Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini

Transkript

Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini
editör
Sıcak günlerden geçiyoruz… Mevsim normallerin üzerinde
seyreden, insanları bunaltan sıcakların yanında, ülkenin siyasal
ve ekonomik gündeminin yarattığı, insanları zihnini oldukça
yoran sıcak bir süreçten geçiyoruz. Koalisyon hükûmetinin
kurulup kurulmayacağı, kurulacaksa hangi koşullarda olacağı,
kurulmayacaksa erken seçim ikilemi, ülkedeki çoğu kesimin
aklında hâlâ cevabı verilemeyen soru işaretleri olarak yerlerini
koruyorlar. Yerli ve yabancı yatırımcılar istikrarlı bir ortamda
geleceğini düşünürken, sanayiciler, yatırım yapmak bir tarafa,
mevcut yatırımlarını koruyup koruyamayacağının hesaplarını
yapmaya çalışıyor. Böylesi çekimserliğin, hatta bir ölçüde
karamsarlığın hâkim olduğu bir ortamda, üreticilerin yeni fikirler
ve yeni ürünler üzerine kafa yorabileceklerine dair endişeleri biz
de taşımaktayız. Bütün bunlara rağmen daha iyiyi, hatta daha
güzeli düşünmeliyiz. Daha çevreci, daha kaliteli, daha verimli
bir üretimi düşünmeliyiz. Araştırıp geliştirmeli, yaratılan değerler
üzerine yenilerini eklemeliyiz. Çünkü geleceğimiz -hele hele
çocuklarımızın, onların çocuklarının geleceği- bizim bugünden
yarınımız için hangi düşüncelerle hareket ettiğimize ve neler
yaptıklarımıza da bağlı…
Evet, daha iyi, daha güvenli bir dünya için hepimiz güzel şeyler
üretmeliyiz dileğinde bulunarak, siz değerli okurlarımızı, bir dünya
harikası Pamukkale’ye davet etmek istiyoruz: TOK - Otomatik
Kontrol Türk Milli Komitesi’nin kongresine.
Toplantının çağrı mesajı şöyle:
“Ülkemizde kontrol teorisi ve uygulamaları, robotik ve otomasyon
alanlarında çalışan araştırmacıları daha etkin bir iletişim ortamında
buluşturmayı amaçlayan Otomatik Kontrol Türk Milli KomitesiTOK’un toplantılarının 17’ncisi olan TOK’2015 Ulusal Toplantısı,
10-12 Eylül 2015 tarihleri arasında Denizli – Pamukkale’de SPA
Hotel Colossae Thermal’de yapılacaktır. Her yıl düzenlenen
TOK konferanslarına ülkemizin saygın üniversitelerinden çok
sayıda araştırmacı, kamu kuruluşu ve özel sektörden çok sayıda
firma katılmaktadır. TOK’2015 konferansının kontrol alanındaki
araştırmacılar açısından daha verimli geçebilmesi için yüksek
katılım ve işbirlikleri gerekmektedir. TOK’2015’e yapacağınız her
türlü katkılarınız için şimdiden teşekkür eder, sizleri Denizli’de
görmekten ç ok mutlu olacağımızı belirtiriz.”
Biz bu davete katılıyoruz ve hiç kuşkusuz, Endüstri Otomasyon
dergisi olarak böyle önemli bir toplantıda bir araya gelmekten ve
Türkiye’mizde iyi şeylerin de olduğunu görmekten, bu iyi şeylerin
bir parçası olmaktan mutluluk duyacağız. Sizi de kongremize
bekliyoruz.
Bu arada, bu ayki dosya yazılarımızda “Boya Sektörü” ve “İlaç
Sektörü”ne değindik. Ayrıca, bu iki sektör ile çok yakın ilişkili
olduğundan, “Kimya Sektörü”ne de bir göz attık. Konularla ilgili
uygulama yazılarımızda sektördeki son çalışmalardan kesitler
aktarmaya çalıştık. Dileriz, size de katkı sağlar bu veriler.
Öyleyse, TOK 2015’te görüşmek üzere…
EK­SEN
Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü
Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr
Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com
Ya­yın Ku­ru­lu:
Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk.
Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek.
Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com
Ya­yın Da­nış­man­la­rı:
Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek.
Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl.
Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ
Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i
Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk.
Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl.
Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring
Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü.
Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi.
Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl.
Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl.
Dr. Meh­met Çe­vik / Dal En­gi­nee­ring
Dr. Müh. Ah­met Din­çer / Bosch Rex­roth A.fi.
Sevtap İnan / Sie­mens
M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon
Levent Fadıloğlu / Schnei­der
Cen­giz Me­riç / Hi­pafl
Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi.
Çağrı Hekimoğlu / Esit
Gök­tu€ Gür / Schnei­der
H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon
Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / Emf Motor
‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji
‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser
Mahmut Bertan / We­id­mül­ler
Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del
Oral Av­c› / Pio­mak
Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric
Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact
fiah­nur Aga­ik / GSD
Osman Kutan / ABB
Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh.
T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk.
Tun­cay Soy­dafl / Fes­to
Ya­vuz Ço­pur / Pilz
Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik
Tolga Bizel / Mitsubishi Electric
Hakan Aydın / Mitsubishi Electric
Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik
Tunç Atıl / HKTM
Tek­nik Edi­tör:
Edi­tör:
Gra­fik Ta­sa­rım:
Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com
Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com
Artun Armutcu artun@ek­sen­med­yag­rup.com
Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir
ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com
Halkla İlişkiler
ve Tanıtım:
Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com
Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com
Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın info@ek­sen­med­yag­rup.com
Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:
Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­fo@ne­jat­de­sign.co.uk
Me­tin Ya­vuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - AL­MAN­YA me­tin.ya­[email protected]
‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30
Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440
Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE
Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24
E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com
Bas­kı: Doğa Basım
Yıl­lık abo­ne­lik: 100.- TL.
Turan Türkmen
Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro
En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r
Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki
fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir.
Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz.
Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.
ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
ÜYESİDİR.
TEKNOLOJİDE YENİLİK
■ Arttırılmış
12
Gerçekliğin Gerçek Hayattaki Tehlikeleri
20
ÜRÜN ve UYGULAMALAR
Geleceğe Yönelik I/O sistemi Axioline
Her Ağda, Her Ortamda
Phoenix Contact
■
Patates Besleme Konveyörü
Turck
■
iQ Platform ile Üretim Hızlanıyor,
Maliyetler Düşüyor
Mitsubishi Electric
■
Fluke İle Termografinin İlkelerine Giriş
Netes Mühendislik
■
64
Dosya ve Makale
Hidrolik Oransal Servo Uygulamaları
ile Parabolik Yay Üretimi
Bosch Rexroth
■
Sil4-Sertifikalı Ön Kontrol Valfleri
Olumsuz Şartlardan Etkilenmeyen
Pnömatik ile Daha Yüksek Tesis Emniyeti
Festo
■
■ Hızlı, Hatasız ve Kompakt Tablet
Hap Ambalajı İçin PC Tabanlı Kontrol
Beckhoff
■ İlaç
Sektörüne Özel Track & Trace Uygulamaları
İçin Akıllı Çözüm Paketi
Omron
■ İlaç Sektörü’ne Acil Müdahale Gerekiyor!
■ Boya
■ Kimya
Sektörü, Avrupa Dördüncüsü
Sektörü, İkinci Yarıdan Umutlu
■ Kimya
Sektörünün Yakın Geleceği
88
SÖYLEŞİ
TEMEL TEKNOLOJİ / Cengiz Pak
■ Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak Yapılabilir Olan
■ Schneider
Altivar Process Hız Kontrol Cihazları
■ Netes
Mühendislik
Yeni Fluke VT04A Görsel IR Termometre
103
ÜRÜNLER
■ Rutronik
■ Siemens
Yeni Düşük Enerjili Fansız COM
Ekspres Mini Modül
Zorlu Ortam Koşulları Için HMI
Comfort Outdoor Panelleri
■ Omron
Makine Güvenlik Kontrolü ve
Görselleştirme Çözümü
■ Schunk
Entegre Zeka ile Kompakt Güç Üniteleri
128
HABERLER
■ Otomatik
Kontrol Türk Milli Komitesi
Ulusal Toplantısı Tok’2015’e
İlgili Herkesin Katılımı Bekleniyor!
■ Kimya
Ar-Ge Proje Pazarı 5’İnci Yılında
■ Schneider
Electric, “HeForShe IMPACT”
Kampanyasının Pilot Grubuna Seçildi
■ 5.
■ TANAP
Projesinin İleri Teknolojili Turbo
Kompresörlerini GE Petrol ve Gaz Sağlayacak
Uluslararası Çevreci Şehirler
Yarışması’nın Galibi Hindistan’dan Çıktı
Finalist İTÜ Ekibine Schneider Electric
Çalışanları Tam Not Verdi
Teknolojide Yenilikler
Artt›r›lm›fl Gerçekli€in
Gerçek Hayattaki
Tehlikeleri
Bu yaz›, IEEE Spectrum dergisinin Haziran 2015 tarihli say›s›ndan al›nm›flt›r.
Çeviri: Ya€mur Denizhan
‹lüstrasyon: Eric Frommelt
Eric E. Sabelman
Biyo-mühendis, Nöro-Cerrahî Dept.
Roger Lam
Bafl dan›flman, ‹novasyon & ‹leri Tekn. Ekibi
Kaiser Permanente - A.B.D.
C
Artt›r›lm›fl gerçeklik
alg›da hasar yaratabilir,
ama iyi bir tasar›mla
bunu en aza indirgemek
mümkün.
ep telefonunun dikkatinizi
da€›tabilece€ini, kalabal›k
bir caddede dolafl›r veya
araba kullan›rken mesaj atmaman›z, web’de arama yapmaman›z
gerekti€ini bilirsiniz. Artt›r›lm›fl
gerçeklik (Google Glass, Sony’nin
SmartEyeglass’i veya Microsoft’un HoloLens’i ile) bu problemi çözecek gibi görünebilir. Ortama dair bilgileri saydam olarak
ya da görüntünün sadece küçük
bir k›sm›n› örterek sunan bu cihazlar sayesinde, dünyada gü-
Endüstri otomasyon / 38
12
ENDÜSTRİ OTOMASYON
venli bir flekilde dolaflmak mümkün olacak izlenimi uyan›yor;
t›pk› bafl üstü göstergeleri sayesinde her an konumunun fark›nda olan savafl pilotlar› gibi.
Ama artt›r›lm›fl gerçeklik bu vaadini gerçekten yerine getirebilecek mi? Bunu sorma nedenimiz,
Kaiser Permanente’de insan›n hareket yetene€ini düflüren hastal›klar (Sabelman) ve hasta bak›m›n›n
teknoloji deste€iyle iyilefltirilmesi
(Lam) konular›nda çal›flan araflt›rmac›lar olarak bir tak›m tehlikelerin yaklaflt›€›n› görüyoruz.
Artt›r›lm›fl gerçeklik cihazlar› piyasaya daha yeni ç›kt›€› için, henüz bunlar›n insan›n görme ve
hareket yetenekleri üzerindeki
etkisine dair özenli çal›flmalar
yap›lm›fl de€il. Ancak insanlar›n
çevrelerine iliflkin alg›lar› ve çevreyle etkileflimleri konular›nda
mevcut araflt›rmalar› gözden geçirince, kayg›lanmay› hakl› ç›karan çeflitli nedenlerle karfl›laflt›k.
Artt›r›lm›fl gerçeklik, üzerinize
gelen araçlar›n h›z›n› yanl›fl tahmin etmenize, kendi tepki sürenizi oldu€undan daha k›sa sanman›za ve gerçek dünyada araç
Teknolojide Yenilikler
kullanman›n tehlikelerini istemeden göz ard› etmenize yol
açabilir. Ve bunun en kötü yan›;
sahiden kötü bir fley oluncaya
kadar, daha büyük hasar riski alt›na girildi€i farkedilmez.
Bunu halletmenin elbette basit
bir yolu var. Giyilebilir cihazlar›n üzerine yerlefltirilmifl GPS
al›c›lar› hareket h›z›n› (en az›ndan d›fl mekânlarda) zaten ölçmekte; tasar›mc›lar bu bilgiden
yararlanarak hareket halindeyken kullan›c›ya yap›lan bildirimleri kesebilir. Ayr›ca ço€u giyilebilir artt›r›lm›fl gerçeklik cihaz›nda kamera bulunuyor; dolay›s›yla görüntüyü analiz edip, sorun
yaratabilecek durumlarda iç mekânlarda da güvenlik moduna
geçifl tetiklenebilir. Yani do€rudan uygulanabilir teknik çözümler mevcut. Ama bunlar›n kullan›lmas› olas›l›€› düflük: Bilgi ak›fl›n›n kesilmesi giyilebilir cihaz
sat›n alanlar›n en istemeyece€i
fley. - Asla! Bu cihazlar›n bütün
esprisi, her ne yap›yorsan›z yap›n, ba€lant›n›z›n sürmesi.
Yani, en az›ndan kullan›c› hareket halindeyken, giyilebilir AR
(augmented reality - artt›r›lm›fl gerçeklik) cihazlar› baz› tehlikeler
yarat›yor ve yaratmaya da devam
edecek. Tam olarak hangi tehlikelerin söz konusu oldu€unu tespit
etmek için, giyilebilir AR cihazlar›n›n ilk versiyonlar›n› kullanan
görme özürlüler ve di€erleri üzerinden yap›lan çal›flmalara bakt›k. Ayr›ca gördük ki, bu çal›flmalardan baz›lar›nda, artt›r›lm›fl
gerçekli€in baz› engelli kiflilerin
engellerini aflmas›na destek olabilece€i de belirtiliyor.
Bir savafl pilotuna yararl› olan
artt›r›lm›fl gerçeklik, neden sizin
için zararl› olsun? Ne de olsa, savafl pilotunun bafl üstü göstergesi
de, t›pk› artt›r›lm›fl gerçeklik gözlü€ü gibi bir tak›m bilgileri kifli-
nin görüfl alan›na yerlefltiriyor,
alan›n bir k›sm›n› örtüyor ve dikkatin da€›lmas› olas›l›€› yarat›yor. Fark flu: Uçaktaki bafl üstü
göstergesinde bilgiler son derece
sembolik bir flekilde ve en aza indirgenmifl olarak gösteriliyor.
Bunlarda çok az yaz› bulunuyor,
insan görüntüsüne ise hiç yer verilmiyor (bunun neden önemli oldu€undan daha sonra bahsedece€iz). Üstelik pilotlar bu bilgileri
h›zla yorumlayabilmek için kapsaml› bir e€itimden geçiyorlar.
Giyilebilir AR cihazlar›n›n ortalama bir kiflinin alg›s›n› nas›l etkiledi€ini anlamak için, çeflitli do€al
görme bozukluklar›n› ele ald›k.
Presbiyopi, hipermetropi ve miyopi insan›n odaklanma yetisini
etkiler. Diyabet, glükoma ve tavukkaras› (retinitis pigmentosa)
görüfl alan›n›n çeperlerinde kalan
nesneleri örterek bir tünel görüntüsü yarat›r. Yafla ba€l› olarak geliflen makula dejenerasyonu ise,
tam tersini yaparak sadece görüfl
alan›n›n çeperindeki nesnelerin
berrak görülmesine olanak tan›r.
‹yi tasarlanmam›fl bir AR arayüzünün, insan›n görüfl yetisine bu
hastal›klar kadar engel teflkil etmesi mümkün olabilir.
Önce genel odaklanma yetisini
ele alal›m. Odaklanma sorunu
yaflayan kifliler, ya düzeltici lens
takar ya da bu sorunla yaflarken
çeflitli zorluklara katlanmak zorunda kal›rlar. Hiç uzaktaki bir
trafik levhas›n› okumaya çabalad›n›z m›, ya da geceleri lofl ›fl›kta
gözlerinizi odaklamakta zorland›€›n›z için arabay› daha dikkatli
sürerken buluyor musunuz kendinizi? Google Glass gibi tak›labilir cihazlar, kullan›c›n›n uzaktaki
gerçek dünya görüntüsünden cihaz›n retinaya sanki yaklafl›k 2,5
metre uzaktaym›fl gibi projekte
etti€i görüntülere h›zla odaklanabilmesini gerektiriyor. Normal
Kal›n
çerçeveli
gözlükler
Tünel
görüntüsü
Merkezî
görüfl
kayb›
Diyabetik
retinopati
Göz
s›v›s›na
s›z›nt›
Katarakt
Foto-Ilüstrasyonlar: Erik Vrielink
Gözünüzün önünde: Artt›r›lm›fl gerçeklik yeni, ama kullan›c›n›n görüflünü zorlaflt›ran görme bozukluklar› (ve bunlar› düzeltici gözlükler)
hiç de öyle de€il. AR buna benzer
durumlar yaratabiliyor.
uzak görüflüne sahip olan veya
düzeltici lens tafl›yan kiflilerin bu
mesafedeki nesneleri kolayl›kla
seçebilmesi gerekir, ama bir AR
göstergesindeki görüntüye rahatça odaklanma, çift odakl› (bifokal) gözlüklere al›flma süreciyle
benzer bir ö€renme e€risine sahip. Üstelik insanlar›n yafl› ilerledikçe, presbiyopiden dolay› oda-
39 / Endüstri otomasyon
ENDÜSTRİ OTOMASYON
13
Teknolojide Yenilikler
€› h›zla kayd›rmak zorlafl›yor. Bir
kaç yüz kifli üzerinde yapt›€›m›z
Google Glass testlerinde, deneklerin % 5 ilâ 10’unun gözleri afl›r›
zorland›€› için pes ettiklerini gördük. Bu kifliler o kadar zorland›lar ki, 20 saniye süreyle odaklanmaya çal›flt›ktan sonra bak›fllar›n›
baflka tarafa çevirdiler. Deneklerin di€er bir % 25’i odaklanmakta
zorland›ysa da devam etti ve sonunda ço€u Google Glass’la bafl
edebilir hale geldi.
Oldukça gayr›resmî olan bu testleri çok daha genifl çapl› ve titiz
bir araflt›rma çerçevesinde tekrarlamak gerekse de, bunlardan ç›kan sonuçlara dayanarak, Google
Glass kullanc›lar›ndan dikkate
de€er bir az›nl›€›n, en az›ndan
bafllang›çta, odaklanma zorlu€u
çekece€ine, bu süreçte di€er kullan›c›lara oranla çok daha fazla
dikkat da€›lmas› yaflayaca€›na ve
bu kiflilerin tepki sürelerinin di€er kullan›c›lara oranla çok daha
uzun olaca€›na inan›yoruz.
Ancak tek mesele odak kayd›rmak de€il. Giyilebilir AR cihazlar› görüflte azalma da yaratabiliyor.
Merkezî görüflün azalmas› o kadar bariz bir kusur ki, giyilebilir
AR cihaz› tasar›mc›lar› buna -en
az›ndan kullan›c› düz bakarkenyol açmamaya özen gösteriyorlar.
AR göstergelerinde duyurular›n
yan tarafa ilifltirmesinin sebebi
bu. Ama uyar›lara göz atmak için
k›sa süreyle de olsa bak›fl›n›z›
kayd›rman›z gerekece€inden, bu
uygulama (t›pk› araba kullan›rken cep telefonuna göz atanlarda
olan) dikkat da€›lmas› problemine karfl› bir çözüm getirmiyor.
Bak›fl›n›z› uzun süre yana kayd›rmak zorunda kalmak elbette sorun yaratabilir. Görüfl alan›n›z›n
kenar›nda beliren bir uyar›ya
bakman›n ayart›c›l›€›na direnseniz (mesela yolu geçinceye kadar
bekleseniz) bile, bunlar bir tehlike teflkil ediyor.
14
Endüstri otomasyon / 58
Teknolojide Yenilikler
Foto: (Üstteki) Todd Lappin/Flickr
(alttaki) Roger Lam
Dikkati da€›t›yor mu, artt›r›yor mu? Pilot göstergesindeki basit çizgi ve say›lar (üstte), pilotun dikkatinin mevcut
iflten uzaklaflmas›n› de€il, ona yo€unlaflmas›n› sa€layacak flekilde tasarlanm›fl. Google Glass’ta görütülenecek bir harita yararl› bir bilgi sunuyor
olabilir, ama ayn› zamanda kullan›c›n›n gerçek dünyadaki görüfl alan›n›n
bir k›sm›n› da örtecektir.
Salisbury Göz De€erlendirme
projesi (http://www.hopkinsmedicine. org/wilmer/danacenter/publications/west_docs/divided _visual_attention_predictor_bumping_salisbury.pdf )
kapsam›nda yap›l›p 2004’te yay›nlanan bir çal›flma, bunu gösteriyor. Araflt›rmac›lar, 72 ilâ 92 yafl
aras›ndaki 1344 yetiflkinin, bir ekran üzerinde merkezde ve kenarda görünen nesneleri izleme yetisi ölçüldü. Sonra deneklerden
engelli bir parkurda yürümeleri
istendi ve görüfl alan›n›n ebad›,
denge v.s. gibi di€er etkenler de
hesaba kat›larak kaç engele çarpt›klar› üzerinden puanlama yap›ld›. Bu sonuçlara göre, di€er
her fley ayn› olmak kayd›yla, görüfl testinden al›nan puandaki %
10’luk bir düflüfl, yürürken engele çarpma say›s›nda % 4’lük bir
art›fla iflaret ediyor. Bu, görüfl alan›n›n çeperindeki nesneleri iyi takip edemeyen kiflilerin daha kolay düflebilece€ine iflaret ediyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
H›z ve nesnelere olan mesafe gibi
konularda zengin bir veri da€arc›€› sunan çevresel görme, sand›€›m›zdan daha önemli. Merkezî
görme, bol miktarda ayr›nt› sa€lamas›na ra€men, ebad de€iflikli€i ve iki göz aras›ndaki paralaks
aç›s› bilgilerine dayanarak, bir
nesnenin yaklaflma veya uzaklaflmas›na dair ancak oldukça kaba
bir tahmine izin veriyor. Halkuki
çevresel görüfl alan›ndaki hareketli nesneler, fotoreseptörleri retinan›n merkezinden kenar›na
do€ru uyararak, hareket h›z›na
dair çok daha iyi bilgi sa€l›yor.
Beyin, çevresel görüfl alan›ndaki
nesneleri tespit ediyor ve bunlar›n (ya da kiflinin kendisinin) hareket edip etmedi€ini, ve ediyorsa nas›l hareket etti€ini de€erlendiriyor. Bu prosese d›flar›dan gelecek bir müdahale, kiflinin nesnelerin göreli hareketini yanl›fl
de€erlendirmesine ve bir fleylere
çarpmas›na, hatta günün birinde
bir araba taraf›ndan ezilmesine
bile yol açabilir.
Bu gerçekten de ironik. Daha fazla yeti kazanmak için sat›n ald›€›n›z AR cihaz›; odaklanma derinli€inde, mesafe ve h›z alg›s›nda
azalma ve tepki süresinin kötüleflmesi gibi, görsel özürlülerin yaflad›€› baz› sorunlarla karfl›laflman›z› olas› hale getiriyor. Asl›nda,
kaybedilmifl görme yetisini kompanze edecek stratejilere sahip olmayan bu AR kullan›c›lar›, kal›c›
görme özürü olan birinden daha
riskli durumda bile say›labilir.
Baltimore’daki Johns Hopkins
Üniversitesi’nde 2008’de yap›lan
bir çal›flma tam da bunu düflündürüyor. Araflt›rmac›lar, biri
uzun süredir tavukkaras› hastal›€›na sahip kiflilerden, di€eri ise
normal görüfl sahibi olup çevresel görüflü geçici olarak bloke
edilmifl kiflilerden oluflan iki denek grubuyla çal›flm›fl. Her denek, içine heykeller yerlefltirilmifl,
Teknolojide Yenilikler
oda ebad›nda sanal bir mekânda
yürütülmüfl. Sonra her denek ayn›
sanal odada bir kere daha, ama bu
sefer engeller olmadan yürütülmüfl. Bu ikinci yürüyüflte deneklerden heykellerin bulundu€u
yerlere gitmeleri istenmifl.
Bu deneyde flu bulguya var›lm›fl:
Do€al görüfl alan› en dar olanlar,
normal ya da nisbeten daha az hasarl› görüfl alan›na sahip deneklere oranla, hat›rlanan nesneyi daha
uzakta olarak tahmin ediyorlar.
“Kendine daha fazla hareket pay›
b›rakma” anlam›na gelen bu e€ilim, asl›nda görme zay›fl›€›n›
kompanze etmenin bir yolu. E€er
insan önündeki bir nesneye çarpabilece€ini bilir ve onu görme yetene€inden kuflku duyarsa, ondan
kaç›nabilece€inden emin olanlara
k›yasla, ad›mlar›n› daha erken yavafllat›r ve daha temkinli yaklafl›r.
Halbuki görüfl alanlar› yapay olarak daralt›lan denekler, otomatik
olarak böyle bir mesafe eklememifller, yani hatal› bir flekilde kendi yeteneklerine güvenmifller.
fiimdi savafl pilotlar›na geri dönelim. Hem karfl›lar›ndakine tam bir
dikkatle kilitlenmeleri, hem de etraflar›ndaki nesnelerin h›z ve mesafelerini hassas bir flekilde tahmin edebilmeleri gerekiyor. Bu göreve destek olan bafl üstü göstergeleri çevresel görüflü engellemiyor, çünkü bilgiyi menkezî alanda
sunuyor. Bunun iflleyebilmesinin
tek sebebi, bilginin en temel hat ve
sembollere indirgenmifl olmas›.
Microsoft HoloLens ve bildirildi€ine göre Florida-Dania Beach’te yeni ve gizlice kurulan Magic Leap
flirketinin gelifltirmekte oldu€u sistem gibi, daha yeni giyilebilir AR
cihazlar›, gerçek dünyaya entegre
edilecek nesneleri çevresel görme
alan›na atmak yerine, ço€unlukla
merkezî görme alan›n› kullanmakta. Ancak anlafl›ld›€› kadar›yla, bu
görüntüler basit grafikler de€il, ayr›nt›l›, tam renkli, gerçekçi nesne-
ler olacak. Bu da baflka bir kayg›y›
gündeme getiriyor.
AR bu ifle ciddî olarak girifliyor;
üstelik muhtemelen tasar›mc›lar
bunu daha da ileri götürerek savafl
uça€› pilotlar›n›n göstergelerinde
beliren basit çizgi ve say›lar›n çok
ötesine geçen karmafl›k grafikler
kullanacaklar. Büyük olas›l›kla
gerçek dünyaya projekte edilen
görüntülerin aras›ndan bak›lacak.
Halbuki bizim do€al sinir a€›m›z
nesnelerden çok insanlara e€ilimli. Bu özellik, insanlar›n sanal, nesnelerin ise gerçek oldu€u durumlarda bile geçerli. Biz gerçek dünyada insan olmayan bir fleye bakarken, AR görüntüsünde insanlar (hatta insan› and›ran basit flekiller) belirirse, dikkati çekme yar›fl›n› AR kazan›r.
Bu olguyu, 1970’lerden beri yap›lan ve noktalardan oluflmufl, çöp
adam› hat›rlatan flekiller kullanan
deneylerden biliyoruz. Araflt›rmac›lar bunlara “nokta ›fl›k gezgini“
ad›n› vermifl. 1 ilâ 15 noktadan
oluflan bu flekiller, alg›m›z›n en az
say›da ip ucuna bakarak insan
flekli tan›maya e€ilimli oldu€unu
ortaya koyuyor. Bir düzine civar›nda notadan oluflan bir fleklin
yürüyen bir insan oldu€u sonucuna 200 milisaniye içinde ulaflabiliyoruz (halbuki bir insan›n iki
ad›m atmas› 1 ilâ 2 saniye sürer).
Nokta ›fl›k gezgini çal›flmalar› görüntülerin insan›n dikkatini ne kadar kolayl›kla çekebilece€ini gösteriyor. Üstelik bu görüntülerin
içeri€ini oluflturanlar›n dikkat çekici uygulamalar yapmaya çal›flacaklar›na hiç flüphe yok. Uygulamalarda ne kadar insana benzer
flekil varsa, kullan›c› gerçek dünyay› ihmal etme pahas›na ona o
kadar odaklanacak, bu da maruz
kalabilece€i tehlikeleri artt›racak.
Artt›r›lm›fl gerçeklik arac›l›€›yla
sunulacak insan› and›ran görüntülerin etkilerini anl›yabiliyoruz.
Ama insana benzemedi€i halde
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Teknolojide Yenilikler
sorun yaratabilecek di€er görüntüler hakk›nda daha az fikrimiz
var. Kaiser Permanente’de, kiflilerin baz› korkular›n› yenmesine
yard›mc› olmak amac›yla yap›lan kontrollü maruziyet tedavisinde kullan›lmak üzere sanal
görüntüler denedik. Bu korkulardan baz›lar› (mesela örümcek
korkusu ya da baflka bir hayvandan korku) çok düflük çözünürlüklü görüntülerle bile tetiklenebiliyor. Havac›l›ktaki bafl üstü
göstergelerini tasarlayanlar, bilgi
aktarmak için biyolojik flekillere
bafl vurmuyorlar, ama AR uygulamas› tasar›mc›lar›n›n buna kalk›flmas› mümkün. Bu uygulamalar, nüfusun küçük bir k›sm›nda
hiç beklenmedik olumsuz tepkiler yaratabilir.
Gene de, haberler o kadar kötü
de€il. Düzgün kullan›ld›€› taktirde, artt›r›lm›fl gerçeklik gerçek
dünyada hareket etmede zorluk
çekenlere yard›mc› olabilir. Buna
imkân tan›yan fley, Google Glass
gibi AR cihazlar›nda bulunan
sensörler (en basiti, kamera ve
ivme-ölçer). Bunlar sistemin kullan›c›n›n çevresini ve hareketlerini gerçek zamanl› olarak izlemesine ve kifliyi daha güvenli hale
getirecek ipuçlar›n› sunmas›na
olanak tan›yor.
Avustralya’n›n Melbourne kentindeki RMIT Üniversitesi’nden
araflt›rmac›lar, körlere destek olmak üzere “h›zland›r›lm›fl dayan›kl› özellikler“ (speeded-up robust features - SURF) adl› bir algoritma gelifltiriyorlar. Algoritma,
AR cihazlar›n›n video verilerinden trafik ›fl›klar›n› ve yaya sinyallerini tan›mas›n› ve hareket
halindeki insanlar ve nesnelerle
olas› çarp›flmalar› tahmin etmesini sa€layacak. Algoritma flimdilik görüfl alan› içindeki insanlar›n %90’›n›, nesnelerin ise
%80’ini tan›yabiliyor. Bir AR cihaz›na yerlefltirilip uygun bir
15
59 / Endüstri otomasyon
Teknolojide Yenilikler
Teknolojide Yenilikler
iflitsel ç›kt› vermesi (görüfl olmadan yol bulmada vazgeçilmez
gereklilik olan gerçek dünya seslerini maskelememek kayd›yla)
sa€land›€›nda, bu teknoloji göremeyen kullan›c›lara çok yararl›
olabilir. Körler AR gözlüklerinin
sundu€u görsel ekrandan yararlanmasalar da, giyilebilir cihazlar bu uygulama için iyi bir seçenek, çünkü bunlar›n biçim katsay›lar› (form factor: fiziksel ebad ve
flekle iliflkin endüstri standard›)
uygun, seri üretim dolay›s›yla fiyatlar› düflük ve üzerlerindeki
kamera tam karfl›da ne oldu€unu
“görmeye” elveriflli.
Ayr›ca giyilebilir AR cihazlar›,
eklemlerde titreme ve sertli€e yol
açan Parkinson hastal›€›nda da
yard›mc› olabilir. Bu tür hastalar
genellikle, motor blokaj veya yürüme tutulumu (anîden ortaya
ç›kan ad›m atamama hali) diye
bilinen ve tehlikeli düflme riski
yaratan tuhaf bir tablo sergiliyorlar. Yürüme tutulumu genelde,
hasta bir köfleye yaklafl›rken, yön
de€ifltirmesi, k›s›tl› bir alanda
manevra yapmas› veya dar bir
geçitten geçmesi gerekti€inde ortaya ç›k›yor.
Yürüme tutulumu yaflayan baz›
Parkinson hastalar›, kendilerine
uygun görsel ipuçlar› sunuldu€u
taktirde, normale yak›n bir flekilde yürüyebiliyorlar. San Anselmo/Kaliforniya’da yaflayan ve
kendisi de Parkinson hastas›
olan Thomas Riess adl› bir ayak
hastal›klar› uzman›, bu tür ipuçlar›n› görüfl alan›na eklemek
üzere, 1990’larda bir kaç erken
dönem AR cihaz› gelifltirdi. Hastan›n önündeki saydam ekrana
kayan bir merdiven görüntüsü
projekte eden bir dizi LED bulunduran, bafla tak›labilir bir cihaz›n patentini ald›. Riess’in cihaz›, yap›lan testlerde hem kendisinin hem de baflka hastalar›n
donup kalmadan yürüme yetisi-
16
Endüstri otomasyon / 58
ni artt›rmay› baflard›.
Birimiz (Sabelman) 2002’de Gazi
‹flleri Bakanl›€›’n›n Palo Alto/Kaliforniya’daki Rehabilitasyon ArGe Merkezi’nde Riess’in de iflbirli€iyle bir test yöneterek, bilgisayar taraf›ndan üretilerek giyilebilir AR cihazlar›na aktar›lan ipuçlar›n›n Parkinson hastalar›nda
yürüme tutulumu süresini k›sal-
t›p k›saltmad›€› belirlemeye çal›flt›. Bu deneyde sanal ipuçlar› hastaya sadece gerekti€inde gösterildi. Sabelman bunu yapabilmek
için, bafl hareketini ölçmek ve bilgisayar yürüme tutulumu bafllang›c›n› tespit etti€inde ›fl›klar› yak›p söndürmek üzere, gözlük çerçevesinin kenarlar›na LED’ler ve
3 eksenli ivme-ölçerler yerlefltir-
Yürüme Tutulumunu Gidermek
Anîden bir sonraki ad›m› atamaz hale gelmeyi ifade eden yürüme tutulumu, Parkinson hastalar›n› düflme tehlikesiyle karfl› karfl›ya b›rak›yor. Ama bir tak›m görsel ipuçlar› baz› hastalarda yürüme tutulumuna engel olabiliyor. A.B.D. Gazi ‹flleri Bakanl›€›’n›n Palo Alto/Kaliforniya’daki Rehabilitasyon Ar-Ge
Merkezi’ndeki araflt›rmac›lar, artt›r›lm›fl gerçekli€in yürüme tutulumuna karfl› ifle yaray›p yaramayaca€›n› anlamak için, gözlü€e tak›l› ve üstte tafl›nabilir bir bilgisayara ba€l› hareket sensörleri ve LED’lerden
yararlan›yorlar.
‹lüstrasyon: MCKIBILLO
1. Bir Parkinson hastas› 10 metrelik deneme parkurunda yürüyor. Gözlü€e monte edilmifl sensörler bafl hareketini, kemere monte edilmifl sensörler ise vücut hareketini ölçüyor.
2. Sistem, yürüme tutulumunun erken bir belirtisi olan, belde baflar›s›z bir öne at›l›m hamlesi
ile birlikte bafl›n öne e€ilmesi durumunu tespit ediyor.
3. Sistem, gözlü€e monte edilmifl LED’lerin, kiflinin az önceki ad›m temposuna uygun flekilde
dönüflümlü olarak yan›p sönmesini sa€l›yor. Bu görsel ipucu, hastan›n yürüme tutulumundan
ç›kmas›n› h›zland›r›yor.
4. Dönüfller yürüme tutulumu riskini artt›r›yor. Sistem dönüfl s›ras›nda yürüme tutulumu tespit
ederse, viraj›n d›fl taraf›ndaki LED’leri içtekilere oranla daha s›k yak›p söndürerek görsel alan›n hareketini destekliyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Teknolojide Yenilikler
di. Bu yöntem, yürüme tutulmas› durumundaki hastalar›n
ayaklar›n›n konumunu görebilmek için bafllar›n› öne e€mesi
olgusundan yararlan›yor.
Bafl›n e€ilme aç›s›n› ve di€er
sensör verilerini kullanan bilgisayar, hastan›n hangi harekete
niyet etti€i belirleyip, bu hareket sanki devam ediyormufl izlenimi yaratacak flekilde ›fl›klar›
yak›p söndürdü. Mesela, sistem
hastan›n sola dönmeye çal›fl›rken donup kald›€›n› belirledi€inde, soldaki ›fl›klar sa€dakilerden daha yavafl yan›p söndü;
çünkü viraj›n d›fl taraf›nda içe
göre daha fazla hareket görülür.
Hasta düz yürürken tutuldu€unda, LED’ler hastan›n donup
kalmadan evvelki ad›m temposunda dönüflümlü olarak sa€ ve
solda yan›p söndü. Bu sistem,
10 metrelik parkurda yürüme
tutulumunu yaklafl›k % 30 düflürdü. Google Glass’a veya
hem sa€ hem sol göze ekran
sa€layan daha yeni simetrik AR
cihazlar›na çok daha h›zl› ifllemciler de eklendi€i taktirde,
çok daha iyi sonuçlar elde edilebilece€ini düflünüyoruz.
Öte yandan, Londra’daki Brunel Üniversitesi’nden araflt›rmac›lar, hastalar›n önüne çizgi
projekte eden sistemler gelifltirmekte. Bunlar flu an itibariyle
bunlar oldukça hantal ve kullan›m› zor olsa da, AR’nin bu
problemi çözmedeki becerisini
ortaya koyuyor.
Tüm bu araflt›rmalar›n verdi€i
mesaj bariz: AR donan›m ve yaz›l›mlar› kullan›c›n›n görüfl yetene€ini zedeleme riski tafl›d›€›
için, dikkatli olmak tasar›mc›lar›n boynunun borcu. Dahas›, tasar›mc›lar›n ürünlerini her yafltan ve her tür farkl› fiziksel yetenek seviyesindeki insanlar
üzerinde denemeleri gerekiyor.
Uygulamalar iflletimdeyken,
kullan›c›lar›n tepki sürelerinin
nas›l de€iflti€ini de€erlendirmeleri gerekecek. Giyilebilir cihazlar› tafl›yanlar›, tak›l›p düflme
riski yaratan engellerle dolu
gerçek dünya parkurlar›ndan
geçirmeleri gerekecek. Ve nihayet, tehlike s›n›r›a varmadan ne
kadar bilginin AR uygulamas›
arac›l›€›yla sunulabilece€ini belirlemeleri gerekecek.
Üreticiler, bu cihazlar› al›p kullanacak olan kiflileri olas› tehlikelere karfl› e€itmeli. Belki de
kullan›c›lar›n gerçek dünyaya
ad›m atmadan önce bu tehlikeleri ö€renmelerini sa€layacak
zorunlu e€itim oyunlar›na baflvurmalar› gerekecek. Ne de olsa, yeni bir cihaz ald›k m›, hemen kullanmaya bafllay›p, kullanma k›lavuzunu sonradan
okuma (o da okursak!) gibi bir
e€ilimimiz var. Halbuki giyilebilir AR cihazlar›n› yeni kullananlar›n yavafltan bafllamas›,
belki önce evde, parkta veya
benzeri bir güvenli ortamda egzersiz yapmas› gerekir. Böylelikle, kullan›c›lar bir tak›m risklerin varl›€›n› farkedip bunlar›
kabul edip etmeyeceklerine bilinçli olarak karar verebilirler.
Giyilebilir artt›r›lm›fl gerçeklik
ve sanal gerçeklik cihazlar› için
haz›rlanan baz› yeni yaz›l›mlar,
kognitif yetenekleri ölçmeye yarayan araçlar da içeriyor. Böylece uygulama gelifltiren herkes,
istedi€i taktirde, tepki süresi veya denge gibi hususlar› ölçecek
tan› olanaklar›n› da sisteme entegre edebilecek. Bu araçlardan
yararlanan uygulamalar, kullan›c›lara güvenli bir bafllang›ç
e€itimi için k›lavuzluk yapabilir
ve onlar›n tehlikelerin fark›na
varmas›n› sa€layabilir. Bu teknolojinin gelece€i, gelifltirilen
bu tür araçlar›n yeni ürünlerin
titizlikle s›nanmas› amac›yla
kullan›lmas›na ba€l›. &
EO
ENDÜSTRİ OTOMASYON
59 / Endüstri otomasyon
Ürün ve Uygulamalar
Geleceğe Yönelik I/O sistemi Axioline
Her Ağda, Her Ortamda
PhoenIx Contact
www.phoenixcontact.com
■ Modern otomasyon teknolojisi uygulamalarında sinyal
transferinin kalitesi, hızı ve senkronizasyonu konusundaki
gereksinimler giderek artıyor. Buna bağlı olarak, sofistike
kavramların yardımıyla kurulum, devreye alma ve hata
giderme maliyetleri azaltılmalıdır. Bu nedenle Phoenix
Contact, eş merkezli olmayan sinyalleri tüm bus sistemleri üzerinden alabilmek için (Başlık), Axioline ile bir I/O
sistemi geliştirdi.
Otomasyon teknolojisinin başlarında, yapı parçalarının tepkime süresi ve güvenilirliği temel beklentiyi oluşturuyordu.
Buna karşın güncel kumanda teknolojisi ile, yüzlerce sinyalin birkaç milisaniyelik bir periyod dahilinde işlem gördüğü
ve aktarıldığı sistemler projelendiriliyor. Bugün çeşitli bus
20
ve mühendislik sistemleri ile yapılan kumandaların çeşitliliği, kurulum ve devreye alma söz konusu olduğunda makine ve sistem yapımcılarına zorluklar getiriyor. Bir sistem
işletmecisi örneğin Profinet ve bununla ilgili PLC’yi öngörürken, bir diğeri kendi çözümünde Ethernet/IP tercih ediyor. Kurucular, devreye alıcılar ve destek servisleri, buna
bağlı olarak her Remote-I/O sistemi için elektrik besleme
ve arıza teşhis konseptleri, kurulum talimatları, yerel bus
davranışı, ağ mekanizmaları ve daha birçok şeyi bir arada
başarmak zorundadır. Bir sistem yapısının IP20 ve IP67
bileşenlerinden oluşması halinde uygulamada, başka üreticilerin aynı şekilde desteklenmeleri zorunlu olan cihazları
kullanılabilir. Ayrıca, ilgili mühendislik dalı içinde farklı tanımlama olması da dikkate alınmalıdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Resim 1 - Axioline, IP20 ve
IP67 koruma türündeki üst
yetki seviyeli kumandadan,
sık kullanılan tüm ağlar üzerinde bağımsızlık sunuyor
Bu gelişmeyi baz alarak Phoenix Contact, Axioline I/O sistemi ile bir bileşen yaklaşımı takip etmiştir. Sistem işletmecisi bir kumanda öngördüğü takdirde, makine ve sistem
yapımcısına Remote-I/O sisteminde çoğunlukla serbest seçim olanağı tanımalıdır. Blok yapı tarzındaki IP67 destekli
Axioline E ve ayrıca koruma türü IP20 olan modüler yapılı
Axioline F ile artık, kolay kullanımı, sağlam dizaynı ve hızlı
veri transferi ile kendini kanıtlayan bir çözüm sunulmaktadır (Resim 1).
Sistem dosyaları ile farklı bus sistemlerine kolay bağlantı
Ofis uygulamalarında sıkça kullanılan Ethernet iletişiminde,
giderek daha fazla makine ve sistem hizmetine giriyor. Böylece Axioline, lider ağ yapıları olan Profinet, Modbus TCP,
Ethercat, Ethernet/IP ve Sercos3 bağlantılarına olanak tanıyor. Ayrıca, en yaygın şekilde kullanılan standart Profibus
ile kolay bir şekilde bağlanabilmektedir. Farklı bus sistemlerine entegrasyon, hem koruma türü IP67 olan Axioline-E
cihazları hem de koruma türü IP20 olan Axioline-F bileşenleri için daima, güncel durumdaki karakteristiklere uygun
şekilde yapılır. Bir kurulum düzlemi dâhilinde – IP20 veya
IP67 – bu durum özellikle, kurulumun dayanıklı kullanımını ve ayrıca teşhis olanaklarının gösterimini sağlar. Bunun
yanı sıra, kullanıcının otomasyon çözümünde sadece tek
bir ürün grubunu kullanması halinde sinerjiler elde edilir.
Axioline E ve Axioline F’de örneğin diyagnostik LED gösterge davranışı aynı şekilde gösterilmektedir. Buna ek olarak ağ, ilgili kullanıcı grubunun koşullarına uygun şekilde
sertifikalandırılmış cihaz açıklama dosyası üzerinden, üst
yetki seviyeli sisteme doğal biçimde bağlanmaktadır. Topoloji sayesinde sınırsız olarak kullanıcı, şekil ve kullanım
itibariyle eşdeğer olan bir sistemden yararlanabilmektedir.
Geniş ürün çeşidi nedeniyle Axioline, herhangi bir üreticiye bağlı kalmaksızın her ağa ve her ortama uygun çözümü
sunmaktadır.
İndirgenmiş kurulum gereksinimi ile hızlı tarama süresi
Depolama ve kurulum maliyetlerini indirgeyen bir I/O sistemi sınırlamasının yanı sıra Axioline, modern bir otomasyon konseptinden beklenen diğer koşulları da yerine getirir.
Bunların arasında, otomasyonda hızın iki faktöre göre ölçüldüğü bilinciyle hızlı iletişim de yer alıyor: sistemin performansı ve kurulumun yanı sıra, devreye alırken yararlanılan
bakış açıları. Piyasa araştırmaları, kritik zamanlı sinyallerin
çoğunlukla bir tahrik kademeleri ile IP20-I/O cihazları tarafından algılandığını ve aktarıldığını göstermektedir. IP67-I/O
bileşenleri, kritik olmayan sinyaller için tercih edilmektedir.
Bu nedenden dolayı Phoenix Contact, Axioline F’nin lokal
bus üzerine odaklanmıştır.
Burada, 100 MBit’lik bir arka panel bus ile çalışan ve böylece
lokal bus katılımcılarının sayısına bağlı olmaksızın üç mikrosaniyeye kadar tarama sürelerine erişen bir özel protokol
kullanılmaktadır. Genel olarak dahili tarama süresi, sisteme
bağlı olan bileşenlerin sayısına göre hesaplanmaktadır. Bu
ortamda, fonksiyon modülü başına bir mikrosaniye artı iki
mikrosaniye zaman kaydırması ile hesap yapılmaktadır.
Bir Sercos-3 sisteminin minimum 31,25 mikrosaniye olan
teorik periyod süresinde Axioline’nin kullanımı, iki bakış
açısını sağlamaktadır. İlk açıdan bu yüksek performanslı
I/O çözümünün kullanılması, paylaşımlı sistemin halen en
hızlı veriyolunda bile tıkanıklığa düşmesi nedeniyle gelecek
vaad etmektedir. Hızlı işlem yapılması nedeniyle AxiolineI/O sisteminde sinyaller, gelecekteki veriyolu teknolojileri
arka planda bir tasarım değişikliği yapılmadan kullanılabilecek şekilde veriyoluna senkronize olarak aktarılmaktadır.
Bunun yanı sıra Axioline F’nin arka panel veriyolu, yüksek
performanslı sistemlerde halen geçerli olan yaklaşık bir milisaniyelik periyod süresiyle, I/O sistemde yeterli sayılanın
üzerine çıkan bir güncelleme süresinin kesin olacağını göstermektedir. Bu sayede, tarama süresinin üst yetki seviyeli
ağa göre hesaplanması gereksiz olmaktadır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
21
Ürün ve Uygulamalar
dahilinde emisyon ve mukavemet değerlerine erişmektedir.
Böylece bunların, yaşam alanında kurulu olan elektrikli ev
aletlerini dahi etkilemeyeceği belgelenmiştir. -25°C ile 60°C
arasında genişletilmiş olan sıcaklık aralığı sayesinde Axioline bileşenlerinde, sıcaklığa bağlı bir devre dışı kalma olasılığı
önlenmiştir (Resim 3).
Resim 2 - Push-in bağlantı teknolojisi kullanılarak, kablo döşeme
gereksinimi ciddi ölçüde indirgeniyor
Devreye alma ve arıza giderme halinde montör, ilgili sistem
elemanının kablolarını mümkün olduğunca hatasız şekilde
döşemelidir. Axioline bu nedenle, hem IP20 hem de IP67
modüllerinde renkli bir markalama kodu ve iletkenlerin çıkış
ve varış adreslemelerinin belirgin biçimde yapılmasını mümkün kılan bir konsept ile çalışmaktadır. İlaveten internet sunucuları ve servis arabirimleri, cihazların parametrelenmesini
kolaylaştırmaktadır. Buna rağmen kablo döşeme sırasında
hatalar ortaya çıktığında, her iki ürün grubu da ilgili veriyolu
protokolünün geçerli arıza teşhisini kullanıma sunmaktadır.
Arka plan dahilinde birçok olanak sunması sayesinde Axioline
F, veriyolu ve sinyal hatalarını da, arızaların daha iyi sınırlanabilmesi amacıyla kanallara ayrılmış halde, net bir teşhis metni
yardımıyla vermektedir.
Resim 3 - Axioline F, EMV yönetmelikleri uyarınca yapılan test sonucunda, yaşam alanlarında dahi hiçbir etkiye neden olmayan değerlere erişiyor
Hızın kurulum gereksinimine bağlı olması halinde kablo döşeme süresi, IP20 bileşenlerinde Push-in teknolojisi ve IP67
bileşenlerinde Speedcon hızlı kilitleme sistemi kullanılarak,
ciddi ölçüde indirgenmektedir. Ayrıca Axioline-E modüllerinin gerilim beslemesi, M12-Power bağlantı teknolojisi
üzerinden yapılmaktadır. IP67 cihazları birçok durumda,
M12 üzerinden kendi beslenmelerini sağlama ve ayrıca bir
sonraki bağlı olan bileşene aktarma olanağını sunmaktadır.
Halen bu yöntem, piyasada kullanılan M12 soketleriyle 4 A
ile kısıtlıdır. M12-Power soket bağlantısının her iki iletkende
de 12 A olan akım kapasitesi ile Axioline, daha fazla sayıda
IP67 bileşeninin bağlanabildiği ve müstakil bir besleme yöntemine ihtiyaç duyurmayan daha güçlü bir gerilim beslemesini desteklemektedir (Resim 2).
Resim 4 - Axioline E ürün grubunun IO-Link-Master’ı ve buna ait
olan IO-Link analog dönüştürücüsü, her sinyalin sadece bir cihazla
işlenmesine olanak tanıyor
Çok yönlü kullanılabilir IO-Link-Master
İki yönlü noktadan noktaya bir bağlantı üzerinde yerleşik
olan IO-Link protokolü, giderek daha yoğun şekilde sistemlerde kullanılıyor. Bu da, iletişim ile parametrelendirmeyi
alan cihazı düzlemine kadar mümkün kıldığı için arka planın
önünde yer alıyor. Böylece veri setleri, ek arabirimlere gerek
duyulmadan sensörlerin ve aktörlerin üzerine yazılabiliyor
veya okunabiliyor. Ayrıca IO-Link bağlantı noktası, dijital
giriş veya çıkış şeklinde parametrelenebiliyor (Resim 4).
Sağlam cihaz tasarımı ve ayrıntılı teşhis olanağı
Makine veya sistem kurulduktan ve devreye alındıktan sonra,
diğer gereksinimlere odaklanılmaktadır. Şimdi uygulama, cihazların devre dışı kalması da mümkün olduğunca önlenerek,
tam kapasitede güvenilir biçimde çalışmak zorundadır. Ancak
dar alanda birbirinden farklı elektronik bileşenlerinin kullanılması, en kötü durumda bir arızaya neden olabilecek karşılıklı
bir elektromanyetik etkileşime yol açmaktadır. Bunun yanı
sıra yeterince havalandırılmayan bir kontrol kabinet, cihazların izin verilen sıcaklık aralığının üzerinde ısınmasına neden
olmaktadır. Bu nedenle Axioline F ve E modülleri, özellikle
sağlam şekilde tasarlanmıştır. Her iki ürün grubu da, B sınıfı
22
Axioline E ürün grubunun IO-Link-Master’ı çok yönlü kullanılabiliyor. IP67 koruma türünde tasarlanan modül, I/O sisteminin tüm ağlarda kesintisiz kullanımını sağlıyor. Aynı şekilde
temin edilebilen analog dönüştürücüler de, analog giriş veya
çıkışlardan eşmerkezli olmayan isteğe bağlı algılamanın, doğrudan ölçüm noktasının bulunduğu yerde yapılmasına izin
veriyor. IO-Link protokolünün kullanılmasıyla birlikte analog
ölçüm sinyali, dijital IO-Link çerçevelerinde eklenebiliyor ve
arızasız şekilde aktarılabiliyor. Axioline E ürün grubunun IOLink-Master’ı bu sayede, kullanılan standart sinyallerin sadece bir cihaz ile alındığı ve verildiği bir çözüm oluşturuyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Patates Besleme Konveyörü
Turck
www.turck.com.tr
■ Turck’s QR24 enkoderi Hollanda merkezli Schaap
firmasının patates besleme konveyörlerinde üstün
temassız ölçüm özelliğini bizlere gösteriyor
Elektromanyetik hassaslık ve enterferans faktörleri bir
çok geleneksel encoder için nadir de olsa için en zayıf
yönlerdir. Bununla birlikte aslında çemberin en zayıf yeri
olarak mekanik bağlantı sistemlerini saymalıyız. Schaap
Holland B.V firması patates işleme fabrikasındaki besleme
konveyörlerinde artık QR24 temassız enkoder kullanıyor.
Böylelikle teknik bakım ekibinin geleneksel enkoderlerle
yaşadığı ve çok zaman alan kompleks montaj uğraşıları
,düzenli bakım gereksinimleri gibi sorunlarına çözüm
sağlıyor.
Patates yetiştiriciliği Avrupa’da 16. yüzyılın sonlarına
doğru yaygınlaşmaya başladı. İspanyol kaşifler patatesi
yeni dünyadan İber yarımadası ve oradan da İspanyolların
hakimiyeti altındaki Hollandaya getirdi. Başlangıçta
patates bitkisi saray tarafından mucize bir tarım bitkisi
değilde sıradan bir botanik bitki olarak görüldü.Faydası
ve güzel tadının anlaşılması ilk etapta zor oldu ancak
zaman sonar üretimi ve işlenmesi yaygınlaştığında bu
köklü bitki Avrupa’daki populasyonun gelişimini garantiye
aldı denilebilir. Sosyal araştırmacı ve Amerikalı tarihçi
William McNeill,bu nedenle patatesi “batının göz alıcı
yükselişindeki büyük faktör” olarak adlandırıyor.
O günkü problemlerle karşılaştırıldığında bugün patates
üretimindeki problemler göreceli olarak küçüktür. Bugün
artık tarımda verimsizlik bir ölüm kalım meselesi değildir.
Şartlar ve imkanlar çok daha ilerledi. Örneğin Dutch
Town-Biddinghuizen’de yerleşik Schaap Holland B.V
gibi çoğunluk patates işleyici firmalar en uygun seviye
otomasyonları ve gıda odaklı üretim anlayışı ile ürünlerini
başarıyla paketliyorlar.
Şu an 300 civarında patates üreticisi çiftçi Shaap
fabrikasına ürün gönderiyor ve bu akış Shaap’a yılda
45bin ton patatesi kurumsal müşterilerine ve gıda servis
endüstrisine sağlama imkanı veriyor. Fabrika iki tip ürün
işlemi sunabiliyor. Bunlardan ilki temizlenmiş kabuklu
patates Diğeri soyulmuş ,dondurulmuş pişirilmeye hazır
patates. Tüm ürün gruplarında farklı boyut ve şekildeki
patatesler ve paketler mevcut. Biddinghuizen fabrikası
iki ana bölüme ayrılıyor. Hijyenik bölüm, soyulmuş
patatesler için, ve diğer alan yıkanmış,kabuklu patatesler
için ayrılmıştır..Bu alanlarda patatesler sınıflandırılıp ve
paketleniyor.
24
Tamamen entegre üretim
Patatesleri sınıflandırma yıkama ve soyma büyük ölçüde
otomatik yapılıyor. Akan bir konveyör hat patatesleri yıkama
alanından alıp dondurucu tüneline götürüyor. Fakat bu
işlemlerin tümünü entegre bir şekilde yapabilmek Schaap’ın
otomasyon mühendislerinin önüne bazı zorluklar da
çıkarıyor. Örneğin paketleme hattının sonunda bir makina
durduğunda bu durum tüm üretim hattının durmasına
sebep oluyordu. Bunu önleyebilmek için Schaap paketleme
makinasındaki tartım sistemin önünde buffer konveyörler
kullanıyor.
İki band S7 kontrolörün operatör panelinde görüntüleniyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Bufer konveyör: Tüm bantlara 500 kiloya kadar patates yüklenebilir
Önceki çözüm: Yaylı bağlantılı enkoder mekanik hatalara ve zararlara karşı hassastır.
Paketlenecek ürünler geri yüklendiğinde artık ,tüm proses
durmuyor, buffer konveyör hızını düşürerek gecikmeyi
kompanze ediyor. QR24 temassız enkoderi tamda burada
motor ve bandın hareketini görüntülemek için kullanılılıyor.
Bu sayede 500 kiloya kadar patates prosese eklenebiliyor.
Shaap teknik bakım müdürü Henk van Raalte,” bir lazer
sensör yardımıyla bant üzerin akan patatesin yüksekliğini
ölçüyoruz ve böylece ne kadar patates olduğunu biliyoruz.
Hızı ayarlayabilmek için her santimetre için enkoderden bir
pulse bekliyoruz” şeklinde yapıyı açıklıyor.
bir enkoderi yıllardır bekliyorduk “ diyen Raalte “ bir dergide sayfanın başında QR24’ü gördüğümde, böyle birşeye
ihtiyacımız var “ dediğini belirtti.
QR24’ün tüm modellerinde pozisyon elemanı ve
enkoder tamamen kapalı iki ayrı gövdededir ve system
titreşim, sarsıntı gibi etkilerden bağımsız hale gelmiştir.
Sıkılaştırılmış bilye yatakları ve silikonlanmış tek parka
gövdesi durdurmaları ve uzun bakım zamanları gerektirmez.
Tüm bunlardan dolayı QR24 optik ve manyetik enkoderlerin
çok ilerisindedir.
Yüksek mekanik stress
Motor şaftı çok yavaş hareket ediyor. QR24 bir turda 12
pals verecek şekilde ayarlanıyor. Soğutma konveyörünün
doğrusal hareketi 5 santimetrede bir bir palse almaya ayarlanarak izleniyor. Fakat bu durum bize çoklukla mekanik zorluklar getiriyor. Daha önceki optik ölçüm esaslı inkremental
enkoderler yaylı bağlantılı olmak zorundaydı. Enkoder iki
küçük yaylı bağlantı ile şaft etrafına ve gövdeye bağlanırdı.
