08-TAMAM-İLHAMİ GÜNEŞ

Transkript

08-TAMAM-İLHAMİ GÜNEŞ
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
PATENT HAKKI VE BU HAKKIN KOMŞU KAVRAM
VE HUKUKĐ YOLLARLA ĐLĐŞKĐLERĐ
Đlhami Güneş
Đzmir Fikri ve Sınai Haklar
Hukuk Hâkimi
I. Patent hukukunun kısa tarihçesi
Patent, teknik bilginin kamuya açıklanması karşılığında, sınırlı bir
tekel hakkını ifade eder. Bu terim, Latin kökenli olup, “açık olmak”
anlamına gelmektedir.(1) Monarşilerin, Dünya coğrafyasında yaygın olduğu
eski zamanlarda, bir mevki ye getirilen veya imtiyaz alanlara, bu haklarının
kanıtı olarak, hükümdarlarca mühürlenmiş yazılı bir belge verilirdi. Belge,
tekrar mühürlenip, üzeri kapatılmadığından, “açık” anlamında “letters
patent” olarak anılmaktaydı.(2) Bu günkü anlamıyla, ilk kez Venedik’te,
15. Yüzyılda buluşçuların korunmasına ilişkin yasal düzenlemeler
yapılmıştır. O dönemlerde bir kontrol ve dengeleme sistemleri bulunmuyordu ve kralların verdiği imtiyazlarla ilgili konular, belgeyi alan kişiler için
serbestçe yararlanacakları bir tekel yaratmaktaydı. Örneğin; oyun kartları
için verilen tekel, bu kartları zaten satmakta olanlar için katlanılması zor ve
zararlı sonuçlar doğurmaktaydı.(3) Đngiltere’de patent tekelleri, gerçekten
buluşçu olup olmadıklarına bakılmaksızın, bir takım kişilere, Patent Ofisinin
de kurucusu olan 1852 tarihli Patent Kanununun kabulüne dek, sıkça
tanınmıştır.(4)
II. Türk patent hukukunun kısa tarihçesi
Bu kavram, ülkemize ilk kez, 1844 tarihli Fransız Patent
Kanunundan alınan 1879 Tarihli Đhtira Beratları Kanunu ile girmiştir. Bu
kanun, 1995 yılına dek yürürlükte kalmış ve AB ile gümrük birliğini
öngören 1/95 sayılı Ortaklar Konseyi kararı sonrasında, Patentlerin
Korunması Hakkındaki 551 sayılı KHK’nin kabulü ile sona ermiştir.
Yürürlükteki yasal kaynak olan 551 sayılı KHK ise, “patent” terimini tercih
etmiş bulunmaktadır.
(1)
Tahir Saraç; Temel Nal; Cahit Suluk; Sami Karahan; (2008), Fikri Mülkiyet
Hukuku, s. 181.
(2)
Tahir Saraç; (2003), Patentten Doğan Hakka Tecavüz ve Hakkın Korunması,
Ankara, s. 26.
(3)
Lionel Bently; Brad Sherman; (2002), Intellectual Property Law, s. 308.
(4)
Alison Firth; Jeremy Phillips; (2001), Introduction to Intellectual Property Law,
Oxford, s. 33.
189
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
Türkiye’de Patent Hukuku, Paris Anlaşması,(5) WIPO Anlaşması,(6)
TRĐPS Sözleşmesi(7) ve Avrupa Patent Sözleşmelerine(8) taraf oluşumuzun
etkisiyle kıta Avrupa Patent Hukuku parametreleri ile gelişmiştir.
Türk Patent Hukuku, KHK’nin yürürlüğü ile birlikte çağdaş anlamda
uygulamaları benimsemiş ve buluşların korunmasında önemli adımlar
atılmıştır. Patent ihlallerinin, cezai olarak engellenebilmesi amacıyla, suç ve
cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olarak, 4128 sayılı Kanun ile ceza
hükümleri 73/A madde olarak KHK’ye eklenmiş ve 5194 sayılı Kanun ile
değiştirilmiştir. Ancak anılan ilkenin ihlali, Anayasa Mahkemesinin bu
hükümleri iptal etmesini gerektirmiştir. Patentler ve faydalı modeller
açısından PatKHK’nin sağladığı hukuki koruma sürmekle birlikte,
PatKHK’ya, 4128 sayılı Yasa ile eklenen ve 22.06.2004’te 5194 Sayılı Yasa
ile değiştirilen 73/A maddesinde yer alan ceza hükümleri; Anayasa
Mahkemesinin, 05.02.2009 tarihli, 2005/57-2009/19 nolu ve temel gerekçesi
“kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesine dayalı olan iptal kararı karşısında
fiilen etkisiz kalmış, uygulanamaz hale gelmiştir.(9)
III. Patent hukukunun kaynakları
Türk Patent Hukukunun ana kaynağı, 551 sayılı PatKHK’dir. Buna
göre; patent hakkı konusundaki uyuşmazlıklara, bu KHK uygulanacaktır.
Ancak, buluşçu dilerse, buluş üzerindeki haklarını üçüncü kişilere karşı;
TTK 54, TBK 49 ve 50, TCK 239 maddeleri çerçevesinde dahi ileri
sürebilir. Özellikle, patentlenmemiş buluşlar bakımından, haksız rekabet
hükümleri, genel başvuru yolu olarak yürürlüktedir. Öte yandan, KHK’nin
Uygulama Yönetmeliği ve TPE’nin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname de kaynaklar arasındadır.
(5)
Taraf bulunduğumuz Sınai Mülkiyetin Korunmasına Đlişkin Paris Sözleşmesi’nin
1967 tarihinde Stockholm’de değiştirilmiş bulunan metninin 1 ila 12 nci maddelerine
08.08.1975 tarihli ve 7/10644 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile konulan çekincenin
kaldırılması; Dışişleri Bakanlığının teklif yazısı üzerine, 31.05.1963 tarihli ve 244 sayılı
Kanunun 3. maddesine göre 29.07.1994 tarihinde kararlaştırılmıştır(23.09.1994 gün ve
22060 sayılı Resmî Gazete).
(6)
Türkiye bu Anlaşma’ya 14.08.1975 gün ve 7/10540 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile katılmıştır(19.11.1975 gün ve 15417 sayılı Resmî Gazete).
(7)
Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun,
29.01.2995 gün ve 22186 sayılı Resmî Gazete, Kanun, 3 üncü maddesi uyarınca
31.12.1994 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.
(8)
Türkiye’nin Sözleşme’ye katılması Bakanlar Kurulunun 07.06.2000 gün ve
2000/42 sayılı “Avrupa Patentlerinin Verilmesi Đle Đlgili Avrupa Patent Sözleşmesi ve
Eklerine Katılmamız Hakkında Karar”ıyla kararlaştırılmıştır(Resmi Gazete’nin
12.07.2000 tarih ve 24107 sayılı nüshası).
(9)
Kararın tam metni için bkz: www.resmigazete.gov.tr (erişim tarihi 25.04.2013)
190
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
1973 tarihli, Avrupa Patent Sözleşmesi’ne, 01.11.2000 tarihinden
itibaren, ülkemiz de taraf olmuştur. Avrupa Patentlerinin Verilmesi Đle Đlgili
Avrupa Patent Sözleşmesi’yle aşağıdaki hususlar amaçlanmıştır:
i) Buluşların korunması konusunda, Avrupa Devletleri arasındaki
işbirliğini güçlendirmek.
ii) Üye ülkelerde, patentlerin tescilinin tek bir prosedürle sağlanması.
iii) Üye ülkelerde, verilen patentler için standart kuralların
oluşturulması.
