marka kentin arkasındaki gerçek
Transkript
marka kentin arkasındaki gerçek
MARKA KENTİN ARKASINDAKİ GERÇEK: ÇALIŞANLARIN YOKSULLUĞU (Alfabetik isim sırasına göre düzenlenmiştir) Prof. Dr. Gülay TOKSÖZ Ankara Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi Bölümü Doç. Dr. Helga Rittersberger - TILIÇ ODTÜ Sosyoloji Bölümü Doç. Dr. Kezban ÇELİK 19 Mayıs Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü 2012 Bu araştırma “Herkes için İnsana Yakışır İş: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Bölge Uygulaması” başlıklı Birleşmiş Milletler Ortak Programı altında gerçekleştirilmiş ve Binyıl Kalkınma Hedefleri Fonu (MDG Achievement Fund) tarafından finanse edilmiştir. Araştırma bulguları IOM tarafından 2011’de “Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu” başlığıyla yayınlanmıştır. Her hakkı mahfuzdur. Bu yayının hiç bir bölümü yayıncının önceden yazılı izni alınmaksızın kopyalanamaz, bir sistemde saklanamaz veya herhangi bir şekille veya yolla elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt veya başka şekilde aktarılamaz. Teşekkürler Bu projenin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese özellikle de danışman ekibinden Dr. Hakan Ercan, Dr. Yadigar Çoşkun ve Prof. Dr. Nergis Mütevellioğlu’na teşekkür etmek isteriz. Mülakatları gerçekleştiren araştırma öğrencilerimiz Görkem Dağdelen, Gözde Dağdelen, Canan Harmantepe, Bilge Hasdemir ve İlhan Zeynep Karakılıç’a da teşekkür ederiz. TÜİK temsilcilerine, özellikle de saha çalışmasının sayısal bölümünde bize destek veren Antalya Bölge Müdürü Sayın Abdi Öncel’e ve personeline teşekkürlerimizi sunarız. Ayrıca Türkiye İş Kurumu’na da (İŞKUR) teşekkür ederiz. Binyıl Kalkınma Hedefleri Fonu ve Birleşmiş Milletler Ortak Programı “Herkes için İnsana Yakışır İş ile Büyüme: Ulusal Gençlik İstihdam Programı ve Antalya Pilot Bölge Uygulaması”na da teşekkürlerimizi sunarız. En önemlisi, IOM Türkiye Misyon Şefi Sayın Meera Sethi’ye, tüm proje boyunca desteğini esirgemeyen Proje Koordinatörü Sayın Yelda Devlet Karapınar’a da sonsuz teşekkürlerimizle. Doç. Dr. Helga Rittersberger - TILIÇ ODTÜ Sosyoloji Bölümü 2012, Ankara İçindekiler Giriş..................................................................................................................................... 7 Türkiye İşgücü Piyasasının Özellikleri............................................................................... 8 Bir Turizm Kenti Olarak Antalya Ekonomisinin ve İşgücü Piyasasının Özellikleri....... 11 İstihdama Katılım, Çalışma Alanları ve Deneyimler........................................................ 14 Tarımda Çalışma............................................................................................................... 16 İnşaat Sektöründe Çalışma................................................................................................ 18 Turizm Sektöründe Çalışma............................................................................................. 21 Çalışma Memnuniyeti / Memnuniyetsizliği..................................................................... 25 Sonuç................................................................................................................................. 29 Kaynakça........................................................................................................................... 32 Giriş Göç olgusu sıklıkla, yoksulluk, işsizlik ve insan onuruna yakışmayan işlerden kaçabilmek amacıyla kullanılan bir strateji olarak değerlendirilmektedir1. Bu çalışmada göç olgusu Antalya ili özelinde değerlendirilecektir. Antalya ilinin iç ve dış turizm açısından cazip bir merkez olması ve buna bağlı marka kent olma yolundaki çabaları ile önemli ölçüde göç alan bir şehir konumunda bulunması çalışmanın odağını oluşturmaktadır. Bu nitelikleri ile göçün içeriğinin, işgücünün ve göçenleri karşılama konumunda olan işgücü piyasasının incelenmesi önemli bir çalışma alanı yaratmaktadır. İşgücü piyasasına katılım üzerinde etkisi olabilecek yaş, medeni durum, toplumsal cinsiyet rolleri, eğitim, beceri gibi değişkenlerin etkisinin anlaşılabilmesi önemli gözükmektedir. Genel olarak Antalya denilince akla gelen turizm ve inşaat sektörleri iken Antalya’nın Türkiye’nin en önemli tarım merkezlerinden birisi olduğu gözden kaçabilmektedir. Böylece göç edenleri karşılayan ana sektörler turizm, inşaat ve tarım olmaktadır. Bu çalışma Antalya ilini, iç göç ile gelenler ve gelenlerin dahil oldukları sektörleri, dahil olmayı belirleyen temel dinamikleri ve sektörlerin çalışma yaşamına ilişkin niteliklerini genç göçmenleri merkeze alarak incelemektedir. Sayılan sektörlerin hepsi mevsimsel farklılıklardan ciddi şekilde etkilendiği için mevsime bağlı etkiler de incelemeye dahil edilmektedir. Genç-göç-istihdam ilişkisi ele alınırken istihdamın niteliği ile bu niteliklerin genç işgücü üzerine olası etkileri bu çalışmanın dikkat çekmek istediği en önemli konuyu oluşturmaktadır. Genel olarak çalışma hayatına ilişkin değerlendirmeler istihdamda olma ya da olmama üzerinden konuyu ele almaktadır. Ancak “mevsimlik”, “geçici” ve “düşük ücretli” işlerin yaygın olması neticesi oluşan “çalıştığı halde yoksul” olan grupları yeterince dikkate almamaktadır. Antalya ilinde yapılmış olan genç-göç-istihdam çalışması, Antalya ilinin istihdam yaratma kapasitesinin yüksek olduğunu ancak bu durumun “çalışan yoksul” kategorisine dahil olabilecek genç istihdamı ürettiğini tartışmak istemektedir. Düşük ücretli ve mevsimsel nitelik barındıran istihdam biçimlerinin gençler üzerine olası etkileri, gençlerle yapılan niteliksel çalışma bulguları dikkate alınarak tartışılacaktır. Çalışma kapsamında yürütülmüş olan niceliksel araştırmanın bulguları da zaman zaman niteliksel bulguları desteklemek amacı ile kullanılacaktır2. 1 Waddington, Sabates-Wheeler, 2003 2 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu 7 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu Son yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkelerde çalışan yoksullara ilişkin çalışmaların dikkate değer şekilde artmakta olduğunu söylemek mümkündür. Yoksulluk genel olarak; evsizlik, işsizlik ve özürlülük ile bağ kurularak ele alınmakta iken, işgücü piyasında yaşanan gelişmelerle birlikte çalışma örüntülerinde meydana gelen değişimler düşük becerili işgücü ile yüksek nitelikli/becerili işgücü arasında polarizasyona neden olarak, çalıştığı halde yoksul olmaktan kurtulamayan “çalışan yoksul” kavramını ortaya çıkarmıştır3. Benzer gelişmeyi Türkiye’nin istihdamda olan işgücünde görmek de mümkündür. Tarım sektöründe (ücretsiz aile işçiliği ve yevmiyeli çalışma şeklinde), inşaat sektöründe ve perakende ticarette (ücretli ve yevmiyeli) çalışan işgücü bu gruba dahil edilebilecek niteliktedir. Farklı sektörler ama benzer koşullar nedeniyle çalışan yoksulluğunu belirleyen unsurlar ortaklaşmaktadır. Genellikle tek gelirli, kalabalık üyeli, düşük eğitimli ve becerili haneler bu kategoriye dahil olmaktadırlar. Çalışmanın spesifik bulgularına geçmeden önce Türkiye’nin işgücü piyasasında son yıllarda gözlenen gelişmelere değinilecek, ardından bulgular Antalya işgücü piyasası özelinde değerlendirilecektir. Türkiye İşgücü Piyasasının Özellikleri Türkiye ekonomisi kriz dönemlerinde yoğun bir ekonomik küçülme yaşamakta ancak krizin ertesinde yüksek büyüme hızları yakalamaktadır. Bu istikrarsız ekonomik yapının temel özelliklerinden biri, istihdam yaratmayan büyümenin varlığıdır. Ekonominin yüksek büyüme oranları gösterdiği yıllarda bile istihdam artışı çok sınırlı kalmakta, işsizlik oranlarında kayda değer bir düşüş yaşanmamaktadır. Türkiye’de nüfus artış hızının yavaşlamış olmakla birlikte çalışma çağındaki nüfusun hala göreli yüksek bir artış eğilimi içinde olması ve kırdan kente yaşanan göç, işgücü piyasaları üzerinde yoğun baskı yaratmaktadır. Bunun çalışma koşulları üzerinde olumsuz etkileri vardır. İstihdamsız büyümenin işsizlikte büyük artışlar yaratmaması özellikle çalışma çağındaki kadınların büyük kısmının işgücü dışında kalmasına bağlıdır.4 3 Uluslararası Çalışma Örgütüne göre çalışmasına rağmen kendisini ve ailesini yoksulluk sınırı üzerine çıkarabilecek geliri elde edemeyen kişi çalışan yoksul olarak nitelendirilmektedir. ILO 2005, s.27, aktaran Temiz 2008, s.80. Ayrıca, bkz. http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---dgreports/---dcomm/ documents/publication/wcms_101461.pdf, 20 – 23. 