Arş. Gör. Öncü Çelikoğlu Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar

Transkript

Arş. Gör. Öncü Çelikoğlu Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar
Arş. Gör. Öncü Çelikoğlu
Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümü
Adres: Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Bölümü, Eskişehir /
TÜRKİYE
Telefon: 0 (505) 338 35 32
E-Posta: [email protected]
PSYCHEDELIC SANAT*
Psychedelic, Antik Yunanca “psyche” (akıl, bilinç, benlik) ve “dēloun” (açığa
çıkma, görünür olma) kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş İngilizce bir
kelimedir. Dünyada uzun yıllardan beri kullanılan bir kelime olmasına rağmen Türk
Dil Kurumu'nun bu kelime için henüz bir önerisi yoktur. Psychedelic kelimesi
basitçe "zihnin açığa çıkması" anlamına gelse de kelimenin altında yatan anlam çok
daha karmaşık bir durumu işaret etmektedir. Psikoaktif uyuşturucuların (sihirli
mantarlar, peyote, ayahuasca gibi doğal ya da LSD, sentetik meskalin, 2CB gibi
kimyasal uyuşturucular) etkisinde yaşanan bir tür farklı bilinç haline "Psychedelic
Deneyim" denir.
Farklı Bilinç Halleri (FBH - Altered States of Consciousness), gündelik
yaşantının ve normal olarak adlandırılabilecek algı-bilinç akardengesinin
(hemostasis) ve her zaman yaşanan bilincin haricinde varılabilecek bilinç
hallerini anlatmak için kullanılan genel bir terimdir. (Sayın, 2010)1
Bu deneyim sayesinde normal yaşantıda hissedilmeyen şeyler hissedilir.
Gerçeklik ile olan bağlar gevşer ve farklı bağlantılar kurulur. Görsel deneyimlerin
değişmesinin dışında, genel evreni algılama ve fikir yürütme konularında da büyük
değişimler yaşanır. Aldous Huxley bu durumu şöyle açıklar: “Meskalinin götürdüğü
dünya öteki dünya bir görüntüler dünyası değildi; o dışarıdaydı, gözlerim açıkken
görebildiğim şeydi. Büyük değişiklik nesnel gerçeklik âlemindeydi.” (Huxley,
1954:13)2
* Doç. Kemal ULUDAĞ’ın danışmanlığında hazırlanmıştır.
1
Sayın, Ü. (2010). Farklı Bilinç Halleri. Erişim Tarihi: 19.05.2015
http://www.drumitsayin.com/tr/bilinc-ve-farkli-bilinc-halleri-fbh-altered-states-of-consciousness
2
Huxley, A. (1954). Algı Kapıları. Ankara: İmge Kitabevi.
Psychedelic deneyim öznel özelliklere sahip olduğundan madde tesiri
altındaki fiziksel ve algısal değişimlerin deterministik (aynı koşullar altında aynı
sonucu veren) yollarla incelenmesi hayli güçtür. Bilim adamlarının genel olarak
vardığı bazı sonuçlara dayanarak bu değişimler şu şekilde sıralanabilir:
1. Düşüncede Değişimler: Düşüncede temel bozukluklar olsa ve neden-sonuç
ilişkisi bozulmaya başlasa da, kişi tutarsız düşüncelere sahip değildir.
Bilincin kontrolü tamamen her şeye hâkimdir; hatta "LSD yolculuğunu"
bizzat bilincin kendisi yönetir.
2. Beş Duyudaki Değişimler: Beş duyu algısını ve bilincin bunlar üzerindeki
yorumunu değiştirir. Renkler ve sesler daha keskin algılanabilir, cisimlerde
distorsiyonlar (eğilme bükülme) görülebilir. Kaleidoskopik görüntüler, dans
eden renk cümbüşleri, duyguların-düşüncelerin şekil ve renklere dönüşmesi
bu maddelerin ortak etkilerindendir.
3. Bellekte Değişimler: Halüsinojenlerin büyük kısmının belleğe çok fazla
kalıcı etkileri yoktur. Halüsinojenlerin etkisi altında baskılanmış düşünceler,
unutulmuş olaylar tekrar hatırlanabilir. İbogain tüm yaşantıyı bir film şeridi
gibi gözler önünden geçirebilmektedir. LSD, zihni istenilen bir ana
götürebilir. Psilosibin, LSD ve meskalinin kolektif bilinç dışına ait pek çok
bilgiyi ve motifi ortaya çıkardığına dair kanıtlar vardır.
