alışveriş merkezlerinin

Transkript

alışveriş merkezlerinin
ALIġVERĠġ MERKEZLERĠNĠN
EVRĠMĠ VE GELECEĞĠ SÜRDÜRÜLEBĠLĠR
BĠR GELECEĞE DOĞRU
Yrd. Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin tarafından 26.03.2010 tarihinde verilen konferans metnidir.
Atılım Üniversitesi ĠĢletme Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. SavaĢ Zafer ġahin: Bir anekdotla sunumuma
başlamak isterim. 1990‟ların sonu 2000‟li yılların başıydı ben o zamanlar Ankara
Büyükşehir Belediyesi‟nde memurdum, Şehir Plancısı olarak çalışıyorum. Bir gün bir
haber geldi dediler ki; REAL diye bir şey açılmış çok büyük marketmiş, çok değişik
şeyler varmış içinde falan insanlar öğle aralarında kaçıp kaçıp Bilkent‟e gitmeye
başladılar. Neymiş REAL‟i göreceklermiş. Bir ara biz de çok merak ettik atladık
arabaya üşenmedik REAL‟e kadar gittik. Ne yaptık? REAL‟in içinden kızarmış bir
tavuk aldık onu işe dönünce yedik böyle bir faaliyet. Aradan biraz daha vakit geçti
dediler ki o zaman bizim işyerimiz Yenimahalle‟de yakında ANKAMALL diye bir yer
açılacak. Tabii o zamanlar adı ANKAMALL değil MİGROS Alışveriş Merkeziydi.
Neyse MİGROS Alışveriş Merkezi açıldı gel zaman git zaman biz bütün öğlenleri
oraya gidip gelmeye başladık ve hatta kendi aramızda şunu konuşuyorduk burası
açılmadan önce biz ne yapıyorduk acaba? Zaman geçti açılan alışveriş merkezlerine
ilişkin haberler arttı. Biri dedi ki efendim Oran‟da bir yer açılmış içinde akvaryum
varmış. Herkes gitmedi oraya ama hani öncekinde herkes çok büyük bir ilgiyle
karşılıyordu buraya herkes gitmedi. Gidip gelenlerden haber alındı. Nasıldı?
Akvaryum o kadar büyük değilmiş çok o kadar hep aynı mağazalar falan dendi. Gün
geçti bu alışveriş merkezlerinin sayısı bugün itibariyle Ankara‟da ve çok ciddi
rakamlara ulaştı gibi biliyorsunuz 20‟leri aştı ve artık gazete haberlerinden takip
ediyoruz açılan alışveriş merkezlerinin açıldıklarını. Bununla da kalmıyor bu alışveriş
merkezlerinin konumlarını işlevlerini sorgular hale geldik. Özellikle Eskişehir Yolu
üzerinde birbirine çok yakın mesafelerde neredeyse aynı mağazaların işlevleri
barındıran alışveriş merkezlerinin hızlı bir şekilde açılıyor olması bunun nasıl bir
akılcılığa dayandığını, nasıl ekonomik mantığının olduğunu bize sorgulatmaya
başladı bir yandan da bu alışveriş merkezlerinin yarattığı trafik yoğunluğu gibi bazı
sorunlar da cabası. İşte tüm bu sorunlar üzerine ben uzunca bir süredir düşünüp
taşınıyorum ve bu alışveriş merkezlerinin geçmişi ve geleceği üzerinde bir şeyler
üretmeye çalışıyorum. Şu açıktır ki alışveriş merkezleri hayatımızın ayrılmaz bir
parçası haline geldi. Ancak alışveriş merkezleri kentler içerisindeki tek seçenek
haline getirilmesi anlamlı bir seçenek değil aslında. Neden böyle olduğunu biraz bu
sunumda anlatmaya çalışacağım. Çünkü alışveriş merkezlerinin tarihi bize bizim
Türkiye‟de zannettiğimizden farklı bir resim çiziyor. Bu anlamda size bugün üç başlıklı
bir sunum yapacağım. Birinci başlığımızda gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan alışveriş
merkezleri deneyimini Amerika Birleşik Devletleri örneği üzerinden anlatmaya
çalışacağım. İkinci olarak da gelişmekte olan ülkelerde alışveriş merkezleri
deneyimlerine örnek olarak Türkiye‟yi biraz anlatacağım ve son olarak bu gidiş nasıl
ve nereye gitmeli sorusuna cevap olarak da bir yeni stratejisi önerisi getirmeye
çalışacağım. Şimdi arkadaşlar alışveriş merkezlerinin küresel bir yaygınlığa ulaşması
yeni bir olgudur. Ancak alışveriş mekanları hepinizin bildiği üzere insanlık tarihi kadar
eskidir.
1
Eski Roma‟da M.Ö. 2. yüzyılda kurulan Trajan Pazarları bugün bizim bildiğimiz
anlamdaki alışveriş merkezlerine en yakın örnekler olarak bu tarihteki yerini almıştır.
Ama kapitalist üretim biçimine tüketim kültürüne otomobil sahipliğine ağ toplumundaki
pazarlama stratejilerine dayalı mekansal düzenlemelerin bir yansıması olan Mall o
ANKAMALL‟daki „Mall‟‟dır bu. Yani alışveriş merkezi bizde kısaca AVM dediğimiz
olgu yeni bir tür alışveriş mekanını ifade etmektedir. Ama işin geçmişine bakarsanız
alışveriş mekanlarını bir arada bulunduran dükkan ve mağazalar topluluğu şeklinde
tasarlamak fikri 19. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış. Serbest Piyasa
mekanizmasının kapitalist üretim biçiminin yaygınlaşması üretilen malların satışa
sunulabileceği uygun mekan arayışları burada etkili olmuştur. Özellikle 19. yüzyıl
başlarında Avrupa‟nın başlıca önemli başkentlerin de kent merkezlerinde bulunan
ana caddelerin önemli dükkan ve mağaza topluluklarını barındırmaya başladığını
görüyoruz. Bu mağazalarda özellikle sömürgelerden gelen ve kapitalist üretimin
getirdiği mallar sergilenmektedir. Paris‟te açılan Bon Marche Mağazaları ilk
Department Store bugünkü karşılığı Yeni Karamürsel gibi bir mağaza biçimidir. Yani
içinde mutfaktan giyime kadar her tür şeyin bulunduğu bir mağaza tipi olarak tarihe
geçmiştir. Burada tabii hatırlamanız gereken düşünün Hindistan gibi bir devasal bir
sömürge var İngiltere‟nin elinde ya da Paris‟in Fransa‟nın elinde Senegal gibi ya da
Somali gibi çok büyük sömürgeler var. Bu sömürgelerin altın fildişi gibi hammaddeleri
getirilip sömüren ülkelerde ürüne dönüştürülüp bu mağazalarda satışa sunulmakta
ancak 19. yüzyıl sonlarına kadar alışveriş mekanları büyük çoğunlukla geleneksel
kent merkezleri içerisinde yer almıştır. 19. yüzyıl sonundan itibarense banliyölerin
oluşumuyla birlikte kentlerin dışında ve çeperinde ortaya çıkan alışveriş ihtiyacı
günümüzdeki alışveriş merkezlerinin dışındaki ilk aşamayı oluşturmakta bu aşamayı
bahçe şehir ya da banliyö dükkanları olarak adlandırıyoruz. Banliyö nedir bilmeyenler
için şehrin dışındaki uydu kentlere banliyö diyoruz; Çayyolu Ümit Köy gibi. 1842‟de
Andrew Jackson Downing banliyö yerleşimlerinin tasarımına bir çalışma olan “Kır Evi
Konutları” kitabını yayınladı. Banliyölerin tasarımına ilişkin bu tip ilk çalışmalar aynı
zamanda yeni ticaret mekanı ihtiyaçlarında ortaya çıkardı.