Avrupa Patent Sözleşmesi ile Avrupa Patent Organizasyonu’nu da
kurulmuştur. Sözleşmede, 20 Mart 1883 tarihinde Paris’te imzalanan ve en
son 14 Temmuz 1967’de düzeltilen, Sınai Mülkiyetin Korunmasına ilişkin
Paris Sözleşmesinin, 19. maddesinin amacı dâhilindeki özel bir anlaşmayı ve
19 Haziran 1970 tarihli, Patent Đşbirliği Anlaşmasının, 45 inci maddesinin
1. paragrafı uyarınca, bir bölgesel patent anlaşması oluşturmak konusunda
anlaştıkları bilgisine de giriş kısmında yer verilmiştir. Sözleşmenin
1 inci maddesinde; bütün üye ülkeler için ortak olan bu hukuk sisteminin,
buluşlara patent verilmesi amacıyla oluşturulduğu, ifade edilmiştir.
Avrupa Patent Sözleşmesi’nin, 69 uncu maddesi patent korumasının
kapsamını düzenlemekte olup, üye ülke mahkemelerinin, Avrupa patentini
yorumlama konusunda uygulayacakları ilkeyi içermektedir. Patent
koruması, istemlere göre belirlenmekte ve çizimler ile tarifname istemlerin
yorumlanmasında, yardımcı unsurlar olarak kabul edilmektedir. Nitekim,
anılan hüküm, 551 sayılı PatKHK 83 üncü maddede de aynen yer
almaktadır.
Patent Đşbirliği Anlaşması (PCT), 19 Haziran 1970 tarihinde
Washington’da imzalanmış, 2 Ekim 1979 tarihinde ve 3 Şubat 1984
tarihinde tadil edilmiştir. 1970 tarihli, Patent Đşbirliği Antlaşması’na,
01.01.1996 tarihinden itibaren ülkemiz de taraf olmuştur. Türkiye’nin,
Sözleşme’ye taraf oluşu, Bakanlar Kurulunun 05.01.1996 gün ve 1996/7772
sayılı Kararıyla kararlaştırılmıştır. Patent Đşbirliği Sözleşmesi (Patent
Cooperation Treaty), üye ülkeler için, patent başvurularını rasyonalize
etmek amacıyla düzenlenmiştir. Sözleşmenin amacı; katılan tüm ülkeler için
merkezi, basitleştirilmiş ve ekonomik başvuru olanağı sağlamaktır. Dünya
çapında, endüstrileşmiş tüm ülkelerin aralarında olduğu, 100’ün üzerinde
ülkenin katıldığı bir sözleşmedir. Sözleşme; başvuru sahibine, tek bir dosya
açarak, uluslararası başvuru yapma olanağı sağlamakta; böylece tek bir
başvuru ile koruma istenen birden fazla ülkede uluslararası koruma
başlatılmaktadır. Uluslararası aşamada, uluslararası araştırma raporu
alınmakta, gerekirse başvuru ıslah edilebilmekte, süreç tamamlandıktan
191
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
sonra ulusal aşamaya geçilmekte ve koruma istenen ülke ofislerinde ulusal
patent başvuru süreci yürütülmektedir.(10)
IV. Patent hukukunun amaç ve işlevi
Fikir özgürlüğü, herkes tarafından rahatça savunulabilecek bir temel
haktır. Ancak, başkalarının emek ve çabalarıyla elde ettikleri semerelerden
karşılıksız yararlanma olanağının, savunulmayacağı da tartışmasız bir
gerçektir. Bu gerçek, bizi, patent korumasının gerekliliğine götürmektedir.
Emek ilkesi veya fikri hakkın tanınması ve korunması ihtiyacı, patentle ifade
edilen hukuki sonuçları bulunan belgenin düzenlenmesine ve yirmi yıl
süreyle belge sahibine, buluştan yararlanma ve başkalarının yararlanmasını
önleme yetkilerinin sağlanması sonucunu doğurmaktadır.
Buluş ve buluş hakkı, Patent Hukukunun merkez öğesidir. Patent
Hukuku, basitçe, buluşların korunması ile buluşçu çabaları ve toplam kalite
artışını, yenilikçiliği teşvik etmektedir.(11) Patent belgesi, buluşçunun, buluş
üzerindeki fikri hakkının karşılığı olarak, yetkili kamu otoritesi tarafından
düzenlenir ve buluş sahibine verilir. Buluş; öğreti veya teknik bilgisi
ekonomik önemi nedeniyle korunması gereken bir değerdir; ancak koruma
süresiz değildir. Patent sahibi, 20 yıl süreyle korunarak ödülünü elde eder;
daha sonrasında bu bilgi artık herkese açık, bedelsiz kullanılabilen bir bilgi
haline gelir. Bu, kamu yararı ile buluş sahibinin yararı arasında kurulan
dengenin doğal sonucudur. Tekel hakkının sonsuz süreli veya daha uzun
süreli tanınması, teknolojik gelişmelerin önüne set çekecek, yenilikçiliği
engelleyecektir.
Bölgesel Patent Ofisi, Ulusal Patent Ofisi, Bölgesel ve çoklu tescil
sistemleri ve patent uyuşmazlıklarına bakan uzman mahkemeler, hep
birlikte, ekonomik ve teknolojik gelişmeleri sürdürmeyi amaçlarlar. Patent
hukuku, sanayiyi yakından ilgilendirmektedir. Çünkü, buluş veya küçük
buluşlar ve teknolojik iyileştirmeler esasen yatırım, emek ve bilgi
birikiminin filizlenmesi demektir. Bu türden çabalar sayesinde, elde edilen
ilerlemelerin hukuki bir zemin dahilinde tanınması, tescili ve korunması,
endüstri çevrelerinin ve rekabet düzeninin sağlıklı biçimde işlemesi
bakımından son derece önemlidir. Endüstrinin, insan ihtiyaçlarına ve
yaşanan her türlü soruna yanıt vermesi, yenilikler, yeni ürünler sunma
çabası, bir yandan ekonomik, sosyal gelişmelerin doğal bir gereğidir. Ancak,
yenilikçi ve rekabetçi düzenin sağlanması ve korunması, iyi işleyen bir
patent araştırma ve tescil sistemi ile mümkündür. Sistemin yargı ayağının da
(10)
(11)
Guy Triton; (2002), Intellectual Property in Europa, Londra, s. 61.
Nitekim, PatKHK 1 inci madde yenilikçiliği teşvik amacını vurgulamaktadır.
192
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
aynı şekilde patent davalarını bu davaların doğasına uygun teknik yöntem ve
yaklaşımlarla ele alması kaçınılmazdır.
Patent Hukukunun en somut işlevi; bireysel olarak buluş sahiplerini
korumanın yanı sıra kamusal anlamda, rekabetin işlerliğine hizmettir. Buluş
sahiplerinin haklarının ihlali, haksız rekabetin özel biçimlerindendir.
Bununla birlikte, genel kurallar, patent uyuşmazlıklarında yeterli
olmayabilir. Đşin teknik doğası gereği, özel düzenlemeler kaçınılmaz olmuş
ve bu hukuk dalı gelişmiştir.
Araştırma ve esaslı inceleme aşamalarından geçerek tescillenen
patentler; sahiplerine, rakiplerine göre avantaj ve üstünlükler sağlamaktadır.
Bu nedenle, patentler, ekonomik açıdan büyük değerlere ve iş dünyasında
stratejik olarak güçlü silahlara dönüşebilmektedir. Bu aşamada, Rekabet
Hukukunun önemli dengeleyici rolü devreye girebilmektedir.
