altamira sayı 16

Transkript

altamira sayı 16
ALTAMİRA
ART BOYA SANAT DERGİSİ
FİYATI; 3,00 YTL
YIL: 5
SAYI: 16
MAYIS-HAZİRAN 2010
Dumlupınar Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Sanrılı Çocuk ve Resim
Doç. Nurseren Tor
Erkin Keskin
Söyleşi
“Su, Rüzgâr ve Dalgalar” Yarışması!”
Hahnemühle
I. PonArt Guaj Resim Yarışması
1
yıl:4 sayı:15 mayıs-haziran 2009
editörden
İçindekiler
Rauf Tuncer
Editörden .................................................1
J.H. Van Beek . .........................................2
Yeni Ürünler ........................................ 2 - 3
Tekden Koleji Kayseri ........................... 4 - 5
Dumlupınar Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi ....................... 6 - 7
Sanrılı Çocuk ve Resim
Doç. Nurseren Tor................................. 8 - 9
Kerem Ozan Bayraktar
“Yankı/Eco”..................................... 10 - 11
Erkin Keskin’le Söyleşi....................... 12 - 13
33. Fisae Uluslar Arası Ekslibris Kongresi
3. Uluslar Arası Ekslibris Yarışması
Ekslibris Yarışması Sergisi.........................14
altamira abone formu
Hahnemühle
“Su, Rüzgâr ve Dalgalar” Yarışması!
I. PonArt Guaj Resim Yarışması . ........ 14 - 15
Yeniden Merhaba,
Uzun bir aradan sonra 16. sayımızla sizlere ulaşıyoruz.
Önümüzde büyük bir heyecanla hazırladığımız çok önemli
gündemler var.
- 9 Ekim 2010’da Galeri Işık’ta Hahnemühle Digital Fine Art
Fotoğraf yarışması sergisi
- 11 Ekim 2010’da Işık Üni. Güzel Sanatlar Fakültesi
konferans salonunda Hahnemühle Digital Fine Art baskı
kağıtları ile ilgili seminer
- 9 Kasım 2010’da Lukas seminer
- 2011 PonART Guaj Afiş ve tasarım alanında yarışma
yapılacaktır.
20 Eylül 2010 tarihinde başlayan yeni öğrenim döneminde
yarışma üniversitelerde afişlerle duyurulacak
Bu sayımızda Art Boya’nın yeni iki markasını göreceksiniz
Folia Kağıtlar ve Darwi model killeri.
16. Kırtasiye Fuarında bayilerimiz tarafından büyük ilgi gören
bu yeni ürünler, okullar tarafından da beğeniyle karşılandı.
Son derece kaliteli ve güvenilir ürünler üreten bu markaların
kalitesi tüm dünya tarafından bilinmektedir.
16. Kırtasiye Fuarı............................ 15 - 16
Folia kağıtların, non toxic ve acid free oluşu tüm ürünlerinde
LGA test belgesi işareti belgelenmiştir.
Art Boya Ltd. Şti. Adına Sahibi: Neşe KÖYMEN
Yazı İşleri Müdürü: Neşe KÖYMEN
Yapım: Mavi Tanıtım ve İletişim, Tel.: 0216 418 59 31
Baskı: Özgün Ofset Ticaret Ltd. Şti.
Üçpınar Cad. No:89 Bulgurlu Mah.
Küçükçamlıca Üsküdar 34696 İstanbul
Tel.: 0216 444 44 03
İdare Merkezi: Art Boya Ltd. Şti.
Bostancı Sapağı Döndü Sok. Timya Center
No: 12 Kat: 1 34752 İçerenköy - Bostancı - İstanbul
Tel: 0216 575 36 25 Faks: 0216 575 36 21
www.artboya.com e-posta: [email protected]
Darwi model killeri ve kurumayan oyun hamurları Avrupa
standartları EN 71-3 ve EN 71-9 belgelerinin yanı sıra ABD
Duke Üniversitesi tarafından verilen ASTM standartlarına
sahiptir ve bu standartlar ISO sertifikasından daha sert
kurallara sahiptir. Özellikle anaokullarında itibaren yaygın
kullanılan oyun hamurları, killer ve kağıt grubu ürünler için
hem eğlenceli hem güvenilir hem de yaratıcılığı geliştiren
ürünleri sunmaktan sevinçliyiz.
Sıcak yaz günlerinde sanatsız kalmayın..Yeni sayımızda
görüşmek üzere…
Yayın Süresi :2 ayda bir
Dergi Bedeli :3.00. - YTL
Sayfa Sayısı :16
1 Yıllık Abone Bedeli:20 - YTL
Abonelik Süresi
:1 yıl (6 sayı)
Firma Adı
Adı Soyadı:
Adres
Meslek:
E-posta:
Tel
1 yıllık abone bedeli 20 - YTL’yi Art Boya Ltd. Şti. adına Garanti Bankası Kadıköy Şubesi (088) 6202109 nolu hesaba yatırdığınız
belgeleyen dekontla birlikte bu formu adresimize postalayınız ya da fakslayınız. Derginiz PTT kanalıyla adresinize ulaşacaktır.
Art Boya Ltd. Şti. Bostancı Sapağı Döndü Sok. Timya Center
No: 12 Kat: 1 34752 İçerenköy - Bostancı - İstanbul www.artboya.com
[email protected]
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
2
dünyadan
Merhaba
. u kış Hollanda’yı ziyaret etseyB
diniz şaşırırdınız. Caddeler karla
kaplandı. Bizim evimizin çevresinde kar 50cm’yi geçti. Bu günler bana, henüz bir delikanlı olduğum yılları hatırlattı. O zamanlar kanallarda kaymak, kardan adam yapmak ve kartopu
oynamak yaygın idi.
. arı görünce Hollanda’lı ressam Hendrick Averkamp ‘ın,’’buz
K
keyfi ile kış manzarası’’ isimli tablosunu düşündüm.1609’da
ahşap üzerine yağlıboya ile yapılmıştı. Şimdi, resim Rijks
Müzesi’nde, Amsterdam’da sergileniyor.
(Bakınız www.geheugenvannederland.n1/?/n1/items/RIJK01:SK-A-1718)
. ormalde, pek çok sanatçı, resminin geleceği hakkında kaygı
N
duyar. 50 yıl, 100 yıl veya 500 yıl sonra benim resmim ne durumda olacak?
SOFTY OYUN HAMURU
 CE sertifikalıdır.
 İçeriğinde sebze,
balmumu ve
pigmentler bulunmaktadır.
 Çok yumuşaktır, kolayca şekil alır.
 9 renk tonu ve dört renk tek pakette olan- ları vardır,
birbirlerine kolaylıkla karışabilir.
 Eli kirletmez, bulaştığı yerden yıkandığında çıkar.
 Her türlü yaş grubuna kullanımına uygundur.
 Hiç kurumaz, çatlamaz.
EXTRA LIGHT MODEL KİLİ
 Köpük gibi yumuşak kıvamı sayesinde
şekillendirmek çok kolaydır.
 Killere göre daha hızlı kurur, kolay kolay kırılmaz.
 Çok hafiftir.
 Kuruduğunda her tür boyayla boyanıp, verniklenebilir.
. ma bazı sanat türleri için böyle endişeye hiç gerek yok. MeseA
la ‘’Buz ve kar heykelciliği’’.
. n tanınmış buz ve kar heykelleri festivali, uluslararası bir fesE
tival, Çin-Harbin’dedir. 1963 yılına kadar sürdü. 1963’de
bir kaç yıl, Çin kültür devrimi ile yapılamadı ve 1983’te yeniden Kuzey-Doğu Çin’de, Sibirya’dan gelen soğukların altında
yeniden başladı. Buz, heykel yapmak için mümkün olduğunca transparan olmalıdır. Diğer tanınmış ‘’buz heykel’’ yerleri
Japonya’da Sapporo, Kanada’da Quebec ve Norveç’tir. Buz
heykelleri görünce şaşırırsınız.
Geçici bir sanat mı?
. 0 Haziran 2009’da, St.Petersburg’daki (Rusya) tanınmış Her2
mitage müzesinin bir kolu Amsterdam’da kapılarını açtı. Açılışta 630.000 insan müzeyi ziyaret etti. Müze 6 Mart - 17 Ekim
arasında, ‘’Matisse den Malevich’e ‘’ ismi altında sergiler düzenleyecek. Matisse, Picasso, Van Dongen, de Vlaminck, Derain ve Malerich’in sergilerini yapacaktır. Hermitage Müzesi
Amsterdam’ın ortasında tüm kültürel ağırlığı ile duruyor.
. lbette, İstanbul 2010 Avrupa kültür başkenti için tebriklerimi
E
gönderiyorum.
J.H Van Beek
Lukas eski başkanı
Art Boya danışmanı
CLASSIC ve TERRACOTA MODEL KİLİ
 Homojendir, kullanılmaya hazırdır.
 Herhangi bir kesiciyle kolayca kesilebilir.