4 Toksöz, 2007 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 8 Türkiye’de ekonomik büyümenin istikrarsız yapısına paralel olarak işgücü piyasaları çok parçalı, toplumsal cinsiyet ve etnisite temelinde ayrışmış bir yapı sergilemektedir. İşgücü piyasalarının merkezinde büyük ölçekli, kayıtlı hizmet ve sanayi sektörü işletmeleri yer almakta, işgücü yasal düzenlemeler çerçevesinde istihdam edilmektedir. Formel işgücü piyasasının çevresinde ise yasal düzenlemelerin büyük ölçüde dışında kalan küçük ölçekli hizmet ve sanayi işletmelerinin yer aldığı enformel işgücü piyasaları bulunmaktadır. Burada istihdam edilen işgücü büyük ölçüde kayıtdışıdır. Kentsel işgücü piyasalarının dışındaki kırsal işgücü piyasalarında küçük ölçekli, hane temelli tarım işletmelerinde çalışanlar da esas olarak her türlü yasal düzenlemenin dışında kalarak kayıtdışı olmaktadır. Kayıtdışı çalışanların temel özelliği her türlü sosyal korumadan yoksun olmaları, düşük gelir elde etmeleri ve çoğunlukla çalışan yoksul konumunda bulunmalarıdır.5 Türkiye bölgeler arası eşitsizliklerin güçlü olduğu bir ülkedir. Kır ve kent arasında olduğu kadar bölgelerin kendi arasında da ciddi sosyo-ekonomik farklar vardır. Bu fark, az gelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelerin büyük kentlerine doğru göç yaşanmasına yol açan önemli bir etken niteliğindedir. Göç hareketleri toplumsal gerçekler olarak düşünüldüğünde işgücü piyasalarındaki koşulların ve gelişmelerin anlaşılmasında yardımcı olabilirler. TÜİK tarafından verilen istatistikler, 1950’lerde ve sonrasında hızlanan iç göç sürecinin önemini net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2000 yılında nüfusun kabaca % 60’ı 20.000 ve daha fazla nüfuslu (TÜİK’in şehir-köy sınıflandırmasına göre ise % 65’i)6 kentsel alanlarda yaşamaktaydı. 1990 ve 2000 yılları arasında, toplam nüfus yıllık ortalama % 1.83 oranında arttı. Büyüme oranı kentsel alanlarda % 2.68 ve kırsal alanlarda sadece % 0.42 oldu. Bu iki sayı arasındaki fark kırdan kente göçe bağlanabilir.7 Kırdan kente göç ederek gelenler işgücü arzını artırmaktadır. İş olanakları, özellikle de eğitim düzeyi düşük gençlerin iş olanakları, aralarındaki yoğun rekabetin bir sonucu olarak yalnızca düşük ücretle çalışılan vasıfsız işlerde ve genellikle de kayıt dışı ekonomi 5 Şenses 1996, 2002. 2003. 6 TÜİK, il ve ilçe merkezlerini ‘şehir’ olarak tanımlar. Türk kamu yönetimi sisteminde, her ilde bir vali ve her ilçe merkezine atanan ilçe yöneticisi (kaymakam) vardır. Belediye başkanları, halk tarafından seçilir. Bu sınıflandırma, örneğin yirmi bin gibi bir nüfus kesitine dayalı bir kentsel-kırsal ayrımına karşılık gelmemektedir. Bazı ilçe merkezleri 20 binden daha az nüfusa sahiptir. İlçe merkezi nüfusları büyüdükçe, kent-köy ve kır-kent sınıflandırması arasındaki fark daha az önemli hale geldi. Türkiye’de 82 il ve yaklaşık 600 ilçe merkezi bulunmaktadır. TÜİK şehir-köy ayrımına göre sonuçları raporlar. 7 Ercan, Rittersberger-Tılıç, 2011 9 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu kapsamında vardır. Cinsiyete bağlı farklılıkların da bu noktada altı çizilmelidir. İstihdamın sektör, işkolu ve meslek dağılımı toplumsal cinsiyet temelinde ciddi ayrışma göstermekte ve kadınlar istihdama düşük düzeyde ve sınırlı alanda katılmaktadır. Kentsel alanlarda, vasıfsız genç erkekler mevsimlik inşaat ve turizm sektöründe çalışmakta, vasıfsız genç kadınlar ise ya işgücüne katılmamakta, gelir getirici üretim faaliyetlerinin dışında kalarak “ev kadını” olmakta ya da kayıtsız hizmet ve tekstil sektörlerinde çalışmaktadırlar. İşgücü piyasalarının işleyişinde iç göçün yol açtığı hemşerilik, akrabalık bağları ve etnik köken etkili olurken, 1990 sonrası dönemde Türkiye’nin çevresindeki ülkelerden aldığı düzensiz emek göçü de etnisitenin piyasaların işleyişindeki etkisini artırmıştır.8 Türkiye, 1980’lerin başında ihracata dayalı sanayileşme modeline geçmiş, devletin ekonomideki rolü küçülmüş ve kalkınma stratejisi özel sektör aracılığıyla sanayileşmenin desteklenmesi yönünde olmuştur. İşgücü piyasalarının kuralsızlaştırıldığı, çalışanları koruyucu düzenlemelerin kaldırıldığı, sendikaların güç kaybına uğradığı bu süreçte bütün teşvik politikalarına rağmen sanayi yatırımlarının düzeyi ve istihdam yaratma potansiyeli zayıf kalmış, tarım dışında yüksek işsizlik oranlarının yanı sıra istihdam esas olarak hizmet sektöründe artmıştır.9 Hizmet sektörü kendi içinde son derece heterojen bir yapıda olup, toptan ve perakende ticaret, oteller, lokantalar, finans, toplum hizmetleri, ulaştırma-haberleşme gibi alanlarda hem büyük ölçekli kurumsallaşmış işyerlerini hem de küçük ölçekli ve büyük ölçüde kayıtdışı işyerlerini kapsamaktadır.10 Hizmet sektörü düşük üretkenliğe sahip kendi hesabına çalışma biçimleriyle tarım dışı işgücü fazlasını emen bir sünger işlevi görmektedir. 8 Toksöz, Ünlütürk 2011 9 Kepenek ve Yentürk 2010, TÜSİAD 2008, Başlevent ve Onaran 2004, Şenses 1996 10 2009’da Türkiye’de 21.277 bin kişi olan toplam istihdamın %50’si hizmetler sektöründedir. Hizmetler sektörü istihdamı içinde toptan ve perakende ticaret, lokanta ve otellerin payı %42.7’dir. (www.tuik.gov.tr) Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 10 Bir Turizm Kenti Olarak Antalya Ekonomisinin ve İşgücü Piyasasının Özellikleri 2007’den itibaren Antalya şehrinin bir markalaşma sürecine girmiş olduğunu izlenmek mümkün gözükmektedir.11 Antalya’nın marka olmak için gerekli olan önemli karakteristikleri arasında istihdam fırsatları, uygun ücretler, uygun fiyatlı konutlar ve kamusal alt yapı, geniş çapta rekreasyonel/kültürel yerler, iyi üniversiteler/okullar ve ılıman bir iklim sayılabilir. Antalya’nın markalaşmasıysa şehrin tarihi, coğrafi ve iklimsel özellikleri, kültürel farklılıkları ve istihdam fırsatları üzerine başarılı bir pazarlamaya dayanmaktadır. Tarım ve turizm alanlarında yeniden yapılanma ve üretimdeki teknolojik değişimler, özellikle küresel pazarda yerini koruması açısından önem taşımaktadır. Modern sera tekniklerinin önem kazanması ve küçük aile çiftlik işletmelerine endüstri statüsü verilerek Organize Tarım Alanlarının oluşturulması da önemli adımlardan sayılabilecek niteliktedir.12 Kentlerin markalaştırlması ve pazarlanması tarihte yeni görülen bir durum değil. Ward13, kentsel yerleşim yerlerin pazarlanmasının en azından 19. yüzyıldan beri süregelen bir pratik oduğunu belirtir. Kavaratzis14 de, pazarlama ve markalaştırma arasındaki farkın altını çizer. Ona göre, markalaştırma, yalnızca içeriye yatırımı ve turizmi artırma çabası değildir. Aynı zamanda, topluluğu geliştirme, yerel kimliği pekiştirme, vatandaşların kentleriyle özdeşmelerini sağlama ve toplumsal dışlama ile huzursuzluğu önleme çabasıdır. Bu epey iyimser bir anlayıştır. Ancak, bizim niyetimiz pazarlama ve markalaştırma arasındaki farka dair derinlemesine bir tartışmaya girmek değildir. Bizim yapmak istediğimiz, ileride de tartışılacağı gibi, bir kentin pazarlama ve markalaştırılmasının göç hareketleri ve yerel emek pazarı açısından önemli sonuçlarını vurgulamaktır. 1980’lerden bu yana turizm yatırımları Antalya’nın markalaşmasında önemli bir rol oynamış, böylece kitlesel turizm yanında “kentsel turizm” ve “sağlık turizmi” de önemli bir paya sahip olmuştur. Bu strateji turizm sektöründe yaşanan mevsimsel 11 2007 Nisan ayında ATSO “Yeni Şehir Antalya” başlıklı bir konferans düzenledi ve Antalya’yı proje haline getirerek stratejik plan hazırlamak üzere AGM ile birlikte bir protokol imzaladı. Antalya Manifesto: Şehir Marka Stratejik Plan başlıklı bir rapor hazırlandı (Varlı-Görk, 2010: 387). 