Bu ilk banliyölerden olan İngiltere‟de olan Letchford
Birds Hill‟deki Kır Evleri‟nin bir örneğini
görüyorsunuz aslında bina tipleri çatıları itibariyle
farklı olsa da içlerinin planı itibariyle bugün
Çayyolu‟nda ve Ümit Köy‟de gördüğünüz mimari
projelerden neredeyse çok bir farkları yok bu da
ilginç bir ayrıntıdır. 1888 geldiğimizde Amerika‟da
Richmond geliştirilen ilk tramvay banliyöleri ve
desantralize olmuş ticaret merkezlerini birleştiren
ilk örnek oldu. Kentin dışındaki banliyöleri bir
şekilde şehir merkezine bağlayacak onları ticarete
ulaştıracak bir ulaşım aracına ihtiyaç duyulmuştur
bu ulaşım aracı da tramvay olarak ortaya çıktı. 1891‟de Edward Bouton Baltimore
yakınlarında bir konut alanının ihtiyaçlarını karşılamak için sokak boyunca doğrusal
şekilde tasarlanmış bir dükkan topluluğunu yani store block dediğimiz dükkan
topluluğunun inşa etti. 1898‟de ise yine Birleşik Krallıklar Ebenezer Howard sanayi de
büyük kent merkezinin kalabalığından kaçmayı ifade eden bahçe şehirler kavramını
ortaya attığı “Yarın: Gerçek Reformuna Doğru Bir Huzurlu Yol” adlı kitabını yayınladı.
Şimdi yukarıda gördüğünüz resim biraz evvel bahsettiğim Baltimore Tramvay şu an
2
Letchford Açıkhava müzesinde yer almakta resimde bahsetmiş olduğum dükkan
topluluğundan bir resim bugün hala Letchford Wydn‟daki yerleşmede işlevini
sürdürmekte. 1916‟ya geldiğimizde 28 dükkan, 12 büro birimi 30 konut birimi, spor
salonu kulüp binası ve peyzaj düzenlemelerinden oluşan Market Square Türkçeye
çevirirsek Alışveriş Meydanı isimli ilk alışveriş kompleksi Amerika‟da hizmete girdi. Bu
kompleksin kullanımında ve planlanmasında otomobil temel faktörlerden birisiydi.
Market Square belki de motorlu taşıtları barındırmak amacıyla tasarlanmış ilk iş
merkezidir. Çünkü şehrin dışındaydı içinde belli miktarda otopark alanı ayrılmıştı ve
insanların arabalarıyla ulaşıp içinde alışveriş yapmaları ön görülerek tasarlanmıştı.
Aynı zamanda Market Square resmi kayıtlarda Amerika‟nın ilk planlı alışveriş merkezi
olarak da gösterilmektedir. Gördüğünüz gibi bu soldaki Market Square bu bir kart
postalı bir araba resmiyle bir arada gösterilmiş. Sağda da planı var içinde bir dolaşım
alanı ve belli miktarda otopark ayrılmış. 1922‟de Kansas City‟nin eteklerinde Country
Club Plaza kuruldu. Bu da rasgele bir araya gelmiş dükkanlardansa bütünsel bir
plana göre inşa edilmiş otomobil merkezli bir plazaydı. Plazanın mülkiyeti tek bir
kişiye ait olacaktı. Bir elden işletilecekti içindeki dükkanlar kiralanacaktı. Bu bugünde
Türkiye‟de ya da dünyanın herhangi bir yerinde alışveriş merkezlerinin işletme
modellinin ilk ortaya çıktığı andır. Bu alışveriş merkezi bugün hala işletmededir ve
aşağıda ekranda gene bunun fotoğraflarını görüyorsunuz.
ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNİN
EVRİMİ
1931 yılında bir iç otopark etrafında dairesel
•1931 Bir iç otoparka etrafında dairesel biçimde sıralanan
biçimde sıralanan mağazalardan oluşacak biçimde
mağazalardan oluşacak biçimde tasarlanan Highland Park alışveriş
merkezi Dallas’ta açıldı
tasarlanmış olan Highland Park Alışveriş Merkezi
Dallas‟ta açıldı. Yine bugün hala işletmede olan bir
alışveriş merkezi. Tüm bu fotoğrafları izlerken
sizden ricam şu an kullanmakta olduğunuz
alışveriş merkezleriyle karşılaştırmaya çalışın.
Tabii bir resim üzerinden karşılaştırmak çok kolay
Highland Park
olmayacak ama 80 90 yıl önce alışveriş
merkezleriyle şimdikiler arasındaki bazı benzerlikler yakalayacağınızı düşünüyorum.
1939‟da Surval Projesi‟yle Los Angeles Güney Broadway‟de bir mahalle merkezi
olarak açıldı. Bu merkez içerisinde 100–300 kişilik küçük otoparklar barındırıyordu ve
otomobille ulaşılabilir bir alışveriş merkezidir. Yine ilginç örneklerden biri 1943 yılında
San Diego‟daki Linda Vista alışveriş merkezidir. Bu hazine tarafından hava kuvvetleri
işçilerine hizmet veren devlet konut projesi olarak inşa edilmiş ve bu alışveriş merkezi
sokak ve konutlardan ayrık olarak kendi iç düzenlemesine sahip olan ilk alışveriş
merkeziydi. 30 bin m2‟lik bir alan üzerine kurulmuş yaya yoları ve peyzaj
düzenlemeleri var. Dikkatinizi çekmek istediğim husus şu bakın bu yıllar II. Dünya
Savaşı‟nın en yoğun yaşandığı yıllar insan şunu bekliyor. Bu yıllarda finansal
kaynakların azaldığı ciddi dar boğaza gidildiği yıllarda böyle yatırımların pek olmasını
beklenmiyor ama alışveriş merkezleri hem 1929 Ekonomik Buhranından hem II.
Dünya Savaşı‟ndan etkilenmeden neredeyse tüm hızıyla yatırımlara konu olmuş bir
alan. Bakın bu mesela bu şeye çok benzer bu tasarım bizim Türkiye‟deki bazı
alışveriş merkezlerinin mimari tasarımına ve çevre düzenlemesine çok benziyor.
Dışarıda ve içeride otopark alanları ve bazı peyzaj düzenlemeleri var ve bunun
etrafını saran bir dükkan topluluğu oluşturulmuş. İçerisindeki mimari tasarım ve
dışarıdaki alan düzenlemesi yine bizim bugün hala izleyebildiğimiz ayrıntılardır.
1950‟lere geldiğimizde biraz daha farklı bir şey olur. 1946‟da Abraham Levitt
tarafından Long Island‟da New York‟ta Levittown isimli bir kent kurulur.
3
Bu savaş sonrası büyük kentlerin dışında kurulan bu market tipi konut tiplerinin de
öncüsüdür. Bugün sizlerin Amerikan Filmlerinde izlediğiniz her biri tıpatıp birbirine
benzeyen korku filmlerine konu olan insanların o sıkışmış o orta sınıf Amerikan
ailesini yaşadıkları ve anlattıkları evler işte bu evler Levittown olarak da tarihe
geçmiştir. Bakın bir inci dizisi gibi her biri birbirinin neredeyse tıpatıp evlerden oluşan
yüzlerce binlerce on binlerce ev ve bu 1950‟lere gelindiğinde tabii ki bu evlerde
yaşayan nüfusun eskisinden önceki yıllardan daha fazla bir alışveriş ihtiyacı ortaya
çıkmıştır. Çünkü bizim refah devleti dediğimiz derslerde bizlerin hocaların sıklıkla
ifade etmeye çalıştım talebi arttırmaya yönelik uygulama ekonomileri ortaya çıktı.
İnsanların tüketime teşvik edilmesi tüketim yapabilmeleri için işsizlik sigortası sağlık
sigortası gibi uygulamalarla desteklenmeleri bu dönemde başladı ve bu artık herkesin
araba sahibi olması beyaz eşyaya sahip olması ve bunu karşılayacak bir gelire sahip
olması desteklendiği yıllar. Artık bu yıllarda alışveriş merkezleri tamamen otomobile
göre tasarlanıp özel ticaret mekanlarıdır ve artık adları da otomobilli alışveriş
merkezleridir. Çünkü arabanız yoksa bu alışveriş merkezlerinin hiçbir anlamı yoktur.