 Metal, plastik, cam, seramik, ahşap, polyester gibi yüzeylere yapışır.
 Kuruma süresi ortalama 24 saattir. Kalınlığa ve ortamın sıcaklığına göre değişir.
 Rölyef, üç boyutlu çalışmalar, kalıp alma, heykel, çömlek, restorasyon v.b. çalışmalar için kullanılabilir.
 Kuruduğunda her tür boyayla boyanıp, verniklenebilir
POP ve ROC MODEL KİLLERİ
 Beyaz ve ince grenlidir.
 Düzgün çalışmaya olanaklıdır.
 El izi almak, yaprak ve kabuk yapmak gibi ince çalışmalar için uygundur.
 Profesyonel model çalışmaları için uygundur.
 Kuruduğunda her tür boyayla boyanıp, verniklenebilir.
 Roc Model Kili kuruduğunda zımparalanarak pürüzsüzleştirilirse mermer görüntüsünde olur.
3
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
yeni ürünler
Folia Kağıt Grubu, güvenirliliği, dayanıklılığı, kalitesi, non-toxic ve acidfree oluşu ve doğa dostu olması sayesinde LGA ve TÜV testleri sertifikalarına layık görülmüştür. Okulların temel tasarım, görsel sanatlar dersi,
kulüp çalışmaları kapsamında hazırlanan projeler için, hobi ve dekorasyon amaçlı veya profesyonel üç boyutlu maketler için uygun olan her tür
malzeme mevcuttur. Ürünlerimiz;
 Kabartma dokulu kartonlar (Farklı Desen ve Renklerde)
 Dekoratif, motif kartonlar ve bloklar (Farklı desenler ve boyutlarda)
 Fotokartonlar (Puanlı, çizgili, yıldızlı, hayvan postu desenli)
 Transparan Kağıtlar (Farklı desen ve boyularda, 3D transparan
kağıtlar, uçurtma kağıtları)
 Oluklu Kartonlar (Düz, desenli ve neon renkler, gökkuşağı desenliler)
 Streç Oluklu Kartonlar
 Oluklu Metalik Zigzag Kartonlar
 Sisal
 Krep Kağıtlar
 Alü-Folyolar (Farklı Kalınlıklarda, Renklerde ve Desenlerde)
 Elişi Kağıtları (Farklı Kalınlıklarda, Çift Taraflı, Gökkuşağı Desenli)
 Tissue Çiçek Kağıdı (Düz ve gökkuşağı renkli)
 Glitter Kağıtlar (Simli Farklı renklerde)
 Velür (Yumuşak dokulu, kumaş görünümlü, kolay kesilip yapıştırılabilir,
farklı renklerde)
 Holografik Kağıtlar (Farklı dokular ve renklerde ve boyutlarda yanar
döner kağıtlar)
 Deko Vlies- Fiber İpek (Transparan, düz ve altın iplikli, kolay kesilip,
yapıştırılabilir)
 Hediyelik Paketleme Kağıtları (Çift Tarafı farklı renklerde, transparan
baskılı)
 Petek Süs Kağıtları (Farklı renklerde ve gökkuşağı renginde)
 Origami (Desenli Hayvan setleri, fener kağıtları
 3D Puzzle (Çocuklar için mimari yapılar, eğitici setler)
 Renkli ahşap mandallar ve çubuklar, saman çubuklar
 Pompon, tüyler, oynar gözler
 Mozaik taşları
 Makaslar (Farklı desenlerde kesen zigzag makaslar, köşe makasları,
solak çocuklar için makaslar, cm’li makaslar), yuvarlak uçlu maket
bıçakları
 3D Sticker, epoxy sticker ve design stickerlar
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
4
tekden koleji
kayseri
Aslında her şey farkında olmakla başlar…
Mesela nedir sanat? Ya da niye sanat?…
Genel bir tabirle duygularımızın ve düşüncelerimizin somutlaşmış hali değil midir?
Yunus Emre şiirleriyle, taş ustası Mimar Sinan yapıtlarıyla,
Osman Hamdi ise sevgi dolu dokunuşlarıyla “sanat” dedi.
Peki, Tekden Koleji nasıl sanat dedi?
Tekden Koleji görsel sanatlar eğitiminin vizyonu; kendi yaş
seviyelerinden başlayarak bütün yaşamları boyunca temel
bir kazanım olarak kendilerini ifade etme yollarını keşfetmek ve bunları kullanarak duygusal, bilişsel, kültürel ve toplumsal yönlerden donanımlı hale gelmek. Sağlıklı dengeli
kimlik oluşturmaları ve nitelikli alışkanlıklar kazanmaları,
geleceğin aydın kuşaklarını yetiştirmektir.
Tekden koleji 2006 yılında Kayseri ilinde açılmıştır. Teknolojik donanımda en üst seviyede olmayı hedeflediği gibi
deneyimli mükemmel kadrosuyla birçok başarıya imza atmıştır. İlköğretim okulları arasında açıldığı yılda Kayseri 1.
ve Türkiye’de 4. sırada yer aldık. 2007- 2008 senesinde ise
Kayseri 1. Türkiye 14. olduk. 2008- 2009 yılında Kayseri
birinciliğiyle devam ettik.
Tekden Kolejinin misyonu; dünyada gelişmeleri takip ederek
eğitim öğretim alanında özgün bir model oluşturup eğitim
sistemine katkı sağlamak. Özgün eğitim modelimizde kendi
öz değerlerimize bağlı, kendine güvenen ve güvenilen şahsiyet sahibi bireyler yetiştirmek.
Oluşturduğumuz güven ortamıyla öğrencilerimizde var olan
cevher ve potansiyeli ortaya çıkarıp, hayata hazırlamak. Bireysel farklılıklarıyla her öğrencinin ruh yapısını analiz ederek başarılı ve mutlu olmasını sağlamak. Öğrencilerimizin
hayat boyu başarılarını ve hizmetlerini takip ederek kurumsal bağımlılığını sürekli kılmaktır.
Tekden Kolejinde karakter eğitimine de oldukça önem verilmektedir.
Yaşadığımız çağda sanatın bireylerin kendini gerçekleştirebilmesi için gerekliliği kaçınılmazdır. Tekden Kolejinde
verilen sanat eğitiminin ilerleyen yıllarda yani öğrencilerimiz ülkemizde daha etkin bireyler olarak yer aldığında
etkisi yaşanacaktır. Ayrıca kolejimiz Karakter Eğitimi vermek için de görsel sanatlar eğitiminin bir fırsat olduğunu
savunmaktadır.
Öz güveni yüksek, hayal etmekten korkmayan, yeteneklerinin farkında olan ve görsel biçimlendirme yolları ile de
kendini geliştirebilen bireyler yetiştirmekteyiz.
Tekden Koleji sanat öğretmenleri olarak dönem başında müfredatımız dikkate alınarak
konulara uygun, kaliteli malzeme seçmektedir ve seçilen malzemelerin öğrencilerimizle
birlikte israftan kaçınarak itina ile kullanımı-
5
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
ebru temurlenk
tekden koleji görsel sanatlar zümre başkanı
na dikkat etmekteyiz. Ayrıca doğadan malzemeler üzerinde de yoğunlaşmaktayız. Atık
malzemelerin kullanımına da özellikle önem
vermekteyiz.
Öğrencilerimiz,
Aklını, duygularını, zevklerini, sorgulayarak analiz ve sentez yani seçme ayıklama
birleştirme ve yeniden organize etme gibi
özellikler eşliğinde sabırla eserler meydana
getirmektedir.
İletişimin çağımızın çığ gibi büyüyen problemlerinden biri haline gelmişken çocuklarımız
iş birliği yapma, paylaşma, sorumluluk alma
gibi öğeleri tam anlamıyla bilmemektedir.
Bizim görsel sanatlar politikalarımızdaki
unsurlardan bir diğeri de bu kazanımların
oluşması, çocuklarımızın( öğrencilerimizin)
arkadaşlarıyla paylaşabilmeyi, birlikte başarmayı ve bunları tamamen kabullenmeyi
öğretmekteyiz.
Geçmişten günümüze miras kalan örfümüzü, kültürümüzü,
sanat yapıtlarımızı bilmeleri tanımalarını, sahiplenmelerini,
haz alma ve onur duyma duyarlılığını kazandırmaktayız.
Kendi işlerine saygı duydukları kadar başkalarının da işine saygı duyma bilincini ve o duyarlılığı kazandırmaktayız.
Tekden Koleji olarak öğrencilerimizin ruh sağlığını koruma
iç dünyasını anlatabilme duyusal tepkilerini ortaya koyma
ve bedenine saygı duyma bilincini geliştirmekteyiz.
Tabiî ki Tekden Koleji olarak misyonumuzda
yer alan ve özellikle önem gösterdiğimiz konulardan biride ulusal ve evrensel değerlerini
tanıyabilme anlayabilme bilincini kazandırmaktır. Çağın gerisinde kalmadan milli kültürüne bağlı, teknolojiyi takip eden bireyler
yetiştirmekteyiz.
