARAKTER EĞİTİMİ
28

Benzer belgeler

4. Bölüm Öğretmen Kitabı

4. Bölüm Öğretmen Kitabı A) Size o anda başarıdan ve gelecekteki mutluluğunuzdan daha cazip gelerek çalışmanızı engelleyen hayalinizi kendinize ödül olarak saklayın. ‘Çalışmam gereken bu bölümü bitirince tam 10 dakika hay...

Detaylı