Shaap firmasından Van Raalte olan durumu şöyle açıklıyor;”
kararlılık ve ölçüm doğruluğu mesele değildi ancak motor
titreşiminden dolayı yaylar yerinden kayıyor ve iki yıl içinde
mekanik sebeplerle enkoder çalışamaz hale geliyordu… “
Yaylı kaplinlere gerek yok
Turck’un temassız enkoderiyle bu artık bir sorun olmaktan
çıktı. Enkoderde şaft ve sensör gövdesi arasında mekanik
bir bağlantı olmadığından yaylı kaplinlere gerek kalmadı.
QR24’te sadece pozisyon elemanı şafta tutturuluyor. “Böyle
Van Raalte QR24’ün çıkışını standart bir PLC’nin girişine
bağlıyor. (Siemens S7 1500) Pactware programını kullanarak enkoder parametrelerini ayarlıyor. Turck’un öğretme
adaptörüyle dokuz adet önceden belirlenmiş pals değerinde
ayarlama yapılabildiği halde bu ayarlar sadece bir turda 360
ile 5000 pals arasındaki dokuz değerde yapılabilir. Pactware
programıyla ise enkoder 1 ile 5000 pals arasında herhangibir
değere ayarlanabilir. Schaap çıkışı bir turda 12 pals alabilecek şekilde ayarlıyor çünkü konveyör bir turda 6 pals olarak
izleniyor. Böylelikle sistem basitleştirilmiş oldu. Turck’un
enkoderi motorun alt bölümünde metal bir muhafaza ile
monte edildi. Gıda sektörü uygulamaları için özel Turck QR24
paslanmaz çelik gövde enkoder herhangi bir korumaya ihtiyaç duymaz. Shaap çalışanları her hafta patates fabrikasının
her tarafını bir hijyenik köpükle temizliyorlar , bu esnada 15
barlık bir basınçla 20 dakika civarında bu köpük uygulanıyor.
Böylelikle tüm fabrika dezenfekte edilmiş oluyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
25
Çifte koruma: Tüm işlem süresince enkoderle birlikte motoru paslanmaz çelik koruma örter.
Enkoderi korumak
Enkoder fabraikanın soyulmamış patates işleme bölümünde de kullanılıyor. Karışık ve zorlu montaj problemleri
çoğunlukla Shaap teknik ekibinin çok fazla zamanını alıyor.
Örneğin kurutma silindirlerinde konveyörün çizgisel hareketini 4096 pals olarak ölçen optik bir enkoder…Bu konveyör
ürün değişimi için boşaltılması gerektiğinde tırmık şeklinde
bir kol geliyor ve patatesleri aşağıya itiyor. Buradaki absolute
enkoder yaylı kaplinle gövdeye tutturuluyor. Sonuç olarak
enkoderin mekanik hatalardan dolayı düzenli olarak tamir
edilmesi yada değiştirilmesi gerekiyor.
Bir başka inkremental enkoder de şiddetli tittreşimlere maruz
bir şekilde konveyörün çizgisel hareketini ölçmektedir. Burada
teknisyenler bu titreşimleri en aza indirmek için çift yataklı
bir şaft kullanmak zorunda kalıyorlar. İşte burada da QR24
bağlandığında zaman alan montajlar gereksiz hale geldi.
Alıntı: “Yıllardır böyle bir enkoder arıyorduk. Sektörel
bir dergide enkoderi gördüğümde, işte böyle birşeye
ihtiyacımız olduğunu anlamıştım.” Henk van Raalte, Schaap
Holland B.V
.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Gaz Akışı Ölçüm Cihazları
Endress Hauser
www.tr.endress.com
■ Gazlar, bugün endüstrinin bütün alanlarında kullanılmaktadırlar. Gazların çoğu, özellikle yardımcı ünitelerde
kullanılanlar, her zaman ucuz bir enerji kaynağı olarak görülmüş ve buna göre işleme alınmışlardır. Basınçlı hava ve
buhar gibi yardımcı ünite gazları, tesis enerji tüketiminin
önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Basınçlı hava üretmek
için kompresörlerin harcadığı elektrik ve buhar elde etmek
için kullanılan yakıtlar, özellikle ülkemizdeki enerji maliyetleri düşünüldüğünde toplam işletme giderlerinin üçte
birine yakınını oluşturmaktadır. Son yıllarda hızla yükselen
enerji maliyetleri, yardımcı tesislerde kullanılan bu gazların
potansiyel tasarruf için en önemli noktalardan biri haline
gelmesine neden olmuştur. Enerji sabit bir gider değildirdeğişkendir; bu nedenle de gerekli tesis iyileştirmelerini
gerçekleştirmek için öncelikle mevcut sistemin enerji ölçümünü yapmak gerekir. Herhangi bir ölçüm yapmadan,
kontrol ve geliştirme yapmaktan söz etmek de mümkün
değildir. Endress+Hauser, gaz akışının hassas ölçümü için
farklı teknolojilerdeki akış ölçerleri ve sistem bileşenleri ile
size güvenilir ve kolay çözümler sunmaktadır.
Gaz hacmi basınçla ters, sıcaklıkla ise doğru orantılı olarak
değişmektedir. Bunun yanında gaz kütlesi, sıcaklık ve basınçtan bağımsız olarak kütle korunumu yasasına göre sabit kalmaktadır. Bu nedenle gaz ölçümlerini kütle cinsinden
yapmak ya da sıcaklık ve basınç için referans bir noktaya
göre akışı hesaplamak çok daha uygundur.
Bu nedenle doğalgaz veya sıkıştırılmış hava gibi gazlar
çoğunlukla “düzeltilmiş hacim” cinsinden ölçülürler, örn:
Scf veya Nm3. Bu birimler ilk bakıldığında hacimsel veriler
olarak gözükseler de, düzeltilmiş hacmin tanımına baktığımızda öyle olmadıkları anlaşılmaktadır. Düzeltilmiş hacim,
referans koşullarındaki (örn: 0oC ve 1013.25 mbar) özkütle
değeri kullanılarak hesaplanmış hacimdir. Benzer özelliklere
sahip Scf (standart cubic feet), ve Sm3 de aynı şekilde sabit
bir sıcaklık ve basınç referansına vurgu yaptığından, hacimden çok kütleye karşılık gelen bir terim olarak düşünülebilir.
Gaz Nedir?
Günlük hayatta maddenin üç hali gözlenebilmektedir. Ortam
koşullarında:
• Tahta ve çelik, katı halde
• Su ve yağ, sıvı halde
• Hava ve oksijen gaz halde bulunmaktadır.
“Gazlar” oda sıcaklığı ve atmosferik basınçta gaz fazında
bulunan, yoğunluğu düşük, akışkanlığı fazla maddelerdir.
“Su buharı” ve “buharlar” yukarıda açıklanan koşullarda
sıvı olmalarına rağmen, termodinamik olarak gazlara benzer
özelliklere sahiptirler.
Gazlar Neden Kütle Veya Düzeltilmiş Hacim Cinsinden
Ölçülür?
Gazların önemli fiziksel özelliklerinden biri sıkıştırılabilir
olmalarıdır (Sıvılar için genellikle sıkıştırılamaz kabulü yapılmaktadır). Bununla birlikte gazlar, sıcaklık artışı ile genleşerek aynı miktar gaz için daha büyük bir hacim kaplarlar.
Gazlar en temel şekiliyle, “İdeal Gaz Kanunu” ile tanımlanmıştır.
P.V=m.R.T
T=sıcaklık)
(P=basınç, V=hacim, m=kütle, R=gaz sabiti,
Bu denkleme bakarak gaz kütlesini sabit tuttuğumuzda
hacminin, basınç ve sıcaklıkla nasıl değiştiğini görebiliriz.
28
Fig.1: Sıkıştırılmış hava örneği: Çekiş tarafındaki ve kompresör
tarafındaki kütle ve düzeltilmiş hacim aynı kalırken hacimsel
akışta çok büyük bir değişim gözleniyor.
Doğrudan Kütle Ölçümü
Endress+Hauser gazlar için herhangi bir kompanzasyona
gerek olmadan doğrudan kütleyi ölçebilen iki ayrı ölçüm
prensibi sunmaktadır:
• Termal kütlesel debimetreler termal dispersiyon prensibine dayanan ve sabit kompozisyonlu kuru, temiz gazların ölçümünde %1.5’a kadar hassasiyet ile kullanılan cihazlardır.
100:1 gibi yüksek bir ayarlanabilirlikleri vardır; bu sayede
çok düşük akış değerlerini bile ölçebilirler.
• Coriolis kütlesel debimetreler de ölçüm tüplerine uygulanan frekansın faz kaymasından yola çıkarak doğrudan kütlesel akışı ölçmektedir. Bu debimetreler ile girişte ve çıkışta
düz boru ihtiyacı olmaksızın %0.35’e kadar hassasiyetlere
ulaşılabilmektedir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Yukarıda bahsedilen iki debimetre, kütlesel akışa ek olarak
sıcaklık için de ayrı bir çıkış sinyali sağlamaktadırlar. Böylece proseste ayrıca bir sıcaklık transmiteri kullanılmadığı
için hem zamandan hem de paradan kazanç sağlanmış olur.
Ayrıca iki debimetreden de, ölçülecek gazın referans özkütlesini programlayarak, düzeltilmiş hacim değeri çıkış olarak
alınabilir.
o
Örneğin; 7 bar 20 C’de basınçlı havanın düzeltilmiş hacimsel akışını kompanzasyon yapmadan bir vorteks debimetre
ile ölçtüğümüzü düşünelim. Eğer basınç ve sıcaklık sabit
kalmayıp, basınç 6.5 bar -7.5 bar arasında ve sıcaklık da
o
o
-15 C ve 30 C arasında değişirse, elde ettiğimiz akış değerindeki hata %20’den fazla olur.
Böyle bir durumda, entegre sıcaklık sensörüne sahip bir
Prowirl vorteks debimetresi kullanıldığında, gerekli sıcaklık
kompanzasyonu cihazın içerisinde yapılabilecektir. Ayrıca
cihazın içinde bulunan akış bilgisayarı sayesinde, başka bir
hesaplayıcı ya da PLC’ye ihtiyaç duyulmadan düzeltilmiş hacim değeri de hesaplanılabilir. Bu şekilde yapılacak %10’luk
bir iyileştirme, yıllık gaz maliyeti 100,000 dolar olan bir uygulamada, size yaklaşık 12,000 dolarlık bir kazanç sağlayarak yatırımınızın en kısa sürede geri alınmasını sağlar.
Fig. 2: Endress+Hauser’den doğrudan kütle ölçümü için çözümler: Termal kütlesel debimetreler çok düşük akışlara kadar ölçüm
yapabilirler, Coriolis debimetreler giriş ve çıkışta düz boru mesafesine ihtiyaç duymadan monte edilebilirler ve hassasiyetleri çok
yüksektir.
Hacimsel Akıştan Kütleye Geçiş
Fark basınç prensibi ile çalışan debimetreler bir engel üzerinde oluşan basınç farkını ölçmektedir. Ölçülen bu basınç
farkı değerini baz alarak ve sıcaklık ve basıncın sabit olduğu
varsayımı yapılarak, bu cihazlardan hacimsel akış, kütlesel
akış ve düzeltilmiş hacimsel akış çıkışları alınabilir.
Vorteks debimetreleri de vorteks frekansından hacimsel akışı ölçmektedir. Ayrıca yine sıcaklık ve basıncı sabit kabul
ederek kütlesel akış ve düzeltilmiş hacimsel akış çıkışları da
alınabilmektedir.
Fig. 3: Kompanzasyon yapılmayan çözümler: Fark basınç hücreleri
basınç farkını, vorteks debimetreler doğrudan hacmi ölçerler.
Hem fark basınç prensibi ile çalışan debimetrelerin hem
de vorteks debimetrelerin gaz ölçümünde kullanılması halinde sıcaklık ve basınç kompanzasyonu yapılması oldukça
önemlidir. Sıcaklık ve basınç değerlerinin değişken olduğu
uygulamalarda kütlesel akış ölçülmek isteniyorsa, sabit basınç ve sıcaklık kabulü büyük hatalara neden olacaktır.
Bu çözüm basıncın nispeten sabit kaldığı ama sıcaklığın
değişkenlik gösterdiği uygulamalar için ideal bir çözümdür. Ölçüm tek bir cihaz ile yapılıp harici başka bir cihaza
olan gereksinim ortadan kalkmıştır.
Ölçülen kütlesel akış değerinde %2-3’lere varan hassasiyetler ise hem basınç hem de sıcaklık kompanzasyonu yapılan bir çözümde elde edilebilir. Bunun için üç farklı metot
kullanılabilir:
• Sıcaklık sensörü entegre edilmiş bir vorteks debimetreye harici bir basınç transmiteri ile ölçülen değer 4-20 mA,
HART veya diğer bus protokolleri (Profibus PA ya da Foundation Fieldbus) aracılığıyla okutulur.
• Standart bir vorteks debimetre veya fark basınç hücresi,
bir sıcaklık ve bir de basınç sensöründen alınan değerlerin
harici bir akış bilgisayarına taşındığı bir çözüm kullanılır.
• Standart bir vorteks debimetre veya fark basınç hücresi, bir sıcaklık ve bir de basınç sensöründen gelen bilgiler doğrultusunda kompanzasyonun DCS veya PLC’de
yapıldığı bir sistem kullanılır. Burada doğru denklemlerin
kullanılması çok önemlidir, zira araştırmalar göstermiştir
ki böyle bir yanlışlık ölçümde %10-30 arasında bir hataya
sebebiyet vermektedir. Bu da bizim örneğimizde 10,00030,000 dolara denk düşmektedir.
Örneğimizdeki yıllık 100,000 dolarlık gaz maliyeti olan
uygulamada bu iyileştirilmiş hassasiyet (%2-3 kompanzasyon yapılmayan %20 hassasiyetindeki çözümle karşılaştırıldığında) yıllık 17,000 dolara eşittir. Böylece daha
hassas olan sistemi kurarak daha hızlı bir geri kazanım
sağlayabilirsiniz.
Hangi Debimetreyi Seçmelisiniz?
Gaz akışını ölçmek için kusursuz bir debimetre yoktur.
Yukarıda bahsettiğimiz hassasiyet konusuna ek olarak her
debimetrenin kendine özgü avantajları ama aynı zamanda
dezavantajları da vardır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
29
Ürün ve Uygulamalar
Coriolis Kütlesel Debimetreler:
Fig. 4: Endress+Hauser’den bütün kompanzasyonların yapıldığı
kütlesel ve düzeltilmiş hacimsel akış ölçüm çözümleri: Solda:
Proline Prowirl 200 hem hacimsel akışı hem de sıcaklığı ölçüyor
ve basınç değeri harici olarak ölçülüp analog olarak veya bir bus
protokolü üzerinden cihaza taşınıyor. Sağda: Akış bilgisayarı
RMC621 kullanılan çözüm. Vorteks debimetreden elde edilen
hacimsel akış değerinin veya fark basınç hücresinden elde edilen
değerin sıcaklık ve basınç kompanzasyonu akış bilgisayarı içinde
yapılıyor. RMC621 ile üç farklı uygulama için tek bir cihaz kullanarak kütlesel akış elde edebilirsiniz.
Termal kütlesel debimetreler:
Bu debimetreler doğrudan kütle ölçümü için uygun fiyatlı
cihazlardır. Bu prensip ile çalışan cihazlarda ayarlanabilirlik (cihazla ölçülebilecek maksimum akış ve minimum
akış arasındaki ilişki) 100:1’dir. Bu yüksek ayarlanabilirlik oranı, diğer prensiplerle çalışan cihazlar ile karşılaştırıldığında termal debimetrelerin daha ekonomik olduğu
anlamına gelmektedir. Bir fark basınç hücresi ile benzer
sonuçlar elde edebilmek için en azından iki ayrı fark basınç hücresi içeren bir montaj düzeneği gerekmektedir.
Termal debimetreler çok düşük akışları ölçebildikleri için,
kaçak tespitinde çok yaygın olarak kullanılırlar. Akışı minimum basınç kaybıyla (2 milibar’dan düşük) ölçerler,
böylece pompalama ve kompresyon kaynaklı elektrik
maliyetinde önemli bir tasarruf sağlanır. Ancak bu cihazların montaj yeri öncesinde uzun düz boru mesafeleri gerekmektedir. Bu mesafeler cihazın bir akış düzenleyicisi
ile kalibre edilerek sipariş edilmesi durumunda basınç
kaybında bir miktar artışla 5 çapa kadar düşürülebilir.
Termal debimetreler güçlü basınç dalgalanmalarının olduğu uygulamalarda (örn: 2 bardan 10 bara), nemli gaz
uygulamalarında, kompozisyonu değişen gazlarda ve IEC
61508’e göre SIL uygulamalarında önerilmemektedir.
Termal dağılma prensibine göre ölçüm yapan bu cihazlar
belirli gazların uygulamalarında kullanılabilmektedir. (ör.
Hidrojen, oksijen, karbondioksit, karbonmonoksit, doğalgaz, hava … vb.)
Fig. 5: Endress+Hauser üretim tesisinde Proline t-mass 65 cihazının sıkıştırılmış hava ölçümü yapılan test ünitesi
30
Coriolis debimetreler yüksek hassasiyetleri ve tekrarlanabilirlikleri ile tanınmaktadır. Boruya herhangi bir destek veya
girişte düz boru gereksinimi olmadığından kurulumları kolay ve zaman ve paradan tasarruf sağlayan kurulumlardır.
Güvenlik gerektiren uygulamalar için SIL2 dereceli modeller
mevcuttur. Bu debimetreler termal debimetrelerle karşılaştırıldığında daha büyük basınç kayıplarına neden olur.
Fark Basınç Prensibi ile Çalışan Debimetreler:
Fark basınç cihazları 1929 yılında akış ölçümü için bir standart haline gelmiştir ve günümüzde genellikle gaz ölçümlerinde kullanılmaktadırlar. Fark basınç hücreleri ve orifis
plakaları proses basıncı altında değiştirilebilir ve yeniden
kalibre edilebilirler. Malzeme, hat çapı ve basınç değerindeki çeşitliliğin en geniş olduğu akış ölçerler bu cihazlardır.
Pitot tüpler, orifis plakaları ile karşılaştırıldıklarında, daha
düşük basınç kayıpları yaratırlar ve aşınmaya daha az maruz kalırlar (Orifis plakasının sivri köşesinde oluşan aşınma,
ölçümde fazladan %1-10 arasında bir hata payına sebebiyet
verebilir).
Endress+Hauser fark basınç hücreleri SIL2’ye (IEC 61511)
göre geliştirilmiştir. Fark basınçlarda ayarlanabilirlik sınırlıdır (3:1 veya 6:1). Bu değer daha önce de bahsedildiği üzere
akış bilgisayarının “bölmeli aralık” fonksiyonundan faydalanarak arttırılabilir. Buna ek olarak, böyle bir akış bilgisayarı
proses şartlarına göre orifis karakterini sürekli yeniden hesapladığı için daha hassas ölçüm değerleri elde edilmesini
de sağlar. Ancak fark basınç debimetrelerde kaçak emisyon
riski çok yüksektir ve uzun süreli kullanımlarda cihazın kararlılığı aşınmadan etkilenebilir. Bu debimetreler de vorteks
ve termal debimetreler gibi giriş ve çıkışta uzun düz boru
mesafelerine gereksinim duyarlar.
Vorteks Debimetreler:
Endress+Hauser vorteks debimetreler titreşimlere, sıcaklık
değişimlerine ve buhar hatlarındaki su çekiçlerine dayanık-
Fig. 6: Promass 80E kütlesel debimetresi ile doğalgaz ölçümü
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
tüketim).
Fig. 7: Fark basınç hücresi ile doğalgaz ölçümü
lıdır. Ölçüm prensibi sayesinde tanecikli gazlarda ve hatta
hacimce %5’e kadar nem içeren gazlarda kullanılabilir. Vorteks debimetreler tekrarlanabilirlikleri yüksek, düşük basınç
kayıpları yaratan ve korozif ve aşındırıcı olmayan sıvılarda
uygulama ömrü süresince tekrar bir kalibrasyona ihtiyaç
duymayan cihazlardır.
Fig. 8: Prowirl
vorteks
debimetresi
ile petrol sahasında doğalgaz
ölçümü
Diğer çoğu geleneksel ölçüm teknikleri ile karşılaştırıldığında vorteks debimetrelerin siparişleri, kurulumları ve
devreye alımları daha kolaydır ve böylece zamandan ve
paradan tasarruf sağlar. Endress+Hauser vorteks debimetreler SIL2 sertifikasına sahiptir. Bir vorteks debimetreyi
boyutlandırırken cihazın ölçebileceği minimum akış değerinin ve giriş ve çıkıştaki düz boru mesafelerinin uygunluğu
kontrol edilmelidir. Girişte gerekli olan düz boru mesafesi
Endress+Hauser’in geliştirmiş olduğu “Düz boru mesafesi
kompanzasyonu” özelliği ile veya akış düzenleyici kullanılarak kısaltılabilir.
Fig. 9:
Endress+Hauser’in
İsviçre’deki gaz
kalibrasyon
tesisinde
Proline
t-mass 65
flanşlı tip
termal
debimetresi
Gaz Kalibrasyonunda Yeterlilik
Endress+Hauser’in İsviçre’de bulunan hava kalibrasyon
tesisinde tamamen yeni kavramlara ve tekniklere dayanan
standartlar belirlenmiştir. Revolver üzerinde, değişik boyutlardaki adaptörler sayesinde DN 15’ten DN 100’e kadar olan
cihazlar hızlı ve güvenilir bir şekilde test edilir. 10,000 kg/h’e
kadar olan akışlar ölçülebilir. Burada özel bir kontrol sistemi
ile kalibrasyon odasındaki havanın sıcaklığı gece ve gündüz
tam 21oC’de tutulmaktadır. Bütün bu kullanılan yöntemler
ile bu kalibrasyon tesisi dünyada hava akış ölçümünün en
hassas yapıldığı yerlerden biridir.
Prosesinizi Gözlemleyin Ve Değerlendirin
Sadece gaz ölçümü yaparak tasarruf edemezsiniz – bunun
yanında elde edilen datayı gözlemlemeniz, değerlendirmeniz
ve analiz etmeniz gerekir. Endress+Hauser yıllardır kullanılan ve kendini kanıtlamış komple yazılım paketleri sunmaktadır. Bunlar ile:
• Bütün ölçüm noktalarını ve ölçümü yapılan değişkenleri
kurulum planı üzerinde görebilir,
• Saatlik, günlük, aylık ve yıllık raporlamalar yapabilir,
• Son tüketim değerlerini maliyet merkezine gönderebilir,
• Verimlilik karşılaştırması yapabilirsiniz (sağlanan enerji vs.
Fig. 10: Endress+Hauser yazılımları ile prosesinizi izleyin.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
31
Ürün ve Uygulamalar
iQ Platform ile Üretim Hızlanıyor, Maliyetler Düşüyor
Mitsubishi Electric
www.mitsubishielectric.com.tr
■ Yeni sanayi evresine Mitsubishi Electric Fabrika Otomasyon Sistemleri geleceğin dijital fabrika teknolojisi olarak
tanımlanan e-F@ctory ile hazır. Mitsubishi Electric’in üretim alanında sahip olduğu global uzmanlık ve deneyimiyle
geliştirilen bir otomasyon stratejisi olan ve e-F@ctory konseptinin oluşturulmasını sağlayan iQ Otomasyon Platformu,
aynı zamanda tüm önemli otomasyon bileşenlerini tek bir
yapıda birleştiren nadir ürün ailelerinden biridir. Otomasyon
platformu olan iQ’nun önemli avantajlarını; minimum TCO
(toplam sahip olma maliyeti), fabrika otomasyonu yönetim
sistemleri arasında tam ve sorunsuz entegrasyon, maksimum verimlilik ve hızlı iletişim olarak saymak mümkün.
Böylece otomasyon döngüsünün her aşamasında maliyetler düşüyor ve yatırımdan maksimum geri dönüş alınması
sağlanıyor.
Daha fazlasını daha hızlı gerçekleştirin
Performans açısından endüstride liderler arasında yer
alan iQ CPU’ları, döngü sürelerinin kısaltılmasını, üretkenliğin arttırılmasını ve böylece yatırım geri dönüşünün
daha hızlı olmasını sağlıyor. iQ PLC CPU’ları, programları
nanosaniyeler içerisinde uygulayarak aynı zamanda binlerce G/Ç işliyor. Gelişmiş hareket kabiliyetleri ve parazitten etkilenmeyen 50Mbit/s SSCNET/III Network’ü sayesinde düzinelerce ekseni aynı anda kontrol edebiliyor.
Yeni endüstri evresindeki ihtiyaç duyulan rekabetçi ve
yüksek kalitedeki uygulamalarında mekanik tabanlı sistemlerde yalınlaşma sağlıyor. Makine tasarımı daha basit
olduğundan üretim sürelerini kısaltıyor ve iş değişikliklerinin daha hızlı gerçekleştirilmesini sağlıyor.
Kontrol kolaylığı ile yüklerinizden kurtulun
iQ Platform, Mitsubishi Electric’in CNC (Bilgisayarlı Sayısal
Kontrol), Motion (Hareket) , Robot, PLC ve Proses uygulamaları olmak üzere tüm otomasyon disiplinlerini bir araya
getiren bir birleştirilmiş endüstriyel otomasyon yapısıdır.
Teknolojisini Q Serisi Otomasyon Platformu’ndan alan iQ
Platform’un sırrı, CPU’lar arası yüksek hızlı haberleşmeyi
olası kılan modüller arası bağlantıdır. 4 CPU’yu bir araya
getirebilen iQ Platform, anlık haberleşme hızıyla çok yönlü
sistemler için ideal.
34
iQ Platform, çok hızla evrim geçiren yeni endüstri dünyasında sıklıkla ihtiyaç duyulan robot sistemlerinin daha
büyük ve kompleks programları kontrol etmesini sağlıyor. Hatalar, değişken değerleri ve program bilgisi,
durum (hız, pozisyon vs.), bakım bilgisi (kalan batarya
ömrü, yağ ömrü vs.), servo verisi (yük faktörü, akım değerler vs.) izlenebiliyor. Birden fazla robotun toplu yönetimi sağlanabiliyor. Ana CPU’ya bağlanan bir bilgisayar,
kontrolör ağındaki robotlara erişebiliyor. Bu özellik, hat-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
taki robotların denetimine kolaylık sağlıyor. CPU’lar arası direkt haberleşme, robot CPU’ları arasındaki belleğin
paylaşılıp aralarında veri okuma ve yazmalarını sağlıyor.
Robotlar arası veri transferinin hızlanması ile robotlar
daha detaylı ve koordineli kontrol edilebiliyor. İşleme,
hareket ve satır kontrolü gerektiren transfer hatları gibi
kompleks sistemler bile tek bir kontrolör ile kolayca kontrol edilebiliyor.
Mitsubishi Electric Operatör Paneli (GOT) ile öğretme
ünitesi kullanmadan robot kontrolü yapılabiliyor. Robot
pozisyonu, hata bilgileri ve diğer veriler GOT üzerinden
rahatlıkla izlenilebiliyor. Robot verileri dıştan bir bilgisayara gerek duymadan operatör paneli üzerine takılan
bir CF kartta veya USB bellekte saklanabiliyor. Bu özellik
pil kaybı veya robot arızası gibi durumlarda veri kaybını
önlemeye yardımcı oluyor. Ayrıca periyodik olarak da yapılabilen veri yedekleme üstün bakım kolaylığı sağlıyor.
Azaltılmış kablolama ve ünite sayısı, kablosuz sistemlerin
kullanılması, giriş-çıkış ve network ünitelerinin kaldırılması sayesinde sistem maliyeti azalıyor. Sistem, CPU ve
giriş üniteleri arasında data yazma ve okumayı sağlıyor.
Bu özellik tepki süresini ve dolayısıyla hat devir süresini
azaltıyor. Paylaşılan bellek opsiyonları, sahada izleme ve
bakım operasyonlarının tek bir operatör paneliyle yapılabilmesini sağlıyor.
Gigabit Ethernet açık otomasyon Network’ü olan CC-Link
IE’nin de tüm avantajlarından yararlanılabilmesini sağlayan bir platform olması iQ platformunu farklı bir yerde
konumluyor. Bilgi serbest şekilde dolaştığı için Network
artık işletmenin üretkenliğini sınırlandıran bir parametre
olmaktan çıkıyor.
Her ihtiyaca uygun…
iQ Platform’un en önemli özelliklerinden biri ölçeklendirilebilir olması. Tüm hatların otomasyonunu sağlayabileceği gibi evde kullanılan tek bir makinenin kontrolünü de
sağlayabiliyor. Yüksek performansın kritik olduğu küçük
ölçekli sistemlerde platform çok CPU ile kullanılabileceği
gibi yalnızca tek bir CPU olarak PLC veya motion controller olarak da yapılandırılabiliyor. Kısacası ihtiyaca uygun
bir iQ çözümü bulmak mümkün.
Kesintisiz bilgi akışı
iQ Platform, yüksek seviyede mühendislik ihtiyacı olan
tesis sistemleri için çok geniş bir Network ağına sahip
ve uyumlu bir yapıdır. IT sistemleri gibi sistemler için
bilginin tesisin tüm kademelerinde serbestçe dolaşmasına izin veren açık CC-LinkIE mimarisi de buna dâhil.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
35
Ürün ve Uygulamalar
Standart I/O Bileşenleri
Zorlu Ortamlarda Yüksek Yük Kapasitesi Sağlıyor
Beckhoff
www.beckhoff.com
Beckhoff’un standart EtherCAT Terminalleri portföyünün genişletilmiş özellikleri sayesinde, yüksek performanslı EtherCAT
iletişimi zorlu mekanik yükler ve aşırı zor çevre koşulları altında ilave maliyet oluşmadan kullanılabiliyor.
■ Beckhoff, aşırı sıcaklıklar veya mekanik gerilmelere bağlı şok ve titreşimler gibi zorlu çalışma koşulları
için geniş bir ürün yelpazesi sunuyor. Bu yüksek gereksinimlerin, ek maliyetler olmadan standart Beckhoff I/O bileşenleriyle karşılanabilmesi en önemli
avantajları arasındadır. Bu sayede Bus Terminalleri,
EtherCAT Terminalleri ve EtherCAT Box modüllerinden
oluşan son derece geniş ve çok yönlü ürün portföyünün zorlu çevre koşullarında kullanılabilmesine olanak sağlıyor.
Birçok endüstride ve uygulama alanında, zor çevresel koşullar nedeniyle otomasyon bileşenlerinden beklenen yük
kapasitesi talebi artıyor. Presler ve rüzgâr türbinleri, şok ve
titreşim gerilmelerinin yanı sıra yüksek sıcaklığın gündelik
çalışmada söz konusu olduğu tüm uygulamalar buna örnek
gösterilebilir.
Böyle zorlayıcı uygulamalar uygun ve sağlam I/O sisteminin yanı sıra, bileşen ve sinyal çeşitliliğiyle standart
bir portföyün sunduğu esnekliğe ihtiyaç duyulur. Beckhoff, bu performans düzeyini genişletilmiş özelliklere
sahip Bus Terminalleri, EtherCAT Terminalleri ve IP 67
koruma sınıfına sahip EP ve ER serisi EtherCAT Box
36
modüllerinin birçoğunda gerçekleştirmiş.
Genişletilmiş sıcaklık aralığı ve yüksek mekanik yük
kapasitesi
Beckhoff I/O bileşenlerinin standart modelleri bile -25 ile
+60 °C arasında değişen, genişletilmiş sıcaklık aralığı için
tasarlanmıştır.
I/O sistemi böylece aşırı sıcak ve soğuğa dayanabiliyor ve
yüksek iklimsel direnç sağlayabiliyor.
“Genişletilmiş” bileşenler aynı zamanda yüksek mekanik
yük kapasitesi de sunuyor. Örneğin, IP 20 terminaller 5
g’ye kadar titreşime (EN 60068-2-6 uyarınca) ve 25 g’ye
kadar darbeye (EN 60068-2-27, 6 ms boyunca devamlı şok)
dayanıklıdır.
Genişletilmiş EtherCAT Box modülleri 11 ms boyunca 35
g’lik devamlı şoka kadar da dayanabiliyor.
Beckhoff IP 20 terminallerdeki ve Gömülü PC’lerdeki
PCB’ler (baskılı devre kartı) için minimum maliyetle isteğe
bağlı kaplama da mevcut. Bu kaplama, IP 20 I/O bileşenlerinin elektronik alt gruplarına, zararlı çevresel etkilere karşı
gelişmiş koruma sunuyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Fluke İle Termografinin İlkelerine Giriş
Netes Mühendislik
www.netes.com.tr
■ Termal görüntüleyiciler, kızılötesi termografi ilkelerine
dayanarak çalışırlar. Termal bir görüntüleyici, elektrikli sistemlere, mekanik sistemlere ve bina çevre kaplama yapısına
ilişkin arıza giderme, bakım ve denetleme için, maliyet tasarrufu sağlayan ve sık sık da para kazandıran bir test aracı
olarak kullanılır.
KIZILÖTESİ TERMOGRAFİ:
Kızılötesi termografi ışınımı ve bununla ilişkili olarak yüzey
sıcaklığını algılamak ve ölçmek üzere, elektronik optik cihazlar kullanma bilimidir. Işınım, ışıyan enerji (elektromanyetik dalgalar) doğrudan bir iletim ortamı olmaksızın hareket ederken ortaya çıkan ısı hareketidir. Modern kızılötesi
termografi, ışınımı algılamak ve ölçmek ve bunu denetleyen
yapı veya ekipmanın yüzey sıcaklığı ile ilişkilendirmek üzere, elektronik optik cihazlar kullanılarak uygulanır.
…İnsanlar kızılötesi ışınımı her zaman algılayabilmişlerdir.
İnsan derisindeki sinir uçları, ± 0.009 °C (0.005 °F) kadar
küçük sıcaklık farklılıklarına cevap verebilmektedir. Had safhada hassas olmalarına karşın insan sinir uçları, hasarsız
termal inceleme için kötü bir biçimde tasarlanmıştır.
Örneğin, insanlar karanlıkta sıcakkanlı av bulabilen hayvanların ısıl yeteneklerine sahip olsaydı bile, herhalde yine de
daha iyi ısı algılama araçlarına ihtiyaç duyulurdu. İnsanlar
ısıyı algılama fiziksel sınırlamalara sahip oldukları için, ısıya
karşı hassas mekanik ve elektronik cihazlar geliştirilmiştir.
Bu cihazlar, sayısız uygulamaya ilişkin termal denetlemelere
yönelik olarak, herkesçe kabul edilmektedir.
KIZILÖTESİ TEKNOLOJİNİN TARİHÇESİ
“Kızılötesi”nin kökeni, bu dalga boyunun elektromanyetik
ışınım spektrumunda tuttuğu yere atıfta bulunan “kızıldan
daha ötede” dir. “Termografi” kavramı, sıcaklık resmi anlamına gelen kelimelerin köklerinden elde edilmiştir. 1800’de
güneş ışığı ile deneyler gerçekleştirmiş olan alman gökbilimci Sir William Herschel, termografinin kökeni ile onurlandırılabilir.
Hassas, cıvalı bir termometreden yararlanan Herschel,
prizma içinden güneş ışığını geçirerek ve her rengin sıcaklığını ölçtüğü yerlere, çeşitli renklere termometreyi tutarak,
kızılötesi ışınımı keşfetti. Herschel dışarı, kırmızı ışığın ötesine, “dark heat” (karanlık ısı) olarak bahsettiği bir alana
hareket ettiği zaman, sıcaklığın arttığını keşfetti. “Dark heat”
şu anda kızılötesi olarak bilinen ve elektromanyetik ışınım
olarak kabul edilen, elektromanyetik spektrum bölgesiydi.
Yirmi yıl sonra Alman fizikçi Thomas Seebeck, termoelektrik etkiyi keşfetti. Bu sıcaklık pilinin erken bir versiyonu olan
38
ısıl gözenin, 1829’da İtalyan fizikçi Leopoldo Nobili tarafından keşfine öncülük etti. Bahsedilen basit kontaklı cihaz,
iki birbirine benzemeyen metal arasındaki gerilim farkının,
sıcaklık ile birlikte değişmesi önermesine dayanmaktadır.
Kısa bir süre sonra Nobili’nin partneri Macedonio Melloni
ısıl gözeyi, ısıl çift göze (seri durumda bir ısıl göze düzenlemesi) halinde geliştirdi ve 9,1 m’lik (30’) bir mesafeden
vücut sıcaklığını algılayabilecek biçimde, bunun üzerindeki
termal ışınıma odaklandı.
1880’de Amerikalı gökbilimci Samuel Langley, 304 m’den
(1000’) daha uzaktaki bir inekten gelen vücut sıcaklığını
algılamak için, bir bolometreden yararlandı. Bir bolometre
gerilim farklılığını ölçmekten çok, sıcaklıktaki değişmeyle
ilişkili olarak elektriksel dirençteki değişimi ölçer. Sir William Herschel’in oğlu Sir John Herschel 1840’ta, evaporagraf
olarak adlandırılan bir cihaz kullanarak, ilk kızılötesi görüntüyü oluşturdu. Termal görüntü, ince bir yağ tabakasından
yansıyan ışık vasıtasıyla elde edilmişti.
Termal görüntüleyici, kızılötesi dalga boyu spektrumunda,
ekipmanla doğrudan temas gerçekleştirmeksizin sıcaklık
modellerini algılayan bir cihazdır. Şekil 1-1 e bakınız.
Termal görüntüleyicilerin erken versiyonları, ışık ileten
detektörler olarak bilinirlerdi. 1916’dan 1918’in sonuna
dek Amerikan mucit Theodore Case, ısıtmadan daha çok,
fotonlarla doğrudan etkileşim yoluyla bir sinyal üretmek
için, ışık ileten detektörlerle deneyler gerçekleştirdi. Sonuç
daha hızlı, daha hassas, ışık ileten bir detektördü. 1940’lar
ve 1950’ler boyunca termal görüntüleme teknolojisi, artan
sayıda askeri uygulamaya destek vermek üzere geliştirildi.
Alman bilim adamları ışık ileten detektörün soğutulmasıyla
genel performansın arttığını keşfetti.
1960’lara kadar termal görüntüleme, askeri olmayan uygulamalar için kullanılmadı. İlk termal görüntüleme sistemleri
hantal, veri sağlamada yavaş ve düşük seviyede çözünür-
Şekil 1-1. Termal bir görüntüleyici,ekipmanla doğrudan temas gerçekleştirmeksizin kızılötesi dalga boyu spektrumunda sıcaklık modellerini algılayan bir cihazdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Teori ve
Ürün
ve Uygulamalar
Uygulamalar
lüğe sahip olmalarına karşın, bunlardan büyük elektrik iletim ve dağıtım sistemlerinin denetlenmesi gibi endüstriyel
uygulamalar amacıyla yararlanıldı. Askeri kullanıma yönelik
olarak 1970’lerde sürdürülen ilerlemeler, bina tanımlaması
ve malzemelerin tahribatsız testi gibi uygulamalar için kullanılabilen, ilk taşınabilir sistemleri ortaya çıkardı.
TEKNOLOJİ TÜYOLARI
Termal Görüntüleyicilerin orijinal versiyonları termal görüntüleri, siyah-beyaz katot ışınlı tüplerin (CRTs-cathode
ray tubes) kullanımı vasıtasıyla açığa çıkarırdı. Kalıcı kayıtlar, fotoğraf veya manyetik bantla mümkündü.
1970’lerdeki termal görüntüleme sistemleri dayanıklı ve
güvenilirdi, fakat görüntülerin kalitesi modern termal görüntüleyicilere kıyasla düşüktü. 1980’lerin başından beri
termal görüntülemeden tıbbi amaçlarla, temel endüstride
ve bina denetlemeleri için geniş biçimde yararlanılmaktadır. Termal görüntüleme sistemleri tamamen radyometrik görüntüler üretmek üzere ayarlanırdı ki radyometrik
sıcaklıklar, görüntüdeki her yerde ölçülebilsin. Radyometrik görüntü, görüntüdeki çeşitli noktalar için sıcaklık
ölçüm hesaplamalarını içeren, termal bir görüntüdür.
Termal görüntüleyicileri soğutmak için kullanılmış olan
sıkıştırılmış veya sıvılaştırılmış gazın yerini almak üzere,
güvenilir termal görüntüleyici soğutucuları geliştirildi.
Daha az pahalı, tüp temelli, piroelektrik vidikonlu (pyroelectric vidicon – PEV ) termal görüntüleme sistemleri
de geliştirilmiştir ve yaygın biçimde üretilmiştir. Radyometrik olmamalarına karşın PEV termal görüntüleme
sistemleri hafiftiler, portatiftiler ve soğutma olmadan çalışabiliyorlardı.
1980’lerin sonlarında odak düzlem matrisi (focal-plane
array-FPA) olarak bilinen yeni bir cihaz, ordudan ticari piyasalara sunuldu. Odak düzlem matrisi (FPA), bir merceğin
odak düzlemindeki kızılötesini algılayan detektörlerin bir dizisinden oluşan (tipik olarak dikdörtgen biçiminde), görüntü
algılayan bir cihazdır. Şekil 1-2 ye bakınız.
kızılötesi enerjiyi algılayabilen en küçük bağımsız unsurudur. Özel uygulamalar için 1000x1000’den fazla piksele
sahip dizinler mevcuttur. İkinci rakam ekranda gösterilen
yatay satırların sayısını temsil ederken, ilk rakam ise dikey
sütunların sayısını temsil eder.
Örneğin, 160x120 dizini, toplam 19,200 piksele eşittir (160
piksel x 120 piksel = toplam 19,200 piksel) Çeşitli detektörlerden yararlanan FPA teknolojisinin gelişimi, 2000 yılından
beri tırmanıştadır. Uzun dalga boylu termal görüntüleyici, 8
µm ve 15 µm arasındaki bir dalga boyu bantı içinde kızılötesi enerjiyi algılayan, termal bir görüntüleyicidir. Bir mikron
(µm), bir milimetrenin binde birine (0,001 m) eşit bir uzunluk ölçüsü birimidir. Orta dalga boylu bir termal görüntüleyici ise, 2,5 µm ve 6 µm arasındaki bir dalga boyu bantında
kızılötesi enerjiyi algılayan, termal bir görüntüleyicidir. Hem
uzun hem de orta dalga boylu termal görüntüleme sistemleri şu anda, sık sık görüntü birleştirmeli ve 0,05 °C (0,09
°F) veya daha düşük termal hassasiyetli olarak, tamamen
radyometrik versiyonlar halinde hazırdır.
Bu sistemlerin maliyeti geçtiğimiz on yıl boyunca on kattan
daha fazla düşmüştür ve kalite çarpıcı biçimde artmıştır. Dahası, görüntü işlemek amacıyla bilgisayar yazılımı kullanımı
da son derece artmıştır. Neredeyse tümü ticari yollardan
elde edilebilen modern kızılötesi sistemler, analizi ve rapor yazmayı kolaylaştırmak üzere yazılımdan yararlanırlar.
Raporlar çabucak oluşturulabilmekte ve internet üzerinden
elektronik olarak gönderilebilmekte veya PDF gibi ortak biçim halinde saklanabilmektedir ve çeşitli tiplerde dijital depolama cihazlarında kaydedilebilmektedir.
TERMAL GÖRÜNTÜLEYİCİNİN İŞLEYİŞİ
Termal görüntüleme sistemlerinin nasıl işlediğine ilişkin
genel bir bilgiye sahip olmak yararlıdır çünkü bir termografi uzmanı için ekipmanın sınırlamaları içinde çalışmak son
derece önemlidir. Bu ise en hassas algılamaya ve potansiyel
problemlerin en hassas analizine izin verir. Termal görüntüleyicinin amacı, algılamaktır. Şekil 1-3 e bakınız.
Bu, başlangıçtaki taramalı detektörler üzerinden gerçekleştirilen önemli bir ilerlemeydi ve sonuç, görüntü kalitesinde
ve uzamsal çözünürlükte bir artıştı. Modern termal görüntüleyicilerdeki tipik dizinlerin, 16x16’dan 640x480’e kadar
sıralanan pikselleri vardır. Bu anlamda bir piksel bir FPA’nın
Şekil 1-2. Bir odak düzlem matrisi (FPA), bir merceğin odak düzlemindeki ışığı algılayan piksellerin bir dizisinden (tipik olarak
dikdörtgen biçiminde) oluşan,
görüntü algılayan cihazdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil 1-3. Hedef, termal
bir görüntüleyici ile incelenecek olan nesnedir.
Termal bir görüntüleyicinin amacı, hedef tarafından yayılan kızılötesi
ışımayı algılamaktır.
39
Ürün ve Uygulamalar
TEKNOLOJİ TÜYOLARI:
Devam eden enerjiyi koruma ihtiyacı nedeniyle belediyeler ve devlet kurumları, askeri termal hava haritalarına uyum gösterilerek yapılan, havadan kızılötesi
taramalardan yararlanıyorlar. Bu taramaların amacı
kamuya, ikamet eden kişilere ve işyerlerine, binalarındaki ısı kaybına ilişkin bilgi sağlamak.
Termal görüntüleme sisteminde elektronik aletler tarafından
okunan gerilim veya elektrik direncindeki bir cevap, genellikle bir değişiklik olarak sonuçlanan biçimde kızılötesi ışınım,
termal görüntüleyicinin optik araçları vasıtasıyla bir detektör
üzerine odaklandırılır. Termal görüntüleyici vasıtasıyla üretilen sinyal, bir görüntü ekranı üzerinde elektronik bir görüntüye (termogram) dönüştürülür. Bir termogram, farklı renk
tonlarını, hedefin yüzeyi üzerindeki kızılötesi ışınım dağılımı
ile örtüştüğü yer olan bir görüntü ekranı üzerinde elektronik
olarak işlenmiş bir hedef görüntüsüdür. Termografi uzmanı
bu basit süreçte, hedefin yüzeyinden yayılan, ışıyan enerjiye
tekabül eden termogramı görüntüleyebilir.
Termal bir görüntüleyicinin üzerindeki mercek, gelen kızılötesi ışınımı detektör üzerine toplamak ve odaklamak için
kullanılır. Çoğu uzun dalga boylu termal görüntüleyicinin
mercekleri, germanyumdan (Ge) yapılmıştır. İnce yansıma
önleyici astar tabakaları, merceklerin geçirimini arttırır.
Ekranlar: Termal görüntüleyicinin üzerine konumlandırılmış sıvı kristal görüntülü (LCD) inceleme ekranı üzerinde,
termal bir görüntü açığa çıkarılır. Çeşitli saha konumlarında karşı karşıya kalınan farklı aydınlatma koşulları altında
kolayca incelenebilmesi için LCD inceleme ekranı, yeterince
geniş ve parlak olmalıdır. Bir görüntü sık sık batarya, şarj,
tarih, saat, hedef sıcaklığı (°F, °C veya °K olarak), görülebilir
ışıklı görüntü ve sıcaklığa ilişkin bir renk spektrumu anahtarı
gibi bilgiler de sağlayacaktır. Şekil 1-5 e bakınız.
Termal Görüntüleyicinin Bileşenleri
Tipik termal görüntüleyiciler merceği muhafazasını, ekranı,
detektör ve işleme elektronik cihazlarını, kumanda araçlarını, veri depolama cihazlarını ve veri işleme ve rapor oluşturma yazılımını içeren çok sayıda ortak bileşenden oluşur. Bu
bileşenler, termal görüntüleme sisteminin tip ve modeline
bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Şekil 1-4 e bakınız.
Şekil 1-5. Termal görüntüleyicinin üzerine konumlandırılmış sıvı
kristal bir ekran (LCD) üzerinde, termal bir görüntü açığa çıkar.
Şekil 1-4. Tipik termal görüntüleyicilerin merceği, mercek muhafazasını, ekranı, kumanda araçlarını ve el bağlama askısıyla tutamacı
içeren, çok sayıda ortak bileşeni vardır.
Genellikle termal görüntüleyicilerin saha kullanımına yönelik olarak, aygıtı, yazılımı ve ilişkin diğer ekipmanı korumak
üzere, bir taşıma muhafazası vardır.
Mercekler: Termal görüntüleyicinin en az bir merceği vardır.
Görüntüleyici bir mercek kızılötesi ışınımı alır ve bunu kızılötesi bir detektör üzerine odaklar. Detektör cevap verir ve
elektronik ( termal ) bir görüntü veya termogram oluşturur.
40
Detektör ve İşleme Elektronik Cihazları: Detektör ve işleme
elektronik c,hazları, kızılötesi enerjiyi işleyerek kullanılabilir
bilgiye dönüştürmek için kullanılır. Hedeften gelen termal
ışınım, genellikle elektronik yarıiletken bir malzeme olan
detektör üzerine odaklandırılır. Termal ışınım, detektörden
gelen ölçülebilir bir tepki üretir. Bu tepki, termal görüntüleyicini gösterme ekranında termal bir görüntü oluşturmak
üzere, termal görüntüleyici içinde elektronik olarak işlenir.
Kumanda Araçları: Ekran üzerindeki termal bir görüntüyü
düzeltmek için, kumanda araçlarıyla çeşitli elektronik ayarlamalar yapılabilir. Sıcaklık aralığı, termal ölçüm menzili ve
seviye, renk paletleri ve görüntü birleştirme gibi değişkenlere elektronik ayarlamalar yapılabilir. Ayarlamalar aynı zamanda yayma kuvvetine ve yansıtılan arka plan sıcaklığına
da yapılabilir. Şekil 1-6 ya bakınız.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil 1-6.
Kumanda
araçlarıyla
sıcaklık aralığı,
termal ölçüm
menzili ve seviye
gibi önemli
değişkenlerde ve
diğer ayarlarda
belirlemeler
yapılabilir.
Veri Depolama Cihazları: Termal görüntüleri ve ilişkin verileri içeren elektronik dijital dosyalar, farklı tiplerde elektronik hafıza kartları veya depolama ve transfer cihazlarında
depolanır. Pek çok kızılötesi görüntüleme sistemi, tümleşik, görülebilir ışıklı bir kamera ile elde edilmiş ilişkin bir
görsel imajın yanında, tamamlayıcı ses veya metin verilerinin depolanmasına izin verir.
Veri İşleme ve Rapor Oluşturma Yazılımı: En modern termal görüntüleme sistemleri ile birlikte kullanılan yazılım,
hem etkilidir hem de kullanıcı dostudur. Dijital olan termal
ve görülebilir ışıklı görüntüler, çeşitli renk paletleri kullanılarak görüntülenebildikleri ve tüm radyometrik parametrelere ve analiz fonksiyonlarına daha ileri ayarlamaların
yapılabildiği yer olan, kişisel bir bilgisayara aktarılır. İşlenmiş görüntüler daha sonra rapor şablonlarına eklenir veya
bir yazıcıya gönderilir, elektronik olarak depolanır yada bir
internet bağlantısı aracılığı ile müşterilere gönderilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Hidrolik Oransal Servo Uygulamaları ile
Parabolik Yay Üretimi
Bosch Rexroth
www.boschrexroth.com.tr
■ Rexroth markalı “Hidrolik Oransal / Servo Valfler”
yeni tasarımıyla ağırlığı önemli ölçüde azaltırken üretim maliyetlerini de düşürüyor.
Üretici firmalar süspansiyon sistemleriyle ilgili çalışmalarını hızla yoğunlaştırırken metal şekillendirme sektöründe
faaliyet gösteren Repkon ile Bosch Rexroth ana bayilerinden Rota Teknik, parabolik yay üretimi için birlikte çalışma
kararı aldı. Bosch Rexroth ana bayisi Rota Teknik A.Ş.’nin
uzman mühendisleri tarafından devreye alınan Repkon
hidrolik tahrikli parabolik yay makinelerinde Rexroth markalı “Hidrolik Oransal / Servo Valfler” kullanıldı. Bu valflerin kullanılmasıyla tek bir yayın kalınlığı uçlara doğru
inceltilerek, istenilen hassas toleranslı kesitlere getiriliyor.
Malzemeye uygun elastikiyet ve şok alma özelliği kazandırılıyor.
Anahtar teslim üretim tesisleri kuran, ayrıca küresel pazarlar için temel metal şekillendirme makinelerini tasarlayan, üreten ve tedarik eden Repkon A.Ş. otomotiv yaprak
yayı üretimi için de tamamen otomatik olan üretim hatları
ve makineler üretiyor. Firma ayrıca yeni nesil parabolik
yaprak yayları ve air-linkerler için de ekipmanlar sunuyor. Parabolik, diğer bir değişle yaprak yay, süspansiyon
amacıyla araçlarda kullanılan doğrusal bir yay türevidir.
Bu yayların diğer çoklu yaprak yaylara göre çok daha hafif olması ve sürüş konforunu artırması nedeniyle üretim
maliyetlerini önemli derecede düşürür. Parabolik yaprak
yay, yüksek ağırlıklarda iyi derecede darbe sönümleme
karakterine sahiptir. Bu tarz yay tipleri, normal baskı yayla
kurulmuş tiplere nazaran, genellikle ağır yük taşıyan araçlarda tercih edilirler. Repkon Rexroth markalı “Hidrolik
Oransal / Servo Valfler” kullanılarak parabolik yaylarda
yeni bir tasarıma imza attı.
Hem maliyetleri hem de ağırlıkları hafifletiyor
Bu yeni tasarım ağırlığı ciddi bir miktarda azaltmakla
birlikte üretim maliyetlerini de ciddi bir şekilde düşürür.
Yüzde 30’lara varan ağırlık düşüşü, toplam yük taşıma kapasitesine çok ciddi faydalar sağlar. Ayrıca, nihai üründe
oluşan daha iyi yay karakteristiği, parabolik yaprak yayları
konvansiyonel yaylara göre çok daha avantajlı kılar. Titreşim emme özellikleri iyileştirilmesi ile birlikte şanzıman,
süspansiyon ve eklem parçalarının iki ile beş kata kadar
ömrünü uzatır ve sürücü konforunu iyileştirir. Yakıt tüketimini düşürür ve lastik ömrünü uzatır. Parabolik yaprak
yaylar bu iyileştirici özellikleri nedeniyle araçlarda geleneksek yayların yerini almaya başladı.
42
Hidrolik tahrikli parabolik yay makinelerinin çalışma prensibi
Yürüyen tabanlı ısıtma fırınından gelen yaprak yaylar, parabolik haddeleme makinesinin hidrolik silindirleri ile yüksek
baskı kuvvetlerinde sıkıştırılarak parabolik kesitli hale getirilir.
Bu haddeleme işleminde üst baskı (hadde konumlama)
silindiri ile sıcak malzemeye 20-100 ton-f kuvvet ile baskı
oluşturulurken, eş zamanlı olarak yatay silindir (manipülatör) ile malzemenin yatay eksende çekme hareketi sağlanır.
Üst baskı presinin altında bulunan hadde merdanelerini tahrik eden hidromotor ile haddeleme ve yüksek torkta dengelenmesi gerçekleştirilir.
İki eksendeki hareketin kontrolü oransal servo valf ile hidromotorun frenleme hareketi ise oransal basınç ayar valfi
ile sağlanır. Güç regülasyonlu pistonlu pompalar ile hidrolik sistem basıncının 120 - 265 bar seviyelerinde olması
sağlanır. Hidrolik sistem kapalı cevrim kontrol sistemleri ile
kontrol edilir. Kapalı cevrim kontrol edilen hidrolik silindirde
geri besleme için konum cetveli ve basınç transduseri kullanılır. Rota Teknik mühendislerinin uygulamalarda kullandığı
hassas konum cetveli, basınç transduserleri ise [0 -10 V]
analog çıkış verir. Hidrolik silindirlerin hareketleri oransalservo valfe “±10 volt” arasında değerler verilerek sağlanır.
Kullanılan valfin çalışma basıncı 315 bar olup, histerisis değeri yüzde 0,2den düşüktür. Kontrol sistemi, hidrolik servo
silindirin konum veya kuvvet kontrolü yapabilmesi için geri
besleme sensörlerinden aldığı değerleri kumanda değeri ile
sürekli karşılaştırıp gerekli düzeltmeleri yaparak hatayı minimum bir seviyeye indirir. Kapalı cevrim kontrolündeki amaç
yüksek hassasiyet ve hızlı cevap verme süarelerine ulaşmayı
sağlamaktır.
Parabolik yay makinesi özellikleri
• Hidrolik silindirler basma veya çekmede konum veya kuvvet kontrolü modunda çalıştırılabilir.
• Hadde baskı kuvveti 20-100 ton-f olacak şekilde tasarlanır.
• Basma hızı 3 mm /sn ile 100 mm/sn arasında oransal servo valf ile ayarlanabilir.
• Pres, sayısal kontrolör ile kapalı cevrim kontrol edilir.
• Verilerin okunmasını ve bilgilerin girilmesini sağlayacak
endüstriyel “PC” kullanılır.
• Endüstriyel “PC” ile malzeme boyutlarına göre istenilen
haddeleme kalınlıklarının değiştirilmesi sağlanır.
• Uygulanan kuvvet (kg-f veya N), sure (sn,dk),hız (mm/
dak,mm/sn) ve pozisyon (mm) bilgileri hassas olarak okunur. Bu bilgiler istenildiğinde kayıt altına alınır ve bu değerlerin yazıcıdan çıktısı alınabilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Hidrolik sistemin teknik özellikleri
Hidrolik güç ünitesinde kullanılan devre elemanları ve seçim
kriterleri, sistemin hassasiyeti için önemlidir. Hidrolik sistemde kullanılan filtrelerin iç elemanları 5 μm olup, her bir
filtre için elektrikli kirlilik anahtarı kullanılmıştır. Bu filtrelerden elektriksel kirlilik ikazı alındığında, elektrik motoru durdurulur ve operatör panelde ikaz bildirilir. Sistemin sorunsuz devreye alınması ve performansını koruması için tesisat
montajından sonra depo, boru ve hortum tesisatı yıkanarak,
kullanılacak yağ ISO 16.14.11 (NAS 5) sınıfında filtre edilmiştir. Hassasiyeti yüksek sistemlerde hidrolik yağın kirlilik
analizi mutlaka yapılmalıdır.
Standart ekipmanların dışında bilhassa oransal valf secimi için bilinen özellikler hatırlatma niteliğinde verilmiştir.
Oransal servo valfler yüksek hassasiyetli olup, sürekli bilgi toplayan sensörler ve elektronik yükselticiler ile kapalı
çevrim kontrol sağlanır. Makinenin elektrik kontrol sistemi
programın sıralamasından sorumludur. Kontrol çevriminde
çıkış değeri sensörlerle sürekli gözlenir ve ölçülür. Referans
değerden sapma varsa kontrol sistemi bu hatayı düzeltecek
şekilde yeni sinyal üretir. Geleneksel bir oransal valf yüksek hızlı kontrol sisteminin talebine cevap veremez, bu uygulamada kapalı çevrim kontrol edilen bir oransal - servo
valf kullanılmıştır. Sistem tasarımında ve valf seçiminde,
tasarlanan sistemin gerektirdiği hassasiyet dikkate alınarak
öncelikle kontrolün açık çevrim veya kapalı çevrim olarak
yapılmasına karar verilmelidir.
