2012 Yılı Kompozisyon Yarışmasında Dereceye Giren Eserler

Transkript

2012 Yılı Kompozisyon Yarışmasında Dereceye Giren Eserler
2012 YILI
İLKÖĞRET İ M V E ORTAÖĞR ET İ M
ÖĞREN C İ LE R İ NE Y ÖNE L İ K
DERECEYE GİREN
ESERLER
Değerli gençler,
Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz Sermaye Piyasası Kurulu Kompozisyon Yarışmasına olan
ilginin giderek arttığını görmek bizi gerçekten çok sevindirdi. Hepimizin bildiği gibi tüketim
çılgınlığının yaşandığı çağımızda zor olan bilinçli bir tüketici olabilmek ve tasarruf edebilmek, daha da zoru yapmış olduğumuz tasarruflarımızı geleceğimiz için doğru yatırımlara
yönlendirebilmektir.
Siz gençlerimizin sermaye piyasalarına yönelik farkındalık düzeyinin geliştirilmesi, tüm sermaye piyasası kurumlarının sizlere tanıtılması, çocuk ve gençlerden başlayarak tasarruf ve
yatırım bilincinin oluşturulması, finansal eğitim konusunda bilgilendirme amacı ile düzenlemiş olduğumuz yarışmaya bu yıl 81 ilden binlerce genç katıldı. Her biri bir yeni bir fikir
içeren ve ciddi bir emek ürünü olan eserler, bizlere sizlerin bu konulara olan ilgisini açıkça
gösterdiği gibi değerlendirme sırasında bizleri de oldukça zorladı.
Bu yıl ikincisini düzenlediğimiz kompozisyon yarışmasının, Uluslararası Çocuk ve Gençlik
İçin Finans (Child and Youth Finance International) kuruluşu tarafından 4 Nisan 2012 tarihinde Hollanda’da düzenlenen törenle ülke uygulamaları kategorisinde ikincilik ödülüne layık
görülmesi de bu konuda ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu bizlere gösterdi.
Yarışmaya “Bir Pasta Tarifi” başlıklı kompozisyonla katılan İlköğretim Bölümü birincisi Dilruba
Nilhan KUTLU “Bana göre, yatırım yapanlar için kazanç; tarifi bilinmeyen lezzetli bir pasta
gibi. Herkes doğru karışımın ne olduğunu merak ediyor, araştırıyor ve o pastadan tatmayı, pay
almayı istiyor.
Benim tarifim şöyle olurdu:
Birikimlerinizi; biraz hisse senedi, bir parça tahvil, bir tutam döviz ve göz kararı altın alarak değerlendirin. Böylece riski dengeleyin. Piyasaları takip edin ama gerçekçi ve sabırlı olmayı unutmayın. Pasta ne kadar büyük ve lezzetli olursa olsun çalışmaktan, tutumlu olmaktan vazgeçmeyin. Hazır olduğunda afiyetle yiyin ve hayallerinizi asla ertelemeyin.” diyerek
ne güzel tarif etmiş kazancı. Bir taraftan tasarruf edin derken, öte taraftan riski dengeleyin,
bununla beraber hayallerinizi ertelemeyin diyor.
“Yolculuk” başlıklı kompozisyonla Ortaöğretim Bölümünün birincisi olan Emre KANİK ise
finans piyasalarını doğru anlayabilmek ve bilinçli yatırımcı olabilmek için okullarda okutulacak dersi okyanusta bir yolculuğa benzetiyor. Nasıl ki yolculuk için bir yelkenli, yelkenleri
dolduracak bir rüzgâr, gidilecek hedef için bir pusula gerekiyorsa finans piyasalarını anlayabilmek ve bilinçli yatırımcı olabilmek için de içi hem teorik hem pratik bilgilerle donatılmış
bir derse ihtiyaç olduğunu söyleyerek, bizlere finansal eğitimin nasıl verilmesi gerektiği
konusunda yol gösteriyor.
Tasarruf ve yatırım bilincinin siz sevgili gençler sayesinde ilköğretimden başlayarak her yaş
grubuna ülke düzeyinde hızlı bir şekilde yayılacağına olan inancımız her geçen gün biraz
daha artıyor.
Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği ve bu kompozisyon yarışmasında emeği geçen, katkı
sağlayan herkese teşekkür ediyor, geleceğimizin teminatı olan siz gençlerimizi sevgiyle kucaklıyorum.
Vedat AKGİRAY
Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı
Ankara, 2012
3
6
SPK Kompozisyon Yarışmasında Dereceye Giren Eserler Belli Oldu
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından, İl Milli Eğitim Müdürlüklerince, yurt
genelinde 81 ilden toplanan binlerce eser arasından seçilerek, Kurulumuza iletilen
ortaöğretim kısmı için 214, ilköğretim kısmı için 254 olmak üzere toplam 468
eser değerlendirmeye alınmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Menkul Kıymetler
Borsası (İMKB) ve Sermaye Piyasası Kurulu’nca görevlendirilen Değerlendirme
Kurulu tarafından Kurulumuzun Ankara’daki merkezinde titizlikle yapılan inceleme sonucu 23.04.2012 tarihinde dereceye giren eserleri belirlenmiştir.
İlköğretim 6,7 ve 8. sınıf öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen “Anne-Babanızın yerinde siz olsaydınız çocuklarınızın hayallerini gerçekleştirmek için nası
tasarruf ederdiniz? Yaptığınız tasarrufları hangi yatırımları yaparak değerlendirirdiniz?” konulu kompozisyon yarışmasında “Bir Pasta Tarifi” isimli eserle katılan
Dilruba Nihan Kutlu ilköğretim bölümünün birincisi olmuştur.
Ortaöğretim öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen “Finans piyasalarının doğru
anlaya bilmek ve bilinçli yatırımcı olabilmek için okullarda bir ders konulacağını
varsayınız. Sizce bu dersin içeriğinde neler olmalıdır? Bu dersi alarak hangi konuları öğrenmek isterdiniz? konulu kompozisyon yarışmasında “Yolculuk “ isimli eserle katılan Emre Kanık ise ortaöğretim bölümünün birincisi olmuştur. İlköğretim için yedi, ortaöğretim için ise on eserin dereceye girdiği yarışma sonucuna
göre kazanan öğrencilere 6 adet tablet bilgisayar 11 adet dijital fotoğraf makinesi
hediye edildi.
Ayrıca yarışmada dereceye giren öğrenciler, aileleri ve öğretmenleri ile birlikte
İstanbul Finans Kurumları gezisine katıldılar. Ayrıca yarışmada dereceye giren
öğrenciler, aileleri ve öğretmenleri için çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Sermaye Piyasası Kurulu tarafından ülke genelinde ilköğretim ve ortaöğretim
okulları arasında ayrı ayrı gerçekleştirilen kompozisyon yarışmasında dereceye
giren öğrencilerin bilgileri aşağıdaki gibidir:
Değerlendirmede emeği geçen Jüri üyelerine teşekkür ederiz.
MEB Gül Şebnem KAHREMANOĞLU
MEB Zafer YAZI
MEB Ertuğrul YEŞİLOĞLU
SPK Müge TAŞÇI
SPK Emel KOÇAK
İMKB Tülin ERKILINÇ
İMKB Banu POLAT
Kompozisyon Yarışması İlköğretim Eserlerinin Değerlendirme Sonuçları
7
Kompozisyon Yarışması Lise Eserlerinin Değerlendirme Sonuçları
n
e
d
m
i
t
e
r
ğ
ö
İlk
e
y
e
c
e
!
.
r
.
e
r
d
e
l
r
e
s
e
n
e
r
gi
D i lr u ba N i lh a n K utlu
Ö zel D oğa İ .Ö.O. M a la tya
10
D i lr uba N i lh a n K utlu
Öze l D o ğa İ .Ö.O. M a la tya
11
D i lr u ba N i lh a n K utlu
Ö ze l D o ğ a İ.Ö.O. M a la tya
Bir Pasta Tarifi
Bir çocuk için dünyadaki en kolay şeydir hayal kurmak ve dünyadaki en kolay şeydir bir
çocuğun hayallerini gerçek yapmak; zor olan alın teri dökerek çalışmak ve kazanmaktır.
Çocukları hayal kurabilsin diye çalışır çabalar anneler, babalar.
Bazıları kızının her gece hayal ederek uyuduğu kırmızı bisiklet için simit satarken, koskoca bir şirketi yönetir bazıları. Bir anne, uçururken dev gibi uçakları, bir baba soğukta
yük taşırken akşam oğluna götüreceği oyuncak arabayı düşünüyorsa, üşüyen sadece
vücududur, yüreği sıcacıktır aslında…
Yaptıkları iş, verdikleri emek farklı farklıdır ama amaçları ortaktı, çocukları güvenle baksınlar yarınlara ve hayallerinden vazgeçmesinler asla.
12
Annem ve babam, bana her zaman doğru ve dürüst olmayı öğrettiler. Paranın
yaşamımızdaki önemini anlatırken; “Onsuz yaşayamayız ama her şeyi de satın alamayız.”
Dediler ve hayallerim için var güçleriyle çalıştılar. Para kolay kazanılmıyor farkındayım ve
parasını iyi yöneten hayatını da iyi yönetiyor.
Dünyada ekonomik kriz içinde olan ülkeler, açlıktan ölen çocuklar var. Ben, anne babamın
yerinde olsaydım eğer bunları düşünerek gereksiz harcamalardan kaçınırdım. Alın teri ile
kazanıldığından her kuruşa değer verir, bir bütçe yaparak, zorunlu harcamalarımdan arta
kalan parayı disiplinli bir şekilde biriktirirdim.
Parada biz insanlar gibidir aslında kazanması için çalışması gereklidir, bu yüzden ben
paramı başıboş bırakmaz tembellik etmesine izin vermezdim. Çağımız bilgi çağı, bunu
başarabilmemiz için yatırım araçları hakkında bilgi sahibi olmamız, sorgulamamız, kendimize uygun olanı seçmemiz gereklidir.
Bana göre, yatırım yapanlar için kazanç; tarifi bilinmeyen lezzetli bir pasta gibi. Herkes
doğru karışımın ne olduğunu merak ediyor, araştırıyor ve o pastadan tatmayı, pay almayı
istiyor.
Benim tarifim şöyle olurdu:
Birikimlerinizi; biraz hisse senedi, bir parça tahvil, bir tutam döviz ve göz kararı altın alarak değerlendirin. Böylece riski dengeleyin. Piyasaları takip edin ama gerçekçi ve sabırlı
olmayı unutmayın. Pasta ne kadar büyük ve lezzetli olursa olsun çalışmaktan, tutumlu
olmaktan vazgeçmeyin. Hazır olduğunda afiyetle yiyin ve hayallerinizi asla ertelemeyin.
Ha ti c e S i mg e K a ra do ğ a n
D e n i z kö şkle r i İ .Ö.O./Avcıla r-İ sta nbu l
13
Ha t i ce S i mg e K a ra do ğ a n
D e n i z kö şkle r i İ .Ö.O./Avcıla r-İ sta nbul
14
Ha ti c e S i mg e K a ra do ğ a n
D e n i z kö şkle r i İ .Ö.O./Avcıla r-İ sta nbu l
15
Ha t i ce S i m ge K a ra do ğ a n
D en i z köşkl er i İ .Ö.O./Avcıla r-İ sta nbu l
Ne Yapmalı?
Anne ve babalar her türlü fedakarlıkta bulunarak kendi zevk ve ihtiyaçlarından ödün vererek çocuklarının gelecekleri için tasarruf yaparlar.
Peki ya biz çocuklar anne babamızın yerinde olsaydık nasıl tasarruf yapardık? Tabii ki
kolay olmayan bu tasarruf durumunu çeşitli yollardan sağlayabiliriz. Öncelikle okullarda
gerçekten fazlaca üstünde durulan sigara konusu. Hem sağlığa hem ekonomiye büyük
zarar. Aylık alınan sigara yerine bu para kenara konulsa ekonomiye sağlıktan inanılmaz
fazla kar sağlanır. Az para gibi bakmamak gerekiyor. Çünkü damlaya damlaya göl olur.
Aylık biriktirilen para senede bir hayli miktar para oluşturabilir.
Bir başka durum ise araba. Araba başlı başına bir para harcama nedeni çok özel ve acil
durumlar dışında otobüs, metrobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçları kullanılsa kesemize
büyük kar sağlar. Bununla kalmaz çevremizin kirlenmemesini de sağlar. Arabanın bakım,
benzin vb. masraflarının azalması bile bizim bir tasarruf yapmamızdır. Ya da buna benzer
yakın mesafelerde araba kullanılmasının hiçbir anlamı yok. Boşuna masraf. Yakın mesafeler bir diğer adıyla yürünebilecek uzaklıktaki mesafeler yürünse en basit bir tasarruftur.
16
Evimizde belki farkında olmadan aşırı derecede israf yapıyoruz. Boşa yanan ışıklar, boşa
çalışan televizyon, boşa akan musluk, gereğinden fazla yüksek kalorifer derecesi, diş
fırçalarken akan boşuna su…
Daha o kadar çok şey sıralanabilir ki! Bunların hepsinin olmadığı düşünülse yani bu kadar
çok israf yapılmasa inanın bana çocuğumuzun geleceği için belki en çok kar buradan
sağlanır.
Tasarruf yapmak için daha yaratıcı olmak gerekirse eğer sıcak bir yerde oturuyorsak neden güneş, rüzgar gibi yinelenebilir ve ekonomik enerji kaynaklarından kullanmayalım?
Dediğim gibi yapılan tasarrufla sağlanan paraya az bakmayalım. Sonuçta çoklar azdan
oluşur. Sıcak bir bölgede oturuyorsak güneş paneli gibi harika bir alet kullanarak suyumuzun ısıtılması ya da daha pek çok konuyu rahatlatmış oluruz.
Başka bir konuya daha değinmek istiyorum. Zevkler…
Bu konuda biraz kendimizi kısabilir, ödün verebiliriz. Bazı akşam yemeklerini –özel zamanlar dışında- biraz kısarak ekonomi yapılabilir. Bayanların alışveriş tutkunluğunu bilmeyenler yoktur. Bayanlar ihtiyaç dışındaki alışverişleri çok az da olsa kısabilirler. Ya da
yine bayanlar kuaför masraflarından biraz kıssalar ne olur sanki? Farklı bir bakış açısıyla çocuğumuzu özel okula göndermeyebiliriz. İlkokulda özel eğitimin doğru olmadığını
düşünüyorum. Tabi ki bu durum kişiseldir.
Tasarruf yapmanın pek kolay olmadığını söylemiştim. Peki, bu tasarrufu yaptık da nerede
kullanacağız? Bence bu da gayet önemli bir konu çünkü yaptığımız tasarrufların boşa
gitmesini istemeyiz.
Günümüzde dil zorunlu hale geldi. Hatta artık birden fazla dil gerekiyor işe girmek için. Bu
nedenle dil kursuna gitmek şart. Ayrıca üniversitenin kitap, harç vb. masrafları da var. Sadece üniversite ile iş bitmiyor. Mezun olduktan sonra hemen hemen her için Kamu Personeli Seçme Sınavı’na girmek zorundayız. Bunun için kursa gitmek gerek. Ayrıca yüksek
lisans gibi önemli konular da var. İşte yaptığımız tasarrufun bir kısmını hemen hemen
sorunlu denebilecek bu işlerin masraflarında kullanabiliriz.