4. Zaman Algısında Farklılıklar: . LSD ve diğer halüsinojenlerde zaman
algısı tamamen ortadan kalkar. 1 saat bir saniye gibi algılanabileceği gibi, 1
saniye aylar gibi algılanabilir. LSD kullanan denekler uzay zamanı ve 3
boyutu aştıklarını söyleyebilirler, tabi ki bu yanılsamadan başka bir şey
değildir.
5. Diğer Değişimler
a) Kontrol Kaybı – Telkine Yatkınlık
b) Duygusal İfadenin Değişimi
c) Vücut imajının değişmesi
d) Anlam ve önem kavramının değişmesi: Toplumun bize öğrettiği,
şartlandığımız, programlandığımız tüm kavramlar, değerler ve
önyargılar değerini yitirebilir, bir kenara atılabilir, yerlerine yenisi
oluşabilir.
e) Benzer deneyimi yaşamayanlara, deneyimi anlatmakta duyulan
güçlük
f) Farklı gerçekliklere açılma hissi: İnsanlarda çok özel ve ender bir
gerçekliğe açıldığı hissini ve yanılgısını verirler. İnsanlar evrensel,
kimsenin normal koşullarda algılayamadığı, doğaüstü gerçeklere
ulaştıklarını sanırlar. (Sayın, 2010)3
3
Sayın, Ü. (2010). Farklı Bilinç Halleri. Erişim Tarihi: 19.05.2015
http://www.drumitsayin.com/tr/bilinc-ve-farkli-bilinc-halleri-fbh-altered-states-of-consciousness
Psychedelic deneyim yüzyıllardan beri dünyanın birçok farklı coğrafyasında
ve farklı kültüründe bilinmektedir. Amerikan yerlilerinin, Mısır rahiplerinin, Orta
Asya şamanlarının nesilden nesile aktarılan tecrübeleri sayesinde; ayahuasca, peyote
gibi birçok farklı bitkiye, farklı kültürlerde çok büyük önem verilmiş, hatta bu
bitkiler kutsal sayılmışlardır. Modern dünya 1800’lerin sonlarında bu maddeleri
sentezleyip, sentetik olarak elde etmeyi başarmış ve üzerinde araştırmalar yapmaya
başlamıştır. 1950’lerde bu araştırmalar gittikçe daha ciddiye alınmaya başlamış ve
psikiyatri, nöroloji gibi bilim dallarından çeşitli bilim insanları, filozoflar bu
maddenin ve etkilerinin insan üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. “Psychedelic”
terimi ilk defa Humphrey Osmond adlı İngiliz bir psikiyatr tarafından 1957 yılında
ortaya atılmış, Timothy Leary ve Aldous Huxley gibi yazarlar sayesinde
yaygınlaşmıştır.
Görüntü 1: Timothy Leary
Görüntü 2: Aldous Huxley
1960’lara gelindiğinde meskalin ve LSD kullanımının artmasıyla yeni bir
sanat türü olarak “Psychedelic Sanat” ortaya çıkmıştır. Psychedelic sanatın ilk
etkileri edebiyatta gözlemlenmiştir. Aldous Huxley’nin “Algı Kapıları” o dönemin
“beat kuşağı” olarak da adlandırılan insanlarının başucu kitabı haline gelmiştir. Bir
psikiyatr dostu ve eşi ile yaşadığı ilk meskalin deneyimini ve meskalin etkisindeki
hislerini ve düşüncelerini felsefi bir dille anlattığı bu kitap kısa süre içerisinde büyük
bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.
Timothy Leary ise psychedelic sanatın felsefe ve şiir alanındaki en önemli
öncülerindendir. Psikoaktif maddelerin özgür kullanımının büyük savunucusu olan
bu şair Harvard Üniversitesi’nde öğrencileriyle yaptığı psychedelic deneyler
sebebiyle okuldan atılmıştır. Akademi sonrası deneylerini devam ettiren Leary, Beat
kuşağının “babası” kabul edilir. 1960’lar ve 70’lerde 29 değişik cezaevi görmüş, en
sonunda müritleri tarafından kaçırılmıştır. Dönemin Amerikan başkanı Nixon, onun
hakkında “Amerika’nın en tehlikeli adamı” tabirini kullanmıştır. “Turn on, tune in,
drop out” ve “think yourself, question authority” gibi döneme şekil vermiş
sloganlarıyla bilinir.