Uygulamada pek çok iş açık çevrim olarak on/off valfler ile
yapılır. Burada unutulmaması gereken az bir fiyat farkıyla
açık çevrim bir sistemde oransal bir valf kullanmak suretiyle
yön, kuvvet ve hızın kolay kontrol edildiği darbesiz çalışan
yüksek hızlı sistemlerin kolay erişilebiliyor olmasıdır. Sistemin kapalı çevrim kontrol edilmesi gerekiyorsa fiyatları
daha pahalı ve bakımı daha zor servo valf yerine benzer performans elde edebileceğimiz bobin konum kontrollü kapalı
çevrim bir oransal valf kullanabiliriz. Tüm bu seçeneklerin
yanı sıra servo valflerin bazı tiplerinin yüksek hız ve hassasiyet gerektiren özel uygulamalarda tercih nedeni olduğu da
bir gerçektir. Bu uygulamada sıfır taşmalı oransal servo valf
kullanılmıştır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
43
Ürün ve Uygulamalar
Kullanıcı Dostu Olmanın Artan Önemi
Otomasyonun Dilleri
Pilz
www.pilz.com/tr
PSS4000 otomasyon sistemi ile otomasyon ve emniyet görevleri için tek bir yazılım platformu üzerinden tesis ve makineler için basit
programlama ve konfigürasyon.
■ Otomasyon çözümlerinde kabul edilebilirliğin anahtarı kullanıcı dostu olabilmektir. Uygulamaları daha
kolay ve anlaşılır yapmanın rekabeti arttıkça, otomasyon görevleri daha da sofistike hale gelmekte.
Mühendislik açısından da, sadece donanımsal değil
yazılımsal uygulamalarında mümkün olabildiğince
kullanıcının anadilinde olması özellikle önemlidir.
Bu durum yalnızca kullanıcılara fayda sağmayacak,
aynı zamanda tasarım mühendislerinin de çabalarını
önemli ölçüde azalacaktır.
Şimdiye dek, otomasyon çözümleri bağımsız olarak
karakterize edilirdi. Emniyet teknolojisi, kontrol teknolojisi, görüntüleme teknolojisi ve hareket kontrol sistemleri bağımsız teknoloji ve sistemlerdir. Sistemlerin ve
yapıların sayısındaki büyüme, tesislerin kontrolündeki karmaşıklığı arttırmaktadır. Otomasyon projelerinin genişlemesi ve gereksinimlerinin çeşitlenmesi
kullanıcıların baş etmesi gereken durumları daha da
karmaşıklaştırmıştır.
46
Günümüzün merkezden konfigüre edilen PLC leri, kontrol
seviyesinde geniş, kapsamlı çözümler sunan birbirinden
bağımsız işletme bölümlerine dönüşmüştür. Çünkü, kontrol
sisteminin merkezi noktalarındaki program yapıları modifiye
edilmek, geliştirilmek zorundadır. Merkezi PLC ler ile klasik
otomasyon yapılarının, esneklik, yeniden kullanılabilirlik ve
kullanıcı dostu olma konularında gelecekteki gereksinimleri
daha fazla karşılayabilmeleri mümkün değildir.
Bu yüzden, gelecek otomasyon çözüm talepleri; kontrol
zekasını dağıtabilmeli ve aynı zamanda kullanıcıyı fazla
uğraştırmayarak, ihtiyaç duyulan çoklu kontrol sistemi
haberleşmelerini de garanti edebiliyor olmalıdır.
Dağıtılmış sistem, merkezi görünüm
İşte tam da bunun için Pilz PSS4000 otomasyon sistemini geliştirdi. Klasik otomasyon sistemi tek başınadır ve
bağımsız merkezi kontrol sistemi, tesisi veya makineyi izler
ve tüm sinyalleri işler. PSS4000 otomasyon sistemi kontrol
fonksiyonlarının kesintisiz dağıtılabilmesine olanak sunar.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Detaylandırmak gerekirse, PSS4000 otomasyon sistemi,
donanım ve yazılım bileşenleri olarak; gerçek zamanlı
Ethernet SafetyNET p ve çeşitli sektörlerde kullanılmak
üzere tasarlanmış programlama editörleri ve onların uygulama odaklı fonksiyon bloklarından meydana gelir. Donanım,
çeşitli performans sınıflarındaki kontrol sistemlerini içerir.
Veri işleme veya veri kontrolü, emniyetli veri ve teşhis
bilgilendirmeleri Ethernet aracılığıyla değiştirilip senkronize
edilir. Kontrol fonksiyonu için de söz konusu fonksiyonun neresinin işlendiği bir fark yaratmaz. Merkezi kontrol
sisteminden farklı olarak, kullanıcı, merkezi bir proje içinde
eşzamanlı çalışan dağıtılmış bir program kullanır. Bu yazılım
ile tüm ağ katılımcıları konfigüre edilebilir, programlanabilir
ve teşhisleri tanımlanabilir. Bu da tüm proje dahilinde basit
ve standartlaştırılmış çözümleri mümkün kılar.
Şimdi PSS4000 otomasyon sistemi ile Pilz’de PSS universal PLC
kontrol sisteminde EN/IEC 61131-3 ile uyumlu PAS LD Editör kullanarak emniyetle ilgili ve ilgisiz otomasyon programları yaratmak
mümkün.
Fonksiyonların yazılıma aktarılması
Otomasyon çözümlerinde fonksiyonların yazılıma
aktarılması, kullanıcılara esneklik, ölçeklenebilirlik, donanım
çeşitliliğinde azalma, bakım ve arıza teşhisinde kolaylıkları
beraberinde getirir. Yazılımın verimli olarak kullanılıp
kullanılmadığı sorusu cevabı esasen kullanıcı arayüzü ve
hem insan hem de makine programlama dili açısından
mevcut kullanılabilir dillerle ilintilidir.
PSS 4000 tüm bu zorlukları PAS4000 yazılım platformu ile
karşılar. Otomasyon ve aynı zamanda emniyetle ilgili görevler için kullanılabilir, çeşitli editörler ve blokları destekler.
PAS4000 de konfigürasyon, programlama, devreye alma
ve operasyon için kullanılan araçlar yakından uyumludur.
Kullanıcıların kendi anadillerini normal kullanma yetenekleri
kabul edilebilirlik konusunda önemlidir. Sonuç olarak
PSS4000 otomasyon sistemindeki PAS editörler sadece
İngilizce ve Almanca dillerinde değil, İtalyanca, Çince,
İspanyolca, Fransızca, Japonca ve Portekizceyi de içine
alan toplam 8 farklı dilde kullanılabilir. Çoklu dil desteği
sadece menü dili ile sınırlı olmayıp, tüm yardım menüsü,
kurulum destek, sistem açıklamaları ve emniyet kılavuzunu
da kapsar.
PAS4000 in dil çeşitliği sadece insan dili olarak değil aynı
zamanda program dili olarak ta çok çeşitlidir ve bireysel
programlama dili tercihi uygulama alanına, ülkeye ve bölgeye göre farklılık gösterir.
PAS4000 de mevcut olan editörlerden biri de, basit,
blok tabanlı program editörü PASmulti’dir. PAS4000 aynı
zamanda programlama için yazılmış editörleri de içerir.
Bu editörler; PLC programlama için (EN/IEC 61131-3
ile uyumlu) Komut Listesi (Instruction List) (PAS IL),
Yapılandırılmış Metin (Structured Text) (PAS STL) ve
aynı zamanda yeni Merdiven Diyagramı (Ladder Diagram)
(PAS LD)’dir. Bu sayede kullanıcılar hem emniyetle ilgili
programları hem de otomasyon görevleri için programları
veya bunların kombinasyonlarını yaratabilirler.
PSS4000 otomasyon sistemi ile kontrol fonksiyonları tamamen
dağıtılmış ve çevre birimlerine iletilmiş olur. Kontrol verileri,
emniyetli veriler ve surum bilgileri gerçek zamanlı Ethernet
SafetyNET p ile iletilir ve senkronize edilir. Tesis ayrı ayrı yönetilebilen birbirinden bağımsız fonksiyon ünitelerine bölünür.
Böylece mühendislik, devreye alma ve bakım maliyetlerinde
kayda değer bir düşüş sağlanmış olur.
PSS4000 otomasyon sistemi tüm otomasyon görevleri için
uygundur; bağımsız uygulamalardan merkezi kontrol sistemine
sahip klasik otomasyon uygulamalarına kadar tüm sistemlerde
kontrol fonksiyonlarının çevre birimlerine tutarlı bir şekilde dağıtılmasına olanak verir.
Aynı zamanda PAS4000 özgün editörler için, pozisyon
tespiti veya acil duruş gibi genel fonksiyonlar için
önceden sertifikalandırılmış kapsamlı fonksiyon bloğu
kütüphanesi sağlar. Dahası, kullanıcılar kendi yazılım
bloklarını da kütüphaneye ekleyebilirler.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
47
Ürün ve Uygulamalar
PSSuniversal PLC kontrol sistemi karmaşık ve içten bağlı tesis ve makinaları birbirine bağlamak için uygundur. Diğer PLC ler gibi EN/IEC
61131-3 e uygun olarak programlanabilir ve PASmulti Program Editörü ile konfigüre edilebilir.
Faklı ülkeler, farklı diller
Özgün editör kullanım çeşitliliği ülkeye ve bölgeye
göre farklılık gösterir. Avrupa da IL ve STL sıklıkla
kullanılırken Avustralya da en çok kullanılan STL’dir.
ABD ve Japonya da ise genellikle tercih edilen LD’dir.
Pilz otomasyon sisteminin yeni editörü PAS LD kolaylıkla
diğer EN/IEC 61131-3 uyumlu PLC programlama dillerine kombine edilebilir, böylelikle en karmaşık otomasyon görevleri bile basit ve tutarlı bir şekilde
çözümlendirilebilir. Tüm PAS editörleri ve programlama
dilleri TÜV Süd aracılığı ile LVL (Limited Variability
Language) olarak sınıflandırılır. Bu da kullanıcıların
fonksiyonel kısıtlamalardan arınmış olarak sadece otomasyon görevlerini değil aynı zamanda emniyetle ilgili
görevleri de çözmelerine olanak sunar. Böylece ilk kez
makine üreticileri kendi emniyetle ilgili uygulamalarının
programlamalarını kendi gelişim süreçlerini kullanarak
yaratabilirler.
Grafik program editörünün programlama ortamı
basit operasyon sağlayan EN/IEC 61131-3 uyumlu
geliştirilmiş editörler ile bire bir aynıdır. Örneğin,
emniyetle ilgili veya ilgisiz fonksiyonlar için kullanıcılar
tarafından PAS LD de yazılmış özel yazılım blokları
kolaylıkla PASmulti ye aktarılabilir.
Tüm Protokollere Açık
İnsan makine haberleşmesinde, arayüze ek olarak otomasyon projesi dahilindeki veri değişimi de önemli bir
48
rol oynar. Projenin karmaşıklığı ve kapsamlılığı arttıkça
standartlaştırılmış dilin önemi de artar. PSS4000 teknik
açıdan da çoklu dil desteği sunar, PSS otomasyon sistemi
içindeki PSS universal PLC kontrol sistemi ülkeye ve bölgeye
göre değişen çeşitli haberleşme protokollerini destekler,
örnek olarak; Avrupa’nın büyük bir kısmında yaygın olarak
Profibus protokolü, ABD ve Asya ülkelerinde ise sıklıkla
Ethernet /IP protokolü ve bunların yanı sıra EtherCAT,
CANopen ve Modbus TCP protokolleri kullanılır. Sonuç
olarak, ülke, bölge, sektör ve makine tipinden bağımsız olarak
üçüncü parti kontrol sistemlerinin büyük çoğunluğunda
problemsiz veri değişimi gerçekleştirilmiş olur.
PSS 4000: Gerçekten dünya vatandaşı
Otomasyonun karşılaştığı artan zorluklar, ancak zekâyı
dağıtan ama aynı zamanda kullanıcı dostu kontrol
sunan sistemler ile karşılanabilir. Böylelikle mühendislik, devreye alma ve bakım maliyetleri önemli ölçüde
azaltılacaktır. Sistemin açıklığı ve geniş çoklu dil
desteği dünya çapında kullanımını kolaylaştırır. Eğer
kullanıcılar makinalarını kendi ana dillerinde ve alışkın
oldukları programlama ortamlarını kullanarak konfigüre ederler ise öğrenme süreçleri muazzam derecede
kısalmış ve sistemin kabul edilebilirliği artmış olur.
Tek bir donanımsal yapı kullanıyor olmak makine
üreticileri için ilave faydalar getirir, dünya çapında
kullanılabilir otomasyon çözümleri yaratmak için
yazılımsal programın sadece bir kez oluşturulması
yeterli olacaktır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Sil4-Sertifikalı Ön Kontrol Valfleri
Olumsuz Şartlardan Etkilenmeyen Pnömatik ile
Daha Yüksek Tesis Emniyeti
Festo
www.festo.com.tr
Sağlam, korozyona dayanıklı ve güvenli: Festo VOFC/VOFD tip ön kontrol valfleri örneğin kimya ve petrokimya sektöründe görev yapıyor.
■ Sağlam, korozyona dayanıklı ve emniyetli; Festo’nun
VOFC/VOFD tip pilot valfleri kısaca böyle tanımlanabilir.
Bu elemanlar özellikle petrokimya tesislerinde, tahrik
sistemleri, kapaklar ve küresel valflerde ön kontrol valfi
olarak kullanılmaktadır. TÜV sertifikası bu komponentlerin SIL4’e kadar tüm güvenlik odaklı sistemlerde kullanılabileceğini teyit etmektedir.
VOFC/VOFD tip pilot valfler lineer, diyaframlı ve döner
tahrik sistemlerini kontrol eder. Namur’a göre hazırlanmış flanşlı bağlantı şemasına göre valfler döner tahrik
sistemine direkt monte edilebilirler. Bu sayede teknik
riskler ve kurulum zahmeti azaltılmış olur. 3/2 yollu yönlendirme valfleri yuvalı-oturtmalı valf yapısındadır.
Bu konstrüksiyon biçimi piston sürgülü konstrüksiyonlara göre birçok avantaj sunuyor: Kirlenmiş kontrol havasından etkilenme seviyesi ve arızalanma oranı daha
düşük, çünkü daha az komponentlerden (örn. contalar)
oluşuyor.
50
Yüksek debi potansiyeli hızlı hava boşaltma ve kısa kapatma süreleri temin ediyor.
Dahili ve harici kontrol havası
VOFC tip valfler dolaylı kontrol edilir. Özellikle değiştokuş valfi olarak tabir edilen valf tipi çok kullanılışlıdır.
Bunlarda ön kontrol hem dahili hem de harici kontrol
havasıyla mümkündür. Valfin dahiliden harici kontrol
havasına geçirilmesi için 12 no.lu besleme kanalını kapatan vidanın sökülmesi yeterlidir. Böylece pnömatik
destek enerjisiyle bağlantı sağlanmış olur. Uygulayıcı bu
sayede sadece tek parça numarası ile yetinebilir, kafa
karıştırıcı versiyon vey tip kalabalığı ortadan kalkar, stok
maliyeti düşer.
Acil kapatma
Petrokimya endüstrisinin kesintisiz proseslerinde yer
alan ESD uygulamalarında anahtar çevrim sayısı yüksek
değildir. Bu nedenle mıknatıslardan sürekli akım geçer,
bunun neticesinde de valf sürekli açık kalır. Mıknatıslar
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
SIL4 sertifikalı ön kontrol valfleri: Festo VOFC/VOFD tip tahrik sistemleri, kapak ve küresel valflere yönelik pilot valfler; direkt olarak
tahrik sistemine monte edilebilir, daha az montaj zahmeti ve teknik riziko arz eder.
acil kapatmada ve bakım aralıklarında devre dışı kaldığı için bu durumlarda valf emniyetli bir biçimde kapanır. Tesis tasarımcıları ve mühendislik şirketleri TÜV
sertifikasında yer alan değerlerin ışığında valfleri tesis
planlamasına dahil edebilir, komple tesis için bir SIL hesaplaması veya bir Loop oluşturabilirler. Son kullanıcılar
için bu, daha yüksek tesis emniyeti, daha düşük arıza
ihtimali demektir.
Patlamaya karşı koruma
Patlama tehlikesi altında olan tesis birimlerinde kullanılmak üzere 1/21 G/D (gaz ve toz) bölgesi koruması donanıma dahildir. Bu kullanıma uygun mıknatıs bobinleri
Ex-d (ateşe dayanıklı basınç kapsülü), Ex-em (mandal
kutulu enjeksiyon kapsülü) ve Ex-ia (düşük güç sarfiyatı
sayesinde emniyetli) olarak mevcuttur.
Bu tür pilot valfler kimya, petrokimya ve ilaç sektörüne
ait tesislerde, sentez gazı üretiminde, polimer üretim,
işleme ve geri dönüşümünde, biyoyakıtların üretim ve
işlenmesinde, oleokimyada (deterjanlar, temizlik maddeleri, kozmetik) ve proses donanımı (granülatörler,
kaplama tertibatları, kurutucular, saf su tesisleri, santrifüjler) üreticilerinde başarıyla kullanılmaktadır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Festo VOFC/VOFD
tip pilot valfler
yuvalı-oturtmalı
valf yapısıyla
piston sürgülü
konstrüksiyonlara
göre birçok avantaj
sunuyor: Kirlenmiş
kontrol havasından
etkilenme seviyesi
ve arızalanma
oranı daha düşük,
çünkü daha az
komponentlerden
(örn. contalar) oluşuyor.
51
Ürün ve Uygulamalar
Kartonlama Makinası Çözümleri
Omron
www.omron.com.tr
6. Üst panel kapatma süresi
■ Mukavva Kılıf Kartonlama Makinası
Üst paneller, iki kat katlama plakasının dönüşümlü hareketiyle katlanır. Her plaka, bantla sürülen bir doğrusal eksen
üzerine monte edilmiştir.
7. Yapıştırıcı dağıtıcı
Her bir mukavva yanal taşıma bantlarıyla ilerletilirken limit
anahtarları, döngünün en doğru konumlarında yapıştırıcı
tabancalarını açıp kapatmak için çıkışları ateşler.
8. Yukarıdan kareleme sistemi
Kartonlar itme ve tutma kulpları arasında yakalanır. 3 işlem
noktasıyla 3 bantlı sistem, kanatları hizalayarak mükemmel
bir kare şekli oluşturur.
9. Delme istasyonu
Kilit kulakçıklarının içe doğru katlanması için döner bir sistem kartonun yan duvarını deler.
Makinanın Tanımı
Mukavva, döner besleyici aracılığıyla magazinden çıkarılarak taşıma bandı yoluyla tek bir şerit üzerinde Pick & Place
sisteminin alma pozisyonuna taşınır. Ürün grupları, birbirinden bağımsız çalışan iki robot tarafından alınarak mukavvaların üzerine istiflenir. Ardından, yüklenen mukavva presleme bantları aracılığıyla bir katlama istasyonuna aktarılır
ve burada iki yanal taşıma bandı, kartonun kesin bir şekilde
pozisyonlandırılmasına yardımcı olarak üst kanatların içeri
sokulması ve kilitleme kulakçıklarının katlanması için yapıştırıcının toplanmasını sağlar. Sonuç olarak ürün grubunun
kartondan kaymasını önleyen tutma kulakçıklarına sahip bir
mukavva kılıfa sıkı bir şekilde sarılmış bir ürün grubu elde
edilir.
Makinanın Bölümleri
1. Döner yerleştirici
2. Robotik besleme modülü
Paketlemede uzman otomasyon ortağınız: Omron
Omron olarak; görsel denetim, robotik, lojik ve hareket ve
hibrit kontrolör dahil olmak üzere kartonlama makinaları
için gereken tüm otomasyon ürünlerini tedarik edebiliyoruz.
Ayrıca tüm motorlar, sürücüler, delta ve scara robotlar, pozisyon sensörleri, güvenlik cihazları ve diğer panel komponentlerini sağlayabiliyoruz. Hepsi kolayca entegre edilebilirdir ve Omron kalitesi ile güvenilirliğini taşımaktadır.
Görüş kılavuzlu robotik sistem, ürün grubunu düz ve boş
bir mukavvanın üzerine aktararak burada istifler.
3. İndeksleyici taşıma bandı
İki itme kulpu, kartonun arka tarafına takılarak kılıfı katlama
istasyonuna doğru sürer.
4. Yukardan presleme bandı
İki baş üstü presleme bandı, ürün grubunu sıkı bir şekilde
kavrayarak yanal katlama işlemini gerçekleştirir.
5. Yanal indeksleyici taşıma bantları
İki kulp, kartonun yanal arka tarafına kılıfı yapıştırıcı uygulamaya ve kanatların kapatılması adımlarına doğru sürer.
54
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kusursuz robot entegrasyonu
Robot kinematiklerin ana makine kontrolörüne entegre edilmesi, makinalarının maliyetini ve performansını
optimize etmek isteyen makine üreticilerinin fark yaratmasını sağlayan önemli bir faktördür. Dahili kinematik
algoritması, hareket komutu ve mantık talimatının tek
bir kontrolörde bir araya gelmesi sayesinde robotik
kartonlama makinaları bağımsız modüllerden oluşan
bir zincir yerine tek ve kusursuz bir sistem şeklinde
tasarlanabilir ve kontrol edilebilir. Makine, tamamen
Sysmac NJ kontrolördeki program ile kontrol edilir.
Buna bağlı olarak robotların da paketleme makinasının
geri kalanıyla tamamen senkronize edilmesi, makine
koordinasyonunu büyük ölçüde arttırır.
Elektrik hat şaft terbitatı kontrolü
EtherCat üzerinden iletişim kuran Sysmac NJ kontrolör
ve G5 servo sürücüler sayesinde servo motorlar hız,
pozisyon ve zamanlama bakımından elektronik olarak
senkronize edilir ve ideal bir elektronik hat şaftı oluşturulur. Artık makinanın farklı işlemlerini senkronize
etmek için karmaşık mekanik bağlantılara başvurmanıza gerek yok. Tüm gerçek akslar, sanal bir ana aksa
bağlanır. Senkronizasyon oranı kolaylıkla değiştirilebilir ve akslar işlem yürütürken bağlanabilir veya bağlantısı kesilebilir. Elektronik hat şaft tertibatı kontrolü,
makine sıralamasını önemli ölçüde kolaylaştırır.
Tek düğmeye dokunarak formatü değiştirme
Otomatik değiştirme işlemleri, hat verimliliğini önemli
ölçüde arttırır ve operatör hatalarını azaltır. Sysmac
NJ kontrolör, kolay format değişimi için reçete desteği sağlayarak reçetelerin kontrolörde saklanmasına
ve HMI’dan yeniden yüklenmesine olanak tanır. Tüm
şanzıman dişlisi oranları, kam ayarları ve hareket profilleri, yalnızca tek düğmeye basılarak değiştirilebilir ve
bu özellik ürün ve format değişiminin sadece yazılım
komutlarıyla yapılabilmesini sağlar.
Ürün ve Uygulamalar
Hücresel Ağlar Üzerinden
Veri Toplama Çözümleri ve OPC-UA;
Vitel
www.vitel.com.tr
■ Yeni Nesil OPC Teknolojisi OPC-UA
Modern SCADA sistemleri doğrudan bir OPC sunucu ile
iletişim kurarak , OPC sunucu üzerinden PLC, RTU, ve/
veya I/O (Moxa ioLogik serisi vs.) ünitelerinden sensör
verilerini ve kontrol sinyallerini alıp verirler.
Geleneksel OPC DA sunucusu “polling” yöntemini kullanırken yeni nesil OPC UA sunucusu “report by exception” yöntemini kullanarak OPC sunucudan SCADA yazılımına akan veri miktarının hissedilir derecede azalmasını
sağlar.
Standart OPC UA ile Moxa’nın patentli Active OPC teknolojisinin kombinasyonu kullanıcılara etkileyici miktarda
daha az bantgenişliği kullanımı ile benzersiz bir iletişim
çözümü sunmaktadır.
Yarım yüzyıldan uzun süredir operatörlerin merkez
kontrol odalarında konumlu SCADA sistemleri geniş bir
coğrafik alana yayılmış çok sayıda cihazı izlemekte ve
kontrol etmektedir.
Modern bir SCADA sisteminin yapısı Şekil1’de görüldüğü gibi en üstte bir SCADA yazılımı, en alltta monitor
edilen I/O cihazları ve ikisinin arasında bir OPC sunucu
şeklindedir.
OPC sunucu ile sensörler arasında sensör verilerini aktarmak ve kontrol sinyallerini her iki yönde iletmek için
PLC, RTU ve/veya I/O (Moxa ioLogik serisi vs.) üniteleri
kullanılırdı. PLC/RTU/ioLogik üniteleri SCADA yazılımından bağımsız olarak lokal kontrol proseslerini uygulamak için yeterince akıllıdır.
SCADA yazılımı ile OPC sunucuları arasındaki iletişim
client-server iletişim temeline göre çalışır. Yani SCADA
yazılımı OPC sunucuya sorgu gönderir, OPC sunucu ise
sensör verilerini okumak için PLC, RTU, I/O ünitelerini
sorgular. SCADA yazılımının kullanıcı arayüzü tarafından
sağlanan verilere cevaben SCADA operatörü komutlar
gönderir.
Bazı sorgulamalar diğerlerine göre daha sık aralıklarla
veya daha az aralıklarla olsa da , kritik durumları (Örneğin kiltli bir kapının açık veya kapalı olması) izleyen
sensölerin, operatörlerin gerekli müdahaleyi (örn. Güvenlik personelinin uyarılması) zamanında yapabilmesi
için saniyede bir sorgulanması gerekebilir. Ve durumun
SCADA sistemine uygun olarak bildirildiğinden de emin
olunması gerekir. Örneğin bir kapının durumu her 5 saniyede bir sorgulanıyorsa ve kapı 4 saniye içinde açılıp
kapandıysa, SCADA sistemi kapanın açıldığının farkına
varmayacaktır. Eğer sadece bir kapının durumunu izleme ihytiyacımız varsa sık aralıklarla sorgulama problem
oluşturmayacaktır.Bununla birlikte yüzlerce kapının durumunu izleyen SCADA sistemlerinin sık aralıklarla bu
kadar çok sensörü sorgulaması network bant genişliğinin çok fazla işgal edilmesine yol açacaktır ve sonuç
olarak aynı ağa bağlı diğer uygulamaların daha yavaş
çalışmasına neden olacaktır.
Yaklaşık on yıl önce Moxa patenti kendisine ait Active OPC konseptini tanıttı.Bu konsept Moxa’nın ioLogik
ürünleri için geliştirilmişti. Basitçe açıklamak gerekirse
Active OPC , PLC gibi akıllı olmayan I/O cihazlarına OPC
sunucuya bir bağlantı başlatmaları için gerekli yeteneği
kazandırdı. Başka bir deyişle, I/O sensör cihazları seri
bağlantı ile ioLogik cihazlarına bağlı olduğunda, ioLogik
ethernet ağına herhangi bir yük bindirmeden istendiği
kadar yüksek sıklıkla seri portundaki sensörlere sorgu
gönderir. Ve ancak önceden yapılandırılmış durumlarla
karşılaşıldığında OPC sunucuya okuma bilgileri ethernet
ağı üzerinden gönderilir.
Şekil1’de gösterildiği gibi, geleneksek client-server
sorgulama modeline göre OPC sunucu RTU ünitelerine
sorgu gönderip yanıt alarak veri çektiği için bu modeli “Pull” olarak tanımlayabiliriz. Moxa ioLogik’in Active
OPC modelinde ise, ioLogik ünitesi Active OPC sunucuya bir TCP bağlantı başlatmakta bağlantı kurulduktan
sonra da I/O’lardan okunan veriler Active OPC sunucuya
gönderilmekte olduğundan bu modeli de “Push” olarak
tanımlayabiliriz.
Push modelinde uç trafataki RTU (Moxa ioLogik) üniteleri TCP bağlantıyı başlattığından, uç taraflar statik IP
adresli olmak zorunda değildir. Sadece merkezdeki Active OPC sunucunun Statik IP adresli olması yeterlidir.
Çünkü statik IP özellikle internet bağlantılarında ek maliyet yükleyecektir. “Pull” modelinde ise uç noktalardaki
RTU cihazlarının hepsinin statik IP adresli olması gereklidir. Çünkü “Pull” modelinde merkezdeki OPC sunucu
uçlardaki RTU ünitelerine sorgu göndermek üzere TCP
bağlantıları başlatan taraftır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
57
Ürün ve Uygulamalar
2008 senesinde OPC Foundation, OPC Unified Architecture ( OPC UA ) mimarisi içinde “report by exception”
yöntemini standart haline getirmiştir. OPC UA, SCADA
yazılımı ile OPC UA sunucusu arasındaki haberleşmenin
kontrolü için “ abonelik ve izlenen öğe” (“subscription
ve monitored item”) modelini kullanır.
OPC sunucular ile çeşitli tipteki I/O cihazları arasındaki
etkileşim yollarını konfigüre etmeyi doğrudan SCADA
sistemi üzerinden yapmaya olanak sağlaması açısından
OPC UA tamamen yeni bir teknolojidir.
Aslında, “report by exception” modeli OPC UA’dan okunan verileri SCADA yazılımına itiyor olduğundan, Active
OPC ve OPC UA kombinasyonu ile oluşturulmuş “pushpush” denen stratejinin uygulanması ile benzersiz bir
iletişim çözümü sağlamakta ve ciddi miktarda bant genişliği tasarrufu sağlamaktadır.
Sorgulama Bazlı Veri Güncelleme veya İstisna Bazlı
Veri Güncelleme
Uzun yıllardır “sorgulama bazlı veri güncelleme” OPC
sunucu ile OPC istemci ( örn. SCADA yazılımı ) arasındaki iletişimde endüstri standardı olmuştur. Şu anda
ise mühendisler “sorgulama bazlı veri güncelleme” ile
“istisna bazlı veri güncelleme” arasında seçim yapma
şansına sahipler. Genel olarak konuşursak, hangi opsiyonu seçeceğimiz iki faktöre bağlı: (1) Sensör bilgisinin
hangi sıklıkla değiştiği ve (2) hangi acillikle bilginin değişmiş olduğunu bilmemiz gerektiği. Sensör bilgisinin
zamanla nasıl değiştiğinin gerçek resmini almamız için
sensör bilgileri belli aralıklarla örneklenmelidir. Sensör
bilgisinin çok sık değişmediği durumda eğer örnekleme
frekansı çok yüksek olursa network bant genişliğinin
kullanımı o kadar fazla olur. Örnekleme frekansı düşük
olursa bu durumda da kritik uygulamalarda ( örneğin kapının açılması ve ardından kapanması için geçen süre )
durum değişimleri farkedilmeyecektir.
Sorgulama Bazlı Veri Güncelleme
Tüm OPC UA sunucuları hala sorgulama bazlı veri güncellemeyi desteklemektedir. Aynı zamanda geleneksel
OPC DA sunucuları ile aynı çalışma metodu ve konfigürasyon prosedürlerini de destekler.
İstisna Bazlı Veri Güncelleme
“report by exception” konfigürasyonu yapıldığında bir
OPC UA sunucusu, hangi SCADA Client’ın hangi izlenen
öğelere abone olacağını belirten “abonelik ve izlenen
öğe” yöntemini kullanır. OPC UA sunucusu veri noktalarını düzenli örnekleme aralıklarında örnekler. Öğelerden
okunan bilgileri kuyruğa yerleştirir, ve sonra okunan verileri düzenli yayınlama aralıklarında yayınlar. Bu işlemin
kritik özelliği ise örneklenen bilgi önceki örneklenen bilgiyle karşılaştırıldığında değişmediyse okunan veri kuyruğa yerleştirilmez. “report by exception” konseptinin
özü değişmeyen bilginin tekrar yayınlanmaması ilkesidir.
Aynı zamanda OPC UA, heartbeat sinyali göndermeyi
destekler ve böylece her iki uç nokta (OPC Server ve
OPC Client) birbirlerinin hala ayakta olup olmadığını anlar ve aralarındaki bağlantıyı korurlar.
Şekil 1 - Bir modern SCADA sisteminin yapısı
Yazımızın ilerleyen bölümlerinde “sorgulama bazlı
veri güncelleme” (“updating data by polling”) ile
“istisna bazlı veri güncelleme” (“updating data by
exception”) arasındaki farkları açıklayacağız ve çeşitli tipteki I/O cihazlarınıza göre hangi yöntemin
sizin için daha uygun olduğuna karar vermeniz için
bazı genel kurallara değineceğiz. Aynı zamanda
Moxa’nın yeni MX-AOPC UA Sunucu çözümünden
bahsedeceğiz.
58
Şekil2
İstisna temelli veri güncellemeyi aktif etmek için OPC
Client üzerinde iki ayarın yapılması gerekir: örnekleme
zaman aralığı ve yayınlama zaman aralığı.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Örnekleme aralığı, izlenen cihaz bilgisindeki değişimlerin hangi aralıklarla kontrol edileceğini tanımlar, “yayınlama aralığı” ise sunucunun hangi aralıkla istemciyi
bilgilendireceğini tanımlar. Örnekleme aralığı, yayınlama aralığından kısa olabilir. Bu durumda, yayın zamanı
geçene kadar bildirimler OPC sunucuda kuyruğa alınır.
Yayın zamanı geçtiğinde kuyruktaki tüm bildirimler istemciye gönderilir.
lama temelli hem de istisna temelli veri güncelleme
opsiyonları varsa ilk önce etiketleri Şekil4’te belirtilen
dört tipten birine kategorize etmek ve ardından yüksek
frekanslı ama kritik olmayan etiket güncellemeleri için
sorgulama temelli yöntemi kullanarak verimliliği arttırmak en iyi yaklaşım olarak tanımlanabilir.
Şekil 4
Kolay Anlaşılır Etiket İsimleri Tanımlamak
Çoğu OPC sunucu etiket isimlerinin ethernet, seri gibi
iletişim tipini belirterek başlamasını ardından cihaz
ismi, I/O noktası isminin gelmesini ister. Örneğin bir
pompanın açık/kapalı durumunu “Ethernet.Device.
Pump_status” ismi ile tanımlayabiliriz. Ancak sensörün bulunduğu konum bilgisi etikette tanımlı değilse
ve tek bir SCADA sistemi binlerce etiket barındırıyorsa
operatörün ilgili etiket tanımından hangi cihazdan bahsedildiğini anlaması çok güç hatta imkansız olacaktır.
Bu nedenle, etiketler sıklıkla daha detaylı tanımlanılırlar. Etiket tanımı ve açıklamaları da bir excel çalışma
sayfasında organize edilir.
Bu problemi çözmenin bir yolu da cihazın etiket tanımına cihaz ismi ile birlikte lokasyon bilgisinin de eklenmesidir. Örnek olarak SCADA sistemimiz PompaA
ve PompaB isimlerinde iki farkılı isme sahip aynı model I/O cihazını monitor ediyor olsun. Her iki pompa
da farklı I/O cihazlarına bağlı ise etiket isimlerini Ethernet.Device_LokasyonA.Pompa_Durum ve Ethernet.
Device_LokasyonB.Pompa_Durum şeklinde yazmak
cihazları birbirinden ayırt edebilmeyi sağlayacaktır.
Şekil 3
Bilgilelerin değişim sıklığı yayın aralığından yüksekse
ve kritik aciliyetde ise “istisna bazlı veri güncelleme”
hala daha iyi bir seçimdir.Bununla beraber “report by
exception” yöntemi hala kısa sürede çok fazla veri aktarımana neden olacağından networkde sıkışmaya neden
olabilir. Başka bir yaklaşımla, bilgilelerin değişim sıklığı yayın aralığından yüksekse ve kritik aciliyetde değilse (örneğin sıvıların sıcaklığının izlenmesi) sorgu bazlı
veri güncelleme daha uygundur.
Çoğu OPC UA sunucusu Modbus gibi sorgu temelli
protokolleri kullanır. Sorgu temelli mimaride sunucu her bir I/O ünitesine sorgu gönderir ve yanıtı alır.
Bununla birlikte, yüzlerce veya binlerce etiketi (tag )
sorgulamak çok verimsiz olacaktır. Eğer hem sorgu-
Fakat etiket isimleri neden iletişim kanalı bilgisi ile başlamalı? Eğer etiket ismi mevcut uygulama mimarisini
temel alıyorsa, kullanıcıların etiket ismi oluşturması
daha kolay olur. Etiket isimlendirme stratejisindeki
farklar Şekil5’deki resimde ifade edilmiştir.
Şekil5’deki sol diagramda etkiet isimleri ethernet ve
serial gibi iletişim kanalı ismi ile başlamaktadır. Eğer
SiteA’da seri cihazlar varsa seri cihazın ethernet ile
başlayan etiketin altında tanımlanması durumu ortaya çıkar ki bu da çok karışıklığa neden olacaktır. Bu
yüzden soldaki diagram çok anlamlı bir tanımlama
stratejisi değildir. Sağdaki tanımlama stratejisinde ise
SiteA altındaki tüm cihazlar SiteA şubesi altında görünecektir. Ve etiket isimleri SiteA.Device.Pump_Status
ve SiteB.Device.Pump_Status şeklinde olacaktır.Bu etiket isimleri daha kolay okunabilir ve SCADA sisteminde
daha kolay konfigüre edilebilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
59
Ürün ve Uygulamalar
Şekil 7
Şekil 5
OPC UA, Sunucu ve İstemci arasındaki Bağlantıları
Daha Kolay Hale Getiriyor
Farklı bilgisayarlar üzerinde kurulu İstemci ve Sunucu arasında OPC’yi konfigüre etmek OPC UA henüz
yayınlanmadan önce gerçek bir baş ağrısıydı. Örneğin, kullanıcı hem sunucu hem de istemci bilgisayarlar aynı hesap adı ve şifre ile login olmak zorundaydı.
Bu durum pratiksel gözle bakıldığında çok zahmetliydi. Ek olarak, kullanıcıların DCOM güvenliği için detaylı talimatları adım adım uygulamak zorunda olması
gerekliydi.
Aksine, OPC UA veri alışverişi için optimize edilmiş TCP
temelli bir UA ikili (binary) protokol kullanır. Şekil 6’da
görüldüğü gibi, güvenlik duvarında kullanıcı tanımlı bir
TCP portun erişime açılması iletişimi aktif etmek için
yeterlidir.Kullanıcılar uç noktalardaki OPC Sunucuları
tanımlamak bir çok TCP URL tanımlayabilirler.Her bir
Uç nokta tek bir porta tanımlanabilir. OPC İstemci uç
noktadaki OPC Sunucuya bağlanmak için sadece URL
bilgisine ihtiyaç duyar.
OPC UA sunucu ve istemcileri veri iletişimini şifreli
koruma altında tutabilmek için standart web teknolojisinin güvenlik mekanizmalarını kullanmaktadır. Bir
sertifika otoritesinden sunucu sertifikası edinilir ve sunucu sertifikası OPC Sunucuya import edilir. Sunucu
sertifikasını imzalayan root sertifikası ise OPC istemci
tarafına güvenilir sertifika otoritesi olarak import edilir.
Aynı şekilde bir sertifika otoritesinden elde edilen istemci sertfikası da OPC istemciye import edilir.
Sertifika ayarları yapıldıktan sonra OPC İstemci içindeki “Discover Servers” fonksiyonu ile ağ üzerinden
erişilebilen OPC UA sunucular tespit edilir. Sonunda
tespit edilen OPC UA sunucunun TCP URL linki seçilir
ve bağlantı kurulur.
Moxa’nın MX-AOPC UA Server Çözümü
MX-AOPC UA Server ,Moxa’nın patentli “Active OPC”
teknolojisinin geliştirilmiş halidir.
Bu teknoloji hem Modbus protokol desteği sağlar hem
de lokal üniteler ile SCADA sistemi arasında güvenli bir
ağ geçidi görevi görür. MX-AOPC UA Server hem sorgu
temelli (“pull”) hem de “push” temelli mimarileri destekler.Yani kullanıcı her iki mimariyi de seçme şansına
sahiptir.
Şekil 6
X509 sertifika bazlı entegre güvenlik mekanizması ile
OPC İstemci ile OPC Sunucu arasında yüksek güvenlikli
veya şifrelemeli iletişim mümkündür. Şekil7’deki görüldüğü gibi OPC UA istemci ile OPC UA sunucu arasındaki iletişimin güvenliği için “none”, “sign”, “sign and
encrypt” seçenekleri sunulmaktadır.
60
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil 8
Ürün ve Uygulamalar
MX-AOPC UA Server kulalnıcı dostu bir arabirimle tasarlanmıştır. Şekil9’da görüldüğü gibi kullanıcılar kendi uygulamalarını temel alarak “SiteA” ve “SiteB” şeklinde ürün
grupları yaratabilirler. Görüldüğü gibi her bir Site aynı ioLogik E1210 model I/O ünitesiyle pompaların durumunu
izlemektedir.
Daha Basit, Daha Güçlü, Daha Akıllı
Şekil 9
Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi etiket isimleri daha açık
ve okunabilirdir.
SCADA veri aktarımında hangi hücresel iletişim teknolojisi?
Aşağıdaki tabloda hangi hücresel iletişim teknolojisinde
hangi veri hızı ve gecikmenin olduğu belirtilmiştir.Uygulanacak otomasyon projesinde kabul edilebilir gecikme değerlerine göre GPRS, EDGE veya 3G iletişim seçimi yapılmalıdır.
Eğer uzak RTU ünitesi sadece lokal belleğine veri toplayıp
belli aralıklarla merkeze aktaracaksa GPRS/EDGE yeterli
olur.Eğer gerçek zamanlı veri aktarımı yapılacak ve gecikmenin düşük olması gerekiyorsa 3G/4G seçimi yapılmalıdır.
Yeni ioLogik 2500 Serisi, dijital-analog giriş ve çıkışlar,
RS232/485 seri arabirim, ModbusRTU, GPRS/3G, ethernet LAN, VPN, akıllı RTU, merkezi yönetim gibi özellikleri
tek bir ünitede toplayan, özellike oil&gas, su arıtma, tarım
alanlarını izleme,meteoroloji verilerini izleme gibi uzak saha
otomasyonu veri toplama çözümleri için idealdir.
• Patentli MX-AOPC UA Server özelliği ile push tabanlı veri
toplama avantajı
• E-mail, SNMP Trap, TCP, UDP yöntemleri ile akıllı alarm
sistemi
• -40 ile 75°C arasındaki ortam sıcaklığında çalışabilir.
• HSPA/GPRS, ethernet ve Seri bağlantı ( RS232/485/422)
seçenekleri
• Modbus RTU cihazlarından okunan bilgi Modbus TCP veya
Active OPC Tag olarak aktarılabilir.
• 4 portlu yönetilemez ethernet anahtar
• Veri loglama için 32GB’a kadar SDHC kart desteği
Yeni Click&Go Plus™ özelliği ile Güçlü Logic Kontrol
Jenerasyon | Veri Hızı | Gecikme
2G | 100–400 Kbit/s | 300–1000 ms
3G | 0.5–5 Mbit/s | 100–500 ms
4G | 1–50 Mbit/s | < 100 ms
Hücresel Veri Aktarımında Güvenlik
Hücresel iletişimde ya public APN (internet) ya da Private
APN altyapısı kullanılabilir. Public APN internete açık bir ortam olduğundan noktalar arası iletişimde akan verinin ipsec
ile şifrelenmesi gerekir.Yani noktalar arasında VPN tüneller
kurulmalıdır.Aynı zamanda uç cihazın erişim kontrolü yeteneği olmalıdır ki sadece istenen yerlere erşim izni verilebilsin.Private APN ise kapalı bir sistem olduğundan internet
üzerinden erişim mümkün olmayacaktır.Eğer veri güvenliği
kritik önemdeyse yine ipsec ile veri şifrelemesi kullanılabilir.
Yeni Click&Go Plus™ kontrol mantığı ile 8 durum/aksiyon
ile 48’e kadar kural tanımlanabilir. Ek olarak, 3 mantık kapısı
ve 3 çoklu katman ile daha güçlü ve verimli I/O çöüzmleri
oluşturmak mümkün. Bir kere Click&Go Plus™ mantık kurallarını oluşturduktan sonra , kuralları I/O ünitesine yüklemeye gerek olmadan IOxpress yazılımı ile kolayca fonksiyonları simüle etmek mümkün.
Click&Go+ sadece donanım komponentlerini değil , zamanlama, zaman programlama, CGI, ve internal register gibi
farklı yazılım özelliklerini de barındırır.Sunduğu esneklikle
Click&Go+ izleme ve alarm uygulamaları için en iyi mantıksal sistemdir. Bir kere mantık tanımlandığında aktif çalışan
I/O ünitesine mantığı yüklemeye gerek olmadan simüle etmeye izin verir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
61
Birbirine bağlı I/O ünitelerini Tek IP adresi ile kontrol
etmek daha akıllı bir veri toplama çözümü sunuyor
ioLogik 2500 serisi ek I/O modülleri ile kolayca genişleyebilir.
8 adede kadar ioLogik E1200 ünitesi ethernet bağlantı ile kaskad bağlanarak 100’den fazla farklı tipte giriş/çıkışa sahip bir
I/O dizisi elde edilebilir. Üstelik bu I/O dizisi sadece tek IP ile
kontrol ve konfigüre edilebilir.
Veri Loglama Özelliği
ioLogik 2500 serisi 32GB ‘a kadar bellek destekler ve seri ve
I/O portlardan okunan veriler kolayca loglanabilir.İstenildiğinde de FTP sunucuya aktarılabilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / İlaç - Uygulama
Hızlı, Hatasız ve Kompakt Tablet
Hap Ambalajı İçin PC Tabanlı Kontrol
Beckhoff
www.beckhoff.com
■ İsviçreli Rohrer AG, özellikle ilaç endüstrisi için
tasarlanmış yeni R760 blister ambalaj makinesinde
sadece Beckhoff’un PC tabanlı kontrol sistemlerini
kullanıyor. Rohrer, Beckhoff’un güçlü ve son derece
hassas EtherCAT I/O sisteminden ve kompakt sürücü
bileşenlerinden yararlanarak, sadece hızlı ve hatasız
bir şekilde çalışan değil aynı zamanda çok az yer kaplayan bir makine geliştirmeyi başardı.
Rohrer AG, esnek film ve folyo geliştirme ve yapılandırmanın
yanı sıra makine üretiminde de uzman. Özel alet ve makinelerini üretmek için şirket müşterileriyle ilk fikirden son
gerçekleşme aşamasına kadar yakın işbirliği yapıyor. Hizmet
yelpazesi numune geliştirmekten prototip oluşturmaya,
üretim ekipmanını yapılandırmaya kadar uzanıyor.
Modüler blister ambalaj makinesi
Özelleştirilebilir R760 makinesi küçük ve orta ölçekli lot
boyutlarında ambalaj üretmek için kullanılıyor. Esnek filmden üretilen blister ambalajların geliştirilmesinden seri
üretimine kadar tüm aşamaları için kullanılabiliyor. Makine
64
tüm üretim sürecini yönetiyor, bu blister ambalajlara ısıl
şekil verebilmesi, kenetleyebilmesi, delebilmesi ve presleyebilmesi anlamına geliyor.
Kamera sistemleri, paketlerin düzgün doldurulduğundan
emin olmak için paketleri kontrol ediyor ve sorunlu
olanları ayırıyor. Hacim azsa makine modüllerinin sayısı
azaltılabiliyor. Ayrıca, GMP (Good Manufacturing Practice
– İyi Üretim Uygulamaları) uyumlu tasarımı sayesinde temiz
odalara bile kurulabiliyor.
R760 blister ambalaj makinesi, farmasötik, kozmetik ve
sağlık uygulamaları için alüminyum folyo ve plastik film
işleyebiliyor. Bu yazıda farmasötik sektörünün büyük bir
hizmet sağlayıcısı tarafından kullanılan bir makinenin projesi hakkındadır. Makine, yeni ürün ve ambalaj tiplerini elde
etmek için kullanılıyor. Ambalajlanan haplar, ağızda eriyen
tabletler (ODT) olarak adlandırılan, patentli Lyopan prosesiyle dondurularak kurutulan ve susuz alınabilen tabletlerdir. Makinenin tasarımı ve otomasyon teknolojisi hız ve
boyut bakımından çok yüksek gereksinimleri karşılamak
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / İlaç - Uygulama
R760 makinesi tüm üretim sürecini kapsıyor, yani blister ambalajlara ısıl şekil verebiliyor, kenetleyebiliyor, delebiliyor ve presleyebiliyor.
Rohrer’in yeni R760 blister ambalaj makinesi, ağızda eriyen tablet
(ODT) olarak adlandırılan ilaçların ambalajı için geliştirme platformu olarak hizmet veriyor.
Beckhoff’un güçlü PC tabanlı kontrol teknolojisi Rohrer’in R760 makinesiyle ilk kez dakikada 40 çift blister ambalajı üretimini sağladı.
zorundaydı. Sonuçta dakikada 40 çift blister ambalaj çıktısı
kapasitesine sahip 40 döngülü bir sistem ortaya çıktı.
Tüm kontrol teknolojisi PC tabanlı
Rohrer, Beckhoff’un PC tabanlı kontrol teknolojisini ilk
defa 2008 yılında tecrübe etti. O yıl şirket ilk kez, entegre
CP6200 Panel PC’leri ve kabin montajlı C6920 Endüstriyel
PC’leri (IPC) kurdu. 2012 yılında Rohrer tamamen PC
Kontrollü sistemlere geçme kararını verdi. Rohrer’in İşleme
ve Paketleme ünitesinde kontrol yöneticisi olan Bernd Esch
nedenlerini şöyle açıklıyor: “Önceki kontrol mimarisinde
bazı dezavantajlar vardı. Örneğin, birden fazla veriyolu
sistemi gerektiriyordu. Ayrıca, emniyet gereksinimlerinin
EN ISO 13849 standardının şart koştuğu performans seviyesinin karşılanmasını sağlamak oldukça karmaşık bir işti.
Buna ek olarak, müşteriler daha kompakt sistemler talep
ediyordu ki, o zamanki göreceli büyük sürücülerle ve ek
olarak gerekli EMC filtreleriyle bunu sağlamak mümkün
olmuyordu. Diğer taraftan, Beckhoff’un AX5000 sürücüleri
oldukça kompakt olması ve EMC filtrelerini tümleşik olarak
içeriyor olması, bu sürücülerin pano hacmini yaklaşık yüzde
30 oranında düşürmeyi sağladı.”
Ayrıca, ekranlı CP6200 serisi Panel PC’ler ve C6920
IPC’ler zaten otomasyon görevleri için gereken bilgi
işlem gücünü sağlıyordu. Bernd Esch şöyle devam
ediyor: “TwinCAT otomasyon yazılımı gerekli PLC
işlevselliğini sunmakla kalmadı, aynı zamanda yazılım
tabanlı güçlü bir NC sistemi de sağladı. Bu, Beckhoff’un
yer tasarrufu sağlayan IPC’sinin yanı sıra ekstra bir
kontrolöre gerek olmadığı anlamına geliyordu. Beckhoff
İsviçre’nin PC Kontrol çözümü için çok iyi uygulama
desteği sağladığından da ayrıca söz etmeliyim.”
Esch, diğer önemli bir avantajın ise PC tabanlı kontrol’ün
sağladığı açıklık olduğunu belirtiyor: “Makine kontrolörlerimizi herhangi bir ağa bağlayabilmemiz gerekiyordu.
Geniş yelpazeye sahip EtherCAT Bus Kuplörleri ve
fieldbus terminallerinin çeşitliliği bize tam bir esneklik
sunuyor. Aynı zamanda IT sistemiyle de entegre Ethernet
arabirimi üzerinden TwinCAT ADS katmanıyla kolayca
haberleşebiliyoruz ve PLC programında bir değişiklik
yapmak zorunda kalmadan ihtiyacımız olan herhangi bir
kontrol verisini çağırabiliyoruz.” Görselleştirme sisteminin bağlanması da aynı derecede kolay oldu çünkü
piyasadaki çoğu sistem gibi, hâlihazırda TwinCAT için
R760’ın her şeyi kapsayan kontrolör çözümü
olarak, PC Kontrolü tüm güvenlik fonksiyonlarını ve Ethernet iletişimini de yönetiyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
65
DOSYA / İlaç - Uygulama
Rohrer AG’nin İşleme ve
Paketleme Teknolojileri ünitesinin Otomasyon Yöneticisi
Bernd Esch, CP7902 Kontrol
Panelinin özelleştirilmiş
tasarımı sayesinde gereksinimlerini karşılayan en
uygun biçimde uygulamaya
koyabilmiş.
Rohrer, tek kablo teknolojili (OCT) Beckhoff sürücü teknolojisini kullanarak daha düzenli bir kontrol kabini tasarımı
yapabilmiş, bu sayede malzeme ve kurulum maliyetlerini
yaklaşık yüzde 25 oranında azaltmayı başarmış.
de bir sürücü mevcut. Java tabanlı web görselleştirme
programlarıyla, yığın parametreleri ve hata iletileri gibi
bilgiler için bir MySQL veritabanı ile haberleşme de son
derece iyi çalışıyor” diyor Esch.
R760 makinesinde PC Kontrol çözümünün merkezinde
1,9 GHz Intel® Celeron® işlemcisi, çok dilli Windows
XP Professional işletim sistemi ve TwinCAT NC PTP’li
C6920 kontrol kabini tipi IPC bulunuyor. Operatör, asma
kol yapısına sahip, 15 inç büyüklüğünde dokunmatik
ekranı ile özelleştirilmiş ekran filmi ve özelleştirilmiş bir
klavyeye sahip CP7902 serisi Kontrol Paneli vasıtasıyla
makineyi kontrol ediyor. Hareket kontrol fonksiyonları,
bir AX5805 TwinSAFE kartı ve 10 adet AM8000 serisi
servomotoru da içeren AX5112, AX5140 ve AX5206
sekiz servo sürücü tarafından gerçekleştiriliyor.
Yaklaşık 150 adet veri noktasından gelen veriler,
yaklaşık 100 EtherCAT analog / dijital ve TwinSAFE
terminal tarafından toplanıyor ve dört EK1100 EtherCAT
Kuplör vasıtasıyla kontrol teknolojisine entegre ediliyor.
Yüksek performanslı dinamik sürücüler minimum
montaj işi gerektiriyor
Beckhoff’un servo sürücü teknolojisi son derece kompakt olmasının yanı sıra, olağanüstü dinamik özelliklere
sahip, diyor Bernd Esch: “Üretim parametrelerini uygun
şekilde ayarlayarak dakikada 40 çift blister ambalaj
çıktısı gibi olağanüstü bir sonucu çabucak elde edebildik. Bunu, makinenin servo sürücü teknolojisinin
sınırlarına ulaşmadan yaptık.” Rohrer bu düzeydeki
performansı, en önemli özellikleri arasında düşük
66
rotor ataleti ve beş kata kadar aşırı yük kapasitesine
sahip olan AM8000 yüksek performanslı motorlar
yardımıyla elde etti. Bunlar motorlar, presleri açmak
ve kapatmak için üç servo ekseni, folyo taşıma için
iki ekseni, tablaları makinenin içine beslemek ve
konumlandırma için bir ekseni, blister çıktısını kontrol
etmek için iki ekseni ve proses istasyonlarını ürüne
bağlı olarak doğru konumlarına taşımak için ayar
eksenlerini sürüyor.
Rohrer aynı zamanda, güç kaynağı ve geri besleme
sistemini tek bir motor kablosu içinde birleştiren,
Beckhoff tarafından yapılan Tek Kablo Teknolojisinden
(OCT) de büyük ölçüde yararlandı. Tek kablo çözümü
bilgiyi dijital bir arabirim üzerinden güvenilir bir şekilde
ve girişimden koruyarak iletiyor. Bu, motor ve kontrolör taraflarında kablo ve konnektör ihtiyacını ortadan
kaldırıyor ve bunun sonucunda bileşen ve devreye alma
açısından belirgin tasarruf elde ediliyor. Bernd Esch de
bunu fark etmiş: “OCT, azalan kablo tesisatı gereksinimi
sayesinde büyük tasarruf sağladı, özellikle iki sürücüde
güç hattı zincirleri kullanıldığı için. Her şeyi biraz
daha küçük yapmamızı sağladı; bu aynı zamanda tüm
makine tasarımını da kolaylaştırdı. Sonuç olarak, OCT
kurulum ve malzeme maliyetlerinizi yaklaşık yüzde 25
oranında düşürdü. Aynı zamanda devreye alma işlemini
de epeyce kolaylaştırdı. Daha önce, herhangi bir arıza
oluştuğunda yeni bir enkoder kablosu çekmek gerekiyordu. Bunlar artık motor kablosuna entegre olduğu
için, güç beslemesi için tekbir kablo çekmek yeterli
olmakta.”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Entegre emniyet teknolojisi yeni seçenekler
sunuyor
Makinenin tasarımını kolaylaştıran diğer özellikler arasında otomasyon sistemine entegre
emniyet fonksiyonları var. Bunlar, TwinCAT
Safety Editor’dan Safety over EtherCAT
haberleşme protokolüne, TwinSAFE terminallerinden, isteğe bağlı AX5805 TwinSAFE sürücü
kartına kadar uzanıyor. Bu özellikler Bernd
Esch’in emniyet fonksiyonlarını çok daha fazla
esneklikle tasarlamasını sağlamış: “Emniyet
sistemini çok daha açık bir şekilde tasarlayabiliyoruz. Örneğin, her emniyet kapısının artık
kendi TwinSAFE terminali var; böylece, önceden
yaygın olan emniyet anahtarlarının ya da acil
durdurma butonlarının seri bağlantısı ortadan
kalkıyor.”
TwinSAFE sisteminin esnekliği, bireysel modüller için emniyet fonksiyonlarının seçilerek yürütülmesini kolaylaştırıyor. Örneğin, bir emniyet
kapısı açık durumdayken makine çalışmaya
başladığında, bazı makine bileşenleri güvenle
kapatılırken diğerleri “canlı” kalabilir. Bernd
Esch: “Böyle bir şeyin uygulanması geçmişte
son derece zordu ve ancak çok miktarlarda
kablo bağlantısıyla mümkündü. TwinSAFE
sayesinde, daha az bileşen gerektiren, daha az
maliyetli, çok daha şık ve kompakt bir çözümle
bunun üstesinden gelebiliyoruz.” diyor.
Hızlı ve yüksek dereceli belirleyici kontrol
teknolojisi hassasiyet sunuyor
Folyo, tablaları mühürlemek için kullanılıyor ve
tablaların kendilerinde ölçüm işaretleri (görsel
referans noktaları) var; bunlar makine boyunca
hareket ettiği esnada okunuyor. Tablanın göreli
konumuna bağlı olarak, makine konveyör sistemindeki tam uç konumu okuyor ve proses
birimlerinin göreli konumunu hesaplıyor. Hızlı
EtherCAT iletişim bileşenlerinin kullanımı sayesinde Rohrer ürünleri saniyede yaklaşık 250 mm
(10 inç) gibi yüksek bir hızda hareket ettirmeyi
başardı ve hatta Beckhoff eXtreme Fast Control
(XFC) teknolojisiyle bu hızı iki katına çıkarabildi.