Görsel sanatlar öğretmenleri olarak branş ve sınıf öğretmenleriyle iletişimimizin öğrencilerimize kazancının çok fazla
olduğunun bilincindeyiz ve bunu yaşayarak da görmekteyiz.
Biz Tekden Koleji görsel sanatlar öğretmenleri olarak her
alanda kullanılabilecek yaratıcı zekâ yolunun görsel sanatlar dersi olduğunu savunmaktayız. Çünkü duyusal ve bilişsel zekânın aynı anda kullanılabileceği ders görsel sanatlar
dersidir.
Görsel sanatlar öğretmenleri olarak öğrencilerimizin yapmış
oldukları tek çizgiyi bile ürün olarak değerlendirmekteyiz.
Ürünlerimizin sergilenmesi konusuna değinecek olursak; nisan ayının ilk haftasında yapılan Sanat ve Yetenek Gecesi
isimli programda çocuklarımızın yaptıkları ürünler sergilenirken aynı zamanda öğrencilerimiz canlı performanslarıyla
gecemize renk katmaktadırlar. Tabi ki bunun yanı sıra Sınıf
Geceleri, Performans Sergileri belirli gün ve haftalarda yapılan sergilerimiz, hayal bahçesi sergimiz ev özel sergilerimizle de öğrencilerimize başarmanın hazzını yaşatmaktayız.
Üretmenin her insana mutluluk verdiğini bilerek mutlu bireyler yetiştirmek hedefimizdir.
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
6
Dumlupınar Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 1999 tarihinde kurulmuş genç bir fakültedir. Fakülte Grafik, Resim, Seramik
ve Cam, İç Mimarlık Bölümü’nün yanısıra Çizgi Film / Animasyon Ana Sanat Dalı Programı ile eğitim-öğretimini sürdürmektedir. İç Mimarlık dışında diğer tüm bölümlere öğrenci kabul
edilmektedir.
Fakültemizde 2009-2010 eğitim öğretim yılı itibariyle 798 lisans ve 90 yüksek lisans düzeyinde öğrenim gören öğrenciye
tam zamanlı 22, yarı zamanlı 17 akademik, 8 idari personel ile
hizmet verilmektedir. Ayrıca fakültemizin elemanı olup doktora
ve yüksek lisans eğitimi için diğer üniversitelerde öğrenim gören
8 akademik personeli vardır.
Fakültede fiziki altyapı, her geçen daha da güçlendirilmekte ve
öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde çağın gerektirdiği
teknolojik altyapı ve donanımla zenginleştirilmektedir. Bu kapsamda fakültede 20 adet MAC tabanlı bilgisayar ile 103 adet
PC tabanlı bilgisayar öğrencilerin kullanımına sunulmuştur. Baskı atelyesi hem yüksek hem çukur hem de düz baskı tekniklerinin
uygulanabileceği şekilde donatılmıştır. Bu atelyeden lisans öğrencilerinin yanısıra yüksek lisans öğrencileri de yararlanmaktadır. Resim ve Seramik Bölümleri’ndeki atelyelerinde, öğrencilerin ihtiyaç duydukları gerekli teknik araç- gereç donanımının
yanısıra seçmeli derslerde kullandıkları bazı malzemeler fakülte
tarafından karşılanmaktadır. Baskı resim ile seçmeli vitray dersleri bunlardan bazılarıdır.
Fakültenin mevcut kullandığı bina geçici olmasına rağmen, yaklaşık olarak 4600 m2 alanda eğitim öğretim sürdürülmektedir.
Ancak 2010 yılı içerisinde, fakültenin inşaat halinde olan kendine ait binasının tamamlanacağı ve aynı yıl içerisinde eğitim öğretime açılacağı planlanmaktadır. Yeni bina ile birlikte kullanım
alanı yaklaşık olarak 22000 m2 bulacaktır. Yeni
bina içerisinde 65 m2’lik atelyelerin yanısıra 70,
142 ve 327 m2’lik atelyelerde hizmet verilecektir.
Atelyelerin yanısıra her öğretim elemanına birer
adet çalışma ofisi, iki adet 327 m2’lik sergi salonu, 4 adet anfi, 8 adet teorik amaçlı derslik, bir
kafeterya, bir yemekhane, yüksek lisans öğrencilerinin gruplar halinde çalışabilecekleri atelyeler, internet odası, kitaplık vb. bulunacaktır. Ayrıca her
atelyede öğrencilerin derslerde gerekli olacak tüm
altyapı ve teknik donanım mevcut olacaktır.
Fakültede hem öğretim elemanları hem de öğrenciler ulusal ve uluslararası birçok yarışmada ödüller almıştır. Bu sayı her geçen gün artmaktadır.
Güzel Sanatlar Fakültesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü’ne bağlı olarak tezli ve tezsiz yüksek lisans programları ile lisansüstü düzeyde öğrenci
de kabul etmektedir. Her yıl tezli 25, tezsiz ise 60
öğrencinin kabul edildiği programlar, öğrencilere
hem akademik hem de görsel sanatlar öğretmeni
olabilme imkanlarını sunmaktadır. 2010 yılı ocak
ayı itibariyle yüksek lisans öğrenci sayımız tezli
71 tezsiz 19 olmak üzere toplam 90’dır.
Güzel Sanatlar Fakültesi her yıl bir çok etkinlik
gerçekleştirmektedir: Bunlardan biri Ulusal düzeyde “Çizgi Film Festivali” ve diğeri ise 2009
yılı itibariyle 3.cüsünün yapıldığı “Ahmet Yakupoğlu Resim Yarışması”dır. Bunun dışında her yıl
hem Kütahya’da hem de Kütahya dışında etkinlikler gerçekleştirilmektedir. 2009 yılı itibariyle
7
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
yrd. doç. dr. levent mercin
dumlupınar üniversitesi güzel sanatlar fakültesi
öğretim üyesi
Çizgi Film Festivali’nden Görünüm
fakültede ve dışında gerçekleştirilen etkinlik sayısının toplamı yaklaşık 120’dir. Bu etkinlikler
içerisinde sergiler sayı olarak yaklaşık 70’ın
üzerindeki oranıyla en önemli kısmı oluşturmaktadır. Bunun dışında büyük kentlerdeki sanatsal
ve kültürel organizasyonlara (bienal, fuar, sergi,
grafist-tasarım günleri), kültürel ve eğitsel amaçlı müze, ören yerleri ile tarihi mekanlara geziler
düzenlenmektedir. Kütahya’nın büyük kentlere
yakın olması (İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir,
Antalya, Konya, Bursa vb.) fakültemiz açısından
ulaşımı kolaylaştırmakta ve öğrenciler açısından
da bir avantaj sağlamaktadır.
Ayrıca fakültemizin öğretim elemanları kitap, makale, bildiri vb. gibi bilimsel yayınlar yapmakta
ve sanatsal anlamda bianel, fuar, sergi, seminer,
panel, söyleşi vb. gibi etkinlikler gerçekleştirmekte ve projeler ile akademik araştırmalara imza
atmaktadırlar.
Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
genel anlamda, görsel okur- yazarlığı kazanmış,
farklı disiplinlerden yararlanabilen, özgün ve toplumsal sorumluluğu da göz önüne alarak özgür düşünebilen; çağın bilgi birikimi ve teknolojisini birlikte kullanabilen; yerel ve evrensel değerlerden yararlanmasını bilen; tasarım alanında var olan veya
olacak olan problemlere çözüm önerileri getirebilen; eleştirel
düşünebilen, ulusal ve uluslar arası alanda kendi varlığını ortaya koymaya çabalayan, estetik duyarlılığı gelişmiş ve felsefi açıdan donanımlı bireyler yetiştirmeyi kendine misyon edinmiştir.
Vizyon açısından ise, yerelden hareketle dünyadaki değerleri
de dikkate alarak farklı ve özgün tasarımlar ile sanat eserleri
ortaya koyabilecek eğitim ortamı oluşturmak; özgüveni gelişmiş ve geleceğe yönelik projeler ortaya koyabilecek bireyler
yetiştirmek; ülkemizin sosyo- kültürel ve ekenomik anlamda tasarım ve sanat alanında ihtiyaç duyduğu ve ileride duyabileceği
alanlara yönelik programlar geliştirmek; teknolojiyi takip eden
ve bunu en iyi biçimde kullanabilecek fiziksel ortamı sağlamak
amaçlanmaktadır.
. ğrenciler öğrenim görmek için fakültemizi tercih ettikleri takdirÖ
de, öncelikle Türkiye’de eşine az rastlanan bir kampüs ve mimari
yapıların bir kimlik oluşturduğu ortamda eğitim göreceklerdir. Ayrıca yeni binamıza taşındığımız takdirde geniş mekanlarla birlikle
alt yapı ve donanım bakımından yeterli bir ortamda motivasyonları artmış ve verimli bir atmosfer bularak öğrenim göreceklerdir.
