türkiye`de göçmen çocukların profili, sosyal politika ve
Transkript
türkiye`de göçmen çocukların profili, sosyal politika ve
TÜRKİYE’DE GÖÇMEN ÇOCUKLARIN PROFİLİ, SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMET ÖNERİLERİ HIZLI DEĞERLENDİRME ARAŞTIRMASI Dr. Reyhan Atasü Topcuoğlu Ekim 2012 IOM Uluslararası Göç Örgütü Bu araştırma, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı tarafından finanse edilen, İçişleri Bakanlığı İltica ve Göç Bürosu eşgüdümünde, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye ofisi tarafından yürütülen “Göç Yönetimi Genel Politika Çerçevesinin Düzenlenmesi ve Uygulanması Hususunda Türkiye’nin Çabalarının Desteklenmesi” projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir. Her hakkı mahfuzdur. Bu yayının hiç bir bölümü yayıncının önceden yazılı izni alınmaksızın kopyalanamaz, bir sistemde saklanamaz veya herhangi bir şekille veya yolla elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka şekilde aktarılamaz. Araştırma ekibi Dr. Reyhan Atasü Topcuoglu Doç. Dr. Sema Buz Cevahir Özgüler, M.A. Dr. Gökçe Bayrakçeken Tüzel Dr. Umut Devrim Yalçın Özlem Kahraman, M.A. Danışman: Prof.Dr. Arif Köktaş Teşekkürler Bu araştırma Göç ve İltica Yol Haritası ve İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Eylem Planı doğrultusunda, “Göç Yönetimi için Bütüncül Politika Çerçevesinin Oluşturulmasında Türkiye’nin Desteklenmesi” projesi kapsamında yürütülmüştür. Öncelikle, Uluslararası Göç Örgütü Ankara Misyonu’na ve İçişleri Bakanlığı Göç ve İltica Bürosu’na sağladıkları bu araştırma imkân için teşekkürlerimi sunarım. Uluslararası Göç Örgütü Türkiye Misyonu Şefi Sayın Dr. Meera Sethi’ye desteği için teşekkür borçluyum. UGÖ değerli çalışanlarına, özellikle Sayın Meltem Ersan, Yelda Devlet ve Suzanne Shultz’a süreç boyunca benden esirgemedikleri yardımları ve birlikte paylaştığımız dostluk ve yaratıcılık atmosferi için şükranlarımı sunuyorum; onların yakın ilgisi sayesinde bu araştırmanın çıktıları çok daha verimli oldu. Sayın Helen Nilsson’a da bana yeni ufuklar açan konuşmalarımız ve alanda sağladığı destek için teşekkür borçluyum. Bu araştırmanın çeşitli boyutlarını birlikte yürüttüğümüz araştırma ekibine teşekkür ediyorum: Doç Dr. Sema Buz ve danışmanımız Prof.Dr Arif Köktaş’a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Sayın Cevahir Özgüler’e, bu çalışma buyunca cömertçe sunduğu emeği ve yol arkadaşlığı için, Sayın Dr Gökçe Bayrakçeken-Tüzel, Dr.Umut Devrim Yalçın ve Özlem Kahramana görüşmeleri gerçekleştirmemde bana eşlik ettikleri için ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Çalışmadaki tüm hatalar yazara aittir. Dr.Reyhan Atasü Topçuoğlu Ekim 2012, Ankara İçindekiler Bölüm 1: Giriş........................................................................................................ 7 1. Çalışmanın Amacı...................................................................................................... 9 2. Temel Kavramlar ve Tanımlar.................................................................................. 9 3. Göç, Çocukların Göçü ve Politik Arka Plan........................................................... 11 Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği.....13 Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler.............................................. 17 Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar.......................................................................23 1. Uluslararası Hukukta Göçmen Çocuklara Hak Sağlayan Belgeler........................ 25 2. Uluslararası Düzenlemelerde Göç Yönetimi ve Çocuk Haklarının Kesişimi........ 31 Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara İlişkin Hukuki Durum.....................35 1. Birincil Yasal Çerçeve.............................................................................................. 37 2. İkincil Yasal Çerçeve................................................................................................ 37 Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili..................................................................39 1. İstatistiki Bilgiler..................................................................................................... 41 1.1. En çok nerelerden göçmen geliyor......................................................................................41 1.2. Örgün Eğitimdeki Göçmen Çocuklar................................................................................42 1.3. Refakatsiz Küçükler............................................................................................................45 2. Hangi konularda daha çok istatistiğe ihtiyacımız var?........................................... 46 3. Göçmen Çocukların Geliş Nedenleri...................................................................... 46 3.1. Politik baskı, etnik dini çatışma ve savaş.............................................................................47 3.2. Ekonomik faktörler............................................................................................................47 3.3. Çevresel faktörler...............................................................................................................47 3.4. Eğitim amaçlı göç...............................................................................................................48 4. Neden Türkiye?........................................................................................................ 49 5. Göçmen Çocukların Psiko-Sosyal Profilleri........................................................... 51 5.1. Yaş gruplarına göre ortak sorunlar......................................................................................51 5.2. Yaş ve göçmen çocuklar......................................................................................................53 5.3. Belirsizlikle birlikte yaşamak...............................................................................................54 5.4. Çocukların anlatıları ve yaşantıyı anlamlandırmada sosyal bağların etkileri.........................54 5.5. Şiddet, göç ve çocukluk......................................................................................................55 6. Göçmen Çocuklar ve İnsan Ticareti........................................................................ 55 İçindekiler 4 7. Göçmen Çocukların Karşı Karşıya Oldukları Riskler ve Temel İhtiyaçları.......... 58 Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları.....61 Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler.................................................................................69 1. İlke ve Uygulama Çerçevesi Önerileri..................................................................... 71 2. Uygulamaya Yönelik Öneriler................................................................................. 73 Kaynakça..............................................................................................................81 Tablo Listesi Tablo 1: Göç Sürecinde Çocukların Konumlarına ve Yasal Durumlarına Dair Tipoloji...... 10 Tablo 2: Uluslararası Hukuk Belgelerinin Göçmen Çocuklara Sağladığı Koruma............... 25 Tablo 3: Yasadışı Göç Olaylarında Yakalanan Göçmenlerin Yaşlarına Göre Dağılımı......... 41 Tablo 4: Eğitime Katılımı Düşük Olan Bazı Gruplar.......................................................... 44 Tablo 5: 2005 -2012 Yılları Arasında Sığınma Talebinde Bulunan Refakatsiz Küçükler..... 45 Tablo 6: 2007-2011 Yıllarında Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdurlarının Yaş Dağılımı... 56 Şekil Listesi Şekil 1: Yasadışı Göçte Çocukların Oranı 2007-2011......................................................... 42 Şekil 2: İlk ve Orta Öğretimdeki Çocukların Uyruklarına Göre Dağılımı........................... 43 Şekil 3: Yabancı Çocukların Katıldıkları Eğitim Seviyesi ve Cinsiyete Göre Dağılımları......... 43 Şekil 4: Devlet Okullarında Okuyan Yabancı Uyruklu Çocuklar 2011-2012........................ 48 Şekil 5: 2005-2012 Arasında Bazı İllerde Kaydedilen Refakatsiz Göçmenlerin ASPB Kurumlarına Yerleştirilme Durumu............................................................. 57 Şekil 6: Ulusal Sistem Dahilinde Kısa Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması........ 71 Şekil 7: Ulusal Sistem Dahilinde Uzun Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması...... 72 Şekil 8: Refakatsiz ya da Mülteci Çocuklara Yönelik Psikoljik Desteğin Hedefleri.............. 73 İçindekiler 5 BÖLÜM 1: GİRİŞ 1. ÇALIŞMANIN AMACI Göç araştırmalarının en temel ayrımı göçün ulus devlet sınırları dâhilinde olmasına (iç göç) ya da sınırların ötesine geçmesine (dış göç) dayanır. Bu çalışmada Türkiye’ye gelen uluslararası göçe ve bu göçün üzerinde yeni yeni düşünmeye başladığımız bir grup öznesine, göçmen çocuklara odaklanacağız. Çalışmanın amacı, Türkiye’ye uluslararası sınırları aşarak gelen çocukların kimler olduğunu belirlemek, onların buradaki koşullarını ve ihtiyaçlarını anlamak ve bu çocukların çocuk haklarının sağlanması için ne gibi sosyal politika açılımları geliştirilebileceğini ortaya koymaktır. Çalışma iki odakta yürütülmüştür: a. Var olan sistemde göçmen çocuklara sunulanların tespiti b. Göçmen çocukların profili, sorunları ve ihtiyaçlarının tespiti Alan araştırmasında hem göçmenler hem de uzmanlardan elde edilen bilgiler bir araya getirilerek analiz edilmiş, böylelikle alandaki ihtiyaçlarla sistemdeki boşlukları tespit edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, insan hakları kriterleri temel alınarak, alan araştırması ile tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda, farklı ülkelerdeki iyi uygulamalar da göz önünde bulundurularak ve alandaki uzman görüşlerinin desteği ile Türkiye özelinde göçmen çocuklara yönelik çocuk dostu sosyal politika ve somut uygulama önerileri geliştirilmiştir. Bu çalışma hem göç politikasının karar vericilerine ve uygulayıcılarına öneriler sunarak yardımcı olma, hem de Türkiye’deki göçmen çocukların yaşam standartlarını iyileştirme çabasıdır. 2. TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR Çocuk göçmelerle ilişkili bir çalışmada tabii ki en temel kavram çocuk kavramıdır. Kimin çocuk kimin yetişkin olduğu konusunda bugün belki de en çok kabul gören tanım B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin ilk maddesidir. Türkiye’nin de bazı çekincelerle1 taraf olduğu, sözleşme çocuğu şöyle tanımaktadır: Madde 1- Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Sözleşmede çocuğun tanımı öncelikle iç hukukun belirlemesine bırakılmakta, yani öncelikle bir hukuki mesele olarak tanımlanmakta, ardından da uluslararası çocuk olma standardı biyolojik yaşa göre belirlenmektedir. Ancak, söz konusu olan çocuklar göçmen, özellikle de düzensiz göçmen ise, yaşını belirten resmi kimlik belgelerinden yoksun ise, biyolojik yaşın saptanması başlı başına bir problem olabilmekte, dolayısıyla göçmeler arasında kimin çocuk olup kimin olmadığının resmi olarak saptanması uluslararası 1 Türkiye’nin koyduğu çekince kayıdı şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17., 29. ve 30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını saklı tutmaktadır” (TBMM, n.d.). Bölüm 1: Giriş 9 literatürde de (Crawley, 2007; Hamm et al. 2008; Kvittingen, 2010; Sighona ve Hughes, 2012) değinilen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. “Düzensiz ya da kayıtsız göçmen, geçmekte olduğu ya da bulunduğu ülkede yasal statüsü sorunlu olan kişidir (The International Council on Human Rights Policy, 2010; Düvell, 2007). Düzensiz göçü yaratan yasal sorunlar ülkeye giriş, oturma ya da çalışma izinlerinden kaynaklanmaktadır”(Atasü-Topçuoğlu, 2012). Ancak, çocuklar açısından baktığımızda, düzensiz göç içinde yer almak, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi vatandaş çocuklara sağlanan birçok olanaktan yaralanamamak ve hak ihlallerine çok açık bir hale gelmek demektir. Yasal ve yasadışı arasındaki geniş bir gri alanı kapsayan düzensiz göç2 durumlarında çocukların olası konumları ve çocuk hakları açısından bu konumların içerdiği hak ihlalleri riskleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir. Tablo 1. Göç Sürecinde Çocukların Konumlarına ve Yasal Durumlarına Dair Tipoloji Düzensiz Göçte Çocuk Göçmenlerin Konumları Giriş Oturma Çalışma Çocuk Hakları Açısından Başlıca Riskler Kendi başına ve göçmen kaçakçılığı ile gelenler Yasadışı Yasadışı Yasadışı Sağlık, beslenme ve diğer gelişim hakları risk altında Yasadışı Yasadışı Yasadışı Ağır insan hakları ihlali ve istismar Göçmen kaçakçılığı ya da insan ticareti yoluyla ülkeden transit geçenler Yasadışı Yasadışı Yok Yaşama ve gelişme hakları ağır ihlal riski altında Kaçak çalışan göçmen çocuklar (ulusal yasalara bağlı olarak değişir: İki önemli kriter çalışma yaşı ve işin niteliğidir.) Yasal (örn. turist vizesi ile giriş) Yasal Yasadışı Çocuk işçiliği sorunu ve hak ihlalleri Kaçak çalışan göçmen ailelerin çocukları Yasal (örn. turist vizesi ile giriş) Yasadışı Yasadışı Çocuk işçiliği sorunu, Eğitime erişememe, Sağlıksız barınma Sığınmacı ve sığınma başvurusundaki ailelerin çocukları Ceza vermeme ilkesi Yasal Yasadışı Gelişim hakkı risk altında Mültecilik başvurusu reddedilenlerin ve kalmaya devam eden ailelerin çocukları Yasadışı Yasadışı Yasadışı Sağlık, beslenme, gelişme hakları risk altında Düzensiz göçmenlerin varış ülkesinde doğmuş kayıt-dışı çocukları Yok Yasadışı Yasadışı Ana çocuk sağlığı, bebek ölümleri, yaşam hakları risk altında Ülkeye yasal olarak gelip yasal statü dahilinde yaşarken gelmiş oldukları ülkedeki yönetimsel ya da politik değişiklikler yüzünden statülerini kaybeden ailelerin çocukları Yasal Belirsiz Yasadışı Sağlık, eğitim, beslenme, gelişme hakları risk altında Yerleşik göçmen ailelerin çocukları (Genelgeler ya da iskanlı kabul dahilinde gelenler) Yasal Yasal Yasadışı Ayrımcılığa uğramama, eğitim ve sosyal hizmetlere erişim İnsan ticareti yoluyla ülkeye gelenler • • • • zorla çalış(tırıl)anlar cinsel sömürüye ya da organ ticaretine maruz kalanlar yasadışı evlat edinme 2 Düzensiz göçün tanımı, nedenleri, pekiştiren faktörleri, politik yanları, göç politikasıyla olan ilişkisi hakkında bilgi için bkz. Atasü-Topçuoğlu, 2012. Bölüm 1: Giriş 10 Yandaki tabloda beyaz bölgeler tek başına göç eden çocukların yani refakatsiz küçüklerin durumlarını, orta gri olan bölgeler yakınlarıyla birlikte göç eden çocukların düzensiz göç içinde bulunabilecekleri durumları, açık gri olan satır hem refâkatli hem refakatsiz göçmen çocukların karışılabilecekleri durumları, koyu gri olan satır ise düzenli göçmen çocukların durumunu ifade etmektedir. 3. GÖÇ, ÇOCUKLARIN GÖÇÜ VE POLİTİK ARKA PLAN Gelişen taşımacılık teknolojisi ile yıllar içinde artan insan hareketliliği imkânı, dünyada kuzey güney ve batı doğu ekseninde giderek açılan refah uçurumu hem göç hareketlerinde bir artışı hem de göçün bilimsel ve politik açıdan giderek daha çok tartışılan bir konu olmasını beraberinde getirdi. Göç, öncelikle erkekler ve emek göçü bağlamında tartışılırken, 1980’lerden itibaren kadınların göçü tartışılmaya, 2000’lerde ise çocukların göçü tartışılmaya başlandı. Son yıllarda yayınlanan BMMYK (Mougne, 2010) ve FRONTEX (2010) raporları İsveç ve Hollanda başta olmak üzere birçok ülkeye gelen çocuk göçünü ve daha önemlisi giderek artan çocuk mültecilerin varlığını önemli bir sorun olarak ortaya koymaktadır. Çocuklar, göçmenler arasında yeni bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Bhabha’nın (2008) belirttiği gibi çocuklar da tıpkı büyükler gibi göç ediyorlar ve bu göçün hukuki neticeleri oluyor. Öncelikle bir kere ülkelerinin sınırlarını geçtikten sonra çocuklar vatandaşlığın imkân ve haklarından yararlanamadıkları yeni bir konuma geçiyorlar: ‘yabancı’ statüsüne. Devletler, kurumlar, bürokratlar açısından yabancı statüsündeki çocuk, hem bir insan hakları ve çocuk hakları meselesi, hem de göçmen olarak bir göç yönetimi meselesi haline gelmektedir. Çocuk Hakları Göç Yönetimi Yabancı Statüsündeki Çocuk Bu bağlamda, çocuk göçünün artması ve özellikle refakatsiz çocuk göçünün artması, uluslararası alanda çocuk hakları normları ve AB göç politikaları arasında yeni bir gerilim yaratmaktadır. Bu gerilim AB bazında çocuk hakları hukuku ve göç politikası mevzuatı arasında yeni bir bağ kurulmasını ve ülkeler bazında çocuk politikası ve göç politikası arasında kesişen yeni bir alanın yaratılmasını zorunlu kılmaktadır. Bölüm 1: Giriş 11 Bu konjonktür, Türkiye’yi iki belirsiz politikası arasında bir uyum yaratmak çetrefilinde bırakmaktadır. Türkiye hali hazırda göç politikasını oluşturma sürecinde AB ve ABD’nin taleplerini göz önünde bulundurarak (Erder, 2000; 2007; İçduygu, 2007) kendi ihtiyaçlarını belirleme ve göç yönetimi kapasitesini arttırma ve etkinleştirme çabalarına devam etmektedir. Öte yandan çocuk göçü sadece bir göç meselesi değil, daha ziyade bir çocuk hakları meselesidir. Bu durumda sormamız gereken sorulardan belki de en önemlisi Türkiye’nin çocuk politikasının var olup olmadığıdır. Birçok çalışma ülkemizde, eğitim, sağlık, hukuk gibi alanlarda çeşitli düzenlemelerin bulunduğunu ortaya koymaktadır, ancak incelendiğinde bu düzenlemelerin birbirinden bağımsız, kendi alanlarına özgü bir biçimde oluştuğu gözlemlenmektedir. Oysa, geleceğin toplumunu oluşturacak olan çocukların geniş anlamda sağlıklı bir biçimde gelişimlerini tamamları, eğitim, sağlık, medya, gelir dağılımı ve sosyal hizmetlerin sunumundan şehir bölge planlamaya kadar birçok farklı alanda bütünsel bir yaklaşımla çocuklara nelerin sunulduğu ve onların ihtiyaçlarına ne ölçüde cevap verildiğiyle ilgilidir. Çocuk politikası, birçok farklı alanı kesen, sosyal devletin birçok icraat alanında çocukların refahını sağlamaya dönük birbiriyle uyumlu ve anlamlı, genel bir vizyon dahilinde düşünülmüş siyasa ve uygulamalardan oluşmalıdır. Buradaki vizyon toplumsal bir grup olarak çocuklara dair, uygarlığa ve gelecekteki bir toplum tahayyülüne dayalı bir vizyon olmalıdır (Eğribel, 2011). Türkiye için bir çocuk politikası tartışmasına geçtiğimiz iki yıl içinde başlanmış, birçok farklı görüşteki STK, kamu kurumları, akademisyen ve bürokratların katılımıyla bir çocuk vizyonu metni hazırlanmıştır. Birinci Türkiye Çocuk Hakları Stratejisi metni (Bülbül ve diğ., 2012), konu hakkında izlenecek genel prensipler hakkında ilgili kamu ve sivil toplum kuruşları ve akademisyenlerin bir mutabakatını yansıtmaktadır. Ancak, Türkiye henüz bir çocuk politikasına sahip değildir. Göç politikasına alanında ise yukarıda belirtildiği gibi yeni yapılanma çabaları halen devam etmektedir. Bu durum, vatandaşlık statüsünün sağladığı haklardan yararlanamayan göçmen çocuklar için de bir dezavantajdır. Burada altının önemle çizilmesi gereken nokta şudur: Göçmen çocuklara dair geliştirilecek sosyal politikalar öncelikle çocuk hakları, çocuklara yönelik sosyal politika ve sosyal hizmetler meselesi, daha sonra bir göç politikası meselesi olarak düşünülmelidir. Bir başka deyişle çocuk göçmenleri düşünürken ve tartışırken odağa insan hakları ve çocuk hakları alınmalıdır. Bu çalışmada, bu yaklaşımdan yola çıkılarak, çocukların birer özne olarak doğrudan tanıklıklarına başvurulmuştur. Öneriler geliştirilirken, çocukların talepleri, uluslararası çocuk hakları standartları odağa alınmıştır. Türkiye özelinde yukarıda belirtildiği gibi geniş ve geleceğe uzanan bir vizyon geliştirerek bir çocuk politikası önermek, bir göç politikası önermek ve bunların göçmen çocuklar özelinde nasıl sentezlenebileceği sorunsalı bu araştırmanın ötesinde çok daha uzun erimli, konsensus oluşturmayı hedefleyen ve geniş katılımlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu çalışmada hali hazırda, var olan konjonktür içinde, duruma özel, yapılabilir, uygulanması kolay ve pratik sosyal politika ve sosyal hizmet önerileri üretilmiştir. Bölüm 1: Giriş 12 BÖLÜM 2: METODOLOJİK YAKLAŞIM VE ELDE EDİLEN BULGU VE BİLGİLERİN NİTELİĞİ Öncelikle belirtmek gerekir ki ortaya konan bir hızlı değerlendirme araştırmasıdır. Bu tür çalışmalar genellikle en çok altı ay gibi bir süre de tamamlanıp raporlanan araştırmalardır. Bu nedenle iyi planlama ve disiplinli çalışma yöntemde özellikle dikkat edilmesi gereken noktalardır. Bu çalışmada hızlı değerlendirme çalışması metodolojilerinde (Akşit ve diğ. 2001; Schalkwijk ve Van den Berg, 2002; ILO, 2005) sıkça kullanılan aşağıdaki prensipler benimsenmiştir: 1. Verimlilik ve gereksiz tekrardan kaçınma: Literatür ile araştırma planlanması arasında daha sıkı bir bağlantı kurulması. Amaç kısıtlı zamanda kapsamlı bilgi elde etmek olduğu için yapılmış bir şeyi tekrar etmemeye özen gösterilmiştir. Zaten bilimsel alan araştırması ile ortaya konmuş bir bulgu varsa bu tür eforlar tekrar edilmemelidir. Örneğin, ekonomik sektörlerle ilgili bir araştırmada göçmen çocuk işçi tespit edilmişse, buradaki alan araştırmasında bu bulgu bir daha test edilmemiş, doğrudan kaynak araştırmaya atıf verilmiştir. 