V. Sınai mülkiyet hukukunda temel kavramlar
Günlük konuşma dilinde “patent” sözcüğü; buluş, marka, tasarım ve
faydalı model dahil neredeyse her çeşit sınai hak için tekel hakkı anlamında
kullanılsa da, hukuki ve teknik olarak sadece buluşlara patent belgesi
verilmektedir. Uygulamacıların iletişim dilinde, bu sözcük buluşu ifade eder
ve kuşkusuz marka, tasarım ve ticaret unvanı gibi diğer sınai haklardan
önemli farklarla ayrılır. Bu bakımdan, uygulamacıların, öncelikle
terminolojiye hakim olmaları bekleneceği için ilgili ve birbiriyle bağlantılı
önemli kavramların tanıtımı gerekli olmuştur
A. Patent hukuku alanındaki önemli kavramlar
Bu başlık altında; buluş buluşa verilen patent, küçük buluşlara
verilen faydalı model belgesi, yeni tasarımlara verilen tasarım belgesi,
entegre devre topografya tescilleri ve yeni bitki çeşitleri ıslahçı hakkı
belgeleri kısaca açıklanacaktır.
1. Patent tescili ve buluş
Yeni, sanayiye uygulanabilir ve buluşçu adım içeren bilgi ve
öğretilere patent hakkı tanınır. Patent belgesi sahibi, buluş olduğu anlaşılan
konuda kazandığı patent belgesi ile 20 yıl süreli bir tekel hakkı elde etmiş
olur. Buluşlar, tamamen fikri bir faaliyet ve insan yaratıcılığının ürünü
olduklarından, fikri mülkiyet hakkı konusu olarak kabul edilirler. Patent ve
faydalı model hakkının konusu buluştur.
Buluş sözcüğü; eski dildeki “icat ve ihtira” sözcükleri yerine
kullanılmaktadır. Buluş; bilinmeyen, farkında olunmayan bir şeyi (bir usulü
veya ürünü), ortaya çıkarmak olarak tanımlanabilir.(12) Buluşun ortaya
(12)
Erdal Noyan; (2011), Patent Hukuku, Ankara, s. 205.
193
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
çıkması ile patent belgesi derhal verilmez. Çeşitli araştırma, inceleme
süreçlerinden sonra patent belgesi düzenlenir ve buluş sahibine etkin koruma
sağlanır. Buluşun bulunması ile önce buluşçunun buluş üzerinde hakları
doğar ki anılan buluşçu haklarının başta geleni, buluş başvurusu yapma
hakkıdır.
Türk Dil Kurumunun hazırladığı sözlükte, buluşlarla da ilgili olan şu
açıklamalar yer almaktadır:
– Đlk defa yeni bir şey yaratmak.
– Bilinen bilgilerden yararlanarak, daha önce bilinmeyen, yeni bir
bulguya ulaşmak veya yöntem geliştirmek.
– Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden
sıyrılarak, bunların işlenişinde yeni bir yol tutmak.
– Bilinmeyeni, tanınmayanı araştırıp, bulup, ortaya çıkarma.
– Büyük ve çok önemli olan bulgu.
– Yeni bir mal, üretim yöntemi (tekniği) ya da herhangi bir şeyin
ortaya atılması, uygulamaya konması.(13)
Buluş iddiasının kabul edilerek, patent düzenlenebilmesinin yasal
şartları bulunmaktadır. Bunlar; yenilik, buluş adımı ve sanayiye
uygulanabilirlik şartlarıdır. Öte yandan, bazı alanlar ve konular, patent
alınmasına kapalıdır.
Buluşçu, başvuruyu kendisi yapabileceği gibi başka bir gerçek veya
tüzel kişiye de devredebilir. TPE’nin patent belgesi vermesi ile patentten
doğan haklar ortaya çıkar.(14)
PatKHK 7 nci madde uyarınca; yeni, buluş adımı içeren ve sanayiye
uygulanabilen buluşlar patentlenebilir. Patent, bazen doğrudan doğruya bir
ürüne, bazen de bir usule ilişkin verilebilmekte; ürün patenti, usul patenti
ayrımı yapılmaktadır. Tekniğin herhangi bir alanında patent istenmesi
olanaklıdır. Ancak, PatKHK 8 inci madde gereğince; keşifler, bilimsel
teoriler, matematik metotları; zihni, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin
plânlar, usuller ve kurallar; edebiyat ve sanat eserleri, bilim eserleri, estetik
niteliği olan yaratmalar, bilgisayar yazılımları; bilginin derlenmesi,
düzenlenmesi, sunulması ve iletilmesi ile ilgili teknik yönü bulunmayan
usuller; insan veya hayvan vücuduna uygulanacak cerrahi ve tedavi usulleri
ile insan, hayvan vücudu ile ilgili teşhis usulleri PatKHK kapsamı dışında
tutulurlar.
(13)
tdkterim.gov.tr/bts/ (erişim tarihi 26.04.2013)
Tahir Saraç; (2003), Patentten Doğan Hakka Tecavüz ve Hakkın Korunması,
Ankara, s. 29.
194
(14)
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
Yine, kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı buluşlar, patent verilerek
korunmazlar. Bitki ve hayvan türleri ve önemli ölçüde biyolojik esaslara
dayalı bitki veya hayvan yetiştirme usulleri de patent kapsamı dışındadır.
a) Buluş sahibi
Serbest buluşlarda buluş yapan basitçe patent başvurusu yapmaya
hak sahibi olur. Hizmet buluşu söz konusu olduğunda, buluşçunun işvereni
veya buluşçudan hakları devralanlar, buluş sahibi olarak patent başvurusu
yapabilirler. Patent isteme hakkının ilke olarak buluş sahibine ait bulunduğu,
patent isteme hakkının devredilebileceği, buluş sahibi olmayan kişinin,
buluş üzerindeki hakkının devren iktisap yoluyla olduğu KHK’nin 11 inci
maddesinin gerekçesinde beyan edilmiştir.
Bazı durumlarda ise, birden çok gerçek kişi, fikrî bir ürün meydana
getirebilir. Yine, buluş, birden fazla gerçek kişi tarafından ortaya konulan
çaba sonucunda gerçekleştirilebilir. Bu durumda, buluşun sahibi, birden
fazla gerçek kişi olur. PatKHK 11 inci maddesinin gerekçesinde; müşterek
buluş sahibi, müşterek buluş sahiplerinden, hiçbirinin ön fikri olmaksızın,
müşterek bir fikrî faaliyete katılarak, buluş fikrine varmada yaratıcı katkıda
bulunmuş kişi olarak tarif edilmiştir.
Buluş; birden çok kişi tarafından ortak çabaları ile birlikte
gerçekleştirildiği takdirde, taraflar, müşterek olarak patent isteme hakkına
sahiptirler. Ancak, başka türlü bir anlaşma yapabilirler. PatKHK 11 inci
maddesinin gerekçesinde; müşterek buluş sahiplerinin, buluşla ilgili olarak
birbirlerine karşı hukukî durumlarının, sözleşmeyle düzenlenebileceği,
sözleşme mevcut değilse Medenî Kanundaki müşterek mülkiyet
hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
b) Buluşçu
Buluş, kural olarak insan tarafından meydana getirilebilir. Bunun en
önemli sebebi; buluşun aklı kullanmayı da gerektirmesidir. PatKHK’nin
11 inci maddesinin gerekçesinde; buluş, fikrî bir faaliyetin ürünü olduğu
için, buluş sahibinin gerçek kişi olduğu, tüzel kişilerin buluş sahibi
olamayacakları belirtilmiştir. Patent istemek hakkı, buluşu yapana veya
onun haleflerine aittir. Halef; birinden sonra gelen, birinin yerine geçen
kişidir. Buluşçu, buluş isteme hakkını devredebileceği gibi bu keyfiyet
hizmet ilişkisinde olduğu gibi kanundan da doğabilir. Patent başvurusunda
bulunmak için, buluş sahibi olmak şart değildir. Buluşla ilgili hakları devir
alan kişi de patent başvurusunda bulunabilir.
