Bildiri Kitapçığı - 10. Ulusal Afinite Teknikleri Kongresi

Transkript

Bildiri Kitapçığı - 10. Ulusal Afinite Teknikleri Kongresi
afinite.balikesir.edu.tr
[email protected]
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
Bu Kongre Balıkesir Üniversitesi
tarafından BAP.B.T.2016/03 nolu
proje ile desteklenmiştir.
Destekleri için Teşekkür Ederiz.
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
ÖNSÖZ
26 – 28 Mayıs 2016 tarihleri arasında Üniversitemiz tarafından düzenlenen 10. Ulusal
Afinite Teknikleri Kongresinde siz değerli bilim insanlarını ağırlamaktan büyük bir mutluluk
duyduğumu belirtmek isterim. Söz konusu kongrede değerli bilim insanlarının afinite teknikleri ve
uygulama alanları konusunda son gelişmeleri sunup tartışabilecekleri aynı zamanda bu alanda
donanımlı bilim adamlarının tecrübelerini aktardığı bir platform olmayı amaçlamıştır.
Ulusal boyutta onuncu defa düzenlenen ve 2 çağrılı olmak üzere 23 sözlü toplam 78
bildirinin ve 150 civarında değerli bilim insanının katılımı ile gerçekleştirilen bu kongrenin
ülkemizde afinite teknikleri alanında önemli sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Hızla gelişmekte
olan Balıkesir Üniversitemiz, yeni teknolojik gelişmelere yön verecek ve yeni teknolojileri takip
edecek şekilde temel alt yapısının önemli bir bölümünü tamamlamış bulunmaktadır. Amacımız,
ülke ekonomisine katkı sağlayacak yatırımlara, projelere, eğitim araştırma etkinliklerine öncelik
vermektir. Bu amaçla ilk defa bu sene üniversitemiz adına düzenlenen kongrelere BAP ile destek
vermeye başladık.
Bu bilimsel toplantı ile burada bulunan bilim insanlarımızı üniversitemizle ortak bilimsel
çalışmalar yapmaya ve ülkemizin kendi teknolojisini geliştirmesi yönünde ortak projeler üretmeye
davet ediyorum.
Kongreye bildirileriyle katılan, tüm değerli bilim insanlarımıza, kongreye destekte bulunan
Balıkesir Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi ile düzenleme kuruluna ve katkılarından
dolayı Hacettepe Üniversitesi’ne teşekkürlerimi sunuyorum.
Prof. Dr. Kerim ÖZDEMİR
Balıkesir Üniversitesi Rektörü
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
KONGRE PROGRAMI
26 MAYIS 2016 – PERŞEMBE
14.00 – Otele giriş ve Kayıt
19.00 – ŞEYTAN SOFRASI GEZİSİ
21.30 – Açılış Yemeği
27 MAYIS 2016 – CUMA
07.30 – 09.00 – Kahvaltı
I. OTURUM
Oturum Başkanı:
09.30 – 09.45 - İstiklal Marşı, Saygı Duruşu ve Açılış Konuşması
09.45 - 10.30 - Davetli Konuşmacı – Adil DENİZLİ
10.30 - 10.45 -Çay ve Kahve Arası
10.45 – 11.00 - [S1] - CagA-pozitif Helicobacter pylori enfeksiyonunun serolojik tanısı için bir
immünokromatografik test çubuğu geliştirilmesi - CEBRAİL KARAKUŞ
11.00 – 11.15 – [S2] - Klonlama Vektörleri Olan pMAD ve pUC18 Plazmidlerinin
Saflaştırılmasına Yönelik Yeni Doğal Bir Sorbentin Geliştirilmesi - DEMET ERDÖNMEZ
11.15 – 11.30 – [S3] - Anti-Kanser İlaçların Kontrollü Salımı için Moleküler Baskılanmış
Kriyojeller - MONİREH BAKHSHPOUR
11.30 – 11.45 – [S4] - Bazı Biyoteknolojik Kimyasalların PON1 Enzimi Üzerine In Vitro
Etkilerinin Araştırılması - M. OĞUZHAN KAYA
11.45 – 12.00 – [S5] - Polietilen Glikol (PEG) ile Modifiye Edilmiş Glukoz Oksidazın Termal
Stabilizayonu - GÖKAY VARDAR
12.30 – 14.00 - Öğle Yemeği
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
II. OTURUM
Oturum Başkanı:
14.45 – 15.00 – [S6] - Kreatinin Baskılanmış Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Temelli
Biyosensörler - AYKUT ARİF TOPÇU
15.00 – 15.15 – [S7] - Eser Miktardaki Pah’larin Analizi için Moleküler Baskilanmiş ÖnDeriştirme Kolonlarinin Spr Sensörler Ile Birleştirilmesi - MEHMET EMİN ÇORMAN
15.15 – 15.30 – [S8] - İnsan Plazmasından Afinite Kromatografisi Yöntemiyle Saflaştırılan
Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Nigella Sativa Ekstraktından Kolon Kromatografisi İle
İzole Edilen Bazı Etken Maddelerin Etkisinin Araştırılması - ZEHRA BAŞI
15.30 – 15.45 – [S9] - Moleküler Baskilanmiş Nanofilm Temelli Yüzey Plazmon
Nanosensörlerle Pestisit Tayini - YEŞEREN SAYLAN
15.45 – 16:00 – [S10] – Alkalen Fosfatazın Saflaştırılması ve Bazı ilaçlara Karşı Afinitesinin
Araştırılması – ÇİĞDEM BİLEN
16:00 – 16.15 - Çay ve Kahve Arası
16.00 – 17.00 - POSTER SUNUMLARI (P1-P30)
19.30 - 20.30 - Akşam Yemeği
20.30 - KÖRFEZ GEZİSİ
28 MAYIS 2016 CUMARTESİ
07.30 – 09.00 – Kahvaltı
III. OTURUM
Oturum Başkanı:
09.30 – 09.45 – [S11] - Simultaneous Removal of Ibuprofen and Diclofenac Sodium by Surface
Response Design onto Htc-Ber - TAHİRA QURESHI
09.45 - 10.30 - Davetli Konuşmacı – Ö. İrfan KÜFREVİOĞLU
10.30 – 10.45 – [S12] - Suda Çözünebilir İmin-Kitosan-Ni2+ Kompozit Kompleksleri Gömülü
Kriyojeller ile Lizozim Enziminin Saflaştırılması - ÖMÜR ACET
10.45 - 11.00 - Çay ve Kahve Arası
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
11.00 – 11.15 – [S13] - Paraoksanaz Enziminin Hidrofobik Etkileşim Kromatografisiyle
Saflaştırılması – NAHİT GENÇER
11.15 – 11.30 – [S14] - Karbofuran Tayinine Yönelik Moleküler Baskılama Temelli Yüzey
Plazmon Rezonans (SPR) Sensörlerin Hazırlanması - OĞUZ ÇAKIR
11.30 – 11.45 – [S15] - Streptococcus Mutans Karbonik Anhidrazının Ekspresyonu,
Saflaştırılması, Elektroforetik ve Kinetik Özeliklerinin Araştırılması - NURCAN DEDEOĞLU
12.30 – 14.00 - Öğle Yemeği
IV. OTURUM
Oturum Başkanı:
14.15 – 14.30 – [S16] - Moleküler Baskılanmış Poli(2-Hidroksietil Metakrilat-N-Metakriloil-lGlutamik Asit) Kriyojele Miyoglobin Adsorpsiyonu - MURAT YAVUZ
14.30 – 14.45 – [S17] - Melamin Teşhisine Yönelik Moleküler Baskılanmış Magnetik
Membranların Sentezi - ÖZLEM ARSLAN
14.45 – 15.00 – [S18] - Protein A Baskılanmış Süpermakrogözenekli Poli (HidroksietilMetakrilat) Kriyojeller - SEVGİ ASLIYÜCE
15.00 – 15.15 – [S19] - Escherichia coli Prolil-tRNA Sentetaz, YbaK ve tRNAPro Kompleks
Oluşumundaki Konformasyon Değişikliklerinin Araştırılması - ZÜBEYDE SAÇKES
15.15 – 15.30 - [S20] - Anti-Kanser İlaç Salım Uygulamaları için Gümüş Nanopartikül (AgNP)
Aşılanmış Biyopolimerik Biyokompozitlerin Antimikrobiyal Özellikleri - FİKRET
KARADEMİR
15.30– 15.45 – [S21] - 17β-Estradiol Uzaklaştırılmasına Yönelik Hidrofobik Nanopartiküllerin
Hazırlanması - HÜSEYİN ALKAN
15.45 - 16.00 - Çay ve Kahve Arası
16.00 -17.00 - POSTER SUNUMLARI (P31-P55)
19.30 – Akşam Yemeği (Kapanış Yemeği)
29 MAYIS 2016 PAZAR
07.30 – 09.00 - Kahvaltı
09.30 - YAT TURU
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
POSTER BİLDİRİ LİSTESİ
27.05.2016 / 09:00-17:00
P1
ADEM ERGÜN
Lakton Yapılı Tiyo-Crown Eterlerin PPO Enzimi Üzerindeki Etkilerinin
Araştırılması
P2
Serap BEYAZTAŞ
UZUNOĞLU
Glutaraldehit İle İmmobilize Edilen Enzim Temelli Biyosensör Tasarımı
P3
BENGİ
ÖZKAHRAMAN
Ni(II) İyonu Baskılanmış Aljinat Esaslı Biyoadsorbanların Sentezi ve İyon
Seçiciliğinin Belirlenmesi
P4
BESTE ŞİPAL
Bazı Sülfonamid Türevlerinin Laktoperoksidaz Enzimi Üzerine Etkilerinin
Araştırılması
P5
BİLGEN OSMAN
Poli(DVB-MAPA) Süperhidrofobik Yüzeylerin Elde Edilmesi ve
Karakterizasyonu
P6
BUĞRA DAYI
Serbest ve İmmobilize Morchella Esculenta ile Karişim Halinde Tekstil Boyar
Maddesi İçeren Atik Sularin Biyolojik Gideriminin Araştırılması
P7
BÜŞRA ÖZTURAN
Aminoasit Temelli Polimerik Membranlara Flavonoid Yükleme Ve Salım
Koşullarının Optimizasyonu
P8
CANAN ARMUTCU
Gıda Örneklerinde Okratoksin A Tayinine Yönelik Yüzey Plazmon Rezonans
Sensörler
P9
MELTEM KOCA
ESENTÜRK
Mikroalbümin Tayini için Yüzey Plazmon Rezonans Nanosensörler
P10 DUYGU ÇİMEN
Çinko İyonlarının Tayini İçin Moleküler Baskılanmış Nanosensörlerin
Tasarımı, Hazırlanması ve Karakterizasyonu
P11 DUYGU ÖNCEL
Dermokozmetik Ürünlerde Vitamin C’nin Kontrollü Salımına Yönelik
Nanopolimer Sistemleri
P12 ECEM AYHAN
Fenilketonüri Hastalığının Erken Teşhisine Yönelik Mıp Modifiye Biyosensör
Sistemi Geliştirilmesi
P13 EKREM TUNCA
Rezene (Foeniculum vulgare Mill.) Ekstraktının İnsan Karbonik Anhidraz
İzoenzimlerinin Esteraz Aktivitesi Üzerine Etkisinin İncelenmesi
P14
EMEL TAMAHKAR
IRMAK
P15 ESMA SARI
Modifiye Edilmiş Bakteriyel Selüloz Nanofiberler ile Protein Adsorpsiyonu
Sulardan Seçici Olarak Eritromisin Tayini İçin Moleküler Baskılanmış
Nanopartikül Temelli Nanosensörlerin Hazırlanması
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P16 ESRA ÇELİK
Starkspur Golden Elma Çeşidinde Polifenol Oksidaz Enziminin Saflaştırılması
ve Karakterizasyonu
P17 EYYÜP AKSOY
New Lanthanıde-Chelate Cross-Lınked Affınıty Cryogel For Proteın Separatıon
P18 FATMA KARTAL
İmmobilize Metal İyon Afinite Kromatografisi ile Bsa’nın Uzaklaştırılması
P19 Selma SİNAN
Azoarcus Group I Ribozimin Katlanma Sürecine Mg+2 ve Sıcaklığın Etkisinin
Katalitik Aktivite Yöntemi Kullanılarak Araştırılması
P20 SEDA KOYUN
Moleküler Baskılanmış Kriyojellerle Amino Asit Enantiyomerlerinin Ayrılması
P21 GÖZDE BAYDEMİR
Üre Tanıma Belleğine Sahip Polimer Sentezi
P22 ILGIM GÖKTÜRK
Boya-Ligand Afinite Kriyojeller ile Saccharomyces Cerevisiae’den Malat
Dehidrogenaz Enziminin Saflaştırılması
P23 İBRAHİM DOLAK
Chelate Cross-Linked Affinity Ion-Imprinted Cryogel for Selective
Recognition of Cerium(III) in Environmental Samples
P24 İSMAİL AĞIR
Mikroçipe Entegre Potansiyometrik Mikro Sensörler Kullanılarak Yaygın
Anyon ve Katyonların FIA Sistemde Eşzamanlı Tayini
P25 KEMAL CETİN
Antibiyotiklerin Analizi için Sıvı Kromatografisi Tandem Kütle Spektrometresi
(LC–MS/MS) Metodu Geliştirilmesi
P26 ÖMER ELKIRAN
Biyoremediasyon Potansiyeline Sahip Bitkiler Gömülmüş Kriyojel Kolonların
Hazırlanması ve Karakterizasyonu
P27 SABİNA HÜSEYNLİ
Geliştirilmiş Kuvars Kristal Mikroterazi Nanosensörler Aracılığıyla Yumurtada
İlaç Kalıntılarının Analizi
P28 SONA FAALNOURİ
Gıdalardan Antibiyotik Tayini İçin Optik Temelli Sensörlerin Hazırlanması ve
Karakterizasyonu
P29 SENEM AKKOÇ
Peroksidaz Enzimi Üzerine Yeni Organik Bileşiklerin İhbisiyon Etkisi
P30 SENEM AKKOÇ
Üreaz Enzim Aktivitesi Üzerine Benzimidazolyum Tuzlarının İnhibisyon Etkisi
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
28.05.2016 / 09:00-17:00
P31 MELİSA YILDIRIM
Yaşlanma Karşıtı Nano-Malzeme Geliştirilmesi
P32 ÇİĞDEM BİLEN
Yeni Pirido [2,3-d] Pirimidin Türevlerinin Sentezi ve Eritrosit Karbonik
Anhidraz I ve II İzoenzimleri Üzerine in vitro İnhibisyon Etkilerinin
İncelenmesi
P33
MUSTAFA BURAK
ÇOBAN
Üç Valanslı EuIII ve TbIII İyonları’nın PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki
Etkilerinin Araştırılması
P34 NALAN ÖZDEMİR
Çiçek Benzeri Şekillere Sahip Manyetik Özellikli Peroksidaz-İnorganik Hibrit
Nano Yapıların Hazırlanması ve Karakterizasyonu
P35 NİHAN AYDOĞAN
Sularda Cu(II) İyonlarının Tayini için İyon Baskılanmış Nanopartiküllerin
Karakterizasyonu
ÖMER ADİL
KORKMAZ
Hayvansal Kaynaklı Gıdalarda İmmünoafinite Kromotografisi Yöntemi ile
Vitamin B12 Tayini
P36
P37 KORAY ŞARKAYA
Ag+ Adsorpsiyonu için Ag+ Baskılanmış Kriyojellerin Hazırlanması ve
Özelliklerinin İncelenmesi
P38 ÖZLEM ARSLAN
Aynı Kaynağın Farklı Dokularından Elde Edilen Kitinin Protein Adsorpsiyon
Davranışlarının İncelenmesi
P39
ÖZLEM
TAVUKÇUOĞLU
Parmaktan Alinan Kanda Ürenin Ölçümü için Yeni Bir Kullan-At Tipi
Potansiyometrik Üre Biyosensör ve Ölçüm Sistemi
P40
MEHMET EMİN
DİKEN
PVA-PAA-HA Hidrojel Filmlerin Kimyasal ve Biyolojik Özelliklerinin
Belirlenmesi
P41 GAMZE ÖKEMLER
Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Saflaştırılması İçin Yeni Bir Afinite Jelinin
Sentezlenmesi
P42 Şeyma ERİK
Polifenol Oksidaz Enziminin İmmobilizasyonu ve Bazı Özelliklerinin
Araştırılması
P43 ADEM ERGÜN
Makro Halkalı Tiyo-Crown Eterin PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki
Etkisinin Araştırılması
P44
MELDA
ALTIKATOĞLU
Üreaz Enziminin PEG Aldehit Polimeriyle Non-Kovalent Etkileşimlerle
Stabilizasyonu
P45 TUBA ÖZGÖÇER
Stres Belirteci Kortizolün Tükürükte Ölçülmesi Amacıyla Kortizol Enzim
İmmunoassay Testinin Kurulması
P46 TUBA ÖZGÖÇER
Sıçanlarda Anti-Escherichia Coli Antikorlarını Tespit Eden Direk Elisa
Testinin Kurulması
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P47 TUĞBA YAPICI
Albumin Tayinine Yönelik Cibacron Blue Bağlı Phema Nanopartiküller ile Spr
Biyosensör Hazırlanması
P48 VOLKAN SAFRAN
Cu+2 Tayini İçin Moleküler Baskılama Temelli Biyosensörlerin Yüzey Plazmon
Rezonans (Spr) Sisteminde Kullanılması
P49 ZEHRA BAŞI
Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.) Wagenitz, Sideritis brevidens
P. H. Davis ve Origanum majorana Bitkilerinin Ekstraktlarının İnsan Plazması
Anjiotensin Konverting Enzim Üzerine Etkilerinin Araştırılması
P50 ZEHRA BAŞI
Peganum harmala ve Chelidonium majus Bitkilerinin Polar Faz Ekstraktlarının
İnsan Plazması Asetilkolinesteraz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması
P51 ZÜBEYDE BAYSAL
Karbofuran Tayini için Kuvars Kristal Mikroterazi (Qcm) Sensörlerin
Hazırlanması
P52 Tuğba TAK
Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Pestisitlere Karşı
İlgisinin Araştırılması
P53 Özge BOZKURT
Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Bazı Ağır
Metallere Karşı İlgisinin Araştırılması
P54 Büşra ÇABAŞ
Sıderıtıs Türlerinden İzole Edilen Sideridiol, Asetoksi Siderol ve Kaempferol
Bileşiklerinin Ksantin Oksidaz Enzimi Üzerine Afinite Etkisinin İncelenmesi
P55 Canan ARMUTCU
Histidin Epoksi ile Aktive Edilmiş Sefaroz Küreler ile Poli(2-Hidroksietil
Metakrilat) Kriyojellerin Hazırlanması ve İnsan İmmunoglobulin G
Saflaştırılması
16.00 – 17. 00
Poster Tartışması
(Sunum yapan yazarların posterlerinin yanında bulunmaları gereklidir)
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
SÖZLÜ
BİLDİRİLER
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S1
Caga-Pozitif Helicobacter Pylori Enfeksiyonunun Serolojik Tanısı İçin Bir
İmmünokromatografik Test Çubuğu Geliştirilmesi
Cebrail KARAKUŞ, Barık SALİH
Fatih Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, İstanbul
ÖZET
Helicobacter pylori enfeksiyonu dünya nüfusunun yaklaşık yarısında görülmektedir. Bu bakteride,
sitotoksin bağlantılı gen A (cagA) oldukça immünodominant CagA antijenini kodlamaktadır.
CagA-pozitif H. pylori suşları en ciddi mukoza lezyonlarına yol açarak mide ve duodenum
ülserleriyle mide kanseri oluşumunda etkilidir. Mide biyopsilerinde (endoskopi) cagA geninin
durumu PZR ile belirlenebilmektedir. Bu gibi invaziv metotlar pahalı, zaman alıcı ve zahmetlidir.
Fakat serolojik testler (invaziv olmayan metotlar) ile bu cagA geninin varlığı dolaylı olarak
serumdaki anti-CagA antikorlarının tespitiyle belirlenebilir. Amacımız, geliştirdiğimiz
rekombinant CagA (rCagA) proteini ve anti-rCagA monoklonal antikoru (Mab) kullanarak enfekte
hastaların serumlarında anti-CagA antikorlarının tespiti için bir immünokromatografik test çubuğu
(İKTÇ) geliştirmektir. rCagA, altın nanoparçacık üzerine kaplandı ve konjugat pede yerleştirildi.
İşaretlenmemiş rCagA ve anti-rCagA Mab, destek kart üzerindeki membrana sırasıyla test çizgisi
ve kontrol çizgisi olarak sabitlendi. Konjugat, örnek ve emici ped, membran kart üzerine
montajlandı ve bu test çubuğu plastik bir kaset içine yerleştirildi. PZR ve ELISA yöntemleriyle
belirlenen 22 CagA-pozitif ve 8 CagA-negatif H. pylori enfeksiyon vakalarından toplanan serumlar
bu İKTÇ ile test edildi. Örnek pedine damlatılan serum sıvısı içinde bulunan anti-CagA antikorları
konjugat pede hareket ederek burada altın nanoparçacık işaretli rCagA’ya bağlandı. Membranda
lateral akımla ilerleyen bu immünokompleks, test çizgisinde rCagA tarafından yakalanarak kırmızı
bir çizgi oluşturdu. Örnek sıvısı, kontrol çizgisine doğru ilerledi ve burada anti-rCagA Mab
tarafından yakalanan altın nanoparçacık işaretli rCagA kırmızı bir çizgi oluşturdu. Dünyada ilk
olarak serumda anti-CagA antikorlarını tespit eden geliştirdiğimiz bu İKTÇ; hızlı (20dk), teçhizat
gerektirmeyen, ucuz, kullanımı kolay, uzun raf ömürlü, çok duyarlı (21/22, %95) ve özgün (8/8,
%100) olma avantajlarına sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Helicobacter pylori, CagA, immünokromatografik test çubuğu.
Bu çalışma, TÜBİTAK tarafından 111T370 numaralı proje ve Fatih Üniversitesi tarafından P50031402_G
numaralı proje ile desteklenmiştir.
1
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S2
Klonlama Vektörleri Olan pMAD ve pUC18 Plazmidlerinin Saflaştırılmasına Yönelik Yeni
Doğal Bir Sorbentin Geliştirilmesi
Demet ERDÖNMEZ2, Özlem ARSLAN1, Mehmet ODABAŞI1
1
Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Aksaray
2
Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray
ÖZET
Gen terapisi, biyolojik sensör, nano boyuttaki yapıların oluşturulması ve gen klonlamasında
plazmid DNA’ lardan yoğun bir şekilde yararlanılmaktadır. DNA saflaştırılması için kullanılan
mevcut yöntemler arasında çoğunlukla afiniteye dayalı sorbentler ve çöktürme metodları
bulunmaktadır. Çöktürme metodlarında, çoğunlukla organik çözücüler kullanıldığı için ortamda
ekstra kirlilik oluşur, bu kapsamda saflaştırma basamak sayısını azaltacak, non-toksik ve doğal
sorbentlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu çalışmada, bir dizi kimyasal işleme maruz bırakılarak genetik materyali çıkartılmış,
böylece kabuk kısımlı sporopolenin bölümü oluşturulan ve daha sonra Cu 2+ takılarak elde edilen
Cu2+-sporopolenin partiküllerin, 0.5 cm çapında PHEMA-metilen bis-akrilamid kriyojelik
membranları hazırlanmış ve elde edilen Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranların kesikli
sistemde önce ticari DNA’ ya, daha sonra klonlamada vektör olarak kullanılan pMAD plazmidi ile
pUC18 plazmidine karşı adsorbsiyon davranışları incelenmiştir.
Bu amaçla, Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranların, adsorpsiyon optimizasyon
çalışmaları için önce ticari DNA’ya karşı pH, derişim ve ortam iyonik şiddetine karşı davranışları
araştırılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre maksimum DNA adsorpsiyonu pH 7’de 20,2 mg/g
(0,5 mg/mL derişimde) olarak bulunmuştur. İlgili plazmidler, moleküler çalışmalarda kullanılmak
üzere, araştırmada kullanılan E.coli DH5α bakterisine transforme edilmiş, sonraki basamakta
bakteri hücrelerinin alkalin ortamda liziz edilmeleriyle, plazmidler hücre dışına alınarak çalışma
için kullanılmıştır. Plazmid DNA’ların, Cu2+-sporopolenin gömülü polimerik membranlar ile
etkinleştirilmiş adsorpsiyon davranışları, spektrofotometrik olarak NanoDrop 2000c
(ThermoScientific) cihazı ile ölçüldüğünde %80’in üzerinde bir saflaştırma gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler:Plazmid DNA adsorpsiyonu, affinitekromatografisi, E.coli DH5α
2
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S3
Anti-Kanser İlaçların Kontrollü Salımı için Moleküler Baskılanmış Kriyojeller
Monireh BAKHSHPOUR, Handan YAVUZ ALAGÖZ, Adil DENİZLİ
Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Hacettepe Universitesi, Ankara,
Turkiye
ÖZET
Kontrollü ilaç salımının amacı ilacın vücudun en uygun bölgesine terapötik doz ile salımını
sağlamaktır. Bunun yanında ilacın yan etkilerini azaltmak, hastaya en uygun doz şeklinde
verilmesini sağlamak ve ilacın farmakolojik etkisini uzun süre tutmaktır. Moleküler baskılama
işlemi, kalıp molekül ile çevresindeki fonksiyonel monomer ve çapraz bağlayıcının üç boyutlu
etkileşimlerine dayalı bir teknolojidir. Kriyojeller, kısmen donmuş monomer veya polimer
çözeltileriyle hazırlanan üç boyutlu jel matriksleridir. Makrogözenekli yapıları sayesinde hızlı
şişme kinetiği ile ilaç salım sistemlerinde kullanılabilirler. Mitomisin C çok geniş spektrumlu bir
antibiyotiktir. Antiproliferatif özelliğinden dolayı göğüs, prostat kanserlerinde kullanılır.
Bu çalışmada Mitomisin C’nin kontrollü salımı için Mitomisin C baskılanmış PHEMA
temelli kriyojel membranlar hazırlanmış in-vitro ortamda ilaç salımının incelenmiştir. Nmetakriloil-(L)-histidin (MAH) monomeri özellikli tanıma bölgeleri oluşturmak için
sentezlenmiştir. MAH monomeri ile bakır iyonu arasında kompleks oluşumundan sonra metal iyon
koordinasyon etkileşimleri kullanarak MAH-Cu2+ monomeri ve Mitomisin C ile önkompleks
yapılmıştır. PHEMA kriyojellerin yüzey yapısı ve spesifik yüzey alanları SEM ve BET yöntemleri
ile belirlenmiştir. Yapıdaki MAH-Cu2+’nın varlığını göstermek üzere FTIR spektrumları alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Mitomisin C, N-metakriloil-(L)-histidin, Kriyojel, Kontrollü ilaç salımı.
3
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S4
Bazı Biyoteknolojik Kimyasalların PON1 Enzimi Üzerine In Vitro Etkilerinin Araştırılması
Mustafa Oğuzhan KAYA
Siirt Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Temel Bilimler Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Siirt
ÖZET
Bu çalışmada, detoksifikasyon ve antioksidan aktivitesi ile metabolizmada kardiyovasküler
olaylar gibi önemli fizyolojik fonksiyona sahip insan serum Paraoksonaz 1 (PON1) enziminin
saflaştırılması ve çeşitli kimyasalların IC50 değerlerinin saptanması amaçlanmıştır. PON1,
amonyum sülfat çöktürmesi yöntemi ve Sepharose-4B-L-tirozin-1-naftilamin hidrofobik etkileşim
kromatografi jeli kullanılarak saflaştırılmıştır. Saflaştırılan PON1 enzimi üzerine farmasötik,
medikal ve biyoteknolojik çalışmalarda sıkça kullanılan 4-(dimetilamino) benzaldehid, 3,5dinitrosalisilik asit, sodyum azit, benzidin ve hidrazinyum sülfatın inhibisyon etkileri
belirlenmiştir. Araştırma sonucunda, IC50 değeri 0.126 mM ile benzidin en güçlü inhibisyon etkisi
gösteren yapı olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: PON1, Antioksidan, Hidrofobik etkileşim kromatografisi, İnhibisyon
4
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S5
Polietilen Glikol (PEG) ile Modifiye Edilmiş Glukoz Oksidazın Termal Stabilizayonu
Gökay VARDAR1, Melda ALTIKATOĞLU1, Yeliz ELALMIŞ2, Özlem TAVUKÇUOĞLU2,
İbrahim IŞILDAK2
1- Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul,
2- Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, İstanbul
ÖZET
Enzimler suda çözünür polimerler veya bazı kimyasal maddeler kullanılarak modifiye
edilebilmektedir. Doğal ve sentetik makromoleküllerin enzimler ile oluşturduğu konjugatlar,
serbest enzimlere nazaran daha dirençli ve stabil olmaktadır. Ayrıca tıpta ve biyoteknolojinin
çeşitli dallarında kapsamlı uygulama alanları bulmaktadır.