Filmlerde bunu şöyle ifade ederler en yakın alışveriş merkezi 40 mil ötede der. Çünkü
hakikaten arada başka hiçbir şey yoktur toplu taşıma yoktur, otobüs yoktur, arabanız
varsa oraya gidersiniz yoksa gidemezsiniz. Yine 1947 yılında Broadway
Süpermarketi Woolworth Mağazası ve Von‟s Zinciri tarafından iskeleti oluşturulan ve
5 dönüm otoparkı olmak üzere 225 dönüm alan üzerine Broadway-Crenshaw
Merkezi Los Angeles‟in güneyinde açılır. Bugün Baldwin Hills Crenshaw Alışveriş
Merkezi olarak tanınan bu merkez Amerika‟da hala kullanımda olan en eski bölgesel
alışveriş merkezi olma özelliğini koruyor. Yine ilginç örneklerden bir tanesi 1949‟da
Whitehall Banliyösünde Town&Country isimli bir alışveriş merkezi açılır. Don
Casto‟nun ki bu alışveriş merkezini açan bir işadamı var. Grandma Carver‟i
Büyükanne Carver adında da bir gösteri yıldızı var. Kadın 30 metre yüksekliğinde bir
tramplenden alevler içerisinde 1.5 metre derinliğindeki bir havuza atlıyor.
Işıklandırılmış otoparkta bu gösteriyi yaptırıyor kadına. Bugün bile bizim hani alışveriş
merkezlerinde gördüğümüz bazı atraksiyonların çok eski tarihlerde başladığının
göstergesi ve burada yine gece alışverişi denen kavram ortaya çıkar. Alışveriş
Merkezi bir 24 saat alışveriş yapılır hale gelmeye başlar bazı bölgelerde.
1950‟de Mall dediğimiz kavram ortaya çıkıyor
Mall‟ın ilk kullanıldığı yerde Nortgate adlı
alışveriş merkezi. Nortgate bir Bon Marche
Süpermarket yani bir dizi dükkanı üzerine
sıralanmış bir süpermarket ve 20 metre
genişliğinde bir yaya
yolu
boyunca
sıralanmış 350 bin
m2‟lik bir mağaza
alanı içeriyordu. Mall
kelimesi de “PallMall” denilen bilinen
kriket oyunundan gelir. Aradaki yaya alanı ölçüleri tamamen
Pall-Mall oyunundaki ölçülere uyduğu için zaman içerisinde
Pall-Mall ismi Mall‟a dönüşür. Bu ANKAMALL‟daki Mall‟dır
bizde bunu AVM olarak kullanıyoruz şimdilerde. Bu Nortgate
4
Alışveriş Merkezinin bir görüntüsünü görüyorsunuz. Yavaş yavaş 1950‟lerde Drive-in
denilen şey de söz konusu olmaya başlar. Yani insanlar arabalarıyla gelip otoparkta
otururken film izlemeye başlarlar. Bunların ilk başladığı yerler üniversitelerdir. Çünkü
üniversiteler şu an Türkiye‟de yaşandığı gibi 1950‟lerde şehrin dışındaki kampuslara
taşınmaya başlamıştır. Ciddi bir potansiyelle izleyici de üniversite öğrencileri olduğu
için bu Drive-in‟ler üniversitelerde açılmaya başlamış. Örneğin Sam Diego Eyalet
Üniversitesi içinde bulunan Kampus Drive-in 25 bin metre yüksekliğinde dünyanın en
büyük neon tabelası barındırır. Yani üniversitelerinde ticarileşmesi ve alışveriş
merkezlerinin evriminde önemli bir yer taşıyor. 1951‟de Los Angeles‟in kuzeyindeki
San Fernando Vadisi‟nde Valley Plaza çok belirgin alışveriş merkezi açılır ve alışveriş
merkezi dediğim gibi yeni hedefi Los Angeles ve Amerika‟nın batısı olarak belirlenir
çok kısa süre içerisinde çok büyük miktarda alışveriş merkezi bu bölgede açılır.
Bu ilginç bir hikaye 1954 yılında Avusturya doğumlu Victor Gruen, Detroit
yakınlarında iki katlı 110 mağazadan oluşan ve yaklaşık 500 bin m2‟ye yayılmış
Northland‟ı tasarlar. Gruen tasarımda Antik Yunan‟daki Agoraları model alır ve
açıldığı zaman Northland dünyanın en büyük alışveriş merkezidir. Bu Amerikan
rüyasına da ilginç bir örnektir. Çünkü Nortland Nazilerden kaçan bir mülteci olarak
1938‟de New York‟a geldiğinde cebinde sadece 8 Doları olan ve okumak için
alışveriş merkezlerinde çalışan bir adam tarafından inşa edilmiştir. Yani alışveriş
merkezleri Amerikan rüyası olarak adlandırılan kısa yoldan zengin olmanın
simgelerinden birisi haline gelmiştir 1950‟lerin ortalarında. Bir yandan başka bir
değişiklikte olur. Alışveriş merkezleri tamamen kapalı ve iklim kontrollü hale gelmeye
başlar. Yani 1950‟lere kadar alışveriş merkezleri iklim kontrollü değildir. Ne demek
iklim kontrollü? Örneğin bu salon iklim kontrollü klima var içerdeki sıcaklığı bir şekilde
denetliyoruz. Bu neyi sağlıyor? Bu insanların kentin içerisinde bazı aktivitelerde
bulunmaktansa iklim kontrolü olduğu için kendini daha rahat hissedecekleri alışveriş
merkezlerine gitmelerini sağlayan önemli faktörlerden bir tanesi tabii bunun için ciddi
bir teknolojik gelişmenin de ortaya çıkması gerekiyor. Southdale‟deki Edina Alışveriş
Merkezi bunun ilk örneğidir.
5
Tabii şimdi bu ekrandaki fotoğraf çok önemli bir
yandan da şöyle bir şey olur. Bütün eyaletleri
birleştiren devasal otoyollar inşa edilmektedir.
Fabrikalar harıl harıl otomobil üretirken bu
otomobillerin kullanılacağı yeni otoyollara ihtiyaç
vardır ve bu otoyolların kenarında ve yakınında
alışveriş merkezleri açılmaya başladı. Bu fotoğraf
hemen sağda gördüğünüz o ufukta kaybolan o
otoban Los Angeles‟la San Francisco hattını
birbirine bağlayan dünyanın ilk ve en büyük
otobanlarından bir tanesi hemen onun yanı örneğin
görüyorsunuz binlerce otoparka sahip etrafında
Mission Valley isimli bir Alışveriş Merkezi. Tabii
1960‟lara gelindiğinde ise ilginç bir şey olur.
Alışveriş merkezleri kent merkezine geri dönmeye
başlar. Çünkü sayıları o kadar artmıştır ki karlılık oranlarında ve rekabette ciddi
sorunlar yaşanmaya başlar. Müşteri sayısında ciddi sorunlar yaşanmaya başlar ve
kent merkezlerindeki binaları dönüştürerek alışveriş merkezleri açılma süreci başlar.
