MARGUERITE DURAS`IN SEVGİLİ VE KUZEY ÇİNLİ SEVGİLİ`Sİ YA

Transkript

MARGUERITE DURAS`IN SEVGİLİ VE KUZEY ÇİNLİ SEVGİLİ`Sİ YA
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
MARGUERITE DURAS’IN SEVG L VE KUZEY
Ç NL SEVG L ’S YA DA BAKI TAK EROT ZM
Zeynep MENNAN∗
ÖZET
Marguerite Duras’ın 1991 yılında yayımladı ı Kuzey Çinli Sevgili, hem yedi
yıl önce yazdı ı ve Jean-Jacques Annaud’un sinemaya uyarladı ı Sevgili
romanının satır araları doldurularak yeniden kaleme alınmı metni, hem de
filme çekilen romanın yeniden olu turulmu
senaryosudur.
Duras,
özya amöyküsel nitelikteki her iki yapıtında da, genç kızlık dönemi anılarını
anlatırken, türün geleneksel örneklerinde görmeye alı tı ımız süredizimsel
anlatımdan çok izleksel bir sıralama yapmayı ye lemi tir. Sevgili’deki aynı
izlekler, yazarın belle inden hiç silinmeyen “mutlak resim”, farklı anlatımıyla
Kuzey Çinli Sevgili’de yeniden ele alınır. çeri inden çok, iirselli i ve anlatım
özellikleri ile öne çıkan bu iki ya amöyküsel metin arasındaki en büyük fark
anlatım düzeyinde belirir. Sevgili’deki benöyküsel anlatıcı, Kuzey Çinli
Sevgili’de yerini “biz”e yani seyirciye bırakır. Senaryo niteli indeki bu metinde
görüntüler bir kameranın objektifinden izlenir. Bu yöntemle, metin “bakmayı”,
“görmeyi”, “göstermeyi” amaçlayan bir sunuma dönü ür. Görselli in önem
kazandı ı bu senaryo-metinde, odak serüven ve ki iler arası ili kiler “bakma”
ve “görme” ile yeni anlamlar kazanır, yeni görünümler alarak daha belirginle ir.
Duras’ın genellikle sessizli in hakim oldu u her iki romanında da sevgililer
arzularını, sözlerden çok bakı larıyla dı a vururlar.
Bu yazıda, “Bakı romanı” olarak da nitelendirilen Yeni Roman’ın
temsilcilerinden Marguerite Duras’ın iki romanında,
hem kameranın
objektifinden bakı ı, hem de ayrılmaları kaçınılmaz olan ve birlikteyken bile
ayrılı ı ya ayan sevgililerin arzulu bakı larının çe itli yönleriyle ele alınması ve
Duras’ın geçmi teki ya amının olumsuz izlerinden, yalnızlıktan, eksiklikten,
yetersizlikten, ileti imsizlikten, derin bunalımdan kurtulmanın bir yolu olarak
gördü ü kendi ya amının resmini yazı aracılı ıyla nasıl çekti inin gösterilmesi
amaçlanmı tır.
Anahtar sözcükler: Bakı , erotizm, anlatım teknikleri, arzu, a k, ölüm.
RÉSUMÉ
Sept ans après la parution de l’Amant et après avoir appris la mort de son
amant chinois, Marguerite Duras publie en 1991, l’Amant de la Chine du Nord
qui se présente à la fois comme une réecriture de l’Amant et un redressement
du film que Jean-Jacques Annaud tirait du roman la même année. Dans ces
∗
Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fransız Dili ve
Edebiyatı Bölümü Ö retim Üyesi [email protected]
106
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
deux livres de l’ordre autobiographique, Duras écrit ses souvenirs avec une
chronologie thématique plus que chronologique. L’auteur qui reprend les
mêmes images avec une visée corrective, tente d’éclaircir cette fois, ce que
serait “l’image absolu” de l’Amant, qui revient sans cesse comme un leitmotiv.
Ce texte-mémoire, qui est aussi texte de deuil marque un narrativité plus
mouvante, abandonnant le “je” narratif pour se tourner vers un “on” qui fait
place au spectateur. Il se projette en tant qu’un film accueillant explicitement la
présence d’une caméra. Les scènes, encadrées et rythmées par les
mouvements de caméra, deviennent parties prenantes de l’histoire qui est
ainsi mise en scène. Par cet emploi, le récit devient une “présentation”, qui a
pour visée de “montrer” et de guider le regard du lecteur/spectateur par le
champ mobile de la caméra. Cette fascination pour voir et pour montrer ce qui
se passe, se manifeste notamment au niveau de discours dans le rapport entre
les amants, qui communiquent leur désir principalement par le regard. Dans
l’univers durassien, une érotique du regard se développe, où tout se joue entre
les yeux ouverts et les yeux fermés.
Nous nous proposons donc, dans cet article, d’explorer les différentes
manifestation du regard soit l’oeil de la caméra soit les regards désirants des
amants qui vivent déjà dans la séparation où ils s’aiment d’un amour
impossible et de montrer que seul par l’écriture que Duras trouvera une
consolation de ce qui est en train de se perdre, de mourir.
Mots-clés: Regard, érotisme, techniques de narration, désir, amour, mort.
Marguerite Duras, kendisine Goncourt Edebiyat ödülü ve kırktan
fazla dile çevrilerek dünyaca ün kazandıran özya amöyküsel romanı Sevgili’yi
1984 yılında annesinin ve karde lerinin ölümünden sonra yayımlar. 1990
yılında, Sevgili’de aile anıları ile birlikte yalın oldu u kadar iirsel bir üslupla
dile getirdi i on be buçuk ya ında ya adı ı ilk cinsel deneyiminin kahramanı
olan Çinli sevgilisinin öldü ünü ö rendi inde, yazmakta oldu u kitabı bir yana
bırakır; Kuzey Çinli sevgili ile “çocu un” hikayesini, dile getirmedi i kimi
detayları anlatmak amacıyla yeniden kaleme alır. Duras’ın Kuzey Çinli Sevgili
adını verdi i bu kitabı yazmak istemesinin temel nedeni, uzak geçmi te kalan
ve neredeyse bulanıkla mı ,
Sevgili’de yakalamaya çalı tı ı, çekilmesi
gerekirken çekilmemi bir resmi, yine yazı aracılı ıyla, ama bu kez daha
özgürce yakalamak ve canlandırmaktır.
Öte yandan yazar bu kitabıyla,
özellikle sonundan ho nut kalmadı ı, ünlü Fransız yönetmen Jean-Jacques
Annaud’nun filme uyarladı ı Sevgili’nin senaryosunu yeniden olu turmayı da
hedeflemektedir.
Sevgili, her ne kadar Duras’ın Fransız Hindiçini’nde geçen çocukluk ve
genç kızlık döneminde ya adıklarının, bir mitosa dönü türdü ü aile bireylerinin
trajedisinin, gizlerinin, sıra dı ı ili kilerinin ve milyoner Çinli sevgilisi ile
ya adı ı cinsel deneyimlerin dile getirilmesi olarak algılansa da, romanda
iirsellik ve erotizm tüm öteki deneyimlerin ötesine geçen boyutu ile öne çıkar.