Bernd Esch: “XFC terminalleri ve uygun sensörlerle saniyede 500 milimetre (20 inç) gibi
hızlara erişebiliyoruz. Bu muazzam hıza rağmen
sistem ölçüm işaretlerini güvenilir biçimde
okuyor ve hesaplamalarını ve kapalı çevrim
kontrol işlemlerini hassasiyetle gerçekleştiriyor.
XFC bizim için aynı zamanda çok ilginç bir
özellik çünkü hareketli ürünlerin inceleme
kameralarını olağanüstü hassasiyette tetiklemesini sağlamak için kullanılabiliyor.”
DOSYA / İlaç - Uygulama
İlaç Sektörüne Özel Track & Trace Uygulamaları İçin
Akıllı Çözüm Paketi
Omron
www.omron.com.tr
■ Kamera + HMI + Veritabanı
Bilindiği üzere ilaç sektöründe sahtecilik ve yasal olmayan
yollar ile satışının önüne geçilmesi, bilinçsiz ve gereksiz
ilaç kullanımının azaltılması, son kullanma tarihi geçen
ilaçların bilinçli veya bilinçsiz piyasada bulunmasını veya
ilaç kutularının bilinmeyen adreslerde yeniden basılmasını
engellemek amacıyla 2010 yılının Ocak ayı itibariyle Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ülke genelinde uygulanmak
üzere kısa adı İTS olan İlaç Takip Sistemini (İTS) kurarak
kurarak devreye almıştır.
Omron’dan Akıllı Çözüm Paketi: Kamera + HMI +
Veritabanı
İTS’nin asıl amacı, ilacın her tekil kutusuna güvenle erişiminin sağlanması ve bunun garanti altına alınmasıdır. İTS
ile ilaçlar, üretildiği andan hastaya ulaşana kadar Sağlık
Bakanlığı’nın takibi altına alınır ve herhangi bir sorun olduğunda geri çekme gibi işlemlerle müdahale edilir.
İlaç Takip Sistemi, tüm dünyada uygulanan Track &
Trace sisteminin ilaç sektörüne uyarlanmış şeklidir
İlaç Takip Sistemi, literatürde “Track & Trace” olarak tanımlanan Takip ve İzleme yapısının, ilaçlara uygulanmış halidir.
Ürünlerin tekilleştirilmesini (serialization) sağlayan kare
kod ile ürünlerin takibi (track) sağlanırken; ürünün geçtiği
her noktadan yapılan bildirimler ile de izlenmesi (trace)
sağlanmıştır.
Omron’un FH görsel denetim ürün ailesi ile sağlanan Track
& Trace akıllı çözüm paketi, ayrıntılı teşhis ve kullanıcı
bilgileri sağlayan görsel denetim ara yüzünden yararlanarak, programlanabilir ve esnek bir çözüm sağlayan tüm
komponentleri içerir. Aynı zamanda veri tabanı ile doğrudan
haberleşmesi sayesinde tüm kaydedilen verilere erişim ve
görüntüleme imkânı sağlar.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
69
DOSYA / İlaç - Uygulama
Komple çözüm
Omron PLC, güç kaynağı, röle, hareket, sürücüler, sensörler ile entegrasyon…
Domino gibi bir çok yazıcı ile entegrasyon
FDA part11 uyumu
İleri derece kod okuma
ISO standartları analiz derecesinde Online 1D / 2D kod
denetimi
Yazılı metni doğrulama
Yüksek makine hızı ve yüksek hassasiyette işleyiş:
FH Görsel Denetim Sistemleri
SQL veri tabanıyla gerçek zamanlı iletişim
Sysmac, SQL gibi veri tabanlarıyla gerçek zamanlı
iletişim kurar. Bir sunucunun çökmesi veya iletişim
kaybı yaşanması halinde veriler otomatik olarak dahili
belleğe kaydedilir. Sysmac, üretkenliği artırmak, ön
bakımı kolaylaştırmak vb. için Veri tabanlarıyla yüksek
hızda [1000 tablo öğesi/ 100 msn] çalışarak Büyük Veri
İşleme sürecinin gerçekçi olmasını sağlar.
SQL istemcisi fonksiyonuna sahip NJ makine
kontrolörü
Tüm nesne denetimi, konum/oryantasyon ve ölçüm
işlemleri türlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış olan
bu kompakt kamera ve kontrolör sistemi neredeyse tüm
makine ya da robotlarla kolayca entegre olur. Sistem
benzersiz bir şekilde daha hızlı, daha hassas iş çıkışı
sağlama olanağına sahip olup size daha fazla verimlilik,
daha düşük maliyet ve daha yüksek rekabet avantajı
sağlar.
Sistemin kilit özelliği gelişmiş yeni görüntüleme sistemi
algoritmasıdır: Shape Search III. Bu gelişmiş sezgisel
program zayıf aydınlatma, odak dışında olma ve dönmüş/rastgele pozisyonlanmış/üst üste binen hedef nesneler gibi zorlu görüntüleme koşullarında dahi size daha
yüksek hız ve daha fazla hassas ölçüm sağlar.
PLC’ler, hareket kontrolörleri ve robotik ile sorunsuz
entegrasyon için özel olarak tasarlanmış FH Görsel
Denetim Sistemi yüksek hızlı üretim makine ekipmanlarını oluşturanların farklı ihtiyaçlarını karşılar. Sistem
ayrıca kolay özelleştirme ve HMI entegrasyonu için PC
tabanlı görüntüleme sistemi esnekliğini de sunar.
FH Görsel Denetim Sistemleri yeni ve olağanüstü verimli
bir görsel denetim algoritması, yüksek hızlı görüntü
veriyolu, dört çekirdekli işleme ve hızlı EtherCAT özelliklerine sahiptir ve Sysmac Studio Otomasyon yazılımıyla
tamamen uyumlu olması ek avantaj sağlar.
70
VT Bağlantısı fonksiyonu, NJ Makine Kontrolörünün VT
talimatları kullanarak dahili EtherNet/IP portuna bağlı
bir sunucudaki SQL Veri tabanına doğrudan erişmesini
sağlar.
Tek bir entegre makine kontrolörü, yazılım merkezli
mimariye hız, esneklik ve ölçeklenebilirlik sunarken,
Omron PLC’lerden beklediğiniz geleneksel güvenilirlik
ve dayanıklılıktan ödün vermez. NJ Makine Kontrolörü,
hareket kontrolü hızı ve hassasiyeti, haberleşme,
güvenlik ve dayanıklı sistem alanlarında zorlu makine
kontrol gereksinimlerini karşılayacak şekilde tasarlanmıştır
Doğrulama, onaylama ve işlem izlenebilirliği
İlaç endüstrisindeki sıkı hukuki gereklilikler, ilaçlar üzerinde ayrıntılı bir kalite kontrolünü ve paketler üzerine
basılı bilgilerin doğrulanmasını zorunlu kılmaktadır.
Verilerle ilgili işlem onayı ve bütünlüğü zorunludur.
Tüm işlem boyunca ürünün ve içindekilerin izlenmesine yönelik esnek denetleme çözümleri, mevcut ve
gelecekteki hukuki hususlar için yanıt oluşturmaktadır.
Omron’un kalite denetleme sistemleri şunları destekler:
•
•
•
•
FDA CFR21 Bölüm 11
Track & Trace
CIP 13 (Fransa kodlaması)
GMP/GAMP
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / İlaç - Uygulama
İlaçlar için kalite kontrolü
Sorunsuz üretim, farklı ürün çeşitlerinin doğrulanmasını gerektirir. Bu durum şunları içerir:
•
•
•
•
•
Kutuların renginin denetlenmesi
Kapakların kapanma durumlarının kontrolü
Kapların şekli ve boyutu
Etiketler üzerindeki karakteristikler
Doldurma seviyelerinin kontrolü
Tarih ve lot numarası doğrulama
İlaç ürünlerindeki bilgilerin doğru olması çok önemlidir. Tarih ve Parti kodlarıyla (OCR/OCV) birlikte 1D/2D
kodlarının doğrulanması ve onaylanması hukuki bir
zorunluluktur. Ürünün kalitesini ve kodların doğruluğunu denetlemek için tek bir sistem seçin.
Esneklik ve geleceğe uygunluk
İlaç endüstrisi sürekli olarak yeni hukuki gerekliliklerle karşılaşmaktadır. Yeni işlevler (örn. kabartma yazı
denetlemesi) ve uygulamalara entegre olabilecek gele-
ceğe uygun bir çözüm, yatırımların korunmasını sağlar.
Omron çözümlerinin esnekliği, aynı hat için değişen
modellerin, farklı ülke sürümlerinin denetlenmesine
olanak tanır. Bu, genel maliyetleri azaltır ve her türde
uygulamaya çözüm bulunmasını sağlar.
•
•
•
•
Paket denetleme
Blister paketi denetleme
Malzemelerin kusurları ve eksiksizliği
Kod doğrulamaları
Uyumluluk ve onaylar
İlaç endüstrisindeki yönetmelikler ve standartlara uyum
için ve sistem onayı almak için aşağıdakilerin mevcut
olması zorunludur:
• Farklı erişim seviyeleri dahilinde farklı kullanıcı sınıfları
• Zaman takibiyle birlikte kullanıcı eylemlerinin izlenebilmesi (Denetim kaydı)
• Program değişikliklerinin revizyon geçmişi
• Okunabilir/yazdırılabilir yapılandırma belgeleri oluşturma
DOSYA / İlaç
İLAÇ SEKTÖRÜ’NE ACİL MÜDAHALE GEREKİYOR!
Gazeteci Güntay Şimşek, Gazete HT’de
yayınlanan Mayıs 2015 tarihli yazısının
başlığında “İlaç sektörü neden büyümüyor?” diye soruyor ve devam ediyor: “Türkiye ilaç sektörü, an itibarıyla
170 ülkeye ürün ihraç eden bir pozisyonda, ama geleceği ne kadar parlak?
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın
(İEİS) 2014 raporunda ilginç ayrıntılar
var. Global bütçe uygulaması dönemi olan 2009- 2014 arasındaki 5
yıllık toplam ilaç pazarı ve kamu ilaç
harcamaları tarafı incelendiğinde, sektörde gerçekleşen büyüme oranları
alarm veriyor.
Daha önce Türkiye’nin sağlık
alanında gerçekleştirdiği devrim gibi
gelişmelere; ilaca, doktora, hastaneye
erişimin yükselişine bu köşede dikkat çekmiş, ancak sağlığın endüstri
tarafında
istenen
gelişmelerin
sağlanamadığına vurgu yapmıştım.
2009-2014 arasında toplam ilaç
pazarının büyüme hızı % 10.6 olmuş.
2009’daki 13.2 milyar TL olan pazar
büyüklüğü, bu oranla 14.6 milyar TL’ye
ulaşmış. Büyüme Türkiye hızının çok
altında, hatta rapordaki bu durum tahlil
edildiğinde, % 23.1 oranında reel bir
gerileme söz konusu.
Pazar büyüklüğünün kutu hacmine
bölünmesiyle ortaya çıkan fiyat seviyesi ise ilaç sektörünün son yıllarda
sıkça dile getirdiği şikâyetlerinde
ne denli haklı olduğunu gösteriyor.
Ancak ortada tuhaf bir durum var.
Başta Sağlık Bakanlığı ve ilaç endüs-
74
trisiyle ilgili diğer bakanlıklar ve
Hazine Müsteşarlığı, şüphesiz bu
durumun farkındadır. İlaç sektörümüzün millileşmek yerine yabancı
ilaç şirketlerinin sektörde ağırlığını
hissettirerek yerlileştiği ortada. Acaba
bu tabloların ortaya çıkmasındaki en
önemli sebep nedir? Türkiye’nin nasıl
bir ilaç endüstrisi inşa etmede strateji
belirsizliği olabilir mi?
Yerli Üretim Neden Desteklenmiyor?
Sene 2009. Toplam 73 adet yabancı
firma, sektörde faaliyet gösteriyor.
Pazar payı % 67. Ve sene 2014.
Yabancı şirket sayısı 106, pazar payları
ise % 70. Son 5 yılda pazarın %
90’ını kontrol eden şirket sayısı 45’ten
60 adede çıkmış, ama bu durum da
milli şirketler lehine olmamış. İlginç
bir ayrıntı: 2013’te 8.8 milyar olan
referans ilaç pazarı, 2014’te % 9.7
büyüyerek 9.65 milyar TL’ye ulaşmış,
ancak bu yükseliş de ithal referans
ürünlerdeki % 10.3’lük büyümeden
kaynaklanmış. Diğer bir ifadeyle,
referans ilaçlara olan ihtiyaç, her şeye
rağmen ithal etme zorunluluğunu ortaya koyarken, bunları yurtiçinde üretme
becerisi gösteremediğimize de vurgu
yapmış oluyor.
Öte yandan yurtiçinde üretimi yapılan
eşdeğer ilaç pazarı maalesef referans
ilaçlar kadar büyümemiş. 2014’te % 6.4
artış göstererek 4.1 milyar TL olmuş.
Bu büyüme yurtiçindeki % 7.3’lük üretim artışından kaynaklanmış. Özetle,
geçen yıl ithalata dayalı referans ilaç
ENDÜSTRİ OTOMASYON
pazarı % 2.7 büyümüşken, eşdeğer
ilaç pazarı % 2.5’te kalmış.
İthal ürün ilaç pazarı değer bazında
2013’te % 8.7, 2014’te ise % 10
büyümüş. İthale karşılık, yurtiçinde
üretilen ilaç pazarı ise 5 yıl boyunca
durağanlaşmış. Ve toplamda ancak %
6.8 büyüyebilmiştir. Daha da önemlisi;
iç talepteki artış 5 yılda ithal ürünler
kutu ölçeğinde % 47 gibi çok yüksek
oranda büyürken, yurtiçinde imal edilen
ürünler sadece % 15 büyüyebilmiştir.
Uzun lafın kısası: Acilen ilaç endüstrisine el atılması gerekiyor.”
Şimdi de İlaç Sektörü’ne bir başka
açıdan
bakalım
ve
Ekonomi
Bakanlığı’nın 2014 tarihli “İlaç Ve
Eczacılık Ürünleri Sektörü” raporu ile
başlayalım. Rapora göre, “Türkiye,
üretim standartları, teknolojisi ve kapasitesi itibarı ile oldukça gelişmiş bir ilaç
sanayiine sahiptir. İlaç sanayi, önemli
miktar ve çeşitlilikle üretim ve ihracat
imkanına sahip, katma değeri yüksek
olan sektörlerimizden biridir.
Ülkemizde, sektör sahip olduğu
potansiyele rağmen rekabet parametreleri değerlendirmesine göre dünya
pazarlarında istenen rekabet gücüne
henüz ulaşamamıştır. Sektörün dünya
pazarı içinde payı % 0,2 dolayındadır.
Türkiye ilaç sektöründe yaklaşık 300
firma faaliyet göstermektedir. Sektör,
2011 yılında 11,2 milyar ABD Doları
düzeyindeki ilaç piyasası ile Avrupa’da
6. , dünyada 16. sırada yer almıştır.
15’i yabancı sermayeli olmak üzere
DOSYA / İlaç
68 ilaç üretim tesisi bulunmakta,
yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmekte ve 3.100 çeşit ilaç üretilmektedir. Ülkemizdeki yabancı sermayeli
firmaların 15’i üretimlerini kendi tesislerinde yapmaktadır. Sektörde, ileri
teknolojiye uyum sağlayacak yüksek
eğitim görmüş personel istihdamı ve
buna bağlı olarak teknik bilgi düzeyi
giderek artmaktadır. Piyasada yaklaşık
5.000 civarında ilaç ve 23.500 civarında
eczane bulunmaktadır (Bilim, Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı).
Sağlık Bakanlığı verilerine göre,
ülkemizde 68 ilaç üretim tesisi
(15’i yabancı sermayeli) ve 64 üretici firma (13’ü yabancı) ile 12 hammadde üretim tesisi (6’sı yabancı)
ve 10 hammadde üreten firma (4‘ü
yabancı) bulunmaktadır… Türkiye
ilaç sektöründe önemli ve büyüyen bir
pazar konumundadır… Türkiye; IMS
(Intercontinental Marketing Services)
Health tarafından Çin, Brezilya,
Meksika, G. Kore, Hindistan ve Rusya
ile birlikte gelişmekte olan 7 pazardan
biri olarak değerlendirilmektedir….”
Sektöre bakışımıza Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’nın “İlaç Sektörü
Raporu (2014/2)” ile devam edelim. Bu
rapora göre “İlaç sektörü, beşeri ve veteriner hekimlikte tedavi edici, koruyucu
ve tanı amaçlı olarak kullanılan sentetik, bitkisel, hayvansal ve biyolojik
kaynaklı kimyasal maddeleri farmasötik teknolojiye uygun olarak üreterek
tedaviye sunan bir sanayi dalıdır.
Halk sağlığının korunması, sağlık
hizmetlerinin kaliteli ve etkin bir şekilde
sunulabilmesi güçlü bir ilaç sektörü
ile mümkündür. Bunun yanı sıra, sektör yoğun Ar-Ge faaliyetlerini içermesi
sebebiyle katma değeri yüksek ürünler üretilmesini sağlamaktadır. Ayrıca,
ekonomik kalkınma açısından çok
önemli katkılar sağlamasının yanında,
savaş, epidemik hastalıklar ve olası
bir ambargo gibi faktörler karşısında
ülkenin ilaç ihtiyacını karşılayacak üretim yapabilen bir ilaç sektörüne sahip
olması gerekmektedir.
Bu bağlamda Türkiye İlaç Sektörü
incelendiğinde gelişmiş bütün ülkelerde olduğu gibi bazı ürünlerin nihai
ürün şeklinde ithal edildiği görülmektedir. İthal edilen ilaçlar ise genellikle
yeni ve yüksek teknoloji gerektiren,
biyoteknolojik olarak üretilen, implante
edilen ilaçlar, yeni ilaç taşıyıcı sistemler, aşılar, kan ürünleri, değiştirilmiş
salım özelliği gösteren ilaçlar, insülin, kanser ilaçları, bazı hormonlar,
radyonüklidler, bazı oftalmolojik
preparatlar ve antidotlardır. Üretim
genellikle jenerik/eşdeğer ilaçlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca, ilaç etken
madde üretimi de yapılmaktadır.
Dünya standartlarında üretim kapasitesine sahip olmasına rağmen Türkiye
İlaç Sektörü, dünya pazarında yeterli
rekabet gücüne ulaşamamıştır. IMS
verilerine göre, 2013 yılı sonunda
Türkiye ilaç pazarı, bir önceki seneye
göre yaklaşık olarak %0,37 oranında
artarak 8,06 milyar ABD dolarına
ulaşmıştır. 17’si yabancı sermayeli olmak üzere 77 ilaç üretim tesisi
bulunmakta, yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmektedir. 2013 yılında ithalat
4,5 milyar ABD doları, ihracat 811
milyon ABD doları olarak gerçekleşmiş
olup ihracatın ithalatı karşılama oranı
% 18,2 olarak gerçekleşmiştir.
Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu:
Türkiye İlaç Sektörü önemli miktarlarda ve çeşitlilikte üretim ve ihracat olanağına sahip ve katma değeri
yüksek olan sektörlerden biridir.
Uluslararası norm ve standartların
uygulandığı Türkiye İlaç Sektörü, özel
üretim teknolojisi gerektiren ürünler (biyoteknoloji vb.) dışında her
türlü ürünü üretebilen, AB ülkeleri
ile kıyaslanabilir bir teknolojik düzeye ulaşmıştır. Dünya Sağlık Örgütü
tarafından belirlenen ve ülkemizde
1984 yılından itibaren yürürlüğe giren
‘İyi Üretim Uygulamaları’ (GMP) çerçevesinde gerekli yatırımları yaparak
teknolojik alt yapısını güçlendirmiştir.
IMS verilerine göre, Türkiye İlaç
Sektörü, 2013 yılında üretici fiyatlarıyla
8,06 milyar ABD dolarlık ilaç piyasasına
sahiptir. Aynı yıl itibariyle Türkiye’deki
reçeteli ilaç pazarının değer bazında
%63,3’ünü yenilikçi/referans ilaç,
%36,7’sini jenerik/eşdeğer ilaçlar
oluşturmaktadır. Ayrıca, ilaç pazarı
içinde yenilikçi/referans ve jenerik/
eşdeğer ürünlerin pazar payları kutu
bazında %48 ve %52’dir. Türkiye ilaç
pazarının 2017 yılında dünyada 16.
sırada yer alacağı tahmin edilmektedir.
Sağlık Bakanlığı 2013 yılı Kasım ayı
verilerine göre Türkiye ilaç pazarında
satışı olan toplam kayıtlı ilaç çeşidi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
18.981 olup, satışı olan toplam ürün
sayısı 1.871.469.389’dur. SGK 2013
yılı Ekim ayı verilerine göre Kurum
tarafından bedeli ödenecek ilaçlar listesinde 8.610 adet ürün yer almaktadır.
2012 yılında 1 milyar 571 milyon kutu
olan Türkiye reçeteli ilaç pazarı 2013
yılında yaklaşık %0,45 artış göstererek
1 milyar 578 milyon kutuya ulaşmıştır.
2013 yılında üretilen 1 milyar 578
milyon kutunun %77’lik oranı yani
yaklaşık 1 milyar 215 milyon kutusu
Türkiye’de üretilmiştir. 2012 yılında
Türkiye reçeteli ilaç pazarı değer
bazında 12,97 milyar TL iken, 2013
yılında %6,7 oranında artarak 13,84
milyar TL olmuştur.
Türkiye’de kişi başına düşen ilaç tüketimi oldukça düşüktür. 2012 yılında
dolar bazında kişi başına ilaç tüketimi Türkiye’de 106,1 dolar iken 2013
yılında kişi başına ilaç tüketimi %0,85
oranında azalarak yaklaşık 105,2 dolar
olmuştur. Türkiye’de kutu bazında kişi
başı ilaç tüketimi 2013 yılında bir önceki yıla göre %0,81 oranında azalarak
23,2 kutu olarak gerçekleşmiştir.
2012 yılı sonu itibariyle, Türkiye’de
Abdi İbrahim, Novartis, Bilim İlaç,
Pfizer, EastPharma, Bayer, Sanofi,
GlaxoSmithKline ve Astrazeneca
gibi firmalar sektörün önde gelen
firmalarıdır. 2012 yılında en yüksek
pazar payına değer bazında %8,01’lik
bir oranla Abdi İbrahim firması sahip
olmuştur. Abdi İbrahim’i Novartis ve
Bilim İlaç firmaları takip etmektedir.
Son yıllarda pazara verilen ilaçların
%20’si biyoteknoloji ürünleridir. 2010
yılında dünya çapında 830 milyar ABD
doları olan tüm ilaç satışları içinde
dünya ilaç piyasasının %14’ünü
oluşturan biyolojik ilaçların satışları
116 milyar ABD dolarıdır. Bu toplam
içinde biyobenzerlerin tutarı 380 milyon ABD dolarıdır. Biyolojik ilaçların
yaklaşık 2/3’ü rekombinant proteinler,
1/3’ü ise antikorlardır. Biyolojik ilaçların
piyasa büyüklüğü, 2000-2010 döneminde 3 katına çıkmıştır. Ülkemizde
ise IMS verilerine göre, 2013 yılında
biyoteknolojik ürünlerin reçeteli pazar
içindeki payı değer bazında %14,5
ve biyobenzer ürünlerin reçeteli pazar
içindeki payı %0,3’tür.
Türkiye’de 3.100 çeşit ilaç üretimi
yapıldığı bilinmektedir. Diğer taraftan
farklı dozajlar ve değişik farmasötik
75
DOSYA / İlaç
yapılar ile bu rakam yaklaşık 8.000
civarına çıkmaktadır. Sektörde genellikle lisans altında üretim, fason üretim, jenerik/eşdeğer ilaç üretimi ve
antibiyotikler, analjezikler başta olmak
üzere birçok ilaç etken maddesi üretimi
yapılmaktadır.
2013 yılı itibariyle Türkiye’de kullanılan
ilaçların kutu bazında yaklaşık %77’si
ülkemizde üretilmektedir. Ancak, bazı
ilaçlar, ileri teknoloji gerektirdiği için
yalnızca dünyadaki belirli merkezlerde
üretilebilmektedir. Ayrıca, ülkemizde
tüketimi az olan ve üretimi ekonomik
olmayan bazı ilaçların üretimi de
yapılmamaktadır.
Bunun yanı sıra, dünyada biyoteknolojik ürünlere doğru yönelim görülmekte
olup, sentez kimyasıyla üretilen ürünler gittikçe azalmaktadır. Ülkemizde de
bu trende uygun olarak biyoteknolojik
ürünlere yönelmesi büyük önem arz
etmektedir.
Sektördeki firmaların tamamına yakını
İstanbul ve çevresinde faaliyet göstermektedir. Alt yapının daha uygun oluşu,
ambalaj malzemeleri ve teknik personelin teminindeki kolaylıklar, ulaşım ve
iletişim imkânları, sağlık kuruluşlarının
Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşması
gibi faktörler sanayinin büyük bir bölümünün İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ illerinde kurulmasına yol açmıştır. İlaç
sektörünün gelişmesi ve sektörün ülkeye değer katması açısından büyük
öneme sahip olan kümelenme eğilimi
tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
giderek artmaktadır.
Türkiye, üretim standartları, teknolojisi ve kurulu kapasitesi açısından
76
gelişmiş bir ilaç endüstrisine sahiptir.
Ülkemizdeki üretim tesisleri sürekli
Sağlık Bakanlığı’nın denetiminden
geçmekte ve uluslararası akreditasyon
gereklerini sağlamaktadır. İyi Üretim
Uygulamaları (GMP), ilaçların kalite
standartları doğrultusunda üretimini
ve kontrolünü sağlayan bir kurallar bütünüdür. Dünya Sağlık Örgütü
tarafından belirlenen GMP, üretimin
bütün süreçlerini kapsamaktadır.
Birçok ülke Dünya Sağlık Örgütü
Kılavuzu’nu temel alarak kendi GMP
kurallarını oluşturmuştur. Türkiye bu
kuralları, 1984 yılında yayımlanan
“İspençiyari ve Tıbbi Müstahzar
İmalathaneleri Yönetmeliği” ile
Sağlık Bakanlığı denetiminde hayata
geçirmiştir.
Temel Eczacılık Ürünlerinin ve
Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı
sektöründe kapasite kullanım oranı
2008 yılında ortalama %75,1 iken, bu
oran 2009 yılında %70,9, 2010 yılında
%72,3, 2011 yılında %74,8 ve 2012
yılında %70,6 olarak belirlenmiştir.
Kapasite kullanım oranı yıllar itibariyle değişim göstermiş olup ortalama
%70 üzerinde seyretmiştir. 2013 yılına
ait kapasite kullanım oranı ortalama
%71,3’tür. 2014 yılı ilk 7 aylık dönemine ait kapasite kullanım oranı ise ortalama %73,6 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye İlaç Sektöründe yaklaşık
300 ilaç şirketi faaliyet göstermektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre,
ülkemizde 77 ilaç üretim tesisi (60’ı
yerli), 12 hammadde tesisi (6’sı yerli)
ve 12 radyofarmasötik üretim tesisi bulunmaktadır. Bunların yanı sıra
ENDÜSTRİ OTOMASYON
516 ecza deposu ve 85 mümessil
ecza deposu mevcuttur. Sektörde,
yaklaşık 30.000 kişi istihdam edilmekte olup istihdamın %50’den fazlasının
eğitim seviyesi yüksektir. İstihdamın
çoğunluğu üretim sürecinin dışında
yani ruhsat, fiyatlandırma, satış ve
pazarlama gibi alanlarda çalışmaktadır.
Bakanlığımız bünyesinde oluşturulmuş
olan Girişimci Bilgi Sisteminden (GBS)
alınan 2012 yılı verilerine göre, Temel
Eczacılık Ürünleri İmalatı ve Eczacılığa
İlişkin İlaçların İmalatını gerçekleştiren
girişimci sayısı toplam 454’tür. Bu
işletmelerin büyük bir çoğunluğu
mikro ölçekli işletmelerden oluşmuş
olup Temel Eczacılık Ürünleri İmalatı
yapan girişimci sayısı 79, Eczacılığa
İlişkin İlaçların İmalatı yapan girişimci
sayısı 375 adettir.
‘Temel Eczacılık Ürünlerinin ve
Eczacılığa İlişkin Malzemelerin İmalatı’
sektöründe sanayi istihdam endeksi
2011 yılında %6 artış göstererek 106
olmuştur. 2012 yılında ise 102,8’ye
düşen endeks 2013 yılında 104,4’e
yükselmiştir. İstihdam endeksi, 2014
yılı ilk 3 aylık periyodunda, bir önceki
yılın aynı dönemine göre yaklaşık %1,2
oranında düşüş göstermiş ve 101,8
olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK verilerine göre 2010 yılı
baz alındığında, “Temel Eczacılık
Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin
Malzemelerin İmalatı”nda, üretim
endeks değeri 2012 yılına kadar düzenli bir artış göstermiş olup, 2012 yılı
sonunda 123,2 değerine ulaşmıştır.
2013 yılında ise endeks, bir önceki yıla
göre %5,03 oranında azalarak, ortalama 117 olarak hesaplanmıştır.
Türkiye ilaç pazarında faaliyet
gösteren yaklaşık 300 adet ilaç şirketi
bulunmaktadır. 77 adet üretim tesisinin bulunduğu sektörde, üretici
şirketlerin dışındaki şirketler, ilaçlarını
fason üretimle ya da ithal ederek piyasaya sürmektedir. Türkiye ilaç sektörü 8,06 milyar ABD dolarlık ciroya
sahiptir. Ciro endeksi değerlendirme
grafiğine göre, ilaç sektöründe ciro
endeksi 2011 yılında bir önceki yıla
göre % 1,2 oranında düşüş göstererek 98,8 puana gerilemiştir. 2012
yılında bir önceki yıla göre %10,3 artış
gösteren ciro endeksi 2013 yılında
ise 2012 yılına göre %3,3 oranında
azalarak 105,4 puan olmuştur. Yurtiçi
DOSYA / İlaç
ve yurtdışı ciro endeksi değerlendirme
grafiği incelendiğinde, ‘Temel Eczacılık
Ürünlerinin ve Eczacılığa İlişkin
Malzemelerin İmalatı’ sektörüne
ait ciro içerisindeki yurtdışı payının
giderek artış gösterdiği sonucu ortaya
çıkmaktadır.
İlaç sektörü, dünyada yüksek katma
değer yaratan stratejik öneme sahip
bir sektördür. İlaç sektöründe 2011
yılında “Temel Eczacılık Ürünlerinin
ve Eczacılığa Ait Malzemelerin
İmalatı”ndan oluşan katma değerin
imalat sanayi içindeki payı %2,1
olmuştur.
Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: İlaç sektöründe Ar-Ge, yeni bir molekülün
keşfini içeren temel Ar-Ge çalışmaları,
keşfedilen molekülün laboratuvar ortamında belli aşamaları geçtikten sonra insanların yararına
kullanılabilecek güvenli ve etkin
bir ilaç olabilmesini sağlayan klinik
araştırmalar ve bunun yanında mevcut ürünler üzerinden geliştirilen yeni
formülasyonlara ve kombinasyonlara
dayalı olarak tedaviye farklı seçenekler
sunan katma değerli eşdeğer ürünlere
yönelik çalışmaları içermektedir.
İlaç sektörü Ar-Ge’sini diğer sektörlerden ayıran başlıca özellik, klinik
araştırmalar sürecinin insan katılımlı
olmasıdır. Genel olarak ilaç sektöründe
Ar-Ge faaliyetleri, molekül bulma,
var olan moleküllerin yeni kullanım
alanlarını bulma ve yan etkisi olan bir
ilacın tekrar değerlendirilmesini kapsayan temel araştırma, klinik testlerin
gerçekleştirildiği klinik araştırma kısmı
ile birlikte uzun ve maliyetli bir süreci
kapsamaktadır.
İlaç sektöründe yeni bir molekülün
bulunması, aslında hem referans/
yenilikçi hem de eşdeğer/jenerik ilaç
firmaları için bir başlangıç noktasıdır.
Keşfedilen molekül uzun bir süreç
sonucunda patent sahibi tarafından
geliştirilerek insan sağlığının hizmetine
sunulmakta, molekülün patent ve koruma sürelerinin sona ermesini takiben
eşdeğer ilaç üreticisi firmalar tarafından
üretilerek daha geniş kitlelere ulaşma
imkânına kavuşmaktadır.
Ülkemizde referans/yenilikçi ilaç üretimi ya da ithalatı yapılmakla birlikte,
endüstrimizin temel faaliyet alanını
eşdeğer/jenerik ilaçlar oluşturmaktadır.
Ayrıca, ilaç araştırmaları daha çok, yeni
bir molekül bulmak ya da yeni bir ilaç
geliştirmek şeklinde olmayıp bulunan
moleküllerin 2-3’lü kombinasyonlarını,
farklı dozaj formlarını ya da eşdeğer/
jenerik ürün geliştirmek yoluyla
yapılmaktadır. Türkiye’de henüz
geliştirilmiş yeni bir molekül
bulunmamaktadır.
İlaç sektörünün 2012 yılı sonu itibariyle küresel Ar-Ge harcamaları
yılda 137 milyar ABD dolarını
aşmaktadır. Bunun yanında, 2012
yılında Türkiye’de ilaç Ar-Ge harcaması
yaklaşık 106,6 milyon ABD doları olup,
Türkiye İlaç Sektörünün küresel Ar-Ge
harcamaları içerisindeki payı %0,07
olarak gerçekleşmiştir. İlaç endüstrisinin gelişiminin temel unsurları
arasında yer alan uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan mal ve hizmet
üretimi ancak Ar-Ge faaliyetlerinin
artırılmasıyla mümkün olacaktır. Bu
payın, 2015 yılında yaklaşık 150 milyon ABD dolarına ulaşabileceği tahmin
edilmektedir.
Ülkemizde ulusal ve uluslararası ilaç
firmaları aktif olarak klinik araştırma
faaliyetlerinde bulunmaktadır. Klinik
araştırmalar ile ilgili 19 Ağustos 2011
tarihli ve 28030 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanan Sağlık Bakanlığı Klinik
Araştırmalar Hakkında Yönetmeliği,
Uluslararası İyi Klinik Uygulamaları
İlkeleri, Avrupa Birliği Direktiflerine
uyumlu olarak hazırlanmıştır.
2013 yılında Türkiye klinik araştırma
sayısı bakımından dünyada 35’inci,
Avrupa’da ise 19’uncu sırada yer almış
ve dünya klinik araştırma sayısı toplamı
içerisindeki payı %0,6 olmuştur.
Dünyadaki
toplam
Ar-Ge
harcamalarının %15,3’ü ilaç sektörü
tarafından gerçekleştirilmektedir. İlaç
Ar-Ge harcamaları uzun süreç ve yüksek maliyet gerektirmektedir. Bir molekülün beşeri ilaca dönüşmesi ortalama 10-15 yılı bulabilmekte ve yüksek
yatırım tutarları gerektirmektedir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından Abdi İbrahim, Bilim İlaç,
Zentiva, Deva Holding, Mustafa Nevzat,
Koçak Farma, Sanovel İlaç, Nobel İlaç
ve Pharmactive İlaç olmak üzere 9 ilaç
firmasına Ar-Ge merkezi kurma onayı
verilmiştir. Haziran 2014 itibariyle ilaç
Ar-Ge merkezlerinin, toplam Ar-Ge
merkezi (159 adet) içerisindeki payı
%5,66’dır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu:
2012-2016 yılları arasında küresel
ilaç piyasasının yıllık bileşik büyüme
oranının %3 ile %6 arasında olması
öngörülmektedir. Türkiye’de ise bu
oranın 2012-2016 yılları arasında %2,8
olacağı tahmin edilmektedir. Aynı
dönemde bu yıllık bileşik büyüme oranı
içerisinde, jenerik ilaçların yıllık bileşik
büyüme oranının %4,7, referans
ilaçların yıllık bileşik büyüme oranının
- %0,2 olması beklenmektedir.
Küresel olarak ilaç sektöründe yapılan
Ar-Ge harcamalarına bakıldığında,
2002-2011 yılları arasında Ar-Ge
harcamalarında yıllık ortalama %7,6
artış yaşanmış olduğu ve 2011
sonunda toplam Ar-Ge harcama
rakamının 130 milyar doların üzerine
çıktığı görülmüştür. 2011-2016 yılları
arasında ise yıllık ortalama %2,3
artış beklenmektedir. Önümüzdeki
dönemde, gelişmiş ülkelerde büyümenin yavaşlaması ve gelişmekte olan
ülkelerde sektöre verilen teşviklerin
artmasıyla Ar-Ge harcamalarının daha
büyük kısmının Brezilya, Rusya ve Çin
gibi gelişmekte olan ülkelere kayması
beklenmektedir.
İlaç sektöründe yeni fırsatlar içeren
biyoteknoloji, nanoteknoloji gibi inovatif alanlar, dünyada az sayıda firmanın
faaliyet gösterdiği, yatırım yaptığı alanlar olarak kabul edilmektedir. Katma
değerli ilaç üretiminin desteklenmesi halinde, uygun koşullara sahip
endüstrimizin küresel ilaç pazarında
rekabet üstünlüğü yakalayabileceği
olası görülmektedir. Dünyada sentez
kimyasıyla üretilen ürünler gittikçe
azalmakta, büyük çok uluslu firmalar
bu pazara girmek için biyoteknoloji
firmalarını satın almaktadır. Ülkemizde
de dünyadaki gelişmelere paralel
olarak biyoteknolojik ilaçların üretimine
geçilmesi zorunlu gözükmektedir.
Ülkemizde 2000 dolayında kimyasal
ilaç molekülü piyasada bulunmaktadır.
Keşfedilen yeni ilaç kimyasallarının
sayısı azalmaktadır. Buna karşın,
biyoteknolojiye dayalı ilaçların sayısı
henüz mevcut kimyasalların %10’u
düzeyinde olmasına rağmen gelecekte
bu sayının daha yüksek bir seviyeye
ulaşması mümkün görülmektedir.
Ruhsatlı biyolojik ilaçlara benzerlik gösteren biyobenzer ilaçların
sayılarının gittikçe artması doktor ve
77
DOSYA / İlaç
ürünlerde Avrasya’nın üretim üssü
olması’ vizyonu ortaya koyulmuştur.
Türkiye’nin mevcut makroekonomik
göstergeleri, politik istikrarı ve giderek artan bölgesel etkinliği göz önüne
alındığında bu hedefler gerçekçidir ve ilaç sektörü de bu hedeflere
ulaşılmasında lokomotif sektörlerden
biri olabilecek konumdadır.
hastalara alternatif tedaviler sunacak, tedavi maliyetlerini azaltacak ve
hastaların ilaca erişimini artıracaktır.
Bu ürünler, son 20 yılda eşdeğer
ilaçların yapmış olduğu gibi, sürdürülebilir bir sağlık sistemi için önemli
fırsatlar yaratacaktır.
Diğer önemli bir konu da nadir
hastalıklar/yetim ilaçlardır. Dünya üzerinde bilinen yaklaşık 5.000 ila 8.000
nadir hastalık mevcut olup, bunların
ancak %1’i için onaylanmış bir yetim
ilaç bulunmaktadır. Genellikle yaşamı
tehdit edici, kronik, yıkıcı hastalıklar
olup çoğunun altta yatan sebebi halen
bilinmemekte ve çoğunlukla tanıda
ciddi gecikmeler ve hatalar olmaktadır.
Az sayıda hastaya rağmen toplumun yaklaşık % 6-8’ini etkilemekte
ve görülme sıklığı oldukça düşüktür.
ABD’de 1983’te, AB’de ise 2000’de ilk
regülasyonlar oluşturulmuş ve bu grup
ürünlerin Ar-Ge’si için çeşitli teşvikler
verilmektedir. Özellikle son dönemde,
nadir hastalıklar ve yetim ilaçlar ile ilgili
çalışmalara hız verilmiş olup, ABD’de
2012 yılında 13 adet yetim ilaç FDA
tarafından onaylanmıştır. Türkiye’de
ise nadir hastalıklar/yetim ilaçlara
özgü ulusal politikalar veya regülasyonlar mevcut değildir. Bunların yanı
sıra, tüm dünyada kişiye özel tedaviler önem kazanmaktadır. Aynı teşhis
konmuş iki ayrı hasta aynı tedaviye
farklı yanıtlar oluşturabilmektedir. Yan
etkileri minimize etmesi, daha güvenli
olması, hasta yararının artırılması ve
daha etkin maliyetli olması sebebiyle kişiye özel tedavi ve kişiye özel
78
ilaç yaklaşımlarının sağlık sektöründe
büyük bir potansiyele sahip olduğu
düşünülmektedir.”
İLAÇ SEKTÖRÜ’NÜN GÜÇLÜ-ZAYIF
ANALİZİ
Sağlık Sektörü’nün paralelinde İlaç
Sektörü’nün sahip olduğu potansiyeli daha net görmek için, Kalkınma
Bakanlığı’nın 2014 tarihli Onuncu
Kalkınma Planı (2014-2018)-İlaç
Çalışma Grubu Raporu’na bakalım.
Rapora göre, “Dünyada yaşlı nüfusun artması, ortalama yaşam süresinin uzaması ve sosyoekonomik
değişimler sonucunda sağlık hizmetleri
21. yüzyılın en önde gelen konuları
arasında yer almaktadır. Ortalama
yaşam süresinin uzaması ile ilerleyen yaşlarda karşılaşılacak sağlık
sorunları ve kronik hastalıklara maruz
kalma olasılığı da artmaktadır. Bu dinamikler göz önüne alındığında sağlık
hizmetlerine ve ilaca ihtiyaç artacaktır.
Bu nedenle ilaç üretimi hem gelişmiş
hem de gelişmekte olan ülkelerde,
öncelikli yatırım alanlarından biri olarak
kabul edilmekte ve ilaç sektörü stratejik
bir sektör olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
belirlemiş olduğu Vizyon 2023
hedefleri doğrultusunda, 2023 yılında
Türkiye’nin küresel ilk 10 ekonomi
arasına girmesini, 500 milyar dolar
ihracat hacmine ulaşmasını, GSYİH
içinde Ar-Ge payının %3’e çıkmasını
hedeflemektedir. Ayrıca, Türkiye
Sanayi Strateji belgesinde, ülkemizin ‘orta ve yüksek teknolojik
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sürdürülebilir bir kalkınma için göz
ardı edilmemesi gereken en önemli
noktalardan biri Türkiye’nin rekabet gücüdür. Türkiye, küresel ilaç
yatırımlarını çekmek için yo- ğun bir
rekabet içerisindedir. Ancak ‘pharmerging’ ülkeler olarak adlandırılan
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin başta
olmak üzere diğer ülkelerden rekabetçilikte geride kalmaktadır.
• Dünya Ekonomik Forumu’nun
“Küresel Rekabetçilik” Endeksi’ne
(2011-2012) göre, Türkiye, 142 ülke
içerisinde 59. sırada, “Yenilikçilik /
İnovasyon Kapasitesi” endeksine göre
ise 71. sırada yer almaktadır.
• Küresel Rekabetçilik Endeksi’nde
Brezilya 31., Rusya 38., Hindistan 35.
ve Çin 47. sıradadır.
• Karşılaştırmalı istatistiklerle, Türk ilaç
sektörü pazar değeri açısından 16.
sırada olmasına rağmen, ihracat hacmi
ve klinik araştırma sayısı açısından
ancak 36. sırada yer almaktadır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok
ülke, ilaç sektöründeki Ar-Ge ve üretim
yatırımlarından pay alırken, Türkiye bu
rekabette geri kalmaktadır.
Sektörde, SDP kapsamında 2003
yılından günümüze önemli ve köklü
değişiklikler yaşanmış, ruhsatlandırma,
geri ödeme ve fiyatlandırma gibi sektörün rekabet gücünü ve verimliliğini
etkileyen birçok alanda çeşitli
düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bu
değişimler, sektörün uzun vadeli planlama yapmasına imkan vermeyecek
şekilde kısa sürelerle revizyonlara tabi
tutulmuştur. Buna ek olarak sağlık
hizmetlerinin yaygınlaştırılmasının
ve kalitesinin artırılmasının kamuya
getirdiği maliyetin azaltılması amacına
yönelik bu tedbirlerde ilaç fiyatlarına
odaklanılmıştır. Bu durum sektörü
zor durumda bırakmaktadır. Ancak
Ar-Ge’ye yatırım yapan, teknolo-
DOSYA / İlaç
jiyi geliştiren ve geliştirdiği teknolojiyi ürü- ne dönüştüren ülkeler
rekabetçilik sıralamasında yukarı
tırmanmaktadırlar. Türkiye ilaç
sektörünün rekabet gücünün ve
verimliliğinin artırılması, öngörülebilir ve istikrarlı bir ilaç politikasının
oluşturulması ile mümkündür. Genel
olarak Türkiye ilaç endüstrisinin rekabet gücünün artırılması için şunlar
yapılmalıdır:
- İlaç endüstrisi yüksek teknoloji
kullanması, katma değeri, ihracat
potansiyelinin yüksek oluşu ve ülke
insanının sağlığı ve yaşamı açısından
önemli oluşu nedeniyle stratejik sektörler arasında değerlendirilmelidir,
- Türkiye, sağlık bilimleri alanında
yenilikçiliği destekleyen uzun vadeli bir
politika belirlemeli ve uygulamalıdır.
- Kamu-özel ortak çalışmalarıyla
kamunun piyasaya müdahalesinin
sınırları saptanmalı; şeffaf, kesintisiz
ve uzun vadede uygulanabilir sistemler
oluşturulmalıdır,
- Sektör-kamu-üniversite işbirliği
sağlanmalıdır,
- Fiyatlandırma ve teşvik politikaları
üretimin artmasını, çeşitlendirilmesini,
Ar-Ge ve inovasyon ile teknolojik
gelişmeyi sürdürmesini temin edecek
şekilde oluşturulmalıdır.
Ar-Ge ve İnovasyon: Türkiye ilaç
sektörünün global rekabet gücünün
artması için Ar-Ge çalışmalarının önemi
yerini korumaktadır. Katma değeri yüksek ilaçların geliştirilmesi için hem
daha fazla gelişmiş bir donanıma
hem de yetişmiş insan gücüne ihtiyaç
bulunmaktadır. Bu konuda endüstri,
kamu ve üniversite işbirliği çok önemlidir.Yaklaşık 100 yıllık geçmişi olan
Türk İlaç Sanayisi, ülkemizin ilaçta bir
yönetim ve Ar-Ge merkezi konumuna
taşınması için gerekli bilgi ve deneyime
önemli ölçüde sahiptir. Son 15 yılda
ülkemizde “klinik çalışmalar/denemeler” alanında bilgi/uygulama altyapısı,
deneyim ve GCP (Good Clinical
Practice) kavramı oluşmuştur. Bu çok
önemli bir “çekirdek” birikim olmakla
beraber ülkemizin küresel ilaç sektöründe prestijli bir Ar-Ge merkezi olabilmesi için, tek başına yeterli değildir.
Söz konusu klinik çalışmalar yanında,
pre-klinik çalışmalar alanında da hızla
bilgi ve deneyim kazanılmalı, bu alanlarda çalışacak personelin istihdamı ve
yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
Türkiye
Ar-Ge
harcamalarının
GSYİH içindeki payına bakıldığında,
söz konusu rakamın diğer ülkelere
göre oldukça düşük oranda olduğu
görülmektedir. OECD ülkelerinin
ortalaması %2,34 iken bu oran
Türkiye’de %0,8’dir. Avrupa Birliği
Ar-Ge’ye GSYİH’nin ortalama %1,8’ini
ayırmaktadır ve 2020 yılına kadar genel
ortalamayı %3’e çıkarmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin de 2023 hedefleri
içerisinde Ar-Ge’ye yapılan harcamaları
GSYİH’nin %3’üne çıkarmak vardır
(Kaynak: Avrupa Birliği “Innovation
Union Competitiveness Report 2011).
İlaç için ayrılan Ar-Ge harcamalarının
GSYİH’ye oranına bakıldığında,
Türkiye’de %0,8 olan bu oran, AB5
ülkeleri (İngiltere, Almanya, Fransa,
İspanya ve İtalya), ABD ve gelişmekte
olan ülkelere kıyasla oldukça düşüktür
(Kaynak: TÜİK). İlaç ve biyoteknoloji,
Avrupa Birliği, ABD ve Japonya’da en
çok Ar-Ge harcaması yapılan alanlardır.
Türkiye’de ise temel eczacılık ürünleri
adı altında yapılan Ar-Ge harcaması,
2010 yılı itibariyle 60 milyon dolar
düzeyinde gerçekleşmiş, bilgisayar
programlama, motorlu taşıt imalatı
ve mimarlık gibi sektörlerin arkasında
kalarak en çok Ar-Ge harcaması yapılan
on birinci sektör olmuştur.
İlaç sektöründe Ar-Ge diğer sektörlerle kıyaslandığında farklı özelliklere
sahiptir. İlaç sektöründe Ar-Ge, yeni
bir molekülün keşfini içeren temel
Ar-Ge çalışmalarını, keşfedilen molekülün laboratuvar ortamında belli
aşamaları geçtikten sonra insanların
yararına kullanılabilecek güvenli ve
etkin bir ilaç olabilmesini sağlayan
klinik araştırmaları ve mevcut ürünler
üzerinden geliştirilen yeni formülasyonlar ve kombinasyonlara dayalı
olarak tedaviye farklı seçenekler sunan
katma değerli eşdeğer ürünlere yönelik çalışmaları kapsamaktadır. Klinik
araştırma sürecinin insan katılımlı
olması, ilaç sektörü Ar-Ge’sini diğer
sektörlerden ayıran başlıca özelliktir.
Molekül bulma, var olan moleküllerin yeni kullanım alanlarını bulma
(repositioning) ve yan etkisi olan bir
ilacın tekrar değerlendirilmesini kapsayan temel araştırma, klinik testlerin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
gerçekleştirildiği klinik araştırma kısmı
ile birlikte uzun ve maliyetli bir süreçtir.
Temel Araştırmalar: Türkiye’nin de
sağlık ve ilaç sektörü yüksek rekabet gücüne sahip olabilmesi için yeni
teknolojilere, özellikle de “biyoteknoloji” ve “nanoteknoloji” gibi alanlara
yatırım yapması ve bunlara yönelik
uygulanabilir bir stratejiye ve yol
haritasına sahip olması kritiktir. Bu
aynı zamanda yaşam bilimlerine
ilişkin bir kümelenme oluşumu için
de stratejik plan içermelidir. Yaşam
bilimleri politikasının bir parçası
olarak Ar-Ge finansmanına yönelik
daha etkin kullanım için yeni modeller
geliştirilmesi gerekmektedir.
Bir ülkenin Ar-Ge yetkinliğinin
gelişebilmesi, teknoloji ve/veya
ürün geliştirebilmesi için temel ve
uygulamalı bilimler paralel şekilde
gelişmelidir. Mevcut Ar-Ge politikaları
ve bu politikalar ışığında oluşturulan
eğitim yaklaşımı uygulamalı bilimler
üzerine odaklandığından temel bilimler mevcut durumda araştırmacı
kaynağı ve finansman kaynaklarından
yeterince yararlanamamaktadır. İlaç
sektöründe teknoloji ve/veya yeni ürün
geliştirmek için, sektörün yeni teşvik
sistemi ile üretimde önceliklendirildiği
gibi Ar-Ge kaynaklarının aktarımı ve
geliştirilmesinde de önceliklendirilmesi
gereklidir.
İlaç sektörünü kapsayan yaşam bilimleri konusunda Ar-Ge faaliyetleri için
Türkiye’de mevcut altyapı bulunmakta
ancak, uzmanlaşmak için bu altyapının
uygun şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Başarılı Ar-Ge çalışmalarının
artması için hibe kaynakları ve güçlü
işbirlikleri ihtiyacı devam etmektedir.
Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerini koordine eden ve en çok maddi destek
sağlayan kurum TÜBİTAK’tır. TÜBİTAK
hibe programları temel bilimler ve
yaşam bilimleri özelinde, araştırmaları
yeterince destekleyecek süre ve hibe
miktarında tasarlanmamıştır. Küçük
ve orta ölçekli araştırmalar TÜBİTAK
dâhilinde yapılabilse de büyük ölçekli
projeler için en fazla üç sene gibi
bir süre zarfında çıktı beklenmektedir.
Ancak sağlık alanında gerçekleştirilen
çalışmaların sonuçlarının uygulamaya
aktarılması uzun yıllar almaktadır ve
büyük oranda temel bilimlere ihti-
79
DOSYA / İlaç
yaç duyulmaktadır. Yaşam bilimleri
alanında temel ve uygulamalı bilimleri
uzun dönemli destekleyecek bir hibe
mekanizmasına ihtiyaç vardır.
İlaç sektöründe molekül geliştirme gibi
araştırma faaliyetleri uzun ve maliyetli bir süreçtir. Böyle araştırma faaliyetleri gerçekleştirilmesi için devletin
uygun hibe mekanizmaları ya da özel
sektörün finansmanı gerekmektedir.
Üniversitelerde belli oranda ilaç sektörü
Ar-Ge’si yapılmasına rağmen, genellikle klinik öncesi ve klinik araştırma
safhasında finansman ihtiyacına
paralel olarak çalışmaların aksaması
söz konusu olmaktadır. Bu anlamda
Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi ve
kamu yararına kullanılabilir hale getirilmesi için üniversiteler ve özel sektör arasındaki işbirliği yeterli değildir.
Türkiye İlaç sektörü Ar-Ge alanında,
molekül geliştirme, ilaç ve biyoteknoloji alanlarında patent konusunda mevcut durumda rekabetçi bir konumda
değildir.
GZFT ANALİZİ
GÜÇLÜ YÖNLER
• Çok uluslu ve ulusal firmalarıyla köklü
geçmiş ve tecrübeye sahip olunması,
• Büyük iç pazar,
• Artan ve yaşlanan nüfus ve kişi başı
GSYİH ile pazarda büyümenin devam
etmesi,
• Birçok üretim tesisinin dünya
standardında oluşu, GMP (Good
Manufacturing Practice) kurallarının
uygulanması ile gerekli teknolojik
altyapının hazır oluşu veya hazırlanması
olasılığının yüksek oluşu,
• Katma değeri yüksek eşdeğer ilaçlar için dünya standartlarında ilaç
geliştirme yeteneği,
• Klasik üretimde iç ihtiyacı karşılayacak
donanım ve kapasiteye sahip olunması,
• Klasik ilaç üretimi teknolojisine sahip,
temel ilaçların tümünün üretilebilir
olması,
• Sektörün yaklaşık 30,000 kişiye istihdam sağlaması,
• Genel olarak dünya kalite
standartlarına uyumlu ürün üretilmesi,
• AB ile Gümrük Birliği ve diğer mevzuatta uyum,
• Uluslararası standartlarla uyumlu
klinik araştırmalar mevzuatı,
• Avrupa ve MENA pazarlarına yakınlık.
ZAYIF YÖNLER
80
•İstikrarlı ve öngörülebilir bir ilaç
fiyatlandırma politikasının eksikliği,
• Düşen karlılık nedeniyle yerli üretimin cazibesini yitirmesi, yatırım
kararlarının ertelenmesi, • Düşük kapasite kullanımı ve bunun sonucu olarak
ortaya çıkan yüksek maliyet,
• Göreceli düşük katma değerli üretim,
• Mevzuatta yapılan değişikliklerin
geçiş süreçleri tanınmadan yürürlüğe
girmesi,
• Hammadde/Aramalı yetersizlikleri ve
dışa bağımlılık,
• GMP denetimi ve ruhsatlandırma
sürecinin uzunluğu,
• Geri ödeme listesine girilmesi sürecinin uzunluğu ve şartlarının belirsiz
olması,
• Sektöre ilişkin doğru analiz ve
değerlendirmelerin
yapılmasını
imkansız kılan veri eksikliği,
• Yetersiz üniversite-sanayi işbirliği,
• Üniversitelerde eğitim kalitesi ve
müfredat sorunları,
• Ar-Ge kapasitesinin artırılması için
üniversiteler ve araştırma merkezleriyle artan işbirliği içinde daha fazla bilim
insanı ihtiyacı,
• Uzmanlaşmış teknik eleman bulma
sıkıntısı,
• Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının
GSYİH’dan aldığı payın düşük olması,
• Ar-Ge çalışmalarına yönelik yeterli öz
kaynak yaratılamaması,
• Yeni molekül geliştirmede teşvik ve
hibelerin yetersiz oluşu,
• Klinik araştırmalarla ilgili olarak
kamuoyunda yanlış bilgilendirme
kaynaklı olumsuz algının olması,
• Yeni teknolojilere, özellikle de
“biyoteknoloji” ve “nanoteknoloji”
gibi alanlarda strateji, bilgi birikimi ve
yatırım eksikliği,
• Teknokentlerin yaşam bilimlerinde
uzmanlaşması için yasal düzenlemelerin yetersiz olması. Ortak laboratuvar hizmeti, ilk yatırım teşviki vb.
desteklerin henüz mevcut olmaması,
• Küreselleşme sonucu çok uluslu firmalarla iç ve dış pazarlarda rekabet
etmede güçlük,
• İlaç pazarında yeni pazarlara girişin
zorluğu,
• Mal fazlası uygulamaları.
FIRSATLAR
• Coğrafi konum avantajı ve bölgesinde uluslararası üretim merkezi olma
ENDÜSTRİ OTOMASYON
potansiyeli,
• Yüksek ve yaşlanan nüfus, artan
kişi başı milli gelir, sağlık hizmetlerine
ulaşımın iyileşmesi ile büyüyen iç
pazar potansiyeli,
• İlaç sektörüne ilişkin özel bölümler
içeren yeni teşvik mevzuatı,
• Artırılan AR-GE destekleri,
• Türkiye ilaç endüstrisinin yeni formülasyon ve proses geliştirme ile rakiplerinden farklılaşabilme fırsatı,
• Küreselleşmenin getirdiği dış pazar
olanakları ve ihracat potansiyelinde
artış,
• Klinik çalışmalar (Faz II ve III) için
uygun ortamın gelişmesi,
• Mevzuatın AB ile uyumu ve buna
bağlı olarak dışa açılış potansiyelinin
yükselmesi,
• Toplumun sağlık bilincinde
gelişmeler,
• Türkiye’de sağlık hizmetlerinde teşhis
ve tedavi yetkinliği sayesinde sağlık
turizminin gelişme potansiyeli,
• Türkiye’nin dünya standardındaki
üretim koşullarının PIC-s (The
Pharmaceutical Inspection Cooperation
Scheme) üyeliği ile tamamlanması ve
bu sayede daha rekabetçi hale gelinmesi.