Bahsi geçen dil konusuna tekrar değinmek istiyorum. Çünkü dil için kurs şart ya da yurt
dışına gidip diyalogları tam yerinde öğrensek ne güzel olur. Üniversitelerde bunun için
geniş imkanlar var. Sınava girip başarılı olunursa öğrenci değişim programlarına başvurulabilir. Çünkü dil aslında yerinde öğrenilir. Yurt dışının bunun için kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum. Sadece dil için değil bir üniversite öğrencisinin yurt dışı deneyimi
kazanması gerektiği kanısındayım. İşte bu konuda tasarruflarımızı değerlendireceğimiz
bir yer.
Bir öğrenci eğitiminde başarılı olduğu kadar sosyal hayatta da başarılı olmalı. Yani
öğrencinin hobisi, meşgul olduğu güzel en az bir şey olmalı. Müzik, spor, tiyatro gibi.
Bunlar da geliştirilmeli, yarıda bırakılmamalı. Bu konunun önemi yeterince kavranmamakta ama bizler bu konuda çocuğumuza kesinlikle yatırım yapmalıyız.
17
Birde şu konu var. Emeklilik yaşı ileriye alındı. Çocuğumuzu erken sigortalatırsak bu
konuyu halletmiş oluruz. Çünkü gerçekten yaş konusu biraz abartıldı diye düşünüyorum.
Her konu gibi bu konuda kişinin isteğine bağlıdır.
Yaptığımız tasarrufları bir arsa olarak da değerlendirebiliriz. İleride çocuğumuzun geleceği için çok işe yarar. Anne, baba olmak kolay değilmiş gerçekten. Tasarruf yapıp onu
değerlendirmekte.
Çocuğumuzun güzel ve rahat bir geleceğe sahip olmasını istiyorsak elimizden gelen
tasarrufu yapıp, bunu en iyi şekilde değerlendirelim.
M e hm e t S a di G enç
E cz . Fad im e B olka n İ .Ö.O./S a lih li-M a nisa
18
Meh met S a di G enç
E cz . Fad i m e Bol ka n İ .Ö.O./S a lih li-M a nisa
19
M e hm e t S a di G enç
E cz . Fad im e B olka n İ .Ö.O./S a lih li-M a nisa
20
Meh met S a di G enç
E cz . Fad i me B olka n İ .Ö.O./S a lih li-M a nisa
Kalbe de Yatırım Yapmak Lazım
Her anne baba için ön planda her zaman çocukları vardır. Hemen hemen her gün çocuklarına “Sen derslerine benden daha iyi çalış, benden daha iyi mevkilere ulaş…” şeklinde
nasihatlerde bulunurlar ve çocuklarının gelecekteki hayallerinde en rahat bir şekilde
yaşamaları ve hayallerini başarıyla gerçekleştirebilmeleri için çok büyük yatırımları gözlerini kırpmadan yaparlar. Ben de bunun gibi bir çok nasihat işitmiş ve gelecekteki hayali
içinçok büyük yatırımlar yapılan bir çok kişiden biriyim.
Benim yaşımdaki birçok insan “Ailem benim için, benim geleceğim için maddi ihtiyaçlarının bir kısmından tasarruf yapıyor ve yaptıkları bu tasarruflarla benim geleceğim
için çeşitli yatırımlar yapıyorlar. Peki ben ailemin yerinde olsaydım çocuklarımın geleceği
için nasıl bir tasarruf yapardım ve yaptığım bu tasarrufları ne tür yatırımlarda değerlendirirdim.” şeklinde bir fikir üretimi yaparlar. Ben de bu konu üzerinde kafa yormaktayım.
Her akşam alışılageldiği üzere tüm aile evimizin salonunda oturuyorduk. Kardeşim ve
ben çalışma masalarımızda okul ödevlerimizi yaparken annem ve babam da bizim geleceğimiz için yaptıkları tasarrufları ne tür yatırımlarda değerlendirebilecekleri hususunda
fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Yaklaşık bir saat boyunca onların bu sohbetlerini dinledim ve bu fikirler hakkında düşünmeye başladım. Vakit geç olmaya başlayınca yatağıma girdim ve bu konuda kafa yormaya devam ettim. Her zaman olduğu gibi planlarımı
yaparken uyuya kalmışım. Artık rüya halindeyim. Rüyamı merak ediyorsunuz, değil mi?
Durun, anlatayım.
Rüyamda evlenmişim. Hatta baba olmuşum. Evliliğimizin tabi sonucu olan iki tane de
çocuğumuz varmış. Bir oğlan bir kız.
Oğlanı hiç sormayın. Aynı bana çekmiş. Biraz tembel mi ne! Ama kız!... süper Tek kelimeyle muhteşem. Neyse, rüyamı anlatmayı devam edeyim. Sevgili eşimle çocuklarımızın gelecekleri için biriktirdiğimiz tasarrufları nasıl değerlendirebileceğimiz ve hangi yatırımları
yapacağımız konusunda tartışıyorduk.
Bu tartışmalar bana çocukken annemle babamın benim hakkımda yaptıkları tartışmaları
hatırlattı. Nasılda benziyordu. Bayağı şaşırmıştım. Neyse.
Eşim “Bankaya para yatıralım.” Derken ben bir yandan “Ev alalım.” O bir taraftan “Borsada
değerlendirelim.” diyordu. Tartışmalarımız devam ederken evimizin kapısı çaldı. Ben kapıyı
açınca karşımda ak sakallı, yaşlı bir dede gördüm. Bana “Tanrı misafiri kabul eder misiniz?
diye sordu ama hemencecik içeri dalıverdi. Başta ben olmak üzere eşim ve çocuklarımda şaşkın şaşkın bakıyorduk. Yaşlı dede sanki dedem gibi gayet rahat baş köşeye oturdu.
Sonra da bize ne konuştuğumuzu sordu. Ben de anlattım. Anlattıklarımı dinleyip biraz
düşündükten sonra “Evladım doğru söylüyorsun, çocuklarımızın geleceği için bankaya,
borsaya, altına ve bunun gibi bir çok alana yatırım yapmak çok güzel bir düşünce; fakat
bunun gibi yatırımların yanında çocuklarının kalbine yani ahlakına da yatırım yapmalısın.
Evlatlarım! Elbette ki bilgi güzel bir şeydir.
21
Hakiki mürşit ilimdir. Fakat bilgi aynı zamanda öldürücü bir silahtır. Çocuğunuz ileride
doktor oldu diyelim. Eğer sizler çocuğunuza şimdiden güzel ahlak ve insani değerleri
vermezseniz, doktor olduğunda çocuğunuz bu doktorluk bilgisini kötü emellerine kullanmayacağı ne malum? Belki de organ mafyacılığı yapacak. Tamam, yavrularımız için her
türlü tedbiri alalım; ama insani ve ahlaki değerlerini de ihmal etmeyelim. Kalbe yapılan
yatırım hiçbir zaman çökmez, boşa da gitmez.” Dedi ve ortadan kayboldu.
Ben de tam o sırada rüyadan uyandım. Büyük bir şok içerisindeydim. Gerçekten de ak
sakallı dedemin söylediklerinde büyük bir hakikat payı vardı. O kadar yatırımla tahsil edilen
bilgiler ahlaki değerlerden yoksun bir kalbin elinde ölümcül bir silaha dönüşebilir.
Mesela bir bilgisayar mühendisi ahlaki değerlerden yoksun olarak yetiştirilirse korsanlık
yapıp insanların kredi kartlarını boşlatabilir veya devlet kurumlarının sitelerini çökertip
tüm ülkeye zarar verebilir.
22
Ben de gelecekte inşaat mühendisi olmak istiyorum. Benim yaptığım binalarda yaşayan
insanların en ufak bir depremden dolayı binalarının yıkılmasını ve onların ölmesini istemem. Belki de ben ileride baba olacağım. Çocuğumun veya çocuklarımın geleceği için
borsaya, bankaya, gayrimenkule ve bunun gibi birçok alana yatırım yapacağım. Fakat
bunların yanında onların ahlaki yönlerine de önem vereceğim. Çünkü ahlak olmadan
hiçbir bilgi kalıcı ve insanlığa faydalı olamaz.
Ne demiş Ziya Paşa:
Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
Zer-düz palan vursan eşek yine eşektir.
Yani demek istiyor ki:
Kötü kalpli huyla kimseye makam-mevki-zenginlik hiç yükseklik kazandırmaz. Altın işlemeli palanın da olsa eşek yine eşektir.
M eh met D o ğ a n B a ba o ğ lu
G a z i İ.Ö.O. / M e rke z-Ka h ra m a nm a ra ş
23
M e hm e t D o ğ a n B a ba o ğ lu
G a z i İ.Ö.O./M e rke z-Ka h ra m a nm a ra ş
24
Meh met D o ğ a n B a ba o ğ lu
G az i İ .Ö.O./M e rke z-Ka h ra m a nm a ra ş
Çocuğa Yatırım Ülkemize Yatırımdır
Anne baba her zaman çocuğun iyiliğini ister. Keşke istemekle olsa. Anne baba o çocuğu
sevgi hamuruyla yoğurmalıdır. Bir çocuk doğduğu anda hatta doğmadan geleceği
düşünülmelidir. Çocuğun gelecekte iyi bir yaşam sürebilmesi için yatırımlar yapılmalıdır.
Maddi ve manevi yatırımlar. Manevi yatırımlarla çocuklara uygun davranışlar öğretilir.
Sevgi, paylaşma kavratılır. Bu bir ders olarak değil yaşamla öğretilmelidir. Unutmamalıyız
ki çocuk anne babasından nasıl davranış görüyorsa ileride çocuğuna o davranışları uygular. Bunun için çocuğa sevgi ile yaklaşılmalıdır. Ama bu şımartmak anlamına gelmez. Eğer
ki çocuğunuz evde ailesinden gördüğü ilgiyi dışarıda arkadaşlarından, öğretmeninden
de göremeyince büyük hayal kırıklığına uğrar. Bu şekilde çocuğunuza çok büyük şekilde
zarar verirsiniz. Sevginizi çocuğa orantılı bir şekilde göstermelisiniz.
İyi bir eğitimde bir yatırımdır. İyi bir ilköğretim, lise, üniversite bunların hepsi kişiye yapılan
bir yatırımdır. Kendisini geliştirerek geleceğin yatırımı kendisi olur. Günümüzde yabancı
dil bilmeyen zor durumda kalıyor. Bu gelecekte de devam edecektir. Bunun için iyi bir
yabancı dil eğitimi de almak şarttır. Her yönden iyi bir eğitim başarılı bir gelecek demektir.
Bunun için çocuklarınızı her türlü imkanlardan yararlanarak yetiştirmek anne babaların
vazifesidir. Okumak, iş kurmak için sermaye gereklidir.
Hayatta başarılı olmanın bir yolu düzendir. Bu alışkanlığı çocuğa evde düzenle vermelisiniz. Düzen sahibi olmayan insan başarılı olamaz. Düzen yanında tasarruflu olmayı da
getirecektir. Çocuklara doğadaki her şeyin dikkatli bir şekilde heba edilmeden kullanılması
gerektiği öğretilmelidir. Bunu ancak anne babalar uygulamayla öğretebilirler.
Manevi yatırım kadar maddi yatırım da önemlidir. Anne baba çocuklarının hayallerini
gerçekleştirmek ister. Bu da ister istemez maddiyata dayanır, yatırım ister. Burada yatırım
derken yüklü bir para gerekmiyor. İlerde işe yarayacak paranızın olması için çocuklarınızı
düşünerek tasarruf etmelisiniz. Unutmayalım ki küçük bir kıvılcım bir gün umut güneşi
olabilir. Yapmamız gereken sadece çocuk doğduğu gün ona ait bir banka hesabı açmak. Bütçenize uygun şekilde belirli aralıklarla para yatırmanız yeterli. Bugünü değil yarını
düşünmeliyiz. İleride çocuğunuz gerekirse öğrencilik hayatında, gerekirse iş hayatında
işine çok yarayabilir. Yatırımı bir ihtiyaç olarak değil; zor günler için hazırladığımız bir
tedbir olarak düşünmeliyiz. “Sakla samanı gelir zamanı” diyerek paramızı çocuğumuz için
tasarruf ettirmeliyiz. Biz lüks yaşamayı seven bir milletir. Bu lüksleri kısmalıyız. Paramızı
boşa çarçur etmemeliyiz. Evimizde suyumuzu, elektriğimizi tutumlu kullanmalıyız. İhtiyaç olmayan şeylere para harcamamalıyız. Akıllı bir insan mutlaka kendisinin ve çocuklarının geleceğini düşünür ve ayağını yorganına göre uzatır. Cimrilik yapmadan tutumlu
olma sanatını evinde, işinde, okulunda, hatta sokakta hayatının tüm alanında uygular.
Bunu çocuklarına da öğretir. Böylece mutlu, güzel, parlak ve başarılıyla dolu bir geleceğin
hayalini kurar hatta bu geleceğin kapılarını şimdiden aralamış olur.
25
Eğer ki elimizde yüklü bir para varsa illa bunu bankaya yatırmak zorunda değiliz. İleride
değerli hale gelecek arsa, ev, tarla vb. satın alabiliriz. Ama bu şekilde yatırım yaparken
dikkat etmemiz gereken önemli şey gelecektir. İleride değeri yükselen şeylere paramızı
yatırmalıyız. Ekonomiyi çok iyi bilmeli Türkiye’deki ve dünyadaki tüm gelişmeleri takip
etmeliyiz. Paranızı altına yatırmak da mantıklıdır ama bu şekilde altını paraya çevirirken en
iyi zamanı bulmalısınız. Bu altını alırken de geçerlidir. Paranızı borsaya yatırmak için biraz
tecrübeli olmalısınız, bu işten anlamalısınız. Ve biraz da şanslı olamalısınız.
Eminim ki bu yatırımlara sahip çocuk çok şanslıdır ve hayatında başarılı olacaktır. Ve unutmayalım ki çocuklarımıza yatırım yapmak, cennet ülkemize yatırım yapmak demektir.
26
F urka n Ç ub ukç u
Ad aca m i İ .Ö.O./G üne y su-Rize
27
F u rka n Ç u b u kç u
Ad aca m i İ.Ö.O./G üne y su-Rize
Ne Cimrilik Ne De İsraf
Yaşamın en yönlerinden birisi, cimriliği ve israfı dengelemek olmalıdır. Her ikisi’de insanı
cezbeden bir yapıya sahiptir. Ve birisine kapılınca diğerini unutur, orta noktayı bulmakta
zorlanırız. Bunları dengelemek ve tasarruf yapmaksa en güzel erdemlerdendir. Herşeyi
gerektiği zamanda ve miktarda harcamalıyız.
Günümüzde hızlı bir şekilde tüketici bir toplum oluşturmak istenmektedir. Oluşturulmuşturda. Bu tüketici toplumu içerisinde de tasarruf yapmak ve bilinçli bir tüketici olmak zorlaşmaktadır. Sayıları her geçen gün artan alışveriş merkezleri de tüketimi sürekli
destekleyen unsurlardan birisidir. Tabi her geçen gün çeşitlenen ve sonu olmayan insan
ihtiyaçları da israfa giden yolda büyük aşamalardır.
Ülkemizin ve benim ailemin ekonomi noktasında en büyük sorunlarından birisi de elektronik eşya alımı noktasında yaşanmaktadır. Geçenlerde bir gazetede okumuştum
2011 yılında milyarlarca liramız cep telefonu alımına harcanmış. Benim ailemde babam
yüzenden bu duruma katkı yapmış bulunuyor. Babamın kaçıncı telefonu kullandığını
bilmiyorum.