Falültemizde öğrenim gören öğrenciler şartları yerine getirdikleri
takdirde Erasmus Öğrenci değişim Programı sayesinde yurt dışında eğitim görme imkanlarını da kazanabileceklerdir. Ayrıca
öğrenciler, bölümler arasındaki entegrasyon sayesinde, çift anadal yapabilmektedirler. Tam zamanlı öğretim kadrosu yanında
yarı zamanlı olarak görev yapan öğretim elemanlarıyla dersleri
yürütmeye çalışan fakültemiz, öğrencilere nitelikli bir eğitim vererek öğrencilerin alanlarında donanımlı bir şekilde yetişmelerine
olanak sunmaktadır. Ayrıca çoğu güzel sanatlar fakültesinde olmayan Çizgifilm-Animasyon Anasanat Dalı Programı ile lisans ve
lisans eğitiminden sonra tezli ve tezsiz lisans üstü programlarıyla
onlara yeni öğrenim imkanları verilmektedir. Yukarıda belirttiğimiz gerekçelerden dolayı, Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Türkiye’deki Fakülteler içerisinde en hızlı büyüyen ve
gelişen fakülteler arasında yer aldığı söylenebilir.
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
8
kanserli çocuklara yönelik dışavurumcu resim terapisi
sanrılı çocuk ve resim
“Hakları ve zevkleri ellerinden alınan gençler, onların yerine
daha gizli ve tehlikeli olanları koyar.”
J. J. Rousseau
“Yaratamayan bir insan yok etmek ister”
E. Fromm
“Ayakkabılarım olmadığı için üzülürdüm, ta ki sokakta ayakları
olmayan adamı görene kadar.”
Balzac
Çocuğun ruhsal çöküntüsüne sebep olabilecek travmalarla ve
semptomlarla baş etmesini ve böylece ruh halindeki pozitif gelişmeyi sağlayabilmek için çocuğu yaratma hazzına ulaştırıp
mutlu olmasını sağlamak ve bu yaratı inancıyla ise “kendine
güven” duygusunu uyandırmak amacıyla bu projeye başladım.
1989- 1997 yıllarında Berlin’ de, Berlin Paul Dormen Schule’de
sanat eğitimcisi olarak çalıştığım yıllarda edindiğim tecrübelerime dayanarak resmin “faydacı düşünce” çerçevesinde nerelere
kadar uzanıp insan psikolojisi üzerinde olumlu etkiler yapabileceğini çok merak ediyordum. Edindiğim tecrübelerle başarılı
sonuçlara ulaştım. Bu mucizevi sonuçla başka çalışmalar yapmak hedefiyle;
İstismar edilmiş çocuklar (yani tacize, tecavüze uğramış
çocuklar)
Cezaevi çocukları ( suça itilmiş çocuklar)
Sokak çocukları ( ailesiz çocuklar)
Hasta çocuklar ( uzun süreli tedavi gören çocuklar)
Ailesi ve her şeyi olup mutluluğu tanımayan çocukların resimle
olan ilişkilerini mercek altına almaya başladım.
Burada yöntem olarak çocukluğum, çocuklarım, ressamlığım,
sanat eğitimciliğim ve öğrencilerim benim asıl kaynaklarım olarak devreye girdiler. Her fırsatta sarıldığım bu kaynaklar benim
izlediğim ana yoldur. Kağıt kalemle ilişkilerine baktığımızda
çocukların en çok bu iki malzemeyle belli bir yoğunluğa ulaşıp
keyif aldığını bu keyifle kendisiyle barış içinde olduğunu izledim. Diğer sanat alanlarından farklı bir özelliğe sahip olan resim, yalnızlığı yani malzemeyle birebir ilişkiyi gerektirdiğinden
çocuğun ilk önce kendisiyle olan ilişkisinin yoğunluğunu getirir.
Böylelikle kendisiyle yani “ben” ile “beden”in barışını sağlar..
Sorunlarını bir anlamda kendisi bu yolla tüketir. Berlin’de çalıştığım gruptan bir çocuğum cinsel istismara uğrayıp bu süreçte
konuşma yeteneğini yitirdiği anlatılmıştı bana. Çok yoğun resim
çalışıyordu. Belki bir ay gibi bir süre içinde onun yeniden konuşmaya, yeniden sosyal çevresine karıştığına şahit oldum. Artık
bu sonuç benim bu konuda inancımı güçlendirdi..
Resim yapmayı bütün çocuklar sever, içlerindeki duyguları, düşünceleri aktarmak için kalem, fırça ve pastel gibi malzemelerle
eğlenerek kendi gerçeğini, kendine özgü biçim ve sembollerle
hayatına dair doğruları sunarak iç dünyalarını
bize açarlar. Algı yetisi, ilgi, akıl, istek, sevgi, estetik beğeni ve kaygı duyan ama yeteneği olsun
olmasın, özgür bir benliğe sahip olarak doğan
çocuk, zaten doğasında da var olan gözlemcilik ve duyarlılık özelliği ile gördüğünü kendince
yorumlayarak ya da görmek istediği gibi resmeder. Bu süreç içinde duyduğu, keşfettiği “keyif”
ve “haz” onu doyuma ulaştırır. Aslında bu “keyif
+ haz=doyum” onu beden ağrılarını unutturan
mutluluk sürecidir. Burada yaptığından anlam
aranmaz. Ne anlatırsa anlatsın önemli olan
resmin onu mutluluğa götüren vesile olmasıdır.
“Çocuğun olduğu gibiliğinin” görsel anlatımıdır,
duyumlara seslendiğini dile getirmektir. Fakat yapılan resimde illa da bir anlam aranıyorsa resmi
anlatacak kişinin resmi yapan çocuğun ta kendisi
olmalıdır.
Ancak resim, iletişim güçlüğü çeken çocuklar
da ruhsal sağlıklarını ölçmemizde bize yardımcı olur. Çizdiği bir takım soyut, somut şekiller,
biçimler sözcükler gibi kavramlara, duygulara
bürünebilir, herhangi bir betimlemenin, olduğu
gibi resmedilmesinin ötesine geçerek derinlik kazanır, bir söylevin bir düşüncenin parçası haline
gelirler. Bu tür çocukların resimleri öyle bir kerede sadece bir tek resimle çözülmez. Bu bir takip
sürecidir. Çocuk söylemek istemediği şeyi inatla
resmetmek de istemez.
Yine bir başka çocuğum üzerindeki izlenimlerimden söz etmek isterim: Yakını tarafından istismara uğrayıp uğramadığını anlamam için takibi
bana verilmiş bir çocukla 3 yıl beraber çalıştım.
Ama bir gün o uzun süreç içinde o ana kadar
kazandığı, beslediği görsel dili çok daha rahat
kullanıyordu. Ve tek bir resimle duruma açıklık
getirmişti. Resme dikkatlice baktığımı fark edince
elimden alıp buruşturup çöpe atmıştı. Ona göstermeden alıp sakladığım resim artık her şeyi anlatıyordu. Mutsuzluğu ortadaydı.
Sonuçta ortaya çıkan resim ne olursa olsun onu
mutluluğa götürecek yol duyduğu ”haz” ve duyacağı “haz”a götürmek “keyif”ten geçer ve keyif
sevgiyle başlar. “Keyif”e neden olan sevgiden
sonra ise malzeme bu sıralamada önemli bir yer
alır. Malzeme burada “ben”le “ben”in iletişimi
9
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
doç. nurseren tor
mersin üniversitesi güzel sanatlar fakültesi
dekan yardımcısı ve resim bölümü başkanı
için bir “araç” tır. Dokusu, rengi, akıcılığı ve
yumuşaklığı çocuğun ilgisini çekecek onu teşvik
edici bir özelliği taşıması gerekir. Herhangi bir
malzemenin sadece rengi değil de dokusu ona
“dokunma”,”kavrama” hissini uyandırmalı. Bu
ilişki duyarlı ve “etkilenebilir” hale gelirse, anlamlı etkinliğin ödülü olacak “doygunluk ve sevinç”i
hissedecektir çocuk. Sanatta olması gereken estetik kaygı çocuktan beklenmez. Zaten çocuk da
böyle bir kaygıya henüz sahip değildir. Böylelikle kendisini malzemeyle baş başa bulan çocuk
bir an evvel malzemeyi denemek içgüdüsüyle
“güzel”, “estetik” gibi sanatçıya has olan bu tür
kaygılardan doğal olarak uzaktır.
