fayans mamullerin yapısal özellikleri üzerine inceleme tülin ayta

Transkript

fayans mamullerin yapısal özellikleri üzerine inceleme tülin ayta
FAYANS MAMULLERİN YAPISAL
ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE
İNCELEME
TÜLİN AYTA
İSTANBUL - 1977
FAYANS MAMULLERİN YAPISAL
ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE
İNCELEME
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
I. B Ö L Ü M -
GENEL BAKIŞ
l.ı- Fayansın Tanımı ............... s. 1 - 4
1.2- Fayansın Tarihçesi ve Gelişimi ... s. 4-24
1.3- Fayans Ürünlerinin Seramik
Endüstrisi ve Güncel Yaşamdaki
Yeri ........................ s. 24 - 27
1.4-
Türkiye'de Fayans Üretiminin
Kuruluşu, Endüstrileşme Hareketleri
Gelişimi ve Ekonomik
Açıdan Taşıdığı Önem ..................... ................. s. 21 - 42
II. B ö L Ü M - FAYANS HAMURLARINDA
YAPISAL OLUŞUM .... _____________ s. 42 - 48
III. B ö L Ü M - FAYANS ÇEŞİTLERİ ARASINDA
YAPI FARKLILIKLARI İLE ORTAK
NİTELİK VE BENZEŞİMLER
GENEL BAKIŞ
s. 48-53
3.1- Silisli Fayanslar ............. s. 53 - 63
3.2- Killi Fayanslar .............
s. 63 - 66
3.3- Renkli Fayans Hamurları ....... s. 66 - 86
3.4- Beyaz Pişen İnce Fayans
Hamurları ..................
s. 86 - 93
. Kalker fayans................
s. 93 -101
. Feldspatik ince fayans ........
s.101 -112
. Karışık fayans ...............
s. 112 - 115
. Vitreus ....................
s.115-123
IV.
B Ö L Ü M - ÇEŞİTLİ FAYANS HAMURLARINDA
HAZIRLAMA VE ŞEKİLLENDİRME
YÖNTEMLERİ
4.1- Normal Fayans Hamurları ........................ s.123 -1J0
4.2- Kalaylı Fayans Hamurları ......................... s.130 -133
4.3- İnce Fayans Hamurları ............................... s. 133 -144
4.4- Vitreus ...................................................... s.144-149
V. B Ö L Ü M - FAYANS SIRLARI
5.1- Fayans Sırlarına Genel
Bakış ve Kalite Tüzüğü ......... s.149-155
5.2- Stokiyometrik Formüller ........ s.155 -174
• Düşük ve normal ısılar
için ham sırlar ............... s. 155 - 163
. Düşük ve normal ısılar
için fritli sırlar ............. s.163 - 168
. Yüksek ısı sırları ............ s.168 - 171
. Çok yüksek ısı sırları ......... s.171-174
5.3- Sır Hammaddeleri ve Bunlardan
ileri Gelen Etkimeler .......... s. 174 -200
5.4- Fayans Hamurları ve Sırları
Arasındaki Uyum ile Bu Uyuma
Bağlı Bazı Sır Hataları ve
Nedenleri .................... s.200 - 234
. Kılcal sır çatlamaları ve
genleşme ..................... s.215-221
. Pullanma (Atma) ............... s.221 - 224
. Soyulma (Kabuklanma) .......... s.224 - 227
. Kapalı çatlama (Fırın çatlağı) .. s.227 -229
. Sır ile hamurlar arasında gerekli uyumun
sağlanmasında yararlanılan denetim
yöntemleri, s.229 -234
5-5- Fayans Sırlarından İlginç
Örnekler ....................
s.234 - 241
VI. B ö I Ü M - FAYANSÇILIKTA (ÇİNİCİLİKTE)
KULLANILAN YÜZEY DÜZENLEME
YÖNTEMLERİ ÜZERİNE TOPLU
BAKIŞ ......................................................... s.241-255
ÖZET
KAYNAKÇA
Bu çalışmanın oluşturulmasında, başta geniş
çalışma
olanakları
yardımlarını
Fabrikası"
sağlayarak
esirgemeyen
(Delft
Mr.P.C.Boone'a
Enamels"
Frit
Laboratuvarı
Seramik
ve
Şefi
Kürsüsü
Görevlisi
ve
Emay
Mr.
Van
Seramik
Mustafa
"Delft
Porceleyne
Direktörü
destek
Fles
ve
Kraliyet
-
"Hollanda
Holland)
-
Ferro
Fabrikası
Araştırma
Dyck'e;
Akademimiz
Kimyası
Özkan'a;
Dersi
öğretim
Paris
Devlet
Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu (Ecole
Nationale Supérieure des Arts Appliqués) Seramik
Teknolojisi
Dersi
Öğretim
Görevlisi
Mr.
Morrison’a ve hocam ünlü Fransız seramikçi Mr.
P. Fouquet'ye, fotoğraf çekimlerini yapan Erdal
Aksoy'a; yazım çalışmalarında Neval Batur’a ve
redaksiyon çalışmalarında her zaman olduğu gibi
yardımlarıyla yanımda olan değerli dostum yazar
ve çevirmen Aziz ÇALIŞLAR'a teşekkür ederim»
T.A.
ÖNSÖZ
ÖNSÖZ
Yapmak istediğimiz çalışmanın düşünsel hazırlanma evresinde, birbirinden ayrı olmakla birlikte; daha çok kişisel deneysele dayalı, öz bakımından benzer ya da birbirine yakın bir takım konular
çevresinde araştırmalarımızı geliştirme
eğilimindeydik. Örneğin, benzerlik açısından ele
alınabilecek "Bazı sır hataları ve bunların oluşum
nedenleri ile sanat sırları arasındaki
ilişkiler";ya da kavram bakımından aralarında
yakınlık kurulabilecek, "Antik ve modern
seramikçilikte görülen sanat sırları" konuları
gibi.
Seramik sanatının, tarihsel gelişimi sürecinde
geçirdiği sanatsal ve teknolojik evrim İse bize;
Rönesans dönemindeki Hiper-Realist (Hyper-Réaliste)
akım içinde yer alan ünlü Fransız seramik ve sır
ustası üzerine "Bernard Palissy ve Avrupa'da HiperRealist Rönesans Seramiği" konusunda düşünce ve
gözlemler getirilmesi isteğini de vermişti.
Bunlardan başka, sanat tarihinin verileri ışığında toplumların sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerle, çeşitli tarih dönemleri içinde gösterdikleri değişim ve farklılaşmalar da bizi; kendi
dalımızda seramiğin morfolojik yapısına değin, kar-
şılaştırmalı ve analitik bir çalışma yapılması özlemine götürüyordu. Örneğin, "Perdahlı islam seramiğinden mayolika oluşumuna değin görülen tarihsel,
sosyal ve ekonomik etkenler"; ya da "Perdahlı İslâm
seramiği ile kalaylı Avrupa seramiği arasındaki
yaklaşımda görülen tarihsel ve ekonomik etkenler”
başlığı altında toplanabilecek konularda olduğu
gibi.
Bu gibi konuların yanısıra, salt içinde bulunduğumuz eğitim ve öğrenim koşulları karşısında,
karşılaştığımız kaynak azlığı; ya da en azından dilimizde yayınlanmış kaynakların yokluğa, bizi seramik teknolojisiyle ilgili yoğun bir çalışma yapmaya
itiyordu, "Boyalı sırlarda pişirim koşulları ile ısı
farklılıklarından ileri gelen etkimeler"; "Ülkemizdeki hammadde kaynakları";
"Seramikçilikte
kullanılan fırın tipleri"; "Genel sır teknolojisi"
v.s.gibi.
Sonuç olarak, seramik teknolojisiyle ilgili bir
konunun, aynı zamanda kurumumuzdaki eğitim dalının
programlarında da yararlanılabilir bir biçimde ortaya konulması gereksinimi bizi; yüzyıllar boyu aralıksız olarak çok değişik nitelik ve amaçlarla üretilmiş "Fayans" çeşitleri üzerine bir çalışma yapmaya götürdü.
İşte bu nedenle, "Fayans Mamullerin Yapısal
Özellikleri Üzerine İnceleme" başlığı altında düzenlediğimiz çalışmayla; gerek seramik eğitimine,
gerekse ülkemiz seramik endüstrisi tarafından en
çok üretilen ve geniş alıcı kitleleri tarafından
süratle tüketilen bir toprak ürünü üzerine, pek
az da olsa katkıda bulunmayı amaçladık.
Dileğimiz, bundan böyle değerli seramikçilerimizin, sanatsal ve özellikle teknolojik konulardaki araştırmaları, bulguları ve teknik bilgi
birikimlerinin yayın yoluyla genç yetişenlere
aktarılmasında gayret göstermeleridir.
Tülin AYTA
I. BÖLÜM
FAYANS VE FAYANSÇILIK
ÜZERİNE GENEL BAKIŞ
1. B Ö L Ü M
l.ı- FAYANSIN TANIMI:
Fayans, topraktan mamul eşya yapımının evrimi
olarak seramik tarihinde görülen gelişimler içinde
yer alan bir seramik çeşididir.
İlk örneklerinin yapımı İ.Ö. dönemlere uzanan
fayans mamullerinin, başlangıçta görülen bir takım
fiziksel nitelikleri ile yapısal özellikleri dikkate alındığında, en yalın anlamıyla, çeşitli yollarla şekillendirilmiş gözenekli hamurlardan yapılan
sırlı
toprak
ürünleri
olduklarını
söyleyebiliriz.
1
Fayans hamurlarından yapılan çeşitli kullanım
eşyası, birbirinden oldukça farklı nitelik ve görünümleriyle, kendi özüne değin bir takım farklı tanımlar ortaya çıkarmaktadır. Bu farklılıklarda, fayansın en çok yaygınlaştığı ülkelerdeki yeri, kazandığı önem, yapıları, kullanım alanları ve kendi
içindeki çeşitliliklerin varlığı gibi türlü
etkenler rol oynamaktadır.
Dilimizde AKÇİNİ adıyla bilinen fayans mamulleri arasında, genel görünümlerine göre, şöyle bir
ayırım yapılagelmektedir:
1. Normal fayans
Pişmiş-toprak (Terre-Cuite) hamurlarına benzer
renkli ve gözenekli hamurlardan yapılan bir çeşit
kaba fayans.
a) Cilalı pişmiş-toprak mamulleri.
b) Kalaylı (kalay sırlı) seramikler.
2. İnce fayans
Beyaz renkte pişen hamurlardan yapılan kullanım
eşyası,
a) Kireçli fayans (pişirimi 1000°C
dereceye kadar yapılan fayans).
b) Feldspatik fayans (pişirimi 1500°C
2
dereceye kadar yapılan fayans).
En ilkel fayansların genel olarak kurşunlu sırlarla örtülü çömlek çeşitleri olduklarını görmekteyiz. Daha sonraları, bu gibi gözenekli cilalı çömlekleri örten sırlar, içlerine yüksek oranda kalay
oksidi
katılarak
örtücülük
veren
başlanmasıyla,
bezemeli
çok
opaklaştırılmış;
beyaz
zengin
seramiklerin
renkli
sırların
ve
kullanılmaya
çeşitli
yapılması
hamura
renklerde
olanağı
sağlanmıştır.
3
1.2- TARİHÇESİ VE GELİŞİMİ:
Fayans, Doğu kaynaklıdır. Şöyle ki, günümüzde
bilinen ve yapılan şeklinden çok farklı da olsa,
fayans, daha Eski Mısır ve Kalde'liler zamanında
yapılmaktaydı. Eldeki kalıntılardan anlaşıldığına
göre, Eski Mısır'da oldukça yüksek ısılarda pişirilmiş, porselen görünümlü ve renkli sırlarla sırlanmış cilalı çömlekler yapılmaktaydı.*
Bunlar ço-
ğunlukla, silisli bir fritle hazırlanan, kobalt ya
da bakır mavileriyle boyalı sırlarla örtülü çeşitli
süs eşyası ile kullanım eşyasını kapsar. Kaldeliler
zamanında alçak relief tarzında süslenmiş kalıp
tuğlaları ise, renkli sırlarla sırlanarak, mimarî
yapılarda kullanılmaktaydı.
Doğu ülkelerinde, ilkel fayans hamurlarından yapılmış cilalı seramiklerin, birbirinden farklı üç
ayrı dönemde kullanıldığını görmekteyiz. Birinci dönem, Antik Çağ uygarlıkları ile Kalde, Asur ve
Sasani dönemlerini kapsar.
İkinci dönem, İ.S.1.yüzyıldan 15.yüzyıla kadar
uzanır. Bu dönemde önceleri Sasanilerin (Eski Iran);
daha sonra Asya müslümanlarinin (İran, Türkistan,
*“Terre vernissée"
4
Hindistan); Afrika müslümanlarının (Mısır anıtları
gibi) ve Kuzey Afrika halklarının (Eski Moritanya)
Magrib ve îspanya'daki yapıtlarına rastlanır. Bu yapıtlarda görülen fayans hamurlarından yapılmış cilalı
tuğla ve çeşitli kaplama karoları bir yapı malzemesi
olduğu kadar, aynı zamanda süsleme elemanı olarak da
ele alınmış, değerlendirilmiştir. Sırlar arasında en
çok rastlanan renkler gök mavisi, koyu mavi, sarı,
altın parıltılı kahverengi, siyah ve beyazdır. Bu
sırların üstünde zaman zaman altınlı alçak pişirim
bezemelerine de rastlanır. Yine bu dönemlerde, gümüş
ve bakırla elde edilen perdah sırlarının da ortaya
çıktığını görmekteyiz.
15.yüzyıldan başlıyarak, yine fayans
hamurlarıyla yapılan sırlı kaplama karolarının Asya
(İran ve Anadolu), Mısır (Kahire) ve Kuzey Afrika'da
(Tunus, Cezayir, Fas), İslâm sanatlarında
bütünleşerek yaygınlaştığını ve erişilmez bir
ustalığa ulaştığını görmekteyiz.
Ortaçağ’da ilkel fayans hamurlarıyla yapılmış
cilalı tuğlaları, yine Doğu mimarîsinin temel duvarlarında kullanılan başlıca örgü malzemesi olarak
gör- mekteyiz. Bu gibi yapılara örnekleyebileceğimiz
sayısız mimarî miras arasında Bastam'da (İran)
bulunan "Kırk Bakire" Türbesi (12.yy. - İ3.yy.),
Simnem
5
Camii minaresi, Gadamgah Türbesi gibi günümüze kadar
korunagelmiş dinsel anıtlar bulunmaktadır.
Eski İran'da metal tuzları ve oksitleri ile gümüş ve bakırın kullanılmasıyla elde edilen metalik
yansımalı, perdahlı redüksiyon fayanslarının kullanılmaya başlandığı tarihler kesin olarak belirlenememekle birlikte; Hispano - Mauresques fayansları
olarak bilinen altın parıltılı tonlardaki bu çeşit
fayansların kaynağının İran olduğu kanısı kesindir.*
İran'da çok gelişmiş bulunan İslâm sanatı, 14.
yüzyıl sonunda Türkistan'a yayılmış, oradan da Hindistan'a geçmiştir. Burada fayans hamurlarıyla şekillendirilmiş sırlı kalıp elemanlarının, çeşitli dinsel ve sivil mimarî anıtlarında yaygın olarak kullanılışına rastlarız. Hemen hemen aynı dönemlerde, bu
sanatın Kuzey Afrika halkları tarafından da
benimsenerek çeşitli amaçlarla kullanıldığını
görürüz.
Ancak, Küçük Asya (Anadolu) ve Suriye'de gelişip
yaygınlaşan Selçuklu sanatı ile İran'da gelişen İslâm sanatı arasında çok bir fark yoktur. Sözgelişi,
Efes'de bulunan St.Jean Camii minaresi, İran minarelerinde görülen tüm özellikleri taşır.
*"H.-M.Magne, L'Art Appliqué aux Metiers, Deçor de la
Terre, H.Laurens, Paris, 1927.
6
Henüz 13.yüzyılda, İran'da görülen, mozaik tarzında cilalı toprakla kaplanmış mimarî eserler, bize
kesme işçiliğinin en güzel ve usta örneklerini
verirler. Bu tarz bir çalışma, İran'da uzun bir dönem sürdüğü halde; Türkler, Mısırlılar, Tunus ve
Faslılar bu tarzı ancak 16.yüzyılda yaygın olarak
kullanmaya başlamışlardır. Bu tarz çalışmaya göre,
çeşitli yazı ve süslemelerle bezenmiş duvar kaplamaları ile sırlı karolar istenilen incelikte imal
ediliyor, hafif olduklarından kolaylıkla döşeniyor ve
çok geniş yüzeylere yayılabiliyordu. İran'daki İmam
Rıza Camii, sırlı mozaik tuğla işçiliğinin hayranlık
uyandıran büyük yapıtlarından biridir.
Kuzey Afrika ve İspanya'daki İslâm sanatının cilalı toprak örneklerinde ise daha değişik bir tarz
görmekteyiz. 13.yüzyıl ile 15.yüzyıl arasında çok
kullanılan cilalı mozaik tuğlalar, yerlerini daha
değişik biçimlere bırakmış; özellikle Batı mimarîsinde görülen çan kuleleri biçiminde köşeli minarelerin yapılmasıyla, yıldız biçiminde kaplama elemanları ortaya çıkmış; sonra bu yıldız biçimlerin ara
dolguları tamamlanarak, bugün Louvre müzesinde en güzel örneklerini bulduğumuz, eşsiz zenginlikteki o yapı kaplamaları uygulanmıştır.
Mimarî alanda görülen bütün bu uygulamaların ya-
7
nısıra, yine ilkel fayans hamurlarıyla yapılmış kap
kacak, küp, testi, lamba, v.b. gibi güncel kullanım
eşyasının her çeşidine, en güzel ve başarılı örneklerine Doğu ve Avrupa ülkelerinin en önemli müze ve
koleksiyonlarında çokça rastlanabilir. Ancak, yapılışları ve işlevleri bakımından büyük bir yaygınlık
ve önem taşıdığından konumuzun tarihsel gelişimi
içinde pek çok kullanıldığını ve örneklerinin günümüze kadar korunduğunu gördüğümüz yapı fayanslarını
etraflı bir şekilde açıklamaya devam edeceğiz.
Magrib’de*
görülen İslâm sanatının kendine
özgü nitelikleri, Bizans ve îran (Pers) sanatının
karışımından doğmuştur. Süslemede geometrik figürlerin kullanılması, çok yumuşak ve serbest dekorların
ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Magrib'dekl İslam sanatı, İran sanatından farklılık gösterir. Sözgelişi, Telemcen yakınlarındaki
Mansura Camii'nin minaresi, taş içine kakma tarzında
çalışılmış sırlı fayans parçalarıyla örülmüş kusursuz bir anıttır.
İstanbul'da Sultan Ahmet Camii mihrabı da yine
İran mihrablarında olduğu gibi, motifli karo fayans*Tunus, Fas ve Cezayirlilerin yaşadıkları
Afrika'nın Kuzey kesimine verilen ad.T.A.
8
larla kaplıdır. Ortada asılı bulunan kandil, günümüzde kalıntılarının sayılı olduğu fayans kandillerin
en güzel örneklerinden biridir.
Süleymaniye camiinde Hürrem Sultan* türbesinin
duvar ayakları karoları ile alınlık ve kemerlerde
kullanılan fayans kaplama karoları, eşsiz güzellikte
bölüntüsüz bir yüzey oluşturur.
Fayans işçiliğinin bu zenginliği ve görkemi, aynı
şekilde, İstanbul'daki Rüstem Paşa Camisinde de görülür.
Doğu sanatında rastlanan renk zenginliğinin etkilerini, çeşitli Batı sanatlarında da görmekteyiz.
İstanbul camilerinde kullanılmış olan fayans süslemelerin benzerlerine, 17. yüzyılın başlarında yapılan Fransız kumaş işlemeciliğinde de rastlanmaktadır.
Ortaçağ’da Batı Ülkeleri Seramiği
ve Doğu Sanatının Etkileri:
Doğu mimarisinde seramik sanatının üstün bir gelişme göstermesi ve fayans seramiğin çok yaygın bir
*Kanuni Sultan Süleyman'ın karısı Roxalane.
II.Selim'in annesi (1505 - 1559).T.A.
9
yapı elemanı olarak kullanılması, her şeyden önce,
bu ülkelerde zengin kil yataklarının bulunmasıyla
olduğu kadar, diğer yapı malzemelerinin fiyatça daha
değerli oluşu ya da az miktarda bulunuşuyla ilgilidir.
Batıda ise durum biraz daha değişiktir. Bizanslılar, kubbe örgüsünde, Kaldeliler tarafından yapılan ve İran'da geleneksellik kazanan yapım yöntemlerini, şaşkınlık verecek bir yumuşaklık ve ustalıkla
yorumlamışlardı. 11. yüzyıl ile 14.yüzyıl arasında
Bizans sanatında görülen bu gelişim ile, aynı dönemlerdeki İslâm sanatı yoluyla İspanya'ya gelmiş
Moritanya sanatı arasında bir karşılaştırılmanın yapılması ilginçtir.
Asya sanatı, 9.yüzyıldan başlayarak, Kuzey Afrika'ya yayılmış; 12.yüzyılda ise Selçuklular, Şam ve
Halep'teki eşsiz yapıları inşa ederlerken, Orta Asya
sanatının bu etkisi giderek büyümüştü. Bu bakımdan,
Elhamra (Alhambra) Sarayı, Moritanya sanatının tüm
özelliklerini yapısında toplayan tek başeser olarak
kabul edilmektedir. Yine Elhamra Sarayında, günümüze
kadar korunmuş ve Elhamra adıyla tanınan vazo,
14.yüzyıl seramikçilerinin ne büyük boyutlarda
perdahlı bir fayans vazo yapabileceklerini gösteren
ustalıkta kusursuz bir örnektir.
10
Böylelikle, Kuzey Afrikalı Arapların İspanya'ya
getirdikleri İslâm sanatı, 16.yüzyıl ortalarına kadar İspanya sanatını sürekli bir şekilde etkilemiştir. Yine İspanya'da 14.yüzyılın anıtsal mimarîsinde, fayans hamurlarından yapılmış tuğla kullanımı da
mimarî alanda büyük bir rol oynamaya devam etti. Örneğin, Cristo de la Luz Kilisesi'nin alınlık dekorunun tümü yalnızca tuğla kullanılarak yapılmıştı, 16.
yüzyılda ise, İspanya ve Portekiz'de, sırlı fayans
zevkinin yaygınlığına hâlâ tanık olunuyordu.
Aynı dönemlerde Fransa'da, Toulouse bölgesinde,
fayans tuğla kullanımı, İtalya ve İspanya'ya oranla
görülmedik şekilde yaygınlık kazanmıştı.
Ortaçağ İtalya’sında, Ravenna ve Venedik, salt
mimarî fayans seramiğinin kullanıldığı Bizans sanatı
etkisindeki ilk uygulamaların örneklerini vermiştir.
İlkel fayans mozaikler arasında en büyük hayranlık
uyandıranı, kubbesi mavi emay fonlu, üstü altın
süslemeli Galle Placidia Türbesi olup, 5.yüzyıl
İtalyan sanatının bir şaheseri sayılır,
Sırsız ve sırlı fayans tuğla ve kaplamalar, Ortaçağ Avrupa’sında, daha çok iki ayrı amaçla, duvar
ve tonoz kaplamaları ile yer döşemeleri olarak kullanılmıştır. 14.yüzyılda Bolonya'da yapılan San Fran-
11
cesco Kilisesi ise, sırlı toprak kullanılan yapıların ender örneklerinden birisidir. Toscana'daki
Lucques de Guinigi Sarayı ile Sienne Halk Sarayı ve
Venedik San Giovanni Paola Kilisesi, Ortaçağ
İtalya’sında, fayans yapımının ne denli üstün bir
düzeye erişmiş olduğunun ve ne denli ustalıkla
uygulandığının en güzel örnekleridir.
Yine Ortaçağın, Arezzo denilen Gallo-Romaine
kırmızı toprak çömlekleri, Eski Yunan çömleklerine
göre bir aşama sayılmaktaydı. Hiç değilse, çeşitli
kullanım eşyası yapımında daha ince dokulu bir hamur
hazırlanıyor, daha sıkı bağlantılı bir şekillendirme
ile yüksek ısılı bir pişirim yapılabiliyordu. Günün
koşullarına göre uygulanmakta olan ileri düzeydeki
tekniklerin bir sonucu olarak da, bu gibi çömlekler
sıvı maddelerin korunmasında daha çok yarar
sağlıyordu. Yapım yöntemlerindeki başarılı uygulamaların yanısıra, çukur kalıplara işlenen güç süslemeler de doğrudan doğruya toprak üstüne işlenmesi
çok zor olan dekorların elde edilmesine yarıyordu.
Galler'in istilâsıyla, Roma uygarlığından çok
daha değişik ve Doğu uygarlığına daha yakın bir uygarlık; toprak sanatında her şeyden önce Gallo-Romen
tarzındaki çanak çömlek yapımını durdurdu. Daha sonra
da bu sanata yeni bir yön verdi.
12
Merovingiens* mezarlarında rastlanan biçimler,
oldukça zarif görünümleriyle dikkati çekerler. Eğik
boyunlu vazolar ile tornada şekillendirilmiş çanaklar kadar, pembe ya da gri tonlu kapların yapımı da
11.yüzyıla gider.
Gerek çeşitli kullanım eşyası olsun, gerekse mimarî seramik elemanları olsun; zengin kil yataklarının bulunduğu ülkelerde seramik sanatının öncelik
kazanarak, ayrı bir önem taşıdığını görmekteyiz. Bu
ülkelerde 12.yüzyıldan başlayarak kurşun sırları yapımına geçilmiş, kaplama karolarının bol miktarda
kullanılması sonucu, kurşun sırları yaygınlaşmıştı.
Fayans yapımında kullanılan toprakların değişik tonlarda pişmesi ise, ilkel karo fayanslarda süsleme
yapılması eğilimini doğurmuştur. Böylece, zengin demirli kırmızı killer ile beyazımsı ve pembe pişen
alüminli killerin, aynı karo üstünde kakma tarzında
kullanılmasıyla, yeni bir süsleme ortaya çıktı. Bu
karoların üstlerinde kullanılan kurşunlu sırlar, beyaz toprağa yaldız sarısı, kırmızı toprağa ise
kırmızımsı-kahverengi bir ton vermekteydi. İslam
seramik sanatının birçok örneğinde görülen kalay
sırlı perdahlı fayanslar üzerine yapılmış
araştırmalarda ele geçen bir takım hesap
makbuzlarından elde edilen
*Merovée adından gelen ve ilk Fransız Krallık sülâlesine verilen ad.T.A.
13
kurşun, kalay ve maden tuşları ile yeşil ve altın
renkleri için gereken kobalt ve limail
(maden tozu)
alımlarına ait bilgiler, bu maddelerin 14.yüzyıl
Fransa’sında kullanılmış olduğu konusunda şüpheye yer
bırakmamaktadır.
Fransa'da, büyük miktarlarda fayans üretimi yapan ilk işletmeler 16.yüzyılda gelişmeye başlamıştır. Bunlar arasında başlıcaları da, Poiton,
Normandie ve Paris'te kurulmuştu. Giderek, bu
üretime katılan merkezler arasında en önemlileri
Nevers, Rouen ve Moustiers oldu. Daha sonraları
Strasbourg, Marseille, Niderviller ve Sceaux'da da
büyük gelişmeler elde edilerek, bol miktarda sır-üstü
dekorlu mayolika süs eşyası ve güncel kullanım eşyası
ile çeşitli kaplama karoları yapımına geçildi.
16.yüzyılın ünlü seramik ustası Bernard Palissy'
nin beyaz topraktan mamul çok tanınmış "II.Henri" ya
da “St.Porchaire" fayanslarının yapımı da yine bu
döneme rastlar.
Müslüman İspanyollar tarafından Avrupa'da
yaygınlaştırılan fayans üretimi, en büyük gelişimini
15. yüzyıl sonunda İtalya'da göstermiştir. İtalyan
fayansları İlk olarak Majorka adasından öteki
İtalyan şehirlerine dağıldığından, İspanya'nın
kalaylı Hispano-Mauresque fayansları, İtalya'da,
Majolica
14
(Mayolika) adıyla anılmaya başlandı. 15.yüzyıl ve
I6.yüzyıllardaki başlıca mayolika atölyeleri Gubbio,
Faenza, Sienne, Deruta, Caffaggiolo, Casteldurante,
Urbino ve Venedik'de kuruldu. Daha sonraki dönemlerde, çiğ sır-üstü dekorlu İtalyan fayanslarının tümüne
mayolika denmesi bir gelenek halini aldı ve bu
kavram günümüze kadar gelerek, aynı cinsten seramik
mamullerin tümüne verilen genel bir tanım oldu.
Yine 16.yüzyılda Hollanda'da da İtalyan
mayolikasına benzeyen Delft fayanslarının
yapılmasına başlandı. Ünlü Delft fayansları, adını
Hollanda'da ilk fayans atölyelerinin kurulup
geliştiği, günümüze dek tipik bir Ortaçağ şehri
görünümünü koruyan Delft'ten almıştır. Delft
fayanslarının üstlerini örten kurşunlu sır, İtalyan
Coperta'sına benzeyen Kwaart idi. Kalay sırlı ve
sır-üstü dekorlu parçalar sır pişirimlerinden sonra
ikinci kez Kwaart adı verilen bu saydam kurşunlu
sırla, ince bir tabaka halinde sırlanarak, dekorun
korunması ve daha parlak olması sağlanıyordu. Ancak,
17.yüzyılda Avrupa' da İngiliz fayanslarının
görülmeye başlanışına kadar Delft, en çok kullanılan
fayans eşya üretimine aralıksız olarak devam etti.