Bu çalışmada öncelikle polietilen glikolün (PEG) aldehid türevi sentezlendi ve GOD enzimi
ile farklı mol oranlarında (nGOD/nPEG: 1/1, 1/5, 1/10, 1/20) enzim-polimer kovalent konjugatları
hazırlanmıştır. Konjugatların ve serbest enzimin farklı sıcaklıklarda ve farklı pH değerlerindeki
aktiviteleri tayin edildi. Konjugatların ve serbest enzimin raf ömürleri incelendi, termal stabilite
analizleri yapıldı. Ayrıca konjugatların ve serbest enzimin kinetik sabitleri belirlendi. Ek olarak
konjugatların karakterizasyon çalışmaları yapıldı.
Konjugatlar, tüm sıcaklık ve pH değerlerinde serbest enzimden daha düşük aktivite
gösterdiler. Ancak yüksek sıcaklığa karşı oldukça iyi direnç göstererek serbest enzimden daha
yüksek aktivite değerleri izlendi. Konjugatın zamana bağlı termal stabilitesinin oldukça iyi olduğu
gözlendi. Ayrıca, GOD PEG konjugatının tayin edilen raf ömürlerinin, serbest enzimden daha iyi
olduğu görüldü.
Anahtar Kelimeler: Glukoz oksidaz, enzim stabilizasyonu, polietilen glikol,
5
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S6
Kreatinin Baskılanmış Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Temelli Biyosensörler
Aykut Arif TOPÇU1, Erdoğan ÖZGÜR2, Fatma YILMAZ3, Adil DENİZLİ2
1
Aksaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray
2
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara
3
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Gerede Meslek Yüksek Okulu, Kimya ve Kimyasal İşletme
Teknolojileri Bölümü, Bolu
ÖZET
Kreatinin vücut sıvılarında bulunan ve belirli sınır aralıklarında seyreden önemli bir klinik
analittir. Kreatinin miktarının tayin edilmesinde genellikle Jaffe reaksiyonu kullanılır fakat
kreatinin ile aynı ortamda bulunan ürik asit, glikoz ve keton cisimleri gibi diğer moleküllerin
reaksiyon ortamına girişim yapması sonucunda kreatinin miktar tayininde sapmalarla karşılaşmak
mümkündür. Moleküler baskılama polimer matrikste, seçilmiş olan hedef molekülü şekil ve
geometrik yapı olarak tanıyan hafıza bölgelerinin oluşturması tekniğidir. Moleküler baskılanmış
polimerlerin kolay hazırlanmaları, ucuz olmaları ve hedef moleküle karşı özgül olmaları bir çok
alanda kullanılmalarına imkan tanımaktadır. Yüzey plazmon rezonans (SPR) herhangi bir işaretli
ajana gerek duyulmadan biyomolekül etkileşimlerinin eş zamanlı olarak incelendiği yöntemdir.
Yöntemde; ince film tabakasıyla ayrılan farklı kırılma indislerine sahip iki ortam arasına gönderilen
ışığın yansıması ve yansıyan ışığın ölçülmesinden yararlanılır.
Yapılan çalışmada kreatinini yüksek seçicilikte ve düşük miktarda tayin etmek amacıyla
kreatininin baskılanmış SPR biyosensör çipler hazırlanmıştır. Hazırlanmış olan SPR çiplerin
kreatinine karşı seçicilik çalışmaları kreatin ile N-hidroksi süksinimid (NHS) molekülleri ve yapay
idrar çözeltileri kullanılarak değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kreatinin, Moleküler Baskılama, Yüzey Plasmon Rezonans Biyosensörler
6
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S7
Eser Miktardaki Pah’larin Analizi için Moleküler Baskilanmiş Ön-Deriştirme Kolonlarinin
Spr Sensörler Ile Birleştirilmesi
Mehmet Emin ÇORMAN1, Lokman UZUN2,3, Adil DENİZLİ2
1
Sinop Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Sinop
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara
3
Linköping Üniversitesi, Biyosensör ve Biyoelektronik Araştırma Merkezi, IFM, Linköping, İsveç
ÖZET
Çevre sularında eser miktarlarda bulunan, geleneksel yöntemlerle tayin edilmesi oldukça zor olan
ve en tehlikeli kanserojen maddelerden biri kabul edilen benzo[a]piren (BaP)’in, sulardan önderiştirilmesi ve tayini için moleküler baskılama yöntemiyle kompozit kartuşların ve yüzey
plazmon rezonans (SPR) temelli sensörlerin hazırlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda ilk olarak
SPR çip üzerinde baskılanmış film, BaP varlığında N-Metakriloil-L-fenilalanin (MAPA) ve etilen
glikol dimetakrilat (EDMA)’ın polimerizasyonu ile hazırlanmıştır. Ayrıca baskılanmamış SPR
nanosensör, kontrol deneyi için kalıp molekül BaP olmadan hazırlanmıştır. Hazırlanan SPR
nanosensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre ve temas açısı ölçümleriyle
karakterize edilmiştir. Kalınlık ölçümleri ve AFM görüntüleri, SPR çip yüzeyinde ince filmlerin
başarılı bir biçimde oluştuğunu göstermektedir. Farklı derişimlerdeki BaP çözeltileri adsorpsiyon
kinetiklerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. BaP baskılanmış SPR nanosensörlerin seçiciliğini
göstermek için BaP, BbF, BkF, IcdP ve 1-naftol’un yarışmacı adsorpsiyonu araştırılmıştır.
Çalışmada nihai olarak, ön-deriştirme ve sensör çalışmaları birleştirilmiştir. Ön-deriştirme
sonucunda kompozit kartuşlarla daha düşük derişimlere inilerek BaP moleküllerinin SPR
nanosensörlerde tayini başarılı biçimde gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, PAH’ların hem önderiştirme hem de optik biyosensörlerle tayini için moleküler baskılama yaklaşımlarının uygun
olduğunu açıkça göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: polisiklik aromatik hidrokarbonlar, benzo[a]piren, ön-deriştirme, SPR.
7
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S8
İnsan Plazmasından Afinite Kromatografisi Yöntemiyle Saflaştırılan Anjiotensin
Konverting Enzim Üzerine Nigella Sativa Ekstraktından Kolon Kromatografisi İle İzole
Edilen Bazı Etken Maddelerin Etkisinin Araştırılması
Zehra BAŞI, Vedat TÜRKOĞLU
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Van
ÖZET
Anjiotensin konverting enzim (ACE, EC 3.4.15.1) kan basıncının düzenlenmesinde görev
alan önemli bir enzimdir. ACE (EC 3.4.15.1) insan plazmasından afinite kromatografisi yöntemi
ile saflaştırıldı. Plazma anjiotensin konverting enziminin saflaştırma oranı 12860 kat olarak
hesaplandı. Saflaştırılan ACE için optimum sıcaklık ve pH belirlendi. Plazma ACE için optimum
sıcaklık 35-40 oC ve optimum pH 7.4 olarak bulundu. SDS-PAGE ile ACE’in alt birimlerinin
molekül kütleleri 60 ve 70 kDa olarak hesaplandı. Nativ-PAGE ile ACE’in doğal yapısı korunarak
tek bant elde edildi. Ayrıca jel filtrasyon kromatografisi ile enzimin molekül kütlesi belirlendi ve
grafikten ACE’in molekül kütlesi 260 kDa olarak hesaplandı. Nigella sativa (çörek otu) bitkisinden
kolon kromatografisi yöntemi ile tabii yağ asitleri izole edildi. İzolasyon için art arda 4 kolon
hazırlandı ve değişen CHCI3:MeOH oranlarıyla 6 fraksiyon elde edildi. İkinci kolondan 1. ve 2.
fraksiyon, üçüncü kolondan 3. ve 4. fraksiyon ve dördüncü kolondan ise 5. ve 6. fraksiyon elde
edildi. Bu fraksiyonların NMR ve GS-MS ile analizleri yapıldı. GS-MS grafiklerinden izole edilen
fraksiyonların doğal yağ asitleri olduğu belirlendi ve linoleik asit ve palmitik asit yüksek oranda
bulundu. Nigella sativa’dan izole edilen 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. fraksiyonların ACE aktivitesi üzerine
etkisi incelendi. 3. fraksiyon ACE aktivitesi üzerine aktivasyon etkisi gösterdi. 1, 2, 4, 5 ve 6.
Fraksiyonlar ise ACE aktivitesi üzerine yarışmasız inhibisyon gösterdi ve grafikleri çizildi. Grafik
denkleminden bu fraksiyonların I50 değerleri hesaplandı. İnsan plazması ACE üzerine 1, 2, 4, 5 ve
6. Fraksiyonları için I50 değerleri sırasıyla 1.597 mg/mL, 0.053 mg/mL, 0.527 mg/mL, 0.044
mg/mL ve 0.136 mg/mL olarak hesaplandı. En yüksek inhibitör aktivitesini 0.044 mg/mL I50 değeri
ile 5. fraksiyon gösterdi.
Anahtar kelimeler: Anjiotensin konverting enzim, Nigella sativa, saflaştırma, izolasyon, yağ
asitleri.
8
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S9
Moleküler Baskilanmiş Nanofilm Temelli Yüzey Plazmon Nanosensörlerle Pestisit Tayini
Yeşeren SAYLAN1, Semra AKGÖNÜLLÜ1, Duygu ÇİMEN1, Ali DERAZSHAMSHİR1, Nilay
BERELİ1, Fatma YILMAZ2, Adil DENİZLİ1
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Ana Bilim Dalı, Ankara.
2
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojileri Bölümü, Bolu.
ÖZET
Pestisitlerin tarımda çokça kullanılması sahip oldukları zehirli etkilerinden ve uzun zamanlı ortaya
çıkabilecek sağlık risklerinden dolayı kaygıların artmasına sebep olmaktadır. Bu çalışmanın amacı
yaygın biçimde kullanılan triyanizik pestisit çeşitleri olan siyanazin (SNZ), simazine (SMZ) ve
atrazin (ATZ) pestisitlerini hassas, seçici ve gerçek zamanlı olarak teşhis etmektir. Bu amaçla,
moleküler baskılanmış nanofilm temelli yüzey plazmon rezonans (SPR) nanosensörler üretilip
karakterize edilerek SNZ, SMZ ve ATZ pestisitlerini teşhis etmede kullanılmıştır. Moleküler
baskılanmış nanofilmler, N-metakriloil-L-fenilalanin metil ester (MAPA) ve 1-vinilimidazol
(VIM) monomerleri varlığında etilen glikol dimetakrilat (EGDMA) çapraz bağlayıcısı ile
polimerleştirilmiştir. SNZ, SMZ ve ATZ baskılanmış SPR nanosensörler, 0.1 ile 6.64 nM
arasındaki derişimlerdeki pestisit tayininde kullanılmıştır. Elde edilen seçicilik sonuçları ile
birlikte, SNZ, SMZ ve ATZ baskılanmış SPR nanosensörlerin, yüksek seçiciliğin yanı sıra yüksek
hassasiyette ölçüm yapması, hızlı cevap vererek tekrar ve kolayca kullanılabilirliği maliyeti
düşürdüğünden ticari yöntemlere alternatif bir yöntem olabileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, SPR nanosensör, triazin pestisit.
9
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S10
Alkalen Fosfatazın Saflaştırılması ve Bazı ilaçlara Karşı Afinitesinin Araştırılması
Çiğdem BİLEN, Nahit GENÇER, Oktay ARSLAN
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Bu çalışmada, fosfat metabolizmasında önemli role sahip olan Alkalen Fosfatazın (ALP),
sütte pastörizasyon belirteci olarak kullanılması gerekçesiyle sütte bulunan izoformu biyokimyasal
yöntemlerle saflaştırılmış ve bazı veteriner ilaçların enzim aktivitesi üzerine etkileri araştırılmıştır.
Enzim, çeşitli organik çözücülerle muamele edilerek, amonyum sülfat çöktürme aralıkları
belirlenmiştir. Elde edilen çökelek diyaliz edilerek, Sephadex G-100 jel filtrasyon kolonuna tatbik
edilmiş ve elektroforez ile saflık kontrolü yapılmıştır.
Enzim, pastörizasyon sıcaklığına gelindiğinde inaktive olacağından enzim aktivitesinin
gözlenmemesi sütün pastörize olduğunu gösterir. Fakat, veteriner ilaçlar tarafından enzimin
inaktivasyonu söz konusu olduğunda, pastörizasyon sıcaklığına ulaşılmadan enzim inhibe
olacağından doğru bir pastörizasyon gerçekleştirilemeyecektir. Bu sebeple çalışmamızda, bazı
ilaçların enzim aktivitesi üzerine inhibisyon etkileri incelenmiştir. ALP’nin bilinen inhibitörü olan
Levamisol ile karşılaştırıldığında, enzim aktivitesini azaltan ilaçların zayıf inhibitör etki gösterdiği
belirlenmiş ve inhibisyon etkisi gösteren ilaçların IC50 değerleri hesaplanarak, ilaçlara ait sütte
belirlenen maksimum kalıntı limitleriyle karşılaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Alkalen Fosfataz, Saflaştırma, İnhibisyon.
10
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S11
Simultaneous Removal of Ibuprofen and Diclofenac Sodium by Surface Response Design
onto Htc-Ber
Tahira QURESHI1, Najma MEMON2, Saima Q. MEMON2, Handan YAVUZ1 and Adil
DENIZLI1
1Department of Chemistry, Hacettepe University, Beytepe-Ankara 06532, Turkey
2
National Centre of Excellence in Analytical Chemistry, University of Sindh, Jamshoro, Sindh
ABSTRACT
In this study, competence of hydrothermal carboneous material from Ber fruit was assessed.
Simultaneous removal of diclofenac sodium (DCF) and ibuprofen (IBP) was optimized by using
response surface methodology (RSM). Mathematical modeling successfully reduces the number of
experiments for optimization process with reliable results. Hydrothermal carbons (HTC) are new
generation of sorbent materials obtained through carbonization of cellulosic or lignocellulosic
biomass under hydrothermal conditions and endogenous pressures. Wild variety of Ber fruit
abundantly available in Sindh region of Pakistan was used as source material to prepare HTC. The
IBP and DCF simultaneous removal were done onto HTC-ber by set of 18 experiments and factors
as pH, amount of sorbent, contact time and concentration of sorbate were considered the critical
factors to be studied for removal. Kinetic equations predicted a complex nature yet efficient
sorption process. A face-centered Draper-Lin composite design predicted maximum removal
efficiency at optimum variables. Adsorption capacity as calculated from Langmuir adsorption
isotherm was found to be 40.72 mmol g-1 and 121 mmol g-1 for DCF and IBP, respectively.
Characterization of HTC-ber suggested a possible contribution of carboxyl and hydroxyl groups in
the process of sorption.
Keywords: diclofenac sodium (DCF), ibuprofen (IBP), Hydrothermal carbons (HTC).
11
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S12
Suda Çözünebilir İmin-Kitosan-Ni2+ Kompozit Kompleksleri Gömülü Kriyojeller ile
Lizozim Enziminin Saflaştırılması
Ömür ACET, Talat BARAN, Ayfer MENTEŞ, Mehmet ODABAŞI
Aksaray Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü
[email protected]
ÖZET
Biyopolimerler yenilebilir kaynaklardan olup, ticari materyallere nazaran çevre dostu
olmalarından dolayı büyük bir ilgi görmektedir. Kitosan da selülozun ardından en çok kullanılan
biyopolimerdendir. Biyouyumlu yapısı sayesinde birçok alanda kendine yer bulmuştur. Kitosan;
böceklerin ve deniz kabuklularının sert dış dokusunda, mantarların hücre duvarlarında bulunan
kitinin deasetilasyonundan elde edilir.
Kitosan sahip olduğu birçok emsalsiz fizikokimyasal özellikten dolayı özellikle
biyomedikal uygulamalarda son yıllarda üzerine odaklanılan önemli alternatiflerden biri olmuştur.
Kitosan neredeyse doğadaki tek katyonik polisakkarittir, Fakat, nötral ve bazik ortamlarda
çözünmemesi kullanımını sınırlamaktadır. Bu nedenle, kullanım alanını genişletmek için kitosan,
çeşitli modifikasyonlara tabi tutulur.
Bu çalışma kapsamında, karboksi metil kitosan (CM-CS) imin-Ni+2 kompleksi gömülü
süpermakrogözenekli kriyojel kompozit kolonların hazırlanması ve sulu çözeltiden lizozim
enziminin saflaştırılmasına yönelik sorbentler hazırlanmıştır. Monomer olarak poli(2-hidroksietil
metakrilat), çapraz bağlayıcı olarak N,Nˈ-metilen-bis-akrilamid, başlatıcı/aktivatör olarak
N,N,N´,N´-tetrametilen diamin (TEMED)/amonyum persülfat (APS) kullanılmış ve radikal kriyokopolimerizasyon yöntemiyle Ni2+ bağlı O-karboksimetil kitosan Schiff bazı kompleksleri gömülü
Poli (2-Hidroksietil metakrilat) kriyojeller, 2.5 mL’lik plastik tüplerde sentezlenmiştir. Hazırlanan
kriyojeller taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve FTIR ile karakterize edilmiştir. Sulu çözeltiden
lizozim adsorpsiyonuna pH’nın, derişimin, akış hızının, iyonik şiddetinin ve sıcaklığın etkisi
incelenmiştir. Sulu çözeltiden maksimum lizozim adsorpsiyonu pH 8.0 fosfat tamponunda
gözlenmiştir (128,9 mg/g kompleks). Ayrıca, CM-CS imin-Ni2+ kompleksi gömülü kompozit
kriyojele lizozim adsorpsiyon-desorpsiyon işlemi adsorpsiyon kapasitesinde önemli bir azalma
olmaksızın 30 kez uygulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: CM-Kitosan, İMAK, Lizozim Adsorpsiyonu
Bu çalışma kısmen, KBAG-113Z296 Nolu Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)
tarafından desteklenmiştir.
12
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S13
Paraoksonaz 1 Enziminin Hidrofobik Etkileşim Kromatografisi İle Saflaştirilmasi
Nahit GENÇER
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Fizyolojik substratı henüz belirlenmemiş olan Paraoksonaz (PON1), arilesteraz,
paraoksonaz ve laktonaz aktivitesine sahip bir ester hidrolazdır. PON1 enzimi detoksifikasyon ve
antioksidan aktivitesi ile metabolizmada önemli bir fizyolojik fonksiyona sahiptir.
Bu çalışmada, insan paraoksonaz enzimi için amonyum sülfat çöktürmesi ve Sepharose4B-L-tirosin-1-aminoantresen hidrofobik etkileşim kromatografisinden oluşan iki aşamalı yeni bir
saflaştırma stratejisi geliştirilmiştir. Hidrofobik etkileşim kromatografisi jeli, CNBr ile aktive
edilmiş Sepharose-4B’ye uzantı kolu olarak L-tirozin bağlandıktan sonra ligand olarak hidrofobik
bir molekül olan 1-Aminoantresenin L-tirozine kenetlenmesi sonucu sentezlenmiştir.
Sentezlenen hidrofobik jel ile uygulanan hidrofobik etkileşim kromatografisi ve amonyum sülfat
çöktürmesi yöntemleri kullanılarak insan serumundan PON1 enzimi saflaştırılmıştır. SDS
poliakrilamid jel elektroforezi ile yaklaşık 43 kDa molekül ağırlığına sahip tek bant elde edilmiştir.
Saflaştırma, % 16,17 genel verim ile 674 kattır.
Anahtar Kelimeler: Paraoksonaz (PON1), hidrofobik etkileşim kromatografisi, saflaştırma.
13
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S14
Karbofuran Tayinine Yönelik Moleküler Baskılama Temelli Yüzey Plazmon Rezonans
(SPR) Sensörlerin Hazırlanması
Oğuz ÇAKIR1, Monireh BAKHSHPOUR2, Fatma YILMAZ3, Zübeyde BAYSAL4, Adil
DENİZLİ2
1
Dicle Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Diyarbakır
2
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara
3
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi Bölümü, Gerede, Bolu
4
Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Diyarbakır
[email protected]
ÖZET
Pestisitler, zirai mücadele araştırma ve uygulamalarında kullanılan her türlü kimyasal
madde ve preparatlardır. Zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını
azaltmak amacıyla kullanılmaktadır. Mevcut alanlardan daha fazla üretim yapılabilmesi için bugün
bütün dünyada yaygın kullanılan pestisitler vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul edilmektedir.
Pestisitlerin karbamatlı insektisit grubundan olan karbofuran, tarım uygulamalarında geniş ölçüde
kullanılmakta olup insanlar için toksik etki oluşturarak nörolojik etkiler, kalıcı gelişimsel
bozukluklar ve otoimmün hastalıkların oluşmasına neden olmaktadır. Bu kapsamda, sentetik
tanıma elemanlarının hazırlanmasında etkin bir şekilde kullanılan moleküler baskılanmış polimer
(MIP) yöntemi ile herhangi bir işaretleme yöntemi kullanmadan moleküler etkileşimlerin eş
zamanlı olarak incelenebildiği yüzey plazmon rezonans (SPR) sensör sistemi kullanıldı.
Bu çalışmada, yüzey plazmon rezonans sensör sistemi kullanılarak karbofuran'ın tayini
amaçlandı. SPR sensörler altın yüzeye karbofuran baskılanmış poli(etilenglikol metakrilat-Nmetakriloil-(L)-triptofan metil ester) poli(EDMA-Trp) nanofilmleri ile modifiye edilerek
hazırlandı. Ayrıca baskılanmamış nanofilmler, kontrol deneyi için kalıp molekül karbofuran
olmadan hazırlandı. SPR sensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, FTIR-ATR ve
temas açısı ölçümleriyle karakterize edildi. Desorpsiyon çalışmaları 0,01M CaCl 2 çözeltisi ile
uzaklaştırılarak gerçekleştirildi. 10-1000 pg/ml aralığında farklı konsantrasyonlar çalışılarak
parametreler optimize edildi. Tayin limiti, 2 pg/ml olarak bulundu. Seçicilik çalışmalarında
karbofuran'a oldukça benzer molekül yapıya sahip bendiokarb ve karbaril pestisitleri kullanıldı.
Sonuçlar, baskılanmış karbofuran için yüksek seçiciliğe ve duyarlılığa sahip olduğunu
göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Moleküler baskılama, yüzey plazmon rezonans, karbofuran.
Bu çalışma, 115Z126 no'lu TÜBİTAK projesi tarafından desteklenmektedir.
14
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S15
Streptococcus Mutans Karbonik Anhidrazının Ekspresyonu, Saflaştırılması, Elektroforetik
ve Kinetik Özeliklerinin Araştırılması
Nurcan DEDEOĞLU, Semra IŞIK1, Claudiu T. SUPURAN2
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
2
Polo Scientifico, Laboratorio di Chimica Bioinorganica, Universita` degli Studi di Firenze, Rm.
188, Via della Lastruccia 3 50019, Sesto Fiorentino (Florence), Italy
ÖZET
Diş çürüğü oluşumuna sebep olan oral patojenik bakteri Streptococcus mutans, β-sınıfı
karbonik anhidrazı (CA, EC 4.2.1.1), SmuCA, kodlar. Karbonik anhidrazlar tüm canlılar aleminde
karbondioksitin bikarbonat ve protona hidrasyonu gibi basit ancak fizyolojik açıdan önemli olan
bir reaksiyonu katalizler.
Bu çalışmada bazı klasik sülfonamidlerin SmuCA üzerine inhibisyon etkileri araştırıldı.
SMU_328 geni S.mutans UA159 genomundan PCR’a dayalı teknik ile çoğaltıldı. SMU_328 geni
pGEM-T Easy vektörüne ve ardından da pET30a ekspresyon vektörüne klonlandı. SmuCA’ nın
ekspresyonu E.coli BL21(DE3) içerisinde gerçekleştirildi. SmuCA, Ni-NTA afinite kolonu ile
saflaştırıldı. Enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid Jel Elektroforezi (SDS-PAGE)
ile tespit edildi. Enzim aktivitesi ve inhibisyon çalışmaları Stopped flow cihazı ile yapıldı. SmuCA
üzerine 24 adet sülfonamidin inhibisyon etkisi araştırıldı.
SmuCA kcat = 4.2 x 105 s-1 ve kcat/Km = 5.8 × 107 M-1 x s-1 ile CO2 hidrasyon reaksiyonu için
iyi bir katalitik aktivite göstermiştir ve çoğu sülfonamidler ile etkili bir şekilde inhibe edilmiştir
(Kı değerleri 246 nM – 13.5 µM). En etkili SmuCA inhibitörleri bromosulfanilamid, deasetile
asetazolamid, 4-hidroksimetil benzensülfonamid, pirimidin-yerdeğiştirilmiş sulfanilamid,
aminobenzolamid olarak belirlenmiştir. Bu bileşikler 246 ve 468 nM arasında değişen inhibisyon
sabiti göstermişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Streptococcus mutans, karbonik anhidraz, β-sınıfı enzim, ekspresyon,
inhibitor, sulfonamide
15
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S16
Moleküler Baskılanmış Poli(2-Hidroksietil Metakrilat-N-Metakriloil-L-Glutamik Asit)
Kriyojele Miyoglobin Adsorpsiyonu
Mehmet Veysi ÇAĞLAYAN, Murat YAVUZ, Zübeyde BAYSAL
Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 21280 Diyarbakır
[email protected]
ÖZET
Kriyojeller, polimerik çözeltilerin dondurulmasıyla oluşturulan jel matrikslerdir. Kısmen
donmuş ortamda monomerlerin radikalik kopolimerizasyonu ile kolon içerisinde hazırlanan
kriyojeller, biyolojik moleküllerin saflaştırılması için önerilen osmotik, mekanik ve kimyasal
kararlılığa sahip makro veya süpermakrogözenekli yapıdaki kromatografik malzemelerdir.
Monomerik bir protein olan miyoglobin kalp ve iskelet kaslarında bulunur. Molekül ağırlığı
küçük (17.600 Da) olduğu için elektroforetik tekniklerde markır olarak kullanıldığı gibi,
biyokimya, fizyoloji gibi alanlarda da sıklıkla kullanılmaktadır. Akut miyokardial enfarktüs ve
diğer kalp hastalıklarında önemli bir belirteç olarak rol oynamaktadır.
Bu çalışmada, miyoglobin baskılı süpermakrogözenekli kriyojeller miyoglobinin
adsorpsiyonu için hazırlandı. N-metakriloil-L-glutamik asit (MAGA) fonksiyonel monomer olarak
seçildi. İlk adımda miyoglobin MAGA ile kompleksleştirildi ve miyoglobin-baskılı poli(2hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-L-glutamik asit) [p(HEMA-MAGA)] kriyojel, serbest radikal
polimerizasyonuyla hazırlandı. Daha sonra, 0.1 M Na2CO3-NaOH kullanılarak kriyojelden
uzaklaştırıldı. FTIR, SEM analizi ve şişme testi ölçümleri yapılarak hazırlanan kriyojel karakterize
edildi. Miyoglobin adsorpsiyonu üzerine akış hızı, pH, sıcaklık ve başlangıç derişiminin etkisi
incelendi. Kriyojelin denge şişme oranı 8.73 g H2O/g polimer olarak bulundu. Yapılan
çalışmalarda, moleküler baskılama tekniği ile hazırlanan kriyojelin miyoglobin adsorpsiyonun en
iyi pH 4.0 asetat tamponunda, 25 ºC’de, 0,5 mL/dak akış hızında olduğu tespit edildi. Maksimum
miyoglobin adsorpsiyon miktarı 132,6 mg/g polimer olarak bulundu ve adsorpsiyon/desorpsiyon
döngüsü 6 kez gerçekleştirildiğinde %75 oranında adsorpsiyon kapasitesinde azalma olduğu
belirlendi.