William S. Burroughs ve Allen Ginsberg gibi Beatnik yazarları sayesinde
akım gittikçe daha çok ilgi çekmiştir. Edebi ve felsefi akım olarak başlayan
psychedelic sanat çok geçmeden müziğe de etki etmiştir. Carlo Santana, Miles Davis,
Jimi Hendrix, Pink Floyd, Jefferson Airplane, Grateful Dead, The Doors, The
Beatles müzik alanında öncülük eden ilk isimler olarak akla gelmektedir. 1967
yazına kadar gittikçe yükselen bir akım olan “Hippie” akımı, 67 yazında tepe
noktasına çıkmış ve tüm dünyayı etkisi altına almaya başlamıştır. Beatnik kuşağının
devamı olan bu kuşak, Beatnik kuşağının alaycı, karamsar ve mesafeli tavrının
aksine hoşgörülü, aşk ve barışa inanan, umut dolu bir kuşak olarak arkasına büyük
kitleleri almayı başarmış bir kuşak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu etki neredeyse
tüm dünyada hızla yayılmıştır. Türkiye’de Türk Psychdelic Rock formunda
karşımıza çıkan bu akım Barış Manço, TPAO Batman Orkestrası, Grup Bunalım,
Mavi Işıklar, Moğollar gibi unutulmaz isimleri müzik dünyasına kazandırmıştır.
On yılı aşkın süreyle oldukça popüler olan Hippie akımı, disko kültürü ve
diğer karşı akımların baskısına dayanamayıp, yok olmaya yüz tutmuştur. 90’ların
sonunda elektronik müziğin yükselişiyle beraber psychedelic etkiler sayesinde Goa
alt kültürü oluşmuştur. Goa, günümüze kadar gittikçe artan popülerlik eğrisiyle çoğu
insan için “Psychedelic Rönesans” olarak kabul görmektedir. Infected Mushroom,
Shpongle, Carbon Based Lifeforms, 1200 Micrograms gibi isimler bu türün öne
çıkan isimleridir.
Görsel sanatlar açısından ele alındığında psychedelic sanat 1960’larda
müzikle neredeyse aynı zamanlarda ortaya çıkmıştır. Sosyal toplantılar, şiir geceleri
gibi organizasyonların poster, afiş çalışmalarıyla başlayan bu tarz; müzik alanında da
yine poster ve afiş çalışmalarının dışında, albüm kapaklarında, sahne şovlarında ve
duvar resimlerinde kendini göstermeye başlamıştır. Bu psychedelic çalışmalar Dada,
Art Nouveau, Victoryan Sanat ve Pop Art gibi sanat akımlarından yoğun bir şekilde
etkilenmişlerdir.
Bu çalışmalarda ortaya konulan biçimsel tarz bazı ortak özellikler
sergilemektedir. Fantastik, metafizik ve sürrealist konular; kaleydeskop benzeri,
fraktal ya da floral desenler; parlak veya yüksek karşıtlık içeren renkler; detaylarda
olağanüstü derinlik ya da stilizasyon; nesnelerde ve konularda şekil değişimleri;
fosfenler, spiraller, eş merkezli daireler; motiflerin tekrarı; yenilikçi tipografi ve el
yazısı bu akımın önde gelen biçimsel özelliklerindendir.
San Francisco poster sanatçıları Rick Griffin, Victor Moscoso, Stanley
Mouse, Alton Kelley ve Wes Wilson Psychedelic Sanatın görsel anlamda öncüleri
sayılmaktadırlar. 1960’larda San Francisco, Grateful Dead, Jefferson Airplane,
Quiksilver Messenger Service gibi dönemin en büyük psychedelic rock gruplarını
barındırmıştır ve bu grupların konser afişleri ve posterleri, albüm kapakları
çoğunlukla bu grafik sanatçılarının ellerinden çıkmıştır. Bu akım inanılmaz bir hızla
Amerika’nın diğer eyaletlerine; hatta İngiltere, Hollanda gibi denizaşırı ülkelere dahi
yayılmıştır.