17.yüzyıl ortalarından sonra Delft, daha özgün bir
biçimde üretimini geliştirdi. Hamurlar daha zarif
biçimlere gelecek şekilde hazırlandı, parçalar
bütünüyle devrinin Flaman
15
resim ve gravür sanatından aktarılan desenler
yanısıra geleneksel Çin motifleriyle, mavi renkte
süslenmeye başlandı. Daha sonraları, bu gibi
parçalar, Hollanda porseleni olarak anılmaya
başlandı. 17.yüzyılda, sır-altı dekorlu mavi-beyaz
delft fayanslarını, 18.yüzyıldaki "Delft
kahverengisi", "Delft zeytin yeşili" ve "Delft
siyahı" ile dekorlanmış, bazen de çok renkli sırüstü boya ve altınla yapılmış, zengin dekorlu, geniş
ve yayvan biçimli fayanslar izledi. Bunların
yanısıra, sarı ve turkuvaz mavisi ile Delft beyazı
fon üstüne çeşitli çiçek motifleri yapımına geçildi.
Çok renkli fayans bibloların yapımı ise, daha geç
dönemlere rastlar. Bu biblolarda, daha çok, Çin
figürleri ile hayvan figürlerinden oluşan konular
işleniyordu. Bol miktarda yapılan kaplama karoları,
yalnızca Delft'de değil, başta Amsterdam olmak
üzere, öteki şehirlerde de kurulan çeşitli atelyeler
tarafından imal ediliyordu.
Geleneksel Delft mavisi, 18.yüzyılda, yerini
"mangan moru" tonlarına bıraktı. Düz plaklar ve tabak dekorlarında, genellikle, çeşitli manzara, denizcilik ve av sahneleri gibi konular naturalist
bir tarzda resimleniyordu. Ünlü Delft fayanslarında
görülen en tanınmış markalar, toplam olarak, 88
atelye tarafından imal edilen ve çoğu kez imzalı
olan kullanım eşyasını kapsıyordu. Daha sonraları,
16
eski Delft fayansları, Hollanda'nın öbür şehirleri
ile Kuzey Avrupa ülkelerinin tümünde yaygın bir moda
halinde taklit edilmeye başlandı.
Kalay sırlı İtalyan mayolika fayansları Flaman
ülkelerinden sonra, 1567'de Anvers'li çömlekçiler
tarafından İngiltere'ye yayıldı. Bu dönemde en çok
görülen fayans eşya, Flaman tipi gümüş ya da kalay
saplı sürahilerdi.* Ne var ki, ancak 1630
yıllarına doğru "İngiliz Delft tarzı" (Delft Ware)
ortaya çıktı. Aynı dönemde "Lambeth", onun ardından
da "Bristol" ve "Liverpool" şehirleri,
İngilterelin belli başlı fayansçılık merkezleri
olarak üretime başladılar. 18.yüzyılın sonlarına
kadar fayanstan yapılan kap kacak, kaplama karoları,
süs eşyası ve ecza kavanozlarının tümü bu üç merkez
tarafından üretiliyordu. Ne var ki, bu üretim, 1740
yıllarına doğru,
Staftordshire*da imal edilmeye başlanan ince fayans
rekabeti yüzünden ortadan kalktı.*
İngiliz fayanslarının, Hollanda Delft fayanslarına göre, daha rustik bir görünümleri vardı ve bu
fayanslarda, hiç bir zaman, renkli emay ve altın
süsleme kullanılmamıştı.
*
"Mailing jugs".
*Cream coloured earthenware (krem rengi toprak eşya); ingiliz ince fayanslarına verilen ad.T.A.
17
ingiliz Delft tarzı Lambeth, Bristol ve Liverpool yapımı fayansların birbirlerinden ayırt
edilmesi güçtür. Bu yerlerdeki işletmeler, marka
kullanmadıklarından, kendilerine ait imalat, ancak
dekorların Hollanda fayanslarıyla karşılaştırması
yoluyla ortaya çıkarılabilmektedir.Bunların sırları,
Hollanda sırlarına göre daha ince olmakla birlikte,
daha az parlaktır.
1760 yıllarında, ünlü İngiliz seramikçi Josiah
Wedgwood, sert hamurlu ve yüksek ısılara dayanıklı
İngiliz ince fayansını geliştirdi.
Henüz 16.yüzyılda, Almanya'da birçok fayans fabrikası olduğunu görüyoruz. Bunlar arasında en tanınmışı Nuremberg'de, tüm koleksiyonlarda örnekleri titizlikle saklanan çini soba yapımcısı Hirschvogel'
dir.
Yine Nuremberg'de, 17.yüzyılda yapılmış çok renkli ya da mavi-beyaz dekorlu ince fayans örneklerine
de rastlanmaktadır.
Mezopotamya'dan gelen "cilalı toprak" geleneğinin
kendi tarihsel gelişimi yanısıra, yapım şekli
bakımından pek çok değişim ve gelişim göstererek,
*Queen's ware:
18
Küçük Asya, Eski Mısır ve Magrib'den geçip, İspanya'ya
geldiğini; sonra İtalya yoluyla öbür Avrupa ülkelerine ve İngiltere'ye yayılarak, yüzyıllar boyu sürecek bir endüstri kolu haline girdiğini ve yaygınlaştığı ülkelerde pek çok atelye ve işletme 'tarafından sayısız örneklerinin yapıldığını açıklamaya çalıştığımız fayans mamulleri, 17.yüzyılın ikinci yarısında "yumuşak porselen" yapımına başlanmasıyla,
yavaş yavaş eski önemini yitirmeye başladı.
Bilindiği gibi, ihracat yoluyla denizaşırı ülkelere gönderilen Uzak Doğu porselenleri, öteden
beri Batılı ülkelerin hayranlık duymaları yanısıra,
merak ve kıskançlık duymalarına da yol açıyordu. Daha
İ.S.5.yüzyılda Çin'de kaolin biliniyor ve porselen
yapımında kullanılıyordu. Ne var ki, porselenin
hammaddesi ve yapım şekli ile sırlarına ait bilgilerin
tümü, Uzak Doğu ülkeleri tarafından büyük bir
titizlikle gizli tutuluyordu.
Batıda, ilk önce, porseleni taklit etmek üzere,
deneysel porselen olarak tanımlanabilecek, alümin ve
silis katışımı doğal killer kullanılması yoluyla bir
çeşit yapay porselen yapıldı. Bu porselenler, 1740
yılında Staffordshire çömlekçileri tarafından
yapılan "cream coloured earthenware" ile 1760 yılında Wedgwood tarafından geliştirilen İngiliz ince
19
fayansları (Queen's ware) ile bir takım benzerlikler
gösteriyordu. Bu nedenle, yumuşak porselen, ince
fayans mamullerinden gerçek porselene (sert porselene) geçişte bir ara ürünü olarak değerlendirilmiştir. Böylece, aynı dönemler içinde, Avrupa'da
porseleni taklit etme merakı ve sert Doğu porseleni
yapma amacıyla sürdürülen yoğun çalışmalar, fayans
modasının geçmeye başlamasına, giderek bir kısım
fayans işletmelerinin, üretimlerini porselen
yapımına döndürmelerine yol açtı.
Eldeki kaynaklara göre, ilk porselen çalışmalarının yine fayans atelyelerinde başladığını; ilk
yumuşak porselenin ise, Avrupa fayansçılığının kaynağı olan İtalya'da, Nova, Doccia, özellikle de,
Capo di Monte atelyelerinde doğduğunu görüyoruz.*
Yapılan araştırmalar, daha sonraları Fransa'ya
kayarak, Paris, Rouen, St.Cloud ile Chantilly'de
gelişti. Oradan da, Belçika (Tournai) ve İngiltere'ye (Chelsea, Derby, Longton Hall) geçti. 17.yüzyılın ikinci yarısında ise, Worcester, Liverpool ve
Caughley'de İngiliz kemik porseleninin yapımına başlandı.
18.yüzyılın ünlü Alman kimyacısı Böttger'in
*Medicis porseleni.
20
Saxe (Saksonya) bölgesindeki kaolin yataklarını keşfetmesiyle, gerçek porselen yapımına başlandı, ilk
kaolin porselenlerinin ise, Almanya'da, Meissen'de
daha sonra da Viyana'da yapıldığını görüyoruz. Bu
arada Avrupa'da çok yaygınlaşmış olan İngiliz ince
feldspatik fayans yapımcıları, Bristol, Plymouth ve
New Hall'de kurulan porselen işletmelerini aralıksız olarak geliştirmeye devam ettiler.
Batı ülkelerinde ilkel Avrupa porselenlerinin
yapımına başlanmasıyla, her ne kadar fayans üretimine devam edilmişse de; fayans mamullerine gösterilen ilgi artık eski dönemlerdeki önemini taşımıyordu. Çünkü, Avrupa'da henüz yeni keşfedilmiş olan
porselen, yapısal nitelikleri bakımından fayansa
göre belirgin bir üstünlük taşıyor, yeni olana gösterilen ilgi nedeniyle pazarlamada kolaylık sağlıyor; böylelikle de fayansın kullanım alanlarını daraltıyordu. Ancak, bütün bunların yanısıra, porselenin daha pahalıya malolan yapım şekli, hazırlamada
karşılaşılan bir takım güçlükler ve pişme sırasında
görülen biçim bozulmaları gibi etkenler, fayans
üretimine ayrı bir yarar katıyordu.
Böylece, başlangıç dönemlerinde porselencilik
ile fayansçılık arasında ciddî bir rekabet doğdu.
Zaten aynı dönemlerde, feldspatik ince fayansın
21
geliştirilmesi amacıyla yoğun çalışmalar yapılıyor
ve bu çalışmalarda başarı sağlanıyordu. Çünkü,
feldspatik ince fayans, klasik fayans mamullerine
göre, nitelik bakımından çok daha üstündü. Bu arada,
seri üretim yöntemlerinde makinalaşmanın getirdiği
ilerlemeler de ince fayansın yapım şekli ve üretimi
üstünde büyük yararlar sağladı.
Bütün bu aşamaların yanısıra, bir yandan porselen üretimi gittikçe gelişirken; bir yandan da
feldspatik fayansa göre mekanik direnci daha yüksek;
gözenekliliği, buna bağlı olarak da su emiciliği yok
denecek kadar az olup, kılcal çatlama eğilimi göstermeyen bir fayans çeşidi elde edilmesi için yoğun
çalışmalar yapılıyordu. Bu çalışmaların sonucu, ilk
olarak, 20.yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletlerimde "Vitreous - China" yapımına başlandı ve
büyük miktarlarda üretime geçildi. Kısa adıyla
Vitreus olarak tanınan bu yeni fayans çeşidi, kısa
bir sürede Avrupa'da yaygınlaştı.
Vitrens'un porselene göre daha düşük ısılarda,
tek pişirim yoluyla üretilmesi,*
daha ucuza
maledilmesi, biçim bozulmalarına karşı üstün
dayanıklılığı ve mekanik şekillendirme yöntemlerine
uygun
*Hamur ve sır pişiriminin aynı zamanda yapılması.T.A.
22
1.3- FAYANS ÜRÜNLERİNİN SERAMİK ENDÜSTRİSİ
VE GÜNCEL YAŞAMDAKİ YERİ
Fayans hamurlarından imal edilen seri üretim
mamulleri; yapım yöntemleri ve kullanım alanları
bakımından geleneksel çömlekçi işleri ve kaba seramik ile pekişmiş çini (gre-seramik), porselen,
yarı porselen, elektro-porselen ve klinker
hamurlarıyla hazırlanan çeşitli endüstri ürünleri
arasında ayrı bir yer tutar.
Bu ayırım, fayansın hamur yapısı, şekillendirme özellikleri, kullanılan sırlar, dekorlama yöntemleri ve pişirim ısılarıyla olduğu kadar; bu mamullerin sahip oldukları mekanik direnç, gözeneklilik, sır ve hamurları arasındaki genleşme farklılıkları gibi kendi gruplarına özgü fiziksel ve
kimyasal niteliklerle de ilgilidir.
Bu özellikler tümüyle dikkate alındığında, fayans üretiminin seramik endüstrisinde kendi başına
özel ve önemli bir yeri olduğu kabul edilebilir.
Fayansın tarihçesinde de etraflıca açıklamaya
çalıştığımız gibi; henüz İ.Ö. dönemlerden başlayarak günümüze kadar uzanan süre içinde gerek sivil,
resmî ve dinsel mimarî alanda, gerekse süs ve çe-
24
şitli kullanım eşyasının kapsamı içinde güncel yaşamın bir takım gereksinimlerini karşıladığını görmekteyiz. Yine fayansın, çömlekçi hamurlarına göre
daha dayanıklı ve beyaz pişen hamur çeşitlerine sahip olmaları, hemen her çeşit şekillendirme yöntemleriyle daha canlı ve göz alıcı renklerle
süslenebilmeye yatkınlıkları ve bunların yanısıra,
daha yüksek ısılarda pişirilen pekişmiş çini ve
porselen gibi toprak ürünlerine göre fiyatça daha
ucuza maledilebilmeleri, onların güncel hayattaki
kullanım alanlarını korumalarına yeterli
olmaktadır.
Fayans hamurlarından mamul bir eşyanın kullanılmasında, her ne kadar pekişmiş çini ve porselenden yapılmış eşyanın sahip olduğu kalitelere
değin bir takım niteliklere gereksinme duyulursa
da; yukarıda belirttiğimiz gibi maliyetin uçul olması sonucu, fayans mamullerinin daha geniş bir
tüketici kitlesi tarafından kolaylıkla satın alınabilmesi olanağını doğurmaktadır.
Ayrıca, çok değişik süsleme yöntemlerine uygun
olmaları yanısıra; eskiden de olduğu gibi, çağdaş
mimarîde oldukça geniş bir kullanım alanına yayılan fayans yer ve duvar karolarına karşı duyulan
talebin durmadan artması, onların pek çok işletme
tarafından büyük miktarlarda üretilmesine yol aç-
25
maktadır.
Bütün bunların yanısıra, günümüzde eskiye duyulan özlem, özellikle İtalya, Belçika, İngiltere gibi
Avrupa ülkelerinde, Ortaçağdan 19.yüzyıla kadar
yapılmış fayans çeşitlerinin aynen kopya edilerek
yeniden yapıldığı, yepyeni fayans işletmelerinin
doğmasına yol açmıştır.
İşte, kısaca özetlemeye çalıştığımız çeşitli
nedenlerledir ki; çağlar boyu kullanılagelmiş fayans hamurlarından mamul eşya çeşitleri, günümüzde
geçmiş yüzyıllardaki özgünlüğünü ve önemini biraz
yitirmiş olsa bile, eskiye dönüşün giderek bir moda
ve özlem haline gelmesiyle, ayrıca, daha ucuz ve
kullanışlı bir seramik çeşidi olması nedeniyle,
güncel yaşamdaki yerini korumaya devam etmektedir.
26
1.4- TÜRKİYE'DE FAYANS ÜRETİMİNİN KURULUŞU,
ENDÜSTRİLEŞME HAREKETLERİ, GELİŞİMİ VE
EKONOMİK AÇIDAN TAŞIDIĞI ÖNEM
Geleneksel Türk çiniciliğinde seri üretime başlanmasına, günümüzdeki yapım yöntemlerinden ve endüstrileşme kavramından farklı da olsa, daha Anadolu Selçukluları dönemlerinde rastlanmaktadır.
Henüz 11.- 13.yüzyıllarda, Selçuklu saray çevrelerinde olduğu kadar, halk atelyelerinde de çok miktarda, kazıma ve oyma desenli boyalı çiniler imâl
edilmekteydi. Türk Çini Sanatı literatüründe 14.
yüzyılın ikinci yarısından 15.yüzyılın ortalarına
kadar, çok sayıda ve her çeşit çini eşya üretildiğine ve bunların yabancı ülkelere ihraç edildiklerine ait bilgilere rastlamaktayız.
Osmanlı İmparatorluğu döneminin en eski ve en
güzel çini örneklerinin ise İznik çini
atelyelerinde yapıldığı ve bu çinilerin yapımında
pek çok sayıda usta ve işçinin çalıştığı
bilinmektedir.
Eldeki kaynaklardan öğrenildiğine göret 17.yüzyılın sonunda, İznik atölyelerindeki üretim yavaş
yavaş azalmış, 18.yüzyılda ise bütünüyle durmuştur.
Ancak, İznik çini atölyelerindeki bu durakla-
27
ma, Kütahya çiniciliğinin gelişmesine yaramış ve
aynı dönemlerden başlayarak, ülke tüketiminin yine
Kütahya atelyelerinde karşılanmasına çalışılmıştır.
Daha sonraları İstanbul'da kurulan, özellikle
de Haliç'te geliştirilen çini atelyeleri üzerine
geniş bilgiye rastlanmamakla birlikte, Evliya Çelebi’nin yazılarından, Eyüp'te 250 kadar çini
atölyesi bulunduğu öğrenilmektedir.
Bu zaman sürecinde, ülkemizde ve dünyada görülen tarihsel, sosyal, kültürel ve ekonomik değişimlerin sonucu; Türk çini üretimi de kendi payına düşen değişimleri geçirmiş, giderek eski dönemlerdeki
önemini yitirerek gerilemiş, kaybolmaya yüz tutmuştur.
Uzun bir duraklama döneminden sonra, ülkemizde
toprak eşyanın çağdaş endüstri kavramına koşut bir
biçimde üretilmesine, 1892 yılında kurulan "Yıldız
Çini Fabrikası" tarafından başlanmıştır.
Fransız Büyükelçisi P.Cambon'un aracılığı ve
II.Abdülhamid'in isteği üzerine, Yıldız Sarayı sınırları içinde kurulan Yıldız Çini Fabrikasında yapılan üretimde, bugünkü anlamıyla bir endüstri kuruluşu niteliği görülmemekle birlikte, yabancı ül28
kelerin ileri gelenlerine sunulacak hediyelik eşya
ile saraya özgü çeşitli süs ve kullanım eşyasının
yapımı konusunda, günün endüstriyel üretim yöntemlerinden yararlanılıyordu. Bunun için Fransız Sevr
(Sévres) Manufaktüründen getirilen teknik eleman,
dekoratör ve uzmanlar, yine Fransa'dan getirilen
hazır hamur ya da yarı mamul haldeki parçalar üzerinde çalışıyorlar, elde edilen çini eşya odun ya
da kömür fırınlarında pişirilerek kullanılmaya hazır
hale getiriliyordu.
Bu arada İstanbul, Bursa, Kütahya gibi bazı şehirlerdeki küçük imalat atölyeleri de endüstriyel
üretim yöntemlerinin dışında olsa bile ufak çaptaki
üretimlerini yürütüyorlardı,
Cumhuriyet döneminde, seramik iş kolundaki sanayileşme hareketi ilk kez devlet eliyle başlatıldı. Bu yolda ilk adım olarak, 1938 yılında, Yıldız
Çini Fabrikası'nın Sümerbank tarafından yeniden işletmeye açıldığını görüyoruz. Ancak, o yıllarda ülkemizde seramik teknolojisinde uzmanlaşmış teknik
elemanların yokluğu nedeniyle ve üretimin çağdaş bir
düzeyde ve kalitede yapılmasını sağlama amacıyla,
Macaristan'dan Sulezer adlı bir uzman getirildi.
Sulezer, çalışmaları arasında, Türkiye'nin top-
29
rak sanayii üzerine bir inceleme hazırladı. Tüketim
planları düzenleyerek, ilk kez, ülke çapındaki seramik ihtiyacının bilimsel olarak saptanmasına çalıştı. Ne yazık ki, II.Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, Yıldız Çini Fabrikası yeniden kapanınca çalışmalar yarım kaldı ve gerekli uygulamalar yapılamadı.
Daha sonraları, aynı fabrikanın yeniden açılması için çalışmalar yapılmaya başlandı. 1959 yılında, fabrikanın günün koşullarına uygun çalışma düzenine getirilebilmesi amacıyla ek binalar yapılarak, üretime geçildi. Önceleri yumuşak Avrupa porseleni niteliği taşıyan sofra takımları ve süs eşyası üretilirken, giderek klasik çini karo yapılmasına da başlandı.
Bir süre sonra ülkemizdeki kalkınma çalışmalarına koşut olarak mimarî alandaki gelişimlerin
yanısıra; topraktan mamul inşaat malzemelerinde olduğu gibi, çeşitli fayans ve seramik kaplama elemanları ile sağlık gereçlerine duyulan gereksinmeler, ithalat zorlukları ve tüketici fiyatlarının
yüksekliği, yeni fabrikaların kurulması zorunluluğuna yol açtı. Ayrıca, nüfusun giderek artmasıyla,
topraktan mamul kap kacak ve sofra takımlarıyla süs
eşyası gibi çeşitli kullanım araçlarına duyulan ge-
30
reksinim, ülkemizdeki seramik endüstrisinin hızla
gelişmesine yardım etti.
İşte bu gibi nedenlerle, 1961 yılında yine Sümer bank'ın yatırımlarıyla açılan Çanakkale Seramik
Fabrikaları'nda büyük miktarlarda karo-fayans üretilmeye başlandı. Bunu, 1966 yılında açılan
Sümerbank Bozüyük fabrikası izledi. Daha sonra süs
eşyası ve sofra takımlarıyla üretime katılan Gorbon
Seramik Fabrikası da bir süre sonra inşaat
kesimindeki hızlı gelişim ve artan talep karşısında
yer ve duvar için kaplama karoları imaline başladı.
Özel seramik işletmeleri arasında en süratli
gelişimi gösteren Eczacıbaşı Seramik Fabrikalarının
ilk olarak çalışmaya başlaması ise 1958 yıllarına
rastlar. 1959 yılında da, yine Eczacıbaşı Seramik
Fabrikaları ilk sağlık gereçleri tesisleriyle
deneme üretimine başladı. Bu fabrikanın, sanayileşmiş biçimde sağlık gereçleri üretimi 1962 yılından bu yana sürmektedir.
Bugün, ülkemizde çağdaş yapım yöntemlerine uygun standartlara göre, sırlı seramik kullanım eşyası, yer ve duvar karosu ile sağlık gereçleri üreten
firmaları şöyle sıralayabiliriz:
. Çanakkale seramik
31
. Çan seramik
. Bozüyük seramik
. Kale-Bodur seramik
. Ege seramik
. Gorbon-Işıl seramik
. Söğüt seramik
. Eczacıbaşı seramik
İncelememizin bu bölümünde, Başbakanlık Devlet
İstatistik Enstitüsü 1964 - 1968 dönemi Yıllık İmalat Sanayii Anketleri Sonuçları ile Devlet Planlama
Teşkilâtı 4.Beş Yıllık Kalkınma Planı Ön
Taslakları'ndan alınan bilgilere göre elde
ettiğimiz bazı değerlerin açıklanmasına
çalışacağız.
Ülkemizde tüketilmekte olan sırlı seramikler,
daha yukarıda kuruluşlarına kısaca değindiğimiz firmaların ortaya çıkışlarından önce özel sektör tarafından ithalât yoluyla karşılanmaktaydı. Aşağıda
verilen rakamlara göre ise, seramik endüstrisindeki
hızlı gelişimin ithalat miktarlarında belirgin bir
düşüş yarattığı görülmektedir.
Tüm toprak ürünleri olarak:
İthalât
21 ton
21 ton
0.1 ton
İhracat
2 ton 1967
2 ton 1970
3 ton 1975
32
1962 - 1975 yılları arasında ise ton olarak
Türkiye üretiminde fiili durum şöyledir:
1962 .. . 540 to
1963 .. .. 2081 nn
to
1964 .. .. 2581 to
1965 .. .. 2915 to
1966 .. .. 3200 to
1967 .. .. 3218 to
1971 .. .. 6135 to
1975 .. .. 8019 to
n
Seramik endüstrisindeki hızlı gelişime bağlı
olarak, son on yıl içindeki ithalât miktarı 21 tondan 0.4 tona düşerken; ihracatın 2 tondan 3 tona
yükselmesi, ülkemizdeki seramik kullanım eşyası
üretiminin ancak kendi ihtiyacımızı karşıladığı,
pek azının ihracat yoluyla yabancı ülkelere
gönderilebildiği gerçeğini ortaya çıkarmaktadır.
Yapılan projeksiyon (tahmin) hesaplarına göre,
1975 - 1982 yılları arasında ülkemizde kullanılacak
sofra takımı ve süs eşyası miktarı, ortalama
olarak şu şekilde saptanmıştır:
1975 / 7422 ton
1980 / 11.500 ton
1985 / 14.000 ton
33
Karo-fayans üretimi: 1962 /
4.695 ton
1967 / 19.848 ton
1971 / 32.262 ton
1975 / 49.114 ton
Projeksiyon hesabıyla
Karo-fayans talebi : 1980 / 70.340 ton
1985 / 183.964 ton
Karo-seramik üretimi:1966'da Bozüyük seramik
fabrikasıyla başlamakta ;* buna,
1975 / 10.136 ton
üretimle KaleBodur ve Ege
seramik katılmakta.
İlk kez karo-fayans ve karo-seramik ayırımının
yapıldığı 1975 yılında m2 olarak üretilen karo-seramik miktarı 382.263 m2 ; aynı iş kolundaki talep
ise 363.111 m2 olarak saptanmıştı.
1980 yılında ise karo-seramik talebinin 815.000
ye ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Dış ticaret istatistiklerinden alınan rakamlara
*1975 yılına kadar karo-seramik üreten tek kuruluş
olarak görülmekte.T.A.
34
göre, sırlı toprak ürünleriyle ilgili ithalât ve ihracat rakamları şöyledir:
İthalât - 1967 / 15 ton
1971 / 31 ton
1975 / 20 ton
İhracat*- 1968 / 564 ton
1972 / 911 ton
1975 / 59 ton
Elimizdeki rakamlardan anlaşıldığına göre; yeni
seramik fabrikaları açıldığı ve üretim sürekli olarak arttığı halde, 1972 - 1975 yılları arasında ihracat miktarlarındaki düşüş, üretimin giderek daha
çok yurt içinde tüketildiğini yanıtlamaktadır.
Yine, istatistik bilgi verilerine göre bugün
yurdumuzdaki karo-fayans üretimi, talepleri karşılamamakta; karo-seramik talebinin üretilen miktarın
altında olmasına karşın, gelecek yıllarda üretimin
üzerine çıkacağı tahmin edilmekte, sırlı ve sırsız
mamullerin ithali düşünülmemektedir.
Sağlık gereçleri yapımına gelince; bu konuda
*İlk kez 1968 yılında ihracat yapılmasına başlanmaktadır .T.A.
35
üretim yapan iki büyük kuruluş görmekteyiz:
• Eczacıbaşı Seramik Fabrikaları
. Sümerbank Yarımca Seramik Fabrikası
Her iki fabrikadan, piyasa ihtiyacının 1/5 kadarını Yarımca, 4/5 kadarını ise Eczacıbaşı karşılamaktadır.
Sağlık gereçleri toplam üretim miktarları:
1962 / 1106 ton
1967 / 5621 ton
1968 / 8406 ton-Yarımca çalışmaya
1972 / 9167 ton başlıyor.
1975 / 14647 ton
İthalât
1968
2 ton
1973 13 ton
1975
0.1 ton
İhracat
0.01 ton
906
ton
25
ton
Projeksiyon hesabıyla 1975 14.314
ton 1980 28.000 ton 1985 48.700
ton olarak tahmin edilmektedir.
36
İnşaat kesimindeki hızlı gelişimlerin sonuca
üretimin tümünün hemen hemen ülke içinde tüketildiğini; ancak pek az bir bölümünün ihraç edildiğini
görüyoruz. Sağlık gereçleri konusunda en yüksek
ithalât talebi ise Orta Doğu ülkelerinden gelmektedir.
Extra,
Standart,
Defolu
ya
da
1.,
2.,
3.
kalitelerdeki lavabo, klozet, eviye, pisuar, duş
teknesi, hela taşı gibi çeşitli sağlık gereçleri
ile aynalık, etajer, sabunluk, askılık, kâğıtlık
gibi
aksesuarların
tümü
üretim
yapan
fabrikalar
tarafından yok satılmaktadır.
Bu çeşitler, tek parça halinde satılan beyaz
mamuller ile takım halinde satılan renkliler (beyaz, sarı, mavi, pembe, leylâk) olmak üzere iki bölüme ayrılırlar. Takım halindeki renkli sağlık gereçleri tüketimi büyük şehirlerde daha fazla olduğu
halde; hela taşı tüketiminin Orta ve Doğu Anadolu'da henüz yaygınlaşmaya bağladığını görmekteyiz. Büyük şehirlerdeki resmî ruhsatlı inşaatların
artmasıyla, fayans sağlık gereçleri tüketimi de artmaktadır.
Eczacıbaşı Seramik Fabrikalarının 1977 yılında
açılacak Bilecik - Bozüyük işletmesi çalışmaya baş-
37
ladığında, iç talebin rahatlıkla karşılanacağı sanılmaktadır. Bu arada, ithalât düşünülmemekte, ihracatın ise ancak Doğu Ülkelerine olmak üzere pek az
yapılacağı öngörülmektedir.
Ülkemiz seramikçiliği, endüstriyel üretim bakımından ancak beş iş kolunda faaliyet gösterdiği halde;
dünya seramik endüstrisindeki çalışmalar on üç iş
koluna yayılmaktadır:
Türkiye'de
1-Karo fayans ve seramik
2-Sofra takımı ve süs
eşyası 3-Sağlık gereçleri
4-Elektro porselen Fırın
5-malzemeleri
Yabancı ülkelerde
1-Yumuşak porselen
2-Sert porselen
3-Ateş kili mamuller
4-Isıya dayanıklı
mamuller
5-İnşaat malzemeleri
6-Beyaz fayans
7-Renkli fayans
7-Sert çini
9-Yarı pişmiş çini
(Amerikan tipi)
10- Yarı pekişmiş porselen
(Amerikan tipi)
38
11) Pekişmiş çini
12) Kemik porseleni
(Sığır kemiğinden)
13) Tek bileşikli seramikler
(Piroksit ve Nitritler)
Ayrıca, otomotiv sanayiinde kullanılan buji imali
de bu iş kolları arasında yer almaktadır.
