türkiye`de göçmen çocukların profili, sosyal politika ve

Transkript

türkiye`de göçmen çocukların profili, sosyal politika ve
TÜRKİYE’DE GÖÇMEN ÇOCUKLARIN PROFİLİ,
SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMET ÖNERİLERİ
HIZLI DEĞERLENDİRME ARAŞTIRMASI
Dr. Reyhan Atasü Topcuoğlu
Ekim 2012
IOM Uluslararası Göç Örgütü
Bu araştırma, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı tarafından finanse edilen, İçişleri Bakanlığı İltica
ve Göç Bürosu eşgüdümünde, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Türkiye ofisi tarafından yürütülen “Göç
Yönetimi Genel Politika Çerçevesinin Düzenlenmesi ve Uygulanması Hususunda Türkiye’nin Çabalarının
Desteklenmesi” projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir.
Her hakkı mahfuzdur. Bu yayının hiç bir bölümü yayıncının önceden yazılı izni alınmaksızın kopyalanamaz,
bir sistemde saklanamaz veya herhangi bir şekille veya yolla elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka
şekilde aktarılamaz.
Araştırma ekibi
Dr. Reyhan Atasü Topcuoglu
Doç. Dr. Sema Buz
Cevahir Özgüler, M.A.
Dr. Gökçe Bayrakçeken Tüzel
Dr. Umut Devrim Yalçın
Özlem Kahraman, M.A.
Danışman: Prof.Dr. Arif Köktaş
Teşekkürler
Bu araştırma Göç ve İltica Yol Haritası ve İnsan Ticaretiyle Mücadele Ulusal Eylem Planı doğrultusunda,
“Göç Yönetimi için Bütüncül Politika Çerçevesinin Oluşturulmasında Türkiye’nin Desteklenmesi” projesi
kapsamında yürütülmüştür.
Öncelikle, Uluslararası Göç Örgütü Ankara Misyonu’na ve İçişleri Bakanlığı Göç ve İltica Bürosu’na
sağladıkları bu araştırma imkân için teşekkürlerimi sunarım. Uluslararası Göç Örgütü Türkiye Misyonu
Şefi Sayın Dr. Meera Sethi’ye desteği için teşekkür borçluyum. UGÖ değerli çalışanlarına, özellikle Sayın
Meltem Ersan, Yelda Devlet ve Suzanne Shultz’a süreç boyunca benden esirgemedikleri yardımları ve
birlikte paylaştığımız dostluk ve yaratıcılık atmosferi için şükranlarımı sunuyorum; onların yakın ilgisi
sayesinde bu araştırmanın çıktıları çok daha verimli oldu. Sayın Helen Nilsson’a da bana yeni ufuklar açan
konuşmalarımız ve alanda sağladığı destek için teşekkür borçluyum.
Bu araştırmanın çeşitli boyutlarını birlikte yürüttüğümüz araştırma ekibine teşekkür ediyorum: Doç
Dr. Sema Buz ve danışmanımız Prof.Dr Arif Köktaş’a katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Sayın
Cevahir Özgüler’e, bu çalışma buyunca cömertçe sunduğu emeği ve yol arkadaşlığı için, Sayın Dr Gökçe
Bayrakçeken-Tüzel, Dr.Umut Devrim Yalçın ve Özlem Kahramana görüşmeleri gerçekleştirmemde bana
eşlik ettikleri için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Çalışmadaki tüm hatalar yazara aittir.
Dr.Reyhan Atasü Topçuoğlu
Ekim 2012, Ankara
İçindekiler
Bölüm 1: Giriş........................................................................................................ 7
1. Çalışmanın Amacı...................................................................................................... 9
2. Temel Kavramlar ve Tanımlar.................................................................................. 9
3. Göç, Çocukların Göçü ve Politik Arka Plan........................................................... 11
Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği.....13
Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler.............................................. 17
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve Korunmasına İlişkin
Uluslararası Standartlar.......................................................................23
1. Uluslararası Hukukta Göçmen Çocuklara Hak Sağlayan Belgeler........................ 25
2. Uluslararası Düzenlemelerde Göç Yönetimi ve Çocuk Haklarının Kesişimi........ 31
Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara İlişkin Hukuki Durum.....................35
1. Birincil Yasal Çerçeve.............................................................................................. 37
2. İkincil Yasal Çerçeve................................................................................................ 37
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili..................................................................39
1. İstatistiki Bilgiler..................................................................................................... 41
1.1. En çok nerelerden göçmen geliyor......................................................................................41
1.2. Örgün Eğitimdeki Göçmen Çocuklar................................................................................42
1.3. Refakatsiz Küçükler............................................................................................................45
2. Hangi konularda daha çok istatistiğe ihtiyacımız var?........................................... 46
3. Göçmen Çocukların Geliş Nedenleri...................................................................... 46
3.1. Politik baskı, etnik dini çatışma ve savaş.............................................................................47
3.2. Ekonomik faktörler............................................................................................................47
3.3. Çevresel faktörler...............................................................................................................47
3.4. Eğitim amaçlı göç...............................................................................................................48
4. Neden Türkiye?........................................................................................................ 49
5. Göçmen Çocukların Psiko-Sosyal Profilleri........................................................... 51
5.1. Yaş gruplarına göre ortak sorunlar......................................................................................51
5.2. Yaş ve göçmen çocuklar......................................................................................................53
5.3. Belirsizlikle birlikte yaşamak...............................................................................................54
5.4. Çocukların anlatıları ve yaşantıyı anlamlandırmada sosyal bağların etkileri.........................54
5.5. Şiddet, göç ve çocukluk......................................................................................................55
6. Göçmen Çocuklar ve İnsan Ticareti........................................................................ 55
İçindekiler
4
7. Göçmen Çocukların Karşı Karşıya Oldukları Riskler ve Temel İhtiyaçları.......... 58
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki Eksiklikler ve Göçmen
Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları.....61
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler.................................................................................69
1. İlke ve Uygulama Çerçevesi Önerileri..................................................................... 71
2. Uygulamaya Yönelik Öneriler................................................................................. 73
Kaynakça..............................................................................................................81
Tablo Listesi
Tablo 1: Göç Sürecinde Çocukların Konumlarına ve Yasal Durumlarına Dair Tipoloji...... 10
Tablo 2: Uluslararası Hukuk Belgelerinin Göçmen Çocuklara Sağladığı Koruma............... 25
Tablo 3: Yasadışı Göç Olaylarında Yakalanan Göçmenlerin Yaşlarına Göre Dağılımı......... 41
Tablo 4: Eğitime Katılımı Düşük Olan Bazı Gruplar.......................................................... 44
Tablo 5: 2005 -2012 Yılları Arasında Sığınma Talebinde Bulunan Refakatsiz Küçükler..... 45
Tablo 6: 2007-2011 Yıllarında Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdurlarının Yaş Dağılımı... 56
Şekil Listesi
Şekil 1: Yasadışı Göçte Çocukların Oranı 2007-2011......................................................... 42
Şekil 2: İlk ve Orta Öğretimdeki Çocukların Uyruklarına Göre Dağılımı........................... 43
Şekil 3: Yabancı Çocukların Katıldıkları Eğitim Seviyesi ve Cinsiyete Göre Dağılımları......... 43
Şekil 4: Devlet Okullarında Okuyan Yabancı Uyruklu Çocuklar 2011-2012........................ 48
Şekil 5: 2005-2012 Arasında Bazı İllerde Kaydedilen Refakatsiz Göçmenlerin
ASPB Kurumlarına Yerleştirilme Durumu............................................................. 57
Şekil 6: Ulusal Sistem Dahilinde Kısa Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması........ 71
Şekil 7: Ulusal Sistem Dahilinde Uzun Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması...... 72
Şekil 8: Refakatsiz ya da Mülteci Çocuklara Yönelik Psikoljik Desteğin Hedefleri.............. 73
İçindekiler
5
BÖLÜM 1:
GİRİŞ
1. ÇALIŞMANIN AMACI
Göç araştırmalarının en temel ayrımı göçün ulus devlet sınırları dâhilinde olmasına
(iç göç) ya da sınırların ötesine geçmesine (dış göç) dayanır. Bu çalışmada Türkiye’ye
gelen uluslararası göçe ve bu göçün üzerinde yeni yeni düşünmeye başladığımız bir grup
öznesine, göçmen çocuklara odaklanacağız. Çalışmanın amacı, Türkiye’ye uluslararası
sınırları aşarak gelen çocukların kimler olduğunu belirlemek, onların buradaki koşullarını
ve ihtiyaçlarını anlamak ve bu çocukların çocuk haklarının sağlanması için ne gibi sosyal
politika açılımları geliştirilebileceğini ortaya koymaktır.
Çalışma iki odakta yürütülmüştür:
a. Var olan sistemde göçmen çocuklara sunulanların tespiti
b. Göçmen çocukların profili, sorunları ve ihtiyaçlarının tespiti
Alan araştırmasında hem göçmenler hem de uzmanlardan elde edilen bilgiler bir
araya getirilerek analiz edilmiş, böylelikle alandaki ihtiyaçlarla sistemdeki boşlukları
tespit edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, insan hakları kriterleri temel alınarak, alan
araştırması ile tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda, farklı ülkelerdeki iyi uygulamalar da
göz önünde bulundurularak ve alandaki uzman görüşlerinin desteği ile Türkiye özelinde
göçmen çocuklara yönelik çocuk dostu sosyal politika ve somut uygulama önerileri
geliştirilmiştir. Bu çalışma hem göç politikasının karar vericilerine ve uygulayıcılarına
öneriler sunarak yardımcı olma, hem de Türkiye’deki göçmen çocukların yaşam
standartlarını iyileştirme çabasıdır.
2. TEMEL KAVRAMLAR VE TANIMLAR
Çocuk göçmelerle ilişkili bir çalışmada tabii ki en temel kavram çocuk kavramıdır.
Kimin çocuk kimin yetişkin olduğu konusunda bugün belki de en çok kabul gören
tanım B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin ilk maddesidir. Türkiye’nin de bazı
çekincelerle1 taraf olduğu, sözleşme çocuğu şöyle tanımaktadır:
Madde 1- Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha
erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.
Sözleşmede çocuğun tanımı öncelikle iç hukukun belirlemesine bırakılmakta, yani
öncelikle bir hukuki mesele olarak tanımlanmakta, ardından da uluslararası çocuk olma
standardı biyolojik yaşa göre belirlenmektedir. Ancak, söz konusu olan çocuklar göçmen,
özellikle de düzensiz göçmen ise, yaşını belirten resmi kimlik belgelerinden yoksun ise,
biyolojik yaşın saptanması başlı başına bir problem olabilmekte, dolayısıyla göçmeler
arasında kimin çocuk olup kimin olmadığının resmi olarak saptanması uluslararası
1 Türkiye’nin koyduğu çekince kayıdı şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Sözleşmesinin 17., 29. ve 30. maddeleri hükümlerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan
Anlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama ve uygulama hakkını saklı tutmaktadır”
(TBMM, n.d.).
Bölüm 1: Giriş
9
literatürde de (Crawley, 2007; Hamm et al. 2008; Kvittingen, 2010; Sighona ve
Hughes, 2012) değinilen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Düzensiz ya da kayıtsız göçmen, geçmekte olduğu ya da bulunduğu ülkede yasal
statüsü sorunlu olan kişidir (The International Council on Human Rights Policy, 2010;
Düvell, 2007). Düzensiz göçü yaratan yasal sorunlar ülkeye giriş, oturma ya da çalışma
izinlerinden kaynaklanmaktadır”(Atasü-Topçuoğlu, 2012). Ancak, çocuklar açısından
baktığımızda, düzensiz göç içinde yer almak, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi vatandaş
çocuklara sağlanan birçok olanaktan yaralanamamak ve hak ihlallerine çok açık bir hale
gelmek demektir. Yasal ve yasadışı arasındaki geniş bir gri alanı kapsayan düzensiz göç2
durumlarında çocukların olası konumları ve çocuk hakları açısından bu konumların
içerdiği hak ihlalleri riskleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Tablo 1. Göç Sürecinde Çocukların Konumlarına ve Yasal Durumlarına Dair Tipoloji
Düzensiz Göçte Çocuk
Göçmenlerin Konumları
Giriş
Oturma
Çalışma
Çocuk Hakları Açısından
Başlıca Riskler
Kendi başına ve göçmen kaçakçılığı
ile gelenler
Yasadışı
Yasadışı
Yasadışı
Sağlık, beslenme ve diğer gelişim
hakları risk altında
Yasadışı
Yasadışı
Yasadışı
Ağır insan hakları ihlali ve istismar
Göçmen kaçakçılığı ya da insan ticareti
yoluyla ülkeden transit geçenler
Yasadışı
Yasadışı
Yok
Yaşama ve gelişme hakları ağır ihlal
riski altında
Kaçak çalışan göçmen çocuklar (ulusal
yasalara bağlı olarak değişir: İki önemli
kriter çalışma yaşı ve işin niteliğidir.)
Yasal
(örn. turist
vizesi ile giriş)
Yasal
Yasadışı
Çocuk işçiliği sorunu ve hak ihlalleri
Kaçak çalışan göçmen ailelerin
çocukları
Yasal
(örn. turist
vizesi ile giriş)
Yasadışı
Yasadışı
Çocuk işçiliği sorunu, Eğitime
erişememe, Sağlıksız barınma
Sığınmacı ve sığınma
başvurusundaki ailelerin çocukları
Ceza vermeme
ilkesi
Yasal
Yasadışı
Gelişim hakkı risk altında
Mültecilik başvurusu reddedilenlerin
ve kalmaya devam eden ailelerin
çocukları
Yasadışı
Yasadışı
Yasadışı
Sağlık, beslenme, gelişme hakları
risk altında
Düzensiz göçmenlerin varış ülkesinde
doğmuş kayıt-dışı çocukları
Yok
Yasadışı
Yasadışı
Ana çocuk sağlığı, bebek ölümleri,
yaşam hakları risk altında
Ülkeye yasal olarak gelip yasal statü
dahilinde yaşarken gelmiş oldukları
ülkedeki yönetimsel ya da politik
değişiklikler yüzünden statülerini
kaybeden ailelerin çocukları
Yasal
Belirsiz
Yasadışı
Sağlık, eğitim, beslenme, gelişme
hakları risk altında
Yerleşik göçmen ailelerin çocukları
(Genelgeler ya da iskanlı kabul
dahilinde gelenler)
Yasal
Yasal
Yasadışı
Ayrımcılığa uğramama, eğitim ve
sosyal hizmetlere erişim
İnsan ticareti yoluyla ülkeye gelenler
•
•
•
•
zorla çalış(tırıl)anlar
cinsel sömürüye ya da
organ ticaretine maruz kalanlar
yasadışı evlat edinme
2 Düzensiz göçün tanımı, nedenleri, pekiştiren faktörleri, politik yanları, göç politikasıyla olan ilişkisi
hakkında bilgi için bkz. Atasü-Topçuoğlu, 2012.
Bölüm 1: Giriş
10
Yandaki tabloda beyaz bölgeler tek başına göç eden çocukların yani refakatsiz küçüklerin
durumlarını, orta gri olan bölgeler yakınlarıyla birlikte göç eden çocukların düzensiz
göç içinde bulunabilecekleri durumları, açık gri olan satır hem refâkatli hem refakatsiz
göçmen çocukların karışılabilecekleri durumları, koyu gri olan satır ise düzenli göçmen
çocukların durumunu ifade etmektedir.
3. GÖÇ, ÇOCUKLARIN GÖÇÜ VE POLİTİK ARKA PLAN
Gelişen taşımacılık teknolojisi ile yıllar içinde artan insan hareketliliği imkânı,
dünyada kuzey güney ve batı doğu ekseninde giderek açılan refah uçurumu hem göç
hareketlerinde bir artışı hem de göçün bilimsel ve politik açıdan giderek daha çok
tartışılan bir konu olmasını beraberinde getirdi. Göç, öncelikle erkekler ve emek göçü
bağlamında tartışılırken, 1980’lerden itibaren kadınların göçü tartışılmaya, 2000’lerde
ise çocukların göçü tartışılmaya başlandı. Son yıllarda yayınlanan BMMYK (Mougne,
2010) ve FRONTEX (2010) raporları İsveç ve Hollanda başta olmak üzere birçok
ülkeye gelen çocuk göçünü ve daha önemlisi giderek artan çocuk mültecilerin varlığını
önemli bir sorun olarak ortaya koymaktadır. Çocuklar, göçmenler arasında yeni bir
grup olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bhabha’nın (2008) belirttiği gibi çocuklar da tıpkı büyükler gibi göç ediyorlar ve bu
göçün hukuki neticeleri oluyor. Öncelikle bir kere ülkelerinin sınırlarını geçtikten
sonra çocuklar vatandaşlığın imkân ve haklarından yararlanamadıkları yeni bir konuma
geçiyorlar: ‘yabancı’ statüsüne. Devletler, kurumlar, bürokratlar açısından yabancı
statüsündeki çocuk, hem bir insan hakları ve çocuk hakları meselesi, hem de göçmen
olarak bir göç yönetimi meselesi haline gelmektedir.
Çocuk
Hakları
Göç
Yönetimi
Yabancı
Statüsündeki
Çocuk
Bu bağlamda, çocuk göçünün artması ve özellikle refakatsiz çocuk göçünün artması,
uluslararası alanda çocuk hakları normları ve AB göç politikaları arasında yeni bir gerilim
yaratmaktadır. Bu gerilim AB bazında çocuk hakları hukuku ve göç politikası mevzuatı
arasında yeni bir bağ kurulmasını ve ülkeler bazında çocuk politikası ve göç politikası
arasında kesişen yeni bir alanın yaratılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bölüm 1: Giriş
11
Bu konjonktür, Türkiye’yi iki belirsiz politikası arasında bir uyum yaratmak çetrefilinde
bırakmaktadır. Türkiye hali hazırda göç politikasını oluşturma sürecinde AB ve
ABD’nin taleplerini göz önünde bulundurarak (Erder, 2000; 2007; İçduygu, 2007)
kendi ihtiyaçlarını belirleme ve göç yönetimi kapasitesini arttırma ve etkinleştirme
çabalarına devam etmektedir. Öte yandan çocuk göçü sadece bir göç meselesi değil, daha
ziyade bir çocuk hakları meselesidir. Bu durumda sormamız gereken sorulardan belki
de en önemlisi Türkiye’nin çocuk politikasının var olup olmadığıdır. Birçok çalışma
ülkemizde, eğitim, sağlık, hukuk gibi alanlarda çeşitli düzenlemelerin bulunduğunu
ortaya koymaktadır, ancak incelendiğinde bu düzenlemelerin birbirinden bağımsız,
kendi alanlarına özgü bir biçimde oluştuğu gözlemlenmektedir. Oysa, geleceğin
toplumunu oluşturacak olan çocukların geniş anlamda sağlıklı bir biçimde gelişimlerini
tamamları, eğitim, sağlık, medya, gelir dağılımı ve sosyal hizmetlerin sunumundan
şehir bölge planlamaya kadar birçok farklı alanda bütünsel bir yaklaşımla çocuklara
nelerin sunulduğu ve onların ihtiyaçlarına ne ölçüde cevap verildiğiyle ilgilidir. Çocuk
politikası, birçok farklı alanı kesen, sosyal devletin birçok icraat alanında çocukların
refahını sağlamaya dönük birbiriyle uyumlu ve anlamlı, genel bir vizyon dahilinde
düşünülmüş siyasa ve uygulamalardan oluşmalıdır. Buradaki vizyon toplumsal bir grup
olarak çocuklara dair, uygarlığa ve gelecekteki bir toplum tahayyülüne dayalı bir vizyon
olmalıdır (Eğribel, 2011).
Türkiye için bir çocuk politikası tartışmasına geçtiğimiz iki yıl içinde başlanmış, birçok
farklı görüşteki STK, kamu kurumları, akademisyen ve bürokratların katılımıyla bir
çocuk vizyonu metni hazırlanmıştır. Birinci Türkiye Çocuk Hakları Stratejisi metni
(Bülbül ve diğ., 2012), konu hakkında izlenecek genel prensipler hakkında ilgili kamu
ve sivil toplum kuruşları ve akademisyenlerin bir mutabakatını yansıtmaktadır. Ancak,
Türkiye henüz bir çocuk politikasına sahip değildir. Göç politikasına alanında ise
yukarıda belirtildiği gibi yeni yapılanma çabaları halen devam etmektedir. Bu durum,
vatandaşlık statüsünün sağladığı haklardan yararlanamayan göçmen çocuklar için
de bir dezavantajdır. Burada altının önemle çizilmesi gereken nokta şudur: Göçmen
çocuklara dair geliştirilecek sosyal politikalar öncelikle çocuk hakları, çocuklara yönelik
sosyal politika ve sosyal hizmetler meselesi, daha sonra bir göç politikası meselesi olarak
düşünülmelidir. Bir başka deyişle çocuk göçmenleri düşünürken ve tartışırken odağa
insan hakları ve çocuk hakları alınmalıdır.
Bu çalışmada, bu yaklaşımdan yola çıkılarak, çocukların birer özne olarak doğrudan
tanıklıklarına başvurulmuştur. Öneriler geliştirilirken, çocukların talepleri, uluslararası
çocuk hakları standartları odağa alınmıştır. Türkiye özelinde yukarıda belirtildiği gibi
geniş ve geleceğe uzanan bir vizyon geliştirerek bir çocuk politikası önermek, bir göç
politikası önermek ve bunların göçmen çocuklar özelinde nasıl sentezlenebileceği
sorunsalı bu araştırmanın ötesinde çok daha uzun erimli, konsensus oluşturmayı
hedefleyen ve geniş katılımlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu çalışmada hali hazırda,
var olan konjonktür içinde, duruma özel, yapılabilir, uygulanması kolay ve pratik sosyal
politika ve sosyal hizmet önerileri üretilmiştir.
Bölüm 1: Giriş
12
BÖLÜM 2:
METODOLOJİK YAKLAŞIM VE
ELDE EDİLEN BULGU VE
BİLGİLERİN NİTELİĞİ
Öncelikle belirtmek gerekir ki ortaya konan bir hızlı değerlendirme araştırmasıdır. Bu tür
çalışmalar genellikle en çok altı ay gibi bir süre de tamamlanıp raporlanan araştırmalardır.
Bu nedenle iyi planlama ve disiplinli çalışma yöntemde özellikle dikkat edilmesi gereken
noktalardır. Bu çalışmada hızlı değerlendirme çalışması metodolojilerinde (Akşit ve
diğ. 2001; Schalkwijk ve Van den Berg, 2002; ILO, 2005) sıkça kullanılan aşağıdaki
prensipler benimsenmiştir:
1. Verimlilik ve gereksiz tekrardan kaçınma: Literatür ile araştırma planlanması
arasında daha sıkı bir bağlantı kurulması. Amaç kısıtlı zamanda kapsamlı bilgi elde
etmek olduğu için yapılmış bir şeyi tekrar etmemeye özen gösterilmiştir. Zaten bilimsel
alan araştırması ile ortaya konmuş bir bulgu varsa bu tür eforlar tekrar edilmemelidir.
Örneğin, ekonomik sektörlerle ilgili bir araştırmada göçmen çocuk işçi tespit edilmişse,
buradaki alan araştırmasında bu bulgu bir daha test edilmemiş, doğrudan kaynak
araştırmaya atıf verilmiştir.