TEHDİTLER
• Avrupa’da ekonomik yavaşlama,
• Türkiye’de büyümenin yavaşlaması,
• Hem dünyada hem Türkiye’de ilaç
fiyatlarının gerilemeye devam etmesi, •
Global rekabetin artması,
• İlaç üretiminin cazibesini yitirmesi,
yurtiçinde üretilen yerli üretim ilaçların
yerini ithal ilaçların alması,
• Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, ilaç sektörüne sağlanan spesifik ve kapsamlı teşvikler nedeniyle
yatırımların bu ülkelere kayması,
• İlaç hammadde ve ara maddelerinde
yüksek oranda ithalata bağımlılık,
• Mamul ve hammadde yüksek maliyetinin doğurduğu rekabet zayıflığı,
• Teknik sorunların (GMP, DMF, BY/
BE, dokümantasyon, sertifikasyon
gibi) oluş- turduğu rekabet zayıflığı,
• Özel sağlık sigortalarında yeterli
gelişmenin olmayışı,
• Bazı Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki
kamu otoritelerinin, ilaçta AB ve ABD
menşeli ve/veya EMA/FDA tarafından
sertifikalandırılmış ürünleri tercih
etmesi.
DOSYA / Boya
BOYA SEKTÖRÜ, AVRUPA DÖRDÜNCÜSÜ
■ Temmuz 2015 tarihli Dünya İnşaat
eki haberinin başlığı şöyle: “Boya sektörü, üretimde Avrupa üçüncülüğüne
oynuyor” Haberin devamında da,
“Son 10 yılda istikrarlı bir büyüme
sağlayan Türkiye boya sanayisi,
2012 yılında kayıtlı ekonomi içinde
600’e yakın üretici firma ile toplam
üretim büyüklüğünü yılda 850 bin
tona ulaştırdığı dikkate alındığında
Avrupa’nın en büyük boya üreticisi
ülkeleri arasında yer alıyor. 2012
yılını bir önceki yıla göre düşük bir
performans ile kapatan boya ve
hammaddeleri sektörü, 2013 yılında
Türkiye ekonomisinin büyüme hızının
yüzde 4-5 seviyesinde olma beklentisi dikkate alındığında, sektörün bu
gelişmeye paralel olarak bir büyüme
göstereceği öngörülüyor. Boya sektöründe üretim alanları itibarı ile
geçen yıl yaklaşık 500 bin ton inşaat
boyası üretildi. İnşaat boyalarında
özellikle kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçmesi ile beraber
sektör performansının daha yüksek
seviyelere ulaşacağı ifade ediliyor.
Dünya pazarından aldığı pay yüzde 2
dolayında olan Türkiye boya sanayisi,
Avrupa’nın dördüncü büyük üreticisi konumunda. Sektörün özellikle
son 10 yılda kapasitesi ve teknolojik altyapısı ile bölgesel güç olma
hedefinde ilerlediğini belirten sektör
aktörleri, büyümenin devam edeceğini
ve Türkiye’nin kısa vadede, Avrupa’da
üçüncü sıraya yerleşeceğini öngörüy-
82
orlar. Boya üretiminin yaklaşık yüzde
8-10’luk bölümü dış pazarlara yönelik
ihracat kalemleri arasında yer alıyor.
2012 yılında boya ve hammaddeleri
ihracatı yaklaşık 700 milyon dolar
olurken, sektörün 2023’te 2.5 milyar
dolarlık ihracat rakamına ulaşması
bekleniyor. Sektörde 20’ye yakın
büyük ölçekli ve gelişmiş üretim
teknolojisine sahip işletme, 600’e
yakın ise KOBİ düzeyinde firma
bulunuyor. Sektör temsilcileri,
Türkiye üretiminin yüzde 82’sinin
büyük ve orta, yüzde 18’inin ise
küçük ölçekli kuruluşlar tarafından
gerçekleştirildiğini kaydediyorlar. Öte
yandan Ortadoğu ve Türk cumhuriyetleri gibi gelişmekte olan pazarlara
yakınlık dolayısıyla, Türkiye’nin boya
üreticileri için cazibe merkezi haline
geldiği ifade ediliyor. Sektör aktörleri,
Türkiye’nin kişi başına boya tüketiminin dünya standartlarının altında
olduğuna işaret ederek, çevre bölgelerdeki bakir pazarlar nedeniyle
boya sektörü bakımından önemli
bir ülke olduğunu vurguluyorlar.
Türkiye’de kişi başı tüketim 10 kilogram dolayında iken gelişmiş ülkelerde bu oran Türkiye’nin 2.5 -3 katına
ulaşıyor. Türkiye’de kişi başı tüketimin önümüzdeki beş yıl içinde 20
kilogramlara çıkması bekleniyor.
Boya sektörünün mevcut kurulu
kapasitesinin kullanım alanlarına göre
dağılımına bakıldığında ise inşaat
boya ve vernikleri yüzde 59’luk, ahşap
ENDÜSTRİ OTOMASYON
boyaları yüzde 12’lik, tiner ve incelticiler yüzde 10’luk, otomotiv sanayisi
yüzde 6’lık, metal boya ve vernikleri
yüzde 5’lik ve toz boya yüzde 4’lük
orana sahip. Toplam kapasitenin
yüzde 59’unu inşaat boyalarının
oluşturması sonucu boya sektörü,
inşaat sektörüne büyük ölçüde
bağımlı. Bu nedenle boya üretiminde
mevsimsel dalgalanmalar oluşuyor.
Üretim miktarı, inşaat çalışmalarının
yoğun olduğu yaz aylarında diğer
ayların iki katına çıkıyor. Boya sektörü, inşaat sektörü dışında otomotiv,
mobilya, deri, cam, seramik, tekstil ve
basım sektörlerine girdi sağlıyor.
Türkiye boya sanayii 2 milyar dolarlık
büyüklüğüyle dünya pazarında yüzde
2’lik paya sahip durumda. Sektör
aktörleri, yakın çevresine boya ihraç
eden Türkiye’nin bu alanda önemli
bir oyuncu olduğunu vurguluyorlar. Diğer taraftan sadece bazı yüksek teknolojiye sahip özel boyaların
Türkiye’ye ithal edildiğine dikkat
çekiliyor. Son 10 yıllık gelişim dikkate alındığında Türkiye’nin boya
sanayiinde, artan teknolojik yapısı ve
Ar-Ge gücü ile rekabetçi bir bölgesel güç haline geldiği ifade ediliyor.
2012 yılında 40’ı aşkın ülkeye boya
ve hammadde ürünlerinin ihracatının
yapıldığı biliniyor. Bu alanda ülkemizin
yakın coğrafi komşuları ön sırada yer
alıyor. Sektörün ihracatında öne çıkan
pazarların, Balkan, Ortadoğu, Kuzey
DOSYA / Boya
Afrika ülkeleri ve Türk cumhuriyetleri
olduğu görülüyor. Bu pazarlara ilaveten Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya
ve Ukrayna’nın da önemli bir ihracat
alanı olduğu belirtiliyor. Sektörün yeni
hedef pazarları arasında Sahra Altı
Afrika ülkeleri yer alıyor.” deniliyor.
Bu haberi destekleyen bir başka veri
de İş’te Kobi sitesinde yayınlanan
Mayıs 2015 tarihli ve “Boya sektörü Türkiye’de Avrupa’dan fazla
büyüyecek” başlıklı. Bu habere göre
de Dünyada 100 milyar doları aşan
toplam boya pazarı 2030 yılında
Çin ve Hindistan etkisiyle Asya’da
parlayacakmış. Boya pazarının yüzde
50’den fazlasının Asya’da yaratılması
beklenirken, Türkiye ise Avrupa’dan
daha fazla büyüme kaydedecekmiş.
Boya Sanayicileri Derneği (BOSAD)
Başkanı Ahmet Faik Bitlis, dünya
boya pazarı büyüklüğünün 2030
yılına kadar yıllık yüzde 3.5 artmasını
beklediklerini söylemiş. Bu artışta
yıllık yüzde 5’le en büyük katkıyı
Asya pazarlarının vereceğini ifade
eden Bitlis, Türkiye boya pazarının,
Avrupa’dan daha fazla büyüyeceğini
kaydetmiş.
Bitlis ayrıca, Türkiye boya pazarının
ihracat hariç 2.2 milyar dolar
büyüklüğe ulaştığını belirtmiş. Bunun
miktar olarak yüzde 60’ının inşaat
boyalarından yüzde 40’ının ise sanayi
boyalarından oluştuğunu anlatan
Bitlis, değer olarak ise tam tersi bir
tablonun olduğunu bildirmiş. 2013
yılı toplam küresel boya hacminin
40 milyon tonu aştığını kaydeden
Bitlis, sektörün parasal değerinin 100
milyar doların üzerinde olduğunu
ve bu hacmin yüzde 57’sinin sanayi
boyalarından,
yüzde
43’ünün
ise dekoratif (inşaat) boyalardan
oluştuğunu açıklamış. 2030 yılında
dünya boya pazarı büyüklüğünün
yıllık ortalama yüzde 3.5’luk artış ile
şu anki mevcudun 2 katına çıkılacağı
öngörüsü olduğunu bildirerek,
bu artışın yıllık yüzde 5’inin Çin ve
Hindistan etkisiyle tek başına Asya’da
gerçekleşeceği beklentisi olduğunu
vurgulayan Bitlis, Türkiye’nin ise
Asya’yı yakalayamamakla birlikte
büyüme hızı bakımından Avrupa’yı
ENDÜSTRİ OTOMASYON
geçeceğini aktarmış.
Sektördeki gelişmelerden de bahseden BOSAD Başkanı Bitlis, teknolojinin
ilerlediğini ve solvent bazlı boyalardan su bazlı boyalara doğru geçişin
olduğunu ifade etmiş. Gün geçtikçe
daha çok ‘yeşil boya’ üretildiğine dikkat
çeken Bitlis, “Sanayi kanadında kendi
kendini tamir edebilen boyalar üretiliyor. Formülasyonlar çeşitleniyor.
Dünyada boya fiyatları üstünde bir
baskı var ama artık üreticiyle son
kullanıcı birlikte çalışmaya başladı.
Bu fiyat baskısını ortadan kaldıracak”
demiş. Önümüzdeki yıllarda üretimin Asya pazarlarına kayacağına
dikkat çeken Bitlis, Türkiye’nin uzun
vadeli bir kimya stratejisine ihtiyaç duyduğunu belirtmiş. Kişi başı
boya tüketiminin Türkiye’de 11
kilogram olduğunu ve Türkiye’nin
pazar büyüklüğü açısından Avrupa
5’incisi olduğunu vurgulayan Bitlis,
bu rakamın sanayi boyalarında 4- 5
kilogram olduğunu ve bu rakamların
düşük olduğunu söylemiş. Bitlis, boyayla ilgili belirlenmesi gereken stratejileri ise şöyle sıralamış: “Türkiye
83
DOSYA / Boya
artışa ve dolayısıyla sektördeki büyük
oyuncuların bu fiyat artışına göre
pozisyon almalarına neden olmuştur.
Dünya Boya Sanayicileri Birliği
(World Paint and Coatings Industry
Association (WPCIA))’nin Ocak
2013’te yayınlanan ‘Dünyanın En
İyi 10 Boya Firması 2012 Yıllık
Raporu’na göre; boya pazarının
büyümesinin başlıca etkenlerinden
biri de küresel inşaat sanayisinin hızlı
gelişimidir. Küresel boya pazarının
gelişen yeni trendi, çevreye duyarlı
boyalar olacaktır.
bir turizm ülkesiyse, mutlak çevre
düzenlemelerinin yapılması gerekir.
Binaların dış cephesi düzgün olmalı.
Boyanın aynı zamanda koruyucu
tarafının öne çıkarılması lazım. Boya,
üstüne sürüldüğü her şeyi korur.”
Kentsel dönüşümün başlamasıyla
boya yenileme işinin ötelendiğini
kaydeden Bitlis, buna karşın mantolama pazarının gelişmeye başlamasının
sektör için itici güç olduğunu
belirtmiş. Türkiye’de üretim yapan
500-700 arasında firmanın olduğuna
değinen Bitlis, şunları anlatmış:
“Sadece bir proje için kapısını açıp,
üretim yapıp, tekrar kapatan firmalar
var. Almanya’da toplam üretim yapan
firma sayısı 230. Türkiye’de 900
bin ton üretim varken, Almanya’da
1.5 milyon tonluk üretim yapılıyor.
Türkiye’de de son dönemde büyük
ve orta ölçekli firmaların payı artıyor.
Bize gelen bilgilere göre, küçük ve
mikro ölçekli firmalar gün geçtikçe
kapanıyor.”
Kimya Sektörü’nün bir alt dalı olan
Boya Sektörü, buna rağmen hiç de
azımsanmayacak bir üretim alanı. Bu
alana, Ekonomi Bakanlığı’nın 2014
tarihli “Boya Sektörü” raporu ile
biraz daha yakından bakalım. Rapora
göre, “Küresel boya sektöründe talep
geçtiğimiz 10 yıl boyunca yılda ortalama %5,4’lük bir artışla istikrarlı bir
şekilde büyümüştür. Boya sektöründe
dünyada 2013’e kadar yapılan
satışların değeri yaklaşık olarak 127
Milyar ABD Dolarına ulaşırken, satış
84
miktarları da yaklaşık olarak 42 milyon tona ulaşmıştır.
Küresel boya pazarı, son dönemde
dünya ekonomisindeki nispi iyileşme
süreci ile beraber ekonomik büyümesini sürdürmüş ve entegre olduğu
sanayi sektörlerinin büyüme süreciyle beraber önemli bir gelişim
göstermiştir. Bu kapsamda yapılan
çeşitli ekonomik analizlere göre küresel boya pazarının ekonomik ve ticari
değerinin 2010-2030 yılları arasında,
yılda ortalama %3,5 büyümesi beklenmektedir. Küresel boya pazarının ekonomik büyüklüğünün ise 2030 yılında
bugünkünün 2 katına çıkarak 134
milyar Euro’ya ulaşması beklenmektedir. Bu gelişim içinde en büyük
büyüme alanının ise %5 ile Asya’da
olacağı tahmin edilmektedir.
Küresel ekonomideki iyileşmelere ve
endüstrileşmenin hızlı bir şekilde artış
göstermesine paralel olarak, boya
sektöründe de üretim ve talep artış
göstermiştir. Sektördeki artan sıkı
pazarlık koşulları ile yeni teknolojilerin ve üretimde yeni buluşların
gerekliliği, küresel pazarda artışı
tetikleyen unsurlar olmuşlardır.
Özellikle çevreye duyarlı ve sağlığa
zararlı olmayan boya talebinde önemli
artışlar gözlenmiş, bu büyüyen talebe
paralel olarak da zararsız kimyasal
maddelerin kullanım alanlarında ciddi
yatırımlar gerçekleşmeye başlamıştır.
Sektörde oluşan söz konusu eğilim
reçine, katkı maddeleri ve pigment
gibi ham maddelerin fiyatlarında
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Türkiye’de Boya Sektörü
Bugün, 20’ye yakın büyük ölçekli ve gelişmiş üretim teknolojisine
sahip firmanın faaliyet gösterdiği
Türkiye boya sektörü, 2013 yılında
3,2 Milyar TL’lik büyüklüğe, 2
Milyar ABD Dolarını aşkın iç piyasa tüketimine sahip olup, yaklaşık
850 bin tonluk hacimle Avrupa’nın
en büyük boya üreticisi ülkelerinden biri konumundadır. Kişi başı
boya tüketiminin 10-12 kg/yıl olarak
gerçekleştiği ve çok sayıda ekonomik
oyuncuya ev sahipliği yapan ve 2012
yılını bir önceki yıla göre düşük bir
performans ile kapatan boya ve
hammaddeleri sektörü, 2013 yılında
Türkiye ekonomisinin büyüme hızının
%4 seviyesinde olması ile birlikte,
ekonomideki bu gelişmeye paralel
olarak sektör de gelişme göstermiştir.
Dünya pazarından aldığı pay %2
dolayında olan Türkiye boya sanayisi, Avrupa’nın dördüncü büyük üreticisi konumunda yer almaktadır.
Boya üretiminin yaklaşık %8-10’luk
bölümü dış pazarlara yönelik ihracat
kalemleri arasında yer almaktadır.
Sektörün mevcut kurulu kapasitesinin kullanım alanlarına göre
dağılımı incelendiğinde, inşaat boya
ve verniklerinin % 58, ahşap mobilya boyalarının % 14, metal boya
ve verniklerin % 10, otomotiv
boyalarının % 6, toz boyaların %
7, deniz boyalarının % 3 ve diğer
boyaların % 2 paya sahip olduğu
görülmektedir. Boya sektörünün mevcut toplam kapasitesinin yaklaşık %
60’ını inşaat boyalarının oluşturması,
DOSYA / Boya
sektörü inşaat sektörü ile büyük
ölçüde entegre bir hale getirmektedir.
Sektörde en büyük pay inşaat
boyalarının olurken, yıllık boya üretiminin yaklaşık %82’si büyük ve orta
ölçekli kuruluşlar; vernik ve tiner
ağırlıklı üretimi kapsayan %18’i ise
küçük ölçekli kuruluşlar tarafından
gerçekleştirilmektedir.
Ağırlıklı olarak inşaat boyaları ve ısı
yalıtım sistemlerine yatırım yapmayı
sürdüren Türkiye boya sektörü, bu
yatırımlara 2013 yılında da devam
etmiştir. Firmalar, çevreye olan
olumsuz etkileri en aza indirmek ve
müşterilerden gelen çevreci ürün
talebini karşılamak amacıyla, çevre
dostu ürünler geliştirmeye başlamış
ve bu sayede yüksek solitli ürünlerin, toz boyaların ve VOC düşük
ürünlerin sayısının giderek artmasını
sağlamışlardır. Bunun yanında, yine
çevreci özellikli su bazlı sistemlerin
pazardaki payı da yükselmektedir.
2013 yılı itibariyle inşaat boyaları
pazarının %85’i su bazlı, %15’i solvent bazlı boyalardır.
Son yıllarda, boya sektöründe
geliştirilen yeni ürünlerin başında nanoteknolojik boyalar gelmektedir. Boya
üretiminde kullanılan nanoteknoloji
sayesinde yangın geciktirici, antimikrobiyel yapı, çizilmez, aşınmaz,
korozyon direnci, ses izolasyonu,
güneş ışığına dayanıklılık, kendi kendini temizleme, kolay temizlenebilme
gibi birçok işlev sağlanabilmektedir.
Ayrıca daha dayanıklı, servis ağırlıklı,
kolay sürülen, yüksek performanslı,
renk çeşitliliği bakımından zengin
ve çevresel etkileri azaltılmış (düşük
VOC, ağır metal içermeyen boya, vb)
boya ürünlerine ilgi de artmaktadır.
İhracat: Boya sektörü ürünleri
ihracatımız 2013 yılında 764 milyon
ABD Doları olarak gerçekleşerek bir
önceki yıla oranla yaklaşık olarak %9
artış göstermiştir.
TİM
2023
İhracat
Stratejisi
kapsamında boya sektörü 2023 ihracat hedefi 2,5 Milyar ABD Dolarıdır.
Söz konusu sektörler kapsamında ilgili İhracatçı Birliği Genel Sekreterliği,
İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı
Birlikleri Genel Sekreterliği (İMMİB),
ilgili İhracatçı Birliği ise yine İMMİB
bünyesindeki İstanbul Kimyevi
Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği ile Akdeniz İhracatçı Birlikleri
Genel Sekreterliğidir.
Sektörde başlıca pazarlar; Irak, İran,
Azerbaycan, Rusya Federasyonu
ve Çin olarak sıralanmaktadır.
Bahse konu sektördeki ilk 15 ihraç
pazarımızın toplam sektör ihracatı
içerisindeki payının 2013 yılında %
68 civarında olduğu görülmektedir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İthalat: Bahse konu sektörde 2013
yılı itibariyle en çok ithal edilen
ilk üç ürünün 32.04 GTİP kodlu
Sentetik Organik Boyayıcı Maddeler
(pay %27), 32.06 GTİP kodlu
Diğer Boyayıcı Maddeler (pay %
23) ve 32.08 GTİP kodlu Sentetik
Polimerler Esaslı; Susuz Ortamda
Eriyen/Dağılan, Boya ve Vernik (pay
% 14) olduğu görülmektedir.
Sektörde başlıca ithalat yaptığımız
ülkeler, Almanya, Çin, İtalya,
Hindistan ve İspanya olarak
sıralanmaktadır. Bahse konu sektördeki ilk 15 ithal pazarımızın
toplam sektör ihracatı içerisindeki
payının 2013 yılında % 86 civarında
olduğu görülmektedir.”
Son olarak, Boya Sektörü’nün GüçlüZayıf Analizi’ni de veren, İstanbul
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği-İKMİB tarafından
yayınlanan “Boya Ve Hammaddeleri
Sektörü Gelişim Çalıştayı 2015 –
2023 Hedefler - Stratejiler Sonuç
Raporu” na bakıyoruz.
SEKTÖRÜN GÜÇLÜ YANLARI
• Ürün çeşitliliği fazla
• Kurulu kapasitemiz yüksek
• Ar-Ge ve İnovasyona önem veriliyor
• İnsan sağlığı ve çevreye duyarlı, ileri
teknoloji alt yapısına sahip
85
DOSYA / Boya
SEKTÖRÜN ZAYIF YANLARI
TEHDİTLER
• Boya hammaddelerinin
yurtdışından ithal edilmesi
• Ara eleman eksikliği
• Sektörün küçük işletmelerden
oluşması ve finansman problemleri
• Ürün standartlarının piyasa kontrollerinin yetersiz olması
• Kayıtlı KOBİ’lerin kayıt dışı
KOBİ’lerden dolayı haksız rekabete uğraması ve büyük firmaların
baskısı altında olmaları
• Çevre ve komşu ülkelerdeki siyasi
gelişmeler
• Üreticinin üzerindeki vergi yükü
• Boya ikame malzemeleri (pvc,
kaplama, duvar kâğıdı)
• İhracat yapılan ülkelerde yerli üreticilerin ortaya çıkması
• REACH mevzuatı
4. Çevre ve insan sağlığına duyarlı
ürün geliştirmek:
Rapora göre Boya Sektörü’nün
2015 - 2023 için Öncelikli Nihai
Hedefler de şöyle:
1. Bölgesel marka olmak:
5. Dış pazara yönelik bir güç haline
gelmek ve üretim yapmak:
FIRSATLAR
• Türkiye’nin güçlü jeopolitik konumu
• AB mevzuatları
• Toplumsal tüketim düzeyinin artış
eğiliminde olması
• İnşaat sektörünün dinamik
yapısı ve müteahhitlik sektörünün
gelişmesi
• Yalıtıma ilişkin mevzuat
değişiklikleri nedeniyle boya tüketiminin artması
• Belediyelerin yenilenme amaçlı
boyama faaliyetlerinin artması
• Savunma sanayi yatırımlarının
sektöre olumlu etkisi
86
önlenmesi
• Ar-Ge yatırımlarıyla gelişme
sağlamak:
• Çevre ve insan sağlığına uygun
ürünlerin üretilmesi
• Akıllı ve yeni ürünler (çok amaçlı)
geliştirerek sektörde söz sahibi
olmak
• Temel girdilerin alternatiflerle
ikame edilmesi
• İnovasyona dayalı Ar-Ge ve dışa
bağımlılığı azaltacak hammadde
alternatif çalışmaları
• Türkiye jeopolitik konumu sebebiyle bölgesel bir güç olabilir
• Global ölçekte faaliyet göstererek
bölgesel güç haline gelmek
• 2023 yılında Avrupa’da ilk üçe
girerek bölgesel üretim ve çekim
merkezi olmak
• 2023 ihracat hedefi kapsamında
boya sektörü ihracatının 2,5 milyar
USD ye ulaşması
• Kişi başı boya tüketiminin 6 kg’dan
Avrupa standartlarına çıkarılması
3. Haksız rekabetin engellenmesi:
6. İleri teknoloji ile üretim yapmak:
• Dışa bağımlılığın ve haksız rekabetin önlenmesi
• Mevzuat dışı üretim ve haksızlığın
• Teknolojik yatırımlar ve ürünler
konusunda dünya sıralamasında üst
sıralara çıkmak
• Bölgesinde en az 3 marka
oluşturmak
• Bölgesel marka olabilmek:
2. Alternatif hammadde çalışmalarına yoğunlaşmak:
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Söyleşi - Cengiz Pak - Temel Teknoloji Genel Müdürü
Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan /
Teorik Olarak Yapılabilir Olan
Cengiz Pak
Bu sayımızda Temel Teknoloji Genel Müdürü Cengiz Pak ile kısa bir
söyleşi gerçekleştirdik. Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite
kullanımı üzerine sorularımızı cevaplayan Cengiz Bey’in röportajını size
sunuyoruz.PLC M221 üzerine de konuştuk.
E&O: Türkiye’de fabrikaların kapasitesinin çok altında çalıştığına ilişkin göstergeler nelerdir?
Cengiz Pak: Verimlilik, planlama ve iyileştirme gibi konular çok konuşulur ama az uygulanır, ülkemizde de durum böyle. Sanayinin içinde geçirdiğim son 20 seneye
göre ülkemizde kurulu kapasitelerin etkinliği %50-60
aralığındadır. Etkinliğin % 35 olduğu yerlerde bile sorduğunuzda % 75’in üzerinde olduğunu söylerler. Bunun asıl
sebebi ölçe yöntemi. Firmalar toplam kullanılabilir kapasite veya zamanı tarif ederken “aksilikler” için kendilerine
göre hesapladıkları bir zaman dilimini en baştan yok eder
88
ve sonuçta kapasite kullanım oranı artmış olur. Aslında
bu bir illuzyondur.
Formülleri kendimize göre değiştirip kapasite kullanım
oranımız % 80 demek şirkete para kazandırmaz sadece
iyileştirme fırsatlarını yok eder. Sorunlar ile yüzleşmek
gereklidir.
Üretim yapan şirketlerin kullandıkları verimlilik formülleri
çoğunlukla gerçeği ifade etmez, halbuki formüller ile aklını karıştırmamış herkes şu basit ilişkiyi bilir
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Söyleşi - Cengiz Pak - Temel Teknoloji Genel Müdürü
Verimlilik = Kusursuz Olarak Yapılan / Teorik Olarak
Yapılabilir Olan
Diğer bir deyim ile bir iş merkeziniz var ve bir vardiya
içinde 3000 adet parça işleyebilir ama çıkan sağlam parça 1350 ise verimlilik = 1350/3000, kısacası % 45 olarak
hesaplanmalıdır.
Ancak şirketler sıra ölçmeye ve raporlamaya geldiğinde
daha farklı yollar izleyip bu oranı yükseltilir. Bence artık
orjinal tanıma dönmenin zamanı.
OEE – Overall Equipment Effectiveness diye bilinen ve
dilimize Toplam Ekipman Etkinliği olarak çevrilebilen metod, şirketleri hatalı ölçümler veya kavram kargaşasından
korur. Çünkü yöntem doğrudan “kayıplara” yoğunlaşır,
onların giderilmesini yapılacaklar listesinin tepesine çıkartır. Bu sayede iyileştirme projeleriniz genel ifadelerden kurtulur ve önemli konulara odaklanabilirsiniz. Zaten
size de yok etmek için bu sebepleri arıyordunuz değil mi?
OEE yöntemi ile ölçtüğünüzde çoğu şirketin verimlilik
oranı % 50 civarında çıkmaktadır, bir çok tezgahın ise
oranları % 35-45 şeklinde olabilmektedir.
Dikkat ederseniz bir tezgahınızın OEE değeri % 45 ise o
tezgahınızın üretim yapabileceği % 55 zamanı kullanamıyorsunuz anlamına geliyor. Kayıplarınızı azaltacak bir
çalışma ile bu orantıyı % 60 çıkartmak sizin için hiç para
harcamadan % 33 kazanç anlamına gelecektir. Kim size
bedavadan % 33 kapasite sağlar ki! Sadece siz kendinize
bu iyiliği yapabilirsiniz.
Eğer bir petrol tesisi işletmiyor iseniz % 85 ve üzeri çok
iyidir. Eğer sayınız % 85’in altında kalıyor ise kendinizi
geliştirebileceğiniz yer var demektir.
E&O: Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite
kullanımı nasıl ölçülmeli?
Cengiz Pak: Bu sektörlerde hem kesikli hem de proses tarzı üretim gerçekleşir. OEE açısından bakıldığında kesikli üretim tarzında % 85 ve üzeri, proses
tarzında ise % 95 ve üzeri değerler “iyi, başarılı” kabul edilir.
OEE sadece makineler, iş merkezleri veya bir hat için ölçülür. Dolayısı ile her makine veya her hat için ayrı ayrı
Formülleri kendimize göre değiştirip
kapasite kullanım oranımız % 80
demek şirkete para kazandırmaz
sadece iyileştirme fırsatlarını
yok eder. Sorunlar ile yüzleşmek
gereklidir.
ölçülmelidir. Fabrikanın toplam OEE’si diye bir şey
aslında yoktur, böyle bir şey belki tek bir ürünü sürekli üreten bir tesis için bir ölçüde mantıklı kabul
edilebilir.
Bunun nedeni ise ölçe tekniğinin ana fikrinde yatıyor. OEE yaklaşımına göre asıl keşfedilmesi gereken
sorunların kendileri, yüksek çıkan bir değer ile mutlu
olmak değil.
Ölçüm alanı içine birbirinden farklı üniteleri katarsanız bu sorunları keşfetme şansınız da azaldığı için
üretim iş merkezlerine ayrı ayrı bakılır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
89
Bu sektörlerde kapasite kullanımının artışı
“akışın dengelenmesi” ve “kullanılacak
malzemenin sahaya eksiksiz sevki” ile mümkün.
E&O: Kimya, boya ve ilaç sektörleri için kapasite kullanımı nasıl optimum seviyeye taşınır?
Cengiz Pak: Bu sektörlerde kapasite kullanımının artışı “akışın
dengelenmesi” ve “kullanılacak malzemenin sahaya eksiksiz
sevki” ile mümkün. Üretim içinde çok farklı yetkinlikte birimler
yer aldığında bunların bir kısmının atıl kalacağı aşikâr. Örneğin 5
Ton / Saat kapasiteli bir mikser 2 Ton / Saat işlem gücü olan bir
hattı besleyecek ise mikser’in bütün yeteneği kullanılamayacak
ve en iyi şartlarda gerçekleşen 10 saatlik bir çalışma diliminde
hattın OEE değeri 100 çıkarken mikser’in OEE değeri % 20 olarak hesaplanmış olacaktır.
Kapasite kullanımının artışı ve esnek üretim miktarlarına adapte
olabilmek için şu çalışmalar yapılabilir.
- Sistemin hücre mantığında tasarımı,
- Sadece darboğaz birimlerin önünde seçenekli stoğun bulundurulması,
- İş merkezlerinin ve özellikle darboğaz ünitelerin çalışır halde
tutulabilmeleri için Bakım süreçlerinin otonom bakım’a doğru
kaydırılması,
- Kalite denetimlerinin bu ünitelerin öncesinde arttırılması,
- “Küçük duruşlar” dediğimiz pek kayıtlara geçmeyen olayların
saha gözlemleri ile Belirlenmesi ve sebeplerinin yok edilmesi,
- Ambalaj malzemelerinin de fifo esaslarına göre yönetilmesi,
- Üretim alanı içinde kanban ile yönetilen stok alanlarının tasarımı
E&O: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Kimya
KİMYA SEKTÖRÜ, İKİNCİ YARIDAN UMUTLU
■ Bu başlık, Anadolu Ajansı’nın
Temmuz 2015 tarihli haberinin başlığı.
Haberin devamında ise şöyle deniliyor:
“Petrol fiyatları ve parite, kimyanın dengesini bozuyor… Kimya sektörü yılın
ilk yarısında değer bazında yüzde 10,35
gerileme ile yaklaşık 8 milyar dolarlık
ihracat gerçekleştirdi. Geçen yıla göre
miktar bazında yüzde 21,56’lık artış ile
8,8 milyon ton ihracata ulaşan kimya
sektörü, yılın ikinci yarısına ihracatta
toparlanma beklentisi ile girdi.
Kimya sektörü yılın ilk yarısında 7
milyar 995 milyon dolarlık ihracata
ulaştı. Bu dönemde dolar bazında
ihracat yüzde 10,35 gerilerken, miktar
bazında yüzde 21,56 artış gösterdi. İlk
yarıda en fazla ihracat Mısır, Birleşik
Arap Emirlikleri ve Irak’a yapılırken;
Almanya, İspanya, Suudi Arabistan,
İtalya, İran, Malta ve AzerbaycanNahcivan üst sıralarda yer alan diğer
ülkeler oldu.
Kimya ihracatını ilk yarıda plastik sektörü sırtladı… Euro-dolar paritesindeki
etkilerin yoğun bir şekilde hissedildiği
Ocak – Haziran dönemindeki kimya
sektörü ihracatında ilk üçte; plastikler
ve mamulleri, mineral yakıtlar ve
yağlar ile anorganik kimyasallar yer
aldı. Plastikler ve mamulleri 2 milyar
538 milyon dolar ile lider olurken,
92
plastikleri 2 milyar 013 milyon dolar ile
mineral yakıtlar ve yağlar, 609 milyon
dolar ile anorganik kimyasallar izledi.
İstanbul Kimyevi Maddeler ve
Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)
Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz,
yeni kurulacak hükümet ile birlikte
yılın ikinci yarısından ümitli olduklarını
belirtti. Akyüz, ‘Ekonomik büyümenin
ve ihracat artışının sürdürülmesinde,
istikrar oldukça önemli. Bu istikrarı
sağlayacak güçlü bir hükümete
ihtiyacımız var. İhracatçı ve sanayicilerimizin beklentisi de bu yönde.
İlk altı ayda ihracatta zaten negatif
görünüm bekliyorduk. Buna rağmen
sektör olarak değer bazında düşen
ihracatımızı miktar bazında artırmayı
başardık. Yaşanan bu durumu petrol
fiyatlarındaki gerilemeye ve dolar/euro
paritesindeki düşüşe bağlıyoruz. Ancak
ikinci yarı bizim için çok daha önemli
ve bu görünümün artıya döneceğine
inanıyoruz’ dedi.”
Oysa, yine Anadolu Ajansı’nın Haziran
2015 tarihli haberinde, “İstanbul
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği kimya sektörü
ihracatının mayıs ayında yıllık yüzde 13
azaldığını açıkladı” deniliyor.
Habere
göre,
İstanbul
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kimyevi
Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları
Birliği (İKMİB), kimya sektörü
ihracatının mayıs ayında yıllık yüzde 13
azalarak 1,4 milyon dolara gerilediğini
bildirmiş.
İKMİB’den
yapılan
açıklamaya göre, kimya sektörünün
ihracatı 2015’in mayıs ayında, geçen
yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 13
azalarak 1 milyar 384 milyon 838 bin
dolara inmiş. Aynı dönemde sektörün
miktar bazında ihracatı ise yüzde 21,8
artarak 1,58 milyon tona ulaşmış.
Kimya sektörünün ocak-mayıs dönemindeki ihracatı ise 6 milyar 564 milyon
dolara ulaşmış. Bu dönemde Birleşik
Arap Emirlikleri, Mısır, Irak, Almanya
ve İspanya en fazla ihracat yapılan
ilk 5 ülke olmuş. Beş aylık süreçte
kimya sektörü ihracatının yüzde 33,5’i
Avrupa’ya gerçekleştirilmiş.
Açıklamada görüşlerine yer verilen
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat
Akyüz, geçen ay dahil olmak üzere
kimya ihracatının miktar bazında
artışta olduğunu ifade etmiş. Parite,
pazar kayıpları ve hedef pazarlardaki
siyasi gerginlik nedeniyle ihracattaki
kayıpların sürdüğüne işaret eden Akyüz,
şunları kaydetmiş: “Ancak biz bu problemlerle bitebilecek bir sektör değiliz.
Marka olabilecek seviyelere gelebilecek
ürün gruplarımız var. Yeni ve alternatif
pazar arayışlarımız sürüyor. Gelecek ay
DOSYA / Kimya
32 firmamızla Panama’ya gideceğiz ve
firmalarımız burada önemli görüşmeler
gerçekleştireceğiz. Diğer önemli bir
atağımız da ev ve mutfak eşyaları sektöründeki ihracatçı firmalarımızın ABD
pazarındaki varlıklarını güçlendirmek
ve ihracatlarını artırmaları hedefiyle Şikago’da konumlanan ortak bir
‘showroom’ niteliğindeki Turkish
Housewares Center’ın açılması oldu.”
Akyüz, kur ve parite konusunda çok
fazla öngörüde bulunamadıklarını
aktararak, “Tek yapabileceğimiz kendi
finansal enstrümanlarımızı bir şekilde
sigortalatmak. İhracatçılarımız artık
uzun vadeli ihracat anlaşmaları yapmamaya çalışıyor. İhracatçılarımıza kur
risklerini hedge etmelerini tavsiye ediyoruz” önerisinde bulunmuş.
Kimya sektörü ihracatının 2014 ve
2015 yılları itibarıyla değişimi ise
(dolar) şöyle;
sanayinin ihtiyaç duyduğu organik ve
inorganik kimyasallar, boyalar, laboratuvar kimyasalları, termoplastikler ve
benzeri ürünleri üretmektedir.
Kimya sektörü, sanayi sektörleri
arasında en fazla ithalat yapan sektörlerdendir. Yurtiçi üretimin yetersizliği,
sanayiciyi ithalata yönlendiren en
önemli faktördür. Kimya sektöründe
ithalatı yapılan ara mallara baktığımız
zaman büyük bir bölümünü petrokimyasal ürünlerin oluşturduğu görülmektedir. Petrokimyasal ürünlerin ithalatında
son beş yılda miktar bazında polimerlerde %35, elyaf hammaddelerinde
%18, lastik hammaddelerinde %47 ve
diğer petrokimyasal ürünlerde %31
oranında artış olmuştur.
Türkiye Petrokimya Sektörünün en
önemli sorunu, hızla artan yurtiçi
talebe karşın, yatırımların çok sınırlı
yapılmasından dolayı yurtiçi üretim
Peki, devlet nasıl görüyor durumu? Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın “Kimya Sektörü
Raporu (2014/2)”ye bakalım:
arzının son derece yetersiz kalmasıdır.
Bu ise bir yandan sektörün hem yurtiçindeki hem de dünyadaki rakipleri
karşısında rekabet gücünü olumsuz
yönde etkilerken, diğer taraftan da çok
yüksek olan petrokimya sektörü katma
değerinin yurtdışında kalmasına neden
olmaktadır.
Sektörün önemli sorunlarından bir
diğeri de yatırım yapılacak yer konusunda sıkıntı yaşanmasıdır. Bilindiği gibi
sektör tarafından üretilen birçok kimyasal madde çevre ve insan sağlığı
üzerinde olumsuz etki göstermekte ve
bu tür kimyasallar tehlikeli kimyasallar
olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle
kimya sektöründe yapılacak yatırımlar
çevre kirliliği ile özdeş tutulduğu için
yatırım konusunda ciddi sorunlar
yaşanmaktadır. Ancak organize sanayi
bölgelerinde, bilhassa ihtisas organize
sanayi bölgelerinde bu tür sorunları
“Kimya sanayi tarafından üretilen
(plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara ) ürünlerin %30’u doğrudan
tüketiciye ulaşırken %70’i ise diğer
sektörlerde (tekstil, elektrikli eşya,
metal, madeni ürünler, inşaat, otomotiv, kâğıt, hizmet sektörü) ara mal veya
hammadde olarak kullanılmaktadır. Bu
özelliği nedeniyle kimya sanayi hem
yaşamımız hem de diğer sektörler için
vazgeçilmez öneme sahip bir sanayi
dalıdır.
Kimya sektörü oldukça geniş bir ürün
yelpazesine sahiptir. Sektör, temizlik
ürünleri, boya, kozmetik ürünleri, ilaçlar
gibi tüketim mallarının yanı sıra, tarım
sektörü için gübreler ve tarım ilaçları,
kimya sanayinin de dâhil olduğu imalat
ENDÜSTRİ OTOMASYON
en asgari seviyeye indirgemek mümkün olmaktadır. Bu nedenle sektörün
gelişmesi açısından ihtisas organize
sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlar
çok önemlidir.
Diğer önemli bir konu da organize
sanayi bölgelerinin, hammadde
kaynaklarına, pazarlara, limanlara,
demiryolu ve karayolu bağlantısı
bulunan lojistiği uygun alanlarda
kurulmasıdır.
Hammadde kaynaklarına, pazarlara ve
limanlara yakın olan kimya organize
sanayi bölgelerinin çoğalması, kimya
sanayinde yerli ve yabancı sermaye
yatırımlarının artmasında önemli bir
unsur olarak görülmektedir.
İşletmelerin
rekabet
gücünün
artırılmasında başarılı bir yöntem
olarak kümelenme yaklaşımı son
yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır.
Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı
sınırlayıcı bir unsur olmaktan
çıkarmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin
küresel ortamda rekabetçi konumlarını
sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve
yeni mukayeseli üstünlük alanları
yaratabilmelerine bağlıdır. Bu nedenle
ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya
sektöründe kümelenme yaklaşımı son
derecede önemlidir.
Endüstri bölgelerinin ve ihtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun
alanlarda, kümelenme modeli ile
desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre sorununun
çözümlenmesi yanında, rekabetçi
şartlarda yatırım yeri de sağlanmış
olacaktır.
AB mevzuatında kimya sanayine
ilişkin çevre konulu birçok düzenleme
bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi 17 Kasım 2005 tarihinde Avrupa
Parlamentosu tarafından kabul edilen REACH (Kimyasalların Kaydı,
Değerlendirilmesi ve İzni) direktifidir.
Avrupa Birliği Kimyasallar Politikasını
teşkil eden REACH Tüzüğü 1 Haziran
2007’de yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu tüzüğe göre, AB+AEA
(İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn) ülkelerinde faaliyet gösteren ve yılda 1
93
DOSYA / Kimya
ton veya daha fazla miktarda kimyasal madde üreten veya ithal eden
firmaların söz konusu kimyasal maddeleri AB örgütlenmesi içerisinde yer
alan Avrupa Kimyasallar Ajansı (AKA)
yönetimindeki merkezi bir veri tabanına
kaydettirmesi zorunludur.
Tüzüğün tüm uygulamalarından
AB’deki üreticiler veya ithalatçılar
sorumlu olsalar da, bu yükümlülüklerin
AB dışından mal tedarik edilen firmalarla paylaşılmak zorunda olunması
nedeniyle AB dışındaki pazarlar da
REACH’ten etkilenmektedir.
İnsan sağlığının ve çevrenin
korunmasının yanı sıra piyasanın rekabetçi ve etkin yapısının korunmasının
da hedeflendiği direktif, hem kimyasallardan kaynaklanan risklerin
yönetiminde, hem üretilen kimyasallar
hakkında sağlıklı bilgilerin sağlanması
konusunda, sanayiye büyük sorumluluklar yüklemektedir.
Söz konusu durumun, sektör
firmalarımıza, AB mevzuatını ve geçiş
sürecini takip edebilecek yetkin personel istihdam etmeleri ve daha önemlisi, geçiş sürecinde yapılacak düzenlemelere ilişkin maliyet unsurlarına
katlanmaları yönüyle önemli zorluklar
doğuracağı öngörülmektedir.
94
REACH’in getirdiği mali ve idari yükümlülükler bir takvime bağlanmıştır. Bu
takvime göre 1 Haziran 2008 tarihinde başlayan ön kayıt süreci, 1 Aralık
2008’de son bulmuştur. Ön kayıt
işlemlerini tamamlayan şirketler, kayıt
işlemlerini üretim/ithalat tonajına ve
maddenin risk sınıflandırmasına göre
kademeli olarak belirlenen tarihlerde
(2010, 2013, 2018) yaptıracaklardır.
2013 yılında, kimya sektörü ithalatı
38,5 milyar ABD doları, ihracatı
ise 14,7 milyar ABD doları olarak
gerçekleşmiştir. Kimya sektörü,
ihracatının %33’ünü, ithalatının ise
%45’ini Avrupa Birliği ülkeleri ile
yapmaktadır.
eden bir sanayi dalı olan kimya sektöründe üretim değeri 2011 yılında
bir önceki yıla göre %2,5 oranında
düşmüştür.
TÜİK verilerine göre kimya sektöründe 2011 yılında 280.039 kişi
istihdam edilmektedir. Kimya sektörü
istihdamının imalat sanayi içindeki
payı 2011 yılında %8,9 olmuştur.
2010 yılı itibariyle kimya sektöründe
19.904 girişimci bulunurken bu rakam
2011 yılında % 15 artarak 22.903
girişimciye ulaşmıştır. Kimya sektörü
işyeri sayısının imalat sanayi içindeki
payı 2011 yılında %6,9 olmuştur.
Sektörün Türkiye’deki Genel Durumu:
Plastikten kozmetiğe, ilaçlardan boyalara kadar birçok alanda sağladığı
nihai ürünlerin yanı sıra, pek çok sektöre de ara mal ve hammadde temin
Kimya sektörü sermaye-teknoloji
yoğun bir sektör olduğu için işgücü
yoğunluğu düşüktür. Bu nedenle sektörün imalat sektörü istihdamı içindeki
payı son beş yıldır ortalama %8 düzeyinde seyretmiştir.
2013 yılında 189 ülkeye 14,7 milyar
dolarlık ihracat yapan sektör, 139
ülkeden 38,5 milyar dolarlık ithalat
yapmıştır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kimyasal madde ve ürünleri imalatı
sektöründe üretim endeksi 2012 yılında
108,8 olarak gerçekleşmiştir. 2012
yılına göre 2013 yılında %3,2 oranında
artarak 112,4 değerine ulaşmıştır.
Kimya sektöründe kapasite kullanımı,
diğer sektörlere verdiği girdileri de
göz önünde bulundurursak, ülkenin
genel eğilimine bağlı olarak gelişme
göstermiştir. Son dört yılda ağırlıklı
kapasite kullanım oranı %75,3
olmuştur.
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin
İmalatı sektöründe Irak (441,2 milyon dolar), İran (430,5 milyon dolar)
ve Çin (415,1 milyon dolar), Temel
Eczacılık Ürünlerinin ve Eczacılığa Ait
DOSYA / Kimya
Malzemelerin İmalatı sektöründe İran
(87,1 milyon dolar), Irak (73,9 milyon
dolar) ve Almanya (63,9 milyon dolar)
ve Kauçuk ve Plastik Ürünlerin İmalatı
sektöründe ise Almanya (723,8 milyon
dolar), Irak (689,4 milyon dolar) ve
İtalya (318,1 milyon dolar) ile ihracat
yapılan ülkeler arasında ilk üç sırayı
almıştır.
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin
İmalatı sektöründe Almanya (3,3
milyar dolar), Çin (2,2 milyar dolar)
ve Suudi Arabistan (1,9 milyar
dolar), Temel Eczacılık Ürünlerinin ve
Eczacılığa Ait Malzemelerin İmalatı
sektöründe Almanya (863,3 milyon
dolar), A.B.D (495,7 milyon dolar) ve
Fransa (443,1 milyon dolar) ve Kauçuk
ve Plastik Ürünlerin İmalatı sektöründe
ise Almanya (857,4 milyon dolar), Çin
(723,4 milyon dolar) ve İtalya (460,6
milyon dolar) ile ithalat yapılan ülkeler
arasında ilk üç sırayı almıştır…
İmalat sanayinde yaratılan toplam
katma değer içerisinde Plastik ve
Kauçuk Sektörü 9’uncu sırada,
Kimyasal Madde ve Ürünleri Sektörü
11’inci sırada, yer almıştır. 2000 yılında
2,2 milyar dolar olan ihracatımız her
yıl kademeli bir şekilde artarak 2013
yılında 14,7 milyar dolar olmuştur.
Kimya sektörü 23 bin firması, 280
bin çalışanı olan ve 2.600 madde ve
müstahzarın üretildiği dev bir sektör
haline gelmiştir. Kimya sektöründe son
yıllarda ihracatta gösterilen başarıda
küresel ekonomik kriz nedeniyle kaybedilen pazarların, yeni pazarlarla
telafi etme yoluna gidilmesi önem arz
etmiştir.
2012 yılında dış ticaretimizin %54,4’ü
Avrupa’daki ülkeler ile yapılırken,
bu rakam 2013 yılında %50 olarak
gerçekleşmiştir. 2012 yılında Yakın ve
Orta Doğu ülkeleri ve Diğer Asya ülkeleri
ile yapılan ticaretimiz %33,6’dan 2013
yılında %29,3’e gerilemiştir.
Kimya sektörü içerisinde plastik ve
kauçuk ürünleri sektörü önemli bir yere
sahiptir. Kimya sektöründe çalışanların
%64,6’sı ve girişimcilerin %53,5’i
plastik ve kauçuk ürünleri imalatı
sektöründe faaliyet göstermektedir.
TÜİK’in verilerine göre, 2013 yılında
sektörün yarattığı yeni pazarlar etkisini
göstermiş ve kimya sektörü ihracatının
%48,3’ü plastik ve kauçuk ürünleri
sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.
Mevcut TÜİK kayıtlarına göre, kimya
sektörü girişimcilerinin %38,6’sı
İstanbul, %6,6’sı İzmir, %6,5’i Ankara,
%5,4’ü Bursa’da yer almaktadır.
Türkiye genelinde ilk on il %72’sini
oluşturmaktadır. İstanbul, İzmir,
Ankara ve Bursa’daki girişimci %57’dir.
Kimya
sektöründe
bulunan
girişimcilerin %83’ü Mikro Ölçekli,
%14’ü Küçük Ölçekli, %2,5’i Orta
Ölçekli, %0,5’i Büyük Ölçekli
işletmelerdir…
Kimya sanayi, plastikten kozmetiğe,
ilaçlardan boyalara kadar birçok
alanda sağladığı nihai ürünlerin yanı
sıra, pek çok sektöre de ara mal ve
hammadde temin eden bir sanayi dalı
olarak, ekonomide önemli bir role
sahiptir. Sektör hayat standardımızı
arttıran, hastalıklara karşı korunmayı
ve tedaviyi sağlayan, temizlik ve hijyen
konularında katkıda bulunan, giyinme
ve beslenmede insanlığın ihtiyacını
karşılayan bir sanayi dalıdır. Kimya
sanayi; tarım ilaçları, sentetik gübreler, veteriner ilaçları, sentetik elyaflar,
sabun, deterjan, temizleyiciler, plastik hammaddeleri, beşeri ilaç sanayi,
kozmetik sanayi, boya, yardımcı maddeler, deri, tekstil, inşaat (boru, levha,
kapı, pencere vb.), yapıştırıcı, derz,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
dolgu maddeleri, izolasyon malzemeleri, fotoğraf malzemeleri, barut ve
patlayıcılar gibi birçok sanayi alanına
nihai ve ara ürün sağlamaktadır.
Kimya sanayi, lojistik önemi açısından
çoğunlukla ülkenin kıyı bölgelerinde
lokalize olmuştur. Petrol ve petrol ürünleri, deterjan, sabun, ilaç
kimyasalları, boya gibi ürünleri üreten kimya firmalarının çoğu Marmara
Bölgesinin üç büyük sanayi ili olan
İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’da,
Ege Bölgesinde İzmir’de yerleşim
gösterirken, gübre ve petrol ürünleri
firmalarının çoğu Akdeniz Bölgesinde
toplanmıştır. Ayrıca Akdeniz bölgesinde ana ham maddelerden olan soda,
bikromat gibi önemli üretim merkezleri de bulunmaktadır. Karadeniz
Bölgesinde ise yine gübre fabrikaları
göze çarpmaktadır.
İşletmelerin
rekabet
gücünün
artırılmasında başarılı bir yöntem
olarak kümelenme yaklaşımı son
yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır.
Teknolojinin hızla gelişmesi, coğrafyayı
sınırlayıcı bir unsur olmaktan
çıkarmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin
küresel ortamda rekabetçi konumlarını
sürdürebilmeleri, büyümelerini verimlilik artışlarına dayandırmalarına ve
yeni mukayeseli üstünlük alanları
yaratabilmelerine bağlıdır. Bu nedenle
ölçek ekonomisinin öne çıktığı kimya
sektöründe kümelenme yaklaşımı
son derecede önemlidir.
95
DOSYA / Kimya
Endüstri bölgelerinin ve İhtisas organize sanayi bölgelerinin lojistiği uygun
alanlarda, kümelenme modeli ile
desteklenerek yatırıma açılması durumunda, sektörün çevre sorununun
çözümlenmesi yanında, rekabetçi
şartlarda yatırım yeri de sağlanmış
olacaktır. Bu nedenle 20 yatırımcı
sanayici ile harekete geçen Chemport
Kümelenme teşebbüsü kimya sektörünün geleceğini yönlendirme
açısından son derecede önemlidir. Chemport arazisinin yer aldığı il
için 1/100.000 İl Çevre Düzeni Planı
çalışmaları tamamlanmıştır. Chemport
Projesinin uluslararası pazarda kabul
gören bir kümelenme olabilmesi için
bu konuda tecrübe sahibi uluslararası
firmalarla görüşmeler başlatılmış ve
bu firmaların çalışmalarına ait bilgi
ve sunumlar Chemport üyeleri ile
paylaşılmıştır.
Kimya sektöründe kapasite kullanımı,
diğer sektörlere verdiği girdileri de
göz önünde bulundurursak, ülkenin
genel eğilimine bağlı olarak gelişme
göstermiştir. Son dört yılda ağırlıklı
kapasite kullanım oranı %75,3
olmuştur.
TÜİK verilerine göre 2006 yılında
kimya sektöründe 212.513 kişi
istihdam edilirken bu rakam beş
yılda %31.77 artarak 2011 yılında
280.039’a ulaşmıştır. Kimya sektörü
istihdamının imalat sanayi içindeki
payı 2006 yılında %7,91 iken, 2011
yılında %8,88 olmuştur.
TÜİK verilerine göre kimya sektörünün
2011 yılındaki üretim değeri 83 milyar
TL olmuştur. Bu değerin %43,8’i
Kimyasalların ve Kimyasal Ürünlerin,
%11,3’ü Temel Eczacılık Ürünlerinin ve
Eczacılığa Ait Malzemelerin ve %44,9’u
ise Kauçuk ve Plastik Ürünlerinin İmalatı
sektörü tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: 2012
yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması
kapsamında, kamu kuruluşları, vakıf
üniversiteleri ve ticari sektördeki anket
sonuçları ile devlet üniversitelerinin
bütçe ve personel dökümlerine dayalı
olarak yapılan hesaplamalara göre;
Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Ar-Ge
96
Harcaması 2012 yılında bir önceki yıla
göre %17,1 artarak 13.062 milyon TL
olarak hesaplanmıştır. Türkiye’de Gayri
Safi Yurtiçi Ar-Ge harcamasının Gayri
Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) içindeki
payı%0,92’dir. Bu oran 2011 yılında
%0,86’dır.
2012 yılında Gayri Safi Yurtiçi
Ar-Ge harcamalarının %45,1’i ticari
kesim, %43,9’u yükseköğretim kesimi ve %11’i kamu kesimi tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bir önceki yıl
yükseköğretim %45,5 ile ilk sırada yer
alırken, bunu %43,2 ile ticari kesim,
%11,3 ile kamu kesimi takip etmekteydi.
Kimya sektöründe Ar-Ge harcaması
2012 yılında bir önceki yıla göre
%14,1 artarak 534 milyon TL
olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında
Türkiye’de ticari kesimde 52.233 Tam
Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden Ar-Ge
personeli çalışmaktadır. Ticari kesimde
çalışan Ar-Ge personelinin %6,95’i
kimya sektöründe çalışmaktadır.
Kimya sektörü Gayri Safi Yurtiçi ArGe
harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
(GSYİH) içindeki payı 2011 yılındaki
oranını koruyarak %0,04 olarak
gerçekleşmiştir.
Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji
Genel Müdürlüğünün destek programları aşağıda belirtilmiştir.
1- San-Tez Programı: 2006-2013 yılları
arasında 880 proje desteklenmiştir.
Bu projelerden 95’i kimya sektörüne
yönelik projelerdir.
2- Teknogirişim Sermayesi Desteği:
2009-2013 yılları arasında 1.034
işletme desteklenmiştir. Bugüne kadar
kimya sektörü ile ilgili iş fikri sunan 93
girişimci Teknogirişim Desteği almaya
hak kazanmıştır.
3- Ar-Ge Merkezleri: 2013 yılsonu
itibarıyla ülkemizde 152 adet Ar-Ge
Merkezi faaliyet göstermektedir. Bu
Ar-Ge merkezlerinden 11’ i kimya sektöründe faaliyet göstermektedir.
4- Teknoloji Geliştirme Bölgeleri: Ocak
2014 tarihi itibariyle 52 adet Teknoloji
Geliştirme Bölgesi kurulmuş olup, 39’u
faaliyete geçmiştir. Faaliyet gösteren
2.508 firmanın % 2’si kimya sektöründe faaliyet göstermektedir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
5- Rekabet Öncesi İşbirliği Projeleri:
2010 yılı sonuna kadar 3 adet işletme
tarafından müracaat yapılmış olup,
başvuruların Rekabet Öncesi İşbirliği
Projeleri nitelikleri taşımaması
nedeniyle projeler değerlendirmeye
alınmamıştır. 2012-2013 yıllarında ise
herhangi bir başvuru alınmamıştır.
6-Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama
Destek Programı: 2013 yılında 95
işletme desteklenmiş olup, bunlardan 7
tanesi kimya sektörüne aittir…
Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu:
Kimya sektörünü temsil eden özel
sektör kuruluşları, kamu kuruluşları
ve üniversite temsilcilerinin katkıları
ile hazırlanan Türkiye Kimya Sektörü
Strateji Belgesi ve Eylem Planı, 15
Eylül 2012 tarihinde gerçekleştirilen
Ekonomi Koordinasyon Kurulu
Toplantısındaki
görüş
ve
değerlendirmeler doğrultusunda nihai
hale getirilerek Yüksek Planlama
Kurulu’nun 22.10.2012 tarih ve
2012/26 sayılı kararı ile onaylanmış ve
20 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazete ’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye Kimya Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı; dünyada ve ülkemizde
değişen ekonomik ve sosyal koşullar,
Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi
(2007–2013), Orta Vadeli Program
(2010–2012), 2010 yılı programı,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
2010–2014 Stratejik Planı ve Türkiye
Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (20112014) yer alan temel ilkeler, vizyonlar,
amaçlar ve hedefler dikkate alınarak
hazırlanmıştır.
2012–2016 yıllarını kapsayan Türkiye
Kimya Sektörü Stratejisi Belgesinin
genel amacı “Yüksek katma değerli,
çevreye ve insan sağlığına duyarlı
süreç ve ürünlerle, kimya sektöründe sürdürülebilir ve rekabetçi
bir şekilde dış ticaret dengesini
ülke lehine geliştirerek dünyada söz
sahibi bir konuma gelmek ” şeklinde
belirlenmiştir.
Bu genel amacı gerçekleştirmek üzere,
kimya sektörünün öncelikli sorun
alanlarından da yola çıkılarak, altı
DOSYA / Kimya
hedef tespit edilmiştir. Tespit edilen
altı hedefe ulaşmak için 34 eylemin
hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
Kimya sektörünün önümüzdeki
dört yıl içerisinde hedefi, 34 eylemi
gerçekleştirerek genel amaca ulaşmak
olacaktır.