Bu Kansas City‟deki Ward Parkway Merkezi yine Ghirardelli Square denilen yerdeki
eski Çikolata Fabrikasının bir alışveriş merkezine dönüştürülmesi bunun ilginç
örneklerinden bazıları mevcut kent merkezlerinin yenilemesiyle ortaya çıkıyor bu
alışveriş merkezleri. Bu konuları sizinle daha sonra üçüncü dördüncü sınıfta
gireceğiz. Aslında bu sadece alışveriş merkezine ait bir hareket de değil. Refah
Devleti dediğimiz ekonomik model kentlerin içerisinde devasal yenileme ve dönüşüm
projeleri uygulamaktadır. Bu dönüşüm projeleri eskiden zencilerin azınlıkların
yaşadığı ve suç alanları haline dönüşen çöküntüleşen eskiyen yıpranan kent
merkezlerini yenilemek için harekete geçer yeniledikten sonra işlev olarak da
alışveriş merkezlerinin kent merkezine geri dönüşümü desteklemiş. Bu arada
alışveriş merkezleri çok farklı bir ekonomik yapılanmayla tüm Amerika‟da yayılmaya
devam etmektedir. Giderek kapladıkları alan ticari alan artmakta hitap ettikleri kitle
genişlemekte ve sayıları artmaktadır. Ancak 70‟lere gelindiğinde yaklaşan petrol
krizlerinin de etkisiyle alışveriş merkezleri arasında rekabet muazzam derecede
kızışır. Bu rekabette avantaj kazanmak isteyen alışveriş merkezleri ilgi çekici showlar
ve faaliyetlerle müşteri çekmeye başlarlar. Bu faaliyetler alışveriş merkezlerinin
tasarımını da etkiler ve bu tip yeni alışveriş merkezlerine festival alışveriş merkezleri
denmeye başlar.
Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi San
Diego‟nun 200. kuruluş yılı için tasarlanan ve
gerçekleştirilen Horton Plaza adlı alışveriş
merkezidir. Ne kadar renkli ne kadar çeşitli
tasarım olduğunu ekranlardaki fotoğraflardan
görebiliyorsunuz
neredeyse
lunaparkı
andırıyor bu alışveriş merkezi saf bir alışveriş
merkezinden ziyade. Tabii bu alışveriş
merkezi festival alışveriş merkezi olmasıyla
birlikte kent merkezlerindeki sinema salonları
6
kapanmaya başlar ve alışveriş merkezlerinin içerisinde mültipleks dediğimiz sinema
salonları açılmaya başlar. Bir yandan da yine 70 yıllar boyunca alışveriş
merkezlerinin kent merkezlerine dönüştürme süreci devam eder. Kent
merkezlerindeki binalar ve alanlar dönüştürülerek alışveriş merkezlerine
dönüştürülür. Yine bunu Boston‟daki bir örneği Fenauil Hall Alışveriş Merkezi
Bağımsızlık Bildirgesinin imzalandığı bina alışveriş merkezini buluşturmuş. Evet,
1980‟lere geldiğimizde Hollywood Filmleri ve şarkılar San Fernando Vadisindeki
Amerika‟nın batısındaki işte o San Francisco Los Angeles hattındaki o alan Boston
Alışveriş Merkezi yaşam biçimini yansıtan hikayeler anlatmaya başlar. En meşhur
örnekleri Sherman Oaks Alışveriş Merkezindeki yaşam biçimini ifade eden Valley Girl
Vadi Kızı filmidir. Bu Film Nicolas Cage‟in aynı zamanda çıkış filmidir ve bir de Arnold
Schwarzenegger‟ın çıkış filmi olan Komando filmi bu filmde bu alışveriş merkezinde
çekilmiş ve 80‟li ve 90‟lı yıllar boyunca alışveriş merkezi kültürünü konu alan ve bu
mekanları film çekim alanı olarak kullanan bir yığın film ortaya çıkar ki bu günlerin
anısı olarak da Alışveriş Merkezi faresi isimli bir kavram bugün bile Amerikalıların
günlük yaşamında argosunda çok sık kullanılan bir şeydir. Hani kentte vakit
geçirmeyen vaktinin bir çoğunluğunu sadece alışveriş merkezlerinde harcayan
genlere denilmektedir ve yavaş yavaş alışveriş merkezlerindeki eğlence sektörü
gelişmeye başlar. Bu mültipleks sinemaların sayısı artar ve mültipleks sinemalardaki
salonların sayısı artar ve 1980‟ler boyunca Amerika‟daki alışveriş merkezi sayısı 16
bini bulur ve 1995‟de önemli bir gelişme IMAX ortaya çıkar. IMAX üç boyutlu
sinemadır. Dallas‟taki AMC Alışveriş Merkezinde açılır ve alışveriş merkezleri yeni bir
konsepti doğurur. Bu konseptin adı Eğlence Alışveriş Merkezidir. Kent alışveriş
merkezlerinin alışverişin yanında kentlerin boş zaman geçirildiği birer mekana
dönüştürülmesi ve teknolojinin de katkısıyla birer eğlence merkezine dönüşmesiyle
alışveriş merkezileri yeni türü olan bu tür ortaya çıkar. IMAX bu alışveriş merkezleri
ayrılmaz bir parçasıdır. Örneğin kent merkezinde Avatar filmini üç boyutlu
izleyemezsiniz. Bu filmi izleyebilmek için bunun özel sinema salonlarının bulunduğu
alışveriş merkezlerine gitmek zorundasınız. Yani bir yandan da eğlence sektörü
alışveriş merkezlerinin bu dönüşümüne ayak uydurur. Teknolojisini geliştirir film ve
çekim tekniklerini geliştirir ve tamamen alışveriş merkezleriyle bütünleşmiş bir
sanayiye dönüşüm yapmışlar. Giderek sayıları artıyor m2‟leri artıyor. 1990‟lar
boyunca da Amerikan Alışveriş Merkezleri şirketleri Amerika dışına taşmaya başlar
bütün dünyada yaygınlaşır. Küreselleşme ve sermayenin önündeki bütün engellerin
kalkması bunda çok etkili olmuştur bunu kolaylaştırmıştır. Diğer bir gelişme de
alışveriş merkezleri karşısında çöküntü bölgesi haline gelen kent merkezlerini
canlandırmak için Amerika Birleşik Devletleri‟nde ortaya çıkan bir hareket kent
merkezlerinin alışveriş merkezlerinin kent merkezlerinin yarattığı zenginliği
yaratamadığı iddia edilmektedir. Buna Türkiye‟den şu örneği verebiliriz. Örneğin bir
alışveriş merkezine gidip bir plaket yaptıramazsınız, bir rozet yaptıramazsınız.