2. Triangulasyon: Hızlı değerlendirme araştırmaları çok zaman keşfedici araştırmalar
olduğu için niteliksel yöntemleri doğal olarak gerektirir (ILO, 2005). Amaç kısa zamanda
mümkün olduğunca geniş veri elde etmek olduğu için, araştırmada metodolojik
çoğulculuk benimsenmiş ve çeşitli veri türleri birlikte kullanılmıştır. Faklı kaynaklardan
gelen farklı verilerin birlikte değerlendirilmesi, genel olarak araştırmanın ve sonuçların
geçerliliğini ve güvenirliğini arttırıcı etkiye sahiptir.
3. Uygulama odaklı olma: Araştırmanın temel amacı, uygulanabilir, Türkiye
bağlamındaki farklılıklar çerçevesinde adapte edilebilir politika, mekanizma, uygulama
önerileri geliştirmektir. Bu nedenle, elde dilen veriler çocuk dostu sosyal politika ve
uygulama odaklı stratejilerin geliştirilebilmesine uygun olarak işlenmiştir.
4. Bağlamsallık: Araştırma planlanırken ve öneriler geliştirilirken Türkiye bağlamı ve
Türkiye’nin koşullarına odaklanılmış, uluslararası hukuk ve standartlar göz önünde
tutulmuş, insan hakları ve çocuk hakları temel alınmıştır.
Araştırmada Kullanılan Yöntemler
Somut önerilerin geliştirilebilmesi için göçmen çocuklar ve ailelerin yaşam deneyimlerinin
yanı sıra farklı datalar birleştirilerek araştırmanın geçerliği ve güvenilirliği arttırılmıştır.
Bu amaçla aşağıdaki teknikler kullanılmıştır
• Literatür taraması
• Yasal çerçeve incelemesi
• Doküman taraması: STK dokümanları
• İstatistiki veriler
• Uzman mülakatları: Hem kamu sektöründeki alanda bizzat çalışan, karar alıcı
Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve
Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği
15
mekanizmalarda bulunan uzman ve bürokratlarla mülakat yapılarak, hem
sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütlerin uzmanlarının görüşlerine
başvurularak birçok farklı veri bir araya getirilmiştir.
• Yarı yapılandırılmış mülakat: Göçmen çocuklar ve aileleri ile yarı yapılandırılmış
mülakat yönergesi ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır.
• Türkiye’deki tüm göçmen çocuklar için bir genelleme bu araştırmada elde edilen
bulgularla yapılamaz. Ancak raporda görüşülen çocukların ve ailelerin yaşam
deneyimleri ve görüşleri analizlenmektedir. Görüşülen grup temsili bir grup
değildir. Görüşme yapılan kişilere kartopu yöntemi ile ulaşılmıştır. Hem kartopu
yöntemi ile elde edilen datanın geçerliğini ve güvenilirliğini arttırmak açısından
sıkça başvurulduğu için hem de alandaki çeşitliliği ortaya koyması açısından,
farklı göçmen gruplarına bir kaç kartopu merkezinden başlanarak ulaşılmıştır.
Çalışmada derlenen bilgiler ülkemizde göçmenlerin yaşadığı realitelere ilişkin
fikir vericidir.
Araştırma yerinin seçimi: Araştırma yeri göçmen çocukların yoğun bulunduğu ve
dolayısıyla göreli daha kolay ulaşılabilecekleri yerler göz önünde tutularak seçilmiştir.
Çalışmalar hızlı araştırma yönteminin özellikle kentsel alanlarda, küçük ve belirli
gruplarda etkin olduğunu ortaya koymuştur (Akşit et al, 2001:4). Bu araştırmada yer
olarak kentsel alanlar kullanılmıştır. Göçmenlerin çok olduğu bir il olarak İstanbul, karar
alma mekanizmalarının görüşlerini almak açsıdan Ankara, mülteci nüfusa ulaşabilmek
açısından Çorum ve Yozgat illeri araştırma alanı olarak seçilmiştir.
Araştırmada niceliksel ve niteliksel veriler kullanılmıştır. İlgili bakanlıklar, kamu
kuruluşları ve yerel yönetimlerdeki yetkililerle (18 adet), uluslararası örgütler ve alandaki
STK çalışanlarıyla (37 adet) uzman mülakatı; Afganistan, Irak, İran, Suriye, Kongo,
Somali, Gana, Çeçenistan ve Ermenistan’dan gelen göçmen çocuklar ve aileleriyle (32
adet) derinlemesine görüşme olarak toplam 87 adet mülakat yapılmış, var olan resmi
istatistiki veriler ilgili bakanlıklardan derlenip değerlendirilmiştir.
Bölüm 2: Metodolojik Yaklaşım ve
Elde Edilen Bulgu ve Bilgilerin Niteliği
16
BÖLÜM 3:
TÜRKİYE’YE GÖÇLER VE
ÇOCUK GÖÇMENLER
Yapılan literatür taramasında Türkiye özelinde çocuk göçüne odaklı bir çalışma tespit
edilmemiş ve kurumsal istatistiki veri taramasında 1980’ler ve 1990’larla ilgili özel bir
çocuk göçü verisine rastlanmamıştır. Bu durum hem bilimsel araştırma düzeyinde hem
de devlet politikası düzeyinde çocuk göçünün yakın zamana kadar pek odaklanılmamış
bir konu olduğunu ortaya koymaktadır.
Ancak, ülkemize gelen toplu göç dalgaları incelendiğinde, bu dalgalarda kitlesel göçlerin
olduğunu görebilir ve bu kitlelerin içinde tabii ki çocukların da göç ettiğini kolaylıkla
tahmin edebiliriz. Bu göç dalgalarına göz gezdirmek ülkemizde yaşayan göçmen
çocukların etnik gruplarına dair de bize bir önbilgi sağlar.
Yakın tarihte Türkiye’ye gelen göç dalgalarına baktığımızda daha ziyade komşu
ülkelerden gelen Türk ve Müslüman kökenlilerin göçüne rastlarız ve bu göçlerin kimi
zaman uluslararası anlaşmalarla düzenli, kimi zaman siyasi olaylara dayalı olarak seyrek
ve düzensiz, kimi zaman da toplu sığınma talepleri şeklinde olduğunu görürüz. Bu
göçleri kısaca özetlemek gerekirse:
a) 1982’de Afganistan’dan Pakistan’a sığınan Türk soylu kişilerin Türkiye’ye göçü, bu
göçmelerin kabulü ve iskânı 1934 İskân Kanunu (mülga)3 uyarınca, 1982 tarihli 2641
sayılı yasa (mülga)4 ile düzenlenerek yapılmıştır.
b) 1989’da Bulgaristan’daki Türklerin zorunlu göçü söz konusu olunca, 1934 İskân
Kanunu (mülga), 1989’de 3583 sayılı yasa ile Bulgar göçmenlerini de kapsayacak
biçimde genişletilmiştir. 1992’de bu göçmenlere konut yardımı yapılması için yasal
düzenleme yapılmıştır5. Ciğerci-Ulukan’a göre (2008)6, bu kitlesel göçte 300,000’i aşkın
göçmen Türkiye’ye gelmiştir. 1995’te bu rakam 603,585’e ulamıştır (Kirişçi, 2000).
Bulgaristan’dan zorunlu göç ile gelen kitleler yakın tarihteki en büyük göç alımıdır.
Soy bağı üzerinden kabul edilen göçmen gruplar genelde aileleriyle birlikte göç
etmişlerdir. İskanlı kabul ve entegrasyon politikasıyla karşılanan bu gruplar işgücü
pazarına ve topluma daha kolay entegre olurken, hızla vatandaşlık kazanırken, zaman
içinde çeşitli gruplara uygulanan politikalar da değişmiştir. Örneğin, 1989’daki zorunlu
göçten sonra da 1990’ların sonralarına doğru turist vizesiyle Türkiye’ye Bulgaristan’dan
3 14.6.1934 Tarihli ve 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun (Mülga), (Resmi
Gazete ile yayımı : 29.6,1989 Sayı : 20210)
4 17.03.1982 Tarihli, Afganistan’dan Pakistan’a Sığınan Türk Soylu Göçmenlerin Türkiye’ye Kabulü ve
İskanına Dair Kanun(Mülga), (Kanun Numarası: 2641, Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 17638) 5 İskan Kanuna maddeler eklenmiştir: Ek madde: 27/05/1992 - 3805/1 md. Ve Ek madde: 27/05/1992 3805/2 md.)
6 Bulgaristan’da yaşanan siyasal olaylar oradaki Türk azınlığın giderek baskı altında yaşamasına neden
olmuştur. Buradan Türkiye’ye gelen göçler kimi zaman anlaşmalar çerçevesinde düzenlenen düzenli nüfus
hareketi şeklinde olmuş (örneğin, 1925 anlaşması), 1989’da ise zorunlu göç ve kitlesel sınırdışı edilme
şeklinde gerçekleşmiştir (Ciğerci-Ulukan, 2008:38). Bulgaristan göçmenleri ve Bosnalı sığınmacıların göç
süreci ve sonrasında yaşadıkları sorunlar için bkz. Kümbetoğlu, 1997.
Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler
19
göç devam etmiş, yeni gelen aileler düzensiz göçmen konumunda kalmışlardır; bu
grupların en belirgin sorunları, barınma, çalışma izinlerinin olmaması ve kaçak çalışma,
çocukların okula kabulünde yaşanan sorunlardır (Ciğerci-Ulukan, 2008).
c) 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, 1994’de başlayan olaylar
yüzünden birçok Çeçen göç etmek durumunda kalmıştır. Göç edenler Türkiye’ye ve
Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan gibi ülkelere göç etmişlerdir. Çeçenistan’daki savaş
ortamından kaçarak gelen birçok aile Türkiye tarafından ‘yerleşik misafir göçmen’ olarak
kabul edilmiş (Özgür, 2012: 211), bunların bir kısmı yirmi yıla yakın İstanbul’daki
kamplarda yaşadıktan sonra 2011’de TOKİ binalarına yerleştirilmişlerdir. Bu göç
dalgasında aileler, yani çocuk göçmenler gelmiştir; dahası bu yirmi yılda bir kuşak
doğup büyümüştür. Yerli hakemli dergiler ve tez taramasında, Çeçenistan sorunuyla
ilgili siyasi değerlendirmelere rastlanmış ancak, ülkemize kabul edilen buradaki çocuklar
ve onların ihtiyaçları konusunda herhangi bir çalışmaya dair bir bulgu bulunamamıştır.
Sivil toplum uzmanları bugün ülkemizde “400 kadarı Fenerbahçe, Ümraniye ve Beykoz
kamplarında olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde ve diğer illerde toplam 1.500
civarında Çeçen” göçmen olduğunu belirtmektedir (Bayrak, 2010).
d) Sovyet Bloğunun yıkılmasının ardından devam eden Gürcü, Azeri, Türkmen ve
Ermeni göçünden bahsetmek mümkündür. Her dört grup için de yukarıda değinilen
bilimsel araştırma eksikliği söz konusudur. Diğer bir deyişle, Bulgaristan örneği dışında7
yakın tarihte gelen çeşitli göçmen grupların Türkiye’deki yasayışları halen araştırmaya
açık bir alan olarak karşımızda durmaktadır.
e) Gelen göçlerin yanı sıra transit göç dalgaları da mevcuttur. Türkiye 1951
sözleşmesindeki çekincesinden dolayı Avrupa dışı ülkelerden gelen mültecilere mülteci
statüsü vermemektedir. Bu kişiler sığınmacı statüsüyle kabul edilip, işlemleri burada
tamamlandıktan sonra, mülteci olarak üçüncü bir ülkeye yerleştirilme prosedürüne
tabii bırakılmışlardır. Ortadoğu’daki siyasi olaylar yüzünden gelen mülteci akınları
transit göç dalgaları oluşturmuştur. 1979’da İran’dan gelen mültecileri bu şekilde
değerlendirilebiliniz. 1990’larda Körfez savaşlıyla birlikte başlayan mülteci ve transit göç
dalgaları da mevcuttur (Kirişçi, 1994).
Geçtiğimiz on yılda Ortadoğu’daki politik ortam giderek daha gergin ve karmaşık bir hal
almış ve beraberinde yükselen şiddet Türkiye’ye olan göç hareketlerini yoğunlaştırmıştır.
2000’li yıllarda Afganistan’dan yeni bir göç hareketi başlamıştır; ayrıca Asya ve Afrikalı
mülteci ve göçmenler Avrupa ülkelerine geçiş için Türkiye’ye gelmekte, böylece var
olan gelen göçlere, geçiş göçleri ya da transit hareketler eklenmiştir. Son bir yılda ise
Suriye’den birçok kişi Türkiye’ye göç etmiş ve etmektedir.
Ancak, yıllar içinde dünya genelinde mülteci kotalarının gelen mülteci akınlarını
karşılayamaması Türkiye ‘istasyonunda bekleyenlerin’ sayısını arttırmıştır. Bugün
7 Bulgaristan göçmenleri, gelen göçler içinde en çok incelenen konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen göçmenler genelde uyum (Arı, 1960; Kocacık, 1978; Başal, 1996;
Kıroğlu, 2002), psikolojik durum (Toğrol, 1989; Akın 1991) ve Türkiye’ye etkileri (Pakdemir, 1992)
açısından incelenmişlerdir.
Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler
20
geçici sığınma başvurusu sahibi göçmenlerin yönlendirildiği 62 il bulunmaktadır. İltica
başvurusu ve sığınmacılık sürecindeki göçmenlerin Türkiye’de bekleme süreleri 1 ila
3 yıl arasında değişmektedir (Buz, 2002:), yani bekleyenler Türkiye açısından ayrı bir
göçmen grubu oluşturmuşlardır.
Son zamanlardaki göç dalgaları içinde birey ya da ailecek göç edenlerin yanında yeni alt
grup da ortaya çıkmıştır: tek başına göç eden çocuklar, teknik adıyla refakatiz küçükler
ya da refakatsiz çocuk göçmenler.
Araştırma göstermiştir ki, göçmen çocukların Türkiye’de ulaşılabildiği hak ve kaynaklar
açısından beş unsur belirleyicidir:
•geldikleri ülke,
• belirli bir göç dalgası içinde gelme,
• geliş nedeni,
• sığınma talebi,
•refakatsiz olup olmama
Göçmenler açısından vardıkları ülke kadar gelmiş oldukları ülkedeki durum da
süreçlerinin devamının belirlenmesi açsından önemlidir. Örneğin, Ciğerci-Ulukan’ın
(2008) alan araştırmasının da ortaya koyduğu gibi, 1989’da zorunlu göç ve iskânlı
kabulle Türkiye’ye gelip vatandaşlık kazanan göçmenlerin birçoğu bugün çifte vatandaş
olmuş, çifte vatandaşlık Bulgaristan’ın AB üyeliği ile AB vatandaşlığı anlamına da
kavuşmuştur. Bu gelişmeler ekseninde Bulgaristan’daki mal varlığının değerlemesi,
ülkede ekonomik durumun iyiye gitmesi gibi geliş yerinde sonradan ortaya çıkan
dinamikler de göçmenlerin kararlarını etkileyen unsurlar olarak ortaya çıkmıştır.
Türkiye’nin göçmen gruplara uyguladığı politikalar ve tanıdığı imkân ve haklar, gelinen
ülkeye ve hangi göç dalgası içinde gelindiğiyle yakından ilgilidir8. Bu bağlamda gelinen
ülkenin belirleyiciliği çocuk göçmenler ve onların ülkemizdeki durumunu anlamak
açısından da önemlidir.
Bu bilgiler ışığında yapılan alan araştırmasında kartopu tekniği kullanılırken, yakın göç
tarihinin bize gösterdiği farklı etnik gruplar göz önünde alınmış, başka gruplar da tespit
edilmiş ve tüm gruplardaki çocuklara dair bilgiye ulaşılmaya çalışılmıştır.
Geliş nedeni de belirleyicidir, ekonomik nedenlerle gelen çoğu göçmen çalışma izni
almadan ya da alamadan çalışmaktadırlar (Toksöz ve Akpınar, 2009). Örneğin,
İstanbul’da çalışma amacıyla gelen aile göçlerinde tekstil sektöründe göçmen çocuk
işçiliği tespit edilmiştir (Dedeoğlu ve Gökmen, 2011); bazı alan araştırmalarında ise
inşaat sektöründe (Akpınar, 2009) ve tezgahtarlık gibi işlerde (Dağdelen, 2008) 16 -17
8 Türkiye’nin farklı göç dalgalarıyla gelen göçmen gruplara uyguladığı farklı politikaların örnekleri için bkz.
(Kirişçi, 1999; Dedeoğlu ve Gökmen, 2011; Ciğerci, 2012)
Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler
21
yaşlarında refakatiz göçmen çocuk işçilere rastlanmıştır.
Genel olarak göçmenlerin, özel olarak çocuk göçmenlerin Türkiye’deki yaşayışlarını
ve konumlarını etkileyen bir diğer önemli etmen sığınma başvurusunda bulunup
bulunmadıklarıdır. BMMYK verilerine göre son iki yılda Türkiye sığınma talebiyle
gelenlerin sayısında dramatik artışlar yaşanmaktadır (BMMYK, 2011). Mülteci
Hakları Konfederasyonu (2012) bilgilerine göre ise 2012 yılı itibariyle sığınma talebiyle
gelenlerin çoğunu Irak, İran, Somali ve Afganistan’dan gelenler oluşturmaktadır,
güncel olaylar da göz önünde tutulduğunda bu listeye Suriye’de eklenmelidir. Bugün
BMMYK rakamlarına göre, “29 Şubat 2012 itibarıyla Türkiye’de 3372 sığınmacı çocuk
var. Bunların 938’i 0-4 yaş, 1187’si 5-11 yaş ve 1247’si 12-17 yaş arasında. Ülkelerine
göre bakınca en fazla Irak (1244), Afganistan (929), İran (465) ve Somali’den (225)
gelen sığınmacı çocukların olduğunu görüyoruz. Mülteci çocuklar ise toplam 4619
kişi. Bunlardan 1230’u 0-4 yaş, 1732’si 5-11 yaş, 1657’si 12-17 yaş arasında. Mülteci
çocukların ülkelere göre dağılımları ise şöyle: Irak (1308), Afganistan (1108); İran (499),
Somali (306)” (Yöney, 2012). Bu veriler ışığında Türkiye’deki göçmen çocuk profilinin
önemli bir parçasının da refâkatli ya da refakatsiz sığınma başvurusu ve mültecilik
sürecindeki çocuklar olduğu açıktır.
Göç eden çocuğun yalnız göç etmesi, başka bir deyişle refakatsiz küçük olması ya da
yakınlarıyla birlikte göç sürecinde olması hem yasal statüsü ve hem de psiko-sosyal
durumu açısından belirleyicidir.
Bölüm 3: Türkiye’ye Göçler ve Çocuk Göçmenler
22
BÖLÜM 4:
GÖÇMEN ÇOCUKLARIN
HAKLARI VE KORUNMASINA
İLİŞKİN ULUSLARARASI
STANDARTLAR
1. ULUSLARARASI HUKUKTA GÖÇMEN ÇOCUKLARA
HAK SAĞLAYAN BELGELER
Göçmen çocukların hakları ve korunmasına ilişkin uluslararası standartları belirleyen
temel belgeler ve bunların koruduğu başlıca haklar aşağıdaki özetlenebilir:
Tablo 2. Uluslararası Hukuk Belgelerinin Göçmen Çocuklara Sağladığı Koruma
Uluslararası Hukuk Belgesi
Göçmen Çocuklara Getirdiği Haklar
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948
• Yaşama hakkı (3)
• İnsan hakları, insan onuru temel ilkesi (1)
• Ayrımcılık yasağı: ırk, renk, cinsiyet, dil, din,
siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal
köken, mülkiyet ayrımcılığının önlenmesi (2)
• Kölelik, işkence ve insanlık dışı muamelenin
yasaklanması (4,5)
• Hareket özgürlüğü (13)
• Zulüm altında başka ülkelere sığınma hakkı (14)
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948
• Sığınma hakkı
• Geri göndermeme ilkesi (33)
• Mültecilere eğitim hakkı (22)
• Cezalandırma yasağı (31)
Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme (1960)
• Eğitimde her türlü ayrımcılığın önlenmesi
(1,3)
• Eğitimde fırsat eşitliği (4)
•Vatandaşlara sağlanan
aynısının sağlanması (3)
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar
Sözleşmesi (1966)
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
•
•
•
•
•
eğitim
hakkının
Kölelik ve köle ticaretinin yasaklanması (8)
Zorla çalıştırma yasağı (8)
Keyfi göz altının yasaklanması (9)
Seyahat özgürlüğü (12)
Yabancıların sınır dışı edilmelerine karsı usuli
güvenceler (13)
•
Küçüklerin
yargılanmasında
küçüklerin
yaşlarını ve rehabilitasyonlarını ilerletme
gereğini göz önünde tutacak bir yargılama
usulünün izlenmesi (14)
• Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü (21, 22)
• Irk, renk, cinsiyet, dil, din, ulusal veya
toplumsal köken, mülkiyet, doğum ayrımı
yapılmadan her çocuğun küçük olma
statülerinin gerektirdiği koruma tedbirlerinden
yararlanma hakkı (24)
25
Birleşmiş Miletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel
Haklar Sözleşmesi (1966)
• Bütün çocuklar ve gençlerin,
• yararına, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, özel
koruma ve yardım tedbirleri alınması
• ekonomik ve sosyal sömürüden korunması
• tehlikeli işlerde çalıştırılmaması
• ücretli çalışmalarına resmi yaş sınırı olması (10)
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW)
• Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
• Kadın ve kız çocuğu ticaretinin ortadan
kaldırılması (6)
• Eğitim alanında cinsiyetler arası eşitliğin
sağlanması (10)
• Zorla evlendirmenin ve çocuk evliliklerinin
yasaklanması (16)
• Minimum evlenme yaşı tespiti (16)
• Evlilikte kişisel ve ebeveyn haklarında eşitlik
(16)
B.M. Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin
Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası
Sözleşme
Tüm göçmen işçiler ve aile fertleri için:
• Özgürlük ve kişi güvenliği hakkı (16)
•Hürriyetlerinden mahrum kalan göçmen
işçiler ve aile fertlerine temel insan haysiyeti
ve kültürel kimlikleri bakımından saygılı ve
insanca muamele (17)
• İkamet ve çalışma ile ilgili düzensizliklerden
bağımsız olarak okul öncesi kamu eğitim
kurumlarına ve okullarına giriş hakkı(30).