12 Varlı-Görk, 2010: 393 13 Ward, S.V., 1998, “Selling Places: The Marketing and Promotion of Towns and Cities, 1850 – 2000, E. & FN, London: UK. 14 Kavaratzis, M., 2004 www.imagian.fi/kuvat/from_city_marketing_to_city_branding_2004.pdf 11 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu dalgalanmalarla mücadele etmede ve aynı zamanda istihdam fırsatlarını artırmada da etkili olabilmiştir. Tarım ve turizm sektörlerinin yanısıra 80’lerin sonundan başlayarak ve 2000’lerde güçlenen endüstriyel yatırımlar da önemlidir.15 Antalya’da turizm sektörü (otel, lokanta hizmetleri) diğer ekonomik faaliyet alanlarını da harekete geçirmekte, havaalanı, ulaştırma ve destek hizmetleri, özel güvenlik, temizlik, çevre düzenlemesi gibi faaliyetler önem kazanmaktadır. Turizmi, tarım, sanayi ve inşaat sektörleri izlemektedir. Tarım sektöründe Türkiye’nin sebze ve meyve üretiminin önemli bir kısmı gerçekleşmekte olup özellikle seracılık alanında Türkiye’de ilk sırada gelmektedir. Sebze ve meyvenin yanında süs bitkileri üretimi de önemli bir tarımsal faaliyet alanı oluşturmaktadır. İmalat sanayinde hem turistlerin hem yerli halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere ağırlıkla gıda, metal, plastik, tekstil, ahşap ve mobilya ile inşaat malzemeleri alanlarında üretim yapılmaktadır. İş çevreleri Antalya ilini iş yapma kapasitesi bakımından olumlu değerlendirmekte, sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyiyle ve yaşam kalitesiyle kent yaşamak ve çalışmak için cazip addedilmektedir. Genel olarak Antalya iş dünyası, Antalya’nın sunmuş olduğu fırsatlardan memnundur ve geleceğe umutla bakmaktadır.16 Sayılan tüm özellikleri ile Antalya Türkiye’nin en çok göç alan illerinden biridir ve bu durum kent nüfusunu hızla arttırmaktadır.17 Antalya’ya Türkiye’nin her bir yanından, her yaş grubundan insanlar göç etmekle birlikte gelenler arasında genç ve çocuklu aileler önemli paya sahiptir.18 Kentte işgücüne katılım ve istihdam oranları hem kadınlar hem erkekler için Türkiye ortalamalarının üzerindedir. İşsizlik oranları ise Türkiye ortalamalarının biraz altındadır.19 Bir araştırmaya göre Antalya, İstanbul, Bilecik ve Edirne’den sonra Türkiye’de işsizlik 15 Organize Sanayi Bölgesi (1976), Antalya Serbest Bölge (1987) 16 MDF-G UNJP Stakeholder Interview Report, July 2010, s.11 17 2009’da Antalya, binde 8,93 net göç alma hızı ile ülkenin en fazla göç alan 7. ilidir. 2009 ADNKS sonuçlarına göre, Türkiye ortalamasında %1,46 olan yıllık nüfus artış oranı, Antalya’da %3,25 olarak gerçekleşmiştir. 2009’da Antalya’nın nüfusu 1.919.729’dur. (www.tuik.gov.tr). 18 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.14 19 2009’da Antalya, Burdur ve Isparta’nın içinde yer aldığı TR61 bölgesinde işgücüne katılma oranı toplam işgücü için %55.8, erkekler için %75.3 ve kadınlar için %36,3’dür. Bu oranlar sırasıyla %47.9, %70.5, %26 olan Türkiye oranlarından yüksektir. Aynı yıl bölgede %11.4 olan işsizlik oranı, Türkiye’de %14’dür. İstihdam oranı bölgede %49.4, Türkiye’de %41.2’dir. İl bazında verilen sınırlı bilgiye göre 2009’da Antalya’da işgücüne katılım oranı %56.4, işsizlik oranı %12.7 ve istihdam oranı %49.2’dir. İlin işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranları bölgeyle büyük ölçüde benzeşmektedir. (www.tuik.gov.tr) Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 12 riskinin en düşük olduğu 4. kenttir.20 Ancak kente yeni göç etmiş, yaşama tutunma çabası içinde olanlar bakımından kentin sunduğu iş olanakları esas olarak nitelik gerektirmeyen, düşük ücretli işlerde olmaktadır. Göç bir yandan sunduğu genç ve dinamik işgücü havuzu ile iş çevreleri tarafından fırsat olarak değerlendirilmekte, öte yandan işgücünün niteliksiz oluşu bir sorun olarak görülmektedir. Ancak mevsimlik olan, istihdam güvencesinden ve kariyer olanağından yoksun işlerde zaten niteliksiz işgücü kullanılmakta ve ücretler düşük tutulmaktadır. Kentin ekonomik performansının gerisinde yatan, böylesi çalışmanın ürettiği çalışan yoksulluğudur. Antalya’ya gelenler ağırlıklı olarak, genç evlilerden ve küçük çocuklarından oluşmakta, bunlar mevsimsel değil kalıcı bir göç profili çizmektedir. Böylesi aileler için kentte yaşam pahalıdır ve özellikle yeni göç etmiş olan, çocuklu ve tek gelirli aileler için Antalya’da yaşamak zordur. Geçinme güçlükleri daha çok kadının çalışma yaşamına girmesinde etkili olmaktadır. Kentte kadınların işgücüne ve istihdama katılım oranlarının göreli yüksekliği, hizmet ve tarım sektörlerinin il ekonomisindeki ağırlıklı payı ve bu sektörlerde kadın istihdamının daha yaygın olmasıyla bağlantılıdır. Aynı zamanda kentin kültürel iklimi de kadınların gelir getirici çalışma biçimlerine katılımı bakımından diğer muhafazakar Anadolu kentlerine göre daha elverişlidir.21 Bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışanlara dair sayılar il bazında bilgi sahibi olmaya imkan vermektedir. 2009’da Antalya ilinde kayıtlı istihdamda ilk sırada inşaat gelmekte, onu toptan ve perakende ticaret, imalat, idari ve destek hizmetleri ile konaklama izlemektedir.22 İŞKUR’un yaptığı bir araştırma, kayıtlı çalışanların cinsiyet 20 Tatlıdil-Özgürlük’ün (2009) analizlerinde kullandığı 4 risk değişkeninden ilki olan uzun süreli işsizlik değeri, Antalya’da %22 ile oldukça düşüktür. Genç işsizlik değeri de %14,93 ile ortalamanın altındadır. 3. risk değişkeni olarak, işsizlik ödeneği için İŞKUR’a başvuranların ildeki SSK’lı sayısına bölünmesi ile elde edilen oransal değer de ortalama bir düzeydedir. Buna karşılık düşük eğitimli işsizlerin oranı ile ilişkili değer, oldukça yüksektir. 21 TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketleri NUTS 2 sınıflamasına göre Antalya’nın Burdur ve Isparta illeriyle birlikte yer aldığı TR 61 bölgesine dair bilgi sunmaktadır. Buna göre 2009’da bölgede toplam çalışan sayısı 894 bin kişi olup, bunun 608 bini erkek (%68), 286 bini (%32) kadındır. İstihdamın sektörel dağılımı itibariyle: erkeklerin %57.1’i, kadınların %41.7’si hizmet sektöründedir. Tarım kadınlar açısından %50.2’yle istihdamda en büyük paya sahipken, erkeklerde bu oran %26.3’tür. Sanayinin payı: erkeklerde %16.6 ve kadınlarda %8.1’dir. Bölgede işsizlik oranı: erkeklerde %10.7, kadınlarda %13’dür. (www.tuik. gov.tr) 22 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.24 13 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu temelinde dağılımı hakkında bilgi vermektedir. Buna göre kayıtlı erkek istihdamının en yoğun olduğu ilk üç işkolu oteller ve lokantalar, toptan ve perakende ticaret ve inşaattır. Kayıtlı kadın istihdamının en yoğun olduğu ilk üç işkolu ise oteller ve lokantalar, toptan ve perakende ticaret, diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleridir.23 İlde katma değeri yüksek tarım ürünleri üretiminin önem kazanmasıyla birlikte tarım işletmelerinde sigortalı olarak çalışanların sayısı bir artış eğilimine girmiştir. İlde istihdam alanları büyük ölçüde mevsime bağlı dalgalanmalar göstermektedir. Başta turizm sektörü olmak üzere, ticaret, inşaat ve tarım sektörlerinde bahar aylarında canlanan işler kış aylarında durgunlaşmakta, işten çıkartmalarla birlikte yaygın bir işsizlik sorunu yaşanmaktadır. İŞKUR’a kayıtlı işsizler üzerine yapılan bir araştırmaya göre çalışanların yarıdan fazlası işten çıkarıldığı veya işyeri kapandığı için işsiz kalmıştır.24 2010’da kuruma kayıtlı işsizlerin özelliklerine bakıldığında, işsizlerin çoğunluğunu ilköğretim mezunlarının oluşturduğu, ikinci sırada lise ve dengi okul mezunlarının geldiği görülmektedir. Ancak işsizlerin yaklaşık üçte birini (%31) oluşturan kadınların arasında lise mezunu ve yüksek öğrenimli olanların payı (%65.4), erkeklerinkinden (%46.5) çok daha yüksektir.25 Bölgedeki kadın nüfusun ve kadın işgücünün eğitim düzeyi erkek nüfusun eğitim düzeyinden düşük olmakla birlikte kadın işsizlerin eğitim düzeyinin erkek işgücünün eğitim düzeyinden yüksekliği dikkat çekicidir. Bu durum kadınların artan eğitim düzeyiyle işgücü piyasasına daha çok katıldığını, iş aramaya başladığını ancak istihdam fırsatlarından daha sınırlı yararlandığını göstermektedir.26 İstihdama Katılım, Çalışma Alanları ve Deneyimler TÜİK tarafından 2010’da Antalya kent merkezinde yapılan hane halkı araştırmasına göre kent merkezinde erkeklerin ve kadınların istihdama katılım oranları bölge ve il genelinden daha yüksektir. Görüşülen her 10 erkekten 7’si ve her 10 kadından yaklaşık 6’sı son bir ay içerisinde çalıştığını ifade etmiştir. Çalışan erkeklerin %80’i ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalıştığını ifade ederken bu oran kadınlarda %92.6’dır. Son bir 23 İŞKUR Antalya İli İşgücü Piyasası Analizi 2009, s.3-4 24 Mütevellioğlu ve Çizel 2010, s.287 25 Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, 2011, s.32-33 26 Toksöz 2011, s.15-16, 30 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 14 ay içerisinde çalışmayan bireylerin çalışmama nedenleri arasında ilk sırada erkeklerde %44.3 ile “emeklilik”, kadınlarda ise “ev işleriyle ilgilenme” gelmektedir (%60.7). Diğer taraftan, her 5 erkeğin 1’i öğrenime devam ettiğinden dolayı çalışmadığını ifade ederken, her 10 kadının 1 tanesi öğrenimine devam ettiği için çalışmadığını dile getirmiştir.27 Hatta 15-29 yaş grubundaki gençlerde bile öğrenim durumunun lise düzeyinin daha altında olması erkeklerde %28.8 iken kadınlarda %36.3’dür.28 Öğrenim hayatına devam etmeme nedeni olarak genç kadınlar ailenin okul masraflarını karşılayamamasını erkeklere göre daha yüksek oranda ifade ederken, önemli bir kısmı da aile istemediği için eğitimine devam edememiştir.29 Bir annenin babayla birlikte kızlarını okula göndermeme gerekçesi şöyle dile gelmektedir: “Ne bileyim bir çalı arkasında bir ağaç dibinde bir kız bir oğlan okula gidiyor sanıyorsun. Nerde kuytu bir yer varsa, deniz kenarlarında... Biz de tiksindik. Kızları vermeyelim mi vermeyelim. Benim de okumam yok.