Görüntü 3: Rick Griffin
Görüntü 3: Wes Wilson
Bu görsel tarz ayrıca yeni bir yeraltı çizgi roman tarzının doğmasına sebep
olmuştur. “Underground Comix” denen bu çizgi romanlar, ana akım çizgi
romanlarının aksine uyuşturucu kullanımı, cinsellik ve şiddet konularında
sınırlamaları olmayan; taşlamanın önemli olduğu bir tarza sahiptir. Robert Crumb,
Clay Wilson, Victor Moscoso, Rick Griffin ve Robert Williams ilk akla gelen çizgi
roman çizerleridir. Bu tarz yayınlardan en uzun süreli yayınlananı Gilbert Shelton’un
"The Fabulous Furry Freak Brothers" isimli üç hippie arkadaşın başından geçen
komik olayları anlattığı serisidir.
Görüntü 4: Gilbert Shelton
60’ların sonlarına gelindiğinde Psychedelic Sanat o kadar benimsenmiştir ki;
Campbell domates çorbası reklamlarından, Chelsea Ulusal Bankası’na kadar her
yerde insanların karşısına çıkmaya başlamıştır. Hippie’lerin değiştirmeye çalıştığı
vahşi kapitalizm en sonunda Psychedelic Sanatı da ticarileştirmiştir. Dijital çağlara
gelene kadar artık sadece bir dönem sanatı haline gelmiştir. Dijital çağ ile birlikte 2
boyutlu ve 3 boyutlu çizim programları, bilgisayar teknolojisinin olanakları ile
psychedelic tarz tekrar yükselişe geçmiştir. 90’ların rave kültürü psychedelic
grafiklere kucak açmış ve “Psychedelic Rönesans” denen dönemin doğmasına vesile
olmuştur. Hatta bu dijital devrim Timothy Leary tarafından “Yeni LSD” olarak
adlandırılmıştır.
Psychedelic deneyimini resimlerine yansıtan ilk isimlerden biri Henri Micaux
olarak kabul edilir. Hem yazılarının, hem de resimlerinin beraber basıldığı
“Miserable Miracle” adlı eseri 1956 yılında yayınlanmıştır. (Dahl, 2015)4
Görüntü 6: Henri Micaux - Miserable Miracle
Psychedelic resmin diğer önemli isimleri Pablo Amaringo, Alex Grey, Robert
Venosa, Laurence Caruana, Amanda Sage olarak sıralanabilir.
4
Dahl, H. (2015). Reflections on the Direct Influence of Psychedelics on Art. Erişim Tarihi: 21.05.2015
http://reset.me/story/reflections-direct-influence-psychedelics-art/#.VLCwZ_gpFnc.twitter
Görüntü 7: Amanda Sage - Pronoia
Bu alanda günümüzün en popüler isimlerinden biri olan Alex Grey, grafik
sanatçısı babasının da etkisiyle, çocukluğunda topladığı böcekleri ve ölü hayvanları
çizmiş ve çocukluğundan beri ölüm/yaşam temasına büyük ilgi duymuştur. Boston
Güzel Sanatlar Müzesi Okulu’nda okurken eşi Allyson ile tanışmış, eşiyle beraber
kullandıkları LSD, sanatını kökten değiştirmiştir. Harvard Tıp Okulu’nda 5 yıl
süreyle kadavralar üzerinde insan anatomisi çalışmıştır. Eserlerinde insan, yaşam ve
ölüm, insanüstü deneyim, insanın kendini ve evreni keşfetmesi sıklıkla kullandığı
temalardandır. 1996 yılında Kutsal Aynalar Şapeli adında bir sergi salonu
açmıştır.(Grey, 2015)5
Görüntü 8: Alex Grey - Oversoul
5
Grey, A.(2015). Bio. Erişim Tarihi:01.06.2015 http://alexgrey.com/bio/
Psychedelic resim 1960’lardan beri inişleri ve çıkışlarıyla sanat tarihinde
karşımıza çıksa da, Psychedelic Rönesans diye tanımlanan dönemlere gelene kadar
psychedelic heykelden bahsetmek zor olacaktır. 2000’lerden sonra ortaya çıkan AJ
Fosik, Jen Stark, Marie-Pascale Gautheron, Mozart Guerra ve Harumi Nakashima
gibi sanatçıların heykelleri bu anlamda doğru sayılabilecek sayılı örneklerdendir.
Görüntü 9: Jen Stark - Cosmic Complex Pedestal
Görüntü 10: AJ Fosik - In the Teeth of Stupifying Odds
Bu heykeltraşlardan Detroit doğumlu
AJ Fosik’in eserlerinde animizm etkileri
açıkça
görülmektedir.
Psychedelic
deneyimlerini
şaman
inanışlarındaki
hayvanlarla birleştirmektedir.