Alışveriş merkezine gidip bir tane keser alamazsınız. Alışveriş merkezine gidip eğer
evleneceksiniz kına yakılacak bakır tepsi alamazsınız. Bunların her birinin kent
merkezinde bulabilirsiniz. Çünkü alışveriş merkezleri karlı bulduğu ürünleri karlı
bulduğu biçimlerde satmaya tercih eden alışveriş mekanıdır. Karlı olmayan aşırı
işlevselleşmiş fonksiyonlara çok yanaşmayız. Yeni şehircilik gibi bazı akımlarda
sosyal ilişkilerin gelişmesi kentlerdeki kutuplaşmaların azaltılması gibi sebeplerle kent
merkezlerinin güçlendirilmesini savunmaktadır. Neden? Çünkü kent merkezleri
çeşitliliği ortaya koyarken zenginliği temsil ederken alışveriş merkezleri homojenliği
getirmektedir. Aynı çeşit ürünleri tüketen, aynı şekilde giyinen, aynı yaşam biçimine
sahip herkesin arabayla geldiği aşağı yukarı aynı yerlerde oturduğu bir resmi temsil
7
etmektedir. Bu homojenleşme kentteki çeşitliliği arttırıp azaltırken kentteki insanların
bir arada yaşama azmini de aynı zamanda azaltmaktadır. Son yıllarda bu
tartışmalara birde alışveriş merkezlerinin ekonomik olarak sürdürülemez çevresel
etkilerine ilişkin tartışmalar da eklendi. Örneğin Başkan Obama‟nın programındaki
kentsel vizyonun en önemli unsurlarından birisi kentlerdeki tüketim kültürüne
dönüştürmektir. Çünkü bütün çevresel sorunların bütün o plastiklerin bütün o atık
maddelerin nihai olarak yönlendiği yerlerden alışveriş merkezleri. Düşünün bir
alışveriş merkezinde bir Fastfood dükkanında yediğiniz bir yemekle kaç parça atık
üretiyorsunuz. Bir Mc Donald‟sa gittiğinizde en az ortalama yarım kilo kadar atık
üretiyorsunuz. Dolayısıyla çevresel olarak da alışveriş merkezlerinin çok ciddi
sorunlar ürettiğini söyleyebiliriz. Bir yandan da sanayi sektörünün hizmet sektörüne
dönüşümü karşısında sayıları ihtiyacın çok üstünde artan alışveriş merkezleri
istihdam olanaklarını ve ekonomik yapıyı krizler karşısında kırılganlaştırmış diğer
yandan da tüketim kültür ve küresel pazarlama stratejileri alışveriş merkezleri vahşi
bir rekabet açmıştır. Neden zannediyorsunuz Allah‟ın Amerikalısı gelip burada
Gordion açıyor. Çünkü oralarda artık pazar doydu rekabet olanakları o kadar üst
düzeylere çıktı ki yani pazar arayışı belki. Tabii bu rekabet sürecinde medya
pazarlama sektörü eğlence dünyası gayrı menkul yatırımların küresel zincir
mağazalar tüketim alışkanlıkları gibi unsurlar iç içe geçerek gündelik yaşamı
inanılmaz bir hızla değiştirmeye başlamıştır. Neden zannediyorsunuz bütün ünlüler
Ak Merkezde yakalanıyorlar paparazzilere neden bir alışveriş merkezinde
yakalanıyorlar neden hep belli alışveriş mekanlarında görüntüleniyorlar. Bunlar iç içe
geçmiş girift ilişkiler ağları; Yılmaz Erdoğan‟ın en son filmi Neşeli Hayat filmi ve
Devlet Tiyatrolarında izleyebilirsiniz hararetle tavsiye ederim, Behiç Ak‟ın Tek Kişilik
Şehir adlı oyunu bu durumu gerçekten benden çok daha iyi anlatıyor tavsiye ederim
izlemeyenler için. Artık bu durum çevresel ve ekonomik açıdan sürdürülebilir bir
alışveriş merkezlerini stratejisini zorunlu kılmaktadır. Şimdi gördüğünüz üzere tekrar
edersek banliyö dükkanlarından otomobille, alışveriş merkezine festival alışveriş
merkezine eğlence alışveriş merkezine sonra kent merkezine dönüşe kadar giden ve
son olarak da sürdürülebilir alışveriş merkezi ve kent merkezi kavramına ulaşan bir
evrim geçirdi alışveriş merkezleri. Tabii burada şunu iddia etmiyorum. Bu aşamaların
her birinin keskin çizgileriyle diğerlerinden ayrıldığını söylemek mümkün değil. Artık
alışveriş merkezleri tüm bu aşamaların ilginç bir karışımıdır. Nasıl bir karışımıdır?
Eğer karlılık oranları düşmeye başlarsa ayakta kalabilmek için sürdürülebilir hale
gelebilmek için bu aşamalardan hangisindeki stratejiler kendilerine uygunsa onu
uygularlar. Gerekirse yazları CEPA‟nın yaptığı gibi önündeki otoparka lunapark
kurarlar eğlence alışveriş merkezi modeline girerler gerekirse ramazanlarda kendi
ANKAMALL‟ın yaptığı gibi alışveriş merkezinin içine ramazan sokağı koyarlar.
Banliyö dükkanları örneğinde olduğu gibi gerekirse yılın 365 günü içinde bazı
faaliyetleri yaşama geçirerek müşteri çekmeye çalışırlar. Tabii gelelim gelişmekte
olan ülkeler ve Türkiye deneyimlerine bizde alışveriş işlevleri topluca sunulması
yabancı bir olgu değil aslında Osmanlı ve Selçukludaki hanlar, kapalı çarşılar,
bedestenler, arastalar bu mekanlara örnek olarak gösterilebilir. Safranbolu‟ya
gideniniz var mı hiç? Oradaki arastayı gözünüzün önüne getirin. O arasta aslında bir
dükkan topluluğudur dairesel formda bir nevi o dönemin bir alışveriş merkezi olarak
görülebilir. Ama Batılı anlamda demin anlattığımız evrimin unsurlarını içeren alışveriş
merkezlerinin 80‟lerden sonra küreselleşme sürecine koşut olarak da ortaya çıkmaya
başladığını söylemek mümkündür. 80‟lere kadar gelişmekte olan ülkelerin alışveriş
mekanlarının oldukça parçalı bir yapı gösterdiği söylenebilir. Geleneksel ticaret
mekanları ile yeni ortaya çıkmaya başlayan marketler ve pazarlar bir aradadır.
8
Ama 80‟lerden sonra diğer alışveriş mekanları etkinlerini kaybetmeseler de bugün
hala pazarlarımız var semt pazarlarımız. Alışveriş merkezlerinin ve alışveriş merkezi
kültürünün gelişmekte olan ülkelerde de yaygınlaşmaya başladığını görüyoruz. Ama
gelişmekte olan ülke kentleri de alışveriş merkezi kültürünün gerektirdiği burada
gerektirdiği derken olması gereken anlamında söylemiyorum. Yani biraz evvel
anlattığım tarihsel süreçteki kadar fazla alışveriş merkezi olabilmesi için hepimizin
belirli bir tüketim normuna kavuşmamız lazım biz buna henüz kavuşmadık ve
gereken sermaye birikimi de henüz oluşmadı bizde. Bazı alışveriş merkezleri bizde
var olan orta ve üst sınıfları kentsel mekandan koparmaya başladı. Kent yoksullarını
dışlayarak kentsel gerilimleri arttırmaya başladı ve gelişmiş ülkelerdeki düzeyde
olmasa da alışveriş merkezleri kent merkezleri için ciddi bir tehdit oluşturmaya
başladı. Bugün artık benim tanıdığım çevrelerde çok uzun süredir Kızılay‟a inmedim
Ulus‟a hiç uğramadım diyen insan sayısı giderek artıyor. Genellikle alışveriş
merkezleri hakim tüketim mekanı haline gelmeye başladı. 80‟lerden sonra Türkiye‟de
uygulamaya konan Neoliberal politikalarında etkisiyle alışveriş merkezlerinin hızla
yayıldığı görünmektedir. Bu Neoliberal lafını arkadaşım var şey diyor Neoliberal değil
„neüdüğü‟ belirli diyor belirsizlik değil. Neoliberal değil ne yapılmak istendiği belirli
diyor. Ulusal ve ulus aşırı sermaye alışveriş merkezi sektörüne hızla girmeye başladı.
Bu yatırımların büyük kısmını gayrimenkul yatırımlar işletme sürecine nüfuz etmeye
devam eder. Perakende sektöründe yaşanan değişim çok farklı ölçeklerde market ve
süpermarketlerin alışveriş merkezlerini ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Şimdi
burada bu tablo tabii biraz okuması zor ama ilginç bir resim var onu dikkatinize
sunmak istiyorum. Alışveriş merkezleri Türkiye‟de perakende sektörü içerisindeki
farklı sermaye gruplarının bütünleşmesini sağlayan bir araca dönüşmüştür. Örnek
Sabancı Holding‟dir adı asıl kuruluşu perakende sektöründeki temsilcisi Carrefour
Markettir. Tarım sektöründe SAPEKSA‟yla tarım ürünü üretmektedir. Ürettiği tarım
ürününü getirip Carrefour‟da satmaktadır. Aynı zamanda gıda ve işlenmiş tarım
ürünlerinde Marsa ve Filsan‟la sanayi elde etmektedir margarin üretmektedir sıvı yağ
üretmektedir. Yine onları getirip alışveriş merkezine satmaktadır örnekler
çoğaltılabilir. Ama bütün bunlarda inanılmaz bir bütünleşme var alışveriş merkezine
gelen malları gene ona ait şirketler sigortalar. Sigortalanan ürünlerin sigortalanması
için gereken bedeller yine o holdingin bankaları tarafından karşılanır. O bankada
zaten yabancı ortaklıdır. Dolayısıyla alışveriş merkezleri bir yanda ulusal ve ulus aşırı
sermayenin bütünleşerek Türkiye‟de ticaret sektörünü ele geçirmesi hakim hale
gelebilmesi için önemli bir işlev üstlenmektedir. Bunu mahalle pazarında
yapamazsınız, bunu bakkal üzerinden yapamazsınız, bunu alışveriş merkezi
üzerinden yapabilirsiniz. Birazda rakam verelim. 2007 yılı sonunda 150 Milyar
Dolarlık cirosuyla perakende sektörü enerji, eğitim ve sağlık sektörlerinin ardından
Türkiye‟de dördüncü büyük sektör haline gelmiştir ki bu sektörler Türkiye‟nin en
yüksek sektöründe aklınızda tutun. Sektör cirosunun 2010 yılında 199 Milyar Dolara
ulaşması tahmin edilmektedir. Yayınlanan bir rapora göre Türk perakende sektörü
Avrupa‟da yedinci dünyada onuncu büyük perakende sektörü ve yine yayınlanan bir
rapora göre Türkiye gıda harcamalarında Avrupa‟nın en büyük beşinci gıda dışı
harcamalardaysa sekizinci pazarı durumunda. 90‟lardan sonra alışveriş merkezlerinin
sayısı da çok hızlı artmaya başladı. 2010 yılı sonunda sayıları 288‟i bulacağı tahmin
ediliyor. Ancak alışveriş merkezlerinin cirolarının sayılarına oranla çok yavaş arttığı
hatta kimi zaman sabit kaldığı ve azalmakta olduğu görülüyor. Yine yapılan
araştırmalar alışveriş merkezlerinin mekansal ekonomik ve sosyal açıdan yetersiz
analizlere dayalı olarak kurulduklarını göstermektedir. İşletme sürecinde de aynı
sorunlar yaşanmaktadır.