(…) Oğlanı okutalım dedik. O da okumadı. İlkokulu bitirirken oğlanın öğretmeni bunun isteği yok, siz bir işe verin dedi. Biz de öyle yaptık. Büyük kızı da okutmadık.” Bu durum geleneksel cinsiyet temelli ayrımcılığın; kadınlar ve erkekler arasında fırsatlara, imkanlara erişimde eşitsizliklerin, farklı görev ve sorumlulukları üstlenmelerinin ifadesidir. Erkekler eğitim imkanlarından daha fazla yararlanarak, gelir getirici çalışmaya katılmakta ve emekliliğe hak kazanmakta, buna karşılık kadınlar daha az eğitim görerek ev kadınlığına ve karşılığı ödenmeyen emeğe mahkum olmaktadır. Çocuklu genç kadınların çalışma deneyimine dönüldüğünde bir önemli sorun alanı, çocuk bakım hizmetlerinin sunumundaki yetersizlikler nedeniyle iş ve aile uyumunun kurulmasındaki güçlüklerdir. “Çalıştığım hiçbir yerde işten çıkarılmadım. Çocukların kreş saatleri, işte kreşin saatlerinin maalesef Türkiye’de çalışma saatleri ile tutmuyor. Gerek devlet gerek özel sektör olsun hiçbir iş yerinde sabah 9 akşam 5 olayı yok. Ama maalesef kreşler 27 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.44-46 28 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.50 29 Genç kadınların %24.5’i, erkeklerin %19’u maddi zorluklar nedeniyle eğitime devam edemezken genç kadınların %14.7’si için ailenin olumsuz tutumu eğitimi terk nedenidir. Olumsuz tutum göçmen ailelerde daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır. (Rapor, s.53) 15 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu sabah 9 akşam 5 uygulaması var” (28 yaşında kadın, ilkokul mezunu, boşanmış 2 çocuklu, anketörlük yapıyor). Gençlerin istihdama katılım oranı erkeklerde %75.6, kadınlarda %52.8’dir.30 Bireylerin çalıştıkları sektör itibariyle dağılımlarına bakıldığında kadınların %90’ı ve erkeklerin %86.8’i hizmet sektöründedir. Tarımda çalışma oranı kadınlarda %4,6; erkeklerde %2.2, sanayide çalışma oranı kadınlarda %5.4; erkeklerde %10.9’dur.31 Gençlerin işgücü piyasasına nasıl katıldıkları birçok etken tarafından belirlenmektedir: gencin eğitimi, cinsiyeti, ailesinin sosyo-ekonomik durumu, aile yapısı, yaşanılan yerin eğitim ve istihdam olanakları, ailenin göç deneyimi. Söz konusu etkenler işgücü piyasasına katılım yaşı, çalışma koşulları, ücret düzeyi, sosyal güvence, beceri/meslek edinimi gibi hususlarda belirleyici olmaktadır. Yoksulluk ve ailenin çektiği geçim sıkıntısı gençlerin eğitimlerini sonlandırarak bir an evvel çalışma hayatına geçmelerinde etkili olmakta, ancak çalışmak onları yoksulluktan kurtarmaya yetmemektedir. Düşük eğitim düzeyine sahip gençlerin çalışabileceği alanlar “tarım” ve “inşaat” olarak ortaya çıkmaktadır. Tarımda Çalışma Tarım faaliyetleri kapsamında sebze-meyve toplama, paketleme, süs bitkileri, fidecilik ve kesme çiçekte çalışma daha çok Güneydoğu Anadolu’dan gelen ve ilkokul/ilköğretim sonrası eğitimine devam etme imkanı bulamamış genç kadınlar açısından önemli bir istihdam alanıdır. Bunların bir kısmı sadece mevsimlik olarak çalışmak üzere akraba ve arkadaş grubu olarak gelmekte, aileleriyle gelen bazıları ise zaman içinde yerleşerek kalıcı olmaktadır. Tarımsal çalışma genç kızların aileleri açısından sosyal denetimin güçlü olduğu bir ortamda gerçekleştiği için, onay verilen bir çalışmadır. Bu işin bekarken yapıldığı, evlenince eşlerin izin vermeyeceği söylenmektedir. “Burada çalışırken erkeklerin olması gerekiyor yani bizleri koruyacak kollayacak. Bir de yabancısı olduğumuz için şart yabancısı olduğumuz için. Akşam oldu mu 30 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.62 31 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.63 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 16 dışarı çıkamazsın tek başına. Kadın olarak tek başına çıkamazsın. Yani bir sürü aksilikler olabiliyor kadın olarak. Erkekler bir de daha şey istediğini yapabiliyor. İstediği yere çıkabiliyor. Kadın daha korkabiliyor yani o şeyi yapmasan bile lafı çıksa, o anlamda yani dikkat etmeye çalışıyorum.”(28 yaşında, ilkokul, boşanmış, Hataylı) Tarım şirketlerinde çalışan genç kadınlar eğitimsiz oldukları için başka iş bulamayacaklarını düşünmekte, arkadaşlarıyla bir arada olabildikleri ve sigortalı olarak ücret kazandıkları bu işleri hane işletmesinde ücretsiz olarak çalışmaya tercih etmektedir. “Mesela okumuş olsaydım başka yeri hayal ederdim, okumadığım için hani mesleğim olmadığı için işim iyi diye düşünüyorum benim şeyimde. Çok şükür güzel bir iş yeri, güzel patronlarımız var, mühendislerimizle anlaşıyoruz. Yani iyidir.”(22 yaşında, hiç okumamış, fide işinde, Diyarbakırlı) Buna karşılık halde sebze-meyve ayıklama ve paketleme işinde çalışanlar için işin “Saatleri düzensiz, yemeği düzensiz, çalışması düzensiz, iş bırakma saati düzensiz”dir. “Çok zor. Çünkü bir insan kendine zaman ayıramıyor. Sabahın dört buçuğundan kalkıp yedide mi biter akşam on ikide mi biter yani belli olmadığı için bir insan eve geldiği zaman yorgun olduğunda yemeğini bile yiyemiyor. Ondan sonra duşunu almak istiyorsa bile alamıyor. Öyle. Yani sosyal hayatı yok. Evden işe, işten eve. Bu şekilde. Başka bir şey yok zaten. (…) Sadece boş vaktim olduğu zaman yatmayı tercih ederim, dinlenmeyi. Çünkü birkaç aydır hiç dinlenmediğim için.”” (26 yaşında, kadın, ortaokul mezunu, Hataylı). Genelde yılın 8-9 ayı çalışılmakta, çalışma süresi sabah 5’ten akşam işin durumuna göre saat 5-6-7’ye kadar uzamaktadır. Kimi durumda sigorta yapılmamakta, ele geçen günlük 50-55 TL yevmiye üzerinden aylık ücret 900-1000 TL’yi bulmaktadır. Sigortalı çalışma durumunda asgari ücret ödenmektedir. Haftada bir gün izin vardır ve işler yoğun olduğu zaman bu izin kullanılamamaktadır. Fidecilikle uğraşan tarım işletmesinde işler erkekler için tohumlama, kadınlar için serada fideleri büyütme ve tasnif etme ve erkeklerin büyüyen fideleri sevkiyatı şeklinde ayrışmıştır. İşin ortalama üç ayda öğrenilebileceği söylenmektedir. Çalışma saatleri 7.30-17.30 arasındadır ve düzenlidir. İş sezonluk olduğu için Kasım ayında işten çıkartmalar yaşanmakta, işçilerin çok azı kalabilmektedir. Dolayısıyla başka iş arama eğilimi mevcuttur. 17 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu Belirli bir eğitim düzeyine sahip gençler açısından tarım bir iş alanı olarak gündeme gelmemektedir. Eğitimli gençler için tarımsal faaliyetlerde yer almak “boşuna okudum” algısını üretmektedir. Zira tarım işçiliği yapılacak ise okumaya gerek olmadığı kanaati yaygındır. Tarım alanında çalışma eğitimli gençler tarafından “biraz kirli”, “gelecek vizyonu düşük”, “eğitimli genci tanımlamak için” düşük statülü bir iş olarak görüldüğünden tercih edilmemektedir. Bu nedenler birleşerek eğitimli gençleri tarım işi yerine daha düşük ücretli işlerde çalışmaya yöneltebilmektedir. “Ben arkadaşımdan biliyorum şöyle söyleyeyim. Elmalıda elma bahçeleri var. 80 dönüm. Babası orada çalışıyor. Orada çiftçilik yapıyor. İyi de para kazanıyor. O işi babası ile yapmıyor. Burada geliyor 1 milyara çalışıyor. Temiz iş istiyor” (22 yaşında, erkek, meslek lisesi mezunu, kendi işini kurmaya çalışıyor, Antalyalı). İnşaat Sektöründe Çalışma Düşük eğitimli genç erkekler için önemli çalışma alanlarından birisi inşaat sektörüdür. İnşaat sektöründe de mevsimlik çalışma vardır ancak işler kışın yavaşlasa bile tam olarak durmamaktadır. Herhangi bir formel eğitim söz konusu değildir. İşe düz amele olarak başlayan kişinin çalışma hayatının gelişimi tamamen kişisel beceriye bağlı olmakta, “sabırlı ve sebatlı” olup çalışmaya devam edenlerden bazıları inşaat işinde ilerleyebilmektedir. Emek gücü ucuz olduğu için teknoloji kullanılmamakta, inşaat işinde bedensel çalışma ağır basmaktadır. “Türkiye’deki en büyük sorunlardan birisi de şu: işçiler bedavaya çalışıyor! Hamallığa çalışıyor yani. Bu hamallık! Bizim yaptığımız hamallık! (…) On metre halat var, on metre yirmi metre halat var, sekizlik onluk demiri on tane bağlıyorum aşağıdan, millet çekiyor. O sıcağın altında halatlarla demirleri çekiyoruz. Oysa vinç kullanılması lazım.” (24 yaşında, ticaret lisesi terk, inşaat ustası, Adapazarlı)32 İnşaat sektöründe iş bulmada aile-akrabalık veya hemşerilik ilişkileri belirleyicidir. 