Hemoglobin ve lizozim ile yapılan seçicilik çalışmalarında miyoglobin için bağlanma
kapasitesi (%V) %73,5 olarak bulundu.
Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, Miyoglobin, Kriyojel, P(HEMA-MAGA)
16
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S17
Melamin Teşhisine Yönelik Moleküler Baskılanmış Magnetik Membranların Sentezi
Gökhan YÜKSEL1, Özlem ARSLAN1, Ömür ACET1, Neşe Hayat AKSOY2,
Mehmet ODABAŞI1
1
Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray
2
Aksaray Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Biyokimya ABD, Aksaray
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, sulu çözeltide insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere sahip
melaminin önderiştirilmesi ve belirlenmesi için, non-kovalent moleküler baskılama yöntemi (MIP)
ile Poli(vinil alkol-co-etilen) (PVAE) kullanarak, melamin baskılanmış magnetik membranların
hazırlanmasıdır. PVAE bir dağılma fazında jelleşme tekniğiyle hazırlanmıştır. Membranlara,
manyetik özellik kazandırmak için, Massart yöntemi ile hazırlanan Fe3O4 partiküllerin, jel
polimerin içine homojen bir şekilde dağılımı sağlanmıştır. Son olarak, kalıp melamin molekülü
(2,4,6-triamino 1,3,5-triazine) polimerizasyon ortamına katılmıştır. Hazırlanan melamin
baskılanmış magnetik polimer, petrilere yayılarak film membranların oluşması sağlanmıştır. Elde
edilen film membranlar, 0,5 cm çapında kesilerek, sulu ortamdan melaminin önderiştirme ve
tanımlama çalışmalarında kullanılmıştır. Yüzey morfolojilerinin aydınlatılması için Taramalı
Elektron Mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Hazırlanan magnetik membranların manyetizma
özellikleri, titreşimli örnek manyetik ölçer (VSM) ile ölçülmüş, deneylerden elde edilen bazı
bulgular aşağıda rapor edilmiştir:
Absorpsiyon ölçümleri UV spektrofotometrede 233 nm dalga boyunda ölçülmüştür.
Melamin baskılanmış polimerler (MIP) ve baskılanmamış polimerler (NIP) ile maksimum
melamin tutunması pH 5,0'de sırasıyla 308,8 µg melamin/g polimer ve 14,8 µg melamin/g polimer
olarak gözlenmiştir. MIP'ler yarışmacı ajan olarak kullanılan kromazine karşı da incelenmiş ve 89
µg kromazin/g polimer sonucu görülmüştür. Oluşturulan membranların desorpsiyonu 1M NaCI
çözeltisi ile kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Melamin baskılanmış magnetik
membranların özelliklerini değiştirmeden defalarca kullanıldığı gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Moleküler Baskılanmış Membranlar, Melamin, Magnetik Membranlar,
Gıda Güvenliği
Bu çalışma, 2015-079 Nolu Aksaray Üniversitesi Araştırma Fonu Projesi ile desteklenmiştir.
17
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S18
Protein A Baskılanmış Süpermakrogözenekli Poli (Hidroksietil-Metakrilat) Kriyojeller
Sevgi ASLIYÜCE ve Adil DENİZLİ
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara
ÖZET
Protein A bazı immunglobulinlerin (IgG1, IgG2, IgG4) Fc reseptörleri ile birleşebilmekte,
böylelikle antifagositer ve antikomplementer etkinlik gösterebilmektedir. Ayrıca bu protein S.
aureus’un nonspesifik taşıyıcı olarak kullanıldığı koaglutinasyon testlerinin esasını
oluşturmaktadır. Protein A IgG’ye spesifik olarak bağlanması nedeniyle IgG saflaştırılmasında
kullanılan en önemli liganttır. Bu nedenle protein A ticari olarak büyük bir öneme sahiptir.
Moleküler baskılama, moleküler tanıma temelinde çok çeşitli maddelerin seçici olarak bağlanması
temeline dayanan bir yöntemdir. Moleküler baskılanmış polimerler hazırlanması kolay, dayanıklı,
ucuz ve moleküler tanıma yeteneği olan malzemelerdir. Moleküler baskılanmış polimerler afinite
ayırma araçları olarak düşünülebilir.
Kriyojeller, kısmen donmuş ortamda radikalik polimerizasyon ile hazırlanmaktadır.
Kriyojellerin ozmotik, kimyasal ve mekanik kararlılık ile eşsiz yapıları birleştiğinde biyolojik
nanopartiküller (plazmidler, virüsler, hücre organelleri) ve hatta tüm hücreler için cazip
kromatografi matrisleri yapar.
Bu çalışmada Protein A saflaştırılması için Protein A baskılanmış süpermakrogözenekli
poli(2-hidroksietil
metakrilat)
kriyojeller
hazırlanmıştır.
Hazırlanan
kriyojellerin
karakterizasyonunun ardından, Protein A adsorpsiyonunun optimum koşulları kesikli sistemde
belirlenmiştir. Maksimum Protein A adsorpsiyonu sulu çözeltiden 18.1 mg/g olarak bulunmuştur.
Baskılanmış kriyojelin Protein A bağıl seçicilik katsayıları Fc ve Protein G için sırasıyla 5.44 ve
12.56 kat daha büyük olarak bulunmuştur. Ardından bakteri hücre duvarından Protein A, FPLC
(Hızlı Performans Sıvı Kromatografisi) kullanılarak ayrılmıştır. Son aşamada kriyojelin tekrar
kullanılabilirliği incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Protein A, Kriyojel, Radikalik Polimerizasyon, Moleküler Baskılama,
Adsorpsiyon, Staphylococcus aureus, FPLC, Saflaştırma.
18
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S19
Escherichia coli Prolil-tRNA Sentetaz, YbaK ve tRNAPro Kompleks Oluşumundaki
Konformasyon Değişikliklerinin Araştırılması
Zübeyde SAÇKES1, Karin MUSIER-FORSYTH2
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir, Türkiye
2
Ohio State University, College of Arts and Sciences, Department of Chemistry and
Biochemistry, Columbus, OH, USA
ÖZET
Bu çalışmada, E.coli Prolil-tRNA sentetaz (ProRS) ve E.coli YbaK kompleks oluşumu
sonucu düzeltme domaininde meydana gelen konformasyon değişiklikleri biyofiziksel metotlar
kullanılarak araştırılmıştır.
Doğal E.coli tRNAPro in-vitro transkripsiyon yöntemiyle hazırlanmıştır. FRET yönteminde
verici olarak kullanılmak üzere, C61 pozisyonunda Alexa Fluor 488 ile işaretlenmiş tRNAPro yarısentetik tRNA yöntemi ile hazırlanmıştır. 6His-ekli doğal E.coli ProRS enzimini ve Talon-Co
afinite jeli kullanılarak (Clontech) saflaştırılmıştır. Ayrıca, 6His-ekli A329C mutant ProRS ve
A124C mutant YbaK proteinleri yönlendirilmiş mutagenez yöntemi ile hazırlanıp Ni-His afinite
jeli (Sigma-Aldrich) kullanılarak saflaştırılmıştır. Mutant ProRS ve YbaK proteinleri FRET
yönteminde alıcı olarak kullanılmak üzere Alexa Fluor 555 ile işaretlenmiştir. Alıcı-verici
probların yerlerinin belirlenmesi Moleküler modelleme yöntemi sonucu elde edilen
tRNA·ProRS·YbaK kompleksindeki mesafeler dikkate alınarak belirlenmiştir.
FRET verilerilerine göre, YbaK·tRNAPro kompleksi ortama ProRS’in eklenmesinden
etkilenmezken, ortama YbaK eklenmesi ile ProRS·tRNAPro kompleksinin etkilendiği alıcı-verici
problar arası mesafe ölçülerek gözlenmiştir. ProRS’ in YbaK·tRNAPro komplesine ilavesi sonucu
hesaplanan mesafenin YbaK için pek fazla değişmemiş olmasından dolayı YbaK ve ProRS’ in
bağlanması için tRNA üzerinde iki farklı bağlanma bölgesi olduğu düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Prolil-tRNA sentetaz, transfer-sonrası düzeltme, YbaK
19
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S20
Anti-Kanser İlaç Salım Uygulamaları için Gümüş Nanopartikül (AgNP) Aşılanmış
Biyopolimerik Biyokompozitlerin Antimikrobiyal Özellikleri
Sabiha DEMİRCİ1, Benol BİLGİLİ1, Fikret KARADEMİR2, Fatma AYHAN1, Hakan AYHAN1
1
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya & Biyomalzemeler
Araştırma Laboratuvarı,
2
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu
ÖZET
Nanopartiküller, sahip oldukları üstün fiziksel özellikleri nedeniyle, farmakoloji,
biyoteknoloji, tıp, bilişim ve iletişim, elektronik, savunma, tekstil, makine ve inşaat sanayileri,
hücre onarım robotları, veri depolama, sensörler vb. gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Doğal
kaynaklı polimer ile sentezlenen kompozitler biyouyumluluk, çevreye uyumluluk ve doğal ortama
ulaşabilirlik açısından doku mühendisliği, ilaç salımı ve rejeneratif tıp gibi pek çok alanda
kullanılmaktadır.
Sunulan bu çalışmada; Bitki Kimyası “plant chemistry” ile Muğla yöresinin endemik bir
bitki türü olan ve halk arasında Günlük (Sığla) olarak bilinen Liquidambar Orientalis ağacının
yaprak özütü ile indirgeme sonucu elde edilen gümüş nanopartikül (AgNP) içeren biyopolimer
biyokompozitler sentezlenmiş ve antimikrobiyal özellikleri incelenmiştir. Biyopolimer olarak
Albümin, Jelatin ve ConA kullanılmıştır.
Sentezlenen biyopolimer esaslı biyokompozitlerin hastane enfeksiyonlarına sebep olan
bakterilerden Gram – E. coli ATCC 35218, K. pneumoniae ATCC 43816 ve Gram + metisilin
dirençli S. aureus ATCC 29213 üzerine gösterdiği antimikrobiyal aktivite disk difüzyon metodu
kullanılarak çalışılmıştır. 3 oC de 24 s inkübasyondan sonra inhibisyon zonları ölçülmüştür.
Yapılan ölçümler sonucunda;
E. coli ATCC 35218 için kullanılan hidrojellerden Albümin, ve Con A 1.0 cm çaplı zon
oluşumu tespit edilirken Jelatin ve kontrol amaçlı kullanılan Gentamisin diski antimikrobiyal
özellik göstermemiştir.
K. pneumoniae ATCC 43816 için kullanılan hidrojellerden ConA etrafında 1.0 cm zon
oluşmuştur. Gentamisin 2.1 -3.5 cm çapında etki gösterirken Albümin ve Jelatin hidrojeller
antimikrobiyal özellik taşımamaktadır.
S. aureus ATCC 29213 için kullanılan hidrojellerden kontrol amaçlı kullanılan Gentamicin
2.8-3.0 cm zon oluştururken Albümin, Jelatin ve Con A’da 1.0 cm zon gözlenmiştir. Sonuç olarak,
hidrojellerin aşılanan gümüş miktarı ile antimikrobiyal özellik taşıdığı tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Gümüş nanoparçacık, Anti-kanser ilaç salımı, Biyokompozit,
Antimikrobiyal özellik
20
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
S21
17β-Estradiol Uzaklaştırılmasına Yönelik Hidrofobik Nanopartiküllerin Hazırlanması
Hüseyin ALKAN1, Osman KİREÇ2, İhsan ALACABEY3, Adil DENİZLİ4
1
Dicle Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Biyokimya ABD, Diyarbakır
2
Dicle Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Bölümü, Diyarbakır
3
Mardin Artuklu Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Mardin
4
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya ABD, Ankara
ÖZET
Nanopartiküller, günümüzde, değişik alanlarda birçok uygulamaya sahiptir.
Nanopartiküller yüksek yüzey alanı/hacim oranına sahiptir ve nanopartiküllerin potansiyeli ve
özellikleri farklı moleküllerle yapılan yüzey modifikasyonu ile ciddi anlamda artırılabilmektedir.
Kimyasal kirleticilerin insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Endokrin bozucu olarak
adlandırılan kirleticiler; çocuklarda gelişim bozukluklarına neden olur, insan üreme sistemini
bozucu etkilere yol acar ve kanser riski oluşturabilir. Estradiol (E2 ya da 17β-estradiol), kadınlarda
baskın olarak bulunan cinsiyet hormonudur. Atık sularda ve nehirlerde en sıklıkla rastlanan
endokrin bozucudur. Endokrin bozucu olarak 17β-Estradiol uzaklaştırılması için hidrofobik
nanopartiküllerin geliştirilmiştir.
Bu çalışma kapsamında, hormon olan 17β-Estradiol yüksek kapasite ve düşük maliyetle
uzaklaştırılması için mevcut yöntemlere alternatif olarak hidrofobik nanopartiküllerin
geliştirilmiştir. Adsorbent olarak poli(2-hidroksietil metakrilat-metakriloilamido fenilalanin)
[poli(HEMA-MAPA)] nanopartiküller kullanılmıştır. Poli(HEMA-MAPA) nanopartikülleri; sulu
dağıtım ortamında, HEMA ve MAPA monomerlerin mikroemülsiyon polimerizasyonu ile
üretilmiştir. Sonraki aşamada karakterizasyon çalışmaları yapılmıştır. Adsorpsiyon deneyleri,
farklı ortam koşullarında (estradiol derişimi, sıcaklık, iyonik şiddet vb.) kesikli sistemde
incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Estradiol, Nano partikül, Poli(HEMA-MAPA)
21
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
POSTER
BİLDİRİLER
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P1
Lakton Yapılı Tiyo-Crown Eterlerin PPO Enzimi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması
Adem ERGÜN, Baki ÇİÇEK, Ümit ÇAKIR, Oktay ARSLAN
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Otuz yıldan daha fazladır thiocrown eterle ilgili yeni, dikkat çekici ve onların metal
iyonlarıyla olan özelliklerinin farkına varılmaya başlanmıştır. 1969’da Rosen ve Busch 14S4’ü
sentezlediler ve bunun nikel(II) kompleksini hazırladılar. Kondenzasyon yöntemini kullanılarak,
karışık donör tiyo-crown eterlerin halkalı tiyo-esterleri tarafımızca sentezlenmiştir. Sentezlenen
tiyo-crown eterlerin yapısal karakterizasyonları FT-IR NMR ve MS yöntemleriyle aydınlatılmıştır.
Polifebol Oksidaz (PPO), co-substratı moleküler oksijen olan bakır içerikli bir metalo
enzimdir. PPO esmerleşme reaksiyonlarıyla polifenolerin hızlıca polimerize olduğu
monofenollerin o-difenollere hidrolizi (tirozinaz aktivitesi), difenollerin o-kinonlara oksidasyonu
(katekolaz aktivitesi) ve metoksi ile yer değiştirmiş polifenollerin oksidasyonu (lakkaz aktivitesi)
reaksiyonlarını katalizler. PPO tarafından katalizlenen tirozinaz ve katekolaz aktivitelerinin
reaksiyon mekanizmaları, Wilcox, Solomon ve arkadaşları tarafından önerilmiştir.
Çalışmamızda, daha önce tarafımızca sentezlenmiş 2 adet lakton yapılı tiyo-crown eterin
PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda
inhibe ettiği IC50 değerleri hesaplanark anlaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tiyo-Crown Eter, Polifenol Oksidaz, İnhibisyon, Lakton
22
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P2
Glutaraldehit İle İmmobilize Edilen Enzim Temelli Biyosensör Tasarımı
Gönül YILDIRIM1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Tayfun UZUNOĞLU1, Murat
EVYAPAN1, Oktay ARSLAN3
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Balıkesir
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir
3
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Çevreye zararlı kirleticilerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve bunların görüntülenmesi için
uygun analitik tekniklere olan gereksinimde de artış olmaktadır. Canlılar olağanüstü algılama
yeteneklerine sahiptir. Canlılara bu uyarıları algılamayı mümkün kılan biyolojik maddelerin analiz
sistemleri ile birleştirilmesi biyosensörleri doğurmuştur. Biyosensörler olarak adlandırılan bu
sistemler biyoloji ile özellikle elektroteknik ve elektronik arasında bir köprüdür. Biyosensör, biyokomponent ve sensör adı verilen iki kısımdan oluştuğunu da ifade etmektedir. Yapılan çalışmada,
zararlı kimyasalları tespit etmede kullanılacak biyo-komponent kısmın oluşumunun kontrolü için
kuartz kristal mikrobalans tekniği kullanıldı. Kuartz kristal üzerine ksantin oksidaz enizminin
bağlanması için gerekli olan glutaraldehit bağlanarak ölçüm sistemi hazır hale getirildiği
belirlendi. Biyo yapının elde edilmesinden sonra elektrik ölçümlerinin alınmasında kullanılacak,
benzer işlemler 10 μm kalınlıktaki interdigitated elektrotlar üzerine oluşturuldu ve yapının elektrik
ölçümleri alındı.
Anahtar Kelimeler: Ksantin oksidaz, glutaraldehit, kuartz kristal, interdigitated elektrot.
23
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P3
Ni(II) İyonu Baskılanmış Aljinat Esaslı Biyoadsorbanların Sentezi ve İyon Seçiciliğinin
Belirlenmesi
Bengi ÖZKAHRAMAN1, Ayça BAL2,3
Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Polimer Mühendisliği Bölümü, Çorum
2
Harvard-MIT Division of Health Sciences and Technology, Massachusetts Institute
of Technology, Cambridge, USA
3
Biomaterials Innovation Research Center, Department of Medicine, Brigham and
Women's Hospital, Harvard Medical School, Cambridge, USA
1
ÖZET
Ağır metal iyonlarının yüksek oranda toksik olması ve kanserojen etkisi nedeniyle
bulundukları ortamdan uzaklaştırılması çevre ve insan sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu
kapsamda adsorbanlar geliştirilmektedir. Molekül baskılanmış polimerlerde son zamanlarda
moleküller tanıma özellikleri, molekül seçici olmalarından dolayı tercih edilmektedir. Alternatif
olarak daha seçici polimerik partiküller elde etmeye yarayan moleküler baskılama yöntemi, hedef
moleküle karşı yüksek afiniteye sahip baskılanmış polimerlerin hazırlandığı hızla gelişen bir
tekniktir. Bu yöntemle üretilen hedef metal iyonuna özgü kimyasal forma sahip seçici sorbentler
yoluyla metal iyonlarının uzaklaştırılması etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Sunulan bu
çalışmada, doğal bir polisakkarit olan non-toksik, biyouyumlu, biyobozunabilir sodyum aljinat
(Na-Alg) esaslı polivinilprolidon (PVP) içeren Ni(II) iyonu baskılanmış makro-küreler
hazırlanmıştır. Poröz bir yapı elde etmek için polietilenglikol (PEG) kullanılmıştır.
Sentezlenen makro-kürelerin Ni(II) adsorpsiyon karakteristikleri Atomik Absorbsiyon
Spektroskopisi (AAS) ile belirlenmiştir. Elde edilen Ni-baskılı/baskısız makro-küreler Fourier
Transform Infrared (FTIR), diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) ve taramalı elektron
mikroskopisi (SEM) yöntemleri ile karakterize edilmiştir. Sonuç olarak, Ni-baskılanmış makrokürelerin; yüksek Ni(II) uzaklaştırma kapasitesi, etkinlik ve seçiciliğe, tekrar tekrar kullanılabilme
özelliğine ve ticari bir ürün geliştirme potansiyeline sahip olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Na-Alginat küre, iyon-baskılama, biyoadsobent
24
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P4
Bazı Sülfonamid Türevlerinin Laktoperoksidaz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması
Beste ŞİPAL, Şeref KARADENİZ, Semra IŞIK, Ümit ÇAKIR, Oktay ARSLAN
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, Balıkesir
ÖZET
Laktoperoksidaz ( LPO ), patojen mikroorganizmalar karşı, yeni doğan sindirim sistemi ve
süt bezlerinden salgılanan, koruyucu role sahip, süt içine salgılanan bir oksidoredüktazdır. Çiğ
sütte doğal ortaya çıkan LPO sistemi antimikrobiyal özelliğe sahiptir.
Sığır LPO enziminin bakteriyal büyümeyi inhibe etmesi, H2O2 ve tiyosiyanat içeren peroksidaz
sistemine atfedilir. Bu sistemin antimikrobiyal etkisi sütte doğal olarak oluşur. LPO enziminin
gram pozitif ve gram negatif bakteriler üzerine bakteriostatik etkisi vardır. Laktoperoksidazın
birçok uygulama alanı vardır. Özellikle süt işleme tesislerinde nakil esnasında sütün muhafazası
amacı ile süt endüstrisinde kullanılmaktadır.
Sülfonamid ilaçları, penisilinlerin tedaviye girişine kadar bakteriyel enfeksiyonlarda
sistematik kullanılabilen ilk kemoterapötik ilaçlardır. Günümüzde özellikle üriner sistem
enfeksiyonlarında kullanımları süren, tedavisi ve maliyeti ucuz olan güvenilir nitelikte ilaçlardır.
Ayrıca hayvan hastalıklarının tedavisinde ve ön korunmasında sıklıkla kullanılırlar.
Çalışmamızda ilk olarak sığır sütünden laktoperoksidaz enzimi afinite kromotografisi
tekniği ile saflaştırılmış ve daha sonra enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid Jel
Elektroforezi ( SDS-PAGE ) ile tespit edilmiştir. Saflaştırılan saf enzimin aktivitesi belirlenip
bulunan aktivitelerden yararlanılarak bazı modifiye edilmiş sülfonamid ilaçlarına karşı inhibisyon
etkileri araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Laktoperoksidaz, Sülfonamid ilaçları, Afinite kromotografisi, SDS-PAGE.
25
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P5
Poli(DVB-MAPA) Süperhidrofobik Yüzeylerin Elde Edilmesi ve Karakterizasyonu
Tuğba AYDEMIR, Bilgen OSMAN
Uludağ Ünversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Bursa
ÖZET
Son yıllarda endüstride uygulama alanlarının oluşmasıyla birlikte, süperhidrofobik
yüzeylere ilgi katlanarak artmıştır. Doğada birçok bitki ve hayvan yüzeyleri süperhidrofobik
özellik göstermektedir, kendi kendini temizleme özelliğine sahip nilüfer çiçeği bunların en belirgin
örneklerinden biridir ve bilimsel çalışmalara ilham kaynağı olmuştur. Nilüfer çiçeği yapraklarının
SEM fotoğrafları incelendiğinde nano ve mikro yapıların yüzeye pürüzlülük kazandırdığı
gözlemlenmiştir, bu eşsiz yüzey özellikleri keşfedildikten sonra birçok alanda hızla uygulanmaya
başlamıştır. Bunlar arasında laminantlar, otomobil camları, gözlük camları, aynalar, güneş
pillerinin cam kaplamaları, uydu yansıtıcıları, tekstil malzemeleri ve çatı malzemeleri gibi pek çok
pratik uygulama örnekleri bulunmaktadır. Katı yüzeyi ile temastaki sıvı damlası yüzeyi bir açı
oluşturur. Temas açısı (θ) adı verilen bu açının değeri 150 o    180 o olduğunda ise yüzey
süperhidrofobik olarak adlandırılır. Temas açısını arttıran en önemli faktörler katının düşük yüzey
enerjisi ve yüksek pürüzlülükte olmasıdır. Pürüzlülük yüzeyle su damlası arasında hava sıkışmasını
sağlayarak, aradaki etkileşmeyi düşürmekte böylece hidrofobik yüzeylerde temas açısını
artırmaktadır. Temas açısı arttıkça sıvı-katı ara yüzeyi azalır ve damla ile katı yüzeyi arasındaki
etkileşim zayıflar. Bu durumda küçük bir kuvvet uygulandığında damla yüzeyden kayıp düşer ya
da yuvarlanır.
Bu çalışmada faz ayrımı metoduyla süperhidrofobik gözenekli polimerik yüzeyler elde
edildi. Mikro/nano boyutunda yüzey pürüzlülüğünün elde edilebilmesi için 1,4 Bütandiol (BDO)
porojen varlığında, N-metakriloil-(L)-phenilalanine (MAPA) ve divinil-benzen (DVB)
polimerizasyonu gerçekleştirilerek poli(DVB-MAPA) cam yüzeylere kaplandı. Elde edilen
süperhidrofobik yüzey FTIR, SEM, EDS, temas açısı ve kayma açısı ölçümleri ile karakterize
edildi. Farklı BDO/MAPA-DVB (v/v) oranlarının, kaplanan cam yüzeylerde süperhidrofobisite
üzerine etkisi incelendi. %55 oranında BDO içeren polimer kaplamada 161.760 olarak en yüksek
temas açısı ölçüldü ve yüzey kayma açısının 30 olarak ölçülmesiyle elde edilen yüzeyin
süperhidrofobik özellik gösterdiği görüldü.
Anahtar Kelimeler: Süperhidrofobik yüzey, Kayma açısı, Kendi kendini temizleme
Bu çalışma Uludağ Üniversitesi BAP Birimi KUAP-2015/19 nolu proje tarafından desteklenmektedir.
26
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P6
Serbest ve İmmobilize Morchella Esculenta ile Karişim Halinde Tekstil Boyar Maddesi
İçeren Atik Sularin Biyolojik Gideriminin Araştırılması
Buğra DAYI, Hatice ARDAĞ AKDOĞAN
Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü, Denizli, TÜRKİYE
ÖZET
Tekstil sektörü Türkiye ekonomisi açısından gıda sektöründen sonra önde gelen sanayi
dalıdır. Dolayısıyla ülke ekonomisine göz ardı edilemeyecek kadar katkı sağlamaktadır.
Tekstil atık suları içerdikleri çok değişik kimyasallardan ve özellikle de boyar
maddelerden dolayı arıtılması zor olan endüstriyel atık sulardan birisidir. Renk, atıksu
içerisindeki en önemli kirleticidir ve mutlak suretle bu ortamlara ulaşmadan önce rengin
giderilmesi gerekir. Atık sudan rengin giderimi çözünmüş renksiz organik maddelerin
gideriminden daha fazla önemlidir. Çünkü suda çok az miktarda bile boya bulunması
rengi arttırır ve nehirlerin, göllerin ve diğer su kaynaklarının ışık geçirgenliğini ve
gazların çözünürlüğünü etkiler. Son yıllarda, beyaz çürükçül mantarlarının içerdikleri ekstraselüler
ligninolitik enzimlerle sentetik boyar maddeleri indirgeme yeteneğine sahip olduğu gösterilmiştir.
Boyar maddeleri dekolorize etmek için aerobik fungus türleri sıklıkla dekolorizasyon
kapasitesiteleri bakımından araştırılmaktadır.
Bu çalışmada; beyaz çürükçül mantarı olan M.esculenta dört farklı destek materyaline
(jelatin, polistiren, kaolin,selüloz) immobilize edilmiş ve bu immobilize hücrelerle 3 farklı boyar
maddenin (Novacron BRL blue C-B, Sunfron Yellow C4-G ve Suncion Red C-R) aynı sucul
ortamlardaki biyolojik giderimi araştırılıp, karşılaştırılmıştır. Elde edilen veriler
değerlendirildiğinde M.esculenta’nın boyar madde karışımını başarılı bir şekilde giderime uğrattığı
belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Beyaz çürükçül mantar, M.esculanta, Biyolojik giderim, İmmobilizasyon
27
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P7
Aminoasit Temelli Polimerik Membranlara Flavonoid Yükleme ve Salım Koşullarının
Optimizasyonu
Büşra ÖZTURAN, F. Zeynep URAL, R. Hilal ŞENAY, Sinan AKGÖL
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir
ÖZET
Flavonoidler çeşitli meyve/sebzelerde ve bazı içeceklerde bulunan antioksidan etkiye sahip
aromatik pigment bileşikleridir. Meyve, sebze, tahıl gibi çeşitli bitkilerin kök, gövde ve
çiçeklerinde ayrıca çay ve şarapta bulunurlar (1). İlk zamanlarda bitkilerdeki renk, tat ve bitki
fizyolojisindeki etkileriyle ortaya çıkan flavonoidler, son yıllarda özellikle sağlık üzerine olumlu
etkilerinin ortaya çıkmasıyla önem kazanmıştır (2). Flavonoidlerin eksikliğinde kanser, yaşlanma,
ateroskleroz, iskemik yaralanma, inflamasyon ve nörodejenaratif hastalıklar (parkinson, alzheimer)
ile bağlantılı oldukları gözlenmiştir (3). Bu çalışmada flavonoidlerin nanopolimerik membranlar
ile stabilitelerinin korunarak ilgili bölgede kontrollü salımları amaçlanmıştır.