Türkiye’nin İhracat Stratejisi İçin
Küresel ve Sektörel Öngörüler 2023
çalışması yapılmıştır. Yapılan bu
çalışma ile dünya ekonomisi, dünya
ticareti, dünya ihracat pazarları ve
sektörleri için 2023 yılına kadar olan
döneme ilişkin sayısal öngörüler
hazırlanmıştır.
2023 yılında; 2012 yılında 4 milyon ton
olan polimer talebinin, %175 artışla
11 milyon ton, 690 bin ton olan elyaf
hammadde talebinin, %8 artışla 742
bin ton, 216 bin ton olan lastik hammadde talebinin %179 artışla 603 bin
ton olması beklenmektedir.
2013 yılında Türkiye ekonomisi %4
oranında büyürken, imalat sanayinin
büyüme oranı %3,8’de kalmıştır.
Kimyasal ürünlerin imalatı sektörü ve
plastik ve kauçuk ürünleri imalatı sektörlerindeki büyüme ise imalat sanayinin altında gerçekleşmiştir. Temel
eczalık ürünlerin imalatı sektörü ise
küçülmüştür.
Kimya sanayisi, 1997–2007 yılları
arasında küresel ölçekte yıllık ortalama
yüzde 5 büyümüştür (büyüme toplam
satışlar itibariyle). Bu dönemde yıllık
ortalama büyüme AB ve NAFTA bölgesinde yüzde 4, Asya’da yüzde 6 ve
Ortadoğu’da yüzde 9 olmuştur.
2020 yılına kadar olan dönemde
(2006–2020 dönemi için) kimya
sanayinde küresel ölçekte büyüme
oranı yıllık ortalama yüzde 4,4 olarak
öngörülmektedir. Büyümeler AB’de
yüzde 3,7, NAFTA bölgesinde yüzde
3,2, Asya’da yüzde 5,9, Ortadoğu’da
yüzde 7,5 olacaktır.
Bu büyüme öngörülerine bağlı olarak
2007 yılında 3,6 trilyon dolar olan
satış hacmi 2015 yılında 5,1 trilyon
dolara, 2020 yılında 6,3 trilyon dolara ulaşacaktır. Kimyevi maddeler ve
mamullerine olan talep özellikle Asya-
Pasifik merkezli gelişen ülkeler başta
olmak üzere artacaktır.
Kimyevi maddeler ve mamulleri, petrol
türevi ve sentetik şeklinde daha çok
sanayi girdisi olarak kullanılmaktadır.
Bu girdileri kullanan sanayilerin AsyaPasifik bölgesinde yoğunlaşması
ile talep bu bölgede daha hızlı
genişlemektedir. Nihai tüketim ürünlerine yönelik talep de kişi başı gelir ve
refah artışı yaşanan gelişen ülkelerde
daha hızlı artmaktadır.
Kimyevi madde ve mamullere yönelik kuvvetli talep artışı, ilave kapasite ihtiyacını da tetiklemektedir. 2020
yılına kadar olan dönemde ilave kapasitelerin önemli bir bölümü Çin başta
olmak üzere Asya’da ve Ortadoğu’da
kurulacaktır. Çin hızla genişleyen iç
talebi karşılamak için büyük kapasiteli yatırımları sürdürecektir. Japonya
ve G. Kore’nin çevre kısıtları ile ilave
yatırımları sınırlandırması yeni kapasitelerin Çin ve diğer bölge ülkelerinde toplulaşmasına yol açacaktır.
Körfez ülkeleri de ham petrol ürünleri
ile birlikte işlenmiş ürünlerin üretimi
ve ihracatını da hedeflemektedir. Bu
nedenle Ortadoğu’da işleme kapasitesi
genişleyecektir.
Kimya sanayinde teknolojik yenilikler
alt sektörlerde ve ürünlerde gelişmeleri
önemli ölçüde şekillendirecektir. İmalat
sanayi içinde teknolojik ilerlemeler-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
in en çok etkili olacağı sektörlerin
başında kimya sanayi gelmektedir.
Teknolojik gelişmeler ilaç ve eczacılık
ürünlerinin çeşitlenmesi ve çok sayıda
yeni ürün üretimi, yeni organik ve inorganik kompozit ürünler yaratılması,
polimer-monomer, etilen tabanlı yeni
malzemeler yaratılması ve üretilmesi,
polimer tabanlı malzeme üretimi ve
tüketiminin genişlemesi, fonksiyonel
ve sentetik yeni ürünlerin yaratılması ve
üretilmesi alanlarında yoğunlaşacaktır.
Teknolojik gelişmeler ile birlikte
temel kimyevi maddelerin yerine sentetik ürünlerin ve yeni malzemelerin kullanılması ve özellikle
bunların sürdürülebilir büyüme,
enerji verimliliği, çevre koruma hassasiyetlerine bağlı taleplerin artması
ile birlikte temel ürünlerin tüketim ve
üretim artışları sınırlanacaktır. Yine bu
hassasiyetlere bağlı olarak geri kazanma ve yeniden kullanım eğilimlerinin
de kuvvetlenmesi üretim artışını
sınırlandıracaktır.
Tüm bu öngörüler doğrultusunda
kimya sektörünün, Türkiye’nin dünyadaki petrol ve doğal gazın % 70’inin
bulunduğu bölge ile en büyük enerji
tüketen bölge arasında, adeta bir enerji
koridoru üzerinde bulunma özelliklerini
de kullanarak, yüksek katma değerli
üretim yapısına geçerek ve ara girdi
ithalatını azaltarak, ihracatın ithalatı
karşılama oranını 2023 yılı itibariyle %
71’e çıkarması beklenmektedir.”
97
DOSYA / Kimya
KİMYA SEKTÖRÜNÜN YAKIN GELECEĞİ
Kimya Sektörü’nün bugünden yarına
nasıl gelişeceği konusunda, 2015
tarihli Kalkınma Bakanlığı’nın Onuncu
Kalkınma Planı (2014-2018)-Kimya
Çalışma Grubu Raporu’na bakıyoruz.
Rapora göre, “Kimya sanayiinin ülke
ihracatındaki payı önemli oranda
artmaktadır, dış ticaret payındaki bu
yükseliş diğer sektörlerde görülen gerilemenin yanında, kimya sanayiinin
gelişimine devam etmesi nedeniyledir.
Sektör son dönemdeki üretim artışını
kısmen atıl kapasitelerin kullanılması
ile sağlamıştır. Önümüzdeki dönemde
artışın devam etmesi ve sektörde
katma değerli ürünlere geçişin
sağlanabilmesi için yeni yatırımlara
ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemiz kimya
sektörü dönüşümünü başaramaz ise
şu anda ihracat yaptığımız ülkelerin
teknoloji düzeylerini arttırmaları ile
birlikte ihracatımızın hızla düşmesi ve
dış ticaret açığımızın daha da büyümesi kaçınılmaz olacaktır.
Kimya sanayiinin dış ticaret verileri,
ülkemizin kimya sanayiinin tüm alt
sektörlerinde rekabet gücünün düşük
olduğunu ve ithal ürünlere bağımlı
olunduğunu ortaya koymaktadır.
Ülkemiz sadece tüketici kimyasalları
sınıfında yer alan sabun, deterjan ve
100
kozmetik alt sektöründe (ISIC Rev.4
2023) dış ticaret fazlası verebilmektedir. Plastik ve kauçuk ham maddeleri
(ISIC Rev.4 2013), temel kimyasal
maddeleri (ISIC Rev.4 2011) ve sentetik elyaf (ISIC Rev.4 2030) imalatı alt
sektörleri en yüksek dış ticaret açığının
olduğu alt sektörlerdendir.
Bu çerçevede, 500 milyar Dolarlık
2023 ihracat hedefinin mevcut kimya
sanayii yapısı ile gerçekleşmesi daha
fazla dış ticaret açığına sebep olabilecektir. Sanayi üretimindeki artışa
paralel olarak ithalatı hızla artan plastik ve kauçuk ham maddeleri gibi
diğer sektörlerin girdisini oluşturan
kimya alt sektörlerinde ülkemizin
yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. İmalat
sanayii ithalatı içerisinde yaklaşık
yüzde 18 ile en büyük paya sahip olan
kimya sanayii ithalatının azaltılması
için sektör üretiminin artırılması ve
sektörün katma değeri yüksek ürünler
ağırlıklı bir yapıya dönüştürülmesi bir
zorunluluktur…
SEKTÖREL GÜÇLÜ YANLAR
* Mevcut yer altı zenginlikleri
* Alternatif enerji kaynaklarının
kullanılabilmesine uygun iklim ve
coğrafi koşullar
* Ülkemizde bulunmayan hammaddelere,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
özellikle enerji hammaddelerine olan
yakınlık ve bu hammaddelerin ulaşım
hatlarında bulunması
* Mevcut ve potansiyel dış pazarlara
yakınlık ve deniz-demir yolu ulaşımına
uygun coğrafi konum
* İç tüketimde halen miktar ve çeşitlilik
bakımından büyüyen bir pazar olması
* Ekonomik İstikrarın sağlanması ile
bunun korunması ve güçlendirilmesi için
yapılan çalışmalar
* Esnek üretime yatkın KOBİ firmalarının
bulunması
* Yüksek girişimcilik potansiyeli ve dinamik iş ortamı
* Uluslararası standartlarda üretim yapabilme becerisi
* Kimya alanında yetişmiş insan gücünün
bulunması
* Eğitim düzeyi yükselen genç nüfusa
sahip olunması
* Eğitim ve araştırma kurumlarımızın
özellikle teorik bilgi açısından yeterli seviyede bulunması
* Dış ticaret becerisi
* Plastik ürünler sektöründe sahip olunan
yüksek rekabet gücü
* Tarıma dayalı kimyasallar için pazar
potansiyelinin bulunması
* Özel sektörün kendi içinde ve kamu
ile iletişim ve diyalog sağlayabileceği
platformların oluşturulabilmiş olması.
DOSYA / Kimya
SEKTÖREL ZAYIF YANLAR
* Sektörün Devlet teşviklerinden
yeterince yararlanamaması
* Kimya sanayii için önemli girdilerden olan ham petrol ve doğal gaz
kaynaklarının Türkiye’de yetersiz
olması
* Pahalı enerji, enerjideki yüksek vergiler firmaların rekabet güçlerini olumsuz etkilemesi
* Piyasa gözetim ve denetiminin yetersiz olması
* Sermaye birikimindeki yetersizlik
sermaye yoğun bir sektör olan kimya
sanayiini önemli ölçüde olumsuz
etkilemesi
* Kimyasal üretimin genel olarak
dağınık yapıda olması, yatay ve/veya
dikey entegrasyonun olmaması
* Kimya Sanayiinin teknoparklarda
yeterince yer bulamıyor olması
İleri teknolojiye dayalı olmayan ve
katma değeri düşük üretim yapısının
bulunması
* Kimya sanayiinin ithalata dayalı
üretim yapısı, girdi maliyetlerinin
yüksekliği ve istikrarlı girdi tedariğinin
güç olması
* Kimya sanayii ürünlerinin kalitelerinin düşük olması
* Sektörde yatırım ve üretim stratejilerinin eksikliği
* Sektör firmalarının altyapı eksikliklerinin bulunması
* Yatırım ortamının istenilen düzeyde
iyileştirilememiş olması, bürokratik
işlemlerin fazla olması
* Etkili kullanılabilecek bir sanayi
envanterinin eksikliği
* Mevcut işgücünün niteliklerinin
düşük olması, ara eleman sıkıntısının
bulunması
* Firmaların proses ve işgücü verimliliklerinin düşük olması
* Üniversite-sanayi-devlet işbirliğinin
yetersiz olması
* Sektör firmalarının genel olarak küçük
ölçekli olmalarının yanında aralarında
koordinasyonun bulunmayışı
* Global ölçekli firmaların olmayışı
* Bazı çevre ülkelerinin hammadde
ve bilgi altyapıları nedeniyle rekabet
üstünlüğüne sahip olmalarına karşın
ülkemiz kimya sanayiinin bu ölçekte
rekabet üstünlüğü ortaya koyabilecek
bir özelliğinin bulunmayışı
* Hammadde temini ve pazarlamayı
güçleştiren lojistik problemleri
Artan ihracat miktarına rağmen
firmaların global ölçekte pazarlama
ağlarının olmaması
* Sektörde firmaların uluslararası ve
ulusal mevzuatı, pazar gelişmelerini
tam olarak takip edemiyor olmaları
* AB uyum süreci ile daha da hızlanan
mevzuat değişikliklerinin firmaları
zorlaması
* Sınai mülkiyet ve hukuk
uygulamalarındaki eksiklikler
* Mevzuat uygulayıcı kurumların koordinasyonunun yetersiz oluşu.
SEKTÖREL FIRSATLAR
*Kimya sanayii ürünlerine ihtiyacı her
geçen gün artan iç pazar
*Sektörün gerçekleştirmekte olduğu
ihracatın da etkisi ile uluslararası standartlara uyma çalışmaları
*Ar-Ge için ayrılan fonlar, Ar-Ge’nin
öneminin anlaşılması, AB desteklerinden yararlanabilme
*AB’den KOBİ’ler için sağlanacak
eğitim ve kaynak destekleri
*Sektörde katma değeri yüksek kimyasal üretmek için gerekli hammadde
kaynağı ve pazarın bulunması
*Ana girdi üreten ülkelere ve kimyasal
ürün pazarlarına yakınlık
*Ülkemizin doğal gaz ve petrol boru
hatları bakımından köprü konumunda
olması
*Endüstri bölgeleri ve kümelenme
alanındaki mevzuat çalışmaları ve
girişimler
*AB uyum sürecinin yürütülmesi
konusunda gösterilen kararlılık.
Bu yaklaşım çerçevesinde AB’ye
uyum için hazırlanan projeler ve bu
projelerde AB tarafının sanayinin de
mutlaka yer alması ve görüşlerinin
değerlendirilmesi isteği
*AB uyum sürecinde ortaya çıkan
potansiyel yatırım alanları
*Sektörün sahip olduğu özel sektör
diyalog platformunun hızlı gelişimi
Özel sektör yatırımlarının artma eğilimi
*Kayıt dışının engellenmesi ve piyasa
denetimi için yeterli mevzuatın varlığı,
gerek otoritenin isteği gerekse meslek
örgütlerinin AB’den de yararlanarak
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sağladığı destek ile denetim konusunda alt yapı oluşturma çabaları
*Uluslararası ticaretin artan ortanda
serbestleşmesi
*Türkiye’nin bölge ülkeleri ile ticari ve
ekonomik ilişkilerinin gelişmesi.
SEKTÖREL TEHDİTLER
*Kayıt dışı üretimin Ülkenin uluslararası
güvenilirliğini ve rekabet gücünü
azaltması, sektörün gelişme potansiyelini
zayıflatması
*Biyoteknoloji, nanoteknoloji konularında
dünya ölçeğinin gerisinde kalma
*Ar-Ge yetersizliği
*Bürokraside konu uzmanlarının yeteri
kadar eğitim alamaması, sektörü ve
mevzuatı yönlendirememesi
*İnsan sağlığı, iş güvenliği ve çevre
korunması alanlarında henüz alt yapısı
olmayan Yönetmelik ve uygulamalar
*Yeni AB Direktifleri (REACH, CLP)
ve diğer uluslararası düzenlemeler
kapsamında ihracatta karşılaşılacak
sorunlar
*Uzakdoğu’nun Batı ülkeleri için cazibesi
*Uygun
yatırım
yerlerinin
bulunmaması
*Yatırım mevzuatı uygulamasının
karmaşıklığı ve çok başlılığı
*Yatırımların hizmet sektörüne
yapılması
*Yabancı sermayenin değer zinciri
içerisinde ülke içindeki üretime daha
az yer vererek proseslerin önemli bir
kısmını ülke dışında gerçekleştirmesi
*KOBİ’lerin vizyon ve misyon
yetersizliği ile mevzuata uymadaki
eğitim ve finansman eksikliği.”
Raporun “Sonuç Ve Değerlendirme”
bölümünde ise şöyle deniliyor.
“Kimya Sanayinin Mevcut Sorunları
ve Günümüz Gelişmeleri:
• Cari açığın azaltılması için kimya
sanayiinde yeni yatırımlara ihtiyaç
vardır.
• Sosyal imkanların gelişmiş olduğu
yerleşim yerlerine yakın yatırım yeri
bulabilmek sektör için sorundur.
• Enerjinin güvenli tedariği ve verimliliği
önemlidir.
• Uluslararası ticarette korumacılık
artmaktadır.
101
DOSYA / Kimya
• Önümüzdeki dönemde kaynakların
etkin kullanımı ve yeşil teknolojiler yeni
trendler olarak ortaya çıkmaktadır.
• Sektörde kümeleşme yoluyla başta
üretimin entegrasyonu, lojistik, yatırım
yeri olmak üzere rekabet gücünü etkileyen birçok konuda olumlu gelişmeler
sağlanabilecektir.
Onuncu Kalkınma Planı İçin Politikalar:
Plan döneminde sektörde yeni yatırımlara
ve bu yatırımların gerçekleştirileceği
altyapısı uygun ihtisas OSB’lerine ihtiyaç
bulunmaktadır.
• Enerji maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle enerji verimliliği, üretimin niteliği için
ise enerjinin sürekliliği sektör için hayati
önem taşımaktadır.
• Sektörün; demiryolu, liman ve karayolu taşımacılığı için uygun altyapıların
bulunduğu yatırım yerlerine ihtiyacı
bulunmaktadır.
• Sektördeki piyasa gözetiminin yetersiz
oluşu, standart dışı ürünlerin kolayca
piyasaya girmesi, piyasanın her tür ithal
ürüne açık olması üreticileri olumsuz
etkilemekte, yabancı yatırımları engellemektedir.
• Sektörleri yenilikçiliğe teşvik eden,
yenilikçilik kültürünü oluşturmaya
yönelik düzenlemeler gerekmektedir.
(Örneğin, kamunun yenilikçi ürün talebini oluşturması, depreme dayanıklı,
enerji verimliliği yüksek konutlar için
ürün talebi gibi.)
• KOBİ’lerin verimliliğinin artırılması
amacıyla
birlikte
çalışmalarının
desteklenmesi, birbirleri ile entegrasyonunun sağlanması gereklidir. Ölçek
ekonomisinin ön planda olduğu sektör
102
alanlarında KOBİ’lerin sanayinin toplam
verimliliğini düşürmesi önlenmelidir.
• Diğer sektörlere girdi sağlayan ana
kimya sanayiinde Türkiye’nin yatırım
ihtiyacı bulunmaktadır. Diğer sektörlerin rekabet güçlerini olumlu etkileyecek
olan ana kimya sanayii yatırımlarının
arttırılması gerekmektedir.
• Ana kimya sanayiinde ölçek ekonomisini yakalayabilen büyük şirketlere ihtiyaç
vardır. Mevcut KOBİ yapısından bu tür
şirketlere geçilebilmesi için KOBİ’lerin
birlikte çalışabilmesi, birleşmelerinin
teşvik edilmesi sağlanmalıdır.
• Kimya sanayiinde, KOBİ’lerin, bugünkü
yapıları ile sektörde artan küresel
mevzuatı (REACH, GHS, CLP, ….vb.)
takip etmeleri ve uymaları mümkün
değildir. Söz konusu mevzuatın takip
edilmesi ve uyumu için KOBİ’ler arasında
işbirliğini sağlayacak veya KOBİ’lerin bir
araya gelmelerini sağlayacak modellerin
geliştirmesi gerekmektedir.
• Sektörde faaliyet gösteren mevcut firmaların verimliliklerini arttırmak
amacıyla kümeleşme desteklenmelidir.
Ancak kümeleşme firmaların sadece
bir arada faaliyet göstermesi şeklinde
değil, firmaların birbirleri ile üretim
entegrasyonunu sağlaması yoluyla
gerçekleştirilmelidir.
• Yatırımların arttırılması ve firmaların
ekonomik verimliliği sağlayabilmesi için
liman, demiryolu ve karayolu bağlantıları
sağlanmış, altyapısı bulunan ihtisas
organize sanayi bölgelerine ihtiyaç
bulunmaktadır.
• Sektörde en büyük 500 sanayi
kuruluşu listesinde yer alan 27 şirket
ENDÜSTRİ OTOMASYON
yer değiştirmeye zorlanmaktadır. Söz
konusu şirketlere yukarıda belirtilen
özelliklerde OSB’lerin sağlanması, kimya
sanayiinde, kümelenme ve entegrasyonu
sağlayarak, verimliliği arttıracaktır.
• Ana kimyasallar alt sektörü hammadde
kaynaklarına yönelerek yukarı yönlü,
plastik ürünler sektörü ise müşterilere
yönelerek aşağı yönlü dikey entegrasyon
eğilimindedir.
• Olaylara ve güncel taleplere göre kanuni
düzenleme yapılması yerine mevcut
kanunlar (OSB, Serbest Bölge, Endüstri
Bölgeleri vb. gibi) bütüncül olarak ele
alınmalı ve dünya örnekleri incelenerek
temel düzenlemeler yapılmalıdır.
• Mevzuat düzenlemeleri ile firmaların
maruz kaldığı ‘zaman vergisi (Time
Tax)’ konusunda iyileştirmeler yapılması
birçok firma için yatırım teşvikinden
daha önemlidir.
• Sektör firmaları için dağıtım ağı
önemli bir sorun durumundadır. Belirli
bölgelerdeki dağıtım ağının firmalar
tarafından bilinmemesi veya sektörün
ihtiyaçlarına uygun olmaması buralarda
gerçekleştirilecek yatırımları engellemektedir.
• Ülkeler (gelişmiş ülkeler dahil) gümrük vergileri ile doğrudan, sağlık ve
güvenlik konularındaki düzenlemeler
ile ise dolaylı olarak dış ticaret engellerini artırmaktadırlar.
• ÖTV ve Akaryakıt konusundaki
düzenlemeler sektörü olumsuz etkilemektedir.”
Dileriz, bu politikalar, en yakın zamanda hayata geçer.”
Ürünler
Sek­tör­den Ürün­ler say­fa­la­r› En­düs­tri&Oto­mas­yon der­gi­si­nin üc­ret­siz ürün/hiz­met ta­n›­t›m say­fa­la­r›
olup, en­düs­tri­de kul­la­n›­lan ürün­le­rin ta­n›­t›­m› ama­c›y­la ya­y›n­lan­mak­ta­d›r. ‹l­gi­ni­zi çe­ken ürün ve/
ve­ya hiz­met­ler hak­k›n­da bil­gi al­mak için il­gi­li fir­ma­n›n in­ter­net si­te­si­ni in­ce­le­ye­bi­lir ve­ya fir­ma ile
ba€­lan­t›­ya ge­çe­bi­lir­si­niz.
Altivar Process Hız Kontrol Cihazları
■ Schneider Electric Altivar Process serisini enerji-yoğun
uygulamalara hizmet verecek şekilde genişletti. Güncellenen seri, müşterilere üretim ve enerji verimini optimize
edebilecekleri yeni olanaklar sağlıyor.
Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, Altivar Process hız kontrol cihazı serisini genişletti. Güncellenen seride Petrol, Gaz ve Madencilik, Mineral ve Metal
sektörlerindeki enerji ve yoğun uygulamalara yönelik bir
çözüm de yer alıyor.
Altivar Process hız kontrol cihazları, devreye alma süresini
azaltarak ve üretimde verimliliği ciddi oranda yükselterek
iş performansının optimize edilmesine yardımcı oluyor.
Bu cihazlar ayrıca daha fazla tasarruf sağlanması amacıyla
üretim esnasındaki enerji kullanımını da optimize etmek
üzere tasarlanmış bulunuyor.
Altivar Process hız kontrol cihazları hakkında bilgi veren
Schneider Electric Endüstriyel Kontrol ve Sürücü & Sürücü Sistemleri Birimi Genel Müdür Yardımcısı Alain Dedieu,
“Proses endüstrisine gelişmiş çözümler sunmaktan memnuniyet duyuyoruz. Müşterilerimiz, Altivar Process’i artık
tek hız kontrol cihazlı projelerden, ileri yük paylaştırma iş-
levlerine sahip, birden fazla hız kontrol cihazı barındıran en
karmaşık uygulamalara kadar her şey için kullanabilirler.
Hizmet odaklı kontrol cihazı konseptimiz sayesinde proses
performansında artış, enerji optimizasyonu ve varlık yönetimi imkanı da sağlıyoruz” dedi.
Altivar Process, entegre endüstriyel ağın vazgeçilmez
bir parçası
Altivar Process bir hız kontrol cihazından daha fazlasını
ifade ediyor. Sadece sürücü dilini konuşmak yerine, petrol
veya maden mühendisleri gibi endüstri uzmanlarına anlamlı bilgiler ileten servis odaklı bir kontrol cihazı olan Altivar Process, endüstriyel ağa bağlanarak proses bilgilerini
doğrudan kullanıcıların parmak ucu kadar yakınına getiriyor. Bu, ister bir madende kullanılan konveyör olsun ister
bir petrol kuyusundaki pompa veya çelikhanelerde kullanılan bir vinç olsun tüm endüstriyel süreçlerin optimize
edilmesine yardımcı oluyor. Verileri gerçek zamanlı olarak
iletebilen Altivar Process böylece personelin, operasyonlarda ayarlama yaparak enerji kullanımını azaltmasına ve
üretim verimini artırmasına da imkan sağlıyor.
Teknik uzmanlığa doğrudan bağlantı
Altivar Process aynı zamanda, dünyanın herhangi bir yerin-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
103
Ürünler
de bulunan teknik uzmanların, verim bilgilerini inceleyerek
operatörlere tavsiyede bulunmalarını sağlıyor. Operatörler kontrol cihazı üzerindeki QR kodlarını tarayabiliyor ve
gerektiğinde arıza bulma & uygulama bazlı programlama
bilgilerine doğrudan erişim sağlayabiliyor.
Altivar Process, bakımı kolaylaştırarak hizmet süresini artırıyor. Performans verilerini ileterek operatörlerin potansiyel
bakım ihtiyacını tahmin etmesini ve belirlemesini sağlıyor.
Petrol ve Gaz uygulamaları
Güncellenen Altivar Process serisi, karada yürütülen petrol
üretim faaliyetlerinde kullanılan yapay kaldırma uygulamalarının (elektronik dalgıç pompalar, atbaşı pompalar ve eksantrik vidalı pompalar) yanı sıra sondaj kuyusu ve petrol
rafinerisi uygulamaları için son derece uygun. Geliştirilmiş
uygulama kontrolü ve veri bağlantısı sayesinde üretim verimini artırırken diğer şu avantajları da sunuyor:
• Üretimin belirli bir merkezden kontrol edilebilmesi
• Pompalama operasyonlarındaki aksama süresinin enerji
kesintisi durumunda dahi en aza indirgenmesi
• Aşırı hava koşullarına dayanabilen özel olarak tasarlanmış
sürücü panosu
• Arıza bulma bilgilerine doğrudan erişim
• Analiz (veri analizi, varlık yönetimi, performans) amacı ile
gerçek zamanlı veri kaydı
Madencilik, Mineral ve Metal uygulamaları
Yeni Altivar Process aynı zamanda konveyörler, istifleme/
harmanlama makineleri ve vinçler için de uygunluk taşıyor.
Daha yüksek enerji verimi ve çalışma süresi için gelişmiş
motor kontrolü sağlıyor. Diğer avantajları ise şöyle:
• Münferit hız kontrol cihazları üzerindeki yükün azaltılması
için cihazdan cihaza yük paylaştırma
• En güncel standartlara uygun olduğundan daha yüksek
emniyet ve siber güvenlik
• Daha yüksek motor reaksiyonu ve kararlılığı için yüksek
yük ve akım direnci
www.schneider-electric.com/tr
schneIder
Entegre Zeka ile Kompakt Güç Üniteleri
■ Döner Modüller/Sürücüler
SCHUNK yüksek performanslı döner
modüller; laboratuvarlarda, araştırmalarda ve endüstriyel uygulamalarda
yıllar boyunca başarıyla kullanıldı. İş
bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin lideri SCHUNK; SCHUNK PR
2, PDU 2 ve PSM 2 serileri ile mekatronik ürün gamını genişletti. Böylece
SCHUNK, yüksek performans ve endüstri alanında güçlü uygulamalar için
en iyi şekilde kullanılan 3 akıllı modül
sunuyor. Modüllerin tüm güç elektronikleri tamamen modüllere entegre
edildi, dış kontrole ihtiyaç kalmadı ve
kablo sistemi de hata hassasiyeti gibi
en aza indirildi.
Hızlı ve kolay işletim
Modüller herbiri standarttırılmış, üç
ebatta mevcuttur. Bunlar, standart
fiş bağlantıları ile donatıldığından
kolaylıkla ve hızlıca bağlanabilirler.
Opsiyonel olarak kontrol, Profibus
(12 Mbit/s’ye kadar) veya CAN-Bus
(1 Mbit/s’ye kadar) tarafından yapılır.
www.tr.schunk.com
104
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Devreye sokma ve PC tarafından parametrelendirme için modüller SCHUNK
hareket aracıyla, USB bağlantısı ile donatılır ve kolaylıkla ayarlanabilen döner
kodlama anahtarı vasıtasıyla manuel
olarak ayarlanabilir. İlk modül hareketleri manuel olarak DIP anahtarından farkedilebilirdir. Her bir modülün
pozisonu LED ekranında görülebilir.
Entegre Harmonic Drive’a bağlı olarak;
PR2 döner modül ve lineer eksenler
için PDU 2 sürücüsü; 16 Nm ve 184
Nm arasında muazzam dönme momentine ulaşır. Direkt çalışan PSM 2
modülü, küçük kitlelerin hızlı hareketleri için kullanılabilirdir. Kompakttır
ve 1.8 Nm dönme momentinde 4,320
rpm’e ulaşır. Her üç modülde pozisyon, hız ve dönme momenti ayrı ayrı
kontrol edilebilir. Değişen kodlayıcı,
yüksek pozisyon ve tekrarlanabilirlik
hassasiyeti sağlar. Entegre tutma freni, hedef pozisyona ulaşıldığı zaman
aktif edilebilir. Modül, sensör sinyalleri değerlendimesi için iki dijital veri ile
donatılmıştır.
SCHUNK
Ürünler
EtherNet/IP Makine Çözümü
■ Öne çıkan noktalar;
Sadeleştirilmiş makine mimarisi
• Sadeleştirilmiş makine mimarisi
• Kablolama ve mühendislik süresini %30’a kadar azaltın
• Gelişmiş makine üretkenliği ve bakım verimliliği
Artık makinenizdeki otomasyon bileşenlerinin neredeyse tamamını tek bir kablo kullanarak zincirleme bağlayabilir ve birkaç ayrı ağ kullanmanın getirdiği karmaşıklığı ortadan kaldırabilirsiniz.
Verimliliği artıracak fırsatlar
CJ2 EtherNet/IP ağının avantajlarından yararlanma
Modern bir makineyi yapılandırmak kolay bir iş değildir.
Performans, güvenilirlik ve bağlanabilirlik talepleri arttıkça
makine de daha karmaşık bir hale gelir. Bu sorunları çözmeye yardımcı olan standartlardan Ethernet/IP, hem makine
üreticileri hem de son kullanıcıların tercihi haline geliyor.
Omron’un CJ2 kontrolör ailesi ve diğer Ethernet tabanlı otomasyon ürünleri, makine çözümü için tek bir EtherNet/IP
ağından yararlanmanızı sağlar.
Kablolama ve mühendislik süresini %30’a kadar azaltma
G/Ç’lar ve ağa bağlı cihazları tek bir EtherNet/IP Makine ağı
üzerinden dağıtmak, kablolama ve geliştirme süresini %30’a
kadar azaltır.
Gelişmiş makine üretkenliği ve bakım verimliliği
HMI ve PLC bağlantıları üzerinden tüm cihaz verilerine ve ayarlarına kolay erişim, servis mühendislerinizin
her zaman ihtiyaç duyduğu bilgilere sahip olmasına ve
gerektiği anda hızlı harekete geçmesine olanak sağlar.
Sonuç? Daha fazla üretim, daha az duruş süresi.
Güvenlik yapılandırmalarınız, programlarınız ve
doğrulamalarınızı yeniden kullanın
Bağımsız NX modüler güvenlik kontrolörümüz, tüm
makine boyut gereksinimlerine uyarlanarak Güvenlik Mühendisliği projelerinizin esnek ve yeniden
kullanılabilir olmasını sağlayan ölçeklenebilir bir
çözümdür.
www.omron.com.tr
OMRON
PID Quadro (TFT Ekranlı)
■ 4x Üniversal termokupl girişi, her
bölge için bağımsız SET değeri
• TFT ekran (320x240 pixels-16 bit)
• Her bölge için 2x Röle veya Transistör
çıkışı
• Her bölge için düşük ve yüksek alarm
seçenekleri ve alarm çıkışları
• USB bellek ile veri toplama
• RS-485 bağlantı ile birden fazla cihawww.emkoelektronik.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
zın birbiri ile iletişimi
Uygulama alanları:
• Konveyörlü tünel fırınlar
• Ambalajlama makineleri
• Extruder, Badonez uygulamaları
• Tekstil RAM makineleri
• Sterlizasyon ve pastorize uygulamaları
• Motorlu vana ile buhar kontrolü
emko elektronik
105
Ürünler
Hassas Takım Tutucular
Frezeleme Prosesinin Bir Parçası Olarak Mükemmel Sonuç
■ Dosdoğru mükemmel sonuca ve mükemmel kaliteye: Geçmişte frezeleme hakkında ne mümkün görünmüyorsa, modern makine konsepti ve araçlarına
bağlı olarak şu an trend olmaktadır. Frezelemenin artık taşlama, parlatma veya aşındırma tarafından takip
edilmediği hassas uygulamaların sayısı sürekli olarak
artmaktadır. Bu uygulamalarda takım tutucu sistemleri birçok görev yürütmektedirler: takımların mutlak
salgı hassasiyetini sağlar, titreşimleri telafi eder ve
hem yüksek geometrik hassasiyeti hem de mükemmel
yüzey kalitesini garanti ederler.
Saat endüstrisinde, makine yapımında veya medikal
teknolojide: tüm işleme disiplinlerinde şirketler süreçleri kolaylaştırmak üzere etkili yöntemler araştırmaktadırlar. Tesviyecilerin yüzeylerde el ile son işlemi
yaptığı yerde, özellikle ultra hassas işleme proseslerini kullanan üreticiler bu alanda öncüdürler. Tek bir
iş parçası için 100 saate kadar işleme zamanlarının
ışığında, yenilikçi makine konseptlerinde yatırımlar,
havalı yatak işmilleri ve kendini hızlıca amorti eden
modern araçlar –makinenin yüksek hassasiyetini
mümkün olan son noktaya kadar sürdürdüğü göz
önünde bulundurularak. Takım tutucu sistemleri bu
bağlantıda belirleyici bir rol oynarlar.
Hassas geometri ile ayna gibi yüzeyler!
Hassas işleme ile ulaşılan kalite seviyesi günümüzde
tecrübeli kullanıcıları bile etkilemektedir. Çoğunlukla
yakalanan kalite aşındırma, taşlama, parlatma veya
lazer ışını işleme sonuçlarına eşit olarak ulaşılabilen
kalitedir ve çok daha hızlı ve bu nedenle daha ekonomiktir. ETH Zürih’te bulunan aerostatik olarak yüzey
kılavuzlu ultra hassas işleme merkezi ile yapılan test
serileri satır satır frezeleme ile Ra > 25 nm ve yüzey
106
frezeleme ile Ra < 3 nm devamlı yüzey kalitesine ulaşılabildiğini gösterdi. Bu seviyedeki kalite parlatılmış
yüzeylere uygundur ve yüksek-hassasiyet geometri
de gösterebilir. Geçmişte yüksek parlaklıkta plastik
parçaların enjeksiyon kalıpları öncelikle frezelenir
ve daha sonra karmaşık parlatma prosesleri uygulanırken, bugün hassas işleme prosesleri ile düzgün
ve pürüzsüz yüzeyli parçaların üretimi mümkündür.
Demir dışındaki metallerde bile etki çok belirgindir:
örneğin lazer optiklerde kullanım için uygun olan ve
geometrik olarak hassas, ayna gibi yüzeylere ulaşmak
mümkündür. Sonuç, çeşitli etkilerin birleşimidir: taşlama ve parlatma sırasında konveksiteler oluşurken
ya da köşeler yuvarlatılırken oluşan riskleri azaltmakta, hassas işleme esnasında uygulanan zaman alıcı
prosesleri de ciddi oranda kısaltmaktadır.
Aşınmasız sıkma
Pens adaptörlü veya shrink takım tutucular gibi klasik takım tutucu sistemleri, genellikle bu kadar geniş
işleme proseslerinde yetkin değildirler. Kullanıcılar,
sıkma yüzlerindeki ufak yabancı malzemelerden dolayı meydana gelen taşlama izlerinden, zarar gören
takımlardan, iş parçasındaki hatalı ölçümlerden ve
eşmerkezlilik hatalarından sürekli yakınmaktadırlar.
Bununla birlikte, SCHUNK TRIBOS poligonal sıkma
teknolojisi ile SCHUNK’tan patentli standart versiyonlar bile 2.5 x D boyda < 0.003mm salgı ve tekrarlanabilirlik hassasiyeti ile 25,000 devir/dk’da 2.5G balans
değerini yakalayabilecek özelliklere sahiptir. TRIBOS
poligonal takımtutucular hareketli parçalara sahip
olmadığından ve mekanik olarak hassas olmamaları
nedeniyle bakım ve onarım gerektirmeden ve aşınmadan sıkma sağlarlar. Hatta birkaç bin sıkma uygulamasından sonra bile malzemede yıpranma görülmez.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
Aynı zamanda, mükemmel titreşim söndürme imkanı
sunarlar. Hidrolik takım tutucu ile, takım değiştirme
birkaç saniye içerisinde minimal temizleme ile yapılır
ve stabil proses sağlanır. Türüne bağlı olarak, h6 kalitesindeki bütün takım şaftları ile uyumlu takım tutucular, 205,000 rpm devire kadar test edilmektedirler.
Hatta 1 mm’den başlayan çok küçük çaptaki takımlar
bile proses stabilitesini sağlayarak sıkılabilir ve değiştirilebilirler.
Mikro kalıpçılık, optik sanayi, medikal teknoloji, metal para, saat ve mücevherat piyasalarından gelen
yüksek talebe bağlı olarak; SCHUNK son zamanlarda
standart ürün hattını, ultra hassas balanslı SCHUNK
TRIBOS poligonal takım tutucularını da içerecek şekilde genişletmiştir. 60,000 devir/dk’da G0.3 balans
değeri ile sıkma çapları 0.5 mm ile başlayan HSK-E
25, HSK-E 32, ve HSK-F 32 arayüzlü TRIBOS-Mini
ve TRIBOS-RM serileri de stoklardadır. Ultra hassas
takım tutucular; stabilite ve yüzey kalitesi ile ilgili
olarak en fazla titizlik gerektiren işlerde, uygulama
için üstün özellikler sunmaktadırlar. Mikro işlemede
konvansiyonel olarak balansı alınmış takım tutucular
ile karşılaştırıldığında, takım ömrü de ayrıca iyileştirilmiştir.
Hacimsel işlemede takım izlerinin azaltılması
Takım tutucuların hacimsel işlemede yüzey kalitesi üzerinde önemli etkisi olduğu tezi Karlsruhe’deki
Wbk Enstitüsü Üretim Teknolojisinde Prof. Dr.-Ing.
Jürgen Fleischer gözetimi altında yürütülen ve 2014
yılında sunulan bir çalışma ile doğrulanmıştır. Birçok
takım tutucu çeşitli makinalarda yapılan frezeleme
operasyonlarında test edilmiştir. SCHUNK yüksek
performans hidrolik takım tutucu TENDO E-compact
ile, shrink tutuculara göre %300’e kadar daha uzun
takım ömrüne ulaşılabildiği görülmüştür. Özellikle
önemli: sadece bir istisnai durum haricinde SCHUNK
TENDO E-compact hidrolik takım tutucu, shrink takım
tutuculardan herzaman daha iyi yüzey kalitesi sağlamıştır. Kanalların derinliği arttıkça, takım izlerinin
etkisi daha da artmıştır. Hidrolik genleşme teknolojisinin sönümleme özellikleri, daha iyi yüzey kalitesinde olduğu gibi daha uzun takım ömrü ile sonuçlanır.
Benzer yüzey kalitesinde bile daha yüksek kesme ve
ilerleme değerlerine ulaşmak mümkündür.
5-eksenli işleme için iki kat daha etkili
Yüksek-hassasiyetli 5-eksenli işleme için SCHUNK
TENDO E-compact hidrolik takım tutucular ile
SCHUNK uzatmaları daha etkili sıkma üniteleri üretmek üzere bir araya getirilebilmektedirler. Minimal
etkileşen yüzeyler durumunda hidrolik takım tutucular işleme boyunca oluşan titreşimleri sönümlemek
için uzatmalara sağlam bir destek sağlamaktadırlar.
Salgı hassasiyeti ve titreşim sönümleme özelliği birleşimi kesici takımı korur, takım ömrünü uzatır ve
muhteşem iş parçası yüzeyi sağlar. Klasik takım değiştirme için, TENDO hidrolik takım tutucular sadece
konvansiyonel Allen anahtarı gerektirir. TRIBOS SVL
için ise; basit, manuel olarak çalıştırılan sıkma aparatı
yeterlidir. Tüm sıkma işlemi birkaç saniye içerisinde
tamamlanmaktadır. Her iki sıkma aleti de hem bakım
gerektirmez hem de kirlilikten etkilenmezler.
www.tr.schunk.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SCHUNK
107
Ürünler
Makine Güvenlik Kontrolü ve Görselleştirme Çözümü
■ Omron’dan makinenin devre dışı kaldığı süreleri
azaltma amaçlı gelişmiş ve sezgisel arıza teşhisi
özelliklerine sahip güvenlik çözümü: G9SP Güvenlik Kontrolörü + NB HMI + S8VK Güç Kaynağı Paketi
Avantajları
Öne çıkan noktalar;
• Net Tanı:
Veri kaydı ve hata alarmları daha yüksek üretkenlik sağlar ve çalışmama süresini azaltır
• Uygun maliyetli paket çözüm
• Ücretsiz programlama yazılımı
• Geliştirme süresini azaltan hazır HMI projesi
• Çok sayıda güvenlik cihazını izlemek için kompakt güvenlik kontrolörü
• Makinenin verimliliğini sağlama amaçlı doğrudan güvenlik ve kontrol arıza teşhisi
• Programlanabilir lojik kontrolörü (PLC) gerektirmez:
Güvenlik kontrolörü (G9SP) ve HMI (NB) arasında doğrudan haberleşme
• Hızlı sorun giderme:
HMI ekranındaki tüm kontrolörler, geçmişi de kapsayan
bilgileri belirtir fakat aynı zamanda sorun giderme için
önlem alır
Eksiksiz güvenlik kontrolü ve görsel arayüz paketi
Tipik uygulamalar
Güvenlik kontrolü ve görselleştirme ürün paketimiz
programlanabilir ve esnek bir makine güvenlik kontrolü
çözümü sağlamak için gereken tüm öğelerin yanı sıra
ayrıntılı arıza teşhisi ve kullanıcı bilgileri sağlayan bir
görsel arayüze sahiptir. Ücretsiz programlama yazılımı
ve örnek HMI projesi ile uygulamalar hızlı bir şekilde ve
minimum çabayla hazırlanabilir.
Sıcak baskı makinesi
Pres makinesi
AGV’ler
Enjeksiyon makinesi
Karıştırıcı
Biyomedikal
www.omron.com.tr
108
ENDÜSTRİ OTOMASYON
OMRON
Ürünler
Legrand Parafudrlar Tesisatlarınızı Aşırı Gerilimlerden Korur
■ Yıldırım, bulutlar arasında veya yeryüzü ile bulutlar arasında meydana
gelen çok güçlü bir elektrik akımı ile
potansiyel dengenin sağlanması olarak
açıklanıyor. Yıdırım ile meydana gelen
elektrik akımı birkaç mikrosaniye için 10
ila 100 kA arasında olabiliyor. Yıldırım
çok ciddi zararlara sebep olabiliyor. Her
yıl, yüzlerce bina, telefon ve elektrik hattı
yıldırım düşmesi nedeniyle kullanılmaz
hale geliyor.
Yıldırımın direkt olarak düştüğü yerde
meydana getirdiği etkiler şu şekildedir.
• Çok yüksek değerlere ulaşan elektrik
arkı sebebiyle meydana gelen erimeler,
yangınlar...
• Yıldırımın elektrik akımının yarattığı
elektromanyetik ve termik etki.
• Havanın genleşmesi ve ısı değişikliği
sebebiyle meydana gelen basınç etkisi...
Yıldırımın direkt etkilerinden korunmanın yolu, paratonerler vasıtasıyla elektrik
akımını toprağa iletmektir. Dolaylı etkiler
ise suya, toprağa veya elektrik tellerine
düşen yıldırımın elektrik etkisinin toprak
hattı aracılığıyla binanın elektrik sistemine ulaşmasıdır.
Parafudr ile Yıldırıma Karşı Korunma
Yukarıda da bahsi geçen iletim hatları
üzerinden gelebilecek çok yüksek aşırı
gerilimlerden korumak için tesisatlarımızda parafudr kullanmamız gerekmektedir. Direkt etkilere karşı paratonerler
ve dolaylı etkilere karşı parafudrlar eğer
doğru bir şekilde seçilmiş ve monte
edilmişlerse etkili bir koruma sağlarlar.
Bu sebeplerden dolayı elektrik tesisawww.legrand.com.tr
tının montajına başlanmadan önce bu
sistemlerin düşünülmesi ve ona göre
elektrik tesisatlarının gerçekleştirilmesi
(nötr rejimleri, kabloların uzunlukları,
toprak hatlar, dengeli dağıtım, vs.) en iyi
yöntem olacaktır.
Legrand Parafudrların Yapısı
Parafudrun içinde binlerce küçük çinko oksit parçaları vardır. Aşırı gerilim
olmadığı takdirde bu parçalar tam bir
rezistans sağlarlar (yıldırımın düşmesi
haricinde akım geçirmez). Aşırı bir gerilim meydana geldiği anda bu parçalar
birleşerek birçok bağlantı meydana getirirler ve böylece akıma yol oluştururlar. Aşırı gerilim ne kadar güçlü olursa
parçacıkların rezistansları o kadar düşük
olur. Varistor ismi buradan gelmektedir.
Parafudrun uğradığı şok miktarı arttıkça
varistor yaşlanır. Parafudrun önüne takılacak olan bir otomatik sigorta bakım
işlemlerinin güvenli bir şekilde yapılmasını sağlayacaktır.
Mevcut tüm parafudrlar belli bir süre
sonra üzerinden geçen yıldırım sayısına
bağlı olarak kullanım özelliğini kaybeder,
bu gibi durumlar için Legrand parafudrlar üzerinde bulunan bir gösterge yardımı ile bir kaide ve çıkartılabilen işaret
lambalı modülden meydana gelir. Yeşil
işaret göstergesi parafudrun çalışır durumda olduğunu ve turuncu işaret göstergesi modulün değişmesi gerektiğini
bildirmektedir. Bu gibi durumlarda Legrand ürün portföyünde yer alan yedek
modül ile ürünü komple değiştirmeden
sadece modül değiştirerek parafudr tekrar kullanıma hazır hale gelir.
LEGRAND
Diferansiyel Kontrol Cihazı DT-9910
■ Emko Elektronik A.Ş. nin güneş
enerjisi uygulamaları için üretmiş olduğu diferansiyel kontrol cihazı ile kolay
kullanım;
• Güneş enerjisi ısıtma sistemleri için
diferansiyel kontrol cihazı
www.emkoelektronik.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Kollektör ve Kazan suyu sıcaklıkları
için PTC sıcaklık sensörleri
• Diferansiyel (Delta-T) kontrol
• Set değeri alt ve üst limit sınırlandırması
• Kazan suyu aşırı sıcaklık koruması
• Kollektör suyu donma koruması
emko elektronik
109
Ürünler
Gelişmiş Kontrol Cihazları
■ Teknik Özellikler
2 Adet 4 Digit 1 Adet 3 Digit Nümerik Gösterge
1 Adet 21 LED’li Çubuk Gösterge
6 Adet LED Gösterge
1 Adet Transmitter Besleme Çıkışı
(24Vdc)
1 Adet Üniversal Sensör Girişi
(TC, RT, mA, mV, V )
1 Adet Yardımcı Analog giriş (0/4-20mA)
1 Adet Potansiyometre Girişi (1001500W)
3 Adet Sayısal Giriş (15V)
1 Adet RS485 İletişim Birimi
2 Adet Analog Çıkış (0/4-20mA, 0/2-10V)
4 Adet Röle veya Lojik Çıkış (24V)
100-240Vac Üniversal veya 24Vac/
dc Besleme
Giriş/Çıkış Modülleri Arası İzolasyon
Pozisyon Geri-Beslemeli Oransal
Vana Kontrolü
www.ordel.com.tr
Geri-Beslemesiz Oransal Vana
Kontrolü (Yüzer Kontrol)
PID Isıtma / Soğutma
Auto-Tuning (PID parametrelerinin otomatik ayarı)
Otomatik / Manüel Çalışma Modları
Bumpless Transfer Özelliği
Sensör Arıza Tespiti
Remote Set Point (Uzaktan set değeri belirleme)
8 Adet Seçmeli Set Noktası
Rampa Fonksiyonu
Retransmisyon (Proses ve Set değerleri için)
15 Farklı Röle Fonksiyonu
ON/OFF, P, PI, PD, PID Kontrol
Lineer ve Zaman-Oransal Kontrol Çıkışı
100ms Örnekleme ve Kontrol Çevrimi
Standart MODBUS RTU İletişim
Protokolü
Master-Slave ve Cascade Kontrol
Uygulamaları
ORDEL
Pilz ile Emniyetli Bir Şekilde Sürücüleri İzleme
■ PSS 4000 otomasyon sistemi içindeki kontrol sistemleri
gelişmiş hareket izleme işlevleri için kullanılabilmektedir.
PSSuniversal PLC ve PSSuniversal multi kontrol sistemleri
gelişmiş hareket izleme işlevleri için kullanılabilmektedir.
Yerel hızlı kapanmalı yeni kompakt I/O modülü (PSSu K
F EI) bu amaçla mevcuttur. Kısalan tepki süresi ve yüksek
üretkenlikten faydalanırsınız.
Bir bakışta elde edeceğiniz faydalar
• Sürücülerin PLC döngü süresinden bağımsız olarak hızlı
kapanması sayesinde hızlı tepki süresi ve yüksek üretkenlik
• Hız işlevleri yazılım içinde uygun şekilde ayarlanmıştır
• Sadece kullanıcı programındaki eşik değerleri (örn. hız sınırı) değiştirilerek uygulama hassas bir şekilde uyarlanabilir
• Ayar parametrelerinin kolayca tanılanması sayesinde kul-
lanım sırasında kolay işletmeye alma ve zaman tasarrufu
• Mevcut kodlayıcı sistemleri kullanılarak, bütün ortak döner kodlayıcılar/geri bildirim sistemleriyle (sin/cos, TTL,
HTL, yakınlık anahtarları) bağlantı kurularak maliyetler
azaltılabilir
Sürücülerinizi izlemek için hareket izleme fonksiyonları:
• EN 61800-5-2 uyarınca emniyet işlevlerinin uygulanması:
- tek bir Sin/Cos döner kodlayıcı ile PL d’ye kadar
- emniyetli döner kodlayıcı ile PL e’ye kadar
- ek dişli izlemesi ile döner kodlayıcı ve yakınlık anahtarıyla
birlikte PL e’ye kadar
• Emniyetli Hız Aralığı: SSR
• Emniyetli Hız İzleme: SSM
• Emniyetli Yön: SDI
• Emniyetli İşleme Duruşu: SOS
www.pilz.com/tr
110
ENDÜSTRİ OTOMASYON
PILZ
Ürünler
Yeni Fluke VT04A Görsel IR Termometre
■ Sorunları anında tespit edin
Sıcaklıkla ilgili sorunları nokta nokta araştırma ihtiyacını
ortadan kaldırın. Kızılötesi ısı haritasının görsel avantajını
kızılötesi termometrenin taşınabilirliğiyle birleştiren Yeni
Fluke VT04A Görsel IR Termometre, görsel materyali ısı
haritası katmanıyla birleştirerek olası bir sorunu işaret edebilecek sıcaklık şekillerini anında görmenizi sağlar.
Cebinize sığacak kadar küçük, alır almaz kullanabileceğiniz kadar sezgisel ve tüm ekibinizi donatabileceğiniz kadar
uygun fiyatlı olan VT04A, sahada olası sorunları belirleyip
bildirmek ve gerekli onarımların yapıldığını doğrulamak
için ideal sorun giderme aracıdır.
Güven içinde ölçüm yapın
Yalnızca hedefinizin arka planını içerebilecek bir alanın
ortalama sıcaklığını gösteren geleneksel IR termometrelerinin aksine, VT04A ölçümünüzde temel alınan alanı tam
olarak gösterir. VT04A’da birleştirilen görüntü, görünür
sıcak ve soğuk alanların konumunu ekipmanınızda anında
belirlemenizi sağlar. Birçok ölçümle elde edilecek ve nokta
IR termometreyle yorumlanacak bilgileri VT04A sayesinde
tek bir birleştirilmiş görüntüde görebilirsiniz.
İhtiyacınız olan performansı ve istediğiniz özellikleri
elde edin
VT04A Görsel IR Termometre, -10°C - +250°C aralığında
merkez nokta sıcaklık ölçümü, görüş alanınızdaki en sıcak
ve soğuk alanları takip eden sıcak ve soğuk işaretçileri ve
sıcaklık şeklini bir bakışta görmenizi sağlayan bir ısı harita-
sı sunar. Odaksız olan bu cihaz, nesnenize YAKIN modunda 23 cm’den yakın ve UZAK modunda 23 cm’den uzakken
doğru şekilde hizalanmış, birleştirilmiş bir görsel materyal
ve kızılötesi ısı haritası sunar.
VT04A ayrıca sıcaklık beklenen aralığın dışına çıktığında
sizi uyaran, ekipmanı zaman içinde izlemenizi sağlayan ve
aralıklı sorunlar hakkında bilgi sunan sıcaklık alarmlarına
ve otomatikleştirilmiş izleme özelliklerine sahiptir.
Tek bir düğmeye basarak görüntü yakalayın ve görüntüyü
SD kartınıza kaydedin. SmartView® raporlama yazılımıyla görüntüleri kolayca düzenleyin ve analiz edin, ek dosya türlerini dışa aktarın ve olası sorunları iletmenizi veya
onarımların tamamlandığını belgelendirmenizi sağlayacak
özelleştirilebilir raporlar oluşturun.
Çalışma şeklinize göre şekillendirilmiş bir araca sahip olun
Fluke’u tercih ettiğinizde çalışma şeklinizi temel alan yenilikler sunan araçlar tasarlama ve üretme alanındaki 65 yıllık
deneyimin avantajlarına sahip olursunuz. VT04A Görsel IR
Termometrenin tasarımı kompakttır, çünkü gün boyunca
yanınızda taşıyabileceğiniz veya çağrıldığınızda yanınıza
alabileceğiniz bir araç istediğinizi biliyoruz. Kontroller sezgiseldir, çünkü cihazınızı alır almaz kullanmaya başlamak
istediğinizi biliyoruz. Fiyatı uygundur, çünkü bütçeniz kısıtlı
olsa bile sahada güvenebileceğiniz bir sorun giderme aracına ihtiyacınız olduğunu biliyoruz.
Merkez noktası sıcaklığı (°C/°F)
Bağlam için dijital görüntü
Şalter 20’nin aşırı yüklenmiş olduğunu
açıkça görün ve bulgularınızı iletin.
Termal ısı haritası katmanı
%25 ısı haritası
%50 ısı haritası
www.netes.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
%75 ısı haritası
NETES MÜHENDİSLİK
111
Ürünler
Powerlink Bağlantısına Sahip PNOZmulti 2
■ Konfigüre edilebilir kontrol sistemi PNOZmulti 2 için
Bir bakışta avantajlarınız:
yeni POWERLINK komünikasyon modülü mevcut.
• Powerlink ağlarına bağlanma seçeneği (Ethernet üzerinden CANopen’ı destekler)
• Daha üst seviye bir Powerlink ana kontrol sistemi sayesinde
gerçek zamanlı komünikasyon
• Komünikasyon modülleri vasıtası ile iki yollu sinyalizasyon ve kontrol
• PNOZmulti Konfigürator içerisinde PVIS teşhis kavramı
aktif hale getirilebilir, ayrı müşteri metinleri entegre edilebilir
Yeni POWERLINK komünikasyon modülü PNOZmulti2 baz ünitesinin sol taraftan genişletilmesini
ve bir Powerlink ağına bağlanmasını mümkün kılar.
Profibus-DP, EtherCAT, CANopen ve Modbus TCP’nin
yanı sıra bunlar gibi diğer komünikasyon modülleri
de mevcuttur.
Powerlink, Ethernet ve veriyolu etki alanının faydalarını tek bir sistemde buluşturuyor: kanıtlanmış, dayanıklı CANopen mekanizmalarını içeren orijinal Ethernet
özelliklerine ek olarak gerçek zamanlılık özelliği.
Tüm makine türleri için dünya çapında emniyet standardı PNOZmulti 2 ile işinizi sağlama alın.
www.pilz.com/tr
PILZ
Kafa Tipi Sıcaklık Dönüştürücü
■ HMT08 Model kafa tipi sıcaklık
Teknik Özellikler
dönüştürücüleri termokupl veya
rezistans termometre tipi sıcaklık
sensörlerinin kafasındaki klemens
yuvasına yerleştirilen, ölçülen sıcaklık değerini 4-20 mA analog
sinyale dönüştüren endüstriyel cihazlardır.
Pt100, Type (B, E, J, K, L, N, R, S,
T, U) Termokupl Giriş
8/10-36V Besleme Gerilimi
Yüksek Ölçüm ve Çıkış Doğruluğu
-40..+85 °C Çalışma Sıcaklık Aralığı
İzoleli ve İzolesiz Seçenekleri
1500VDC Galvanik İzolasyon
DIN Form B Tipi Sensör Kafasına
Uyum
Bilgisayar Üzerinden Konfigürasyon
Programlanabilir Tepki Zamanı
Programlanabilir Sensör Hata
Seviyesi
Bu cihazlar mikroişlemci tabanlıdır
ve SBA100 USB/UART Dönüştürücü
ile bilgisayar üzerinden çok kolay
bir şekilde konfigüre edilerek kullanılır.
www.ordel.com.tr
112
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ORDEL
Ürünler
Bosch Rexroth’un Enerji Cimrisi Konvertörleri
■ Artan enerji maliyetleri ve çevre dostu üretime yöne-
Yazılımı sayesinde konvertörler uzaktan çalıştırılabiliyor
lik gereksinimler, sanayide önemli bir sorun oluşturuyor.