Japon seramik sanatçısı Harumi
Nakashima
ise
organik
serbest
fonksiyonellikten uzak şekilleri ile Sōdeisha
Hareketi’ne yakın bir tutum sergilese de,
formların üzerindeki desenler psychedelic
karakteristiğe uygun işlenmiştir.6
Görüntü 11: Harumi Nakashima
6
Casal-Data, V. (2014). Harumi Nakashima’s Biomorphic Ceramic Sculptures. Erişim Tarihi:
21.05.2015 http://hifructose.com/2014/02/26/harumi-nakashimas-biomorphic-ceramic-sculptures/
Psychedelic sanat akımı sinema sanatını da oldukça etkilemiştir. 2001: A
Space Oddyssey (Stanley Kubrik), Easy Rider (Dennis Hopper), The Holy Mountain
(Alejandro Jodorowsky), Fantastic Planet (René Laloux), Fear and Loathing in Las
Vegas (Terry Gilliam), Enter the Void (Gaspar Noé) gibi birbirinden önemli yapıtlar
bu akımın ilk akla gelen filmlerindendir.
Görüntü 5: Enter the Void (Gaspar Noé)
1973 yapımı, orijinal ismi La Planète Sauvage olan Fantastic Planet cut-out
denilen yöntemle yapılmış bir çizgi filmdir. Mavi derili ve göz kapakları olmayan
dev insansı yaratıklar olan Traag’ların egemenliğindeki dünyada yaşayan insanlara
“Om” denmektedir. Om’lar bu gezegende, bizim haşere ya da kemirgenlere
davrandığımız gibi muamele görmektedir. Psychedelic deneyimin önemli
unsurlarından olan empati duygusu filmin geneline yayılmıştır. İzleyici senaryo
boyunca diğer canlılara davranışlarını sorgulama ihtiyacı hisseder. Filmde kullanılan
görsel dil, Traag’ların sosyal toplantılarındaki eğlenme şekilleri ve filmin eleştirdiği
insan davranışları Psychedelic Sanat ile ilişkilendirilmesine sebep olmaktadır.
1998 yapımı Fear and Loathing in Las Vegas’ta ise Los Angeles’tan bir bagaj
dolusu uyuşturucuyla Mint 400 motor yarışlarını izlemek için Las Vegas’a gelen biri
gazeteci (Johnny Depp), diğeri avukat (Benicio del Toro) iki arkadaşın özellikle
psychedelic maddelerin etkisi altında yaşadıkları absürt ve komik hikâye
anlatılmaktadır. Olayların ve karakterlerin olağanüstü şekilde karikatürize edildiği bu
hikâyede Amerikan rüyası ağır dille eleştirilmektedir. Ayrıca biçimsel olarak da
parlak renkler ve ara sıra her şeyin çizgi filme dönüşmesi gibi psychedelic görsel
efektler kullanılmıştır.
Görüntü 14: Fear and Loathing in Las Vegas (Terry Gilliam)
Görüntü 63: Fantastic Planet (René Laloux)
Psychedelic Sanat akımının biçim ve içerik anlamlarında bazı sanat
akımlarına çok yakın olduğu söylenebilir. Çoğu Op-art ve Sürrealist eser Psychedelic
Sanat eseri gibi algılanabilir ya da çoğu Psychedelic eser Op-art veya Sürrealizm
başlığı altında incelenmeye çalışılabilir.
Sürrealizm de aynı Psychedelic Sanat gibi farklı bilinç hallerinden çıkışlıdır.
Rüyalar ile ilişkilenen Sürrealizmde bilinçdışı ve bilinçaltı öne çıkarken, Psychedelic
Sanatta kullanılan temalarda kolektif bilinç öndedir. Biçimsel açıdan da Psychedelic
Sanatın parlak ve ağır kontrastlı renkleri, tekrar eden motifleri Sürrealizmde
gözlemlenmez.
Biçimsel olarak Psyhedelic Sanata yakın olan Op-Art’ta ise kullanılan formlar
izleyiciye optik illüzyonlar sağlarken, Psychedelic Sanattaki geometrik formların
amacı izleyiciye göz yanılsaması yapmak değil, madde etkisi altındaki görsel algıyı
izleyiciye yansıtmaktır. Ayrıca Op-Art eserlerde içeriği psychedelic deneyimi
anlatma amacı gütmemesi de önemli farklardan biridir.