Sonuç olarak, eldeki istatistik bilgi verilerine baktığımızda; ülkemizdeki fayans endüstrisinin
son yıllarda büyük bir hızla geliştiğini ve yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Ancak, olanaklar ve bunların kullanılış şekilleri ekonomik açıdan, elde
edilebilecek yararları gereğince sağlayamamaktadır.
Artık günümüzde seramik sağlık gereçleri ithali her
ne kadar yok denecek kadar az ve öteki kullanım eşyası da ihtiyaca ancak yetecek miktarda
üretiliyorsa da, bu üretimin yurt ekonomisine büyük
ölçüde katkıda bulunabilmesi olanakları, çeşitli
nedenlerden Ötürü gerçek amacına ulaşamamaktadır.
Seramikçilikte sanayileşmenin daha yüksek düzeylere erişmesi, her şeyden önce, oldukça büyük
yatırımlara bağlı olduğundan; sözgelişi, bir dokuma
sanayiinde varılan aşamalar sağlanamamaktadır.
Gerekli yatırım yetersizliklerinin yanısıra,
39
yeterli kalitede hammaddenin sürekli olarak elde
edilememesi; fabrikaların, kullandıkları hammaddeleri kendilerinin sağlaması zorunluğu, bu endüstri kolunu olumsuz yolda etkileyen en önemli sorunlardan
birisi haline gelmiştir. Araştırmacılar ve planlamacılara göre, hammaddenin devlet eliyle işlenmesi
yoluyla, imalâtta daha kolaylıkla standartlaşmaya
gidilebilinir. Buna bağlı olarak da kalitede gerçek
bir üstünlük ve süreklilik sağlanabilinir,
Bugüne dek, seramiğin yan endüstri kollarının
kurulamamış olması nedeniyle çeşitli boyalar, fırın
ve pişirme malzemeleri, kimyasal maddeler ve fırın
gibi çeşitli araç ve gereçlerin ithalât yoluyla
sağlanması zorunluluğundan, döviz harcamaları
bakımından önemli kayıplar doğmakta; buna bağlı
olarak çeşitli seramik iş kolları büyük ölçüde etkilenmektedir.
Bütün bunlardan başka, yüksek düzeyde teknik
personel, uzman kadro, kaliteli işçi ve meslekten
gelen yönetici kişilerin yetersizliği ile bu konudaki araştırmacıların yok denecek kadar az olması da
ülkemizdeki seramik iş kollarının gereği gibi
gelişmesini engelleyen nedenler arasındadır.
Fiyat açısından bakıldığında ise, maliyetin yük-
40
sekliği nedeniyle ihracat fiyatlarının artışı, Avrupa standartlarının yanında, mamullerimizin dış
ülkelerde yayılmasını önlemektedir.*
Dünya seramiği, geleneksel seramik mamullerin
yanısıra; yeni seramik adı verilen "Tek Kristaller", "Sentetik Kristaller", "Ferro Elektrikler",
"Piroksitler" ve "Nükleer Malzemeler" gibi seramik
sanayii kollarında yepyeni gelişmeler elde ederken;
her ne kadar ülkemiz henüz geleneksel seramik mamullerin geliştirilmesi yolundaysa da, hiç şüphe
yoktur ki, bu yoldaki yeni gelişimler seramikçiliğimizin geleceğine büyük yararlar sağlayacaktır.
*Maliyet hesaplarında en yüksek pay, ortalama
% 43'le işçi ücretlerine ayrılmaktadır.T.A.
41
II. BÖLÜM
FAYANS HAMURLARINDA
YAPISAL OLUŞUM
2. B Ö L Ü M
FAYANS HAMURLARINDA
YAPISAL OLUŞUM:
Bir fayans hamurunun temelini; genel olarak
özsüzleştirici rolü oynayan, yani kilin düzenli ve
çatlama yapmadan küçülmesini sağlayan kuvartz halinde silis, silis kumu ya da kalsine edilmiş deniz
çakılı gibi maddeler oluşturur. Ne var ki, öğütülmüş pudra halinde kullanılan bu maddeler çiğ haldeyken kendi aralarında yapışma ve şekillendirilebilme niteliğine sahip değildirler. Bu nedenle, hamurun iskeleti sayılabilecek temel maddelerin
danecikleri arasında bir yapışma, sıkışma ve
sağlamlık
42
sağlanması için bağlayıcı nitelikli bir maddenin
varlığına gereksinme duyulur. Bu amaçla kullanılan
bağlayıcı maddeye plastik eleman denilir.
Çeşitli fayans hamurlarının bileşimlerine giren
bağlayıcı maddeler, silisli fayans hamurlarında olduğu gibi bazen kireç, bazen de alkali bir frittir.
Killi fayanslarda ise kireç ve alkali fritin yerini
kaolin, kil, marn, özlü toprak gibi maddeler alır.
Hamur pişiriminin yapılmasından sonra bileşimdeki kurucu maddeleri birbirine bağlamaya yarayan
pişmiş bağlayıcı, ergitici (fondan) olarak tanımlanır. Silisli fayanslarda ergitici olarak kireç ya
da alkali fritler bulunduğu halde, killi fayans
ergiticileri feldspat, pegmatit, kalker, dolomit
v.s. gibi maddelerden oluşur. Bu elemanlardan bazen
biri, bazen de ikisi birden bileşime girmemiş
olabilir. O zaman, hamurdaki öteki kurucu maddeler
bunların yerini doldurabilir. "Saf Toprak" denilen
bir kısım cilalı çömlek yapımında yalnızca, hamuru
tek başına oluşturan kil kullanılır. Bu kil, doğal
olarak çok ince yayılmış kuvartz olduğu kadar
kalkerli, alkalili ve demirli bileşikleri de içerir.
Silisli fayanslardaki frit ya da kireç çiğ ve
pişmiş olsun, her iki halde de hamur içinde bağla-
43
yıcı bir rol oynarlar. Aynı şekilde, feldispatik
kum gibi bir takım pişmiş bağlayıcılar da hamur
iskeletinin bir bölümünü oluştururlar.
Bütün bu noktalar gözönüne alındığında görülür
ki; bir fayans hamuru daha başlangıçta, doğal ya da
yapay olsun, çiğ haldeki bağlayıcı bir maddeyle birleştirilen birçok kurucu maddenin bileşiminden ortaya çıkan bir karışımı andırır.
Pişirim etkisi: Bir fayans hamuru, pişirim ısısının etkisi altında bir takım etkime ve olgularla
karşı karşıyadır. Şöyle ki:
1. Hamuru oluşturan kurucu maddelerin her biri
önceleri kendi başlarına bir tepkime gösterirler ve yalnızca kendilerinde bir takım
değişimlere uğrarlar. Örneğin, kaolinit, suyunu kaybederek meta-kaolinite döner. Sırası
geldiğinde de, silis ve alüminden ayrılır.
Eğer bu sırada ısı yeterince yükselmeye devam ederse, ortamda tek başına bulunan kaolinit öteki elemanlarla yeniden birleşerek
müllit ve daha başka yeni bileşikler oluşturur. Kuvartzlı elemanlar 573°C derecede
ᵅhalinden
ß haline geçer. Isının
yükselmeye devam etmesinin etkisiyle de
kristobalite
44
döner. Sonra ergiticiler yavaş yavaş etkilerini göstermeye başlarken camsı bir evrenin
oluşumu görülür. Karbonatlar ve öteki tuzlar
çözülerek metal oksitleri serbest bırakırlar.
İşte, hamur bileşimindeki kuvartzın kristobalite dönüşümünün (kuvartz
modifikasyonunun) çok yavaş olması
dolayısiyle, uzun bir süreye gereksinim
nedeniyle, ortalama 600°C dereceye kadar
ısının çok yavaş ve düzenli aralıklarla
yükseltilmesi zorunluluğu doğar. Tersine, ısı
kısa sürede ve hızlı olarak yükseltilirse,
kuvartz kendi bünyesindeki yapısal değişimi
tamamlayamadan ani olarak kristobalite dönüşme
durumunda kalır ki; bu durumda da hamur bir
kasılma gücüyle karşı karşıya kalacağından,
parçalarda anî çatlama ve kırılmalar ortaya
çıkar.
Kuvartz dönüşümünde önemli bir başka nokta da, hamurun dane iriliğidir. Bu nedenle
öğütülmede kuvartzın dane iriliğinin sürekli
olarak denetimden geçirilmesi gerekir, öğütme
çok ince yapıldığında hamurun genleşme
katsayısı büyür. Büyüme normal sınırları aştığında sır atmalarına, hattâ, parçanın tümüyle kırılmasına yol açar. Bu bakımdan öğüt45
menin denetimiyle hamurun genleşme katsayısının ayarlanması zorunludur.Bunun için yaklaşık olarak 8 mikrometreden 15 mikrometreye
kadar bir tolerans tanınır (1 mikrometre0.001 mm.).
2. Kurucu maddeler pişme sıcaklığında çeşitli
değişikliklere uğrarken, ısı etkisiyle bir
takım yeni bileşikler oluştuğu da görülür. Bu
bileşikler kendi aralarında bir tepkimeye
girerler. Karşılıklı tepkimelerin sonucu,
ergiyici eutectique’ler* ile çözülmelerden
ileri gelen yeni kristalleşmeler oluşur.
Ancak, ya katılaşma evresinde ya da katılaşma
ile akışkanlık evresi arasında ortaya çıkan
yeniden kristalleşme hali sınırlı ve oldukça
yavaştır. Bütün bu değişimler arasında kurucu
maddelerin bir bölümü ise hiç bir değişikliğe
uğramadan, oldukları gibi kalırlar. Bazen de
yalnızca yüzeysel bir değişime uğrarlar. Ne
var ki, hamur pişirimlerinin yapıldığı
sıcaklık dereceleri ergiyici elemanların tam
olarak ergimelerini sağlamaya yeterli
olmadığından, bu elemanlar hamurumsu,
akışkan bir halde kalırlar.
Pişirim ısısı, hamurun bileşimindeki kurucu mad-
46
deleri ergitmek için yetersiz olursa, hamur, yapısal
bakımdan son şeklini alamadan kalır ve tek biçimli
bir madde halini göstermez. Tek ve yeni bir bileşim
niteliğini taşımakla birlikte, ayrı cinsten bir bütün olur. Bu, bütün öncekine benzemeyen, başlangıçtaki kurucu elemanların çeşitli şekillerde değişime
uğramış bir bölümü yanısıra, yeni oluşmuş maddeleri
de içine alır. Bir camsı evreye geçişle de, bu maddelerin tümü, hamur bileşimi içine hemen hemen eşit
şekilde dağılır. Dağılma sonucu, bu elemanlardan her
biri, kendine özgü nitelikleri korur. Bir
mikrofotoğraf çekimi yapılarak, pişmiş fayans
hamurlarının yapısal dokusu incelenirse, iç yapıdaki
bu benzemezlik açıkça görülebilir.
Bu noktaya kadar yapılan açıklamaları özetlersek, şöyle bir sonuca ulaşabiliriz. Plastik bir
elemanın varlığıyla, kendi aralarında birleşmiş çeşitli elemanların karışımından oluşan çiğ fayans
hamurunun olduğu gibi, pişmiş fayans hamurunun da
basit bir karışım görünümü vardır. Bu karışım, bağlayıcı tabakayla çevrili, birbirine sıkıca yapışmış
ve kendi aralarında gruplaşmış, ayrı ayrı elemanların yan yana gelmesinden oluşmuş bir mozaik gibidir.
47
III. BÖLÜM
FAYANS ÇEŞİTLERİ ARASINDA
YAPI FARKLILIKLARI İLE
ORTAK NİTELİK VE BENZEŞİMLER
3- B Ö L Ü M
FAYANS ÇEŞİTLERİ ARASINDA
YAPI FARKLILIKLARI İLE
ORTAK NİTELİK VE BENZERLİKLER
GENEL BAKIŞ
Fayans çeşitleri arasında yapılan ayırım, değişik cinsten fayans
eşyanın temel niteliklerini
oluşturan hamurların yapısı ile bu yapının gösterdiği farklı özelliklerden ileri gelir. Böyle bir
ayırımın yapılmasında sır ya da emay, sınıflamanın ,
geçerli ölçütleri olarak kabul edilmemelidir. Çünkü,
sırlamada çok çeşitli sır ve emaylar alınabilir.
Bunlar aynı cinsten hamurlar üstünde kullanıldıkla-
48
rında, nitelik ve görünüş bakımından birbirinden
farklı görünümler verebilirler. İşte bu nedenle,
sınıflamanın, kullanılan hamur çeşitlerine ve bunlarda görülen yapısal farklılıklara göre yapılması
kabul edilmiştir.
a) Hamurda kurucu elemanlar
Bir fayans hamurunun yapısı incelendiğinde, kimyasal bakımdan büyük ölçüde önem taşıyan iki ana
maddenin bulunduğu görülür:
Kristal silis
Killi madde
İşte, yapıyı oluşturan bu iki madde, hamurun üstün ve öncelik taşıyan temel niteliklerini belirler.
Bunlardan kristal silis, hamurdaki bileşime kuvartz,
kum, sileks, gre ya da kuartzit gibi değişik biçimler altında girer. Killi madde ise kaolin, plastik
kil ve marn gibi çeşitli biçimlerde bulunur. Hamurun
yapısında görülen bu maddelerin değer üstünlüklerinden hareket edildiğinde, fayans eşya, daha başlangıçta, iki büyük gruba ayrılabilir:
Silisli fayanslar
Killi fayanslar
49
Ne var ki, bu iki büyük grup fayans çeşidi dışında, içinde hemen hemen saf halde silis ya da pek
az miktarda kil de bulunan çeşitleri kadar, saf
kaolen gibi killi madde içeren fayans çeşitleri de
vardır.
b) Bağlayıcı
Yukarıda adı geçen kurucu elemanlardan silis ve
kilin her ikisi de kendi başlarına olduğu kadar,
birbirleriyle karıştırıldıklarında da refrakter bir
nitelik taşırlar. Eğer, seri üretimin alışılagelmiş
pişirim ısılarında pişirilen silisli kil-silis ya
da killi hamurlar tek başlarına kullanılmış olsalardı; bunlardan, elemanları arasında kırılganlığı
çok yüksek, aralarında hiç bir kristal bağlantıya
sahip olmayan hamurlar elde edilirdi. Bu nedenle,
fayans yapımında kullanılan hamurlara "bağlayıcı"
niteliğe sahip yeni bir madde katılması zorunluluğu
doğar.
Fayans hamurları yapısal bakımdan fazla benzerlik göstermezler. Bunlar, kendi kristal yapılarına
yeterli molekül bağlantısı sağlayan bağlayıcı maddelerle sağlamlaştırılmış ve çeşitli kurgu elemanlarının belirli bir düzen içinde sıralanmalarıyla
oluşmuş hamur çeşitlerindendir.
50
Hamurdaki molekül bağlantısını kurmaya yarayan
bağlayıcı maddelerin kendi içlerindeki yapı özelliklerinin incelenmesi ise silisli fayans ve killi fayans adı altında toplanan iki büyük gruptaki alkali,
kalker, demir ya da bunların karışımından oluşan
bağlayıcılar yoluyla bir takım farklı nitelikler kazanan alt ve yan grupları oluşturur. Bu grupların
ortaya çıkmasıyla da, onların birbirlerinden
ayırtedilmesi olanağını sağlar.
Bundan başka, hamura katılan bağlayıcı maddelerin oynadığı rol dikkatle incelendiğinde; bu maddelerin, üretimin iki ayrı evresinde şöyle bir özellik gösterdiklerini görürüz:
1. Çiğ olarak mamulün yapımı sırasında, şekillendirmeyi kolaylaştırmak, kurutma ve pişirim
evrelerinde biçimin korunmasını sağlamak.
2. Pişmiş hamura belirli bir sağlamlık ve dayanıklılık kazandırmak.
Killi fayanslar ile silisli-killi fayans
hamurlarına giren plastik kil, çiğ haldeyken
bağlayıcı rolü oynar. Silisli fayans hamurlarına giren bağlayıcılar ise, pişirim evre-
51
sinde, öteki elemanlarla kimyasal bir tepkimeye girmesi sonucu hamura gerekli sağlamlığı verebilmelidir. Bu sağlanamadığında,
pişme ısısıyla yanarak kaybolacak, geçici
bir bağlayıcının kullanılması tercih edilir.
Bu noktalar dikkate alındığında, çeşitli fayansların temel sınıflandırılmasında şöyle bir sıralamaya gidilmektedir:
Silisli fayanslar:
-Kalkerli
-Fritli
Killi fayanslar :
-Demirli hamurlar
-Beyaz hamurlar
Yukarıdaki ana gruplar da, yine kendi
aralarında, birbirlerinden farklı bir takım yan
gruplara ayrılmaktadır.
52
3.1- SİLİSLİ FAYANSLAR:
Bu gruba giren fayans hamurlarında hemen hemen
killi madde izi görülmez. Hamur yapısını oluşturan
silis danecikleri bir arada toplu halde bulunurlar.
Hamura katılan silis-kalker ya da silis-alkali-kalker bileşimindeki camsı bağlayıcılar da, pişme ısısında, silis danecikleri arasında tutucu ve yapıştırıcı rolü oynarlar.
Bu gibi farklı bağlayıcılar, aşağıdaki gibi, ara
grupların ortaya çıkmasına yol açarlar:
3.1a- Silisli kalker fayanslar (l.Tip)
Bu çeşit fayans hamurlarında kullanılan bağlayıcı madde pişirildikten sonra bir silis-kireç camı
oluşturur. Mamul henüz çiğ haldeyken, salt kirecin
varlığıyla ve onun sertleşmesiyle elde edilen
molekül bağlantısı, pişme sırasında silis-kireç bileşiminde bir cam oluşturarak tam bir yapışma, sağlamlık ve molekül bağlantısı sağlar. Haşimi ve Elam
devrinin Eski İran mimarisinde çok görülen fayansların (cilalı-toprak) yapımında, hamurların bir silis-kalker karışımı oldukları bilinmektedir .*
* P.Munier, Technologie des fainces, Gauthier Villar, Paris, 1957
53
Bu çeşit fayanslar, İ.Ö.12 – 3.yüzyıllarda, o
dönemlerin mimarları tarafından yaygın bir şekilde
kullanılmaktaydı.
3.1b- Silisli frit fayansları (2.Tip)
Fritli fayanslar kendi aralarında iki bölüme
ayrılırlar:
1. Silisli frit fayansları.
Çiğ haldeki molekül bağlantısı silikatlı bir bağlayıcı ya da alkali bir fritin sertleşmesiyle sağlanır. Bu bağlantı, bazen silikatlaşma ya da fritin
kalker ve kireçle tepkimeye girmesinin sonucudur.
Bağlayıcı madde, pişirildikten sonra oluşmuş bir
silis-kalker-alkali camıdır.
Pers kralı Darius'un Suse'deki* sarayında bulunan okçular frizinin bazı bölümleri ile o tarihlerden daha yakın dönemlere ait Eski İran fayansları,
silisli kalker fayanslarına örnek olarak verilebilir.
Bu çeşit fayans hamurları güncel olarak yine mimarî
ve dekoratif fayans çeşitleri arasında yer almaktadır.
*İ.Ö. 13 - 12. yüzyıllarda Elam krallığının
Başkenti.T.A.
54
2. Silisli frit ve çiğ kil bağlayıcıdan oluşan
fayanslar.
Bu tip hamurlarla hazırlanan fayans eşya arasında
çeşitli vazo, testi, kâse, kap kaçak gibi kullanım
araçlarını görmekteyiz. Bu gibi eşyanın yapımında
kullanılacak hamurların daha fazla esnek olması ve
kolaylıkla şekillendirilmeyi gerektirdiğinden,
hamura bir miktar kil katkısı yapılır. Ancak, bu kil
katkısı hamurun ana maddesi, yani, kurucu bir
elemanı sayılmaz. Yalnızca geçici bir bağlayıcı
olarak, şekillendirmeyi kolaylaştıran ve çiğ
haldeki molekül bağlantısını kuvvetlendiren bir
katkı olarak kullanılır. Pişirimden sonra elde edilen gerçek molekül bağlantısı ile, bunun sağladığı
yapışma ve sağlamlık ise, yine, silis daneciklerini
kendi aralarında bağlamaya yarayan bir frit katkısıyla elde edilir. Çünkü, yapılan kil katkısı,
miktar olarak, gerçek molekül bağlantısının kurulmasına yeterli değildir.
Eski Rodos - Nicée fayansları, daha sonraki dönemlere ait bir bölüm Eski İran fayansları İle silisli İngiliz Deck fayansları da bu bölüme girerler.
Daha sonraları, silisli Deck fayansları, camsı fayansların kaynağı ve modern fayansların başlangıcı
olmuştur. Çünkü, şekillendirme yöntemlerinin kolaylaştırılması ile seramik endüstrisine bağlı
55
kollardaki gelişmeler sonucu; endüstriyel yollarla,
mekanik olarak toplu-üretim yapılması amacıyla, bu
tip fayans hamurlarında kil oranı oldukça yükseltilmiştir. Bu bakımdan, camsı fayans, silisli fayanslar
arasındaki çeşitlerin sonuncusu olarak kabul
edildiği gibi; silisli fayans hamurlarından yüksek
oranda kil katkısı yapılmış killi fayans hamurlarına
bir geçiş olarak kabul edilmiştir -(3.Tip).
Konumuzun bu bölümünde, eski çağların silisli
frit ve çiğ bağlayıcıdan oluşan fayans çeşitleri
arasında ayrı bir yer tutan "İran fayansları", "kum
hamurlu Eski Mısır heykel fayansları" ve daha yakın
dönemlerin "Deck fayansları" üzerine biraz daha ayrıntılı bilgi verilmesi gereğini duyduğumuzdan,
açıklamalarımıza devam ediyoruz.
Henüz antik çağlardan başlayarak, Orta Doğu'nun
Sami (Sémitique) uygarlık ülkelerinde (Pers, Asur,
Mısır gibi), silisli fayansların çok yaygın bir biI
çimde yapıldığını ve kullanıldığını görmekteyiz. Ancak bu tarz yapıtlar 15. ve 16. yüzyıllara kadar
sürdürülmüş, daha sonra yavaş yavaş kaybolmuştur.
Uzun bir duraklama döneminden sonra, iran'da
yapılan kazılarda toplanan parlak ve renkli sırlarla
örtülü silisli fayans örnekleri büyük hayranlık
56
uyandırmıştı. 1850 yıllarına doğru da, Fransa'da
Th. Deck'in gayretli çalışmaları 3onucu bu fayans
örnekleri yeniden ortaya çıkarılarak, ilgi toplamaya başladı.
Silisli fayansların en belirgin özellikleri, bu
fayanslara parlaklık veren yüksek oranda alkalili
sırlar olması, bir de, bu fayansların hamur ve sır
pişirimlerinin çok düşük ısılarda yapılmış olmasıdır (950°C - 1050°C).
Sır-altı boyaların canlılığı ve sırların parlaklığı alkali sırlarıyla elde edildiğinden; bu çeşit fayansların, teknik bakımdan çok silisli bir
hamur bileşimine sahip olması gerekiyordu. Yüksek
genleşmeye sahip sırların hamurla uyuşmasını sağlamada da, hamurun genleşmesini yükseltmek amacıyla, kireç katılıyordu. Ayrıca, çiğ ya da pişmiş
hamurda temel kurucu madde olarak alınan silisin,
danecikler arasındaki molekül bağlantısını sağlamada, yapay bir camsı bağlayıcıyı gerekli kıldığından, genellikle bir frit katkısı da zorunluydu.
Çünkü, fayansın yapısı bakımından, hamurdaki kil
miktarı ya çok azdı ya da hiç yoktu. Gerçekten de,
fritli fayans tanımı, fayansın taşıdığı yapısal
özellikler bakımından buradan ileri gelir.
Eski çağlarda seramik sanatı ve onun yapım y'ön57
temleri gelişirken, imal edilen fayans seramikleri,
en çok mimarî amaçlarla kullanılmaktaydı. Daha sonraları, fayanstan dinsel heykelcikler, vazolar,
ayaklı kaseler ile daha karmaşık biçimli ve yapımı
güç parçalar imal edilmeye başlandı. Bu gibi parçaların yapımında, yine kolaylıkla şekillendirilen ve
daha plastik olan hamurların hazırlanmasıyla daha
da bir kolaylık sağlanıyordu. Bu amaçla, silisli
frit fayanslarına bağlı kalınarak, hamurlara bir
miktar kil ya da kalkerli marn katılmaya başlandı.
Bu gibi plastik maddeler katılması sonucu,
kalıplama, işleme oldukça kolay bir hal aldığından,
modern İran fayansçılığı da daha güç parçaların
yapımına yönelmişti.
Eski Mısır ve İran (Pers) fayansları frit ve
çiğ kil bağlayıcı içeren silis fayansları grubuna
girer.
Munier, fayans hamurlarından yapılmış perdahlı
İran çömleklerine ait şöyle bir hamur bileşimi vermektedir:
Zayiat .......
Si02 ..........
Fe02 ..........
Al2O3 ..........
Ti02 ..........
CaO ..........
MgO ..........
Alkali .......
2.48
85.17
1.26
1.44
7.29
0.04
2.04
Toplam
99-72
58
Heinecke ve Eisenlohr'a göre ise İsrail'deki
(Jerusalem’deki) Ömer Camii karolarının hamurları
üzerinde yapılan araştırmalarda, şu aşağıdaki sonuçlar elde edilmişti.
Si02 ........... 86.67
Fe205+Al203 .....
5-30
CaO ...........
3.88
MgO ...........
1.29
Alkali ........
3.44
100.28
Salvetat ve Châtelier tarafından da, kumlu hamurlardan yapılmış, mavi sırlı dinsel Mısır heykelcikleri üzerinde çeşitli incelemeler yapılmıştır.
Bu incelemelerin sonucu, hamurda yaygın halde bulunan yuvarlak kabarcıklara bakılarak, bu heykelciklerin yapay bir seramik hamurundan imal edildiğini göstermiştir. Bu hamuru örten sırların da bir
kuvartz kumu ve bakır mavisi karışımı olduğu saptanmıştır:
0.67 Na20 . 4 Si02
0.33CaO
Salvetat’a göre, bu sırların yüzde hesabıyla
59
ağırlık oranları şöyleydi:
Zayiat ....
1.90
Si02 ......
81.00
Fe
2°3 .....
1.00
A1203 .....
13.50
CaO ......
3.00
MgO
(yok)
100.40
Eski Mısır ve İran fayanslarının canlı görünümleri ve çekici parlaklıklarından etkilenen "Deck",
bunların kopyalarını yapmaya çalışmıştır.
Th.Deck, "Faience" adlı eserinde, şu hamur kompozisyonlarını veriyordu:
Çömlek
Karo
Beyaz plastik kil
24
Tebeşir
24
Kalsine sileks
48
60
4
15
100
100
Frit
25
Yukarıdaki örneklerden, Deck'in, özellikle karo hamurlarında biçim bozulmalarına yol açabilecek
bir hamur yapısı kurulmasından kaçındığı için tebe-
60
şir kullanmadığını, buna karşılık, silis miktarını
artırdığını görüyoruz.
Deck, bu hamurla 0.10 x 0.60 boyutlarında, biçim bozulmasına uğramayan, bütünüyle düz plaklar
hazırlamayı başarmıştı. Kendisi bunların hamur pişirimleri üzerine herhangi bir açıklama vermemiştir
ama, buradaki pişirim ısısının 1100°C derece civarında olduğu sanılmaktadır. Aynı hamurların sırlanmasında kullanılan sırların bileşimleri ise
aşağıda görüldüğü gibiydi:
__A __ B __C
Sülyen ........... 30
30 28
Silis kumu ....... 48
50 38
Potasyum karbonat..12 12 15
Sodyum karbonat ...10
8
9
100 100 100
Deck, bu sırların stokiyometrik formüllerini şu şekilde
düzenlemişti:
A) 0.30-Na20 .
2.56 Sİ02 0.28
K20
0.42 PbO
SK la.
61
B)
0.30 Na20 .
2.83 SiO2
0.29 K20
0.45 PbO
C)
0.24 Na20 .
SK la.
1.76 Si02
0.30 K20
0.46 PbO
SK 08a.
Camlı fayanslarda ise, Deck'in modern formüllerine uygun şişe camı kullanılmaktaydı. Hamura katılan öğütülmüş cam, yapay bir ergitici rolü oynamaktaydı. Bu gibi hamurlardan çeşitli süs eşyası ile
ölüler için kaplar ve bezemeler yapılmaktaydı:
SK 05a
SK08a
Beyaz plastik kil
40
48
Silis kumu
32
-
Kalsine
sileks
Tebeşir
-
12
-8
23
Öğütülmüş cam
20
17
100
100
Günümüzde yapılmakta olan camsı fayanslar, mimarî amaçlarla olduğu kadar, çeşitli biblolar ile
artistik ve dekoratif süs eşyasının yapımında da
kullanılmaktadır.
62
3.2- KİLLİ FAYANSLAR:
Killi fayans hamurlarındaki temel madde olan
kil oranı, silis oranına göre kesin olarak daha
yüksektir, öyle ki, bazen kil, hamurdaki tek kurucu eleman olarak görülür. Ancak, kil içinde, yapı
bakımından doğal halde, ya da genleşmeyi düzenleme
ile özsüzleştirme sağlanması amacıyla sonradan yapılmış katkılarla bir miktar silis bulunması normaldir. Ne var ki, bu durumda hamurda görülen silisin varlığı, hamurun yapısı üzerinde etkin bir
rol oynamaz. Çiğ bağlayıcı yine kilin kendisi olmakla birlikte, pişme sırasındaki bağlayıcı feldspat, pegmatit, kalker, hatta, yine kil olabilir.