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
107
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Duras’ın yapıtında, bir kitaptan ötekine dönü ümlü olarak ortaya çıkan aynı
izleklerin, anlatım özellikleri açısından bir bütünlük ve benzerlik göstermemesi,
yazarın yapıtlarının incelenmesinde neyin anlattı ından çok nasıl anlatıldı ı
üzerine yo unla ılması gerekti ini göstermektedir.
1
Sevgili’ de anlatıcı-yazar, kahramanı oldu u olayları, kimi zaman
birinci tekil ahıs kullanarak “benöyküsel” anlatıcı kimli iyle, kimi zamansa
olaylara tanıklık eden bir “dı -öyküsel” anlatıcı kimli iyle üçüncü tekil ahıs (“o”,
“kız”, “çocuk”) kullanarak aktarır. Anlatıcının belle ine yerle en ve
kendisinin/çocu un ya amındaki büyük de i imin kayna ı oldu unu söyledi i
görüntünün fonunu, on be buçuk ya ında, ya ına hiç uymayan giysiler içinde,
Vietnam’da Mékong Irma ını geçen bir vapurda, küpe teye dirse ini dayamı
Beyaz bir genç kız ve kocaman siyah bir limuzinin penceresinden ona bakan
ık bir Çinli adam olu turur. Kuzey Çinli Sevgili’yi Sevgili’den ayıran en önemli
fark anlatı düzeyinde ortaya çıkar. Özya amöyküsü türüne giren Sevgili’de kimi
zaman anlatının öznesi (“ben”), kimi zamansa nesnesi (“o”) olan anlatıcının
2
yerini, Kuzey Çinli Sevgili’ de birinci ço ul
ahıs “biz” alır, kitap
özya amöyküsel olma özelli ini kaybeder ve anlatının nesnesi “o”/ “çocuk”
adım adım izlenir. Hem bir roman, hem de bir film senaryosu gibi okunması
istenen metinde ba ki ilerin/ba rol oyuncularının özel isimleri yoktur: “Genç
kıza, filmde, bu kitapta, çocuk diyece iz.” (K.Ç.S., 16). Kuzey Çinli Sevgili, bir
kamera e li inde sahneleri okura/seyirciye sinematografik bir anlatımla sunan
bir senaryo-metin görünümündedir: “Kızı izliyoruz. Parkın kar ısında
duruyoruz”(K.Ç.S., s.13); “Çocuk görüntüden çıkıyor. Kameranın ve ölenin
alanını terk ediyor. Kamera görmü oldu umuz eyleri yava ça tarıyor ve
çocu un gitti i yöne çeviriyor” (K.Ç.S., 16).
Bakmanın ve görmenin insanı hipnotize eden özelli i, kendini her iki
romanda da arzularını özellikle “bakı larıyla” dı a vuran sevgililer arasında
gözlemlenir. Duras’ın görselli in a ır bastı ı ve genelde sessizli in hakim
oldu u romanlarında,
konu manın yerini alan arzulu “bakı lar” erotik
özellikleriyle öne çıkar. Yazarın iki yapıtında ele alaca ımız edebi erotizmin,
tensel zevklerin basit bir anlatımı olan pornografiden veya müstehcenlikten
temel farkı, Alexandrian’a göre “aynı tanımın bir a k dü üncesine ya da
3
toplumsal ya ama ba lı olarak de er kazanması” dır. “Erotizm, teni arzulanır
kılan, gözalıcı parlaklı ı içinde gösteren, sa lıklılık, güzellik, nefis bir oyun
izlenimi uyandıran her ey olarak kabul edilir, oysa müstehcenlik teni küçük
dü ürür, pisli i, güçsüzleri, kaba saba akaları ve edepsizce sözcükleri tene
4
ortak eder” der Alexandrian. Öte yandan, Duras’ın büyük bir içtenlik ve
iirsellikle anlattı ı erotik bölümler içeren her iki yapıtı da Marquis de Sade’ın
cinsel edimi tüm çe itlilikleriyle konu edinen erotik romanlarından ya da Anaïs
1
DURAS, M., Sevgili, Çev. Tahsin Yücel, Can yayınları, stanbul, 2005. Bu kitaptan
yapılan alıntılar makalede S. kısaltması ile ve sayfa numaraları ile verilecektir.
2
DURAS, M., Kuzey Çinli Sevgili, Çev. Hülya Tufan, Can Yayınları, stanbul, 1992.
Makalemizde bu kitaptan yapılan alıntılar K.Ç.S. kısaltması ve sayfa numaraları ile
verilecektir.
3
Alexandrian, Erotik Edebiyat Tarihi, çev. I ıl Ergüden, Mitos yayınları, stanbul, 1993, s. 6.
4
A.g.y., ss.6-7.
108
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
Nin’in erotik öykülerinden uzaktır. Duras’ın romanlarında ki iler a ksız bir
erotizmi dü ünmeyen saflı a vurgun sevgililerdir. Duras’ın erotizmi arzulu
bakı larda, tutkulu a klarda, güçlü metaforlarda ve iirsel dilindedir.