28
Benim annem ya da babamın yerinde olsam tasarruf konusunda çocuklarıma örnek olarak başlardım işe. Alışverişlerimi de planlı yapardım. Ve çocuklarıma karşı sorumlu olduğumu asla unutmazdım. Temel ihtiyaçlarımız dışındaki elbise ve elektronik eşya alımlarında
kısıtlamalar yapardım.
Tasarruflarımı nasıl değerlendireceğimi çok düşünmedim ama çocuklarıma yönelik
yatırımlarda bulunurdum herhalde. Yatırımlarımı onların eğitimilerine harcardım. Birde
çocuklarıma ileride yaşayabilecekleri ev yaptırmak isterdim. Onların rahat etmesi için
yatırımlarda bulunurdum.
En büyük tasarruf konularımızdan birisi de kuşkusuz doğal kaynakların tüketimi konusunda olmalıdır. Suyumuzu ve elektriğimizi idareli kullanmalıyız. Kişisel araçlarımızı çok
mecbur kalmayınca kullanmamalıyız. Günümüzde küresel ısınmanın yaşattıkları ile karşı
karşıya kalmış bulunmaktayız. Gelecek kuşaklar için yapacağımız en büyük yatırım,
doğaya yapılan yatırımdır. Çocuklarımıza bir çok para ve kaynak bırakabiliriz ancak yaşayabilecek bir doğa bırakmazsak hiçbir işe yaramaz.
Hepimiz harcamalarımız konusunda daha dikkatli olmalı ve geleceğimize dair yatırımlarda bulunmalıyız. Dere akarken testiyi doldurmamız gerektiğini unutmamalıyız.
A slı F uli n Ç a lc a lı
Ço rl u Ti care t ve Sa n ay i İ .Ö.O./Ço rlu-Te kird a ğ
29
A s lı F uli n Ç a lc a lı
Ç o rl u Tica re t ve S a nay i İ .Ö.O./Ço rlu-Te kirdağ
30
A slı F uli n Ç a lc a lı
Ç o rl u Ti ca re t ve S a nay i İ .Ö.O./Ço rlu-Te kird a ğ
Tasarruftan Yatırıma
Çocukların hayalleri bitip sınır tanımayan gökyüzü gibidir. Bu hayallerin devam etmesini sağlamak ebeveyinlerin işidir. Gelecekte bir anne olarak yapmak gerekenler var. En
önemli de tasarruf.
“Damlaya damlaya göl olur” atasözüne kesinlikle katılıyorum. Bir tasarruf küçük adımlarla
başlar. Bir süre sonra bakmışsın ki upuzun yolları aşmışsın. Amerikan Havayolları uçuşlarda sunduğu kahvaltılarda her tepsiden yalnızca bir zeytini kaldırarak 1987 yılında kırk bin
dolar kar etmiş. Ben de Amerikan Havayolları gibi küçük tasarruflarla başlayıp, büyük kazanç elde etmek istiyorum.
Tasarrufuma sigara ve alkol gibi olumsuz alışkanlıklardan uzak durarak başladım. Sigara
kullanan bir kişinin yıllık sigaraya harcadığı miktar en az bin sekiz yüz yirmi beş Türk Lirası
oluyor. Bu parayı sigaraya vereceğime bir bankaya yatırır. İleride çocuklarımın, doğan ihtiyaçlarına yatırım yapmış olurum.
Para, mal, mülk önemli, fakat çocuğa ayıracak zaman olmadıktan sonra bunların pek
bir kıymeti yok. Yapacağım işleri elimden geldiğince çabuk bitiririm. Zamanı iyi kullanıp
aileme bol vakit ayırırdım.
Peki bu tasarrufları yapıp da neye harcayacağım? Bence bir ailenin çocuğuna yapabileceği en değerli ve önemli yatırım, eğitimdir. Eğitim, bir ailenin çocuğuna miras bırakabileceği en parlak elmastır. Eğitim, çocuğa balık yakalayıp vermek değil, çocuğa balığı
yakalamayı öğretmek ve yakalama fırsatı tanımaktır.
Eğitime nasıl yatırım yapacağıma gelince, bankalar bana çok yardımcı olacaktır. Bankalar,
primleri düşük tutar ve vergi teşvikleri yaparsa bu işin çok gelişeceğini düşünüyorum.
Güzel ürünler de sunmalı banka. Ben de tercihimi ona göre yaparım. Tercih yapacağım
ürünler istediğim zaman nakite çevirebilmeli yatırım fonları benim bu isteğime uygun.
Yatırım ürünleri arasında vergi avantajı olan ürünleri seçerim. Hisse senetleri de bu ürünler arasında. Bankalar bu ikisini geliştirip yaygınlaştırırsa, hem bize hem de kendilerine
büyük kazanç sağlayacaktır.
Çocuğumun küçük yaşta çocukluğundan zevk almasını istiyorum. Şımartmamak koşuluyla çocukluğunu güzel hale getirmeye çalışırdım.
Bu satırları yazarken anladım ki çocuğumun hayallerinin önüne kırmızı halı sermek için
tasarruf ve geleceğine dair yatırımlar yapmalıyım.
31
O nu r Ö ztürk
Bu r s a Öze l F ina l İ .Ö.O./B u r sa
32
O nur Ö ztürk
B u r sa Öze l F ina l İ .Ö.O./B u r sa
33
O nu r Ö ztürk
Bu r s a Öze l F ina l İ .Ö.O./B u r sa
34
O nur Ö ztürk
B u r sa Öze l F ina l İ .Ö.O./B ur sa
Geleceğe Yatırım
Bir gün kocaman bir hediye paketiyle içeri girdiğimde koşup eteklerine sarılmıştım annemin. Beni çok iyi anlardı; tek sevgi dilim, hediye almaktı. Kendimi özel hissederdim
böyle anlarda. Büyük bir özen ve heyecanla açmıştım kutuyu. İçinden çıkan, kitap ve yine
bir kutucuktu. “Kesinlikle Hacıyatmaz’ dır.” diye düşünürken, ikinci kutudan koca göbekli bir Asteriks çıktı. İlkokul ikinci sınıftaydım, yaşım sekiz… Annem: “Bugünden tezi yok,
harçlıklarının bir kısmını düzenli olarak biriktireceksin.” dedi. Biriktirmek mi? O gün için ne
tuhaf ve itici bir sözcüktür!...
Su gibi geçti zaman. Onları daha iyi anlıyorum şimdi. İyi bir gelecekti düşledikleri. Eğitimim adına, hayallerini gerçeğe dönüştürmekti. Her çocuğun kumbarası olurmuş eskiden.
Annem de benim için bir kumbara fonu açtırmıştı.
Hatırı sayılır bir param olurdu bayramlarda. İlk torunlarıydım çünkü, iki tarafında…
Harçlıklarımın büyük dilimi dolarken kumbaraya: “Niye biriktirir ki insan?” diye sızlanmadan da edemezdim. Babam: “Her aile, olanakları ölçüsünde yatırım yapmalı.” derdi.
“Gayrimenkul, altın, dolar…” bana yabancı sözcüklerdi. Bir reklamda duymuştum. Ne doğru sözmüş meğer… “Gelecek de bir gün gelecek!” ti. Peki, benim geleceğimi bunlardan
hangisi çizecekti?
Sorunlar orta yerde görüşülürdü ailemde. Onlardan bir parçaydım ben de. Anlatırlardı
yüksünmeden, paylaşırlardı. Kayıt dışı kalmazdım küçüğüm diye. Risk almaktan korkuyordu babam. Borsa, ona göre değildi. Ekonomik gelişmeleri günü gününe izlemek… Bu
bir ihtisas işiydi. Yabancı paraların seyri ilginçti. Ev almadan iki yıl önce edindiği dolarları, ev alırken daha düşük fiyattan bozdurmak zorunda kalmaları… Hemen sonra doların
yeniden tırmanışa geçişi… Gayrimenkul yatırımını da annem sevmezdi. Dedem az mı
uğraşmıştı kiracılarıyla!.. Ev, arsa ya da bankada yatan para… Aktif hale getirilip gerektiğinde kullanılmıyorsa, bizim için mantıklı değildi.
Neyse ki… Türker eniştem yetişti imdadımıza. Bireysel emeklilik şirketinde yöneticiydi
kendisi. Yıllar önce siste, Türkiye’de yeni yeni otururken, annemleri de getirileri adına
ikna etmişti. Benim için sisteme girmişti annem. Her ay, belirli bir miktar otomatik olarak
yatırılıyor, ödenen paranın bir kısmı da vergi matrahından düşürülüyordu. İlerde bu parayı
toplu olarak çekmeyi düşünüyor annem. Yurt dışında doktora yapmam için!... İdolümüz
Mehmet Öz”… Benim de onun gibi ünlü bir cerrah olmam, en büyük özlemleri!... Neden
olmasın ki!... Bunun için şimdiden biriktiriyor. Kriz yok, risk yok. Kayıp yok!.. Bireysel emeklilik!... Az ödeyip çok kazanacağını biliyor.
Benim için her şey. İnsan için Eğitim için en önemlisi de. Onun adına yapılan yatırım,
yatırımların en değerlisi. “Zenginlik, bilginin ürünüdür” der babam. Annemse sever sarı
altını. Eskilerin bildiklerin bildiklerini yabana atmamalı. Hani o, yastık altı dedikleri!... Hoş,
evde altında hırsıza davetiye değil mi?
Eğitimdir bir ülkenin geleceği. Ondan uzaklaşmadır, toplumların kararma nedeni. Şimdilerde olağanüstü altın rezervi yığan Çin’in bile: “Planlarınız yüz yıl içinse, insan eğitiniz.”
diye geçer atasözlerinde. Gelecek yüzyılı bugünden kurmak için biz de eğitime yapıyoruz
tüm yatırımlarımızı…
Hem de ailece!...
35
e
d
tim
e
r
ğ
ö
a
t
r
o
e
y
e
c
e
!
.
r
.
e
r
d
e
l
r
e
s
e
n
e
r
i
g
Em re K a ni k
G e m l i k Ce la l B aya r A.L ./B ur sa
38
E mre K a ni k
G em l ik Ce la l B aya r A.L ./B u r sa
39
Em re K a ni k
G e m l i k Ce la l B aya r A.L ./B ur sa
40
E mre K a ni k
G e m lik Ce la l B aya r A.L ./B ur sa
Yolculuk
Belli bir yaşa gelene dek yatırımı dayımızın, amcamızın verdiği bozuklukları kumbaramızda biriktirmekten ibaret bilmedik mi? Peki ya hayatını yarış atı misali geçiren biz milenyum
çağı çocukları için yatırım ya da finans gibi kavramların bu yarışın dışında kaldığını reddedebilir miyiz? Bu yüzden üzerimize düşen ilk görev, bir kitap basıp bu kitabı okullarda
okutmak yerine bu kitabın içindekileri nasıl öğreteceğimiz olmalıdır.
Bu derste vereceğimiz bilgileri, kavramları bir okyanus misali düşünmekle başlayalım. Suyun üzerinde kalabilmek için bir yelkenliye ihtiyacımız var. Yani derslerde verilecek teknik
bilgiler. Peki, amacımız bu uçsuz bucaksız okyanusta yerimizde saymak mı, yoksa yolculuğa çıkmak mı? Hedefimiz taze kanlardan potansiyel yatırımcılar oluşturmak olduğu
için; amacımız tabii ki yolculuk. Peki, bunu nasıl başarabiliriz? Tabii ki arkamıza alacağımız
rüzgâr sayesinde. Günümüz eğitim anlayışının temellerini atan John Dewey’in de dediği
gibi: “Bireyin psikolojik yapı ve aktivitelerini kavramayan bir eğitim gelişigüzel ve keyfidir.
Bireyin zihinsel aktiviteleriyle buluşursa sıçrama noktası yakalar, aksi takdirde ihtilaf ve
parçalanma yaratır.” Yani öğrenciyi bir yolculuğa çıkarmak için, bilgileri öğrencinin beynine ezbere dayalı olarak kazımaya çalışmak yerine, öğrenci psikolojisine uygun olarak ve
ilgi çekici şekilde bu dersi yaşama fırsatı vermek gerekir.
Gelelim yelkenlimizi yolculuğa çıkarmaya. Öncelikle dersi can alıcı noktalarla beslemeliyiz.
Söz gelimi; ekonomi ve finans gibi kavramları beynimizdeki soyut kavram köprüsünden
karşıya geçirmekle başlamalıyız işe. Öğrenci bu kavramların, yerinden oynamayacak
taşları dahi oynatabilecek kudrete sahip olduğunu bilmeli. Bir nevi Hiroşima’ya atılan
atom bombasının şaşkınlığı yaratılmalı beyinlerde. O zaman ekonomi dünyasının atom
bombasını bularak başlamalıyız işe. Nasıl mı? Ekonomik krizler… bir ülkeyi batırıp başka
bir ülkede yiyecek ekmek bulmayı olanaksız kılan, ekonomik krizler. Büyük buhran anlatılmalı mesela. Ya da çok uzaklara gitmeye gerek yok. 2001 yılı hepimizin aklında canlandı
bile. Öğrencinin göz bebeğindeki şaşkınlık tomurcuğu, yelkenlimize ihtiyacı olan rüzgârı
verdiğimizin kanıtıdır. Ve yelkenlimiz yolculukta.
Öğrencilerimizin kafasında büyük bir bilgi açlığı oluşturduk. Şimdi bu bilgi açlığını kullanarak devam edelim. Öncelikle ülkemizde bu işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeli öğrenci. Sermaye Piyasası Kurulu kısa ve öz şekilde anlatılmalı. Aracı kurumlar, yatırım ortakları ve yatırım fonları betimlenmeli beyinlere. Bunlardan da öte belki hepimizin kulak
aşinalığının bulunduğu bir terim olan İMKB, ana haber bültenlerinden sonra duyduğumuz
ve açılımını bilmenin ayrıcalık olduğu bir terim olarak kalmamalı. İşlem gören şirketler
arasında çayımızın yanından ayırmadığımız kurabiyeleri öğreten firmanın, hatta fanatiği
olduğumuz futbol takımının bile işlem gördüğü büyülü bir dünya olduğunu göstermeliyiz.
41
Gelelim bu büyülü dünyanın kapılarını öğrenciler için aralamaya. Artık temelini attığımız
binalara, tuğla örüp son rötuşları atmaya geldi sıra. Şirketler nasıl kurulur, nasıl büyür?
Büyüyen şirketler kendilerini para karşılığında devretmek yerine neden halka arz eder?
Peki, “halka arz” nedir? Halka arz edilen şirketlerin hisse senetleri nasıl hem şirkete, hem
yatırımcıya kâr sağlar? Peki, “hisse senedi” nedir, “tahvil”den farkı nedir? Öncelikle bunlar
ayrıntılarıyla anlatılmalı. Tabii teorik olarak vermek yetmez, çeşitli animasyonlarla canlandırılıp, desteklenmeli bu bilgiler.
Artık sıra bilinçli yatırımcılar yaratmaya geldi. Risk kavramı burada önemli bir noktadır.
Ne demiler, büyük dalgalar büyük denizlerde olur. Bu yüzden risk-getiri ilişkisi iyi şekilde kavratılmalı öğrenciye. Borsada her zaman kâr edemeyeceğimiz gerçeği öğretilmeli.
Her şeyden öte yatırımın en temel kavramı enjekte edilmeli öğrenciye: “Yumurtaları aynı
sepete koymamak.” yani “çeşitlendirme”. Verilecek derslerde pusula görevi görmeli bu
kavram. Bize yol göstermeli, cesaret vermeli. Ayrıca okyanustaki yolculuğumuzda köpek
balıklarından korunmamız gibi bir gerçek var: Borsa simsarları. Bunlardan korunmamız
için gerekli olan bilgiler anlatılıp, özgüven aşılanmalı eğitmenler tarafından.