Bu durumda molekül bağlantısı, bu maddelerin tıpkı
bir ergitici gibi etki göstermesiyle sağlanır.
Killi fayans çeşitlerinde hamur pişirimi yapıldıktan sonra ortaya çıkan renk farklarından
şöyle bir ayırım yapılabilir:
3.2a- Demirli hamurlardan mamul normal
fayanslar
1. Silis-kil karışımı ergiyici hamurlardan yapılan
fayans çeşitleri ya da cilalı çömlekler (4.Tip)
Bu çeşit hamurlarda çok az miktarda kireç bulu-
63
nur. Genellikle, renkli ya da renksiz kurşunlu saydam
bir sırla sırlanır.
2. Kireç-kil karışımı hamurlarla hazırlanan çeşitler ya da kalaylı fayanslar (5- Tip)
Bu gibi hamurların yapılarında çok miktarda kireç içeriği bulunur. Bu hamurlardan mamul eşya ise
kalay oksidiyle opaklaştırılmış bir emayla sırlanır.
Bu arada, kullanımları ya da seramik tarihi
içinde taşıdıkları önem nedeniyle demirli hamurlarla yapılan renkli fayans çeşitleri arasında yer
alan
bir
takım
gereklidir:
Bernard
özel
Örneğin,
Palissy'nin*
mamullerin
çini
kaplama
soba
de
anılmaları
kaplamaları,
karoları,
çeşitli
kullanım eşyası gibi.*
3.2b- Beyaz hamurlardan mamul ince fayanslar
1. Kalkerli fayanslar
Hamurlarında, pişirim ısısında ergitici özellik
gösteren, oldukça yüksek oranda CaCO-. bulunur (6.Tip).
* Rönesans devrinin tanınmış çömlek ve sır ustası.
Fransa Kralı II.Henri'nin karısı Catherine de
Medicis'nin himayesinde fayans üzerine yaptığı
araştırmalarm yanısıra, jeoloji, tabii ilimler,
felsefe ve edebiyatla uğraşmış yağlıboya ve cam ressamı.T.A.
64
2. FeIdispatik ince fayans
Bu grupta yalnızca feldspat ve pegmatit ile benzeri maddelerin ergitici rolü oynadıkları hamurlarla hazırlanan çeşitler görülür (7. Tip).
3- Karışık fayans
Kireç ve feldspat gibi ergitici nitelikli maddeleri bir arada içeren fayans çeşididir (8.Tip).
4. Vitreus
Buraya kadar sayılan fayans çeşitleri arasında
sonuncu sırada bulunmakla birlikte, yarı camsı hamur dokusu ve gözenekliliğinin az oluşu nedeniyle
fayans ile pekişmiş çini hamurlarından mamul eşya
arasında bir geçiş sayılan hamur cinsi olup,fayans
ve pekişmiş çiniyle ortak özellikler taşır (9.Tip).
65
3.3- RENKLİ FAYANS HAMURLARI
Başlangıçta, genel olarak fayans hamurlarının
yapılarını oluşturan iki ana maddeden söz edilmişti:
Kristal silis ve killi madde. Bu maddelerin hamur
içindeki ağırlıklarına ve taşıdıkları öneme göre de
yine iki büyük fayans çeşidinin olduğu belirtilmişti:
Silisli fayanslar - Killi
fayanslar
Ancak, bu iki büyük gruba giren fayans mamullerinin yanısıra; hamur içeriğinde bulunan silis ve
kil oranlarına bakarak bir takım yan ve alt grupların oluştuğu da gösterilmişti.
Çalışmamızın bu bölümünde, daha önce kısaca
değinilen bu gruplara ait ayrıntılı bilgiyi vermeye
çalışacağız.
Genellikler
Zaman zaman normal fayans adıyla tanımlanan bu
çeşit fayanslara gerçekte "normal hamurlu fayanslar"
denilmesi daha doğru olurdu. Çünkü, buradaki "normal" tanımı, mamullerin yapıları, kaliteleri ya da
süslemelerindeki görünümlerle ilgili değildir. Tam
tersine, bu gruba giren kalaylı fayanslar, en kaliteli ince fayanslardan, gerek nitelikleri, gerek-
66
se sanatsal değer bakımından daha aşağı olmayan kap
kaçak ve süs eşyası gibi çeşitleri kapsamaktadır. Bu
açıdan bir değerlendirme yapıldığında, "normal
fayans" tanımı hamur yapısı, özellikle de hamura giren hammaddelerin çeşitleri bakımından uygunluk taşır.
Tanımlama
Demirli renkli fayans hamurlarının özelliği,
hamurun bütünüyle örtücü olmasıyla belirlenir. Bu
gibi hamurlar sarıdan toprak kırmızısına kadar değişen çeşitli renklerdedir. Oldukça, hatta, açıkça
kaba bir hamur dokuları vardır. Kırıldıklarında donuk ve toprağımsı görünümleriyle gözenekli bir yapı
özelliği gösterirler.
Hamura giren hammaddeler bir dereceye kadar
ergiyici niteliklere sahip olup; genellikle,
demirli ve kalkerli normal killer ile silisli
kumdan, daha çok da, kalkerden oluşur.
Hamur yumuşak olduğundan, çelikle kolayca kazınır. Eğer porselen fırınlarında 1400 C derece civarındaki ısılarda pişirilirse hamurun eridiği görülür. Bu erime, hamurdaki alkalilerle birlikte
tepkime gösteren CaO ve Fe2O3'ün varlığından ileri
67
gelen ve tam bir ergimeye kadar varan ilginç bir
erime başlangıcı gösterir. Bu bakımdan hamurdaki gözeneklilik, pişirim ısısının düşük olmasıyla bağıntılıdır. Çünkü, hamurun yapısında bulunan kurucu
maddeler arasında oluşması gereken karşılıklı tepkimeler henüz tamamlanmadan, feldspat ve mika, çoğu
kez saf halde kalır. Kalker ise yalnızca CaO ve CO2
olarak ayrışır. Saf halde ortamda kalan CaO, daha
sonra bu gruptaki fayans hamurlarının çoğunda görüldüğü gibi, asitlerle karşılaştığında, yeniden
karbonatlara döner.
Sınıflama
Bourry tarafından hamur yapısı üzerine yapılan
sınıflamada iki grup demirli fayans görülmektedir:
1. Ergiyebilir kil hamurlu cilalı çömlekler
Bu tip fayans çömlek hamurları yeterli miktarda
ergitici olarak Fe2O3, CaO ve MgO içerirler. Ancak,
bunlardan hiçbirinin oranı ötekini aşmaz.
Bu hamurlardan imal edilen mamuller, genellikle,
hamur, rengini gösteren saydam bir sırla sırlanır.
2. Ergiyebilir kalker - kil hamurlu fayanslar
Çok az miktarda demir oksit ile yüksek oranda
kireç içerirler. Saydam sırlarla sırlandıkları gibi,
68
genellikle, hamurun rengini örtmeye yarayan opaklaştırılmış bir sır da kullanılır. Günümüzden önceki
dönemlerde, bu gibi hamurlar üstünde yalnızca kalay
oksidiyle opaklaştırılmış sırlar kullanıldığından,
bu hamurlardan yapılan eşyanın kalaylı fayans adıyla anılması bir gelenek olmuştur.
3.3a- Ergiyebilir kil hamurlu cilalı çömlekler*
Kullanım;
1- Yapılar: Cilalı tuğla ve kiremitler, kanalizasyon künkleri, kaplama karoları.
2- Ev eşyası: Soba kaplamaları, sırlı çiçek
kapları, dekoratif rustik eşya.
3- Kap kaçak: Rustik kaplar, testi, küp, güveç,
çömlek, tencere.
Yapım:
Hamur hazırlama- Soba karolarında ateşe karşı
yüksek bir dayanıklılık sağlamak için, yeterli gözenekliliğin olması; büyük mimarî parçalarda pişi-
*Alm. Topferware, Idenware, Hafnerware;
Fr. Pottery vernisse'e;
İng. Pottery, Varnished ware, common pottery.
69
rim ve kuruma koşullarına karşı parçayı taşıyan bir
iskelet oluşturulması; kuruma çatlamalarına karşı
dayanıklılık sağlanması amacına yönelik olarak hamurun dane iriliği fazladır.
Cilalı çömlek yapımındaki hamur hazırlamada, Önce kollu araba hesabıyla ölçüm işlemi yapılır. Daha
sonra karıştırma, sulandırma ve sulu karıştırmaya
geçilir. Bir başka yönteme göre de, sulandırılmış
karışım büyük çukurlarda kendi kendine çekmeye bırakılır. Genellikle filter-pres kullanılmaz.
Şekillendirme:
- Yoğurma,
- Tahta ya da alçı kalıpta preslemeyle kalıp
alma,
- Kaba düzeltme.
Süsleme:
- Angob dekorları,
- Sır-altı dekorları,
- Sır dekorları.
Sırlama:
Genellikle, kurşunlu yumuşak ve basit ham sırlar
kullanılır. Ender olarak fritli sır kullanımı
70
tercih edilir. Sırlama, çoğu kez tek pişirim yapılan
çiğ parçalar üstünde uygulanır.
Pişirimi
Cilalı çömlek pişirimleri doğrudan ya da ters
alevli basit çömlekçi fırınlarında yapılır. Pişirim
ısısı her zaman düşük tutulur: SK 010a*dan SK 03a*
ya kadar, yani 900°C derece ile 1040°C derece arasında. Çift pişirim uygulandığında, hamur ve sır
pişirimi, hemen hemen aynı ısılarda yapılır.
Hammadde:
Renkli pişen fayans hamurlarında, hamura renk
veren bir takım maddelerin bulunması, mamulün kalitesi bakımından bir engel sayılmadığından ve pişirimin alçak derecelerde yapılmasından ötürü ergime
ısıları bakımından duyulan bir endişe olmadığından;
kullanılan hammadde çeşitleri çok geniş bir alana
yayılır.
Killer;
Tuğla, kiremit, kaset ve pekişmiş çini yapımında kullanılan normal killerden ve bol demirli, yüksek ergime niteliğine sahip topraklardan seçilir.
. Kolaylıkla şekillendirilebilen yağlı ve
plastik killer,
71
. Doğal olarak yapılarında bir miktar kil
içeriği bulunan killer,
. Çok iri taneli kum, pirit,* kalker, alçı taşı
ve sileks gibi zararlı safsızlıkların
bulunmadığı killer.
Silisli maddeler;
. Saf ya da saf olmayan killi ve demirli kaya
kumu,
• Hafifçe renkli nehir kumu.
Şamot ve benzeri öğütülmüş kırıntılar:
. Sırlı, sırsız pişmiş çömlek, kiremit, tuğla,
kaset, refrakter tuğla kırıntıları ve şamotu.
Eğer, yapısındaki kum miktarına bağlı olarak,
kil doğal halde yeterince yağsız ise "saf toprak"
olarak kullanılabilir. Aksi halde, içine bir miktar şamot karıştırılarak, yağsızlaştırılabilir.
Dilatometrik tip;
Renkli fayans hamurlarından imal edilen mamul-
*Doğal maden sülfürlerinin birçoğuna, özellikle,
demir sülfüre verilen ad.T.A.
72
ler, alüminli ya da kil-kuvartz karışımı çömlek türüne girer. Her iki türde de dikkat edilmesi gerekli bazı noktalar vardır:
. Hamur ile sır arasındaki uyumun önemsiz
olduğu hallerde, yapısında az miktarda
kuvartz bulunan killer seçilir.
. Hamur ile sır arasında uyum arandığı hallerde; çok kumlu killer dışında, genleşmesi
düşük olan saf killerde hamur - sır uyumunu
sağlama amacıyla, kuvartz kumu katılarak,
genleşmenin yükseltilmesi gerekir. Porselen
kasetleri ve silisli refrakter tuğla gibi,
tercihan bir miktar kristobalit içeriği
bulunan yüksek ısılarda pişmiş refrakter
şamot katkıları da yapıldığı halde; yine de,
yüksek oranda bir kum katkısına ihtiyaç
vardır.
Çeşitli faktörlerin etkisi:
• Silisin rolü
Isısal genleşme bakımından silisin oynadığı
rol önde gelir. Silis, ısısal şok gibi anî ısı
değişimlerine karşı hamura bir hassaslık verir.
Elemanların kristal yapıları arasında yapışma ye-
73
teneğini ve tınlamayı (sonorité'yi)* azaltır .
Bu bakımdan demirli kumlar saf silis kumlarına tercih edilir. Çünkü, bunlar hamurun elemanları arasında kuvvetli bir bağlayıcı rolü oynarlar.
• Alkalilerin rolü
Alkalilerin, özellikle ayrı bir katkı olarak,
hamura konulması düşünülmez. Çünkü, oynadıkları rol
pek önemsizdir. Yalnızca, hamurun sertliğini
artırmaya yararlar.
• Isının rolü
Bu çeşit hamur pişirimlerinin yapıldığı en
düşük ısıdan (SK OlOa) en yüksek ısıya kadar (SK03a)
genleşme pek az farklılık gösterdiğinden, hamur uygun bir genleşme aralığı (palier) gösterir.
Ergiticilerin etkisi, ancak SK 03a'nın ötesindeki
ısılarda görüldüğünden, bu etki genleşmenin azalması
şeklinde ortaya çıkar. Bu nedenle, bu gibi hamurlar
normal ısıların üstündeki ısı derecelerinde pişirilmemelidir. Sır-hamur arasındaki uyuşmanın sağlanmasında gerekli olan ara tabakanın oluşumunu kolaylaştırma amacıyla, tek pişirim yapılması daha uygun
olur.
* "Karton tınlamalı" mamullerde olduğu gibi.
74
Formül ve bileşim tipleri:
Renkli fayans hamurlarının hazırlanışında çok
çeşitli hammaddeler kullanıldığından ve bunların
safsizlik oranları sürekli olarak değiştiğinden;
stokiyometrik,* rasyonel,* ya da "ağırlık
olarak
yüzde oranı*" formüllerinin kesin olarak saptanması olanaksızdır.
Yalnızca bir hamur bileşimi gösterilmek gerekirse, şu oranlar saptanabilir:
60 - 90 Kil
40 - 10 Kuvartz kumu ya da
şamot
Cilalı çömleklere özgü hatalar: Hamur hazırlama
ve imalâtın çeşitli evrelerine bağlı şu bir takım
hataların görülmesi olasıdır:
1) Hamurun lekelenmesi; hammaddenin yeterince
karıştırılmamış olmasından ya da kötü karışım koşullarından ileri gelir. Eğer birbirinden değişik killer bir arada kullanıl-
*Stochiométrique: Teorik (kimyasal) formül.
*Bileşimdeki hammaddelerin minerolojik oranları.
*Centecimale formül: Ağırlık olarak yüzde oranı
formülü.T.A.
75
mışsa çoğu kez damarlı ve mermerimsi bir
görünüm ortaya çıkar.
2) Hamurda kristal tuz depolanmalarının bulunması ile killerin ve hamur hazırlamada
kullanılan suların bileşimlerindeki çözünür tuzlardan ileri gelir; örneğin, CaSO4,
FeSO4 gibi Bu durumda, hamura %0.5 - 6
oranları arasında bir BaCO3 katkısı
yapılırsa, tuzlanma giderilebilir. Kristal
tuz depoları daha çok tuğla ve kiremit
gibi mamullerde görülür. Çiçeksinme
şeklinde kendini gösterir.
3) Odun fırınlarında yapılan hamur pişirimleri sırasında dumanlanmadan ötürü, parçaların yüzeylerinde bir takım gri renkli,
bazen de siyah lekelenmeler oluşur.
4) Demir köpüğü lekeleri* hamurun yapısında
bulunan piritin (FeS2) yeterince öğütülmemiş olmasından ileri gelir. Pişirim evresindeki gazlaşmada kükürtün gaz halinde
ayrışmasıyla, geriye kalan demir, hamur
*Scorification: Bir maddenin içinde bulunan yabancı maddelerin, maden köpüğü haline
gelmesi.T.A.
76
yüzeyinde küçük siyah noktacıklar halinde
çukurlar bırakarak erir.
5) Kireç taneleri; killerin bir bölümü, düzensiz olarak yayılmış taneli ya da topak halinde sert kalker içerir. Eğer hamur hazırlama sırasında bu gibi bir kalker dağılımı giderilmemişse; bu tanecikler hamur
pişiriminden sonra da varlıklarını korurlar. Zamanla nem yüzünden bir hacım büyümesine uğradıklarından, parçalarda atma ve
kopmalara yol açarlar.
3.3b- Kalaylı fayanslar* ve ergiyebilir
kil - kalker hamuru
Kullanım;
1- Yapılar, cilalı çömleklerin kullanım alanlarında yer alırlar. Ancak, eski dönemlerde çok kullanılan kalaylı kaplama karoları
günümüzde terkedilmiştir.
2- Ev eşyası, günümüzde, artık yalnızca deko-
*Alm.
Schmelzware, Majolika ware,
Fr. Faince Stannifére.
İng. Pottery.
77
ratif süs eşyasının yapımında kullanılmaktadır.
3- Kap-kacak, yine eski dönemlerdeki sofra
takımlarının yapımında çok kullanılan kalaylı fayanslar, bir zamanların tek yapım
malzemesiydi. Günümüzde, bir takım rustik
eşya yapımının dışında, hemen hemen terkedilmiştir.
Yapım;
Hamur hazırlama, kalaylı fayans hamurları, cilalı çömlek hamurlarından daha özenli bir hazırlamayı gereksindirir. Hazırlamada genellikle nemli
yöntem kullanılır. Sulandırma, karıştırma ve süzme
işlemlerinden sonra çukurlarda depolanarak sertleşmeye bırakılır. Bu iş için filter-pres denilen
hamuru kıvamlaştırıcı aygıtlar da kullanılır. Ancak
bu çeşit hamurlarda yüksek oranda kil içeriği
bulunduğundan, filter-presten geçirme biraz güçtür.
İşlemin kolaylaştırılması bakımından hamurun
özsüzleştirilmesi yoluna gidilir.
Şekillendirme;
İnce fayans hamurlarının şekillendirilmesinde
kullanılan yöntemlerin tümünden yararlanılmakla
birlikte, genellikle döküm yapılması tercih edilir.
78
Yalnız, parçalarda çıkıntılı sivriliklerin bulunmaması ve yüzeylerin cilalanmaması daha uygundur.
Çünkü, sırlamada kullanılan emay çoğu kez son derece akışkansız olduğundan, eğer yüzey çok kaygansa,
sır
tabakasının
hamura
yapışmasında
bir
takım
güçlüklerle karşılaşılır.
Süsleme:
Çoğunlukla çiğ sır üstünde uygulanan ve emayla
aynı zamanda pişen yüksek pişirim dekorları yapılır. Camsı boyaların kullanılmasıyla, sır-üstü alçak pişirim dekorları da uygulanır. Saydam sırlar
kullanıldığında ise, sır-altı dekorlarının yapılması uygundur.
Sırlama:
Cilalı çömleklerde uygulanan sır çeşitleri alınarak opaklaştırılır. Eskiden, sırın
opaklaştırılmasında SnO2 kullanıldığından, bu gibi
sırlarla sırlanmış mamullerin de kalaylı fayans
adıyla anılması gelenekselleşmiştir.
Pişirim:
Kalaylı fayansların hamur ve sır pişirimleri,
yine cilalı çömleklerde olduğu gibi, SK 010a ile SK
03a arasındaki ısı derecelerinde yapılır.
79
Hammadde:
Kalaylı fayans hamurlarının kimyasal yapıları
cilalı çömlek hamurlarına benzer. Yalnız, bunlarda
çok miktarda CaO ile MgO bulunmaz. Ancak, hamurun
kimyasal içeriği bakımından, fazladan bir takım
maddelerin bulunduklarını görmekteyiz. Şöyle ki:
Marn;
Çok değişik oranlarda bulunan; asitlerle birlikte kalsiyum karbonat, killi maddeler ve kum ile
kaynama yapan doğal bir kil-kalker karışımıdır.
Kalker;
Kuru kireç, ya da ince öğütülmüş kireç taşı
halinde bulunur. Hamurun renkliliği önemsiz olduğundan, kalkerin (CaCO3) saf halde bulunmaması önemli
değildir.
Magnezyum karbonat;
Özellikle, magnezyumlu fayanslarda olduğu gibi,
en güzel örneklerini İtalyan fayansları arasında
görmekteyiz. Fransa'da ise magnezit yerine magnezyum
silikat alınmaktadır.
Dolomit;
Bir kireç ve magnezyum karışımı (MgCO3.CaCO3)
80
olarak bulunur.
Dilatometrik tip:
Bir kuvartz-kalker tipi, yani silis ve kireç
beraberliğinde, yüksek genleşmeli hamur çeşitleri
arasına girer. Bu gibi mamullerde her zaman için
sır-hamur uyumu arandığından, hamurda çok miktarda kireç bulunması zorunludur. Bu bakımdan, eski
dönemlerde yapılmış olan kalaylı fayansların tümünde yüksek oranda kalker olduğu saptanmıştır.
Çeşitli faktörlerin etkisi:
• Silisin rolü:
Genleşmeyi artırır. Kristal yapısındaki yapışma yeteneğini, sertliği ve tınlamayı azalttığı
gibi; yüksek oranlarda bulunduğunda ısısal şoklara
karşı direnci de azaltır. Hamurda bol miktarda kireç bulunduğunda, silis içeriği, pişme sırasında
oluşan kılcal çatlamalar yüzünden 573°C*de birdenbire görülen genleşme dolayısı ile kırılganlığa
yol açar.*
.Alkalilerin rolü:
Eğer, pişirim ısısı yeterince yüksek ise, alkaliler, kilin içinde bulunan mika ve feldspat içe-
*Kuvartz değişimi.T.A.
81
riğine bağlı olarak bir ergitici rolü oynarlar. Ancak, bu gibi mamullerin yapımında ısının fazla yükseltilmesi enderdir.
• Kirecin rolü:
Kireç, kendi genleşmesi bakımından bir yanda,
mekanik ve katkın bir tarzda hareket ederken; öte
yanda, silisin genleşmesini iteler. Yapısında az
miktarda silis içeriği bulunan ve camsılaşan killer üzerinde zayıf, buna karşılık, kumlu killer
üstünde güçlü bir etki gösterir.
Kirecin hamurda bulunan öteki maddelerle yaptığı
bileşiklere bakılırsa; bir yanda, pişme sırasında,
450°C - 600°C derecelere doğru, kaolinit çözülürken;
öte yanda, ısının 700°C dereceye varmasıyla birlikte
kalsiyum karbonat ayrışmaya başlar. Bu ayrışma
giderek hızlanır ve hemen hemen 900°C derecede
tamamlanır. Silis, bir asit olarak, çözülmeyi
kolaylaştırır ve çözülmüş çeşitli maddeler ayrı ayrı
bir tepkimeye girerken, silikat, alümino-silikat ve
kireç bileşikleri oluşur.
900 C dereceye kadar oluşan bileşikler, kalsiyum
orto-silikat (CaO.SiO2) olsun, kalsiyum silikoalüminat (SiO2.Al2O3.2CaO) olsun, kireçten yana
zengin ve genleşmeleri yüksek (78.10 ) bileşiktirler.
82
1000°C derecenin üstündeki ısılarda kirecin çözülme eğilimi zayıflar ve anortit hakimiyeti başlar
(2CaO.Al2O3.Si02). x ışınlarıyla incelenen anortitin
genleşme katsayısının çok düşük olması ( 52.10”7 )
aşırı bir pişirimin de, bu gibi fayans çeşitlerinde
kılcal çatlamalara yol açacağını kanıtlar.
. Magnezinin rolü;
Magnezi, hamurda bulunan kirecin rolüne benzer
bir rol oynar. Yalnız genleşme üzerindeki etkisi,
kirecin gösterdiği etkiye göre daha azdır.
. Demir oksidin etkisi;
Demir oksit, hamur-sır uyumunun sağlanmasında
etkin bir maddedir. Silis, magnezi ve kireçten daha
az kullanılır. Aksi halde, hamurdaki demir içeriği
fazla miktarda artırılmış olur.
. Isının rolü:
Biraz kalker ile çok miktarda silis içeriği
bulunan killerde pişirim ısısının artırılması, aşırı
olmasa da, genleşmeyi biraz artırır.
Özet olarak, bu gibi hamurların, belirli bir ısı
derecesini geçmemesi şartıyla, oldukça memnunluk
verici pişirim aralıkları olduğu söylenebilir.
83
Çeşitli hamur tipleri;
a) Dorfner'e göre, kalaylı fayans hamurlarının
stokiyometrik formülü:
0.05-0.10 K2O-Na20 . 0.5-20 A12O3 . 2.5-6.0 Sİ02 0.950.90 CaO-MgO
b) Eski kalaylı fayansların ağırlık olarak yüz
de oranı formüllerinin analiz örnekleri:
Si02 Fe20 Al203 CaO MgO C02 ve
___
_____ _________________ diğerleri
Luca Delia
Robia
46.95 3.70 15.50 22.40 0.17
1.17
8.58
Mayolika 48.00
3.75 17.50 20.12
9-46
İspanya
46.04
3.04
18.45
17.64 0.87
13.96
Delft
40.07
2.82
16.19
18.01 0.82
13.09
Eski İran 48.54
3.14
12.05
19-25 O.30
10.72
Eski ve modern fayansların hamur yapıları karşılaştırıldığında, elemanların şu oranlarda birleştikleri görülmektedir:
84
Eski
Modern
Si02
48-68
48-55
Fe203
2–4
25-35
A1203
12-22
15-20
15-20
CaO.MgO
8-23
13-22
10-15
Alkali
1.5-4
58-69
1-3
-
-
c) Rasyonel bileşim: SK 010a (900°C)
Kaolinit
33-33
Si02 60.30
Kuvartz
33.33
A1
2O3
CaCO,
33.33
50
CaO
23.20
100.00
özel hatalar:
. Lekeler ve damarlar,
. Demir köpüğü lekeleri,
. Kireç tanecikleri,
. Biçim bozulmaları, çarpılma, hamurda kaynama (Pişme ısısının düşürülmesiyle önlenebilir),
. Fazla miktarda kuvartz silisinden ileri
85
gelen kırılma, pişme çatlaması
(Silis miktarının azaltılıp, kireç miktarının
artırılması ya da öğütülmüş deniz çakılı
kullanılmasıyla giderilir).
Hamurda, çözünür tuzların ya da limonitin
bulunması ve özsüzleştirici olarak katılan
aynı hamurdan elde edilmiş şamotun kullanılmasıyla döküme elverişli olmama.
(Reaktif madde olarak Na2CO3 kullanılması
tavsiye edilir. Bu amaçla, alkali
kullanılması da elverişlidir).
3.4- BEYAZ PİŞEN İNCE FAYANS HAMURLARI
İnce fayanslar, kendilerine özgü bir takım
özellikler taşırlar. Örneğin:
* Beyaz pişen hamurlarda, saydam sır altında,
porselene yaklaşan hoş bir renk.
. Sıkı ve ince hamur dokusunun parçalara verdiği düz ve pürüzsüz görünüm.
. Porselene benzemeyen, ama açık bir şekilde
normal çömleklerden daha ince bir tınlama.
. Çalışma ve istifleme sırasındaki çarpma ve
darbelere karşı dayanıklılık.
. Sırın parlaklık ve sağlamlığının mamule
86
verdiği düzlük, parlaklık, eskime ve çizilmelere karşı dayanıklılık.
İnce fayanslar, teknik niteliklerinin yanısıra
kullanımları bakımından da bir takım kalitelere sahiptirler. Çeşitli sağlık gereçleri, kullanım eşyası, kap kaçak ya da dekoratif eşya olsun, aranılan pratik kaliteleri şu şekilde sıralayabiliriz:
a) Hoş bir görünüm; renkli, canlı ve parlak
olma.
b) Büyük miktarlarda toplu-üretime yatkınlık.
Fayans eşyaya bu nitelikleri kazandırabilmek
için, aşağıdaki koşullara uymak gerekir:
- Beyazlık sağlama amacıyla, tam olarak
beyaz pişen hammaddeler kullanılmalı.
- Sert, sıkı dokulu ve tınlamalı olması
için bir miktar ergitici içermeli. Ancak,
bu arada hamurun gözenekliliği de
korunmalı. Çünkü, kolaylıkla sırlama
koşullarına uygunluk bakımından, hamurda
gözeneklilik gereklidir. Bu amaçla,
hamurdaki ergitici içeriği dikkatle
saptanmalı ve belirli sınırları
aşmamalıdır. Aksi halde, ergitici
oranının
87
aşırı derecede yükseltilmesi, camlaşmayı artıracağından, parçalarda çarpılmalar görülür.
- İnce taneli hamur dokusu sağlama için,
hamur yeterince öğütülmüş olmalı.
- Büyük miktarlarda yapılan imalâtlarda
ekonomi sağlanması için, hamurun
plastikliği fazla olmalı; sert ve süratli
yöntemlerle yapılan şekillendirme tarzlarının yol açacağı baskı farklılıklarından ileri gelecek biçim bozulmalarından
fazla etkilenmemeli; kolaylıkla çalışılabilme bakımından, çiğ haldeyken
sağlam olmalı; kuruma çatlamaları ve ön
ısıtmalara dayanıklı olup, toplu küçülme,
% 7-8 oranları arasında kalmalı.
Hammadde:
İnce fayansların tümünde, hamura girmesi zorunlu bir takım ortak hammaddeler kabul edilmiştir.