• Göçmen işçilerin aile birliğinin korunması (44)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
• Minimum evlenme yaşı - çocuk evliliklerinin
yasaklanması (12)
• Protokol 1 Eğitim hakkının sağlanması (2)
•Protokol 4 yabancıların kitlesel biçimde
sınırdışı edilmesinin yasaklanması (4)
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı
•1951 sözleşmesi ve 1967 Protokolü
çerçevesinde iltica hakkı (18)
• BM çocuk haklarının bir kere daha güvenceye
alınması (24)
Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler
Sözleşmesine Ek İnsan Ticaretinin Özellikle Kadın ve
Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına
ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol
• İnsan ticaretinin suç ilan edilmesi
• Çocukların insan ticaretine maruz kalmasını
yasaklar
Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve
Cinsel İstismardan Korunması Sözleşmesi
• Cinsel sömürü ve istismara maruz kalan tüm
çocukların haklarının korunması (1,2)
•
Bu
çocuklarla
ilgilenen
personelin
bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi (5)
99
9 T.C. bu protokolü imzalamış ancak onaylamamıştır.
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
26
ILO Sözleşme No. 130 Tıbbi Bakım ve Hastalık
Yardımları Sözleşmesi
• Asgari çalışma yaşının en çok 15 olması
• Çocuk işçiliğini ortadan kaldırılması
ILO Sözleşme No.182 Çocuk İşçiliğinin en Kötü
Biçimlerinin Ortadan Kaldırılması için Yasaklama
ve Acil Eylem Sözleşmesi
•Çocuk alım satımı, zorla çalıştırmanın
yasaklanması
• Çocukların fuhuş ve pornografide, uyuşturucu
madde piyasasında kullanımını içeren en kötü
biçimlerdeki çocuk işçiliği tanımı getirir ve
yasaklar (3)
• Çocukları, sağlık, güvenlik ve ahlaki açıdan tehdit
eden çalışma biçimlerinin ortadan kaldırılması
İnsan haklarının temelini oluşturan yukarıdaki belgeler yetişkinler kadar çocukları
da koruma özelliğine sahiptir. İlgili uluslararası hukuk belgelerinin göçmen çocuklar
bağlamında hangi ilkelerinin önemli olduğu, yukarıdaki tabloda özetlenmiştir.
Görüldüğü gibi, uluslararası hukuk insan hakları çerçevesinde çocuklar dahil bütün
insanların insan onuru çerçevesinde yaşama ve zulüm karşısında başka ülkelere
sığınma hakkını korumakta, cinsiyet ayrımcılığını ve her tülü ayrımcılığı yasaklamakta;
çocukların kötü ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını, erken evlenme ve fuhuş dahil cinsel
istismarı yasaklamaktadır. Bu genel çerçeve içerisinde çocuklara özel hakları belirleyen
temel belge ise Çocuk Hakları sözleşmesidir.
B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin oluşumu, Türkiye’nin de imzalamış olduğu
1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ve 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları
Bildirisi’ne dayanır. Türkiye bu sözleşmeyi 1982 Anayasası’nın 3 ve 6. maddeleri ile,
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşmasının hükümlerine aykırı olduğu gerekçesiyle,
azınlık çocuklarının dil, eğitim ve kültür alanındaki haklarına ilişkin 17, 29, 30.
maddelerine çekince koyara, 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamıştır.
Sözleşmede çocuklara tanınan haklar üç grupta toplanabilir:
Her bir gruptaki haklar aşağıda özetlenmiştir.
Yaşama ve Gelişme Hakları:
Korunma
Yaşama
ve
Gelişme
Katılım
Çocuk Hakları
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
• Yaşama, gelişme, hayatta kalma hakkı (6)
• Milliyet ve vatandaşlık sahibi olma hakkı (7)
•Ebeveynlerini bilme ve ailesiyle birlikte
olma hakkı (7), gereğinde ebeveynlerinden
korunma hakkı (9)
• Hareket özgürlüğü ve aile birleşimi hakkı (9)
• Düşünce, din ve vicdan özgürlüğü (14)
• Çocuğun yüksek yararı uyarınca, çocuk
bakımının sağlanmasında ebevynler ve
devletin ortak sorumluluğa sahip olması (18,
20)
•Özürlüçocukların, bağımsız bir hayat
sürdürebilmeleri için özel bakım ve destek
alma hakkı (23)
27
•Sağlıklı olma hakkı, temiz içme suyu,
besleyici gıda, temiz ve güvenli bir çevre ve
sağlıklı kalmaya yönelik bilgilere sahip olma
hakkı (24)
• Sosyal güvenliğe sahip olma hakkı (26)
• Uygun yasam standartlarına sahip olma
hakkı (27)
• Eğitim hakkı (28,29)
• Dinlenme, boş zaman değerlendirme ve
kültürel etkinliklere katılma hakkı, (31)
• Haklarını öğrenme hakkı (42)
Korunma Hakları:
Hükümetler, çocuk haklarının sayılması,
korunması ve gerçekleştirilmesi için gerekli tüm
mümkün tedbirleri almakla sorumludur.
• Her türlü ayrımcılıktan korunma (2)
•Kimlikten yoksun olma durumunda
korunma ve destek hakkı (8)
• Ailesi olmayan çocukların korunması (20)
• Kaçırılmadan (11) ve her türlü şiddetten
korunma (19)
• Evlat edinmenin çocuğun yüksek yararı
uyarınca düzenlenmesi (21)
• Çocuğun sömürüden ve tehlikeli işlerden
korunması (32)
• Mülteci çocukların korunması (22)
• Uyuşturucu kullanımından ve ticaretinden
korunması (33)
• Cinsel istismar ve sömürüden korunması
(34, İP10) insan ticaretinden korunması (35)
• Çocuğun gelişimine ve refahına zarar verecek
her türlü sömürüden korunması (36)
• Çocuğa ölüm cezasının, zalim ve zarar verici
ve ömürboyu hapsinin yasaklanması (37)
• Çocuğu silahlı çatışmadan korunması (38)
• Çocuk mağdurlaırn rehabilite edilmesi (39)
• Özel yaşama saygı (16)
Katılım Hakları:
• Çocuğun görüşlerine saygı, özellikle çocuğu
etkileyen kararların alınmasında (12)
• Düşünce, düşünceyi açıklama, vicdan ve din
özgürlüğü (13,14)
• Örgütlenme hakkı (15)
• Kitle iletişim araçlarına ve bilgiye ulaşma
hakkı (17).
Göçmen çocuklar açısından yukarıdaki hakların devletler taraflıdan sağlanmasında dört
temel prensip belirleyicidir:10
1. Taraf devletler çocuk haklarını tüm çocuklara sağlanmak durumundadır. İkinci
maddesi gereği, sözleşmede yer alan haklar taraf devletlerce ‘kendi yetkileri altında
bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana–babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları,
ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken,
mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin’ tanınır
ve taahhüt edilir. Yani, ister vatandaş olsun ister düzensiz göçmen, taraf devletler çocuk
haklarını tüm çocuklara sağlanmak durumundadır.
2. Çocuğun yüksek yararı: Çocuklar kamu ya da özel rehaf kurumuna alınmış olsun
olmasın,mahkeme, yönetsel otoriteler, hukuki kuruluşlarda ve çocukları ilgilendiren
tüm eylemlerde, çocuğu yüksek yararı birincil olarak dikkate alınmalıdır (3).
3. Taraf devletler çocukla ilgili resmi işlemlerde aile birliğine öncelik verecektir.
Onuncu maddesi gereği “çocuk veya ana–babası tarafından, ailenin birleşmesi
amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet ülkesine girme ya da onu terketme konusundaki
her başvuru, Taraf Devletlerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla ele alınacaktır. Taraf
Devletler, bu tür bir başvuru yapılmasının başvuru sahipleri veya aile üyeleri aleyhine
10 Çocuk Fuhşu, Çocuk Pornografisi ve Çocuk Ticaretine dair İhtiyari Portokol.
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
28
sonuçlar yaratmamasını taahhüt ederler. Ana-babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk
olağanüstü durumlar hariç, hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler
kurma ve doğrudan görüşme hakkına sahiptir”.
4. Taraf devletler, çocuk haklarının korunmasında ilgili uluslararası mevzuatı
pozitif yorumlar ve hakların sağlanmasında kurumlar arası işbirliğinde bulunur.
Sözleşmenin 22. Maddesi bu koşulu aşağıdaki gibi acıkmaktadır.
“Taraf devletler, ister tek başına olsun isterse anne-babası veya herhangi bir başka kimse
ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası iç hukuk
kural ve usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun, bu Sözleşmede ve insan haklarına
veya insani konulara ilişkin ve söz konusu devletlerin taraf oldukları diğer uluslararası
sözleşmelerde tanınan ve bu duruma uygulanabilir nitelikte bulunan hakları kullanması
amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanması için gerekli bütün önlemleri alırlar.
Bu nedenle, taraf devletler, uygun gördükleri ölçüde, BM Teşkilatı ve onunla işbirliği
yapan hükümetler arası ve hükümet dışı yetkili başka kuruluşlarla bu durumda olan bir
çocuğu korumak, ona yardım etmek, herhangi bir mülteci çocuğun ailesiyle yeniden bir
araya gelebilmesi için anne-babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak
amacıyla işbirliğinde bulunurlar. Herhangi bir nedenle kendi aile çevresinden sürekli ya
da geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa bu Sözleşmeye göre tanınan koruma, aynı esaslar
içinde, anne-babası ya da ailesini başkaca üyelerinden hiç birisi bulunamayan çocuğa da
tanınacaktır”.
İlaveten, göçmen çocukların bulundukları devletle ilişkisinde aşağıdaki yükümlülükler
kritiktir:
• Taraf devletler, tüm çocuklara eğitimde fırsat eşitliği sağlarlar (md.28),
• Taraf devletler, tüm çocukların olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma
hakkını tanır: Özellikle, ana çocuk sağlığının korunması, tüm çocuklara
temel sağlık hizmetlerinin sunulması, yetersiz beslenme ile savaşılması, temiz
içme suyu ve koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulmasını güvence altına alırlar
(md.24)
• Taraf devletler, tüm çocukları sömürü ve istismardan korur: Taraf
devletler, çocukları kaçırılma, satılma ve fuhuşa konu olma dahil her çeşit
sömürüden ve cinsel suiistimalden korumakla yükümlüdür (md.34,35,36),
• Çocuklara yönelik, özgürlüğünden yoksun bırakma ve tecrit uygulamaları
kısıtlanır. Hiçbir çocuk yasa dışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz; ve işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı
muamele ve cezaya tabi tutulamaz. Çocuğun tutuklanması ancak son çare
olarak ve mümkün olan en kısa şeklinde yapılabilir. “Özgürlünden yoksun
bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan
saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak
davranılacaktır. Özgürlüğünden yoksun olan her çocuk, kendi yüksek yararı
aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü
durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla ilişki kurma hakkına
sahip olacaktır” (md.37).
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
29
Çocuk Hakları Sözleşmesi ile ilgili BM kuralları da mevcuttur. Bu kurallar, BM Genel
kurulu tarafından kabul edilmiş, uluslararası hukuk çocuk haklarının korunması
açısından önemli belgelerdir.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocuk Satışı, Pornografisi ve Fahişeliğine
İlişkin İhtiyari Protokol (2000)
Türkiye’nin de 2002 yılında kabul ettiği ihtiyari protokol, BM Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nin 34. ve 35. maddelerine dayanır. Ek Protokol, çocuk satışı, fuhuşu ve
pornografisi ile ilgili tanımlamaları içermekte ve taraf devletlerin konuya ilişkin ulusal ve
uluslararası önlemler almalarını gerektirmektedir. Bu çerçevede, çocuğun cinsel istismar
amacıyla sunulması, kar amacıyla çocuğun organlarının transfer edilmesi, çocuğun işçi
olarak çalışmaya zorlanması, evlat edinmedeki ihlaller ve yukarıda sözü edilen eylemlerde
yer alma veya bunlara katılma halinde taraf devletlerin bu kişilerin cezalandırılmasına
ilişkin yasal düzenlemeleri yapması gerekmektedir.
Protokolün içerdiği bir diğer konu da, evlat edinmeye ilişkin uygulamalarda uluslararası
anlaşmaların ihlaline sebebiyet verilmemesine ilişkin düzenlemelerdir. Bu suçların
mağdurlarının psikolojik ve fiziksel olarak iyileştirilmesine ilişkin yardımların
sağlanmasına yönelik düzenlemelerin yapılması taraf devletlerce sağlanmalıdır.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları
Konusundaki İhtiyari Protokol11
Protokolün önemli düzenlemeleri şunlardır:
• Hedef almama: Silahlı çatışmalarda çocukların hedef alınması ve onların
yoğun olarak bulunduğu yerlere örneğin hastane ve okullara saldırılmamalıdır,
• İnsancıl hukuka saygı: Taraf devletlere uluslararası insancıl hukuk
hükümlerine uyma yükümlülüğündedir,
• Çocukların çatışmaya taraf olmasının engellenmesi: Taraf olmakla devletler
silahlı kuvvetlerinin 18 yaşından küçük olan ve dolayısıyla uluslararası hukuk
nazarında çocuk sayılan üyelerinin hasmane davranışlara doğrudan doğruya
katılmalarının önlenmesi için tüm tedbirleri almakla yükümlüdür.
• Yasal çerçeve: Ayrıca, taraf devletler çocukların silahlı çatışmalardan
korunması ile ilgili olarak ulusal hukuk düzenlerinde gerekli değişiklikleri
yapmayı taahhüt etmektedirler.
11 Protokol, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarihinde kabul edilmiş ve 2002 yılında
yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Protokol’ü 9 Eylül 2000 tarihinde imzalamış ve 16/10/2003 tarih ve 4991
sayılı Kanunla onaylamıştır.
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
30
BM Suç Mağduru Ve Tanığı Olan Çocukları İlgilendiren Konularda Adalete İlişkin
Rehber İlkeler12
Rehber ilkeler, BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından 22 Temmuz 2005 tarihinde
yayınlanmıştır. Bu ilkeler suç mağduru ya da tanığı olan çocukların devletlere olan
ilişkisinde aşağıdaki haklarını güvence altına alır:
• Saygılı ve şefkatli davranılmasını isteme hakkı,
• Ayrımcılığa karşı korunma hakkı,
• Bilgilendirilme hakkı,
• Söylediklerinin dinlenmesi, görüş ve duyarlılıkları açıklama hakkı,
• Etkili biçimde yardım görme hakkı,
• Özel yaşamın gizliliği hakkı,
• Yargı sürecinde güçlüklerden korunma hakkı,
• Güvenlik hakkı,
• Tazminat hakkı,
• Özel önleyici tedbirler aldırma hakkı.
2. ULUSLARARASI DÜZENLEMEMELERDE GÖÇ
YÖNETİMİ VE ÇOCUK HAKLARININ KESİŞİMİ
Buraya kadar incelenen belgeler göçmen çocuk konusunun uluslararası insan hakları
bağlamında hangi standartlara oturtulduğunu göstermektedir. Raporun başında da
belirtildiği gibi göçmen çocuklar, yabancılık statülerinden ötürü, göç yönetimi ve göç
politikasının da konusudurlar. Uluslararası alanda göç yönetimi ve çocuk haklarının
kesiştiği en önemli belge 2008 yılı Avrupa Birliği Parlamentosun geliştirdiği ‘On Common
Standards And Procedures in Member States For Returning Illegally Staying Third Country
Nationals’ direktifidir. Bu direktif göçmen çocuklar ve sınırdışı etme durumlarındaki
uygulamaların standartlarının belirlenmesi açısından önemlidir. Direktif, illegal
olarak bulunan üçüncü ülke vatandaşlarının temel haklar ile mültecilerin korunması
ve insan hakları yükümlülükleri dâhil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak
iadeleri için ortak standartlar ve prosedürler ortaya koymaktadır. Bu direktifte bekleme
yerlerinin standartları da belirlenmiştir. Nitekim, Avrupa Komisyonu Türkiye ilerleme
raporlarında da geri gönderme merkezlerinin koşulları eleştirilmektedir. Direktifin
çocuk göçmenler açsından uygulamaya yönelik getirileri aşağıdaki gibidir:
12 www.un.org/ecosoc/docs/2005/Resolution2005-20.pdf
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
31
• Küçükler, refakatsiz küçükler, çocuklu anne ya da baba incinebilir grup olarak
tanımlanır (3)
• Süreçlerde çocuğun yüksek yararı dikkate alınır (5)
• Üye devletler gönüllü geri dönüş işlemleri yapılırken (14)
o Aile üyelerinin aile birliğini korumak,
o Acil sağlık bakımı ve hastalıkların temel tedavisinin yapmak,
o Kalış sürelerine bağlı olarak küçüklerin temel eğitim sistemine geçişini
sağlamakla yükümlüdür.
o İncinebilir kişlerin özel ihtiyaçları dikkate alınmalıdır.
• Tutuklamaya ilişkin standartlar şunlardır (17):
o Refakatsiz küçükler ve aileler sadece son çare olarak ve mümkün olan en
kısa süre için tutuklanabilir.
o Gönderilmeyi bekleyen aileler, mahremiyetlerini yeterince güvence altına
alacak ayrı bir bölmede tutulmalıdır.
o Tutuklu küçükler, yaşlarına uygun olarak, boş vakitlerini geçirebilecekleri
oyun eğlence faaliyetlerine katılabilmelidir.
o Refakatsiz küçükler, mümkün olması halinde, yaşına uygun ihtiyaçların
hesaba katıldığı uygun personel ve imkânların olduğu kurumlarda
tutulmalıdır.
o Gönderilmeyi bekleyen küçüklerin tutulduğu durumlarda temel amaç
çocuğun yüksek çıkarı olmalıdır.
Görüldüğü gibi, hali hazırdaki AB çerçevesinde çocuk hakları ve göç yönetiminin
birleşimi, var olan göç politikasının, çocuk haklarına saygılı yöntemlerle nasıl
uygulanabileceği üzerinden gelişmektedir.
Özet olarak, uluslararası hukuk açsından göç sürecindeki çocuklarla ilgili uygulamaların
normları şunlardır:
1. Ayrımcılık yapılmaması
2. Çocuğun yüksek yararının gözetilmesi
3. Bir vatandaşlık sahibi olma hakkının sağlanması
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
32
4. Ekonomik sosyal ve kültürel hakların sağlanması: Özellikle eğitimde vatandaş
olanlar ve olmayan çocuklar arasında fırsat eşitliğinin yaratılması
5. Sağlık hakkı: Sağlık hakkının güvence altına alınması13; ana çocuk sağlığına ve
koruyucu sağlık hizmetlerine özellikle dikkat edilmesi
6. Hukuki prosedürlerde çocuklara yaşlarına uygun biçimde davranılması:
Hem zorunlu barınma yerlerinin çocuklara uygun olması ve aile birliğini
dağıtmaması, hem de hukuki süreçlerde çocuğa uygun davranılması.
7. Aile birliği: Çocuğun aile birliğinin sağlanması
8. Aile birliğinin yeniden kurulması: Çocukların aileleriyle bir arada olmaya
hakları vardır. Göç işlemleri ile ilgili süreçlerde aile birliğinin korunması,
ailesinden ayrı düşmüş göçmen çocukların aile tespiti de aile birliği hakkı
içinde düşünülebilir.
9. Sığınma hakkı
10.Çocukların uluslararası alanda sömürülerinin önlenmesi: Uluslararası alanda
çocuk ticaretinin önlenmesi ve çocukların emek, fiziksel ya da cinsel
sömürüsün suç sayılması
11.Katlım hakkı: Çocuğun kendiyle ilgili kararlara katılması, düşünce ve ifade
özgürlüğü, ve örgütlenme hakkını kullanabilmesi
13 (Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, 24; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,25; Ekonomik Sosyal ve
Kültürel Haklar Sözleşmesi ,12)
Bölüm 4: Göçmen Çocukların Hakları ve
Korunmasına İlişkin Uluslararası Standartlar
33
5
BÖLÜM 5:
TÜRKİYE’DE GÖÇMEN
ÇOCUKLARA İLİŞKİN HUKUKİ
DURUM
1. BİRİNCİL YASAL ÇERÇEVE
Türkiye’de göçmen çocuklara ilişkin hukuki durum, birincil yasal çerçevede, çocuğun
korunması açısından 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile düzenlenmekte; göç
politikasıyla ilişkisi bakımından da İçişleri Bakanlığı’nın 1994 tarihli Türkiye’ye İltica
Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden
Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve
Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği ile
düzenlenmektedir.
Konu açısından Çocuk Koruma Kanunun önemli unsurları şunlardır:
• Çocuğun korunması: Adlî ve idarî merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim
kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, korunma ihtiyacı olan çocuğu korunma
altına alınması amacıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na
bildirmekle yükümlüdür (md.6).
• Çocuğun gözaltında tutulması: Gözaltına alınan çocuklar, kolluğun çocuk
biriminde tutulur. Kolluğun çocuk biriminin bulunmadığı yerlerde çocuklar,
gözaltına alınan yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulur (md.16).
• Çocuk polisi: Hem koruma ihtiyacı hem de suça sürüklenme durumlarında
çocuklarla ilgilenmek için çocuk birimi kurulmuştur.
1994 Yönetmeliği göç yönetiminde çocuklara özel bir prosedür öngörmemekte
ancak sığınma başvurusu sahipleri ve mültecilerin çocuklarına eğitime katılma hakkı
vermektedir. Çocuk koruma kanunun 1994 Yönetmeliğinin uygulanmasında ne derece
etkili olabileceği ve bu etkinin uygulamaya nasıl yansıdığı ayrı bir tartışma konusudur.
2. İKİNCİL YASAL ÇERÇEVE
Öte yandan yakın geçmişte, ikincil yasal çerçeve tüm göçmen çocukları değil, refakatsiz
küçükleri doğrudan ilgilendiren düzenlemeler getirilmiştir. 2005 yılında refakatsiz
çocuk göçmenlerin resmi istatistiklere geçmesini takiben 2006 yılında İçişleri Bakanlığı
57 Sayılı Genelgeyi yayınlamıştır. Genelgede refakatsiz küçük, resmi olarak aşağıdaki
gibi tanımlanmıştır:
“Türkiye topraklarına hukuken ya da teamülen kendisinden sorumlu bir yetişkinin
refakati bulunmaksızın gelen ve bu tür bir kişinin bakımına etkin olarak alınmadığı
sürece refakatsiz küçük olarak adlandırılan 18 (on sekiz) yaşın altındaki iltica/sığınma
başvurusunda bulunan yabancı uyruklu bir kişi ya da belli bir uyruğu olmayan vatansız bir
kişidir. Türkiye topraklarına giriş yaptıktan sonra refakatsiz kalan iltica/sığınma başvuru
sahipleri de bu kapsama girer.”
Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara
İlişkin Hukuki Durum
37
Genelge uyarınca, herhangi bir kimlik belgesi bulunmayan veya yaşlarını ispatlayacak
belgeye sahip olmayan ve beyanına göre çocuk olduğunu iddia eden refakatsiz küçükler
için, görünüşlerindeki yaşları ile beyan ettikleri yaşları arasında benzerlik kurulamayarak
yaşının 18 yaşından büyük gözüktüğü durumlarda bir Devlet Hastanesi’nden veya Adli
Tıp Kurumundan yaşının tespiti istenecektir. Yaşın tespiti kemik testi ile yapılmaktadır.
Bu testin sonucu gelinceye kadarki süre içinde çocuğun “imkanlar dahilinde Emniyet
Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlükleri, Yabancılar Şube Müdürlükleri Misafirhanesi
veya uygun görülecek başka bir yerde” barındırılması öngörülmektedir.