2. Triangulasyon: Hızlı değerlendirme araştırmaları çok zaman keşfedici araştırmalar olduğu için niteliksel yöntemleri doğal olarak gerektirir (ILO, 2005). Amaç kısa zamanda mümkün olduğunca geniş veri elde etmek olduğu için, araştırmada metodolojik çoğulculuk benimsenmiş ve çeşitli veri türleri birlikte kullanılmıştır. Faklı kaynaklardan gelen farklı verilerin birlikte değerlendirilmesi, genel olarak araştırmanın ve sonuçların geçerliliğini ve güvenirliğini arttırıcı etkiye sahiptir. 3. Uygulama odaklı olma: Araştırmanın temel amacı, uygulanabilir, Türkiye bağlamındaki farklılıklar çerçevesinde adapte edilebilir politika, mekanizma, uygulama önerileri geliştirmektir. Bu nedenle, elde dilen veriler çocuk dostu sosyal politika ve uygulama odaklı stratejilerin geliştirilebilmesine uygun olarak işlenmiştir. 4. Bağlamsallık: Araştırma planlanırken ve öneriler geliştirilirken Türkiye bağlamı ve Türkiye’nin koşullarına odaklanılmış, uluslararası hukuk ve standartlar göz önünde tutulmuş, insan hakları ve çocuk hakları temel alınmıştır. Araştırmada Kullanılan Yöntemler Somut önerilerin geliştirilebilmesi için göçmen çocuklar ve ailelerin yaşam deneyimlerinin yanı sıra farklı datalar birleştirilerek araştırmanın geçerliği ve güvenilirliği arttırılmıştır. Bu amaçla aşağıdaki teknikler kullanılmıştır • Literatür taraması • Yasal çerçeve incelemesi • Doküman taraması: STK dokümanları • İstatistiki veriler • Uzman mülakatları: Hem kamu sektöründeki alanda bizzat çalışan, karar alıcı Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği 15 mekanizmalarda bulunan uzman ve bürokratlarla mülakat yapılarak, hem sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütlerin uzmanlarının görüşlerine başvurularak birçok farklı veri bir araya getirilmiştir. • Yarı yapılandırılmış mülakat: Göçmen çocuklar ve aileleri ile yarı yapılandırılmış mülakat yönergesi ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. • Türkiye’deki tüm göçmen çocuklar için bir genelleme bu araştırmada elde edilen bulgularla yapılamaz. Ancak raporda görüşülen çocukların ve ailelerin yaşam deneyimleri ve görüşleri analizlenmektedir. Görüşülen grup temsili bir grup değildir. Görüşme yapılan kişilere kartopu yöntemi ile ulaşılmıştır. Hem kartopu yöntemi ile elde edilen datanın geçerliğini ve güvenilirliğini arttırmak açısından sıkça başvurulduğu için hem de alandaki çeşitliliği ortaya koyması açısından, farklı göçmen gruplarına bir kaç kartopu merkezinden başlanarak ulaşılmıştır. Çalışmada derlenen bilgiler ülkemizde göçmenlerin yaşadığı realitelere ilişkin fikir vericidir. Araştırma yerinin seçimi: Araştırma yeri göçmen çocukların yoğun bulunduğu ve dolayısıyla göreli daha kolay ulaşılabilecekleri yerler göz önünde tutularak seçilmiştir. Çalışmalar hızlı araştırma yönteminin özellikle kentsel alanlarda, küçük ve belirli gruplarda etkin olduğunu ortaya koymuştur (Akşit et al, 2001:4). Bu araştırmada yer olarak kentsel alanlar kullanılmıştır. Göçmenlerin çok olduğu bir il olarak İstanbul, karar alma mekanizmalarının görüşlerini almak açsıdan Ankara, mülteci nüfusa ulaşabilmek açısından Çorum ve Yozgat illeri araştırma alanı olarak seçilmiştir. Araştırmada niceliksel ve niteliksel veriler kullanılmıştır. İlgili bakanlıklar, kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerdeki yetkililerle (18 adet), uluslararası örgütler ve alandaki STK çalışanlarıyla (37 adet) uzman mülakatı; Afganistan, Irak, İran, Suriye, Kongo, Somali, Gana, Çeçenistan ve Ermenistan’dan gelen göçmen çocuklar ve aileleriyle (32 adet) derinlemesine görüşme olarak toplam 87 adet mülakat yapılmış, var olan resmi istatistiki veriler ilgili bakanlıklardan derlenip değerlendirilmiştir. Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği 16 BÖLÜM 3: TÜRKİYE’YE GÖÇLER VE ÇOCUK GÖÇMENLER Yapılan literatür taramasında Türkiye özelinde çocuk göçüne odaklı bir çalışma tespit edilmemiş ve kurumsal istatistiki veri taramasında 1980’ler ve 1990’larla ilgili özel bir çocuk göçü verisine rastlanmamıştır. Bu durum hem bilimsel araştırma düzeyinde hem de devlet politikası düzeyinde çocuk göçünün yakın zamana kadar pek odaklanılmamış bir konu olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, ülkemize gelen toplu göç dalgaları incelendiğinde, bu dalgalarda kitlesel göçlerin olduğunu görebilir ve bu kitlelerin içinde tabii ki çocukların da göç ettiğini kolaylıkla tahmin edebiliriz. Bu göç dalgalarına göz gezdirmek ülkemizde yaşayan göçmen çocukların etnik gruplarına dair de bize bir önbilgi sağlar. Yakın tarihte Türkiye’ye gelen göç dalgalarına baktığımızda daha ziyade komşu ülkelerden gelen Türk ve Müslüman kökenlilerin göçüne rastlarız ve bu göçlerin kimi zaman uluslararası anlaşmalarla düzenli, kimi zaman siyasi olaylara dayalı olarak seyrek ve düzensiz, kimi zaman da toplu sığınma talepleri şeklinde olduğunu görürüz. Bu göçleri kısaca özetlemek gerekirse: a) 1982’de Afganistan’dan Pakistan’a sığınan Türk soylu kişilerin Türkiye’ye göçü, bu göçmelerin kabulü ve iskânı 1934 İskân Kanunu (mülga)3 uyarınca, 1982 tarihli 2641 sayılı yasa (mülga)4 ile düzenlenerek yapılmıştır. b) 1989’da Bulgaristan’daki Türklerin zorunlu göçü söz konusu olunca, 1934 İskân Kanunu (mülga), 1989’de 3583 sayılı yasa ile Bulgar göçmenlerini de kapsayacak biçimde genişletilmiştir. 1992’de bu göçmenlere konut yardımı yapılması için yasal düzenleme yapılmıştır5. Ciğerci-Ulukan’a göre (2008)6, bu kitlesel göçte 300,000’i aşkın göçmen Türkiye’ye gelmiştir. 1995’te bu rakam 603,585’e ulamıştır (Kirişçi, 2000). Bulgaristan’dan zorunlu göç ile gelen kitleler yakın tarihteki en büyük göç alımıdır. Soy bağı üzerinden kabul edilen göçmen gruplar genelde aileleriyle birlikte göç etmişlerdir. İskanlı kabul ve entegrasyon politikasıyla karşılanan bu gruplar işgücü pazarına ve topluma daha kolay entegre olurken, hızla vatandaşlık kazanırken, zaman içinde çeşitli gruplara uygulanan politikalar da değişmiştir. Örneğin, 1989’daki zorunlu göçten sonra da 1990’ların sonralarına doğru turist vizesiyle Türkiye’ye Bulgaristan’dan 3 14.6.1934 Tarihli ve 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun (Mülga), (Resmi Gazete ile yayımı : 29.6,1989 Sayı : 20210) 4 17.03.1982 Tarihli, Afganistan’dan Pakistan’a Sığınan Türk Soylu Göçmenlerin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanun(Mülga), (Kanun Numarası: 2641, Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 17638) 5 İskan Kanuna maddeler eklenmiştir: Ek madde: 27/05/1992 - 3805/1 md. Ve Ek madde: 27/05/1992 3805/2 md.) 6 Bulgaristan’da yaşanan siyasal olaylar oradaki Türk azınlığın giderek baskı altında yaşamasına neden olmuştur. Buradan Türkiye’ye gelen göçler kimi zaman anlaşmalar çerçevesinde düzenlenen düzenli nüfus hareketi şeklinde olmuş (örneğin, 1925 anlaşması), 1989’da ise zorunlu göç ve kitlesel sınırdışı edilme şeklinde gerçekleşmiştir (Ciğerci-Ulukan, 2008:38). Bulgaristan göçmenleri ve Bosnalı sığınmacıların göç süreci ve sonrasında yaşadıkları sorunlar için bkz. Kümbetoğlu, 1997. Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler 19 göç devam etmiş, yeni gelen aileler düzensiz göçmen konumunda kalmışlardır; bu grupların en belirgin sorunları, barınma, çalışma izinlerinin olmaması ve kaçak çalışma, çocukların okula kabulünde yaşanan sorunlardır (Ciğerci-Ulukan, 2008). c) 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, 1994’de başlayan olaylar yüzünden birçok Çeçen göç etmek durumunda kalmıştır. Göç edenler Türkiye’ye ve Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkelere göç etmişlerdir. Çeçenistan’daki savaş ortamından kaçarak gelen birçok aile Türkiye tarafından ‘yerleşik misafir göçmen’ olarak kabul edilmiş (Özgür, 2012: 211), bunların bir kısmı yirmi yıla yakın İstanbul’daki kamplarda yaşadıktan sonra 2011’de TOKİ binalarına yerleştirilmişlerdir. Bu göç dalgasında aileler, yani çocuk göçmenler gelmiştir; dahası bu yirmi yılda bir kuşak doğup büyümüştür. Yerli hakemli dergiler ve tez taramasında, Çeçenistan sorunuyla ilgili siyasi değerlendirmelere rastlanmış ancak, ülkemize kabul edilen buradaki çocuklar ve onların ihtiyaçları konusunda herhangi bir çalışmaya dair bir bulgu bulunamamıştır. Sivil toplum uzmanları bugün ülkemizde “400 kadarı Fenerbahçe, Ümraniye ve Beykoz kamplarında olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde ve diğer illerde toplam 1.500 civarında Çeçen” göçmen olduğunu belirtmektedir (Bayrak, 2010). d) Sovyet Bloğunun yıkılmasının ardından devam eden Gürcü, Azeri, Türkmen ve Ermeni göçünden bahsetmek mümkündür. Her dört grup için de yukarıda değinilen bilimsel araştırma eksikliği söz konusudur. Diğer bir deyişle, Bulgaristan örneği dışında7 yakın tarihte gelen çeşitli göçmen grupların Türkiye’deki yasayışları halen araştırmaya açık bir alan olarak karşımızda durmaktadır. e) Gelen göçlerin yanı sıra transit göç dalgaları da mevcuttur. Türkiye 1951 sözleşmesindeki çekincesinden dolayı Avrupa dışı ülkelerden gelen mültecilere mülteci statüsü vermemektedir. Bu kişiler sığınmacı statüsüyle kabul edilip, işlemleri burada tamamlandıktan sonra, mülteci olarak üçüncü bir ülkeye yerleştirilme prosedürüne tabii bırakılmışlardır. Ortadoğu’daki siyasi olaylar yüzünden gelen mülteci akınları transit göç dalgaları oluşturmuştur. 1979’da İran’dan gelen mültecileri bu şekilde değerlendirilebiliniz. 1990’larda Körfez savaşlıyla birlikte başlayan mülteci ve transit göç dalgaları da mevcuttur (Kirişçi, 1994). Geçtiğimiz on yılda Ortadoğu’daki politik ortam giderek daha gergin ve karmaşık bir hal almış ve beraberinde yükselen şiddet Türkiye’ye olan göç hareketlerini yoğunlaştırmıştır. 2000’li yıllarda Afganistan’dan yeni bir göç hareketi başlamıştır; ayrıca Asya ve Afrikalı mülteci ve göçmenler Avrupa ülkelerine geçiş için Türkiye’ye gelmekte, böylece var olan gelen göçlere, geçiş göçleri ya da transit hareketler eklenmiştir. Son bir yılda ise Suriye’den birçok kişi Türkiye’ye göç etmiş ve etmektedir. Ancak, yıllar içinde dünya genelinde mülteci kotalarının gelen mülteci akınlarını karşılayamaması Türkiye ‘istasyonunda bekleyenlerin’ sayısını arttırmıştır. Bugün 7 Bulgaristan göçmenleri, gelen göçler içinde en çok incelenen konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen göçmenler genelde uyum (Arı, 1960; Kocacık, 1978; Başal, 1996; Kıroğlu, 2002), psikolojik durum (Toğrol, 1989; Akın 1991) ve Türkiye’ye etkileri (Pakdemir, 1992) açısından incelenmişlerdir. Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler 20 geçici sığınma başvurusu sahibi göçmenlerin yönlendirildiği 62 il bulunmaktadır. İltica başvurusu ve sığınmacılık sürecindeki göçmenlerin Türkiye’de bekleme süreleri 1 ila 3 yıl arasında değişmektedir (Buz, 2002:), yani bekleyenler Türkiye açısından ayrı bir göçmen grubu oluşturmuşlardır. Son zamanlardaki göç dalgaları içinde birey ya da ailecek göç edenlerin yanında yeni alt grup da ortaya çıkmıştır: tek başına göç eden çocuklar, teknik adıyla refakatiz küçükler ya da refakatsiz çocuk göçmenler. Araştırma göstermiştir ki, göçmen çocukların Türkiye’de ulaşılabildiği hak ve kaynaklar açısından beş unsur belirleyicidir: •geldikleri ülke, • belirli bir göç dalgası içinde gelme, • geliş nedeni, • sığınma talebi, •refakatsiz olup olmama Göçmenler açısından vardıkları ülke kadar gelmiş oldukları ülkedeki durum da süreçlerinin devamının belirlenmesi açsından önemlidir. Örneğin, Ciğerci-Ulukan’ın (2008) alan araştırmasının da ortaya koyduğu gibi, 1989’da zorunlu göç ve iskânlı kabulle Türkiye’ye gelip vatandaşlık kazanan göçmenlerin birçoğu bugün çifte vatandaş olmuş, çifte vatandaşlık Bulgaristan’ın AB üyeliği ile AB vatandaşlığı anlamına da kavuşmuştur. Bu gelişmeler ekseninde Bulgaristan’daki mal varlığının değerlemesi, ülkede ekonomik durumun iyiye gitmesi gibi geliş yerinde sonradan ortaya çıkan dinamikler de göçmenlerin kararlarını etkileyen unsurlar olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin göçmen gruplara uyguladığı politikalar ve tanıdığı imkân ve haklar, gelinen ülkeye ve hangi göç dalgası içinde gelindiğiyle yakından ilgilidir8. Bu bağlamda gelinen ülkenin belirleyiciliği çocuk göçmenler ve onların ülkemizdeki durumunu anlamak açısından da önemlidir. Bu bilgiler ışığında yapılan alan araştırmasında kartopu tekniği kullanılırken, yakın göç tarihinin bize gösterdiği farklı etnik gruplar göz önünde alınmış, başka gruplar da tespit edilmiş ve tüm gruplardaki çocuklara dair bilgiye ulaşılmaya çalışılmıştır. Geliş nedeni de belirleyicidir, ekonomik nedenlerle gelen çoğu göçmen çalışma izni almadan ya da alamadan çalışmaktadırlar (Toksöz ve Akpınar, 2009). Örneğin, İstanbul’da çalışma amacıyla gelen aile göçlerinde tekstil sektöründe göçmen çocuk işçiliği tespit edilmiştir (Dedeoğlu ve Gökmen, 2011); bazı alan araştırmalarında ise inşaat sektöründe (Akpınar, 2009) ve tezgahtarlık gibi işlerde (Dağdelen, 2008) 16 -17 8 Türkiye’nin farklı göç dalgalarıyla gelen göçmen gruplara uyguladığı farklı politikaların örnekleri için bkz. (Kirişçi, 1999; Dedeoğlu ve Gökmen, 2011; Ciğerci, 2012) Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler 21 yaşlarında refakatiz göçmen çocuk işçilere rastlanmıştır. Genel olarak göçmenlerin, özel olarak çocuk göçmenlerin Türkiye’deki yaşayışlarını ve konumlarını etkileyen bir diğer önemli etmen sığınma başvurusunda bulunup bulunmadıklarıdır. BMMYK verilerine göre son iki yılda Türkiye sığınma talebiyle gelenlerin sayısında dramatik artışlar yaşanmaktadır (BMMYK, 2011). Mülteci Hakları Konfederasyonu (2012) bilgilerine göre ise 2012 yılı itibariyle sığınma talebiyle gelenlerin çoğunu Irak, İran, Somali ve Afganistan’dan gelenler oluşturmaktadır, güncel olaylar da göz önünde tutulduğunda bu listeye Suriye’de eklenmelidir. Bugün BMMYK rakamlarına göre, “29 Şubat 2012 itibarıyla Türkiye’de 3372 sığınmacı çocuk var. Bunların 938’i 0-4 yaş, 1187’si 5-11 yaş ve 1247’si 12-17 yaş arasında. Ülkelerine göre bakınca en fazla Irak (1244), Afganistan (929), İran (465) ve Somali’den (225) gelen sığınmacı çocukların olduğunu görüyoruz. Mülteci çocuklar ise toplam 4619 kişi. Bunlardan 1230’u 0-4 yaş, 1732’si 5-11 yaş, 1657’si 12-17 yaş arasında. Mülteci çocukların ülkelere göre dağılımları ise şöyle: Irak (1308), Afganistan (1108); İran (499), Somali (306)” (Yöney, 2012). Bu veriler ışığında Türkiye’deki göçmen çocuk profilinin önemli bir parçasının da refâkatli ya da refakatsiz sığınma başvurusu ve mültecilik sürecindeki çocuklar olduğu açıktır. Göç eden çocuğun yalnız göç etmesi, başka bir deyişle refakatsiz küçük olması ya da yakınlarıyla birlikte göç sürecinde olması hem yasal statüsü ve hem de psiko-sosyal durumu açısından belirleyicidir. Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler 22 BÖLÜM 4: GÖÇMEN ÇOCUKLARIN HAKLARI VE KORUNMASINA İLİŞKİN ULUSLARARASI STANDARTLAR 1. ULUSLARARASI HUKUKTA GÖÇMEN ÇOCUKLARA HAK SAĞLAYAN BELGELER Göçmen çocukların hakları ve korunmasına ilişkin uluslararası standartları belirleyen temel belgeler ve bunların koruduğu başlıca haklar aşağıdaki özetlenebilir: Tablo 2. Uluslararası Hukuk Belgelerinin Göçmen Çocuklara Sağladığı Koruma Uluslararası Hukuk Belgesi Göçmen Çocuklara Getirdiği Haklar İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948 • Yaşama hakkı (3) • İnsan hakları, insan onuru temel ilkesi (1) • Ayrımcılık yasağı: ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet ayrımcılığının önlenmesi (2) • Kölelik, işkence ve insanlık dışı muamelenin yasaklanması (4,5) • Hareket özgürlüğü (13) • Zulüm altında başka ülkelere sığınma hakkı (14) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948 • Sığınma hakkı • Geri göndermeme ilkesi (33) • Mültecilere eğitim hakkı (22) • Cezalandırma yasağı (31) Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (1960) • Eğitimde her türlü ayrımcılığın önlenmesi (1,3) • Eğitimde fırsat eşitliği (4) •Vatandaşlara sağlanan aynısının sağlanması (3) Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (1966) Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar • • • • • eğitim hakkının Kölelik ve köle ticaretinin yasaklanması (8) Zorla çalıştırma yasağı (8) Keyfi göz altının yasaklanması (9) Seyahat özgürlüğü (12) Yabancıların sınır dışı edilmelerine karsı usuli güvenceler (13) • Küçüklerin yargılanmasında küçüklerin yaşlarını ve rehabilitasyonlarını ilerletme gereğini göz önünde tutacak bir yargılama usulünün izlenmesi (14) • Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü (21, 22) • Irk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum ayrımı yapılmadan her çocuğun küçük olma statülerinin gerektirdiği koruma tedbirlerinden yararlanma hakkı (24) 25 Birleşmiş Miletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (1966) • Bütün çocuklar ve gençlerin, • yararına, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, özel koruma ve yardım tedbirleri alınması • ekonomik ve sosyal sömürüden korunması • tehlikeli işlerde çalıştırılmaması • ücretli çalışmalarına resmi yaş sınırı olması (10) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) • Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması • Kadın ve kız çocuğu ticaretinin ortadan kaldırılması (6) • Eğitim alanında cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması (10) • Zorla evlendirmenin ve çocuk evliliklerinin yasaklanması (16) • Minimum evlenme yaşı tespiti (16) • Evlilikte kişisel ve ebeveyn haklarında eşitlik (16) B.M. Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme Tüm göçmen işçiler ve aile fertleri için: • Özgürlük ve kişi güvenliği hakkı (16) •Hürriyetlerinden mahrum kalan göçmen işçiler ve aile fertlerine temel insan haysiyeti ve kültürel kimlikleri bakımından saygılı ve insanca muamele (17) • İkamet ve çalışma ile ilgili düzensizliklerden bağımsız olarak okul öncesi kamu eğitim kurumlarına ve okullarına giriş hakkı(30). • Göçmen işçilerin aile birliğinin korunması (44) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi • Minimum evlenme yaşı - çocuk evliliklerinin yasaklanması (12) • Protokol 1 Eğitim hakkının sağlanması (2) •Protokol 4 yabancıların kitlesel biçimde sınırdışı edilmesinin yasaklanması (4) Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı •1951 sözleşmesi ve 1967 Protokolü çerçevesinde iltica hakkı (18) • BM çocuk haklarının bir kere daha güvenceye alınması (24) Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol • İnsan ticaretinin suç ilan edilmesi • Çocukların insan ticaretine maruz kalmasını yasaklar Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunması Sözleşmesi • Cinsel sömürü ve istismara maruz kalan tüm çocukların haklarının korunması (1,2) • Bu çocuklarla ilgilenen personelin bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi (5) 99 9 T.C. bu protokolü imzalamış ancak onaylamamıştır. Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 26 ILO Sözleşme No. 130 Tıbbi Bakım ve Hastalık Yardımları Sözleşmesi • Asgari çalışma yaşının en çok 15 olması • Çocuk işçiliğini ortadan kaldırılması ILO Sözleşme No.182 Çocuk İşçiliğinin en Kötü Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması için Yasaklama ve Acil Eylem Sözleşmesi •Çocuk alım satımı, zorla çalıştırmanın yasaklanması • Çocukların fuhuş ve pornografide, uyuşturucu madde piyasasında kullanımını içeren en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği tanımı getirir ve yasaklar (3) • Çocukları, sağlık, güvenlik ve ahlaki açıdan tehdit eden çalışma biçimlerinin ortadan kaldırılması İnsan haklarının temelini oluşturan yukarıdaki belgeler yetişkinler kadar çocukları da koruma özelliğine sahiptir. İlgili uluslararası hukuk belgelerinin göçmen çocuklar bağlamında hangi ilkelerinin önemli olduğu, yukarıdaki tabloda özetlenmiştir. Görüldüğü gibi, uluslararası hukuk insan hakları çerçevesinde çocuklar dahil bütün insanların insan onuru çerçevesinde yaşama ve zulüm karşısında başka ülkelere sığınma hakkını korumakta, cinsiyet ayrımcılığını ve her tülü ayrımcılığı yasaklamakta; çocukların kötü ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını, erken evlenme ve fuhuş dahil cinsel istismarı yasaklamaktadır. Bu genel çerçeve içerisinde çocuklara özel hakları belirleyen temel belge ise Çocuk Hakları sözleşmesidir. B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin oluşumu, Türkiye’nin de imzalamış olduğu 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ve 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi’ne dayanır. Türkiye bu sözleşmeyi 1982 Anayasası’nın 3 ve 6. maddeleri ile, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasının hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle, azınlık çocuklarının dil, eğitim ve kültür alanındaki haklarına ilişkin 17, 29, 30. maddelerine çekince koyara, 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamıştır. Sözleşmede çocuklara tanınan haklar üç grupta toplanabilir: Her bir gruptaki haklar aşağıda özetlenmiştir. Yaşama ve Gelişme Hakları: Korunma Yaşama ve Gelişme Katılım Çocuk Hakları Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar • Yaşama, gelişme, hayatta kalma hakkı (6) • Milliyet ve vatandaşlık sahibi olma hakkı (7) •Ebeveynlerini bilme ve ailesiyle birlikte olma hakkı (7), gereğinde ebeveynlerinden korunma hakkı (9) • Hareket özgürlüğü ve aile birleşimi hakkı (9) • Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü (14) • Çocuğun yüksek yararı uyarınca, çocuk bakımının sağlanmasında ebevynler ve devletin ortak sorumluluğa sahip olması (18, 20) •Özürlüçocukların, bağımsız bir hayat sürdürebilmeleri için özel bakım ve destek alma hakkı (23) 27 •Sağlıklı olma hakkı, temiz içme suyu, besleyici gıda, temiz ve güvenli bir çevre ve sağlıklı kalmaya yönelik bilgilere sahip olma hakkı (24) • Sosyal güvenliğe sahip olma hakkı (26) • Uygun yasam standartlarına sahip olma hakkı (27) • Eğitim hakkı (28,29) • Dinlenme, boş zaman değerlendirme ve kültürel etkinliklere katılma hakkı, (31) • Haklarını öğrenme hakkı (42) Korunma Hakları: Hükümetler, çocuk haklarının sayılması, korunması ve gerçekleştirilmesi için gerekli tüm mümkün tedbirleri almakla sorumludur. • Her türlü ayrımcılıktan korunma (2) •Kimlikten yoksun olma durumunda korunma ve destek hakkı (8) • Ailesi olmayan çocukların korunması (20) • Kaçırılmadan (11) ve her türlü şiddetten korunma (19) • Evlat edinmenin çocuğun yüksek yararı uyarınca düzenlenmesi (21) • Çocuğun sömürüden ve tehlikeli işlerden korunması (32) • Mülteci çocukların korunması (22) • Uyuşturucu kullanımından ve ticaretinden korunması (33) • Cinsel istismar ve sömürüden korunması (34, İP10) insan ticaretinden korunması (35) • Çocuğun gelişimine ve refahına zarar verecek her türlü sömürüden korunması (36) • Çocuğa ölüm cezasının, zalim ve zarar verici ve ömürboyu hapsinin yasaklanması (37) • Çocuğu silahlı çatışmadan korunması (38) • Çocuk mağdurlaırn rehabilite edilmesi (39) • Özel yaşama saygı (16) Katılım Hakları: • Çocuğun görüşlerine saygı, özellikle çocuğu etkileyen kararların alınmasında (12) • Düşünce, düşünceyi açıklama, vicdan ve din özgürlüğü (13,14) • Örgütlenme hakkı (15) • Kitle iletişim araçlarına ve bilgiye ulaşma hakkı (17). Göçmen çocuklar açısından yukarıdaki hakların devletler taraflıdan sağlanmasında dört temel prensip belirleyicidir:10 1. Taraf devletler çocuk haklarını tüm çocuklara sağlanmak durumundadır. İkinci maddesi gereği, sözleşmede yer alan haklar taraf devletlerce ‘kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana–babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin’ tanınır ve taahhüt edilir. Yani, ister vatandaş olsun ister düzensiz göçmen, taraf devletler çocuk haklarını tüm çocuklara sağlanmak durumundadır. 2. Çocuğun yüksek yararı: Çocuklar kamu ya da özel rehaf kurumuna alınmış olsun olmasın,mahkeme, yönetsel otoriteler, hukuki kuruluşlarda ve çocukları ilgilendiren tüm eylemlerde, çocuğu yüksek yararı birincil olarak dikkate alınmalıdır (3). 3. Taraf devletler çocukla ilgili resmi işlemlerde aile birliğine öncelik verecektir. Onuncu maddesi gereği “çocuk veya ana–babası tarafından, ailenin birleşmesi amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet ülkesine girme ya da onu terketme konusundaki her başvuru, Taraf Devletlerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür bir başvuru yapılmasının başvuru sahipleri veya aile üyeleri aleyhine 10 Çocuk Fuhşu, Çocuk Pornografisi ve Çocuk Ticaretine dair İhtiyari Portokol. Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 28 sonuçlar yaratmamasını taahhüt ederler. Ana-babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk olağanüstü durumlar hariç, hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğrudan görüşme hakkına sahiptir”. 4. Taraf devletler, çocuk haklarının korunmasında ilgili uluslararası mevzuatı pozitif yorumlar ve hakların sağlanmasında kurumlar arası işbirliğinde bulunur. Sözleşmenin 22. Maddesi bu koşulu aşağıdaki gibi acıkmaktadır. “Taraf devletler, ister tek başına olsun isterse anne-babası veya herhangi bir başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası iç hukuk kural ve usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun, bu Sözleşmede ve insan haklarına veya insani konulara ilişkin ve söz konusu devletlerin taraf oldukları diğer uluslararası sözleşmelerde tanınan ve bu duruma uygulanabilir nitelikte bulunan hakları kullanması amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanması için gerekli bütün önlemleri alırlar. Bu nedenle, taraf devletler, uygun gördükleri ölçüde, BM Teşkilatı ve onunla işbirliği yapan hükümetler arası ve hükümet dışı yetkili başka kuruluşlarla bu durumda olan bir çocuğu korumak, ona yardım etmek, herhangi bir mülteci çocuğun ailesiyle yeniden bir araya gelebilmesi için anne-babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak amacıyla işbirliğinde bulunurlar. Herhangi bir nedenle kendi aile çevresinden sürekli ya da geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa bu Sözleşmeye göre tanınan koruma, aynı esaslar içinde, anne-babası ya da ailesini başkaca üyelerinden hiç birisi bulunamayan çocuğa da tanınacaktır”. İlaveten, göçmen çocukların bulundukları devletle ilişkisinde aşağıdaki yükümlülükler kritiktir: • Taraf devletler, tüm çocuklara eğitimde fırsat eşitliği sağlarlar (md.28), • Taraf devletler, tüm çocukların olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma hakkını tanır: Özellikle, ana çocuk sağlığının korunması, tüm çocuklara temel sağlık hizmetlerinin sunulması, yetersiz beslenme ile savaşılması, temiz içme suyu ve koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulmasını güvence altına alırlar (md.24) • Taraf devletler, tüm çocukları sömürü ve istismardan korur: Taraf devletler, çocukları kaçırılma, satılma ve fuhuşa konu olma dahil her çeşit sömürüden ve cinsel suiistimalden korumakla yükümlüdür (md.34,35,36), • Çocuklara yönelik, özgürlüğünden yoksun bırakma ve tecrit uygulamaları kısıtlanır. Hiçbir çocuk yasa dışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamaz; ve işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulamaz. Çocuğun tutuklanması ancak son çare olarak ve mümkün olan en kısa şeklinde yapılabilir. “Özgürlünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden yoksun olan her çocuk, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip olacaktır” (md.37). Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 29 Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilgili BM kuralları da mevcuttur. Bu kurallar, BM Genel kurulu tarafından kabul edilmiş, uluslararası hukuk çocuk haklarının korunması açısından önemli belgelerdir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocuk Satışı, Pornografisi ve Fahişeliğine İlişkin İhtiyari Protokol (2000) Türkiye’nin de 2002 yılında kabul ettiği ihtiyari protokol, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 34. ve 35. maddelerine dayanır. Ek Protokol, çocuk satışı, fuhuşu ve pornografisi ile ilgili tanımlamaları içermekte ve taraf devletlerin konuya ilişkin ulusal ve uluslararası önlemler almalarını gerektirmektedir. Bu çerçevede, çocuğun cinsel istismar amacıyla sunulması, kar amacıyla çocuğun organlarının transfer edilmesi, çocuğun işçi olarak çalışmaya zorlanması, evlat edinmedeki ihlaller ve yukarıda sözü edilen eylemlerde yer alma veya bunlara katılma halinde taraf devletlerin bu kişilerin cezalandırılmasına ilişkin yasal düzenlemeleri yapması gerekmektedir. Protokolün içerdiği bir diğer konu da, evlat edinmeye ilişkin uygulamalarda uluslararası anlaşmaların ihlaline sebebiyet verilmemesine ilişkin düzenlemelerdir. Bu suçların mağdurlarının psikolojik ve fiziksel olarak iyileştirilmesine ilişkin yardımların sağlanmasına yönelik düzenlemelerin yapılması taraf devletlerce sağlanmalıdır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokol11 Protokolün önemli düzenlemeleri şunlardır: • Hedef almama: Silahlı çatışmalarda çocukların hedef alınması ve onların yoğun olarak bulunduğu yerlere örneğin hastane ve okullara saldırılmamalıdır, • İnsancıl hukuka saygı: Taraf devletlere uluslararası insancıl hukuk hükümlerine uyma yükümlülüğündedir, • Çocukların çatışmaya taraf olmasının engellenmesi: Taraf olmakla devletler silahlı kuvvetlerinin 18 yaşından küçük olan ve dolayısıyla uluslararası hukuk nazarında çocuk sayılan üyelerinin hasmane davranışlara doğrudan doğruya katılmalarının önlenmesi için tüm tedbirleri almakla yükümlüdür. • Yasal çerçeve: Ayrıca, taraf devletler çocukların silahlı çatışmalardan korunması ile ilgili olarak ulusal hukuk düzenlerinde gerekli değişiklikleri yapmayı taahhüt etmektedirler. 11 Protokol, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarihinde kabul edilmiş ve 2002 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Protokol’ü 9 Eylül 2000 tarihinde imzalamış ve 16/10/2003 tarih ve 4991 sayılı Kanunla onaylamıştır. Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 30 BM Suç Mağduru Ve Tanığı Olan Çocukları İlgilendiren Konularda Adalete İlişkin Rehber İlkeler12 Rehber ilkeler, BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından 22 Temmuz 2005 tarihinde yayınlanmıştır. Bu ilkeler suç mağduru ya da tanığı olan çocukların devletlere olan ilişkisinde aşağıdaki haklarını güvence altına alır: • Saygılı ve şefkatli davranılmasını isteme hakkı, • Ayrımcılığa karşı korunma hakkı, • Bilgilendirilme hakkı, • Söylediklerinin dinlenmesi, görüş ve duyarlılıkları açıklama hakkı, • Etkili biçimde yardım görme hakkı, • Özel yaşamın gizliliği hakkı, • Yargı sürecinde güçlüklerden korunma hakkı, • Güvenlik hakkı, • Tazminat hakkı, • Özel önleyici tedbirler aldırma hakkı. 2. ULUSLARARASI DÜZENLEMEMELERDE GÖÇ YÖNETİMİ VE ÇOCUK HAKLARININ KESİŞİMİ Buraya kadar incelenen belgeler göçmen çocuk konusunun uluslararası insan hakları bağlamında hangi standartlara oturtulduğunu göstermektedir. Raporun başında da belirtildiği gibi göçmen çocuklar, yabancılık statülerinden ötürü, göç yönetimi ve göç politikasının da konusudurlar. Uluslararası alanda göç yönetimi ve çocuk haklarının kesiştiği en önemli belge 2008 yılı Avrupa Birliği Parlamentosun geliştirdiği ‘On Common Standards And Procedures in Member States For Returning Illegally Staying Third Country Nationals’ direktifidir. Bu direktif göçmen çocuklar ve sınırdışı etme durumlarındaki uygulamaların standartlarının belirlenmesi açısından önemlidir. Direktif, illegal olarak bulunan üçüncü ülke vatandaşlarının temel haklar ile mültecilerin korunması ve insan hakları yükümlülükleri dâhil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak iadeleri için ortak standartlar ve prosedürler ortaya koymaktadır. Bu direktifte bekleme yerlerinin standartları da belirlenmiştir. Nitekim, Avrupa Komisyonu Türkiye ilerleme raporlarında da geri gönderme merkezlerinin koşulları eleştirilmektedir. Direktifin çocuk göçmenler açsından uygulamaya yönelik getirileri aşağıdaki gibidir: 12 www.un.org/ecosoc/docs/2005/Resolution2005-20.pdf Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 31 • Küçükler, refakatsiz küçükler, çocuklu anne ya da baba incinebilir grup olarak tanımlanır (3) • Süreçlerde çocuğun yüksek yararı dikkate alınır (5) • Üye devletler gönüllü geri dönüş işlemleri yapılırken (14) o Aile üyelerinin aile birliğini korumak, o Acil sağlık bakımı ve hastalıkların temel tedavisinin yapmak, o Kalış sürelerine bağlı olarak küçüklerin temel eğitim sistemine geçişini sağlamakla yükümlüdür. o İncinebilir kişlerin özel ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. • Tutuklamaya ilişkin standartlar şunlardır (17): o Refakatsiz küçükler ve aileler sadece son çare olarak ve mümkün olan en kısa süre için tutuklanabilir. o Gönderilmeyi bekleyen aileler, mahremiyetlerini yeterince güvence altına alacak ayrı bir bölmede tutulmalıdır. o Tutuklu küçükler, yaşlarına uygun olarak, boş vakitlerini geçirebilecekleri oyun eğlence faaliyetlerine katılabilmelidir. o Refakatsiz küçükler, mümkün olması halinde, yaşına uygun ihtiyaçların hesaba katıldığı uygun personel ve imkânların olduğu kurumlarda tutulmalıdır. o Gönderilmeyi bekleyen küçüklerin tutulduğu durumlarda temel amaç çocuğun yüksek çıkarı olmalıdır. Görüldüğü gibi, hali hazırdaki AB çerçevesinde çocuk hakları ve göç yönetiminin birleşimi, var olan göç politikasının, çocuk haklarına saygılı yöntemlerle nasıl uygulanabileceği üzerinden gelişmektedir. Özet olarak, uluslararası hukuk açsından göç sürecindeki çocuklarla ilgili uygulamaların normları şunlardır: 1. Ayrımcılık yapılmaması 2. Çocuğun yüksek yararının gözetilmesi 3. Bir vatandaşlık sahibi olma hakkının sağlanması Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 32 4. Ekonomik sosyal ve kültürel hakların sağlanması: Özellikle eğitimde vatandaş olanlar ve olmayan çocuklar arasında fırsat eşitliğinin yaratılması 5. Sağlık hakkı: Sağlık hakkının güvence altına alınması13; ana çocuk sağlığına ve koruyucu sağlık hizmetlerine özellikle dikkat edilmesi 6. Hukuki prosedürlerde çocuklara yaşlarına uygun biçimde davranılması: Hem zorunlu barınma yerlerinin çocuklara uygun olması ve aile birliğini dağıtmaması, hem de hukuki süreçlerde çocuğa uygun davranılması. 7. Aile birliği: Çocuğun aile birliğinin sağlanması 8. Aile birliğinin yeniden kurulması: Çocukların aileleriyle bir arada olmaya hakları vardır. Göç işlemleri ile ilgili süreçlerde aile birliğinin korunması, ailesinden ayrı düşmüş göçmen çocukların aile tespiti de aile birliği hakkı içinde düşünülebilir. 9. Sığınma hakkı 10.Çocukların uluslararası alanda sömürülerinin önlenmesi: Uluslararası alanda çocuk ticaretinin önlenmesi ve çocukların emek, fiziksel ya da cinsel sömürüsün suç sayılması 11.Katlım hakkı: Çocuğun kendiyle ilgili kararlara katılması, düşünce ve ifade özgürlüğü, ve örgütlenme hakkını kullanabilmesi 13 (Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 24; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,25; Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ,12) Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar 33 5 BÖLÜM 5: TÜRKİYE’DE GÖÇMEN ÇOCUKLARA İLİŞKİN HUKUKİ DURUM 1. BİRİNCİL YASAL ÇERÇEVE Türkiye’de göçmen çocuklara ilişkin hukuki durum, birincil yasal çerçevede, çocuğun korunması açısından 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile düzenlenmekte; göç politikasıyla ilişkisi bakımından da İçişleri Bakanlığı’nın 1994 tarihli Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği ile düzenlenmektedir. Konu açısından Çocuk Koruma Kanunun önemli unsurları şunlardır: • Çocuğun korunması: Adlî ve idarî merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, korunma ihtiyacı olan çocuğu korunma altına alınması amacıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bildirmekle yükümlüdür (md.6). • Çocuğun gözaltında tutulması: Gözaltına alınan çocuklar, kolluğun çocuk biriminde tutulur. Kolluğun çocuk biriminin bulunmadığı yerlerde çocuklar, gözaltına alınan yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulur (md.16). • Çocuk polisi: Hem koruma ihtiyacı hem de suça sürüklenme durumlarında çocuklarla ilgilenmek için çocuk birimi kurulmuştur. 1994 Yönetmeliği göç yönetiminde çocuklara özel bir prosedür öngörmemekte ancak sığınma başvurusu sahipleri ve mültecilerin çocuklarına eğitime katılma hakkı vermektedir. Çocuk koruma kanunun 1994 Yönetmeliğinin uygulanmasında ne derece etkili olabileceği ve bu etkinin uygulamaya nasıl yansıdığı ayrı bir tartışma konusudur. 