42
Şimdi elimizde ciddi bir potansiyele sahip yatırımcı genç nesil var. Böylece vergi gelirleri
artmış, istihdam olanakları gelişmiş, refah seviyesi yüksek bir ülkeye merhaba diyerek bu
uzun yolculuk sonunda karaya ayak basmanın mutluluğunu yaşayabiliriz.
E mi ne Ö zdemi r
G öl An a d olu Ö ğre tm e n L ./S a m sun
43
E m i ne Ö zd e mi r
G öl An a d ol u Ö ğre tm e n L ./S a m su n
Masaldaki Ekonomi Dersi
Zaman zaman içinde, ders ders içinde, herkes hayatın hayat türlü derslerin içinde. Kimi
harıl harıl çalışırken aydın insan olma niyetinde; kimi olmaz bir harf öğrenme peşinde.
Yetmiş yedi milyon hikâye türlü türlü dizilişi harflerin, yerini tutmaz hiçbir şey ne aile
değerinin ne bilginin yani senin!
Raf raf kitaplar, cilt cilt, sayfa sayfa. Raflarda uçtan uca antikalar gibi tozlu kimisi, kimisi
tozdan ziyade değerli antika. Bizden kaplumbağalar yetiştirdi bu yeni tasarruf konularını
ağır ağır; ardından çok tavşanlar kovaladı belki de. Belki de Alaaddin’in sihirli lambasından
çıkıverdi, zevkle kullandığımız aklımızdan bir akıllı piyasa.
Yumurtayı soydum, kabuklarını uzaklara koydum, ekonomi derslerini programa koydurdum. Sepetin altı bir delinse kırılır gider bütün yumurtalar. Marifet yumurtaları biriktirmekte
değil, grup grup yapabilmekte, yarınki öğünlerde istediğin yemekte. İlla tavuğun karnını
yarmak gerekmez altın yumurtaları biriktirmek için. Önce dersini oku, borsayı, endeksi,
vadeyi bil. Sonra kalkınmış geleceğin eline gelir.
44
Geniş geniş zamanda öğrenci hep mi zorda? Her çıkışın inişi misali; bir yukarda olursun
bir aşağıda. Gökten zembille inmez yüksek yüksek notlar, boş zaman kavramı yok, dersler hayattır boş durma. Ne kadar iyi olursa evvel ve ahir ekonomin, işte bu hayat senin.
Kilidi huzur gibi hisseden, altından, dövizden konular benim olsa, yaşamayı öğretecek
ekonomi dersim olsa.
Buldum bir köşe; yaşımı hesaplamadan başladım işe. Şöyle geleceğe bakıverirken, aklımı
saptırmadım, aldırmadım beynimde çalan zillere. Verimi dağıttım tavşanın sepetlerine.
Tembelliği erittim yumurtaları pişirdiğim ateşte. Ekonomi hayattır dedim. Ne zamandır
evvel ve ahiri piyasasında ibretlik halleri izlemekte idim.
Sepet sepet yumurta, bu devirde de herşey para. Çar çur edersen çekersin; havadan gelsin diye mi bekleyeceksin? Paramı nasıl kullanacağım bir öğretenim olsa, ondan sonra bir
yığın ödevim bile olsa!
Gökten üç elma düştü. Biri parası zembille inip iki gün sonra anca üzerindeki giyeceği
kalanlara, diğeri ödev, hayat, ders ne bilemeden boş boş geçinenlere, en güzeli ise, esen
rüzgârların önüne kapılmadan evvel ve ahiri ekonomi dersinde bir harf öğretenlere!
F urka n Yeni g eldi
Ta f la n Yay lı M .L ./S a m su n
45
F u rka n Yeni g eldi
Ta f l a n Yay lı M .L ./S a m sun
46
F urka n Yeni g eldi
Ta f la n Yay lı M .L ./S a m sun
Dersimiz Risk Yönetimi
Finans deyince birçok kişinin aklına para; para deyince de kazanma duygusu ya da kaybetme korkusu gelir. Bu korku ve içgüdü insanın doğasında vardır. Çocukluktan itibaren
kendini gösterir insan ruhunda.
Hepimiz çocukluğumuzda nasıl para biriktirdiğimizi hatırlarız. Kimimizin mavi, kimimizin
pembe sevimli kumbaraları vardır. Doğum günü, bayram, sınıf geçme, sünnet, mezuniyet
derken kumbaralarımızı doldurma yarışına gireriz. O sevimli teneke kutunun açılacağı anı
sabırsızlıkla bekleriz. Biz her ne kadar o kutudan çıkan paralarla kocaman bir uçak alma
hayali kursak da babamız bizim adımıza açtığı bir banka hesabına harçlıklarımızı yatırır
ve şöyle söyler: “Bunlar senin gelecekteki hayallerini gerçekleştirecek olan birikimlerin.
Seninle birlikte onlar da büyüyecek.” Pek anlamayız o günlerde bu sözlerin kıymetini. Biz
istediğimiz oyuncağı alamamanın hüznü ve içimizdeki kazanma içgüdüsünün tattırdığı
heyecanla, yarı buruk yarı sevinçli ayrılırız bankadan.
Peki ya kaybettiğimiz zamanlar… Belki de hatırlamak istemeyiz. Ama kaybettiğimiz bilyelerin, renkli kartların ve tasoların acısını içimizde hissederiz, gözü yaşlı evin yolunu tuttuğumuz günler birer gerçektir.
Aslındaki çocukluktaki bu üç beş kuruşa aldığımız bilyeler, renkli kâğıtlar, kumbaramızdaki
bozuk paralar birer semboldür. Bizlerin gözünde sanallaştırılmış bir kâr -zarar ve yatırım
bilinci uyandırma etkinliğidir.
Ama artık çocukluk yıllarımızı geride bıraktığımız üretime ve tasarrufa gerçek anlamda
aday olduğumuz bu çağda, yatırım bilincini ancak eğitimle kazanacağımız şüphesizdir.
İşte tam bu aşamada okulumuzda öğretilecek yeni bir dersin hayalini kurarım.
Dersimizin adı “Risk Yönetimi”
Bu dersin amacı – gelecek için hayati önem taşıyan – bizim gibi genç yatırımcılara finansal piyasal hakkında bilgi vermek, bu piyasaların karmaşık yapısını kavratmak olmalıdır.
Bu ders bana; ekonomi kanallarını izleyen babamızın kırmızı okları gördükçe yüzünün
kızarmasının, yeşil okları gördükçe keyfinin yerine gelmesinin sebebini açıklamalıdır. Başka
bir ifadeyle düşen ve yükselen borsanın ne anlama geldiğini bizlere ifade etmelidir. Borsada hisse senedi alış ve satışlarının tek bir merkezden nasıl idare edildiği bu derste öğretilmesi gereken konulardır.
Bu ders; annemin mutfak harçlıklarından biriktirdiği ve yastığının altında sakladığı altınların,
nasıl olup da sayılarının değişmediği halde değer kazandığı ya da kaybettiğini zihnimde canlandırılmalıdır. Bankanın birkaç kumbara dolusu bozuk parayı benim hayallerimi
gerçekleştirecek boyuta nasıl getirdiği de merak eğitim konuları arasındadır.
47
Tabi ki ekonomi ve sermaye piyasalarını kavratacak olan bu dersin içeriği kadar nasıl verileceği de önemlidir. Bu ders soyut ekonomik kavram ve terimleri tanımlama ve açıklama çabasında olmamalı, biz öğrencileri bilgi hamalına dönüştürmemelidir. Zormuş gibi
görülen ekonomik ve sermaye piyasaları konularını günlük hayatın akışı içerisinde basit
örneklerle açıklamalı, yaşamımız için karşılaştığımız birtakım ekonomik fırsatların farkına
varmamızı sağlamalıdır.
Bütün bunların yanında, ekonomik alanda başarıya imza atmış önemli yatırımcıların ilginç hayat hikâyeleri de bu dersin içeriği arasında olması gerekenlerdendir. Bu hikâyeler eminim sadece benim değil, yatırımlarını yastık altında saklayan annemin de ilgisini
çekecektir. Böylece bu altınlar anemin açma hayalini kurduğu “Mantı Salonunda” görev
alıp ülke ekonomisinde değerlenecektir. Eeee…! Kim istemez ki başarıyı yakalım insanların
hayatlarını öğrenmeyi ve annemin o güzel mantısının tadına bakmayı? Bu hayalimi de
çocukken kurduğum kocaman uçak alma hayali gibi babama söylemiş olsaydım, eminim
babam şöyle derdi: “Oğlum, anneni de karıştırma hayallerine.”
48
Evet hayaldi belki, belki de rüyaydı açtığımız “Mantı Salonu”; okuyacağımız “Risk Yönetimi”
dersi gibi. Ama S.M. Power’ın kurduğu şu cümle gayet gerçekti: “Rüyaları gerçekleştirmenin
en iyi yolu uyanmaktır.” Biz gençler olarak hayallerimizi gerçekleştirmek adına her gün
yeni bir rüyadan uyanıyor, bir adım daha yaklaşıyoruz bilinçli yatırım dolu günlere. Peki
siz… Siz ne yapıyorsunuz? Bunca sohbetten sonra hala uyuyor musunuz yoksa? Sanırım
böyle bir dersin içeriğini bizlere sorarak uyku mahmurluğuyla gözlerinizi ovuşturuyorsunuz. O zaman hepimizin günü aydın olsun.
GÜNAYDIN…
C ela l İna nç
Bi l g e K ağa n Tica re t M .L ./Ço r um
49
C e la l İna nç
Bi l g e K a ğa n Tica re t M .L ./Ço r u m
50
C ela l İna nç
Bi l g e K ağa n Tica re t M .L ./Ço r um
51
C e la l İna nç
B i l g e K a ğ a n Tica re t M .L ./Ço r u m
Üf be ÜFE! Tüh be TÜFE!
Bu yıl paranızı emtiyaela mı değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? Efendim bankanızın fortföy oranı oldukça büyüdü, bu konudaki görüşleriniz nelerdir? Elimizde ne kadar likidite
mevcut? Hiçbir şey anlamadınız değil mi? Ben de anlamıyordum. Gugıl ve TDK’nın internet sitesi sağ olsun, beni aydınlattılar. Az önce kullandığım kelimeler yanlış olabilir… Ama
merak etmeyin. Zaten bir süre sonra unuturum gibi geliyor.
52
Ekonomi… Kenarda köşede üç beş kuruş paramız yoksa hem televizyonda hem de
gazetede haberlerini hemen “teğet” geçeriz. Hele ÜFE ya da TÜFE’nin bir harfini görelim, üf yine çıktı bizimkiler deriz; belki doğru da hareket ederiz. Çünkü insan bilmediği
şeyden kaçar; ama öğrenmek için çaba sarf eder ya da etmeli. Bu ülke büyük ekonomik
krizler atlattı. Hala da atlatmaya devam ediyor. Her gün yeni bir “Ekonomik kriz kapıda!”
manşetiyle uyanıyoruz. Bizim ülkemizde herkes depremden sonra jeolog, krizden sonra
ekonomist olduğu için insanlar da bundan etkileniyor tabii ki. Fakat şu kuralı hatırlamak
lazım: “Oyun başlamadan önce kazanılır.” Bugünün biz parasız gençleri, yarının paralı
olan yetişkinleri olacağımız oyunun (paranın) kurallarını şimdiden öğrenmeli ve hayata
daha umutla ve korkusuzca bakabilmeliyiz. Bunun için de bu konuda sistemli bir eğitim
almalıyız. Nasıl mı? Artık okullarda uygulanan ve her sene değişen seçmeli dersler var. Bu
derslerden biri de neden ekonomi ve yatırımla ilgili olmasın? Bu eğitimin içeriğine gelince
şunları söyleyebilirim:
Öncelikle ekonomi ile ilgili o kadar çok bilinmeyen terim var ki başta bu durum insanlarda
önyargı oluşturuyor.
Bu ekonomik terimlerin (emtia, fon, likidite…) kısaca açıklanıp öğretilmesi lazım. Hatta
mümkünse Türkçeleştirilmesi çok iyi olur. En büyük sorun bu bence.
Paranın kalbi borsaya gelince İMKB deyince binlerce insanın aklında şu manzara canlanıyor: Bilgisayarın başında stresli memurlar, uzun antenli telefonlarla bağıra bağıra
konuşan sinirli kişiler, monitörlerden süzülen rakamlar ve isimler. Tam bir karmaşa…
Öncelikle borsanın görevi, nasıl takip edileceği, aralardaki göstergelerin anlamları, kimlerin orada bulunduğu hakkında bilgi verilmeli. Devamında ise borsadan gerçek ve sanal ortamda nasıl işlem yapacağımız, nelere dikkat edeceğimiz kısa ve öz bir şekilde anlatılmalı.
Öğretim de sanal ortam uygulamalarından da faydanılabilir. Eldeki parayı değerlendirmeyle ilgili oyunlar tasarlanıp – MİT’in de şu an uyguladığı gibi – gençlere ücretsiz sunulabilir. Böylece hem kalıcı hem de zevkli bir öğretimle öğrenciler ekonomiyi kavrayabilirler.
Böylece ellerinde gerçek para olmadan, riske girmeden, canları yanmadan ekonomi talimi yapabilirler.
Türk insanının en büyük sorunlarından biri olan hukuki süreçte bu konuda fevkalade
önem taşımakta. Ekonomik konular karmaşık olduğundan hakkımız olan şeyi alamayabiliriz veya kötü niyetli insanlar tarafından dolandırılabiliriz.
Bunun üstesinden gelebilmek için bu konuyla ilgili hakların ve başvurulacak kuralların bu
dersde öğretilmesi gereklidir. Yani ana hattıyla kanunlardan ve hukuki süreçten de bahsedilmelidir.
Günümüzde birçok insan yanlış yatırım sonucu bin bir zorluklarla biriktirdiği parasını kaybedebiliyor. Bu yüzden doğru yatırım ve “risk” kavramı dersde en iyi şekilde işlenmelidir.
Zira riskin pratikteki anlamını bilmeden bu işe atılmanın sonu büyük ihtimalle hüsranla
sonuçlanacakdır. Paramızı ne zaman neye yatıracağımızı bilmeli, risklere karşı hazırlıklı
olmalıyız.
Bu dersin amaçlarından biri de az önce belirttiğim örnekte olduğu gibi bu konudaki kurumların iyi bir şekilde tanıtılması olmalıdır. İMKB, TOBB, SPK, VOB gibi kurumlar insanların
aklında televizyondaki görüntülerinden, kısaltma isimlerinden ziyade pratikteki işlevleriyle
bize tanıtılmalıdır.