14 yaşında Diyarbakır’dan Antalya’ya gelen gencin geliş hikâyesi bu durumu çok iyi yansıtmaktadır: 32 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.89 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 18 “Şimdi ilk buraya geldiğim zamanlarda yol bilmiyorum, iz bilmiyorum, kimseyi tanımıyorum. Babamın vermiş olduğu o zamanın parasıyla 12 milyon, bilet parası dahil. Geldim buraya. Bir hafta mı on gün mü o parayla idare ettim. İdare ettim derken yattığım pansiyonda bir odada dört kişi yatıyordum. Dört tane insan birbirini tanımıyor. Pansiyoncuya söylüyorum hani gece gir içeriye bak. Korkuyor insan. Cebimde kalmış o zaman işte ya 500 ya 1000 lira. Sabah kalktım para yok. Cüzdan yok, para gitmiş. Bir başıma kaldım., hiçbir şey yok. 2-2,5 gün hatırlıyorum ben bir lokma ekmek boğazımdan aşağıya inmedi. Camide yattım, caminin avlusunda yattım. Ya hırsız olacaktım, ya bir şeyler çekecektim. Ya dilenci olacaktım ya da birinin benim elimden tutması gerekiyordu. Kimseyi tanımıyorum. Burada park var, parkın oraya geldim dedim ben iş arıyorum. Herkes kendi dengini çeker. Gittim yanlarına. Biraz konuştuk işte nerelisiniz. İşte Diyarbakırlı birisi vardı. Ne iş yapıyorsunuz, bana iş bulun dedim. İş yok dediler. Nasıl iş yok? Dedi iş yok. Ben de tamam dedim. Yattık yine parkta, sabah oldu. Baktım yukarıya doğru gidiyorlar, gittim oraya. Baktım işçilere bağırıp çağırıyor, konuşmasına baktım şivesine. Gittim, amca dedim işte böyle böyle ben sokakta kaldım. Anan baban yok mu dedi, var dedim. Niye gitmiyorsun memlekete, işte bundan dolayı gitmiyorum dedim. Tamam dedi. Bana bir iş bul dedim. Ne iş yaparsın dedi. Ne iş olsa yaparım dedim. Yeter ki bir iş bul dedim. İnşaatta amelelik yapar mısın dedi. Bir gün daha orada kaldım, sokakta yattım. Bir gün daha kaldım, ondan sonra işe girdim. İnşaatta yatıyordum, verdikleri para ile anca karnımı doyuruyordum. Başka bir şey yok. Bu böyle sürdü, bir buçuk iki yıl sürdü. Ondan sonra artık tanınmaya başladım. Farklı bir inşaata geçtim. Orada biraz daha iyiydi, biraz daha çalıştım” (32 yaşında, ilkokul mezunu, taşeron, Diyarbakırlı). Çalışma koşullarının ağırlığından ötürü eğitimli gençlerin pek tercih etmediği bir alan olan inşaatta işçilerin eğitim düzeyi genelde düşüktür. Sektörde çalışanlar kendi akrabaları veya tanıdıkları içinden okumak istemeyenleri inşaatta çalışması ve meslek öğrenmesi için Antalya’ya çağırmaktadır. Herhangi bir formel eğitim söz konusu olmayıp kalıpçılık, duvarcılık, sıvacılık, fayansçılık vb. işler usta-çırak ilişkisi ile öğrenilmekte ve amele olarak alınan ücretin düşüklüğü öğrenme sürecini hızlandırmaktadır. “Malzemeyi getiriyosun götürüyosun, malzemeyi sana tanıtıyolar abilerimiz ustalarımız, öğretiyolar işte, sen eğer bunu çok çabuk kavrarsan, zaten bunun 19 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu maddiyatta da büyük bi önemi var, mesela diyelim şimdi ben size bi örnek vereyim. Çıraklar, şu an 40 milyon alıyo. Ustalar, 65-70, öyle bu arada da usta yevmiyeleri var” (19 yaşında, ortaokul mezunu, inşaat işçisi, Bayburtlu). Sektörde tümüyle taşeron iş örgütlenmesi vardır ve fiyat kırma sistemine dayanan bu yapı ücretlerin düzensiz ödenmesinde, işçilerin sigortasız veya eksik prim ödenerek çalıştırılmasında etkilidir. “Bir işi bir kişi alıyor bir firma alıyor yüklenici bir firma alıyor… Müteahhit firma alıyor. Müteahhit firma taşerona veriyor. Taşeron gidiyor taşerona veriyor, o da taşeronu buluyor. Taşeron gidiyor kalfaya veriyor. Kalfa da mecbur işi ucuza alıcak o kadar el değiştirmiş adam sana verir mi o kadar parayı. E bu adam da boş kalmayacak.“ (24 yaşında, lise terk, inşaat ustası, Adapazarlı) “Maddi yönden söylesek çok kötü çünkü çalışan adam parasını doğru dürüst alamıyor. Bu öyledir zaten. Ha alabilen de var, içinde sağlam çıkan da var. Oyalayan var. Adam gidiyo 40 gün çalışıyo, daha veriyo eline 500 milyon, verecem diyo, budur yani, vermeyecem diye bişeye değil, verecem diyo, oyalıyo.” (23 yaşında, erkek, okula gitmemiş, inşaat işçisi, Diyarbakırlı) “İnşaatta çalışan %90’ı sigortasız. Ben 13 ay bi yerde çalıştım 30 gün ödendi. “ (28 yaşında, ilkokul terk, inşaat işçisi, Diyarbakırlı) ”Emekli olamazsa ne yapacak. İşte güzel bi soru, bu inşaatta şu anda şöyle bi sistem var. Sigortayı tam yatırmıyorlar. Yani sigorta yatmıyo. Diyelim normalde 30 yatması lazımken adam tutuyo seni, 17 gün gösteriyo, 10 gösteriyo…” (25 yaşında, ortaokul terk, inşaat ustası, Bayburtlu) Kimi durumlarda sigorta yapılmaması işçi ve işveren arasında bir uzlaşmanın sonucu olmaktadır. Sigorta yapılması durumunda işçiye asgari ücret ödenmekte, işçi eline geçen ücreti yüksek tutabilmek için sigortadan vaz geçmektedir.33 “Para için, benim sizin için daha önemli derken, burda kiracı olduğum için, gelirim, devamlı yani çalışmak zorundasın. Ama şirketlerde de asgari ücret, normalde bi işe 33 Araştırmanın yapıldığı 2011 yılının yaz aylarında işçinin eline geçen net asgari ücret 659 TL’dir (406 USD). Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 20 çalışıyorsan, asgari ücretle geçinemezsin, yani geçinir de, hiç bişey yani, toplayamaz, bi şeyler yapamaz. O yüzden işine çalışırsın.” (25 yaşında, ortaokul terk, inşaat ustası, Bayburtlu) İnşaat alanında Karadeniz bölgesinin başta Gümüşhane ve Bayburt olmak üzere değişik illerinden gelenler ile Güneydoğunun başta Diyarbakır olmak üzere çeşitli illerinden gelenlerin oluşturduğu kümelenmeler vardır. Karadeniz bölgesinden olan inşaat çalışanlarının genellikle babalarının da gurbet deneyimi olduğu görülmektedir. İçlerinden bazıları büyük firmalarla Ortadoğu ülkelerindeki inşaat işlerinde çalışmışlardır. Yurtdışında geçici süre çalışmak göreli yüksek ücretlerinden ötürü tercih edilmektedir. Gurbet giderek bir yaşam biçimi haline gelmekte, evlenip aile kursalar bile eş ve çocukları memlekette akrabalarının yanında kalırken, onlar geçici işlerde çalışmak üzere il dışına gitmektedir. “Nerede iş olur, İstanbul’da, kaç ay sürer, üç ay beş ay. Gidersin, iki gün yatarsın, bir tanıdığın olur akraban olur sen onu ararsın veya o seni arar der, işte böyle böyle iş var veya sen ararsın abi iş var mı işte gelip çalışayım. Hani olur gidersin çalışırsın, orada çalıştığın üç beş ay, bayram girer gidersin bayrama, dinlenirsin birkaç gün, yine çıkarsın. Yurtdışı işi olduğu zaman bizde, mesela Trabzonlu olarak konuşayım ben, biz gurbete alışkındır yani bizim oranın insanı. Gidip de öyle üç ay dört ay en az gider mesela bunların arasında en az ben gitmişim yurtdışına.” (İsimsiz) Antalya kent merkezi hane halkı araştırmasında inşaat sektörü işin devamlılığı ve ücret açısından iyi, sosyal güvenlik ve rahatlık açısından düşük değerlendirilmiştir.34 Turizm Sektöründe Çalışma Antalya ekonomisinin belkemiğini oluşturan turizm sektörü de inşaat gibi göçmen gençler açısından bir giriş kapısı niteliğindedir. İş bulmada tanıdık birilerinin olmasının taşıdığı büyük önemin sıklıkla dile getirildiği turizm sektörü, gençleri çabuk kabul etmekte ancak burada çalışarak bir mesleki kariyer yapabileceklerine dair umut 34 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s. 71 21 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu vermemektedir. Bunun çeşitli nedenleri vardır ve en başında istihdamın sezonluk olması gelmektedir. Turizm sektörü, hane halkı araştırmasında görüşülenlerin yaklaşık yarısı (%48.6) tarafından Antalya’da çalışılabilecek en iyi sektör olarak belirtilmiştir. Ancak yaş ilerledikçe turizmin en iyi sektör olarak belirtilme sıklığı azalmaktadır. Turizm sektörü işin devamlılığı hariç tutulacak olursa rahatlık, statü ve prestij, ücret gibi yönler itibariyle diğer sektörlerden daha iyi görülmektedir.35 Sektörde özellikle İŞKUR’un kurslarına katılarak çalışmaya başlamak, sigortalı olmak, lojmanda kalmak