Örneğin:
Plastik maddeler:
Kaolin- Hamura beyazlık veren hammaddelerin
en iyisidir. özellikle beyaz pişen fayans hamurlarına katılması zorunludur.
88
Genel olarak plastikliği az olduğundan, hamurun işlenmesini biraz güçleştirir. Bir kısım kaolinlerin
plastikligi daha azdır. Bunların
fiyatları da daha pahalı olduğundan,
porselencilikte tercih edilir.
Ancak, kaolinin kuru dayanıklılığı az
olduğundan, yapışmayı azaltır,
kurumayı güçleştirir.
Kil-
Plastik maddeler arasında en elverişli olanıdır. Özlü hamurların hazırlanmalarına yarar. Hamura çok miktarda Özsüzleştirici madde katılmasına engel olmaz. Kuru haldeki çiğ
hamurlara dayanıklılık verdiğinden,
sert hareketlerle kırılmalara yatkınlığı önler. Sıkı ve sert bir hamur
dokusu oluşturacak şekilde pişer.
Özellikle "Ball kili" (Ball Clay)
gibi, içinde çok miktarda ergitici
içeriği bulunan hamurların bir bölümü, mamule sertlik vermeleri bakımından tercih edilirler. Ama, ne yazık
ki, genellikle killer, yapılarında
bulunan TiO2ve –Fe2O3 gibi çeşitli
safsızlıklar yüzünden,
pişirildiklerinde
89
sarımtırak bir renk verirler. Bu
husus, beyaz renkte pişmesi istenilen
hamurları hazırlamada önemli bir
sakınca kabul edildiğinden, hamurdaki
kaolin miktarının artırılarak, kilin
azaltılması yoluna gidilir. Kil, brüt
bir madde olduğundan, herhangi bir
hazırlama işlemine tabi
tutulmaksızın, doğadan geldiği gibi
kullanılır. Ama çoğunlukla, kil yatakları düzensiz olduğundan, yapılarında önceden varsayılmayan bir takım
değişimlere uğrarlar. Bu nedenle,
genellikle, değişik kil yataklarından
gelen iki, üç, hatta dört ayrı kilin
birbiriyle karıştırılarak
kullanılması tercih edilir.
İnert özsüzleştiriciler:*
Kurumayı düzenleme, toplu küçülmeyi azaltma,
yapım ya da pişme evrelerindeki çatlamaları önleme
amacıyla hamurlara katılır, inert özsüzleştirici
olarak, genellikle
%3-5 oranları arasında, ba-
*İnerte; Tembel; hiçbir tepkimeye girmeyen ya
da zorla sokulan.T.A.
90
Bir fayans hamuru hiçbir zaman tam olarak
belirli bir yapı özelliği göstermez. Hamurun kurucu
elemanları arasındaki kuvartz gibilerin bir bölümü
değişmeden kalır. Kristobalit ve tridimit gibi bir
takım maddeler ise, bazı değişimlere uğrarlar,
öteki maddeler, kendilerine en yakın bulunan çevre
danecikleriyle tepkimeye girerek bir camlaşma meydana getirirken erirler. Kaolinit gibi bir bölümü
ise, ya öteki maddelerle tepkimeye girer, ya da
kendi içinde bir değişime uğrar. Buna göre, hamur,
camsı bir ortamda hemen hemen tümüyle birbirine
bağlanmış, kristalleşmiş, refrakter daneciklerden
oluşan, "benzeşmez bir katışmaç", bir küme niteliği
gösterir.
a) Kalker Fayanslar
Pişirim; -Hamur pişirimi SK 07a - SK 3a
(960°C - 1140°C)
ortalama 1050°C
-Sır pişirimi
SK 010a - SK 05a
(900°C - 1000°C)
İnce fayans çeşitleri arasında en düşük ısılarda
pişirilenler kalker fayanslarıdır. Bu bakımdan,
normal fayans çömlekler ile feldspatik ince fayanslar arasında bir geçiş olarak kabul edilirler.
93
Nitelikleri:
Doğadan gelen killerin yapılarında yeterince alkali bulunmadığından, CaO ve MgO katkısıyla, hamurlara sertlik ve sağlamlık verilir. Silikatlaşmada
kritik bir nokta olan ısıyı (silikatlaşma ısısını)
geçmeden, CaO oranı yükseldikçe, hamurun pişme ısısının düşürülmesi gerekir.
Hamur yapısı:
Berdel'e göre, kalker fayansların hamur tipi:
Kaolinit ....... % 40 - 55
Kuvartz ........ % 40 - 35
Tebeşir ....... % 20 - 10
Burada, kuvartz ile tebeşir, birbirinin bütünleyicisi olduklarından, silis miktarı artırıldıkça,
kireç miktarı azaltılmalıdır. Magnezyumlu İtalyan
fayanslarında olduğu gibi, tebeşirin tümü ya da bir
bölümü, dolomit (MgCO3 . CaCO3) ve manyezitle (MgCO3)
yer değiştirebilir.
Kurucu maddeler:
. Kaolin ve killerden sağlanan kaolinit
. Deniz çakılı ya da silisli kum halinde
giren kum. Tebeşir, mermer, saf kalker,
magnezit
94
ya da dolomitten sağlanan kireç ve magnezyum
Çeşitli kalker fayans hamurlarından örnekler:
Aşağıda, SK 07a - SK 02a (960°C - 1060°C) arasında pişirilen hamurların hammadde oranları görülmektedir:
a
b
c
........
21
15
30
Kaolin ...........
15
10
22
Kuvartz .............................
40
45
34
Tebeşir ............................
20
-
14
Marn .................................
-
25
Hamur şamotu ....................
4
Yağlı kil
5
SK 02a - SK 3a (1060°C - 1140°C) arasında pişen hamurların
kimyasal analizi (oksit yüzdesi olarak):
a
b
c
68.40
71.90
Si02 ...................
61.35
A1203 ................
30.63
Fe20, ..............
-
0.55
0.54
Ti02 ...............
-
0.75
0.40
CaO .................
5.09
MgO ..................
1.69
98.76
23.20
21.90
5-50
0.18
98.58
3-60
0.10
98.44
95
ve Fransa'da az miktarda yapılmakla birlikte, Almanya
ve
Çekoslavakya'da
oldukça
geliştirilmiş
olan kalker fayans imâli, hafif olması bakımından,
özellikle bir ihraç malı olarak tercih edilmektedir.
Bu çeşit fayansların üstünde kullanılan sırlar,
parlak olduğu gibi, pişirim ısısının düşük olması
nedeniyle de, elde edilen renk paleti canlı ve renkler göz alıcıdır. Bu gibi canlı renklerle, parlak
renkli, canlı süslemelerin uygulanmaları kolaylaşır.
Pipo Toprağı
Kalker fayanslar arasında özel bir çeşit olan
"pipo toprağı", ince fayans hamurlarının en ilkel
ve en eski olanıdır. Yapımına, 1750 yıllarında,
Fransa’da, "Lorraine Toprağı" adı altında başlanmış;
pipo toprağı adını ise toprak pipo hamurlarıyla
benzerlik göstermesi dolayısıyla almıştır.
Hamur yapıları oldukça değişik pipo toprağının
temel maddeleri beyaz pişen killer ile bazen tebeşir, bazen feldspat, bazen de alkali friti gibi
maddeler katılmış kuvartz ya da sileksten oluşur.
97
(A)1*
(B)2*
40
85.4
Kalsine sileks 40
13--
Örneğin;
Beyaz kil
Tebeşir
20
1.6
100
100.-
Kimyasal bileşimlerde, elemanların ağırlık
olarak yüzde oranı
Salvetat'a göre
Lunéville Pipo Toprağı: Si02 .................................. 67.39
Fe2O3 ..............
2.01
Al20 + Ti02
16.00
CaO ........
13.16
MgO ........
1.02
Alkali .....
eser
99.58
Brogniart'a göre
Vallender kilinden
Pipo Toprağı:
SiO2 ...... 66.5
Fe2O3
--------------
1.1
Al203 + Ti02
24.1
CaO .......
0.6
MgO ........
1.6
Alkali .... eser
Zayiat .....
6.7
100.6
1*Vogt'a göre.
2*Brongniart ve Luynes'e göre.
98
"Pipo Toprağı"nın hamur pişirimi oldukça düşük
ısılıdır (980°C). Sır pişirimleri de hemen hemen
aynı sıcaklıklarda yapılır.
Sileks Hamuru (Cailloutage)*
Genel anlamda kil ile sileks ya da öğütülmüş
kuvartzdan oluşan bir çeşit fayans hamurlarına verilen ad olmakla birlikte; tarihsel bakımdan Pipo
Toprağı'ndan sonra gelen ve kalaylı fayans ile
feldspatik ince fayans arasında bir geçiş halkası
olarak kabul edilen çeşitlerin sonuncusudur.
İlk olarak 1759 yılında, Staffordshire'da
(İngiltere) J.Wedgwood tarafından yapılmış, beyaz
renkte pişen killer ile sileks karışımından oluşan
hafif krem renkli bir fayans çömlek cinsidir.*
Atlantik Ötesi ülkeler tarafından ithal edilen
bu fayanslar Avrupa'da "cailloutage" ya da "sileks
* Avrupa ülkelerinde "Cailloutage" adıyla imal
edilen İngiliz tarzı ince fayans çeşidi, deniz
çakılı gibi sert olduğundan bu adla tanınmıştır.
* Queen*s ware": İlk kez, kraliyet sarayında kullanılmak üzere yapıldıklarından, daha sonraları
aynı çeşit mamullere verilen genel bir ad olduğu sanılmaktadır. T.A.
99
hamuru" adını almıştır. Daha eski dönemlerde (1530
yıllarında) "II.Henri Fayansı" adı altında yapılmış
olmakla birlikte, reçeteleri çok kısa sürede kaybolarak, yapımı terkedilmişti.
Nitelikleri:
"Sileks hamuru", yalnızca beyaz renkte pişen hamurlar ile bunlara özsüzleştirici olarak katılan sileks karışımından oluşmaktaydı. Ergitici olarak da,
yine yalnızca hamurdan gelen alkaliler ile toprak
alkalileri görülmekteydi. Bu bakımdan, "cailloutage"
bir çeşit Ball Clay olarak kabul edildiğinden, bunların 1200°C - 1250°C dereceleri arasında pişirilmiş
oldukları düşünülmektedir.
Brongniar’a göre sileks hamurlarından örnekler:
A
B
_ C
Plastik Montereau kili
87
Dreux kili
-
87
-
İngiltere kili
-
-
83
Montereau ve taşra kili
-
Öğütülmüş kalsine sileks
13
13
17
Tebeşir
-
-
100
-
100 100
100
Salvetat'a göre ingiliz hamurları:
Plastik İngiliz kili
80 - 65
Öğütülmüş sileks
20 - 35
oranları arasındadır.
Yine Salvetat'a göre (1759), krem renkli Wedgwood
fayanslarının kimyasal analizleri şöyledir:
Si0 . 76.10
Biçimlendirilmiş: Desen:Yok (Beyaz),
Konum: Yatay: 7,26 cm, Bağıntı:
Sayfa, Dikey: 0,98 cm, Bağıntı:
Paragraf
Fe 2
Fe
2°3A1
2O3
Al
2O3.. 20.45 1.00
CaO
2°3
MgO ..
0.75
Biçimlendirilmiş: Desen:Yok (Beyaz),
Konum: Yatay: 7,26 cm, Bağıntı:
Sayfa, Dikey: 0,98 cm, Bağıntı:
Paragraf
Alkali
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 13 nk,
Daraltma ölçütü 1,05 nk
0.14
Biçimlendirilmiş: Girinti: Önce: 7,84
cm, İlk satır: 0 cm, Desen:Yok (Beyaz)
1.60
Biçimlendirilmiş: Ortadan,
Desen:Yok (Beyaz)
100.04
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 13 nk,
Daraltma ölçütü 0,65 nk
Biçimlendirilmiş: Girinti: Önce: 0
cm, Desen:Yok (Beyaz)
b) Feldspatik İnce Fayanslar
Pişirim: -Hamur pişirimi, SK 3a - SK 10
(1140°C - 1300°C).
Feldspatik ince fayansların hamur
pişirimleri yukarıda işaret edilen
ısı dereceleri arasında belirlenmekle birlikte, pratik uygulamada,
SK 7 (1230°C) geçerliktedir.
101
-Sır pişirimi, SK 05a - SK 3a (1000°C
- 1140°C) arasında yapılır. Ancak,
genel sır pişirimlerinde ortalama SK
O1aOla- (1080°C) olarak kabul edilir.
Fayans hamurlarından mamul sağlık gereçleri kullanım koşullarına uygunluk bakımından sağlam, gözenekliliği az, özellikle de çizilmelere dayanıklı,
sert sırların kullanılmasını gereksindirdiğinden,
yüksek ısılarda pişirilirler. Bu gibi mamullerin hamur pişirimlerinde genellikle, SK 8 - SK 10 (1250°C 1300°C), sır pişirimlerinde ise, SK 3a- - SK 5a
(1140°C - 1180°C) dereceleri tercih edilir. Ancak,
pişirim ısısı yükseltildikçe, sır-altı boyaların kullanımı da güçleşir, renk çeşidi ve renklerin parlaklıkları azalır. Bu bakımdan, daha düşük ısılarda pişirilen İngiliz fayanslarında renkler, Fransız fayanslarına göre daha parlaktır.
Nitelikler:
Feldspatik ince fayansların, kalker fayanslara
göre sağlamlıkları daha fazladır. Bu sağlamlık yalnızca feldspat, ston ya da pegmatitten gelen alkalilerle elde edilir. Analizlerden anlaşıldığına göre,
kireç ve magnezit, safsızlik halinde, killerden gelir.
Yeterli değilse, bu az miktarda katkılarla
102
sağlanır.
Feldspatik ince fayansların gözeneklilikleri,
kalker fayanslarınkinden açık seçik bir şekilde çok
daha azdır. Hamurdaki alkali oranı yükseldikçe hamurun pişme ısısı da arttığından gözeneklilik azalır.
Hamur - sır uyumunda rol oynayan bir takım faktörlerin genleşmeyi etkiledikleri görülür. Örneğin:
- Hamurdaki silis oranının artırılması.
- Bir miktar kaolinin, silis oranı daha
yüksek killerle yer değiştirmesi.
- Silisin daha ince öğütülmesi.
- Hamur pişiriminin daha yüksek ısıda
yapılması,
-Hamur pişiriminde, sonuncu evrenin
uzatılması gibi.
Feldispatik ince fayansların hamurları yeterince
sert olduğundan, çelikle çizilmeleri güçtür. Yapı
bakımından katıdırlar. Çoğu kez kolaylıkla kırılırlar.
Fayans mamullerinin belirli bir yapıları bulun-
103
mayıp, katışık bir küme niteliği gösterdiklerinden;
hamurun yapısı ile pişirim ısısındaki farklılıklara
göre, mamulün nitelikleri de bir takım ayrıcalıklar
gösterir.
Berdel'e göre değişik hamur örnekleri:
Kaolinit 40 - 55
Kuvartz
55 - 42
Feldispat 5 - 3
Genellikle, yukarıda görülen oranlardaki hamurlar kullanılmakla birlikte; feldispatik fayansların
bir bölümündeki kurucu elemanların daha geniş oranlarda yer aldıkları görülmektedir:
Kaolinit
40 -
70 Kuvartz
-
58
30
Feldispat
3 - 14
Kurucu elemanlar olarak hamura katılan maddeler
arasında bir ya da birden fazla kaolin çeşidi bulunur. Killer de en az iki, üç ayrı cinsten seçilir.
Gerekli düzeltmelerin sağlanması için, yağlı ve yağsız olanların karıştırılarak kullanılmasında yarar
vardır. Hamurdaki silis gereksiniminin karşılanması
için pişmiş çakıl ile silis kumu alınabilir. Alkali-
104
ler ise pegmatit, ston, feldspat ya da kumdan sağlanır.
Hamur örnekleri:
Kaliteli hammadde yataklarına sahip olması ve bol
miktarda fırın yakıtı bulunması nedeniyle, İngiltere,
feldispatik fayansların beşiği olmuştur. Bunun sonucu,
feldispatik fayans mamullerinin en başarılı
Örneklerini İngiltere'de görmekteyiz.
İngiliz feldispatik fayanslarından örneklere geçmeden önce, Seger'e göre, Eski Avrupa Feldispatik fayanslarının bir bölümündeki hamur yapılarına bakmakta yarar vardır.*.
Fransız
Belçika
SiO2 .....................
61.71
67.00
A1203 ...................
26.69
29.25
Fe2O3Fe20_ .........
1.14
0.66
CaO .......................
-
0.70
MgO ........................
0.06
0.27
K20 .......................
1.30
1.43
Na20 .....................
-
0.72
co2 .....................
Su ve organik
madde ................
9*24 ______ 100.14
100.03
Segers'Segers, Gesammelte Schriften, s. 440.
105
Yukarıda verilen iki hamur bileşiminin rasyonel analizi şu
şekildedir:
Fransız
Belçika
Killi madde
67.»73
68.79
Kuvartz
24.63
27.-38
7.64
3.-83
Feldispat
100.-
100.-
Eski İngiliz Feldispatik Fayanslarının hamurlarına
gelince, Lamberts’e göre (1865) aşağıdaki oranlarla
karşılaşmaktayız:
Normal
İnce fayans
Granit ya da
yarı porselen
Plastik kil
28.8
30
25
22
10
Kaolin
22.9
30
30
26
40
Pegmatit
15.3
15
20
15.9
22
Sileks
33--
25
25
33.1
28
100.-
100.-100.-
100.- 100.-
olarak verilen stokiyometrik oranları şöyle sapta1
Tenax ise, aynı tip fayans bileşimleriyle ilgili
olarak verilen stokiyometrik oranları şöyle saptamıştır.*ak > mıştır:
1
*B.P. Tenax (1879), Die Steingut und Porzellan
Fabrikation, s. 44.
106
Mavi Ball Clay
A
43
31
C
24
D
21
E
18
China Clay
24
36
27
28
43
Sileks
23
21
36
38
24
Ston
10
12
13
131 15
3'
B
100
100
100
100
100
Aynı hamurların rasyonel bileşimleri ise şöyledir:
A
B
C
D
E
Kaolinit 61.92 63.84 49-71 48.14 60.47
Kuvartz
29-30
Feldispat
8.78
100.-
27.54
42.15
8.62 28.14
100.-
100.-
44.00
7.80
30.87
8.66
100.- 100.-
Bu çeşit fayansların sertliğini ve sağlamlığını
artırmada en iyi yol, kaolin ile ston oranlarının
%İo 20'ye kadar yükseltilmesidir.
Binns'e göre düzenlenmiş çağdaş İngiliz ince
fayanslarının hamur bileşimleri üzerinde farklı formüller görülmektedir:*:
Biçimlendirilmiş: Girinti: Önce: 1,27
cm, Desen:Yok (Beyaz)
*Binns (1922), The manuel of patrical
potting, s. 32. London, 1922.
107
A
C
B
Ball Clay
51-75 40.73 25-44
China Clay
25-83 18.67 17-15
Flint (sileks)
28.98 25-82 12-22
Ston
13-45 14.78 45-18
100.- 100.-
100.-
A'da verilen yüzde oranları, normal fayansların
ve resim fayanslarının hamur bileşimlerindeki maddeleri,
B'de verilen yüzde oranları, fildişi renkli, az
miktarda kaolin ya da daha çok, sarı renkli pişmiş
kil ile normal oranlarda ston ve flint içeren İngiliz fayanslarını,
C'de verilen yüzde oranları da, camlaşmış, sert
ve dayanıklı fayanstan çok, pekişmiş çiniye benzeyen vitreus mamullerini içermektedir.
Modern feldispatik ince fayans hamurlarından
örnekleme :
Seger ____
Modern
Si02 ...
67.00 - 73-00
69-20 - 75-10
A120, ...
23-27 - 29-40
21-20 - 27.80
CaO + MgO
0.23 - 0.97
0-30 -
1.72
Alkali
1.43 - 2.34
1-35 -
2-55
108
Yukarıdaki hamurların rasyonel analizlerine baktığımızda şu oranları görmekteyiz:
Seger
Modern
Kaolinit
53.61 - 68.79
46.90 - 56.30
Kuvartz
24.63 - 36.66
30.44 - 41.40
Feldispat
7.64 - 11.08
11.70 - 13.63
Eldeki analizlerden alınan sonuçlar üzerinde bir
değerlendirme yapıldığında; feldispatik ince fayansların hamurlarındaki silis miktarı arttıkça daha
açık bir gelişme görülmektedir. Başka bir deyişle;
daha feldispatik olan hamurlar daha sağlam mamullerin elde edilmesini sağlamaktadır. Buna göre, hamurdaki uç sınırlar aşağıdaki oranlar arasında bir değişim göstermektedir:
Kaolinit %$> 47 - 69
SiO2
%Si02
67 - 75
Kuvartz %1» 25 - 44
Al2O3
%AlgO
20
- 30 Feldispat %$ 13-5-7.5
CaOCaQ + MgO %f>
0.2-1.7
Alkali
% .. İo 1.3-2.6
Yukarıda verilen bu sınırlar, Berdel'in işaret
ettiği oranlardan çok daha geniş olup; modern feldispatik ince fayanslarda, özellikle feldspat içeriğinin
artırıldığını göstermektedir.
109
Çeşitli Elemanların Dağılımı (Plastik
ve Özsüzleştirici Maddeler):
Kalıp ve şablon torna hamurları
İyi bir kalıp hamuru (alçı içine elle sıkıştırma yoluyla kalıplamada kullanılan hamur) plastik ve
"uzun" olmalı; kolaylıkla çalışılmalı; yapıştırmaya
uygun olmalı; yüzeyi rahatlıkla cilalanmalı ve kaygan olmalı;olmal;, ayrıca, kuruma evresindeki kuruma
çatlamalarına
karşı
dayanıklı
ve
iyi
bir
çiğ
yapışkanlığa sahip bulunmalıdır.
Bütün bu niteliklerin elde edilmesi, plastik ve
özsüzleştirici maddelerin uygun oranlarda karıştırılarak kullanılmasıyla sağlanır. Bunun için hamur
hazırlamada, istenilen kimyasal bileşim, öğütme inceliği ve özsüzleştirme gibi etkenlerin dikkate alınmasını zorunlu kılar. Bu konuda Lambert, Tenax ve
Binns'in saptadığı oranlar bize şu sınır ölçüleri
vermektedir:
Lambert’e göre:
Kil
29
30 10
Kaolin
23
30 40
Sileks
33
25 28
Ston
15
15 22
Plastik madde
52 60 50
Özsüzleştirici 48 40 50
110
Tenax'a göre:
Kil
24
36
43
Kaolin
43
31
18
Sileks
23
21
24
Ston
10
12
15
57
67
61
Özsüzleştirici 43
33
39
Plastik madde
Binns'e göre:
Kil
32
41
18
Kaolin
26
18
35
Sileks
30
26
7
Ston
13
15
40
58
59
53
özsüzleştirici 42
41
47
Plastik madde
Yukarıda verilen formüllerin tümü, son derece
yağlı olan ve çok miktarda özsüzleştirici katkısı
yapılabilen İngiliz hamurları, yani, Ball Clay üzerine kuruludur.
Bu hamurların toplu küçülmesi, %9-10 arasında
oldukça büyük bir rakama ulaşır. Küçülme konusunda
kilin yapısı ve kullanıldığı oranlara bağlı olarak,
yeni bir hamur üstünde çalışıldığında, bu noktanın
özellikle dikkate alınması zorunludur.
Döküm hamuru
Bu gibi hamurlar, akıcılık veren reaktif madde-
ler
111
katılarak, döküme elverişli duruma getirilmek için,
mümkün olduğu kadar özsüzleştirilmelidir. Bu
bakımdan, genellikle, % 45 - 50 oranları arasında
özsüzleştirici içeriği bulunan hamurların kullanılması yoluna gidilir. Kaolin, döküme çok elverişli
bir hammadde olduğundan, plastik maddelerin içeriğinin yarısıyla yer değiştirebilir (%25 - % 28, hatta %
30'a kadar).
c) Karışık Fayanslar
Ayırt edici nitelikleri:
Zaman zaman kalker fayans ya da feldispatik
fayans türüne yaklaştığından, bu tip fayanslara,"Karışık Fayans" denilmektedir. Bu bakımdan, karışık
fayanslardaki ergitici madde miktarı gerçekte iki
kat fazladır. Çünkü, bazen CaO, bazen de alkaliler
tarafından oluşurlar. Sonuç olarak, karışık fayanslar, aynı zamanda kalker ve feldispatik fayans nitelikleri taşıdıklarından, bunlar arasında bir geçiş
olarak kabul edilebilir. Kullanım alanları Fransa'da
çok az olmakla birlikte, Almanya ve Çekoslavakya'da
çok yaygındır.
Genleşme grafikleri, pişirim ısısına bağlı olarak kuvartz - kalker ya da kristobalit tipine benze-
112
yebilir. Ancak, kristobalit etkisi feldispatik
fayansta olduğundan daha belirsizdir.
Hammadde;
- Bir ya da birkaç çeşit kaolin,
- En az iki, ya da daha iyisi, birkaç çeşit
kil (mümkünse, bir yağlı, bir de yağsız kil
seçilir)
- Tebeşir, kalker, mermer, ya da dolomit halinde toprak alkalileri
- Kuvartz kumu ya da sileks,
- Feldspat,ston, pegmatit, ergiyebilir kum
Hamur örnekleri:
Tenax'a göre eski hamurlardan iki örnek (1789)
Beyaz yağlı kil ..............
A
15
Beyaz yağsız kil ............
Beyaz yağlı "Vallender" kili ...
Kaolinli "Abstein" kili ......
45
-
Tebeşir ...................
Kaolin .....................
Öğütülmüş deniz çakılı .......
10
5
20
Feldispat ..................
Şamot ......................
5
100
B
21
21
17
31
4
6
100
113
Daha yakın dönemlere ait modern hamurlardan birkaç örnek ise şöyledir:
SK 04a
Yağlı kil ....
SK 3a
23
10
Yağsız kil ...
SK 2a-6a
26.3
29
-
Kaolin .........
23
14
30
Kuvartz ......
18
27
36.2
4
2.5
3
5
Pegmatit ......
Feldispat ....
6
Tebeşir .......
13
100
(a)
100
100
(b)
(c)
(a) Dietz'e göre.
(b) Kohl'a göre.
(c) Seger ve Berdel'e göre.
Seger, Gesammelte Schriffen (s.440) adlı eserinde, bir Alman "Karışık Fayans" hamuru üzerine şu
oranları vermektedir:
Rasyonel bileşim:
Kaolinit
51.97
Kuvartz
34.50
Feldispat
Tebeşir
9.16
4.37
100.-
114
Pişirim ısıları:
Hamur: SK 05a - SK 6a
(1000°C - 1200°C),
Sır
(980°C - 1100°C)
: SK 06a - SK la
dereceleri arasında yapılmaktadır.
Vitreus
Mamulün nitelikleri:
Beyaz ya da beyaza yakın gri renkte pişer. Sert
olup, gözenekliliği çok azdır. Su emiciliği hemen
hemen yoktur. Çelikle çizilmeyecek kadar katıdır.
Kırıldığında camsı bir görünüm verir. Kusursuz bir
mekanik dirence sahiptir.
Bu gibi mamuller feldispatik ince fayanslara iki
ayrı açıdan gelişme sağlar: Mekanik direnç ve sır
sertliği.
Vitreus, ilk olarak yapımına başlandığı dönemlerde, camsılaşma sağlanması için, ergitici oranı
artırılmış bir feldispatik ince fayans niteliğini
gös-
Alm. Sanitatsporzellan
Fr. Vitreous
İnging.
Vitreous China
115
termekte; bu bakımdan da, fayans ile porselen arasında bir geçiş halkası oluşturmaktaydı.
Modern Vitreus ise, artık gerçek bir camsı mamul
haline gelmiş olup; bir cins porselen niteliği ve
yapısı taşır.
Kullanım;
- Halka açık yerlerde kullanılan çeşitli
kap kaçak.
- Sağlık gereçleri.
- Mimarî kaplama elemanları.
Eski Vitreus mamullerinin nitelikleri,
camsılaşma derecelerine göre değişir.
Aşağıdaki tabloda modern Vitreus sağlık gereçlerinde görülen fiziksel niteliklerin başlıcaları
*
özetlenmekte ve yine bu tabloda, Vitreus'un "Yeni
Sevr" (Sévres) tipi porselene ne kadar yakın olduğu
görülmektedir.
116
Sert fayans
Vitreus
Porselen
Görünür yoğunluk
1.90-215
2 .20-2.40
2.40
Mutlak
2.45-2.65
2 .50-2.45
. 0-1
2.30
Su emicilik
5-20
Yok
Gerçek gözeneklilik
15 - 30
1000
Basınç direnci
(kg/cm )
Çekim direnci
50-100
.
Yok
5000
6000
37537:
" ^A
Kristobalit
1400-2000
300
Bükülme direnci
T- i—-
0-1
3505003~ 50
C
Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 14 nk
45-60.10
4000
700
800
-7
Genleşme
Kristobalit
Esneklik modülü
(kg/mm )
1400-2000
45-60.10”7
4000
5000
Biçimlendirilmiş: Girinti: Önce: 0
cm, Desen:Yok (Beyaz)
Hamur yapısı :
Biçimlendirilmiş: Altı çizgisiz
Biçimlendirilmiş: Altı çizgisiz
Feldispatik ince fayanslarda, feldspat açık şekilde fiziksel bir rol oynar ve yalnızca ergime sonucu, hamurdaki elemanları aralarında yapıştırmaya
yarar, Vitreus yapımında camsı bir hamur elde edilmeye çalışıldığından, feldspat içeriği önemli miktarda artırılır. Bu da, kimyasal bakımdan, camlaşmanın temelini oluşturur. Vitreus'un, porselene göre
(SK 14) çok daha düşük ısılarda pişirilmesi istendiğinden (SK 10), hamurda akışkansızlığı artıran
alümin oranı azaltılır. Ama, buna karşılık feldspatla birleşerek camsı elemana dönen kuvartz miktarı
artırılır.