Velhasıl, bu iş parayı kaybettikten sonra “üf be ÜFE, tüh be TÜFE” demekle olmaz. Yapılması gereken; şu anki eğitim sistemi yüzünden öğrencilerdeki ders yükünü daha da arttırmadan bu dersi eğlenceli ve bir o kadar da öğretici bir şekilde işlemelidir. Bu sayede
verilen dersde de, bireyin hem kendisini hem de ülkesini yaptığı doğru yatırımla ve attığı
doğru adımlarla bu kriz ortamında rahatlatması amaçlanmalıdır. Bilinçli yatırımcı gençlerin yetişeceği yarınlara ulaşmak dileğiyle…
53
Ha li İb ra h i m A kta ş
Bol u Fen Lise si/B olu
54
Ha li İb ra h i m A kta ş
B olu Fe n Lise si/B olu
55
Ha li İb ra h i m A kta ş
Bol u Fen Lise si/B olu
56
Ha li İb ra h i m A kta ş
B olu Fe n Lise si/B olu
Ekonomi Dersi ve İçeriği
Ekonomi, para kullanılarak ya da para kullanılmadan insanlar arasında değişim
işlemlerine neden olan faaliyetleri incelenmesidir. Bir başka deyişle, insanların çeşitli mallar üretmek ve bunları tüketmek üzere toplumun çeşitli üyelerine bölüştürmek için kıt ya
da sınırlı üretim kaynaklarını (toprak, işgücü, makine gibi sermaye mallarını ve teknik bilgi)
hangi biçimde kullandıklarını inceleyen bilim dalıdır.
Tabii ki ekonomi, sadece bu tanımlardan ibaret değildir. Ya da sadece üniversitelerde okutulan bir ders veya çeşitli televizyon programlarında konuşulan bir mevzu da
değildir. Çevremize baktığımızda insanların içinde bulunduğu sistemler birer ekonomidir
aslında. Toplumun en küçük yapı birimi olan aile, öğrencilerin bulunduğu okul, işçilerin
çalıştığı fabrika ekonomik sistemin birer parçasıdır. Dolayısıyla ekonomi, sadece ekonomistlerin konuştuğu veya anladığı bir konu olmamalıdır. Çünkü yeryüzündeki sistemlerin
hepsi, insan odaklı olduğundan insanlarda ekonomik sistemin parçası olmaktadır. Haliyle
okuldaki öğrencilerden, aileyi geçindiren ana babaya; ürünü tarladan toplayıp satan çiftçiye kadar herkes, ekonomiyi elinden geldiğince iyi bilmeli ve bu sayede ülke ekonomisine
katkıda bulunmalıdır.
Ekonomik sistemi öğrenmenin, ekonomik sorunlar karşısında neler yapılacağını
bilmenin ve bu sorunlara karşı gereken tedbirleri alabilmenin en iyi yolu insanları eğitmek ve onları bu konuda bilinçlendirmektir. İnsanları eğitmenin zor olduğu bu süreçte
izlenecek en iyi yol, uygun bir müfredatla öğrencilerin sıkılmayacağı bir ekonomi dersinin
lise ve dengi okullarda okutulmasıdır. Genel anlamda akademik ve sıkıcı bilgilerle dolu
ders kitaplarından ziyade ileride bir ekonomik sistemin içinde olacak gençlerin pratikte,
iyi bir ekonomist kadar olmasa da eğitimli olmasının sağlanması gerekmektedir. Bugünün
gençleri, yarının cumhurbaşkanı, bankacısı, öğretmeni, ana- babası olacaktır. İleride her
biri, birer ekonomik sistemi idare edecek günümüz gençlerine gereken ekonomik bilgiyi
vermekte ve gerekli donanıma sahip gençler yetiştirmede dikkat edilmesi gereken pek çok
husus vardır.
Özellikle lise ve dengi okullarda okutulacak ders müfredatının net olarak belirlenmesi gerekir. Bu ders, üniversitelerin ekonomi bölümlerinde okutulduğu gibi yoğun ve
terimsel ifadelerle yüklü kitaplarla işlenmemelidir. Öncelikle ekonomi dersi öğrencilere
sevdirilmeli; dersin hayatımıza etkileri önemi vurgulanmalıdır. Öğrenciler ekonomi dersini
öğrenmek istemelidirler. Bu da derse rehberlik edecek öğretmenlerle ve dersin içeriği ile
sağlanabilir. Okullarda okutulacak ekonomi dersi bir ilk olacağı için, bu desin sonraki nesillerde de devam etmesi ancak bu yolla sağlanabilir.
Elbette ki ekonomi ile ilgili bilgilere yer verilmeli ama bu dersin esas öğretisi, bilinçli
öğrenciler yetiştirmek olmalıdır. Ekonomi dersi öğrenciler tarafından, cazip bir ders olarak
algılanmalı, dersin içeriği zevkli olmalıdır. Karikatürler ve farklı görsellerle ders kitabı zenginleştirilmelidir. Bu ders ne matematik gibi formüllere bağlı bir ders ne de tarih gibi kalın
bir kitaba sahip ders olmalıdır.
57
Üniversite kitaplarının sadeleştirilmiş ve daha basite indirgenmiş, görsel malzemeyle
desteklenmiş konuyla ilgili kısa hikâyelerin yer aldığı hali kullanılabilir.
Okullara konulacak ekonomi dersinin amaçları ve kazanımları da yaş seviyesine
göre iyi belirlenmelidir. Bu dersin ilk amacı da “Bilinçli Tüketici ve Verimli Üretici” yetiştirmek
olmalıdır. Çağımızın vebası olan bilinçsiz tüketim hastalığı bir an önce çözülmesi gereken
bir sorundur. Şu anki ekonomik sistemler her bir vatandaşımızın alışveriş çılgını olmasına
yol açmakta buda vatandaşımızın hazıra konmasına neden olmaktadır. Her zaman en
yeni ürünün peşinde koşan insanlarımız, tüketici insanlar kervanının bir parçası olmaktadır. Tüketici toplumlarda, yetersiz üretim dışa bağımlılığı artırmakta ve ülkenin ekonomik
gelişimini engellemektedir. Bu konuda Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Siyasi zaferler
ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılmadığı sürece kalıcı olmaz”
sözü unutulmamalıdır.
58
Finansal sistemler üretim ve tüketim dengesine bağlıdır. Fakat bu denge tüketimden ziyade üretim yönünde sağlanmalıdır. Tüketim üretiminden çok olması, ekonomik bağımsızlığımıza ket vurmaktadır. Okullarda öğrencilere bu bilinci aşılayan bir ders,
birkaç nesil sonra kimsenin tahmin edemeyeceği derecede güzel sonuçlar verecektir.
İleride fabrika işletecek olan, Çeşitli mali işlerde çalışacak olan, küçük ya da büyük herhangi bir elektronik sistemin içinde yer alacaklar, bugünün gençleridir. Yani bir şeyler üretecek olan gençlerle çeşitli kamu hizmetlerini yürüten gençler kendi ekonomik hayatlarını
düzenleyebilecek sağlıklı bilgiye sahip olmalıdır. İnsanlar bilinçli bir tüketici olduğunda
ülkemiz daha yüksek standartlarda yaşanabilir bir hal alır. Bunun çözümü ise, ekonomi
derslerinde öğrencilere bilinçli bir tüketici olmanın önemi ve yollarının anlatılmasıdır. Basit
olarak öğrencilere yapacakları işin önemini yapmaları yönünde tavsiyeler verilebilir. Herkes kendi işini, en güzel şekliyle yaptığında ülkemizin finansal sitemi en iyi şekilde işleyecektir. Tüketimden çok, kalite ve teknoloji üreten, bunu da ihraç eden bir finansal sistemi
sarsılmaz bir güze sahip olan; kaliteli mallar üreten, yıpranan ekonomisini dünya ekonomisi yapabilen bir Almanya kadar başarılı olacaktır.
İleride bir fabrikada çalışan işçi de patron da yaptıkları işin en iyisini yapmalıdır. Bir
halı fabrikasında dünyanın en kaliteli halılarının üretildiğini varsayalım: bu fabrika, dünyanın
en iyi halılarını üretmeyi kendine misyon edindiğinde işçi ve patron her seferinde daha
kaliteli ve güzel halıları üretmenin arayışına girecektir. Bu halılar, ihraç edildiğinde ülke
ekonomisine olan katkısı yadırganamayacak kadar büyük olacaktır. İnsanlar, sürekli bozulan, eskiyen kalitesiz ürünler yerine uzun süre kullanılabilen ürünleri kullandığında bilinçsizce tüketimin önüne geçilecektir. Bu döngü, fabrikanın ekonomisinden bir ailenin ekonomisine, bir ilin ekonomisinden ülkenin ekonomisine uzanacaktır. Böylece milli ekonomi
yolunda ilerleme kaydedilecektir. Ülkenin milli bütçesinde gelirler, giderlerden daha fazla
olacak, bilinçli harcamalarda söz konusu ülkenin finansal sistemi rahata kavuşacaktır. Bu
beraberinde yüksek refah seviyesini getirecek, ülkemiz muasır medeniyetler seviyesinin
önüne geçecektir.
Kısacası, milli bir ekonomi oluşturmak, verimli üretici ve bilinçli tüketici yetiştirmek,
ekonomi dersinin en temel amacı olmalıdır. Bu amaçlar doğrultusunda okullara konulacak bir ekonomi dersi ile belli kazanımlara sahip olacak öğrenciler, ilerde ülkemizin dört
bir yanında çeşitli görevlerde bulunacaktır. Bir öğretmen, vatanı ve milleti için birbirinden
değerli öğrenciler yetiştirdiğinde; bir doktor hastalarını en iyi şekilde tedavi ettiğinde; çiftçi
tarlasında en yüksek kalitede ürün yetiştirdiğinde; halk kaliteli ve uzun ömürlü ürünleri
seçip, bilinçli tüketici olduğunda, o ülke, siyasi zaferlerini ekonomik zaferlerle taçlandırmış
olacaktır. Bu ülke gerek halkı gerek dünyadaki saygın konumu ile her şekilde örnek bir ülke
olacaktır.
Sonuç itibariyle ekonomi, tüm topluma hitap eden bir konudur. Ekonomi eğitimi
alan gençler, okullarından mezun olduktan sonra ülkenin dört bir yanına dağılacak ve kendi ekonomik hayatlarını en doğru şekilde idare edebilecektir. Bunu sağlayacak ekonomi
dersinin okullarda okutulması ile bilinçli gençlerin en kısa zamanda yetiştirilmesi dileğiyle…
59
Bü ş ra D anış
K aya K a ra kaya A.L ./E la z ığ
60
B üşra D a nış
Kaya Ka ra kaya A.L ./E la z ığ
61
Bü ş ra D anış
K aya K a ra kaya A.L ./E la z ığ
62
B üşra D a nış
Kaya Ka ra kaya A.L ./E la z ığ
Gençliğe Yatırım
“En kestirme yol en iyi bildiğimiz yoldur.” Bu söz genellikle doğru bizim için. Ama akıllara
da şu soruyu getirmiyor değil: Diyelim ki birkaç yol var önümde ama benim hiçbir bilgim
yok. Bu durumda kestirme yol hangisi? Tabi ki bu sorunun birçok cevabı var. Aynı durumla
karşılaşmış kişilerden farklı cevaplar alabilirsiniz. Risk alıp kendi cevaplarınızı kendiniz bulmak ister, deneme yanılma yolunu da seçebilirsiniz. Bazı konularda iyi veya iyiye yakın cevaplar bulabilirsiniz. Ama bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: bazı konularda cevap bulabilirsiniz, her konuda değil. Bence hangi yola adım atacağımızı derin derin düşündüğümüz
konulardan biri kârlı yatırım hangisidir konusu. Bu konuda farklı farklı düşüncelerin ortaya
çıktığı bir gerçek. Peki, ama bu düşüncelerin kaynağı ne? Düşüncelerin farklılığı piyasaların değişken olmasından mı yoksa kişilerin konu hakkında mevcut bilgilerinin yeterli
olmamasından mı? Ben ikinci ifadenin ön planda olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa
piyasayı okuyabilen insanların görüşleri tam olmasa da kimi noktalarda kesişir. Şöyle bir
sonuç ortaya çıkıyor ki o da yatırım, ekonomi veya finans hakkında yeterli bilgimizin olmamasıdır.
“Çok param olsa şunları yaparım, bunları alırım.” diyen insanlarla karşılaşmışız veya biz de
onlardan biriyizdir. Söz konusu insanlara istedikleri parayı veya sermayeyi verin ve “Şimdi
ne yapacaksın?” diye sorun. Bu soru bana sorulsa vereceğim cevap pek kayda değer olmaz.
Büyük ihtimalle diğer kişilerden bir kısım insanın cevabı da pek iç açıcı olmaz. Ellerinde sermaye var ama ne yapacağını bilmez durumda olurlar. Tamam, belki yaparım dedikleri şeyi
yaparlar. Ama yapacağım dedikleri o kadar çok şey vardı ki arkalarına dönüp baktıklarında
hiç mesafe kaydetmeden sadece geçici şeylere sahip olduklarını görürler. Eğer bu konuda
bilinçlendirileceksek öncelikle eksiklerimizin neler olduğunu belirlemeliyiz. Görüldüğü gibi
insanlar için önemli olan sermayeyi bulmak. Sermayeyi elinde tutmak veya artırmak gibi
bir amaç yok. Oysa ileriye dönük bir yatırım yapılmazsa sermaye kâr getirmeden biter.
İleriyi düşünmeden, ihtiyaçları ve şartları göz önüne almadan yapılan yatırım sermayeyi
gözü kapalı savurmaktan başka bir şey değildir. Yani bu konuda eksik olduğumuz sonucu
ortaya çıkıyor. Eksiğin temeli konu hakkında eğitimimizin olmamasından kaynaklanıyor.
Bu sorunların giderileceğini göz önüne alınca bu konuda okullarda bir ders verilmesi elbette yararlı olacaktır.
Bilinçli yatırımcı olmak ve finans piyasalarını anlamak için bir ders verilecekse bu dersin
içeriğinde finansla ilgili temel kavramlar mutlaka olmalı. Çünkü bu konu ile ilgili bilgi edinmeye çalıştığımda kimilerinin pek bilgilerinin olmadığını fark ettim. Bilgileri olan insanlarınsa kullandığı bazı sözcükleri anlamadım. Dersin anlaşılması isteniyorsa önce finans,
yatırım ve fon vb. kavramların ne olduğu öğretilmelidir. Kavramlar öğretildikten sonra
yatırım araçları hakkında bilgi verilmeli. Yatırım araçlarının değeri neye göre değişiyor?
Değişen değerlerde en etkili etmen hangisi? Bu dersi almadan önce öğrencilerde cevapları muamma olan bu sorular dersi aldıktan sonra açıklık kazanacaktır.
63
64
Dersi alan öğrencilerin ileride bir iş adamı ya da en azından aile bütçesini kontrol edecek bir birey olacağını göz önünde bulundurursak bu dersi almanın yararlı olacağını
düşünüyorum. Ayrıca bu dersin içeriği hakkında başlıklar sunmak istiyorum. Diyelim ki bir
işletme kuracaksınız. İşletmenin kurulacağı yer hakkında bilginiz olması gerekiyor. Bu yerin
söz konusu işletme hakkında geçmişi tarih ile ilgili iken ulaşım şartları ve buradan sağlanabilecek ham madde miktarı coğrafya ile haberleşme olanakları ise daha çok teknoloji ile
ilgilidir. Yani “Finansın Diğer Alanlarla İlişkisi” adlı bir başlık dersin içeriğinde bulunabilir. “Bir
iş adamının kararları sahip olduğu bilgiden öteye gidemez.” R. P. Lomont’un sözüne yakın
olarak finans piyasalarının doğru anlayabilmek için mevcut piyasayı değerlendirebilmek
gerekir. Bu da ancak bilgi ile mümkün olur. Bilgi gerekli ancak finans piyasası değişken.