9
Bu sorun en belirgin biçimde kendisini aynı bulvar üzerinde birbirine çok yakın
mesafede kurulmuş pek çok alışveriş merkezleri örneklerde de göstermektedir.
Sonuçta bu manzara artık sürdürülebilir değildir kaybetmiştir bu özelliğini. Şimdi
bütün bu durum karşısında alışveriş merkezleri ekonomik krizlerle ne yapıyorlar
ayakta kalabilmek için çok çeşitli stratejiler uygulamaktadırlar. Ancak bu stratejilerin
oldukça kısıtlı ve kendi etki alanlarıyla sınırlı olduğunu söylemek mümkün. Ne
yapıyorlar önce müşteri yapmak için reklam faaliyetlerine girişiyorlar. O da yetmiyor
bazı etkinliklerini düzenliyorlar sosyal sorumluluk projeleri yapıyorlar. En son çare
olarak binayı büyütmeye ve mimarı yeni bir mimarı yapı oluşturuyormuş imajı
vermeye çalışıyorlar. Bakın bugün ARMADA yanındaki otoparka ek bina inşa etmeye
çalışıyor ve kendini yeni bir alışveriş merkezi olarak satmaya çalışacak. Neden
mesela MİGROS Alışveriş Merkezi büyüdü öyle yıllar 1 km uzunluğunda binaya
dönüştü ANKAMALL‟a dönüştü yine bu da bu çabanın bir ürünüdür.
TÜRKİYEDE
TÜRKİYEDE ALIŞVERİŞ
ALIŞVERİŞ
MERKEZLERİ
MERKEZLERİ
Evet, şimdi bakın üstteki grafik toplam metre kare endeksi gösteriyor alışveriş
merkezlerinin gördüğünüz üzere 2006-2009‟a kadar kesintisiz bir şekilde metre kare
artmış. Aşağıda da toplam çalışan endeksini görüyorsunuz. Haziran-Temmuz 2009
ortalarında yani krizin en yoğun olduğu kısımda küçük bir düşüş yaşansa da onda da
kesintisiz bir artış var. Ama bakın metre kare başına ciro endeksi en önemli endeks
para kazanıyorlar mı yani? Para kazanmıyorlar arkadaşlar kazandıkları para sabit ya
da hatta bazen düşme eğilimi gösteriyor. Şimdi burada çok ciddi bir şey söylemek
istiyorum yapılan araştırmalar birer işletme olarak alışveriş merkezlerinin en karlı
durum karlı oluyor bu. En karlı durumda ortalama 8.6 yılda karlılık döngüsüne
geçtiğini 14 yılda ise ekonomik ömrünü tamamladığını göstermekte bu Amerika‟daki
en karlı alışveriş için yapılmış bir hesap Türkiye‟de bu rakamlar 22.6 yıl ve 25 yıl
olarak hesaplanmakta yani bir alışveriş merkezinin kara geçebilmesi için 22.6 yıl
geçmesi gerekiyor 25 yılda da ömrünü tamamlıyor. Ama Ağabeyler gayrimenkul
yatırımı olarak AVM‟lerin getirisi tüm dünyadaki eşdeğerlerin ortalama 2.7 kat
üzerinde yani AVM‟ler birer işletme olarak sürdürülemez iken birer gayrimenkul
yatırım olarak çok karlı yatırımlar bu sebeple sayıları artıyor. Ama buna rağmen
karlılık oranını düşüyor. Bunun için sizin gittiğiniz alışveriş merkezlerindeki dükkanlar
sürekli değişiyor bunun için tezgahtarların suratları hep mutsuz bunun için insanlar
size çok da iyi davranmıyor kimi zaman. Çünkü o kiraladığı ödemekte zorlanıyorlar
satış yapamıyorlar binlerce dolar kira ödüyorlar. Bu süreçlerle ilgili ciddi sorunlar
basına medyaya bir şekilde hep yansıyor. Benim unutmadığım bir örnek şu
geçtiğimiz ramazanda İstanbul‟da çok tanınmış alışveriş merkezinin içinde
10
yanılmıyorsam Cevahir‟di bir caz bar olarak kiralanan bir yeri adam kirayı
ödeyemediği için muhafazakar kesime hitap eden türbanlı kızların çalıştığı alkol
servis edilmeyen bir mekana dönüştürmüş. Fiyatlarını da düşürmüş ve bunun
sonucunda alışveriş merkezi yönetimiyle ciddi bir mücadele yaşadı adam. Ekranlara
çıktı tehdit edildi bayağı bir sorunlar yaşadı. Şimdi bunun tabii temel bazı sebepleri
var demin anlattığım süreci düşünün. Orada homojen bir kitlenin olması isteniyor ve
orada sizin o kirayı ödemeniz bekleniyor işletme olarak çok sorunlu bir şey. Ama
gayrimenkul yatırımını yapan vur kaç şeklinde ciddi bir karı elde edip çekiliyor.
Dükkanları kiralayan da aynı şekilde çünkü şeye baktığımızda inşaat maliyetiyle
dükkan kiraları ve mekanların fiyatları arasında ilişkiye baktığımızda muazzam bir
uçurum var. Yani inşaat maliyeti 1‟se kira ya da satışa ilişkin maliyet rakamı 10 20
hatta kimi zaman 100 olduğunu görüyorsunuz. Tabii bu resmin artık sürdürülemez
olduğu ortada. ARMADA‟ya taşınınca Kızılay çok önemli bir değerini kaybetti. Gittiği
yerde aradığını bulamadılar o ayrı şimdi geri dönmeyi düşünüyormuş. Ticaret işleri
çok yaygınlaşarak işlevini kaybetti ve ticaretle ihtiyaç arasındaki bağıntı kayboldu.