195
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
Patent başvurusu formuna, buluşu yapanın adı yazılmak
zorundadır.(15) PatKHK 15 inci maddesi uyarınca; buluşu yapanın, patent
sahibi veya başvuru sahibinden, adının, patentte belirtilmesini isteme hakkı
bulunmaktadır. Mali anlamda yararlanıp yararlanamayacağı ayrı bir konu
olsa da, buluşçunun adının belirtilmesi, talep edebileceği manevi hakkıdır.
551 sayılı PatKHK’nin 11 inci maddesinin dördüncü fıkrasında, patent
almak için, ilk başvuran kişinin, aksi sabit oluncaya kadar, patent isteme
hakkının sahibi olduğu, açıkça ifade edilmektedir. Patent isteme hakkının
gaspı söz konusu olduğunda, KHK’nin “Patent Đsteme Hakkının Gasbı”
başlığı altındaki 12 nci maddesindeki hükümlere göre davranılması gerekir.
Bu davanın düzenlenmiş olması, gerçek buluş sahipliğinin tanındığına
ilişkin bir başka gerekçedir.
c) Serbest buluş ve hizmet buluşu
PatKHK madde 16 ile 38 inci maddeler arasında ‘işçi buluşları’
hususu düzenlenmiştir. Đşçi buluşları Hizmet Buluşu ve Serbest Buluş olmak
üzere iki kategoride değerlendirebiliriz. Bu ayrım, buluşun bir hizmet
ilişkisi dahilinde gerçekleştirilmesi keyfiyetinden doğmaktadır. Buluşçu,
çalıştığı özel veya kamu sektöründe yer alan firmada, kendisine düşen işi
yaparken veya bu görev kapsamında faaliyeti sırasında, buluşu
gerçekleştirdiği takdirde, hizmet buluşu söz konusudur. Bir işçi tarafından,
hizmet veya iş emri içeren sözleşme kapsamında oluşturulmamış olan
buluşlar ise serbest buluştur(PatKHK 16 ve 17 nci maddeler).
Hizmet buluşlarında; Đşçinin bir işletme veya kamu idaresinde
yükümlü olduğu faaliyeti gereği gerçekleştirdiği veya işletmenin veya kamu
idaresinin büyük ölçüde deneyim ve çalışmalarına dayanan, işçinin iş
sırasında yaptığı buluşlardır. Hizmet buluşlarında; işçi gecikmeksizin,
yaptığı buluşu ayrıntılı olarak, işverene yazılı olarak bildirir; işveren, gerekli
düzeltme önerilerini 2 ay içinde işçiye bildirir; işveren, buluş üzerinde
kısmen ya da tamamen, hak talep ettiğini, işçiye bildirir, yazılı bildirim
olmazsa tüm haklar işçinin olmaktadır. Đşveren buluş ile ilgili olarak işçiye
belirli bir bedel ödeyebilmektedir. Serbest buluşlarda ise; bu buluşlar hizmet
buluşlarının dışında kalan, işçinin, yaptığı işle ilgisi olmayan bir alanda
yaptığı buluşlardan olduğu için, işçi, buluş yaptığını zaman geçirmeden,
işverene yazılı olarak bildirir; işveren buluşun hizmet buluşu olup olmadığı
(15)
Türk Patent Hukukunda gerçek buluşçu ilkesinin kabul edildiği söylenebilir;
buluşu yapanın patent belgesinde gösterilmesi zorunluluğu ve gasp davası açma imkanı
bu ilkenin sonucudur. Kaynak niteliğindeki Avrupa Patent Sözleşmesi PatKHK’nin
temelini oluşturmaktadır ve gerçek buluşçu ilkesi, Avrupa Patent Sözleşmesinde de
benimsenmiştir. Fazla bilgi için, bkz; Saraç; “Patentten Doğan Hakka Tecavüz.., s. 31.
196
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
hakkındaki görüşünü 3 ay içinde bildirir. Bu bildirim yapılmazsa buluş
hakkı işçinin olacaktır.
PatKHK 41 inci maddeye göre, üniversite mensuplarının buluşları
konusu düzenlenmiştir. Buna göre; üniversitelere bağlı fakülte ve
yüksekokullarda, bilimsel çalışma yapmakta olan öğretim elemanlarının
buluşları, serbest buluş sayılır. Bu buluşlar hakkında bildirim ve teklif
yükümlülüğü yoktur.
2. Patent hukukunda yenilik
Patent başvurusu yapıldıktan sonra, buluşla ilgili teknik alanda,
başvuru tarihi veya varsa rüçhan tarihi itibarıyla evrensel ölçekte, yenilik
(novelty) araştırması yapılır ve ileri sürülen öğretinin, yazılı veya sözlü
olarak açıklanmış tüm bilgilerle karşılaştırılması suretiyle “yeni” olup
olmadığı araştırılır.
Buluşa patent alınması için, yapılan başvuru tarihinden (varsa rüçhan
tarihinden) önceki tarih itibarıyla yenilik araştırması yapılır. Patent
başvurusunun yapıldığı tarihten önce, buluş konusunda dünyanın herhangi
bir yerinde, toplumca erişilebilir, yazılı veya sözlü tanıtım, kullanım veya
başka bir yolla açıklama olmaması gerekmektedir. Dünyanın herhangi bir
yerinde, herhangi bir zamanda, kamunun ulaşabileceği biçimde ileri sürülen
buluşa ilişkin bilgi, yazılı veya sözlü mevcutsa, artık o buluş yeni değildir.
Eğer bilgi, buluş, tekniğin bilinen durumuna dahil değilse veya bu sonuç
çıkarılamıyorsa, -üstü örtülü biçimde tekniğin parçası- buluş, yenidir.
Tekniğin bilinen durumuna, ulusal, uluslararası ya da Avrupa alanında
yapılmış patent başvuruları da dahildir.(16) Yenilik, kamu açısından
yeniliktir; yazılı, sözlü ya da her hangi bir biçimde, kamuya açıklanmış
bilgiler, tekniğin bilinen durumunu oluştururlar ve buluşçu içerik, daha önce
kamuya açıklanmışsa, artık yenilik bulunmamaktadır.(17)
Patentlerin yeniliği koşulu, tasarımlarda aranan ‘yenilik’ özelliğinden
farklıdır. Tasarımın yeniliği, görünümle ilgili olduğu halde, patent; teknik
işlevle ilgili bir yeniliği amaçlamaktadır.
3. Patent hukukunda buluş adımı
Buluş adımı (inventive step), patenti, faydalı modelden ayıran
unsurdur. Bir bilgi veya öğretinin buluş olarak kabul edilebilmesi için,
sadece ‘yeni’ olması yetmez; tekniğin bilinen durumundan ayrılması, fark ve
üstünlük yaratması gerekmektedir.
(16)
Serap Keskin; (2003), Patent ve Markanın Ceza Normları Đle Korunması,
Ankara, s. 43.
(17)
Jeremy Phillips; Alison Firth; (2001), Introduction to Intellectual Property Law,
Londra, s. 44.
197
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
PatKHK 9 ve 10 uncu maddeleri; yeni ve buluş basamağına sahip
buluşların, sanayiye de uygulanabiliyorsa korunacağını belirtmiştir. Buluş
basamağı; buluşun, tekniğin bilinen durumunu aştığını ortaya koyan teknik
üstünlük ve nitelik olarak ifade edilebilir. Avrupa Patent Sözleşmesinin
52 nci maddesinde; buluş basamağına da yer verilmiş ve bu husus, unsurlar
arasında sayılmıştır. Bu koşulla, buluşun, ilgili olduğu teknik alanda bir
ilerlemenin ifadesi olması, aranmaktadır. Eğer buluş, ilgili olduğu teknik
alandaki bir uzman tarafından, tekniğin bilinen durumundan aşikar biçimde
çıkarılamayan bir faaliyet sonucu gerçekleştirilmiş ise, tekniğin bilinen
durumunu aşmış olduğu; diğer deyimle buluş adımı içerdiği kabul edilir.