Hasta, mecali olmayan çocuğu hayal gücü bir
yana oyunsal etkinlikler söz konusu olduğunda
onu içgüdüsel olarak hiçbir şey yatakta tutamıyor,
“resim”in yasası kendisi oluveriyor. “Mecalim
yok ama ruhum var.” dercesine kağıdı ve kalemi
eline alıyor, çevresini izlerken başlıyor çizmeye
karalamaya. 3,5- 4 yaşlarındaki bu çocuklar 2
ay gibi kısa bir süre içinde yüzlerce resimler yaptılar. 5 yaşında bir hasta yavru hastanede hastalığına isyan edercesine resme sarılıyor, yer ve
zaman tanımak istemiyor. Hastalığını kabul etmiş
görünüyor. Hastalığına isyan edercesine resim
malzemeleriyle haşır neşir oluyor. Resimlerinde
Jose Mauro de Vasconcelos’in “ Bu öyküyü ne
mürekkeple yazıyorum, ne de kanla. Gezginliklerimin tozunda eriyip giden, acılarımın ve yorgunluklarımın terinden yararlanıyorum yalnızca”
dediği gibi bir yol seçiyor sanki.
Bu yaratıcı yöntemlerden biri olan dışavurumcu
resim terapisi ile çocuk, resme yeteneği olsun olmasın , onun yaratıcı dünyasını keşfederek kendisine sunulan, sağlığını tehdit etmeyecek resim
malzemeleriyle buluşturulmalı.. Malzeme tercihine göre, olabildiğince rahat bir ortamda, oyunla
başlayacak çizgi, leke ve renklerle hayal gücü
ve imgelem betimlemelerle kendi dünyasına ulaşmasını sağlayacak; boyama ve çizme teknikleri
konusunda cesaretlendirilerek kendi tekniğini
keşfetmesi için gerekli ortam sağlanmalı.. Çocuğa müdahaleden kesinlikle kaçınılmalı. İlköğretimdeki resim dersleriyle karıştırılmamalı. Yani
yapacağı resmin konusu ve malzemesi başkaları
tarafından belirlenmemeli. Çocuğun seçimine,
duygu ve düşüncesine saygı gösterilmeli. Bu bağlamda onun
hayal dünyasını besleyecek film gösterilebilir, masal okunabilir
veya anlatılabilir, müzik dinletilebilir..
Çocuğun ruhsal gelişimine katkıda bulunarak hayattan keyif almasını öğretmek de ana hedeftir. Resmin içinde yoğrulmalarını
sağlamak, resimsel incelikleri taşıyan, bir sanat mekanı hazırlamamız da diğer ikinci ana koşuldur. “Eğer insan, üretme ve örgütleme sürecinde edilginse, dinlenme eğlenme süresi içinde de
edilgin olacaktır. “ diyen Erich Fromm yaratmanın ve üretmenin
anlamını yaşamı sürdürmenin, fiziksel ve tinsel açıdan “ölüm”ün
önemini değil de “yaşam”ın önemini bize yeterince anlatarak hayata bağlılık konusunda önemli bir ders vermektedir. Hayatı sevdiren, hayata bağlayan bir sebeptir sanat, tedavi ettiği kadar düşündüren, “resim”e fotoğraf değil “resim”, fotoğrafa da “resim”
değil “fotoğraf” dedirten, romanı roman diye okutabilen, “müzik
bir sanat yapıtıdır, ruhun da gıdasıdır” diyerek dinlemekten keyif
aldırtan, yani “insan”ı insan yapan sebeptir bana göre.
Çok çelişkili dönemler yaşayan ülkemiz, içten ve dıştan sınırsız kötülüklerle karşı karşıyadır. Atatürk’ün bize emanet ettiği,
üzerinde özgürce yaşadığımız bu ülkenin sağlıklı insanlara ve
gülmeyi bilen mutlu çocuklara ihtiyacı vardır. Dilerim tüm ebeveynlerin yanında ülkemizin kurum ve kuruluşları aynı duyarlığa sahip olurlar. Bu duyarlılığın vaktiyle Ulu Önder Atatürk’ün
savaştan etkilenen çocuklar için önemli girişimlerde bulunarak,
Çocuk Esirgeme Kurumunu açtırması ile ilk önemli adım atılmıştır. Atatürk ulusal anlamda girişimlerinin yanında 1923 yılında
Cenevre’de Uluslararası Çocukları Koruma Birliğine imza atarak
uluslararası bir boyut kazandırarak yeni bir kurumsal sahiplenme olarak karşımıza çıkmıştır. Dünya’da ilk olan, günümüzde
Atatürk’ün evrensel düşünce anlayışına uygun olarak tüm dünya
çocuklarının katılımıyla kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı çocuklarımıza verilmiş en güzel armağandır.
.Günümüzde baktığımızda her gün yazılı ve görsel basında
ya da günlük hayatta bizzat gözlemlediğimiz ve çocuklarımız
adına, ülkemiz adına üzüntü, utanç duyacağımız haber ve yaşanmışlıklarla karşılaşıyoruz. Yeni bir söylem geliştirdik, “Sokak
Çocukları”. Oysa sokak sadece çocukların oyun alanıdır. Şimdi
sokak onların uluslararası pazarlandığı, taciz, tecavüz ve her
türlü istismarın yapıldığı alanlar haline geldi. Üstelik Dünya’da
ne yazık ki bu konuda ilk sırada yer alıyoruz.
. u çocuklar aynı zamanda çoğunlukla cezaevleri revirinde, hasB
tanelerde kanser veya başka sanrılar çeken çocukları oluşturmaktadır.
İ.şte resim sanrıları dindirirken onların yaralanmış yüreklerini de
güzellikler doldurmayı başaracak kadar güçlüdür.
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
10
kerem ozan bayraktar “yankı/eco”
ilk kişisel sergisini Pg Sanat Galerisi’nde açtı
Geçmişte olduğu gibi bugün de sanatçı muhaliftir, sorgulayandır, kalıpları sarsar. Dünyayı yeniden üretme sorumluluğu taşır. Çünkü karşısında gerçeği temsil ettiği iddiasıyla üretilmiş
imajlar ve onları tüketen kitleler var. Günümüz dünyasında temsiliyetin ortadan kalkması sonucu imgenin teknikleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur. Günümüz imgeler karmaşasında sanatçı için
görme yetesi binlerce yıldır taşıdığı anlamdan çok daha derinlik
ve yetkinlik gerektiren zorlu bir sürece dönüşmüştür. İnsan için
bakmak belki anlık bir süreci kapsar ama sanatçı için (!) nedenleri göstermek, görünür kılmak, klişelerin arkasındaki imajları
tespit etmek, ortaya çıkartmak ancak yüksek bir görme yetisine
ulaşmakla mümkün olan düşünselliği ve kavramları da işin içine
sokan zorlu bir süreci kapsar.
Bayraktar’ın ilk sergisinden böyle bir yetiye ulaştığı izlenimi alıyoruz. Genç sanatçı, imgeler dünyasına bir yönüyle esir olmuş
günümüz insanına yine imgeler dünyasının nesnel dilini kullanarak hem kendisi, hem izleyici için kendine özgü bir önerme,
kendine özgü estetik görsel bir dil ile ulaşmaya çalışıyor.
“Yankı” sergisinin topluca ilk andaki etkisi çarpıcı bir görsel
bütünlüğü yakalıyor. Farklı türden imgelerin aynı tür bir indirgenme, silikleştirme, başkalaştırma ile “gerçekte “ temsil ettikleri nesnelliklerinden kopup aynı türden bir bütünün parçaları
haline dönüştüğü görüyoruz. Öyle ki bu imgeler bir portre, bir
natürmort, bir manzara ya da bir video sanat yapıtı olsun altı
çizilmiş estetik bir dil ile birbirlerine organik olarak bağlı gözüküyorlar. Biraz daha yakından baktığımızda yapıtlar arasında
ki ilişkinin, nesnelliğin ötesinde kavramsal düzeyde de ilişkiler
ağının parçaları olduğunu sezmeye başlıyoruz.
“Egemenlikler, seksler, ırklar, türler benzersiz olmayı bırakıp da
farklarına ortak bir ölçüyle değer biçmeye başladıkları andan
başlayarak artık birbirleriyle ölçüşüp birbirlerine karşı üstünlük
sağlayamıyorlar” Jean Baudrillard adeta bu cümleyi Bayraktar’ın resimlerini anlatmak için kurmuş.
–ya da Bayraktar bu sözün ekseninde kendisine
görsel bir dil yaratmış.Her gün reklam, televizyon ve internet üzerinden
dijital ortamda müdahale edilmiş ya da doğrudan dijital ortamda yaratılmış bin bir türlü imgenin bombardımanı altında yaşıyoruz. İmgenin
başkalaşması, absürtleşmesi günümüz insanını
artık şaşırtmıyor. Şaşırma, bize en azından bir
yönüyle düşünsel ya da görsel olarak yabancı
olan şeyler karşısında gerçekleşen bir edim. Günümüz insanı ise git gide şaşırmayı unutuyor.
Gördüğümüz sayısız cins ve seçenekte farklı
görüntüler arttıkça bir paradoks olarak ortaya
çıkan, bu imgeler arasında farkları algılamada
bunlara duygu ve düşünce yüklemede git gide
kısırlaşıyor oluşumuzdur.