2. İKİNCİL YASAL ÇERÇEVE Öte yandan yakın geçmişte, ikincil yasal çerçeve tüm göçmen çocukları değil, refakatsiz küçükleri doğrudan ilgilendiren düzenlemeler getirilmiştir. 2005 yılında refakatsiz çocuk göçmenlerin resmi istatistiklere geçmesini takiben 2006 yılında İçişleri Bakanlığı 57 Sayılı Genelgeyi yayınlamıştır. Genelgede refakatsiz küçük, resmi olarak aşağıdaki gibi tanımlanmıştır: “Türkiye topraklarına hukuken ya da teamülen kendisinden sorumlu bir yetişkinin refakati bulunmaksızın gelen ve bu tür bir kişinin bakımına etkin olarak alınmadığı sürece refakatsiz küçük olarak adlandırılan 18 (on sekiz) yaşın altındaki iltica/sığınma başvurusunda bulunan yabancı uyruklu bir kişi ya da belli bir uyruğu olmayan vatansız bir kişidir. Türkiye topraklarına giriş yaptıktan sonra refakatsiz kalan iltica/sığınma başvuru sahipleri de bu kapsama girer.” Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara İlişkin Hukuki Durum 37 Genelge uyarınca, herhangi bir kimlik belgesi bulunmayan veya yaşlarını ispatlayacak belgeye sahip olmayan ve beyanına göre çocuk olduğunu iddia eden refakatsiz küçükler için, görünüşlerindeki yaşları ile beyan ettikleri yaşları arasında benzerlik kurulamayarak yaşının 18 yaşından büyük gözüktüğü durumlarda bir Devlet Hastanesi’nden veya Adli Tıp Kurumundan yaşının tespiti istenecektir. Yaşın tespiti kemik testi ile yapılmaktadır. Bu testin sonucu gelinceye kadarki süre içinde çocuğun “imkanlar dahilinde Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlükleri, Yabancılar Şube Müdürlükleri Misafirhanesi veya uygun görülecek başka bir yerde” barındırılması öngörülmektedir. Genelgeye göre, “Çocukların mülakatında, psikolog, sosyal hizmet uzmanı bulundurulacaktır. Söz konusu uzmanlar Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu, Çocuk Şubeleri veya diğer kurum ve kuruluşlardan davet edilecektir. Mülakatçı, çocuklarla yaptığı mülakatların değerlendirmesinde, mülakata katılan uzmanın görüşüne ilişkin raporunu da dikkate alacaktır. Bu uzmanın görüşünün bir sureti İçişleri Bakanlığına gönderilen dosya suretine de eklenecektir. Çocuk olan başvuru sahibi ile ilgili işlemler tamamlandıktan sonra söz konusu refakatsiz küçüklerin, Sosyal Hizmetler Yurtlarına yerleştirilmesi için Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ile temas kurulacak ve derhal Bakanlığımıza şifai ve yazılı bilgi verilecektir. Tam teşekküllü bir Devlet Hastanesi veya Adli Tıp Kurumundan alınan yaş tespit raporu doğrultusunda 18 yaşının üzerinde olduğu tespit edilenler hakkında, yetişkin başvuru sahiplerinin tabi olduğu usuller uygulanacaktır”. Refakatsiz küçüklerin sosyal hizmet kurumlarına yerleştirilmesiyle ilgili düzenleme ancak 2010 yılında eski Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHCEK) bünyesinde 2010/ 03 sayılı genelgesi ile yapılmıştır. SHÇEK 2011’de lağv olmuş ve sosyal hizmetler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında toplanmıştır, ancak genelge hala yürüklüktedir. Genelge refakatsiz göçmen çocukların polis tarafından eski SHCEK simdi ASPB’ye yönlendirilmesini zorunlu kilar ve söz konusu cocuklarin sosyal hizmet kuruluslarina yerleştirilme prosedürünü düzenler. Geri gönderme süreçlerinde çocukların durumu ise, İçişleri Bakanlığı’nın 19.03.2010 Tarihli “Yasa Dışı Göçle Mücadele” Konulu 2010/18 Sayılı Genelgesi ile düzenlenmiştir. Bu genelge uyarınca, geri gönderme merkezlerinde kadın ve aile bölümleri ayrı olmalı ve küçük çocukların anneleriyle birlikte kalabilecekleri sağlıklı ortam sağlanmalıdır. Mülteci ve sığınmacı statüsündeki çocukların eğitime katılma hakkının tanınması ve refakatsiz küçüklere ilişkin tespit ve yerleştirme prosedürlerinin belirlenmesi dışında, göçmen çocuklara yönelik başka herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, Çocuk haklarının hukuken tanınmasından öte hakların sağlanması gereği göz önünde bulundurulduğunda, göçmen çocuklara yönelik sosyal politika ve sosyal hizmet önerilerinin geliştirilmesine ihtiyaç olduğu açıktır. Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara İlişkin Hukuki Durum 38 6 BÖLÜM 6: GÖÇMEN ÇOCUKLARIN PROFİLİ 1. İSTATİSTİKİ BİLGİLER 1.1. En çok nerelerden göçmen geliyor Göçmenlerin gelişleri iki ayrı kategoride incelenebilir: Düzenli göçmenler (ikamet izni alanlar) ve düzensiz göçmenler (sığınma başvurusunda bulunanlar, yasadışı yollardan gelenler ve vize ihlali yapanlar). Türkiye’ye gelen düzenli göçe baktığımızda, TÜİK verilerine göre, 12 ay ve üzerinde ilk defa oturma izni alan yabancı uyruklu nüfus 2007’de 19300 iken, bu sayı 2010 yılında 29905’e çıkmıştır. Uzun süreli ikamet izni alan yabancıların çoğu, Azerbaycan, Afganistan, Rusya Federasyonu, İran, Kazakistan, Türkmenistan ve Irak ve Almanya ve ABD’den gelmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2000 yılında 168047 olarak verilen toplam ikamet izni sayısı, 2007 yılında 225208’ye ulaşmış, 2011 yılında ise 217206 olmuştur. Geçen yıl içinde en çok ikamet izni alan gruplar, Bulgaristan, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Afganistan, Irak ve Kazakistan’dan gelenlerdir. Geçici sığınma talebinde bulunanların istatistikleri ise 2000 yılından bu yana en sık başvuruların İran, Irak, Afganistan ve Somali’den geldiğini göstermektedir. Tablo 3. Yasadışı Göç Olaylarında Yakalanan Göçmenlerin Yaşlarına Göre Dağılımı14 2007 2008 2009 2010 2011 0-10 Yaş 832 1156 810 953 1424 11-15 Yaş 1031 1254 613 629 904 16-18 Yaş 4279 5245 1673 1515 2251 34018 34591 16105 13492 21861 18+ (EGM verisi) EGM yasadışı göç istatistikleri ise 2000 – 2011 yılları arasında yakalanan yasadışı göçmen sayısında hatırı sayılır bir azalma olduğunu göstermektedir. Ancak, yasadışı göç olaylarında yakalanan göçmen verilerine baktığımızda 2007 -2011 yılları arasında toplam 25569 çocuk göçmenin yakalandığını görürüz. Bu rakamı, yakalanan yetişkin kaçak göçmen rakamıyla karşılaştırışsak, çocuk göçmenlerin kaçak göç içindeki yerine dair bir fikir elde edebiliriz. 14 Buradaki istatistikler hem refâkatli hem de refakatiz çocukları kapsamaktadır. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 41 Şekil 1. Yasadışı Göçte Çocukların Oranı 2007-2011 24569,17 % Çocuk Göçmenler Yetişkin Göçmenler 120067,83 % (EGM verisi) Belirlenen yasadışı göç içinde çocukların yetişkinlere oranı %17’dir. Bu rakam düzensiz göçte çocukların önemli büyüklükte bir grup olduğunu göstermektedir. İstatistikler en sık rastlanan yasadışı göçmenlerin Irak, Pakistan, Afganistan, Moldova, Filistin, Gürcistan ve Somali’den geldiklerini göstermektedir. Bunu yanısıra, insan ticareti konusunda gündeme gelen ülkelerden Ukrayna, göçmen trafiğinin yoğun olduğu komşu ülkelerden Azerbaycan, ve Bulgaristan ve göçmenlerin kaçak çalışması konusunda gündeme gelen Ermenistan’da listede ilk yirminin içindedir. İstatistiklere baktığımızda hem düzenli hem düzensiz göç içinde Afganistan, İran, Irak, Somali ve Bulgaristan’ın özellikle öne çıktığını görmekteyiz. Bu durum Somalilerin gelişleri haricinde, bugün Türkiye’ye gelen göçler içinde yoğunluk arz eden gruplarla yakın tarihte Türkiye’ye göç ederek gelmiş grupların çakıştığını göstermektedir. Bu durum bize Türkiye’deki göçmen çocukların bir kısmının uyruğuna dair fikir verir. 1.2. Örgün Eğitimdeki Göçmen Çocuklar Göçmen çocukların profiline dair fikir verebilecek en önemli istatistiki bilgi örgün eğitimdeki yabancı çocuk sayılarıdır. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 42 Şekil 2. İlk ve Orta Öğretimdeki Çocukların Uyruklarına Göre Dağılımı 3000 2500 2000 1500 1000 Arnavutluk Gürcistan ABD Türkmenistan İngiltere Ukrayna K.K.T.C Yunanistan Özbekistan Somali Kırgızistan Moldova Almanya Kazakistan Rusya Bulgaristan İran Irak Azerbaycan 0 Afganistan 500 (Milli Eğitim Bakanlığı verilerinden oluşturulmuştur. Bakanlık istatistikleri uyruk üzerinden tutmaktadır. Dolayısıyla bu sayılar hem sığınmacılar hem de is nedeniyle ailesiyle gelmiş olan düzenli göç içindeki çocukları kapsamaktadır.) Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre ilk ve orta öğretimdeki yabancı çocukların çoğunluğunu Afganistan, Irak, Azerbaycan, İran ve Bulgaristanlı çocuklar oluşturmaktadır. Ancak Türkiye’de bulunan okul çağındaki göçmen çocuk sayısına dair bir istatistik elde edilemediği için, eğitime katılımın etkinliğini gösteren bir resmi rakam bulunmamaktadır. a) Eğitime Katılan yabancı çocukların eğitim seviyesi ve cinsiyete göre dağılımları Şekil 3. Yabancı Çocukların Katıldıkları Eğitim Seviyesi ve Cinsiyete Göre Dağılımları 7000 6000 5000 4000 Kız 3000 Erkek 2000 1000 0 İlkokul Lise (Mili Eğitim Bakanlığı verilerinden düzenlenmiştir) Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 43 Şekil 3’te de görüldüğü gibi, yabancı öğrencilerin örgün eğitime katılımı ilkokulda yoğunlaşmıştır. Bu farklılık bazı soruları da beraberinde getirmektedir: İki grubun eğitime katılımları arasındaki farklılığın nedenleri nelerdir? Lise çağındaki göçmen çocukların ilkokul çağındakilere göre eğitime katılımları daha mı düşüktür, yoksa durum göçmen çocukların yaş dağılımıyla mı ilişkilidir? Acaba yabancı öğrenciler ilköğretimi tamamlayıp liseye geçmekte zorlanmakta mıdır? Öyle ise bunun nedenleri nedir? Şekil 3, eğitime katılımda cinsiyetler arası bir fark olduğunu da göstermektedir. Kız çocukların gerek ilkokul gerek lise düzeyinde eğitime katılımı erkek çocuklara kıyasla daha düşüktür. b) Eğitime katılımı düşük olan gruplar var mı? Tablo 4. Eğitime Katılımı Düşük Olan Bazı Gruplar UYRUK KIZ ERKEK TOPLAM Çeçenistan 20 22 42 Ermenistan 10 7 17 Kongo 1 9 10 Gana 0 3 3 Türkiye’de göç ettiği bilinen bazı grupların ilköğretimdeki öğrenci payına bakıldığında bu rakamların oldukça düşük olduğu da göze çarpmaktadır. İlerleyen bölümlerde de görüleceği gibi, görüşülen yetkili, uzman ve göçmenlerin hepsi eğitime erişimde sorunlar olduğuna dikkat çekmişlerdir. Yukarıdaki tablodaki her dört uyruktanda çok daha fazla sayıda okul çağında çocuğun olduğu sadece İstanbul’daki Küçükçekmece ve Kumkapı semtlerinde çıplak gözle görülebilmektedir. Bu durum eğitme erişimdeki zorluklara dikkat çeken uzmanların ifadelerini destekler niteliktedir. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 44 1.3. Refakatsiz Küçükler Refakatsiz küçüklerle ilgili istatistikler 2005 yılında başlamaktadır. Tablo 5. 2005 -2012 Yılları Arasında Sığınma Talebinde Bulunan Refakatsiz Küçükler ÜLKELER ERKEK ÇOCUK KIZ ÇOCUK 10 81 22 13 4 TOPLAM Afganistan Somali İran Irak Kongo Cumhuriyeti Gine Sudan Kırgızistan Fildişi Sahili Etyopya Pakistan Sierra Leone Yemen Eritre Nijerya Bangladeş Burundi Filistin G. Afrika Cumhuriyeti Liberya Mısır Myanmar (Burma) Özbekistan Sri Lanka 342 193 84 45 13 13 11 8 5 3 4 4 4 1 1 1 1 1 1 1 1 352 274 106 58 17 13 11 8 6 5 4 4 4 2 2 1 1 1 1 1 1 1 1 1 Togo Toplam 1 739 1 876 1 2 1 1 1 1 1 137 Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi sığınma talebinde bulunan refakatsiz çocuklar en çok Afganistan, Somali, İran ve Irak’tan gelmektedirler. Bu durum, refakatsiz çocukların Türkiye’ye gelen genel göç dalgaları içinde hareket ettiklerini, yetişkinlerin Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 45 göçünden ayrı bir yol izlemediğini göstermektedir. Dikkat çeken bir diğer husus, daha yakın ve gelmesi daha kolay rağmen Bulgaristan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi geliş gidişin çok olduğu bazı ülkelerden refakatsiz küçüğün gelmemesidir. Tespit edilen refakatsiz küçükler ağırlıklı olarak silahlı çatışma, güvensizlik ve açlık olan bölgelerden gelmektedirler. İstatistiklerin gösterdiği bir diğer husus, refakatsiz küçüklerin ağırlıklı çoğunluğunun erkek çocuklar oluğudur. Bu durum diğer bir çok ülkedeki istatistiklerle de uyumludur. 2. HANGİ KONULARDA DAHA ÇOK İSTATİSTİĞE İHTİYACIMIZ VAR? Hali hazırdaki sistemde bu veriler kurumlar tarafından ayrı ayrı tutulmakta, ortak bir veri tabanı bulunmamaktadır. Bu nedenle kurumlararası istatistikler tam olarak birbirini tamamlar ya da karşılaştırılabilir değildir. Var olan veriler arasında bazı bilgiler kayıt edilmemektedir. Konuyla ilgili tutulması faydalı olabilecek bazı istatistikler şunlardır: • Gelen göçmenlerin yaşları ve cinsiyetleri, çocuk göçmen nüfusun bilinmesi açısından gereklidir. • İnsan ticareti mağdurların uyruk, cinsiyet ve yaşa göre dağılımı (EGM bünyesinde bunlar ayrı ayrı tutulmaktadır. Bu durumda eldeki verilerle çocukların cinsiyeti ve nerelerden gelen çocukların ITM olduğunu anlaşılamamaktadır.) • Göçmen çocuklara dair sağlık verisi. 3. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN GELİŞ NEDENLERİ Göçmen çocukları, hem yer değiştirme süreçleri içinde hem de göçmenlik hikâyeleri içinde birbirinden ayrıştıran en önemli faktörlerden birisi refâkatli olup olmama durumlarıdır. Refakatli çocuklar genelde aile ya da yakınlarının göç nedenleri ve tercihleri doğrultunda sürüklenmişlerdir. Öte yandan refakatsiz küçüklerin göçü, kimi zaman çevreden bir yardım olsa da kendi iradeleri ve kendi becerileri çerçevesinde olmaktadır. Literatür (Robinson ve Segrott, 2002) mültecilerin göçünün ilk aşamasında çekici faktörlerden ziyade itici faktörlerin etkili olduğunu vurgulamaktadır. İtici faktörler, ekonomik, çevresel faktörler, politik, savaş ve etnik ya da dini çatışma ortamı gibi unsurlardan oluşur. Ancak bu genel durumun yanında çocuk göçü özelinde alan araştırmaları (Ayotte, 2000) geliş nedenleri arasında ailelerin gönderdiği çocukların da varlığını işaret etmektedir. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 46 3.1. Politik baskı, etnik dini çatışma ve savaş Türkiye özelinde baktığımızda çocuk göçmenlerin geliş nedeni açısından politik baskı, etnik- dini çatışma ve savaş en sık karşılaşılan nedendir. Türkiye’nin geçmişte vaka bazında uyguladığı iskânlı kabul siyasalarıyla karşılanan toplu göçler içinde ailesiyle gelen çocuk göçmenler de gene politik baskı, etnik ve dini çatışma ve savaş nedeniyle göç etmişlerdir; Bulgarlar ve Çeçenler, bu gruba örnektir. Son yıllarda yoğunluğu artarak devam eden mülteciler içinde aileleriyle birlikte bir çok çocuk göç etmektedir. Sığınmacı ve sığınma talebindeki ailelerin çocukları da yine politik baskı, çatışma ve savaş nedeniyle aileleriyle göç etmektedirler. Bu araştırmada görüşülen refakatsiz göçmen çocukların tamamına yakının bulundukları yerden ayrılma fikirlerinin oluşumunda politik baskı ve politik baskının şiddetinin itici gücü etkili olmuştur. Bu bulgu, refakatsiz küçüklerin ülkelerini terk etmelerinde politik baskı ve şiddetin ilk itici güç olduğunu ortaya koyan diğer saha çalışmalarıyla da (Kohli, 2007) uyumludur. Bu durumda, politik baskı ve şiddetin refakatsiz çocuk göçünün temel nedeni olduğunu saptayabiliriz. Politik baskı ve şiddet, etnik bastırma, etnik çatışma, savaş gibi olguları içermektedir. 3.2. Ekonomik faktörler Türkiye’nin gelişen ekonomisi içinde son yıllarda çalışmak ve para kazanmak amacıyla birçok kişi göç etmektedir. Türkiye’nin uyguladığı yumuşak vize politikası da birçok kişinin günlük turist vizesiyle girip, ekonomik faaliyetlerde bulunabildiği bir ortam yaratmıştır15. Ekonomik nedenlerle hareket eden göçmenler sürekli gelip giderek döngüsel göç grupları oluşturmuştur. Farklı göçmen gruplarla yapılan birçok alan araştırmasında, tekstil sektöründe (Dedeoğlu ve Gökmen, 2011), ev hizmetlerinde (Kaşka, 2006) ve mevsimlik işlerde (Pelek, 2010) defaatle gelip çalışan göçmen işçilerle karşılaşılmıştır. Çalışmalar, farklı sektörlerde farklı etnik grupların olduğunu göstermektedir. Ekonomik nedenlerle gelen göçmenler, işgücü pazarına etnik ağlar ve işverenin etnik tercihlerinin birleşmesi üzerinden eklemlenmektedir. Bu durumda, hem işin niteliği hem de o sektörde tercih edilen ve sektöre erişim ağı olan göçmen grupların kültürel yapısı, bu göç içinde çocukların bulunup bulunmaması çocuk göçmen işçiliğinin olup olmamasında belirleyicidir. 3.3. Çevresel faktörler Çevre felaketleri küresel ölçekte göç dalgaları tetiklemektedir. Ancak bu araştırmada özellikle çevre felaketi nedeniyle gelen çocuk göçmene rastlanmamıştır. 15 Örneğin, 2006 yılı alan araştırmasında Kuzey Doğu Anadolu’da komşu ülkelerden ‘kapı vizesiyle’ gelen birçok insanın inşaat işçiliğinden küçük çaplı ticarete kadar değişik ekonomik faaliyetlerde bulunduğu tespit edilmiştir; bkz. Atauz et al. (2006). Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 47 3.4. Eğitim amaçlı göç Eğitim amaçlı göçü, öğrenci göçü olarak da niteleyebiliriz. Eğitim amaçlı göç diğer nedenlere göre daha küçük bir grubun motivasyon faktörü olsa da eskiden beri var olan bir faktördür. Komşu ülkelerden eğitim amaçlı çocuk ve genç göçü, araştırmaya katılanların yaşam öykülerinde tespit edilmiş, eski göç deneyimi bugünkü göçmenlik halini de etkileyen bir unsur olarak belirmiştir. “O zamanlar bizim Doğu Türkistan Vakfı diye bir vakfımız vardı. Başka bir kurum yoktu. Rahmetli liderimiz İsmail Tekin bu vakıftaydı. Biz direkt oraya geldik. Onlar bayağı uğraş verdiler bizi okula yerleştirmek için. Ama sonradan bize burada okumamızın imkansız olduğunu söylediler. Dediler ki, “sizi Kur’an Kursu’na yerleştirelim. Kur’an Kursu’nda okursunuz”. Bizi Bostancı Camii Kur’an Kursu’na götürdüler. 6 ay orada kalmış olduk. Ondan sonra Fatih Camii’ne getirdiler. Bizim amacımız Kur’an Kursunda okumak değildi. Ailemizden Kur’anı öğrenip gelmiştik. Bizim amacımız devlet okulunda okuyup adam olmaktı. O zamanlar olmadı. 10 ay sonra Mısır’a gitmek zorunda kaldık. Mısır’a gittik bizi kabul ettiler. Bursumuzu verdiler” (P24:2). Genelde erkek çocuklara özel bir göç profili olarak eğitim amaçlı göç de yaşam deneyimleri içinde tespit edilmiştir. Eğitim olanaklarının faydalanmak için Türkiye’ye gelen göçmen çocuklar 1980’li yıllarda okuma şansı bulamayınca başka komşu ülkelere gitmişlerdir. “Çocuk göçmenler daha çok aileleriyle geliyorlar. Özel bir durum Somalililer için söz konusu. Somali’yi Türkiye resmi heyetleri ziyaretlerinden sonra Somalili çocuklardan Türkiye’de eğitime devam etmek isteyenler ailelerinin izniyle Türkiye’ye geldiler yatılı okumak üzere. Kastamonu’da liseye giden Somalililer var. MEB’e ait yatılı okullarda kalıyorlar” (P51:5). Bugün ise durum daha farklıdır. Devletin özel programlar dâhilinde davet edip kabul ettiği ve okuma fırsatı verdiği yabancı çocuklar vardır. Örneğin bugün bir grup Somalili çocuk, devlet programı dâhilinde gelmiş ve Ankara’daki okullarda okutulmaktadır. Çocuk göçmenler içinde refakatsiz ve düzenli göç dâhilinde olan tek grup bunlardır. Sekil 4. Devlet Okullarında Okuyan Yabancı Uyruklu Çocuklar 2011-2012 8,000 7,000 6,000 5,000 4,000 3,000 2,000 1,000 0 7,019 5,802 Kız Erkek (Veriler Milli Eğitim Bakanlığı’ndan elde edilmiştir.) Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 48 Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2011-2012 eğitim yılında devlet okullarında okuyan yabancı uyruklu öğrenci sayısı toplam 12821’dir. Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi yabancı uyruklu çocukların eğitime katılımında erkekler daha şanslıdır. Burada belirtmek gerekir ki söz konusu bakanlık verileri düzenli ve düzensiz göçmenleri, Türkiye’de ikamet eden diplomat ailelerin çocuklarını yani tüm yabancı uyruklu çocukları göstermektedir. 4. NEDEN TÜRKİYE? Yapılan mülakatlarda, aileleriyle birlikte gelen çocuklar ne göç edilmesinde ne de göç edilen yerin tayininde bir irade göstermişlerdir. Bazı STK uzmanları aileleriyle göç eden çocukları, sürüklenen çocuklar olarak tanımlamaktadırlar. Kısaca, aile göçlerinde çocuklar karar mekanizmasında yer almamaktadırlar. Oysa refakatsiz çocuklar açısından durum daha farklıdır. Araştırmaya katılan refakatsiz çocukların anlatıları göstermektedir ki, varış noktasının tayininde üç faktör önemlidir: 1. Göçmen ağları ve sosyal çevrenin kesişimi: Geniş aile ve ailenin çevresi içinde çocuğun göçüne yardım eden kişilerin, çocuğu bağlantılandırabildiği göç ağları, ve bu ağların uzandığı yerler potansiyel varış noktalarını belirler. Bu nedenle daha önceki göçler, başka ülkelerde yaşayan göçmen topluluklarının varlığı da önemlidir. 2. Ekonomik güç: Ailenin ve çocuğun sahip olduğu ekonomik güç nereye kadar gidebileceğini belirlemektedir. 3. Kaçakçıların profesyonelliği: Refakatiz göçmen çocukların ağırlıklı çoğunluğu göçmen kaçakçılığı ile gelmektedir, bu şebekelerin, ağlarını nerelere kadar uzatabildiği, taşımacılık işlerini ne ölçüde yapabildiği, göçmenleri sağ olarak getirip getiremediği de belirleyicidir. Yukarıdaki göçün menzilini tayin eden unsurlar göstermektedir ki göç literatüründeki klasik itici - çekici faktörler teorisinin yanında, ulus-aşırı göçmen ağları yaklaşımı da (Faist, 2000) varılan yerin tayininde belirleyicidir. Bu durum, neden dünya genelinde mültecilerin en çekici yere baştan gitmeyip transit göçlerle ilerlediği konusunda bize ipucu verir. Dünyadaki mültecilerin çoğunun öncecilikle yakın merkezlere göç etmeleri (bkz. BMMYK, 2011), sosyal sermaye boyutunun, yakın yerlerle ilişki ağlarının daha sık olması ve ekonomik gücün kısıtlılığının doğal bir sonucudur. Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki göç-ağı bir kez oluştuktan sonra (bilgi, kültür, insan) taşıyıcı niteliği hep devam etmektedir (Faist, 2000). Türkiye’ye gelen göçlerin de böyle birer ağ olma potansiyeli göz önünde tutulduğunda, genel göç konjonktürü için basit bir projeksiyon yapmak mümkündür: • Göçmen akınları var olan rotalar üzerinden devam etme eğilimi taşır. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 49 •Öyleyse, o Kabul edilen kitlesel göçlerden sonra aynı yerden başka göç grupları da gelebilir -var olan göçmen topluluklar bir ülkeye bilgi, kültür ve insan çeken faktörlerdir-. o Refakatsiz küçük ve mülteci gelişleri yüksek ihtimalle var olan rotalar üzerinden devam etme eğilimindedir. • Var olan rotalarda duraklar vardır, buralar ağların kırılma ve eklemlenme yerleri gibi düşünülebilir; o zaman Türkiye gibi bekleme alanlarına gelişler sürecektir. • Mülteci kotaları özellikle Ortadoğu ve Müslüman ülkeler açısından kısıtlıdır, yakın siyasal konjonktürde bu kısıtın kalkmasına yönelik bir sinyal yoktur. • Türkiye açısından sonuç: Cenevre Sözleşmesindeki çekince uyarınca mülteci statüsü verilmeyen ülkelerden gelişler ve buradaki yığılma artarak devam edecektir. Bu artarak devam etmenin iki unsuru vardır: Geliş devamı ve gelenlerin bekleme sürelerinin bir belirsizliğe doğru uzaması. Türkiye, geçmek için mi kalmak için mi? Literatürde, göçmen çocukların niyetleri, neden göç ettiklerinden çok nereye göç ettikleri açısından araştırılmıştır, bu da şuanda bu tartışmaya hakim olan güvenlik odağının bir sonucudur. Refakatiz küçüklerin nereye ve nereden göç ettiği konusunda, Türkiye açsından kritik saptamalar söz konusudur. BMMYK (Mougne, 2010) ve AB kuruluşlarını konuyla ilgili raporlarında (Frontex 2010), AB’ye iltica talebiyle gelen refakatiz küçüklerin çoğunun, özellikle de Afganların, Türkiye’den geçerek geldiği belirtilmektedir. Frontex (2010) raporu da özellikle Afgan ve Irak ve İran’dan gelen refakatsiz küçükler için Türkiye’nin bir geçiş rotası olduğu belirtmektedir. Belirtmek gerekir ki, her iki çalışmada göç rotalarının tespiti ve güvenlik perspektifi odağındadır. Belirtmek gerekir ki BMMYK raporunda (Mougne, 2010) Türkiye’den geçerek AB’ye ulaşan refakatiz küçüklerin tamamı göçmen kaçakçılığı ile Türkiye’den transit olarak geçmiştir. Türkiye’de sosyal servis aldıktan sonra AB’de irtica talebinde bulunan bir vakadan bahsedilmemektedir. Ancak rapordaki bir önemli vurgu şudur: Özellikle Afgan küçükler göçe devam edeceklerdir; kendilerine Batı’ya iltica imkanı tanınmayacağı raporda açıkça belirtilmekte ve Türkiye gibi transit ülkelerin bunları kabul etmesinin bir çözüm yolu olabileceği ima edilmektedir. Ancak, mesele sadece bir sınır güvenliği meselesi değildir. Çocukların nereye göç ettikleri, hem yukarıda belirtildiği eldeki imkânlarıyla hem de ne amaçla göç ettikleriyle ilgilidir. Bu araştırmaya katılan bütün refakatsiz küçüklerin, özellikle Afganistan’dan ve Afrika ülkelerinden gelenlerin ifadeleri açıkça göstermektedir ki, çocuklar açısından sorun belirli bir yerden, örneğin Türkiye’den, geçmek ya da belirli bir yerde kalmak değil, sorun insanca bir yaşama ulaşmaktır. Refakatiz küçükler, insanca yaşama olanağını nerede bulabileceklerine inanıyorlarsa oraya gitmek istiyorlar. Zor koşullarda geliyorlar ve arzuları, sakin bir yaşam, iyi bir gelecek ve iş bulabilmek. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 50 5. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN PSİKO-SOSYAL PROFİLLERİ Göç en uygun koşullarda bile çocuklar açısından ‘ev’ ya da ‘yurt’ olarak benimsenen fiziksel ve sosyal çevrenin değişimi, tanınmayanı tanıma, bilinmeyeni öğrenip alışma süreci ve aynı zamanda aşılmış olanı da kaybetme sürecidir. Ancak önemli olan yeni yerin getirdiklerinin göç yolunun götürdüklerinden çok olması, göçmen olarak çocukların çocuk hakları standartlarının altında bir yaşama mahkûm edilmemeleridir. Farklı yaştaki çocuklar mekânsal ve sosyal çevrenin değişimine karşı farklı şekillerde tepki verirler. Ancak bir de göç sürecinin, birçok düzensiz göçte olduğu gibi, ağır ekonomik koşullar ve yoksunluklar içinde yaşandığını, kimi zaman göç nedeninin travmatik bir olay olduğunu düşünürsek, göçün çocukları gelişimlerin her boyutunda (duygusal, ruhsal, fiziksel, sosyal ve bilişsel (Derezotes, 2000)) etkilediğini fark edebiliriz. Önceki bölümde de belirttiğimiz gibi çocukların gelişim hakları Çocuk Hakları Sözleşmesiyle güvence altına alınmıştır. O zaman açıktır ki, çocuğun gelişme hakkı onun beş boyutta da gelişmesi ve sağlıklı bir birey olarak yetişmesi demektir. Yine sağlık derken, sadece fiziksel sağlığı değil, sözleşmenin ruhu gereği, sağlık kavramını geniş anlamda düşünmek gerekir, yani bio-psiko-sosyal sağlık olarak. Göçmen çocukların bio-psiko-sosyal sağlığını üç faktör etkilemektedir: • Göç öncesi travmatik yaşantılar • Göç sırasında ortam ve imkânlar • Yeni yere uyum 5.1. Yaş gruplarına göre ortak sorunlar Göçmen çocukların bio-psiko-sosyal sağlık açısından desteklenmeleri onların gelişim hakkının sağlanması açısından gereklidir. Gelişim psikolojisi göstermektedir ki (Gardiner ve Gander, 2001), 5 yaşına kadar olan çocuklarda benlik duygusu gelişir, bu dönem dil öğrenme açısından önemlidir, algısal düzeyde çocuk parça-bütün ilişkisini ve soyut kavramları anlayamaz. Göç gibi stresli ya da travmalı olaylar karşısında bu dönem çocuğunun ailesiyle birlikte olmaya, şefkate ve güven duygusuna ihtiyacı hayatidir. Bu araştırmada 0-5 yaş grubu için çocuklarla ilgilenme ve ana-çocuk sağlığı açısından en belirleyici olan faktörün ebeveynlerin eğitim düzeyi olduğu gözlemlenmiştir. Örneğin, Suriyeli Doktor bir babanın 0-2 yaş arasındaki çocuğunun ihtiyaçları karşılanabilmektedir. Ancak, eğitim seviyesi daha düşük olan ailelerde, bu yaş grubundaki çocuklar için huzursuzluk uykusuzluk genel bir şikayet olarak belirtilirken, beslenme yetersizliği düzensizliği ve annenin sağlık kuruluşlarına ulaşamadığı da tespit edilmiştir. Göç gibi mekanın ve alışkanlığın değişmesini getiren süreçlerde çocuklara şefkat göstererek güven duygusunun verilmesi ve ailesiyle birlikte olması desteklenmeli, ana çocuk sağlığı konusunda göçmen topluluklarına bilgi ve destek sunulmalıdır. Bu yaş grubundaki çocukların sosyalleşmeye ve arkadaş edinmeye de ihtiyaçları vardır. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 51 Kreş imkânı hem sağlığın izlenebilmesi, hem anneye ulaşım hem de sosyalleşmeye fırsat açısından çok faydalı olabilir, ancak göç ve göç öncesi travmatik olaylar neticesinde güven duyuları zedelenebilen çocuklar ve ebeveynlerinden ayrılmak islemeyebilirler (Erden ve Gürdil, 2009). 6- 10 yaş arası, çocuklar için eğitime katılma ve rol model geliştirme dönemidir; okul öğretmenlerinin varlığı ve buradaki ilişki çocuğun gelişimi açısından önemlidir (Gardiner ve Gander, 2001). Ancak yapılan tüm göçmen çocuk ve aile görüşmelerinde, Bulgaristan göçmenleri dışındaki tüm gruplarda eğitime erişimde ciddi sorunlar olduğu tespit edilmiştir. Bu yaş dönemindeki çocukların hayatında arkadaşlar daha çok yer tutmaya başlar. Görüşülen çocukların hepsinde arkadaşlarını sorduğumuz zaman bu çevrenin oldukça kısıtlı olduğunu tespit ettik. Arkadaşlık işlikleri doğrudan okula katılma ya da kurumda kalma ile ilgili. Eğitime katılamayan çocuklar yeni bir çevreyle de tanışamayıp, genelde kendi kominiteleri içinde arkadaş bulmaktalar, ancak bu arkadaş sayısı da genelde ikiyi geçmemektedir. Bunun bir istisnası Yeldeğirmeni’nde kalan refakatsiz küçüklerdir, burada çocuklar sürekli beraber yaşadıkları için birbirleriyle arkadaşlık geliştirme şansı bulmaktadırlar. Ancak bu arkadaşlıklar genelde kendi etnik grupları içinde gelişmektedir. Yedi yaşından itibaren çocuklar çok enerjik ve hareketlidir. Bu enerjinin nasıl kanalize edildiği gelişimi doğrudan etkiler. Dolayısıyla spor aktiviteleri gereklidir. Öte yandan, 7 yaşla birlikte çocuklar karşılarındakinin duygusal durumuna karşı daha hassas olurlar (Gardiner ve Gander, 2001), dışardan gelebilecek tehlikeler ve travmatik bilgiler çocukların zihinlerini daha fazla meşgul edebilir. Bu yaş dönemindeki çocuklarda travma farklı etkiler ortaya çıkarır: Saldırgan davranışlara, ya da çok kontrollü davranmaya, ebeveynlerin yüküne ortak olmaya, aşırı olgun davranmaya eğilimler görülebilir. Bu araştırmada, bu yaş grubundaki çocuklarda her iki uca yakın (şiddete eğilim ve aşırı olgun davranma) örnekler tespit edilmiştir; ancak ağırlıklı olarak aşırı olgun davranma hali gözlemlenmiştir. Şiddete eğilim, sadece aileleri yakın zamanda savaş bölgesinden gelmiş, topluluk içinde hala savaşın canlı bir söylem olduğu gruplardaki iki çocukta gözlemlenmiştir. Aşırı olgunlaşma ise, görüşülen mülteci ailelerin çocuklarının tamamına yakınında gözlemlenmiştir. Çocuklar süreç içinde ebeveynlerine destek olma, onların sırıtandan yük alma sorumluluğunu sürekli hissetmekte, kimi zaman resmi görüşmelerde ailelerine çevirmenlik yaparak yaşlarının çok üzerindeki bir hikâye ile aşırı özdeşleşmektedirler. 12-18 yaş arasındaki dönemde ise, ergenlik çağının getirdiği isyan duygusu, otorite ve sınırların aşılması duygusu belirleyicidir, okul başarısının düşme riski vardır. Öte yandan ergenler yetişkinliğin eşiğindedirler, kendi sorumluluklarını alma, kendi kimliklerini oluşturma dönemindendirler (Onur, 1995). Araştırmada bu dönemdeki çocuklarda eğitime katılamama, kaçak çalışma, belirsizlikle başa çıkmakta zorlanma en yaygın sıkıntılar olarak gözlemlenmiştir. Duruma genel olarak baktığımızda, her yaş çocuğu göçe farklı tepki vermektedir. Ancak özellikle mülteci ve sığınmacı ailelerin çocukları ve refakatsiz küçüklerde göç öncesi Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 52 sürecin olumsuz etkileri, yani travmatik yaşantı ve travma sorunları daha belirleyicidir. Çalışmalar bu grubun diğer göçmen çocuklara göre psikolojik risklerle daha açık olduğunu göstermektedir (Thomas ve Lou, 2012). 5.2. Yas ve göçmen çocuklar Şiddete maruz kalma, ya da tanıklık etme, yerinden edilme, ya da savaşa maruz kalma gibi birbirinden farklı travmaların ayırıcı özellikleri olmasına karşın, çocukların travmatik olaylara verdikleri ilk tepkiler büyük ölçüde benzerlikler gösterir. Bu tür durumlar da yaşanan kayıplar sonrasında, kayıp duygusu ve yas tabloya hakimdir (Macksoud et al. 1993). ‘Yas genellikle acı ve üzüntü verici bir yaşantı olarak görülmekle birlikte, yasın neden olduğu etkiler insanın duygu ve düşünce dünyasıyla sınırlı kalmamakta, kişinin bedensel ve sosyal işlevlerini de etkimektedir’ (Özpolat-Olgun ve Yüksel, 2001:41). Psikolojik desteğin önemi ve gereği büyüme sürecindeki çocukların içinde bulundukları yasla başederek ruhsal büyümelerini tamamlamaları açısından gereklidir. Bu durum aynı zamanda gelişim hakkının da bir gereğidir. Bir çok klinik psikoloji uzmanının çalışmaları (Parkes ve Weiss, 1983; Schucter ve Zisook, 1993; Yalom ve Liebermann, 1991) sadece çocuklar için değil büyükler için de yası başlatan kaybın ya da travmanın yok edici, korkunç, sarsıcı bir kayıp deneyimi olduğunu, ancak bu deneyime ilişkin duyguların doğru biçimde işlenmesi halinde, kişinin hikâyesini tekrar tekrar kurarak, kendini de tekrar kurduğunu belirtmekte ve bu tür psikolojik desteklerin yaslı bireyin ruhsal açıdan büyümesinde ve olgunlaşmasında çok etkili ve önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Yaslı bireye/çocuğa sunulmayan psikolojik destek, yasın makul bir süre içinde bitirilememesine, kronikleşmesine ve depresyona yol açmasına neden olmakta, ileriki yıllarda ise bedensel ve ruhsal hastalık riskini arttırmaktadır (Özpolat-Olgun ve Yüksel, 2001). Bu araştırmaya katılan yedi refakatsiz göçmen çocuğun hikâyelerinde görülen ise sadece yas değil travmatik yastır. Yas sevilen ve bağlanılan bir kişinin kaybıyla başlayan bir kayıp deneyimidir. Ancak kaybın nasıl yaşandığı da yas sürecini etkilemektedir. Görüşmeler göstermiştir ki refakatiz çocukların önemli bir bölümü özellikle Afganistan ve Kongo savaş koşullarından gelen çocuklar, sevilen yakının şiddete uğrayarak öldüğünü görmek, şahsen şiddete maruz kalma ya da tanık olma, şiddet ortamında yakınlarını kaybetme gibi travmatik olaylarla yas süreci başlamış çocuklardır. Yasın travmatik bir olayla başlaması, literatürde travmatik yas olarak kavramsallaştırılır ve ayrı bir durum olarak tarif edilmektedir (Van der Hart et al, 1990). Travma yas sürecini çok daha zor ve çetrefilli bir hale getirmekte, yetişkinlik hayatında ortaya çıkabilecek riskleri arttırmaktadır. Psikolojik olarak destek alamayan travmalı yas sürecindeki çocukların beş boyutta da gelişimi risk altına girmekte ve gelişimsel hakları engellenmektedir. Refakatsiz çocuklara ve travmatik nedenlerle göç etmiş ailelerin çocuklarına psikolojik destek sağlanması gerekmektedir. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 53 5.3. Belirsizlikle birlikte yaşamak Görüldüğü üzere, göçmen çocuklar geldikleri ülkeye psikolojik açıdan yüklü bir bavulla gelmektedirler. Ancak varış noktalarında kimi zaman bu bavul daha da ağır hale gelebilmektedir. Özellikle refakatsiz çocukların psiko-sosyal portelerinde önemli bir diğer etmen varış yerindeki durumun belirsizliğidir. Aileleriyle birlikte olan/olmayan mülteci çocuklar için aynı durum geçerlidir. Refakatsiz olarak ya da aileleri dahilinde iltica talebinde olan çocuklar öncelikle dosyalarının incelenmesini ve sonuçlanmasını beklemektedirler. Dosyaların karara bağlanması çok uzun sürebilmektedir. Kimi vakalarda birinci redden sonra istinaf süreci ve ikinci bir inceleme süreci de söz konusu olmaktadır, böylece süreç yıllar sürmektedir. Bu bekleyiş başlı başına bir belirsizlik dönemidir. Ayrıca, Türkiye’nin 1951 sözleşmesindeki çekincesi dolayısıyla, Avrupa dışından gelen mültecilerin üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeleri gerekmektedir. Avrupa dışından gelenlerin mültecilik başvuruları haklı bulunsa dahi bu kişilerin durumlarının kesin olarak belirlenmesi, yerleştirilecek potansiyel üçüncü ülkelerdeki kontenjan kısıtları yada Afganların durumunda olduğu gibi bir çok ülkede kontenjan olmaması gibi nedenlerle bilinmez bir geleceğe ertelenmektedir. Her iki bekleyiş dönemi de çocuklar açısından yıpratıcıdır. Görüşülen refakatsiz küçüklerin çoğunun ifadeleri göstermektedir ki, çocuklar açısından bu belirsiz bekleyiş içinde Türkiye, kaybedilen evin yerine alışılacak uyum sağlanacak yer gibi algılanmamakta “gelip geçici bir yer”, “yolda bir durak” olarak algılanmaktadır. “Ne zaman biteceği belli olmayan” bu “sıkıcı bekleyiş” özellikle bazı ergen çocuklarda haksızlığa uğramışlık duygusu, BM sistemine karşı güvensizlik ve isyan duygusu uyandırmaktadır. 5.4. Çocukların anlatıları ve yaşantıyı anlamlandırmada sosyal bağların etkileri Görüşmeler boyunca çocukların anlatıları geçmiş ve bugün arasında gitti geldi. Travmatik kayıp hikayeleri olan çocuklardan 16 – 17 yaşındakiler konuşmaya daha eğilimliydi. Refakatsiz çocuklar travmatik kayıp hikâyelerini, şiddet, ölüm ve çaresizliği açıkça belirten kısa kesik cümlelerle anlattılar. Ailesi ya da yakınıyla birlikte olan ve politik sebeplerle göç etmiş çocukların hikâyeleri ise, üzerinde çok daha düşünülmüş kurgulardı. Onlar yaşantılarını, içinde bulundukları topluma, oradaki politik mücadeleye, acıya, savaşmaya bağlayarak anlattılar. Bu çocukların kayıp hikâyelerinde, politik mesaj anlattıkça giderek kuvvetleniyor, hikâyeler umut mesajlarıyla nihayetleniyordu. İki grup arasındaki farklılık, etrafındakilerle konuşabilen, bir sevgi ilişkisi kurabilen, politik bilinci olan, bir gruba aidiyet hisseden çocukların yaşantılarıyla çok daha iyi baş ettiğini ortaya koymaktadır. Politik görüşü ne olursa olsun, bu durum, geniş dünyayı bir simgesel sistemle anlamlandırma, kendi durumunu o bağlamla ilişkilendirme, aidiyet hissi ve umut arasında doğrudan bağlantılar olduğunun, bu bağlantıların psikolojik Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 54 olarak çocuğu durumuyla baş etmede güçlendirdiğinin bir göstergesidir. Çocuklarla ilişkilenmede altını çizilmesi gerekli bir önemli husus da onların güçlü olduklarıdır. Refakatiz küçükler, travmatik bir deneyim sonucunda ya da değil bir şekilde kendi ülkelerinden çıkarak, yabancı bir ülkeye gelmiş ve orada tek başına var olma mücadelesi veren küçükledir, her gün performe ettikleri güçlü bir ayakta kalış ve devam etme hali söz konusudur. Bu nedenle söz konusu çocukların güçlü kişilikler olduğunun da farkında olmalıyız. Ancak bu psikososyal desteğe ihtiyaç duymadıkları anlamına gelmez, desteğin çocuklar açısından çok daha olumlu sonuçlar doğurabileceği anlamına gelir. 