Poli(hidroksietilmetakrilat-co-N-metakriloilamidofenilalanin)
membran
(p(HEMAMAPA-mb) formunda sentezlenmiştir. Elde edilen membranların SEM, FTIR ve Şişme Testi ile
karakterizasyonları yapılmıştır. Karakterizasyonu tamamlanmış membranlara flavonoid
adsorpsiyonu farklı pH, zaman, iyon şiddeti ve konsantrasyon değerlerinde incelenmiştir.
Maksimum bağlanmanın elde edildiği koşullarda p(HEMA-MAPA)-mb yapılarına flavonoid
yüklendikten sonra farklı pH ve sıcaklıklarda salım çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Flovanoid tayin
çalışmaları HPLC ile yapılmıştır. FTIR sonuçlarından membran yapısına aminoasidin katılmış
olduğu görülmüştür. Farklı tamponlar kullanılarak yapılan denemeler sonucu kullanılan flavonoid
için en uygun çözgen sisteminin 0,1 M pH 12 fosfat tamponu olduğu görülmüştür. Kullanılan
flavonoidin sistemde en yüksek çözünürlüğü 1 mg/mL’dir. Flavonoidin, p(HEMA-MAPA)-mb’a
en iyi bağlanması 120 dakikada gerçekleşmiştir. En yüksek flavonoid bağlanması 120 dakikada,
1mg/mL flavonoid başlangıç konsantrasyonunda ve 25°C sıcaklıkta gerçekleşmiştir. Çalışmada
Flavonoid yüklü p(HEMA-MAPA)-mb’ların, gıda, kozmetik, dermokozmetik, ilaç vb. gibi
alanlarda kullanılabilir olduğu önerilmektedir. Bu çalışmayla çevre koşullarından etkilenmesi en
aza indirgenen flavonoidlerin, kullanılmak istenilen alanlardaki koşullara uygun salım değerleri
belirlenmiştir. Sonuç olarak çalışmada, flavonoidlerin stabilite sorununun üstesinden gelmek üzere
polimerik bir malzeme önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Flavonoid, Polimerik Membran, p(HEMA-MAPA-mb, Kontrollü Salım
28
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P9
Gıda Örneklerinde Okratoksin A Tayinine Yönelik Yüzey Plazmon Rezonans Sensörler
Canan ARMUTCU, Semra AKGÖNÜLLÜ, Adil DENİZLİ
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara
ÖZET
Aspergillus ve Penicillium türü mantarlar tarafından üretilen Okratoksin A (OTA) bir
okratoksin türüdür. Tahıl türleri başta olmak üzere farklı gıdalarda yaygın olarak bulunan bir
bulaşıcı olması nedeniyle insanların OTA’ya önemli ölçüde maruz kalmaları söz konusudur. Bu
toksik bileşik insan vücuduna alındığında, bağışıklığı baskılayıcı, böbreklerde fonksiyonel ve
yapısal bozukluklar, kanser oluşumu, sinir sistemininin bozulmasına neden olmasıyla insan sağlığı
için son derece büyük önem taşımaktadır.
Türkiye’de tüketilen gıda örneklerindeki OTA varlığıyla ilgili yapılan çalışmalar 1990’lı
yıllarda başlamıştır. Ancak bu çalışmaların sayısı da Türkiye’deki okratoksin A problemini ortaya
koyacak kadar çok değildir. Sunulan çalışmanın en önemli amaçlarından biri bu soruna ışık tutmak
ve gıdalarda OTA tespitini kolaylaştırmak adına çözüm önerisi getirmektir. Bu amaçla, gıda
örneklerinden OTA limitlerinin belirlenmesi ve piyasada satılan gıda örneklerinin izin verilen OTA
sınır değerlerinde olup olmadığı incelenmiştir. Önerilen proje kapsamında L-fenilalanin
aminoasitinden türetilen fonksiyonel monomer (MAPA) ile OTA’nın ön kompleks molekülü
hazırlanmıştır. Çapraz bağlayıcı olarak etilen glikol dimetakrilat (EGDMA) kullanılmıştır.
Hazırlanan OTA baskılanmış sensörlerin karakterizasyonu gerçekleştirilmiştir. OTA baskılanmış
MIP SPR sensörler ile gıda örneklerinde OTA tayinin yapılabilmesi için ilk önce ticari OTA
örnekleri kullanılarak optimum koşulların belirlenmesi amacıyla OTA derişiminin etkisi
incelenmiştir. Optimum koşullar belirlendikten sonra gıda örneklerinden OTA tayini
gerçekleştirilerek, OTA baskılanmış SPR sensörlerin tekrar kullanılabilirliği test edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Okratoksin A, Moleküler Baskılama, Yüzey Plazmon Rezonans (SPR)
Sensör.
29
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P9
Mikroalbümin Tayini için Yüzey Plazmon Rezonans Nanosensörler
Meltem KOCA ESENTÜRK1, Semra AKGÖNÜLLÜ1, Fatma YILMAZ2, Adil DENİZLİ1
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara
2
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojileri Bölümü, Bolu
ÖZET
Albümin kanda en çok bulunan proteindir. Böbreklerde oluşan hasarlar, glomerüllerdeki
gözeneklerin genişlemesine ve fazla miktarda plazma proteinin idrara sızmasına neden olmaktadır.
İdrara sızan albüminin belli bir miktarı mikroalbümin olarak tanımlanmaktadır. Mikroalbümin
miktarının artması önemli bazı hastalıkların habercisidir ve erken tayini oldukça önemlidir.
Biyosensörler bünyesinde biyolojik bir tanıma elemanı bulunduran ve fizikokimyasal dönüştürücü
içeren analitik cihazlardır. Biyosensör alanındaki büyük gelişmelerle birlikte moleküler
baskılanmış polimerler (MIP) dönüştürücülerle bütünleştirilmiş ve tayin edilecek analitle MIP
arasındaki bağlanma işlenilebilir bir sinyale dönüştürülmüştür. Bu anlamda yüzey plazmon
rezonans (SPR) gibi optik cihazlar büyük bir potansiyele sahiptirler. Bu çalışmanın amacı idrarda
mikroalbümin tayini için moleküler baskılama tekniğini kullanarak SPR temelli sensör
hazırlamaktır. Bu amaçla SPR poli(2-hidroksietil metakrilat/lösinmetakrilamit) [PHEMALM]
sensör yüzeyine insan serum albümini (HSA) baskılanmış poli(2-hidroksietil
metakrilat/lösinmetakrilamit) [PHEMALM]/HSA nanofilm sentezlenmiştir. Kontrol deneyleri için
HSA baskılanmadan nanofilm aynı şekilde hazırlanmıştır. SPR temelli sensör, temas açısı
ölçümleri, fourier transform infrared spektroskopisi (FTIR), atomik kuvvet mikroskobu (AFM) ve
elipsometre ile karakterize edilmiştir. Farklı derişim aralığında (pH 7.4 fosfat tamponu), yapay
plazma ve idrar örnekleri içine HSA dışarıdan ilave edilerek analizler gerçekleştirilmiştir.
Hazırlanan SPR sensörün Langmuir adsorpsiyon izoterm modeline uygun olduğu görülmüştür.
Sensörün seçiciliğini göstermek için farklı proteinler ile (hemoglobin-transferrin) çalışmalar
yapılmış ve SPR sensörün oldukça seçici ve duyarlı olduğu gözlemlenmiştir. Çalışmanın, diğer
yöntemlere göre, düşük maliyet, hızlı ve gerçek zamanlı ölçümler yapılabilmesi bakımından,
literatüre katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Mikro Albümin, Yüzey Plasmon Rezonans (SPR) Biyosensörler, Moleküler
Baskılama.
30
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P10
Çinko İyonlarının Tayini için Moleküler Baskılanmış Nanosensörlerin Tasarımı,
Hazırlanması ve Karakterizasyonu
Mitra JALİLZADEH, Duygu ÇİMEN, Adil DENİZLİ
Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara
ÖZET
Çinko proteinlerde yapısal veya katalitik bileş en olarak bulunan önemli bir eser elementtir. Sağlıklı
bir bağış ıklık sistemi, büyüme, geliş me, üreme ve sinir sistemi için gereklidir. Çinko tüm doku ve
sıvılarda Zn(II) iyonları ş eklinde bulunmaktadır. Normal olarak çinko iyonları toksik değildir.
Ancak çok yüksek deriş imlerde klinik durumlar ortaya çıkabilir. Çok hücreli organizmalarda çinko
genellikle hücre içinde bulunur. Hücresel düzeyde yapısal ve katalitik rolleri vardır. Sabit
formlarının yanı sıra hareketli formlarının pankreas, prostat ve merkezi sinir sistemi üzerindeki
önemli rolü geçen gün yapılan çalış malarla ortaya konmaktadır. Hücrelerdeki toplam çinko
deriş iminin ölçülmesi için atomik absorpsiyon spektroskopisi, ICP-MS, Synchotron X-iş ını
floresans gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ancak bu yöntemlerin taş ınabilir olmama, maliyet,
kimyasal olarak sabitlenmiş örnek gibi gereksinimleri vardır. Canlı hücreler için manyetik rezonans
görüntüleme bir alternatif olarak görünmekle birlikte hücre içi çalış malar için uygun olmayan
düş ük çözünürlük problemi bulunmaktadır. Bu çalışma kapsamında, hazırlanacak olan çinko
baskılanmış SPR sensörün biyolojik sistemi taklit eden karmaş ık ortamlardan çinko iyonlarının
tayininde kullanılma potansiyeli incelenecektir. Moleküler baskılama iş lemleri yüzey plazmon
rezonans sensör çiplerinin yüzeyinde gerçekleş tirilerek, SPR sensörün altın yüzeyinde moleküler
baskılanmış nanofilmler elde edilecektir. Bu amaçla; Zn(II) iyonu tayini için Zn(II) baskılanmış
poli(2-hidroksietil metakrilat-N-methacryloyl-(L)-histidine metil ester), poli(HEMAH) SPR
temelli biyosensör hazırlanmış tır. Hazırlanan SPR çiplerinin yüzey karakterizasyonu atomik
kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, temas açısı ve FTIR-ATR spektrofotometre analizleri ile
karakterize edilmiştir.
Anahtar Kelimeler; Yüzey plazmon rezonans Çinko iyonu, Moleküler Baskılama.
31
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P11
Dermokozmetik Ürünlerde Vitamin C’nin Kontrollü Salımına Yönelik Nanopolimer
Sistemleri
Duygu ÖNCEL, F. Zeynep URAL, R. Hilal ŞENAY, Sinan AKGÖL
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir
ÖZET
Askorbik asit (VitC) bitkiler ve hayvanlar için önemli suda çözünür antioksidan ve kofaktör
olmasına rağmen, insanlarda ve bazı canlı türlerinde sentezi için gerekli biyosentetik yolun son
aşamasında görevli olan enzim eksikliğinden dolayı sentezlenemez. Bu nedenle VitC bu canlılar
için dışarıdan alınması zorunlu bir vitamin haline gelmiştir. VitC genel olarak bir indirgen madde
gibi davranır ve radikal aracılı oksidasyon işlemlerinde antioksidan olarak görev yapar. VitC
birçok kozmetik üründe çevresel faktörler ve fotoyaşlanmaya karşı cildi koruma amacıyla
kullanılır. Buna rağmen, bu ürünlerde çok düşük konsantrasyonlarda VitC kullanılması, stabil
olmaması ve cilt tarafından etkili bir şekilde iletilememesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu
çalışma ile karşılaşılan bu sorunları minimuma indirmek amacıyla VitC’ye afinite gösteren
aminoasit temelli nanopolimerler sentezlenip karakterize edilmiştir. VitC’nin kontrollü salımı için
çeşitli kozmetik/dermokozmetik ürünlerde kullanılabilirliği araştırılmıştır.
Öncelikle poli(hidroksietilmetakrilat-co-N-metakriloilamidohistidin) nanopolimerleri
(p(HEMA-MAH)-np) sürfaktansız emülsiyon metoduyla sentezlenmiştir. Elde edilen
nanopolimerlerin SEM, Zeta-boyut, Zeta-potansiyel, FTIR karakterizasyonları yapılmıştır.
Karakterizasyonu tamamlanmış nanopolimerlerle VitC adsorpsiyonu farklı pH, zaman ve
konsantrasyon değerlerinde incelenmiştir. En yüksek bağlanmanın elde edildiği koşullarda
p(HEMA-MAH)-np’lerine VitC yüklendikten sonra farklı pH ortamlarında salım çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. Sentezlenen p(HEMA-MAH)-np’lerinin boyutları, SEM görüntülerinde
yaklaşık 130 nm ve zeta-boyut analizlerinden 0,11 polidispersite indeksiyle ortalama 233 nm
olarak belirlenmiştir. Polimerik yapıya aminoasidin katılmış olduğu FTIR spektrumlarıyla
gösterilmiştir. Buna ilaveten, zeta potansiyel ölçümlerinde -7,75 mV’luk bir değer alınmış ve
yüzeyin negatif yüklendiği ve dolayısıyla aminoasidin yapıya katıldığı gösterilmiştir. VitC’nin
uygun yükleme miktarında kontrollü salımı gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak çalışmada, havadan,
cilt pH’ından etkilen kararsız yapıdaki VitC’nin stabilitesini arttıran, cilt dokusuna ulaşımını
geliştirip VitC’nin biyoyararlanımını arttıran VitC-HEMA-MAH-np üretilerek, özellikle
kozmetik/dermokozmetik alandaki çeşitli ürün formülasyonları içerisinde kullanımına sunulması
önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: Vitamin C, Kontrollü Salım, Nanopolimer, Dermokozmetik, p(HEMA-MAH)
nanopolimer
32
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P12
Fenilketonüri Hastalığının Erken Teşhisine Yönelik Mıp Modifiye Biyosensör Sistemi
Geliştirilmesi
Ecem AYHAN2, Didem AKTAŞ1, Esra FEYZİOĞLU2, Ceren TÜRKCAN KAYHAN2, Sinan
AKGÖL1
1
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir
2
Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoteknoloji ABD, İzmir
ÖZET
Fenilketonüri, çok yaygın görülen fenilalanin hidroksilaz enzim eksikliğinden kaynaklanan
fenilalanin metabolizmasındaki kalıtsal bir hastalıktır. Kandaki fenilalanin düzeyindeki artış
beyinde toksik birikime ve nörolojik bozukluklara yol açar. Bu da, fenilalanin içeriği düşük
besinlerinden oluşan katı bir diyetin uygulanmasını zorunlu kılar. Fenilketonüri hastalığı ile hayat
boyu sürdürülmesi gereken düşük fenilalanin diyeti yerine yeni geliştirilmiş bir erken teşhis
yöntemi ile Türkiye’de görülme sıklığı 1/2600 olan hastalığın üstesinden gelinebilir. Bu amaçla,
fenilalanin amino asidinin moleküler baskılama tekniği ile spesifik bir şekilde tanınmasını sağlayan
biyosensör sistemi geliştirilmesi üzerine çalışılmıştır. Moleküler baskılama tekniği ile fenilalanin
kan plazmasında seçici bir şekilde ayırt edilebilir.
Fenilalaninin biyosensör ile duyarlı elektrokimyasal analizi için altın elektrot yüzeyi
moleküler baskılama tekniği ile modifiye edilmiştir. L-fenilalanin baskılanmış poli(hidroksietil
metalrilat-n-metakriloil-(L)-sistein) [p(HEMA-MAC)] nanopartikülleri sürfaktansız emülsiyon
polimerizasyonu ile sentezlenmiştir. SEM, FT-IR, Zeta size analizleri ile ve spesifik yüzey alanı
hesaplaması ile karakterizasyonu yapılmıştır. Elektroanalitik yöntemlerden döngüsel voltametri ve
diferansiyel puls voltametrisi ölçümleri moleküler baskılı nanopartiküllerle modifiye edilmiş altın
elektrot yüzeyi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Nanopartiküllerin derişimlerinin optimizasyonu
haricinde farklı fenilalanin derişimleri kullanılarak biyosensörün tayin aralığının optimizasyonu
yapılmıştır.
Tayin aralığı olarak 0,5-4 mg/dL belirlenmiştir. Yetişkin hastalarda kandaki fenilalanin
düzeyi 2-4 mg/dL olması gerekirken yenidoğanlarda 2,1 mg/dL değerinin altında olması
gerekmektedir.
Belirlenen tayin aralığı her iki hasta grubunun da rutin analizlerinin modifiye edilmiş
biyosensör ile gerçekleştirilmesinin mümkün olacağını göstermiştir. Modifiye biyosensörün metot
validasyonları ve tekrarlanabilirlik ölçümleri üzerine yapılan çalışmalar devam etmektedir.
Anahtar kelimeler: Fenilketonüri, Moleküler baskılı polimerler, Biyosensör
33
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P13
Rezene (Foeniculum vulgare Mill.) Ekstraktının İnsan Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin
Esteraz Aktivitesi Üzerine Etkisinin İncelenmesi
Ekrem TUNCA, Yasemin KAYGISIZ, Metin BÜLBÜL
Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyokimya Bölümü KÜTAHYA
[email protected]
ÖZET
Karbonik anhidrazlar (CA; EC 4.2.1.1) aktif bölgesinde Zn(II) iyonu içeren ve CO2’ in
bikarbonat ve protona hidroliz reaksiyonunu katalizleyen metaloenzimlerdir. Günümüze kadar
memelilerde 16 farklı α-karbonik anhidraz izoenzimi tanımlanmıştır. CA izoenzimleri solunum,
pH ve CO2 dengesi, elektrolit salınımı ve bazı biyosentetik reaksiyonlar gibi pek çok fizyolojik
olayda görev alırlar1. Dolayısıyla ilaç geliştirme çalışmaları için önemli hedef biyomoleküller
arasındadırlar. Karbonik anhidraz inhibitörleri çoğunlukla sentetik sülfonamit türevleri olmakla
birlikte son zamanlarda doğal kaynaklı CA inhibitörleri üzerine de çalışmalar yapılmaktadır 2.
Karbonik anhidraz inhibitörleri humor aközün aşırı salgılanması sonucu oluşan yüksek göz içi
basıncını düşürdükleri için glokom hastalığının tedavisinde etkili olarak kullanılmaktadırlar3.
Rezene, raziyane, arapsaçı isimleriyle bilinen Foeniculum vulgare Mill. Türkiye’de doğal yayılış
gösteren ve kültürü yapılan bir türdür. Bitkinin böbrek ve mesane taşlarını düşürücü ve iltihapları
kurutucu, kurt düşürücü, sinir yatıştırıcı ve vücudu kuvvetlendirici, göz kuvvetlendirici, sindirimi
kolaylaştırıcı, yatıştırıcı, kalp çarpıntısını giderici, süt veren annelerde süt artırıcı ve çocuklarda
karın ağrısını giderici, yara iyileştirici ve idrar söktürücü etkileri olduğu bilinmektedir4.
Bu çalışmada hCA I ve hCA II izoenzimleri insan eritrositlerinden Sepharose ®4B-Ltirozin-p-aminobenzen sülfonamit afinite kromatografisi kullanılarak saflaştırılmıştır. Daha sonra
su içerisinde 2,0 ‒ 20,0 mg/mL konsantrasyonlarda rezene (Foeniculum vulgare Mill.) ekstraktları
hazırlanmış ve in vitro koşullarda hCA I ve hCA II izoenzimlerinin esteraz aktiviteleri üzerine
etkileri incelenmiştir5. Rezene ekstraktının izoenzimler üzerinde inhibisyon etkisinin olduğu tespit
edilmiştir. 16,6 mg/mL ekstrakt konsantrasyonunda hCA I’in %50 oranında, 14,5 mg/mL ekstrakt
konsantrasyonunda ise hCA II’nin %50 oranında inhibe edildiği bulunmuştur.
34
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P14
Modifiye Edilmiş Bakteriyel Selüloz Nanofiberler ile Protein Adsorpsiyonu
Monireh BAKHSHPOUR1, Emel TAMAHKAR IRMAK1,2, Müge ANDAÇ3, Adil DENİZLİ1
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara
Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çorum
3
Hacettepe Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Ankara
1
2
ÖZET
Afinite adsorbentler proteinlerin seçici olarak bağlanabildikleri destek malzemeleri olarak
ayırma, saflaştırma, biyosensörler ve teşhis gibi pekçok biyoteknolojik uygulama alanında büyük
önem arz etmektedirler. Proteinler ile metal iyonlarının metal iyon koordinasyonu vasıtasıyla
oluşturduğu dayanıklı kompleksler yüksek seçiciliğe olanak sağlamaları sayesinde moleküler
tanıma işlemi için çok uygundur. İmmobilize metal iyon afinite kromatografisi (IMAC)
proteinlerin ayrılmasında yüzeylerindeki histidin, sistein ve triptofan amino asitlerinin geçiş
metallerine olan afiniteleri temeline dayanan yüksek seçicilikte ayırıma olanak sağlayan bir
yaklaşımdır. Metallerin düşük maliyeti ve bu adsorbentlerin tekrar kullanılabilen malzemeler
olması bu tekniğin önemli avantajlarındandır. Ayrıca metal iyon koordinasyonu hızlı bağlanma
kinetiği gösterir ve bağlanma dayanımı kullanılan protein için metal iyonları değiştirilerek
ayarlanabilir. Literatürde protein tanıma için metal şelatlanmış adsorbentlerin kullanıldığı pekçok
çalışma mevcuttur.
Nanofiberler yüksek yüzey alanına sahip olmaları ile ayırma, saflaştırma gibi işlemlerde
oldukça ilgi çekmektedirler. Yüzey modifikasyonu yapılan nanofiberlerin kullanımı kütle aktarım
dirençlerini azalttıklarından özellikle proteinlerin bağlanma çalışmaları için etkili bir yöntemdir.
Bakteriyel selüloz (BC) nanofiberler yüksek saflık, yüksek yüzey alanı/hacim oranı,
makroporozite, hidrofilisite ve kararlılık gibi üstün özellikleri ile dikkat çekmektedirler.
Bu çalışmada, protein tanıma için metakriloil histidin metilester (MAH) ve vinil imidazol
(VIM) olmak üzere iki farklı metal şelatlama monomeri ve Cu(II) ve Ni(II) olmak üzere iki farklı
metal iyonu kullanılarak BC nanofiberler yüzeyinde metal şelat monomeri ile metal iyonu
komplekslerinin polimerizasyonu yoluyla afinite adsorbenti hazırlanmıştır. Kompleksler UV-vis
spektrofotometresi ve modifiye edilen BC nanofiberler ise FT-IR, TGA, SEM ve EDX ile
karakterize edilmiştir. Hazırlanan BC nanofiberlerin hemoglobin adsorpsiyon çalışmaları pH
7.0’da oda sıcaklığında yapılmıştır. MAH-Cu(II) varlığında hazırlanan BC nanofiberlerin
hemoglobin bağlama kapasitelerinin VIm-Ni(II) varlığında hazırlanan BC nanofiberlere göre daha
yüksek olduğu ve bu adsorbentler kullanılarak gerçekleştirilen adsorpsiyon işlemlerinin Langmuir
izoterm modeline uyduğu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Metal şelat afinite kromatografisi, protein adsorpsiyonu, bakteriyel selüloz
nanofiberler
35
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P15
Sulardan Seçici Olarak Eritromisin Tayini İçin Moleküler Baskılanmış Nanopartikül
Temelli Nanosensörlerin Hazırlanması
Esma SARI1, Recep ÜZEK2, Memed DUMAN3, Adil DENİZLİ1
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Ana Bilim Dalı, Ankara
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Fizikokimya Ana Bilim Dalı, Ankara
3
Hacettepe Üniveristesi, Nanoteknoloji ve Nanotıp Ana Bilim Dalı, Ankara
ÖZET
İlaçların; hastalıkların tanısı, tedavisi ve önlenmesinde sağladıkları yararlar nedeniyle kullanımına
sıkça başvurulmaktadır. Ancak, eser miktarda bile organizmanın hormonal sistemi üzerinde çok
büyük yan etkiler oluşturdukları bilinmektedir. Bu nedenle özellikle sulu ortamlardaki ilaçlar; halk
sağlığı açısından önemli bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. İlaçların sağladığı yararlardan
faydalanmak ancak yan etkilerinden korunmak için analizi ve izlenmeleri önemli bir gerekliliktir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar, halk sağlığı üzerine doğrudan toksit etkisinden dolayı sulardan
eritromisin tayini ve görüntülenmesine odaklanmıştır. Bu çalışmada, eritromisinin sulardan hızlı
ve seçici tayinine yönelik yüzey plazmon rezonans nanosensor temelli yöntem geliştirilmiştir.
Yöntem, miniemülsiyon polimerizasyon yöntemi, moleküler baskılama ve SPR yöntemlerinin
birleştirilmesiyle geliştirilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde, eritromisin tanıma bölgelerine sahip
baskılanmış nanopartiküller metakrilik asit fonksiyonel monomeri kullanılarak hazırlanmış ve
FTIR, SEM ve zeta boyut analiz yöntemleriyle karakterize edilmiştir. Nanopartiküller SPR çip
yüzeyine immobilize edilerek eritromisin tanıma bölgelerine sahip nanosensörler hazırlanmış ve
temas açısı ölçümleriyle karakterize edilmiştir. Hazırlanan nanosensörler sulardan eritromisin
tayininde kullanılmış ve 0.99 doğrusallıkta 0.29 ppm tayin limiti elde edilmiştir. Bağlanma kinetik
analizleri, Scatchard, Langmuir, Freundlich ve Freundlich–Langmuir izotermleri verilere
uygulanmıştır. SPR nanosensorün seçiciliğinin belirlenmesi amacıyla Kanamisin sülfat, neomisin
sülfat ve spiramisin yarışmacı ajanları kullanılmıştır. Nanosensörün tekrar kullanılabilirliği
incelenmiştir ve sensörün cevabında önemli bir kayıp yaşanmamıştır.
Anahtar Kelimeler: Eritromisin, Yüzey Plazmon Resonans (SPR), Moleküler Baskılama
36
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P16
Starkspur Golden Elma Çeşidinde Polifenol Oksidaz Enziminin Saflaştırılması ve
Karakterizasyonu
Esra ÇELİK, Dudu DEMİR
Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü,
Isparta
ÖZET
Polifenol oksidaz enzimi (PPO) aktif merkezinde bakır bulunduran oksidoredüktaz
sınıfında yer alan bir enzimdir. PPO fenolaz, tirozinaz, katekolaz, katekoloksidaz, kresolaz, odifenoloksidaz ve mono fenoloksidaz olarak da bilinir. PPO’lar substrat spesifikliklerine ve etki
mekanizmalarına göre tirozinaz (EC 1.14.18.1), katekolaz (EC 1.10.3.1) ve lakkaz (EC 1.10.3.2)
olarak başlıca üç tip sınıflandırılmışlardır.
PPO bitkilerde yaygın olarak bulunur. Ayrıca mikroorganizmalarda özellikle funguslarda,
bazı hayvansal organlarda, kabuklu deniz hayvanlarında, pek çok meyve ve sebzelerde bulunan bir
enzimdir. Elma (Malus domestica)’da bulunan PPO aktivitesi büyük oranda elmanın cinsine
bağlıdır. Elma çeşitlerinden Starkspur Golden; meyvesi iri, altın sarısı renkte, pembe yanaklı,
düzgün şekilli ve çok iyi kalitelidir.
Bu çalışmada, Starkspur Golden çeşidi elmadan Sepharose 4B-L-tirozin-o-amino benzoik
asit afinite jeli kullanılarak PPO enzimi saflaştırılmıştır. Katekol substratına karşı LineweaverBurk yöntemi ile Michaelis-Menten sabiti (Km) ve maksimum hız (Vmax) değerleri belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Polifenol oksidaz enzimi, Katekol, Afinite kromatografisi, Elma, Starkspur
Golden.