Bu gerekçe ile bir başlık daha ortaya çıkıyor: “Piyasayı doğru anlayabilmek için yapılması
gerekenler, “Piyasanın değişken olduğundan bahsettik. Akıllara şu soru gelebilir değişkenliğin sebebi ne? Birçok cevabı olabilir bu sorunun yani piyasayı değişken kılan birçok sebep
var. Dersin bu kısmında öğrenci kendini bir yatırımcı yerine koyabilir. Bir yatırımcı elbette
kar etmek ister. Doğal olarak “En karlı yatırım hangisi?” diye sorar. Piyasadaki değişkenliği inceler. “Piyasada neye ihtiyaç var? Hangi yatırımın değeri düşüyor veya artıyor? Herhangi bir dalgalanma söz konusu ise sebepleri neler olabilir?” gibi sorular sorarak yatırımcı
(öğrenci) birçok ihtimali birlikte değerlendirir. Ne yönde yatırım yapacağına karar verirken
konuya farklı açılardan bakmış, aynı zamanda bir olayın altında yatan sebep sonuç ilişkisini “Finans ve Çok Yönlü Düşünme” adı altında değerlendirilmiş olur. Yatırımdan söz
ettikten sonra risk konusuna değinmemek elbette olmaz. Yaptığınız yatırımdan kar etmek
istiyorsanız risk almak zorundasınız. Çünkü yapacağınız iş sizi ileri taşıyabilirde elinizde
patlayabilirde. Riskten korkup küçük karlı işler yapmak bizi çok da ileriye götüremez. O
yüzden fazla kar etmeyi hedeflemeli riski de en aza indirmeye çalışmalıyız. “Finans Piyasaları ve Risk” ile rekabet ortamından, devletin o an ki ekonomi politikasından yararlanmayı
ve risk olgusunu en alt seviyeye indirmeyi hedeflemeliyiz. Öğrencilere yatırımın önemi
kadar yatırımın sürdürülebilirliğinin önemi de vurgulanmalıdır. Ne de olsa “Bir iş açmak çok
kolaydır; onu açık tutmak ise çok zordur. “İşin sürekliliğini sağlayabilmek için yatırımcı gelir
gider tablo ve grafiklerini değerlendirmelidir. Yatırımcı değerlendirmeyi yaparken sayısal
verilerden yararlanması kaçınılmazdır. Öğrencilere verilecek derste de verilen örneklerin ve
sayısala ihtiyaç duyulan konuların daha iyi anlaşılabilmesi için “Finansal Metamatik” adlı bir
ünite oluşturulabilir. Öğretilecek konularla öğrencilere söz konusu nitelikleri kazandırmak
amaçlanmalıdır. Öğrencilere bilinçli yatırımcı ve iyi bir işadamının nasıl olduğunu öğretirken değerlerini korumakta öğretilmelidir. Kazancın sadece hayatları sürdürebilmeleri
için gereken bir şey olduğu unutturulmamalıdır. İş yaşamı yanında aile ve sosyal hayatın
önemene vurgulanmalı, iş yaşamında başarısız olunca bu durumun tekrar düzelebileceğini ancak aile ve arkadaşlık gibi kavramların kırılgan olduğu söylenmelidir. Öğrenciler
her iki unsuru dengede tutmanın bilincine vardırılmalıdır. Öğrencilere bu unsurların önemini vurgulamak için ders kitaplarında başarı hikayelerine yer verilmeli. İmkan bulunursa
yatırım yapıp başarılı olmuş biri öğrencilere başarı sürecini anlatmalı. Başarı kişilerin yanında başarısız kişilerin de neleri göz önünü almadığı anlatılmalı. Dersin içeriği ve amacı kadar işlenişi de önemlidir. Öğretmen anlattığı konuyu sınıfında bir tartışma ortamında, fikir
alışverişi yaparak işlenmelidir. Konuyu anlatırken sunum, tablo ve grafiklerden yararlanmalı
ve öğrencileri ile sürekli diyalog içinde olmalıdır. Böylelikle öğrencilerin derse ilgisini ve
dersten alınan verimi artırmış olur.
Aynı zamanda dersi verecek kişinin konumunun da önemli olduğunu düşünüyorum. Finans veya iktisat alanında uzman birinin konu hakkındaki bilgisi daha detaylı olacağından,
derste vereceği örneklerin ve öğrencilerin sorularına vereceği cevapların daha tatmin edici olacağını düşünüyorum.
Sonuç olarak öğrencilerin, birçok veriyi birlikte değerlendirmek, olaylara farklı pencereden bakmak, ileri görüşlü olmak gibi nitelikleri kazanmak için bu dersin önemli olduğunu
düşünüyorum. Öğrenci dersi alırsa iş hayatında kendine güvenir, ileriki zamanlarda
bütçesini ihtiyaçlarına ve amaçlarına uygun kullanan birey olacağı sonucuna varıyorum.
Kısaca ben şimdilerde büyük bir eksik olan bu dersin verilmesiyle hem gençlere bilinçli yatırımcı olmayı öğreteceğini hem de gençlik için yapılacak iyi bir yatırım olacağını
düşünüyorum.
65
Bu ra k Ayva
E r- B akır Fe n Lise si/D e niz li
66
B ura k Ayva
E r-B a kır Fe n Lise si/D e niz li
67
Bu ra k Ayva
E r- B akır Fe n Lise si/D e niz li
68
B ura k Ayva
E r-B a kır Fe n Lise si/D e niz li
Liselerde Finans Eğitimi Konusunda Bir Öneri
Bernard Russell, matematikten “Soğuk ve kesin bir güzellik…” diye bahseder. Gerek sermaye piyasaları gerek para piyasaları olsun kesin ve tatminkar tahminler ister. Bu yüzden
finansın temeline matematik oturur.
Lise eğitimi dört yıldır. Hazırlık sınıfı olan liselerde bu süre beş yıla çıkacaktır. Öğrencilere
verilmesi planlanan finans eğitiminin kalıcı olabilmesi için teoriden bir adım ötede, uygulamalı bir eğitimin verilmesi gerekecektir. Ama ilk önce teorik eğitimin verilmesi gerekecektir. İşe finans matematiğinin temel konularının öğretilmesi ile başlamak yanlış bir karar
olmayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nca belirlenen lise 9. Sınıf
matematik müfredatı, finans matematiğinde kullanılan temel matematik fonksiyonlarını
içermektedir. İşçi problemleri, yol-zaman problemleri, faiz problemleri… Bu nedenle finans
matematiğinin 9. Sınıfta öğretilmeye başlanması, en az müfredat değişiminin yapılmasını
sağlayacaktır. Çünkü; faiz problemleri lise eğitiminin ilk yılında görülmektedir. Ancak söz
konusu problemler, sadece basit faiz hesaplamalarını içermektedir. Finans matematiğinde
kullanılan bileşik ve sürekli faiz kavramları ya da nominal ve efektif faiz kavramları, öğrencilere verilen eğitim-öğretim dahilinde değildir. Eklenmesi gerekmektedir. Öte yandan ana
ünite hesaplamalarının 10. Sınıfa bırakılması, tüm konuların 9. sınıfa yığılmasını önleyecektir.
Paranın zaman değeri, iskontolama, faizlendirme ve kredilendirme gibi konular 10. sınıfta
öğretilmeli, ardından sermaye ve para piyasaları ile ilgili temel kavramlara (enstrümanlara)
geçilmelidir. 10. sınıfın ikinci yarısında mali analiz hakkında olabildiğince özütlenmiş bir
eğitim, seçmeli derslerde verilmeli ve teşkilatlanmış piyasalar ile borsalar bu süreç içerisinde anlatılmalıdır. Para ve sermaye piyasalarında yaşanılan olayların senoryalaştırılarak
öğrencilere anlatılması konunun teorik eğitimi bitirilmiş olacaktır. Zaten bu süreç içerisinde
konuya ilgi duyan ve/veya ilgi duymaya başlayan öğrenciler, okullarda kendilerine verilen
eğitimle yeterli kalmayacak, kendilerini konu hakkında geliştirmeye başlamış olacaklardır.
Eğitimin ikinci, yani uygulamalı eğitimi… Bu süreçte tıpkı şirketlerin halka açılması gibi
okul kantininde öğrencilere açılması sağlanılacaktır. Tabi bu esnada öğrenci finans konusundaki en soğuk gerçeği de öğrenmiş olacaklardır. Finansta ringe çıkanlar ya parası olan
yada birilerinin parasını yöneten kişilerdir. Artık uygulamalı eğitim safhasında çok küçük
miktarlarda da olsa gerçek para kullanılacaktır. Böylece öğrencilerin, tabi bu esnada 11.
sınıf olacaklar, finans piyasalarında insanın yerinin ve psikolojisinin en olduğunu da öğrenmeleri sağlanacaktır. Çünkü bu uygulamalı eğitimde para kazananlar ve para kaybedenler olacaktır ki, bu iş basketbol maçında yenilmekten biraz farklıdır. Monopoly oynar gibi
öğrencilerin ellerine üzerine bazı miktarlar yazan kağıt parçalarının verilmesi hiçbir anlam
ifade etmeyecektir.
69
Uygulamalı eğitimde öğrencilere istedikleri roller verilmelidir. İsteyen öğrenci öğrencilere açılan okul kantinin mali analizlerini yapıp, kantinin o anki durumunu yayınlamalı ya
da cebindeki para ile kantinde satılan gofret ya da gazoza yatırım yapmalıdır. Tabi faiz
karşılığı para toplayan ve oluşturduğu birikimle kredi veren model kuruluşlar da öğrenciler
tarafından oluşturulmalıdır. Bazı olumsuzlukların önüne geçilmesi için bu tip uygulamalar
da para okul idaresinin kasasında tutulmalıdır. Okulun imkanlarına göre bilişim teknolojilerinden de faydananılmalıdır. Sosyal paylaşım siteleri ise; okul içi finansal durumun güncel
olarak takip edilebilmesinde kullanılabilecek, maliyetsiz bir alternatif olacaktır.
Bir lise öğrencisi olarak kendimde ve çevremde gözlemlediğim şeyleri tek bir başlığa indirgeyebiliyorum. Herkes içinde bulunduğu anda ve gelecek zaman dilimlerinde kendilerine menfaat sağlayabilecek değerleri hedefliyor. Tabi bu değerler kişilere göre değişiklik
gösteriyor. Kimi sosyal hayatını zenginleştirmek istiyor, kim de kişisel gelişimini hedefliyor.
Ancak herkesin tek ortak hedefi; ekonomik bir yeterlilik kazanmaktır. Bu konuda tevazu
gösterip gelecekte bir ev ve arabayla yetinecekler de vardır. Benim gibi koca bir şirketin
kaptan köşkünde istekli oturmak isteyenlerde de… Onun için, bahsettiğim uygulamayı
biraz daha anlatmak istiyorum. Ama bu süreçte biraz daha samimi bir kullanmak istedim.
Uygulama esnasındaki tüm koşulları da öğrencisi olduğum okulun koşullarına endeksliyorum.
70
Finans eğitiminin uygulama ayağındaki kilit noktası; okul kantini. İhale usulü orada bulunan kantincinin finans teorisini bilmesi gerekiyor. Öte yandan her dönemde okulun seksen civarında öğrenci aldığını da unutmamalıyız. Kantinci sermayesinin % 49’unu öğrencilere açtığı anda belirli peryotlarla yaptığı işlem hacmi belki de yüzlerce kat artmış olacak
ki, kantincinin bu işin altından kalkabilmesini umut etmiyorum. Bu işi de öğrencilerin üstlenmesi gayet mantıklı olacaktır. Böylece paraya sahip olmayan grubun da uygulama
içinde olması sağlanacaktır. Bir de bu durumu okul kantincisine kabul ettirmek gerekecek.
Bizim okuldaki kantinci bunu kabul etmez. O halde, sigorta şirketlerine başvuracağız. Kantinin ayda, bin beş yüz lira kadar bir gelirinin olduğunu kantinciyle gerçekleştirdiğim sohbetlerden öğreniyorum. Bu geliri sigortalamamız lazım. Öte yandan iyimser bir senaryo
içerisinde kantin geliri uygulama içerisinde artarsa, ortalama miktarın üzerinde kalan farkın
% 51’ini okul yönetimine aktarmamız gerekir. Aynı zamanda kantinin yazar kasasının tüm
işlemleri kaydetmesi gerekli. Çünkü bu süreç de hiçbir veriyi göz ardı etmememiz gerekli.
Aynı zamanda bu verileri direkt olarak kantinin yazar kasasından uygun bir data bankasına aktarmak da gerekiyor. Sonrasında da kantinde görülen işlemlerin istatistiği yapılmalı.
SPSS programı bu konuda yeterli olacaktır. Bu işlemleri de öğrenciler yapmalıdır. Sonra
yatırımcı rolü üslenmiş öğrenciler bu istatistikler doğrultusunda hareket edecekler. Doğru
veya yanlış… Mesela kış ayları yaklaştıkça soğuk içecek satışları düşerken, sıcak içeceklerinki artıyor. Bu verinin uygun bir sosyal paylaşım sitesinde beyan edilmesi gerekli. Tabi bu
süreçte kantinci kahveye on kuruş zammı çoktan koymuş olacaktır. Aynı süreçte küçük
fonlar sağlayan model kuruluşlarda oluşmuş olmalı. Beş liralık bir fon, yada bankacılık
rolünü üstlenen öğrencilerden alınan on liralık bir kredi konunun yaşanarak öğrenilmesini
sağlayacaktır. Çünkü bir öğretmen gelip tahtaya uzun uzun altın borsasını yada ulusal yüz
endeksini anlatsa bu pek bir şey ifade etmeyecektir. Bir de söz konusu dersin yazılı yada
sözlü yoklaması yapılmazsa olay bütünüyle bir finans hatası olur.
Sonuçta derslerinde ülke ekonomisine bir maliyeti var. Aynı zaman da bu süreç 12. sınıfa
sarkmamalı; çünkü herkes üniversite sınavına hazırlanmaya başlıyor ki, bu zaman diliminde bu dersin umursanması için LGS kitapçığına konuyla ilgili birkaç sorunun konması
gerekir. Tüm anlattıklarım toplarsak, ben okullarda İMKB’nin demo versiyonu kurulsun ve
herşey okul kantinine endekslenirken, İMKB’deki şirketler yerine kantindeki tost, kahve gibi
ürünler kullanılsın diyorum. Teorik eğitim aşamasını geçen öğrenciler de kantin borsasına
girsin. İsteyen yatırımcı olsun, isteyen de analist ya da danışman olsun. Bu süreçte daha
çok ocak ayında kantinde satılacak olan dondurmaya yatırım yapan öğrenciler mutlaka
çıkacaktır ki biz bu öğrenciye uygun koşullarda sermaye piyasasının daha çok gelir getireceğini öğretmişiz demektir.
Ben teorik eğitime pek inanmıyorum. Kitaplardaki bilgiler anında hayata aktarılamıyor. Bazen sadece bilmek hiçbir şeye yaramıyor. Öyle ki okulum gereği çok iyi fizik biliyorum.
TÜBİTAK Fizik Kampları’na katıldım. Ama dayım basit makineleri ben den çok iyi kullanabiliyor.
Sonuç olarak; bu yöntemle herkes para ve sermaye piyasaların öğrenebilecektir. Öte yandan da bu süreçte para kazanan yada kaybedenler gerçekte de olduğu gibi bir şekilde
paraya sahip olmuş kişiler olacaktırlar.