Genelgeye göre, “Çocukların mülakatında, psikolog, sosyal hizmet uzmanı
bulundurulacaktır. Söz konusu uzmanlar Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu,
Çocuk Şubeleri veya diğer kurum ve kuruluşlardan davet edilecektir. Mülakatçı,
çocuklarla yaptığı mülakatların değerlendirmesinde, mülakata katılan uzmanın
görüşüne ilişkin raporunu da dikkate alacaktır. Bu uzmanın görüşünün bir sureti
İçişleri Bakanlığına gönderilen dosya suretine de eklenecektir. Çocuk olan başvuru
sahibi ile ilgili işlemler tamamlandıktan sonra söz konusu refakatsiz küçüklerin, Sosyal
Hizmetler Yurtlarına yerleştirilmesi için Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ile temas
kurulacak ve derhal Bakanlığımıza şifai ve yazılı bilgi verilecektir. Tam teşekküllü bir
Devlet Hastanesi veya Adli Tıp Kurumundan alınan yaş tespit raporu doğrultusunda
18 yaşının üzerinde olduğu tespit edilenler hakkında, yetişkin başvuru sahiplerinin tabi
olduğu usuller uygulanacaktır”.
Refakatsiz küçüklerin sosyal hizmet kurumlarına yerleştirilmesiyle ilgili düzenleme
ancak 2010 yılında eski Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHCEK)
bünyesinde 2010/ 03 sayılı genelgesi ile yapılmıştır. SHÇEK 2011’de lağv olmuş ve
sosyal hizmetler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında toplanmıştır, ancak genelge
hala yürüklüktedir. Genelge refakatsiz göçmen çocukların polis tarafından eski SHCEK
simdi ASPB’ye yönlendirilmesini zorunlu kilar ve söz konusu cocuklarin sosyal hizmet
kuruluslarina yerleştirilme prosedürünü düzenler.
Geri gönderme süreçlerinde çocukların durumu ise, İçişleri Bakanlığı’nın 19.03.2010
Tarihli “Yasa Dışı Göçle Mücadele” Konulu 2010/18 Sayılı Genelgesi ile düzenlenmiştir.
Bu genelge uyarınca, geri gönderme merkezlerinde kadın ve aile bölümleri ayrı olmalı ve
küçük çocukların anneleriyle birlikte kalabilecekleri sağlıklı ortam sağlanmalıdır.
Mülteci ve sığınmacı statüsündeki çocukların eğitime katılma hakkının tanınması ve
refakatsiz küçüklere ilişkin tespit ve yerleştirme prosedürlerinin belirlenmesi dışında,
göçmen çocuklara yönelik başka herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, Çocuk haklarının hukuken tanınmasından öte hakların sağlanması gereği göz
önünde bulundurulduğunda, göçmen çocuklara yönelik sosyal politika ve sosyal hizmet
önerilerinin geliştirilmesine ihtiyaç olduğu açıktır.
Bölüm 5: Türkiye’de Göçmen Çocuklara
İlişkin Hukuki Durum
38
6
BÖLÜM 6:
GÖÇMEN ÇOCUKLARIN
PROFİLİ
1. İSTATİSTİKİ BİLGİLER
1.1. En çok nerelerden göçmen geliyor
Göçmenlerin gelişleri iki ayrı kategoride incelenebilir: Düzenli göçmenler (ikamet izni
alanlar) ve düzensiz göçmenler (sığınma başvurusunda bulunanlar, yasadışı yollardan
gelenler ve vize ihlali yapanlar). Türkiye’ye gelen düzenli göçe baktığımızda, TÜİK
verilerine göre, 12 ay ve üzerinde ilk defa oturma izni alan yabancı uyruklu nüfus
2007’de 19300 iken, bu sayı 2010 yılında 29905’e çıkmıştır. Uzun süreli ikamet izni
alan yabancıların çoğu, Azerbaycan, Afganistan, Rusya Federasyonu, İran, Kazakistan,
Türkmenistan ve Irak ve Almanya ve ABD’den gelmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü
verilerine göre, 2000 yılında 168047 olarak verilen toplam ikamet izni sayısı, 2007
yılında 225208’ye ulaşmış, 2011 yılında ise 217206 olmuştur. Geçen yıl içinde en çok
ikamet izni alan gruplar, Bulgaristan, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Afganistan, Irak
ve Kazakistan’dan gelenlerdir. Geçici sığınma talebinde bulunanların istatistikleri ise
2000 yılından bu yana en sık başvuruların İran, Irak, Afganistan ve Somali’den geldiğini
göstermektedir.
Tablo 3. Yasadışı Göç Olaylarında Yakalanan Göçmenlerin Yaşlarına Göre Dağılımı14
2007
2008
2009
2010
2011
0-10 Yaş
832
1156
810
953
1424
11-15 Yaş
1031
1254
613
629
904
16-18 Yaş
4279
5245
1673
1515
2251
34018
34591
16105
13492
21861
18+
(EGM verisi)
EGM yasadışı göç istatistikleri ise 2000 – 2011 yılları arasında yakalanan yasadışı
göçmen sayısında hatırı sayılır bir azalma olduğunu göstermektedir. Ancak, yasadışı
göç olaylarında yakalanan göçmen verilerine baktığımızda 2007 -2011 yılları arasında
toplam 25569 çocuk göçmenin yakalandığını görürüz. Bu rakamı, yakalanan yetişkin
kaçak göçmen rakamıyla karşılaştırışsak, çocuk göçmenlerin kaçak göç içindeki yerine
dair bir fikir elde edebiliriz.
14 Buradaki istatistikler hem refâkatli hem de refakatiz çocukları kapsamaktadır.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
41
Şekil 1. Yasadışı Göçte Çocukların Oranı 2007-2011
24569,17 %
Çocuk Göçmenler
Yetişkin Göçmenler
120067,83 %
(EGM verisi)
Belirlenen yasadışı göç içinde çocukların yetişkinlere oranı %17’dir. Bu rakam düzensiz
göçte çocukların önemli büyüklükte bir grup olduğunu göstermektedir.
İstatistikler en sık rastlanan yasadışı göçmenlerin Irak, Pakistan, Afganistan, Moldova,
Filistin, Gürcistan ve Somali’den geldiklerini göstermektedir. Bunu yanısıra, insan
ticareti konusunda gündeme gelen ülkelerden Ukrayna, göçmen trafiğinin yoğun
olduğu komşu ülkelerden Azerbaycan, ve Bulgaristan ve göçmenlerin kaçak çalışması
konusunda gündeme gelen Ermenistan’da listede ilk yirminin içindedir.
İstatistiklere baktığımızda hem düzenli hem düzensiz göç içinde Afganistan, İran, Irak,
Somali ve Bulgaristan’ın özellikle öne çıktığını görmekteyiz. Bu durum Somalilerin
gelişleri haricinde, bugün Türkiye’ye gelen göçler içinde yoğunluk arz eden gruplarla
yakın tarihte Türkiye’ye göç ederek gelmiş grupların çakıştığını göstermektedir. Bu
durum bize Türkiye’deki göçmen çocukların bir kısmının uyruğuna dair fikir verir.
1.2. Örgün Eğitimdeki Göçmen Çocuklar
Göçmen çocukların profiline dair fikir verebilecek en önemli istatistiki bilgi örgün
eğitimdeki yabancı çocuk sayılarıdır.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
42
Şekil 2. İlk ve Orta Öğretimdeki Çocukların Uyruklarına Göre Dağılımı
3000
2500
2000
1500
1000
Arnavutluk
Gürcistan
ABD
Türkmenistan
İngiltere
Ukrayna
K.K.T.C
Yunanistan
Özbekistan
Somali
Kırgızistan
Moldova
Almanya
Kazakistan
Rusya
Bulgaristan
İran
Irak
Azerbaycan
0
Afganistan
500
(Milli Eğitim Bakanlığı verilerinden oluşturulmuştur. Bakanlık istatistikleri uyruk üzerinden tutmaktadır.
Dolayısıyla bu sayılar hem sığınmacılar hem de is nedeniyle ailesiyle gelmiş olan düzenli göç içindeki
çocukları kapsamaktadır.)
Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre ilk ve orta öğretimdeki yabancı çocukların
çoğunluğunu Afganistan, Irak, Azerbaycan, İran ve Bulgaristanlı çocuklar
oluşturmaktadır. Ancak Türkiye’de bulunan okul çağındaki göçmen çocuk sayısına dair
bir istatistik elde edilemediği için, eğitime katılımın etkinliğini gösteren bir resmi rakam
bulunmamaktadır.
a) Eğitime Katılan yabancı çocukların eğitim seviyesi ve cinsiyete göre dağılımları
Şekil 3. Yabancı Çocukların Katıldıkları Eğitim Seviyesi ve Cinsiyete Göre Dağılımları
7000
6000
5000
4000
Kız
3000
Erkek
2000
1000
0
İlkokul
Lise
(Mili Eğitim Bakanlığı verilerinden düzenlenmiştir)
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
43
Şekil 3’te de görüldüğü gibi, yabancı öğrencilerin örgün eğitime katılımı ilkokulda
yoğunlaşmıştır. Bu farklılık bazı soruları da beraberinde getirmektedir: İki grubun
eğitime katılımları arasındaki farklılığın nedenleri nelerdir? Lise çağındaki göçmen
çocukların ilkokul çağındakilere göre eğitime katılımları daha mı düşüktür, yoksa durum
göçmen çocukların yaş dağılımıyla mı ilişkilidir? Acaba yabancı öğrenciler ilköğretimi
tamamlayıp liseye geçmekte zorlanmakta mıdır? Öyle ise bunun nedenleri nedir?
Şekil 3, eğitime katılımda cinsiyetler arası bir fark olduğunu da göstermektedir. Kız
çocukların gerek ilkokul gerek lise düzeyinde eğitime katılımı erkek çocuklara kıyasla
daha düşüktür.
b) Eğitime katılımı düşük olan gruplar var mı?
Tablo 4. Eğitime Katılımı Düşük Olan Bazı Gruplar
UYRUK
KIZ
ERKEK
TOPLAM
Çeçenistan
20
22
42
Ermenistan
10
7
17
Kongo
1
9
10
Gana
0
3
3
Türkiye’de göç ettiği bilinen bazı grupların ilköğretimdeki öğrenci payına bakıldığında
bu rakamların oldukça düşük olduğu da göze çarpmaktadır. İlerleyen bölümlerde de
görüleceği gibi, görüşülen yetkili, uzman ve göçmenlerin hepsi eğitime erişimde sorunlar
olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Yukarıdaki tablodaki her dört uyruktanda çok daha fazla sayıda okul çağında çocuğun
olduğu sadece İstanbul’daki Küçükçekmece ve Kumkapı semtlerinde çıplak gözle
görülebilmektedir. Bu durum eğitme erişimdeki zorluklara dikkat çeken uzmanların
ifadelerini destekler niteliktedir.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
44
1.3. Refakatsiz Küçükler
Refakatsiz küçüklerle ilgili istatistikler 2005 yılında başlamaktadır.
Tablo 5. 2005 -2012 Yılları Arasında Sığınma Talebinde Bulunan Refakatsiz Küçükler
ÜLKELER
ERKEK ÇOCUK KIZ ÇOCUK
10
81
22
13
4
TOPLAM
Afganistan
Somali
İran
Irak
Kongo Cumhuriyeti
Gine
Sudan
Kırgızistan
Fildişi Sahili
Etyopya
Pakistan
Sierra Leone
Yemen
Eritre
Nijerya
Bangladeş
Burundi
Filistin
G. Afrika Cumhuriyeti
Liberya
Mısır
Myanmar (Burma)
Özbekistan
Sri Lanka
342
193
84
45
13
13
11
8
5
3
4
4
4
1
1
1
1
1
1
1
1
352
274
106
58
17
13
11
8
6
5
4
4
4
2
2
1
1
1
1
1
1
1
1
1
Togo
Toplam
1
739
1
876
1
2
1
1
1
1
1
137
Yukarıdaki tablodan da görülebileceği gibi sığınma talebinde bulunan refakatsiz çocuklar
en çok Afganistan, Somali, İran ve Irak’tan gelmektedirler. Bu durum, refakatsiz
çocukların Türkiye’ye gelen genel göç dalgaları içinde hareket ettiklerini, yetişkinlerin
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
45
göçünden ayrı bir yol izlemediğini göstermektedir. Dikkat çeken bir diğer husus, daha
yakın ve gelmesi daha kolay rağmen Bulgaristan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi geliş
gidişin çok olduğu bazı ülkelerden refakatsiz küçüğün gelmemesidir. Tespit edilen
refakatsiz küçükler ağırlıklı olarak silahlı çatışma, güvensizlik ve açlık olan bölgelerden
gelmektedirler.
İstatistiklerin gösterdiği bir diğer husus, refakatsiz küçüklerin ağırlıklı çoğunluğunun
erkek çocuklar oluğudur. Bu durum diğer bir çok ülkedeki istatistiklerle de uyumludur.
2. HANGİ KONULARDA DAHA ÇOK İSTATİSTİĞE
İHTİYACIMIZ VAR?
Hali hazırdaki sistemde bu veriler kurumlar tarafından ayrı ayrı tutulmakta, ortak bir
veri tabanı bulunmamaktadır. Bu nedenle kurumlararası istatistikler tam olarak birbirini
tamamlar ya da karşılaştırılabilir değildir. Var olan veriler arasında bazı bilgiler kayıt
edilmemektedir. Konuyla ilgili tutulması faydalı olabilecek bazı istatistikler şunlardır:
• Gelen göçmenlerin yaşları ve cinsiyetleri, çocuk göçmen nüfusun bilinmesi
açısından gereklidir.
• İnsan ticareti mağdurların uyruk, cinsiyet ve yaşa göre dağılımı (EGM
bünyesinde bunlar ayrı ayrı tutulmaktadır. Bu durumda eldeki verilerle
çocukların cinsiyeti ve nerelerden gelen çocukların ITM olduğunu
anlaşılamamaktadır.)
• Göçmen çocuklara dair sağlık verisi.
3. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN GELİŞ NEDENLERİ
Göçmen çocukları, hem yer değiştirme süreçleri içinde hem de göçmenlik hikâyeleri
içinde birbirinden ayrıştıran en önemli faktörlerden birisi refâkatli olup olmama
durumlarıdır.
Refakatli çocuklar genelde aile ya da yakınlarının göç nedenleri ve tercihleri doğrultunda
sürüklenmişlerdir. Öte yandan refakatsiz küçüklerin göçü, kimi zaman çevreden bir
yardım olsa da kendi iradeleri ve kendi becerileri çerçevesinde olmaktadır.
Literatür (Robinson ve Segrott, 2002) mültecilerin göçünün ilk aşamasında çekici
faktörlerden ziyade itici faktörlerin etkili olduğunu vurgulamaktadır. İtici faktörler,
ekonomik, çevresel faktörler, politik, savaş ve etnik ya da dini çatışma ortamı gibi
unsurlardan oluşur. Ancak bu genel durumun yanında çocuk göçü özelinde alan
araştırmaları (Ayotte, 2000) geliş nedenleri arasında ailelerin gönderdiği çocukların da
varlığını işaret etmektedir.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
46
3.1. Politik baskı, etnik dini çatışma ve savaş
Türkiye özelinde baktığımızda çocuk göçmenlerin geliş nedeni açısından politik baskı,
etnik- dini çatışma ve savaş en sık karşılaşılan nedendir.
Türkiye’nin geçmişte vaka bazında uyguladığı iskânlı kabul siyasalarıyla karşılanan toplu
göçler içinde ailesiyle gelen çocuk göçmenler de gene politik baskı, etnik ve dini çatışma
ve savaş nedeniyle göç etmişlerdir; Bulgarlar ve Çeçenler, bu gruba örnektir.
Son yıllarda yoğunluğu artarak devam eden mülteciler içinde aileleriyle birlikte bir
çok çocuk göç etmektedir. Sığınmacı ve sığınma talebindeki ailelerin çocukları da yine
politik baskı, çatışma ve savaş nedeniyle aileleriyle göç etmektedirler.
Bu araştırmada görüşülen refakatsiz göçmen çocukların tamamına yakının bulundukları
yerden ayrılma fikirlerinin oluşumunda politik baskı ve politik baskının şiddetinin itici
gücü etkili olmuştur. Bu bulgu, refakatsiz küçüklerin ülkelerini terk etmelerinde politik
baskı ve şiddetin ilk itici güç olduğunu ortaya koyan diğer saha çalışmalarıyla da (Kohli,
2007) uyumludur. Bu durumda, politik baskı ve şiddetin refakatsiz çocuk göçünün
temel nedeni olduğunu saptayabiliriz. Politik baskı ve şiddet, etnik bastırma, etnik
çatışma, savaş gibi olguları içermektedir.
3.2. Ekonomik faktörler
Türkiye’nin gelişen ekonomisi içinde son yıllarda çalışmak ve para kazanmak amacıyla
birçok kişi göç etmektedir. Türkiye’nin uyguladığı yumuşak vize politikası da birçok
kişinin günlük turist vizesiyle girip, ekonomik faaliyetlerde bulunabildiği bir ortam
yaratmıştır15. Ekonomik nedenlerle hareket eden göçmenler sürekli gelip giderek döngüsel
göç grupları oluşturmuştur. Farklı göçmen gruplarla yapılan birçok alan araştırmasında,
tekstil sektöründe (Dedeoğlu ve Gökmen, 2011), ev hizmetlerinde (Kaşka, 2006) ve
mevsimlik işlerde (Pelek, 2010) defaatle gelip çalışan göçmen işçilerle karşılaşılmıştır.
Çalışmalar, farklı sektörlerde farklı etnik grupların olduğunu göstermektedir. Ekonomik
nedenlerle gelen göçmenler, işgücü pazarına etnik ağlar ve işverenin etnik tercihlerinin
birleşmesi üzerinden eklemlenmektedir. Bu durumda, hem işin niteliği hem de o
sektörde tercih edilen ve sektöre erişim ağı olan göçmen grupların kültürel yapısı, bu göç
içinde çocukların bulunup bulunmaması çocuk göçmen işçiliğinin olup olmamasında
belirleyicidir.
3.3. Çevresel faktörler
Çevre felaketleri küresel ölçekte göç dalgaları tetiklemektedir. Ancak bu araştırmada
özellikle çevre felaketi nedeniyle gelen çocuk göçmene rastlanmamıştır.
15 Örneğin, 2006 yılı alan araştırmasında Kuzey Doğu Anadolu’da komşu ülkelerden ‘kapı vizesiyle’ gelen
birçok insanın inşaat işçiliğinden küçük çaplı ticarete kadar değişik ekonomik faaliyetlerde bulunduğu
tespit edilmiştir; bkz. Atauz et al. (2006).
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
47
3.4. Eğitim amaçlı göç
Eğitim amaçlı göçü, öğrenci göçü olarak da niteleyebiliriz. Eğitim amaçlı göç diğer
nedenlere göre daha küçük bir grubun motivasyon faktörü olsa da eskiden beri var
olan bir faktördür. Komşu ülkelerden eğitim amaçlı çocuk ve genç göçü, araştırmaya
katılanların yaşam öykülerinde tespit edilmiş, eski göç deneyimi bugünkü göçmenlik
halini de etkileyen bir unsur olarak belirmiştir.
“O zamanlar bizim Doğu Türkistan Vakfı diye bir vakfımız vardı. Başka bir
kurum yoktu. Rahmetli liderimiz İsmail Tekin bu vakıftaydı. Biz direkt oraya
geldik. Onlar bayağı uğraş verdiler bizi okula yerleştirmek için. Ama sonradan
bize burada okumamızın imkansız olduğunu söylediler. Dediler ki, “sizi
Kur’an Kursu’na yerleştirelim. Kur’an Kursu’nda okursunuz”. Bizi Bostancı
Camii Kur’an Kursu’na götürdüler. 6 ay orada kalmış olduk. Ondan sonra
Fatih Camii’ne getirdiler. Bizim amacımız Kur’an Kursunda okumak değildi.
Ailemizden Kur’anı öğrenip gelmiştik. Bizim amacımız devlet okulunda okuyup
adam olmaktı. O zamanlar olmadı. 10 ay sonra Mısır’a gitmek zorunda kaldık.
Mısır’a gittik bizi kabul ettiler. Bursumuzu verdiler” (P24:2).
Genelde erkek çocuklara özel bir göç profili olarak eğitim amaçlı göç de yaşam
deneyimleri içinde tespit edilmiştir. Eğitim olanaklarının faydalanmak için Türkiye’ye
gelen göçmen çocuklar 1980’li yıllarda okuma şansı bulamayınca başka komşu ülkelere
gitmişlerdir.
“Çocuk göçmenler daha çok aileleriyle geliyorlar. Özel bir durum Somalililer
için söz konusu. Somali’yi Türkiye resmi heyetleri ziyaretlerinden sonra Somalili
çocuklardan Türkiye’de eğitime devam etmek isteyenler ailelerinin izniyle
Türkiye’ye geldiler yatılı okumak üzere. Kastamonu’da liseye giden Somalililer
var. MEB’e ait yatılı okullarda kalıyorlar” (P51:5).
Bugün ise durum daha farklıdır. Devletin özel programlar dâhilinde davet edip kabul
ettiği ve okuma fırsatı verdiği yabancı çocuklar vardır. Örneğin bugün bir grup Somalili
çocuk, devlet programı dâhilinde gelmiş ve Ankara’daki okullarda okutulmaktadır.
Çocuk göçmenler içinde refakatsiz ve düzenli göç dâhilinde olan tek grup bunlardır.
Sekil 4. Devlet Okullarında Okuyan Yabancı Uyruklu Çocuklar 2011-2012
8,000
7,000
6,000
5,000
4,000
3,000
2,000
1,000
0
7,019
5,802
Kız
Erkek
(Veriler Milli Eğitim Bakanlığı’ndan elde edilmiştir.)
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
48
Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2011-2012 eğitim yılında devlet okullarında
okuyan yabancı uyruklu öğrenci sayısı toplam 12821’dir. Yukarıdaki tabloda da
görüldüğü gibi yabancı uyruklu çocukların eğitime katılımında erkekler daha şanslıdır.
Burada belirtmek gerekir ki söz konusu bakanlık verileri düzenli ve düzensiz göçmenleri,
Türkiye’de ikamet eden diplomat ailelerin çocuklarını yani tüm yabancı uyruklu
çocukları göstermektedir.
4. NEDEN TÜRKİYE?
Yapılan mülakatlarda, aileleriyle birlikte gelen çocuklar ne göç edilmesinde ne de göç
edilen yerin tayininde bir irade göstermişlerdir. Bazı STK uzmanları aileleriyle göç
eden çocukları, sürüklenen çocuklar olarak tanımlamaktadırlar. Kısaca, aile göçlerinde
çocuklar karar mekanizmasında yer almamaktadırlar.
Oysa refakatsiz çocuklar açısından durum daha farklıdır. Araştırmaya katılan refakatsiz
çocukların anlatıları göstermektedir ki, varış noktasının tayininde üç faktör önemlidir:
1. Göçmen ağları ve sosyal çevrenin kesişimi: Geniş aile ve ailenin çevresi içinde çocuğun
göçüne yardım eden kişilerin, çocuğu bağlantılandırabildiği göç ağları, ve bu ağların
uzandığı yerler potansiyel varış noktalarını belirler. Bu nedenle daha önceki göçler,
başka ülkelerde yaşayan göçmen topluluklarının varlığı da önemlidir.
2. Ekonomik güç: Ailenin ve çocuğun sahip olduğu ekonomik güç nereye kadar
gidebileceğini belirlemektedir.
3. Kaçakçıların profesyonelliği: Refakatiz göçmen çocukların ağırlıklı çoğunluğu göçmen
kaçakçılığı ile gelmektedir, bu şebekelerin, ağlarını nerelere kadar uzatabildiği,
taşımacılık işlerini ne ölçüde yapabildiği, göçmenleri sağ olarak getirip getiremediği
de belirleyicidir.