37
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P17
New Lanthanide-Chelate Cross-Linked Affinity Cryogel For Protein Separation
Zübeyde BAYSAL1, Eyyüp AKSOY1, İbrahim DOLAK2,Veysi ÇAĞLAYAN1,
Arzu ERSÖZ3, Rıdvan SAY3
1
Dicle University Faculty of Science Department of Chemistry, Diyarbakır-TURKEY
2
Dicle University Vocational High School, Tech. Sci., Diyarbakır-TURKEY
3
Anadolu University Faculty of Science Department of Chemistry, Eskişehir-TURKEY
ABSTRACT
Lysozyme is one of the commercial valuable enzyme. It is used different areas, for example,
pharmaceutical and food industries. Its common applications are as a cell disrupting agent for
extraction of bacterial intracellular products, as a food additive in milk products and as a drug for
treatment of ulcers and infections [1,2]. Therefore lysozyme isolation is important and its
applications need efficient and cost effective techniques.
In this study, poly2-hydroxyethyl methacrylic acid-methacryloylantipyrine-Ce 3+ [P (HEMAco-MAAP- Ce 3+)] cryogel was produced by free radical polymerization. Prepared this new cryogel
was used for the lysozyme adsorption from aqueous solution. P(HEMA-co-MAAP- Ce 3+) cryogel
was characterized ultraviolet-visible-near infrared(UV-NIR), scanning electron microscopy
(SEM), energy dispersive X-ray (EDX) and swelling tests. Effects of flow rate, medium pH,
temperature and initial lysozyme concentration on the lysozyme adsorption were studied.
Maximum adsorption capacity of the cryogel was found to be 57.84 mg/g cryogel at pH 6.0.
Adsorbed enzyme was 95.7% desorbed from the cryogel by using 20 mM phosphate buffer solution
contains 1 M NaCl at pH 6.0 in 120 min. Synthesized cryogel was also repeatedly adsorbed and
desorbed with p(HEMA-co-MAAP- Ce 3+) cryogel, there was no negligible decrease in the
adsorption capacity.
Keywords: Cryogel, Ce3+, Adsorbtion, Lysozyme
38
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P18
İmmobilize Metal İyon Afinite Kromatografisi ile Bsa’nın Uzaklaştırılması
Fatma KARTAL, Evrim Banu ALTUNTAŞ, Adil DENİZLİ
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara
ÖZET
Proteom, bir organizma ya da dokunun genomu tarafından ifade edilen proteinlere verilen
addır. Proteomik olarak tanımlanan protein analizi, proteinlerin yapısal özelliklerinin
belirlenmesini ve işlevlerinin aydınlatılmasını kapsar. Proteom çalışmalarında en çok çalışılan
biyolojik sıvı, kan plazması ve serumdur. Kan plazması, insan vücudunda yer alan ana protein
kategorilerinin büyük çoğunluğunu içermesi nedeniyle hastalıklara özgü proteinlerin belirlenmesi
için ideal bir kaynaktır. Albumin ve immunoglobulinler plazma proteinlerinin % 80’ini oluştururlar
ve az miktardaki diğer proteinleri maskelerler. Dolayısıyla bu proteinlerin ortamdan
uzaklaştırılması sayıca daha az olan hastalık işaretçi proteinlerinin belirlenmesini
kolaylaştıracaktır.
İmmobilize metal iyon afinite kromatografisi (İMAK) terapötik proteinlerin, peptidlerin,
His-etiketli oligonükleotitlerin, nükleik asitlerin, hormonların ve enzimlerin saflastırılması için
yaygın olarak kullanılan bir analitik ayırma yöntemidir. İMAK, şelat oluşturucu bir liganda takılı
olan metal iyonu ile bir proteinin dış yüzeyine yönlenmiş olan amino asitlerin spesifik bölgeleri
arasında meydana gelen koordinasyon etkileşimine dayanır.
Bu çalışmada İMAK, histidin taşıyan proteinlerin adsorpsiyonu için etkili bir yöntem
olduğundan sığır serum albuminin uzaklaştırılması için dispersiyon polimerizasyon yöntemiyle,
1.6 μm çapında eş boyutlu poli(glisidil metakrilat) [p(GMA)] mikroküreler üretilmiştir. Cu(II)
iyonları, kesikli sistemde sığır serum albuminin adsorpsiyon çalışmalarında kullanılmak üzere
p(GMA)-IDA mikroküreleri ile şelatlanmıştır. Mikrokürelerin karakterizasyonu taramalı elektron
mikroskobu (SEM), elementel analiz, Fourier dönüşüm kızılötesi (FTIR) spektroskopisi
kullanılarak gerçekleştirilmiştir. p(GMA)-IDA-Cu(II) mikrokürelerinin maksimum adsorpsiyon
kapasitesi pH 5.0’te 278.6 mg/g polimer bulunmuştur. Elüsyon çalışmaları 1.0 M NaCl çözeltisi
ile gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar p(GMA)-IDA-Cu(II) mikrokürelerin albüminin
adsorpsiyonu için etkin bir adsorban olarak kabul edilebileceğini göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Albumin, Proteomik, İmmobilize metal iyon afinite kromatografi,
Mikroküre.
39
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P19
Azoarcus Group I Ribozimin Katlanma Sürecine Mg+2 ve Sıcaklığın Etkisinin Katalitik
Aktivite Yöntemi Kullanılarak Araştırılması
Selma SİNAN1, Nil OCAK1, Ülkü MAHMUT1, Niyazi CÖMERT1, Rick RUSSELL2
1
Balıkesir Universitesi fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü, Balıkesir,
2
Texas Universitesi, ICMB 1 University Station, MBB, Austin,TEXAS, ABD.
ÖZET
RNA’nın işlenmesi olarak bilinen, RNA’dan intronların kesilip çıkarılması ve ekzonların
tekrar birleştirilmesini kapsayan RNA düzeltilmesi 1980’lerden beri önemli bir çalışma alanıdır.
Transkripsiyon sonrası işlenmeyi yapan RNA molekülü, ilk olarak 1982 yılında Cech ve
arkadaşları tarafından bulunmuş ve kendi splayslarını yapabilen bu RNA’ların otokatalitik
özelliklerini yansıtmak üzere ribozimler olarak adlandırılmışlardır.
Bu çalışmada izolösin tRNA’nın olgunlaşma sürecini alternatifsiz yapan Azoarcus grup I
riboziminin katalitik aktivite yöntemi kullanılarak Mg+2 ve sıcaklığın katlanma sürecine etkisinin
araştırılması amaçlanmıştır. Azoarcus grup I riboziminin aktivitesinin belirlenmesi için,
Ribozimin 5’ uçtaki P10 bölgesine komplementer olan –CAUACGGCC—dizisine sahip
oligonükleotid substrat olarak kullanılmıştır. Reaksiyon sonunda ribozim, substratı 3 t (CAU) ve 6
t (GACGGCC) nükleotitlik parçalar oluşturacak şekilde kırmaktadır. Katlanmış ribozim ile
substratı farklı sıcaklık ve Mg+2 konsantrasyonunda reaskyiona tabi tutulmuştur. Reaskiyon
sonunda elde edilen ürünler 7M üre içeren Poliakrilamide Jelde (PAGE) yürütüldü. Jeldeki görüntü
daha sonra floresan dedektörlü infrared görüntüleme cihazı ile bilgisayara aktarılarak 9 ve 3
nükleotitlik bantların şiddetleri Vision Capt programı ile analiz edilmiştir. Daha sonra bu bantların
şiddetleri oranlanarak ribozim aktivitesi hesaplanmıştır.
Araştırmamızda sıcaklığın Azoarcus grup I riboziminin katlanma sürecine etkisini
göstermek için 25oC’de farklı sürelerde ribozimin katlanması sağlanmış ve daha sonra kırılma
reaksiyonu gerçekleştirilmiştir. Sabit sıcaklıkta farklı sürelerde ribozim aktivitesinin süre ile doğru
orantılı olarak arttığı tespit edilmiştir. Artan ribozim aktivitesi süreye ve sıcaklığa bağlı olarak
doğal yapıya katlanmış ribozim miktarının arttığını bize kanıtlamaktadır.
Ayrıca Mg+2 konsantrasyonunun ribozimin katlanma sürecine etkisini araştırmak için
kesikli ve kesiksiz aktivite ölçüm metotları kullanılmıştır. Artan Mg+2 konsantrasyonuna bağlı
olarak ribozim aktivitesinde artış gözlenmiştir. Ancak farklı konsantrasyonlarda Mg+2 varlığında
katlanması devam eden ribozimin kırılma reaksiyonu artan Mg+2 konsantrasyonu ile ters orantılıdır.
Anahtar Kelime: Ribozim, Azoarcus, Grup I, Mg+2
40
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P20
Moleküler Baskılanmış Kriyojellerle Amino Asit Enantiyomerlerinin Ayrılması
Seda KOYUN, Semra AKGÖNÜLLÜ, Handan YAVUZ
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara
ÖZET
Amino asitler ve türevleri biyolojik ve kimyasal sistemlerin önemli bileşenleridir. Amino asitlerin
farklı konfigürasyonları canlı sistemde farklı rollere sahiptir. L-Amino asitler protein sentezinde
kullanılır. Triptofan (Trp) nörotransmiter serotoninin öncül aminoasiti ve proteinin temel bir
bileşenidir. İnsan ve hayvanlarda önemli bir metabolit olan L-Triptofan’nın (L-Trp) eksikliği veya
dengesizliği pek çok kronik hastalıklara sebep olabilir. Bu nedenle triptofan enantiyomerlerinin
enantiyoseçici tanınması olağanüstü önem kazanmıştır. Moleküler baskılanmış polimerler (MIP),
kalıp molekül varlığında çapraz bağlayıcı ve fonksiyonel monomerin kopolimerizasyonu yoluyla
hazırlanan yüksek çapraz bağlı polimerlerdir. Kalıp molekül polimerden uzaklaştırıldıktan sonra
spesifik tanıma yeteneği ile tamamlayıcı bağlanma bölgeleri oluşturulur. MIP, kromatografik
ayırma alanında geniş bir şekilde kullanılır. Genel olarak kriyojeller birbirine bağlı makrogözeneklere (veya süper makro-gözeneklere) sahiptir. Kriyojeller, geniş gözenek yapısı, kısa
difüzyon yolu, düşük basınç düşmesi ve hem adsorpsiyon hem de elüsyon için çok kısa alıkonma
süresi gibi pek çok avantajı ile biyo-ayırma için çok önemli bir adsorbenttir. Bu çalışmada,
moleküler baskılama tekniği kullanılarak L-Trp tanınması için L-Trp baskılanmış membran
formunda kriyojeller hazırlanmıştır. Fonksiyonel monomer olarak N-metakriloil-(L)- triptofan
(MATr) ve kalıp molekül olarak L-Trp kullanılmıştır. L-Trp baskılanmış kriyojel membranlar
Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) ve şişme testleri ile karakterize edilmiştir. LTrp’ye özgü kaviteler içeren kriyojel membranlar ile farklı koşullar altında pH, iyonik şiddet ve LTrp’nın başlangıç derişimlerinde adsorpsiyon çalışmaları yürütülmüştür. Çalışmanın son
aşamasında D-Trp ile seçicilik deneyi ve kriyojellerin tekrar kullanılabilirlik çalışmaları
yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Enantiyomerler, Moleküler Baskılama, Kriyojeller, L-Triptofan.
41
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P21
Üre Tanıma Belleğine Sahip Polimer Sentezi
Gözde BAYDEMİR1, Deniz TÜRKMEN2, Dilek BATTAL3, Adil DENİZLİ2
1
Aksaray Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray.
2
Hacettepe Üniversitesi, Fan Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara.
3
Mersin Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Mersin.
ÖZET
Üre (aynı zamanda karbamid olarak da bilinir) birçok canlı organizmanın atık ürünüdür ve
insan idrarının başlıca organik bileşenidir. Ürenin başlıca organik bileşik olmasının sebebi
proteinleri oluşturan amino asitlerin parçalanma ürünü olmasıdır. Amino asitler karaciğerde
metabolize edilerek amonyak CO2 ve enerjiye dönüştürülür. Amonyak canlı hücreleri için oldukça
toksiktir ve bu yüzden vücuttan atılması gereklidir. Amonyak karaciğerde toksik olmayan üreye
çevrilerek kana verilir ve böbreklere taşınarak idrar yoluyla atılır. Bir yetişkin idrarla günlük
yaklaşık olarak 25 g üre atar. Böbrekler tarafından ürenin atılamadığı durumlarda, kanda üre ve
diğer azotlu bileşiklerin miktarının artması ölümcül sonuçları olan üremiye sebep olabilir.
Doğada pek çok temel biyolojik etkileşim biyolojik moleküllerin seçici tanıması ile
yönetilir. Bu gibi işlemleri taklit edecek spesifiklik ve afinitede sentetik reseptörler geliştirmek
büyük bir zorluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde moleküler baskılama teknolojisi,
sentetik reseptorların hazırlanmasında güçlü tanıma özelliği ve seri üretimininin kolaylığı gibi
belirgin avantajları nedeniyle önemli bir araç haline gelmiştir. Bu nedenle moleküler baskılanmış
polimerler sabit faz, katı faz ekstraksiyonu, kataliz, ilaç salınımı ve çeşitli sensörler gibi
uygulamalarda geniş kullanım alanı bulmaktadır.
Çalışmada böbreklerin az çalışması veya toksik özellik gösteren ürenin moleküler
baskılanmış polimerlerle diyalize alternatif tedavi olarak kullanılması amaçlanmıştır. Hazırlanan
polimerler ile kesikli sistemde 50.1 mg/g üre uzaklaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Üre, Moleküler Baskılama, üre uzaklaştırma.
42
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P22
Boya-Ligand Afinite Kriyojeller ile Saccharomyces Cerevisiae’den Malat Dehidrogenaz
Enziminin Saflaştırılması
Işık PERÇIN1, Ilgım GÖKTÜRK2,3, Adil DENİZLİ3
1
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Ankara
2,3
Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Nanoteknoloji ve Nanotıp Anabilim Dalı,
Ankara
3
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Ankara
ÖZET
Malat dehidrogenaz (EC 1.1.1.37) substratları malat ve oksaloasetatın birbirine
dönüşümünü katalizleyen NAD/NADH bağımlı bir enzimdir. Mitokondri membranında yer alan
malat-aspartat mekik sisteminde ve mitokondri matriksinde gerçekleşen sitrik asit döngüsünde yer
alan önemli bir enzimdir. Ayrıca üçüncü bir izoenzim mayalarda glioksizomlarda yer almaktadır.
Tüm ökaryotlarda ve bakterilerin çoğunda yer alan malat dehidrogenaz enzimleri homodimerik
yapıdadır. Aynı katalitik özelliktedirler ve yüksek derecede yapısal benzerlik gösterirler.
Metabolik yollarda görevli enzimlerin fonskiyonlarının belirlenmesi, diğer metabolitlerle
ve proteinlerle olan ilişkilerinin aydınlatılması için doğal kaynaklardan saf halde elde edilmeleri
gereklidir. Bu çalışmada, doğal kaynak olarak seçilen Saccharomyces cerevisiae (ekmek mayası)
hücrelerinden Cibacron Blue bağlı polihidroksietil metakrilat (PHEMA) kriyojel diskler
kullanılarak malat dehidrogenaz saflaştırılması amaçlanmıştır. Ekmek mayası hücreleri pH 7.4
fosfat tamponu ile 25°C’de homojenize edildikten sonra özüt 8500 rpm’de 25 dakika santrifüj
edilmiş ve supernatant enzim kaynağı olarak kullanılmıştır. Bir unite enzim, 1 dakikada pH 7.4’de
25°C’de 1 µmol oksaloasetat ve ß-NADH’ı L-malat ve ß-NAD+ ’ya dönüştüren enzim miktarı
olarak tanımlanmıştır. Enzim aktivitesi, oksaloasetat varlığında ß-NADH absorbansındaki
azalmanın 340 nm’de okunması ile hesaplanmıştır. Verim %93, saflaştırma katsayısı ise 20.4
olarak belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: Saccharomyces cerevisiae, malat dehidrogenaz, kriyojel, Cibacron blue
43
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P23
Chelate Cross-Linked Affinity Ion-Imprinted Cryogel for Selective Recognition of
Cerium(III) in Environmental Samples
İbrahim DOLAK1, Rüstem KEÇİLİ2, Zübeyde BAYSAL3, Berrin ZİYADANOĞULLARI3, Arzu
ERSÖZ4, Rıdvan SAY4
1
Dicle University Vocational High School, Tech. Sci., Diyarbakır-TURKEY
2
Anadolu University Vocational High School, Eskişehir-TURKEY
3
Dicle University Faculty of Science Department of Chemistry, Diyarbakır-TURKEY
4
Anadolu University Faculty of Science Department of Chemistry, Eskişehir-TURKEY
ABSTRACT
Extraction and preconcentration of rare-earth metals such as cerium have always been of
interest over the past several decades, since they have been commonly used as microadditives in
functional materials such as high-temperature superconductors, secondary batteries, magnetic,
luminescence, and laser materials. Various techniques were proposed for extraction and
preconcentration of rare-earth metals such as solvent extraction, precipitation, and ion-exchange
chromatography. In recent years, several studies on removal of trace metal ions by Ion-imprinted
polymers (IIPs) and Ion-Imprinted Cryogels were reported.
In this study, poly2-hydroxyethyl methacrylic acid- methacryloyl antipyrine [P (HEMAco-MAAP)] cryogel was produced by free radical polymerization. Prepared this new cryogel was
used for the Cerium(III) binding from aqueous solution. P(HEMA-co-MAAP) cryogel was
characterized ultraviolet-visible-near infrared (UV-NIR), scanning electron microscopy (SEM),
energy dispersive X-ray (EDX) and swelling tests. Effects of flow rate, medium pH, temperature
and initial Cerium(III) concentration on the Cerium(III) binding were studied. Maximum binding
capacity of the cryogel was found to be 37,00 mg/g cryogel at pH 6.0. Binding studies of Ce(III)
in the presence of Nd(III) and La(III) ions were also carried out using Ce(III)-imprinted polymers.
The ion-Imprinted Cryogel displayed high selectivity toward Ce(III) ions.
Keywords: Cerium(III), Cryogel, MAAP, Ion Imprinting
44
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P24
Mikroçipe Entegre Potansiyometrik Mikro Sensörler Kullanılarak Yaygın Anyon ve
Katyonların FIA Sistemde Eşzamanlı Tayini
İsmail AĞIR1, Rıdvan YILDIRIM2, Mustafa NİĞDE2, Özlem TAVUKÇUOĞLU2, İbrahim
IŞILDAK2
1
İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Biyomühendislik Bölümü, Kuzey Kampüsü, 34700, Üsküdar,
İstanbul
2
Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Davutpaşa
Kampüsü, Esenler, 34210 İstanbul
ÖZET
Çevre ve biyolojik sistemlerde inorganik-organik anyon ve katyonların birlikte bulunuyor
olması, bu iyonların etkili bir biçimde eş zamanlı olarak tayini için yeni yöntemlerin geliştirilmesini
gerektirmektedir. Yaygın anyon ve katyonların eşzamanlı analizi, iyon kromatografik sistemde
iyon-seçici elektrotların dedektör olarak kullanılması ile başarıldı.
Bu çalışmada, mikroçipe entegre potansiyometrik mikro sensörler geliştirilerek mikrolitre
düzeyde ölü hacme sahip akış-hücreleri tasarlandı. Tasarlanan akış-hücresi FIA sistemde dedektör
olarak kullanıldı. Geliştirilen FIA yöntem ile Cl-, NO2-, NO3-, ClO3-, Na+, K+, NH4+ ve Ca2+
iyonlarının eşzamanlı tayini sağlandı. Tek bir örnek enjeksiyonu sonrasında mikroçipe entegre
potansiyometrik anyon-seçici mikro sensörler anyonlara cevap sergilerken, mikroçipe entegre
potansiyometrik katyon-seçici mikro sensörler katyonlara cevap sergilemekteydi. Anyon duyarlı
sensörler katyonlardan, katyon duyarlı sensörler anyonlardan etkilenmemekteydi. Çevresel ve
biyolojik numunelerde anyon ve katyonların eşzamanlı tayinleri başarılı bir şekilde gerçekleştirildi.
Anahtar Kelimeler: FIA, potansiyometri, iyon seçici sensör
45
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P25
Antibiyotiklerin Analizi için Sıvı Kromatografisi Tandem Kütle Spektrometresi (LC–
MS/MS) Metodu Geliştirilmesi
Kemal ÇETİN, Tahira QURESHİ, Handan YAVUZ, Adil DENİZLİ
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
ÖZET
Dünyada farmasötik maddelerin üretimi ve tüketimi giderek artmaktadır. Anti-enfektif
ajanlar mikrobiyal enfeksiyonun modern tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Sulfonamidler uzun
zamandır anti-enfektif olarak kullanılmıştır ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır.
Sulfonamidler sulfonik asitlerin amitleri olan kimyasal bileşiklerin bir sınıfıdır. Bu sınıf bakteriyel
enfeksiyonların, diyabetin, ödemin, hipertansiyounun ve gutun tedavisinde kullanılan ilaçlardan
oluşmaktadır. Sulfonamidler daha çok veterinerlikte kullanılmakla birlikte insan için de en sık
kullanılan antibiyotikler arasındadır. Sulfonamidler besin zincirindeki birçok organzimada
birikebilir ve sulfonamidlerin birikimi bu ilaçların sebep olduğu toksik etkilerin bölgesel olarak
artmasına neden olabilir. Sulfonamidler sindirim kanalınan kolaylıkla emilir ve süt ve plesantaya
geçer. Plazma proteinlerine yüksek seviyede bağlanabildikleri için vücutta uzun süre kalabilir.
Sulfonamid dozunun büyük bir kısmı organizmadan değişime uğramadan atılır. Örneğin,
sulfamerazin % 75'i vücuttan bozunuma uğramadan atılır.
Kütle Spektrometresi (MS) yaklaşık yüz yıl önce ortaya çıkan gelişmiş bir öncül
teknolojidir. Elementel ve moleküler bileşenlerin doğru ve kesin bir şekilde ölçülmesini sağlayan
kütle spektrometresi hem temel araştırmaları hem de sanayi çalışmalarını içine alan birçok bilimsel
disiplinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu çalışmada, sulfonamidlerin atık sularda, bal ve et gibi gıdalarda bulunup
bulunmadıklarını ve miktarlarını tayin etmek için ultra-yüksek-performans sıvı kromatografisi
tandem kütle spektrometresi (UHPLC-MS/MS) için metot geliştirilmiştir. Seçilen sulfonamidler
için optimum akış hızı, enjeksiyon hacmi ve mobil faz bileşimi ve oranları belirlenmiştir.
Sulfonamidlerin her biri argon gazı ile parçalanarak her birinin ürün iyonları ve bu ürün iyonları
için gerekli optimum çarpışma enerjileri belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sulfonamid, Ultra-yüksek-performans sıvı kromatografisi, Tandem kütle
spektrometrisi,
46
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P26
Biyoremediasyon Potansiyeline Sahip Bitkiler Gömülmüş Kriyojel Kolonların
Hazırlanması ve Karakterizasyonu
Ömer ELKIRAN1, Kemal ÇETİN2, Deniz TÜRKMEN2, Belma GJERGJIZI3, Adil DENİZLİ2
1
Sinop Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Sinop, Türkiye
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
3
Hacettepe Üniversitesi, Biyomühendislik Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye
ÖZET
Çevresel kirliliğin dünya genelinde artmasıyla birlikte bu kirliliğin bertaraf edilmesine
yönelik yöntemlerin geliştirilmesi zorunluluğu da artmıştır. Bir biyoremediasyon türü olan
fitoremediasyon, çevresel kirliliğin ortadan kaldırılmasında bitkilerin kullanıldığı yöntemdir. Bu
yöntem ile bitkiler kullanılarak insan aktiviteleri sonucu kirlenmiş toprak, su ve havanın
temizlenmesi amaçlanmaktadır. Fitoremediasyon bitkisel ekstraksiyon, bitkisel sabitleme, kök
bölgesi filtrasyonu, bitkide bozunma, hidrolik kontrol, kök bölgesinde bozunma, bitkiden
buharlaştırma, vejetatif örtü sistemleri ve tampon şeritler gibi çeşitli alt yöntemleri kapsamaktadır.
Bitki kökleri yardımı ile topraktan alınan ağır metallerin bir kısmının bitkinin sahip olduğu
enzimler sayesinde bozunup kimyasal yapıları değişirken diğer bir kısmının ise herhangi bir
bozunmaya uğramayıp bitkinin vejetatif organlarında birikerek, bitkinin hasadıyla birlikte
ortamdan uzaklaştırılmaktadır. Ağır metallerle kirlenmiş bölgelerin temizlenmesinde geleneksel
yöntemlerin pahalı olması, hem düşük maliyetli hem de çevre dostu olan biyoremediasyon yöntemi
ilgi çekici bir alternatiftir.
Kriyojeller birbiri ile bağlantılı süper makrogözeneklerden oluşan jel yapılardır.
Kriyojeller, monomerik veya polimerik başlatıcılara sahip çözeltinin donma noktasının altındaki
sıcaklıklarda polimerleştirilmesiyle elde edilir. Yapıdaki birbiri ile bağlantılı makrogözenekler
sayesinde difüzyon engellemesi ortadan kalkar ve böylelikle çeşitli büyüklükteki moleküllerin
akışı ve kütle transferi sağlanır. Kriyojellerin bu eşsiz özelliği ile birlikte kimyasal ve mekanik
kararlılıkları bu malzemeleri biyoteknoloji uygulamaları için iyi bir destek malzemesi haline
getirmiştir.
Sunulan çalışmada, çevreden ağır metallerin biyoremediasyon yöntemiyle
uzaklaştırılmasına yönelik poli(2-hidroksietil metakrilat) [PHEMA] kriyojel kolonlar
hazırlanmıştır. Çalışma kapsamında biyoremediasyon potansiyeline sahip bitkiler PHEMA
kriyojellere gömülmüştr. Hazırlanan kriyojel kolonların taramalı elektron mikroskopisi (SEM),
fourier transform infrared spektropisi (FTIR), nükleer manyetik rezonans (NMR), yüzey alanı
ölçümleri, akış dinamiği, şişme testleri, Raman spektroskopisi ölçümleri ile karakterize edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ağır metaller, Çevresel kirlilik, Fitoremediasyon, Kriyojel
47
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P27
Geliştirilmiş Kuvars Kristal Mikroterazi Nanosensörler Aracılığıyla Yumurtada İlaç
Kalıntılarının Analizi
Sabina HÜSEYNLİ, Duygu ÇİMEN, Adil DENİZLİ
Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara
ÖZET
Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı
açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Bu kimyasal maddeler, bakterilerin çoğalmasını
önlemekte ve bazen de bakterileri öldürmektedir. Antibiyotiklerin bilinçsizce kullanımı gıda
güvenliğini tehlikeye atmaktadır [1,2]. Yumurtada bulunan antibiyotiklerden bir tanesi olan
amoksisilin, ampisilinin analogudur. Gram pozitif ve gram negatif mikroorganizmalara karşı etkili
bir penisilin olup, bakterisid etkiye sahip geniş spektrumlu bir antibiyotiktir. Kuvars Kristal
Microbalans (QCM), yüksek frekanslı, yüzeyindeki kütle değiş imlerine hassas bir yöntemdir.
Sensör yüzeylerine adsorbe edilmiş olan tabakaların neden olduğu rezonans frekansındaki
değiş imlerin (∆f) belirlenmesi temeline dayanır. Moleküler baskılanmış polimer ile kuvars kristal
mikrobalans (QCM)’in birleş tirilmesiyle yapılan sensör tasarımı ilk olarak Mosbach ve ark. (1997)
tarafından bildirilmiş tir. Bu tip QCM sensörleri altın elektrotlar üzerinde baskılanmış polimer
tabakası içerirler. QCM direkt moleküler tanıma tayinlerinde oldukça kullanış lı bir nicel tekniktir.