5.5. Şiddet, göç ve çocukluk Üzerinde durulması gereken bir diğer hassas nokta, özellikle şiddet ortamından gelen çocukların, çocukluğun en temel yaşam pratiklerinden biri olan oyun içinde şiddeti yeniden üretmeleri, böylece yetişkinliğe uzanan, karakterlerinin gelişimi sürecinde şiddeti içselleştirmeleri, kanıksamaları tehlikesidir. Özellikle savaş ortamından gelen çocukların yaşadıkları ve/veya tanık oldukları şiddeti, arlarında oynadıkları savaş oyunlarında yeniden ürettiği görüşülen bazı çocukların tanıklığında ve video çekimlerinde belgelenmiştir16. Şiddet ortamında göç eden çocukların, refakatiz olmaları durumunda, aile ve sevdiklerini kaybetme ya da uzak olmanın yas etkisinin yanı sıra, ebeveyn ve sevgi ilişkisinin çocuk üzerindeki onarıcı ve olumlu etkileri de imkânsızlaşmaktadır. Aile ile göç etme durumlarında özellikle mülteci ailelerinde çoğu zaman iltica süreci ile yaşanan statü kaybı, aile içindeki dengeleri değiştirmekte (SGDD uzmanın gözlemi), ebeveynlerin çocuğun yetiştirilmesindeki düzenleyici etkisi azalabilmektedir. Bu noktada, belirtmek gerekir ki, genel olarak özellikle savaş ortamından gelen çocuklar için onların şiddetle olan deneyimleriyle baş etmelerini sağlayacak, onları güçlendirecek bir pisko-sosyal destek mekanizması geliştirilmelidir. 6. GÖÇMEN ÇOCUKLAR VE İNSAN TİCARETİ Türkiye insan ticaretiyle 2002 yılından beri mücadele çalışmalarını sürdürmektedir. Bu amaçla sürekli hizmet veren 2 sığınma evi ve 1 adet de istasyon tipi sığınma evi bulunmaktadır. Bu sığınma evleri genel olarak fuhuş sektöründe insan ticareti mağduru olan yabancı göçmenlere hizmet sunmaktadırlar. ECPAT (n.d.) raporuna göre bu güne kadar bir tane çocuk insan ticareti mağduru tespit edilmiş ve ilgili STK sığınma evine yerleştirilmiştir. Bu vakaya ilişkin bilgi ECPAT (n.d.) raporunda da yayınlanmıştır: “M 16 yaşında, Türkiye’de garson olarak çalışacağı vaadiyle insan ticaretime maruz kalmış bir kızdır. M, ayrılmadan önce kendi ülkesinden de fuhuş sektöründe cinsel sömürüye 16 Bkz. Youtube : Suriyeli çocukların savaş oyunları: https://www.youtube.com/watch?v=u31hlVeRvZ0& feature=player_embedded Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 55 mazur kamıştır, çünkü zorlu sosyo-ekonomik koşullardan dolayı ayrılan ebeveynleri ona bakamamıştır. Bir tanıdığı iş mülakatı için onu Türkiye’ye götürmeyi teklif etmiş, ve İstanbul’da kendisi bir fuhuş pazarlayıcısına satmıştır. Daha sonra ikinci bir yere satılmıştır. Dört ay süren cinsel sömürüden sonra, polis baskınında kurtarılmıştır. Bu baskında insan tacirlerinin bir kısmı da yakalanmıştır. M, iki ay süreyle İstanbul’da ilgili STK’da tıbbı ve psikolojik yardım almıştır. Annesiyle diyalog kurulmasının ardından ülkesine dönmüştür”. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 2007 yılından beri 18 yaş altı insan ticareti vakaları tespit edilmiştir. Tablo 6. 2007-2011 Yıllarında Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdurlarının Yaş Dağılımı 2007 2008 2009 2010 2011 Toplam 18 Yaş Altı 8 12 1 3 5 29 18-25 Yaş 95 49 47 19 27 237 26-35 Yaş 35 46 46 28 34 189 36 Yaş Üzeri 10 13 8 8 16 55 Toplam 148 120 102 58 82 510 (Kaynak: EGM - Ankara istatistikleri) 2004 yılından beri IOM’in desteklediği STK’lar insan ticareti mağdurlarına sığınmaevi hizmeti sunmaktadır. IOM Ankara Misyonu istatistiklerine göre, 2004 -2012 yılları arasında kurum tarafından toplam 34 insan ticareti mağduru çocuğa hizmet sunulmuştur. Çocuklarda insan ticaretine maruz kalma olasılığı araştırılırken gözden kaçırılmaması gereken ve araştırmaya ihtiyaç duyulan bir diğer önemli konu da çocuk gelin, küçük yaşta zorla evlendirilme olgusudur. Dünyadaki çocuk işçiliği olgusunu yıllık bazda inceleyen Amerikan Çocuk İşçiliği raporu, Türkiye’de çok kötü koşullarda çocuk işçiliğinin yaygınlığını vurgularken, aynın zamanda Türkiye’yi insan ticaretinin çocuk boyutunda hem bir transit hem de bir varış ülkesi olarak tanımlamaktadır. Tespit ve insan ticareti mağdurlarına yardım sistemi arasındaki önemli bir boşluk, bu çocukların bir kısmının SHCEK yurtlarına yönlendirilmiş olmalıdır. Ancak bu çocukların durumuna ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bunun yanı sıra insan ticaretine maruz kalan ve Türkiye’de ticareti mağduru olarak tespit edilen çocuklar refakatsiz göçmen olarak SHCEK korumasına yönlendirilmektedir. Ancak, bu çocuklara dair resmi bir rakam elde edilememiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün refakatiz çocuklara dair olan istatistikleri açıkça Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 56 göstermektedir ki, kuruma refakatsiz çocuk sıfatıyla yönlendirilen çocukların yarısı herhangi bir SHCEK kurumuna yerleştirilememiştir (bkz. Aşağıdaki tablo). Şekil 5. 2005-2012 Arasında Bazı İllerde Kaydedilen Refakatsiz Göçmenlerin ASPB Kurumlarına Yerleştirilme Durumu 132 Yerleştirilen Toplam Yerleştirilemeyen Toplam 170 (Emniyet Genel Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Söz konusu İller: Adana, Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Ankara, Burdur, Eskişehir, Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmir, Karaman, Kayseri, Kırşehir, Konya, Kütahya, Mersin, Muğla, Nevşehir, Niğde, Sakarya ve Tokat) Bu noktada yeni sorular doğmaktadır, acaba SHCEK yönlendirmesinde, insan ticareti mağduru çocuklara bir öncelik tanınmakta mıdır? Yerleştirilemeyen çocuklar nerelerde beklemektedir? İnsan ticareti mağduru olup SHCEK yurtlarına yerleştirilen çocuklara durumlarının getirdiği yıpranmışlık ve hak ihlallerini giderecek ayrıca bir hizmet, özel psiko-sosyal destek ve sağlık yardımı sunulmakta mıdır? Bu soruların cevabı bu araştırma kapsamında yapılan mülakatlar ve yazılı bilgi talepleri dahilinde elde edilememiştir ve halen araştırmaya açık bir önemli nokta olarak karşımızda durmaktadır. Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 57 7. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN KARŞI KARŞIYA OLDUKLARI RİSKLER VE TEMEL İHTİYAÇLARI Bu Araştırmaya katılan tüm göçmen çocuk ve ailelerinin yaşam öyküleri göstermektedir ki göç sürecinin çeşitli aşamalarında çocuklar farklı risklerle karşı karşıya kalmaktadır. Göç öncesi süreç • Şiddet, silahlı çatışma, yoğun toplumsal baskı • Yoğun ekonomik sıkıntılar • Yaşam hakkının tehlikeye girmesi • Temel ihtiyaçlara erişim • Kötü beslenme Yolculuk sırasında karşılan riskler • İnsan ticaretine maruz kalma • Çocuk işçiliği ve en kötü koşullarda çocuk işçiliğine maruz kalma • Kötü beslenme • Hijyenik olmayan halk sağlığına aykırı koşullarda barınma • Eğitimin sekteye uğraması • İhtiyaç anında tıbbı yardım alamama • Ebeveyn kaybı, yalnız kalma • Cinsel taciz, istismar, şiddet Geçiş bölgelerinde ve varış noktasında karşılaşılan riskler • Kötü beslenme • Hijyenik olmayan halk sağlığına aykırı koşullarda barınma • Eğitimin sekteye uğraması • İhtiyaç anında tıbbı yardım alamama • Geçiş bölgesinde psikolojik sorunlar • Dil bilmeme • Sosyal ve kültürel uyumsuzluk • Sorunları çözmek için gerekli mercilere ulaşamama (bilgi eksikliği ve dil sorunundan dolayı) Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 58 • Yasal statüdeki belirsizlikler ve sosyal yardımlardan faydalanamama • Dil ve yasal statü sorunları gibi nedenlerle kendi görüş ve düşüncelerini açıklayamama • Çocuk işçiliği • Yoksulluk ve kötü beslenme • Post -travmatik stres bozuklukları • İnsan ticaretine maruz kalma Göçmen Çocukların Türkiye’de Geçirdikleri Zaman Zarfındaki İhtiyaçları - Psiko-sosyal destek - Hukuki destek : ülkedeki hakları konusunda bilgilendirme, (özellikle refakatsizler ve sığınma talebindeki ailelerin çocukları için yasal süreçleri hakkında bilgilendirme ve danışmanlık) - Güvenli bir yerde barınma - Asgari beslenme: Araştırmaya katılan göçmen anneler yiyecek sıkıntısını açıkça dile getirmişlerdir. Ayrıca görüşülen bazı çocukların fiziki görünüşü yaşlarından çok daha küçük gözükmektedir. Kötü beslenme göçmen çocuklar açısında belirgin bir sorundur. - Dil öğrenimi desteği - Eğitime erişim - Sağlık hizmetlerine erişim: Hem hastalıklara müdahale ve ilaç temini, hem de koruyucu önleyici sağlık hizmetlerine erişim - Çalışmanın düzenlenmesi: kaçak çalışmanın ve en kötü koşullardaki çocuk işçiliğinin önlenmesi, mesleki eğitimlere katıma olanağı Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili 59 7 BÖLÜM 7: SONUÇ SİSTEMDEKİ BOŞLUKLAR, UYGULAMADAKİ EKSİKLİKLER VE GÖÇMEN ÇOCUKLARLA ÇALIŞAN KAMU VE SİVİL TOPLUM KURUMLARININ İHTİYAÇLARI Kayıt aşamasıyla ilgili sorunlar Hali hazırdaki sistemde, yabancılar polisine kayıt olunması ve bu kayıtın niteliği çok önemlidir; bu kayıt çocuğun statüsünü ve elde edebileceklerini doğrudan etkilemektedir; bu nedenle kayıt aşaması kritiktir. • Düzenli ya da düzensiz aile göçlerinde bilgiler aile reisi üzerinden tutulmaktadır. Var olan istatistiki kayıtlarda hangi durumda kaç tane çocuk bulunduğu, bunların hangi illerde kayıtlı olduğu görülememektedir. Bu durum başlı başına göçmen çocukların haklarına erişimine yönelik servis geliştirmek açısından planlamayı zora koşmaktadır. • Tek başına kayıt olanlar sadece refakatsiz çocuklardır. Ancak bu çocuklar açısından da sisteme erişim zordur. Süreçlerde çocuklara eşlik eden uzmanların da belirttiği gibi, hali hazırdaki yaş tespiti, refakatsiz çocuk dosyası açılması, kurumlara geliş ve iltica başvurusundaki sistem çocuklar açısından acılı hikayelerini otoriteye karşı ve onaylanmama endişesi içinde defaatle anlatmayı gerektiren, dolayısıyla ikincil travmaları tetikleyici, deprese edici bir uygulamadır. Kayıt aşamasıyla ilgili sorunlar Uygulamada ilk görüşme polis tarafından yapılmaktadır. Yaş tespitinde sorun olması halinde, kemik testi ve bir mülakat daha yapılmaktadır. Bu ikinci mülakatta psikolog, sosyal hizmet uzmanı bulundurulmaktadır. Kemik testinin farklı kökenlerden gelen çocuklar açısından yanıltıcı olabileceği uluslararası literatürde oldukça sık dikkat çekilen bir husustur. Bu nedenle daha ilk görüşmede psikolog ya da sosyoloğun olması gerekmektedir. Yaş tespitinde karar aşamasında ise, yalnız test ve uzman görüşünün değil, çocuğun hikayesinin de değerlendirmeye alınması düşünülmelidir. Yaş tespiti süreci boyunca çocuklar genelde emniyete ait binaların uygun yerlerinde kalmaktadırlar. Araştırmadaki örneklerde karakolda gecelediklerini belirten çocuklar, tanımadıkları ve dillerini bilmedikleri yetişkinlerle kalmaktan korktuklarını da dile getirmişlerdir. Bu bekleme sürecinde çocuklara daha ‘çocuk dostu’ bir barınma imkanı sunulabilir. Alıkonma süreleri “Yunanistan’a gitmek istiyorduk, oraya giderken Edirne’de yakaladı bizi polis. Sonra polis bizi Kırklareli’ne yolladı zindana. Dört ay zindanda kaldım ben, bir de yabancılar vardı. Orada kaldım, ondan sonra şey, beni bıraktılar, şey Türkiye’de kalma izni verdiler ben de kaldım” (P11:3). Durum ya da yaş tespiti sırasında karakolda alıkonma durumu söz konusu olmaktadır. Örneğin, refakatiz gelen 14 yaşında bir çocuk, alıkonduğunda, yetişkin erkeklerle beraber kaldığını, tanımadığı, dillerini bilmediği iri-yarı bu yetişkinlerden çok koktuğunu ifade etmiştir. Alıkonma süresi konusunda yasal düzenlemelerde bir sınır bulunmamaktadır. Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 63 Yine düzenlemelerde çocukların alıkonma koşulları açısından çocuk dostu kurallar ya da koşullar belirlenmemiş durumdadır. Yapılan görüşmelerde alıkonma süreleri hakkında emniyet uzmanları da kesin bir yorumda bulunmamıştır. Ancak, sivil toplum kuruluşları alıkonma sürelerinin çok uzayabildiğini, bu durumun çocuklar üzerinde ayrıca olumsuz etkileri olabileceğini ve başlı başına bir hak ihlali olabileceğini hassasiyetle dile getirmektedirler (bkz, Göçmen ve Sığınmacıların Kapatılmasına Karşı Uluslararası Koalisyon, Yöney, 2012). Kurumlara yerleştirme Her ne kadar genelgeler uyarınca refakatsiz çocukların ASPB kuruluşlarına yerleştirilmesi öngörülmüş olsa da yerleştirilemeyen çocuklar vardır. EGM verilerine göre, 2005-2012 yılları arasında toplam 876 refakatsiz çocuk sığınma talebinde bulunmuştur. Ancak ASPB, ve eski SHCEK verilerine göre, 2006-2011 (yılı dahil) içinde toplam 428 çocuk kurumlara yerleştirilmiştir. Yapılan görüşmelerde yetkililer ASPB kuruluşlarının doluluğunu, kapasite sorunu yaşandığını bildirmişlerdir. Öte yandan SHCEK genelgesinde 6-14 yaş arsındaki çocukların okula kaydı zorunludur; 14+ çocuklar için ise aktif destek verilmesi öngörülmektedir. Refakatsiz küçüklerin ağırlıklı çoğunluğu 14+’dır, ancak eğitime katılamamaktadırlar. İstanbul’da ASPB kurumlarında kalan çocukların okula kaydında zorluk yaşanmaktadır. Çocukların ücretsiz Türkçe dil kurslarına gönderilmesi uygulaması tespit edilmemiş bir başka düzenlemedir. İkincil travma riski Konu üzerindeki çalışmalarda, ikincil travmanın, travmatik yaşantının bir otoriteye karşı baskı altında anlatılmasıyla tetiklendiği (Duman ve Göka, 2001) belirtilmektedir. İkincil travma özellikle refakatsiz çocuklar açısından bir risktir. Bu çocuklar tespit, yerleştirme, sığınma başvurusu süreçlerinde ve mültecilik statüsünün belirlenmesi prosedüründe hikayelerini otoritelerin değerlendirmesi için sık sık anlatmak durumunda kalmaktadırlar. Bu çocuklara psikolojik destek verilmesi, mülakatlarının tercihen bir psikolog ya da sosyal hizmet uzmanı tarafından yapılması riski azaltır. Sosyal hizmet kuruluşlarında dil engeli Kurumlarda çalışan personel, gelen refakatsiz çocukların dillerini bilmemektedir. Çocuklar istek ve ihtiyaçlarını doğrudan kurum personeline anlatamamakta, kendilerini doğrudan ifade edememektedirler. Diğer çocuklar arasında dillerini bilen yok ise, çocuklar daha da izole ve daha zor bir durumda kalmaktalar. Boş zaman aktivitelerinden faydalanmada cinsiyet eşitsizliği Kurum bakımına alınan refakatsiz göçmen çocuklar arasında dışarı çıkma ve boş zaman aktivitelerinden yararlanmada cinsiyet eşitsizliği tespit edilmiştir. Örneğin, düzenlenen konaklamalı şehirdışı gezilerine oğlan çocuklar katılırken, yerleştirildikleri kuruluş tarafından kızların bulundukları şehirden gezi münasebetiyle ayrılmalarına ve gece başka şehirde kalmalarına izin verilmediği için, kızlar bu gezilere katılamamıştır. Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 64 Benzer bir biçimde geçen senelerde kızların haftasonu dışarı çıkmasına izin verilmesinin de sorun olduğu, Pazar günü dışarı çıkmalarına izin alınmasının da ayrı bir süreç gerektirmiş olduğu STK yetkililerince aktarılmıştır. Serbest dolaşma ve boş zaman aktivitelerine katılım şansı açısından hali hazırdaki uygulamada cinsiyet eşitliği yoktur, sağlanması gerekmektedir. Kurumlardan çıkış Genelge gereği 18 yaşını dolduran çocuklar, çıkışlarından bir ay önce haberdar edilmeli ve bu çocukların çıkışı emniyetle koordineli yapılmalıdır. Araştırmaya katılan ‘exminor’lar genelde kurumun doluluğunun etkili olduğunu ve yeni gelenler oldukça kemik testlerinin yapıldığını, kurumdan çıkışın test sonuçları üzerine meydana geldiğini anlatmışlardır. Kemik testiyle yurttan uzaklaştırılan çocukları zor bir adaptasyon süreci beklemektedir. Kurum bakımında yiyecek ve kalacak yer sürekli bir şekilde kendilerine sağlanıyorken kısa bir sürede yurdu terk etmeleri gerekmektedir. Bu durumda ayda 200 TL gibi bir parayla çalışma izni olmadan, barınma, gıda, giyinme ve tıbbi masraflarını tek başlarına karşılamaları gerekmektedir. Yönlendirildikleri uydu kent itibarıyla şehir değiştirmeleri gerekmekte, tekrar hiç tanımadıkları bir ortama gitmek durumunda kalmaktadırlar. Bu gençler arasında, yurt sonrası süreçte kalacak yer bulmayıp sokakta yatanlar ve gıda alamayanlar olmuştur. Ayrıca gençler açısından çalışma izninin olmamasına bağlı parasızlık ve sığınmacı statüsü gereği yeni bir ile yerleşmek, yeniden başlamak çok zorlayıcı bir süreç olarak yaşanmaktadır. Danışmanlık hizmeti Genelge, sığınma talebinde olanların, mülteci ve sığınmacıların danışmanlık hizmetlerinden yararlanmasını öngörmektedir. Ancak, APSB kuruluşlarında dil bilen personelin olmaması, tercüman bulunmaması gibi nedenlerle bakanlık tarafından refakatsizlere sağlanan bir danışmanlık uygulaması yoktur. Psiko-sosyal destek, İstanbul’da Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından sağlanmaktadır; diğer bölgelerde ise sadece SGDD’nin danışmanlık ofisi olan yerlerde bu hizmet mevcuttur. SGDD merkezleri tüm uydu illerde yoktur. Konuyla ilgili AR-GE ve proje SHCEK genelgesi, konuyla ilgili program ve proje üretilmesini öngörse de göçmen çocuklara yönelik bir ASPB projesi ya da araştırması bulunmamaktadır. Misafirhaneler Düzensiz göçmenler yakalandıklarında gözaltına alınmakta ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki “geri gönderme merkezlerinde” tutulmaktadırlar. Bu kişilerin ilgili misafirhanelerde tutulma süresi herhangi bir mevzuat çerçevesinde belirlenmiş değildir. Uygulamada gözaltı süreleri, gerekli seyahat belgelerinin düzenlenmesine Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 65 (ki burada uyruk tespiti ve ilgili ülkenin diplomatik birimlerinin işbirliği devreye girmektedir), gönüllü geri dönecek kişilerin bilet paralarını organize edebilmelerine, ya da sınır dışı prosedürünün tamamlanmasına bağlı olarak değişmektedir. İdari gözetim sürelerinin uzunluğu, hali hazırdaki geri gönderme merkezlerinin yaşam koşulları, temizlik, mahremiyet ve sosyal imkân gibi birçok gerekliliğin karşılanamaması, temel ihtiyaçların sadece kantinden karşılanabilmesi (ve bunun yarattığı arz ve fiyat sıkıntıları) hem STK hem de AB raporlarına (Hammnberg, 2009) yansımıştır. Hali hazırdaki misafirhanelerin hem fizik koşullarının yetersizliği hem de personel eksikliği, alandaki yetkililer tarafından da bilinmektedir. Misafirhaneler Yönetmeliği uyarınca yeni binaların yapılması gerekmektedir; özellikle İstanbul gibi göç ve seyahat hareketlerinin çok yoğun olduğu, dolayısıyla geri gönderme merkezlerinin de kalabalık olduğu şehirlerde, var olan yasal çerçeve uyarınca geri göderme merkezlerinin yenilenmesi elzemdir. Öte yanan, bu kurumlarda, genel olarak göçmenlerin ve özel olarak çocuk göçmenlerin insan haklarının sağlanması, vaka bazındaki sıkıntılara çözüm üretilebilmesi için kurum içinde sosyal hizmet uzmanı ve psikologların kadrolu olarak bulunmaları gerekmektedir. Eğitim olanaklarına erişim Yapılan tüm görüşmelerde gömen çocukların eğitime erişimi önemli bir sorun olarak dile getirilmiştir. Bu durumun temel nedenleri: 2010 MEB Yabancı Uyruklu Öğrenciler Genelgesi gereği, ikamet tezkeresi ile okula kayıt yaptırılmasıdır. İkamet tezkeresini tüm göçmen aileler alamamaktalar. Öte yandan, ikameti olan, hatta kurum bakımındaki göçmen çocukların da okul kayıtlarında sorun yaşandığını uzmanlar dile getirmiştir. Yasal çerçevenin uygulanması bağlamında kapasite artırılması gereği açıktır. Bir diğer husus da Ermenistanlı çocukların durumudur. 2011 Yılı Milli Eğitim Bakanlığı düzenlemesiyle Ermenistanlı çocuklara da Ermeni Cemaati okullarında misafir öğrenci olarak okuma hakkı tanınmıştır. Ancak 5 yıllık eğitimden sonra bu çocuklar diplomaları olmadığı için eğitimlerine devam edememektedirler17. 17 Öte yandan, ‘5683 sayılı Yabancıların Türkiye ’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’ da 02/07/20126352 sayılı kanun ile (md.4,42) yapılan değişiklik, misafir öğrenciliği daha da zorlaştırmaktadır. Değişikten önce göre turist vizesiyle girip, 6 ay kalanlar giriş çıkış yapıp Türkiye’de kalmaya devam edebiliyorlardı. Yeni düzenlemeye göre Türkiye’den çıktıktan ancak 90 gün sonra dönüş izni veriliyor. Görüşmelerde Ermeni cemaati yetkililerinin de belirttiği gibi, bu durumda hali hazırdaki düzensiz göçmen ailelerin çocukların eğitim hayatı daha zorlaşıyor. Sonuç olarak, çalışma ve ikamet izinleri hali hazırdaki göçmen işgücünü düzenlemek üzere yeniden yapılanmadıkça bu tür uygulamalar aileleriyle sürüklenen çocukların eğitimi açısından negatif etkiler yaratmaktadır. Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 66 ALANDAKİ BAŞLICA AKTİF SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE İHTİYAÇLARI Alandaki STK’ları göçmen çocuklarla ilgili işlevleri bakımından dörde ayırmak mümkündür: Doğrudan hizmet sunan STK’lar, yardım sunan STK’lar, savunuculuk ve izleme yapan STK’lar ve etnik grup STK’ları. 1.Doğrudan hizmet sunan STK’lar Helsinki Yurttaşlar Derneği, beş yıldır Mülteci Destek Programını yürütmektedir. Bu program çerçevesinde, misafirhaneler ve geri gönderme merkezlerinde izleme faaliyetinde bulunulmuştur. Helsinki Yurttaşlar Derneği, 2009 yılından beri refakatsiz küçüklere sığınmacılık başvurularında hukuki destek vermektedir. Bu desteğin içeriği, başvuru prosedürünün içeriğinin çocuklara anlatılması, gerektiği durumlarda çocuklara mülakatları sırasında eşlik edilmesidir. Sınır Tanımayan Doktorlar, psikolojik destek biriminde çalışan dört psikolog ile İstanbul’daki kurumlarda kalan refakatsiz küçüklere psikolojik destek sunmaktadır. İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, insan ticareti mağdurları için sığınak işletmektedir. Bu sığınak kadınlar için kurulmuş olsa da, uzmanlaşmış personeli ve hizmet sunumu nedeniyle kimi vakalarda insan ticaretine maruz kalmış kız çocukları için de uygun bir yer niteliğindedir. Ayrıca, Vakfın psikoloğu haftada iki gün Kumkapı Geri Gönderme Merkezine gitmekte, burada kalanlara psikolojik destek sunmaktadır. Ancak belirtilmelidir ki kalan kişi (bu araştırma yapıldığında 350 civarında olduğu belirtilmişti) ve gelip geçen çocuk sayısı göz önünde tutulursa, bu çabanın personel desteğine ihtiyacı vardır. Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği, genel olarak mülteci ve sığınmacılara psiko-sosyal destek, göçmen çocuklara yönelik dil kurlarının ve boş zaman aktivitelerinin organize edilmesi gibi hizmetler sunmaktadır. Birçok uydu ilde hizmet sağlayan bir örgüttür. Hizmet sunan STK’lar bu hizmetler kamu kurumlarıyla işbirliği içinde ve projeler bağlamında sunmaktadırlar. Bu noktada hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması açsından proje desteklerinin de kalıcı hale gelmesi ihtiyacı doğmaktadır. 2.Yardım Sunan STK’lar İHH, İMKAN-DER gibi dernekler göçmelere yiyecek yardımı ve barınma masraflarının karşılanması gibi yardımlar sunmaktadırlar. Bu STK’lar her hangi bir ihtiyaç belirtmemişlerdir. Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 67 3.Hemşeri ve Etnik Grup Dernekleri Bu araştırma çerçevesinde çeşitli etnik grup dernekleriyle de görüşülmüştür. Dernekler göçmenler arasında bir dayanışma ağı olarak da işlev görmektedirler. Etnik bazda kurulmayan ancak kurum bakımı almış göçmenler arasında dayanışmayı hedefleyen yeni bir sivil toplum oluşumu da İstanbul’daki ‘Genç Mülteciler Birliği’dir. Birlik, ‘ex-minor’ların hem gündelik sorunlarına birlikte çözüm üretmek hem de durumları konusunda seslerini duyurabilmek amacıyla kendi aralarında kurduğu bir inisiyatiftir. Genel olarak göçmen dernekleri göç politikasının hazırlanması ya da uygulanmasına katkı gibi süreçlere uzaktırlar. Bu dernekler göçmen topluluklarına ulaşmak ve onların fikirlerini de alabilmek açısından önemli aktörlerdir. Bunların katılımı sağlanmalıdır. 4.Savunuculuk ve İzleme Yapan STK’lar Buraya kadar incelenen üç gruptaki dernekler de savunuculuk ve bazen izleme faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Bunların yanı sıra İnsan Hakları Derneği ve MazlumDer gibi dernekler genel olarak göç alanında savunuculuk ve izleme faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Bu STK’lar, izleme alt yapılarının geliştirilmesi ve alandaki diğer derneklerle diyaloglarının artması ile daha etkin savunuculuk ve bilgi ve öneri geliştirme faaliyetlerinde bulunabilirler. Genel olarak STK-kamu diyalogunun gelişmesi ve kurumsallaşması, göçmen gruplar ve politika yapıcı ve uygulayıcı aktörler arasında iyi bir iletişim kurulmasını, böylelikle geliştirilecek ikincil yasal çerçevenin geniş kabulünün sağlamasını, hızlı ve iyi uygulanmasını sağlamak açısından gereklidir. Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları 68 8 BÖLÜM 8: SONUÇ VE ÖNERİLER 1. İLKE VE UYGULAMA ÇERÇEVESİ ÖNERİLERİ Çocuk göçmenlere ilişkin sistemli bir yaklaşım ve uygulama çerçevesi geliştirilmelidir. Bu çerçeve de uluslararası hukuk temelinde göçmen çocuklara ilişkin yasal, politik ve sosyal hizmet çerçevelerinin geliştirilmesinde aşağıdaki ilkeler temel olmalıdır: a. Ayrımcılığın önlenmesi: Çocuklara gelişim, koruma ve katılım haklarının sağlanmasında herhangi bir ayrımcılık yapılamaması. b. Çocuk dostu olması: Göçmen çocuklara yönelik gerekli hukuki işlemler ve servisler birbirine sistemli bir biçimde bağlanmalıdır. Bu ulusal sistem genel olarak çocuk dostu olmalıdır: Sisteme erişim, sistem içindeki yönlendirme mekanizmaları kolay erişilebilir, çocuğun yaşına ve durumuna göre uygun şekilde işler olmalıdır. c. Çocuğun yüksek yararı: Göçmen çocuklar özelinde çocuğun yüksek yararının nasıl tespit edileceği konusunda halen kesin bir metot oluşturulmamıştır (IOM, 2011:18). Böyle bir metodun herşeyden önce Çocuk Hakları sözleşmesinin ruhuna uygun olması gereği açıktır. İlaveten, yüksek yararın zaman ekseninde de değerlendirilmesi gerekmektedir. Göçmen çocuklar açısından yüksek yararın tespitini özellikle gerektirecek düzensiz göçmen olma durumunda, sosyal hizmet uzmanının tespit etmesi gereken kısa vadeli ve uzun vadeli seçenekler şöyledir: Şekil 6. Ulusal Sistem Dahilinde Kısa Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması 1. Çocuk haklarının güvenceye alınması •Acilen çocuğun yaşama ve beslenme haklarını tehdit eden risklerin belirlenmesi ve izale edilmesi •Bilgilendirilmiş onay ile acil sağlık desteği verilmesi (örneğin yaralanma gibi olaylara sağlık müdahalesi 2. Durum tespiti •Ebeveyn ya da ailesinin tespiti •Refakatsiz mi belirlenmesi 3. Yönlendirme •Aile ve çocuğun yasal durumları ve seçenekleri hakkında bilgilendirilmeleri •Refakatsiz ise; oİnsan ticareti mağduru olup olmama tespiti oAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ilgili merciiyle bağlantılandırılması Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 71 Şekil 7. Ulusal Sistem Dahilinde Uzun Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması Yöntemsel İlkeler • Çocuğa yaşına uygun davranılması • Çocuğun bilgilendirilmiş onayı • Çocuğun kalıtımı • Gizlilik Amaçlar • Çocuğun gelişimini sürdürebilmesi • Aile birliği Seçenekler Refakatsiz ise • Ailenin ya da sorumlu büyüğün aranıp bulunması ve geri dönüş • Uzun vadeli yasal kalış koşullarının sağlanması (vasi atanması, barınma, sosyal yardım sağlanması, eğitim hakkı sağlanması) Aile ile • Geri dönüş (gönüllü ya da sınır dışı) • Üçüncü ülkeye yerleştirme • Yasal kalış Yöntemsel olarak her zaman çocuğu tecrit eden uygulamalar yerine çocuğun topluma ve içinde bulunduğu topluluğa katılımını arttırıcı, sosyalleşmeyi, paylaşımı, anlayış ve sempati ortamını getiren yöntemler benimsenmelidir. Doğrudan kendisiyle ilgili kararlarda çocuğun bilgilendirilmesi, ve kararının öğrenilmesi, kimlik ve diğer şahsi bilgilerinin gizliliğinin korunması esastır. Buradaki çocuklara ilişkin yöntemsel ilkeler göç politikası uygulamasının her aşamasında, yabancılar polisine kayıttan, geri gönderme merkezlerine, ya da yurt yönlendirmelerine kadar ve yurtlardaki muamele dahilinde uygulanmalıdır. d. Aile birliğinin korunması ve yeniden sağlanması: Refakatsiz ise ailenin ya da sorumlu büyüğün aranıp bulunması, aile birliğinin sağlanması, çocuğun ailesinin yanına dönmesi amaçlanır. Ailesiyle birlikte göç eden çocukların, geri gönderilme süreçlerinde aile birliğinin korunması için yasal ve fizik koşulların yaratılması. e. Sistemden çıkışın insan onuruna ve haysiyetine yakışır olması: Kendisine bir takım haklar ve sosyal servisler sağlanan çocuk 18 yaşına geldiği gün sistemden çıktığında yeni hukuki statüsü çerçevesinde nasıl ayakta duracağını bilmesi, süreç içinde güçlenmiş olması gerekmektedir. Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 72 2. UYGULAMAYA YÖNELİK ÖNERİLER Göçmen çocukların emniyetle ilişkilenmesi Hem yetkili ve uzman mülakatlarında hem de çocukların yaşam öykülerinde görüldüğü gibi göçmen çocuklar emniyetle hep yabancılar polisi kanalıyla ilişkilenmektedirler. Bu durum yabancı olma statülerinin doğal bir sonucu gibi görünse de ‘çocuk’ olma durumları ve çocuklarla güvenlik kurumlarının ilişkisinde çocuk biriminin olması gereğinin hem uluslararası hem de ulusal hukukta (çocuk koruma yasasında) yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda, göçmen çocuklar açsından uygulamada bazı değişikler yapılması gereği açıktır. Emniyet teşkilatı içinde çocuklarla ilgili bir birim hali hazırda vardır ancak bu birim yabancı uyruklularla ilgilenmemektedir. Bu durumda işbirliği ve eşgüdüm ihtiyacı açıktır; göçmen çocukların yönlendirilebileceği çocuk alanında uzmanlaşmış emniyet personeli, yani hem yabancılar hem de çocuk uygulamalarını bilen memurların yetiştirilmesi gerekmektedir. Psikolojik destek sağlanması Refakatsiz çocuklara ve travmatik nedenlerle göç etmiş ailelerin çocuklarına psikolojik destek sağlanması gerekmektedir. Bu psikolojik desteğin ana hedefleri aşağıdaki gibi olmalıdır: Şekil 8. Refakatsiz ya da Mülteci Çocuklara Yönelik Psikoljik Desteğin Hedefleri Travmatik yaşantının ve kayıpların kabullenilmesi Paylaşım, dışavurum Duyguların tanınması, adlandırılması ve ifade edilmesi Yeniden yaşam hikayesinin kurulması Belirsizlikle baş başa bırakmamak ve güven vermek Yaşamın devam ediyor olduğu duygusunu kazanma Kontrol duygusunu yeniden kazanma, birlikte plan yapma Yaşla uyumlu rol ve etkinliklere geri dönme Refakatsiz küçüklerin kurumlara yönlendirilmesinde ASPB ve Emniyet Teşkilatı içinde eşgüdüm ve işbirliğinin güçlendirilmesi Yabancılar Polisi tarafından refakatsiz göçmen olduğu tespit edilip ASPB kuruluşlarına yönlendirilen her göçmen çocuğun ivedilikle kurumlara yerleştirilmesi için işbirliği ve eşgüdümün arttırılması gerekmektedir. Bu nedenle aşağıdaki adımlar atılabilir: Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 73 • İkincil yasal çerçeve içinde kurumlar arası işbirliği prosedürünün açıklığa kavuşturulması, • Hizmet-içi eğitimlerle uygulama etkinliğinin artırılması, • ASPB kuruluşlarına yönlendirme yapılırken, hangi şehire yönlendirme yapılacağına iki kurum yetkililerinin birlikte karar vermesi; bu karar esnasında, söz konusu refakatsiz küçüğün mültecilik ve sığınma başvurusun kabulü halinde, ilerde hangi uydu kente yönlendirilme ihtimali varsa, yurt yerleştirilmesinin baştan o bölgede yapılmasının yararının göz önünde tutulması. • Eğitime katılıma göre kurum bakımı süresinde esneklik sağlanması: Kurum bakımındaki göçmen çocuklar yurttan ayrıldıktan sonra bir uydu kente yönlendirilmektedirler, bu arada eyer yurtlarının olduğu ilde bir eğitime başlamışlarsa bu yarım kalabilmektedir. Böyle durumlarda eğitim bitene kadar söz konusu gencin bulunduğu yerde kalmasını ve asgari destek almaya devam etmesi içi sistemde bir esneme yaratılabilir. Kurumsal kapasitenin artırılması Göçmen çocuklara ilgili sistemde geliş, kalış ve geri dönüş süreçlerinin organize edilmesinde rol alan kamu ve sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin geliştirilmesi, hem göç politikalarının daha iyi uygulaması hem de çocuklara haklarının sunulması açısından gerekmektedir. Var olan yasal çerçevenin uygulanması için eğitimlerin düzenlenmesi İl bazında kurumlar arası koordinasyonun sağlaması için modeller geliştirilebilir. Göçmenlerin yoğunluklu yaşadığı birçok ilde, sağlık hizmetlerinin tüm mali bedeli eyer kendileri tarafından karşılanamayacaksa, göçmenlerin sağlık sistemlerine erişimlerinde hem emniyetin yabancılar biriminin hem de SYDV’lerin muvafakati gerekmektedir. Bu durumda, örneğin çocuğu hasta olan bir sığınmacı annenin, önce Yabancılara gitmesi, oradan aldığı yazı ile SYDV’ye gidip yardım almayı talep etmesi, yardım alacağını bildiren bir yazı alması ve hastaneye gitmesi gerekmektedir. Oysa sadece sağlığa değil, eğitim gibi diğer birçok hak ve olanağa erişimde ilgili kurumlar arasında ortak çalışma prosedürlerinin ve güvenli veri paylaşımı ortamının geliştirilmesi, göçmenler açısından var olan haklarını kullanmada kolaylık sağlayacaktır. Bu amaca yönelik standart işlem prosedürleri (standard operating prosedures) ve prosedürlerin etkin uygulanması için personel eğitimleri geliştirilebilir. Tercüman desteği ve kültürel arabulucular (cultural mediators) Özellikle çocukların durumlarının belirlenmesiyse ilgili resmi mülakatlarda dil ve Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 74 kültürlerarası farklılıkların yarattığı engelleri aşmak gerekmektedir. Tercüman gereklidir. Tercüman, her iki dile de hakim olmalı, kültüre özel durumlar hakkında - katılımcılara nasıl hitap edilmesi gerektiği veya nasıl davranılması gerektiği gibi- bilgili ve yetkin olmalıdır. Tercüman, çocukların ifadelerini özetlemeden çevirmelidir. Personelin her dili bilmesi beklenemez, ancak gelen çocukların uyruk dağılımı göz önünde tutulduğunda, Frasça, Arapça ve Fransızca bilen personel alınabilir. Diğer diller için çeşitli kuruluşlarla işbirliği yapılarak gereği durumunda tercüman sağlanabilir. Türkçe öğrenme desteği SGDD bazı uydu illerde Türkçe kursları vermektedir. Bu uygulama için kapasite arttırılabilir. İlaveten, mülteci ve sığınmacılar dışındaki göçmen gruplardaki çocuklara da Türkçe öğrenme imkânı sunulabilir. Bu onların eğitime katılımını ve eğitim sistemi içindeki başarılarını arttıracaktır. Örneğin, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Belediyeler ve SGDD gibi STK’lar arasında işbirliği yapılarak Türkçe kursları açılabilir. Bu şekilde Belediyelerle de ilişkilenen göçmen çocukların yine Belediyelerin sunduğu çeşitli meslek edinme ve gelişim kurslarına kabulleri ve katılımları da söz konusu olabilir. Vasilik sistemi Refakatsiz küçükler için vasilik sistemi Türkiye’de uygulanmamaktadır. Örneğin, İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde refakatsiz küçüklere vasiler atanmaktadır. Vasiler, geliştirilecek bir vasilik eğitim programı ile genel olarak refakatsiz çocukları ilgilendirecek konularda ve özellikle var olan sistemdeki olanaklara çocukları nasıl buluşturabilecekleri konusunda bilgiyle donatılabilirler. Böylece her refakatsiz çocuğa gündelik hayatta karşılaştıkları sorunları birebir anlatabilecekleri ve onların sorunlarıyla birebir ilgilenecek ve soruna göre çözümler üretilmesi için yardımcı olabilecek birer yardımcı büyük sağlanmış olur. Vasilik sistemiyle, çocukların buradaki süre içinde topluma uyum sağlamları, gelişim, katılım ve korunma haklarının sağlanması güvence altına alınabilir. Aile Arama Servisi Birçok iyi uygulama örneğinde refakatsiz çocuklara sunulan bir hizmet de aile arama servisi diyebileceğimiz family tracing olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile araması temel olarak refakatsiz küçüklerin ailelerinin aranması ve küçüğün ailesine gönderilmesi hizmetidir. Böyle bir hizmet için uluslararası alanda ağları olan sivil toplum kuruluşları ve bunların resmi makamlarla olan diyalogu gerekmektedir. Böyle bir diyaloğun gerekli durumlarda kurulabilmesi için ilgili uluslararası örgütler ve kamu kurumları arasında bir protokol düzenlenebilir. Ülkemizde örneğin, IOM ya da Kızıl Haç gerekli durumlarda aile taraması konusunda destek verebilecek bir örgütlerdir. Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 75 Koruyu önleyici sağlık servisleri, ana-çocuk sağlığı ve aşılanma • Sağlık ocakları çerçevesinde gelen çocuklara özellikle aşı gibi koruyucu önleyici sağlık hizmeti verilebilir. • Günlük yaşamda temel hijyen bilgileri, ana çocuk sağlığına yönelik bilgi ve bilinç artırma broşürleri hazırlanıp çeşitli dillere çevrilebilir. Belediyeler ve muhtarların koordinasyonuyla, hem bu broşürler dağılıp hem de bölgede ucuz temiz suya erişim hakkında bilgilendirmeler yapılabilir. • Yetersiz beslenme, göçmen çocukların sağlığı açısında önemli bir risktir. Özellikle ana çocuk sağlığının korunması bağlamında günlük süt yardımı sağlanabilir. • Alanda yardım dağıtan STK’ların yiyecek yardımları genelde dini bayramlarda yoğunlaşmaktadır. Bu yardımların zaman daha dengeli yayılması, STK – yerel yönetim işbirliği çerçevesinde sağlanabilir. Genel sağlık servisleri Yabancıların çok olduğu bölgelerde (İstanbul’da Aksaray ya da Kumkapı, Ankara’da Altındağ ya da Keçiören gibi) ekonomik olarak güçsüz göçmenlere hizmet sunabilecek birer sağlık ocağı açılabilir. Alan araştırmasında göçmenler arasında Suriyeli ve Ganalı göçmenlik statüleri çerçevesinde çalışma izni olmayan doktor ve eski sağlık personeline rastlanmıştır. YUKK’un geçmesi halinde, uygun kabul kriterleri düşünülerek ikincil yasal çerçeve dâhilinde, bu tür dil bilen doktorların sağlık ocakları bünyesinde göçmen topluluklara yardımcı olması sağlanabilir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı, Caritas ya da Kızıl Haç gibi uluslararası yardım kuruluşları ve Kızılay ile işbirliği yapılabilir. Eğitime katılımın yeniden düzenlenmesi • Tüm göçmen çocuklara hali hazırdaki ‘misafir öğrencilik’ statüsü yerine, karne ve diploma hakkının tanınması, hem çocukların motivasyonunu hem aldıkları eğitimin gelecekteki faydasını arttırır. • Göçmen çocukların eğitime katılımlarının teşviki için, MEB bünyesinde, yasal çerçevenin nasıl uygulanacağı ve göçmen çocukların eğitime katılımı ve okullarda çok kültürlülük ve birlikte yaşama konularında personel eğitimleri düzenlenebilir. • Yabancı öğrencilerin yerleştirildiği okullarda bir ‘okul kardeşliği sistemi’ kurulabilir. Her yabancı uyruklu öğrenciye bir üst sınıftan derslerinde başarılı bir öğrenci okul ablası ya da abisi olarak sınıf öğretmenlerinin koordinasyonuyla atabilir. Okul kardeşliği sistemi, akran grup etkisinin önemli olduğu okul çağı çocuğu döneminde, göçmenlerin kültürel uyumunun sağlanması, derslerine yardımcı olunması ve arkadaş edinmesi hususlarında göçmen öğrencileri destekleyip, yanı Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 76 sıra okul ortamında arkadaşlar arasında entegrasyon ve kültürel zenginleşmeye yardımcı olabilir. • Eğitime ulaşmada yol gösterecek broşürler ve STK desteğiyle danışmanlık mekanizması oluşturulabilir. Bu mekanizma konusunda bilgilendirme kampanyası yapılabilir. • Göçmen çocukların eğitime katılımlarında açık bir cinsiyet farkı vardır. Bu nedenle ilgili STK’larla da işbirliği yapılarak göçmen topluluklara yönelik kız çocuklarının eğitimi için bilinçlendirme kampanyaları yapılabilir. Ya da hali hazırdaki kız çocuklarının okullaşma oranını artırmaya yönelik çabalara, göçmen dernekleri de davet edilerek, bu topluluklar da farkındalık yaratma çabalarına dahil edilebilir. Mesleki eğitim sağlanması Özellikle sığınmacı çocuklar açısından, Türkiye statülerinin onaylanmasını ve sonrasında yeniden yerleştirilmeyi bekledikleri ülkedir. Buradaki eğitimle edindikleri bilginin başka ülkelerde de kullanılabilir olması, bu gibi çocukların yüksek yararına olacağı için meslek edindirmeye yönelik eğitim kurumlarına katılmalarına hak tanınabilir. Çıraklığın düzenlenmesi ve göçmen çocuk emeği sömürüsünün önlenmesi Araştırmada bazı göçmen çocukların kayıt dışında çeşitli işlerde ve sömürüye çok açık olarak çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Bu durumla hem arzı hem de talebi düzenleyecek yöntemlerle mücadele etmek gerekmektedir. Mesleki eğitim ve çıraklığa ilişkin düzenlemeler yapılarak 14 yaş üstü çocuklara gelişme, iş öğrenme ve emeğinin karşılığını alma şansı verilebilir. Hali hazırdaki sistemde Türkiye’de 900’e yakın iş müfettişi vardır. Bu az sayıda uzman ancak büyük işyerlerini denetleyebilmektedirler. Oysa bu araştırma göçmen çocukların kaçak çalışmasının genelde küçük atölyeler e işletmelerde gerçekleştiğini tespit etmiştir. Göçmen çocuk ve gençler çalıştıkları yerlerde genelde diğer vatandaşların da kaçak çalıştığını ifade etmişlerdir. Küçük iş yerlerine yönelik iş müfettişliği sisteminin geliştirilmesi, buradaki çalışmayı kayıt altına alınmasına yönelik genel önlemler göçmen çocuk işçiliğini azaltmak açsından da faydalı olacaktır. İnsan ticareti mağduru çocuklar için özel destek sunulması Var olan yasal çerçeve dahilinde insan ticareti mağduru göçmen çocuklar küçük olma statüleri gereği ASPB kuruluşlarına yönlendirilmektedirler. Ancak bu çocukların psikososyal durumları ve travmaları diğerlerine göre daha farklı ve hassastır. Bu nedenle bu tür vakaların hepsi belirli bir ASPB kuruluşuna yönlendirilebilir ve bir çatı altında konuyla ilgili küçük bir ekibin uzmanlaşması sağlanabilir. Buradaki sosyal hizmet uzmanı özellikle IOM ve insan ticaretiyle mücadele eden STK’lar ile daha sıkı işbirliği içinde çalışabilir. Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 77 Personele süpervizyon sağlanması Göçmen çocuklarla çalışmak ister polis, sosyal çalışmacı ister STK uzmanı olsun alandaki her personel için yıpratıcı bir iştir. Her gün kültürel farklılıklara çalışmak da çocuklarla çalışmak da sabır gerektirmekte, travmalı kimselerle çalışmak ise ayrıca yıpratıcı olmaktadır. Bu nedenle alanda göçmen gruplarla birebir çalışan personele psiko-sosyal destek verilmesi, personelde tükenmişlik durumunun yaratılmaması ve hizmet verimliliğinin sağlanması açısından gereklidir. Bu durumda gerekli personele süpervizyon verebilecek iç kaynakların geliştirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, gergi gönderme merkezlerine sürekli olarak bir SHU ve psikolog atanabilir. Bu kadro hem göçmen çocuklarla ve annelerle ilgili çalışmalar yürütür ve vaka bazında çözümler üretilmesinde etkili olur, hem de kurum personeline gerekli durum ve aralıklarda grup çalışması yaparak personelde tükenmişliğin önüne geçebilir. Bilgileri Arttırma ve Araştırma Hem göçmen çocukların profilinin daha detaylı anlaşılması hem geliştirilecek uygulanacak politikalarının izlenmesi gereğinde revize edilmesi için sistematik araştırmalar gereklidir. Öncelikle sığınmacı ve yasal göçmen statüsü dışındaki çocukların durumuna ilişkin veri hali hazırda yoktur. Eğitim alanında göçmen çocukların başarılarını etkileyen faktörler araştırılmalıdır. Bu araştırma göçmen çocukların eğitime katılımında bir toplumsal cinsiyet ayrımı olduğunu, ve okullaşmanın eğitimin ilk basamaklarında yoğunlaştığını tespit etmiştir. Neden lise ve üniversite düzeyinde katılımın önündeki engeller, okul başarısını etkileyen faktörler ve eğitimden çıkış nedenleri araştırılmaya muhtaç bir konudur. Bu konuda daha çok bilgi eğitim hakkının sağlanması açısından gereklidir. Genel olarak göçmen topluluklarının ve göçmen çocukların sağlık kurumları ve sosyal hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması konusunda detaylı durum tespiti araştırması ve hizmet modelleri geliştirilebilir. Göçmen çocuk işçiliği özellikle kırsal alanlarda araştırılması gereken bir diğer konudur. Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 78 Son Söz Son olarak belirtmek gerekir ki, yukarıdaki öneriler, göçmen çocukların burada bulundukları süre zarfında gelişme, korunma ve katılım haklarını sağlamak içindir. Var olan uluslararası çerçevede göçmen çocuklar özelinde çocuk hakları ve göç politikasının birleşiminde ana eksen göç politikalarıdır. Göçmen çocuklara yönelik uluslararası mevzuat, göç politikalarının uygulanmasında çocukların haklarının rencide edilmemesi yönünde gelişmektedir. Yani, hali hazırdaki paradigmada çocuk haklarının garanti altına alınması ekseninde göç politikalarının değişmesi ya da uygulaması söz konusu değildir. Bu paradigma çocukların ‘yüksek yararının’ belirlenmesinde de geçerlidir. Tartışmaya başka bir taraftan bakarsak şu soruyu da sorabiliriz: Politik baskı ve zulüm gibi sadece mültecilik nedenleri değil, aşırı yoksulluk gibi ekonomik nedenlerle de göç eden çocukların ‘yüksek yararı’ insanca geri gönderilmek mi, yoksa göç ettiği yerde kabul edilmek midir? Öte yandan, göç alan ülkelerin, aldıkları göçü özümseme, uyumlaştırabilme kısıtlılıkları söz konusudur. Bu durumda, uzun vadede uluslararası konjonktür açısından olması gereken esas ilke, refâkatli ve refakatsiz çocuk göçmenlerin kaynağı olan ülkelerde sürdürülebilir kalkınma ve çocuklara yönelik eğitim, sağlık, sosyal hizmet uygulamalarını bir arada geliştirecek ve sürdürecek modellerin dizayn edilip uygulanması ve göçmen çocukların ‘yüksek yararlarının’ göç sürecinden önce kendi ülkelerinde sağlanmasıdır. Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler 79 K KAYNAKÇA 5. KAYNAKÇA Adams, J. F. 1995 Ergenliği Anlamak, Onur B. (der.) (Dönmez, A. et al. Çev.), İmge: Ankara Akın, N. 1991 Bulgaristan’dan Zorunlu Göç Eden Soydaş Ailelerin Altı Yaş Grubu Çocuklarının Psiko-Sosyal Özelliklerinin İncelenmesi. Bilim Uzmanlığı Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Akpınar, T. 2009 Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel İstihdamı, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Arı, O. 1960 Bulgaristanlı Göçmenlerin İntibakı. 1950-1951 Senelerinde Bulgaristan’dan Tehcir Edilen Türk Göçmenlerinden Yalnız Bursa’da Hürriyet Mahallesinde ve İstanbul’da Taşlıtarla’da İskan Edilenlerin İntibakı ile İlgili Sosyolojik Problemler, Rekor Matbaası: Ankara. Atasü-Topçuoğlu, R. 2012 ‘Düzensiz Göç: Küreselleşmede Daralan İnsan Hareketliliği’, içinde N. Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç, İletişim Yayınları: İstanbul. Atauz, S, Atasü-Topçuoğlu, R. ve Akbaş, E. 2006 Kuzey Doğu Anadolu’da İnsan Ticareti, Iğdır, Ardahan, Artvin Ve Trabzon Örnekleri, İnsan Ticaretiyle Mücadele: Türkiye, Doğrudan Yardım ve Yerel Eylem Planı Hızlı Değerlendirme Araştırması Raporu, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Özel dokümanı Kaynakça 83 Avcı, E.B. 2012 Küresel ölçekte çocuk istismarı ve hukuki yetersizlik, İnsani yardım vakfı, (web sitesi yayını) son erişim: 28/08/2012 http://www.ihh.org.tr/kureselolcekte-cocuk-istismari-ve-hukuki-yetersizlik/ Akşit, B., Karancı, N. ve Gündüz-Hoşgör, A. 2001 Turkey Working Street Children in Three Metropolitan Cities: A Rapid Assessment, ILO: Cenevre Başal, H. A. 1996 Bulgaristan’dan Türkiye’ye Zorunlu Göç Etmiş Türklerle Türkiye’de Sürekli Yaşayan Türklerin Kendilerini ve Birbirlerini Algılamaları ve Modernlik Bakımından Karşılaştırılması. T.C. Uludağ Üniversitesi Araştırma Fonu İşletme Müdürlüğü Proje No:95/12. Bursa. Bayrak, Z. F. 2010 Bir Çeçen’in hicret öyküsü, İnsani yardım vakfı, (web sitesi yayını) son erişim: 28/08/2012 http://www.ihh.org.tr/bir-cecen-in-hicret-oykusu/ Bhabha, J. 2008 ‘Independent Children, Inconsistent Adults: International child migration and the Legal Framework’, Innocenti Discussion Paper No. IDP 2008-02. UNICEF Innocenti Research Centre: Florence BMMYK 2011UNHCR Asylum Levels and Trends in Industrialised Countries 2011 (BMMYK Sanayileşmiş Ülkelerde Sığınma Sayıları ve Eğilimleri 2011) http://www.unhcr.org/4e9beaa19.html Buz, S. 2002 “Türkiye’deki Sığınmacıların Üçüncü Bir Ülkeye Gidiş İçin Bekleme Sürecinde Karşılaştıkları Sorunlar” Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Kaynakça 84 Bülbül, F.S., Değirmencioğlu, U., Eğribel, E., Gülan, A., Kars, Ö., Kulca, Y.A., Oktay, N. Ve Şirin, M. R. 2012 I. Türkiye Çocuk Hakları Stratejisi (2012-2016), Çocuk Vakfı Yayınları No.98:İstanbul Ciğerci-Ulukan, N. 2008 Göçmenler ve İşgücü Piyasası: Bursa’da Bulgaristan Göçmenleri Örneği, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Ciğerci, N. 2012 ‘Bursa-Kırcaali Hattı: 1989’da gelen Bulgaristan Göçmenleri Örneği, içinde N. Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç, İletişim Yayınları: İstanbul. Crawley, H. 2006 Child first, migrant second: Ensuring that every child matters, ILPA: London. Dağdelen, G., 2008 Changing Labour Market Positions and Workplace Interactions of Irregular Moldovan Migrants: The Case of Textile/Clothing Sector in İstanbul, Turkey (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara Dedeoğlu, S. Ve Gökmen, Ç.E. 2011 Göç ve Sosyal Dışlanma: Türkiye’de Yabancı Göçmen Kadınlar, Efil Yayınevi: Ankara Derezotes, D.S. 2000 Advenced Generalist Social Work Practice, Sage Publications: London Duman, Y. E. Ve Göka, E. 2001 ‘Travmatik Yaşantıların Bireysel ve Toplumsal Yansımaları’, Toplum ve Bilim, Vol.90, 70-90. Kaynakça 85 Dünya Sağlık Örgütü, 1992 International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems. ECPAT International (n.d.) Stop Sex Trafficking of Children and Young People, (Fact sheet Turkey), http://ecpat.net/EI/Publications/ Trafficking/Factsheet_Turkey.pdf son erişim: 15/03/2012 Erden, G. ve Gürdil, G. 2009 ‘Savaş Yaşantılarının Ardından Çocuk ve Ergenlerde Gözlenen Travma Tepkileri ve Psiko-Sosyal Yardım Önerileri’, Türk Psikoloji Yazıları, 12(24),1-13. Erder, S. 2000 ‘Uluslararası Göçte Yeni Eğilimler: Türkiye ‘Göç Alan Ülke’ mi?’ içinde Atacan, F. Ve diğ. (Der.) Mübeccel Kıray için Yazılar, (ss. 235-259), Bağlam Yayınları: İstanbul 2007 ‘Yabancısız Kurgulanan Ülkenin Yabancıları’ içinde Aylan Arı F. (Der.) Türkiye’de Yabancı İşçiler – Uluslararası Göç, İşgücü ve Nüfus Hareketleri, (ss.1-82), Derin Yayınları: İstanbul Eğribel, E. 2011 ‘Uygarlık Sorunu ve Çocuk: Türkiye Ölçekli Strateji Çalışmalarının Yöntemi Açısından Çocuk Hakları Kültürü ve Stratejisi’ içinde Eğribel, E. ve Öcan, U. (Der.) Değişim Sosyolojisi Dünyada ve Türkiye’de Toplumsal Değişme (ss. 401-463), Kitabevi: İstanbul Faist, T. 2000 The volume and dynamics of international migration and transnational social spaces, Oxford University Press: Oxford Frontex 2010 Unaccompanied Minors in the Migration, Reference nr: 18477, FRONTEX Process, Risk Analysis Unit: Warsaw, Kaynakça 86 Gardiner, H. W. Ve Gander, M.J. 2001 Çocuk ve Ergen Gelişimi, (çev. Ali Dönmez, Belir Onur, Nermin Çelen), İmge: Ankara Hamm, D, Harrison, C., Mussell, R., Sheather, J., Sommerville, A., Tizzard, J. 2008 ‘Ethics briefings’, J Med Ethics, 34:125-126. Hammarberg, T. 2009 “Rapor: Siyasi Sığınmacıların ve Mültecilerin İnsan Hakları”, Avrupa Birliği Komisyonu Raporu İçduygu, A. 2007 ‘EU-ization Matters: Changes in Immigration and Asylum Practices in Turkey’, in Thomas Faist and Andreas Ette (eds.), The Europeanization of National Policies and Polities of Immigration, (201-222) Palgrave MacMillan Publishers: London ILO, 2005 Manual on Child Labour Rapid Assessment Methodology, ILO: Genevre IOM 2011 Unaccompanied Children on the Move: The work of Internationla Organisation for Migration, IOM:Geneva Kaşka, S., 2006 The New International Migration and Migrant Women in Turkey: The Case of Moldovan Domestic Workers, MiReKoc Araştırma Raporu, Koç Üniversitesi: İstanbul Kıroğlu, M.M. 2002 Bulgaristan Göçmeni Kadınların İş Yaşamına İlişkin Tutum ve Davranışları, Yayınlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara Kaynakça 87 Kirişçi, K. 1994 ‘Refugees and Turkey Since 1945’ Boğaziçi Üniversitesi Araştırma Raporu: İstanbul 1999 ‘Türkiye’ye Yönelik Göç Hareketlerinin Değerlendirilmesi’ içinde Bilanço 1923-1998: Türkiye Cumhuriyetinin 75 Yılına Toplu Bakış Uluslararası Kongresi, Cilt 1 (111-121), Türk Tarih Kurumu: İstanbul 2000 ‘Disaggregating Turkich Citizenship and Immigration Practices’, Middle Eastern Studies, 36(3), 1-22. Kocacık, F. 1978 Bulgaristan’dan Anadolu’ya Yönelik Göçler (1978- 1900) Karşılaştırmalı Yerli ve Göçmen Köyü Monografileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Kohli, R.K.S. 2007 Social Work with Unccompanied Migrants, Palgrave: New York Kümbetoğlu, B. 1997 ‘Göçmen ve Sığınmacı Gruplardan bir Kesit: Bulgaristan Göçmenleri ve Bosnalı Sığınmacılar’ içinde Saybaşılı, K. Ve Özcan, G. (Der.) Yeni Balkanlar, Eski Sorunlar, Bağlam Yayınları: İstanbul Kvittingen, A. V. 2010 ‘Negotiating childhood: Age assessment in the UK asylum system’, RSC Working Papers Series, RSC: Oxford. Macksoud, M., Dyregrov, A. Ve Raundalen, M. 1993 Traumatic War Experiences and Their Effects on Children içinde J.P. Wilson ve B. Raphael (Der.) International Handbook of Traumatic Stress Syndromes, Plenum Press: New York Kaynakça 88 Mougne, C. 2010 Trees only move in the wind: A study of unaccompanied Afghan children in Europe, United Nations High Commissioner For Refugees Policy Development And Evaluation Service (PDES) Yayını: Genevre Mülteci Hakları Konfederasyonu 2012 20 Haziran dünya mülteciler günü basın açıklaması, http://bianet.org/files/ doc_files/000/000/614/original/20_Haziran_açıklaması.PDF Özgür, N. 2012‘Modern Türkiye’nin Zorunlu Göçmenleri: Muhacirler, İskanlılar, Mübadiller, İslamlar, Soydaşlar, “G” Grubu, Mülteciler, “Tekne Mültecileri”’ içinde içinde N. Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç, İletişim Yayınları: İstanbul. Özpolat-Olgun, T. ve Yüksel, Ş. 2001 ‘Yakınlarını Kaybeden Kişilerin Ruhsal Durumlarının ve Yas Tepkilerinin Karşılaştırılması’, Toplum ve Bilim, Vol. 90, 41-69 Pakdemir, H. 1992 Bulgaristan’dan Gelen Göçmenlerin Türkiye’nin Sosyal Yapısına Etkileri (Eğitim, İstihdam, İskan), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi: İstanbul Parkes C. M. ve Weis, R. S. 1983 Recovery from Bereavement, Basic Books: New York Pelek, D. 2010 Seasonal Migrant Workers in Agriculture: The Cases of Ordu and Polatlı, yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü:Istanbul Kaynakça 89 Robinson, V. ve Segrott, J. 2002 Undersatnding the decision making of asylum seekers, Home Office Research Study 243, Research, Development and Statistics Directorate, Home Office: London Schalkwijk, M. ve van den Berg, W. 2002 A rapid assessment on the worst forms of child labor in Suriname, NGO Institute for Training and Research in Suriname (NIKOS) NGO Instituut voor Kaderontwikkeling en Onderzoek in Suriname ortak yayini: Paramaribo Schucter, S.R. ve Zisook, S. 1993 ‘The Course of Normal Grief’, içinde Stroebe M.S. ve Hansson R.O. (Der.) Handbook of Bereavement (ss. 23-43), Cambridge University Press: New York Sigona, N. Ve Hughes, V. 2012 No Way Out, No Way In: Irregular Migrant Children and Families in the UK, ESRC Centre on Mıigration, Policy and Society Yayını, University of Oxford: Oxford TBMM, n.d. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, TBMM web sayfası, http://www.tbmm. gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/137-160.pdf son erişi: 28/08/2012 Thomas, T. ve Lou, W. 2012 Psychological Well Being of Child and Adolescent Refugee and Asylum Seekers: Overview of Major Research Findings of the Past Ten Years, Australian Human Rights Comission Yayını, http://www.hreoc.gov.au/human_rights/ children_detention/psy_review.html Toğrol, B. 1989 112 Yıllık Göç. 1898 Yazındaki Üç aylık Göç’ün Tarihi Perspektif içinde Psikolojik İncelemesi. Boğaziçi Üniversitesi Matbaası: İstanbul. Kaynakça 90 Toksöz, G. ve Akpınar, T. 2009 ‘An Historical Employer Strategy: Dividing Labour on the Basis of Ethnicity – Case of the Construction Sector in Turkey’ içinde A. Neergaard (Der.) European Perspectives on Exclusion and Subordination: The Political Economy of Migration, Shaker Publishing: Maastricht US Department of Labor’s Bureau of International Labor Affairs 2010 US Department of Labor’s 2010 Findings on the Worst Forms of Child Labor, Department of Labo: Washington. Van der Hart, O.; Brown, P. Ve Turco, R.N. 1990 ‘Hynotherapy for traumatic grief: Janettian, and modern approaches integrated’, American Journal of Clinical Hypnosis, 32(4), 263-271 Yalom ve Liebermann 1991 ‘Bereavement and hightened existential awareness’, Psychiatry, Vol. 54, 334345 Yöney, Y. 2012 Portakal Yediğinde Bir Çocuk Neden Ağlar?, Göçmen ve Sığınmacıların Kapatılmasına Karşı Uluslararası Koalisyonu Mülteci Hakları Koordinasyonu Piril Ercoban ile söylesi, bianet, son erişim: 28/08/2012, http://bianet.org/ bianet/goc/137281-portakal-yediginde-bir-cocuk-neden-aglar Kaynakça 91 İNCELENEN YASAL METİNLER Uluslararası Düzenlemeler Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948 Birleşmiş Milletler Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme 1960 Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Durumlarına İlişkin Cenevre Sözleşmesi (1951) ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokol 1969 Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi 1966 Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 1966 Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 1989 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) (1979) European Convention on Human Rights Council of Europe Charter of Fundamental Rights of the Europen Union 2000) Birleşmiş Milletler Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocuk Satışı, Pornografisi ve Fahişeliğine İlişkin İhtiyari Protokol (2000) Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokol Birleşmiş Milletler Suç Mağduru Ve Tanığı Olan Çocukları İlgilendiren Konularda Adalete İlişkin Rehber İlkeler Birleşmiş Milletler Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol Avrupa Birliği Parlamentosu Direktifi ‘On Common Standards And Procedures in Member States For Returning Illegally Staying Third Country Nationals’ 2008 ILO 130 Sayılı Sözleşme ILO 182 Sayılı Sözleşme Kaynakça 92 Ulusal Düzenlemeler T.C.1934 İskân Kanunu (mülga) T.C. 1982 Anayasası T.C. 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun (Mülga), T.C. 2641 Sayılı Tarihli, Afganistan’dan Pakistan’a Sığınan Türk Soylu Göçmenlerin Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanun T.C. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu İçişleri Bakanlığı 1994 Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği İçişleri Bakanlığı 2006 57 Sayılı Genelge Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHCEK) 2010/ 03 sayılı genelge İçişleri Bakanlığı 2010/18 Sayılı Yasa Dışı Göçle Mücadele Genelgesi Milli Eğitim Bakanlığı 2010 MEB Yabancı Uyruklu Öğrenciler Genelgesi Kaynakça 93