“Ya amımın öyküsü yok” diyen Duras’ın ya amının kimi bölümlerini
daha önceki romanlarında “ öyle bir görünmesine yetecek kadar” yazdı ını
5
biliyoruz ve bu romanları özya amöyküsel roman ya da “autofiction” olarak
6
nitelendirebiliriz. Nitekim yazar, Bernard Pivot ile yaptı ı söyle ide Sevgili’den
önce yazdı ı tüm kitaplarının kurmaca oldu unu, Sevgili’nin ise kurmaca de il
gerçek oldu unu itiraf etmi tir. Duras, bu kitabında “bütün duvarları yıkma
çabası” ile “aynı gençli in gizli dönemlerinden” kimi olgular, kimi duygular, kimi
olaylarla ilgili olarak yapmı olabilece i bir takım “gömmelerden” (S.,17) söz
edece ini duyurur okura. Sevgili, her eyden önce okurun da bakmasını
gerektiren da ınık pek çok resimden, izlemesi gereken pek çok görüntüden
olu ur. Belle in derinliklerinden çıkıp kopuk kopuk gelen, yazarın bugüne
kadar hiç sözünü etmedi ini söyledi i (S., s.13) bu görüntüler ve foto raflar
bir bakıma romanın öyküsünü, yani anlatıcı-yazarın ya amının resmini
olu turur. Romanda ilk görüntü, yazarın on be buçuk ya ında Mekong ırma ı
üzerinde bir araba vapurunda yaptı ı yolculuk sırasında ya ananların
anımsanmasıyla ortaya çıkar. Daha önce ya amındaki öneminin farkında
olmadı ı “toplamdan bu yolculuk sırasında koparılmı olmalı” (S., 18) dedi i bu
bulanık resim, yazara göre “erdemi”ni çekilmemi olmasına borçludur. Yazar
bir dı -öyküsel anlatıcı kimli iyle çekilmeyen resmine önce kendisi bakar : “Ya
on be buçuk. Beden incecik, neredeyse cılız, gö üsler çocuk gö üsleri daha,
yüz soluk pembe ve kırmızıya boyanmı . Sonra insanları güldürmesi i ten bile
olmayan, ama hiç kimsenin gülmedi i bu kılık. Anlıyorum ki her ey burada (…)
ve hiçbir adım atılmamı daha, gözlerde görüyorum bunu, imdiden gözlerde
her ey.” (S., 27). Anlatıcı, bir yeniyetmenin sıska bedenine sahip olmasına
ve yüzüne ve dudaklarına ya ını büyütmek için sürdü ü boyalara kar ın
çekicili inin, daha cinselli i ya amadan
önce arzunun ya “kendisini
uyandıran kadında” oldu unun ya da hiç olmadı ının farkındadır. Arzu, “Ya
daha ilk bakı taydı ya da hiçbir zaman var olmamı tı. Cinsellik, ba ıntısının
dolaysız olarak anla ılmasıydı ya da hiçbir ey de ildi” (S.,26.). Sevgili’de,
kendisine bakılmasına “alı ık” olan genç kız, “Sömürgelerde beyaz kadınlara
bakarlar” genellemesine aldanmadı ını, bu bakı ların güzellik sorunu ile ilgili
olmadı ını, sorunun, “kadınların sandı ı yerde” de il, “ba ka yanda” oldu u
bilinciyle, Çinli’nin kendisine bakmasının “çekicili inin” bir sonucu oldu unu
dü ünmektedir:“…çekici oldu uma da inanabiliyorum. nandım mı beni gören
ve be enisine göre olmamı isteyen için de do ru olur inandı ım, bunu da
biliyorum.” (S.,25).
Sevgili’de, arzunun nesnesi küçük kız, onun
çekicili inden
etkilenerek, limuzinden inip bir sigara yakarak, fötr apkalı, lame papuçlu kıza
5
« Autofiction” terimi ilk kez 1977’de “Fils” romanının önsözünde, yazarın ve anlatıcının aynı ki i oldu u
ama yazarın birebir kendi ya amını anlatmadı ı bir kurmaca anlamında Serge Dubrovsky tarafından kullanılmı tır.
6
Bk. Armel, A., Marguerite Duras et l’autobiographie, Le Castor Astral, 1990, s. 23.
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
109
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
bakan ise ık Çinli adamdır. Kuzey Çinli Sevgili’de ise, arzunun nesnesi Çinli
adam, ona bakan ise küçük kızdır: “Vapur hareket edince, çocuk otobüsten
iniyor. Nehre bakıyor. Bir de büyük siyah arabanın içindeki ık Çinliye
bakıyor.” (K.Ç.S.,30). Kız, Sevgili romanında anlatıldı ı gibi olmasına kar ın,
Çinli kitaptakinden (Sevgili) biraz farklı : “Siyah limuzinden, kitaptakinden ba ka
bir adam, ba ka bir Mançuryalı Çinli çıktı. (…) Ondan biraz daha yapılı, daha
az ürkek, daha gözüpek. Daha güzel, daha sa lıklı. Kitaptakine göre ‘sinemaya
daha uygun’. Bir de çocu un kar ısındaki utangaçlı ı daha az.” (A.g.y.).
Çinlinin daha yürekli, daha “gözüpek”, “daha az utangaç” olması elbette
arzunun nesnesinin kendisi olmasından kaynaklanmaktadır. Kendisine
bakıldı ının farkındadır, bu bakı lardaki arzuyu hisseder, bir yerli olarak beyaz
ırktan bu küçük kıza yakla ma ve onunla konu ma cesaretini kızın “küstah”,
“özgür” bakı larından alır. “Kız gözünü dikmi , bakıyor adama. Bu bakı ı
tanımlamak için en uygun sıfat ‘yabanıl’ olabilirdi. Küstah. Annesi “densiz”
diyor: “ nsanlara böyle bakılmaz” ” (K.Ç.S., s. 31). Çinli’yi konu ma giri imine
te vik eden i te bu davetkar bakı lardan ta an erotizmdir. Kızın önce
kendisine, sonra arabasına, giysilerine ve tekrar kendisine yöneltti i “doymak
bilmeyen bir merakla dolu” bakı lardan ta an çocuklukta dayanılmaz bir
çekicilik
bulur
adam.
Kızın
tanı ma
sırasındaki
tavırlarından,
gülümsemesinden cesaretlenerek onu, arabası ile Saygon’daki yurda bırakmak
için izin ister. Kız hiç tereddütsüz, sanki böyle bir teklifi bekliyormu gibidir:
“Tabii, isterim” (K.Ç.S.,33). Bu ilk bulanık görüntünün içinde yer alan kısa bir
ikinci görüntüde ise kız, Çinli’yi unutup, kar ı kıyıdan gelen vapura büyülenmi
gibi bakmaktadır. Onu ilgilendiren vapur de il, içinde arabasını gördü ü,
içlerinden biri onun yüzünden intihar eden genç sevgilileri oldu u için
öykündü ü Valinin güzel karısı Anne-Marie Stretter’dir. Bir sonraki görüntüde
Çinli ve çocuk arabadadırlar. Çin’li çocu a de il dı arıya bakmaktadır, çocuk
ise onun koltu un kolundaki eline bakar, sonra “ne yaptı ını tam olarak
bilmeden bu eli alıyor. Bakıyor. O zamana kadar hiç böylesine yakından
görmedi i bir nesneymi gibi bakıyor. Bir Çinli eli, bir Çinli erkek eli. Zayıf, kuru
(…) bir ölü ku kanadının zarafetine sahip” (K.Ç.S. 37).
Bir çok duyguyu yansıtan “bakmak” ve “dokunmak” fiillerinin egemen
oldu u her iki romanda da ki iler, bedenlerinin ayrıntıları ile betimlenirler: “Elin
kar ısında büyülenmi gibi. ‘Nasıl oldu unu görmek için’ dokunuyor ona. El
uyuyor. Kıpırdamıyor (…) Elin içine bakıyor, çıplak, serin bir nemle kaplı ipeksi
tene dokunuyor”. Çinli’nin uyuyup uyumadı ını bilmiyoruz, ama gözleri
kapalı. Bu kez uykuya dalan çocuk, gözlerini açan Çinli, roller de i mi . Adam,
uyanan çocu a gözlerini kapatmasını söyler. “Adamın eli, çocu un yüzünü,
dudaklarını, kapalı gözlerini ok uyor. Uyku çok iyi – adam uyumadı ını biliyor,
böylesini ye liyor” (K.Ç.S., 42). Gözler açıldı ında ya da kısa da olsa bir
söyle im anında elin devinimi durur, gözler kapandı ında ya da sessizlik
anında devinim tekrar ba lar. Ya birinin bitti i yerde öteki ba lamaktadır, ya da
“bakı lardan do an arzu öylesine güçlü”dür
ki sözcükler bulunamaz
(K.Ç.S.,s.46).Yurdun önüne geldiklerinde, artık konu mayacaklarından emin
olan çocu un ve adamın “öykünün artık ba ladı ından” ve o andan itibaren
“kaçınılmaz oldu undan” hiç ku kuları yoktur. Her ikisi de geriye dönülmez bir
110
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
yolda, arzunun ve yasa ın çekicili ine kapılmı ilerleyeceklerini bilmektedirler.