4. Faydalı model tescili
551 sayılı PatKHK’nin 1 inci maddesinin gerekçesinde, bu KHK’nin
sınaî hakların iki türü olan patent ve faydalı modelleri korumak amacını
güttüğü ifade edilmiştir. Faydalı modeller, Türk sınai haklar hukukuna,
kendine özgü özellikleri göz önünde tutularak ve ayrı bir hukuki müessese
olarak, ilk kez pozitif bir düzenleme ile girmektedir.
Birçok ülkede, faydalı modeller ayrı bir kanunla düzenlenmişken,
hukukumuzda faydalı model konusu aynı yasal düzenleme içinde ele
alınmıştır. PatKHK’de ve hazırlanan Patent Kanunu Taslağında, bir kısım
(Onbirinci Kısım) olarak yer aldığı görülmektedir. Ayrı bir kanunla
düzenlenmemiş olmasının gerekçesi, gerek faydalı modelin ve gerekse
patentin aynı konuyu, yani sanayiye uygulanabilen buluşları kapsamasıdır.
Bu iki koruma müessesesinin arasındaki başlıca farklar; korumanın
kıstasları, koruma süresi, inceleme şekli ve ispat mükellefiyetidir.
Ayrıca, Türk Mevzuatı açısından, çok yeni bir hukuki müessese olan
faydalı modelin, ayrı bir kanun ile düzenlenmesi halinde, Sınai Haklar ve
özellikle patentle ilgilenen az sayıdaki kişi ve kurumların dahi bu olguyu
gözden kaçırma tehlikesi içine düşmeleri söz konusu olabilirdi. Yine, Patent
Kanunu Tasarısı’ndaki patentler ile ilgili birçok hükmün mahiyeti ile
bağdaştığı ölçüde faydalı modele de uygulanması, her ikisinin de aynı
düzenleme içinde yer almasını pratik bakımdan da faydalı kılmaktadır.
Faydalı modeller; adından anlaşılacağı üzere, buluş adımı
içermeyen, ancak sanayide fayda sağlayıcı, yenilik özelliği olan, ürüne
ilişkin teknik öğretilere verilmektedir. Ancak kimyasal maddeler ve
prosesler (formülasyon) için Faydalı Model Belgesi verilemez. Küçük buluş
olarak adlandırılabilecek teknik yenilikler, sanayiye uygulanabilir nitelikte
olduğunda, faydalı modelle korunmaktadır. Bunlarda, mutlak yenilik
aranmakla birlikte, patentten farklı olarak buluş adımı aranmamaktadır(PatKHK 156 madde). Aynı zamanda patentten farklı olarak
koruma süresi 10 yıldır. Faydalı model korumasının yararını birkaç cümle
198
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
ile belirtmek gerekirse, özellikle inceleme sistemindeki farklı düzenleme
nedeniyle patent verilmesine oranla, faydalı model belgesinin verilmesi,
hem zaman hem de masraf açısından daha elverişlidir. Diğer taraftan,
özellikle günümüzde, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin gerçekleştirdiği yeniliklerin, takip edenlerce, hemen hemen aynısının yapılarak taklit
edilmesi tehlikesi mevcuttur. Küçük ve orta büyüklükteki bu işletmelerin,
mütevazi de olsa bu buluşlarını faydalı model belgesi vererek korumak,
onların ekonomik varlıklarının idamesine hizmet edecektir. Başka bir
deyişle, faydalı model koruması, tecavüz fiillerine karşı patent korumasına
da oranla daha çabuk ve seri bir işlev görecek şekilde düzenlenmiştir.
Ayrıca, teknik gelişmenin, sadece en üst düzeydeki teknolojik alanda
fevkalade önemli ve ekonomik veya önce buluşlarla sağlanacağı, söylenemez. Bunun yanında üretimi artıran, basitleştiren, kalitesini yükselten ve
nihayet üretim usul ve uygulamasını değiştirerek, çevre kirliliğini azaltan,
küçük, mütevazi buluşların da teknik gelişime çok önemli katkıları olduğu
bilinmektedir.
Faydalı model konusunun, her alandaki, her tür buluşlar
olabileceğini belirledikten sonra, terim konusunda haklı bir tereddüt ortaya
çıkar. Yani, faydalı modelin konusu, model şeklinde tecessüm edebilen bir
buluşla sınırlı değilse, niçin “koruma hakkının” adı yine de, “faydalı
model”dir. Oysa, “küçük buluş”, “günlük buluş” hatta yeni Belçika Patent
Kanunu’nda olduğu gibi, “küçük patent” demek daha doğru olmaz mıydı?
“Faydalı model” terminolojisine sadık kalınmasının nedeni; müessesesinin,
geleneksel terminolojisini değiştirmenin çok da zorunlu olmayacağı
fikridir.(18)
B. Komşu disiplinlerdeki kavramlar ve patent hukuku ile
ilişkileri
1. Tasarım tescil belgesi ve yeni tasarım
Patent Hukuku ile komşu olan Tasarım Hukuku ise; ürünlerin ve
sunuş biçimlerinin, özellikle, görsel yenilik ve ayırt edicilik taşıyan
örneklerini konu edinir. Patent Hukuku, salt teknik alana ilişkin olduğu
halde, Tasarım Hukuku, teknik işlevi değil; görünümü, hissedilebilir
özellikleri, konu etmektedir. Bir teknik işlevin, görünüme katkısı olduğunda,
bu yönüyle, tasarım hakkı kapsamında değerlendirilmesi de mümkündür.
Yepyeni bir kanepe veya koltuk, görülmemiş estetikte bir fincan takımı,
ergonomisi yenilikçi bir teknoloji ürünü olan, benzerlerinden ayırt edilebilen
bir sandalye, özgün bir elbise tasarımı gibi hayatımızı kolaylaştıran, heyecan
(18)
Noyan; s. 105.
199
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
uyandıran ve yaşam zevki veren nesneler üretilmesini teşvik için, tasarım
hakları güven verici bir alt yapı kurumudur.
Tasarım hakkı, yeni ve ayırt edici tasarımları geliştiren tasarım
sahiplerine tanınır ve patent gibi bazı tekelci hak ve yetkiler sağlar. Tasarım
Tescil Belgesi, tasarımın, tescili ve mahiyeti gereği esaslı inceleme
yapılmadan, sadece şekli şartlar denetlenerek düzenlenmekte olup, tescil
5 yıllık yenilemeler ile 25 yıla kadar geçerli olmak üzere, elde edilebilir.
(EndTasKHK 5, 6, 7 ve 12 nci madde). Tasarım patentinden değil, tasarım
tescil belgesi veya endüstriyel tasarım tescil belgesinden söz edebiliriz. Yeni
ve ayırt edici olan tasarımlar korunmaktadır. Bir ürünün tamamı veya bir
parçasının çizgi, şekil, renk, biçim, doku, malzemenin esnekliği ve/veya
süslemesi gibi insan duyularıyla anlaşılabilen çeşitli unsur veya özelliklerin
oluşturduğu görünüm tasarım olarak kabul edilmekte ve tasarım tescil
belgesi ile korunmaktadır.(19) 554 sayılı EndTasKHK’nin 10 uncu maddesine
göre; teknik fonksiyonun gerçekleştirilmesinde, tasarımcıya, tasarıma ilişkin
özellik ve unsurlarda, hiçbir seçenek özgürlüğü bırakmayan tasarımlar;
tasarlanan veya tasarımın uygulandığı ürüne, mekanik olarak monte
edebilmek veya bağlayabilmek için ancak zorunlu biçim ve boyutlarda
üretilebilen tasarımlar koruma kapsamı dışındadır. Tasarım hakkı, ürün veya
eşyaların, teknik işlevini konu etmemekte; ürün veya eşyaların, görünümü
konu etmektedir.