Benim geçenlerde yaptığım bir araştırmanın yakınlarda makale olarak da
yayınlanacak. Gazetelere yansımış bir haberi vardı. Şöyle bir şey bulduk biz. Şimdi
alışveriş merkezleri şöyle bir manzara çiziyor sanki. Artık herkes her istediğine
ulaşabilecek. Hayır, tam tersi bir ekmek almak için kilometrelerce yol tepmek zorunda
kalan milyonlarca insanla karşı karşıyayız artık. Eczane bulamadığı için ilaç
alamayan taze meyve sebze ulaşamayan kitap alabilmek için iki üç vasıta
değiştirmek zorunda kalan bulunduğu yerde eğitim kurumu bulunmayan tiyatroya
ulaşımı hiç olmayan milyonlarca insanın oluştuğu bir kent yapısıyla karşı karşıyayız
artık. Kentsel gerilimler artıyor çok çarpıcı bir örnek yaşamıştım bir gün. Şeye gittik o
zaman ANKAMALL olmamıştı bir ramazan bayramı öncesi MİGROS‟a gittik. Bir
şeyler aldık hemen önümde bir tane teyze ama belli şeyden geldiği gecekondudan
avucunun içinde de böyle sıkı sıkı tuttuğu bir kağıt para bir elinde bir paket bonbon
bir elinde de bir paket yufka var bayram için aldığı belli. Tezgahtar kız kadını
aşağılamaktan beter etti çünkü işte o heyecandan terlemiş elindeki para çıkarıp
veremedi elindekileri düşürdü. Teyze ne işin var burada senin evinde otursana dedi
sonunda tezgahtar kız. Şimdi bu resim karşısında tabii bir yandan da teyzenin
önündeki çift bir arabayı tepeleme ağzına kadar doldurmuş kadın bir yandan o çiftti
kesiyordu. Şimdi bu manzaranın oluştuğu yerde kentsel gerilimler artar. Şimdi o
teyzeyle o çift orada o durumda kalınca kutuplaşmalar artar sosyal patlamalara zemin
hazırlanır ve ortada da üst gelir grupları da kentten mekandan kopmaya başlıyor.
Şimdi adama soruyorsun nerede oturuyorsun işte şurada oturuyorum. Boş
zamanlarında ne yapıyorsun işte alışveriş merkezine gidiyoruz. Çok sıkılırsan
Çankaya‟da bir bara gidiyorum diyor. Peki, hiç sokakta yürüdün mü diyorsun.
Sonbaharda yaprakları çiğnedin mi diyorsun o çok uzun zaman oldu diyor adam.
Şimdi kent demek yaya olarak algılanan bir mekan demektir. Yaya olarak yürürken
farklılıkları çeşitlilikleri eksiklikleri hataları toplumsal bütün o yönleri görürsünüz.
Bunları gördüğünüz zaman kent sizi eğiten bir okula dönüşür. Bugün eğer bugünkü
Ankara‟da arkadaşlar bir şey İstanbul‟u Dinliyorum Gözlerim Kapalıyı yazan adam
yetişmezdi kusura bakmayın. Bugünkü İstanbul‟da da bir Yahya Kemal Beyatlı
yetişmezdi. Ne Orhan Veli ne Yahya Kemal bugünkü bu tek düze sıradan yapıların
içerisinde o şiirleri yazamazlardı. O günün kentlerinde bu mümkündü ama şu anda
maalesef bunun artık şeyi kalmadı. Şimdi artık bunların çok ayrıntısına girmeyelim
ama eğer bu sorunları aşmak istiyorsak bizim yeni stratejiye ihtiyacımız var. Şimdi bu
strateji bir strateji olarak görülmüyor maalesef bugünlerde. Gündemde bir büyük
mağazalar yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısı şöyle bir şey getiriyor.
11
Diyor ki bakkal çakkal alışveriş merkeziyle karşı karşıya gelsin diyor. Olması mümkün
olmayan bir şeyi çok geç bir şekilde gündeme getiriyor. Nedir diyor ki büyük alışveriş
merkezlerini kentin dışına taşıyın. Zaten yapılan yapılmış artık dışarı taşıyacak bir
şey kalmamış. Bu nokta da yapılabilecek şey ancak orta vadede mevcut geleneksel
ticaretle alışveriş merkezleri bir arada nasıl işleyecekleri nasıl var olacakları sorusuna
cevap vermek. Bu tartışma bu alışveriş merkezleriyle ilgili yasa tasarısı 10 yıldır falan
mecliste bekliyor. Tabii bu kadar büyük sermaye grupları olunca işin içinde bu
yasanın çıkması da engelleniyor. Şurayı yazıyorum ben bu sunuşu şey yapacağım
aradan bir sene geçecek yine o yasa çıkmayacak ve alışveriş merkezlerinin sayısı da
artmaya devam edecek. Biz yine kent içerisindeki değerleri kaybetmeye devam
edeceğiz. İşte uzun süredir bu sebeple bunun yanlışlığını ifade edebilmek için böyle
bir stratejiye ihtiyacımızın olduğunun altını çizebilmek için aynı konuda bu yaptığım
üçüncü sunum. Üçüncüsünü çok büyük bir keyifle siz kendi öğrencilerimize yapıp
sizleri bilinçlendirmekten büyük keyif aldığımı da belirtmek isterim. Peki, ne yapmak
lazım? Bence çok geç olmadan bütün bu kesimlerin bir ortak akıl toplantısına bir
araya getirmek lazım aynı sizinle sınıfta yaptığımız gibi ve bu ortak akıl toplantısında
herkesin bir arada var olmasını sağlayacak kentsel değerlerin ortadan kalkmasını
engelleyecek tek düzenliği homojenliği kentsel gerilimlerin sağlayacak bir yapıyı
engellemek mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Ancak bunun önündeki en büyük
engel ne biliyor musunuz? Burada en büyük engel önce yerel yönetimlerin kentleri
yönetimlerin sizlerin bunun bir sorun olduğunu farkına varması. Şimdi alışveriş
merkezlerinin ışıltılı camekanlarında otoparklarında içindeki üç boyutlu sinemalarda
bunu algılamak mümkün değil. Çünkü o bir rüya alemi olarak tasarlanmış o alışveriş
merkezlerinin tasarlayan adamlar özel olarak sizin algılanırınızı paralize etmek üzere
tasarımlarını yapıyorlar. İnternete girip bakın Shopping Mall Dizayn diye „paralize‟
kelimesini çok göreceksiniz çok sıklıkla. Çünkü sizin algılarınız psikolojik olarak ne
kadar „paralize‟ olursa alışveriş davranışınızı o kadar hipotalamusla değil talamusla
yaparsınız. Yani içgüdüsel olarak yaparsınız. Bayan arkadaşlarımız ihtiyacı olmayan
çanta ve ayakkabıları almaya devam eder erkekler onlara kızar ve bu döngü böyle
devam eder gider.
Soru: Hocam bence şöyle bir şey yapılsa olmaz mı yani kentteki açılan alışveriş
merkezlerini bir sınırlandırma getirilse veya nasıl diyeyim hani sınırlandırma bu kadar
hani şu Ankara‟ya fazla geldiği herkes aşikar gözüküyor. Hani buna bir sınırlandırma
getirip belli merkezlerde belli odaklarda yapılıp ticareti oralarda yönlendirmek ve diğer
dışarıda kalan kesimlere iş alan sahası vermek mantıklı değil mi yani o kadar?
Yrd. Doç. Dr. SavaĢ Zafer ġahin: İşte çok doğru söylüyorsun mantıklı olan bu.
Zaten bunun için dediğim gibi aynı bu dediklerini söyleyen farklı biraz farklı da olsa bir
yasa tasarısı var ve yasa tasarısı 10 yıldır mecliste bekliyor. Demek ki böyle bir
düzenleme herkesin işine gelmiyor. Çünkü düşün alışveriş merkezleri yatırımları son
hız devam ediyor. Böyle bir kararın alınması o işlere ciddi para harcayan kesimlerin
yatırımların boşa çıkması anlamına gelir. Bir yandan da şöyle bir yönü var. İnsanlara
müsaade etmişsin Ankara‟daki alışveriş merkezi sayısı 30‟ları bulmuş. Şimdi yeni
yatırım yapacakları dur sen 50 km öteye gideceksin buraya yapamazsın diyeceksin.
İşin bir bu yönü var demek ki kentsel gelişmeyi yönlendirmede uzağı görme öngörüde
bulunma yeteneğimiz sıfır bunların gelişimini öngörmemişiz kentleri yönetenler bu
konuyla ilgili gerekli stratejiyi geliştirmemiş. Şimdi artık bunu yapmak için çok geç
kalmadan tam zamanıdır diye düşünüyorum.