QCM aparatları elektrot üzerindeki kütle değiş imine göre frekans değiş imi gösterirler. Bu nedenle
bu teknik moleküler baskılı polimerle yapılan tanıma iş lemini, sensör sinyaline dönüş türmek için
oldukça uygundur. Baskılanmış polimerlerle birleş tirilmiş QCM sensörleri biyomimetik ve
kimyasal alanlarda uygulanmaktadır [3]. Bu çalışmada, amoksisilin (AMOX)’nın tespiti için
moleküler baskılama tekniğine dayalı hassas seçici ince nanofilm QCM sensör hazırlanmıştır.
AMOX baskılanmış QCM sensör, küçük AMOX konsantrasyon değişikliklerine son derece
duyarlıdır. Hazırlanan AMOX baskılanmış QCM sensörün mükemmel hassasiyeti, seçici ve
yüksek kararlılığı ile AMOX tespiti için cazip bir belirleme bir araç olarak kullanılacağı
düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler; Kuvars Kristal Mikroterazi, Amoksisilin, Moleküler Baskılama.
48
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P28
Gıdalardan Antibiyotik Tayini İçin Optik Temelli Sensörlerin Hazırlanması ve
Karakterizasyonu
Sona FAALNOURİ, Duygu ÇİMEN, Nilay BERELİ, Adil DENİZLİ
Kimya Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara
ÖZET
Antibiyotiklerin bilinçsizce kullanımı gıda güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Hayvanlara
öngörülenden daha yüksek dozlarda antibiyotik verilmesi ve yasal bekletme süresine uymaksızın
hayvanların kesilmesi veya ürünlerinin tüketime sunulması antibiyotik kalıntı riskini arttıran
faktörlerdir. Toksisitesi ve hayvan orijinli gıdalarda bulunma ihtimalinden dolayı veteriner ilaç
kalıntılarından amoksisilin (AMOX) gıda üreten hayvanlarda kullanımı Avrupa Birliği’nce
yasaklanmış tır. AMOX kantitatif tayinleri ülkemizde sınırlı sayıda laboratuvarda maliyeti yüksek
ve zaman alıcı HPLC, LC-MS-MS ve ELISA yöntemiyle gerçekleş tirilmektedir. Gıdalarda
AMOX için istenen minimum performans limiti 4 ng/g’dir. Bu düzeyde tayin yapabilecek yeni ve
seçici dedeksiyon tekniklerine ihtiyaç vardır. Bu nedenle özellikle gıdalarda kalıntı bırakabilecek
AMOX gibi antibiyotiklerin ve diğer analitlerin tayininde yüzey plazmon rezonans ve moleküler
baskılama gibi geliş en tekniklerin kullanıldığı sensör araş tırma ve çalış malarının ülkemizde
özellikle gıda bilimi alanında yaygınlaş ması gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmada, moleküler
baskılama yöntemi kullanılarak yüzey plazmon rezonans (SPR) temelli amoksisiline seçici
sensörler hazırlanmıştır. Bu amaçla SPR çip yüzeyinde amoksisilin tanıma bölgelerine sahip
poli(hidroksietil metakrilat-N-metakriloil-(L)-glutamik asidin (MAGA) poli(HEMAGA)
polimeri ince bir film halinde sentezlenmiştir. Baskılanmış poli(HEMAGA) film amoksisilin
varlığında N-metakriloil-(L)-glutamik asidin (MAGA), hidroksietil metakrilat (HEMA) ve etilen
glikol dimetakrilatın (EGDMA) polimerizasyonu ile hazırlanmıştır. Kontrol deneyleri için
baskılanmamış poli(HEMAGA), kalıp molekül amoksisilin olmadan sentezlenmiştir. Amoksisilin
baskılanmış poli(HEMAGA) ince film FTIR, elipsometri, temas açısı ve atomik kuvvet
mikroskobu (AFM) analizleri ile karakterize edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Moleküler baskılama, yüzey plazmon rezonans, amoksisilin, sensör
49
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P29
Peroksidaz Enzimi Üzerine Yeni Organik Bileşiklerin İhbisiyon Etkisi
Burcu SOMTÜRK YILMAZ, Senem AKKOÇ, Nalan ÖZDEMİR, İlhan Özer İLHAN
1
Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, KAYSERİ
ÖZET
Enzimler, canlı organizmalardaki reaksiyonları hiçbir yan ürün oluşturmadan %100’ lük
bir ürün verimi sağlayarak katalizleyen, katalitik RNA moleküllerinin küçük bir grubu hariç protein
yapısındaki biyolojik katalizörlerdir. Bazı enzimler katalizleme fonksiyonlarını sadece protein
yapılarıyla yerine getirebilirken, bazıları ise protein yapısında olmayan kofaktör adı verilen
gruplara ihtiyaç duymaktadırlar. Kofaktör metal iyonu olabileceği gibi koenzim adı verilen
kompleks bir bileşik de olabilir.
Peroksidaz (POD) [E.C: 1.11.1.7], hidrojen atomlarını verme eğiliminde olan bileşikler ile
bu atomları alıcı durumunda olan H2O2 bileşiği arasındaki reaksiyonu katalizleyen bir
oksidoredüktazdır. Peroksidaz enziminin bitkilerde hormonal faaliyet [2], savunma mekanizmaları,
sebze ve meyvelerin yetişme dönemleri süresince indoleasetik asit miktarının ayarlanması ve lignin
biyosentezi gibi hayati fonksiyonlarda rol aldığı bildirilmiştir. Peroksidazlar mikroorganizma, bitki
ve hayvan gibi organizmalarda geniş ölçüde yayılmıştır. POD özellikle hücre duvarında bulunur
ve bitkilerin büyümesini ve gelişmesini kontrol eden önemli enzimlerin biridir. POD yüksek
hassasiyetinden dolayı mikroanalitik ve klinik tanı için de önemli bir ayıraç olarak yaygın şekilde
kullanılmaktadır. Bununla beraber, ilaç, kimya ve gıda sanayinde peroksidaz için yeni uygulamalar
önerilmektedir. Peroksidaz yaygın substrat özgüllüğüne sahiptir ve bu özellikler peroksidazı
endüstriyel, analitik ve biyokmedikal uygulamalarda kullanışlı yapar. Peroksidazlar fenolik reçine
sentezi için bir katalizör ve tıbbi teşhis malzemeleri için ticari olarak kullanılır.
Bu amaçla; sentezlenen yeni benzimidazolyum tuzlarının peroksidaz enzimi üzerine
inhibisyon etkileri incelenmiştir. Yapılan çalışmalarda bu maddelerin enzim üzerine inhibisyon
etkisine sahip olduğu gözlemlendi. Bu nedenle, sentezlenen bu maddelerin afinite
kromotografisinde peroksidaz enzimi için uygun bir ligand olabileceği düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Enzim, Peroksidaz, İnhibisyon, Benzimidazolyum tuzu.
Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Araştırma Fonu (FDK-2014-5091) tarafından finansal olarak
desteklenmiştir.
50
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P30
Üreaz Enzim Aktivitesi Üzerine Benzimidazolyum Tuzlarının İnhibisyon Etkisi
Senem AKKOÇ, Burcu SOMTÜRK YILMAZ, İlhan Özer İLHAN, Nalan ÖZDEMİR
1
Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, 38039 Kayseri-Türkiye
ÖZET
Üreaz (Üre amidohidrolaz; EC3.5.1.5); amonyak ve karbonik asit oluşturmak için üre
hidrolizlerini katalizleyen ve nikel içeren bir enzimdir. Biyoteknolojide birçok uygulamaya
sahiptir. Günümüzde değişik kaynaklardan ekstrakte edilmiş üreaz enziminin atık su arıtımı,
gıdalardan ve içeceklerden ürenin uzaklaştırılması, hemodiyaliz işlemi esnasında kullanılan
diyalizat çözeltisinin rejenere edilmesi gibi uygulamalarda kullanımı git gide artmaktadır. Toksik
ve kirletici etkisi olan ürenin parçalanmasında kullanılan üreaz enzimi, soya fasülyesi, meksika
fasülyesi, kavun çekirdeği gibi birçok bitki kaynağından elde edilmektedir. Üreaz enzimi, biyolojik
sıvılarda ürenin miktarının hesaplanmasında, yapay böbrekte ürenin kandan uzaklaştırılmasında,
atık sulardaki ürenin temizlenmesinde, yiyecek endüstrisinde üreyi meyve suyu ve yiyeceklerden
uzaklaştırmakta kullanılır .
Üreaz çok sayıda bileşik tarafından inhibe edilir. Üreaz aktivitesini etkilediği bilinen
inhibitörler hidroksiamik asit, L-askorbik asit, 2,2- dipiridil disülfit, ninhidrin, fosforamidaz,
tioller, fosfatlar, borik ve boranik asit, imidazoller, ağır metal iyonları olarak sayılabilir. Bazı üreaz
inhibitörleri ise onların toksisitesi ve stabil olmamasından dolayı invivo ortamında
kullanılmayabilir.
Bu çalışmada, çeşitli 1,3-dialkil benzimidazolyum tuzları sentezlenildi ve yapıları 1HNMR, 13C-NMR ve elementel analiz teknikleri kullanılarak aydınlatıldı. Ayrıca, elde edilen
bileşiklerin üreaz üzerinde inhibitör etkisi araştırıldı.
Anahtar Kelimeler: Üreaz, İnhibitör, Benzimidazolyum tuzu.
Bu çalışma Erciyes Üniversitesi Araştırma Fonu (FDK-2014-5091) tarafından finansal olarak
desteklenmiştir.
51
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P31
Yaşlanma Karşıtı Nano-Malzeme Geliştirilmesi
Melisa YILDIRIM1, Ceren TÜRKCAN KAYHAN2, Emir ÖZÇALIŞKAN2, Fulden Zeynep
URAL2, Selami BAĞLAMIŞ2, Sinan AKGÖL2
1
İzmir Fen Lisesi, Bornova-İzmir
2
Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyokimya Bölümü, İzmir
ÖZET
Yaşlanma tüm canlılarda görülen ve zaman ilerledikçe ortaya çıkan, hayatı birçok açıdan
olumsuz olarak etkileyen önlenemeyen karmaşık bir süreçtir. Mikroskobik düzeyde fizyolojik,
histolojik ve metabolik değişikliklerle, makroskobik düzeyde ise kırışıklık, kuruluk, elastisite kaybı
ve leke oluşumu ile ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte meydana gelen değişimleri azaltmak veya
ortadan kaldırmak için cilt yaşlanmasının geciktirilmesi, yaşlanma belirtilerinin kozmetik ürünlerle
hafifletilmesi kozmetik biliminin en önemli uğraşlarından birini oluşturmaktadır. Sunulan
çalışmada yaşlanma karşıtı olarak etki gösteren ve bir bitki flavanoidi olan Chrysin molekülünün
etkin bir şekilde kullanılması için, polimerik nanomalzeme geliştirilmesi, geliştirilen ürünün
karakterizasyonunun yapılması, Chrysin ile polimerik nanomalzemenin bağlanma koşullarının
optimizasyonu ve salım koşullarının optimizasyonu amaçlandı.
Polimerik nanomalzeme, p(HEMAPA), surfaktansız emülsiyon polimerizayonu yöntemi
ile sentezlendi. Sentezlenen p(HEMAPA) nanopolimerlerinin karakterizasyonu amacıyla, yüzey
alanı hesaplamaları yapıldı. Morfolojik yapılarını görüntülemek için SEM fotoğrafları çekildi,
kimyasal kompozisyonunu belirlemek amacıyla FTIR analizleri gerçekleştirildi ve boyutlarını
analiz etmek için Zeta-Size ile boyut analizleri gerçekleştirildi. Nanopartiküllerin morfolojik yapısı
incelendiğinde, küresel morfolojide oldukları ve Zeta-boyut analizleri incelendiğinde 168 nm
boyutunda oldukları, yüzey alanlarının 4149 m2/g olduğu görülmektedir. Chrysin molekülünün
polimerik nanopartiküllere bağlanma koşullarını optimize etmek amacıyla gerçekleştirilen pH,
sıcaklık, başlangıç miktarı ve zaman denemeleri sonucunda ise Chrysin molekülünün, 55˚C’de, pH
12’de 90 dakika süre ile polimerik nanopartiküllere optimum şekilde bağlandığı saptandı.Polimerik
nanopartiküllere maksimum Chrysin bağlanma miktarı ise 19,401 mg/g olarak belirlendi.
Malzemenin toksik özellikleri ve polimerik nanopartiküllerden Chrysin salım koşullarının
optimizasyonu amacıyla yapılan sıcaklık, pH ve süre denemelerinin sonuçları değerlendirildiğinde,
geliştirilen polimerik nanomalzemenin yaşlanma karşıtı bir kozmetik ürün olarak kullanılmasının
önerilebileceği düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler: Polimerik nanomalzeme, Chrysin, Kontrollü salım
52
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P32
Yeni Pirido [2,3-d] Pirimidin Türevlerinin Sentezi ve Eritrosit Karbonik Anhidraz I ve II
İzoenzimleri Üzerine in vitro İnhibisyon Etkilerinin İncelenmesi
Hilal KUDAY1, Fatih SÖNMEZ2, Çiğdem BİLEN3, Emre YAVUZ3, Nahit GENÇER3,
Oktay ARSLAN3, Mustafa KÜÇÜKİSLAMOĞLU1
1
Sakarya Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Sakarya
2
Sakarya Üniversitesi, Pamukova Meslek Yüksekokulu, Sakarya
3
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Aktif bölgesinde Zn+2 iyonu bulunduran Karbonik Anhidraz (CA) enzimi genel olarak
metabolik CO2 transportunun yanı sıra birçok dokuda H+ ve HCO3- iyonlarının birikiminde önemli
rol oynamaktadır. Bu birikimle CA izoenzimleri; şeker hastalığı, yağ, üre, tümör oluşumu ve çeşitli
patojenlerin gelişmesini içine alan fizyolojik ve patolojik süreçlerle yakından ilgili olduğundan,
enzimin inhibisyonu son derece önemlidir.
Sülfonamid ve türevleri gibi enzimin bilinen inhibitörlerinin yanı sıra günümüzde farklı
fonksiyonel gruplara sahip bileşiklerin de CA I ve II izoenzim aktiviteleri üzerine etkileri
incelenmektedir. Bu gruplardan Pyrido [2,3-d] Pirimidin türevleri (H. Kuday et al. 2014) geniş
ölçüde anti-tümör, anti-bakteriyel, anti-inflamator ve anti-fungal biyolojik aktivitelerinden dolayı
son yıllarda büyük ölçüde ilgi odağı haline gelmiştir.
Bu çalışmada, insan eritrositlerinden Sepharose 4B L-Tirozin-Sülfonamid afinite jeli ile (O.
Arslan, 1996) hCA I ve II izoenzimleri tek basamakta saflaştırılmıştır. Enzim aktivitesi ise Maren
Metodu kullanılarak belirlenmiştir. Çalışmamızda Pirido [2,3-d] Pirimidin türevleri sentezlenmiş
olup, bileşiklerin tamamının CA I ve II izoenzimlerini belirli ölçüde inhibe ettiği gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Karbonik Anhidraz, Afinite Kromotografisi, Saflaştırma, İnhibisyon.
53
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P33
Üç Valanslı EuIII ve TbIII İyonları’nın PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkilerinin
Araştırılması
Mustafa Burak ÇOBAN1, Adem ERGÜN2, Oktay ARSLAN2, Hülya KARA3
3
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Fizik Bölümü, Balıkesir
2
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
3
Muğla Sıtkı Koçman Üniveritesi, Fen Fakültesi, Fizik Bölümü, Muğla
ÖZET
Üç valans elektronuna sahip Lantanid iyonları önemli fotolüminesans özellikler
içermektedir. LnIII iyonları ile elde edilen dar ve keskin pikler yüksek renk saflığı sağlamaktadır.
İyonların mikro saniyelerden saniyelere uzun yaşam ömrü ve yüksek lüminesans etkinliği
malzemelere ışıldayan cihazlar ve biyomedikal araştırmalarında önemli avantajlar sağlamıştır.
Elde edilen organik-inorganik kristal yapı birimleri moleküler malzemeler olarak gösterdiği iki
önemli uygulama alanı vardır. Biyo-tıp alanında tanımlama veya biyo-sensör olarak
kulanılabilmektedirler. Metal-organik çerçeveler (MOÇ) önemli organik-inorganik malzemelerdir.
MOÇ yapıları hibrit malzemeler olarak gaz ayırma, katalizleme, ayırma işlemleri, bölgesel ilaç
dağıtıcı, lüminesans sensörleri ve biyolojik-görüntüleme gibi birçok alanda gelecek vadeden yapı
birimleridir.
Polifenol oksitaz (PPO) enzimi oksidoredüktaz grubuna ait, aktif merkezinde bakır bulunan
bir metalo-enzimdir. PPO enzimi bazen, tirozinaz, fenolaz, katekoloksidaz, katekolaz, odifenoloksidaz, mono fenoloksidaz ve kresolaz olarak da adlandırılır. Meyve ve sebzelerin
depolanması esnasında veya çarpma, kesme, kabuk soyma, dilimleme gibi mekanik zedelenmeler
sonucu pembeden, mavimsi-siyaha kadar olan bazı renk değişmeleri ortaya çıkmaktadır. Bu renk
değişmelerine enzimatik esmerleşme denir. Meyve ve sebzelerde meydana gelen PPO enzimi
katalizli bu enzimatik esmerleşme reaksiyonları, ürünün tat, görünüm ve besin değerini
düşürdüğünden istenmemektedir. PPO enzimin inhibe edilmesi çalışmaları bu durumdan dolayı
önemlidir. Ayrıca, PPO enziminin etkisinin ve korunmasının geliştirilmesi medikal, ziraat,
kozmetik endüstrilerinde de önemlidir ve büyük ilgi görmektedir.
Çalışmamızda, üç valanslı EuIII ve TbIII iyonlarının, PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış
ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda inhibe ettiği IC50 ve Ki değerleri hesaplanarak
anlaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: LnIII, Metal-Organik Çerçeve, Fotolüminesans.
54
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P34
Çiçek Benzeri Şekillere Sahip Manyetik Özellikli Peroksidaz-İnorganik Hibrit Nano
Yapıların Hazırlanması ve Karakterizasyonu
Nalan ÖZDEMİR1, İsmail ÖÇSOY2,3, Cevahir ALTINKAYNAK2,3, Süreyya TAVLAŞOĞLU1,
Firdevs GEÇİLİ1
1
Erciyes Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Kayseri
2
Erciyes Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Analitik Kimya Anabilim Dalı, Kayseri
3
Erciyes Üniversitesi, Nanoteknoloji Araştırma Merkezi, Kayseri
[email protected]
ÖZET
Enzimler, reaksiyonları çok yüksek hızlarda katalizleyen protein yapılı biyokatalizörlerdir
ve sahip oldukları benzersiz özellikleri sayesinde kimya, biyokimya, biyomedikal, ilaç, gıda, tekstil
gibi çok farklı uygulama alanları bulmaktadırlar. Bununla birlikte, enzimlerin serbest (çözünür)
formları kısa bir yaşam süresine sahiptir ve bu durum pek çok alanda uygulamalarını sınırlar.
Ayrıca serbest enzimin reaksiyon ortamından ayrılması ve tekrar kullanılması mümkün değildir.
Enzimlerin endüstriyel biyokatalizörler olarak kullanılabilmeleri için etkinliklerinin, aktivitelerinin
ve kararlılıklarının arttırılması gerekmektedir. Bu amaçla, son zamanlarda, farklı bir enzim
immobilize yaklaşımı kullanılarak çiçek benzeri şekillere sahip protein-inorganik hibrit yapıların
sentezi dikkat çekmektedir. Bu yaklaşımda protein olarak çeşitli enzimler ve inorganik kısım olarak
Cu2+ iyonu kullanılarak sentezlenen hibrit yapılardaki enzimlerin aktivitesinin ve kararlılığının
arttırılması hedeflenmektedir.
Bu çalışmada, at turpu peroksidaz enzimi kullanılarak çiçek benzeri şekillere sahip enzimCu2+ hibrit yapılar sentezlenmiş, manyetik özellik kazandırılmıştır ve karakterizasyonları
yapılmıştır. Sentezlenen hibrit yapıların protein enkapsulasyon yüzdeleri ~ %98 olarak
hesaplanmıştır. Hibrit yapılardaki enzim aktivitesinin ve kararlılığının serbest enzime göre dikkat
çekici ölçüde arttığı gözlemlenmiştir. Ayrıca FT-IR (Fourier-transform infrared spectroscopy) (FTIR), XRD (X-ray diffraction) ve EDX (energy-dispersive X-ray spectroscopy) analizleri yapılmış
ve SEM görüntüleri de alınmıştır.
Bu çalışma 115Z092 proje kodlu TÜBİTAK projesi tarafından desteklenmiştir.
55
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P35
Sularda Cu(II) İyonlarının Tayini için İyon Baskılanmış Nanopartiküllerin
Karakterizasyonu
Nihan AYDOĞAN1, Monireh BAKHSHPOUR2, Müge ANDAÇ1, Adil DENİZLİ2
1
Hacettepe Üniversitesi, Çevre Mühendisliği, Ankara
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara
ÖZET
İnsan vücudunda çeşitli elementler bulunur. Bu elementlerin eser bir miktarını iz metaller
oluşturur. Bu metallerden biri olan bakır [Cu(II)] iyonu fazlalığı, depresyon, şizofreni, bunaklık,
hipertansiyon gibi zihinsel ve bedensel hastalıklara sebep olabilir. Bunların yanı sıra; oksijen (O2),
bakır gibi metalleri indirgemekte ve bakır bağlı proteinlerin indirgenmesi oldukça yüksek aktivite
gösteren Reaktif Oksijen Türlerini (ROT) oluşturmaktadır. Bu nedenle, vücutta optimum seviyede
bakır bulunmalıdır. Amerikan Çevre Koruma Ajansı (USEPA) Cu(II) iyonlarının içme sularındaki
maksimum düzeyini 1.3 ppm (20 mM) olarak belirlemiştir. Bu yüzden, sularda Cu(II) iyonlarının
yüksek hassasiyet ve seçicilikle tayini, aranılan bir parametredir.
Bu çalışmanın amacı; laboratuvar koşullarına ve pahalı cihazlara gerek duyulmadan,
sularda Cu(II) iyonlarının gerçek zamanlı tayini için gravimetri temelli bir nanosensör
hazırlanmasıdır. Bu kapsamda, moleküler baskılama teknolojisi ve nanoteknoloji kullanılarak
Cu(II) iyonlarının seçici olarak tayinine yönelik nanopartikül formunda iyon baskılanmış
polimerler (IBP) sentezlenmiştir. İyon baskılanmış nanopartiküllerin (IBN) sentez aşamasında,
Cu(II) iyonları ile ön-kompleks oluşumu için N-metakriloil-L-histidin (MAH) fonksiyonel
monomeri kullanılmıştır ve iki farklı MAH-Cu(II) mol oranında ön-kompleks oluşturulmuştur (1:1
ve 2:1). Farklı mol oranlarında sentezlenen Cu(II)-IBNler taramalı elektron mikroskobu (SEM),
zeta boyut analizi ve Fourier transform kızıl ötesi (FTIR) spektroskopisi ile karakterize edilmiştir.
Cu(II) iyonlarının tanınmasına yönelik sentezlenen ve karakterizasyonu yapılan IBN, gravimetri
temelli kuvars kristal mikroterazi (KKM) nanosensör ile sulu çözeltilerde Cu(II) iyonlarının gerçek
zamanlı tayini için kullanılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Cu(II) iyonları, iyon baskılanmış nanopartiküller, nanosensör
56
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P36
Hayvansal Kaynaklı Gıdalarda İmmünoafinite Kromotografisi Yöntemi ile Vitamin B12
Tayini
Ömer Adil Korkmaz1, Mustafa Yaman2
1
Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul
2
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi, Gıda Enstitüsü, Gebze, Kocaeli
ÖZET
B12 vitamini, diğer adıyla kobalamin; suda çözünen bir vitamindir. İlk olarak 1948 yılında
izole edilmiştir. Kobalt içerdiği için parlak kırmızı kristal yapıdadır. Hayvansal gıdalarda; siyano,
metil hiroksi ve adenosil kobalamin formlarında bulunur. B12 vitamini diğer suda çözünen
vitaminlerin aksine karaciğer, böbrek ve diğer dokularda depolanabilir.
B12 vitamin analizinde mikrobiyolojik yöntemlerden, avantajlarından dolayı kromotografik
yöntemlere geçiş söz konusudur. Kobalamin yapısından dolayı floresans özellik göstermezken, pik
alanı / yükseklik oranının UV dedektörde çok düşük olması, örneğin daha yüksek
konsantrasyonlarda analizini mümkün kılar. Ayrıca gıda maddelerindeki komplikasyonlar vitamin
analizini güçleştirir. Mikrobiyolojik yöntemlerinde maliyet ve zaman bakımından dezavantajları
olduğundan kromotografik yöntemler sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. B12 vitamin analizinde en
uygun metod monoklonal antikor prensibine dayalı immünoafinite kromotografisidir. Gıda
analizlerinde karşılaşılan problemler bu yöntemlerle aşılabilir.
B12 ihtiva eden gıda numuneleri farklı iki yöntemle analiz edilmiştir. Sertifikalı referans
materyaller içeren kromotografik yöntemin, mikrobiyolojik yönteme göre avantajlı olduğu
görülmüştür. Elde edilen sonuçların güven aralığında olması, kromotografik yöntemlerin oldukça
avantajlı olduğunu göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Hayvansal Gıda, Vitamin, Kobalamin, Analiz, İmmünoafinite
57
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P37
Ag+ Adsorpsiyonu için Ag+ Baskılanmış Kriyojellerin Hazırlanması ve Özelliklerinin
İncelenmesi
Koray ŞARKAYA, Monireh BAKHSHPOUR, Adil DENİZLİ
Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Hacettepe Universitesi, Ankara,
Turkiye
ÖZET
Metallerin sahip olduğu karakteristik özellikler, kararlılık, dayanıklılığı ve kimyasal
bozunmalara karşı göstermiş olduğu direnç bakımından ağır metaller, kalıcı çevresel zehirleyiciler
olarak da tanınmaktadırlar. Çevreye salınan ağır metallerin büyük çoğunluğu yiyecek zincirine
katılmasıyla birlikte sulu ortama doğru yolunu bulmaktadır. Bu yüzden su kaynaklarından ağır
metallerin uzaklaştırılması önemdir. Kriyojeller geniş gözenekler, kısa difüzyon yolları, düşük
basınç düşmesi, hem adsorpsiyon hem de elüsyon için düşük alıkonma zamanları gibi avantajlara
sahiptirler. İon baskılanmış polimerler ion tanıma yeteneğine sahip ve oldukça kararlıdırlar. Kolay
hazırlanabilir ve ucuzdurlar.
Bu çalışmada N-methacryloyl-(L)-Cysteine fonksiyonel monomer olarak kullanılmış ve
kalıp molekül Ag+ iyonu ile etkileştirilerek, Ag-MAC önkompleksi hazırlanmıştır. Sentezlenen
önkompleks ile 2-hidroksietil metakrilat, -14 ºC’de polimerleştirilmiştir. Daha sonra 0,1 M EDTA
ile polimerik yapıdan Ag+ uzaklaştırılarak, Ag+’ye özgü oyuklar içeren PHEMAC- Ag+ kriyojel
kolon elde edilmiştir. Hazırlanan bu adsorbentin FTIR, SEM, BET ve elementel analiz ile
karakterizasyonu yapılmıştır.
Bu çalışmanın amacı, gümüş, adsorpsiyon kapasitesi, etkinliği ve seçiciliği artırılmış, tekrar
tekrar kullanılabilen gümüş baskılanmış kriyojel kolon hazırlanmasıdır. Hazırlanan kriyojeller ile
Ag+ adsorpsiyonu için optimum pH, seçicilik, adsorpsiyon-desorpsiyon kinetiği ve tekrar
kullanilabilirlik çalışmaları yapılmıştır. Sulu çözeltilerden Ag+ iyonu uzaklaştırma deneyleri
sürekli kolon sisteminde incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İyon baskılama, N-methacryloyl-(L)-Cysteine, Ag+, 2-hydroxyethyl
methacrylate.