başlangıçta bekar gençlerin hoşuna gitmekte ancak süreç içinde işin zorlukları görülmektedir. “…yaz boyunca insanlar gerçekten gecesini gündüzüne katıp bi 20 saat, 18 saat 17 saat çalışan insanlar var turizmde, turizm sektöründe, bu insanlar da emek veripte, daha sonra tam, yani rahatına etçekleri dönemde, işten çıkartılıp tekrar iş araması, insanın ağırına gidiyo, ve turizmde çalışan insanların hepsi evli barklı insanlar, çoluk çocuk sahibi insanlar.” (29 yaşında, erkek, lise mezunu, bekar, Eskişehirli)36 Çalışanlar bir sonraki sezon işe çağrılıp çağrılmayacaklarını bilmemektedir. Bu durum bu alanda çalışanların kendilerine dair uzun vadeli mesleki plan yapmalarını zorlaştırmaktadır. İşsiz kalınan kış aylarında gündelik bir takım işlerle geçim sağlanmaya çalışılmaktadır. “Bir de işin şeyi yok Antalya’ya özellikle belki başka yerlerde de vardır da; garantiniz yok. Kış geldi, müşteri yok; hadi güle güle. Ne deniyor ona dönemsel çalışmamı diyorlar. Öyle bir durum var. Şimdi ben bir borçlanamazsınız bile öyle bir pozisyonda. Ben atıyorum taksitle bir şey almak istesem dahi iki ay sonra ben işten çıkarılacağım misal, taksitler falan var. O yüzden ben bir şey bile almam kolay kolay” (29 yaşında, erkek, açık öğretimde okuyor, evli, İstanbullu). Büyük otellerin sektördeki ağırlığının artması ile sigortasız çalıştırmaya pek rastlanmamaktadır. Sezon esnasında işçiler genellikle sigortalı yapılmakta ve asgari ücret veya biraz üzerinde ücret ödenmektedirSigortalı çalışma sürelerinin sezona bağlı olarak kısalığı, işsiz kalınan dönemde işsizlik sigortasından yararlanabilme imkanını sınırlamaktadır. Sezon dışında 3-4 ay işsiz kalmak ve sektörde yükselme olanaklarının sınırlı olması gençleri zamanla sektörden soğutmaktadır. 35 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.70-71 36 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.91 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 22 “Dediniz avantajı biraz, sigortalı olması, çünkü gerçekten bir sürü sigortasız çalışan Türkiye’de çok yaygın, sigortalı olması bir avantajı ama mevsimlik olması, o hiyerarşinin olmaması. Mesela o nasıl düzelebilir yani, yani bu turizm sektörünün bir sorunu gibi yani,” (23 yaşında, erkek, endüstri meslek lisesi mezunu, Bursalı). Bir diğer sorun alanı, elemanlara belli işlerde uzmanlaşma imkanının verilmemesi, herkesten ihtiyaç anında her türlü işin yapılmasının beklenmesidir. Bu durumun bir diğer yansıması, kişilerin eğitim düzeylerinden bağımsız olarak aynı işi yapmak durumunda kalmaları ve bundan ötürü huzursuz olmalarıdır. Örneğin ilkokul mezunu ile otelcilik okulu mezunu iki genç de garson ve/veya kat görevlisi olarak aynı işte istihdam edilmektedir. Bu durum özellikle eğitimli gençlerin motivasyonunu kırıcı bir etkiye neden olmaktadır. Düşük eğitimliler sektörde kalıcılaşırken, lise ve daha yüksek eğitimliler yeni iş arayışı içine girmektedir. Bir kısım gencin yurtdışına, ücretlerin daha yüksek olduğu Ortadoğu ülkelerine giderek para biriktirmek eğiliminde olduğu görülmüştür. “Bu Antalya’daki kalifiye otellerden bir tanesidir. Orada bir gün çalıştım çünkü şöyle çalıştım; yine muhasebeye bağlı bir eleman olarak çalışıyordum. Gelen paraları topluyordum kasiyer gibi. Baktım insanlar şey olarak sınıflandırılmamışlar yani ben kasiyerlik yapıyorum ama ben orada barmenlik de yapıyorum. Belki bu birkaç günde düzene girerdi ancak benim zamanımda herkes izne çıkmış şöyle olmuş böyle olmuş. Ben dayanamadım demiyeyim de çünkü ben barmen değilim nasıl şişe taşınacağını bilmiyorum. Bana deseler arkadaş sen barmenlik yapacaksın ona göre ben bakarım, ederim, incelerim. Ancak o da olmadı.” (29 yaşında, erkek, lise mezunu, halen işsiz, Eskişehirli) İşte yükseltmelerde objektif kriterlerin bulunmadığı, yöneticilerin kendi yakınlarını üst pozisyonlara getirdikleri yönündeki şikayetler eğitim düzeyi göreli yüksek gençlerin sektörde kalıcı olmamasında etkili olabilmektedir. “Hani Antalya bölgesinde bi tanıdığın varsa, muhakkak bir yerlere geliyorsun, yoksa kendi çabanla çok zor yani. (…)Çıkarken de bi daha turizme dönmüyeceğim diye çıktım. (…) bi boşlukta biraz kafamı dinlemek istiyordum çünkü o zaman zarfında hasta oldum ???. Ne biliyim, anti-depresyon hapları kullandım. Çünkü haksızlık yapılıyodu ve ben de buna gelemiyodum yani.” (24 yaşında, erkek, açık öğretim öğrencisi, Balıkesirli) 23 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu Turizm sektöründeki işletmelerde çalışma süreleri genellikle İş Kanununa uygun olarak düzenlenmemekte, haftanın belirli günlerinde “zorunlu mesai” uygulaması yapılmaktadır. İşletmelerin daha fazla kişi istihdam etmek yerine az kişi ile işi yürütmeye çalışmaları ve herkesin zorunlu ve karşılıksız fazla mesaiye kalması, işgücü maliyetlerini düşürmenin temel aracıdır. Özellikle büyük otellerin tümünde bekar olan ve/veya yalnız yaşayan gençler otelin kendilerine sunduğu lojmanda kalmaktadırlar. Bu durumda yolda vakit kaybetmedikleri için her gün 3-4 saat fazla çalışma söz konusu olmaktadır. Resmi olarak mesai gözükmediği için bu fazladan çalışma mesai ödemesine yansımamaktadır. Turizmde çalışmak demek, başından bu fazla mesaiyi kabul etmek demektir. Bir sonraki sezon tekrar işe çağrılma umudu, çalışanları bu uzun saatlere razı etmektedir. Sorun yaratan ya da mesaiye kalmak istemeyen gençler tekrar çağrılmamaktadır. Sadece sendikanın örgütlü olduğu az sayıdaki otelde çalışanların çalışma süreleri ve mesai ücretleri yasaya uygun olarak düzenlenmektedir. “Sendikalı olmak iyi bir şey. (…) Olursanız, otel yönetimi hiçbir şekilde sizi sıkıntıya sokamaz. Ciddi anlamda… Sendika da zaten sizden prim alıyor. Her ay ödediğiniz bir para var. Mesai yapmıyorsunuz. 8 saatten sonra her saatin ücretini ödüyorlar.” (24 yaşında, erkek, açık öğretim öğrencisi, Balıkesirli) Bu çalışma temposunu evli olanların aile yaşamıyla bağdaştırmaları adeta imkansızdır. Bu nedenle sektör bekar gençleri seçmektedir. Evli olanlar için geçici süre katlanılan bu çalışma ritmi kişileri daha sonra sektörden ayrılma noktasına getirmektedir. Turizm, daha iyi bir iş buluncaya kadar vakit geçirilecek ya da askere gidinceye kadar yapılacak bir iş haline gelmektedir. Biraz daha yüksek ücret, işletme değiştirmenin temel nedeni olmakta, o işyerinde deneyimli personele nadiren rastlanmaktadır. “Şu an nişanlıyım ben. İnşallah askerden sonra da evlenmeyi düşünüyorum. Bir düşünüyorum şimdi bir yılbaşında evde olamazsınız. Turizm yaparsanız. Bayramda evde olamıyorsunuz. Ayrıyetten mesai yapıyorsunuz. Yol bir buçuk saat! Sabahtan bir buçuk saat, akşamdan bir buçuk saatte ondan gidiyor. 8 saat de otelde çalışıyorsunuz, bir saat de servis bekliyorsunuz, 10, 13 saat gidiyor. Artı mesaiye kalırsanız, saat 10 da çıkıyorsunuz otelden, eve vardınız 11:30. Yatıyorsunuz, 12:30, saat 5:30’da ayağa kalkmanız lazım. Yani bu bir double gibi bir şey oluyor yani. Günün bitiyor yani!” (24 yaşında, erkek, lise mezunu, bekar, Hataylı). Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 24 Çalışma Memnuniyeti / Memnuniyetsizliği Hane halkı araştırmasında çalışanların yarıya yakını (%47.7) işinin memnun olmadığı bir yönü olmadığını belirtirken, yarısından fazlası çeşitli nedenlerle işinden memnun değildir. En sık dile getirilen memnuniyetsizlik nedeni, kazanılan paranın yeterli olmamasıdır (%27.7) Paranın yetersizliğini ifade edenlerin oranı yaşla birlikte artmakta olup, ilköğretim mezunu veya daha az bir öğrenime sahip bireyler tarafından diğer kişilere göre daha yüksek olarak dile getirilmiştir (%37.5).37 İşletmelerde sigortalı olarak çalışanlar genelde asgari ücret almaktadır. İşçiyi sigorta yapmadan çalıştıran bazı küçük işletmeler ise daha yüksek ücret ödeyebilmektedir. Paraya gereksinimi olan, çoğunlukla da aileye yardım etmek zorunda kalan düşük eğitimli ve genellikle düşük becerili gençler için ücret öncelik taşımakta, bu nedenle sigorta yerine ücret tercih edilmektedir. Sigortalı olarak çalışıp asgari ücret alan gençler açısından ise bu ücret ancak bekarken yeterlidir. “Şu anki maaşım yetiyor. Ama bekar olduğum için yetiyor. Ama iki kişi olduğumuz zaman yeteceğini hiç düşünmüyorum” (22 yaşında, lise mezunu, otelde pool boy, Burdurlu).38 Ücretlerin düşüklüğüyle birlikte birikim yapamamak, mülk edinememek çalışanların temel özellikleridir. Hane halkı araştırmasında görüşülenlerin %92.2’si herhangi bir birikim