Yukarıdaki göçün menzilini tayin eden unsurlar göstermektedir ki göç literatüründeki
klasik itici - çekici faktörler teorisinin yanında, ulus-aşırı göçmen ağları yaklaşımı da
(Faist, 2000) varılan yerin tayininde belirleyicidir. Bu durum, neden dünya genelinde
mültecilerin en çekici yere baştan gitmeyip transit göçlerle ilerlediği konusunda bize
ipucu verir.
Dünyadaki mültecilerin çoğunun öncecilikle yakın merkezlere göç etmeleri (bkz.
BMMYK, 2011), sosyal sermaye boyutunun, yakın yerlerle ilişki ağlarının daha sık
olması ve ekonomik gücün kısıtlılığının doğal bir sonucudur.
Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki göç-ağı bir kez oluştuktan sonra (bilgi, kültür,
insan) taşıyıcı niteliği hep devam etmektedir (Faist, 2000). Türkiye’ye gelen göçlerin de
böyle birer ağ olma potansiyeli göz önünde tutulduğunda, genel göç konjonktürü için
basit bir projeksiyon yapmak mümkündür:
• Göçmen akınları var olan rotalar üzerinden devam etme eğilimi taşır.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
49
•Öyleyse,
o Kabul edilen kitlesel göçlerden sonra aynı yerden başka göç grupları da gelebilir
-var olan göçmen topluluklar bir ülkeye bilgi, kültür ve insan çeken faktörlerdir-.
o Refakatsiz küçük ve mülteci gelişleri yüksek ihtimalle var olan rotalar üzerinden
devam etme eğilimindedir.
• Var olan rotalarda duraklar vardır, buralar ağların kırılma ve eklemlenme yerleri
gibi düşünülebilir; o zaman Türkiye gibi bekleme alanlarına gelişler sürecektir.
• Mülteci kotaları özellikle Ortadoğu ve Müslüman ülkeler açısından kısıtlıdır,
yakın siyasal konjonktürde bu kısıtın kalkmasına yönelik bir sinyal yoktur.
• Türkiye açısından sonuç: Cenevre Sözleşmesindeki çekince uyarınca mülteci
statüsü verilmeyen ülkelerden gelişler ve buradaki yığılma artarak devam edecektir.
Bu artarak devam etmenin iki unsuru vardır: Geliş devamı ve gelenlerin bekleme
sürelerinin bir belirsizliğe doğru uzaması.
Türkiye, geçmek için mi kalmak için mi?
Literatürde, göçmen çocukların niyetleri, neden göç ettiklerinden çok nereye göç
ettikleri açısından araştırılmıştır, bu da şuanda bu tartışmaya hakim olan güvenlik
odağının bir sonucudur. Refakatiz küçüklerin nereye ve nereden göç ettiği konusunda,
Türkiye açsından kritik saptamalar söz konusudur. BMMYK (Mougne, 2010) ve AB
kuruluşlarını konuyla ilgili raporlarında (Frontex 2010), AB’ye iltica talebiyle gelen
refakatiz küçüklerin çoğunun, özellikle de Afganların, Türkiye’den geçerek geldiği
belirtilmektedir.
Frontex (2010) raporu da özellikle Afgan ve Irak ve İran’dan gelen refakatsiz küçükler
için Türkiye’nin bir geçiş rotası olduğu belirtmektedir. Belirtmek gerekir ki, her iki
çalışmada göç rotalarının tespiti ve güvenlik perspektifi odağındadır.
Belirtmek gerekir ki BMMYK raporunda (Mougne, 2010) Türkiye’den geçerek AB’ye
ulaşan refakatiz küçüklerin tamamı göçmen kaçakçılığı ile Türkiye’den transit olarak
geçmiştir. Türkiye’de sosyal servis aldıktan sonra AB’de irtica talebinde bulunan bir
vakadan bahsedilmemektedir. Ancak rapordaki bir önemli vurgu şudur: Özellikle Afgan
küçükler göçe devam edeceklerdir; kendilerine Batı’ya iltica imkanı tanınmayacağı
raporda açıkça belirtilmekte ve Türkiye gibi transit ülkelerin bunları kabul etmesinin
bir çözüm yolu olabileceği ima edilmektedir.
Ancak, mesele sadece bir sınır güvenliği meselesi değildir. Çocukların nereye göç ettikleri,
hem yukarıda belirtildiği eldeki imkânlarıyla hem de ne amaçla göç ettikleriyle ilgilidir.
Bu araştırmaya katılan bütün refakatsiz küçüklerin, özellikle Afganistan’dan ve Afrika
ülkelerinden gelenlerin ifadeleri açıkça göstermektedir ki, çocuklar açısından sorun
belirli bir yerden, örneğin Türkiye’den, geçmek ya da belirli bir yerde kalmak değil,
sorun insanca bir yaşama ulaşmaktır. Refakatiz küçükler, insanca yaşama olanağını
nerede bulabileceklerine inanıyorlarsa oraya gitmek istiyorlar. Zor koşullarda geliyorlar
ve arzuları, sakin bir yaşam, iyi bir gelecek ve iş bulabilmek.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
50
5. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN PSİKO-SOSYAL
PROFİLLERİ
Göç en uygun koşullarda bile çocuklar açısından ‘ev’ ya da ‘yurt’ olarak benimsenen
fiziksel ve sosyal çevrenin değişimi, tanınmayanı tanıma, bilinmeyeni öğrenip alışma
süreci ve aynı zamanda aşılmış olanı da kaybetme sürecidir. Ancak önemli olan yeni yerin
getirdiklerinin göç yolunun götürdüklerinden çok olması, göçmen olarak çocukların
çocuk hakları standartlarının altında bir yaşama mahkûm edilmemeleridir.
Farklı yaştaki çocuklar mekânsal ve sosyal çevrenin değişimine karşı farklı şekillerde tepki
verirler. Ancak bir de göç sürecinin, birçok düzensiz göçte olduğu gibi, ağır ekonomik
koşullar ve yoksunluklar içinde yaşandığını, kimi zaman göç nedeninin travmatik bir
olay olduğunu düşünürsek, göçün çocukları gelişimlerin her boyutunda (duygusal,
ruhsal, fiziksel, sosyal ve bilişsel (Derezotes, 2000)) etkilediğini fark edebiliriz.
Önceki bölümde de belirttiğimiz gibi çocukların gelişim hakları Çocuk Hakları
Sözleşmesiyle güvence altına alınmıştır. O zaman açıktır ki, çocuğun gelişme hakkı
onun beş boyutta da gelişmesi ve sağlıklı bir birey olarak yetişmesi demektir. Yine sağlık
derken, sadece fiziksel sağlığı değil, sözleşmenin ruhu gereği, sağlık kavramını geniş
anlamda düşünmek gerekir, yani bio-psiko-sosyal sağlık olarak.
Göçmen çocukların bio-psiko-sosyal sağlığını üç faktör etkilemektedir:
• Göç öncesi travmatik yaşantılar
• Göç sırasında ortam ve imkânlar
• Yeni yere uyum
5.1. Yaş gruplarına göre ortak sorunlar
Göçmen çocukların bio-psiko-sosyal sağlık açısından desteklenmeleri onların gelişim
hakkının sağlanması açısından gereklidir. Gelişim psikolojisi göstermektedir ki
(Gardiner ve Gander, 2001), 5 yaşına kadar olan çocuklarda benlik duygusu gelişir, bu
dönem dil öğrenme açısından önemlidir, algısal düzeyde çocuk parça-bütün ilişkisini
ve soyut kavramları anlayamaz. Göç gibi stresli ya da travmalı olaylar karşısında bu
dönem çocuğunun ailesiyle birlikte olmaya, şefkate ve güven duygusuna ihtiyacı
hayatidir. Bu araştırmada 0-5 yaş grubu için çocuklarla ilgilenme ve ana-çocuk
sağlığı açısından en belirleyici olan faktörün ebeveynlerin eğitim düzeyi olduğu
gözlemlenmiştir. Örneğin, Suriyeli Doktor bir babanın 0-2 yaş arasındaki çocuğunun
ihtiyaçları karşılanabilmektedir. Ancak, eğitim seviyesi daha düşük olan ailelerde, bu yaş
grubundaki çocuklar için huzursuzluk uykusuzluk genel bir şikayet olarak belirtilirken,
beslenme yetersizliği düzensizliği ve annenin sağlık kuruluşlarına ulaşamadığı da tespit
edilmiştir. Göç gibi mekanın ve alışkanlığın değişmesini getiren süreçlerde çocuklara
şefkat göstererek güven duygusunun verilmesi ve ailesiyle birlikte olması desteklenmeli,
ana çocuk sağlığı konusunda göçmen topluluklarına bilgi ve destek sunulmalıdır. Bu
yaş grubundaki çocukların sosyalleşmeye ve arkadaş edinmeye de ihtiyaçları vardır.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
51
Kreş imkânı hem sağlığın izlenebilmesi, hem anneye ulaşım hem de sosyalleşmeye fırsat
açısından çok faydalı olabilir, ancak göç ve göç öncesi travmatik olaylar neticesinde
güven duyuları zedelenebilen çocuklar ve ebeveynlerinden ayrılmak islemeyebilirler
(Erden ve Gürdil, 2009).
6- 10 yaş arası, çocuklar için eğitime katılma ve rol model geliştirme dönemidir;
okul öğretmenlerinin varlığı ve buradaki ilişki çocuğun gelişimi açısından önemlidir
(Gardiner ve Gander, 2001). Ancak yapılan tüm göçmen çocuk ve aile görüşmelerinde,
Bulgaristan göçmenleri dışındaki tüm gruplarda eğitime erişimde ciddi sorunlar olduğu
tespit edilmiştir.
Bu yaş dönemindeki çocukların hayatında arkadaşlar daha çok yer tutmaya başlar.
Görüşülen çocukların hepsinde arkadaşlarını sorduğumuz zaman bu çevrenin oldukça
kısıtlı olduğunu tespit ettik. Arkadaşlık işlikleri doğrudan okula katılma ya da kurumda
kalma ile ilgili. Eğitime katılamayan çocuklar yeni bir çevreyle de tanışamayıp, genelde
kendi kominiteleri içinde arkadaş bulmaktalar, ancak bu arkadaş sayısı da genelde ikiyi
geçmemektedir. Bunun bir istisnası Yeldeğirmeni’nde kalan refakatsiz küçüklerdir,
burada çocuklar sürekli beraber yaşadıkları için birbirleriyle arkadaşlık geliştirme şansı
bulmaktadırlar. Ancak bu arkadaşlıklar genelde kendi etnik grupları içinde gelişmektedir.
Yedi yaşından itibaren çocuklar çok enerjik ve hareketlidir. Bu enerjinin nasıl kanalize
edildiği gelişimi doğrudan etkiler. Dolayısıyla spor aktiviteleri gereklidir. Öte yandan,
7 yaşla birlikte çocuklar karşılarındakinin duygusal durumuna karşı daha hassas olurlar
(Gardiner ve Gander, 2001), dışardan gelebilecek tehlikeler ve travmatik bilgiler
çocukların zihinlerini daha fazla meşgul edebilir. Bu yaş dönemindeki çocuklarda travma
farklı etkiler ortaya çıkarır: Saldırgan davranışlara, ya da çok kontrollü davranmaya,
ebeveynlerin yüküne ortak olmaya, aşırı olgun davranmaya eğilimler görülebilir. Bu
araştırmada, bu yaş grubundaki çocuklarda her iki uca yakın (şiddete eğilim ve aşırı
olgun davranma) örnekler tespit edilmiştir; ancak ağırlıklı olarak aşırı olgun davranma
hali gözlemlenmiştir. Şiddete eğilim, sadece aileleri yakın zamanda savaş bölgesinden
gelmiş, topluluk içinde hala savaşın canlı bir söylem olduğu gruplardaki iki çocukta
gözlemlenmiştir. Aşırı olgunlaşma ise, görüşülen mülteci ailelerin çocuklarının
tamamına yakınında gözlemlenmiştir. Çocuklar süreç içinde ebeveynlerine destek olma,
onların sırıtandan yük alma sorumluluğunu sürekli hissetmekte, kimi zaman resmi
görüşmelerde ailelerine çevirmenlik yaparak yaşlarının çok üzerindeki bir hikâye ile aşırı
özdeşleşmektedirler.
12-18 yaş arasındaki dönemde ise, ergenlik çağının getirdiği isyan duygusu, otorite
ve sınırların aşılması duygusu belirleyicidir, okul başarısının düşme riski vardır. Öte
yandan ergenler yetişkinliğin eşiğindedirler, kendi sorumluluklarını alma, kendi
kimliklerini oluşturma dönemindendirler (Onur, 1995). Araştırmada bu dönemdeki
çocuklarda eğitime katılamama, kaçak çalışma, belirsizlikle başa çıkmakta zorlanma en
yaygın sıkıntılar olarak gözlemlenmiştir.
Duruma genel olarak baktığımızda, her yaş çocuğu göçe farklı tepki vermektedir. Ancak
özellikle mülteci ve sığınmacı ailelerin çocukları ve refakatsiz küçüklerde göç öncesi
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
52
sürecin olumsuz etkileri, yani travmatik yaşantı ve travma sorunları daha belirleyicidir.
Çalışmalar bu grubun diğer göçmen çocuklara göre psikolojik risklerle daha açık
olduğunu göstermektedir (Thomas ve Lou, 2012).
5.2. Yas ve göçmen çocuklar
Şiddete maruz kalma, ya da tanıklık etme, yerinden edilme, ya da savaşa maruz kalma gibi
birbirinden farklı travmaların ayırıcı özellikleri olmasına karşın, çocukların travmatik
olaylara verdikleri ilk tepkiler büyük ölçüde benzerlikler gösterir. Bu tür durumlar da
yaşanan kayıplar sonrasında, kayıp duygusu ve yas tabloya hakimdir (Macksoud et al.
1993). ‘Yas genellikle acı ve üzüntü verici bir yaşantı olarak görülmekle birlikte, yasın
neden olduğu etkiler insanın duygu ve düşünce dünyasıyla sınırlı kalmamakta, kişinin
bedensel ve sosyal işlevlerini de etkimektedir’ (Özpolat-Olgun ve Yüksel, 2001:41).
Psikolojik desteğin önemi ve gereği büyüme sürecindeki çocukların içinde bulundukları
yasla başederek ruhsal büyümelerini tamamlamaları açısından gereklidir. Bu durum
aynı zamanda gelişim hakkının da bir gereğidir. Bir çok klinik psikoloji uzmanının
çalışmaları (Parkes ve Weiss, 1983; Schucter ve Zisook, 1993; Yalom ve Liebermann,
1991) sadece çocuklar için değil büyükler için de yası başlatan kaybın ya da travmanın
yok edici, korkunç, sarsıcı bir kayıp deneyimi olduğunu, ancak bu deneyime ilişkin
duyguların doğru biçimde işlenmesi halinde, kişinin hikâyesini tekrar tekrar kurarak,
kendini de tekrar kurduğunu belirtmekte ve bu tür psikolojik desteklerin yaslı bireyin
ruhsal açıdan büyümesinde ve olgunlaşmasında çok etkili ve önemli olduğunu ortaya
koymaktadır.
Yaslı bireye/çocuğa sunulmayan psikolojik destek, yasın makul bir süre içinde
bitirilememesine, kronikleşmesine ve depresyona yol açmasına neden olmakta, ileriki
yıllarda ise bedensel ve ruhsal hastalık riskini arttırmaktadır (Özpolat-Olgun ve Yüksel,
2001).
Bu araştırmaya katılan yedi refakatsiz göçmen çocuğun hikâyelerinde görülen ise sadece
yas değil travmatik yastır. Yas sevilen ve bağlanılan bir kişinin kaybıyla başlayan bir kayıp
deneyimidir. Ancak kaybın nasıl yaşandığı da yas sürecini etkilemektedir. Görüşmeler
göstermiştir ki refakatiz çocukların önemli bir bölümü özellikle Afganistan ve Kongo
savaş koşullarından gelen çocuklar, sevilen yakının şiddete uğrayarak öldüğünü görmek,
şahsen şiddete maruz kalma ya da tanık olma, şiddet ortamında yakınlarını kaybetme
gibi travmatik olaylarla yas süreci başlamış çocuklardır.
Yasın travmatik bir olayla başlaması, literatürde travmatik yas olarak kavramsallaştırılır
ve ayrı bir durum olarak tarif edilmektedir (Van der Hart et al, 1990). Travma yas
sürecini çok daha zor ve çetrefilli bir hale getirmekte, yetişkinlik hayatında ortaya
çıkabilecek riskleri arttırmaktadır. Psikolojik olarak destek alamayan travmalı yas
sürecindeki çocukların beş boyutta da gelişimi risk altına girmekte ve gelişimsel hakları
engellenmektedir. Refakatsiz çocuklara ve travmatik nedenlerle göç etmiş ailelerin
çocuklarına psikolojik destek sağlanması gerekmektedir.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
53
5.3. Belirsizlikle birlikte yaşamak
Görüldüğü üzere, göçmen çocuklar geldikleri ülkeye psikolojik açıdan yüklü bir
bavulla gelmektedirler. Ancak varış noktalarında kimi zaman bu bavul daha da ağır
hale gelebilmektedir. Özellikle refakatsiz çocukların psiko-sosyal portelerinde önemli
bir diğer etmen varış yerindeki durumun belirsizliğidir. Aileleriyle birlikte olan/olmayan
mülteci çocuklar için aynı durum geçerlidir. Refakatsiz olarak ya da aileleri dahilinde
iltica talebinde olan çocuklar öncelikle dosyalarının incelenmesini ve sonuçlanmasını
beklemektedirler. Dosyaların karara bağlanması çok uzun sürebilmektedir. Kimi
vakalarda birinci redden sonra istinaf süreci ve ikinci bir inceleme süreci de söz konusu
olmaktadır, böylece süreç yıllar sürmektedir. Bu bekleyiş başlı başına bir belirsizlik
dönemidir.
Ayrıca, Türkiye’nin 1951 sözleşmesindeki çekincesi dolayısıyla, Avrupa dışından
gelen mültecilerin üçüncü bir ülkeye yerleştirilmeleri gerekmektedir. Avrupa dışından
gelenlerin mültecilik başvuruları haklı bulunsa dahi bu kişilerin durumlarının kesin
olarak belirlenmesi, yerleştirilecek potansiyel üçüncü ülkelerdeki kontenjan kısıtları yada
Afganların durumunda olduğu gibi bir çok ülkede kontenjan olmaması gibi nedenlerle
bilinmez bir geleceğe ertelenmektedir.
Her iki bekleyiş dönemi de çocuklar açısından yıpratıcıdır. Görüşülen refakatsiz
küçüklerin çoğunun ifadeleri göstermektedir ki, çocuklar açısından bu belirsiz bekleyiş
içinde Türkiye, kaybedilen evin yerine alışılacak uyum sağlanacak yer gibi algılanmamakta
“gelip geçici bir yer”, “yolda bir durak” olarak algılanmaktadır. “Ne zaman biteceği belli
olmayan” bu “sıkıcı bekleyiş” özellikle bazı ergen çocuklarda haksızlığa uğramışlık
duygusu, BM sistemine karşı güvensizlik ve isyan duygusu uyandırmaktadır.
5.4. Çocukların anlatıları ve yaşantıyı anlamlandırmada sosyal bağların etkileri
Görüşmeler boyunca çocukların anlatıları geçmiş ve bugün arasında gitti geldi.
Travmatik kayıp hikayeleri olan çocuklardan 16 – 17 yaşındakiler konuşmaya daha
eğilimliydi. Refakatsiz çocuklar travmatik kayıp hikâyelerini, şiddet, ölüm ve çaresizliği
açıkça belirten kısa kesik cümlelerle anlattılar.
Ailesi ya da yakınıyla birlikte olan ve politik sebeplerle göç etmiş çocukların hikâyeleri
ise, üzerinde çok daha düşünülmüş kurgulardı. Onlar yaşantılarını, içinde bulundukları
topluma, oradaki politik mücadeleye, acıya, savaşmaya bağlayarak anlattılar. Bu
çocukların kayıp hikâyelerinde, politik mesaj anlattıkça giderek kuvvetleniyor, hikâyeler
umut mesajlarıyla nihayetleniyordu.
İki grup arasındaki farklılık, etrafındakilerle konuşabilen, bir sevgi ilişkisi kurabilen,
politik bilinci olan, bir gruba aidiyet hisseden çocukların yaşantılarıyla çok daha iyi baş
ettiğini ortaya koymaktadır. Politik görüşü ne olursa olsun, bu durum, geniş dünyayı bir
simgesel sistemle anlamlandırma, kendi durumunu o bağlamla ilişkilendirme, aidiyet
hissi ve umut arasında doğrudan bağlantılar olduğunun, bu bağlantıların psikolojik
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
54
olarak çocuğu durumuyla baş etmede güçlendirdiğinin bir göstergesidir.
Çocuklarla ilişkilenmede altını çizilmesi gerekli bir önemli husus da onların güçlü
olduklarıdır. Refakatiz küçükler, travmatik bir deneyim sonucunda ya da değil bir
şekilde kendi ülkelerinden çıkarak, yabancı bir ülkeye gelmiş ve orada tek başına var
olma mücadelesi veren küçükledir, her gün performe ettikleri güçlü bir ayakta kalış
ve devam etme hali söz konusudur. Bu nedenle söz konusu çocukların güçlü kişilikler
olduğunun da farkında olmalıyız. Ancak bu psikososyal desteğe ihtiyaç duymadıkları
anlamına gelmez, desteğin çocuklar açısından çok daha olumlu sonuçlar doğurabileceği
anlamına gelir.
5.5. Şiddet, göç ve çocukluk
Üzerinde durulması gereken bir diğer hassas nokta, özellikle şiddet ortamından gelen
çocukların, çocukluğun en temel yaşam pratiklerinden biri olan oyun içinde şiddeti
yeniden üretmeleri, böylece yetişkinliğe uzanan, karakterlerinin gelişimi sürecinde
şiddeti içselleştirmeleri, kanıksamaları tehlikesidir. Özellikle savaş ortamından
gelen çocukların yaşadıkları ve/veya tanık oldukları şiddeti, arlarında oynadıkları
savaş oyunlarında yeniden ürettiği görüşülen bazı çocukların tanıklığında ve video
çekimlerinde belgelenmiştir16.
Şiddet ortamında göç eden çocukların, refakatiz olmaları durumunda, aile ve sevdiklerini
kaybetme ya da uzak olmanın yas etkisinin yanı sıra, ebeveyn ve sevgi ilişkisinin
çocuk üzerindeki onarıcı ve olumlu etkileri de imkânsızlaşmaktadır. Aile ile göç etme
durumlarında özellikle mülteci ailelerinde çoğu zaman iltica süreci ile yaşanan statü
kaybı, aile içindeki dengeleri değiştirmekte (SGDD uzmanın gözlemi), ebeveynlerin
çocuğun yetiştirilmesindeki düzenleyici etkisi azalabilmektedir. Bu noktada, belirtmek
gerekir ki, genel olarak özellikle savaş ortamından gelen çocuklar için onların şiddetle
olan deneyimleriyle baş etmelerini sağlayacak, onları güçlendirecek bir pisko-sosyal
destek mekanizması geliştirilmelidir.