12
Soru: Yani hocam şunu demek istiyorum. Haymana‟da ya da Bala‟da yani ne bileyim
Çubuk‟ta Polatlı‟da Polatlı‟daki adam alışveriş merkezine yani Ankara‟ya geldiği
zaman ben şehre indim şehirdeki alışveriş merkezine işimi hallettim diyor. Hani
buralardaki insanların yine bölgesel olarak bir alışveriş merkezi açılıp veya ticaret
merkezleri kentteki insanlara da alışveriş merkezlerini sınırlandırıp yani adedi
sınırlandırıp bir sosyal ortam oluşturulabilir bence.
Yrd. Doç. Dr. SavaĢ Zafer ġahin: Doğru söylüyorsun. Demek ki benim sunumum
amacına ulaşmış seni de tebrik ediyorum.
Soru: Hocam benim anlattığın için aynı şeyleri söylemeyeceksiniz. Çünkü aklıma şu
geliyor yani düşündürdükleri dönem hani kentsel gerilimler azalmasından bahsettiniz.
Aslında şunu düşünüyorum yaşlıların bu kadar çok çarpıcı haline üzüldüm. Fakat şeyi
düşündüm yani kentsel gerilimlerin olması için yeterli neden var aslında. Yani o
kadıncağızın bu durumda olması zaten gerilimin olması aslında başkaldırısı için
zaten yeterli koşul gibi geliyor. Daha doğrusu olsa iyi olur gibi geliyor yani aslında
mesele onların karşılaşmasından ziyade sanki bunun temelinin oluşturduğu acaba o
noktada hatta sosyoloji de doktora yaparken bir hocamız şeyi söylemişti. Alışveriş
merkezlerinde kent yoksullarının da işte taklit giysilerle sonuçta orijinali olmasa bile
orijinal markaların giysileriyle geldikleri dolayısıyla içerleme hissettikleri için
söylüyorum bunu. Ben şeyden emin olamadım hocam. Yani hakikaten durum böyle
iken hal böyle iken gerilimleri azaltmak lazım mı yoksa gerilimlerin olmasını olmasına
yol açan nedenler ortadan kaldıracak diye düşünüyorum.
Yrd. Doç. Dr. SavaĢ Zafer ġahin: Ben meseleye şöyle bakıyorum. Şeyde haklısınız
şimdi yani hani var olan sistemde eşitsiz gelir dağılımının bulunduğu ve bunu artık
yapısal bir sorun haline geldiği açık. Ancak burada daha beter bir durum var.
Alışveriş merkezine bir kapitalist üretim biçiminin gelip bizim ulusal artı değere el
koyup alıp götürdüğü yeni bir süreç olarak tanımlamak lazım. Yani küresel sermaye
geliyor bizim ulusal sermayelere geliyor el ele veriyor geliyor alışveriş merkezini inşa
ediyor ve dükkanları satıyor paraları alıp gidiyor. Şimdi bu durumda geride kalan
dükkanları alanlar orada üretim yapmaya satış yapmaya çalışanlar hizmet
sektörünün temsilcileri orada çalışan asgari ücretle çalışanlar bunların hepsi çok ciddi
bir gerilim içerisindeler zaten. Birde o gerilim bu özel olarak ortaya çıkmış tasarlanmış
alışveriş merkezinin bir mekansal form olarak var olan eşitsizlikleri daha da
derinleştirmesine sebep oluyor. Yani gelir transferinin yeni bir mekanizması olması
sebebiyle gerilimleri arttırma söz konusu ben çözüme şu gözle bakıyorum. Bir kentte
yaşayanların en azından hizmetlere ulaşmada eşitliğinin olabilmesi için hani top
yekün alışveriş merkezlerine karşı çıkmak biraz evvel dediğiniz gibi olasılıkları
ortadan kaldırması açısından doğru olmayabilir. Ama bu kadar kontrolsüz artışlarında
bu gelir transferinin körüklemesi açısından yanlış bir yandan çünkü bir yandan da bu
bizim geleneksel ticari formlar alışveriş merkezlerine gitmeyecekleri yerde var olacak.
İkisini bir arada var edecek bir çözüm bulmak için çalışırsak en azından kentte
yaşayanların hangi kesimden olursa olsunlar hizmet almada eşitlik gibi ortak şeyde
buluşmasını sağlamakla başlayabiliriz diye düşünüyorum. Bunu yaptıktan sonra
zaten o dediğimiz seçenekler de artacak. Hani şeyde kötü sadece alışveriş merkezi
var başka bir şey yok; ekmek alacağım sabahı bekle. Bizim sokakta bir bakkal var
mesela sabah 07:00‟de açıyor gece 24:00‟te kapatıyor. Tabii bunu ona onu buna
zorlayan koşullar da var rekabet edebilmek için bunu yapmak zorunda adam.
13
Herkes gibi 20:00‟de kapatıyordu dükkanını ama artık yapamıyor. İşte bu sebeple
benim meseleye bakış açım biraz böyle ama teşekkür ederim önemli bir problem.
Soru: Hocam yine şunu demek istiyorum. Bizim yani sosyal toplum ve sosyal
anlayışımızda kültürel anlayışımızda alışveriş merkezleri bu kadar AVM tarzında
yoktu sonradan geldi ve empoze ediyor sürekli ve bize şu an öğretilen televizyonlarda
medyada yani basında bize öğretilen işte alışveriş merkezine gidersin bu markayı
giyersin gezersin, yanında bir kız arkadaşınla eğlenirsin, akşam da eve gelirsin
dinlenirsin bize öğretilen bu. Şimdi aslında öğretilmiyor değil, birbirimizle yaptığımız
şu an şu üniversitede arkadaşlarımızla konuşurken bile çoğu insan böyle. Hani okul
olarak özelde okuyan insan veya işte parası olan insanla bunu konuştuğun zaman
işte bugün ne yaptın alışveriş merkezine gittim marka söylüyorum, ne bileyim
bakıyorum alışveriş yaptım, eğlendim gezdim akşam da evde dinleniyorum. Yani
böyle olursa bize bunu empoze ederlerse bize bunu yaptırırlarsa 288 tane değil de
588 tane alışveriş merkezi açılır Türkiye‟de bu böyle sayı önemli değil. Bakıyoruz
insanın cebinde para yok. Ben Pazar günü ANKAMALL‟a gidiyorum askerler gelmiş
işte efendim parası olan da gelmiş herkes orada ne yapıyor ne yapıyor işte millet bizi
ortamda görsün. Ortam olarak görüyor bunu. AVM‟leri bize piyasa olarak
gösteriyorlar.
Yrd. Doç. Dr. SavaĢ Zafer ġahin: Önemli bir şey var onu kaçırmayın. Hakikaten bu
size dayatılan bir dünya görüşü yani sizin şunun farkına varmanız lazım.
Seçeneklerinizin olduğunun yeri geldiğinde arkadaşlarınızla pikniğe gidebilmenin de
önemli bir seçenek olduğunu yeri geldiğinde bir Ankara‟nın kalesine gidip orada eski
yapıları gezmenin bir müze gezmenin bir tiyatroya gitmenin seçenek olduğunu size
hatırlatmaya çalışıyorum. Mesela bir soru sorayım. Arkadaşlar Yeni Sahne nerede?
Yeni Sahne nerede bilen var mı? Sizin artık bir Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi
öğrencisi olarak bölümün öğrencisi olarak size dayatılan yaşam biçimlerinin
sorgulayabiliyor hale gelmeniz lazım. Bunu kabul edebilirsiniz böylesi hoş
diyebilirsiniz o ayrı bir konu. Ama en azından size seçeneklerinizin olduğunu
hatırlatan bir bakış açısına sahip olmanız lazım. Seçenekleri olmayan sorunu
seçenekleri olmayan bireylerin seçme şansı da olmaz onun için alışveriş
merkezlerinin en önemli araçlarından bir tanesi sizi seçeneksizleştirmek. Lütfen hani
alışveriş yapabileceğimiz farklı alanlar ve yerler olduğunu da farkına varın ki
hayatında farklı yönlerinin olduğunun da farkına varabilin.
14