117
Kuvartz, bu camlaşma rolünün yanısıra, sağlık
gereçleri gibi oldukça ağır parçaların ateşe dayanıklılıklarını artıracak bir iskelet oluşturmalıdır.
Bu bakımdan iki çeşit kuvartz kullanılır. Birincisi,
hamurun iskeletini oluşturmaya yarayan iri cins
kuvartz; ikincisi, camlaşmayı sağlayacak ince kuvartz.
Doğal olarak ince kuvartz içeriği bulunan killer, ergitici özelliğe sahip olduklarından, tercih
edilirler. Özellikle gre (pekişmiş çini) killeri ile
İngiliz
Ball
kiliKili,
alçak
ısılarda
silikat
haline döndüklerinden, yaygın olarak kullanılırlar.
Bu amaçla, kaolinitin en az yarısı Ball kili ya da
gre kili olarak sağlanmalı, öbür yarısı ise kaolin
halinde kullanılmalıdır.
Öte yanda, hamur da çok silisli olmalıdır. Çünkü, kuvartzın hemen hemen tümü cam halinde
feldispatla birleşirse, hamur normalden çok fazla
camlaşarak, kolaylıkla kırılgan olur ve mekanik
direnci çok zayıflar. Eğer, kuvartz içeriği aşırı
derecede yüksek tutulursa, bu kez, Vitreus hamuru
bir fayans niteliği göstereceğinden gözeneklilik
ortaya çıkar. Bu noktalar dikkate alındığında,
Vitreus'un hamur yapısının oldukça dar sınırlar
içinde kaldığı görülür.
118
Bir Vitreus hamurunun kimyasal analizi:
Amerikan
kap
kacakkaça
k
Zayiat ......................
0.10
Si02 ..........................
73.30
Fe203 ..............................
O.3O
A1203 .............................
21.50
Ti02 ...............................
0.10
CaO ................................
1.30
Sağlık
gereçleri
0.11
70.80
0.52
23.34
0.52
0.15
4.56
MgO..................................
Alkali ............................
4.20
Vitreus hamurlarına ait rasyonel formüller:
Kalker
fayans
Feldispatik
fayans
Amerikan Vitreus
kap kacak
Kaolinit
50-60
40 - 45
42
Kuvartz
0-40
40 - 50
36
5-10
21
Feldspat
CaCO3CaC
O,
5-20
-
1
Vitreus Sağlık
Gereçleri
Porselen
Kaolinit
40 - 50
45 - 55
Kuvartz
25 - 35
20 - 35
Feldspat
20 - 30
20 - 30
CaCO3CaC
O 3
2
-
119
Böylece, rasyonel formülün verdiği oranlarda,
Vitreus hamurunun porselen ile fayansa göre alümin
içeriğinin artırılması, feldspatik fayansa göre de
feldspat içeriğinin artırılması yoluna gidilir.
Hazırlama:
Vitreus kap kaçak yapımında kullanılan şablon
torna hamurları çoğunlukla kısa bir hamur Özelliği
gösterdiği gibi, hamurda da büzülüp katlanma tehlikesi belirir. Bu nedenle, kalıplamanın daha yavaş
bir hızda yapılıp, kalıpların ıslatılması gerekir.
Sağlık gereçlerinin yapımında ise döküm yöntemi
kullanılır. Döküm hamurunun sulandırılmasında
reaktif madde olarak sodyum karbonat ile sodyum
silikat katkısı yapılır. Dökümün, genellikle iki
alçı arasında yapılması tercih edilir. Böylece,
mamulün mümkün olduğu kadar ince ve hoş görünümlü
olması sağlanır.
t
Hamur pişirimi:;
SK 8 (1250°C) ile SK 11 (1320°C) arasında yapılabilmekle birlikte, genellikle SK 10 (1300°C) geçerlidir. Pişirim oksijenli atmosferde yürütülür.
Eğer, tek pişirim imalâtı yapılmaktaysa, kurşunsuz
sırlarla SK 9 tercih edilir.
120
Sır pişirimi;
SK 2a (1120°C)’dan SK 6a (1200°C)’ya kadar yapılabilir. Ancak, kurşunlu sırlarla ortalama SK 5a
(1180°C)’da
oksijenli fırın atmosferinde sırlı pi-
şirim yapılmasına daha sık rastlanır.
Sırlama;
Sırlamada, parçaların boyutlarına göre daldırma
ya da püskürtme yöntemleri kullanılır. Ancak, hamurun gözenekliliğinin çok az oluşundan ötürü, Vitreus
mamullerinin sırlanması biraz güçtür. Bu bakımdan,
sırlama işlemini kolaylaştırmak amacıyla, sır
barbotini normalden biraz daha fazla yoğunlukta hazırlanır. Parçalar da sırlanmadan önce, sırın yüzeye
kolayca yapışması için hafifçe ısıtılır. Sırlamadan
sonra, akıntı ve damla kalınlıkları görüldüğünden,
bunların dikkatle temizlenip, düzeltmeler yapılması
gerekir. Sağlık gereçlerinde olduğu gibi, parçalar
büyük boyutlarda ve sır tabakası normalden kalın
olduğundan bir süre kurumaya bırakılır. Ya da
işletmelerde bulunan özel kuruma mahallerinde bekletilir.
Vitreus sırları genellikle saydam sırlar arasından seçilir. İsteğe göre, bu. sırlar bazen hafifçe
opaklaştırılır.
121
Süsleme:
Vitreus kap kaçak ile kaplama karolarında, çeşitli sır dekorları ve serigrafi dekorları uygulanabilir. Çok renkli kromo (çıkartma) dekorları ise
sağlık gereçlerine uygulandığı kadar, yine kaplama
karoları ile çeşitli kullanım eşyasına da uygulanır.
122
IV. BÖLÜM
ÇEŞİTLİ FAYANS
HAMURLARINDA
HAZIRLAMA VE
ŞEKİLLENDİRME
YÖNTEMLERİ
4. B Ö L Ü M
ÇEŞİTLİ FAYANS HAMURLARINDA
HAZIRLAMA VE ŞEKİLLENDİRME
YÖNTEMLERİ
4.1- NORMAL FAYANS HAMURLARI:
Biçimlendirilmiş: Girinti: İlk satır: 0
cm, Desen:Yok (Beyaz)
Bu gruba giren mamuller arasında aşağıda adları sıralanan seramik
eşya çeşitleri bulunur:
. Cilalı tuğla ve kiremitler
. Sırlı yapı seramikleri
. Çeşitli kap kaçak ile ev ve mutfak eşyası
. Sanat seramikleri
123
Ancak, normal fayans tanımı, daha çok son iki
gruptaki mamulleri kapsar. Bu tanım, mamullerin yapıları, görünümleri, kaliteleriyle olduğu kadar,
süslemeleriyle de ilgili olmayıp; tersine, hamurun
yapısı ve özellikle de hamur hazırlamada kullanılan
hammaddelerle ilgilidir.
Bunların yapımında kullanılan hamurlar çoğu kez
minerolojik bakımdan ince bir dokuya sahip, bileşiminde bir miktar kum, hatta, marn bulunan gözenekli,
pişirildiğinde hafif olan normal çömlekçi killeriyle
hazırlanırlar. Genel olarak, kullanılan çömlekçi
killerinin içeriğinde demir bileşikleri bulunduğundan, bu gibi killerle hazırlanan fayans hamurları pişirildikten sonra, aralarında toprak sarısı
ve kırmızıların da bulunduğu krem renginden kahverengine doğru değişen çeşitli renk tonları verirler.
Bu nedenle, beyaz renkli pişen, toplu küçülmesi az,
bileşimindeki Al2O3, oranı düşük killer Geçilir. Kil
bileşimindeki A1203, hamurun genleşme katsayısını
düşürdüğünden, bazı hallerde kılcal sır çatlamalarının oluşumunu kolaylaştırır.
Hamur hazırlamada, hemen hemen her zaman, oldukça
özlü killerle karıştırılmış kuvartz ya da kuvartzlı
hammaddeler ile ergitici maddeler kullanılır.
Saf haldeki bir kilin tek başına kullanılabil124
Biçimlendirilmiş: Üst simge/Alt
simgeAltı kesik çiziliDeğil
mesi için istenilen plastikliğe sahip olması,*,
ayrıca, şekillendirme, kurutma ve pişirim
koşullarına uygun özellikler göstermesi çok
enderdir. Bu nedenle, farklı niteliklere sahip
killerin birbirleriyle karıştırılarak kullanılmaları,
hamurun fiziksel özelliklerinde yeterince süreklilik
sağlanmasına yarar. Yine de, doğadan alınan
hammaddelerin yapısal farklılıklarından ileri gelen
bir takım özellikler nedeniyle, bu maddelerin
katılmasıyla hazırlanan hamurlarda görülen bazı
farklılaşmalar da kaçınılmaz bir haldir.
Hamur bileşiminde bir miktar kalker içeriği bulunması,hamurun sırlarla uyuşmasını kolaylaştırır.
Hamurdaki kalker, sır ve hamur arasında bulunması
istenen bir ara tabaka oluşturarak, sırın kılcal
çatlamalara karşı eğilimini azaltır* Yalnız, bu özelliğin yanısıra, kuvartz dönüşümünü hızlandırdığından,
parçanın ani ısı değişimlerine karşı dayanıklılığını
da azaltmış olur.
Kalker içeriğinin fazla olması, özellikle düşük
ısı derecelerinde pişirim yapıldığında, parçaların
kırılma tehlikesini artırabilir. Öyle ki, hamurdaki
kalker içeriğinden ileri gelen kırılmalar, pişirim-
"Her çeşit şekillendirme yöntemine göre kolaylıkla
şekillendirilebilmeye uygun olma hali.T.A.
125
den çok sonraları, günler hatta yıllar sonra bile
ortaya çıkabilir.
Fayans hamuruna yapılan kalker katkısı, pişirimin başlarında küçülmeyi azaltırken, aynı zamanda,
hamurun gözenekliliğini de azaltır. Sıcaklık belirli
bir ısı derecesine yükseldiğinde, hissedilir bir
küçülme ve pekişme başlar. Daha sonra ise, biçim bozulması görülür. Bu sakıncanın önlenmesi amacıyla,
CaCO3CaCO, yerine Wollastonit (CaSiO2CaSiOp)
kullanılırsa, küçülme daha erken başlar. Anî biçim
değiştirme tehlikelerine karşılık, MgCO3MgCO, de
kullanılabilir. Ne var ki, magnezyum karbonat,
hamurun rengini etkiler.
4.1a- Hamur hazırlama:
Normal fayans hamurlarından eşya yapımı
seri üretimde çok büyük miktarlara ulaşmadığından,
hamur hazırlamada düzem aygıtı,*; kırıcı,
sulandırıcı, karıştırıcı, değirmen gibi zincir
sistemiyle birbirine bağlı çalışan bir takım
aygıtlar kullanılmaz.
Eğer, kullanılan hammaddeler yeterince saf haldeyse, ilk önce kırma ve karıştırma yapılır. Özellikle, ince daneli bir hamur hazırlanması isteniyor-
*Hamur karışımına girecek hammadde miktarlarinin
belirlenmesine yarayan ölçüm sistemi
(Poseur).T.A.
126
sa ya da hammaddelerde safsızlık ve istenmeyen bir
takım kırıntılar varsa, sulu karıştırmadan sonra eleklerden geçirme suretiyle bir süzme yapılır. Süzülmüş hammadde karışımı oradan filter-preslere gönderilerek, kullanılır sertliğe gelene kadar suyu süzdürülerek çektirilir.
Daha az miktarlarda hamur hazırlamada ise, sulu
hamur, alçı kalıplar içinde, çalışılır sertliğe gelene
kadar bekletilerek suyu çektirildikten sonra kullanılır,
4.1b- Şekillendirme:
Bu gibi fayans hamur1arıyla yapılan eşyanın
şekillendirilmesinde elle şekillendirme yapılabildiği
gibi; toplu-üretimde kullanılmak üzere, daha fazla
miktarlarda çoğaltılmak istenen mamuller de şu
yollarla üretilirler:
. Torna
. Şablon torna (Kalibre)
. Döküm
Torna;
Üretimi yüksek miktarlara ulaşmayan atölyelerde
tercih edilen bir şekillendirme yöntemidir. Bu amaç127
la, basit çömlekçi tornaları kullanıldığı gibi; daha
çok, elektrikli tornalar tercih edilir. Bu yolla
oldukça basit ve masrafsız olarak yeni ve değişik
modellerin hazırlanmasıyla bu modeller çoğaltılır.
Tornada şekillendirme için kullanılmak üzere hazırlanan hamurlar ilk önce, karıştırıcı bir aygıttan
yararlanılarak iyice karıştırılır.Böylece, hamurun
her yanda homojen bir dağılım yapması sağlanır. Çok
değişik ve küçük seriler halindeki parçaların yapımında tornanın verimi, yapım masrafları bakımından
daha fazladır. Özellikle, sanat seramikleri ile fantezi süs eşyası yapımında tornada şekillendirme tercih edilir.
Şablon torna:
Normal fayans hamurlarının çok kolaylıkla
şekillendirilmesine uygun bir yapım yöntemidir. Bir
takım modellerin yapımında çok ekonomik olup,
çabukluk, kusursuz bir imalât ve yüksek miktarda
üretim yapılmasını sağlar.
Normal tornalarda ancak yuvarlak biçimli parçalar yapılabildiği halde, oval biçimli şekillendirmenin yapılabildiği şablon torna çeşitleri de vardır.
Oval (kayık) tabak yapımında çok kullanışlı olan
oval başlıklı tornalar, biçim bozulması az olan nor128
mal fayans hamurlarıyla yapılan imalâtta çok elverişlidir. Ne var ki, bu tip şablon tornalar biraz
pahalı olduklarından, oval biçimlerin yapımında daha
çok dökümle şekillendirme tercih edilir.
Döküm:
Toplu-üretimde daha çok torna ve şablon tornada
şekillendirmeye gelmeyen parçaların yapımında tercih
edilir. Daha eski dönemlerde alçı kalıp için den
elle presleme yoluyla hamurla kalıp alma usulü çok
kullanılırdı. Sonraları, hamurla kalıp alma
yönteminin yerini, döküm yoluyla toplu-üretimin yapılması almıştır.
129
4.2- KALAYLI FAYANS HAMURLARI
Kalaylı fayanslar da bir çeşit normal fayans hamuru gibi olup, bu tip hamurlarla yapılan mamûllere verilen addır. Yalnız, bu hamurlar ötekilerinden farklı olarak, hamurun kendi rengini örtmeye
yarayan ve güzel, parlak beyaz bir renk veren örtücü
sırlarla sırlanırlar. Ancak, günümüzde eski dönemlerin çok kullanılan kalay sırlı fayanslarının
yerini, kalay oksidinin yüksek fiyatlı olması yüzünden, zirkonlu beyaz sırlarla sırlanmış mamuller almıştır. Gerçi, zirkon sırlarıyla elde edilen görünüm,
kalay oksidi ile elde edilenler kadar başarılı
değilseler de, yapım harcamalarını azaltma endişesine
bağlı ekonomik nedenlerle, yüksek oranlarda kalay
oksidi içeren kalay sırları pek kullanılmamaktadır.
Yine eski dönemlerin kullanım alanı çok yaygın
olan kalaylı fayanstan yapılmış mutfak eşyası, çini
soba imalinde olduğu gibi, hemen hemen bütünüyle terkedilmiştir. Buna karşılık, hemen
her zaman için
büyük önem taşımış olan kalaylı fayanstan dekoratif
süs eşyası yapımı hiç durdurulmamıştır. Ancak pek
ender bile olsa, kalaylı fayanstan mamul lüks mutfak
eşyasının imali sürdürülmektedir. Öyle ki, İtalya,
Fransa, İngiltere gibi ülkelerde, günümüzde eskiye
düşkünlüğün sonucu, yine moda haline gelişiyle
130
geleneksel fayans eşyanın kopyalarının yapılması,
yalnız bu konuda büyük miktarlarda üretim yapan
büyük işletmelerin kurulmasına yol açmıştır, öte
yanda, elektrikli kamara fırınlarının gelişip yaygınlaşması da bu tarz üretimi çok kolaylaştırmış; bu
suretle, kalaylı fayanstan mamul geleneksel kullanım
eşyası ile fantezi süs eşyasının yapımı yeniden hız
kazanmıştır.
4.2a- Hamur hazırlama;
Kalaylı fayans imalinde kullanılan hamurlar, normal fayans hamurlarına benzer. Hazırlanmaları aynı tarzdadır. Bununla birlikte, günümüzde kaba hazırlamalar tümüyle terk edilmiş olup,
kullanılan hamurların hemen hemen tümü sulandırılıp
karıştırıldıktan sonra sulu barbotin halinde
eleklerden süzülerek filter-preslere gönderilir.
Burada hamurun suyu süzdürülüp çektirilerek,
kullanılır sertliğe gelene kadar bekletilir.
Filter-presten tabakalar halinde alınan hamur
karıştırıcı, hamur çekme makinelerindenmakinalarından
geçirilerek, tam homojen hale getirilir. Bu suretle
de şekillendirmeye hazırlanmış olur.
Kalaylı fayans hamurlarında oldukça yüksek oranda kireç içeriği bulunmalıdır. Bu amaçla çoğu kez
131
bir marn, kalker, dolomit ve magnezyum karbonat katkısı yapılır. Bu katkılarla, aynı zamanda kılcal çatlamalara karşı da bir dayanıklılık sağlanmış olur.
4.2b- Şekillendirme;
Biçimsel yönden, kalaylı fayans hamurları
da normal fayans hamurlarında olduğu gibi şekillendirilir. Toplu-üretimde en çok kullanılan şekillendirme yöntemleri şunlardır:
. Şablon tornada presleme
. Çömlekçi tornası ya da elektrikli
tornada çekim
. Alçı kalıpta elle presleme yoluyla
kalıp alma
. Döküm
Genellikle, bu tip hamurların dayanıklılıkları
fazla değildir. Kalaylı fayans hamurlarıyla yapılmış
parçaların sırlanmasında kullanılan kalay oksitli
örtücü beyaz, sırlar da oldukça kalın bir tabaka
halinde uygulandıklarından, bu gibi mamullerdeki et
kalınlığı normalden biraz daha fazladır.
132
4.*3- İNCE FAYANS HAMURLARI
Bu gruba giren fayans hamurları esas itibariyle, bundan önce sözü edilen kalaylı fayans ve normal fayans hamurlarından farklıdır. Çünkü, pişirildikten sonra beyaz renk verirler ve hemen
her zaman
renksiz saydam bir sırla sırlanırlar. Hamur pişirimlerinin ısı dereceleri oldukça yüksek, sır pişirimleri ise hamurunkine göre daha alçak derecelerde
yapılır.
Günümüzde imal edilmekte olan ince fayans mamulleri, hemen hemen tümüyle eski dönemlerde çok kullanılan ve aranılan kalaylı fayans ile normal fayans
hamurlarından mamul, kullanım eşyasının yerini almıştır. İnce fayans hamurlarından imal edilen eşyanın
daha çok yaygınlaşmasıyla kazandığı başarıda, verdiği
görünümün büyük ölçüde payı vardır. Ama, yapım
yöntemlerinin makineleşmesiylemakinalaşmasıyla
birlikte, üretilen parçaların sayıca büyük miktarlara
ulaşması, ayrıca, yapım harcamalarının azalması
nedeniyle, satış fiyatlarının öbür çeşitlere göre
daha düşük olması ve üretimde sağladıkları verim,
ince fayans eşyanın, daha geniş halk kitlelerince de
aranılır bir meta olmasına yol açmıştır.
Yalnız bütün bunların yanısıra, camsı hamurlardan
imal edilen seramik eşya çeşitleri, özellikle
133
Vitreus, ince fayans hamurlarıyla imal edilen çeşitlerin ciddî bir rakibi olmuştur. Çünkü, bu gibi mamullerin yapım harcamalarının azaltılması amacıyla
yapılan bir takım araştırmalar, güncel hayatta kullanılan mutfak eşyaları ile kaplama-karolarının öbür
fayans çeşitlerine göre daha çok dayanıklı olmalarını, kolaylıkla yaygınlaşıp alıcı bulmalarını sağlamaktadır.
Özellikle mutfak eşyası arasında, günümüzde pek
fazla rağbet gören bulaşık yıkama
makinelerininmakinalarının yıpratıcı etkileri;
fayans eşyada sık görülen ve önlenmesi oldukça güç
olan kılcal sır çatlamaları görülmesi; bu çatlaklar
arasında kalan sağlığa zararlı temizlik
malzemelerinin ve kir birikintilerinin hijyen
kurallarına ters düşmeleri; en küçük darbeler
karşısında atma, kırılma gibi sakıncaların bulunması, fayans eşyanın seçimi ve kullanımında bir takım
endişe ve tereddütler yaratmaktadır.
Özetlersek, artık günümüz fayansçılığı, geleneksel imalâtı yanısıra, Vitreus yapımına çok yakın ve
4
ona koşut ayrı bir imalât şekline dönmüştür. Bu bakımdan, ince fayans üretimi üç ana bölüme ayrılarak
sınıflandırılır:
. Ev eşyası
. Sağlık gereçleri
. Kaplama karoları
134
Fayans Ev Eşyası
1- Feldspatik Fayanslar:
Sert hamurlu feldispatik fayansların bileşimi
genellikle şu maddelerin bir arada
kullanılmalarıyla hazırlanır:
Killi maddeler
45 - 60
Silis
(Kuvartz-Sileks) 25 - 55
Feldspatik
kayalar
10 - -20
Bu bileşimin içinde bazen çok az miktarda bir
kalkerli madde katkısı da bulunur.
Feldispatik fayans hamurlarının pişirimleri
yüksek tutulur (1250°C - 1300°C). Sır pişirimleri
ise daha düşük ısılarda yapılır (1020°C - 1100°C). Bu
ısılarda yapılan pişirimlerle, oldukça sert hamurlu,
güncel kullanımda yeterince sağlam ve çizilmelere
karşı daha dayanıklı bir sırla örtülebilen mamuller
elde edilir.
2- Kalker Fayanslar;
Bu çeşit fayans hamurlarının bileşimi, genellikle, yaklaşık olarak aşağıdaki oranlar arasında sayılan maddelerden oluşur:
135
İ205Opişirim-leri1Û20b'rtülebilen
Killi maddeler
% 45
- 60
Silis
(kuvartz-sileks)
%20 - 40
Kalker
(tebeşir-dolomit) %10 - 50
Kalker fayansların hamur pişirimleri 1000 C
derece ile 1100°C arasında yapılır. Sır pişirimleri
ise 1000°C derecenin altındadır.
Pişirildiklerinde beyaz renk veren, kalker fayans hamurları fazla dayanıklı olmayıp, bu çeşit hamurlar üstünde kullanılan sırlar kolayca çizilir.
Ancak, bunların üstün oldukları bir nokta vardır ki;
bu da dekor uygulamalarında boyaların ton değişimleri ve canlı görünümleridir. Kalker fayanslar, daha
çok, fantezi ve süs eşyası yapımında kullanılır.
İmalatı, feldispatik fayans imaline göre çok sınırlıdır.
i
Hamur hazırlama:
Bileşimlerinde beyaz renkli pişen plastik killer
4
ile daha az plastikliğe sahip, bunun yanısıra hamura
beyazlık veren kaolin bulunur.
Silis katkısı öğütülmüş saf kumdan sağlanabilir.
Hammaddelerin karıştırılmalarıyla hazırlanan hamura
136
genellikle, bir miktar pişirilip öğütülmüş deniz çakılı katılması tercih edilir. Bu şekilde hazırlanmış
deniz çakılının kullanılması biraz pahalıya gelir ama
pişirildikten sonra saf kuma göre daha sağlam ve beyaz bir hamur elde edilmesini sağlar.
Ergitici olarak feldspat ve pegmatit alınabilir.
Pegmatit kullanıldığı halde bileşime çok miktarda silis ve yeterince alkali gireceğinden, hamurdaki silis
katkısının miktarına bağlı olarak pegmatitin daha fazla tutulması gerekir.
Pegmatitin yanısıra, onun bileşimine yakın olan
İngiliz ston-kili de kullanılabilir. Pek ender olarak
feldispatik
kum
ya
da
ergitici
kum
da
alınabilir.
Hamuru oluşturan maddelerin nem tayini, ölçüm ve
tartıları yapıldıktan sonra kırıcı makinalara atılarak parçalama ve ufalama yapılır. Ancak, bu arada
killerin öğütülmesinden kaçınılır. Aksi halde, kil
içeriğinde bulunan hematit, pirit gibi demirli modüller hamurda dağılarak çok sayıda kahverengi ya da siyah renkli küçük lekenin oluşması tehlikesini yaratır.
Hazırlanan bu karışım yalnızca sulandırılarak
barbotin haline getirilir ve süzülür. Süzmeyle, tehlikeli olan yabancı maddelerin büyük çoğunluğu ayık-
137
lanmış olur.
Hamurun hazırlanması sırasında dikkat edilmesi
gereken önemli bir nokta da, görünüşte kuru olan hammaddelerdeki nem miktarının tayini ve bulunan nem
oranına göre hamur formülündeki gerekli düzeltmelerin
yapılmasıdır. Hammaddenin nem tayini, yeterli miktarda üretimi olan büyük işletmelerde yapılır. Bu tarz
ölçüm yapılan işletmeler, hammaddelerin ayrı ayrı
barbotin haline getirilmesinden sonra ölçüm yapılmasını tercih ederler. Bundan ayrı olarak karışık ölçüm
de yapılabilir.
Ölçüm işleminden sonra yeterince kuru haldeki
plastik olmayan hammaddeler değirmenlere konulur.
Barbotin halindeki plastik maddeler ise sonradan konulur. Sulu karıştırmadan sonra değirmene boşaltılan
hamur eleklerden geçirilir. Bazen de zincir sisteminde birbirine bağlı çalışan elektro-manyetik ayırıcılarla temizlenir. Oradan, otomatik hamur hazırlama sistemi içinde sürekli olarak filter-preslere
pompalanarak suyu süzdürülür. Süzülen hamur istenilen
sertliğe gelene kadar filter-presde çektirildikten
sonra alınarak tabakalar halinde hamur karıştırma
aygıtlarına atılır. Hazırlamadan sonra, hamurun
yeniden karıştırılmasıyla aynı zamanda havalandırma
yapılmış olur. Havalandırma, hamurda plastikliğin
artmasına yarar. Ancak, hamurların tümünde havalan138
dırma yapılması her zaman için olumlu sonuç vermez.
Çünkü, plastikliğin fazla olması bazen şekillendirmede iyi bir yapışma sağlanmasına engel olur.
Kil miktarını azaltarak daha az plastik hamurların hazırlanması olasıdır. Beyaz pişen killerin bulunması güç olduğundan kaolen ve sileks gibi beyazlığı artıran, ama bunun yanısıra da plastikligi azaltan hammaddelerden oluşmuş bir hamur hazırlanabilir.
Bu şekilde hazırlanmış olan hamurlar dinlendirme
için depolanır. Ancak, dinlenmeye bırakılacak hamurların önceden havalandırılmamaları, aksi halde, hamurun eskitilmesinde bunun zararlı olabileceği kanısı
vardır. Öte yanda, kurutma ve şekillendirmeye özgü
niteliklerin geliştirilmesine yarayan havalandırmanın, çoğunlukla, hamurun eskitilmesi gerekliliğini
ortadan kaldırdığı görüşü de hakimdir. İngiliz seramikçileri, genellikle, hamurları uzunca bir süreyle
açık havada, çeşitli hava değişimleriyle karşı karşıya
çürümeye bırakırlar.
Şekillendirme:
Fayans mamulleri, genellikle, kullanılan hamurların bir çoğunun iyi bir plastikliğe sahip olması
bakımından, kolaylıkla şekillendirilebilirler. Burada,
kuruma ve pişirimden ileri gelebilecek biçim bo139
zulmaları pek az görülür.
Seri olarak üretilen fayans ev eşyasında biçimlendirme çoğunlukla iki şekilde yapılır:
. Şablon torna
. Döküm
Günümüzde, tornada çekim ve alçı kalıpla presleme yoluyla şekillendirme yapılması çok enderdir. Ancak, tek parça ve fantezi süs eşyası cinsinden bir
takım parçaların yapımında bu yöntemlere başvurulabilirbaş vurulabilir.
Şablon torna ve dökümle şekillendirme yapılması,
uzmanlaşmış işçilere gerek duyurmadığından, bu yöntemler işçilik harcamaları bakımından ekonomiktir.
Şablon torna:
Normal, kollu şablon tornalarında şekillendirme
yapılması, uzun yıllardan bu yana kullanılmaktadır.
Bu yolla tabak, fincan, fincan tabağı, kâse, şekerlik
v.s.
gibi
düz
ve
çukur
biçimler
şekillendirilir. Bu tip şablon tornalar, işletmenin
üretim miktarlarına bağlı olarak yerlerini yavaş
yavaş yarı otomatik, tam otomatik ve öteki çeşit
şablon tornalara bırakmaktadır.
Modern şablon tornalar, parçaların biçimlerine
140
göre daha büyük boyutlardaki çukur ya da kapalı biçimli parçaların olduğu kadar, düz ve geniş parçaların yapımında da kolaylık ve sürat sağlamaktadır.
İki kişilik bir ekiple çalıştırılan kollu bir şablon
tornadan, örneğin, günde 800 adet tabak alınması
normaldir. Otomatik tornalarda ise bu rakam, tek işçi
kullanılmasıyla saatte 600 ile 1200 arasında
değişir.