Kerem Ozan Bayraktar’ın işleri de ilk bakışta,
kısa yoldan dijital ortamda başkalaştırılmış imgeler olarak düşünülebilir. Oysa sanatçı bu imgeleri yaratırken, fotoğraflayarak başlayacağı
imgeleme sürecinden önce nesnesine müdahale
ederek işe koyuluyor. Bilgisayar ortamında yüzeye koyabileceği buz taneciklerini gerçekte nesnesine makyaj olarak uyguluyor. Yine dijital olarak
yaratılabilecek buza gömülü nesne imgesi için,
gerçekte o nesneyi buzun içinde dondurarak fotoğraflıyor. Dijital kameranın yakalayıp sayısal
binlerce değere dönüştürüp, böylelikle dijital başka ortamlara aktarabildiği ve bu sırada çoktan
başkalaştırmaya başladığı imgeyi daha kameranın vizörü yakalamadan değiştirmeye başlıyor.
Sonra sanal ortamda bu binlerce sayısal veriden
oluşan görüntü üzerinde değişiklikler yapıyor.
Teknolojinin sonucunda ortaya çıkan görüntü en
son tuval üzerinde yine sanatçının müdahalesine
maruz kalıyor. Artık bu yapıtlarda gördüğümüz
şey –neredeyse- tamamen farklı bir imgeye dönüşüyor. Nesnel düzeyde nesneden tamamen özgürleşiyor. Artık o sanatçının öznesine başta var
olan nesneden çok daha yakın. Boudrillard’ın
dediği gibi farklarına ortak bir ölçüde değer biçiliyor –Kerem’in değerleri-.
Sanatçı peşine düştüğü; kavramın temsiliyeti ve
imgenin dili arasındaki paradoksal ilişki. Serginin
11
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
dr. şeyma halkalı kara
yücelme öğretisine de bir yakınlığı deneyimleyebiliriz. Doğu
mistizminde arınma, azalma, yeniden doldurulması gereken
boşlukları değil, bizi nesnemizden ve dolayısı ile nefsimizden
arındıran bir yücelmeyi işaret eder. Kerem’in bizimle göz göze
gelmeyen, izleyicisi ile pornografik bir ilişkiye girmekten kaçınan imgelerinde bu kaçınma o kadar ileriye gider ki bazıları
bu uğurda tamamen gözlerinden de kendilerini arındırmıştır.
İzleyici kendi röntgenciliği ve arzu nesnesine dönüştürebileceği
imgelerle bir anlamda kendi pornografisi, ahlaksızlığı ile baş
başa bırakılıyor. Bu portreler boş ile dolu, batı ile doğu, etik ile
dürtü arasında güçlü bir yankı yapmaktalar. Her portre izleme
süresini uzattığımızda, nesnesinin imgesinden çok duygusu ile
ilgili pek çok şeyi anlatmakta.
adının yankı olması da bu açıdan bakıldığında
manidar;. Bu gün biz atalarımızın hiç deneyimlemediği bir alanla iç içeyiz. Sanal gerçeklik dediğimiz, gerçekte sayısal değerlerle oluşmuş yeni
bir imgelem dünyasının içinde alışık olmadığımız
farklı gerçeklikler dünyası. Hiçbir şeyin nesnel olmadığı ama hemen her şeyin bir arzu nesnesine
dönüşüp tekrar tekrar bizim tarafımızdan yaratılan bir Anka kuşu hikâyesinin içindeyiz. Ancak
bu Anka kuşunun yok olup tekrar yaratılmasına
orijinal hikâyede var olan etik değerler değil
bireylerin etikten, kuraldan, yasadan özgürleştirdiği primitif doğası yön vermekte. Neslimizin
başından beri dürtüsel olarak ölümsüzlük ya da
yeniden diriliş özlemi iki bin yıllık mitlerinden
ayrıştırılarak bireyselleştiriliyor. Kendi görüntüsüne aşkından kendini sonsuz yalnızlığa mahkûm
eden Narkisos gibi (Bayraktar’ın bir video çalışması da bu konuyu irdeliyor) kendi yarattığımız
sanal gerçekliğe karşı ödediğimiz kefaret, git
gide kalabalıklar içerisinde birbirine benzer basmakalıpların yalnızlığına mahkum oluşumuzdur.
Bayraktar’ın hemen tüm yapıtlarında bu yalnızlaşma beyaz boşluklarda görsellik kazanıyor.
Modern Batı dünyasının nesneye güdümlü rasyonalizminde boşluk; anlamın azalması, ağırlığını
ve etkisini yitirmesi, kaybolması olarak okunuyor
ya da algılanıyor. Bu açıdan baktığımızda tüm
beyazlığına rağmen Bayraktar’ın yapıtlarının tamamen karamsar bir önerme ve eleştiri ile yüz
yüze olduğumuzu düşünebiliriz. Ancak sanatçının yapıtları ile bütünde değil de tikelde ilişki
ve anlamlandırma sürecine girdiğimizde (özellikle portrelerinde) doğu mistizminin azalarak
John Berger “O Ana Adanmış” da resim ve desenin zamanı
kuşatmış olduğunu belirtmiştir. Çünkü onun sizi bakmaya koşullandırılmış olduğunu söyler. Oysa fotoğraflar sadece anı
dondururlar. Diğer yandan gerçekten başarılı bir resim ya da
desen geniş zamanı içerir. Baktıkça anın öncesi, şimdisi, sonrası, duygusu ve düşüncesi izleyiciye yeni olasılıklar sunarak
varlığını sürdürür.
Acaba teknoloji ve tüketimle donatılmış bir dünyada ruhumuzu
şeytana satarak ölümsüz gençliğimi arıyoruz? Yoksa arınmak
ve içimize bakmak için hala şansımız var mı? Bayraktar yapıtları ile kendi kendimize bu soruları sorduruyor. Düşüncelerimizde
ki yankılanma ile başbaşayız…
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
12
özgün baskı sanatçısı erkin keskin’le
exlibris sanatı üzerine söyleşi
Bize exlibris sanatıyla tanışmanız hakkında bilgi verebilir
misiniz?
Sizlere 90’lı yılların başlarından itibaren haberdar olduğum, çalışmalar yaptığım ve derslerimde de konu olarak ele aldığım bir
sanat ürününden söz etmek istiyorum. Exlibris:
Dünyada tarihi çok eski yıllara dayanan fakat ülkemizde Prof. Dr.
Hasip PEKTAŞ’ın kişisel gayretleriyle canlanıp , dernekleşen ve
büyüyüp yaygınlaşan bir sanat dalıdır.
Kuşkusuz bütün ki bütün insanlarda sahip olma duygusu vardır ve
sahip oldukları şeyleri kaybetmemek için bir takım yollara başvurmuşlardır. Evlerini tapu, hayvanlarını damga ya da özel mühürlerle mülkiyetleri altına almışlardır.
Exlibris, kitap severlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları,
üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerinin yer aldığı
küçük boyutlu özgün baskı çalışmalardır. Kitabın kartviziti ya da
tapusudur. Sözcük olarak “...nın kitabı”, “...nın kitaplığına ait”
veya “...nın kütüphanesinden” anlamına gelir. Üzerinde “Exlibris
Erkin Keskin” yazan bir çalışma, “Erkin Keskin’in kitaplığından”
anlamını taşır ve onun sahip olduğu kitaplarda kullanılır.
Önceleri sadece kilise ve prenslerin ellerinde bulunan çok değerli
el yazması kitaplar, matbaanın icadıyla alt düzeydeki soyluların,
eğitim görmüş burjuva sınıfının da eline geçmeye başlamıştır. Böylece tek sayı olma durumunu kaybeden bu kitapların, hırsızlıktan
ve yer değiştirmelerdeki kaybolmalardan korunması için özel bir
mülkiyet işareti gerekliliği doğmuştur. Bu işaretler kitap sahibini
simgeleyen çizimler olup, zamanla övünç kaynağı olmaya da
başlamıştır. Exlibris,
önemli bir iletişim
aracıdır da. Sanatı,
insanın elleri arasına;
kitapların içine kadar
getirmekte, dokunabilecek kadar yakınlaştırmaktadır. Sanatın
büyüleyici sıcaklığını
hissettirmektedir.
Uluslar arası, sanatçılar arası ilişkileri
artırmakta, sanatçı ve
koleksiyoncu dayanışmasını pekiştirmekte,
var olan gelişmelerden birbirlerini haberdar etmektedir.
Exlibrisler, kitap sahibini tanıtır, onu yüceltir ve kitabı ödünç
alan kişiyi geri getirmesi konusunda uyarır. Bir mülkiyet işareti,
sahiplenme göstergesi
olmanın yanında kitabın hırsızlara karşı korunmasını sağlama işlevinin de olduğu söylenebilir. Ayrıca
exlibrisler, geleneğe saygının, yazılı metinlere ilgi
ve sevginin sembolü olmuşlardır. Bütün bunların yanında bütün dünyada kabul görmüş bir sanat olayı
haline gelmiştir.