Çocuk arabadan indi i ayrılık anından itibaren, “bakı ”ın yönü de i ir:
“Arkalarını dönmüyorlar, birbirlerine bakmıyorlar. Birbirlerini tanımıyorlar artık”
(K.Ç.S., s.47).
Çocu un unutamadı ı tek a kı Çinli adam de ildir. Kameranın
görüntüledi i bir sonraki sahnede, çocuk Lyautey Yurdunun avlusunda, bir
bankın üzerinde uzanmı yatan yatakhane arkada ı Hélène Lagonelle’e
bakmaktadır: “ (…) usulca yüzünü ok uyor. Hélène Lagonelle uyanıyor.
Birbirlerine gülümsüyorlar” (K.Ç.S., 48). Duras’ın önceki romanlarında ve
özellikle Sevgili romanında sık sık sözünü etti i “ola anüstü güzellikteki” bu
genç kız, kimi zaman “o tansıklı” adıyla, kimi zamansa üçüncü tekil ahıs “o”
kullanılarak betimlenir. Okuyucu “o”nun, dı öyküsel anlatıcı/ romancıyı da
belirten bir ahıs zamiri oldu unu bilmesine kar ın, kimi zaman roman ki isi
Hélène ile kendisinden de “o” diye söz eden yazar/anlatıcıyı birbirine karı tırır.
Yazarın bilerek kullandı ı bu anlatım tekni i ile okuyucu Hélène’i yazarın ikizi,
Üstben’i olarak algılar. Hélène bir anlamda yazar/anlatıcı Duras’ın olmak
istedi i ama olmadı ı ideal ikizidir. Ona, özellikle bedenine duydu u hayranlık,
adeta bir resim ya da bir heykel kar ısında duyulan hayranlıkla e de erdir: “
Hélène Lagonelle’in bedeni Tanrının verdi i eylerin en güzeli, benzersiz,
yapıyla bedenin gö üsleri ta ıması arasında, böyle kendi dı ında, ayrı bir ey
gibi ta ıması arasında kurulan bu denge.” (S. s.68). Kendisinin çocuk
gö üslerinin yanında, yüceltti i “yusyuvarlak” gö üsleri ve güzelli inin farkında
olmadan ta ıdı ı incecik bedeni ile Hélène Lagonelle,
çocukta “ kendisini
öldürme
iste i”
uyandırmaktadır (S.,70). Ölümü arzuyla özde kılmak,
ölesiye sevmek, a ktan ölmek Duras’ın romanlarında sık rastlanan izlekler.
Yazarın sırtına giymek istedi i kimlik Hélène’in kimli idir, onda kendisini
sevmektedir: “Hélène Lagonelle’i unutmadım. (…) Gittikten sonra, iki yıl
süresince hiçbir erke e yakla madım. Ama bu gizemli ba lılık, kendi kendime
ba lılı ım olsa gerekti.” (S.,70-71). Ona bakmaktan ve onu arzulamaktan bitkin
dü en, ama bu arzusunu fiziksel olarak gerçekle tiremeyece ini bilen anlatıcı,
ona hem Çinli sevgilisi aracılı ıyla sahip olmayı, hem de aynı hazzı ona da
tattırmayı dü ler: “Hélène Lagonelle’i alıp oraya, her ak am, gözlerim kapalı,
(…) hazzı tattı ım yere götürmek istiyorum”. Çinli sevgilinin kendisine
yaptıklarını ötekine de yaptı ını dü lerken, Hélène’in bu ili ki anında alaca ı
hazzın, edilgen konumda (seyreden konumunda) da olsa kendi alaca ı hazzı
da artıraca ını dü ünür : “O zaman haz, Hélène’in bedeninden dola arak,
Hélène’in bedeninin içinden geçerek gelirdi bana.” (A.g.y.).
Sevgili’de, Kuzey Çinli sevgiliyle randevu evinde geçirilen günler
Hélène Lagonelle’den önce anlatılırken,
Kuzey Çinli Sevgili’de Hélène
Lagonelle’li ilk görüntüler, Çinliyle tanı tı ı günün ak amının görüntüleridir.
Kamera, çocu un Hélène’e Çinliyle tanı masını anlattı ı, onu sevmekten
korktu undan söz etti i sahneyi çekmektedir. Aralarında geçen diyalogda,
çocu un korkmasının asıl nedeninin, “ölene de in yalnızca Paulo’yu sevmek”
(K.Ç.S.,54) istemesi oldu unu ö reniriz. Duras’ın önceki romanlarında da
sıklıkla söz etti i küçük a abeyi Paulo’yla olan ili kisinin öyküsü, Hélène’in
defalarca dinlemesine ra men, “hiçbir zaman aynı” olmadı ını dü ündü ü,
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
111
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
ısrarla tekrar anlatmasını istedi i öykü, Kuzey Çinli Sevgili’de farklı bir
versiyonla daha bir netlik kazanır. Öteki kitaplarda ima ile yetinilen “ensest”
kesinlik kazanır: “Gölün a zındaki ormanda birlikte avlanmaya giderdik. Hep
yalnız olurduk. Sonra bir kez oldu. Benim yata ıma geldi. (…) Henüz çok
küçüktük, yedi sekiz ya ında, yata ıma geldi, sonra her ak am gelmeye
ba ladı. Bir keresinde büyük a abeyim onu gördü. Dövdü. Onu öldürece i
korkusu o zaman ba ladı. te bundan sonra, annem beni kendi yata ına aldı.
Ama biz yine devam ettik.” (K.Ç.S.,50). Küçük a abey ile ya anan ensest,
ruhçözümsel bir yakla ım benimsenirse küçük kızın bilinç altına itti i istek ve
dürtülerinin bastırılmasıyla ortaya çıkan bir davranı
sapması olarak
algılanabilir. Bu cinsel dürtü, küçük kızın, tüm sevgisini büyük o luna adamı
annenin yerini alarak, bir yandan edilgen ve hastalıklı küçük a abeyi saldırgan
ve kötüye e ilimli büyük a abeyden koruma içgüdüsüyle, öte yandan hiç
tatmadı ı baba sevgisini küçük a abeyin sevecenli inde bulmasıyla
açıklanabilir.