6. GÖÇMEN ÇOCUKLAR VE İNSAN TİCARETİ
Türkiye insan ticaretiyle 2002 yılından beri mücadele çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu amaçla sürekli hizmet veren 2 sığınma evi ve 1 adet de istasyon tipi sığınma evi
bulunmaktadır. Bu sığınma evleri genel olarak fuhuş sektöründe insan ticareti mağduru
olan yabancı göçmenlere hizmet sunmaktadırlar. ECPAT (n.d.) raporuna göre bu güne
kadar bir tane çocuk insan ticareti mağduru tespit edilmiş ve ilgili STK sığınma evine
yerleştirilmiştir. Bu vakaya ilişkin bilgi ECPAT (n.d.) raporunda da yayınlanmıştır: “M
16 yaşında, Türkiye’de garson olarak çalışacağı vaadiyle insan ticaretime maruz kalmış
bir kızdır. M, ayrılmadan önce kendi ülkesinden de fuhuş sektöründe cinsel sömürüye
16 Bkz. Youtube : Suriyeli çocukların savaş oyunları: https://www.youtube.com/watch?v=u31hlVeRvZ0&
feature=player_embedded
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
55
mazur kamıştır, çünkü zorlu sosyo-ekonomik koşullardan dolayı ayrılan ebeveynleri
ona bakamamıştır. Bir tanıdığı iş mülakatı için onu Türkiye’ye götürmeyi teklif etmiş,
ve İstanbul’da kendisi bir fuhuş pazarlayıcısına satmıştır. Daha sonra ikinci bir yere
satılmıştır. Dört ay süren cinsel sömürüden sonra, polis baskınında kurtarılmıştır. Bu
baskında insan tacirlerinin bir kısmı da yakalanmıştır. M, iki ay süreyle İstanbul’da ilgili
STK’da tıbbı ve psikolojik yardım almıştır. Annesiyle diyalog kurulmasının ardından
ülkesine dönmüştür”.
Resmi rakamlara göre, Türkiye’de 2007 yılından beri 18 yaş altı insan ticareti vakaları
tespit edilmiştir.
Tablo 6. 2007-2011 Yıllarında Tespit Edilen İnsan Ticareti Mağdurlarının Yaş Dağılımı
2007
2008
2009
2010
2011
Toplam
18 Yaş Altı
8
12
1
3
5
29
18-25 Yaş
95
49
47
19
27
237
26-35 Yaş
35
46
46
28
34
189
36 Yaş Üzeri
10
13
8
8
16
55
Toplam
148
120
102
58
82
510
(Kaynak: EGM - Ankara istatistikleri)
2004 yılından beri IOM’in desteklediği STK’lar insan ticareti mağdurlarına sığınmaevi
hizmeti sunmaktadır. IOM Ankara Misyonu istatistiklerine göre, 2004 -2012 yılları
arasında kurum tarafından toplam 34 insan ticareti mağduru çocuğa hizmet sunulmuştur.
Çocuklarda insan ticaretine maruz kalma olasılığı araştırılırken gözden kaçırılmaması
gereken ve araştırmaya ihtiyaç duyulan bir diğer önemli konu da çocuk gelin, küçük
yaşta zorla evlendirilme olgusudur. Dünyadaki çocuk işçiliği olgusunu yıllık bazda
inceleyen Amerikan Çocuk İşçiliği raporu, Türkiye’de çok kötü koşullarda çocuk
işçiliğinin yaygınlığını vurgularken, aynın zamanda Türkiye’yi insan ticaretinin çocuk
boyutunda hem bir transit hem de bir varış ülkesi olarak tanımlamaktadır.
Tespit ve insan ticareti mağdurlarına yardım sistemi arasındaki önemli bir boşluk,
bu çocukların bir kısmının SHCEK yurtlarına yönlendirilmiş olmalıdır. Ancak bu
çocukların durumuna ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Bunun yanı sıra insan ticaretine maruz kalan ve Türkiye’de ticareti mağduru olarak
tespit edilen çocuklar refakatsiz göçmen olarak SHCEK korumasına yönlendirilmektedir.
Ancak, bu çocuklara dair resmi bir rakam elde edilememiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün refakatiz çocuklara dair olan istatistikleri açıkça
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
56
göstermektedir ki, kuruma refakatsiz çocuk sıfatıyla yönlendirilen çocukların yarısı
herhangi bir SHCEK kurumuna yerleştirilememiştir (bkz. Aşağıdaki tablo).
Şekil 5. 2005-2012 Arasında Bazı İllerde Kaydedilen Refakatsiz Göçmenlerin ASPB Kurumlarına
Yerleştirilme Durumu
132
Yerleştirilen Toplam
Yerleştirilemeyen Toplam
170
(Emniyet Genel Müdürlüğü verilerinden derlenmiştir. Söz konusu İller: Adana, Afyonkarahisar,
Aksaray, Amasya, Ankara, Burdur, Eskişehir, Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmir, Karaman,
Kayseri, Kırşehir, Konya, Kütahya, Mersin, Muğla, Nevşehir, Niğde, Sakarya ve Tokat)
Bu noktada yeni sorular doğmaktadır, acaba SHCEK yönlendirmesinde, insan ticareti
mağduru çocuklara bir öncelik tanınmakta mıdır? Yerleştirilemeyen çocuklar nerelerde
beklemektedir? İnsan ticareti mağduru olup SHCEK yurtlarına yerleştirilen çocuklara
durumlarının getirdiği yıpranmışlık ve hak ihlallerini giderecek ayrıca bir hizmet, özel
psiko-sosyal destek ve sağlık yardımı sunulmakta mıdır? Bu soruların cevabı bu araştırma
kapsamında yapılan mülakatlar ve yazılı bilgi talepleri dahilinde elde edilememiştir ve
halen araştırmaya açık bir önemli nokta olarak karşımızda durmaktadır.
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
57
7. GÖÇMEN ÇOCUKLARIN KARŞI KARŞIYA
OLDUKLARI RİSKLER VE TEMEL İHTİYAÇLARI
Bu Araştırmaya katılan tüm göçmen çocuk ve ailelerinin yaşam öyküleri göstermektedir
ki göç sürecinin çeşitli aşamalarında çocuklar farklı risklerle karşı karşıya kalmaktadır.
Göç öncesi süreç
• Şiddet, silahlı çatışma, yoğun toplumsal baskı
• Yoğun ekonomik sıkıntılar
• Yaşam hakkının tehlikeye girmesi
• Temel ihtiyaçlara erişim
• Kötü beslenme
Yolculuk sırasında karşılan riskler
• İnsan ticaretine maruz kalma
• Çocuk işçiliği ve en kötü koşullarda çocuk işçiliğine maruz kalma
• Kötü beslenme
• Hijyenik olmayan halk sağlığına aykırı koşullarda barınma
• Eğitimin sekteye uğraması
• İhtiyaç anında tıbbı yardım alamama
• Ebeveyn kaybı, yalnız kalma
• Cinsel taciz, istismar, şiddet
Geçiş bölgelerinde ve varış noktasında karşılaşılan riskler
• Kötü beslenme
• Hijyenik olmayan halk sağlığına aykırı koşullarda barınma
• Eğitimin sekteye uğraması
• İhtiyaç anında tıbbı yardım alamama
• Geçiş bölgesinde psikolojik sorunlar
• Dil bilmeme
• Sosyal ve kültürel uyumsuzluk
• Sorunları çözmek için gerekli mercilere ulaşamama (bilgi eksikliği ve dil sorunundan
dolayı)
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
58
• Yasal statüdeki belirsizlikler ve sosyal yardımlardan faydalanamama
• Dil ve yasal statü sorunları gibi nedenlerle kendi görüş ve düşüncelerini
açıklayamama
• Çocuk işçiliği
• Yoksulluk ve kötü beslenme
• Post -travmatik stres bozuklukları
• İnsan ticaretine maruz kalma
Göçmen Çocukların Türkiye’de Geçirdikleri Zaman Zarfındaki İhtiyaçları
- Psiko-sosyal destek
- Hukuki destek : ülkedeki hakları konusunda bilgilendirme, (özellikle refakatsizler
ve sığınma talebindeki ailelerin çocukları için yasal süreçleri hakkında bilgilendirme
ve danışmanlık)
- Güvenli bir yerde barınma
- Asgari beslenme: Araştırmaya katılan göçmen anneler yiyecek sıkıntısını açıkça
dile getirmişlerdir. Ayrıca görüşülen bazı çocukların fiziki görünüşü yaşlarından
çok daha küçük gözükmektedir. Kötü beslenme göçmen çocuklar açısında belirgin
bir sorundur.
- Dil öğrenimi desteği
- Eğitime erişim
- Sağlık hizmetlerine erişim: Hem hastalıklara müdahale ve ilaç temini, hem de
koruyucu önleyici sağlık hizmetlerine erişim
- Çalışmanın düzenlenmesi: kaçak çalışmanın ve en kötü koşullardaki çocuk
işçiliğinin önlenmesi, mesleki eğitimlere katıma olanağı
Bölüm 6: Göçmen Çocukların Profili
59
7
BÖLÜM 7:
SONUÇ
SİSTEMDEKİ BOŞLUKLAR,
UYGULAMADAKİ EKSİKLİKLER
VE GÖÇMEN ÇOCUKLARLA
ÇALIŞAN KAMU VE SİVİL
TOPLUM KURUMLARININ
İHTİYAÇLARI
Kayıt aşamasıyla ilgili sorunlar
Hali hazırdaki sistemde, yabancılar polisine kayıt olunması ve bu kayıtın niteliği çok
önemlidir; bu kayıt çocuğun statüsünü ve elde edebileceklerini doğrudan etkilemektedir;
bu nedenle kayıt aşaması kritiktir.
• Düzenli ya da düzensiz aile göçlerinde bilgiler aile reisi üzerinden tutulmaktadır.
Var olan istatistiki kayıtlarda hangi durumda kaç tane çocuk bulunduğu, bunların
hangi illerde kayıtlı olduğu görülememektedir. Bu durum başlı başına göçmen
çocukların haklarına erişimine yönelik servis geliştirmek açısından planlamayı zora
koşmaktadır.
• Tek başına kayıt olanlar sadece refakatsiz çocuklardır. Ancak bu çocuklar açısından
da sisteme erişim zordur. Süreçlerde çocuklara eşlik eden uzmanların da belirttiği
gibi, hali hazırdaki yaş tespiti, refakatsiz çocuk dosyası açılması, kurumlara geliş
ve iltica başvurusundaki sistem çocuklar açısından acılı hikayelerini otoriteye karşı
ve onaylanmama endişesi içinde defaatle anlatmayı gerektiren, dolayısıyla ikincil
travmaları tetikleyici, deprese edici bir uygulamadır.
Kayıt aşamasıyla ilgili sorunlar
Uygulamada ilk görüşme polis tarafından yapılmaktadır. Yaş tespitinde sorun olması
halinde, kemik testi ve bir mülakat daha yapılmaktadır. Bu ikinci mülakatta psikolog,
sosyal hizmet uzmanı bulundurulmaktadır. Kemik testinin farklı kökenlerden gelen
çocuklar açısından yanıltıcı olabileceği uluslararası literatürde oldukça sık dikkat
çekilen bir husustur. Bu nedenle daha ilk görüşmede psikolog ya da sosyoloğun olması
gerekmektedir. Yaş tespitinde karar aşamasında ise, yalnız test ve uzman görüşünün
değil, çocuğun hikayesinin de değerlendirmeye alınması düşünülmelidir.
Yaş tespiti süreci boyunca çocuklar genelde emniyete ait binaların uygun yerlerinde
kalmaktadırlar. Araştırmadaki örneklerde karakolda gecelediklerini belirten çocuklar,
tanımadıkları ve dillerini bilmedikleri yetişkinlerle kalmaktan korktuklarını da dile
getirmişlerdir. Bu bekleme sürecinde çocuklara daha ‘çocuk dostu’ bir barınma imkanı
sunulabilir.
Alıkonma süreleri
“Yunanistan’a gitmek istiyorduk, oraya giderken Edirne’de yakaladı bizi polis.
Sonra polis bizi Kırklareli’ne yolladı zindana. Dört ay zindanda kaldım ben,
bir de yabancılar vardı. Orada kaldım, ondan sonra şey, beni bıraktılar, şey
Türkiye’de kalma izni verdiler ben de kaldım” (P11:3).
Durum ya da yaş tespiti sırasında karakolda alıkonma durumu söz konusu olmaktadır.
Örneğin, refakatiz gelen 14 yaşında bir çocuk, alıkonduğunda, yetişkin erkeklerle beraber
kaldığını, tanımadığı, dillerini bilmediği iri-yarı bu yetişkinlerden çok koktuğunu ifade
etmiştir. Alıkonma süresi konusunda yasal düzenlemelerde bir sınır bulunmamaktadır.
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil
Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
63
Yine düzenlemelerde çocukların alıkonma koşulları açısından çocuk dostu kurallar
ya da koşullar belirlenmemiş durumdadır. Yapılan görüşmelerde alıkonma süreleri
hakkında emniyet uzmanları da kesin bir yorumda bulunmamıştır. Ancak, sivil toplum
kuruluşları alıkonma sürelerinin çok uzayabildiğini, bu durumun çocuklar üzerinde
ayrıca olumsuz etkileri olabileceğini ve başlı başına bir hak ihlali olabileceğini hassasiyetle
dile getirmektedirler (bkz, Göçmen ve Sığınmacıların Kapatılmasına Karşı Uluslararası
Koalisyon, Yöney, 2012).
Kurumlara yerleştirme
Her ne kadar genelgeler uyarınca refakatsiz çocukların ASPB kuruluşlarına yerleştirilmesi
öngörülmüş olsa da yerleştirilemeyen çocuklar vardır. EGM verilerine göre, 2005-2012
yılları arasında toplam 876 refakatsiz çocuk sığınma talebinde bulunmuştur. Ancak
ASPB, ve eski SHCEK verilerine göre, 2006-2011 (yılı dahil) içinde toplam 428
çocuk kurumlara yerleştirilmiştir. Yapılan görüşmelerde yetkililer ASPB kuruluşlarının
doluluğunu, kapasite sorunu yaşandığını bildirmişlerdir. Öte yandan SHCEK
genelgesinde 6-14 yaş arsındaki çocukların okula kaydı zorunludur; 14+ çocuklar için
ise aktif destek verilmesi öngörülmektedir. Refakatsiz küçüklerin ağırlıklı çoğunluğu
14+’dır, ancak eğitime katılamamaktadırlar. İstanbul’da ASPB kurumlarında kalan
çocukların okula kaydında zorluk yaşanmaktadır. Çocukların ücretsiz Türkçe dil
kurslarına gönderilmesi uygulaması tespit edilmemiş bir başka düzenlemedir.
İkincil travma riski
Konu üzerindeki çalışmalarda, ikincil travmanın, travmatik yaşantının bir otoriteye
karşı baskı altında anlatılmasıyla tetiklendiği (Duman ve Göka, 2001) belirtilmektedir.
İkincil travma özellikle refakatsiz çocuklar açısından bir risktir. Bu çocuklar tespit,
yerleştirme, sığınma başvurusu süreçlerinde ve mültecilik statüsünün belirlenmesi
prosedüründe hikayelerini otoritelerin değerlendirmesi için sık sık anlatmak durumunda
kalmaktadırlar. Bu çocuklara psikolojik destek verilmesi, mülakatlarının tercihen bir
psikolog ya da sosyal hizmet uzmanı tarafından yapılması riski azaltır.
Sosyal hizmet kuruluşlarında dil engeli
Kurumlarda çalışan personel, gelen refakatsiz çocukların dillerini bilmemektedir.
Çocuklar istek ve ihtiyaçlarını doğrudan kurum personeline anlatamamakta, kendilerini
doğrudan ifade edememektedirler. Diğer çocuklar arasında dillerini bilen yok ise,
çocuklar daha da izole ve daha zor bir durumda kalmaktalar.
Boş zaman aktivitelerinden faydalanmada cinsiyet eşitsizliği
Kurum bakımına alınan refakatsiz göçmen çocuklar arasında dışarı çıkma ve boş zaman
aktivitelerinden yararlanmada cinsiyet eşitsizliği tespit edilmiştir. Örneğin, düzenlenen
konaklamalı şehirdışı gezilerine oğlan çocuklar katılırken, yerleştirildikleri kuruluş
tarafından kızların bulundukları şehirden gezi münasebetiyle ayrılmalarına ve gece başka
şehirde kalmalarına izin verilmediği için, kızlar bu gezilere katılamamıştır.
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve
Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
64
Benzer bir biçimde geçen senelerde kızların haftasonu dışarı çıkmasına izin verilmesinin
de sorun olduğu, Pazar günü dışarı çıkmalarına izin alınmasının da ayrı bir süreç
gerektirmiş olduğu STK yetkililerince aktarılmıştır. Serbest dolaşma ve boş zaman
aktivitelerine katılım şansı açısından hali hazırdaki uygulamada cinsiyet eşitliği yoktur,
sağlanması gerekmektedir.
Kurumlardan çıkış
Genelge gereği 18 yaşını dolduran çocuklar, çıkışlarından bir ay önce haberdar edilmeli
ve bu çocukların çıkışı emniyetle koordineli yapılmalıdır. Araştırmaya katılan ‘exminor’lar genelde kurumun doluluğunun etkili olduğunu ve yeni gelenler oldukça
kemik testlerinin yapıldığını, kurumdan çıkışın test sonuçları üzerine meydana geldiğini
anlatmışlardır.
Kemik testiyle yurttan uzaklaştırılan çocukları zor bir adaptasyon süreci beklemektedir.
Kurum bakımında yiyecek ve kalacak yer sürekli bir şekilde kendilerine sağlanıyorken
kısa bir sürede yurdu terk etmeleri gerekmektedir. Bu durumda ayda 200 TL gibi bir
parayla çalışma izni olmadan, barınma, gıda, giyinme ve tıbbi masraflarını tek başlarına
karşılamaları gerekmektedir. Yönlendirildikleri uydu kent itibarıyla şehir değiştirmeleri
gerekmekte, tekrar hiç tanımadıkları bir ortama gitmek durumunda kalmaktadırlar.
Bu gençler arasında, yurt sonrası süreçte kalacak yer bulmayıp sokakta yatanlar ve
gıda alamayanlar olmuştur. Ayrıca gençler açısından çalışma izninin olmamasına bağlı
parasızlık ve sığınmacı statüsü gereği yeni bir ile yerleşmek, yeniden başlamak çok
zorlayıcı bir süreç olarak yaşanmaktadır.
Danışmanlık hizmeti
Genelge, sığınma talebinde olanların, mülteci ve sığınmacıların danışmanlık
hizmetlerinden yararlanmasını öngörmektedir. Ancak, APSB kuruluşlarında dil bilen
personelin olmaması, tercüman bulunmaması gibi nedenlerle bakanlık tarafından
refakatsizlere sağlanan bir danışmanlık uygulaması yoktur. Psiko-sosyal destek,
İstanbul’da Helsinki Yurttaşlar Derneği tarafından sağlanmaktadır; diğer bölgelerde
ise sadece SGDD’nin danışmanlık ofisi olan yerlerde bu hizmet mevcuttur. SGDD
merkezleri tüm uydu illerde yoktur.
Konuyla ilgili AR-GE ve proje
SHCEK genelgesi, konuyla ilgili program ve proje üretilmesini öngörse de göçmen
çocuklara yönelik bir ASPB projesi ya da araştırması bulunmamaktadır.
Misafirhaneler
Düzensiz göçmenler yakalandıklarında gözaltına alınmakta ve Emniyet Genel
Müdürlüğü bünyesindeki “geri gönderme merkezlerinde” tutulmaktadırlar. Bu kişilerin
ilgili misafirhanelerde tutulma süresi herhangi bir mevzuat çerçevesinde belirlenmiş
değildir. Uygulamada gözaltı süreleri, gerekli seyahat belgelerinin düzenlenmesine
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil
Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
65
(ki burada uyruk tespiti ve ilgili ülkenin diplomatik birimlerinin işbirliği devreye
girmektedir), gönüllü geri dönecek kişilerin bilet paralarını organize edebilmelerine, ya
da sınır dışı prosedürünün tamamlanmasına bağlı olarak değişmektedir.
İdari gözetim sürelerinin uzunluğu, hali hazırdaki geri gönderme merkezlerinin yaşam
koşulları, temizlik, mahremiyet ve sosyal imkân gibi birçok gerekliliğin karşılanamaması,
temel ihtiyaçların sadece kantinden karşılanabilmesi (ve bunun yarattığı arz ve fiyat
sıkıntıları) hem STK hem de AB raporlarına (Hammnberg, 2009) yansımıştır.
Hali hazırdaki misafirhanelerin hem fizik koşullarının yetersizliği hem de personel
eksikliği, alandaki yetkililer tarafından da bilinmektedir. Misafirhaneler Yönetmeliği
uyarınca yeni binaların yapılması gerekmektedir; özellikle İstanbul gibi göç ve
seyahat hareketlerinin çok yoğun olduğu, dolayısıyla geri gönderme merkezlerinin de
kalabalık olduğu şehirlerde, var olan yasal çerçeve uyarınca geri göderme merkezlerinin
yenilenmesi elzemdir. Öte yanan, bu kurumlarda, genel olarak göçmenlerin ve özel
olarak çocuk göçmenlerin insan haklarının sağlanması, vaka bazındaki sıkıntılara çözüm
üretilebilmesi için kurum içinde sosyal hizmet uzmanı ve psikologların kadrolu olarak
bulunmaları gerekmektedir.
Eğitim olanaklarına erişim
Yapılan tüm görüşmelerde gömen çocukların eğitime erişimi önemli bir sorun olarak
dile getirilmiştir. Bu durumun temel nedenleri: 2010 MEB Yabancı Uyruklu Öğrenciler
Genelgesi gereği, ikamet tezkeresi ile okula kayıt yaptırılmasıdır. İkamet tezkeresini tüm
göçmen aileler alamamaktalar. Öte yandan, ikameti olan, hatta kurum bakımındaki
göçmen çocukların da okul kayıtlarında sorun yaşandığını uzmanlar dile getirmiştir.
Yasal çerçevenin uygulanması bağlamında kapasite artırılması gereği açıktır.
Bir diğer husus da Ermenistanlı çocukların durumudur. 2011 Yılı Milli Eğitim Bakanlığı
düzenlemesiyle Ermenistanlı çocuklara da Ermeni Cemaati okullarında misafir öğrenci
olarak okuma hakkı tanınmıştır. Ancak 5 yıllık eğitimden sonra bu çocuklar diplomaları
olmadığı için eğitimlerine devam edememektedirler17.
17 Öte yandan, ‘5683 sayılı Yabancıların Türkiye ’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’ da 02/07/20126352 sayılı kanun ile (md.4,42) yapılan değişiklik, misafir öğrenciliği daha da zorlaştırmaktadır. Değişikten
önce göre turist vizesiyle girip, 6 ay kalanlar giriş çıkış yapıp Türkiye’de kalmaya devam edebiliyorlardı. Yeni
düzenlemeye göre Türkiye’den çıktıktan ancak 90 gün sonra dönüş izni veriliyor. Görüşmelerde Ermeni
cemaati yetkililerinin de belirttiği gibi, bu durumda hali hazırdaki düzensiz göçmen ailelerin çocukların
eğitim hayatı daha zorlaşıyor. Sonuç olarak, çalışma ve ikamet izinleri hali hazırdaki göçmen işgücünü
düzenlemek üzere yeniden yapılanmadıkça bu tür uygulamalar aileleriyle sürüklenen çocukların eğitimi
açısından negatif etkiler yaratmaktadır.