Yeni tasarımların geliştirilmesi, firmalara, pazarda rekabet gücü
sağlamakta, kalitenin artmasına, piyasada talebin oluşmasına katkı
sağlamakta ve ürün satışlarına olumlu katkılar sağlamaktadır.
Kuşkusuz, patentli bir ürünün, patent sahibince veya izin verdiği
kişilerce, yeni tasarlanmış biçiminin, tescil koşullarını taşımak kaydıyla,
ayrıca tasarım hakkı ile korunması da mümkündür. Ancak bu durumda
tasarım koruması teknik işleve değil, görünüme sağlanmaktadır.
2. Entegre devre topografyaları üzerindeki koruma
Entegre Devre Topografyalarının Korunması Hukuku da, Patent
Hukukuna komşu olan bir diğer alandır. Entegre Devre Topografyaları,
tekelci karakterli koruma bakımından patente benzer ve tescil şartları
bakımından, patentten farklı hükümler yaratmaktadır. Geliştirilen ‘orijinal’
devrelerin haritaları, TPE’ce tescillenerek, koruma altına alınmaktadır.
5147 sayılı Entegre Devre Topografya Koruması Hakkında Kanun, TRĐPS
ve 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı ardından, 30.04.2004 tarihli 25448
sayılı resmi gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Entegre devre;
elektronik bir işlevi veya benzeri diğer bir işlevleri yerine getirmek üzere
(19)
Cahit Suluk; Tahir Saraç; Temel Nal; Sami Karahan; s. 215.
200
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
tasarlanmış, en az bir aktif elemanı olan ve ara bağlantılarından bir kısmının
ya da tümünün bir parça malzeme içerisinde ve/veya üzerinde bir araya
getirilmiş ara veya son formdaki üründür(5147 sayılı Kanun 2/a madde).
Koruma süresi, piyasaya sürme veya ticari olarak piyasaya sürme
olmadığında, tescil başvurusunda bulunma tarihinden itibaren 10 yıldır(6 ncı
madde). Entegre devre topografyası; entegre devreyi oluşturan tabakaların
üç boyutlu dizilimini gösteren, üretim amacıyla hazırlanmış ve herhangi bir
formatta sabitlenmiş görüntüler dizisi olup, her görüntü ile entegre devrenin
üretiminin herhangi bir aşamasındaki yüzeyinin tamamının veya bir
kısmının görünümünü kastetmektedir. Devre Topografyasının dayandığı
Đçerik, Proses, Sistem, Teknikler, Yarı Đletken Üründe Saklanan Bilgi
koruma dışındadır. Entegre Devre Topografyasının Tescil Đşlemleri
Đncelemesiz Sistem ile gerçekleştirilmektedir.
“Yarı iletkenler” de denen entegre devrelerin topografyaları, boyutların küçültülmesi ve bunların üretimi için gerekli malzeme miktarının azaltılmasını sağlamaktadır. Bu teknolojiye ise “microchips” denmektedir.(20)
3. Yeni bitki çeşitleri üzerindeki ıslahçı hakları
Yeni Bitki Çeşitlerinin Korunması, ayrı bir sınai mülkiyet alanıdır.
Bitki Islahçı Hakları 15.01.2004 tarih ve 25347 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren 5042 sayılı “Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı
Haklarının Korunmasına Đlişkin Kanun” kapsamında korunmaktadır. 5042
sayılı Kanunun uygulanması ile ilgili olarak 12.08.2004 tarihinde yürürlüğe
giren “Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına Dair
Yönetmelik”, “Çiftçi Đstisnası Esasları Uygulama Yönetmeliği” ve
30.04.2005 tarihinde yürürlüğe giren, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında
Çalışan Görevlilerin Islahçı Haklarından Yararlanmasına Đlişkin
Yönetmelik” bulunmaktadır. Bir bitki çeşidinin korunması için, (i) yenilik
(5042 sayılı Kanunun 5 inci maddesi), (ii) farklılık (5042 sayılı Kanunun
6 ncı maddesi), (iii) yeknesaklık (5042 sayılı Kanunun 7 nci maddesi),
(iv) durulmuşluk (5042 sayılı Kanunun 8 inci maddesi) ve (v) isimlendirme
(5042 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi) şartları vardır. Bitkinin, genetik
yapısı değiştirilerek, ıslah gerçekleştirilmektedir. Bitki ıslahının amacı;
verimli, kaliteli, hastalık ve zararlılara dayanaklı, sıcaklık-kuraklık gibi stres
koşullarına uyumlu çeşitler elde etmek ve çevreyi korumaktır. Gübreleme ve
tarım ilaçlarının kullanımı, çevreyi önemli ölçüde kirletebilmektedir. Islah
yoluyla, ilaçlama gerektirmeyecek türler elde edilebilmektedir.(21)
(20)
Feyzan Çelik Şehirali; (1998), Patent Hakkının Korunması, Ankara, s. 27.
Mustafa Tüysüz; (2007), Fikri Mülkiyet Hakları Çerçevesinde Yeni Bitki
Çeşitleri Üzerindeki Islahçı Hakkı, Ankara, s. 42.
201
(21)
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
Bitki çeşitleri üzerindeki ıslahçı hakkı, patentle, tasarım ve markayla
ilişkilidir. Ancak yaşayan organizmaların patentlenmesi fikri, itirazlarla
karşılanmış ve Patent hukukunun, bu haklar için uygun olmayacağı,
değerlendirilmiştir. Bitki ıslahının, doğa ürününü konu etmesi, ıslahçı
çabalarındaki buluş adımının tayin güçlüğü ve sanayiye uygulanabilirlik
açısından patentten farklı bir koruma alanı olduğu kabul edilmiştir.(22)
Türkiye’de, bitki ıslahçı hakları ile ilgili işlemler, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından yürütülmektedir.
Bitki ıslahçıları, -tohum hakkı sahipleri- sınai haklarının en geniş
korumadan yararlanması için patent, mahremiyet sözleşmeleri, ticari sır
koruması veya ıslahçı hakkı düzenlemelerinden yararlanarak, kümülâtif bir
koruma talebinde bulunmaktadırlar. Patent koruması tercih edildiğinde; artık
bilgi kamuya açıklanmış olmakta ve artık ticari sır kalmamaktadır. Ancak
ticari sır koruması, diğer bir deyimle, haksız rekabet hükümlerinin korumayı
amaçladığı yarar; dürüstlük kurallarını etkin kılmaktır. Islahçı hakkı
sağlayan sertifikaların alınmasında ise açıklama şartı bulunmaması, bunların
ticari sır korumasına engel olmamasını sağlamaktadır.(23) Nitekim, yasa,
hibrit çeşitlerde ticari sır korumasını kabul etmiştir(5042 sayılı Yasa 70/3
üncü md).
Koruma süresi ise ıslahçı hakkının tescili tarihinden itibaren;
ağaçlar, asmalar ve patates için 30 yıl, diğer bitki çeşitleri için 25 yıldır
(5042 sayılı Kanunun 10 madde).
3. Haksız Rekabet ve Know-How
Patent Hukuku, haksız rekabetin özel bir alanı olarak sonradan
gelişmiştir. Haksız rekabet hükümleri, bilginin inanılmaz bir hızla yayıldığı
çağımızda, yoğun araştırma ve geliştirme faaliyeti yapan firmaların
geliştirdikleri öğreti ve bilgileri, ürün ve hizmet sunumundaki yenilikleri,
koruma konusunda, ihtiyacı karşılayamayacağından, özel bir dal olarak
Patent Hukuku gelişmiştir. Kamu otoritesiyle paylaşılmak suretiyle buluşun
tescillenerek korunması, hak sahipleri için daha saydam, emin ve
sürdürülebilir bir yöntem oluşturmaktadır. Tescil sayesinde, elde edilen
hukuki korumanın yanında, hakkın hukuki tasarruflara konu edilmesi;
lisanslanması, haczi, devredilmesi de mümkün olabilmektedir. Ancak,
buluşun gizli tutulması, yani patent başvurusuna konu edilmeyerek,
işletmenin “ticari sırrı” olarak korunması ve kullanılması da bir tercih
olabilir. O vakit, patent tescilinin sağladığı imkanlardan yararlanamayacak
olan sır sahibi, haklarını genel hukuk ilkeleri kapsamında koruyabilecek ve
(22)
(23)
Fazla bilgi için bkz; Tüysüz; s. 86 vd.