Bosch Rexroth, yeni ürünleri EFC 3610 ve EFC 5610 konvertörler ile bu sorunların çözümüne yönelik önemli bir
adım attı. Bosch Rexroth’un frekans konvertörleri, elektronik hız kontrolü ve tork kontrolü yoluyla enerji tasarrufuna
önemli katkılarda bulunuyor.
EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörleri, ücretsiz bilgisayar yazılımıyla kolaylıkla uzaktan devreye alınıp çalıştırılabiliyor. Bilgisayar bağlantısı konvertör üzerindeki USB
port ile sağlanıyor. Yazılım ile konvertör hızı, kalkış ve duruş parametreleri ayarlanabilirken, istenildiğinde parametre değerleri de güvenli bir şekilde yedeklenebiliyor.
Kullanıcı dostu konvertörler
karbon emisyonlarını düşürüyor
Önemli Temel özellikler
Enerji alanında giderek artan maliyetler, üreticileri kontrol teknolojisi alanında enerji tasarrufu sağlayan, işletme
maliyetlerini ve karbon emisyonlarını düşüren cihazlara
yönlendiriyor. Bu kapsamda Rexroth, ekonomik ve kullanıcı dostu olan EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörlerini kullanıcıların beğenisine sundu. Her iki konvertör
de elektronik hız kontrolü ve tork kontrolü yoluyla müşterilerin enerji tasarrufu ihtiyaçlarına önemli ölçüde katkıda bulunacak. Düşük maliyetli EFC 3610, güvenilir hız
kontrolü sağlarken aynı zamanda ihtiyaca göre çıkış verebiliyor. EFC 5610 modeli ise 18,5kW güce kadar yüksek
verimli vektör kontrolüyle en uygun tork eğrisi ve yüksek
kalkış tork değeri sağlıyor.
Farklı giriş - çıkış ve haberleşme modülleri gibi genişleyebilen opsiyonlara sahip olan iki model de parametre
kopyalayabilen bir kontrol paneli ve Modbus haberleşme
portu gibi akıllı özelliklerle tasarlandı. Konvertör üzerindeki operatör paneli sayesinde hızlı devreye alma ve
çalıştırma işlemleri yapılıyor. Kopyalama fonksiyonuyla,
birçok frekans konvertörü kısa bir sürede aynı parametrelere ayarlanabilirken, konvertör üzerindeki potansiyometre ile komut değerleri kolaylıkla değiştiriliyor. Operatör panelindeki beş haneli LCD ekran ise her türlü verinin
okunmasını sağlıyor.
EFC 3610 ve EFC 5610 frekans konvertörlerinin öne
çıkan ortak özellikleri:
• 1 x AC 230V 0,4kW… 3 x AC 400V 18,5kW aralığında
ürün gamı
• Ağır ve normal şartlarda çalışma modları
• Permanent magnet motorlar ile çalışabilme
• Dahili fren modülü ve filtre
• Kolay devreye alma için dahili kontrol Paneli
EFC 3610, enerji tasarruflu çözümler sunuyor
• Pompa, kompresör
• Fan, vantilatör
• Ağaç işleme makineleri
• Yemek ve içecek üretim hatları
• Kağıt üretimi ve işleme hatları
• Tekstil makineleri
• Çevre ve işleme sistemleri
• Paketleme makineleri
EFC 5610, özel ihtiyaçlar için yüksek tork sağlıyor
• Lojistik, malzeme taşıma, konveyör
• İşleme sistemleri; karıştırıcı, santrifüj
• Yapı malzemesi üretim makineleri
• Yapı teknolojisi
• Plastik üretimi ve işleme makineleri
www.boschrexroth.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bosch Rexroth
113
Ürünler
Zorlu Ortam Koşulları Için HMI Comfort Outdoor Panelleri
■ Eksi 30 ile artı 60 derece Santigrat arası sıcaklıklarda
operasyon için yeni HMI Comfort Outdoor Panelleri
• Otomatik karartma özelliğine sahip parlak 7” ve 15” geniş
ekranlar
• Farklı ışık koşullarında güvenilir okunabilirlik
• IP65 koruma derecesine sahip UV-korumalı cihaz önyüzü
sayesinde uzun süreli kullanım
Siemens, Simatic HMI (Human Machine Interface / İnsan
Makine Ara Yüzü) serisindeki yüksek performanslı Comfort Panel sınıfını, zorlu ortam koşullarında kullanım için
özellikle dayanıklı cihazları kapsayacak şekilde genişletiyor.
Soğuk hava depoları, gemiler veya petrol ve gaz endüstrisinde kullanım için ideal bir kullanım sağlayan Simatic
HMI TP700 ve Simatic HMI TP1500 Comfort Outdoor
Panelleri, IP65 koruma derecesine sahip bir UV-korumalı
cihazla donatıldı. Yeni cihazlar, hemen hemen her ortamda ve endüstride, eksi 30 ile artı 60 derece Santigrat arası
geniş bir sıcaklık yelpazesinde ve hava nemi yüzde 90’a
varan ortamlarda kullanılabiliyor. 16:9 görüntü oranına
ve 16 milyona varan renge sahip yüksek çözünürlüklü ve
günışığında okunabilir 7” veya 15” geniş ekranlar ayrıca
karmaşık süreçleri görüntüleyebiliyor. Görüntülerin, yönetilebilir ve ayrıntılı bir şekilde yerleştirilmesine izin veriyor.
Parlaklığın yüksek oranda azaltılması, geniş okuma açıları
ve otomatik karartma, güvenilir ve kolay operatör kontrolü
ile izleme sağlıyor. Bu ise kullanıcının, hava değiştiğinde
veya değişen ışık koşullarında bile verileri güvenli bir şekil-
de okuyabilmesini sağlıyor.
Tesisteki alanın optimum kullanımı veya özel makine tasarımları için paneller dik olarak kurulabiliyor ve çalıştırılabiliyor. Bir güç kesintisi durumunda, neredeyse hiçbir
bakım gerektirmeyen Comfort Outdoor Panelleri, tüm aktif
arşivlerden hata olmadan çıkmak ve verileri yedeklemek
için yeterli enerjiyi depolayarak maksimum veri güvenliği
sağlıyor.
Ex2/22, FM Sınıf I Bölüm 2 uyarınca tehlikeli alanlarda
kullanım ve gemi uygulamaları için kapsamlı sertifikasyonlar için başvurular bekleme aşamasında bulunuyor.
Dokunmatik Paneller, Profinet aracılığıyla otomasyon
çözümüne entegre ediliyor ve TIA Portalında Simatic
WinCC mühendislik aracı kullanılarak yapılandırılıyor.
Diğer Comfort Panelleri için zaten geliştirilmiş olan
operasyon ekranları az bir çabayla kullanılabiliyor ve dış
mekânlarda kullanım için gerekli ayrıntılarla takviye edilebiliyor. Buna ek olarak, Siemens, zorlu koşullara dayanıklı bu cihazlar için 22 yıllık uzun bir servis ve destek
süresi de sağlıyor.
Siemens, Simatic HMI serisindeki yüksek performanslı
Comfort Panel sınıfını, uç değer ortam koşullarında kullanım için zorlu koşullara özel olarak dayanıklı Simatic HMI
TP700 ve Simatic HMI TP1500 Comfort Outdoor Panelleri
cihazları kapsayacak şekilde genişletmiştir.
www.siemens.com.tr
114
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SIEMENS
Ürünler
Ultrasonik Seviye Sensörü
■ Ultrasonik dalgaların aktarımına dayalı katı veya sıvılarda
seviye ölçümü için tasarlanan LU serisi sensör yiyecek ve
içecek seviye ölçümünde; toz ve granül ürünlerinde seviye
kontrol; yağmur suyu, atık su arıtma, kimya ve petrokimya
depolarında seviye ölçümü için kullanılabilir.
LU93/LU923 modelleri sıvılar için 0.45 m - 12 m, katılar
için, 0.45 m - 7 m uzunluğunda ürünlerdir.
± 2 mm doğruluğa sahip, LU91/LU921 modelleri, sıvılar
için 0.3 m - 6 m, katılar için 0.3 m - 3.5 m
4 - 20 mA çıkış ve 2 x seviye switch bulunup HART protokol ile haberleşme sağlanır.
Çalışma sıcaklık aralığı -40 +70ºC olup maksimum çalışma
basıncı 400 kPa’dır.
www.smstork.com
SMS TORK
CHANNEL8 (TFT Ekranlı)
■ 8x Pt-100 girişi
Uygulama alanları:
-TFT ekran (320x240 pixels-16 bit)
-Her kanal için bağımsız SET değeri
-Her kanal için düşük ve yüksek band alarm seçenekleri
-USB bellek ile veri toplama
-RS-485 bağlantı ile birden fazla cihazın birbiri ile iletişimi
-8 farklı noktanın sıcaklıklarının izlenmesi
-Veri toplama uygulamaları
-HVAC, Isıtma/Soğutma, soğuk hava ve kurutma odaları
otomasyonları.
www.elsim.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Elsim
115
Ürünler
Doğruluk, Hız, Güvenilirlik:
Wenglor PNBC Yüksek Performanslı Mesafe Sensörleri
■ Son derece küçük parçaların mikron seviyesindeki güvenilir ölçümü genellikle optik sensörleri sınırlarının ötesine iter. Yeni PNBC serisinin tanıtımıyla wenglor sensoric
GmbH, toplamda yüksek hassasiyetin gerekli olduğu uygulamalar için devrim nitelikli 0.06 µm azami çözünürlüğü
ve sadece 0.05% doğrusallık hatası olan sekiz yeni Yüksek
Performanslı Mesafe Sensörünü Mart 2015 başında pazara sundu. Bu etkileyici hassasiyet ek olarak 30 kHz çıkış
oranında bile mükemmel tekrarlanabilirlik ve ısıl kararlılık
ile destekleniyor.
Wenglor’ un yeni serisi PNBC sensörleri yüksek çözünürlüklü CMOS çizgi dizisi ile çalışır ve açısal ölçüm vasıtasıyla
nesnelerin mesafeleri belirlenir. Yüksek kalitedeki mercekler ölçülen değerlerin 16-bit çözünürlükle okunmasını ve
dolayısıyla 0.06 µm’ ye kadar çözünürlüğü mümkün kılar.
İspatlanmış algoritmaları sayesinde en zor yüzeylerde bile,
örneğin spot etkisi yapan parlak metallerde, en kararlı ölçüm değerleri elde edilir. Ölçüm değerinin kendisi sıradışı
bir doğruluk gösterir. Toplam ölçüm mesafesine göre azami doğrusallık hata miktarı sadece 0.05 %’ tir. 1,000 mm
gibi en yüksek ölçüm mesafesinde, PNBC sensörleri piyasadaki en yüksek hassasiyetli ürünlerdendir. Ancak sadece
doğruluk ile değil, ölçüm hızı da dikkate değerdir. 30,000
Hz ölçüm frekansı ile PNBC sensörleri benzer mesafe sensörlerine göre ortalamanın çok üzerindedir.
Azaltılmış sıcaklık kayması, sensörün enerjilendirilmesi-
nin ardından uzun ısınma süresine ihtiyaç duymadan çok
kısa bir süre sonra çalışabilmesini ve işe gecikme olmadan
başlayabilmesini sağlar. Ölçülen değerler eş zamanlı olarak analog çıkıştan ve Industry 4.0 uyumlu Ethernet TCP/
IP arayüzünden okunabilir. Bu da kullanıcıya verileri üst
seviye kullanıcılarına bütünleşik ağ üzerinden doğrudan
iletebilme fırsatı verir. Yeni üstün ürünler akıllı sistem entegrasyonu ile modern ölçüm teknolojisinin tüm gereklerini sağlar. Sensörler mesela enkoder, lazer söndürme veya
öğretme girişi olarak da kullanılabilen 4 adet I/O ile donatılmıştır. Bunun ötesinde farklı sensör ayar seçenekleri harici
(wTeach) yazılımı ile mümkün hale gelmiştir. Bu yazılım
bilhassa sensör sıcaklığını ve sinyal seviyesini ölçme gibi
teşhis amaçları için de son derece uygundur.
Bir bakışta özellikler:
• 0.06 mikrona kadar maksimum çözünürlük
• % 0.05 maksimum doğrusallık hatası ile son derece hassas ölçüm
• Sabit, yüzeyden bağımsız ölçüm değerleri
• Algılama aralığı 20 ... 1000 mm
• 30 kHz’ ye kadar maksimum çıkış hızı
• Herhangi bir ısınma aşaması olmadan ısıl olarak kararlı
ölçüm değerleri
• Parlak metallerde yaşanan spot etkisine karşı özel algoritma
• Endüstriyel Ethernet (TCP / IP arabirimi) sayesinde Industry 4.0 için uyumlu
www.wenglor.com
116
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Wenglor
Teori ve Uygulamalar
Rutronikte Mevcut:
Advantech Ispringen’den (Almanya)
Yeni Düşük Enerjili Fansız COM Ekspres Mini Modül
■ Advantech’ in yeni düşük enerjili, fansız COM Ekspres
Mini Modülü SOM-7568 son Intel 14-nm işlemci teknolojisi üzerinde imal edilen en güncel Intel® Pentium® N3700,
Celeron® N3150 ve Celeron® N3000 tek çipli işlemcileriyle donatılmıştır. Mini modül daha düşük enerjili portatif
uygulamalar için idealdir. Şuan itibariyle distribütörü Rutronikte mevcuttur.
SOM-7568 daha iyi performans için yüksek hafıza bant genişliğine sahip 4GV çift kanallı DDR3L 1600 MT/s ECC’siz
onboard hafızayı desteklemektedir. İlaveten, 4 GB ile 32GB
arası eMMC onboard depolamayı desteklemektedir. Mini
modül SoC’ ye entegre edilmiş 16 İşletim Birimine kadar
düşük güçlü Intel® gen. 8 graphics bulundurmaktadır ve
önceki platformla karşılaştırıldığında iki katı daha fazla grafik performansına ve ayrıca 4K2K ekran çözünürlüğü ile
belirgin bir iyileştirmeye sahiptir. Bu yeni Intel® platformuna dayanarak, SOM-7568, H.265 HW dekoderini des-
tekleyen ilk üründür ve son 3D hızlandırma DX 11.1
OpenGL 4.2 fonksiyonunu içermektedir. İlaveten, LVDS
ya da eDP ve HDMI/Ekran Çıkışları dahil çoklu ekran ara
yüzleri sağlamaktadır.
Kartvizit boyutlarında (84x55mm) ölçülerle SOM7568 4W/6W’ ye kadar yüksek performanslı TDP
sunar. Mini modül çeşitli uygulamaların gereksinimlerini karşılamak için esnek seçenek seçenekler sunan 4.75 ile 20V arasında geniş yelpazedeki gerilim
girişini destelemek için tasarlanmıştır. Daha iyi veri
aktarımı için 3PCIe x1’ I içeren zengin bir I/O dizinini içerir ve bir Intel® i210AT LAN kontrolcüsü, 3
SATA Gen3, 8 USB 2.0, 2 USB 3.0, 2 COM çıkışları,
SMBus, I2C, ve HD ses ara yüz fonksiyonlarını sunar.
SOM-7568 özellikle araç içi, tıbbi, askeri ve ulaştırma
alanları gibi düşük güçlü uygulamalarda kullanıma elverişlidir.
www.rutronik.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Rutronik
117
Ürünler
Yeni Nesil IMX Arayüz Modülleri
■ Turck ‘un yeni IMX12 serisi yüksek
kalitede sinyal yoğunluğu, hızı ,doğruluğu ve esnekliği bir arada sunuyor.
Turck Achema fuarında yeni IMX12
serisi modüllerini görücüye çıkardı.
Yeni nesil Ex bariyer ve Ex analog sinyal izolatörleri…12,5mm ince yapısı
ve kompakt tasarımıyla IMX12 serisi
ürünler maksimum sinyal yoğunluğu
sağlar. 2 kanal sıcaklık ölçüm amfisi
4 telli PT100 bağlanabilir ve 4 2 telli
bağlantı kullanılabilir.Sinyal yoğunluğunun yanında IMX12 modülleri hız,
doğruluk ve esneklikte sağlar.
IMX12-DI izole anahtarlamalı amfisi çok yüksek hızlar sunuyor. Giriş
frekansına göre aynı zamanlı olarak
15,000 Hz’e kadar çıkış sağlanabiliyor.
Bu sayede sinyal çevriminde kaybediwww.turck.com.tr
len zamandan sıyrılmış oluyor.
Arge departmanı çıkış doğruluğu konusunda artan talep ve beklentilere
özel önem verdiler. Sıcaklı ve voltaj
dalgalanma fakötlerinin olumsuz etkilerini azaltıcı yönde geliştirmelerle
IMX12-AI analog sinyal izolatörünü
ortaya çıkardı. Böylelikle alışılmışın aksine performans bu module sağlandı.
IMX12 serisi modüller 10-30VDC
aralığında kullanılabilirler. Bu durum
bir batarya ile yada PV kaynak ile kullanılabilme imkanı da sağlıyor.Tüm
modüller IEC61508 sertifikası ile gerekisnimlere uygun olarak üretildiler.
Bu SIL2 şartlarında da kullanılabilir
olmalarını sağlıyor. Tüm cihazlar uluslararası Ex standartlarda test edilerek
etiketlenirler.
Turck
Siemens Kısa Milli Acvatix Vana Serisine, Yeni Akütatörleri Dahil Ediyor
■ Kendi performans sınıfının en kompakt akütatörleri
• Yüksek pozisyonlama gücü ve kısa
çalışma süreleri
• Son 40 yıl içinde üretilen tüm Acvatix
kısa milli vanaları ile uyumlu
Siemens Bina Teknolojileri Bölümü,
enerji üretimi ve dağıtımında kullanılan
dişli kısa milli vanalarına, yeni elektromotorik akütatörler sunuyor. Yüksek
bir pozisyonlama gücü ve kısa çalışma
süreleri sağlayan son derece kompakt
akütatörler, çok fonksiyonlu bir manuel kullanım ve okunması kolay operasyon durumu göstergesiyle donatılıyor.
Bu vana/akütatör kombinasyonu itilen
kafes terminalleri ve geniş bağlantı
alanı ile kolay ve güvenli kurulum sağlamasının yanı sıra HVAC sistemlerde
başka bir cihaz kullanmadan operasyon ve bakım gerçekleştirmeye imkân
tanıyor.
Tek tip tasarıma sahip tüm yeni aküwww.siemens.com.tr
118
ENDÜSTRİ OTOMASYON
tatörlerde, Acvatix akütatörlerinin çalışma konsepti devam ettiriliyor. Akütatörler, tüm kurulum pozisyonlarında
erişimin kolay bir şekilde sağlandığı
yenilikçi, çok fonksiyonlu bir manuel
tertibat sunuyor ve operatörlerin yalnızca birkaç dönüş içinde tam mile
ulaşmasını sağlıyor. Bu, acil durum
ve servis prosedürlerini tam anlamıyla
karşılıyor. Aşırı yük koruması akütatöre zarar gelmesini engelliyor. Manuel
tertibatta bulunan pozisyon göstergesi, vananın hangi genişlikte açıldığını
uzaktan görmeyi kolaylaştırıyor. Akütatör üzerindeki LED ise çalışma durumunu açık bir şekilde gösteriyor.
UL ve CE sertifikalı bu yeni nesil kısa
milli akütatörleri tüm akım prensiplerini karşılıyor ve son 40 yıl içinde üretilmiş tüm Acvatix vanaları ile uyumlu
olarak çalışıyor. Bu da yeni akütatörlerin başta mevcut HVAC sistemlerin
modernizasyonu ile yeni kurulumlar
için uygun olmasını sağlıyor.
SIEMENS
Ürünler
Fansız bir Panel PC’de Performanstan Ödün Vermeyen
PC Gücü ve Çoklu Dokunmatik
■ CP27xx Intel® Celeron® veya Atom™ işlemcili
çoklu dokunmatik Panel PC’ler
Makinelerin kontrolü, işletmesi ve izlemesine yönelik geniş kapsamlı gereksinimleri karşılamak için bilgi
işlem gücüne olan talep giderek artıyor. Aynı zamanda, daha basit bakım avantajı elde etmek için soğutma
fanları gibi hareketli parçalardan kaçınma yönünde bir
istek var. Bu alandaki ideal çözüm gelişmiş bir çoklu
dokunmatik ekran paneliyle yüksek performanslı Endüstriyel PC (IPC) teknolojisini ve fansız tasarımı birleştiren yeni CP27xx Panel PC serisi ile geldi. Bu güçlü, hepsi bir arada cihaz, kontrol kabinlerine doğrudan
kurulum için idealdir.
CP27xx yerleşik Panel PC’ler, fansız ve kompakt olduğu gibi, dört adede kadar çekirdekli entegre 1,4
GHz Intel® Celeron® veya Intel® Atom® işlemcilerin yüksek işlem gücü ile birlikte çoklu dokunmatik
işlevselliğini de sunuyor. Yeni modeller işletim sistemine bağlı olarak ikili dokunmatik işlevselliğinden 5
parmaklı çoklu dokunmatik olanlara kadar uygulamaları gerçekleştirmekte kullanılabilen 12 – 24 inç arası
boyutlarda ekranlarla (yatay ve dikey yönlü) temin
edilebiliyor.
Cihazlar, ön kısımdaki IP 65 koruma sınıfı (arkada IP
20) ve 0 ile 55 °C arasındaki geniş çalışma sıcaklığı
aralığı sayesinde, geniş bir uygulama yelpazesi için
uygundur. Bu cihazlar, tüm bağlantılarının ve bileşenlerinin kolayca erişilebilecek şekilde alt arka kısımda yer almasıyla kullanıcı dostudur. Ayrıca, iki CFast
kartı yuvasına dışarıdan kolayca erişilebiliyor.
Bir fiş konnektörü bağlantı bölümünde panele, anakart arabirimlerinin bağlantısını kolaylaştırıyor. Dışarıya çekilen tipte sıkma kolları parçaların gevşek
olmasına izin vermeden hızlı kurulum sağlıyor. İsteğe bağlı bir PCIe modülü yuvası kullanıcıya mümkün
olan en yüksek esnekliği sağlıyor: Bu arabirim üzerinden, örneğin iki ek bağımsız Ethernet veya EtherCAT
portu cihaza entegre edilebiliyor.
CP27xx serisinin sunduğu özelliklerden bazıları şöyledir: 2 GB DDR3 RAM (8 GB’a kadar genişletilebilir),
CFast kartı (2 GB, 32 GB’a kadar genişletilebilir; geniş
sıcaklık aralığı), tümleşik 10/100/1000 Base-T bağlantılı çift Ethernet adaptörü ve tümleşik SATA RAID
1 kontrolör (Intel® Rapid Storage Technology). İki
bağımsız Ethernet arabirimiyle donatılmış olan Panel
PC’ler, bir EtherCAT kontrol sistemi dahilinde kompakt bir merkezi işlem birimi olarak kullanmak için
idealdir. Üçüncü bağımsız Ethernet arabirimi, isteğe
bağlı bir özellik olarak mevcuttur. Dört USB 2.0 bağlantı noktası, ek standart bağlantılar için kullanılabiliyor.
Kabin kurulumu için CP27xx Panel
PC fansız bir cihazda çoklu dokunmatik işlevselliği ve yüksek işlem
gücü sunuyor.
www.beckhoff.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
BECKHOFF
119
Ürünler
Yeni Fluke Lazerli Şaft Ayar Cihazı
■ Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazı, tesisinizdeki dönen millerin hassas ayarı için ideal test aracıdır.
Tüm dönen ekipmanların yanlış ayara karşı hassas olduğu bilinen bir gerçektir. Dönen ekipmanınızın düzgün şekilde ayarlandığından emin olmak için halen
cetvel ve kadranlı göstergeler kullanıyorsanız, makinenizin ömrünün azalmasının yanı sıra, her yıl yedek
yatak maliyetlerinde binlerce dolar kaybediyor, gereksiz onarım süreleri ve planlanmamış arıza sürelerine
maruz kalıyor olabilirsiniz.
Yeni Fluke 830 Lazerli Şaft Ayar Cihazının kullanımı kolaydır ve size tesisinizin çalışmasını sağlayacak hızlı,
doğru ve işlemeye uygun çözümler sunar. Lazerli şaft
ayar söz konusu olduğunda, veriler iyi alındığından
ötürü çözümler daha iyidir.
Mastar veya kadranlı göstergeleri kullanmanın aksine,
Fluke 830 sizin karmaşık ayar hesaplamalarını yapmanızı
gerektirmeden ölçer ki bu makinenizi hızlıca ayarlamak ve
tesisinizi hızlı çalıştırmak için ihtiyacınız olan çözümlere
sahip olacağınız anlamına gelir. Gelişmiş kullanıcı arabirimi, kapsamlı ayar bilgisi gerektirmeyen sonuçların kolay
anlaşılmasını ve düzeltici eylemin gerçek anlamda uygulanmasını kolaylaştıran hem şaft sonuçlarının hem de mesafe düzeltmelerinin (dikey ve yatay) gösterildiği “Hepsi
Bir Arada” sonuç ekranı mevcuttur.
Makine arıza suresi maliyetli olduğundan, testin tekrarlanabilirliği önemlidir. Yeni Fluke 830, yanlış ayar
sorunlarını doğru şekilde belirleyebilmenizi garanti
edebilecek doğru ve tekrarlanabilir ölçüm sonuçları
sağlayan patentli* tek lazerli hassas ayar sistemi kullanır.
Yüksek kaliteli braketler (konsollar), mil dönerken sensor ve prizmanın kaymamasını sağlar.
Özellikler
• Tek lazerli ölçüm teknolojisi, tepkimelerden kaynaklanan hataları azaltılarak daha iyi doğruluğu sağlamak
amacıyla kullanılmaktadır.
• Sezgisel yönlendirmeli kullanıcı arabirimi ile hızlı ve
kolay kusursuz makine ayarları
• Pusula ölçüm modu, etkin bir elektronik eğim ölçer
kullanılarak esnek, güvenilir ve tekrarlanabilir ölçümler sağlar
• Dinamik makine tolerans kontrolü, makinenizin kabul
edilebilir aralıkta olduğunu bilmenize imkan tanıyan
ayar düzenlemelerinin sürekli değerlendirmesini sağlar
• Benzersiz genişletme modu, lazer detektör boyutunu
sanal olarak artırarak toplam yanlış ayarı kontrol altına
alır.
• Veri koruma, otomatik kaydet ve geri al özelliğiyle
ihtiyacınız olduğunda verilerinizin yerinde olmasını
sağlar
www.netes.com.tr
120
ENDÜSTRİ OTOMASYON
NETES MÜHENDİSLİK
Ürünler
Yeni ILX-XLFB-VR6-220X Serisi..
■ Tek Gövdede 5 Renk Birarada
Tek bir gövde içerisinde 5 farklı renk kullanabilmek ve ürünün içerisinde bulunan yüksek sesli buzzer sayesinde farklı
renklerde ikaz etmenin yanı sıra sesli olarakta ikaz edebilen
bir üründür.Dış görüntüsü ve tasarımı ile standartlaşmış
bağlantı modellerinden biraz farklılık gösteren Ürün tabanından bir rekor , beraberinde ise montaj edileceği bölgeye sıkıştırabilme işlemi için plastik bir somun , böylelikle
görüntü açısından küçük çaplı uygulamalarda ikaz lambası
görsel olarak bir bütünlük sağlıyor işlevselliğini yitirmeden
kullanılabiliyor.Dışardan bakıldığında uygun bir görüntü
ortaya çıkıyor . ayrıca buzzer sesinin tek tip olmayışı ve
kontrol edilebilmesi de ürün ile ilgili diğer bir özelliktir.
•
•
•
•
•
Yeni Rekor Montaj Ø60 Serisi İkaz Laması
Vida Somun Olmaksızın Bağlantı
34 VDC 220 VAC Voltaj Seçenekleri
5 Renk Opsiyon Seçeği
0...120 db Ayarlanabilir Ses
www.oshmuhendislik.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
OSH MÜHENDİSLİK
121
Ürünler
Rutronik, RECOM’ dan
2 MOPP İçeren Fansız Tıbbi Güç Kaynağını Takdim Eder
■ RECOM tıbbi uygulamalar için tasarlanan iki yeni seri
AC/DC güç kaynağını sunar: RACM 100 ve RACM 150.
Yüksek verimliliğe sahip güç kaynakları iki türden hasta
korumasını sağlarken fansız bir şekilde çalışmaktadır.
Yarı kapalı bir kasar içerisinde bulunmaktadır ve şuan
itibariyle distribütör olan Rutronik’ te mevcuttur.
RECOM’ un yeni güç kaynakları basınçlı soğutma
olmaksızın 100W ya da 135W maksimum güç sağlar. RACM 150 ayrıca aynı pakette /F sürümü ile de
mevcuttur. 12V, 15V, 24V ve 48VDC tekli çıkışlar çok
amaçlı bir 85-264VAC girişten sağlanır. Tüm modüller
%92’ye kadar verimlilik özelliğine sahiptir, minimum
yük gerektirmez ve -25°C ve +80°C arasındaki sıcak-
lıklarda kullanılabilirler. Çıkış gerilimleri tamamen
düzenlenmiştir ve tüm giriş gerişim aralığı üzerinde
±0.2%’den daha az toleransa sahip olup tüm yük aralığı üzerinde ±0.5%’ten daha azdır.
Alandan tasarruf eden 3”x2” ya da 4”x2” modüller giriş
ve çıkış arasında 4KVAC güçlendirilmiş yalıtım sağlarken
çıkış ve kasa arasında bu değer 1.5kVAC’dir. İlaveten,
hasta ile temasa geçen tıbbi uygulamaların gerekliliklerine uygundur (2xMOPP). RACM ailesi tıbbi güvenlik
standardı IEC / ES / EN60601-1 3. Yayın’a uygundur ve
100μA kaçak akımlı B ile BF anma gücü içermektedir.
Tüm modüller FCC’ nin B Sınıfı EMI’ sına, EN60601-1-2
ve EN55022 standartlarına uygundur ve beş yıl garanti
süresi bulunmaktadır.
www.rutronik.com
122
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Rutronik
Ürünler
Şarjını Unutanlar İçin Benzersiz,
Viko’dan Yeni Modüler Usb Priz
■ Cep telefonundan MP3 playerlara,
taşınabilir elektronik cihazlar bugün
hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.
En önemli sorunsa tüm bu cihazların
şarjının kısa sürede tükeniyor olması.
Hele bir de şarj cihazınızı ya da adaptörünüzü yanınıza almadıysanız asıl
sorun o zaman başlıyor. Elektrik anahtarı ve priz sektörünün lider ismi ViKO
şimdi yeni ürünüyle bu konuya etkili
bir çözüm sunuyor. VİKO’nun modüler USB prizleri, elektronik cihazları,
adaptöre ihtiyaç duymadan USB bağlantı kablosuyla şarj etmenizi olanaklı
hale getiriyor.
Gün içinde büyük ihtiyaç duyduğumuz cep telefonu vb. cihazların şarj
www.viko.com.tr
adaptörleri zaman zaman dalgınlık vb.
sebeplerle unutulabiliyor. Aynı şekilde adaptörü yanımızda taşımanın zor
ya da imkansız olduğu durumlar da
yaşanabiliyor. VİKO işte böyle zamanlarda sadece USB bağlantı kablosunu
kullanarak elektronik cihazlarınızı şarj
edebileceğiniz bir yeniliğe imza atıyor.
Adaptörsüz doğrudan şarj ve modüler
kullanım kolaylığı sağlayan VİKO modüler USB prizler, 5V 1A enerji çıkışının yanı sıra 2 adet de USB priz çıkışına sahip. Bu sayede, prizde aynı anda
2 ayrı cihaz şarj edilebiliyor. VİKO’nun
modüler USB prizleri, evler için olduğu
kadar, otel ve kafe gibi gün içinde yoğun insan trafiğinin yaşandığı alanlar
için de oldukça ideal.
VİKO
Tunçmatik’ten İki Yeni Regülâtör: Reguline 2000VA ve 3000VA
■ Türkiye’nin Enerji Çözümleri Markası Tunçmatik, Düzensiz Voltaj Problemine, Son Teknoloji
Regülâtörü Reguline ile Çözüm Getiriyor.
Bilişim sektöründe 46 yıldır geliştirdiği ürünlerle sektöre
yön veren Tunçmatik, regülâtör ailesi “Reguline”a, 2000VA
ve 3000VA olarak iki yeni model ekledi.
Reguline; Farklı Güçte Modelleri ile Hayat Kurtarıyor.
Tunçmatik’in yeni regülâtörü Reguline, tüm hassas cihazlar için regüle edilmiş temiz enerji ve tam koruma sağlıyor.
Bilgisayar, televizyon, kombi, buzdolabı, çamaşır makinesi
gibi elektrikli ve elektronik cihazlar için uygun olan Reguline, 600VA ve Reguline 1000VA modellerine, 2000VA ve
3000VA kapasitesindeki iki yeni modellini de ekleyerek
dört farklı seçenek ile kullanıcıyla buluşuyor.
Reguline’ın en önemli özellikleri arasında; geniş voltaj aralığında çalışma, ön panelden giriş-çıkış voltaj değerlerinin
izlenebilmesi, trafosunun yüksek ısıdan zarar görmesini
engellemek için kullanılan termik sigorta, kısa devre, aşırı
akım ve yüksek ısı koruması özellikleri bulunmaktadır.
Reguline, tüm bunların yanında kompakt tasarımı ve alev
almayan plastik gövdesiyle de dikkat çekiyor. Küçük yapısıyla özellikle alan sıkıntısı yaşayan ev ve iş yerleri için ideal
olan ürün, sürekli düşük veya yüksek gerilimden kaynaklanacak sorunları ortadan kaldırıyor.
www.tuncmatik.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Tunçmatik
123
Ürünler
Rotary Pnömatik Aktüatörler
■ Pnömatik: Gaz basıncını mekanik harekete çeviren,
mekanik sistemlerin hareketini ve kontrolünü inceleyen
bilim dalıdır. Pnömatik sistemlerin hidrolik ve elektriksel sistemlere göre avantajları vardır. Hidrolik sisteme
göre daha düşük basınçlarda çalışma sağlamakla birlikte, pnömatik donanımlar daha ucuzdur ve yüksek
çalışma hızlarına ulaşılabilir.
Pnömatik aktüatör basınçlı hava ile döner valfleri açma
kapamaya yarayan otomatik kontrol cihazıdır. Pnömatik aktüatörler iki gruba ayrılır; tek etkili pnömatik
aktüatörler, çift etkili pnömatik aktüatörler. Tek etkili
aktüatörler açma işlemini basınçlı hava ile kapama işlemini ise yay kuvveti ile yaparlar. Çift etkili aktüatörler
ise açma kapama işleminin her ikisini de basınçlı hava
ile yaparlar. Tek etkili ve çift etkili aktüatörlerin birbirine göre avantajları vardır. Tek etkili aktüatörler kapama hareketini yay ile yaptığından daha az hava tüketir,
elektrik kesintisinde veya hava olmadığı durumlarda ilk
konumuna (safe position) geri döner, sabit bir moment
elde edilemez.
Çift etkili aktüatörler daha fazla hava tüketir, elektrik
kesintilerinde veya arızalarda bulunduğu konumda kalır, sabit ve daha yüksek bir moment ile çalışır.
Pnömatik aktüatörler yüksek momentlere ulaşabilmekte ve bunun için farklı torklar da çalışabilen ölçüleri
mevcuttur. RA270 ve RA350 model Tork marka aktüatörler DN 800 ölçülerinde vanalarda açma-kapama
işlemini yapabilecek tork değerlerine ulaşabilmektedir.
Tork marka aktüatörler 4 Nm – 5162 Nm aralığında
124
moment değerlerinde üretimleri mevcut olmakla beraber 90°,120°,180° dönüşlü aktüatör üretimleri de bulunmaktadır. Tork marka aktüatörlerin bütün ölçüleri
±5° açma-kapama strok ayarları yapılabilmektedirler.
Bu sayede vanaların tam açık ve tam kapalı olmaları
sağlanabilmektedir. Ayrıca müşterilerimizin ihtiyaçlarına göre farklı dönüş açılı veya strok ayarları için özel
üretim yapılmaktadır. Tork marka pnömatik aktüatör
çeşitlerinden olan 3 pozisyonlu aktüatörler de hassas
dolum tesislerinde tercih edilir. 3 pozisyonlu aktüatörler tam açık konumunda dolumu belirlenen mesafeye
kadar yaparak daha sonra yarı açık konuma geçer daha
yavaş ve hassas dolum yapıp, dolum bittiğinde kapanarak dolumu tamamlamış olur. 90° ve 180° dönüşlü
çeşitleri olmakla beraber yarı açık konum açısı istendiği gibi ayar cıvatalarıyla ayarlanabilir. SMS-TORK firmasının son yıllarda geliştirdiği başka bir aktüatör ise
özel PTFE kaplı aktüatörlerdir. Özellikle korozif ortam
ve ağır şartlarda çalışmak için tasarlanmış olan bu seri
uzun ömürlü ve korozyona dayanıklıdır.
Piyasada oluşan talep ve firmamızın Ar-ge çalışmaları
kapsamında geliştirilmiş olan başka bir aktüatör serisi de soğuk ortam aktüatörleridir. Türkiye’nin doğu
bölgeleri, kuzey Avrupa ve Rusya gibi soğuk bölgelerde rahatlıkla çalışabilecek soğuk ortam aktüatörü
(-50°C...+80°C) Ar-ge birimimizin laboratuarlarında
özel dondurucularda test edilerek geliştirilmiştir. Pnömatik aktüatörler ile istenildiğinde aç-kapa şeklinde ve
istendiğinde oransal olarak akış kontrolünün sağlanması yapılabilmektedir. Aktüatörler de ek bir oransal
üniteyle debi ayarı yapılabilmektedir. Elektro-pnömatik
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
aktüatörler de 4-20mA sinyalleri ile ve pnömatik-pnömatik aktüatörler de 3-15 psi sinyalleriyle vananın açıklık oranının sağlanması mümkündür.
Tork markasıyla firmamız tarafından üretilen bütün
aktüatörler uluslararası NAMUR standardına uygun
olup aynı standartta üretilen bütün aksesuarlarla uyum
sağlamaktadır. Aktüatörler, açma kapama bilgisi görsel olarak gösteren ve switch yardımı ile açma-kapama bilgisi veren switch box ile de tercih edilebilir. Aynı
zamanda arıza ve elektrik kesintilerinde manüel açmakapama işleminin yapılabileceği manual override (özel
dişli kutusu) kullanılabilir. Tork aktüatörlerinin RX serisi uluslar arası ATEX sertifikasına sahip olup patlama
riski taşıyan ortamlar için önerilmektedir. Bu seriyle
birlikte aynı sertifikaya sahip ve firmamız tarafından
üretilmekte olan switch box ve yön valfinin kullanılması önerilmektedir. Ar-ge birimimizin, hijyen kuralları
göz önüne alınarak üretime geçirmiş olduğu hijyenik
aktüatör serisi ile gıda sektörünün ihtiyaçlarını karşılamaya başlamıştır. Hijyenik aktüatör bakteri oluşumuna
izin vermeyen yüzey tasarımı ve malzemeleri ile sağlık
açısından tercih edilme sebebidir. Tork marka kalitesi,
tecrübesi ile Türkiye ve dünyada saygınlık kazanmıştır.
Ar-ge birimi pazarın ihtiyaçlarına karşılık vermek için
yeni ürün tasarımları ile beraber sürekli ürünler de iyileştirmeler yaparak teknolojiyi takip etmektedir. Üretilen ürünler özel test düzeneklerinde %100 test edilerek
piyasaya verilmektedir.
www.smstork.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SMS TORK
125
Haberler
OTOMATİK KONTROL TÜRK MİLLİ KOMİTESİ ULUSAL TOPLANTISI
TOK’2015’E İLGİLİ HERKESİN KATILIMI BEKLENİYOR!
■ Toplantının çağrı mesajı şöyle:
TOK’un Tarihçesi:
“Ülkemizde kontrol teorisi ve uygulamaları, robotik ve otomasyon alanlarında çalışan araştırmacıları daha etkin bir
iletişim ortamında buluşturmayı amaçlayan Otomatik Kontrol
Türk Milli Komitesi-TOK’un toplantılarının 17’ncisi olan
TOK’2015 Ulusal Toplantısı, 10-12 Eylül 2015 tarihleri arasında Denizli – Pamukkale’de SPA Hotel Colossae Thermal’de
yapılacaktır. Her yıl düzenlenen TOK konferanslarına ülkemizin saygın üniversitelerinden çok sayıda araştırmacı, kamu
kuruluşu ve özel sektörden çok sayıda firma katılmaktadır.
TOK’2015 konferansının kontrol alanındaki araştırmacılar
açısından daha verimli geçebilmesi için yüksek katılım ve iş
birlikleri gerekmektedir. TOK’2015’e yapacağınız her türlü
katkılarınız için şimdiden teşekkür eder, sizleri Denizli’de
görmekten çok mutlu olacağımızı belirtiriz.”
TOK’2015 Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Serdar İplikçi
de toplantıyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Otomatik Kontrol
Türk Milli Komitesi (TOK), otomatik kontrol alanında uluslararası bir kuruluş olan International Federation of Automatic
Control (IFAC)’ın tüm dünyaya yayılmış mevcut 51 üyesi
içinde en eski üyelerinden biridir.
2015 yılında 17’ncisi düzenlenecek olan TOK toplantısına ev
sahipliği yapacak olan Pamukkale Üniversitesi, 1992 yılında
kurulmuş olmasına rağmen mühendislik geleneği çok daha
eskilere dayanan, altyapısını büyük ölçüde tamamlamış,
yaklaşık 50.000 öğrencisi ile bölgenin en büyük üniversitelerinden biridir.
Üniversitemizin bulunduğu Denizli şehri ise çiçeği burnunda
bir büyükşehir olarak, son derece gelişmiş tekstil, mermer,
enerji ve organik tarım sanayisinin yanı sıra Pamukkale ve
Laodikya gibi doğal ve tarihsel mekânlarıyla bölgenin yükselen yıldızıdır.
TOK’2015 Düzenleme Kurulu olarak, ülkemizde otomatik kontrol, robotik ve otomasyon alanlarında çalışmakta
olan akademisyen, mühendis ve araştırmacıları şehrimizde
ağırlamaktan memnuniyet duyacağız. Denizli’de görüşmek
dileğiyle.”
Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), Mayıs 1958’de,
“International Federation of Automatic Control (IFAC)”un
kuruluşundan sekiz ay sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi
(ITÜ) bünyesinde Prof. M. Münir Ülgür ve Prof. Dr. Mehmet
Nimet Özdaş tarafından, başlangıçta, “Türk Otomatik Kontrol
Kurumu” adıyla IFAC statüsünde ve IFAC’a üye olarak kurulmuş. Daha sonra 2 Mayıs 1990 günlü 20506 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanan yönetmeliği ile şimdiki adını alarak
daha kapsamlı hale gelmiş.
TOK’un ilk başkanı Prof. M. Münir Ülgür, başkan yardımcısı
Prof. Dr. Nusret Kürkçüoğlu ve sekreteri Prof. Dr. Mehmet
Nimet Özdaş olmuş.
TOK, çok uluslu bir organizasyon olan IFAC’ın beş kıtaya
yayılmış halen mevcut 49 üyesinden biri. IFAC’ı oluşturan ve
“National Member Organizations-NMOs” olarak anılan Ulusal
Komiteler Afrika, Amerika, Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda
ile Avrupa kıtalarındaki ülkelerde oluşmuş olup, TOK Avrupa
ülkelerindeki 30 adet Milli Komite arasında yer almakta.
IFAC’ın kurulmasına temel teşkil eden, otomatik kontrol
konusunda uluslararası bir organizasyon oluşturmak fikri,
Eylül 1956’da Alman VDI/VDE-Fachgruppe Regelung- technik tarafından Almanya’nın Heidelberg şehrinde düzenlenen
uluslararası Otomatik Kontrol Konferansı’nda doğmuş. Bu
konferans sonunda, Fransız Profesör Victor Broida başkanlığında kurulan bir komite, Uluslararası Otomatik Kontrol
Federasyonu (IFAC) için bir yönetmelik taslağı hazırlamış.
Bu taslak yönetmelik 12 Eylül 1957 günü Paris’te toplanan
İlk Genel Kurul’da (First General Assembly) yapılan değişikliklerle oylanarak kabul edilmiş ve IFAC’ın ilk başkanlığına
Amerikalı Profesör Harold Chesnut seçilmiş.
Kurucu Genel Kurul’da (Constitutive Assembly) ABD,
Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Fransa, Hollanda, İsveç,
İsviçre, İtalya, Japonya, Macaristan, Norveç, Polonya,
Romanya, SSCB, Türkiye ve Yugoslavya temsilci bulundurmuşlar.
IFAC’ın kuruluş tarihi 12 Eylül 1957 kabul edilmekle beraber
IFAC’ı oluşturma fikrinin ortaya çıktığı 1956 Heidelberg
Konferansı’na büyük önem verilmektedir. Nitekim fikrin
doğuşunun 50. yılı, 15 Eylül 2006’da Heidelberg şehrinde
çeşitli etkinliklerle kutlanmış.
IFAC’ın üst düzey yönetimi, yönetim yetkisini Ulusal
Komite’lerin (NMOs) oluşturduğu Genel Kurul’dan (General
Assembly) alan, “IFAC Council”dir. “Council”, IFAC başkanı,
iki başkan yardımcısı, müteakip dönem başkanı, önceki
dönem başkanı, mali işler sorumlusu ile 12 üyeden oluşuyor;
toplam sayı 18. Genel Kurul (General Assembly) olağan toplantılarını her üç yılda bir düzenlenen IFAC Dünya Kongresi
esnasında yapıyor ve “Council” tarafından yapılan uygulamaları inceler, görüşür, uygun bulunan kararları onaylar ve yeni
yönlendirmelerde bulunuyor.
TOK Hakkında:
Artık gelenekselleşen bu yıllık toplantıları düzenleyen
Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi-TOK, International
Federation of Automatic Control-IFAC’ın ülkemizdeki Ulusal
Üye Kuruluşu (National Member Organization-NMO).
TOK’un amacı, otomatik kontrol bilim ve teknolojisinin bütün
sistemlerde, kuramsal ve uygulamalı olarak ilerlemesini
teşvik etmek, otomatik kontrolün kuram ve uygulamaları ile
uğraşanlara yardımcı olmak, ulusal ve uluslararası ilgili kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmak.
TOK, amacı doğrultusunda, konferans, sempozyum, çalıştay
gibi toplantılar düzenler ve düzenlenmesine destek veriyor.
TOK ticari bir kuruluş değil ve siyasetle uğraşmıyor.
128
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi (TOK), kuruluşundan
itibaren, 50 yılı aşkın süredir faaliyetini ulusal ve uluslararası
çeşitli bilimsel etkinlikler ile sürdürüyor, otomatik kontrol ve
otomasyon alanında çalışanlara yardımcı olmaya çalışıyor.
DETAYLARIYLA TOK’2015 BİLDİRİ KONULARI:
*Kontrol Teorisi ve Yöntemler – Doğrusal Kontrol Sistemleri
–Doğrusal Olmayan Kontrol Sistemleri –Optimal Kontrol
–PID Kontrol –Gürbüz Kontrol –Ayrık Zamanlı Kontrol
Sistemleri –Model Öngörülü Kontrol –Kayma Kipli Kontrol
–Uyarlamalı Kontrol Sistemleri – Zaman Gecikmeli Sistemler
ve Kontrolü – Kesirli Dereceli Sistemler ve Kontrolü – Sonsuz
Boyutlu Sistemler ve Kontrolü – Kaotik Sistemler ve Kontrolü
– Çok-Girişli Çok-Çıkışlı Sistemler ve Kontrolü – Hibrit
Kontrol Sistemleri – Anahtarlamalı Sistemler – ZamanlaDeğişen Sistemler ve Kontrol – Gözetleyici Tabanlı Kontrol
*Ulaşım Teknolojileri – Raylı Sistemler ve Kontrolü –
Otomotiv Sistemleri ve Kontrolü – Ayrık Olay Sistemleri
– Ulaştırma Sistemlerinde Kontrol – Akıllı Ulaşım Sistemleri
– Emniyetli Kontrol Sistemleri – Raylı Ulaşım Sistemlerinde
Kontrol – Çok Araçlı Sistemler
*Ağ Tabanlı Kontrol Sistemleri – Ağ Kontrolü Kontrol –
Kooperatif Kontrol – Konsensüs Kontrol –Ağ Üzerinden
Kontrol – Eşzamanlama – Eşgüdümleme
*Robotik Sistemler – Robotik Manipülatör Kontrolü – Mobil
Robotlar – Seri ve Paralel Robotlar – İnsansı Robotlar –
Mikro ve Nano Robotlar – Sürü Zekası ve Sosyal Robotlar
– Medikal Robotlar – Haptik Sistemler – Otonom ve Zeki
Robotlar – Biyolojiden Esinlenmiş Robotlar – Fiziksel İnsanRobot Etkileşimi – Çoklu Gövde Sistemlerinin Kontrolü
– Prostetik Robot Tasarımı ve Kontrolü – Rehabilitasyon
Robotları – Görme Tabanlı Kontrol Sistemleri
*Enerji Sistemleri – Enerji ve Güç Sistemlerinin Kontrolü
– Akıllı Şebekelerde Optimizasyon ve Kontrol – Enerji
Sistemlerinde Modelleme ve Kestirim – Yenilenebilir Enerji
Sistemlerinde Kontrol – Elektromekanik Sistemlerin Kontrolü
*Otomasyon – Endüstriyel Otomasyon Sistemleri – Enerji
Sistemlerinde Otomasyon – Scada Sistemleri – Bina Otomasyonu
– Hastane Otomasyonu – Ulaşım Sistemlerinde Otomasyon
*Kontrol Sistem Dinamiği ve Analizi – Sistem Dinamiği
ve Analizi – Kararlılık ve Kararlılaştırma – Tahmin ve Kestirim
Algoritmaları – Teknik Süreçlerde Arıza Tespiti ve Gözetim – Arıza
Kestirim Temelli Kontrol –Zaman Gecikmeli Sistemlerin Analizi
*Sistem Modelleme, Optimizasyon ve Kontrol – Zeki
Sistemlere Dayalı Yöntem ve Algoritmalar – Optimizasyon
Modelleme ve Kontrol Uygulamaları – Makine Öğrenmesi
Tabanlı Kontrol – Evrimsel ve Sezgisel Optimizasyon ile
Kontrol – Oyun Teorisi Tabanlı Kontrol – Dinamik Oyun
Teorisi – Yapay Sinir Ağları ile Modelleme ve Kontrol –
Bulanık Mantık Tabanlı Kontrol – Yönetim ve Üretimde
Modelleme ve Optimizasyon
*Kontrol Uygulamaları – İnsansız Araçların Tasarım ve
Kontrolü – Deniz Araçları Kontrolü – Uçuş Dinamiği ve
Kontrolü – Güdümlü Sistemler – Makine Dinamiği ve
Kontrolü – Biyomedikal Sistemler ve Uygulamaları – Gömülü
Sistemlerde Kontrol Uygulamaları – MEMS için Kontrol
Uygulamaları – Gürültü ve Titreşim Kontrolü
*Süreç Kontrolü – Biyolojik Süreçlerin Kontrolü – Çevre ve
Arıtma Sistemlerinin Kontrolü – Isıl Sistemler ve Kontrolü –
Hidrolik ve Pnömatik Kontrol Sistemleri – Kimyasal Süreçlerin
Kontrolü – Değişken Empedanslı Sistemlerin Kontrolü
*Kontrol Eğitimi – Kontrol Eğitiminde İnternet ve e‐Öğrenme
– Sanal ve Uzaktan Lab Eğitimi ve Araçları – Tele‐operasyon ve Bağımsız Öğrenme – Kontrol Eğitimi için Açık
Kaynaklar – Kontrol Eğitiminde Üniversite‐Sanayi İşbirliği –
Kontrol Eğitiminde Sanal Gerçeklik – Müfredat, Uluslararası
Programlar ve Sosyal Boyut
ÖZEL OTURUMLAR:
i. Biyomekatronik Sistemler
ii. İnsansız Hava ve Deniz Araçları
iii. Gezgin Robot Eğitimi
iv. Haptik ve Teleoperasyon
DAVETLİ KONUŞMACILAR:
-Prof. Dr. Tamer BAŞAR, University of Illinois at UrbanaChampaign
-Prof. Dr. Jan MACIEJOWSKI, Control Engineering,
Cambridge University
-Prof. Dr. Atilla BİR, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,
Bilim Tarihi Bölümü
BİLDİRİ GÖNDERİMİ: Bildiriler tam metin halinde ve sayfa
sayısı 4-6 arasında olacak şekilde TOK’2015 İnternet sayfasında belirtilen bildiri formatına göre hazırlanarak http/
tok2015.pau.edu.tr/openconf adresindeki bildiri gönderme/
değerlendirme sistemi üzerinden PDF formatında gönderilmelidir. Bildirilerin hazırlanmasında, TOK’2015 İnternet
sayfasındaki Word ve LaTex şablonlarından yararlanılabilir. Ulusal Program Kurulu tarafından değerlendirilen ve
TOK’2015’te sunulmak üzere kabul edilen bir bildirinin
basılabilmesi için bildiride yer alan en az bir yazarın kayıt yaptırması gerekmektedir. Bir yazar bir kayıt işlemi ile en fazla
iki bildiri sunabilir. İkiden fazla her bir bildiri için ayrıca kayıt
yapılması gerekmektedir. TOK’2015’te sunulmuş bildirilerden bazıları daha sonra EBSCO tarafından taranan Pamukkale
Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi (PAJES) özel sayısında basılacaktır.
ÖNEMLİ TARİHLER:
Özel Oturum Önerileri için Son Tarih
Bildiri Gönderimi için Son Tarih Değerlendirme Sonuçlarının Bildirimi
Basıma Hazır Bildiri Gönderimi için Son Tarih
Erken Kayıt için Son Tarih
Kayıt için Son Tarih
Toplantı Tarihler 20 Mart 2015
17 Nisan 2015
19 Haziran 2015
3 Temmuz 2015
17 Temmuz 2015
8 Ağustos 2015
10-12 Eylül 2015
İLETİŞİM: Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi,
Elektrik-Elektronik Mühendisliği, Kınıklı Kampüsü
ENDÜSTRİ OTOMASYON
129
Haberler
XII. Teknoloji Ödülleri’ne başvuru tarihi uzatıldı
■ TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından gerçekleştirilen 12’nci Teknoloji Ödülleri için başvuru süreci uzatıldı.
Türkiye’nin teknoloji geliştiren ülkeler arasında yer almasını
sağlamak, yenilikçi ürünlerin geliştirilmesini teşvik etmek
amacıyla düzenlenen ve 11 yılda 872 projenin katıldığı
ödüller için 14 Ağustos 2015 tarihine kadar başvuru yapılabilecek.
Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan “Teknoloji
Ödülleri” için başvuru heyecanı tüm hızıyla sürüyor.
“Türkiye Teknoloji Liderlerini Arıyor” sloganıyla 12’ncisi
gerçekleştirilecek olan ödüllere bu yıl rekor başvuru bekleniyor. İlki 1998 yılında düzenlenen ve bugüne kadar toplam
872 projenin katıldığı Teknoloji Ödülleri’nin ön başvuru
süreci yoğun ilgi nedeni ile 14 Ağustos 2015 tarihine kadar
uzatıldı.
“TEKNOLOJİ LİDERLERİNİ ARIYORUZ”
Türkiye’nin teknoloji geliştirme, yoğun küresel rekabet ortamında 2023 hedeflerine ulaşma konusunda devlet ile özel
sektörün el ele vererek seferberlik başlattıklarını söyleyen
XII. Teknoloji Ödülleri Yürütme Kurulu Başkanı C. Müjdat
Altay, “TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD ortaklığı ile yürütülen
Teknoloji Ödülleri her alanı temsil etme gücüne sahip.
Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer almak istiyorsak,
ülke olarak bir üst lige çıkıp, her sektörden dünya devi markalar yaratmak istiyorsak Ar-Ge’de, teknolojide, inovasyonda yetkinliğimizi artırmalıyız. Kazandığımız yetkinliklerimizi
sergilemenin en iyi platformu ise Teknoloji Ödülleri. 30 başvuru ile başladığımız Teknoloji Ödülleri programının bugün
geldiğimiz noktada 200’e ulaşması mutluluk verici” dedi.
Türkiye’nin teknoloji geliştiren ülkeler arasında yer alıp,
yenilikçi ürünlerin geliştirilmesini teşvik etmek amacıyla
düzenlenen ödüllerde KOBİ’den büyük ölçekli firmalara
önemli geri dönüşler aldıklarını belirten Altay, şöyle devam
130
etti: “Makine imalattan bilişime, elektrik-elektronikten metalürji, malzeme, kimya, biyoteknoloji, tarım, gıda ve çevre
alanına kadar birbirinden değerli projelerle karşılaştık. Bu yıl
da teknoloji liderimizi aramaya devam ediyoruz. İlk duyurumuzu gerçekleştirdiğimizden bugüne karşılaştığımız ilgi için
tüm katılımcılara teşekkür ederiz. Yoğun ilgi nedeni ile 14
Ağustos 2015’e kadar bu yılki başvuruları sürdüreceğiz.”
“REKABET GÜCÜMÜZÜ ORTAYA KOYMALIYIZ”
Türkiye genelinde Ar-Ge alanında çalışmalar düzenleyen şirketlere yönelik bilinçlendirme çalışmalarının da eş
zamanlı olarak sürdürüldüğüne değinen Altay, “Ülkemizin
geleceğine yatırım yapan yetenekli şirketleri kamuoyuyla
paylaşmayı, başarı hikayelerini gündeme taşımayı, hayallerinde sınır tanımayan şirketleri dün olduğu gibi bugün de
desteklemeyi sürdüreceğiz. Geçmişte sadece hayal olan,
ancak bugün hayatımıza giren teknolojileri geliştiren kişi
ve şirketler Türkiye ekonomisi ile dünya liginde ülkemizi
daha güçlü bir konuma taşıyacak. Bu yıl bir rekora imza
atmayı, 200 başvurunun üstüne ulaşmayı hedefliyoruz”
açıklamasını yaptı. 2014 yılında 242 milyar dolarlık toplam
ithalatın yaklaşık 180 milyar dolarlık kısmının imalat sanayi
ürünlerinden oluştuğunu hatırlatan Müjdat Altay sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Ar-Ge’ye ayrılan payın yüzde 2.5 olduğunu varsayarsak
yurtdışında yapılan Ar-Ge’yi 3 milyar dolar ile desteklediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu trendi, tersine çevirmek
zorundayız. Daha çok kaynak ayırmalıyız. 2023 yılında
Ar-Ge harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya oranının
%3’e ulaşmasını hepimizin çabalarıyla hedefliyoruz. Ülkece
çok önemli hedeflerimiz var önemli bir dönüşüm sürecindeyiz. Bu önemli dönüşümde ‘ben de varım’ diyen tüm firmaları, Teknoloji Ödülleri yarışına katılarak rekabet güçlerini
göstermeye davet ediyoruz. Seneye bu vakitlerde bir firmamız büyük ödülü alarak en büyük sevinci yaşayacak.”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
SchneIder ElectrIc,
‘HeForShe IMPACT’ kampanyasının
pilot grubuna seçildi
Schneider Electric’ten kadınların güçlenmesi için 3
önemli taahhüt
HeForShe IMPACT projesinin bir üyesi olan Schneider
Electric 2017 yılı sonuna kadar; kadınların güçlendirilmesi adına 3 önemli ilerlemeyi gerçekleştirecek. Buna göre;
• Şirkette kadınların mevcudiyetini artırmak amacıyla
yeni yöneticiler ve teknisyenlerin istihdamı %40 oranında
artırılacak. (mevcut oran %29) Ayrıca önemli konumlardaki kadınların temsiliyeti ise %35 oranında artırılacak.