Döküm:
Şablon tornayla şekillendirmenin yapılamadığı
parçalar dökümle elde edilir. Bunun için, şablon
tornada kullanılmak üzere hazırlanmış bir kısım özlü
fayans hamurları, içlerine bir miktar öğütülmüş
pişmiş hamur katılmasıyla özsüzleştirilerek, döküme
elverişli hale getirilir.
Fayans hamurlariyla yapılan dökümlerin, öteki
hamurlarla yapılan dökümlerden ayrı bir özelliği yoktur. Ancak hamurun akmasıyla ortaya çıkan bir hata
vardır ki; bu da sır pişiriminden sonra fark
edilebilir. Hamur akmasında, parçanın bazı kesimleri,
daha kalın ve gözenekli bir özellik gösterir. Sır
düzensiz bir kalınlıkla gelişir. Bazen de sır
tabakasında hafif bir renk farkı görülür. Hamurdan
ileri gelen akıntı lekelerindeki oluşum nedenleri
tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı durumlarda bu
leke-
141
lerin daha fazla ortaya çıktığı gözlenmiştir, örneğin:
. Hamurun çok özlü,
. Kuvartz içeriğinin çok az,
. Feldispat içeriğinin çok fazla,
. Hamur barbotininin yoğunluğunun az,
. Döküm kalıbının çok gözenekli,
. Hamur barbotininin kalıba dökülmesinde, dökme hareketinin sert ve
anî olması gibi.
Döküm yapıldığında parçalar, elden geldiğince
garnitürleriyle, örneğin, bir sürahinin kulp, ağız
gibi ekleriyle, tek parça halinde kalıplanıp, dökülür
.
Dökümü yapılan parçaların bazıları, dökümden sonra kalıptan yeterince ayrılma yapmadan, şablon tornaya alınır; içten yapılan bir takım düzeltmelerle
tamamlanır.
Sağlık Gereçleri
Sağlık gereçleri adı altında toplanan banyo küveti, lavabo, eviye, kloset, rezervuar, bide,sabunluk, askı v.b. gibi aksesuarlar, yakın dönemlere ka-
142
dar ince fayans hamurlarından yapılmaktaydı. Bunlar,
yapım harcamaları daha düşük olduklarından, Pekişmiş
Çini (Gre) ve Vitreus (Vitreus China) mamulleriyle
uzun süreden bu yana rekabet içindedir. Bununla birlikte, fayans hamurlarından mamul sağlık gereçleri
güncel kullanım koşullarına pek az uygunluk taşımaktadır. Sürekli olarak darbe ve sürtünmelerle karşı
karşıya bulunan sağlık gereçlerinin mekanik dirençlerinin az ve bunların üstlerini örten sırların kılcal çatlamalara dayanıksız olmaları nedeniyle, sağlık ve temizlik kurallarına aykırı bu gibi mamuller
ciddî satış sorunlarıyla karşı karşıya kalmışlardır.
Bu nedenle, fayans hamurlarındaki ergitici madde oranlarının, camlaşmayı artıracak şekilde düzenlenmesiyle,
mekanik
geçirmezliğini
direnci
artırmak
için
yükseltmek
uzun
ve
su
çalışmalar
yapılmış ve bu konuda başarı sağlanmıştır.
Ancak, bütün bu araştırmaların sonucunda, klasik
feldspatik fayansa göre, dayanıklılığı çok daha fazla
olan, hemen hemen su geçirmez bir fayans çeşidi
bulunması gereğinden, vitreus hamurları yapılmış,
böylelikle, ince fayanstan sağlık gereçlerinin yerini, yavaş yavaş, vitreus mamulleri almıştır.
143
4.4- VITREUS
Bir çeşit sert fayans olan vitreus hamurlarının bileşiminde kuvartz, kil ya da kaoline bağlı
feldispatik ergiticilerin oranı oldukça yüksek tutulur. Bazen, hamurdaki kuvartz miktarının fazla azalmamasını sağlamak için çok az miktarda bir tebeşir
katkısı yapılır. Bu katkılar, fayans hamurundaki
danecikler arasında kuvvetli bir yapışma sağlayan, hamurun sertliği ve sağlamlığını artıran cam oluşumunu
kolaylaştırmak ve camlaşmayı artırmak amacını taşır.
Gerçekte de Vitreus tanımı, gözenekliliği çok az
olacak tarzda bir camlaşmanın elde edildiği çok sert
bir ince fayans kavramını içerir.
V İ T R E U S
Fayans
.
1230° 1260 1250c 13000
1250°
-
Ballkili
Kil
Kaolen
Siyeni
(nephelin)
25
45-60
25
9-4 10
25
31.5
35
20
6
25
25
25
15-20 30 - 36.3 16
-
25
4
5
-
-
-
-
31
Pors.
1320 01370°
-
18
-
—
Feldspat
Pegmatit-
Sağ. Gereç
Kap kaçak
-
47 50-55
27
25
__
Kuvartz
(sileks)
25-35 20 10 22.8 37-4 25
Tebeşir
Magnezyum
karbonat
-
- -
- 0.8 -
- -
- 0.8 -
19
26 20-25
144
Vitreus hamurlarının hazırlanışında gözönünde
bulundurulan temel ilke, camlaşmanın sağlanmasıyla,
beyaz pişen pekişmiş çini hamurlarında görülen niteliklere benzer su geçirmez hamur dokusuna sahip bir
mamulün elde edilmesidir ki burada:
. Yüksek ısıda hamur pişirimi,
. Sırlama,
. Hamura göre daha alçak ısı
derecelerinde sır pişirimi
yapılması ilkeleri, tümüyle ince fayans imaline uygundur, Ancak, günümüzde çok ince olarak imal edilebilen Vitreus mamullerine yarı saydamlık verilebildiğinde, bu mamuller porselen kapsamına girebilir. Bu
bakımdan, taşıdığı yapısal nitelikler dikkate
alındığında, Vitreus'un gerçek tanımı güçleştiğinden,
bir bakımdan fayans türünden kabul edilmekle birlikte,
gerçekte fayans ile porselen arasında yer alan bir
seramik ürünüdür.
Vitreus kap kaçak imalinde hamur hazırlama:
Bu gibi mamullerin hamurları tıpkı fayans kap
kaçakta olduğu gibi hazırlanır. Hamur bileşiminde kil
oranı yüksek tutulur, Kaolin katkısı, yine fayansta
olduğu gibi, mamullerin daha beyaz renkte pişmesini
sağlama amacını taşır. Bileşime giren killer, ka145
oline göre plastikliği fazla olan, kolaylıkla
şekillendirilebilen, çatlama ve biçim değişimlerine
daha çok dayanıklılık gösterenler arasından seçilir.
Ama, bütün bunların yanısıra bu gibi killerin
verdikleri beyazlık daha azdır.
Şekillendirme:
Fayans hamurlarında olduğu gibi bir şekillendirme yöntemi uygulanır. Vitreus hamurları süratli kalıplama yapan şablon torna sistemlerine iyi uyar.
Aynı süratle parçaların kurutması yapılabilir. Hatta, sıcak hava verilmek suretiyle, kurutma yapılması da olasıdır.
Vitreus hamurlarından sağlık gereçleri yapımına
başlanmasıyla, fayans hamurlarından yapılan üretim
giderek terkedilmiştir. Bu suretle:
. Mamullerde dayanıklılığın artması,
. Daha sert sırlar kullanılmasıyla
kılcal çatlamaların önlenmesi,
• Pişmiş hamur emici olmadığından,
tüm lekelenme, boyanma ve sağlığa
aykırı kir birikintilerinin oluşmaması sağlanır.
Sağlık gereçlerinde kullanılan Vitreus hamurla-
146
rmdaki camsı nitelik ise, çeşitli ev eşyalarında
aranılan camsılıktan daha azdır. Çünkü bu konuda yarı saydamlığa erişen bir yapı özelliği bulunması gereği
yoktur.
Ayrıca,
daha
ileri
derecede
bir
camsılık elde edilme yoluna gidilirse, genellikle
tek pişirim mamullerinde olduğu gibi, pişme sonucu
aşırı biçim değişmelerinin görülmesi olanağı artar.
Şekillendirmede çalışma koşulları dikkatle gözlenmelidir. Bununla ilgili olarak:
• Alçı kalıpların kaliteleri, su
emiciliğin sürekli olarak aynı
tutulacağı şekilde sağlanmalı,
• Döküm hamurlarında da yoğunluk,
akışkanlık, ısı, kalıpta sertleşme
hızının sabit tutulması gibi nitelikleri
bakımından bu aynı süreklilik
sağlanmalı,
. Döküm atölyelerindeki ısı ve nem
havalandırma yapılması yoluyla aynı
koşullarda bulundurulmalı.
Alınan bu önlemlerin tümü, şekillendirmede belli
bir düzenliliğin ve parçalarda özdeşliğin korunması
amacına yönelik olup işlem, uygulama bakımından şu
çeşitli evreleri kapsar:
. Döküm
147
. İstenilen kalınlıkta çekme elde edildiğinde,
döküm hamuru fazlasının boşaltılması.
. Kalıpların damlamaya bırakılması ve dökümün
sertleşmesi.
. Kalıptan çıkarma.
. Eklentilerin ayıklanarak, gerekli düzeltmelerin yapılması.
. Kurutmaya alma.
. Islak kalıpların temizlenmesi, Öğütülmüş pişmiş hamur ya da bir feldspat ve kaolin karışımıyla pudralama.
• Kalıpların kurutulması.
Ancak, burada tam bir kurutma yapılmamasına
dikkat edilir. Uzun süre kullanılmayan
kalıplar, gerekirse biraz nemlendirilir.
Çünkü, çok kuru kalıplara yapılan dökümlerde, yaş parçaların aniden çatlama yaptıkları sık görülür.
. Kalıplar yeniden kapatılır, çemberlenir ve
ikinci tur döküme başlanır.
Bu gibi bir imalât türündeki sistemlilik, imalât zincirinde mekanik ve otomatik bir düzen sağlar.
Ayrıca, mamullerin kaliteleri de sistemin doğru ve
sağlıklı yürütülmesine oranla bu düzenden etkilenir.
148
V. BÖLÜM
FAYANS SIRLARI
5.
B Ö L Ü M
FAYANS SIRLARI
5.1- FAYANS SIRLARINA GENEL BAKIŞ
Fayans hamurları üstünde kullanılan sırların bileşimleri son derece değişiktir. Bu gibi sırların hamurla uyuşması mamulün kalitesi bakımından
çok önemli olduğundan, yapımı güç ve uzmanlık isteyen bir konudur. Çeşitli hamur yapılarına bağlı olarak, aynı sır, eşdeğer ısılarda pişirilse bile, ayrı
fayans işletmelerinde farklı, hatta bazen kötü sonuçlar verebilir. İşletme hamurlarına elverişli bir
sır elde edilmesi, her şeyden önce pişmiş hamurun
yapısına; sır hammaddelerinin mineral ve kimyasal
149
yapısına; hammaddelerin, değirmen katkısı olarak konulan maddeler ile frit arasındaki eşit dağılımına;
kullanılan fırın çeşidine; fırın atmosferi bakımından
pişirim koşullarına; sırın pişme hızına ve süresine
bağlıdır.
Bu açıdan bakıldığında, değişik ısılarda pişen
sırların formülleri kadar, bu sırların rasyonel olarak
sınıflandırılmalarının da çok güç olduğu; ayrıca,
rasyonel formül olsun, ağırlık olarak yüzde oranları
formülü olsun, başvurulan yöntemlerden hiç biriyle de,
her zaman için tam bir olumlu sonuç alınamadığı
görülür.
Yine de, fayans sırlarının gruplanmasında rasyonel
formülden hareket edilerek yapılan bir sınıflama daha
çok yaygınlık kazanmıştır. Buna göre camlar, emaylar ve
sırlar aşağıda görüldüğü şekilde sıralanmaktadır :
Normal camlar: IRO -2-4 Si02
Çömlek sırları:
IRO - 0.1 Al203 - 1SiO2den
IRO - 0.2 Al203 - 2Si02’ye
Fayans sırları:
IRO - 0.2 A12O3 - 2.5
SiO2den
0.1 B203
Pişme ısısı:
1100°C - 1400°C
900°C 1100°C
1100°C
1200°C
IRO - 0.4 A1203 - 4 Si02'ye
0.5 B203
150
Yukarıdaki sıralamada, sırın pişme ısısı yükseldikçe, Al2O3 ve SiO2 içeriğinin de arttığı görülmektedir ki, bu da her iki oksidin sırın sertliği
üzerindeki etkisini kanıtlamaktadır.
Baz olarak kabul edilen PbO'nun yanında öteki
oksitler ile A1203 ve SiO2 'de yeterince kullanılırsa, 1000°C derecenin üstündeki ısılarda ergiyen,
kurşun çözünmesine dayanıklı fayans sırları elde
edilir. Ne var ki, bazı fayans yemek takımlarının
asitlere dayanıklı sırları üstünde uygulanan sırüstü bezemelerin yapımında kullanılan kurşun
antimonat ile kurşun-kromat, kurşun çözünmesine karşı
dayanıklılığı azaltır.
Berdel tarafından geliştirilen yöntem, belirli
bir ısıda ergimesi istenilen sırların hesaplanmasında
pek çok yararlar sağlamaktadır.*
Burada, fayans sırlarının dört büyük gruba ayrıldığını görmekteyiz:
A. Düşük ve normal ısılar için ham sırlar
(SK 012a - SK 5a)
B. Düşük ve normal ısılar için fritli sırlar
(SK 010a - SK 1a)
C. Yüksek ısı sırları (SK 1a - 6a)
D. Çok yüksek ısı sırları (SK 7 - SK 10)
Bu sır çeşitleri üzerine ayrıntılı bilgi
"stokiyometrik formüller" başlıklı bölümde
verilmektedir.
1
*Berdel, Einfaches Chemisches Pratikum,(V.VI.Bölüm)
Coburg, 1922.
151
KALİTE TÜZÜĞÜ
İyi bir fayans sırının nitelikleri:
Fayans hamurları üstünde kullanılan bir sır,
kalite tüzüğüne göre bir takım koşullara uygun olmak zorundadır. Buna göre, kap kaçak sırları, sürekli olarak çatal bıçak gibi madenî eşya ile sürekli bir sürtünme halinde bulunduğundan, çelikle
çizilmeye karşı olduğu kadar, çatlama ve atmalara
karşı da dayanıklı olmalıdır.
Kaliteli bir ince fayans sırı, aşağıda işaret
edilen şu bazı özelliklere sahip olmalıdır:
- Daldırma yapılan sır teknelerinde dibe
çökmemeli;
- Çiğ haldeyken kırılgan olmamalı; yani,
taşıma ve fırınlama sırasında, çiğ sır
tabakası atma yapmamalı;
- Sır işçileri için sağlığa zararlı zehirleyici etkisi bulunmamalı;
- Yeterince erirgenliğe sahip olmalı; yani,
pişirildikten sonra camlaşmış düz ve kaygan
bir yüzey oluşturacak şekilde, tam bir
yayılma göstermeli;
- Pişmemiş çiğ sır tabakası üstünde görülen bir takım izleri ve kazınmaları örtecek kadar akıcılığı bulunmalı;
152
- Bunların yanısıra, geniş bir pişme aralığına sahip olmalı; yani, fırın içinde
görülen kaçınılmaz ısı değişimlerine
karşı dayanıklı olmalı; örneğin, henüz
1020 C derecede ergimiş bir fayans sırı
1050°C dereceye kadar normal, hatta 1150°C
derecede bile kendi niteliklerini korumalıdır.
- Ergime evresinde, parçaların kenarlarından
ve sivri kesimlerinden sıyrılmaması, dip
kesimlerde akma ve damlama yapmaması
için, sır, yeterince akışkansız olmalı;
- Sır-altı boyaları parlak bir canlılık
ve tazelik kazanarak gelişmeli; sıraltı dekorların bir kısmı, Özellikle
geniş mavi yüzeyler, bulanık bir görünüm almadan gelişmeli;
- Sır pişirimi sırasında, hammaddeden
ileri gelebilecek kükürt buharlarına
olduğu kadar bir takım asit çözeltilerine karşı da yeterince dayanıklı olmalı;
- Pişirildikten sonra yıpranmaya ve çiziklere dayanıklı ve yeterince sert olmalı;
- Genleşme sorunları bakımından, fayans
hamuruyla uyuşmalı;
- Son olarak da, hamur ile sır arasında
doğabilecek gerilimlerin mümkün olduğu
kadar azaltılması ve daha ileride, ısı-
153
sal değişimlerden etkilenme yoluyla,
eskimeden ötürü görülen geç oluşmuş
kılcal çatlamadan kaçınılması amacıyla,
zayıf bir esneklik modülüne sahip olmalıdır.
154
5.2- STOKİYOMETRÎK FORMÜLLER
A. Düşük ve Normal Isılar İçin Ham Sırlar:
Silis-kil ve kalker-kil tipi çömleklere uygun
sırların hazırlanmasında, sırın ayrıca
fritlenmesine gereksinme duyulmaz. Bu gibi sırlar,
aşağıda açıklandığı şekilde kendi aralarında
gruplandırılırlar:
a) Basit kurşun-silikat sırı
Eski dönemlerde, normal cilalı fayans çömleklerin üstünde en çok kullanılan sır çeşidi, bir kum ve kurşun sülfür karışımıydı. Pişme sırasında ayrışan SiO2 ve PbS,
kendi aralarında yeniden birleşerek çok
bazik bir kurşun silikat sırı oluşturmaktaydı. Ne var ki, bu sırlar, asitler tarafından kolaylıkla çözülmekteydi. Daha
sonraları bir sülyen ve kuvartz karışımı
kullanılmaya başlandı:
Sülyen
Kum
% 72 - 56
% 28 - 44
lPbO . 1Sİ02 ..... SK 010a (900°C)
lPbO . 1.1Sİ02... SK 09a
(920°C)
lPbO . 1.2Sİ02 ... SK 08a
(940°C)
1PbO. 1.3Si02 ... SK 07a (960°c)
155
Yukarıdaki ısı düzenine göre, kurşun-monosilikat’tan hareket edilerek, her 20° C derecelik bir ısı artışı için 0.1 molekül
Si02 katkısı yapılması yeterlidir. Bu durumda:
SK 04a
SK 05a için PbO . 1.5SiO2
"
PbO . 1.6Si02
SK 6a için
PbO . 2.5SiO2
oranları bulunmaktadır.
Moleküler formülün asit oranı yükseltildiği
ölçüde, sırın asitlere karşı dayanıklılığı
da artar. Örneğin, SK 05a için kullanılan
Pb0.1.5Si02 sırının asitliği 1.5'dir ki, bu
asitlik oranı, çözünürlüğe karşı kalıcı bir
sır elde edilmesini sağlar.
SiO2 miktarı 1.5 molekülden daha fazla olduğunda, ergimiş silikatlar kendi başlarına
duru ve açık bir cam oluştururlar. Ancak,
sır halinde pişmiş hamur üstünde kullanıldıklarında, soğumuş sır yüzeyinde sayısız
kristal iğneleri ve camsızlaşma görülür.
PbO. 1.5SiO2 ile PbO . 2.5Si02 arasındaki
basit kurşun silikat sırlarının tümü,
asitliğin artışı oranında, daha belirgin
şekilde kristalleşir. Öyle ki, belirli bir
nok-
156
tadan sonra hamuru örten şey, artık bir sır
değil, bir kristal örtüsü olarak nitelenebilir. Bu nedenle, asitliği çok fazla olan
sırlar kullanışsız ve emniyetsizdirler.
b) Kurşun-silis-alüminat sırı
Yapılan araştırmalarda, basit kurşun silikat sırlarının çiğ hamurların üstünde daha
iyi sonuç verdiklerine dikkat edilmiştir.
Çünkü, bilindiği gibi, çiğ hamurlarda,
hamur-sır tepkimesine bağlı ara tabakanın
oluşması ile alüminin çözülmesi daha kolaydır. Cam endüstrisinde ise, A1203'ün,
camsızlaşmaya karşı koyan, enerjik bir madde
olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan, basit
kurşun sırlarına, silise karşı 1/10 oranında
alümin konulmasıyla istenilen sonuçları
veren, başarılı sırlar elde edilebilir. Buna
göre, müleküler formül:
SK 010a için 1PbO . 0.l0Al2O3 . 1Sİ02
SK 09a
"
1PbO
0.11Al2O3 . 1.1Sİ02
olarak düzenlenebilir.
Bundan başka, Al203, bir yandan sırın ergi157
me evresini uzatırken; öte yanda, sırın biraz sertleşmesine de yol açar. Ne var ki,
sertliğin yanısıra, sırın asitlere karşı
dayanıklılığını da artırır.
Alümin katkısı, genellikle kaolin ya da kil
halinde yapılır. Bunlar, eski çağların
sülyen, kum ve kilden oluşan çömlek
sırlarındandır.
c) Alkalili kurşun-silis-alüminat sırı
Alkalilerin, kurşun silikat üzerinde, Al2O3
ün etkisine benzeyen, enerjik bir etkisi
vardır. Alkaliler, bu kendi etkileri yanısıra, bir yandan sırın erirgenliğini artırırken; öte yanda da, sırdaki alümine bağlı
sertleşme eğilimini düzenlerler.
Çiğ sırlara giren alkaliler genellikle
kalifeldspattan (ortoklas) sağlanır.*
Örneğin:
SK 09a 0.10K20 . 0.10Al203
. 1SiO2
0.90PbO
Alkalili kurşun-silis-alüminat sırlarında
* K20 . A1203 . 6Sİ02
158
dibe çökmenin önlenmesi ve sır barbotininin
asıntıda kalması ile sırlama işleminin kolaylaştırılması amacıyla, aluminin bir bölümü kil halinde katılır. Buna göre, sıra giren feldspat miktarı yarıya indirildiğinden,
sırın Seger formülü aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenir:
SK 010a 0.05K20 . O.1Al2O3. 1Sİ02
0.95PbO
Alkalili kurşun sırlarında ortoklas yerine
albit de kullanılabilir.
d) Alkali ve toprak alkalili
kurşun-silis-alüminat sırı
Bir sırın yapısına giren CaO, ilginç bir
elemandır. Çünkü, CaO katkıları, sırların
asitlere karşı dayanıklılığını artırır; sırın esneklik kazanarak, sır-hamur uyumunun
sağlanmasına uygun bir genleşme verir; kılcal
sır çatlamalarında, yetkin bir koruyucu
niteliği gösterir.
Daha önce verilen sır çeşitlerinin de 0.05
moleküle kadar yapılan CaO katkılarına dayandıkları saptanmıştır.
159
Örneğin: 0.05 KgO.. O.1Al2O3 . 1Sİ02
0.05 CaO
0.90 PbO
SK 010a.
0.13 K2O . 0.25A12O3 . 2.5Sİ02
0.44 CaO
0.43 PbO
SK 6a.
Kalsiyum oksit, alkaliler ile alüminin tersine, camsızlaşma üzerinde hiç bir itici
etki göstermediği halde, sırın sert bir kabuk tabakaya dönüşmesi eğilimini kuvvetlendirir.
Düşük ısılardan SK 7'ye kadar ergime yeteneği oldukça zayıf görülen CaO, sınır ölçüleri aşılmadan sırlara katılmalıdır. Ancak,
SK 7'nin üstündeki ısılarda, ergitici rolü
giderek etkinleşen CaO'nun, pekişmiş çini
ile porselen sırlarındaki katkı oranı, sakınca görülmeksizin artırılabilir.
BaO ile ZnO da, tıpkı CaO gibi bir tepkime
gösterdiğinden, CaO'nin gereksindirdiği koşullara uyularak, sırlara katılırlar. Ancak, BaO katkısı, pek az da olsa, sırların
160
kılcal çatlamaya karşı eğilimini artırır.
MgO ise, başlangıçta, CaO gibi hareket
eder. Ne var ki, 0.1 molekülden itibaren
yapılan katkılarda, sırlarda matlık ve yarı
matlık görülmesine yol açar. Mat sırların
elde edilmesinde, bu oran istemli olarak
artırılabilir. Parlak sırlarda ise matlaşma
görülmemesi için katkı oranına dikkat
edilmesi gerekir.
Bu noktalar dikkate alındığında, sırların
baz bölümünde tek bazik oksidi kullanılması
yerine, birkaç bazik oksidin kullanılması
her zaman için ergime gücü daha yüksek olan
sırların elde edilmelerine yarar.
Örneğin: 0.07 K20 . 0.14Al2O3 . 1.4Si02
0.25 CaO
0.68 PbO
SK 06a.
düzenindeki bir sır yerine, şöyle bir sır
düzenlenmesi daha elverişlidir:
0.07 K20 . 0.14Al203 . 1.4Sİ02
0.10 CaO
0.06 MgO
0.09 ZnO
0.68 PbO
161
e) Kurşunsuz sırlar
Kurşun, tek başına kullanıldığında, ergime
yeteneği yüksek bir eleman olduğundan; düşük ısılı sır pişirimlerinde kurşunsuz sırlar kullanılması biraz güçtür. Bu halde,
ergitici olarak alkaliler ile boraks
bileşiklerinden yararlanılabilir. Ancak,
boro-kalsit dışındaki öteki maddelerin
suda çözünmeleri önemli bir sakınca
doğurur. Bunun yanısıra boro-kalsit de,
400°C dereceye doğru sır tabakasında,
toplanma ve patlamalar oluşturarak
yandığından ham halde kullanılamaz. Bu
durumda, düşük ısılar için kurşunsuz
fayans sırlarının hazırlanmasında suda
çözünür maddelerin kullanılması zorunda
kalınır. Bu maddelere yapılan bir miktar
öğütülmüş kil katkısı emici rolü oynar ve
sır tabakasının parça yüzeyine yapışmasına
yardım eder. Bundan başka, sırlanmış
mamulün yeterince yavaş kurutulması ile sır
banyosunun oldukça koyu kıvamda
hazırlanması gibi önlemler ise, çözünür
maddelerin büyük bir bölümünün çiçeksime
şeklinde yüzeyde toplanmasına yol açar. Bu
bakımdan, kurşunsuz ham sırlar, ancak
kiremit, tuğla, kaba çömlek gibi fazla
özen gösterilmesini gerektirmeyen
162
mamullere uygulanabilirse de, zorunlu kalınmadıkça kullanılmaları doğru değildir.
Hatta, günümüzde bu gibi sırların kullanımı
hemen hemen terk edilmiştir.
B. Düşük ve Normal Isılar İçin Fritli Sırlar:
Bu tip sırlar genellikle çömlek fayansları,
kalaylı ve kalker fayansları ile karışık fayans çeşitleri için olduğu kadar, alçak ısılarda pişirilen
feldispatik fayanslar için de uygundur. Ham sırlar
gibi, fritli sırlar da çeşitli şekillerde kullanılır:
a)Asit boriksiz kurşun sırları
(SK 09a - SK la)
0.15-0.3K20-Na20 . O.lAl2O3 . 1.5-2.3SiO2
0.05-0.2CaO
0.80-0.50PbO
Yukarıdaki oranlar arasında düzenlenen sırların alümin/silis oranı ortalama 1/10 civarında
bulunmalıdır. Sır bileşimindeki CaO miktarının
0.2 molekülün üstünde kullanılması ise sırın
matlaşmasına yol açar.
b) Kurşunlu boraks sırları (SK 010a - SK la)
163
0.0-0.4K20 . 0.2-0.3Al203 . 2.0-3-0Si02
0.0-0.4Na20
0.1-0.5B203
0.0-0.4CaO 0.00.1Zn0 - MgO
1.0-0.3Pb0
Borakslı kurşun sırlarında, sır bileşiminde
boraks bulunmasıyla, sırdaki SiO2 miktarı
da artırılabilir. Örneğin:
0.25 K20 . 0.25 A1205 . 2.5 Si02
0.25 Na20
0.5 B2O3
0.25 CaO
0.25 PbO
Borakslı kurşun sırlarında da alümin/silis
oranı 1/10 olarak saptanır. Sır bileşimindeki toplam alkali miktarı ise 0.6 - 0.7
molekülün üzerine çıkarılmamalıdır.
B2O3 katkısı, boraksli sırlara büyük ölçüde
erirgenlik sağlarken, bir yandan da sırın
akması ya da beyazlanması gibi sakıncaların
doğmasına yol açar.
Kurşunlu boraks sırları için özel açıklama:
Steger tarafından çeşitli sır bileşimleri
üstüne yapılan inceleme, ergimiş sırın
%3-
164
15 oranları arasında B2O3 (ortalama % 8)%
10 - 45 oranları arasında da PbO (ortalama
% 18) içerdiğini göstermiştir.
Bundan başka, özellikle B2O3 ve PbO'nun,
fritleme ve ergime evresinde buharlaşarak,
gazlaşma özelliğini dikkate almak gerekir.
Buna göre seramik hamuru üstünde ergitilen
sır, başlangıçta saptanan karışım formülünden oldukça farklı bir bileşime sahiptir.
Steger, bu farkın, B2O3’de, sırın toplam
ağırlığına oranla % 0.5 ile % 3 arasında
değiştiğini göstermiştir. Bu ağırlık farkı,
yüzde olarak sır hazırlamada katılmış olan
B2O3 kaynağının miktarına göre, % 2 ile %
30 arasında bir farka eşittir.
Buradan da, boraks bileşiklerinin çok fazla
uçucu oldukları anlaşılmaktadır. Boraks ya
da asit borik halinde olsun, sıra yapılan
B2O3 katkısının büyük miktarda ağırlık
kaybına uğraması, fritleme ya da pişirim
sırasında bir fark göstermez. Bu sakıncanın
önlenmesinde, hammadde olarak kullanılan
borokalsit ve pandermit, sır bileşiminde
doğacak B2O3 kaybını azaltır.