Psychedelic Sanat ayrıca doğu mistisizmine de içerik olarak bağlantılı olma
eğilimindedir. Psychedelic deneyimin, doğu dinlerinin yüzyıllardan beri varolan
öğretilerine olan yakınlığı bu ilişkiyi doğurmuştur. Psychedelic Sanatın özellikle
plastik sanatlar alanında bu ilişki fark edilebilir.
Psychedelic maddelerin yasal durumları ilk ortaya çıktıklarından beri
tartışılagelmiştir. İnsanların bu konudaki görüşleri çeşit çeşit olsa da üzerinde
mutabakata varılabilecek bir konu vardır ki; bu maddelerin etkisi altında yaşanan
gerçeklik algısının değişimi sonucu bir sanat akımı ortaya çıkmıştır ve sanat
dünyasını o günden beri etkilemeyi sürdürmektedir. Beatnik kuşağıyla başlayan bu
etki, çiçek çocuklar denilen hippi kuşağıyla bütün dünyayı sarmış ve barışa, eşitliğe,
kardeşliğe dair insanlara umut vermiştir. Bu umut psychedelic deneyimi yaşayan
insanların hayatlarını daha iyi, duyarlı ve hırslarından uzak yaşamalarından ve bu
mesajı tüm dünyaya yaymaya çalışmalarından gelmiştir. Aldous Huxley, psychedelic
deneyimini anlattığı Algı Kapıları isimli kitabını şu cümlelerle bitirmiştir:
“…Duvardaki kapıdan dönen kişi bir daha asla giden kişiyle
aynı olmayacaktır. Daha bilge ama daha az kendinden emin, daha
mutlu ama daha az kendinden memnun, cehaletini anlamakta daha
alçakgönüllü, ancak sözcüklerle şeyler, akla uygun sistematik
düşünceyle ilelebet boş yere kavramaya uğraştığı o kavranılmaz gizem
arasındaki ilişkiyi anlamak için daha iyi donanımlı olacaktır.”
(Huxley, 1954:67)7
İnsanoğlunun farklı bilinç hallerine duyduğu merak ve gerçekliği farklı
algılama çabası; geçmişte sıradan bir ritüel aracılığı ile ulaşılabilecek bir durumken,
modern insanın tabularıyla beraber arka plana atılan bir yöntem halini almıştır.
Geçtiğimiz yüzyıldan bu yana insanların bu konuya bakışı gittikçe değişmiş ve
psychedelic deneyimin bu konulardaki yol göstericiliğine daha sık başvurulur
olmuştur. Bu durum Psychedelic Sanatın daha geniş kitleler tarafından
benimsenmesine zemin oluşturmaktadır. Psychedelic Rönesans ile tekrar yükselişe
geçen bu sanat akımı geçmişe şekil verdiği gibi geleceği de yönlendirecektir ve
sanatseverleri farklı gerçeklik olasılıklarıyla karşı karşıya bırakmaya devam
edecektir.
7
Huxley, A. (1954). Algı Kapıları. Ankara: İmge Kitabevi.
KAYNAKÇA
1. Sayın, Ü. (2010). Farklı Bilinç Halleri. Erişim Tarihi: 19.05.2015
http://www.drumitsayin.com/tr/bilinc-ve-farkli-bilinc-halleri-fbh-altered-states-ofconsciousness
2. Huxley, A. (1954). Algı Kapıları. Ankara: İmge Kitabevi.
3. Sayın, Ü. (2010). Farklı Bilinç Halleri. Erişim Tarihi: 19.05.2015
http://www.drumitsayin.com/tr/bilinc-ve-farkli-bilinc-halleri-fbh-altered-states-ofconsciousness
4. Dahl, H. (2015). Reflections on the Direct Influence of Psychedelics on Art.
Erişim Tarihi: 21.05.2015 http://reset.me/story/reflections-direct-influencepsychedelics-art/#.VLCwZ_gpFnc.twitter
5. Grey, A.(2015). Bio. Erişim Tarihi:01.06.2015 http://alexgrey.com/bio/
6. Casal-Data, V. (2014). Harumi Nakashima’s Biomorphic Ceramic Sculptures.
Erişim Tarihi: 21.05.2015 http://hifructose.com/2014/02/26/harumi-nakashimasbiomorphic-ceramic-sculptures/
7. Huxley, A. (1954). Algı Kapıları. Ankara: İmge Kitabevi.

Benzer belgeler