1800 yıllarına kadar daha çok soyluların arması
olarak kullanılan exlibrisler, 19 yüzyıl ve özellikle
de 20 yy dan sonra tümüyle sanatsal değeri olan
nesneler olarak ele alınmışlardır. Bu küçük yapıtlar,
özgünlükleriyle dün olduğu gibi bugünde ilgi çekmeyi sürdürmektedirler.
Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan bu sanat
dalı, küçük bir ihtiyaç grafiği olarak ele alınmalıdır.
Hepsi de sanatsal kaygılarla yapılan, estetik değerlere sahip özgün çalışmalardır. Pul, para, afiş
gibi zevkle toplanan exlibrislerin yapıldığı döneme
ait kültürel tarihsel özellikleri günümüze taşıdığı bir
gerçektir. Çok uzun bir geçmişe sahip olan bu sanat dalı; ülkeler arası ilişkilerin gelişmesini, uluslar
arası dostlukların yaratılmasını sağlamaktadır.
Araştırmacılar, exlibrisin ilk ve en eski örneğinin
M.Ö 1400 yıllarında açık mavi renk bir fayans
üzerine yapıldığını ve bunun da III. Amenifis in kitaplığına ait olduğunu açıklamışlardır. Bu tür levhaların ise papirüs rulolarını korumak için kullanılan
ağaç sandıklara takıldığı tahmin edilmektedir. Çok
uzun bir geleneğe sahip olan exlibrisin M.Ö 600
yıllarında yaşamış, kültür ve sanata büyük önem
veren Asur Kralı Asur Balnipal zamanından kaldığı
da söylenmektedir.
13
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
Avrupa da 15.yy ortalarında Gutenberg’in matbaayı icat etmesinden önce kitaplar, manastırlarda her zaman elle yazılıyordu. Elle
yazılmış sınırlı sayıdaki kitapların sahipleri bazen kitap kapağının
içinde kendi özelliklerine uygun armalar koymayı adet edinmişlerdir. Bu kitapların çalınmaması için kütüphanelerdeki masaların ayaklarına bile zincirlenmişlerdir. Gutenberg’in icadından
sonra kitaplıkların büyümesiyle exlibris gereksinimi biraz daha
artmıştır. Gerçek anlamda ilk exlibris’in 15 yy sonlarında Güney
Almanya’da kullanıldığı bilinmektedir. Araştırmacılara göre bunlardan ikisi, Hildeprand Brabdenburg ve Wilhelmvon isimli kitap
sahiplerinin adına yapılmıştır.
16 yy itibaren kitapların çoğalmasıyla yaygınlaşan exlibrisler,
ünlü sanatçılar tarafından da yapılmıştır. Albrecht Dürer’in, 1525
yılında zamanın ünlü devlet ve bilim adamı Willibald Pirckheimer
ve Hektor Pömer için yirmi bir sayfa exlibris yaptığı bilinmektedir.
Osmanlılar dönemindeki el yazması ve basılı kitaplarda mülkiyet
işareti olarak mühürleri görmekteyiz. Resmi işaretlerde ve mektuplarda da kullanılan mühürlerdeki kaligrafik düzenlemeler, günümüzde de ilgi çeken güzel bezemelerdedir.
Türkiye’nin exlibrisi tanıması batıdan gelen kitapların üzerinde bulunan exlibrisler sayesinde olmuştur.
Türkiye’de adına ilk exlibris yaptıranlar, o dönemin yabancı uyruklu kitapseverleridir. Yabancı kolejlerde öğretmen olarak görev
yapan kişilerin kitaplarına exlibris yaptırdıkları, bu kütüphanelerine bağışlanan kitapların iç kapaklarına yapıldığı görülmüştür.
1980 li yıllardan bu yana, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren
kurumlar tarafındaki özgün baskı resim ve grafik tasarım dersleri
veren bazı öğretim elemanlarının da özendirmeleriyle, exlibris yapan kişiler yetişmeye başlamıştır. Son yıllarda kimi kitapseverlerin
exlibris siparişi verildiği de görülmektedir.
Exlibris yapımında ideal olan tasarım ve uygulamanın aynı sanatçı
tarafından yapılmasıdır. Uygulamadan söz etmişken özgün baskı
sanatından da söz etmek gerekir. Exlibris bir özgün baskı ürünüdür. Özgün baskı: Değişik kalıplar yoluyla (metal, ağaç, linolyum,
serigrafi, litografi gibi) özgün bir resmin çoğaltılmasıdır. İçerik
olarak resim ya da diğer sanatlardan bir farkı yoktur. Bu nedenle,
sanatçısı tarafından tasarlanan exlibrisin aynı sanatçı tarafından
özgün baskı teknikleriyle basılıp çoğaltılması tercih edilmelidir.
Ülkemizde Prof. Dr. Hasip Pektaş başkanlığında faaliyet gösteren
benim de üyesi olduğum İstanbul Exlibris Derneğinin çalışmalarından da söz etmek istiyorum: İstanbul Exlibris Derneği ilk olarak
Ankara’da kurulmasına karşın halen İstanbul’da İMOGA(İstanbul
Grafik Sanatlar Müzesi) ile aynı bina da faaliyet göstermektedir.
Aynı zamanda ülkemizin ilk ve tek exlibris müzesi bu bina da
yer almaktadır.Bu günlerde önemli iki organizasyon için çalışmalarını sürdürmektedir.33.FISAE Uluslararası Exlibris Kongresi ve
3.Uluslararsı Exlibris Yarışması.Bu organizasyonlarla ilgili geniş
bilgi www.aed.org.tr ya da www.erkinkeskin.com adresinden
alınabilir.
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
14
hahnemühle
2011 takvimi için
33. fisae uluslar arası ekslibris kongresi – istanbul 2010
3. uluslar arası ekslibris yarışması-istanbul 2010
ekslibris yarışması sergisi: 23 ağustos- 23 ekim 2010
FİSAE Uluslar arası Ekslibris Derneği Federasyonu, Türkiye’den
İstanbul Ekslibris Derneği’nin de üyesi olduğu 33 ülkeden 38
Ekslibris Derneği’nden oluşan bir sivil toplum örgütüdür. 20082010 Başkanı Prof. Dr. Hasip Pektaş’tır. Ekslibrisi gündemde
tutmak, bir ilgi alanı olarak onu desteklemek ve sanatsal özelliklerini geliştirmek amacıyla kurulan bu örgüt, ulusal ekslibris
dernekleri arasındaki eş güdümü sağlamak, sanatçılar, meraklılar ve koleksiyoncular arasındaki ilişkiyi desteklemek, sergi
ve uluslar arası kongrelerin düzenlenmesine teşvik etmek için
çalışmaktadır.
İ.stanbul Ekslibris Derneği, 1997 yılında ekslibris sanatçılarını, tasarımcılarını, koleksiyoncularını ve kullanıcılarını bir araya getirmek, esklibrisle ilgilenen ve uğraşanlar arasında iyi
bir iletişim kurmak, yakınlaşmayı ve dayanışmayı sağlamak,
ekslibris’in bir sanat dalı, bir grafik disiplin olarak gelişmesini
ve yaygınlaşmasını sağlamak, kitaba, baskı resime ve grafik
tasarıma yönelik ilgi uyandırmak, ekslibris yoluyla ülkemiz, kültür ve sanatımızı yurt dışına tanıtmaya çalışmak ve ekslibris alanındaki mirasımızı korumak amacıyla kurulan Ankara Ekslibris
Derneği, 2008 yılında İstanbul Ekslibris Derneği’ne dönüşmüş,
iki uluslar arası ekslibris yarışması düzenlenmiş, çok sayıda
yurt içi ve yurt dışı ekslibris sergisi, workshop, konferans organize etmiştir.
Ekslibris, kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları
üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı
küçük boyutlu özgün baskı resimlerdir. Kitap sahibini tanıtır,
onu yüceltir ve kitabı ödünç alan kişi geri getirmesi konusunda
uyarır. Ekslibris, sanatçı ve tasarımlar için yeni ve zengin bir
anlatım alanıdır.
Hasip Pektaş, 1953’de Ermenek/Karaman’da doğdu. 1971’de
Akşehir İlköğretim Okulu’nda,1974’de Gazi Eğitim Enstitüsünde Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1982 yılında Öğretmen
Okullarından ve Orta Öğretimde resim öğretmenliği yaptı.
1982- 1987 yılları arasında Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesinde Eğitim Fakültesi Resim Bölümü Grafik Ana Sanat Dalı’nda
çalıştı. 1987- 2007 yıllarında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı.
1995’te Doçent, 2001’de Profesör oldu.2003- 2006 yıllarında
HÜ GSF Dekanlığı yaptı. 2005- 2007 yıllarında Hacettepe Sanat Müzesi Müdürlüğü görevini yürüttü. Işık Üniversitesi, Güzel
Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi, Grafik Sanatlar ve Grafik
Tasarım Bölümü Başkanı’dır.