yapamadığını belirtmiştir.39 Memnuniyetsizliğin diğer nedenleri arasında çalışma saatlerinin uzunluğu (%15) ve çalışma koşullarının ağırlığı (%13.9) öncelikle dile getirilmiştir. Kadınlar erkeklere kıyasla daha yüksek oranda işinden memnun değildir, çalışma tempolarının çok ağır ve çalışma sürelerinin çok uzun olduğunu erkeklere nazaran daha sık dile getirmektedirler.40 Uzun çalışma sürelerinin olduğu sektörlerin başında yukarıda belirtildiği gibi turizm gelmektedir. “…sizi bedava çalıştırıyo… gerçekten insanın çok zoruna gidiyor, 4’te bırakman gerek, ama 5’ten sonra sana bi mesai yazdırıyorlar, 9’a, 9 buçuğa kadar 37 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.64-65 38 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.97 39 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.67 40 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.65 25 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu çalıştırıyorlar. Mutfak bölümü haftanın 4-5 günü kalıyor. Mutfak bölümü, bedava mesai, böyle bi şey ve biz, ve bu Turizm Bakanlığının denetimin altında olan bir otelde oluyor yani” (25 yaşında, erkek, dışarıdan lise okuyor, Diyarbakırlı). “Günde 12-13 saat geçiyordu çalıştığınız zaman, düşünebiliyor musun, günde 1520 lira parayla, ben çocuğumu göremiyordum ya…” (29 yaşında, erkek, ilkokul mezunu, evli, işsiz, Balıkesirli)41 Hane halkı anketinde işinden memnun olanların %42.8’i memnuniyet nedenini sevdiği işi yapmak olarak belirtirken, %32.1’i sosyal güvenliği olduğu için işinden memnundur. Bu durum kadınlarda (%36.1) erkeklere (%30) kıyasla daha sık dile getirilmiştir.42 Çalışanların anayasal hakkı olan sosyal güvenlik, yani çalışma hayatının olmazsa olmazı bir durum, sigortasız çalıştırma sorununun varlığından ötürü çalışanların üçte biri için işinden memnun olma nedeni haline gelmiştir. Gençler açısından iş yasasına uygun çalışma saatleri, düzenlilik, sosyal güvenlik ve ücretini zamanında alabilmek ideal bir işin temel niteliklerini oluşturmaktadır. Aslında bu sayılanlar, yasalara uygun bir işin olması gereken asli nitelikleri iken gençlerin deneyiminde ideal işe dönüşmektedir. Genç işsizliğinin göreli yüksek olması, iş piyasasındaki işlerin geçici niteliği, iş piyasasına ilişkin denetimlerin yetersizliği birleşerek mevcut işleri belirsiz çalışma saatleri olan, ücretleri düzensiz ödenen, düşük ücretli ve sosyal güvencesiz işler haline getirmektedir.43 Araştırma kapsamındaki erkeklerin %11.8’i, kadınların %6.7’si herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna üye olmadan çalıştığını belirtmiştir.44 Kent merkezinde kayıtdışı çalışmanın bölge geneline kıyasla çok daha düşük olduğu görülmektedir.45 Ancak inşaat sektöründe çalışanların verdikleri ve yukarıda aktarılan bilgilere göre birçok durumda sigorta primleri çalışılan tam zaman üzerinden yatırılmamakta, eksik ödenmektedir. 41 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.93 42 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.66 43 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.100 44 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.64 45 TÜİK Hane halkı işgücü verilerine göre Türkiye genelinde olduğu gibi bölgede de kayıtdışı çalışma yani herhangi bir sosyal güvenlik kurumunun kapsamında olmadan çalışma, yaygın bir sorundur. 2009’da istihdamdakilerin %46’sı kayıtlı değildir. Kayıtsızlık oranı erkeklerde %35.8, kadınlarda %68.2’dir. Kayıtdışılık en yaygın tarım sektöründedir ve kadınların yarısının tarımda çalışıyor olması, kadınlar arasında kayıtdışılığın yüksek olmasına yol açmaktadır. Ancak tarım dışı alanlarda da kadınlar arasında sosyal güvenlikten yoksun olarak çalışma erkeklere kıyasla çok daha yaygındır. Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 26 Tam olarak yatırıldığı zaman bile mevsimlik çalışmadan ötürü çalışılan sürenin kısalığı sigortalı olmanın getirdiği haklardan yararlanmayı önlemektedir. Kişiler uzun çalışma saatlerine rağmen, kısa çalışma sürelerinden ötürü başta sağlık, işsizlik, emeklilik sigortalarının sunduğu hizmet ve ödemeler olmak üzere, temel haklara erişimde ciddi sorun yaşamaktadır. Bunun çarpıcı bir yansıması, görüşülenlerin üçte ikisinin (%65.4) işsizlik sigortasından haberinin olmamasıdır. İşsizlik sigortasından yararlandığını belirtilenlerin oranı ise %2.9’la son derece düşüktür.46 Görüşülenlerin beşte biri (%19.8) işsizlik yaşadığını belirtmiştir. Bu oran erkeklerde (%24.2) kadınlardan (%15.8) daha yüksektir. Görüşülen kişiler açısından iş ararken en temel sorun ücretlerin düşüklüğü (%27.9) ve işin devamlılığının olmamasıdır (%17.1). Üçüncü sırada sigortasız çalıştırma (%11.7) gelmektedir. Dikkat çekici olan, görüşülenlerin %21’inin bu konuda bir fikrinin olmamasıdır. Bu oran erkeklerde %15.3 iken kadınlarda %26.2’dir.47 Bu durum kadınların işgücü piyasası deneyimlerinin erkeklere göre daha kısıtlı olmasıyla açıklanabilir. Temel sorunun ücretlerin düşüklüğü olarak dile getirilmesi ise Antalya’da sorunun aslında işsizlik değil yoksulluk içinde çalışma olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. “500 milyona iş bulmak çok kolay, git ara hemen bulursun, nolacak, 500 milyonla nolacak, yani kiraya verirsin aç kalırsın.” (25 yaşında, erkek, bekar, hastabakıcılık kursuna gidiyor, Diyarbakırlı)48 Gençlerin kafasında ideal iş çoğunlukla devlet işi olarak şekillenmektedir. Özellikle lise ve üstü eğitim düzeyindeki gençler için garantili olması, yasalara uygun çalışması devlet işini idealleştirmede en önemli unsur olarak belirmektedir. Antalya iş piyasasını şekillendiren iki temel sektör olan turizm ve tarım sektörü sezonluk nitelik taşımaktadır. Her iki sektöre bağlı olarak gelişmiş bulunan hizmet sektörü de çalışma süreleri itibariyle esnekleşmiş durumdadır. Kurumsallaşmış işletmeler bile düşük ücret ile karakterize olmaktadır. Bu koşullar altında geleceklerini göremeyen gençlerin ideal iş algısı devlet işi olmakta, özel sektörde de kamu sektöründeki koşulların bulunması istenmektedir.49 46 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s.68 47 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu,s.72 48 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu s.104 49 IOM (2011) Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, s. 94 27 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu “Devlet işi olsun istiyorum. Devlete dayalı bir iş olsun ne olursa olsun diyorum artık. O hale geldim yani. Hangi bölüm olursa olsun sektör fark etmiyor sadece devlet olsun. Garantici oldum. Onun dışındaki mesleklerin hiçbir faydası yok… Özel sektörün hemen hemen hepsinde aynı. Parasal anlamda zorluk yaşıyorsun, iş saatleri çok uzun, iş koşulları çok ağır, izin günlerin çok kısıtlı. Benim bir gün iznim vardı ama devlet sektöründe çalışan birisinin ders saatleri daha az, ücreti daha yüksek, hafta sonları tatil, üç ayda tatil yapıyorlar, üstüne bir de paralarını alıyorlar. Yani olanakları çok fazla” (27 yaşında, erkek, Akdeniz Üniv. öğrenci, İskenderunlu). “İdeal bir iş sabah 8, akşam 5. Saatleri düzgün olacak sabah 8 akşam 5 olacak. Maaşı Türkiye şartlarında en az 2 milyar olması lazım. En az. Her türlü sigortadan yararlanabilmeli. Nasıl polise ayrıcalık tanıyorsa, öğretmene ayrıcalık tanınıyorsa, nasıl memura ayrıcalık tanınıyorsa, normal bir işçiye de bunlar tanınmalı, ne zaman tanınırsa, o zaman bir yere geliriz. Ama tanınmadığı sürece hiçbir yere gelemeyiz.” (25 yaşında, erkek, lise mezunu, klima kursuna katılıyor, Adana) Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 28 Sonuç Başta turizm olmak üzere hizmet sektörünün çeşitli dalları, tarım, inşaat ve sanayi, Antalya’nın temel ekonomik faaliyet alanlarıdır. Düşük ücretli, uzun çalışma saatleri olan ve geçici nitelikteki işler bu sektörlerde istihdamın başat özelliğidir. Bu alanların tamamı göç ile gelen gençlere açık sektörler olarak gözlenmiştir. İnşaatta daha çok Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden gelenler çalışırken, tarımda Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelenler vardır. Turizm her bölgeden gelenlere açıktır. Bu üç sektör eğitim düzeyi düşük göçmen gençler için işgücü piyasasına giriş kapısı niteliğindedir. Kendilerini Antalya’nın yerlisi olarak gören gençler, göçmen gençlerin ücretli olarak çalıştıkları sektörlere talip gözükmemektedir. Özellikle İş-Kur’a iş bulmak için başvuran ve başta girişimcilik