Senaryo-metinde, çocukla Çinli adam araba ile Çin kentinden
geçerken, kamera, tramvaylara asılı salkım saçak Cholen’li çocukları,
tepelerinde mutlu bebekleri ile yürüyen kadınları, kalabalı ı çeker, ardından
yine Çinli ve çocu a odaklanır: “onlar kente bakmıyorlar, ellerinde olmadan
birbirlerine bakıyorlar, (…) sonra böyle, kıpırdamadan, gözleri kapalı ve
görmeksizin, hâlâ birbirlerine bakıyormu çasına birbirlerini görmeye devam
ediyorlar”. Araba kalabalı ın daha az oldu u, bölmeli toplu konutların oldu u
bir soka a girer. Adam evin kapısını açar. çerisi karanlık, “Beklenmedik,
gösteri siz, sıradan” (K.Ç.S.,65) dır.
Bir yatak, bir koltuk ve bir masadan
olu an bu az e yalı mütevazı kapalı uzama girer girmez, adamın kapıyı
kapaması ile birlikte “arzu silinir”, yerini korku ve tedirginli e bırakır. Bu korku,
daha çok çocu a bakamayan adamda gözlemlenir, “çocuk adama bakıyor.
Adamın korktu unu görüyor”(66). Adam, sessizce garsonyerin içinde dola an,
e yaları inceliyormu gibi yapan çocu un “zaman geçirdi ini, o cehennemi
bekleyi i unutmak için oyalandı ını” dü ünür, onun her eyi bilmek istedi ini
“her eyi istedi ini, en fazlasını, aynı zamanda hem ya amayı hem ölmeyi
istedi ini” bilmez. Kızın “Senin çok metresin var mı?” sorusuna adamın olumlu
yanıtı kızın ho una gider, gözleri parlar. Metreslerinin olmasının kızın ho una
gitmesi adamı a ırtmakla kalmaz, biraz da korkutur. Çocuk,“erkekleri, bir
kadını sevdikleri ve o kadın tarafından sevilmedikleri zaman sevdi ini” söyler
(s.67). Adam kızın ya ının küçüklü ünden ve heyecanını yenemeyip
yapamayaca ından korkarak, gitmeyi, bir ba ka sefere ertelemeyi önerir.
Çocuk kararsızdır, onun da biraz korktu unu hisseden adam, a k ve cinsellik
hakkında bir ey bilip bilmedi ini sordu unda, çocuk ona küçükken küçük
a abeyi ile birlikte uyuduklarını, bir eyler bildi ini söyler. Çinli, çocu un
ya amındaki en büyük gizden, hiç tanımadı ı bu adama söz etmekte hiçbir
sakınca görmemesinden etkilenmi tir. Çocuk, dı arının çok sıcak oldu unu
bahane ederek biraz daha kalmak istedi ini söyleyince, adam koltu a oturup
yeniden çocu a bakmaya ba lar, çocuk ise “ gözlerini adamdan hiç
ayırmıyor.” Henüz “ikisi de a kın orada oldu unun farkında de il. Arzu, hâlâ
112
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
oyalanıyor” (K.Ç.S.,69). Adam, kızın odanın içinde dola masına, su içmesine,
geri dönmesine bakar. Kızın amacı ise “onu, adamı unutmak. Sonra da
anımsamak” tır (K.Ç.S.,71). Koltuktan kalkan, kendisine bakan adamın onunla
sevi mek istedi ini söylemesiyle, kız “artık bakmıyor adama”. Bakmak etkin
olmayı gerektirir, oysa artık istenilen elde edilmi , arzuyu güçlendiren en etkili
silahın görevi bitmi tir. Adam çocu un giysilerini çıkarırken de, çıplak bedenine
bakarken de, çocuk edilgen konumdadır “Çocuk bakmıyor. Gözleri yerde,
adamın kendisine bakmasına izin veriyor”(A.g.y.).
Duras bu kitabında, Sevgili’de anlattı ı serüvene ba ka bir gözle
bakmaktadır, farklı bir anlatımla yeni bir yapı olu turup, bilincinin derinliklerine
saklanmı dı arıya çıkmayı bekleyen kimi silik imgelere yeni anlamlar yükler,
satır aralarını doldurur. Örne in Sevgili’de, adamın kızın giysilerini çıkarır
çıkarmaz onu yata a ta ıdı ını, yanına uzanıp, öbür yana dönüp a ladı ını,
buna kar ılık kızın sabırla onu kendine do ru çekti ini, edilgen durumundan
etkin duruma geçti ini, gözlerini yummu adamın giysilerini çıkarırken ona
“bakmadı ını”, sadece “dokundu unu”(S., s.41) okuruz. Kuzey Çinli
Sevgili’de sahne aynı, anlatım ise farklıdır : Adamın a ladı ını gören çocuk
“adama bakıyor ve –a layan bir gülümsemeyle- belki de onu (…) sevmeye
ba ladı ını dü ünüyor”, adamsa “bir kez daha bakıyor ona ve birden korkuya
kapılıyor. Gözlerini kapatıyor, susuyor, artık kızı istemiyor. te o zaman, çocuk
ba lıyor. Gözleri kapalı adamı soyuyor. (…) Adam yardım etmiyor.
Kıpırdamıyor. Tıpkı çocuk gibi gözleri kapalı” (K.Ç.S., 72). Kuzey Çinli
Sevgili’de çocuk önce “resimde tek ba ına” dır, kamera sadece çocu un
adamın çıplak bedeni üzerindeki bakı larına odaklanır: “Adama tekrar tekrar
bakıyor, o da kendisini bu bakı lara bırakıyor. Çocuk usulcacık ‘Çinli erke i
güzelmi ’ diyor. Çocuk öpüyor. Artık resimde yalnız de il. Adam da orada.
Çocu un yanında.”(K.Ç.S., s.73). Kızın bakı larına kendisini bırakan adam,
gözleri kapalı da olsa kendisine, bedenine bakıldı ını bildi i için daha fazla
direnemez. Kızla sevi ece ini ve gözlerini yummasını söyler ona. Çocuksa
adamın tersine, dü lenenin gerçe e dönü mesini seyretmek, adamın ona
yapacaklarını “görmek” istemektedir :“ ‘Hayır’ diyor, gözleri kapalı olmaz. Geri
kalan her eye evet, ama gözleri kapalı olmaz”. Fantazm gerçe e dönü ür, bir
süre sonra fiziksel acı yerini ölümcül bir hazza bırakır : “Acı , sıska bedeni,
kafayı terk ediyor. (…) Beden (…) artık acı çekmiyor. Artık bu an acı
denilemez, belki ‘ölmek’ denir. (…) Sonra o acı (…), sevmeyi bilmeden
sevmenin henüz tanınmayan mutlulu unda yitip gidiyor” (K.Ç.S.,74).