58
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P38
Aynı Kaynağın Farklı Dokularından Elde Edilen Kitinin Protein Adsorpsiyon
Davranışlarının İncelenmesi
Özlem ARSLAN1, Esra BULUT2, Nur AKMAN ALACABEY3, Murat KAYA2,
Mehmet ODABAŞI1
1
Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Aksaray
2
Aksaray Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyoteknoloji ve Moleküler Biyoloji Bölümü,
Aksaray
3
Mardin Artuklu Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Mardin
ÖZET
Kitin, doğal kaynaklardan elde edilen bir biyopolimerdir. Yüzeyinde bol miktarda amin,
karboksil ve hidroksil gibi hidrofilik fonksiyonel gruplar bulunduran kitin, yine kendisi gibi doğal
olan biyolojik moleküllere karşı inert davranmaktadır. Doğada bol miktarda bulunan ve non-toksik
özelliği olan bu biyopolimerin, biyolojik moleküllerin saflaştırılmasında kullanılabilmesi için,
yüzeylerine uygun ligandlar takılarak türevlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada
ligand seçiminde, ligandların ekonomik ve yüzeye kolay takılabilir olması aranılan
özelliklerdendir. Cu2+, Ni2+, Fe2+ gibi metaller bu tür çalışmalarda yaygın olarak kullanılan
ligandlar arasındadır. Kullanılan bu metaller, saflaştırılacak moleküllerin yüzeyindeki histidin,
triptofan ve sistein gibi amino asitlerin sırasıyla imidazol, indol ve tiyol gibi grupları ile etkileşime
girerek, ilgili proteini bağlayabilmektedirler.
Bu çalışmanın amacı, aynı kaynağın farklı dokularından elde edilen ve farklı morfolojik
yapılara sahip olan kitinin, protein adsorpsiyon davranışlarının araştırılmasıdır. Bu kapsamda çıyan
(Scolopendra cingulate) eklem bacaklısının kıskaç, kafa, gövde, boyun, ayak ve kuyruk gibi altı
farklı dokusundan elde edilen kitin örneklerine metal ligandı olarak Cu2+ takılmış ve üzerinde bir
tane histidin amino asidi bulunduran lizozime karşı adsorpsiyon davranışları incelenmiştir.
Farklı dokulardan elde edilmiş, farklı morfolojik yapılara sahip, Cu2+ takılmış kitin
örneklerinin farklı pH ve derişimlerde lizozime karşı adsorpsiyon davranışları incelenmiş ve
sonuçlarından bazıları aşağıda verilmiştir. Maksimum lizozim adsorpsiyonu pH 6’de 37,4 mg/g
(0,5 mg/mL derişimde) ile kıskaç üzerinde gerçekleşirken, en düşük adsorpsiyon 21,9 mg/g (0,5
mg/mL derişimde) ile kuyruk üzerinde gerçekleşmiştir. Sonuçlar, örneklerdeki morfolojik farkların
adsorpsiyon üzerine etkili olduğunu göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Kitin, IMAK, Adsorpsiyon
59
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P39
Parmaktan Alinan Kanda Ürenin Ölçümü için Yeni Bir Kullan-At Tipi Potansiyometrik
Üre Biyosensör ve Ölçüm Sistemi
Özlem TAVUKÇUOĞLU1 ve İbrahim IŞILDAK1
1
Yıldız Teknik Üniversitesi, Kimya Metalurji Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Davutpaşa
Kampüsü, Esenler, 34210 İstanbul
ÖZET
Son yıllarda diyabet hastalarında meydana gelen artış daha elverişli üre izleme cihazlarının
geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu çalışmada, parmaktan alınan bir damla kanda, ürenin tespitini
yapabilen yeni bir strip şeklinde kullan-at tipi potansiyometrik üre biyosensör ve ölçüm cihazı tarif
edilmektedir. Strip şeklinde kullan-at tipi potansiyometrik üre biyosensör tamamen katı-hal
kompozit yapıda PVC NH2 tabanlı potansiyometrik amonyum-seçici membran sensörde temel
teşkil etmekteydi. Strip şeklinde biyosensör, bir tarafı katı-hal kontakt materyal kaplı şerit
yüzeyinde hazırlandı. PVC-NH2 temelli NH+4-seçici membran kokteyli şerit üzerinde bulunan
katı-hal kontakt materyal yüzeyine kaplandı. Biyotabaka ise, PVC-NH2 temelli NH+4-seçici
membran yüzeyine üreazın glutaraldehid ile çapraz bağlanmasıyla elde edildi. Kullan-at şeklinde
şerit tipi biyosensör, üre duyarlı sensör ile birlikte kompozit yapıda Ag/AgCl referans elektrot
içermekteydi. Biyosensör 0.08 ila 50 mM üre derişimleri aralığında hızlı ve kararlı bir cevap
sergilemekteydi. Biyosensörün tespit sınırı 0.1 mM ve her on birimlik derişim farkı için verdiği
değişim yaklaşık 40 mV ± 3 mV düzeyindeydi. Biyosensör, K+ ve Na+ iyonlarının girişim etkisi
dikkate alınarak, parmaktan alınan bir damla kana ve serum örneklerine (seyreltilmiş veya
seyreltilmemiş) doğrudan uygulandı. Biyosensör ile elde edilen sonuçlar, rutin analizde kullanılan
spektrofotometrik yöntem ile elde edilen sonuçlar ile karşılaştırıldı. Elde edilen sonuçların uyumlu
olduğu istatistiksel olarak belirlendi.
Anahtar Kelimeler: Şerit tipi üre biyosensör; Kullan-at amonyum sensör; Kullan-at referans
elektrot; Parmaktan alınan kan.
60
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P40
PVA-PAA-HA Hidrojel Filmlerin Kimyasal ve Biyolojik Özelliklerinin Belirlenmesi
Mehmet Emin DİKEN1, Emel TAMAHKAR IRMAK2, Serap DOĞAN3, Yasemin TURHAN4,
Begümhan YILMAZ3
1
Balıkesir Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Balıkesir
2
Hitit Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çorum
3
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü,
Balıkesir
4
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Günümüzde polivinil alkol (PVA) yüksek biyouyumluluğu sayesinde birçok biyomedikal
uygulama alanında kullanılan önemli polimerlerden biridir. Ancak PVA’nın sert bir malzeme oluşu
ve yetersiz hidrofilisitesi sebebiyle yalnız başına yara örtü malzemesi olarak kullanımı sınırlıdır.
Poli vinil alkol-poliakrilik asit (PVA-PAA) harmanları polimerler arası hidrojen bağları ile
karışabilen bir harman sistemidir. Isıl çapraz bağlama ile hazırlanan PVA-PAA hidrojeller nontoksik, non-karsinojenik ve biyoyumlu olmaları sebebiyle günümüzde önem kazanmaktadır.
Hikdroksiapatit (HA) biyouyumluluğu, biyoaktivitesi, biyobozunurluğu gibi üstün özellikleri
sayesinde birçok farklı biyomedikal alanda kullanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, farklı oranlarda HA içeren PVA-PAA hidrojel filmlerinin kimyasal
ve biyolojik özelliklerinin araştırılması ve biyomalzeme olarak biyomedikal uygulamalarda
kullanım potansiyelinin belirlenmesidir. Bu amaçla hidrojel filmler, % 1, 3 ve 5 oranlarında HA
içeren PVA ve PAA sulu çözeltileri 50 °C’de 24 saat boyunca çözücü uzaklaştırma yöntemiyle
elde edilmiştir. FTIR, XRD ve şişme testleri ile karakterize edilmişlerdir. Kan uyumluluklarının
belirlenmesi için hemoliz deneyleri yapılmıştır.
Anahtar kelimeler: Polivinil alkol-poliakrilik asit filmler, hidroksiapatit, nanokompozitler.
61
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P41
Karbonik Anhidraz İzoenzimlerinin Saflaştırılması İçin Yeni Bir Afinite Jelinin
Sentezlenmesi
Gamze ÖKEMLER1, Semra IŞIK1, Murat BOZDAĞ2, Claudiu T. SUPURAN2, Oktay ARSLAN1
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, 10145, Balıkesir
2
Polo Scientifico, Laboratorio di Chimica Bioinorganica, Universita` degli Studi di Firenze, Rm.
188, Via della Lastruccia 3 50019, Sesto Fiorentino (Florence), Italy
ÖZET
Karbonikanhidraz ( CA ), ilk olarak 1933 yılında sığır eritrositlerinde tanımlanmış, bu
tarihten sonra tüm memeli dokularında, prokaryot, ökaryot ve archaeada yaygın olarak bulunan ve
yapısında Zn+2 iyonu bulunduran bir metaloenzimdir.
CA enzimi, hücrede CO2’in hidrasyonu ve HCO3- dehidrasyon reaksiyonunu katalizler. Bu
şekilde CO2 taşınmasını sağlamanın yanında bazı dokulardaki H+ ve HCO3- ’ın birikiminde rol
oynamaktadır. Bu dokular arasında böbrek, gastrik mukoza ve göz lensi, tükrük bezleri, sinir
miyelin kılıfı, pankreas, prostat ve endometrium dokularda da CA enzimine rastlanmış ve bunların
bazıları saflaştırılarak biyokimyasal özellikleri incelenmiştir.
CA izoenzimleri, şeker hastalığı, yağ, üre, tümör oluşumuna yol açan etkenler ve çok zehirli
çesitli patojenlerin gelişmesini içine alan fizyolojik ve patolojik süreçlerle ilgili olan geniş bir
enzim ailesidir. Diüretikler ve antiglokom ilaçlarının yanı sıra CA inhibitörlerinin, yeni antiobezite, anti-kanser ve antienfeksiyon ilaçları olarak kullanımındaki önemi son yıllarda yaygın bir
biçimde vurgulanmaktadır.
Çalışmamızda matriks olarak kullanılan Sepharose-4B’ye hiçbir uzantı kolu bağlanmadan
sülfonamid türevi olan 4-(6-Amino-hekziloksi)-benzensülfonamid ligand olarak bağlanıp yeni bir
afinite jeli sentezlenmiştir. Daha sonra insan eritrositlerinden CA izoenzimleri afinite
kromotografisi tekniği ile saflaştırılmış ve enzimin saflığı Sodyum Dodesil Sülfat Poliakrilamid
Jel Elektroforezi ( SDS-PAGE ) ile kontrol edilmiştir. Farklı parametrelerde kolon şartları
denenmiştir.
62
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P42
Polifenol Oksidaz Enziminin İmmobilizasyonu ve Bazı Özelliklerinin Araştırılması
Şeyma ERİK, Nahit GENÇER, Oktay ARSLAN
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Fenolik bileşikler; patlayıcı, ilaç, gübre, boya tekstil ve plastik gibi bir çok materyalin
üretiminde kullanılmakta olup ayrıca yüksek oranda çevreye salınan kirleticilerdendir.Bu bileşikler
deri ve mukoz membran yolu ile kolayca adsorbe olurlar ve karaciğer, akciğer, böbrek ile üreme
sisteminde hasarlara sebep olabilirler. Bu yüzden çevre, gıda ve endüstriyel alanlarda fenolik
bileşiklerin tayini oldukça önemlidir. İmmobilize ve serbest enzimin optimum pH, optimum
sıcaklık, termal kararlılık, kinetik sabitleri (Km ve Vmax) incelenmiştir.
PPO enzim ailesinin üyesi olan peroksidaz, lakkaz ve tirozinaz içme suları ve endüstriyel
atık sulardan toksik kimyasalların uzaklaştırılması amaçlı araştırılmaktadır. Fenolik endüstriyel
atıklar, kağıt, kömür, petrokimya, boya ve tekstil endüstrilerince üretilmektedir ve memeliler ile
balıklar için toksik özellik gösterirken sularda ise renk kirliliğine sebep olmaktadır.
Polifenol oksidaz enziminin immobilizasyonu, enzimlerin, ω- Aminohexyl-Agorose’ daki
amin gruplarına gluteraldehit ile bağlanma metodu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla
dizayn edilen kovalent bağlanmış polifenol oksidaz enziminin fenolik bileşikleri, biyosorpsion ve
biyolojik parçalama yolu ile atık sulardan uzaklaştırılmak için ileride kullanılabilir.
Anahtar Kelimeler: Polifenol oksidaz, İmmobilizasyon.
63
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P43
Makro Halkalı Tiyo-Crown Eterin PPO Enziminin Aktivitesi Üzerindeki Etkisinin
Araştırılması
Adem ERGÜN, Baki ÇİÇEK, Oktay ARSLAN, Ümit ÇAKIR
Balıkesir Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
ÖZET
Tiyo-crown eterlerin tarihi 1886’ya dayanmaktadır. Şimdiye kadar birçok tiyo-crown eter
çeşitli yöntemler kullanılarak sentezlenmiştir. Kondenzasyon yöntemini kullanılarak, karışık donör
tiyo-crown eterlerin halkalı tiyo-esterleri tarafımızca sentezlenmiştir. Sentezlenen tiyo-crown
eterlerin yapısal karakterizasyonları FT-IR NMR ve MS yöntemleriyle aydınlatılmıştır.
Polifenol oksitaz (PPO) enzimi oksidoredüktaz grubuna ait, aktif merkezinde bakır bulunan
bir metalo-enzimdir. PPO enzimi bazen, tirozinaz, fenolaz, katekoloksidaz, katekolaz, odifenoloksidaz, mono fenoloksidaz ve kresolaz olarak da adlandırılır. Meyve ve sebzelerin
depolanması esnasında veya çarpma, kesme, kabuk soyma, dilimleme gibi mekanik zedelenmeler
sonucu pembeden, mavimsi-siyaha kadar olan bazı renk değişmeleri ortaya çıkmaktadır. Bu renk
değişmelerine enzimatik esmerleşme denir. Meyve ve sebzelerde meydana gelen PPO enzimi
katalizli bu enzimatik esmerleşme reaksiyonları, ürünün tat, görünüm ve besin değerini
düşürdüğünden istenmemektedir. PPO enzimin inhibe edilmesi çalışmaları bu durumdan dolayı
önemlidir. Ayrıca, PPO enziminin etkisinin ve korunmasının geliştirilmesi medikal, ziraat,
kozmetik endüstrilerinde de önemlidir ve büyük ilgi görmektedir.
Çalışmamızda, daha önce tarafımızca sentezlenmiş 1 adet makro halkalı tiyo-crown eterin
PPO enzimi üzerine etkileri araştırılmış ve bu maddelerin söz konusu enzimi çeşitli oranlarda
inhibe ettiği IC50 değerleri hesaplanark anlaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tiyo-Crown Eter, Polifenol Oksidaz, İnhibisyon
64
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P44
Üreaz Enziminin PEG Aldehit Polimeriyle Non-Kovalent Etkileşimlerle Stabilizasyonu
Azra DESTANOĞLU, Gökay VARDAR, Melda ALTIKATOĞLU
Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul
ÖZET
Enzimler tıpta, biyoteknolojinin ve endüstrinin çeşitli alanlarında yaygın olarak
kullanılmaktadır. Bu uygulama alanlarında, enzimlerin sıcaklığa, pH’ya ve diğer çevre koşullarına
karşı dirençli olması istenmektedir. Enzimler suda çözünür polimerler veya bazı kimyasal maddeler
kullanılarak modifiye edilebilmektedir. Polimerler vasıtasıyla enzimlerin modifiye edilmesinde,
enzim molekülünün çevre koşullarının denatüre edici etkilerine karşı yapısını korumada direnen
nitelik kazanması, sulu veya susuz ortamda reaksiyon katalizinde enzim molekülü etrafında
oluşturulan mikro çevre özel önem taşımaktadır. Enzimlerin polimer molekülü ile sarılması sonucu
ona rijid bir yapı kazandırması termostabilitelerini artırmaktadır. Enzim molekülü yüzeyindeki
hidrofob/hidrofil denge katalitik aktivite yönünden önem taşımaktadır. Modifiye etmek amaçlı
kullanılan maddeler arasında polisakkaridler ve polietilen glikol gibi polimerler ayrı bir yer tutar.
Bu çalışmada, üreaz enziminin nötral yapıda polimer olan polietilen glikolün aldehit türevi
ile muamele edilerek; ortam koşullarına karşı daha kararlı hale getirilmesi ve termal
stabilizasyonunun artırılması hedeflenmiştir. Bu maksatla, ilk olarak PEG-aldehid türevi
sentezlenmistir. Daha sonra farklı mol oranlarında üreaz-PEG aldehid non-kovalent kompleksleri
hazırlanmıştır. Farklı mol oranlarında hazırlanan enzim/polimer komplekslerinin ve serbest
enzimin üzerine, farklı sıcaklık ve pH etkisi, organik solvent etkisi ve termal kararlılıkları
incelenmiş ve sonuçlar kıyaslanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Üreaz, enzim stabilizasyonu, peg aldehit
65
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P45
Stres Belirteci Kortizolün Tükürükte Ölçülmesi Amacıyla Kortizol Enzim İmmunoassay
Testinin Kurulması
Tuba ÖZGÖÇER, Sedat YILDIZ, Cihat UÇAR
İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye
ÖZET
Tükürük sıvısında kortizolün non-invazif olarak ölçülmesi stres çalışmaları için oldukça
önemlidir. Bu çalışmanın amacı insanlarda tükürük sıvısında kortizol ölçümünü yapabilen enzim
immunoassay (ELISA) testinin kurulmasıdır.
Laboratuvarımızda kortizol:BSA konjugatı üretilerek New Zelland ırkı tavşanlara enjekte
edildi (Etik kurul, protokol#2015/A-65). Tavşan serumlarından poliklonal antikorlar amonyum
sülfat çöktürme ile presipite edildi. Yarışmalı ELISA prensibiyle çalışan test için kortizol:BSA
konjugatı solit faza bağlandı. Primer antikor (kortizol antikoru) solit fazdaki kortizol ile serbest
formdaki kortizol arasında yarıştırılarak inkübe edildi. Yıkama işleminin ardından solit faza
bağlanan primer antikorların belirlenmesi amacıyla sırayla işaretli anti-rabbit IgG, streptavidin
peroksidaz ve sonunda substrat solüsyonu ile inkübe edildi. Stop solüsyonu ile reaksiyon
durduruldu ve oluşan sarı renk 450 nm’de plak okuyucu spektrofotometrede (Biotek Synergy HT,
ABD) okundu. Testin parallelizm, recovery, intra- inter- assay CV ve çapraz reaksiyon testleri
yapıldı. Testin duyarlılığını artırmak için çeşitli inkübasyon süreleri ve konjugat konsantrasyonları
denenerek en ideal süre ve konsantrasyon belirlendi.
Testin standart eğrisi (duyarlılık aralığı 1- 1000 ng/ml) başarıyla oluşturuldu ve toplam
inkübasyon süresi 105 dakika olarak belirlendi. Parallelizm testinde tükürük örneklerinin
dilüsyonları yapılarak beklenen-gözlenen konsantrasyonları arasında yüksek korelasyon olduğu
gözlendi (R2= 0.98, P<0.001). Recovery testinde çeşitli konsantrasyonlarda kortizol eklenen düşük
konsantrasyonlu tükürük örneğinin gözlenen-beklenen konsantrasyonları arasında yüksek
korelasyon olduğu gözlendi (R2=0.98; P<0.001). Testin intra- assay %CV (yüksek numunede 8.1;
düşük numunede 10.4) ve inter- assay %CV (yüksek numunede 12.2; düşük numunede 13.1)
değerlerinin kabul edilebilir aralıkta olduğu belirlenmiştir.
İnsan tükürüğünde kortizol hormonunu ölçebilen spesifik, duyarlı, hızlı sonuç veren, ve
düşük maliyetli yarışmalı-ELISA testi başarıyla kurulmuştur.
Anahtar Kelimeler: ELISA, kortizol, tükürük.
66
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P46
Sıçanlarda Anti-Escherichia Coli Antikorlarını Tespit Eden Direk Elisa Testinin Kurulması
Tuba ÖZGÖÇER, Sedat YILDIZ
İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Fizyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye
ÖZET
Sıçanlarda endotoksemi modelinde gram (-) bakterilerin hücre duvarı unsurları
(lipopolisakkarit, LPS) kullanılmaktadır. LPS enjeksiyonunun etkinliği kısa süre içerisinde sitokin
ölçümüyle belirlenebilmektedir. Uzun vadede etkinliğinin belirlenmesi için ise LPS’ye karşı
gelişen antikorların titresinin ölçülmesi önemlidir. Mevcut çalışmanın amacı, anti-LPS
antikorlarını tespit eden enzim immunoassay (ELISA) testinin kurulması ve endotoksemi
modellerinde geçerliliğinin belirlenmesidir.
Wistar albino dişi sıçanlara salin (n=8) veya LPS 100 µg/kg dozunda (E.coli O111:B4) veya
25 gün ara ile LPS+LPS (n=8) 100 µg/kg dozunda (E.coli O111:B4) intraperitonal olarak enjekte
edildi (Etik kurul protokol#2010/54). Son enjeksiyonlardan 30 gün sonra serumları alındı. Direk
ELISA testi için LPS solit faza bağlandı. Sıçanlardan alınan serum örnekleri 1:10 oranında
sulandırılarak kuyucuklara pipetlendi ve 4 saat 37 °C’de inkübe edildi. İnkübasyon sonunda plak
yıkandı ve bağlanan anti-LPS antikorlarının belirlenmesi amacıyla işaretli anti-rat IgG antikorları
pipetlenerek 45 dakika 37 °C’de inkübe edildi. Yıkama işleminin ardından sırayla kuyucukara
streptavidin peroksidaz ve substrat solüsyonu eklenerek inkübe edildi. Renk oluşumundan sonra
stop solüsyonu ile reaksiyon durduruldu ve oluşan sarı renk 450 nm dalga boyunda plak okuyucu
spektrofotometrede (Biotek Synergy HT, ABD) okundu. Serum antikor titrelerinin belirlenmesi
için 450 nm dalga boyundaki absorbansları karşılaştırıldı. Grupların birbiriyle karşılaştırılmasında
Mann-Whitney U testi kullanıldı.
Sırasıyla salin, LPS ve LPS+LPS grupları için absorbans değerleri (ortalama±std hata)
0.38±0.12; 0.30±0.02 ve 2.14±0.27 olarak tespit edildi. Salin ile LPS grubu arasında istatistiksel
farklılık gözlenmezken (p=0.798), LPS+LPS ile salin veya LPS grupları arasında anlamlı
farklılıklar olduğu tespit edildi (p=0.000).
Geliştirilen direkt ELISA testinin sıçan serumunda anti-LPS antikorlarını tespit edebildiği
belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: ELISA, anti-LPS, sıçan.
67
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P47
Albumin Tayinine Yönelik Cibacron Blue Bağlı Phema Nanopartiküller ile Spr Biyosensör
Hazırlanması
Tuğba YAPICI, Elif Tümay ÖZER, Bilgen OSMAN
Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
ÖZET
Basit proteinler sınıfında yer alan ve karaciğer tarafından sentezlenen albumin, kan
plazmasında en bol (%54) bulunan proteindir. Sağlıklı bir böbrek sadece kandaki atılması gereken
maddeleri süzer, vücudumuz için yararlı olan maddelerin ve proteinlerin kanda kalmasını sağlar.
İdrarda bir günde 30-300 mg/gün aralığında albumin varlığı mikroalbuminüri olarak adlandırılır
ve böbrek hastalığının önemli klinik belirteci olarak kullanılır. Bu nedenle böbrek hasarının erken
teşhisi için idrarda mikroalbuminüri tespiti önemlidir. İdrarda albumin derişimi yarıkantitatif
olarak dipstik yöntemi ya da kantitatif olarak innmmunotürbidimetrik, immünonefelometrik,
ELISA, radyoimmünassay (RIA) ,kemilüminesans immünoassay (CIA) ve floresans immünoassay
(FIA) gibi biyolojik tanıma elementi olarak antibadi kullanımına dayanan yöntemler ile tespit
edilebilir ancak bu yöntemlerin bazı sınırlamaları nedeniyle biyolojik örneklerde analit ölçümü için
biyosensörler ideal ,hızlı, hassas, kullanımı kolay alternatif araç olarak kullanılmaktadır.
Bu çalışmada, albümin tayini için boya ligand afinite metodunun sensör hazırlamada
kullanılabilirliği araştırıldı. Bu amaçla poli(hidroksietil metakrilat) [PHEMA] nanopartiküller
emülsiyon polimerizasyon tekniği ile sentezlendi. Ardından boya ligand olarak seçilen Cibacron
Blue F3GA(CB), PHEMA nanopartiküllere bazik ortamda kovalent olarak bağlandı. CB bağlı
pHEMA nanopartiküller FTIR analizi ile karakterize edildi. Hazırlanan nanopartiküller SPR altın
çip yüzeyine kaplandı ve albümin ile etkileşimi GWC SPRImager II yüzey plazmon rezonans
sistemi kullanılarak incelendi.
Anahtar Kelimeler: SPR, Cibacron Blue F3GA, albümin, nanosensör
Bu çalışma Uludağ Üniversitesi BAP Birimi KUAP-2015/19 nolu proje tarafından desteklenmektedir.
68
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P48
Cu+2 Tayini İçin Moleküler Baskılama Temelli Biyosensörlerin Yüzey Plazmon Rezonans
(Spr) Sisteminde Kullanılması
Volkan SAFRAN1, Duygu SARI2, Ali DERAZSHAMSHiR2, Fatma YILMAZ3, Adil DENİZLİ2
1
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Biyomedikal Mühendisliği, ANKARA.
2
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Beytepe, ANKARA.
3
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi, BOLU.
ÖZET
Biyolojik cevabı, elektriksel sinyallere dönüştüren cihazlar “Biyosensörler” olarak
tanımlanırlar. Yüzey Plazmon Rezonans (SPR) yönteminin, analitin herhangi bir işaretlemeye
ihtiyaç duyulmadan, gerçek zamanlı, ucuz ve hızlı bir şekilde tayin edilebilmesine olanak
sağlaması gibi üstün özellikleri vardır.
Wilson hastalığı birincil olarak karaciğer ve beyinde aşırı miktarda bakır depolanmasına
yol açan anormal bakır metabolizmasıyla ilişkili kalıtsal bir hastalıktır. Bakır birikmesi toksik
düzeylere ulaştığında bakır karaciğer hücreleri ve dokularına zarar vermeye başlar, kana sızar,
beyin ve böbrekler gibi diğer organlarda birikimler oluşturur. Kanda serbest (bağlı olmayan) bakır
konsantrasyonları artar ve hücrelerde oksidatif hasara neden olabilir. Sunulan araştırma ile Yüzey
Plazmon Rezonans (SPR) yöntemi kullanılarak Cu+2 iyonunun tayini amaçlandı. Bu çalışmada
Cu+2’ nin sulu çözeltiden ve Cu+2 spike edilmiş idrar örneklerindeki miktarlarını tayin etmek üzere
moleküler baskılanmış SPR sensörler hazırlanmıştır. Sensörlerin yüzey modifikasyonu allil
merkaptan ile yapılarak, sensörlerin yüzeyinde Cu+2’ye seçici moleküler baskılanmış polimerik
(MIP) nanopartiküller oluşturulmuştur. Bu amaçla kalıp molekül varlığında, fonksiyonel monomer
olarak Metakroil Sistein (MAC), matriks olarak Hidroksietil Metakrilat (HEMA) ve çapraz
bağlayıcı olarak da Etilen Glikoldimetakrilat (EDMA) kullanılarak nanopartikül sentezlenmiştir.
Kalıp molekül Etilendiamin Tetra Asetik Asit ile uzaklaştırılarak, çip yüzeyinde kalıp moleküle ait
spesifik kaviteler oluşturulmuştur. Sentezlenen nanopartikülün yüzey morfolojisi atomik kuvvet
mikroskop (AFM) yöntemi ile tayin edilmiş olup, sulu çözelti ve idrardan seçici olarak ayrılması
için SPR cihazı biyosensör olarak kullanılmıştır. Sensör yüzeyinde farklı derişim parametreleri
incelenerek optimum koşullar belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yüzey Plazmon Rezonans (SPR), Moleküler Baskılama, Bakır.