Tüysüz; s. 117.
202
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
takip edebilecektir. Patent alınması zorlu ve son derece masraflı bir süreçtir
ve başvurunun patentle sonuçlanmaması daima ihtimal dahilindedir. Kimi
kez, buluş olduğu düşünülen şeyin, patentle korunmasından vazgeçilerek,
işletme içinde mahremiyet sözleşmeleri ve fiili güvenlik önlemleri ile
kullanılması yoluna gidilebilmektedir. Bu takdirde bilgi, patent şartlarını
taşısın veya taşımasın, açıklanmadığından, başkalarının kullanması söz
konusu olmayacak ve süre sınırı olmaksızın, buluş veya değerli bilgilerden
yararlanılabilecek ve rakiplere göre rekabette öne geçmenin yolu açılacaktır.
Özgün kodlama, tasnif yöntemleri, makinelerin özgün çizim ve
üretim taslakları, projeler, üretim giderlerini azaltan veya verimliliği arttıran
üretim yöntemleri, özel hammadde kullanımları vb. pek çok bilginin bu
biçimde değerlendirilmesi mümkündür. Kuşkusuz bilginin niteliği,
rakiplerce elde ediliş yöntemleri ve kullanım tarzları, haksız rekabet ilkeleri
çerçevesinde değerlendirilecektir.
Yargıtayın bir kararında da değinildiği gibi; 551 sayılı KHK’de
Türkiye’de tescil edilmemiş olan buluşların korunmayacağı yönünde bir
hüküm bulunmayıp, TTK’nin haksız rekabete ilişkin 56 ncı maddesi ile
devam eden maddelerinin (6102 sayılı TTK 55 madde) böyle durumlarda
uygulanma imkânı mevcuttur.(24) PatKHK’nin ilgilenmediği buluşlar
hakkında, ortada korunabilir bir hak mevcut olduğu takdirde, haksız rekabet
hükümlerinin uygulanmasında, tereddüt bulunmamalıdır.
551 sayılı KHK’nin sağladığı korumadan yararlanabilmek için,
başvurunun Patent Bülteninde yayınlanması ya da patent alınmış olması
gerektiğini hatırlatan Tekinalp; bu hâllerden biri mevcut olmadığı takdirde,
şartları varsa haksız rekabet davası açılabileceğini ifade etmiştir.
6102 sayılı TTK 54 ve 55 inci madde hükümleri ticarette haksız
rekabete ilişkin hükümleri öngörmektedir. Başkasının fikrinden izinsiz
yararlanma dürüstlük kuralına aykırı olduğu gibi, ürün ve usul patentlerinin
ihlali aynı zamanda, TTK 55/1a. 4c. 2, 3d. maddeleri kapsamında
değerlendirilebilmektedir. Kuşkusuz, buluşların patentlenmesi zorunlu
değildir ve buluş sahibinin, öğretiyi sır olarak saklamayı ve bunu sağladığı
sürece bitmeyen bir korumadan yararlanması, herhangi bir ihlal halinde
haksız rekabet hükümlerine başvurması mümkündür.(25) Bu durumda, buluş
(24)
Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesinin 04.03.2008 gün ve 2006/11131–2008/2607
sayılı kararı.
(25)
Nitekim, Onbirinci Hukuk Dairesi; Türkiye’de tescilli olmayan patent veya
faydalı modellerin korunması hakkındaki bir uyuşmazlıkta, TTK’nin 56 ncı maddesinin
işletebileceğine hükmetmiştir. Bu içtihada konu olayda, davacı yan ABD’de tescilli olan
4400/4500 model etiketleyicileri, davalının izin almaksızın aynen taklit ederek
Türkiye’de ve Ortadoğu ülkelerinde sattığını ve aynı konuda faydalı model başvurusu
203
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
sahibinin tercihine bağlı olarak, açıklanmayan bilginin patent incelemesi ve
kamu otoritesince saklanması söz konusu olmadığından, bir patent belgesi
de bulunmamaktadır.
“Know-how” veya üretime ilişkin sırların, ticari sır olarak
değerlendirilip korunmasında, bu bilgilerin buluşçu karakter taşıyıp
taşımaması netleşmiş değildir. Diğer deyimle, patent korumasındaki tekniğin
bilinen durumunun aşılması aranacak mıdır? Ayrık bir görüşe göre, “knowhow” bilgisinin, tekniğin bilinen durumunu aşması aranmaktadır. Gizli ve/
veya ticari açıdan değer taşıyan bilginin korunması konusu; diğer fikri
mülkiyet koruma formları kadar iyi oturmuş değildir. Uluslararası alanda,
bir yandan ülkelerin çoğu sınırlı bir patent koruması sağlarken, kardeş form
olan ticari sırları, pek azı korumaktadır. Bu olgunun altında tarihsel ve
felsefi bazı sebepler bulunmaktadır. Ticari sırlar; doğaları gereği genellikle,
patent ve faydalı model için aranan “yenilik” ve “buluş adımı” ölçütlerini
karşılamazlar. Nitekim, uygulamada bunun kurallarını koymak ve
denetleyebilmek olanaklı değildir. Yine, telif hakkı korumasında esas olan
orijinallik özelliğini de ender olarak taşıyabilirler.(26) Bununla birlikte, ticari
sırlar, gelişmiş ülke endüstrisinde itici güç kaynaklarındandır. Üretim
yöntemleri, kimyasal formüller, inşaat teknikleri gibi bilgiler, ticari sır
korumasını gerektirir; sahiplerine pazarlama alanında avantajlar sağlarlar.
Pek çok yeni doğan pazar ekonomileri, alt yapılarını geliştirmek,
endüstrileşmelerini sürdürmek için yatırımcı çekmenin arayışındadır. Çok
uluslu ilaç ve kimyasal endüstri firmaları, kritik ticari değerlerinin elimine
edilmesi gereken durumlarda, kendi ekonomik çıkarları için ticari sırlarına,
hayati önem vermektedir. Buna bağlı olarak, korumanın olmadığı veya zayıf
olduğu hallerde, Ar-Ge’ye kaynak ayırmakta gönülsüz olabilmektedirler.
yaptığını belirterek tecavüzün tespitine, durdurulmasına ve ilanına karar verilmesini
dava etmiştir. Yerel Mahkeme davayı reddetmiştir. Yargıtay, bozma kararında,
PatKHK’de Türkiye’de tescillenmemiş buluşların korunmayacağına dair bir hüküm
bulunmadığına işaret etmiş ve TTK’nin 56 ncı maddesinde yer alan haksız rekabet
ilkelerinin, yanların iddia ve savunmaları çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini
belirtmiştir. Bu kararda, ülkesellik ilkesine aykırı bir yaklaşım bulunmamaktadır;
PatKHK gereğince yabancı bir patentin ülkemizde tescillenmeden korunması mümkün
değilse de buluş sahibi veya lisansörünün TTK 56 ncı maddeden doğan haksız rekabeti,
dürüstlüğe aykırı rekabeti durdurma hakkı söz konusudur. (Yargıtay Onbirinci Hukuk
Dairesinin 04.03.2008 tarih ve 2006/11131-2008/2607 sayılı kararı, FMR 2009/2,
s. 120).