Ayrıntılı bilgi için www.istanbulekslibris.com.org
“su, rüzgâr ve dalgalar”
yarışması!
Hahnemühle FineArt’ın Sanat Takvimi 2011 ile
gerçek bir koleksiyon parçası yaratın.
“Su, Rüzgâr ve Dalgalar” teması altında yarışma
için sadece Hahnemühle kâğıdı kullanarak yaptığınız suluboya resimlerinizi gönderebilirsiniz.
Yaratıcı fikirleriniz için şimdiden seviniyor ve bol
şanslar diliyoruz.
KATILMA ŞARTLARI
Öncelikle sadece Hahnemühle Takvimi için yaptığınız sulu boya çalışmanızın dijital fotoğrafını,
en geç 30 Haziran 2010 tarihine kadar e-mail
ya da CD’ye kopyalanmış halini gönderiniz.
Lütfen orijinalini/aslını göndermeyiniz! Gönderdiğiniz CD’ler size geri gönderilmeyecektir. Seçilen eserler için Hahnemühle sizden orijinalini/
aslını talep edecektir. Sadece 2009-2010 tarihleri arasında yapılmış ve daha önce yayımlanmamış suluboya resimleri müsaade edilecektir.
Orijinaller Hahnemühle kâğıdına yapılmış, en
az 40x30 cm boyutlarında ve yatay formatta olması gerekmektedir. Yapılacak olan ilk seçmeler
için gereken dijital resimleriniz 10x15 cm boyutunda ve 300 dpi olmalıdır.
Kazanan katılımcılar 2010 sonbaharında duyurulacaktır. Her kazanan yarışmacıya 350 €
değerinde, Hahnemühle’nin üstün kaliteli ürünleri, üstün kaliteli fırçalar ve boyalar ile 10 adet
2011 takvimi verilecektir.
Art BOYA Ltd. Şti.
”Hahnemühle 2011 Takvimi”
Bostancı Sapağı, Timya Center No.: 12 Kat: 5
1130 Bostancı – İstanbul
Telefon: 0 216 575 36 25 / 26
[email protected]
Lütfen gönderdiğiniz dijital resimlerinizde aşağıdaki bilgileri eklemeyi unutmayınız:
İsminiz
Resminizin ismi
Kullandığınız Hahnemühle kâğıdının ismi
Resmi boyadığınız tarih
Herhangi bir yasal işlem söz konusu olamaz.
15
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
I. ponart guaj
resim yarışması
16. kırtasiye fuarı
PonART Guaj, dünyaca ünlü, ödüllü Lukas
Art&Design Guaj’in aynısıdır. PonART ismi ile,
cam şişede, firmamız için, Almanya’nın ünlü markası Lukas tarafından üretilmektedir.
PonART guaj, primer renklere sahiptir. Primer
renkler ile renk dairesi ve renk eğitimi kolaylıkla
yapılabilmektedir. Kalitesi ve primer renk avantajı ile PonART guaj’i akademi çevreleri ile buluşturmak bize mutluluk vermektedir.
I.PonART Guaj Resim Yarışması bu amaçla aşağıdaki başlıklar altında düzenlenmektedir.
Yarışma 20 Eylül 2010 okulların açılması ile başlayacak, afişlerle duyurusu yapılacak, 31 Ocak
2010 tarihinde katılım sona erecektir.
KATEGORİLER
a. Temel Tasarım
b. Afiş
KATILIM ŞARTLARI
a. Konu serbesttir. Yarışma üniversitelerin lisans
ve yüksek lisans öğrencilerine açıktır.
b. Katılımcılar en fazla üç eserle katılabilir. Eserlerin arkasına katılımcının adı, soyadı, adresi ve telefon bilgileri ile eserlerinin boyutları,
eserin adı, yarışmaya hangi kategoride katılacağı bilgileri olması zorunludur.
c. Katılımcıların eserleriyle birlikte fotoğraflı özgeçmişlerini göndermeleri gerekmektedir.
Eserlerin orijinallerinin gönderilmesi zorunludur. Fotoğraf, CD v.b. gönderiler kabul edilmeyecektir.
d. Eserlerin kısa kenar ölçüleri 35cm’den az,
uzun kenar ölçüleri 100cm’den çok olmamalıdır.
e. Yapılacak eserlerde PonART Guaj kullanılması
zorunludur.
f. Son Katılım Tarihi: 31 Ocak 2010 (Tarihinden sonra gönderilen eserler dikkate alınmayacaktır. Eserlerin bizim elimize varış tarihi
31.01.2010’dur. Kargo’dan kaynaklı gecikmelerden firmamız sorumlu tutulamaz.)
g. Ödül veya mansiyon alamayan eserler ve sergileme alan eserler sergiden sonra iade edilecektir. Ödül ve mansiyon alan eserlerin katılımcıları, eserlerin her türlü kullanım hakkını
Art Boya Ltd. Şti’ne vermiş sayılırlar.
h. Katılımcılar yarışmaya katılmakla katılım şartlarını ve jüri kararlarını kabul etmiş sayılırlar.
Hiçbir itiraz kabul edilmez.
16. sı düzenlenen Kırtasiye, Okul, Kağıt ve Ofis Ürünleri Fuarı
14 Nisan 2010/ 18 Nisan 2010 tarihleri arasında CNR’da
gerçekleşti. Art Boya Ltd. Şti. olarak fuar kapsamında yeni sezon ürünleri de dahil tüm ürün çeşitlerimizle katılımcıları buluşturduk.
Yeni ürün gruplarımızdan biri olan Folia, görsel sanatlar, teknoloji tasarımı dersleri, üniversitelerin ilgili bölümleri ve hobiyle uğraşanlara yönelik her tür kağıt ve hobi malzemesini
içermektedir. Origami, quilling, uçurtma, 3D ve her tür transparan kağıt, simli kağıt, fiber ipek, sisal, streç metalik, zigzag,
desenli, düz ve neon renklerde oluklu kartonlar, kabartma dokulu karton, üç boyutlu sticker, dekoratif makaslar, mozaik, tüy,
ponpon, velür kağıt, stampa seti, eva parmak kukla seti, saksı
adam ve kaşık adam seti gibi her tür projeye yönelik ürünlerle,
Türkiye’de kağıt dünyasına yeni bir boyut kazandırdık.
Diğer bir yeni ürün grubumuz olan Darwi ise hamur ve killeriyle
amatörden profesyonele her tür kullanıcı grubuna hitap etmektedir. Fırınlamaya gerek olmayan bu kil grubunda, çocuklar için
çok yumuşak olan killerden, mermer gibi görünen profesyonel
killere kadar uzanan geniş bir hamur yelpazesi bulunmaktadır.
Üç boyutlu çalışmalara uygun, her tür boyayla boyanabilen bu
killer çocukların el kaslarını ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine
yardımcı olur. Darwi’de çok önemli bir yere sahip olan SOFTY
Hiç Kurumayan Oyun Hamuru ise, çatlamaması, çocukların
sağlığına zarar vermeyecek hiçbir madde içermemesi, her türlü
sağlık testinden başarıyla geçmesi, renklerin birbirine kolayca
karışıp renk karışımları uygulanabilmesi açısından son derece
dikkat çekicidir. Hamurun yapısının bozulmaması, uzun zaman
zarfında tekrar tekrar kullanılabilmesi ve renk çeşidi SOFTY
hamurun artı özelliklerinde sadece bazılarıdır.
yıl:5 sayı:16 mayıs-haziran 2010
16
Fuar süresince seanslar halinde düzenli olarak devam eden
Bob Ross etkinliğinde ise hayatında hiç resim yapmamış katılımcılar sertifikalı Bob Ross eğitmenleri ile birlikte çok etkileyici
manzara resimleri yaptılar. Çok hoş vakit geçirdiklerini belirten
katılımcılar Art Boya sayesinde hayatlarında sanat alanında
bir ilk yaşadılar.
Suluboya ressamı Burhan Özer de fuarda sanatseverlere hoş
bir gösteri sundu. 600gsm Leonardo Suluboya Kağıdı üzerine
Lukas 1862 Aquarell boyalarla resmettiği İstiklal Caddesi manzarasını kendince yorumladığı resmi izleyenleri büyüledi.
Baskıları, yağlıboyaları ve vitrayları ile tanıdığımız Rauf Tuncer
ise fuarda katılımcılara Lukas Air Brush Seti ile bir gösteri sundu. Farklı çalışma tekniği ile malzemeye yabancı olan herkesi
bilgilendirirken, seyrine doyumsuz bir gösteri izlenmiş oldu.
Art Boya Ltd. Şti. Eğitim Bölümü
FINEART

Benzer belgeler

ALTAMİRA - Artboya

ALTAMİRA - Artboya çalıştığı katkıya sizde katılabilirsiniz. Temel Tasarım ve Afiş dalında gerçekleşecek PonART Guaj Resim Yarışmasının programını da bu sayımızda bulacaksınız. Tüm üniversitelerimizin katılımını bekl...

Detaylı