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve
Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
66
ALANDAKİ BAŞLICA AKTİF SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE
İHTİYAÇLARI
Alandaki STK’ları göçmen çocuklarla ilgili işlevleri bakımından dörde ayırmak
mümkündür: Doğrudan hizmet sunan STK’lar, yardım sunan STK’lar, savunuculuk ve
izleme yapan STK’lar ve etnik grup STK’ları.
1.Doğrudan hizmet sunan STK’lar
Helsinki Yurttaşlar Derneği, beş yıldır Mülteci Destek Programını yürütmektedir.
Bu program çerçevesinde, misafirhaneler ve geri gönderme merkezlerinde izleme
faaliyetinde bulunulmuştur. Helsinki Yurttaşlar Derneği, 2009 yılından beri refakatsiz
küçüklere sığınmacılık başvurularında hukuki destek vermektedir. Bu desteğin içeriği,
başvuru prosedürünün içeriğinin çocuklara anlatılması, gerektiği durumlarda çocuklara
mülakatları sırasında eşlik edilmesidir.
Sınır Tanımayan Doktorlar, psikolojik destek biriminde çalışan dört psikolog ile
İstanbul’daki kurumlarda kalan refakatsiz küçüklere psikolojik destek sunmaktadır.
İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, insan ticareti mağdurları için sığınak işletmektedir.
Bu sığınak kadınlar için kurulmuş olsa da, uzmanlaşmış personeli ve hizmet sunumu
nedeniyle kimi vakalarda insan ticaretine maruz kalmış kız çocukları için de uygun bir
yer niteliğindedir.
Ayrıca, Vakfın psikoloğu haftada iki gün Kumkapı Geri Gönderme Merkezine gitmekte,
burada kalanlara psikolojik destek sunmaktadır. Ancak belirtilmelidir ki kalan kişi (bu
araştırma yapıldığında 350 civarında olduğu belirtilmişti) ve gelip geçen çocuk sayısı göz
önünde tutulursa, bu çabanın personel desteğine ihtiyacı vardır.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği, genel olarak mülteci ve
sığınmacılara psiko-sosyal destek, göçmen çocuklara yönelik dil kurlarının ve boş zaman
aktivitelerinin organize edilmesi gibi hizmetler sunmaktadır. Birçok uydu ilde hizmet
sağlayan bir örgüttür.
Hizmet sunan STK’lar bu hizmetler kamu kurumlarıyla işbirliği içinde ve projeler
bağlamında sunmaktadırlar. Bu noktada hizmetlerin sürekliliğinin sağlanması açsından
proje desteklerinin de kalıcı hale gelmesi ihtiyacı doğmaktadır.
2.Yardım Sunan STK’lar
İHH, İMKAN-DER gibi dernekler göçmelere yiyecek yardımı ve barınma masraflarının
karşılanması gibi yardımlar sunmaktadırlar. Bu STK’lar her hangi bir ihtiyaç
belirtmemişlerdir.
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve Sivil
Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
67
3.Hemşeri ve Etnik Grup Dernekleri
Bu araştırma çerçevesinde çeşitli etnik grup dernekleriyle de görüşülmüştür. Dernekler
göçmenler arasında bir dayanışma ağı olarak da işlev görmektedirler. Etnik bazda
kurulmayan ancak kurum bakımı almış göçmenler arasında dayanışmayı hedefleyen
yeni bir sivil toplum oluşumu da İstanbul’daki ‘Genç Mülteciler Birliği’dir. Birlik,
‘ex-minor’ların hem gündelik sorunlarına birlikte çözüm üretmek hem de durumları
konusunda seslerini duyurabilmek amacıyla kendi aralarında kurduğu bir inisiyatiftir.
Genel olarak göçmen dernekleri göç politikasının hazırlanması ya da uygulanmasına
katkı gibi süreçlere uzaktırlar. Bu dernekler göçmen topluluklarına ulaşmak ve onların
fikirlerini de alabilmek açısından önemli aktörlerdir. Bunların katılımı sağlanmalıdır.
4.Savunuculuk ve İzleme Yapan STK’lar
Buraya kadar incelenen üç gruptaki dernekler de savunuculuk ve bazen izleme
faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Bunların yanı sıra İnsan Hakları Derneği ve MazlumDer gibi dernekler genel olarak göç alanında savunuculuk ve izleme faaliyetlerinde
bulunmaktadırlar. Bu STK’lar, izleme alt yapılarının geliştirilmesi ve alandaki diğer
derneklerle diyaloglarının artması ile daha etkin savunuculuk ve bilgi ve öneri geliştirme
faaliyetlerinde bulunabilirler.
Genel olarak STK-kamu diyalogunun gelişmesi ve kurumsallaşması, göçmen gruplar
ve politika yapıcı ve uygulayıcı aktörler arasında iyi bir iletişim kurulmasını, böylelikle
geliştirilecek ikincil yasal çerçevenin geniş kabulünün sağlamasını, hızlı ve iyi
uygulanmasını sağlamak açısından gereklidir.
Bölüm 7: Sonuç - Sistemdeki Boşluklar, Uygulamadaki
Eksiklikler ve Göçmen Çocuklarla Çalışan Kamu ve
Sivil Toplum Kurumlarının İhtiyaçları
68
8
BÖLÜM 8:
SONUÇ VE ÖNERİLER
1. İLKE VE UYGULAMA ÇERÇEVESİ ÖNERİLERİ
Çocuk göçmenlere ilişkin sistemli bir yaklaşım ve uygulama çerçevesi geliştirilmelidir.
Bu çerçeve de uluslararası hukuk temelinde göçmen çocuklara ilişkin yasal, politik ve
sosyal hizmet çerçevelerinin geliştirilmesinde aşağıdaki ilkeler temel olmalıdır:
a. Ayrımcılığın önlenmesi: Çocuklara gelişim, koruma ve katılım haklarının
sağlanmasında herhangi bir ayrımcılık yapılamaması.
b. Çocuk dostu olması: Göçmen çocuklara yönelik gerekli hukuki işlemler ve servisler
birbirine sistemli bir biçimde bağlanmalıdır. Bu ulusal sistem genel olarak çocuk dostu
olmalıdır: Sisteme erişim, sistem içindeki yönlendirme mekanizmaları kolay erişilebilir,
çocuğun yaşına ve durumuna göre uygun şekilde işler olmalıdır.
c. Çocuğun yüksek yararı: Göçmen çocuklar özelinde çocuğun yüksek yararının nasıl
tespit edileceği konusunda halen kesin bir metot oluşturulmamıştır (IOM, 2011:18).
Böyle bir metodun herşeyden önce Çocuk Hakları sözleşmesinin ruhuna uygun
olması gereği açıktır. İlaveten, yüksek yararın zaman ekseninde de değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Göçmen çocuklar açısından yüksek yararın tespitini özellikle gerektirecek düzensiz
göçmen olma durumunda, sosyal hizmet uzmanının tespit etmesi gereken kısa vadeli ve
uzun vadeli seçenekler şöyledir:
Şekil 6. Ulusal Sistem Dahilinde Kısa Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması
1. Çocuk
haklarının
güvenceye
alınması
•Acilen çocuğun yaşama ve beslenme haklarını tehdit eden
risklerin belirlenmesi ve izale edilmesi
•Bilgilendirilmiş onay ile acil sağlık desteği verilmesi
(örneğin yaralanma gibi olaylara sağlık müdahalesi
2. Durum tespiti
•Ebeveyn ya da ailesinin tespiti
•Refakatsiz mi belirlenmesi
3. Yönlendirme
•Aile ve çocuğun yasal durumları ve
seçenekleri hakkında bilgilendirilmeleri
•Refakatsiz ise;
oİnsan ticareti mağduru olup olmama
tespiti
oAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın
ilgili merciiyle bağlantılandırılması
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
71
Şekil 7. Ulusal Sistem Dahilinde Uzun Vadeli Yüksek Yararın Tespiti ve Uygulanması
Yöntemsel İlkeler
• Çocuğa yaşına uygun davranılması
• Çocuğun bilgilendirilmiş onayı
• Çocuğun kalıtımı
• Gizlilik
Amaçlar
• Çocuğun gelişimini sürdürebilmesi
• Aile birliği
Seçenekler
Refakatsiz ise
• Ailenin ya da sorumlu büyüğün
aranıp bulunması ve geri dönüş
• Uzun vadeli yasal kalış koşullarının
sağlanması (vasi atanması, barınma,
sosyal yardım sağlanması, eğitim
hakkı sağlanması)
Aile ile
• Geri dönüş (gönüllü ya da sınır dışı)
• Üçüncü ülkeye yerleştirme
• Yasal kalış
Yöntemsel olarak her zaman çocuğu tecrit eden uygulamalar yerine çocuğun topluma
ve içinde bulunduğu topluluğa katılımını arttırıcı, sosyalleşmeyi, paylaşımı, anlayış
ve sempati ortamını getiren yöntemler benimsenmelidir. Doğrudan kendisiyle ilgili
kararlarda çocuğun bilgilendirilmesi, ve kararının öğrenilmesi, kimlik ve diğer şahsi
bilgilerinin gizliliğinin korunması esastır. Buradaki çocuklara ilişkin yöntemsel ilkeler
göç politikası uygulamasının her aşamasında, yabancılar polisine kayıttan, geri gönderme
merkezlerine, ya da yurt yönlendirmelerine kadar ve yurtlardaki muamele dahilinde
uygulanmalıdır.
d. Aile birliğinin korunması ve yeniden sağlanması: Refakatsiz ise ailenin ya da
sorumlu büyüğün aranıp bulunması, aile birliğinin sağlanması, çocuğun ailesinin yanına
dönmesi amaçlanır. Ailesiyle birlikte göç eden çocukların, geri gönderilme süreçlerinde
aile birliğinin korunması için yasal ve fizik koşulların yaratılması.
e. Sistemden çıkışın insan onuruna ve haysiyetine yakışır olması: Kendisine bir takım
haklar ve sosyal servisler sağlanan çocuk 18 yaşına geldiği gün sistemden çıktığında yeni
hukuki statüsü çerçevesinde nasıl ayakta duracağını bilmesi, süreç içinde güçlenmiş
olması gerekmektedir.
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
72
2. UYGULAMAYA YÖNELİK ÖNERİLER
Göçmen çocukların emniyetle ilişkilenmesi
Hem yetkili ve uzman mülakatlarında hem de çocukların yaşam öykülerinde görüldüğü
gibi göçmen çocuklar emniyetle hep yabancılar polisi kanalıyla ilişkilenmektedirler.
Bu durum yabancı olma statülerinin doğal bir sonucu gibi görünse de ‘çocuk’ olma
durumları ve çocuklarla güvenlik kurumlarının ilişkisinde çocuk biriminin olması
gereğinin hem uluslararası hem de ulusal hukukta (çocuk koruma yasasında) yer aldığı
göz önünde bulundurulduğunda, göçmen çocuklar açsından uygulamada bazı değişikler
yapılması gereği açıktır. Emniyet teşkilatı içinde çocuklarla ilgili bir birim hali hazırda
vardır ancak bu birim yabancı uyruklularla ilgilenmemektedir. Bu durumda işbirliği
ve eşgüdüm ihtiyacı açıktır; göçmen çocukların yönlendirilebileceği çocuk alanında
uzmanlaşmış emniyet personeli, yani hem yabancılar hem de çocuk uygulamalarını
bilen memurların yetiştirilmesi gerekmektedir.
Psikolojik destek sağlanması
Refakatsiz çocuklara ve travmatik nedenlerle göç etmiş ailelerin çocuklarına psikolojik
destek sağlanması gerekmektedir. Bu psikolojik desteğin ana hedefleri aşağıdaki gibi
olmalıdır:
Şekil 8. Refakatsiz ya da Mülteci Çocuklara Yönelik Psikoljik Desteğin Hedefleri
Travmatik yaşantının ve kayıpların
kabullenilmesi
Paylaşım, dışavurum
Duyguların tanınması,
adlandırılması ve ifade edilmesi
Yeniden yaşam hikayesinin
kurulması
Belirsizlikle baş başa bırakmamak
ve güven vermek
Yaşamın devam ediyor olduğu
duygusunu kazanma
Kontrol duygusunu yeniden
kazanma, birlikte plan yapma
Yaşla uyumlu rol ve etkinliklere geri
dönme
Refakatsiz küçüklerin kurumlara yönlendirilmesinde ASPB ve Emniyet Teşkilatı
içinde eşgüdüm ve işbirliğinin güçlendirilmesi
Yabancılar Polisi tarafından refakatsiz göçmen olduğu tespit edilip ASPB kuruluşlarına
yönlendirilen her göçmen çocuğun ivedilikle kurumlara yerleştirilmesi için işbirliği ve
eşgüdümün arttırılması gerekmektedir. Bu nedenle aşağıdaki adımlar atılabilir:
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
73
• İkincil yasal çerçeve içinde kurumlar arası işbirliği prosedürünün açıklığa
kavuşturulması,
• Hizmet-içi eğitimlerle uygulama etkinliğinin artırılması,
• ASPB kuruluşlarına yönlendirme yapılırken, hangi şehire yönlendirme yapılacağına
iki kurum yetkililerinin birlikte karar vermesi; bu karar esnasında, söz konusu
refakatsiz küçüğün mültecilik ve sığınma başvurusun kabulü halinde, ilerde hangi
uydu kente yönlendirilme ihtimali varsa, yurt yerleştirilmesinin baştan o bölgede
yapılmasının yararının göz önünde tutulması.
• Eğitime katılıma göre kurum bakımı süresinde esneklik sağlanması: Kurum
bakımındaki göçmen çocuklar yurttan ayrıldıktan sonra bir uydu kente
yönlendirilmektedirler, bu arada eyer yurtlarının olduğu ilde bir eğitime
başlamışlarsa bu yarım kalabilmektedir. Böyle durumlarda eğitim bitene kadar söz
konusu gencin bulunduğu yerde kalmasını ve asgari destek almaya devam etmesi
içi sistemde bir esneme yaratılabilir.
Kurumsal kapasitenin artırılması
Göçmen çocuklara ilgili sistemde geliş, kalış ve geri dönüş süreçlerinin organize
edilmesinde rol alan kamu ve sivil toplum kuruluşlarının kapasitelerinin geliştirilmesi,
hem göç politikalarının daha iyi uygulaması hem de çocuklara haklarının sunulması
açısından gerekmektedir.
Var olan yasal çerçevenin uygulanması için eğitimlerin düzenlenmesi
İl bazında kurumlar arası koordinasyonun sağlaması için modeller geliştirilebilir.
Göçmenlerin yoğunluklu yaşadığı birçok ilde, sağlık hizmetlerinin tüm mali bedeli eyer
kendileri tarafından karşılanamayacaksa, göçmenlerin sağlık sistemlerine erişimlerinde
hem emniyetin yabancılar biriminin hem de SYDV’lerin muvafakati gerekmektedir. Bu
durumda, örneğin çocuğu hasta olan bir sığınmacı annenin, önce Yabancılara gitmesi,
oradan aldığı yazı ile SYDV’ye gidip yardım almayı talep etmesi, yardım alacağını
bildiren bir yazı alması ve hastaneye gitmesi gerekmektedir. Oysa sadece sağlığa değil,
eğitim gibi diğer birçok hak ve olanağa erişimde ilgili kurumlar arasında ortak çalışma
prosedürlerinin ve güvenli veri paylaşımı ortamının geliştirilmesi, göçmenler açısından
var olan haklarını kullanmada kolaylık sağlayacaktır. Bu amaca yönelik standart işlem
prosedürleri (standard operating prosedures) ve prosedürlerin etkin uygulanması için
personel eğitimleri geliştirilebilir.
Tercüman desteği ve kültürel arabulucular (cultural mediators)
Özellikle çocukların durumlarının belirlenmesiyse ilgili resmi mülakatlarda dil ve
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
74
kültürlerarası farklılıkların yarattığı engelleri aşmak gerekmektedir. Tercüman gereklidir.
Tercüman, her iki dile de hakim olmalı, kültüre özel durumlar hakkında - katılımcılara
nasıl hitap edilmesi gerektiği veya nasıl davranılması gerektiği gibi- bilgili ve yetkin
olmalıdır. Tercüman, çocukların ifadelerini özetlemeden çevirmelidir.
Personelin her dili bilmesi beklenemez, ancak gelen çocukların uyruk dağılımı göz
önünde tutulduğunda, Frasça, Arapça ve Fransızca bilen personel alınabilir. Diğer diller
için çeşitli kuruluşlarla işbirliği yapılarak gereği durumunda tercüman sağlanabilir.
Türkçe öğrenme desteği
SGDD bazı uydu illerde Türkçe kursları vermektedir. Bu uygulama için kapasite
arttırılabilir. İlaveten, mülteci ve sığınmacılar dışındaki göçmen gruplardaki çocuklara
da Türkçe öğrenme imkânı sunulabilir. Bu onların eğitime katılımını ve eğitim sistemi
içindeki başarılarını arttıracaktır. Örneğin, göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde
Belediyeler ve SGDD gibi STK’lar arasında işbirliği yapılarak Türkçe kursları açılabilir.
Bu şekilde Belediyelerle de ilişkilenen göçmen çocukların yine Belediyelerin sunduğu
çeşitli meslek edinme ve gelişim kurslarına kabulleri ve katılımları da söz konusu olabilir.
Vasilik sistemi
Refakatsiz küçükler için vasilik sistemi Türkiye’de uygulanmamaktadır. Örneğin,
İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerinde refakatsiz küçüklere vasiler atanmaktadır. Vasiler,
geliştirilecek bir vasilik eğitim programı ile genel olarak refakatsiz çocukları ilgilendirecek
konularda ve özellikle var olan sistemdeki olanaklara çocukları nasıl buluşturabilecekleri
konusunda bilgiyle donatılabilirler. Böylece her refakatsiz çocuğa gündelik hayatta
karşılaştıkları sorunları birebir anlatabilecekleri ve onların sorunlarıyla birebir
ilgilenecek ve soruna göre çözümler üretilmesi için yardımcı olabilecek birer yardımcı
büyük sağlanmış olur. Vasilik sistemiyle, çocukların buradaki süre içinde topluma uyum
sağlamları, gelişim, katılım ve korunma haklarının sağlanması güvence altına alınabilir.
Aile Arama Servisi
Birçok iyi uygulama örneğinde refakatsiz çocuklara sunulan bir hizmet de aile arama
servisi diyebileceğimiz family tracing olarak karşımıza çıkmaktadır. Aile araması temel
olarak refakatsiz küçüklerin ailelerinin aranması ve küçüğün ailesine gönderilmesi
hizmetidir.
Böyle bir hizmet için uluslararası alanda ağları olan sivil toplum kuruluşları ve bunların
resmi makamlarla olan diyalogu gerekmektedir. Böyle bir diyaloğun gerekli durumlarda
kurulabilmesi için ilgili uluslararası örgütler ve kamu kurumları arasında bir protokol
düzenlenebilir. Ülkemizde örneğin, IOM ya da Kızıl Haç gerekli durumlarda aile
taraması konusunda destek verebilecek bir örgütlerdir.
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
75
Koruyu önleyici sağlık servisleri, ana-çocuk sağlığı ve aşılanma
• Sağlık ocakları çerçevesinde gelen çocuklara özellikle aşı gibi koruyucu önleyici
sağlık hizmeti verilebilir.
• Günlük yaşamda temel hijyen bilgileri, ana çocuk sağlığına yönelik bilgi ve bilinç
artırma broşürleri hazırlanıp çeşitli dillere çevrilebilir. Belediyeler ve muhtarların
koordinasyonuyla, hem bu broşürler dağılıp hem de bölgede ucuz temiz suya
erişim hakkında bilgilendirmeler yapılabilir.
• Yetersiz beslenme, göçmen çocukların sağlığı açısında önemli bir risktir. Özellikle
ana çocuk sağlığının korunması bağlamında günlük süt yardımı sağlanabilir.
• Alanda yardım dağıtan STK’ların yiyecek yardımları genelde dini bayramlarda
yoğunlaşmaktadır. Bu yardımların zaman daha dengeli yayılması, STK – yerel
yönetim işbirliği çerçevesinde sağlanabilir.
Genel sağlık servisleri
Yabancıların çok olduğu bölgelerde (İstanbul’da Aksaray ya da Kumkapı, Ankara’da
Altındağ ya da Keçiören gibi) ekonomik olarak güçsüz göçmenlere hizmet sunabilecek
birer sağlık ocağı açılabilir. Alan araştırmasında göçmenler arasında Suriyeli ve Ganalı
göçmenlik statüleri çerçevesinde çalışma izni olmayan doktor ve eski sağlık personeline
rastlanmıştır. YUKK’un geçmesi halinde, uygun kabul kriterleri düşünülerek ikincil
yasal çerçeve dâhilinde, bu tür dil bilen doktorların sağlık ocakları bünyesinde göçmen
topluluklara yardımcı olması sağlanabilir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı, Caritas ya da
Kızıl Haç gibi uluslararası yardım kuruluşları ve Kızılay ile işbirliği yapılabilir.
Eğitime katılımın yeniden düzenlenmesi
• Tüm göçmen çocuklara hali hazırdaki ‘misafir öğrencilik’ statüsü yerine, karne
ve diploma hakkının tanınması, hem çocukların motivasyonunu hem aldıkları
eğitimin gelecekteki faydasını arttırır.
• Göçmen çocukların eğitime katılımlarının teşviki için, MEB bünyesinde, yasal
çerçevenin nasıl uygulanacağı ve göçmen çocukların eğitime katılımı ve okullarda
çok kültürlülük ve birlikte yaşama konularında personel eğitimleri düzenlenebilir.
• Yabancı öğrencilerin yerleştirildiği okullarda bir ‘okul kardeşliği sistemi’ kurulabilir.
Her yabancı uyruklu öğrenciye bir üst sınıftan derslerinde başarılı bir öğrenci
okul ablası ya da abisi olarak sınıf öğretmenlerinin koordinasyonuyla atabilir.
Okul kardeşliği sistemi, akran grup etkisinin önemli olduğu okul çağı çocuğu
döneminde, göçmenlerin kültürel uyumunun sağlanması, derslerine yardımcı
olunması ve arkadaş edinmesi hususlarında göçmen öğrencileri destekleyip, yanı
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
76
sıra okul ortamında arkadaşlar arasında entegrasyon ve kültürel zenginleşmeye
yardımcı olabilir.
• Eğitime ulaşmada yol gösterecek broşürler ve STK desteğiyle danışmanlık
mekanizması oluşturulabilir. Bu mekanizma konusunda bilgilendirme kampanyası
yapılabilir.
• Göçmen çocukların eğitime katılımlarında açık bir cinsiyet farkı vardır. Bu nedenle
ilgili STK’larla da işbirliği yapılarak göçmen topluluklara yönelik kız çocuklarının
eğitimi için bilinçlendirme kampanyaları yapılabilir. Ya da hali hazırdaki kız
çocuklarının okullaşma oranını artırmaya yönelik çabalara, göçmen dernekleri de
davet edilerek, bu topluluklar da farkındalık yaratma çabalarına dahil edilebilir.