Her iki romanda da “bakı tan” yani bedenlerin ke finden yava yava
do an a k, erotizmden beslenmektedir. Adam, çocu un hüzünlü
gülümsemesine, sonradan Beyaz çocukla ilgili aklında bir eylerin kalması için
“dura an bakı larla” bakarken, çocuk onun “kusursuz (…), ellerin tansıklı
güzelli ine benzer bir güzelli e sahip olan bedenine” (K.Ç.S.,.77) bakmaktadır.
Bir ba ka sahne, bir ba ka gün: Çinli ve çocuk yine garsoniyerdeler: “Adam
koltukta oturuyor. (…) Neye baktı ını görüyoruz. Ona, çocu a bakıyor: Çocuk
uyuyor. (…) Uyanıyor. Birbirlerine bakıyorlar. Ve bu bakı la birlikte, o suskun
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
113
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
ve kar ılıklı bakı la birlikte, o an’a de in sakınılan a k odaya giriyor”
(K.Ç.S.,78.). Adam çocuktan gözlerini alamamaktadır, ona, sanki gözünü
kırptı ında görüntü gidecek korkusuyla “gözleri ya arana kadar” bakar. Sahip
oldu u, artık onun hem “kan karde i”, hem “çocu u”, hem “a kı” olan, “Tanrının
ona elleriyle sundu u” Asya’nın bu Beyaz çocu unun sıska bedenidir. Çocuk
neredeyse hiç konu maz, ya adamın anlattıklarına gülmekte, ya uyumakta ya
da orada bulunmasının gerçek nedeni olan i levini yerine getirmektedir: Cinsel
açıdan doymak ve doyurulmak. Adam ise ürkek ve kaygılıdır, yava yava a ık
oldu unu hissetti i bu “ya murumsu tenli” çocu u sevmenin acısına dalmı ,
evlenmelerini olanaksız kılan ko ulları, töreleri, ırk ve kültür farklarını
a amayacaklarını, çocu un yakında Fransa’ya dönece ini ve birbirlerinden bir
daha görmemek üzere ayrılacaklarını bilmenin kaygısını ta ımaktadır.
Çocu un Fransa’ya dönmesi ile ölmesi arasında hiçbir fark yoktur:
“- Ölece in zaman, diyor… kisi aynı ey.
- Evet ” (K.Ç.S.,98).
Her ikisi de a kın acısız olmayaca ını bilirler. Çocuk için mutluluk, acı
çekmekle e de erdir. Mutluluk ve acı çekmek birbirini tamamlayan
kar ıtlıklardır:
“-Evlenelim isterdim, diyor. Evli sevgililer olalım isterdim…
- Birbirimize acı çektirmek için mi? (…)
Çocuk…A lıyor. Aynı zamanda da, mutlulu un nasıl bir ey olaca ını
söylüyor.
-Evet, onun için. Birbirimize olabildi ince acı çektirmek ve sonra geri
dönmek” (K.Ç.S., 101).
Çinli tüm gücüyle çocu a bakar ve gözleri çocu u yitirmenin acısı ile kapanır.
Artık çocu a bakmaz, onun saçlarını ok amakla yetinir. Ondan ayrılmak
zorunda kalmanın acısını çekmektedir. Onu Long-Hai’ye götürmeyi teklif eder.
Çocuk, kaplanların, dilencilerin, a larken gülen deli kadınların oldu u bu köye
gitmekten korkar. Ama en çok da insanlardan korkmaktadır. Çinli’nin kendisini
oraya öldürmek için götürmek istedi ini dü ünür. Çinli inkar etmez: “- Beni
Long-Hai’de nasıl öldürecektin? – Bir Çinli gibi. Ölümün ötesinde, gaddarca.”
(K.Ç.S., 106). Çinli, artık kendisine ait olmayaca ını bildi i çocu un kimseye ait
olmaması için onu öldürmeyi dü ledi ini açıkça ifade ederken, çocuk, eyleme
dönü memi bu iddet içeren konu malarda gizli bir erotizm bulur, bitkin
dü üp, kendini bırakır, edilgen konuma geçerek adama ona defalarca sahip
olması için yalvarır.
Bir sonraki bulu malarında Çinli, çocu a, son bir umutla ili kilerine onay
almak için Sadec’e babasını görmeye gitti ini, ama babasının bu ili kiyi
iddetle reddetti ini, onunla evlenirse kendisini mirasından mahrum edece ini
söyledi ini anlatır. Baba, çocu un annesini tanıdı ını, ona saygı duydu unu,
borçlarını ödemesi için onlara para yardımında bulunaca ını söylemi tir. Bu
kez bitkin, yorgun, umutsuz olan Çinlidir, roller de i mi tir. Adam kendini
çocu un yumu acık ellerine bırakır, kendisini soymasına, yıkamasına izin
verir, çocuk ise bunları yapmaktan ho lanmaktadır. Adamın gözleri kapalıdır,
artık ona bakmamakta, onunla sevi emeyece ini söylerken a lamaktadır: “Ben acıyı seviyorum. Artık seni sevmiyorum. Bedenim giden birisini istemiyor”(
114
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
K.Ç.S.,131). A k adam için artık bir varolu sorunudur, “Ben öldüm” der ve
uzakla ıp, yarı ölüm hali olan uykuya dalar.
Senaryo-metinde, acı, korku, umutsuzluk, sıkıntı nehir imgesiyle kendini ele
verir: “Nehir. Uzak. (…) Nehir sevgililerin yerini alıyor. Nehir üzerinde, eksik bir
gece. Gökyüzü, gün do umunun beyaz renginde” (K.Ç.S., 133). Metne iirsel
bir anlatım kazandıran nehir imgesi bir yandan acıdan, günahtan arınmaya, öte
7
yandan ölüme , o nerede ba layıp nerede bitti i belli olmayan sonsuzlu a ve
yeniden do u a gönderme yapar. Gökyüzü ise, simgesel olarak daha çok suç,
günah, acı çekme, kirlilik, ölüm gibi olumsuz ça rı ımlarla yüklü siyah rengin
zıddı, iyiyi, temizi, arınmı lı ı ve ya amı temsil eden, gün do umunun, geçi
anının, varlı ın bir de i ime u ramasının rengi olan beyaz renktedir.
Genellikle olumlu yananlamlar yüklenen beyaz renk, aynı zamanda uykusuz
geçirilen bir geceyi, yorgunlu u ve hastalı ı da ça rı tırmaktadır. Adam
uyandı ında, yeniden ya ama döndü ünde, çocu un kapının e i ine oturmu
ona baktı ını görür. Çocuk çıplak yatan güçsüz, zayıf adama bakmaktadır.
Onu güçlükle tanır, adam de i mi tir. “Çocuk ona sanki yeni tanıyormu gibi
bakıyor. – Seni bütün olarak her zaman anımsamak istiyorum, diyor ve ekliyor,
kendin hakkında hiçbir ey bilmeyen seni… küçükken hastalık geçirmi sin ve
bunu bile bilmiyorsun…(…) – Benimle ilgili olarak söylediklerini biraz biliyorum.