• Kadın çalışanlarında işgücünün %85’ini kapsayan
dünya çapında bir maaş düzenleme süreci gerçekleştirilecek.
• Son olarak, dünyanın her yerinden grup liderlerinin
katılımıyla bu programa özel bir yönetim oluşturulacak.
Blum: “Topluma katkı sağlamak için eşsiz bir fırsat…”
■ Schneider Electric, Birleşmiş Milletler Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN
Women) tarafından geliştirilen Cinsiyet Eşitliği
için Dayanışma Hareketi - HeForShe IMPACT
Kampanyasının pilot grubuna seçildi.
Birleşmiş Milletler Kadını Güçlendirme İlkeleri’nin
(WEP) önemli bir parçası olan cinsiyet eşitliğinin yayılımına sağladığı katkılardan dolayı
‘2015 Liderlik Ödülü’nün de sahibi olan Schneider
Electric, kampanya kapsamında 2017 yılı sonuna
kadar kadınları güçlendirmek için 3 önemli taahhüdü yerine getirecek.
Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, her
yaştan erkeği toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları
için değişimin savunucusu ve temsilcisi olmaya çağıran
dayanışma hareketi ‘HeForShe IMPACT 10x10x10’ pilot
gurubunda yer alacak.
Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlenmesi Birimi (UN Women) önderliğinde uygulanan
proje dünyanın her yerinden 10 hükümet, 10 şirket ve
10 üniversiteyi kapsıyor. Hükümetler ve sivil toplum
kuruluşlarının yanı sıra üniversiteler ve okullar cinsiyet
eşitliğini savunmak, ölçmek ve teşvik etmek için gerçek
taahhütlerde bulunulan kampanyada şirketler HeForShe
projesinin bir parçası olarak birtakım taahhütleri yerine
getirecek.
En büyük arzularının çeşitliliğe sahip şirketlerin öncüsü
olmak olduğunu ifade eden Schneider Electric İnsan
Kaynakları Direktörü Olivier Blum ise şöyle konuştu:
“Schneider Electric olarak, farklılıklara değer veriyor ve
herkese her yerde eşit fırsatlar sunuyoruz. Kadın yetenekleri bulmayı, geliştirmeyi işimiz için bir zorunluluk
olarak görüyor ve bu konuyu önümüzdeki yıllar içinde,
gündemimizde daha önemli bir yere taşımayı hedefliyoruz. Biz, ancak erkek çalışanlarımızın da cinsiyet
eşitliğini savunarak bu dönüşümün bir öncüsü oldukları takdirde büyük bir gelişme kaydedebileceğimize
inanıyoruz. HeForShe IMPACT 10x10x10 projesinde yer
almayı ve katkı sunmayı, kendi programımızı hızlandırmak ve topluma katkı sağlamak için eşsiz bir fırsat
olarak görüyoruz.”
HeForShe dayanışma kampanyası (www.heforshe.org),
her yaştan erkeği toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın
hakları için değişimin savunucusu ve temsilcisi olmaya
çağırıyor. HeForShe, Eylül 2015’e kadar tüm dünyada 1
milyar erkeğin kampanyaya katılımını sağlayarak, toplumun yarısını diğer yarıyı desteklemek için bir araya
getirmeyi hedefliyor.
HeForShe
IMPACT
10x10x10
pilot
grubunun üyeleri arasında Accor Hotels, Koç Group,
PricewaterhouseCoopers, Tupperware Brands, Unilever
gibi şirketler bulunuyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
131
Haberler
HİDROTEKNİK’ İN YENİ YÜZÜ İŞ BAŞINDA…
■ Makine parklarında ve yönetim kademelerinde önemli
reformlar geliştiren Hidroteknik
‘ in genç ve yeni genel müdürü
Yunus Emre Yıldırım 2015 yılı
hedeflerini tutturdu…
132
Sektöre daha iyi ve kaliteli hizmet
sunmak adına her noktada titiz
bir çalışma gösteren Hidroteknik,
yeni genel müdürü ile farklı bakış
açılarını da harmanlayarak müşterilerine çözüm ortaklığı sunuyor.
şında birçok markayı bünyesinde barındırmaktadır. Safir, Niuli
ve İngiliz Bendi forkliftlerinin
Türkiye distribütörlüğünün yanı
sıra Hyster Bölge bayiliğini de
sürdürmektedir. Servis ve yedek
parça alanında tüm marka ve
modellere servis hizmeti sunmakla
beraber Huster, Cummins,Perkins
Motorları,Solideal lastikleri ana
bayiliği ve Xinchai Motorları
Türkiye distribütörlüğünü de
yürütmektedir.
Türkiye’ nin en iddialı forklift ve iş
makineleri servis hizmetini sunan
Hidroteknik, sektörün önde gelen
500 firmanın %70’ ine hizmet
sunmaktadır. 2014 yılından itibaren yenilenen kurumsal yapısı ve
kadrosu ile birlikte 6000 m2 lik
yeni tesislerinde faaliyet gösteren
firma Türkiye’ nin en büyük servis
hizmet alanına sahip oldu.
Satış sonrası hizmet ve müşteri memanuniyetine büyük önem
veren Hidroteknik satış hizmetlerinin dışında kiralama hizmeti de
sunabilmektedir. Yoğun bir tempoda çalışan müşteri hizmetleri
ekibi hizmet sürelerini minimum
seviyede tutmak ve eksiksiz iletişim sunmak adına maksimum
seviyede çaba göstermektedir.
22 Yıllık Hizmet Ağı…
2015 Hedefleri Tuttu…
22 yıldır faaliyet gösteren
Hidroteknik, forklift ve istif satı-
2013 yılından bugüne kadar kademeli olarak satış hedefleri tuttur-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
mayı başaran Hidroteknik satış
hacmini her geçen gün artırıyor.
Satış ekibinin yoğun çalışmaları ve yönetim ekibinin destekleri ile yıllık satış hacmi 2013
yılında 1.275.000 $ iken 2014
yılında 1.600.000 $ seviyelerine
ulaşmıştır. 2015 yılı satış hacimlerinde çıtayı yükseltmek adına
makroekonominin etkilerini ve
ekonomiye yansımalarına göre
hedeflerini belirleyen Hidroteknik,
yılın ilk yarısında beklediklerinin
üzerinde satış hacmi gerçekleştirerek ön gördükleri hedeflerinin büyük bir kısmını tamamlamış
oldu. Müşterileri ile ticari değil çözüm
ortaklığı temelinde hizmet sunduklarını ve 2016 yılı sonuna kadar
Türkiye’ de sanayi sektöründe her
noktaya hizmet verebilecek düzeye
çıkacaklarını belirten Hidroteknik
Genel Müdürü Yıldırım, bu doğrultuda alt yapılarını oluşturduklarını
ve sistemli bir şekilde çalışarak
koydukları hedeflere ulaştıklarını
belirtti.
Haberler
KİMYA AR-GE PROJE PAZARI 5’İNCİ YILINDA
geçen yıl arttığı
Kimya Ar-Ge Proje
Pazarı’na, bu yıl da
ilginin yüksek olması
bekleniyor. Kimya ve
malzeme sektörünün
yüksek katma değerli
üretim yapabilmesi,
ihracatın sürdürülebilir kılınması ve
dünya
pazarlarında rekabet avantajı
sağlayacak ortamın
oluşması sektörün
öncelikleri arasında
yer alıyor.
5’inci yılında 5
Farklı kategoriden
ilk üçe giren 15
proje sahibine 150
bin TL ödül…
■ İnovatif fikirlere 150 bin TL
ödül
Plastik, kozmetik, boya, ilaç
ve eczacılık ürünleri, medikal
gibi katma değeri yüksek ürün
grupları ile 18 milyar dolarlık
ihracatı gerçekleştiren kimya
sektörü, Ar-Ge ve inovasyon
yatırımları ile ihracatını katlayacak. Sektördeki yeni fikirler
ve projeleri destekleyen Kimya
Ar-Ge Proje Pazarı, beşinci
yılında da girişimcileri-sanayicilerle buluşturma misyonunu
üstleniyor. Bu yıl 5 farklı kategoride ürüne dönüştürülebilir
projelere toplam 150 bin TL
ödül verilecek. Projesine ve
kendine güvenen tüm girişimcilere açık olan etkinliğe, başvurular başladı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin
(TİM) koordinasyonunda, İstanbul
Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve
Akdeniz Kimyevi Maddeler ve
Mamulleri İhracatçıları Birliği
(AKMİB) işbirliği ile düzenlenen,
“Kimyevi Maddeler ve Mamulleri
Sektörü’nde 5. Ar-Ge Proje
Pazarı”; kimya ihracatında katma
değerin artırılması, inovasyon kültürünün yaygınlaştırılması ve üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesine katkı sağlamayı hedefliyor.
Başvuran proje sayısının her
ENDÜSTRİ OTOMASYON
5.
Kimya
Ar-Ge
Proje
Pazarı’na
İlaç ve Eczacılık
Ürünleri, Boyalar ve
Yapıştırıcılar, Plastik
ve Kauçuk, Kozmetik,
Sabun ve Temizlik
Ürünleri ve Temel
Kimyasallar olmak
üzere 5 farklı kategoride başvurular alınacak. Her bir kategoride;
birinciye 15 bin TL, ikinciye 10 bin
TL ve üçüncüye 5 bin TL olmak
üzere toplamda 150 bin TL ödül
verilecek.
Kimya sektörüne değer katacak
yeni bir projesi olan ve hayata
geçirmek için destek bekleyen tüm
girişimcilere açık olan 5. Kimya
Ar-Ge Proje Pazarı’na başvurular, 16 Ekim 2015 tarihine kadar
devam edecek. Etkinlik ile ilgili
bilgi almak ve başvuru detaylarını
öğrenmek isteyenler www.kimyaargeprojepazari.com sitesini ziyaret edebilir.
133
Haberler
PAGEV, ÇİN’DE YENİ ANLAŞMALARA İMZA ATTI
risinin Çin’e en büyük ihracat kalemi olan plastik inşaat malzemeleri
konusunda çalışmaların artırılması
da görüştüğümüz konular arasındaydı. Ayrıca Türkiye’nin özellikle
enerji boru hatlarının da üzerinde
bulunması ve bir enerji üssü olması
sebebi ile Çinli petrokimya firmalarına, Türkiye ve AB’ye hammadde
tedariği amacıyla Türkiye’de yatırım
imkânlarını görüştük” dedi.
■ Türk plastik sektörü
Çin ile ortak yatırımlara adım
atıyor
Dünyanın en büyük plastik üreticisi Çin’i ziyaret eden PAGEV, Çinli
plastik ve petrokimya endüstrileri ile ikili anlaşmalara imza
attı. DEİK tarafından düzenlenen
Türkiye-Çin İş Forumu’nda bölgesel yatırımlarda ortaklık yapma
kararı alınırken; Türk plastik sektörünün Çin’e olan ihracatının
artırılması konusunda da önemli
görüşmeler gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın Çin ve Endonezya gezisi
sırasında DEİK tarafından düzenlenen Türkiye-Çin İş Forumu’na
katılan PAGEV, Çinli plastik ve petrokimya endüstrileri ile ikili anlaşmalara imza attı.
Dünyanın en büyük plastik mamul
işleme kapasitesine sahip Çin, sahip
olduğu potansiyele rağmen dış ticaret açığı veriyor. 72 milyon ton
kapasitesi ile dünyadaki en büyük
plastik işleyicisi olan Çin’de plastik
mamul işleme sektörü 35 milyar
dolar fazlalık verirken, petrokimya
134
sektörü 43 milyar dolar açık veriyor.
Türk plastik sektöründe de benzer
bir tablo görülüyor. Sektör, 8,3 milyon ton işleme kapasitesiyle dünyada 7. AB’de ise 2. sırada yer
alıyor. Türk plastik işleme sanayi 2
milyar dolara yakın dış ticaret fazlası
verirken, Türk petrokimya sektörü
dış ticaret açığı oluşturuyor. Çin ve
Türkiye’nin plastik mamul konusundaki karşılıklı ticaretinde ise Çin’in
550 milyon dolar kadar ihracat fazlalığı söz konusu.
PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı
Yavuz Eroğlu, dünyanın en büyük
plastik üretici Çin ile gerçekleştirilen
iş forumunun Türk plastik sektörü
adına oldukça verimli geçtiğini belirterek; “PAGEV olarak Türkiye-Çin
İş Forumu’nda Türk plastik sektörü
adına önemli anlaşmalara imza attık.
Cari açığın kapatılması ve karşılıklı yatırımların artırılması yönünde çalışmalar yaptık. Türk plastik
üreticilerinin Çin’e olan ihracatlarını artırması, Çinli ve Türk plastik
firmalarının bölgesel yatırımlarda
ortaklık yapmaları konusunda karşılıklı çalışılması konusunda mutabakata vardık. Türk plastik endüst-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yavuz Eroğlu, “Çin dünyanın en
büyük plastik mamul işleme kapasitesine sahip ancak petrokimya üretimi çok yetersiz. Bunun çözümünü
en büyük petrol kaynaklarına sahip
Afrika ve Ortadoğu’da yaptığı uzun
süreli anlaşmalarla garanti almış
durumda. Ayrıca petrokimya üretiminde kömür gibi alternatif kaynakları da kullanıyor. Petrokimya
sanayinin en büyük ikinci girdisi
olan elektriği de nükleer santrallerle sağlıyor. Çin, bugün dünyada
en fazla nükleer santral inşa eden
bir ülke konumda ve bu santrallerin çoğu halen inşaat aşamasında.
Tüm bunlarla birlikte Çin’de petrokimya yatırımları hem girdileri,
hem de yatırım maliyetini azaltıcı
teşviklerle destekleniyor. Dolayısıyla
ithal hammaddelere vergi koymak ve
koruma tedbiri yerine, teşvik vererek petrokimya yatırımlarını destekliyor. Biz de uygulanan bu modelin
Türkiye’de başarılı olacağına inanıyoruz. Artık globalleşen dünyada ortak yatırımların önemi giderek
artıyor. Biz de katıldığımız TürkiyeÇin İş Forumu’nda Uzakdoğu’ya
daha fazla ürün ihracat edebilmek
için bu bölgedeki Türk plastik sektörü yatırımlarını artıracak kolaylaştırıcı tedbirler üzerinde mutabakata
vardık. Önümüzdeki dönemde bu
anlaşmaların sektörümüzün büyümesine verimli katkılar sağlayacağına inanıyoruz” diyerek sözlerine son
verdi. .
Haberler
IFC’den Trakya Cam’a Enerji Verimliliği Kredisi
■ Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC (Uluslararası Finans
Kurumu), Trakya Cam’a Türkiye
ve Bulgaristan’daki fabrikaların
enerji verimliliğini artırması
amacıyla 75 milyon ABD doları
tutarında finansman sağladı
İstanbul, 30 Temmuz 2015 —
Dünya Bankası Grubu kuruluşu
IFC, Türkiye’nin lider düz cam üreticisi olan Trakya Cam’ın Mersin,
Polatlı ve Bulgaristan’da yer alan
fabrikalarına yönelik enerji verimliliği yatırımlarını desteklemek ve
iklim değişikliğiyle mücadele amacıyla şirkete 75 milyon ABD doları
tutarında uzun vadeli finansman
sağladı.
Finansmanın 55 milyon ABD
dolarlık kısmı IFC tarafından,
geri kalan 20 milyon ABD dolarlık
kısmı ise IFC’nin yönetimindeki
ortak-yatırımcı programı Managed
Co-Lending Portfolio Program
(MCPP) tarafından temin edildi.
Projenin söz konusu fabrikalarda
yer alan cam ocaklarını ve kullanılmayan ısının geri kazanım yollarını
geliştirerek yılda yaklaşık 11.2 milyon ABD doları tutarında doğrudan
enerji tasarruf etmesi ve 60.000
ton sera gazı salınımını önlemesi
bekleniyor. Projenin ayrıca, Trakya
Cam’ın Mersin’deki fabrikası ve
iştiraki olan Trakya Glass Bulgaria
EAD’nin Bulgaristan yer alan fabrikası için enerji faturalarını %15
oranında azaltması bekleniyor.
Dünya Bankası Grubu üyesi IFC,
Türkiye’de yaklaşık 50 yıldır özel
sektörün kalkınmasını desteklemektedir. Türkiye, toplam yaklaşık 4,3 milyar ABD dolarlık mevcut yatırım portföyü ile IFC’nin
IFC Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey
Afrika Bölgesi Sanayi, Tarım ve
Hizmetler Bölüm Başkanı Carsten
Mueller anlaşmaya ilişkin olarak
şunları söyledi: “Stratejik iş ortağımız olan Şişecam Grup ve iştiraki Trakya Cam ile iklim değişikliğiyle mücadelede doğrudan etki
yaratabilecek böyle bir yatırımda
tekrar işbirliği yapıyor olmaktan
dolayı büyük memnuniyet duyuyoruz.”
IFC’nin yaklaşık 40 yıldır Şişecam
Grup’la işbirliği devam ediyor.
IFC’nin Grup’ta hissesi yer alırken
ayrıca Grup’un yurtiçi ve yurtdışında yer alan cam ve kimya
sektörlerindeki iştirakleriyle birkaç
kredi anlaşması bulunuyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
tüm küresel portföyü içerisinde
en büyük ikinci ülke konumunda
yer almaktadır. IFC, 2012-2016
Ülke Ortaklık Stratejisi çerçevesinde Türkiye’de özel sektöre toplam
2.8 milyar dolar tutarında destekte
bulunmuştur. .
135
Haberler
IFS iş zekası platformu VisionWaves’i satın aldı
entegre bir şekilde iyileştirme, müşterilerin stratejilerini
gerçekleştirmelerine hız kazandırma ve iş performanslarını
yükseltme kabiliyeti sağlıyor.
■ Global ERP yazılımı IFS, iş zekası (BI) yazılımı
VisionWaves hisselerinin tamamını satın aldığını açıkladı.
VisionWaves, müşterilerinin stratejilerini gerçekleştirmelerine hız kazandıran ve iş performanslarını artıran iş
zekâsı yazılımları sağlıyor. İş Zekâsı (BI) ve İşletme Süreç
Yönetimi (BPM) çözümlerinin birleşiminden oluşan genişletilmiş kurumsal kapasiteye sahip olan platform, her türlü
veri kaynağına ve iş uygulamasına da kapsamlı bir görsellik
sağlıyor.
VisionWaves ile sektör odaklı IFS ERP çözümlerinin bir
araya gelmesi müşteriler için de çok önemli avantajları
beraberinde getiriyor.
• VisionWaves, uçtan uca tüm iş birimleri, veri kaynakları
ve iş uygulamaları arasında haritalama, izleme ve yönetme
yeteneği sağlıyor. Bu yetenek, performansın iş stratejisini
nasıl etkilediğini gerçek zamanlı olarak ‘bir bakışta’ görmeyi, finansal varlık ve riskleri yönetmeyi ve rol tabanlı
kokpitler ile görüntülemeyi sağlıyor.
• IFS ERP ve VisionWaves çözümleri ortak bir operasyonel
resim sunarak, iş süreçlerindeki performansı tamamen
2000 yılında kurulan VisionWaves’in şirket merkezi Zeist
Hollanda’da bulunuyor. Havacılık ve Savunma, Lojistik,
Madencilik, Mühendislik ve İnşaat, Enerji ve Tabii Kaynaklar,
Kamu, Finans ve Sağlık sektörlerinde dünya çapındaki çok
uluslu şirketlerde başarı ile çözümleri kullanılıyor.
VisionWaves’in aralarında Emirates, Qinzhou Enerji Santrali/
SDIC, Şili Hava Kuvvetleri, Dodsal, Lumina Mining, Hollanda
Savunma Bakanlığı ve Ulusal Polisi, ING Bank, Achmea
ve Rabobank’ın da yer aldığı müşterileri ve Capgemini,
Accenture ve Serco gibi birçok sistem entegratörü ile de
ortaklıkları bulunuyor.
IFS CEO’su Alastair Sorbie “VisionWaves’i bünyesine
katan IFS, kurumsal uygulamalar alanında en hızlı gelişen
sektörlerden birine yatırım yaparak beyan ettiği büyüme
stratejisini uyguluyor. IFS’in hedefi müşterilerinin daha
aktif hale gelmesini ve stratejilerini gerçekleştirmede daha
hızlı hareket edebilme kabiliyeti geliştirmesini sağlamaktır.
VisionWaves bu hedefe çokça katkıda bulunmakla birlikte
IFS ortak ekosistemi stratejisini de mükemmel bir şekilde
tamamlayacaktır; sistem entegratörleri iş zekâsını ve iş performansını geliştirme konusunda değer yaratmayı oldukça
ilgi çekici buluyor. Birçok başarılı şirket operasyonlarını
daha akıllı yapmak için uçtan uca iş zekâsı çözümlerinden
faydalanıyor.” şeklinde açıklamada bulundu.
Danfoss Türkiye,
soğutma sektörünü eğitmeye devam ediyor!
■ Termostatik Radyatör Vanası ve Genleşme Vanası
gibi ısıtma - soğutma alanında birçok ürünün mucidi
olan Danfoss’un Türkiye’deki yapılanması Danfoss Türkiye,
verdiği eğitimlerle sektörü geliştirmeye devam ediyor.
Soğutma sistemlerinde doğal soğutkan uygulamalarının
yaygınlaşmaya başlamasıyla, konuya yönelik eğitim seminerlerine ağırlık veren şirket eğitim seminerlerini ilk olarak,
sektörün önde gelen 5 firmasında başlattı. Karsu, Frigo
Mekanik, Erkasis, Sistek ve KSI gibi önemli endüstriyel soğutma şirketlerindeki proje yöneticileri, satın alma
yöneticileri ve satış yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen
“Danfoss Endüstriyel Soğutma Sistemleri” seminerlerinde,
Amonyak ve Karbondioksitli Kaskad Sistemleri ve bu sistemlerde kullanılan Danfoss ürünlerini konu alan eğitimler
verildi.
Danfoss Türkiye Endüstriyel Soğutma Satış Mühendisi
136
Rüştü Saral ve Danfoss Endüstriyel Soğutma Avrupa Satış
Müdürü Lorenzo Angolani tarafından verilen eğitimlerde;
amonyak ve karbondioksitli sistemlerde uygulama yaparken
dikkat edilmesi gerekenler ve doğru ürün seçiminin önemi
aktarıldı. Seminerde ayrıca Coolselector(R) 2 uygulaması
üzerinden ürün seçim çalışması da gerçekleştirildi.
Tecrübelerini sektöre aktarıyor
Soğutma alanına yönelik seminerlerini sürdüren Danfoss
Türkiye, spesifik ürünler ve teknoloji konularında eğitimler verirken, enerjinin yoğun tüketildiği iş kollarına
özel programlar da düzenliyor. Mühendislik konusundaki
köklü tecrübelerinin yanı sıra yeni geliştirdiği teknolojileriyle dünya çapında saygın ve güvenilir bir kuruluş olan
Danfoss, Türkiye’de faaliyete başladığı 2013 yılından bu
yana sürdürdüğü eğitimlere önümüzdeki dönemlerde de
devam edecek.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
TANAP projesinin ileri teknolojili turbo
kompresörlerini GE Petrol ve Gaz sağlayacak
■ GE Petrol ve Gaz, kritik öneme sahip TANAP projesinin
aeroderivatif gaz türbini tahrikli turbo kompresörlerini tedarik etmek üzere multi-milyon dolarlık anlaşmaya imza attı.
Bu anlaşma, GE’nin yerelleştirme girişimleriyle Türkiye’ye
olan uzun vadeli yatırım taahhüdünün altını bir kez daha
çiziyor. GE gaz türbinleri, yüksek seviyelerde operasyonel
verimlilik ve düşük emisyon seviyeleri sağlıyor.
GE (General Electric) Petrol ve Gaz, kritik öneme sahip
Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) Projesi’nin
1’inci aşaması için ileri teknolojili turbo kompresörler tedarik edecek. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR, BOTAŞ
(Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş.) ve BP arasındaki iş
ortaklığıyla hayata geçirilen TANAP Projesi, Azerbaycan
gazını önce Türkiye’ye, Türkiye üzerinden de Avrupa enerji
pazarlarına naklederek kesintisiz gaz akışının yanı sıra,
enerji kaynaklarının güvenliğine ve çeşitlendirilmesine katkıda bulunacak.
Bu anlaşma ile birlikte TANAP projesinin 1’inci aşamasının
2018 yılında hayata geçirilmesi planlanıyor. GE Petrol ve
Gaz’ın iş kolunun son teknoloji ürünleri, yüksek seviyelerdeki operasyonel verimliliğin yanı sıra daha düşük emisyon
seviyesi ve daha az bakım gerektirmesi nedeniyle bu önemli
proje için seçildi.
Multi-milyon dolarlık sözleşme, “boru hattının kalbi” olarak
bilinen ve aeroderivatif gaz türbiniyle çalışan kritik önemdeki turbo kompresör paketlerinin temin edilmesini sağlıyor.
Ürünler, Floransa –İtalya’da üretildikten sonra, test edilmiş
ve paketlenmiş olarak 2017 yılında sevk edilecek.
Anlaşma, GE’nin her iş alanından teknoloji ve uzmanlık
katkısının kullanılması amacıyla oluşturulan “GE Store” yak-
laşımına iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu projede, GE Havacılık
iş alanından türetilen aeroderivatif gaz türbini teknolojileri
petrol ve gaz sektörüne uygulandı.
GE Petrol ve Gaz, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye
Başkanı Rami Qasem, “Prestijli TANAP projesini gerçekleştiren ortak girişimin -SOCAR, BOTAŞ ve BP’nin- güvenini kazanmaktan ve ileri teknolojiye sahip GE Petrol ve
Gaz çözümlerini sağlamaktan dolayı mutluluk duyuyoruz.
GE Petrol ve Gaz için önemli bir kilometre taşı niteliği
taşıyan anlaşma, Türkiye’deki ileriye yönelik taahhüdlerimizin altını bir kez daha çiziyor. Bu bağlamda, GE olarak
Türkiye’nin hedeflerine destek olmak amacıyla 2012 yılında duyurduğumuz 900 milyon dolarlık yatırım taahhüdümüzün bir parçası olan yerelleştirme çalışmalarına da
devam ediyoruz” dedi.
GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü
Canan Özsoy: “Anlaşma, GE Türkiye olarak taahhüdlerimizi
yerine getirmedeki kararlılığımızı gösteriyor. Yeni iş alanları
yaratarak yerel ekonomileri geliştiren ve Avrupa ülkelerinin
enerji güvenliğini sağlayan kritik öneme sahip TANAP projesine, teknoloji ve tecrübemiz ile katkı sağlamaktan gurur
duyuyoruz” dedi.
GE, dört şehirde, 900’e yakın çalışana sahip tesisleriyle,
bugün Türkiye’de doğal gazdan üretilen elektriğin yüzde
50’sinden fazlasını üretiyor. Ülkemizdeki uçakların yüzde
60’ı GE/CFM motorlarına sahip ve her gün çok sayıda
hastanede 15,000 civarında GE Sağlık teknolojisi kullanılıyor. GE’nin devam eden yatırımları bu önemli büyüme
alanlarındaki ortaklıklarını daha da güçlendirecek ve dolayısıyla Türkiye için yeni fırsatlar oluşturulmasına katkı
sağlayacak.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
137
Haberler
KİMYADAN İLK YARIDA 8 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT
■ Kimya sektörü ikinci yarıdan umutlu
Petrol fiyatları ve parite kimyanın dengesini bozuyor…
Kimya sektörü yılın ilk yarısında değer bazında yüzde 10,35
gerileme ile yaklaşık 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Geçen yıla göre miktar bazında yüzde 21,56’lık artış ile 8,8
milyon ton ihracata ulaşan kimya sektörü, yılın ikinci yarısına ihracatta toparlanma beklentisi ile girdi.
altı ayda ihracatta zaten negatif görünüm bekliyorduk. Buna
rağmen sektör olarak değer bazında düşen ihracatımızı miktar bazında artırmayı başardık. Yaşanan bu durumu petrol
fiyatlarındaki gerilemeye ve dolar/euro paritesindeki düşüşe
bağlıyoruz. Ancak ikinci yarı bizim için çok daha önemli ve
bu görünümün artıya döneceğine inanıyoruz” dedi.
2015 Ocak-Haziran döneminde en fazla hangi ülkelere
kimya ihracatı yaptık?
Kimya sektörü yılın ilk yarısında 7 milyar 995 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Bu dönemde dolar bazında ihracat yüzde
10,35 gerilerken, miktar bazında yüzde 21,56 artış gösterdi.
İlk yarıda en fazla ihracat Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve
Irak’a yapılırken; Almanya, İspanya, Suudi Arabistan, İtalya,
İran, Malta ve Azerbaycan-Nahcivan üst sıralarda yer alan
diğer ülkeler oldu.
Kimya ihracatını ilk yarıda plastik sektörü sırtladı…
Euro-dolar paritesindeki etkilerin yoğun bir şekilde hissedildiği Ocak – Haziran dönemindeki kimya sektörü ihracatında
ilk üçte; plastikler ve mamulleri, mineral yakıtlar ve yağlar
ile anorganik kimyasallar yer aldı. Plastikler ve mamulleri 2
milyar 538 milyon dolar ile lider olurken, plastikleri 2 milyar
013 milyon dolar ile mineral yakıtlar ve yağlar, 609 milyon
dolar ile anorganik kimyasallar izledi.
2015’de kimya ihracatı
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği
(İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, yeni kurulacak hükümet ile birlikte yılın ikinci yarısından ümitli
olduklarını belirtti. Akyüz, “Ekonomik büyümenin ve ihracat
artışının sürdürülmesinde, istikrar oldukça önemli. Bu
istikrarı sağlayacak güçlü bir hükümete ihtiyacımız var.
İhracatçı ve sanayicilerimizin beklentisi de bu yönde. İlk
138
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
PRYSMIAN GROUP TÜRKİYE, ISO 27001
BİLGİ GÜVENLİĞİ YÖNETİM SİSTEMİ SERTİFİKASI
İLE GELECEĞİNİ GARANTİ ALTINA ALDI
■ Prysmian Group Türkiye, Bilgi Güvenliği Yönetim
Sistemi’ni 4 ay gibi kısa sürede kurup, mayıs ayında
yapılan denetimlerden sıfır uygunsuzlukla çıkarak,
ISO/IEC 27001 belgesini almaya hak kazandı.
Dünya çapında enerji ve telekomünikasyon kabloları
sektörünün lideri Prysmian Group’un Türkiye operasyonu Prysmian Group Türkiye, 23 Ocak 2015 tarihinde başlattığı ISO/IEC 27001:2013 Bilgi Güvenliği ve
Yönetim Sistemi (BGYS) projesi ile bilginin “gizliliğini, bütünlüğünü ve erişilebilirliğini” güvence altına
aldı. Sektörde bir ilki gerçekleştiren şirket, enerji ve
haberleşme kabloları ile bunların üretiminde kullanılan hammaddelerin ithalat, ihracat ve depolama
süreçlerini destekleyen tüm bilgi, bilgi sistemleri
süreç ve personelini, BGYS komitesi kurarak ve 4
ay gibi kısa bir sürede 300 adam gün harcayarak
yapılandırdı.
Bilgi Güvenliği ve Yönetim Sistemi Projesi kapsamında, Prysmian Group Türkiye’nin farklı departmanlarından seçilen temsilciler ile BGYS komitesi kuruldu.
Temel risk yönetimi ve farkındalık eğitimleri ile
çalışanların bilgi düzeyi, üst düzeye çekildi; fiziksel
güvenlikten başlayarak şirket içinde birçok yapılandırma ve teknolojik geliştirme uygulandı. “Türkiye’yi
Yarınlara Bağlıyoruz” misyonu kapsamında çalışmalarını sürdüren Prysmian Group Türkiye, bu projenin
kapsamını ilk başta sınırlı tutarak, zamanla diğer
bölümleri kapsayacak hale gelmesini hedefliyor.
Prysmian Group Türkiye Bilgi Teknolojileri Müdürü ve
Bilgi Güvenliği Komite Başkanı İdris Çolakgil projeyle
ilgili olarak, “Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi bilginin
gizliliğini, bütünlüğünü ve erişilebilirliğini risk yönetim proseslerini uygulayarak muhafaza eder ve ilgili
taraflara risklerin doğru bir şekilde yönetildiğine dair
güvence verir. Prysmian Group Türkiye olarak, ISO
27001 BGYS gereksinimlerini benimseyerek, işleterek
ve bunu yandaşlarımıza yayarak, varlıkların kabul edilebilir bir güvenlik ve gizlilik prensipleri içinde kullanmayı
benimsemiş durumdayız. Çünkü bilgiyi korumak, bilginin güvenliğini sağlamak artık bir zorunluluktur” dedi.
Prysmian Group Türkiye CEO’su Erkan Aydoğdu ise
“Türk kablo sektöründe yine bir ilki gerçekleştiriyoruz.
BGYS projesi ile Prysmian Group Türkiye’nin geleceğini
garanti altına alıyoruz. Farklı alanlarda farklı çalışmalar
ile ‘ilk’lerimize yenilerini eklemeyi sürdüreceğiz.” diye
konuştu.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
139
Haberler
Parker, yenilikçi ve son teknoloji otomasyon ürünlerini
tanıttığı Otomasyon Sergi Tır’ını 17 Ağustos – 04 Eylül
arasında Türkiye’ye getiriyor
■ Hareket ve kontrol teknolojileri alanında dünya lideri
Parker Hannifin, birçok yenilikçi ve son teknoloji otomasyon ürünü ile donattığı Otomasyon Sergi Tır’ını müşterilerinin ayağına götürüyor. Parker Hannifin otomasyon
ürün grubu bünyesindeki beş divizyonun sunduğu 200’ün
üzerinde ürün ve çözümü kapsayan tanıtım gezisi, hem
mevcut hem de yeni Parker müşterilerinin bu kapsamlı ürün
portföyünü deneyimlemesi için önemli fırsatlar sunuyor.
Otomasyon Sergi Tır’ı, Elektromekanik, Pnömatik, Proses
Kontrol, Hız Kontrol Cihazları ve Hassas Akış Kontrolü ürün
portföyüne ait 200’den fazla ürünü, sergi panoları ve interaktif alanlar ile yenilikçi ve profesyonel bir şekilde vitrine
çıkarıyor. Bu sayede Parker, distribütörlerini, sistem integratörlerini, OEM ve son kullanıcılarını yerinde ziyaret ederek
müşterilerinin mühendislik gereksinimlerini anlayacak ve
hedef kitlenin ihtiyaçlarına uyarlanabilen, akıllıca tasarlanmış bir modüler sergileme sistemi ile yerinde eğitimler,
canlı tanıtımlar ve Parker ekibi ile tanışma şansı sunarak
ihtiyaçlarına anında cevap veriyor olacak.
İlk yola çıktığı 02 Mart 2015‘ten bu yana İngiltere, Polonya,
Fransa, Hollanda, Almanya, İsviçre ve İrlanda’daki önemli
sanayi bölgeleri ile tesisleri ziyaret eden Parker Otomasyon
TIR’ının Türkiye’de 10 farklı durağı olacak. 17 Ağustos
2015’te ilk olarak Adana OSB’ne gidecek olan araç, ardından sırasıyla Denizli, İzmir, Manisa, Bursa, Eskişehir,
Ankara, Gebze ve İkitelli Organize Sanayi bölgelerinde
bulunacak.
Parker Otomasyon Grubu Satış Müdürü Özgür Çalışkan
tarafından yapılan açıklamaya göre yılsonuna kadar 13
ülkede 32 gün boyunca açık kalacak Otomasyon Tır’ının
140
özellikle organize sanayi bölgelerinde duracak olmasının,
bu bölgelerde faaliyet gösteren firmalara yeni bir bakış̧
açısı sağlayacağı ifade edildi. Bu açıklamaya göre ziyaretçilerine, 200’ü aşkın otomasyon, hidrolik ve pnömatik
ürününün endüstriyel üretim ile nasıl entegre edilebileceğini detaylı bir şekilde gösteren TIR’da; monitörler ve
canlı tanıtımlar, Parker ürünlerinin entegre bir yaklaşımla
nasıl optimize edilebileceğini ortaya koyuyor.
Turun temel konsepti, müşterilerin genelde ticaret fuarlarında gördüğü stantlara benzeyen taşınabilir bir sergi
alanı sunmak. Günümüzün modern, hızlı iş temposunda
müşterilerin ticaret fuarlarını ziyaret etmek için gerekli
zamanı ayırmaları giderek zorlaşıyor. Parker Otomasyon
Tır’ı ticaret fuarı deneyimini müşterilerin ayağına götürerek değerli zamanlarından tasarruf şansı sağlıyor.
Tur baştan sona Parker’ın teknolojiye yenilikçi ve modern
yaklaşımını yansıtacak şekilde tasarlanmış. Yakıt tasarruflu ve Euro 6 uyumlu bir taşıt platformuna kurulan
ve iki yana genişleyen bölmeler sayesinde 48 m2’lik
tamamen klimalı, konforlu, aydınlık ve havadar bir sergi
alanı oluşturulmuş. Sergi alanı gücünü yeni Parker
Elektro-Hidrolik Pompa (EHP) Sisteminin yönettiği 5
hidrolik aks, GVM motoru, MC mobil sürücü ve hidrolik
pompadan alıyor.
Araçta bulunan interaktif sergi panoları Parker teknolojilerini, ziyaretçileri içine alacak bir şekilde tanıtırken, iPad
tabletler ise ziyaretçilere sanal, interaktif bir ürün sunumu yapıyor. İnteraktif uygulamanın HTML 5 versiyonuna,
çevrimiçi olarak kolaylıkla www.parker.com/auge/ontour
adresinden ulaşılabilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Yeni atanan Otomasyon Grubu Avrupa Operasyon Başkan
Yardımcısı Robert Stoppek turun İngiltere’deki ilk açılışında “Hidrolik ürünleri ve çözümleri ile tanınan bir şirket
olarak yeni Otomasyon Tır’ımızın lansmanı, müşterilerimizin Parker’ın sunduğu çözümlerinin enginliğinin farkına
varmasını sağlama kararlılığımızı ortaya koyuyor,” dedi ve
devam etti: “Kalitesinden ve yenilikçiliğinden gurur duyan
öncü bir mühendislik şirketi olarak Parker için taşıtın
kendisi de dâhil olmak üzere tüm turun bunu yansıtması
şarttı. Böylece satış ekiplerimizin gurur duyabileceği ve
müşterilerimizin içinde zaman geçirmekten keyif alacağı bir
araç yarattık.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
141
Haberler
5. Uluslararası Çevreci Şehirler
Yarışması’nın galibi Hindistan’dan çıktı
Finalist İTÜ ekibine Schneider Electric çalışanları tam not verdi
■ Schneider Electric’in akıllı şehirlerde yenilikçi
enerji çözümlerine odaklanan ‘Çevreci Şehirler 2015’
adlı uluslararası öğrenci yarışması sonuçlandı.
Rüzgar Türbinleri projeleriyle Schneider Electric çalışanlarından tam not alarak, ‘Çalışanların Seçimi’ ödülüne
değer bulundu.
Dünyanın her yerinden öğrencilerin katıldığı yarışmanın
galibi Hindistanlı ekip olurken, finalist 12 takım arasında
İstanbul Teknik Üniversitesi ekibi de yer alarak büyük
başarıya imza attı.
Finalde Türkiye’den İstanbul Teknik Üniversitesi ekibinin
yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya, Çin, Fransa,
Rusya, Fas, Pakistan, Avustralya, Filipinler, Japonya ve
Hindistan’dan da öğrenci takımları yarıştı. En az biri kadın
olmak üzere iki kişiden oluşan ekipler, enerji verimliliğiyle
ilgili projelerini Schneider Electric’in Paris’teki üst yönetiminden oluşan bir jüriye sundu. 3 günlük etkinlik boyunca
finalistler, Schneider Electric tesislerini ziyaret ederek
uzmanlarla birlikte çalışma imkanı buldular ve kariyer
geliştirme seminerlerine katıldılar.
Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric’in
bu yıl 5. kez düzenlediği ‘Uluslararası Çevreci Şehirler
(Go Green in the City)’ yarışmasının sonuçları açıklandı.
Bu yılın kazananları, ‘Etkin Enerji Yönetimi Uygulaması’
fikri ile Hindistan Kharagpus Teknoloji Enstitüsü’nden
Mohamad Meraj Shaiks ve Spoorthy Kotla oldu.
5 yılda 30.000 öğrenci yenilikçi enerji çözümleriyle yarıştı
Paris’te düzenlenen Uluslararası Çevreci Şehirler
Yarışması’na öğrenciler, konut, üniversite, iş alanı, su ve
hastane olmak üzere şehirle ilgili beş temel sektörden biri
üzerine yenilikçi enerji yönetimi çözümlerine dair fikirlerini içeren sunumlarıyla katıldı.
Schneider Electric’in Paris’teki merkezinde düzenlenen
finalde yarışan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri
Hüseyin Fırat Güldür ve Işık Sena Akgün’den oluşan
Brainergy adlı ekip, yarışmaya katıldıkları Havaalanı,
142
İlk kez 2011 yılında 8 ülkenin katılımıyla düzenlenen
Uluslararası Çevreci Şehirler yarışmasına bu yıl 168
ülkeden katılım gerçekleşti. Son beş yılda toplam 30.000
katılımcıya erişen yarışmaya, özellikle gelişmekte olan
ülkelerdeki öğrencilerden yoğun bir talep gözleniyor.
Ayrıca, bu yıl yarışmaya ilk kez katılan Bhutan ve Kongo
Demokratik Cumhuriyeti’nin başarılı performansları dikkat
çekerken, Hindistan ve Endonezya’daki katılımlarda ise
ciddi artış görüldü.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Teori ve Uygulamalar
Haberler
Kazanan ekibe Schneider Electric’te çalışma fırsatı…
Çevreci Şehirler 2015 yarışmasının kazanan ekibine Schneider Electric tarafından çeşitli iş imkanları da sunulacak.
Kazanan ekip, ayrıca Schneider Electric’in VIP konuğu olarak, çalışanlar ve üst yönetimle tanışarak birlikte tesisleri
gezecekleri bir dünya turuna katılacak.
ROCKWELL AUTOMATION EMEA BÖLGESİNE YENİ BAŞKAN
■ Otomasyon sektöründeki 18 yıllık deneyimi
ile globalde adından
sıkça söz ettiren Thomas
Donato,
Rockwell
Automation’ın Avrupa,
Orta Doğu ve Afrika
Bölgesi’nin (EMEA) yeni
Başkan’ı oldu.
Otomasyon ve kontrol mühendisliği derecesinde,
Almanya-Darmstadt Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
Mühendislik mezunu, aynı zamanda, İrlanda-Dublin
Teknoloji Enstitüsü’nde de öğrenimini tamamlayan
Thomas Donato, Rockwell Automation’ın Avrupa, Orta
Doğu ve Afrika Bölgesi’nin (EMEA) yeni Başkan’ı oldu.
Rockwell Automation Kanada Bölge Başkan Yardımcısı
olarak görev alan Donato, Rockwell Automation’un
Kuzey ve Doğu Avrupa Bölgesi’nde satış müdürü ve
EMEA Bölgesi’nde Servis ve Çözümler Direktörü olarak görev yaptı. 11 yıllık Rockwell Automation şirke-
tinde, 18 yıllık ise otomasyon sektörü deneyimi olan
Donato, Mayıs ayından itibaren EMEA bölgesindeki
dinamik büyümeden sorumlu.
Rockwell Automation Global Satış ve Pazarlama
Kıdemli Başkan Yardımcısı John McDermott Thomas
Donato’nun ataması ile ilgili şu yorumları paylaştı;
“Thomas’ın yoğun deneyimi onu bu kilit liderlik rolü
için en ideal kişi yapıyor. Yüksek performanslı takımlar ve geliştirici liderler oluşturma konusunda bilinen
özelliği EMEA bölgesindeki hedeflerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olacak.” dedi.
Donato: “İşlerimizi geliştirmeye, son kullanıcıları ve makine üreticilerini iki şekilde destekleyerek devam edeceğiz:
Birincisi, son kullanıcılara bugün gelecek için ileri imalat
stratejileri (Endüstri 4.0 gibi) uygulamak isteyen tüm
şirketler için temel bir konu olan Connected Enterprise’ı
gerçekleştirmelerinde yardımcı olarak, diğeri ise, makine
üreticilerimizin kusursuz bir şekilde birbirleri ile bağlantılı
olmasını sağlayarak. Bu stratejiler her iki grubun da başarısına katkıda bulunacak.” dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
143
Haberler
Binalarda enerji tasarrufuna giden yol
asansörlerden geçiyor
■ ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay
Şarlı, inşaat sektörünün gündeminde yer alan yeşil bina
konsepti ve binalarda nasıl enerji tasarrufu sağlanabileceği
konularında değerlendirmelerde bulundu. Binaların önümüzdeki 10 yıl içinde bugüne kıyasla yüzde 10-20 daha
fazla enerji tüketeceğine dikkat çeken Turgay Şarlı, “Bir
binada bulunan asansörlerin güç tüketimi, binanın tüm
güç tüketiminin neredeyse yüzde 10’unu oluşturuyor. Eski
teknolojiyi kullanan asansörleri modern sistemlerle değiştirerek güç tüketimini yüzde 70’e varan oranlarda düşürmek
mümkün” dedi. Şarlı, New York’taki One World Trade
Center’da kullanılan ThyssenKrupp markalı asansörlerin,
binanın enerji tasarrufu yapmasına katkıda bulunduğunu
da belirtti.
ThyssenKrupp Asansör Türkiye Genel Müdürü Turgay
Şarlı, yapı endüstrisinin son dönemdeki gündem maddeleri
arasında yer alan yeşil bina konsepti ve binalarda enerji
tasarrufu sağlanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Turgay Şarlı, iklim değişikliği ve enerji güvenliği ihtiyacı gibi
nedenlerin, daha az enerji tüketilmesi yönünde bir beklentiye neden olduğunu söyleyerek, “Yapı sektörü de bu beklentinin farkında. Bugün birçok ülkede iki inşaat şirketinden
biri ‘yeşil bina’ konusuna odaklanmış durumda. Bu odak,
144
planlama ve inşa aşamalarında başlıyor; operasyon ve binanın kullanımı aşamalarında da devam ediyor” diye konuştu.
ThyssenKrupp tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre,
2050 yılına dek şehirlerde yaşayan nüfus yüzde 60 artışla 6
milyarın üstüne çıkacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde, şehirlerin büyümesi sürerken, bina başına tüketilen enerji de
bugüne kıyasla yüzde 10-20 artış kaydedecek.
“Günümüzde dünyadaki enerjinin yüzde 40’ı yapılarda
harcanıyor. Ortalama 30 yıl kullanım ömrü bulunan asansörler ise, binaların en çok elektrik tüketen ‘kullanıcıları’
konumunda bulunuyor. Bir binada bulunan asansörlerin
güç tüketimi, yıllık bazda değerlendirildiğinde, binanın tüm
güç tüketiminin neredeyse yüzde 10’unu oluşturuyor. Bu
kapsamda, asansörlerin bir binanın enerji verimliliğinin
merkezinde yer aldığını söylemek mümkün” diye konuşan Turgay Şarlı, “Doğru fonksiyon ve özelliklere sahip
asansörleri seçmek, binalardaki kullanılabilir alanların yanı
sıra hız ve erişim kolaylığını artırırken, enerji tüketimini
azaltıyor. Örneğin, modern bir asansör sisteminin tercih
edildiği bir binada kullanılabilir alan ortalama yüzde 30
oranında artıyor. Destinasyon seçim kontrolüne sahip
asansör sistemlerinin taşıma kapasitesi ise yüzde 50 artış
gösteriyor. Standartların değişmesi ve yeni düzenlemeler
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ile birlikte asansörlerin binanın enerji verimliliğine yaptığı
katkının daha da artması bekleniyor. Bugün piyasadaki en
iyi asansör teknolojisi, güç tüketimini yüzde 30’a kadar
azaltabiliyor” dedi.
Bina içinde elektrik üretebilen tek cihazın asansör olduğunu ifade eden Turgay Şarlı, “New York’taki One World
Trade Center’da bulunan ThyssenKrupp markalı 71 asansör, Amerika kıtasının en hızlıları olmakla kalmıyor, aynı
zamanda güç de üretiyor. Rejeneratif sistem, asansörün
harcadığı enerjiyi geri alarak binanın elektrik sistemine
aktarıyor. Asansörlerin kabinlerindeki LED ampuller de
halojen ampullere kıyasla yılda 78,000 kw/s enerji tasarrufu
sağlıyor. Bu rakam, ABD’deki ortalama bir konutun yedi
yıllık enerji harcamasına eşit” diye konuştu.
Turgay Şarlı, araştırmalara göre, 2030 yılında Avrupa
genelindeki binaların üçte birinin 1970 yılından önce
inşa edilmiş binalardan oluşacağına dikkat çekerek,
“Bu da modern enerji gereksinimleri ve standartlarını
karşılamak üzere kapsamlı modernizasyon çalışmalarının yapılmasını gerektirecek. Eski asansörlerin
yenileri ile değiştirilmesi sayesinde, enerji tüketiminin
önceki asansör sistemine göre yüzde 70’e kadar değişen oranlarda azalabileceği öngörülüyor” ifadelerini
kullandı.
ThyssenKrupp Asansör ürünleri en yüksek sürdürülebilirlik
standartlarını eksiksiz karşılıyor. 2014 yılı Ağustos ayı verilerine göre, bini aşkın LEED sertifikalı binada ThyssenKrupp
Asansör’ün ürünleri kullanılıyor.
SCHUNK, GELENEKSEL ROBOT ÜRETİCİLERİ İFTAR YEMEĞİ
KATILIMCILARINA TEŞEKKÜR EDİYOR!
şulduğu iftar yemeği, Schunk ailesi ve misafirleri
için keyifli bir ortam oluşturdu. Firmaların bu tarz
buluşmalar ile alanında lider profesyoneller ile tanışmak ve ilişkilerini kuvvetlendirmek, aynı zamanda iş
ağını genişletmek için etkili bir araç olduğunu belirten
Schunk Genel Müdürü Emre Sönmez, bu geleneği ilerleyen senelerde de sürdüreceklerini belirtti.
■ İş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin
lideri SCHUNK, her sene düzenlediği geleneksel robot
üreticileri iftar yemeği ile 2015 yılında da Yaskawa,
Staubli, Nachi, Otc ve Kawasaki gibi sektör devleri
ile Ataşehir Develi Restoran’da bir araya geldi. Hem
sektörel gelişmelerin hem de güncel konuların konu-
Sektör devleri katılımcılar firmalar; Türkiye robot
pazarındaki gelişmelerin konuşulduğu buluşmada,
2015 yılının ikinci yarısından umutlu ve Schunk
ile çalışmaktan memnun olduklarını dile getirdiler.
Yıl içerisinde farklı organizasyonlarla da partner ve
müşteri firmalar ile biraraya gelmeyi planladıklarını
vurgulayan Schunk Genel Müdürü Emre Sönmez,
2015 yılının tüm sektör için hayırlı olması dileklerini
sözlerine ekledi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
145
Haberler
ANEL GRUP BAKÜ’DE 68 BİN SEYİRCİYLE OLİMPİYAT GURURU YAŞADI
Bakü Olimpiyat Stadyumu geçtiğimiz günlerde dev
bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Azerbaycan
tarihinin en büyük organizasyonu olan 1. Avrupa
Oyunları, 12-28 Haziran tariheri arasında Bakü
Olimpiyat Stadyumu’nda başarıyla gerçekleştirildi.
12 Haziran günü dünya liderlerinin katıldığı görkemli
bir törenle açılan 1. Avrupa Oyunları’nda 50 ülkeden
6 bin sporcu yarıştı. Binlerce sporcuyu ve izleyiciyi
16 gün boyunca ağırlayan dev spor organizasyonunda, Anel Grup’un kurduğu güçlü altyapı sayesinde
hiçbir teknik aksama yaşanmadı. Oyunlar boyunca
Anel Grup, 132 kişilik teknik personel ile 7/24 hizmet
verdi. Oyunlar sırasında kesintisiz 192 saat jeneratör
çalıştırılırken, toplam yaklaşık 240 bin kWh enerji
tüketildi. 68 bin izleyicinin takip ettiği 1. Avrupa
Oyunları, 60 adet canlı yayın kamerası aracılığıyla da
milyonlarca kişi tarafından televizyonlardan izlendi.
Referans proje
■ Uluslararası standartlarda mega projelere imza
atan Anel Grup’un, elektrik ve mekanik işlerini gerçekleştirdiği 68 bin kişilik Bakü Olimpiyat Stadyumu,
1. Avrupa Oyunları’na ev sahipliği yaptı. Oyunlarda
kesintisiz 192 saat süreyle jeneratör sistemleri çalışırken yaklaşık 240 bin kWh enerji tüketildi. Anel Grup,
132 kişilik teknik ekibiyle hizmet vererek oyunların
hiçbir aksaklık yaşanmadan başarıyla tamamlanmasını sağladı.
29 yıldır uluslararası havalimanlarından, teknoloji merkezlerine, raylı sistemlerden, hastanelere kadar her biri ayrı
mühendislik yetkinliği gerektiren birçok projeye imza atan
Anel Grup, dünya standartlarında servis kalitesi taahhüdü
ile başladığı Bakü Olimpiyat Stadyumu projesini 18 ay gibi
kısa bir sürede tamamladı. 50 bin adet aydınlatma armatürü, 20 trafo ve 500 adet elektrik panosu yerleştirilen
stadyumun teknik aksamı için 2.5 kilometre kablo kullanıldı. Dev stadyumda kurulan güçlü elektromekanik sistem
sayesinde yaklaşık 2 bin 600 cihaza aynı anda internet
bağlantısı sağlanabiliyor. Bakü Olimpiyat Stadyumu’nda
dış saha ile birlikte 400 bin metrekarelik alan düzenli
olarak sulanıyor. Stadyumun ihtiyaçları için toplam 9 bin
ton su kullanılıyor. 6 bin 200 kilowatt soğutma gücüne
sahip olan stadyumda, 285 klima aynı anda çalışabiliyor.
Stadyumda 18 adet klima santrali de bulunuyor.
192 saat jeneratör çalıştı
Anel Grup’un elektrik ve mekanik işlerini üstlendiği
146
Anel Elektrik Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Batukan,
Azerbaycan ve dünya sporu adına çok büyük önem
taşıyan, 1. Avrupa Oyunları’na ev sahipliği yapan
Bakü Olimpiyat Stadyumu projesiyle gurur duyduklarını söyledi. Batukan, “Yaklaşık bin çalışanımızla hizmet verdiğimiz Bakü Olimpiyat Stadyumu Projesi’nin
ev sahipliği yaptığı dev organizasyonun haklı gururunu bizler de yaşıyoruz. Bu projedeki elektrik ve
mekanik işleri, Anel Grup’un yüksek mühendislik
gücü ve kalitesi ile 18 ay gibi kısa bir sürede kusursuz şekilde tamamlandı. Tüm olimpiyat oyunları
süresince 18 adet klima santrali kullanılarak 6 bin
200 kW soğutma gücü elde edildi. Bunun ile birlikte
20 adet trafo kesintisiz olarak devrede kalırken 9 bin
ton su kullanıldı.
Anel Grup olarak bu büyüklükte prestijli bir stadyum
projesinin bundan sonraki iş geliştirme faaliyetlerimizde de önemli bir referans olacağını ve kazanılan
tecrübelerin takip eden projelerde faydalı olacağını
düşünmekteyiz. 2018 yılına kadar Rusya’daki Dünya
Kupası için yapılacak stadyumlarda başarımızı devam
ettirerek yeni projeler almayı hedefliyoruz” dedi.
Tekfen İnşaat tarafından inşa edilen Bakü Olimpiyat
Stadyumu, 68 bin seyici kapasiteli. Birinci Avrupa
Olimpiyat Oyunları’nın yanı sıra, Azerbaycan Milli
Takımı’nın karşılaşmalarına ve konserlere ev sahipliği yapacak olan Bakü Olimpiyat Stadyumu, FIFA,
UEFA, IOC ve IAAF’nin en yüksek teknik standartlarını
karşılayan özellikleriyle, Avrupa Futbol Şampiyonası
turnuvaları ve olimpiyat oyunları düzenlemek için
yeterli nitelikleri barındırıyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yayın Dünyası
Güç Elektroniği
Çeviriciler, Uygulamalar ve
Tasarım
Ya­za­rların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland,
William P. Robbins
Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu,
endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan
firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi
kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir.
Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle
öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe
kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
ISBN: 978-975-8431-99-1
B. Y›­l›: 2003
Say­fa Sa­y›­s›: 896
Fi­ya­t›: 45,00 TL
148
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yayın Dünyası
Otomatik Kontrol Sistemleri
Ya­za­rların›n Ad›: Benjamin Kuo
Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille
ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları
bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir.
Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı
ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları
yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır.
İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar
aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir
öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur.
ISBN: 9789757860945
B. Y›­l›: 2013
Say­fa Sa­y›­s›: 944
Fi­ya­t›: 50,00 TL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
149
reklam indeks
i
Firma Adı
No
■ ABB
1-37-73
■ ABB
ARKA İÇ KAPAK
■ AKBİL
■ BETA
72
18-91
Firma Adı
No
■ LÖSEV
68
■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 11
■ MEDEL
4
■ NATIONAL INSTRUMENTS ÖN İÇ KAPAK
■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
5
■ NEUGART
55
■ CLPA TURKEY
3
■ NETES MÜHENDİSLİK
63
■ PHOENIX CONTACT
45
■ PRODUCTRONICA 2015
67
■ DİYAFON
■ EKSEN AJANS
147
8-32-44
■ ELİMKO
49
■ RUTRONIK
41
■ ENOSAD
52
■ SIEMENS
33
■ ENDRESS HAUSER
27
■ SCHUNK
■ ENTEK
19
■ SMS TORK
■ EMKO
53
■ TOK 2015
■ ESİT
■ GÖZLEM PNÖMATİK
■ LEUZE
9
98-99
71
ARKA KAPAK
10
126-127
■ TURCK
23
■ TÜRKMEN ASANSÖR
56
■ WORLDCHEM
87

Benzer belgeler