71
A ş k ı n S er t
C i h at Ko ra A.L ./İ z m ir
72
A şkın S er t
Cih a t Ko ra A.L ./İ z m ir
73
A ş k ı n S er t
C i h at Ko ra A.L ./İ z m ir
74
A şkın S er t
Cih a t Ko ra A.L ./İ z m ir
Yüzleşme
‘İndikatör, itfa, kambiyo, konsolidasyon, küsürat emir, likidite, MACD göstergesi...’ Tahmin
edeyim hiçbir şey anlamadınız! Çünkü ne siz ne de ben lisede finans dersleri almadık.
Örneğin ben, iyi yatırım nedir, borsa ne işe yarar, neden hisse fiyatları değişkendir bilmiyorum. İMF kimdir, ya da FED? Dünya neden böyle kurumlara ihtiyaç duyuyor? Peki yüzyıllarca değerli madenlerle alışveriş yapan insanoğlu, nasıl oldu da değersiz kağıt parçalarına
bel bağlayıp, hayallerini onunla süsledi?
‘İnsanlığın başından beridir vardır, birinde olan diğerinde yoktur. Bu yüzdendir ki insanoğlu takası buldu. Böylece aslında bir süre herkes, her şeye sahip oldu. Kendisinden ‘fazla’
olanı verdi, ‘az’ olanı aldı. Ama popülasyon arttıkça ihtiyaçları da arttı. Her geçen yıl daha
fazla istedi. Artık takas antlaşmaları büyüdü, zengin ve fakir insan ortaya çıktı. İnsanoğlu
takas edeceği malları sürekli yanında taşıyamadığından, alışveriş zorlaştı ve uzadı. Zamanla
Lidyalılar alışverişlerinde değerli maden alıp vermeye başladılar. Alışverişi çok hızlı ve kolay
hale getiren bu yöntem beğenildi. Lidyalılar ‘para’yı icat etmiş oldular.’ Türk eğitim sisteminin paranın gelişimi ve kullanımı ile ilgili tüm bilgisini az önce okudunuz. Bu bölümden
sonrası müfredatta ve literatürde yer almamaktadır. Ayrıca bildiklerimiz eğitim sisteminin
bize verdiği kadar olduğu için, sizden önceki jenerasyonun da konu ile ilgili fikri yoktur.
Sistemimiz ‘neden, nasıl ve niçin’ sorularını unutturup, ezbere dayalı eğitim ile tek tip insan yetiştirmeye çalışsa da hani olurda merak ederseniz, liselerimizde sizi bu konuya ilgili
aydınlatacak, gerekli donanıma sahip bir öğretim görevlisi bulamazsınız. Ama bu onların
suçu değil tabii ki! Ne de olsa aynı sistemin ürünüdür onlar…
Eskiden konu hakkında bilgi akışı ancak üniversite yıllarında başlardı ve sadece ekonomi,
finans ya da ilgili bölümlerde okuyorsanız gerekli bilgi birikimine ulaşabilirdiniz, ki bu
şüphesiz çok uzun bir süreydi. Ama 21. yy ilk çeyreğinde, size bildiklerinizi unutturacak,
unuttuklarınızı hatırlatacak, bilginin her türlüsüne ulaşabileceğiniz ‘internet’ ortaya çıktı.
İnternet; bankacılık, borsa işlemleri ve daha bir çok işlemi kolaylaştırarak piyasaya dinamizm getirmesinin yanında, bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştırması insanlığa en büyük
katkısı oldu. Ama oturduğumuz yerden bilgiye ulaşabilme olanağı bazı insanların korkulu
rüyası haline geldi.
Sistem ürünü olan insanoğlu ‘paranoyakça’ bulmasına rağmen dünyayı bir grup insan yönetmektedir. Şirketlerin patronları, ülkelerin liderleri, bir ordunun komutanı, bir köyün bile
muhtarı vardır. Koskoca dünyanın kendi kendini yönettiğini söylemek pollyannacılıktan
başka bir şey değildir. Dünya kaynaklarının % 70’ine, dünya nüfusunun % 3’ünün sahip olması bu iddiaayı destekler niteliktedir. Burada oranlara takılmayın, kaynaklarımızın ne kadar
adaletsiz ve dengesizce dağıldığını çevrenize bakarak rahatlıkla anlayabilirsiniz. Amerika’nın
petrol, elektrik, kömür, emlak, müzik, sinema, gıda ve ilaç sektörlerinin lider ailesi mensubu
Jay Rockefeller bakalım internet hakkında ne söylemiş; ‘Bizim en büyük hatamız internet
oldu. İnternet asla var olmamalıydı.’ Dünyayı elinde bulundurdukları parayla yöneten bu
insanlar bile bilgiye ulaşabilen insanlardan korkmuşlardır. Oysa ki biz parayı elinde tutanların korkacak hiçbir şeyleri olmadığına inandırılarak yetiştirildik.
75
Dünya üzerinde herkese yetecek kadar her şey olmasına rağmen, neden evimize üç kuruş
götürmek için ömrünüzün üçte birinde çalışıyorsunuz? Eğer zengin olabilmek için gereken her şey bu ise, neden dünyanın en zenginleri mesai yapıp, alınteri dökmüyorlar?
Siz, köle gibi çalışmanız gerektiğine inandırılmışsınız ve bu düşünce kesinlikle tembelliğe
övgü veya işten kaçmak değildir. Neden siz elektriğe veya suya para veriyorsunuz? Sizce
insanı Ay’a gönderen, insan klonlayabilen, saniyede binlerce kişiyi öldürebilecek silahlar
üreten dünyamız insanı, tuzlu suyu içme suyuna çeviremez mi? Rüzgar ile elektrik üretemez mi? Güneş ile ısınamaz mı? Makinanalarını sınırsız enerji kaynakları ile çalıştıramaz
mı? Yapabileceğini siz de biliyorsunuz, ama bu teknolojilerin çok kötü bir özelliği vardır. Bu
kaynaklar kolay ulaşılabilir ve sınırsız olduğundan ucuzdur da! Siz bedava enerjiye sahip
olduğunuz anda dünya ekonomisi tepetaklak olacaktır.
Günümüzde korkunç bir tüketim çılgınlığı sarmıştır dünyayı. Tüm insanlık, vitrindeki pasta için, yüzünü cama dayayan küçük çocuklar gibidir. İnsanlar istediklerine ulaşabilmek
için durmadan bankalara borçlanıyorlar. Kredi kartı ile alışveriş yapıyorlar, kredi çekip faiz
ödüyorlar. Bunun sonucunda da… Hey, hey bir dakika biri ‘faiz’ mi dedi? Hadi biraz ‘faiz’
hakkında konuşalım.
76
Faiz, insanları, ülkeleri ve tüm dünyayı köle etmek için oluşturulmuş mükemmel bir sistemdir. Dünya ekonomisi borç ödeme üzerine kuruludur. 1971’den sonra dünyayı yöneten
para babaları artık tatmin olmamaya başlamış olacaklar ki, şu an da Türkiye’nin de içinde
bulunduğu ‘fiat’ sistemine geçiş yapıldı. (Bunu hangi okulda öğretiyorlar acaba?) Ama faiz
hakkında fikir sahibi olabilmeniz için, fiat sistemi hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir.
Fiat sisteminde ‘para’ altın veya değerli bir maden gibi, fiziksel ticari bir eşya ile garanti altına alınmamıştır. Yani üretilen para karşılığı altın hazineye konmamaktadır! Bu sistemde
paraya değerini veren, bankadaki para miktarı ve insanların o para birimine olan güvenleridir. Karşılığı olmadığından istenildiği kadar üretilebilir. Bu sayede tüketiciye ve yatırımcıya kredi verme olanakları artar. Paranın değeri ile oynamak ve onu kontrol etmek para
ile yönetilen dünyamızda ‘Tanrı’ olmaktır. Bu sistemin sürekliliği, tüketimin sürekliliğine ve
piyasayı hareketli tutabilmeye bağlıdır. Bu da toplumun manipilasyonu ile mümkündür
ki; eğlence sektörünün, basın-yayın organlarının ve eğitimin sahipli olduğunu asla unutmayın. Ayrıca aklınızdan geçenleri hayal edebiliyorum, insanları paranoyak veya deli diye
yaftalamadan önce her şeyi mantık süzgecinden geçirin, alışık değilsiniz ama araştırın ve
sorgulayın.
Bankalar bugün kredi vermek adına birbirleri ile dayanıklı dövüş içerisindedirler ve oldukça
yaratıcıdırlar; ihtiyaç kredisi, bayram kredisi, kobi kredisi… Herhangi bir bankadan kredi
aldığınızda, size 1 birim para verilir. Size verilen süre dolduğunda ise 1,5 birim para istenir.
Bu olay size gayet normal gelebilir. Bana da; ‘dünyayı mı kurtaracaan yeaa, bırak bu işleri’
diye bilirsiniz. Evet biraz daha global bağlamda düşünelim. Dünya bankaları piyasaya 1
birim para verip, 1,5 birim para isterse, süre sonunda insanlardan, 0,5 birim daha fazla para
vermiş olmaları gerekir ki dünya üzerinde aslında hiç var olmamış bir parayı geri vermek
imkansızdır. Bu şekilde piyasada açık oluşur. Buna da talep denir.
Piyasanın paraya ihtiyaç duyduğu o anda fiat sistemi devreye girer ve piyasa rahatlatılır.
Aslında dünya sürekli kendi kendine borçlanmaktadır. Şu an da tüm dünyada ki parayı
toplasanız bile, dünyanın tüm borcunu kapatamazsınız, borçları sıfırlayamazsınız! Ortalama her 5 yılda bir çıkan, dünyanın panik atakları ekonomik krizlerin nedenleri sanki biraz
belli oldu ha ne dersiniz? Bu bir kısır döngüdür. Parasal sistemin çekeceği daha kurulduğu
günden belliydi. (Bunu ben söylemiyorum, dünya para birimleri değer grafiklerine bakarak, kullanıldığı ilk günden itibaren değer kaybettiğini görebilirsiniz.) Borçlandırma üzerine
kurulu bir sistemi yürütmek çok zordur. Ama siz farkına varamadığınız sürece sürdürülebilirdir. Bu nedenle de içine girmek istemeyeceğiniz kadar karmaşıklaştırılmıştır. Dünyanın
gerçek teröristleri pahalı takım elbiseler giyip Wall Strett’ te mekik dokuyan bankacılardır.
Şüphe yok ki para, onlar için iyi bir hizmetçi bizler içinse acımasız bir efendi olmuştur.
İşin özü, eğitim sistemimiz tamamen insanları meşhur etmeye, insanları toplumdan
soğutmaya ve manupile etmeye odaklı. Öğrencilerimiz ve eğitimcilerimiz büyük resmi
görmekten çok uzak. Hala da parmağın gösterdiği yere değil de, parmağa bakıyorlar. Günlük dert ve telaş onları kör ediyor, günü kurtarmak ile yetiniyorlar. Bu kadar amaçsız olmak
ne kadar korkunç! Okullarımız ahlaki açıdan yoksun, düşünme yetileri kıt, özgürlüklerinden mahrum, ümitsiz ve önyargılı robotlar yetiştiriyor.
Ülkemizde üretmeden tüketme yaşı çok düştü! Cehaletin rağbet gördüğü günümüzde,
her yeni doğan gırtlağına kadar borçla doğuyor! ‘Ekonomimiz çok iyi, yükselen yıldız Türkiye’ diye bağıran arkadaş! Sana para değerini kontrol ettirdiklerini ve sadece görmeni
istedikleri şeyi gördüğünü söylemiş miydim? Şirketlerimiz, sermaye yetersizliğinden yerinde sayıyor, özelleştiriliyor yada yabancı bir ortak olmadan yoluna devam edemiyor. Hadi
cesaretinizi toplayın ve sorun kendinize; Türkiye’nin kaçta kaçı Türkiye’nin?
Buraya çoğunuzun isteyeceği gibi ‘hmm ekonomi, finans, tabii efendim gerekli böyle şeyler okutmak lazım bunları’ mesajı veren bir yazı yazıp tatmin olmanızı sağlayabilirdim.
Ama bu, düşüncelerimi paylaşabilmek fırsatını hunharca harcamak olurdu.
Bu sözlerden sonra ‘finans piyasalarını anlamak’ mı? ‘Yatırım bilinci oluşturmak’ mı? Sıra
buna geldi mi gerçekten? Issız bir adaya düşseniz yanınıza bir ekonomist mi alırsınız?
İnsanları üniversitede dört yıl üzerine çalıştığı, uzmanlaşmak için çok daha uzun yıllar
harcadığı ve çökmek üzere olan bu karmaşık sistemi lise müfredatına koymak ha? Daha
düşünmeyi ve sorgulamayı öğretemediğimiz topluma vermek istediğimiz konuya bir
bakın! Haklı çıkmak ne hoş şey. Öğrencinin sırtına bir yük daha…
İnsanlığı battığı bu çukurdan sadece ve sadece eğitimciler çıkarabilir. Eğer eğitimciler ellerini vicdanlarına koymadan hareket etmeye devam ederse, Türk genci asla olması gereken
yerde olmayacaktır. Her eğitimcinin amacı, birer dünya insanı yetiştirmek olmalıdır. Ha,
bu arada aklıma gelmişken, en son yatırım falan diyordunuz. İlla ki iyi bir yatırım yapmak
istiyorsanız, ‘aklımıza’ ve ‘aklınıza’ yatırım yapın.
77
A li Ç a ka l
T EV İn a nç Türke ş Ö.L ./Ko ca e li
78
A li Ç a ka l
T EV İna nç Türke ş Ö.L ./Ko ca e li
79
A li Ç a ka l
T EV İn a nç Türke ş Ö.L ./Ko ca e li
80
A li Ç a ka l
T EV İ na nç Türke ş Ö.L ./Ko ca e li
Bir Finans Dersi, Bin Bilinçli Yatırımcı
Gelecek kaygısı ve kaliteli yaşama sahip olma arzusu günümüzde her bireyin aklını kurcalayan ve gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Ekonomik gelişmeleri takip eden ve karşılaştığı
fırsatları iyi değerlendirebilenler, bu isteklerini yerine getirmede diğerlerinden bir adım
önde olacaklardır. Ne var ki ekonomiyle ilişkili kavramlar ve banka, borsa, girişimcilik ve
tasarruf gibi hayatımızda büyük yerlere sahip öğeler gençlere eğitim-öğretim yaşantıları
boyunca öğretilmemekte, bu da büyüdüklerinde kendilerini bir anda daha önce pek fikir
sahibi olmadıkları bir ortamın içinde bulunmalarına neden olmaktadır. Oysa ki orta öğretim
müfredatına eklenecek bir finans dersi, gençleri geleceğe hazırlamada büyük bir yardımcı
olabilir ve farkındalığı yüksek, finans piyasalarında olup bitenden haberdar, tasarrufun ne
anlama geldiğinin bilincinde bir nesil yetişmesine katkı sağlayabilir.
Orta öğretim müfredatına eklenecek bu ders, öncelikle finansal kavramları öğrencilere
öğretmeyi hedeflemelidir; nitekim bir çok genç büyüklerinin izlediği finansla ilgili televizyon kanallarını bu kanallarda bahsi geçen kavramları bilmediği ve tartışılan konulara
uzak olduğu için izlemek istememekte ve küçük yaşlarda bu konulara duyulan ilgisizlik ileri yaşlarda da devam edebilme riski taşımaktadır. Bu da gelecekte ekonomiyle ilgili
konulara duyarsız bir toplumun oluşmasına yol açabilir. Oysa ki özellikle lise öğrencilerinin
ekonomiyle ilgili terimlerle tanışmasını sağlamak onları bu konuda cesaretlendirip başta
duydukları korkuyu aşmalarını sağlayabilir ve aslında öğrendikçe bu işlerin zannettikleri gibi
zor olamadığını da gösterebilir. Öğretilecek kavramlar uygulamalı olarak da gösterilmelidir,
bunun içinse mesela ders esnasında televizyondan finansla ilgili bir kanal açılıp öğrenilenler test edilebilir. Kavram meselesi sonlandığında da yavaş yavaş gündelik yaşamda sık sık
duyulan banka, borsa gibi kurumlarla ilgili bilgi verilmeye geçilmelidir.