Sen nereden biliyorsun?” (K.Ç.S. ,137). Adam, ona küçükken ra itizm geçiren
ve güçsüzle en küçük a abeyi Paulo’yu anımsatmı tır: “- Küçük
a abeyimden…Onun da sırtında, seninkine benzer uzun bir iz vardır.”
Çocu un adama kar ı duydu u güçlü sevgi ve ilgi, onun hem “çocu u”, hem
“karde i”, hem de “sevgilisi” olan küçük a abeyine duydu u sevgiyle e de er
gibidir. Bu sevgi sanki güçsüze, hastaya, umutsuza kar ı duyulan, acıma
içgüdüsü ile güçlenen korumacı bir sevgidir: “Çocuk, adamın elini alıyor,
bakıyor, öpüyor” (K.Ç.S.,139). Metnin ba ında bakı larda yakaladı ımız
erotizm yerini giderek acımaya, umutsuzlu u teselliye, kederi payla maya
bırakan acı dolu bakı lara bırakır. Çocuk, adamın ellerini minnettarlıkla karı ık
bir sevecenlikle öperken, ilk kar ıla malarında, ona her tür hazzı tattıracak
olan ellere duydu u ilgiyi anımsar: “Benim için, der… ellerin, inandı ım asıl
ey ellerindi. Onların, giysimi çıkardıklarını, beni, sen bakarken, senin
kar ında çırılçıplak soyduklarını görür gibiydim.” (K.Ç.S., 139).
Gelece i olmayan bu ili kide geceler, her ikisi için de “gitgide daha
dayanılmaz” olmaya ba lar (K.Ç.S.,143). Gözya larıyla biçimlenen konu malar
dönüp dola ıp ayrılı ın çaresizli inde dü ümlenir. Bu içinden çıkılmaz
durumda Çinli, acısını bir nebze hafifletece ini dü ünerek çocuktan, onunla
parası için birlikte oldu unu söylemesini ister. Çocuk adamın istedi i gibi
konu ur: “- Vapurda seni gördü ümde, tepeden tırna a altın kaplıymı sın gibi
geldi, altından siyah bir arabanın içindeydin, aya ında altın ayakkabılar vardı.
Seni bunun için çok arzuladı ımı sanıyorum (…)” (K.Ç.S.,139). Her ne kadar
sevgilinin istekleri do rultusunda davranıyor görünse de, çocu un ye ledi i de
onunla parası için birlikte olmu olmak, Çinlinin de onu sevmemesidir: “Her
zaman ba ka kadınlara davrandı ın gibi, aynı biçimde davranmanı isterdim.
7
Chevalier, J., Gheerbrant, A., Semboller Sözlü ü, Robert Laffont, 1982, ss. 377-378.
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
115
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Ben bunu istiyorum. Beni, fazladan sevmene gerek yoktu” (K.Ç.S., 167).
Çocuk, adamın derinden ya adı ı ayrılık acısını ya amaz. Çinli sevgilinin
annesine vermesi için garsonyere bıraktı ı parayı aldı ında oturup
a lamasının acı çekmekle ilgisi yoktur; anneyle parayı almak için yaptıkları
“suçortaklı ına” a lamaktadır.
Bir sonraki sahnede çocuk parayı alır almaz garsonyerden çıkar, yardım
parasını büyük a abeyin anneden çalmasından korktu u için ailenin yardımcısı
Thanh’a vermek üzere onunla yurdun arkasında bulu ur. Kuzey Çinli
Sevgili’nin ithaf edildi i Thanh, sadece güvenirli i ve sadakati ile de il, aynı
zamanda Sadec’li sevgili, küçük a abey, Hélène Lagonelle gibi çocu un
bastırılmı arzularının ve cinsel dürtülerinin nesnelerinden biri olarak yazarın
tüm yapıtlarında önemli bir konumdadır: “Thanh gölgelerin arkasından çıkıyor.
Çocuk ona do ru gidiyor. Birbirlerine sarılıyorlar. Tek söz etmeksizin… Çocuk
arabanın arkasına geçiyor, uzanıyor. Bakı ıyorlar. Thanh biliyor” (K.Ç.S.,
174). Çocu un kendisine kar ı duydu u arzunun ne zamandır farkında olan ve
kendisi de ona kar ı ilgisiz olmayan Thanh çocu un Çinliyle ili kisinin
boyutlarını merak ederek sorar:
“ - Onun sevgilisi misin?
- Evet… olmayaca ımı mı sanıyordun?
- Evet.”
Thanh, kızın kendisine ait olamayaca ını bildi i halde, büyük bir hayal kırıklı ı
içinde içini çekerken, gözleri yerde, çocu a bakamaz. Çocuk aralarındaki
engelin kalktı ını, artık beraber olabileceklerini ve artık korkmaması gerekti ini
söylese de, Thanh çocu a kar ı tüm benli iyle hissetti i yasak arzularına
kar ın, onun bu iste ine karde oldukları gerekçesiyle kar ı çıkar: “Hayır,
yapamam.” Bu kesin reddedi , ona do ru gitmesini, ona sarılmasını, onu
koklamasını engellemez, sevi meden, konu madan uzunca bir süre birbirlerine
sarılıp, ya ayamadıkları a klarına a larlar. Ailenin Charner otelinde kaldı ı
odaya geldiklerinde çocuk, Thanh’a bakar ve “ - Ömrüm boyunca seni
arzulayaca ım” der. Çocu un, uykuya dalan Thanh’ı seyrederken ve o
uyudu unda onun bedenini ok arken a laması bir cinsel bo lu un
doldurulamamasından çok, bir iç bo lu un doldurulamaması sonucu
kendili inden geli en bir bo alma eylemidir. Umutsuzca, Thanh’ın bedeni
aracılı ıyla ba ka bedenlere – belki ula amayaca ını bildi i küçük a abeyinin
bedenine - ula abilmeyi dü lemektedir. Kendisini neden hiç arzulamadı ını
sordu unda, Thanh’ın verdi i yanıt Sadec’li Çinli sevgilininkiyle aynıdır. Enis
Batur’un söyledi i gibi “A k, ki iye varolu unun uçlarını anımsatır ve ölüm
8
güdüsünü devreye sokar” . Thanh da, Çinli sevgili gibi, çocukla beraber olursa
bir tür sahiplenme, kendine ait kılma anlamına gelen iddetin, öldürme
dürtüsünün ortaya çıkmasından korkmaktadır.
Kuzey Çinli Sevgili’nin ilerleyen sayfalarında, ayrılık günü yakla tıkça,
çocu un Çinli sevgilisinin garsonyerine yalnız gitmeye ba ladı ını görürüz.