kursu olmak üzere mesleki eğitim kurslarına katılan gençlerin çoğunlukla Antalyalı olduğu görülmüştür. Bir başka kentten gelerek Antalya’ya yerleşen göçmenlerin veya mevsimlik olarak gidip gelen gurbetçilerin kentle bütünleşmesinin birinci göstergesi, kentin işgücü piyasasına katılmaktır. Ancak işgücü piyasasına elverişsiz koşullarda katılım biçimleri göçmenlerin kendilerini kentin bir parçası olarak algılamaları, yabancılığı aşmaları ve dışlamanın olmadığını düşünmeleri noktasında bir dezavantajdır. Bütünleşmenin bir diğer göstergesi, başta eğitim olmak üzere kentin sunduğu imkanlardan yararlanmaktır. Başta İş-Kur olmak üzere çeşitli kamu kurumlarının sunduğu beceri ve mesleki eğitim kursları özellikle düşük eğitimli göçmen gençlerin vasıflılık düzeyini yükseltmek, onlara daha düzgün işlerde çalışma imkanı sunmak bakımından önem taşımaktadır. Tarım, Antalya için önemli bir sektördür ve özellikle son yıllarda tohumculuk ve fide yetiştiriciliğinde ciddi ilerlemeler kaydedilmektedir. Kesme çiçek, tohum ve fide yetiştiriciliği klasik tarım işinden farklılaşmış, teknoloji ve bilgi kullanan bir sektör olma yolunda ilerlemiş gözükmektedir. Ayrıca gelişime açık ve önemli çalışma alanı sunabilecek potansiyelde olduğu görülmüştür. Ancak çoğunlukla düşük eğitimli ve/ veya eğitimsiz göçmen gençlerin ilgisini çekmekte, onlar için kolay girilen bir sektör olma niteliğini korumaktadır. Daha becerili ve eğitimli gruplar için bu işler “talep” edilmemekte, hatta böylesi bir çalışma alanının olduğu bile bilinmemektedir. Kentsel alandan uzakta olması, çalışma koşulları ve genel olarak “tarım işçiliğinin” düşük statüye sahip olması gibi nedenlerin bunda etkisinin olduğu düşünülmüştür. 29 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu Görüşülen gençler çeşitli eğitim düzeylerinde olmakla birlikte çoğunlukla lise mezunudur. İlkokul mezunları ile lise mezunlarının ve hatta bazı durumlarda üniversite mezunlarının aynı işleri yapıyor olması, eğitimden beklenen, daha iyi bir iş ve meslek sahibi olma yoluyla yukarı doğru toplumsal hareketliliği sağlama işlevini yerine getiremediğini göstermektedir. Kuşkusuz eğitim işgücü piyasasındaki konum itibariyle önemli bir faktördür ancak eğitimin yanı sıra ailenin sosyo-ekonomik durumu, yaşanılan yer ve bölge, okul ve öğretmen kalitesi gencin meslek yaşamında belirleyici etkiye sahiptir. İşgücü piyasasına düşük vasıflı, geçici nitelikte ve elverişsiz koşulları olan bir işle giren genç, bu iş hiçbir yükselme şansı sunmadığı için biraz daha yüksek ücret uğruna sürekli iş değiştirme eğilimi içinde olmaktadır. Özellikle turizm sektöründe çalışan lise mezunu gençler için iş bekarken yapılabilecek geçici bir iş olarak görülmekte, hizmet sektörünün diğer alanlarında başka işlere bakılmaktadır. Burada temel sorun, gençlerin girdiği bu tür işlerin sadece bir süreliğine yürütülmesi ve mesleki tecrübe birikimiyle daha üst kademelere geçmeye imkan tanımamasıdır. Dezavantajlı işler ve dezavantajlı konum gencin yaşı ilerlese bile onun istihdamının temel özelliği olmaya devam etmektedir. Kent ekonomisinde büyük öneme sahip ekonomik faaliyet alanlarının yani turizmin, tarımın ve inşaatın mevsimlik olması, çalışanlar açısından ciddi sorunların kaynağıdır. Bir kısmı tümden kayıtdışı çalıştırıldığı için sosyal güvenlik kapsamında olmanın getireceği korumaların hiç birinden yararlanamamaktadır. Sigortalı çalıştırılanlar ise sezonluk çalışmaya bağlı olarak prim ödenen gün sayısının kısalığı nedeniyle kısa vadede işsizlik sigortasına, uzun vadede emekliliğe hak kazanamamaktadır. Söz konusu sektörlerin hepsinde çok sayıda işletmede İş Kanununun hükümlerine uygun davranılmamakta, insanlar karşılıksız olarak yasanın öngördüğü sürelerden çok daha fazla çalıştırılmaktadır. Bu koşullar altında gençlerin çalışma saatlerinin yasaya uygun olduğu, sosyal güvenlik kapsamındaki, yeterli ücret düzeyine sahip devlet işlerinde çalışmak özlemi son derece haklı ve insani bir özlem olarak değerlendirilmelidir. Genel olarak gençlere yönelik sunulmakta olan fırsat ve kolaylıklar merkezden çevreye, erkekten kadına ve sosyo-ekonomik açıdan iyi olanlardan daha düşük düzeye gidildikçe azalmaktadır. Böylece en çok ihtiyacı olanın en az kaynağa ulaştığı ve mevcut durumun yeniden üretilmekte olduğu görülmüştür. Bu nedenle yoksulluk arttıkça sunulan/ ulaşılan hizmetler de yoksullaşmaktadır. Bunu tersine çevirebilecek en etkili yol ise en çok gereksinimi olana en çok bilgi, hizmet, destek sunumuna katkı sunacak bakış açısı Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 30 ve uygulamaların geliştirilmesidir. Gençleri böylesi bir çıkmazdan çıkarabilmenin yolu ise periferden, kadından ve düşük sosyo-ekonomik düzeyden olanlara öncelik vermektir. Dolayısıyla Antalya’ya iç göçle gelen gençlerin istihdam sorunlarının çözümü için sadece işsiz gençlere vasıf kazandırıcı eğitim faaliyetlerinin organize edilmesiyle yetinilmemeli aynı zamanda işgücünün geçici değil tam zamanlı, sürekli ve güvenceli istihdamını sağlayan ekonomik faaliyet alanlarının geliştirilmesi ve bu alanlarda istihdamda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi için çaba gösterilmelidir. Marka kente yakışan budur. 31 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu Kaynakça Açıkalın N. 2008 “Yoksulluk ve Genç Kuşakların Toplumsal Hareketlilik Olanakları: İstanbul ve Gaziantep Örnekleri”, Çalışma ve Toplum 2008/2. ATSO 2008 Rakamlarla Antalya Ekonomisi, Antalya. Başlevent C., Onaran Ö. 2004 “The Effect of Export-Oriented Growth on Female Labor Market Outcomes in Turkey”, World Development, Vol 32, No.8, s.1375-1393. Ercan, H., Rittersberger - Tılıç, H. 2011 Analysis of Migration in Turkey, Ankara: IOM, unpublished report. ILO 2005 World Employment Report 2004-2005: Employment, Productivity and Poverty Reduction, Geneva. IOM 2011 Antalya Kent Merkezi Göç ve İş Hayatı Raporu, (Haz.: Coşkun Y., Çelik K., Ercan H., Mütevellioğlu N., Rittersberger-Tılıç H., Toksöz G.), Ankara. İŞKUR 2009 Antalya İli İşgücü Piyasası Analizi 2009 (www.iskur.gov.tr) Kavaratzis, M. 2004www.imagian.fi/kuvat/from_city_marketing_to_city_branding_2004.pdf Kepenek Y., Yentürk N. 2010 Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi. 23.Basım, İstanbul. Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 32 MDF-G UNJP 2010 Stakeholder Interview Report, Temmuz 2010. Mütevellioğlu N., Çizel B. R. 2010 “İşsizlik ve Sosyal Haklar: Bir Alan Araştırmasının Bulguları”, 2. Sosyal Haklar Ulusal Sempozyumu-Bildiriler, Petrol-İş Sendikası Yayınları, s.279-298. Şenses F. 1996 Structural Adjustment Policies and Employment in Turkey, METU Economic Research Center, Ankara. 2002 Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk, İletkişim Yayınları, İstanhbul. 2003 “Neoliberal Ekonomi Politikaları, İşgücü Piyasaları ve İstihdam”, Petrol-İş 2000-2003, s.149-162. Tatlıdil H., Özgürlük B. 2009 “İşgücü Piyasasında İllerin İşiszilk Risktlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Belirlenmesi”, TİSK Akademi, Cilt:4, Sayı:8, Ankara, s.6-20. Temiz H. E. 2008 “Dünyada Kronik Yoksulluk ve Önleme Stratejileri”, Çalışma ve Toplum 2008/2. Toksöz G. 2007 Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu, ILO-Ankara. 2011 Antalya İli İşgücü Piyasası Analizi, ILO, Ankara. Toksöz G., Ünlütürk Ulutaş Ç. 2012 “Is migration feminized? A Gender and Ethnicity Based Review of the Literature on Irregular Migration to Turkey” in “Turkish Migration to Europe: Potentials, Challenges and Opportunities” 5th volume of the Edition HWWI, Hamburg University Press. 33 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu TÜSİAD 2008 Türkiye Sanayiine Sektörel Bakış, (www.tusiad.org). Varlı - Görk, R. 2010 The Making of a ‘City of Culture’: Restructuring Antalya, unpublished Ph.D. thesis, METU, Department of Sociology. Waddington H., Sabates - Wheeler R. 2003 How Does Poverty Affect Migration Choice? A Review of Literature, Working Paper, T3, Institute of Development Studies, Sussex. http://www.migrationdrc.org/publications/working_papers/WP-T3.pdf Ward, S.V. 1998 “Selling Places: The Marketing and Promotion of Towns and Cities, 1850 – 2000, E. & FN, London: UK. http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---dgreports/---dcomm documents/publication/wcms_101461.pdf pp. 20 - 23 Marka Kentin Arkasındaki Gerçek: Çalışanların Yoksulluğu 34