Banka ve borsa, ister istemez birçok insanın bağlantılı olduğu, gidip iş yaptığı kurumlardır;
ancak gençler buralarda işlerin nasıl işlediğini, nelerin yapılabildiğini, yine döviz, kur, alımsatım, hisse senedi gibi kavramların ne olduğunu bilmemektedir. En fazla, büyükleriyle
bankaya gittiğinde para çekme yada yatırma gibi basit işlemlerden haberdardırlar. Dolayısıyla büyüdüğünde girişimcilikten bihaber, yatırım yapmaktan aciz bir neslin oluşması hiç de
zor görülmemektedir. Oysa ki finans dersinin bir uygulaması olarak öğrenciler banka ve
borsa gibi kurumlara geziye götürülürse ve orada bizzat yetkililer tarafından konuyla ilgili
bilgiler verilmesi sağlanırsa bu kurumlara alışık, finans piyasalarında nelerin yapılabildiğini
bilen gençler yetişmiş olur. Ayrıca, lisenin bulunduğu bölgenin tanınmış, meşhur ekonomistleri, sermayedarları, yatırımcıları da okullara davet edilip öğrencilere konferans vermeleri sağlanabilir, böylece lise öğrencilerinin kendilerine örnek olabilecekleri insanlarla
tanışmaları sağlanmış olur ve piyasaya duyduğu ilgi artırılabilir.
“Tasarruf kavramı da ayrı bir alt başlık olarak ele almalı, önemi vurgulanarak anlatılmalıdır. Ne
yazık ki ülkemizde milli değerlerimize sahip çıkarak tasarruf etmenin ne demek olduğunu
bilmeyen, elindeki maddi olanakları yanlış yönlendiren ve piyasayı yanlış algılayan insanlar
mevcuttur ve bu da toplum olarak ilerlememizi engelleyen gelecek planımız çizmemizi
önleyen bir duruma yol açmaktadır. Kendi ülkesinin gelişmesini önemsemeyen birey, kendi
gelişimine de rehberlik edemez ve gelişimi sağlamanın en önemli yolu tasarruflu olmaktır.
81
Finans dersi kapsamında güneş, rüzgar, su enerjileri gibi yenilenebilir enerji kullanımının
tasarruflu olmanın önemli birer uygulamaları olduğu öğretilip gençler bu konuda da
özendirilmelidir. Yerli mal kullanımının artırılmaya çalışılmasının da tasarrufla büyük ilişki
içinde olduğu, buna özen gösterilmesi gerektiği bilinmelidir. Bu alt başlık içinde ihracat ve
ithalat kavramlarından bahsedilip belli başlı ülkenin ihracat ve ithalat değerleri örnek olarak
gösterilebilir.
Finans evrensel bir kavramdır, dolayısıyla yalnız kendi ülkemizin ekonomisinden değil,
yurt dışında ülkelerin ekonomilerinden de bahsedilmeli ve gelişmiş ülkelerin bu duruma
nasıl geldikleri, gelişmemiş yada gelişmekte olan ülkelerin de neden bu durumda oldukları
örnekler verilerek anlatılmalıdır. Ayrıca ülkeler arası karşılaştırmalar yapılması da olukça
ilgi çekici olacaktır. Lise öğrencilerinin, gelişmiş ülkelerin ekonomilerini özenmeleri sağlanmalıdır. Bu konuyla ilintili olarak ders uygulamaları da yapılabilir. Örneğin öğrencilerin
bir bilgisayar programı hazırlamaları sağlanabilir ve bu programda bir dünya haritası üzerindeki ülkelerin üzerlerine tıklanınca finansal verilerinin görülmesi istenebilir. Bu şekilde
farklı ülkelerin farklı bilgilerini öğrenmek çok daha kolay bir hal alır ve öğrencilerin zihninde
her ülkenin ekonomik durumuyla ilgili bir şeylerin canlanması sağlanır.
82
Bazı lise öğrencileri mesleklerini ekonomiyle ilgili seçeceklerdir; ancak bu öğrencilere lise
müfredatında yeterince bilgi verilmemekte ve deneyim kazandırılmamaktadır. Finans dersleri, ekonomiye eğilimli olan öğrencilere daha fazla bilgi vermeyi amaçlamalı, araştırma
yapmaya teşvik etmeli, bir ekonomi terimleri sözlüğü sahibi olmaları sağlamalı ve yatırım
yapmayla ilgili sanal uygulamalarla deneyimlerini artırılmalıdır. Bu doğrultuda, derste işlenen finans piyasaları ve yatırımla ilgili ülke çapında katılımın sağlanacağı sanal oyunlar
geliştirilebilir. Nitekim sanal borsa, sanal banka yarışmaları ya da ekonomi terimleri ile ilgili
bilgi yarışmaları yapılarak derste öğrenilenler test edilebilir ve bu sayede ilgili öğrencilerin
bilgi düzeyleri artırılabilir ve finans yaşantısındaki rekabetin lise çağında tadına varılması
sağlanabilir.
Genel olarak öğrencilere, ekonomi ile ilgili kavramların öğretildiği, gazete, radyo ve televizyon gibi iletişim araçlarından bu öğretilen kavramların uygulamalı gösterildiği, banka ve
borsalarda yapılan işlemlerin ve yatırımların öğretildiği, bu kurumlara geziler düzenlenerek
olup bitenlerin bizzat gösterildiği ve öğrencilerin yetkililerle görüşmelerinin sağlandığı, ulusal ekonomik gelişmenin öneminin anlatıldığı, tasarrufun ne olduğunun ve nasıl yapılabileceğinin gösterildiği, ayrıca farklı ülkelerin ekonomilerinden de örneklerin verildiği, tüm
bunların sanal yarışmalar ve bilgisayar programlarıyla desteklendiği, ilgili öğrencilere daha
derin bilgilerin verildiği ve tecrübe edilmelerinin sağlandığı bir finans dersi, geleceğin bir
bilinçli yatırımcısının ve finans piyasasından anlayan ekonomistin yetişmesini sağlayabilir;
böylece de daha gelişmiş bir ülkenin oluşmasına katkıda bulunabilir.
A r zum B a ştürk
Ah m e t Alta n A.L ./M a nisa
83
A r z u m B a ştürk
Ah m et Alta n A.L ./M a nisa
84
A r zum B a ştürk
Ah m e t Alta n A.L ./M a nisa
Kazancın Nemalandırılması
Kişi veya kurumların, ekonomik hazinesi sayılan paralarının güvenliğini sağlamak, yaşam
boyu idareli yatırımlar yapabilmeleri için gerekli değerlendirilmelere finans deniliyor. Kelime olarak her ne kadar bize yabancı, yaşam standartlarıyla pek de alakalı görülmese de
aslında bu kavram, insanların ekonomik çizelgesini belirtiyor. Çünkü bu çizelge başka bir
deyişle, parasal her türlü faaliyetin sınırlarını belirleme de önemli rol oynuyor. Öyleyse,
finansa, elimizdeki kaynağı değerlendirme ve doğru ölçüde kullanmamız için önemli bir
rehber demek de yanlış olmaz.
Örneğin, ailelerin elindeki en büyük kaynak çocuklardır. Yani çocuklarını doğru şekilde,
bilinçli olarak ve yeterli ölçüde değerlendirebildiklerinde neticede güzel sonuçlar meydana gelir. Hayatımızda, ekonomik alanda para da çocuk gibidir. Ne ölçüde ve ne denli doğru değerlendirildiği hakkında bize yardımcı olan da finansal kaynaklardır. Madem ki para
hayatımızı bu denli etkiliyor, o zaman onu doğru kullanmayı öğrenmek gerekir. Öyle ki,
silah tutmayı bilmeyen askerlikte başarılı olmaz ya da okuma yazma bilmiyorsanız öğretmen olamazsınız. Bu şekilde düşünüldüğünde, para ve benzeri maddi kaynakları bilinçli
kullanmayı bilmezsek, elimizdeki kaynağın bize yarardan çok zararının olduğunu bile fark
edebiliriz. Gençlere, ilerde bir meslek sahibi olmayı aile kurmayı, para biriktirmeyi öğretiyoruz da niçin maddi kaynakları nasıl değerlendirmeleri konusunda yeterli ve doğru bilgi
öğretmiyoruz? Gençler, okul denilen köklü ağacın filizleridir. Okul onlara verdiği bilgileri
alıp hapseden gençlere, bu tür bilgilerde de yine okullarında ders olarak verilmelidir. Okulda hayatın gerçeklerini öğrenen bu filizler, ekonominin de doğrularını bu eğitim yuvasında
öğrenmelidir.
Herkesin bildiği bir söz vardır ki: “Öğrenmenin yaşı olmaz” pek tabii bu bir çok kavram için
doğru bir saptamadır; fakat konu para ve ekonomi olunca bir istisna vardır ki bu da yaşam
koşulları. Bizler ancak eğitim alıp meslek kazandıktan sonra maddi gelir elde edebiliyoruz.
Bu geçen sürede de tasarrufu, mevduatı, yatırımı bilmiyorsak, gelir sahibi olur olmaz bocalıyoruz. Okullarda okutulan “Hayat Bilgisi” dersindeki amaç hayatı öğrenmekse, benzer bir derste hayattaki fırsatları değerlendirmek, dezavantajları avantaja çevirebilmek için
masaya yatırılacak bir finans konusu üzerine hazırlanabilir.
Bu dersi bir hayat öğretisi gibi gençlerimize kavratırsak, eğlenceli ve işe yarar bir hale
getirmek mümkündür. Sayısal veriler yardımıyla ve dünya çapında bu konuda eğitim
almış kişilerin de deneyimleriyle, hazırlanan el kitapçığı şeklinde kitaplar hazırlanmalıdır.
El kitapçığı olma sebebi de tahmin edilebileceği gibi gerektiğinde kaynak olması için kitapların rahat taşınabilmesidir. Sayılarla tıpkı bir oyuncak gibi oynayan matematik de derse
yardımcı olabilecek konular barındırdığı için, yer yer bu dersten alıntılara başvurulmalıdır.
Sadece bilgi verme amaçlı değil yaratıcı düşünceyi artırma politikası izleyen bir ders olabilmesi için kitaplara ara ara doğru yatırım yapan bireylerden röportajlar verilmelidir. Böylece,
örnek alma güdüsünden yola çıkarak derse olan ilgi daha da artırılmış olur. Filizler diyoruz
gençlerimize. Amaçları, hayatlarını doğru seyirde yürüterek dallanıp budaklanmak. Öyleyse bu sadece kitaplardan okuyup, algılanmakla başarılacak bir şey değildir. Kitaba yardımcı
kısa filmler hazırlanmalı, müfredat çevresinde ara sıra gençlere izletilmelidir.
85
Kimilerine göre belki de amatör denilebilecek olan bu tür filmler, gerekirse kendi yaşıtları
yardımıyla çekilmelidir. Böylece, öğrencilerin derse katkısı da bulunacağı için yararlılık duygularını geliştirilmelerine de yardımcı olacaktır.
İleride işletmeci, ekonomist, muhasebeci, yönetici vasıflarında çalışacak bireylere bu denli
bir dersi öğretirken, öz güven duygusunu aşılamak da, çok önemlidir. Öz güven aşılarken,
öğrenileni pekiştirebilmeleri ve hayata geçirebilmeleri için sınıflarında küçük çaplı uygulamalar yapılmalıdır. Bu sayede öğrencilerin, ekonomi hakkında farklı fikirlere sahip olma ve
kendilerini ifade edebilmeleri yeteneği de gelişmiş olur.
İçlerindeki farklı becerileri ortaya koyabilmeleri için, parasal anlamda mantıklı düzenleme
ve planlar yapabilmek öğretilmeli, bu konuda grafikler esas alınmalıdır. Çünkü grafiklerle
öğretme, beyin fırtınasının en rahat yapıldığı ve yorumlama gücünün en çok kullanıldığı
öğretim şeklidir. Kimi zaman gençlerin en çok oynadığı bilgisayar oyunlarının bir getirisi olsaydı, bu gelirin ne denli arttırılabileceği ya da uygun seviye de korunabileceği gibi
konular verilerek, öğrencilerin bunu en çok vakit geçirdikleri araçlar için uygulayabileceği
belirtilmelidir.
86
Farkındalık duygusunun gelişmesi ve dersleri amacına yönelik olarak uygulanarak istenilen
sonuçların alınması için bu dersler seçmeli olmalıdır. Ekonomiye ve finansal kavramlara
ilgisi olan öğrencilerden bir sınıf hazırlanmalı, gerekirse bu sınıf içinde ara sıra küçük çaplı
yarışmalar düzenlenmelidir. Böylece gençlerimiz, hem bilgilerini kullanmada daha istekli
olur, hem de derse ilgileri artar.
Bu dersin verilme amaçlarından bir diğeri de öğrencilerin merak ettikleri detaylara değinebilir olması ve sorularına en net cevaplara verilebilir olmasıdır. Örneğin, öğrencilerin en
çok öğrenmek istedikleri kavramlar genelde ekonomik kaynakları artırıcı politikalar da izlenen yolda kullanılan kavramlardır. Bunun sebebine gelince, genelde çocuklarımıza küçük
yaştan itibaren parasını nasıl koruması gerektiği değil, nasıl biriktirmesi ve arttırması gerektiğinin öğretilmesidir.
Bunun yanında, ilerde yetişkin birer birey olarak hayata atılacak kartallara doğru uçuşu
öğretmek, zirveye çıkınca değil, henüz yer yüzüne yakınken mümkündür. Çünkü gençler,
öğretileni uygulamaya geçirebilmek için önce konu hakkında fikir sahibi olmak ister. Bu
yüzden, gençlerin böyle bir derste öğrenmek istedikleri kavramların biride ekonomi piyasasını takip etme olanağını kazanmaktır. Bunun için, aylık dergiler çıkartılabilir ya da öğrenciler için düzenlenmiş bir internet sitesi hazırlanabilir.
“Karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak” diyen Konfüçyus, sebepler üreterek şikayetçi olmak yerine, çaba ve istekle aydınlığa gidebileceğini ne de güzel açıklar bu sözüyle.
Öğrencilerimize, karşılarına çıkacak ekonomik sorunlar ve bunların doğurduğu sosyal problemlerle nasıl başa çıkabileceklerini en iyi açıklayabilecek okulda böyle finansal bir dersin
verilmesi mutlaktır. Böylece, aydınlığa daha sağlam adımlarla yürüyen, kazandığını nasıl
harcaması, koruması ve değerlendirmesi gerektiğini iyi bilen bireyler yetiştirilmiş olacaktır.
87
Dolmabahçe Sarayı’nda
Tekne Gezisinde
88
Miniatürk’de
Ayasofya Müzesi’nde
89
Miniatürk’de
Ödül Töreninde
90
Ödül Töreninde
Ödül Töreninde
91
Ödül Töreninde
Ödül Töreninde
92
Ödül Töreninde
93
Soru ve Önerileriniz için;
Kurumsal İletişim Dairesi
Telefon : (312) 292 89 00
Faks
: (312) 292 89 03
E-posta : [email protected]

Benzer belgeler