69
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P49
Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.) Wagenitz, Sideritis brevidens P. H. Davis ve
Origanum majorana Bitkilerinin Ekstraktlarının İnsan Plazması Anjiotensin Konverting
Enzim Üzerine Etkilerinin Araştırılması
Yasemin ÖNEN, Vedat TÜRKOĞLU, Zehra BAŞI, Muhammet GÜLER
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı
ÖZET
Bu çalışmada; kan basıncının düzenlenmesinden sorumlu sinir uyarılarının iletiminde
görevli enzim olan anjiotensin konverting enzim (ACE, EC 3.4.15.1) üzerine seçtiğimiz üç bitkinin
etil asetat ve bütanol ekstraktlarının etkisi araştırıldı. Çalışmamızda enzim kaynağı olarak insan
plazması ACE’i, bitki olarakta ve çakır dikeni (Centaurea solstitialis L. subsp. carneola (Boiss.)
Wagenitz), adaçayı (Sideritis brevidens P. H. Davis) ve beyaz kekik (Origanum majorana)’ten
hazırlanan etil asetat ve bütanol ekstraktları seçildi. Çalışmada bitkilerin her birinin ekstraktı
kullanılarak insan plazma ACE’i üzerine inhibitör mü yoksa aktivatör mü etkisi yaptığı araştırıldı.
Çakır dikeni etil asetat ve bütanol ekstraktı, adaçayı etil asetat ve bütanol ekstraktı ve beyaz kekik
etil asetat ekstraktı insan plazması ACE aktivitesi üzerine aktivasyon etkisi gösterirken, beyaz
kekik bütanol ekstraktı insan plazması ACE aktivitesi üzerine inhibisyon etkisi gösterdi. İnhibisyon
etkisi gösteren bu ekstraktın ne tür inhibisyon etkisi gösterdiği belirlendi. % aktivite-A ve %
Aktivite-I grafikleri çizildi. Çizilen bu % Aktivite-I grafiğinden I50 değeri hesaplandı. Beyaz kekik
bütanol ekstraktı için I50 değeri 0.507 mg/mL olarak bulundu. Kinetik çalışmanın bu aşamasında,
her bir bitki için 5 farklı substrat ve 3 farklı inhibitör konsantrasyonunda çalışıldı. Sonuçlar
Lineweaver-Burk grafiğine dönüştürüldü. Grafikten inhibisyon çeşidinin dönüşümlü yarışmasız
inhibisyon olduğu belirlendi.
70
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P50
Peganum harmala ve Chelidonium majus Bitkilerinin Polar Faz Ekstraktlarının İnsan
Plazması Asetilkolinesteraz Enzimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması
Sinem TEMEL, Vedat TÜRKOĞLU, Zehra BAŞI,
Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Biyokimya Anabilim Dalı, Van
ÖZET
Asetikolinesteraz (AChE, EC.3.1.1.7) enzimi sinir uyarılarının naklinde görevli bir
enzimdir. Bu çalışmada; asetilkolinesteraz enzimi üzerine seçtiğimiz iki bitkinin polar faz
ekstraktının etkisi araştırıldı. Enzim kaynağı olarak insan plazması, bitki olarak ta üzerlik otu
[Peganum harmala L.] ve kırlangıç otu [Chelidonium majus L. ]’ndan hazırlanan polar ekstrakt
seçildi. Çalışmada bitkilerin her birinin ekstraktı kullanılarak insan plazma AChE aktivitesi üzerine
etkisi araştırıldı.
Bu bitkiler İnhibitör etkili olanların hangi tür bir inhibitör olduğu bulundu. İnsan
plazmasındaki asetilkolinesteraz enzimi üzerine bu iki bitki uygulanarak bunların inhibisyon
kinetikleri incelendi ve % Aktivite-I grafikleri çizilerek, çizilen bu grafiklerden her bir bitkinin I50
değerleri hesaplandı. I50 değerleri sırasıyla; 0.027 mg/mL ve 0.519 mg/mL olarak bulundu. Kinetik
çalışmanın bu aşamasında, her bir bitki için 5 farklı substrat ve 3 farklı inhibitör konsantrasyonunda
çalışıldı. Sonuçlar Lineweaver-Burk grafiğine dönüştürüldü. Grafikten inhibisyon çeşidi belirlendi.
Her iki bitkide dönüşümlü yarışmasız inhibisyon etkisi gösterdi.
Anahtar Kelimeler: Asetilkolinesteraz enzimi (AChE, EC 3.1.1.7), İnsan plazması, Üzerlik otu
(Peganum harmala L), Kırlangıç otu (Chelidonium majus L.), Enzim inhibisyonu, Bitki
ekstraksiyonu.
71
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P51
Karbofuran Tayini için Kuvars Kristal Mikroterazi (Qcm) Sensörlerin Hazırlanması
Oğuz ÇAKIR1, Monireh BAKHSHPOUR2, Fatma YILMAZ3, Zübeyde BAYSAL4, Adil
DENİZLİ2
1
Dicle Üniversitesi, Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi, Diyarbakır
2
Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Beytepe, Ankara
3
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kimya Teknolojisi Bölümü, Gerede, Bolu
4
Dicle Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kimya Bölümü, Diyarbakır
[email protected]
ÖZET
Günümüz dünyasının en önemli sorunlardan biri dünya nüfusunun hızlı bir biçimde artıyor
olmasıdır. Dünya nüfusunun süratle artmasına paralel olarak, gıda maddesi talebi de artmaktadır.
Mevcut alanlardan daha fazla üretim yapılabilmesi için tarım ilaçları bugün bütün dünyada
kullanılmasından vazgeçilemeyecek maddeler olarak kabul edilmektedir. Pestisit, tarımsal üretimi
olumsuz yönde etkileyen haşereler, kemirgenler, mantarlar ve yabani otlar gibi zararlılara karşı
kullanılan fiziksel, kimyasal veya biyolojik ajanlardır. Karbamatlar; ev, bahçe ve tarımda oldukça
yaygın kullanılan insektisitlerdir. Karbamat insektisitler asetilkolinesteraz (AChE) enzimini inhibe
ederler. Karbofuran tarım uygulamalarında geniş ölçüde kullanılan karbamatlı insektisit olup
canlılar için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Kuartz Kristal Mikrobalans (QCM) yönteminin, düşük
tayin limiti sebebi ile sensör olarak kullanılabilmesi üstün özelliklerinden birisidir.
Sunulan araştırma ile QCM sistemi kullanılarak karbofuran'nın tayini amaçlandı. QCM
sensörünün altın yüzeye karbofuran baskılanmış poli(etilenglikol metakrilat-N-metakriloil-(L)triptofan metil ester) poli(EDMA-Trp) nanofilm ile modifiye edilmesiyle hazırlandı. Ayrıca
baskılanmamış nanofilm, kontrol deneyi için kalıp molekül karbofuran olmadan hazırlandı. QCM
sensörler, atomik kuvvet mikroskobu (AFM), elipsometre, FTIR-ATR ve temas açısı ölçümleriyle
karakterize edildi. Desorpsiyon çalışmaları 0,01M CaCl2 çözeltisi ile uzaklaştırılarak
gerçekleştirildi. Nanofilme uygulanan derişimler 10-1000 pg/ml aralığında değiştirilerek
parametreler optimize edildi. Tayin limiti, 1.3 pg/ml olarak bulundu. Seçicilik çalışmalarında
karbofuran'a oldukça benzer molekül yapıya sahip bendiokarb ve karbaril pestisitleri kullanıldı.
Sonuçlar, baskılanmış nanofilm'in karbofuran için yüksek seçiciliğe ve duyarlılığa sahip olduğunu
göstermektedir.
Anahtar kelimeler: Moleküler baskılama, nanofilm, kuvars kristal mikroterazi, karbofuran.
Bu çalışma 115Z126 Nolu TÜBİTAK projesi ile desteklenmektedir.
72
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P52
Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Pestisitlere Karşı İlgisinin
Araştırılması
Tuğba TAK1, Kübra ÇIKRIKÇI1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Mikail ARSLAN3, Oktay
ARSLAN1
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
2
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir
3
Balıkesir Üniversitesi, Susurluk Meslek Yüksekokulu, Balıkesir
ÖZET
Glutatyon S-transferaz (GST) (EC2.5.1.18) detoksifikasyon metabolik yolunda son ürün
olan merkapturik asit oluşması için ilk basamağı katalizleyerek homeostasisi sağlayan bir enzimdir.
GST’ nin en çok görüldüğü dokular, başta karaciğer olmak üzere, böbrek, akciğer, dalak, kas,
incebağırsak, kalınbağırsak, testis, plesenta gibi birçok organın memranıdır. Organizmaya giren
ksenebiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. Glutatyon S –
transferazların fonksiyonlarından olan GSH ile lipid peroksitlerinin bozunma ürünleri ve GSH
arasında olan konjugasyonda antioksidant görevindedir. Glutatyon S –transferazlar; hayvanlar ve
bitkiler ile bakterilere ve de omurgasız ve omurgalılarda bulunur. Detoksifikasyonun yoğun bir
şekilde meydana geldiği bölgelerde yüksek aktiviteye sahiptirler.
Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan simental, holsteın, montofon gibi sığır
ırklarından elde edilen sperm GST enzimi üzerine pestisitlerin etkisi incelenmiş ve IC 50 değerleri
tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Glutatyon S-Transferaz, inhibisyon, simental, holsteın, montofon, pestisit.
73
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P53
Farklı Sığır Irklarından Elde Edilen Sperm Gst Enzimlerinin Bazı Ağır Metallere Karşı
İlgisinin Araştırılması
Özge BOZKURT1, Tuğçe BEYÇİÇ1, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU2, Mikail ARSLAN3,
Oktay ARSLAN1
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, Balıkesir
2
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir
3
Balıkesir Üniversitesi, Susurluk Meslek Yüksekokulu, Balıkesir
ÖZET
Glutatyon S-transferaz (GST) (EC2.5.1.18) detoksifikasyon metabolik yolunda son ürün
olan merkapturik asit oluşması için ilk basamağı katalizleyerek homeostasisi sağlayan bir enzimdir.
Bu ilk basamakta Glutatyon (GSH) ile endojen ve ekzojen hidrofobik elektrofilik bileşiklerin
bağlanması sonucunda oluşur. GST, balıklarda, kuşlarda, böceklerde, memelilerde ve
mikroorganizmalarda bulunmaktadır. GST’ nin en çok görüldüğü dokular, başta karaciğer olmak
üzere, böbrek, akciğer, dalak, kas, incebağırsak, kalınbağırsak, testis, plesenta gibi birçok organın
memranıdır. Organizmaya giren ksenebiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol
oynamaktadırlar. GST, glutatyonu tiyol (-SH) grupları ile alkilasyon ajanlarının reaksiyonunu
kataliz ederek onların elektrofilik alanlarını yok eder. GST başta araşidonik asit ve lineolat
hidroperoksitleri olmak üzere lipid peroksitlerine karşı selenyum –bağımsız GSH-Px aktivitesi
göstererek bir antioksidan savunma mekanizması oluştururlar. GST’lar katalitik ve katalitik
olmayan çok sayıda fonksiyona sahiptirler. Bunlar hem detoksifikasyon yaparlar hemde hücre içi
bağlayıcı ve taşıyıcı rolleri vardır.
Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan simental, holsteın, montofon gibi sığır
ırklarından elde edilen sperm GST enzimi üzerine bakır, gümüş, civa, kadmiyum ve kurşun gibi
ağır metallerin etkisi incelenmiş ve IC50 değerleri tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Glutatyon S-Transferaz, inhibisyon, simental, holsteın, montofon, ağır
metaller.
74
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P54
Sıderıtıs Türlerinden İzole Edilen Sideridiol, Asetoksi Siderol Ve Kaempferol Bileşiklerinin
Ksantin Oksidaz Enzimi Üzerine Afinite Etkisinin İncelenmesi
Büşra ÇABAŞ1, Züleyha ÖZER SAĞIR2, Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU3, Sema ÇARIKÇI1,
Turgut KILIÇ4, Oktay ARSLAN1
1
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü
2
Balıkesir Üniversitesi, Altınoluk Meslek Yüksekokulu
3
Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü
4
Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Eğitimi
ÖZET
Flavonoidler ve diterpenler bitkilerde bulunan doğal organik bileşiklerdir. Sayıları 4000' in
üzerinde olduğu tahmin edilen bu bileşikler çay, elma, maydanoz, soğan, baklagiller, domates ve
birçok meyve, sebzede bol miktarda bulunmaktadır. Son yıllarda bilimsel araştırmalar bu bileşikler
üzerinde yoğunlaşmış ve flavonidlerin ve diterpenlerin sağlığa sayısız faydası ortaya çıkarılmıştır.
Bu bileşiklerin, kılcal damar duvarlarına ve kanın bileşenleri üzerine olumlu etkileri olduğu aynı
zamanda safra salgısını hızlandırdıkları, karaciğerde barbiturat ve arsenik gibi bileşiklerden
kaynaklanan toksik maddelerin azaltılması gibi etkileri olduğu bilinmektedir. Bunların dışında
flavonoidlerin ve diterpenlerin antialerjenik, antioksidan, antimikrobiyal, antibakteriyel, antiviral,
antifungal antikanser, antikolinesteraz gibi biyolojik aktivitelere de sahip oldukları bilinmektedir.
Ksantin oksidoredüktaz (XOR) enzimi molibden içeren önemli proteinler arasındadır. XOR
enziminin, ksantin oksidaz ve ksantin dehidrogenaz olmak üzere birbirine dönüşebilen iki farklı
yapıya sahiptir. Ksantin oksidaz pürin metabolizmasında anahtar role sahiptir. Bu enzim pürin
yıkımının son iki basamağını katalizlemesinin yanı sıra hız belirleyici enzim olması da
metabolizma için son derece önemlidir. Bunun yanında XO, NAD+’nın rejenerasyonu, demir
absorpsiyonu ve mobilizasyonu, nitratların indirgenmesi gibi biyolojik fonksiyonlarıyla dikkat
çekmektedir.
Çalışmamızda, fizyolojik önemi oldukça önemli olan ksantin oksidaz enzimi üzerine
sideridiol, asetoksi siderol ve kaempferol bileşiklerinin afinite etkisi incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ksantin oksidaz, afinite etkisi, sideridiol, asetoksi siderol ve kaempferol.
75
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
P55
Histidin Epoksi ile Aktive Edilmiş Sefaroz Küreler ile Poli(2-Hidroksietil Metakrilat)
Kriyojellerin Hazırlanması ve İnsan İmmunoglobulin G Saflaştırılması
Canan ARMUTCU1, Nilay BERELİ1, Amar HAMADE1,2, Assem ELKAK2, Adil DENİZLİ1
1
Hacettepe Üniversitesi, Kimya Bölümü, Biyokimya ABD, Ankara
2
Lübnan Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji Bölümü, Beyrut, Lübnan
ÖZET
Kriyojeller donma sıcaklığının altında oluşan, süpermakrogözeneklere sahip üç boyutlu jel
matrikslerdir. Kriyojellerin eşsiz olmalarının nedeni; basit bir yöntemle hazırlanması ve
polimerlerin türüne bağlı olarak çok çeşitli uygulamalarda kullanılabilecek birbiriyle bağlantılı
büyük ve açık gözenek ağına sahip yapıların elde edilmesine olanak sağlamasıdır.
Günümüzde terapotik çalışmalarda yüksek derecede saflaştırılmış immunoglobin kullanımı kabul
edilmektedir. İmmunoglobulinler, bağışıklık sistemi düzenleyicisi ve anti-enflamatuar olarak
kullanılmaktadır.
Sunulan çalışmada; Histidin epoksi ile aktive edilmiş sefaroz mikroküre (Sepharose 4B,45165 μm) gömülü süpermakrogözenekli monolitik kriyojeller hazırlanmıştır. Sefaroz mikroküreler,
kriyojelerin hem yüzey alanını artırmak hem de kriyojellere spesifik fonksiyonel grup kazandırmak
amacıyla kriyojellerin içine gömülmüştür. Hazırlanan kriyojeller şişme testi ve taramalı elektron
mikroskobu (SEM) ile karakterize edilmiştir. İnsan IgG molekülünün hazırlanan kriyojeller ile
etkileşim özelliklerini belirlemek için Langmuir ve Freundlich adsorpsiyon modelleri uygulanmış
ve elde edilen korelasyon katsayısı (R2) 0.978 olarak bulunmuştur. Langmuir adsorpsiyon
modelinin hazırlanan kriyojellere uygulanabilir bir yapıda olduğu görülmüştür. Ortam pH’sı,
başlangıç IgG konsantrasyonu, sıcaklık, zaman ve iyonik şiddet gibi parametrelerin IgG
adsorpsiyonu üzerine etkisi incelenmiştir. Maksimum IgG adsorpsiyonu pH 7.4’de 26.95mg/g
kriyojel olarak bulunmuştur. Ayrıca, histidin epoksi ile aktive edilmiş sefaroz mikroküre gömülü
süpermakrogözenekli kriyojeller ile insan IgG adsorpsiyonun kapasitesinde önemli bir azalma
olmadan defelarca adsorplanıp desorplanabildiği belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Histidin-Sefaroz, Afinite Kromatografisi, Kriyojel, IgG.
76
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
YAZAR İNDEKSİ
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
YAZAR İNDEKSİ
Adem ERGÜN
Adil DENİZLİ
Melisa YILDIRIM
Meltem KOCA ESENTÜRK
52
30
Memed DUMAN
Metin BÜLBÜL
36
34
Ali DERAZSHAMSHİR
Amar HAMADE
Arzu ERSÖZ
Assem ELKAK
Ayça BAL
Ayfer MENTEŞ
Aykut Arif TOPÇU
Azra DESTANOĞLU
Baki ÇİÇEK
Barık SALİH
Begümhan YILMAZ
Belma GJERGJIZI
Bengi ÖZKAHRAMAN
Benol BİLGİLİ
Berrin ZİYADANOĞULLARI
22, 54, 64
3, 6, 7, 9, 11, 14, 18,
21, 29, 30, 31, 35, 36,
39, 42, 43, 46, 47, 48,
49, 56, 58, 69, 72, 76
9, 69
76
38, 44
76
24
12
6
65
22, 64
1
61
47
24
20
44
Mikail ARSLAN
Mitra Jalilzadeh
Monireh BAKHSHPOUR
Muhammet GÜLER
Murat BOZDAĞ
Murat EVYAPAN
Murat KAYA
Murat YAVUZ
Mustafa Burak ÇOBAN
Mustafa KÜÇÜKİSLAMOĞLU
Mustafa NİĞDE
Mustafa Oğuzhan KAYA
Mustafa Yaman
Müge ANDAÇ
Nahit GENÇER
73, 74
31
3, 14, 35, 56, 58, 72
70
62
23
59
16
54
53
45
4
57
35, 56
10, 13, 53, 63
Beste ŞİPAL
Bilgen OSMAN
Buğra DAYI
Burcu SOMTÜRK YILMAZ
Büşra ÇABAŞ
Büşra ÖZTURAN
Canan ARMUTCU
25
26, 68
27
50, 51
75
28
29, 76
Najma MEMON
Nalan ÖZDEMİR
Neşe Hayat AKSOY
Nihan AYDOĞAN
Nil OCAK
Nilay BERELİ
Nilay Bereli
11
50, 51, 55
17
56
40
9
49
Cebrail Karakuş
Ceren TÜRKCAN KAYHAN
Cevahir ALTINKAYNAK
Cihat UÇAR
Claudiu T. SUPURAN
Çiğdem BİLEN
Demet ERDÖNMEZ
Deniz TÜRKMEN
Didem AKTAŞ
Dilek BATTAL
Dudu DEMİR
Duygu ÇİMEN
Duygu ÖNCEL
Duygu SARI
1
33, 52
55
66
15, 62
10, 53
2
42, 47
33
42
37
9, 31, 48, 49
32
69
Nilay BERELİ
Niyazi CÖMERT
Nur AKMAN ALACABEY
Nurcan DEDEOĞLU
Oğuz ÇAKIR
Oktay ARSLAN
76
40
59
15
14, 72
10, 22, 23, 25, 53, 54, 62,
63, 64, 73, 74, 75
21
57
47
12, 17
74
2, 17
59
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
Osman KİREÇ
Ömer Adil Korkmaz
Ömer ELKIRAN
Ömür ACET
Özge BOZKURT
Özlem ARSLAN
Özlem ARSLAN
Ecem AYHAN
Ekrem TUNCA
Elif Tümay ÖZER
Emel TAMAHKAR IRMAK
Emir ÖZÇALIŞKAN
Emre YAVUZ
Erdoğan ÖZGÜR
33
34
68
35, 61
52
53
6
Özlem TAVUKÇUOĞLU
R. Hilal ŞENAY
Recep ÜZEK
Rıdvan SAY
Rıdvan YILDIRIM
Rick RUSSELL
Rüstem KEÇİLİ
5, 45, 60
28, 32
36
38, 44
45
40
44
Esma SARI
Esra BULUT
Esra ÇELİK,
Esra FEYZİOĞLU
Evrim Banu ALTUNTAŞ
Eyyüp AKSOY
F. Zeynep URAL
36
59
37
33
39
38
28, 32
Sabiha DEMİRCİ
Sabina HÜSEYNLİ
Saima Q. MEMON
Seda KOYUN
Sedat YILDIZ
Selami BAĞLAMIŞ
Selma SİNAN
20
48
11
41
66, 67
52
40
Fatih SÖNMEZ
Fatma AYHAN
Fatma KARTAL
Fatma YILMAZ
Fikret KARADEMİR
Firdevs GEÇİLİ
Fulden Zeynep URAL
Gamze ÖKEMLER
Gökay VARDAR
Gökhan YÜKSEL
Gönül YILDIRIM
Gözde BAYDEMİR
Hakan AYHAN
Handan YAVUZ
Handan YAVUZ ALAGÖZ
Hatice ARDAĞ AKDOĞAN
Hilal KUDAY
53
20
39
6, 9, 14, 30, 69, 72
20
55
52
62
5, 65
17
23
42
20
11, 41, 46
3
27
53
Sema ÇARIKÇI
Semra AKGÖNÜLLÜ
Semra IŞIK
Senem AKKOÇ
Serap BEYAZTAŞ
UZUNOĞLU
Serap DOĞAN
Sevgi ASLIYÜCE
Sinan AKGÖL
Sinem TEMEL
Sona Faalnouri
Süreyya TAVLAŞOĞLU
Şeref KARADENİZ
Şeyma ERİK
Tahira QURESHI
Talat BARAN
Tayfun UZUNOĞLU
75
9, 29, 30, 41
15, 25, 62
50, 51
23, 73, 74, 75
Hülya KARA
54
Tuba ÖZGÖÇER
66, 67
Hüseyin ALKAN
21
Tuğba AYDEMIR
26
Ilgım GÖKTÜRK
43
Tuğba TAK
73
Işık PERÇIN
43
Tuğba YAPICI
68
İbrahim DOLAK
İbrahim IŞILDAK
İhsan ALACABEY
İlhan Özer İLHAN
İsmail AĞIR
38, 44
5, 45, 60
21
50, 51
45
Tuğçe BEYÇİÇ
Turgut KILIÇ
Ülkü MAHMUT
Ümit ÇAKIR
Vedat TÜRKOĞLU
74
75
40
22, 25, 64
8, 70, 71
İsmail ÖÇSOY
55
Veysi ÇAĞLAYAN
38
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
61
18
28, 32, 33, 52
71
49
55
25
63
11, 46
12
23
Karin MUSIER-FORSYTH
19
Volkan SAFRAN
69
Kemal ÇETİN
Koray ŞARKAYA
46, 47
58
Yasemin KAYGISIZ
Yasemin ÖNEN
34
70
Kübra ÇIKRIKÇI
Lokman UZUN
Mehmet Emin ÇORMAN
Mehmet Emin DİKEN
Mehmet ODABAŞI
73
7
7
61
2, 12, 17, 59
Yasemin TURHAN
Yeliz ELALMIŞ
Yeşeren SAYLAN
Zehra BAŞI
Zübeyde BAYSAL
61
5
9
8, 70, 71
14, 16, 38, 44, 72
Mehmet Veysi ÇAĞLAYAN
Melda ALTIKATOĞLU
16
5, 65
Zübeyde SAÇKES
Züleyha ÖZER SAĞIR
19
75
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Sinan AKGÖL
Prof. Dr. Handan Yavuz ALAGÖZ
PROF. DR. OKTAY ARSLAN
Prof. Dr. Tülin AYDEMİR
Prof. Dr. Hakan AYHAN
Prof. Dr. Zübeyde BAYSAL
Prof. Dr. Necati BEŞİRLİ
Prof. Dr. Metin BÜLBÜL
Prof. Dr. Erdem BÜYÜKBINGÖL
Prof. Dr. Adil DENİZLİ
Prof. Dr. Serap DOĞAN
Prof. Dr. H. Haluk DÜLGER
Prof. Dr. Arzu ERSÖZ
Prof. Dr. Özen Özensoy GÜLER
Prof. Dr. Baki HAZER
Prof. Dr. E. Edip KEHA
Prof. Dr. Ahmet KOÇ
Prof. Dr. Ö.İrfan KÜFREVIOĞLU
Prof. Dr. Barbaros NALBANTOĞLU
Prof. Dr. Ayşe Kevser ÖZDEN
Prof. Dr. İsmail ÖZMEN
Prof. Dr. Hüseyin ÖZYURT
Prof. Dr. Şule PEKYARDIMCI
Prof. Dr. Rıdvan SAY
Prof. Dr. Selma SİNAN
Prof. Dr. Sadık SÖĞÜT
Prof. Dr. Fikrettin ŞAHIN
Prof. Dr. Serap ŞENEL
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
Prof. Dr. Leman TARHAN
Prof. Dr. S. Seyhan TÜKEL
Prof. Dr. Vedat TÜRKOĞLU
Prof. Dr. Refiye YANARDAĞ
Prof. Dr. Ahmet YAŞAR
Doç. Dr. Hatice Ardağ AKDOĞAN
Doç. Dr. Nilay BERELİ
Doç. Dr. Azra BOZCAARMUTLU
Doç. Dr. Mahmut ERZENGIN
Doç. Dr. Ali KARA
Doç. Dr. Mehmet ODABAŞI
Doç. Dr. Bilgen OSMAN
Doç Dr. Müge Andaç ÖZDİL
Doç. Dr. Gözde Baydemir PEŞİNT
Doç. Dr. Deniz TÜRKMEN
Doç. Dr. Lokman UZUN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Emin ÇORMAN
Yrd. Doç. Dr. Dudu DEMİR
Yrd. Doç. Dr. Başak GÖKÇE
Yrd. Doç. Dr. M. Oğuzhan KAYA
Yrd. Doç. Dr. Erkut YILMAZ
Yrd. Doç. Dr. Fatma YILMAZ
Araş. Gör. Dr. Işık Perçin DEMİRÇELIK
Araş. Gör. Dr. Emel TAMAHKAR IRMAK
Dr. Çiğdem BİLEN
Dr. Nurcan DEDEOĞLU
Dr. Ali DERAZSHAMSHIR
Dr. Öznur GÖKAY SAKA
DÜZENLEME KURULU
Onursal Başkan
Prof. Dr. Kerim ÖZDEMİR
Balıkesir Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Oktay ARSLAN
Prof. Dr. Adil DENİZLİ
Doç. Dr. Nahit GENÇER
Doç. Dr. Serap BEYAZTAŞ UZUNOĞLU
Doç. Dr. Taner TANRISEVER
Yrd. Doç. Dr. Semra IŞIK
Uzm. Dr. Adem ERGÜN
Zübeyde SAÇKES
Beste ŞİPAL
Gönül YILDIRIM
Gamze ÖKEMLER
Ayşe Selda AKSOY
Tuğçe BEYÇİÇ
Özge BOZKURT
Kübra ÇIKRIKÇI
Şeyma ERİK
Tuğba TAK
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR
10. ULUSAL AFİNİTE TEKNİKLERİ KONGRESİ
26-28 Mayıs 2016 AYVALIK / BALIKESİR

Benzer belgeler

S1 2`, 5`-ADP SEPHAROSE 4B LĐGANDI KULLANILARAK NADPH

S1 2`, 5`-ADP SEPHAROSE 4B LĐGANDI KULLANILARAK NADPH belirlenmiştir. Tekrar kullanılabilirliği belirlemek üzere aynı adsorbent on adsorpsiyon-desorpsiyon döngüsünde kullanılmış ve lizozim bağlanma kapasitesinde önemli bir azalma olmaksızın tekrar tek...

Detaylı