Mesleki eğitim sağlanması
Özellikle sığınmacı çocuklar açısından, Türkiye statülerinin onaylanmasını ve sonrasında
yeniden yerleştirilmeyi bekledikleri ülkedir. Buradaki eğitimle edindikleri bilginin başka
ülkelerde de kullanılabilir olması, bu gibi çocukların yüksek yararına olacağı için meslek
edindirmeye yönelik eğitim kurumlarına katılmalarına hak tanınabilir.
Çıraklığın düzenlenmesi ve göçmen çocuk emeği sömürüsünün önlenmesi
Araştırmada bazı göçmen çocukların kayıt dışında çeşitli işlerde ve sömürüye çok açık
olarak çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Bu durumla hem arzı hem de talebi düzenleyecek
yöntemlerle mücadele etmek gerekmektedir. Mesleki eğitim ve çıraklığa ilişkin
düzenlemeler yapılarak 14 yaş üstü çocuklara gelişme, iş öğrenme ve emeğinin karşılığını
alma şansı verilebilir. Hali hazırdaki sistemde Türkiye’de 900’e yakın iş müfettişi
vardır. Bu az sayıda uzman ancak büyük işyerlerini denetleyebilmektedirler. Oysa bu
araştırma göçmen çocukların kaçak çalışmasının genelde küçük atölyeler e işletmelerde
gerçekleştiğini tespit etmiştir. Göçmen çocuk ve gençler çalıştıkları yerlerde genelde
diğer vatandaşların da kaçak çalıştığını ifade etmişlerdir. Küçük iş yerlerine yönelik iş
müfettişliği sisteminin geliştirilmesi, buradaki çalışmayı kayıt altına alınmasına yönelik
genel önlemler göçmen çocuk işçiliğini azaltmak açsından da faydalı olacaktır.
İnsan ticareti mağduru çocuklar için özel destek sunulması
Var olan yasal çerçeve dahilinde insan ticareti mağduru göçmen çocuklar küçük olma
statüleri gereği ASPB kuruluşlarına yönlendirilmektedirler. Ancak bu çocukların psikososyal durumları ve travmaları diğerlerine göre daha farklı ve hassastır. Bu nedenle
bu tür vakaların hepsi belirli bir ASPB kuruluşuna yönlendirilebilir ve bir çatı altında
konuyla ilgili küçük bir ekibin uzmanlaşması sağlanabilir. Buradaki sosyal hizmet
uzmanı özellikle IOM ve insan ticaretiyle mücadele eden STK’lar ile daha sıkı işbirliği
içinde çalışabilir.
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
77
Personele süpervizyon sağlanması
Göçmen çocuklarla çalışmak ister polis, sosyal çalışmacı ister STK uzmanı olsun
alandaki her personel için yıpratıcı bir iştir. Her gün kültürel farklılıklara çalışmak
da çocuklarla çalışmak da sabır gerektirmekte, travmalı kimselerle çalışmak ise ayrıca
yıpratıcı olmaktadır. Bu nedenle alanda göçmen gruplarla birebir çalışan personele
psiko-sosyal destek verilmesi, personelde tükenmişlik durumunun yaratılmaması ve
hizmet verimliliğinin sağlanması açısından gereklidir. Bu durumda gerekli personele
süpervizyon verebilecek iç kaynakların geliştirilmesi faydalı olacaktır. Örneğin, gergi
gönderme merkezlerine sürekli olarak bir SHU ve psikolog atanabilir. Bu kadro hem
göçmen çocuklarla ve annelerle ilgili çalışmalar yürütür ve vaka bazında çözümler
üretilmesinde etkili olur, hem de kurum personeline gerekli durum ve aralıklarda grup
çalışması yaparak personelde tükenmişliğin önüne geçebilir.
Bilgileri Arttırma ve Araştırma
Hem göçmen çocukların profilinin daha detaylı anlaşılması hem geliştirilecek uygulanacak
politikalarının izlenmesi gereğinde revize edilmesi için sistematik araştırmalar gereklidir.
Öncelikle sığınmacı ve yasal göçmen statüsü dışındaki çocukların durumuna ilişkin veri
hali hazırda yoktur. Eğitim alanında göçmen çocukların başarılarını etkileyen faktörler
araştırılmalıdır. Bu araştırma göçmen çocukların eğitime katılımında bir toplumsal
cinsiyet ayrımı olduğunu, ve okullaşmanın eğitimin ilk basamaklarında yoğunlaştığını
tespit etmiştir. Neden lise ve üniversite düzeyinde katılımın önündeki engeller, okul
başarısını etkileyen faktörler ve eğitimden çıkış nedenleri araştırılmaya muhtaç bir
konudur. Bu konuda daha çok bilgi eğitim hakkının sağlanması açısından gereklidir.
Genel olarak göçmen topluluklarının ve göçmen çocukların sağlık kurumları ve sosyal
hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması konusunda detaylı durum tespiti araştırması
ve hizmet modelleri geliştirilebilir. Göçmen çocuk işçiliği özellikle kırsal alanlarda
araştırılması gereken bir diğer konudur.
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
78
Son Söz
Son olarak belirtmek gerekir ki, yukarıdaki öneriler, göçmen çocukların burada
bulundukları süre zarfında gelişme, korunma ve katılım haklarını sağlamak içindir. Var
olan uluslararası çerçevede göçmen çocuklar özelinde çocuk hakları ve göç politikasının
birleşiminde ana eksen göç politikalarıdır. Göçmen çocuklara yönelik uluslararası
mevzuat, göç politikalarının uygulanmasında çocukların haklarının rencide edilmemesi
yönünde gelişmektedir. Yani, hali hazırdaki paradigmada çocuk haklarının garanti altına
alınması ekseninde göç politikalarının değişmesi ya da uygulaması söz konusu değildir.
Bu paradigma çocukların ‘yüksek yararının’ belirlenmesinde de geçerlidir.
Tartışmaya başka bir taraftan bakarsak şu soruyu da sorabiliriz: Politik baskı ve zulüm
gibi sadece mültecilik nedenleri değil, aşırı yoksulluk gibi ekonomik nedenlerle de
göç eden çocukların ‘yüksek yararı’ insanca geri gönderilmek mi, yoksa göç ettiği
yerde kabul edilmek midir? Öte yandan, göç alan ülkelerin, aldıkları göçü özümseme,
uyumlaştırabilme kısıtlılıkları söz konusudur. Bu durumda, uzun vadede uluslararası
konjonktür açısından olması gereken esas ilke, refâkatli ve refakatsiz çocuk göçmenlerin
kaynağı olan ülkelerde sürdürülebilir kalkınma ve çocuklara yönelik eğitim, sağlık,
sosyal hizmet uygulamalarını bir arada geliştirecek ve sürdürecek modellerin dizayn
edilip uygulanması ve göçmen çocukların ‘yüksek yararlarının’ göç sürecinden önce
kendi ülkelerinde sağlanmasıdır.
Bölüm 8: Sonuç ve Öneriler
79
K
KAYNAKÇA
5. KAYNAKÇA
Adams, J. F.
1995
Ergenliği Anlamak, Onur B. (der.) (Dönmez, A. et al. Çev.), İmge: Ankara
Akın, N.
1991
Bulgaristan’dan Zorunlu Göç Eden Soydaş Ailelerin Altı Yaş Grubu
Çocuklarının Psiko-Sosyal Özelliklerinin İncelenmesi. Bilim Uzmanlığı Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Akpınar, T.
2009
Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ve Göçmenlerin İnşaat Sektöründe Enformel
İstihdamı, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, Ankara
Arı, O.
1960 Bulgaristanlı Göçmenlerin İntibakı. 1950-1951 Senelerinde Bulgaristan’dan
Tehcir Edilen Türk Göçmenlerinden Yalnız Bursa’da Hürriyet Mahallesinde
ve İstanbul’da Taşlıtarla’da İskan Edilenlerin İntibakı ile İlgili Sosyolojik
Problemler, Rekor Matbaası: Ankara.
Atasü-Topçuoğlu, R.
2012 ‘Düzensiz Göç: Küreselleşmede Daralan İnsan Hareketliliği’, içinde N.
Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç, İletişim Yayınları:
İstanbul.
Atauz, S, Atasü-Topçuoğlu, R. ve Akbaş, E.
2006
Kuzey Doğu Anadolu’da İnsan Ticareti, Iğdır, Ardahan, Artvin Ve Trabzon
Örnekleri, İnsan Ticaretiyle Mücadele: Türkiye, Doğrudan Yardım ve Yerel
Eylem Planı Hızlı Değerlendirme Araştırması Raporu, Uluslararası Göç
Örgütü (IOM) Özel dokümanı
Kaynakça
83
Avcı, E.B.
2012 Küresel ölçekte çocuk istismarı ve hukuki yetersizlik, İnsani yardım vakfı,
(web sitesi yayını) son erişim: 28/08/2012 http://www.ihh.org.tr/kureselolcekte-cocuk-istismari-ve-hukuki-yetersizlik/
Akşit, B., Karancı, N. ve Gündüz-Hoşgör, A.
2001
Turkey Working Street Children in Three Metropolitan Cities: A Rapid
Assessment, ILO: Cenevre
Başal, H. A.
1996
Bulgaristan’dan Türkiye’ye Zorunlu Göç Etmiş Türklerle Türkiye’de Sürekli
Yaşayan Türklerin Kendilerini ve Birbirlerini Algılamaları ve Modernlik
Bakımından Karşılaştırılması. T.C. Uludağ Üniversitesi Araştırma Fonu
İşletme Müdürlüğü Proje No:95/12. Bursa.
Bayrak, Z. F.
2010 Bir Çeçen’in hicret öyküsü, İnsani yardım vakfı, (web sitesi yayını) son
erişim: 28/08/2012 http://www.ihh.org.tr/bir-cecen-in-hicret-oykusu/
Bhabha, J.
2008 ‘Independent Children, Inconsistent Adults: International child migration
and the Legal Framework’, Innocenti Discussion Paper No. IDP 2008-02.
UNICEF Innocenti Research Centre: Florence
BMMYK
2011UNHCR Asylum Levels and Trends in Industrialised Countries 2011
(BMMYK Sanayileşmiş Ülkelerde Sığınma Sayıları ve Eğilimleri 2011)
http://www.unhcr.org/4e9beaa19.html
Buz, S.
2002 “Türkiye’deki Sığınmacıların Üçüncü Bir Ülkeye Gidiş İçin Bekleme
Sürecinde Karşılaştıkları Sorunlar” Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ankara.
Kaynakça
84
Bülbül, F.S., Değirmencioğlu, U., Eğribel, E., Gülan, A., Kars, Ö., Kulca, Y.A., Oktay,
N. Ve Şirin, M. R.
2012
I. Türkiye Çocuk Hakları Stratejisi (2012-2016), Çocuk Vakfı Yayınları
No.98:İstanbul
Ciğerci-Ulukan, N.
2008
Göçmenler ve İşgücü Piyasası: Bursa’da Bulgaristan Göçmenleri Örneği,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora
Tezi, İstanbul
Ciğerci, N.
2012 ‘Bursa-Kırcaali Hattı: 1989’da gelen Bulgaristan Göçmenleri Örneği, içinde
N. Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç, İletişim Yayınları:
İstanbul.
Crawley, H.
2006
Child first, migrant second: Ensuring that every child matters, ILPA: London.
Dağdelen, G.,
2008
Changing Labour Market Positions and Workplace Interactions of Irregular
Moldovan Migrants: The Case of Textile/Clothing Sector in İstanbul, Turkey
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü: Ankara
Dedeoğlu, S. Ve Gökmen, Ç.E.
2011
Göç ve Sosyal Dışlanma: Türkiye’de Yabancı Göçmen Kadınlar, Efil Yayınevi:
Ankara
Derezotes, D.S.
2000
Advenced Generalist Social Work Practice, Sage Publications: London
Duman, Y. E. Ve Göka, E.
2001 ‘Travmatik Yaşantıların Bireysel ve Toplumsal Yansımaları’, Toplum ve
Bilim, Vol.90, 70-90.
Kaynakça
85
Dünya Sağlık Örgütü,
1992 International Statistical Classification of Diseases and Related Health
Problems. ECPAT International (n.d.) Stop Sex Trafficking of Children
and Young People, (Fact sheet Turkey), http://ecpat.net/EI/Publications/
Trafficking/Factsheet_Turkey.pdf son erişim: 15/03/2012
Erden, G. ve Gürdil, G.
2009 ‘Savaş Yaşantılarının Ardından Çocuk ve Ergenlerde Gözlenen Travma
Tepkileri ve Psiko-Sosyal Yardım Önerileri’, Türk Psikoloji Yazıları,
12(24),1-13.
Erder, S.
2000 ‘Uluslararası Göçte Yeni Eğilimler: Türkiye ‘Göç Alan Ülke’ mi?’ içinde
Atacan, F. Ve diğ. (Der.) Mübeccel Kıray için Yazılar, (ss. 235-259), Bağlam
Yayınları: İstanbul
2007 ‘Yabancısız Kurgulanan Ülkenin Yabancıları’ içinde Aylan Arı F. (Der.)
Türkiye’de Yabancı İşçiler – Uluslararası Göç, İşgücü ve Nüfus Hareketleri,
(ss.1-82), Derin Yayınları: İstanbul
Eğribel, E.
2011 ‘Uygarlık Sorunu ve Çocuk: Türkiye Ölçekli Strateji Çalışmalarının Yöntemi
Açısından Çocuk Hakları Kültürü ve Stratejisi’ içinde Eğribel, E. ve Öcan,
U. (Der.) Değişim Sosyolojisi Dünyada ve Türkiye’de Toplumsal Değişme (ss.
401-463), Kitabevi: İstanbul
Faist, T.
2000 The volume and dynamics of international migration and transnational
social spaces, Oxford University Press: Oxford
Frontex
2010
Unaccompanied Minors in the Migration, Reference nr: 18477, FRONTEX
Process, Risk Analysis Unit: Warsaw,
Kaynakça
86
Gardiner, H. W. Ve Gander, M.J.
2001
Çocuk ve Ergen Gelişimi, (çev. Ali Dönmez, Belir Onur, Nermin Çelen),
İmge: Ankara
Hamm, D, Harrison, C., Mussell, R., Sheather, J., Sommerville, A., Tizzard, J.
2008 ‘Ethics briefings’, J Med Ethics, 34:125-126.
Hammarberg, T.
2009 “Rapor: Siyasi Sığınmacıların ve Mültecilerin İnsan Hakları”, Avrupa Birliği
Komisyonu Raporu
İçduygu, A.
2007 ‘EU-ization Matters: Changes in Immigration and Asylum Practices in
Turkey’, in Thomas Faist and Andreas Ette (eds.), The Europeanization of
National Policies and Polities of Immigration, (201-222) Palgrave MacMillan
Publishers: London
ILO,
2005
Manual on Child Labour Rapid Assessment Methodology, ILO: Genevre
IOM
2011
Unaccompanied Children on the Move: The work of Internationla Organisation
for Migration, IOM:Geneva
Kaşka, S.,
2006
The New International Migration and Migrant Women in Turkey: The Case of
Moldovan Domestic Workers, MiReKoc Araştırma Raporu, Koç Üniversitesi:
İstanbul
Kıroğlu, M.M.
2002
Bulgaristan Göçmeni Kadınların İş Yaşamına İlişkin Tutum ve Davranışları,
Yayınlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara
Kaynakça
87
Kirişçi, K.
1994
‘Refugees and Turkey Since 1945’ Boğaziçi Üniversitesi Araştırma Raporu:
İstanbul
1999 ‘Türkiye’ye Yönelik Göç Hareketlerinin Değerlendirilmesi’ içinde Bilanço
1923-1998: Türkiye Cumhuriyetinin 75 Yılına Toplu Bakış Uluslararası
Kongresi, Cilt 1 (111-121), Türk Tarih Kurumu: İstanbul
2000 ‘Disaggregating Turkich Citizenship and Immigration Practices’, Middle
Eastern Studies, 36(3), 1-22.
Kocacık, F.
1978
Bulgaristan’dan Anadolu’ya Yönelik Göçler (1978- 1900) Karşılaştırmalı Yerli
ve Göçmen Köyü Monografileri. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Kohli, R.K.S.
2007
Social Work with Unccompanied Migrants, Palgrave: New York
Kümbetoğlu, B.
1997 ‘Göçmen ve Sığınmacı Gruplardan bir Kesit: Bulgaristan Göçmenleri
ve Bosnalı Sığınmacılar’ içinde Saybaşılı, K. Ve Özcan, G. (Der.) Yeni
Balkanlar, Eski Sorunlar, Bağlam Yayınları: İstanbul
Kvittingen, A. V.
2010 ‘Negotiating childhood: Age assessment in the UK asylum system’, RSC
Working Papers Series, RSC: Oxford.
Macksoud, M., Dyregrov, A. Ve Raundalen, M.
1993 Traumatic War Experiences and Their Effects on Children içinde J.P.
Wilson ve B. Raphael (Der.) International Handbook of Traumatic Stress
Syndromes, Plenum Press: New York
Kaynakça
88
Mougne, C.
2010
Trees only move in the wind: A study of unaccompanied Afghan children
in Europe, United Nations High Commissioner For Refugees Policy
Development And Evaluation Service (PDES) Yayını: Genevre
Mülteci Hakları Konfederasyonu
2012 20 Haziran dünya mülteciler günü basın açıklaması, http://bianet.org/files/
doc_files/000/000/614/original/20_Haziran_açıklaması.PDF
Özgür, N.
2012‘Modern Türkiye’nin Zorunlu Göçmenleri: Muhacirler, İskanlılar,
Mübadiller, İslamlar, Soydaşlar, “G” Grubu, Mülteciler, “Tekne Mültecileri”’
içinde içinde N. Aslı Şirin ve S. Gülfer Ihlamur (Der.) Türkiye’de Göç,
İletişim Yayınları: İstanbul.
Özpolat-Olgun, T. ve Yüksel, Ş.
2001 ‘Yakınlarını Kaybeden Kişilerin Ruhsal Durumlarının ve Yas Tepkilerinin
Karşılaştırılması’, Toplum ve Bilim, Vol. 90, 41-69
Pakdemir, H.
1992
Bulgaristan’dan Gelen Göçmenlerin Türkiye’nin Sosyal Yapısına Etkileri
(Eğitim, İstihdam, İskan), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi: İstanbul
Parkes C. M. ve Weis, R. S.
1983
Recovery from Bereavement, Basic Books: New York
Pelek, D.
2010
Seasonal Migrant Workers in Agriculture: The Cases of Ordu and Polatlı,
yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, Atatürk İlkeleri
ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü:Istanbul
Kaynakça
89
Robinson, V. ve Segrott, J.
2002
Undersatnding the decision making of asylum seekers, Home Office Research
Study 243, Research, Development and Statistics Directorate, Home Office:
London
Schalkwijk, M. ve van den Berg, W.
2002
A rapid assessment on the worst forms of child labor in Suriname, NGO Institute
for Training and Research in Suriname (NIKOS) NGO Instituut voor
Kaderontwikkeling en Onderzoek in Suriname ortak yayini: Paramaribo
Schucter, S.R. ve Zisook, S.
1993 ‘The Course of Normal Grief’, içinde Stroebe M.S. ve Hansson R.O. (Der.)
Handbook of Bereavement (ss. 23-43), Cambridge University Press: New
York
Sigona, N. Ve Hughes, V.
2012
No Way Out, No Way In: Irregular Migrant Children and Families in the
UK, ESRC Centre on Mıigration, Policy and Society Yayını, University of
Oxford: Oxford
TBMM,
n.d. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, TBMM web sayfası, http://www.tbmm.
gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/137-160.pdf son erişi: 28/08/2012
Thomas, T. ve Lou, W.
2012
Psychological Well Being of Child and Adolescent Refugee and Asylum Seekers:
Overview of Major Research Findings of the Past Ten Years, Australian
Human Rights Comission Yayını, http://www.hreoc.gov.au/human_rights/
children_detention/psy_review.html
Toğrol, B.
1989
112 Yıllık Göç. 1898 Yazındaki Üç aylık Göç’ün Tarihi Perspektif içinde
Psikolojik İncelemesi. Boğaziçi Üniversitesi Matbaası: İstanbul.
Kaynakça
90
Toksöz, G. ve Akpınar, T.
2009 ‘An Historical Employer Strategy: Dividing Labour on the Basis of Ethnicity
– Case of the Construction Sector in Turkey’ içinde A. Neergaard (Der.)
European Perspectives on Exclusion and Subordination: The Political Economy
of Migration, Shaker Publishing: Maastricht
US Department of Labor’s Bureau of International Labor Affairs
2010
US Department of Labor’s 2010 Findings on the Worst Forms of Child Labor,
Department of Labo: Washington.
Van der Hart, O.; Brown, P. Ve Turco, R.N.
1990 ‘Hynotherapy for traumatic grief: Janettian, and modern approaches
integrated’, American Journal of Clinical Hypnosis, 32(4), 263-271
Yalom ve Liebermann
1991 ‘Bereavement and hightened existential awareness’, Psychiatry, Vol. 54, 334345
Yöney, Y.
2012 Portakal Yediğinde Bir Çocuk Neden Ağlar?, Göçmen ve Sığınmacıların
Kapatılmasına Karşı Uluslararası Koalisyonu Mülteci Hakları Koordinasyonu
Piril Ercoban ile söylesi, bianet, son erişim: 28/08/2012, http://bianet.org/
bianet/goc/137281-portakal-yediginde-bir-cocuk-neden-aglar
Kaynakça
91
İNCELENEN YASAL METİNLER
Uluslararası Düzenlemeler
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948
Birleşmiş Milletler Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme 1960
Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Durumlarına İlişkin Cenevre Sözleşmesi
(1951) ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Protokol 1969
Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi 1966
Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 1966
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 1989
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi
(CEDAW) (1979)
European Convention on Human Rights Council of Europe
Charter of Fundamental Rights of the Europen Union 2000)
Birleşmiş Milletler Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının
Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocuk Satışı, Pornografisi ve
Fahişeliğine İlişkin İhtiyari Protokol (2000)
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara
Dâhil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokol
Birleşmiş Milletler Suç Mağduru Ve Tanığı Olan Çocukları İlgilendiren Konularda
Adalete İlişkin Rehber İlkeler
Birleşmiş Milletler Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine
Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine,
Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol
Avrupa Birliği Parlamentosu Direktifi ‘On Common Standards And Procedures in
Member States For Returning Illegally Staying Third Country Nationals’ 2008
ILO 130 Sayılı Sözleşme
ILO 182 Sayılı Sözleşme
Kaynakça
92
Ulusal Düzenlemeler
T.C.1934 İskân Kanunu (mülga)
T.C. 1982 Anayasası
T.C. 2510 Sayılı İskân Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun (Mülga),
T.C. 2641 Sayılı Tarihli, Afganistan’dan Pakistan’a Sığınan Türk Soylu Göçmenlerin
Türkiye’ye Kabulü ve İskanına Dair Kanun
T.C. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu
İçişleri Bakanlığı 1994 Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek
Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma
Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine
Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliği
İçişleri Bakanlığı 2006 57 Sayılı Genelge
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHCEK) 2010/ 03 sayılı genelge
İçişleri Bakanlığı 2010/18 Sayılı Yasa Dışı Göçle Mücadele Genelgesi
Milli Eğitim Bakanlığı 2010 MEB Yabancı Uyruklu Öğrenciler Genelgesi
Kaynakça
93

Benzer belgeler