(26)
Đlhami Güneş; (2013), Fikri Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları,
2. Bası, Ankara.
204
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
Gerçekten de bilgiyi korumayı dışlayan kültür ile ekonomik çıkarlar
doğrudan çatışmaktadır.(27)
Know-How; patent şartlarını taşısın veya taşımasın, açıklanmayan
her türlü öğreti, bilgi ve yöntemlere ilişkin olup, terim; “nasıl yapıldığının
bilgisi” anlamına gelmektedir.(28) Bu tanımın ima ettiği gibi yenilik ve buluş
adımı içermeyen bilgiler, patente layık olmasa da know-how kapsamında
bulunabilir ve haksız rekabet hükümlerine dayanılarak ihlal halinde, men ve
tazminat davalarına konu edilebilirler. Bu takdirde olayların, öncelikle yazılı
kanıtlarla ve tanık anlatımlarıyla ortaya konması; izinsiz kullanılan teknik
bilgilerin, herkes tarafından bilinen ve kullanılan yaygın bilgilerle
karşılaştırılması, süzgeçten geçirilmesi, korunmaya değer olup olmadığının
analizi gereklidir. Bu değerlendirme sırasında esas alınacak kriterin, patent
(27)
Anthony D’amato; Estelle Long D.; (1999), International Intellectual Property
Law, s. 96.
(28)
Nitekim, Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi bir somut olayda, “…Davacılar
vekili, müvekkili ContitechLuftfedersystemeGmbh’nin davalılardan gerçek kişi olanlar
ile imzaladığı sözleşme ile dava dışı Aktaş Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ’nin %50
hissesini devraldığını, daha sonra bu şirketin unvanının Contitech Aktaş Lastik San.
Tic. AŞ. Olarak değiştiğini, bilahare 02.08.1999 tarihli hisse devir sözleşmesi ile bu
kişilere ait hisselerin tamamının müvekkili ve bağlı şirketleri tarafından satın alındığını
ve şirketin unvanının Contitech Lastik San. Tic. AŞ. olarak değiştiğini, müvekkili
şirketin gerçek kişi davalılarla birlikte ortak olduğu Aktaş Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ.
ile imzaladığı 11.12.1996 tarihli Know-how sözleşmesiyle müvekkilinin sahip olduğu
üretim ve pazarlama teknolojisini bu şirkete sunduğunu, ancak gerçek kişi davalıların
müvekkili şirket ile ortaklık ilişkilerinin bitiminden sonra kurdukları davalı Aktaş Hava
Süspansiyon San. Tic. AŞ. Adı altında müvekkili şirketin üretim ve pazarlama
tekniklerini kullanmaya devam ederek haksız rekabette bulunduklarını, yine tasarımları
müvekkili ContitechLuftfedersystemeGmbh’a üretim makinelerinin teknik resimlerini
kopyalayarak ürettikleri makinelerin üretiminde kullandıklarını yine, üretimde
kullanılan ve Know-how sözleşmesiyle davalıların elde ettiği hamur reçetesinin davalı
şirketçe kullanıldığını ve bu eylemlerin haksız rekabet ve marka ihlaline yol açtığını
ileri sürerek, haksız rekabetin meni ve etkilerinin ortadan kaldırılmasına karar
verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle
kataloglarda g-bulunan resimler bakımından haksız rekabetin tespiti ve meni ile fiili
durumun ortadan kaldırılmasına, fazlaya ilişkin istemlerin reddine ilişkin olarak verilen
karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır. Davacılar vekili karar
düzeltme talebinde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve mahkemece alınan her iki
bilirkişi raporunda da taraf ürünlerinin terkibinin farklı olduğunun tespit edilmiş
bulunmasına ve kodlama ile ilgili uyuşmazlığın ise çözümünün özel ve teknik bilgiyi
gerektirmeyip, hukuki mahiyette olmasına göre, davacılar vekilinin tüm karar düzeltme
itirazlarının reddi gerekmiştir…” şeklinde karar vermiştir. (11.02.2005 tarih ve
2005/609-2005/1083 sayılı kararı).
205
Patent Hakkı ve Bu Hakkın Komşu Kavram
ve Hukuki Yollarla Đlişkileri
tescilinde aranan kriterler olmadığı açıktır. Kural olarak, bilginin kalitesi
yanında ve daha ziyade emek ilkesi ve dürüstlük ilkesi temel alınarak
değerlendirme yapılacaktır.
Sonuç
Hak sahibi veya uygulamacı olarak yukarıda değinilen kavramların
farkında olmak, bu kavramların bir biri ile ilişkilerini bilmek ve ilgili hak
için doğru tescil çeşidini teşhis edip kullanmak veya tescil etmeme
tercihinde bulunmak, önemli sonuçlar ve faydalar sağlayacaktır.
Buluş veya faydalı model ve teknolojik geliştirmelerin sahipleri,
emek ve yatırımlarının karşılıksız olmadığını bilerek hukuk ve tescil
sistemine güvenerek davranmalıdır. Başvuru sahibi olan firmaların veya
kişilerin önemli buluşlarını gecikmeksizin koruma altına almaları,
şirketlerinin gelişimi ve stratejik geleceği açısından önemli olduğu gibi,
hukuki çarelerden yararlanmanın yöntemleri bakımından da önemli ve
belirleyicidir.
Patent veya sair sınai mülkiyet tescillerinin alınmasına dair masraflı
ve zorlu süreçlere girmektense, öğreti veya bilginin ticari sır olarak
saklanması yoluna gidilerek, sonsuz bir korumadan yararlanmak da
mümkündür.
KOBĐ ölçeğindeki firmalar ve işletmelerin, kendi AR-GE
faaliyetlerinin boyutları, üretim kapasitelerine göre davranmaları ve buluş
faaliyetlerinin özelliğine göre faydalı model yöntemini tercih etmeleri,
rasyonel bir davranış olabilir. Bununla birlikte, faydalı modelin tescili
sürecinde esaslı inceleme yapılmaması nedeniyle bu belgeye gereğinden
fazla önem atfetmek sıkıntılı sonuçlara neden olabilecektir. Çünkü, faydalı
modellerin, tescil şartları ancak bir çekişme doğduğunda dikkatli bir
incelemeye tabi tutulur; örneğin mahkemece ilgili teknik alan
uzmanlarından mutlak yenilik kıstası konusunda rapor alınabilir ve yenilik
bulunmadığı sonucuna varıldığında belge hiç verilmemişçesine hükümsüz
kılınır. Nitekim PatKHK bu belgelerin ikircikli korumasına dair 158/II
maddede hükümler öngörmüştür.
206
Đlhami GÜNEŞ
Adalet Dergisi, Yıl:2014, Sayı:48, (s. 189/207)
KAYNAKÇA
Bently, Lionel; Sherman, Brad; (2002), Intellectual Property Law.
Çelik Şehirali, Feyzan; (1998), Patent Hakkının Korunması, Ankara.
D’amato, Anthony; Long D., Estelle; (1999), International Intellectual Property
Law.
Firth, Alison; Phillips, Jeremy; (2001), Introduction to Intellectual Property Law,
Oxford.
Güneş, Đlhami; (2013), Fikri Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları, 2. Bası,
Ankara.
Keskin, Serap; (2003), Patent ve Markanın Ceza Normları Đle Korunması, Ankara.
Noyan, Erdal; (2011), Patent Hukuku, Ankara.
Saraç, Tahir; Patentten Doğan Hakka Tecavüz ve Hakkın Korunması, Ankara.
Saraç Tahir; Nal, Temel; Suluk, Cahit; Karahan, Sami; (2008), Fikri Mülkiyet
Hukuku.
Triton, Guy; (2002), Intellectual Property in Europa, Londra.
Tüysüz, Mustafa; (2007), Fikri Mülkiyet Hakları Çerçevesinde Yeni Bitki Çeşitleri
Üzerindeki Islahçı Hakkı, Ankara.
207

Benzer belgeler