Çinli onu ziyaret eden bir konukmu çasına sonradan gelir. Ama artık
birbirlerinin kollarında, sevi meden, “insanı kaçırtan pis bir koku gibi kalan
Batur, E.,“A k üzerine marazî bir deneme daha”,Yapı Kredi Yayınları, COG TO Dizisi,
8
116
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
ayrılık dü üncesi”nin (s.178) kapladı ı odada erotizmden uzak, yalnızca acı
dolu bakı larla birbirlerine bakmaktadırlar. Bir sevgilinin imkansız dü ünü
ya amaya mahkum oldu unun bilincindeki adamın bedeninin, artık çocu un
bedeninin yerini alan o acıyı sevmeye ba laması ya anan drama çarpıcı bir
boyut kazandırır. Çocuk artık sahip olunamayan bir nesnedir, bir doyum aracı
de il, bir acı kayna ıdır.
Görüldü ü gibi görsel zevkin iki önemli kayna ından biri olan ve di er
insanlara bakarken alınan cinsel haz olarak Freud’un tanımını yaptı ı skopofili,
Duras’ın inceledi imiz iki romanında da önemli bir yer tutmaktadır. Ancak,
skopofilinin genel tanımında, erkek aktif (etkin) yani bakan konumda, kadın ise
pasif (edilgen) yani bakılan, gözlenen konumdadır. Duras’ın romanlarında
bakı ın nesnesinin ya da erotik nesnenin kimi zaman kadın, kimi zaman erkek
oldu u göz önüne alındı ında, cinsel kimlik açısından herhangi birinin
üstünlü ünden söz edilemez. Kaldı ki, Kuzey Çinli Sevgili ‘nin sonundaki
dipnotlardan da anla ılabilece i gibi, yazarın, çocu u filmde güzel bir kızın
canlandırmasını istememesinin nedeni böyle bir üstünlü ün ister istemez
edilgenli i gerektirmesidir: “Bu kitaptan bir film yapılması durumunda, çocuk
sadece güzel olmamalı. Bu film için tehlikeli olabilir. (…) Bir Fransa çocukgüzeli filmi yıkıma u ratır. Hatta, dahası filmi tümüyle yok eder. Güzelli in tek
ba ına bir önemi yoktur, örne in bakamaz. Yalnızca ona bakılır.” (K.Ç.S.,
237)
Duras’ın yapıtları içerik düzeyinde ele alındıklarında, benzer izleklerle bir
bütünlük yaratılırken, bu yapıtların hemen hepsinde bir eksikli in, bir
yetersizli in dile getirildi i görülür. Ki iler, ileti im kopuklu u ya ayan,
kaderlerine boyun e memek ve ya amlarına bir anlam vermek için çabalayan
yalnız ve umutsuz ki ilerdir. Ne denli çabalarlarsa çabalasınlar, imkansızlıklar,
yokluklar, çıkmazlar onların önünde bir duvar gibi dikilir. Hiçbir ey de i mez,
gerçek a ka eri ilemez, geriye yalnızca varolu un derin bunalımı, bu dünyada
ya amak zorunda olmanın büyük sıkıntısı kalır. Romanlarda ki i ve içerik
düzleminde gözlenen bu sıkıntı, bu yokluk, biçim düzleminde de kendini
gösterir. Anlatımda bir tür ‘eksilti’ yöntemi kullanır yazar: tümce düzeyinde
kopukluklar, tamamlanmamı sözler, üç nokta, bo luklar, anlatı düzeyinde
birbirini izleyi sırası düzenli olmayan kopuk görüntüler, da ınık resimler.
Duras, kimlik arayı ını yazıda sürdürmekte, kendisini ya adı ı yalnızlıktan ve
parçalanmı lıktan ancak yazının kurtarabilece ini ta genç kızlık döneminden
beri bilmektedir. 1993 yılında yayımlanan Yazmak adlı yapıtında, insanın temel
gerçeklerinden biri olan yalnızlıktan kurtulmanın tek yolunun yazma edimi
oldu unu açıkça vurgulamı tır: “Yitip gitti inizde, yitirecek hiçbir eyiniz
9
kalmadı ında, oturup yazarsınız” .
Yazar, gözlem yapabilen, görmeyi bilen ve gördüklerini yansıtabilen ki idir,
herhangi bir görüntüden yola çıkar ve bu görüntü bir zorunluluk gibi onu
yazmaya iter. Duras, ya amöyküsel yapıtlarında, bir çe it prizmaya bakar gibi,
ana madde olan kırıntıların tekrar tekrar bir araya gelip yeni biçimler
9
Duras, M., Yazmak, Çev. Aykut Derman, Can Yayınları, stanbul, 1999, s. 23.
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
117
Zeynep Mennan
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
olu turmasını ve bu kırıntıların kendisini nasıl biçimlendirdi ini gözler önüne
sermi tir. Uzak geçmi e bir yolculuk yaparken, dı ta kalarak, kendisine
dı arıdan bakarak, dı arıdan görerek kendisiyle yüzle ir. Bu yüzle mede, a k
ve acı, hüzün ve haz, ölüm ve ya am iç içe geçer. Duras, Sevgili’de, bir
görüntüden bir ba ka görüntüye; görselli in daha fazla önem kazandı ı
senaryo-metin Kuzey Çinli Sevgili’de ise bir sahneden bir ba ka sahneye
atlarken, ilk gençlik günlerinde ya adı ı ate li a kın, bilerek ya da bilmeyerek
gizledi i kimi yönlerini, yetmi ya ını a mı biri olarak aynı yo unlukla yeniden
ya ayarak gün ı ı ına çıkartıp okurlarını yine a ırtmayı bilmi tir.
118
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
Marguerite Duras’ın Sevgili ve Kuzey Çinli Sevgili’si...
Zeynep Mennan
KAYNAKÇA
Alexandrıan,(1993)Erotik Edebiyat Tarihi, Çev. I ık Ergüden, stanbul: Mitos
Yayınları.
Armel, A.(1990) Marguerite Duras et l’Autobiographie, Le Castrol astral,
Paris.
Armel, A.(1998)Marguerite Duras, Les trois lieux de l’écrit, Christian Pirot
Editeur, Paris.
Denes, D.(1997)L’Amant de Marguerite Duras, Ellipses, coll.”Résonances”.
Pages-pındon,J.(2001)Marguerite Duras, Ellipses édition Marketing, Paris.
Borgomano, M.(1990)L’Ecriture filmique de Marguerite Duras, Bertrand
Lacoste, coll. “Parcours de lecture”.
Borgomano, M.(1985) Marguerite Duras une lecture des fantasmes, PetitRoeulx (Belgique), Cistre-Essais.
Özmen, K.(1994)“Ölü do mu
bir dü
ya da Duras’ın “Ölüm Hastalı ı” ”,
FRANKOFON Ortak kitap, No:6 , Ankara, ss. 173-186.
nal, T.(1994)“Marguerite Duras et l’écriture autobiographique”, FRANKOFON
Ortak Kitap, No: 6, Ankara, ss.209-216.
Akten, S.(1994) “Marguerite Duras’ın Kuzey Çinli Sevgili’si” , FRANKOFON
Ortak Kitap, No:6 , Ankara, ss. 155-172.
Burdur E itim Fakültesi Dergisi
119