Yine Steger'in sırlarında saptanan PbO'nun
165
kesin ağırlık kaybı, sırın toplam ağırlığına
oranla % 0.1 ile %3.4 arasında değişir.
Hazırlamada katılan PbO'nun ağırlığına göre
bu miktar %0.2-%12 arasındadır.
Bu bakımdan, formül hesaplamaları her iki
maddenin ısı etkisiyle uğradıkları ağırlık
kaybı gözönünde tutularak yapılmalıdır.
c) Kurşunsuz sırlar (SK 010a - SK la)
Genel görünümleriyle, kurşunlu sırlara göre
parlaklıkları daha azdır. Kurşunsuz fayans
sırları, kılcal çatlamalara karşı eğilimi
artırdıkları halde; sırın erirgenliğini
sağlama amacıyla, yüksek oranda alkali
oksitleri katılarak hazırlanır. Ancak,
camsızlaşma tehlikesiyle karşılaşılmaması
için, kesinlikle bir alümin katkısı
yapılması zorunludur.
Kurşunsuz sırların hazırlanmasında, özellikle alkalilerle çok iyi uyuşan baryum
kullanılması yararlıdır. Ne var ki, baryum
kullanıldığı zaman, sırın sülfürik asitten
etkilenmesi tehlikesi doğar.
Aşağıda, elde edilmesi oldukça güç bir
alümin - alkali sırı görülmektedir:
166
1K20-Na20 . 0.4-0.6A1203 . 4-6Si02
1B203
Alüminli alkali - kalker sırı örneği:
0.1-0.8Na20 . 0.2-0.6A12O3 . 1.5-3Si02
0.0-0.5K20
0.4-lB203
0.0-0.5Ca0
0.0-0.4MgO
0.0-0.2ZnO
Yine düşük ısılar için fritli bir baryum
sırı örneği:
0.0-0.5K20-Na20 . 0.1-0.4Al205 . 2-3.5Si02
0.2-0.8BaO
0.2-0.5B203
0.0-0.5Ca0
0.0-0.2Zn0
Yukarıda verilen sırlar, kurşun sırlarına
çok benzerler. Ancak, bir farkla ki, bu gibi sırlarda PbO'nun yerine BaO kullanılır.
d) Kurşun ve asit borik içeriği bulunmayan
sırlar (SK 010a - SK la)
Bu sırların alçak ısılarda elde edilmeleri
güç olduğundan, sırdaki silis ve alümin
oranları
azaltılır.
Bundan
ötürü
de,
sırın
167
camsızlaşma eğilimi arttığından, bir matlaşma görülür. Bu sakıncaların önlenmesi
amacıyla, alkaliler artırılırken, toprak
alkalilerin oranı azaltılır. Bu çeşit sırlarda bazı florürlerin denenmesi de yararlıdır.
C. Yüksek Isı Sırları:
Yüksek ısı sırları feldispatik fayans mamullerinin sırlanmasında kullanılır. Bu sırlardan en sert
olanlar, özellikle kurşunsuz sırlar, sert fayans ve
Vitreus hamurlarıyla çok iyi uyuşur.
a) Asit borik içeriği bulunmayan sırlar
0.0-0.3K2O-Na20 • 0.15-0.25A12O3 . 1.5-2.5SiO2
O.O-O.5CaO
0.2-0.7PbO
oranları arasında düzenlenir.
b) Kurşunlu bor sırları
O.2-0.4K20 . 0.20-0.45Al203. 2.8-4Si02
0.0-0.3Na20
0.1-0.5B20
0.2-0.5CaO
0.5-0.2PbO
oranları arasında düzenlenir.
168
Kurşunlu bor sırlarında yüksek oranda (0.5
mol. kadar) CaO içeriği bulunması, sırın her
bakımdan gelişmesini sağlar. Ancak, CaO'nun
bir bölümü, 0.15 molekülü aşmama koşuluyla,
MgO ile yer değiştirebilir. Buna göre,
Al2O3, ile SiO2 oranları düşürülürken, B2O3
ise, 0.6-0.8 moleküle kadar
yükseltilmelidir. Sırdaki PbO içeriği ise
ortalama olarak 0.25-0.35 molekülü
aşmamalıdır.
c) Kurşunsuz sırlar
Pişirim ısıları yüksek olduğu halde, elde
edilmeleri kolaydır. Genellikle renksiz ya
da hafif mavimsi renkte pişerler.
Kurşunlu
ham sırların tersine, kesinlikle sağlığa
zararsız olduklarından, mutfak eşyasının
sırlanmasına uygundurlar. Bu özelliğin
yanısıra, sır-altı boyalarıyla birlikte kullanılmaya elverişli değildirler. Aşağıda,
kurşunsuz fayans sırlarına ait bazı örnekler verilmektedir:
1K20 - Na20 . 0.5-0.7Al203 . 5-7SiO2
1B203
Kolaylıkla elde edilen ve çok iyi sonuç ve*Bkz.5.3 "Sır hammaddeleri ve bunlardan ileri gelen
etkimeler" (Renksiz sırlarda renklilik).
169
ren alüminli bir alkali-kalker-borosilikat
sırı örneği:
0.2-Q.5K20-Na20 . 0.3-0.5Al20
0.0-0.2MgO
. 3.5-4.5Si02
0.3-0,5B23
0.0-0.1ZnO
0.5 CaO (ortalama)
Baryumla bir alkali-kalker sırı örneği:
0.2-0.5K20-Na20 . 0.3-0.5Al203 . 3.5-4.5Sİ02
0.0-0.3Ca0
0.3-0.5B203
0.0-0.1MgO
0.0-0.1ZnO
0.3-0.5BaO
d) Kurşun ve asit borik içeriği bulunmayan
sırlar .
Kurşunsuz yüksek ısı sırlarındaki B2O3 katkısının çıkarılmasıyla hazırlanır. Bunun
sonucu sırdaki ergime gücünün azalması sorunu, moleküler formüldeki kireç ve silis
miktarının azaltılıp, alkali miktarının artırılmasıyla çözümlenebilir. Ancak, sırda
bir CaO ya da MgO fazlalığı ortaya çıkarsa,
matlaşma görülebilir.
Aşağıda, SK 4a için bir alkali-kalker sırı
170
örneği görülmektedir:
0.7 K20 . 0.25 A120 . 2.7
Si02 0.3 CaO
Yine SK 4a için baryumlu bir sır örneği:
0.20 K20 . 0.25 A120
. 2.5 Si02
0.15 Na20
0.24 CaO
0.40 BaO
D. Çok Yüksek Isı Sırları:
Bu tip sırlar ancak pişirimleri 123O C 1300
C dereceleri arasında yapılan çok sert
hamurlu sağlık gereçlerinin bir kısmına
uygulanabilir. Hazırlanışları bakımından,
kurşunsuz ham sırlar grubuna girerler ve pekişmiş
çini (gre) ile porselen sırları arasında
sınıflanabilirler.
Örneğin: 0.3 KgO .0.4 A1203 . 4
Si02 0.7 CaO
Yukarıdaki baz formülden hareket edilerek RO
(Bazik bölüm) olduğu gibi bırakılmak suretiyle,artırılan her molekül (l.mol.) SiO2 karşılığında pişirim ısısı da 20°C derece artar.
Buna göre, verilen örnek sırı, SK 10. için
171
şöyle değiştirilebilir:
0.3 K20 . 0.6 Al203 . 6 Si02
Amerika Birleşik Devletlerinde, sert fayans
hamurlarından mamul sağlık gereçleri üstünde kullanılan çinkolu "Bristol" sırları bu gruba girerler.
Aşağıda, SK 6a - SK 7'de pişen, opaklaştırılmış
beyaz bir Bristol sırı örneği görülmektedir:
0.375-0.450 K20 . 0.5-0.6 Al2O3 . 2.853.25Si02 0.194-0.230 CaO 0.400-0.450 ZnO
Steger'in, 23 ayrı sır üstünde yaptığı araştırmalara göre karışımdan sonra elemanların yüzde
olarak ağırlık oranlarını gösteren kimyasal bileşim
tablosu ise şöyledir:*
*B. der D.K.G. 1939 (Munier, Technologie des
Faiences).
172
No. Na20
K20
CaO
MgO
ZnO
PbO
A1203
sio2
B
2°3
1.
-
-
4.8
-
-
44. 4
7.2
35.7
7.9
2.
5.3
6.3
5.6
-
-
19
9.5
42.5
11.8
3-
3.1
7.4
3-4
-
-
22.4
8.9
47.5
7.3
4.
2.7
3.9
5.6
-
-
24.2
9-1
41.2
13.3
5.
4.7
-
8.4
-
-
16.8
7.5
52.1
10.5
1.4
2.9
4.0
-
-
47.1
4.0
36.1
4.5
8.
-
2.8
5.2
-
-
40.3
5-8
37.5
8.4
9.
4.3
1.5
6.3
0.1
-
18.2
8.3
54.0
7.3
10.
-
6.0
7.3
-
2.6
14.3
8.7
51.2
9.9
11.
2.9
4.9
1.3
-
-
23.3
6.3
50.5
10.8
12.
4.6
8.3
4.2
-
-
13.1
10.5
53.2
6.1
13.
0.8
5-5
7.3
-
-
19.4
8.9
52.1
6.0
14.
3-9
5.9
3.6
-
-
14.2
10.4
53.1
8.9
15.
3.2
2.5
6.0
-
-
17.8
9
49-5
16.
3.6
3.1
5.3
-
-
11.1
10.9
55.8
10.2
17.
3.4
2*2
6.1
-
-
20.0
11.0
49.7
7.6
18.
2.3
2.5
5.3
-
-
20.0
10.1
46.5
13-3
19.
3-5
3-2
6.1
-
-
18.2
10.3
43.7
15.0
20.
2.6
4.8
6.2
-
-
21-0
14.3
46.5
4.6
21.
2.8
1.5
6.6
-
-
22.6
8.4
46.5
11.6
22.
2.0
5.6
9.0
-
3.4
17.7
8.5
48
6.5
23-
0.6
6.6
8.2
_
4.0
16.4
8.7
49.5
6.0
6.
7.
12
173
5.3- SIR HAMMADDELERİ VE
BUNLARDAN İLERİ GELEN ETKİMELER
Fayans sırlarının bileşimini oluşturan
hammaddeler, normal ham ve fritli sırların yapımında kullanılan hammaddelerdir. Bununla birlikte;
hammadde seçiminin, elde edilen sır üzerinde, buna
bağlı olarak da mamulün kalitesi ile kullanımı
açısından önemli bir etkisi olduğu görülür.
Örneğin, alkalilerin, özellikle de K20 ve Na20
ile aşırı miktarda yapılan B2O3 katkılarının sırlarda kılcal çatlama eğilimini artırmaları;
CaO’nun sır içinde olumlu etkileri; kurşun
oksidinin yanında yeterli miktarda alümin ve silis
kullanılmamasının 1000 C derece üstünde kurşun
çözünmesine karşı dayanıksız sırlar oluşturması.
Biz burada, konumuzun kapsamı bakımından, sır
hammaddeleri üzerine genel bir bilgi vermek yerine, bir takım hammaddelerin kendi yapı özelliklerinden ileri gelen etkimelere değinmenin yararlılığına inandığımızdan; çeşitli sır hammaddelerinin bir fayans sırının nitelikleri ve kalitesi
üzerinde ne gibi etkimelere yol açtığını açıkla-
174
maya çalışacağız.*
Dibe Çökme:
Sulandırılmış sırların dinlenmeye bırakıldıkları havuzlarda ya da daldırma teknelerinde, sırı
oluşturan mineral zerreciklerinin dibe çökmesi ve
giderek ayrışan suyun yüzeye çıkması şeklinde görülür. Sulandırılmış sırın bir gecelik dinlenmeye
bırakılması, daldırmaya ara verilmesi ya da daldırma süresi içinde görülen dibe çökme "kurşunlaşma"
olarak tanımlanmaktadır. Daldırma sırasında, sır
barbotininin sık sık karıştırılmasıyla, dibe çökme
yavaşlatılırsa da bu önlem, kurşunlaşmanın
giderilmesinde her zaman için yararlı ve yeterli
değildir.
Sırlarda görülen dibe çökme hali, sırın bileşimine bağlı olduğu kadar, sır barbotininin yoğunluğuyla da ilgili bir sorundur.
Kurşunlaşmada en kötüsü, çökmenin sır
barbotininin tümüne yayılarak, sır zerreciklerinin
kendi aralarında yapışıp sertleşerek taş gibi
katılaşmasına yol açmasıdır. Dibe çökme yüzünden
ortaya
*Bkz.Tülin Ayta, Toprak Sanatlarında Dekoratif
Uygulama Yöntemleri, "Sırlar ve Sanat Sırları"
Bl.3 1976.
175
çıkan bu durum, sır literatüründe "sırın kapanması"
ya da "mühürlenmesi" şeklinde tanımlanmaktadır.
Böyle bir durumda, bu taşlaşmış kütle, kırıcı bir
metal araçla kırılarak parçalanır, ufalanır. Ancak,
kurşunlaşmış bir sırın yeniden sulandırılıp
asıntıda tutulabilmesi son derece güçtür.
Bir fayans sırının çöküntü yapması çeşitli nedenlerden ileri gelebilir. Bunlardan birisi, öğütme
sırasında su ile sır pudrası arasında ortaya çıkan
etkimeye bağlıdır. Bilindiği gibi, seramik
camlarının tümü, alkali silikatlarını eriten sudan
etkilenirler. Çünkü, alkaliler hidroliz sonucu su
tarafından açığa çıkarılırlar. Bu etkime, sır
banyosunda kolaylıkla kendini gösterir. Bundan
başka, sır barbotininin hazırlanmasında kullanılan
sudaki alkali içeriğinin artışı oranında, dibe
çökme ve kurşunlaşma eğilimi de artar.
Dibe çökmenin bir başka nedeni de sırın aşırı
derecede öğütülmüş olmasıdır. Çünkü, aşırı öğütülmüş bir sırın çöküntü yapması daha kolay ve çabuk
olur. Bunların yanısıra, sır bileşiminde yüksek
oranda
B2O3 içeriği bulunması da sırın mühürlenme-
sine yol açar. Örneğin, çok ince öğütülmüş doğal
borokalsit, öğütme tamamlandıktan sonra boşaltılmadan değirmende bırakılırsa, kısa sürede katı
176
bir kütle oluşturur.
Bu gibi çökücü sırlar kullanıldığında, havuzlardaki sırın mekanik bir aygıtla sürekli olarak
karıştırılması gerekir. Daldırma teknelerinde ise
karıştırma, tahtadan kalın bir sopayla yapılır.
Kurşunlaşmaya
karşı
bir
başka
önlem
de
sır
barbotinine bir miktar kil, kaolin ya da en iyisi,
bentonit katılmasıdır. Ancak, böyle bir sır hazırlanırken, Seger formülündeki kaolinin tümü bir defada frit içine katılmaz. Sırın kuru ağırlığına
oranla
%10-20 kadarı ayrılır. Ayrılan bu miktar,
öğütme sırasında kil ya da kaolin halinde sulandırılmış sır içine katılır.
Kurşunlaşma, sır banyosuna asit tepkimeli bir
madde katılarak, sırın PH miktarı azaltılıp, alkalilerin nötr hale getirilmesiyle de önlenebilir.
Bu amaçla, çoğunlukla asit borik, asit asetik, asit
oksalik ya da tanen gibi organik maddeler kullanılır.
Dibe çökmenin önlenmesinde alman çeşitli önlemlerin yanısıra, öğütme süresi de dikkate alınarak; bu süre, 80 - 96 saat arasında olmak üzere
belirlenir.
Çiğ Sırda Zehirlemezlik (Non-Toxicité*):
177
Günümüzden yüz yıl kadar önce, kurşun zehirlenmesi (saturnisme), sır işçileri arasında çok yaygın
görülen meslek hastalıklarından biriydi.Bu durum
sanayicilere basit bir iş kazasından çok daha ağır
sorumluluklar yüklemekteydi.
Önceleri, diş etlerinde siyahlaşma, sonra diş
dökülmesi gibi belirtilerin yanı sıra, bir takım
barsak enfeksiyonlarına da yol açan kurşun zehirlenmesi, ham kurşunun, özellikle deri ve solunum
yollarıyla, vücut tarafından emilmesiyle ortaya
çıkar.
Bu durumda alınması gerekli tek önlem, ham sırların hazırlanmasında kullanılan sülyen, mürdesenk
ve üstübeç halindeki serbest kurşunun kesinlikle
kaldırılması ve yalnızca silikat haline dönüştürülmüş kurşun bileşiklerinden yararlanılmasıdır. Bu
da, serbest kurşunun, öteki sır hammaddeleriyle
birlikte ön-ergitilmesiyle (fritlenmesiyle) olasılık kazanır. Ne var ki, bu yolla elde edilen kurşunlu fritlerin öğütülme sırasında kurşun tozları
oluşturmamasına dikkat edilmelidir.
Kurşun çözünürlüğüne karşı en etkili eleman-
*F.Singer, Seramik Sırları, 6.Bölüm, "Kurşun
Sırları" Sayfa 53, Çev.Tülin Ayta, 1976.
178
ların, Al2O3, Si02 ve CaO olduğu söylenebilir. Buna karşıt, alkaliler ile B2O3 kurşun çözünmesini
çok kolaylaştıran, son derece tehlikeli maddelerdir.
Düşük ve normal ısılar için hazırlanan fayans
sırlarında, bu gibi sakıncalar dikkate alınarak
bir takım kurallara uyulması zorunludur. Şöyle ki:
. Alkali katkıları ile B2O3 hiçbir zaman kurşunla birlikte fritlenmemelidir. Gerektiğinde
kurşunlu ve borakslı olmak üzere iki ayrı
frit hazırlanır. Bu iki frit sonradan
birbiriyle karıştırılarak birlikte kullanılır.
. Alkali katkıları, kurşunlu frit yerine borakslı frit içine yapılır. Eğer, borakslı
frit içine katılan alkali miktarı fazla olur
ve sır kurşunlaşma eğilimi gösterirse,
alkalilerin bir bölümü feldspat halinde kullanılır.*
. Kurşunlu fritin asitliği olabildiğince yükseltilir (1.5 asitlik).
. Kurşunlu fritin moleküler formülüne 0.1 ile
*Bkz. Dibe Çökme.
179
0.2 molekül arasında alümin ve kireç katkısı
yapılır.
Çiğ Halde Kırılgan Sülyen:
Aşırı derecede ince öğütülmüş bir sır, sırlanmış
parça üstünde kuruduğu zaman oldukça sert ve
yapışkan bir kabuk tabakası niteliği gösterir. Ama,
buna karşılık taşıma ve fırına yerleştirme sırasında en küçük bir darbe, çarpma ya da yalnızca elle
dokunmadan ötürü, sır tabakası pul halinde dökülür.
Hazırlanan sır, her ne kadar yeterli akıcılığa sahipse de, dökülmüş kesimler pişme sırasında
örtülemez.
Sırların daha kalınca öğütülmüş olmaları da
bir takım sakıncalar doğurur. İrice öğütülmüş sırlar, parçanın üstüne yapışma yeteneği daha az olan
ve kolaylıkla çizilen bir sır tabakası oluştururlarsa da, aşırı öğütülmüş sırlar gibi, parçanın
üstünde soyulma yapmazlar. Bu noktalar dikkate
alındığında, normal bir öğütme için ortalama 8596 saatlik bir öğütme süresi kabul edilir.
Parçalar sırlandıktan sonra, kurumuş sır tabakasının fazla tozumsu bir hal almaması için
öğütme
sırasında
sır
barbotinine
bir
miktar
jela-
180
tin, füküs* ya da en iyisi dekstrin katılır. Yalnız, bu gibi organik yapıştırıcıların çok miktarda
kullanılması doğru değildir. Yoksa sır tabakası
fazla sertleşerek, daha çok kırılganlık kazanır ve
parça parça dökülür. Ayrıca, dekstrinden fazla miktarda kullanılması sır barbotinini köpükleştirir.
Pişirildikten sonra sır yüzeyinde kalan kabarcıklar, delikli bir sır yüzeyi oluşmasına neden olur.
Bunun için, burada, 1000 gr. kuru sır hesabıyla 100
gr. dekstrin katılması normaldir.
Erirgenlik ve Akışkansızlık*
Fayans sırlarının iyice yayılması için yani,
pişirildikten sonra kaygan, parlak ve düz bir sır
tabakası elde edilmesi için, sırın yeterli bir
erirgenliğe sahip olması gerekir. Bu konuda, hammaddelerin hazırlanmış sır üzerindeki etkileri birbirinden farklıdır.
Örneğin:
Silis ile alümin, normal miktarların
ötesinde, sırları sertleştirir,
erirgenliklerini azaltır.
B2O3 kullanılmasıyla, sırların erir-
*Fucus: Bir cins deniz yosununa verilen ad.
*Lehmann, Endell, Nelbruge Sprechsal, No:36,1940.
181
genliği oldukça artar. Bilindiği gibi, metal boratların erirgenlikleri,
silikatların erirgenliğinden daha
yüksektir. Eğer, Steger formülündeki
Si02 ile B203 yer değiştirirse,
asitlik değiştirilmeden sırın
erirgenliği düzenlenmiş olur.
Richter kanununa göre, elementlerdeki eşit oksijen miktarlarının gösterdikleri etki aynıdır.
Yani, eşit miktarlarda, moleküler ağırlığı daha
yüksek olan bazlar daha fazla ergiyici olmalıdır.
Buna göre, erirgenlik yetenekleri bakımından baz
oksitleri şöyle sıralanabilir:
Lİ02
: 30
MgO
: 40
CaO
; 56
Na20
: 62
ZnO
: 81
K20
: 94
BaO
: 153
PbO
: 223
Bi203 : 466
Çok enerjik ergiticileri oluşturan alkaliler
ise bu kuralın dışında kalırlar.
Leonhardt ve Zschimmer'in deneylerinden anlaşıldığına göre de ağırlık bakımından, yani aynı
miktarda katkılar için farklı elemanların erirgen182
liklerinin artışına göre yapılan sınıflandırma şöyledir:
A1203,
MgO,
CaO,
Si02, B2O3,
PbO, Na20, Bi203
Sırların erirgenlikleri, genellikle onların
fritlenmeleriyle arttığı gibi, fazla öğütme de daha
iyi bir erirgenlik sağlayabilir.
Fayans sırlarının, parçaların köşe ve kenar
kesimlerinde akıntı ve sıyrıntı (soyulma) yapmaması, ergime çevresindeki akışkansızlıkla ilgilidir.
Al2O3, Si02, CaO, MgO ve ZnO gibi akışkansızlığı
artıran elemanlar, sırların parça yüzeyinde akma
yapmaksızın yayılmalarını sağlar.
Lehmann, Endell ve Hellbrügge, yaptıkları araştırmalarda birbirinden farklı 20 fayans sırını incelemiş ve şu bulguları elde etmişlerdir:
1. SK la ile SK 4a arasında pişirilen 10 çeşit
ince fayans sırının gerçek akışkansızlığı,
ortalama,
2500 ile,
= 5000 poise* olmak üzere,
=
= 8500 poise arasında
değişmektedir.
*Dinamik akışkansızlık ünitesi (Po).
183
2. Si02 ile Al2O3, sırların akışkansızlığını
önemli ölçüde artırmaktadır.
Saydamlık
Genel bir tarzda, saydamlığın yeterince geliş
memesi üç ayrı nedenden ileri gelebilir:
1. Sırdaki asitliğin yüksekliğine bağlı olarak, sırın bir bölümünün camsızlaşması. Eğer
sır, yüksek asitliğe sahip bir ya da üç silikat (mono-silikat, tri-silikat) ise, her
zaman için bir camsızlaşma eğilimi görülür.
Ayrıca, camsızlaşmaya karşı mükemmel bir
madde olan Al2O3’den yeterince
kullanılmamışsa, camsızlaşma eğilimi daha da
artar. Bu durumda alınacak önlem, alümin
miktarının artırılmasıdır. Bunun yanısıra,
eğer varsa, sır bileşimindeki baryum
miktarı azaltılırken, bir yandan da alkali
oranı
düşürülür. Bu amaçla, Na20 yerine K20
kullanılması tercih edilir.
Normal sırlar gibi, fayans sırlarında da
kabul edilmiş genel kurala göre, alümin/
silis oranı 1/10 olarak düzenlenmelidir.
Ancak, sırdaki sütümsü görünüm bir B2O3 ya
da Al2O3 fazlalığından ileri gelirse, bu
184
elemanların katkı oranlarının azaltılması
gerekir.
Baz oksitlerinin çeşitliliği camsızlaşmayı
geciktirir. Bu bakımdan boro-silikatlarda
saydamlığın azalması, silikatların tek başlarına olduklarına göre daha azdır. Toprak
alkali sırları ise alkali silikatlarına göre çok daha kolaylıkla camsızlaşma eğilimi
gösterdiklerinden, saydamlığın yeterince
gelişmemesine yol açarlar.
2. Bazen, SK O1a ile SK 6a arasında pişen saydam sırlarda hafif bir matlık ve örtücülük
veren sütümsü bir yüzeysel örtü görülür. Bu
görünüş, sır bileşimindeki kireç fazlalığından ileri gelir. Çünkü, silisle birleşmesi oldukça güç olan kirecin, sırın ergimiş cam evresinde de güçlükle çözündüğünü görürüz. Bu nedenle, saydam fayans sırlarında fazla miktarda kireç kullanılması,
özellikle de fritlenmemiş kireç alınması
sakıncalıdır.
Uygulamada SK 09a ile SK1a arasında pişen
ve 2.5 molekül ve daha fazla miktarlarda
silis (SiO2) içeren saydam fayans sırların-
185
da, 0.2 molekülden daha fazla CaO katılmamasına dikkat edilmelidir. SK la ile SK 6a
arasında pişen sırlarda ise 0.6 molekülden
fazla CaO kullanılmaz.
Sonuç olarak, fayans sırlarında normal bir
saydamlık elde edilmesinde şu noktalara dikkat edilir: Sır bileşimindeki silis oranı
azaldıkça, CaO oranı da düşürülür. Saydamlığın yeterince gelişmediği durumlarda ise
PbO içeriği artırılır. Kurşunsuz fayans sırlarına gelince, CaO oranı azaltıldığında,
alkali katkıları artırılabilir.
5. Sırların bir bölümü, pişirildikten sonra kabarcıklı bir yüzey gösterirler. Bu kabarcıklı görünüm, sır bileşiminde oluşan gazlaşmadan ileri gelir. Gaz kabarcıkları ısı etkisiyle büyüyerek, birbiri üstüne yığılır ve
yüzeye çıkarak patlar.
Sır içindeki gazlaşmanın kaynağı çeşitli nedenlere bağlıdır. Bunlardan en başta geleni,
sır bileşimindeki çeşitli karbonatlar,
sülfatlar ya da florürlerin ayrışması
olduğu gibi kil ya da kaolinin yapısındaki
kristal suyunun uçması da olabilir.
186
Kalker fayansları, kalaylı fayanslar ve cilalı çömlek fayanslarında kullanılan sırlar,
kendi hamurlarına göre biraz daha düşük ısılarda pişirilirler. Ancak, gerek hamur, gerekse sır pişirimi, genellikle düşük ısılarda yapıldığından; hamur, yapı bakımından henüz kesin bir oluşum göstermez. Buna bağlı
olarak, hamurun gözenekliliği, sır pişirimi
sırasında gazlaşmaya elverişli bir ortam yaratır. Çünkü, gazların temel kaynağı hemen
hemen her zaman çiğ sır tabakasının gözenekliliğine bağlıdır. Pişirim evresinde, bu gözenekli doku, hava ve su buharıyla dolar.
Kötü ve elverişsiz pişirim koşullarında yürütülen bir sır pişirimi de kabarcıklı sırların oluşmasına uygun bir ortam yaratır.
Bir sırın gazlaşması, onun akışkansızlığı
ile
de
bağıntılıdır.
Bilindiği
gibi
yeterince pişirilmemiş sırların tümünde çok
kabarcıklı
bir
sır
Bunların yanısıra,
normalden
sır
daha
ergime
gazlaşma
çok
kısa
pişirimlerinde
gelen
yüzeyi
ortaya
hızlı
sürelerde
yapılan
ve
tamamlanan
hammaddeden
ileri
tamamlanmadan önce,
sırın
evresine
ve
çıkar.
geçişi
sırasında
bir
gazlaşma görülür.
Eğer, sır bileşiminde aşırı derecede ergi187
yici bir frit içeriği bulunursa, normal ısıların altındaki derecelerde oluşan camlaşma,
tümüyle geçirgensiz ve kapalı bir kabuk tabaka halini aldığından, ayrışmasını henüz
tamamlayamamış gazlaşıcı maddeler sır içinde
sıkışıp kaldığı gibi soğumadan sonra da, sır
içinde çok sayıda kabarcıklı bir görünüm
verir.
Renksiz Sırlarda Renklilik
Hammaddeden ileri gelen bir başka durum da,
bütünüyle renksiz olması istenilen sırların, sarı
ya da yeşilimsi sarı bir renklilik göstermesidir.
Renksiz sırlardaki bu görünüm iki nedenden ileri
gelebilir;
1. Hammaddelerin bir bölümündeki doğal demir
içeriği gibi bir takım safsızlıklar, renksiz
sırlarda hafif bir sarılık gösterir;
alüminin yapısında bulunan safsızlıktan
ileri gelen sarılık gibi. Bu renkliliğin
sakıncalık gösterdiği sırlarla kullanılan
hammaddelerin saf olanlar arasından
seçilmesine, kalker, kum gibi katkılarda
demir içeriği bulunmamasına dikkat
edilmelidir.
2. Çok kurşunlu sırların renkliliği ise ger188
çekte sırdaki kurşun içeriğine bağlıdır.
Yüksek miktarda kurşun içeren sırlar koyu
sarı, hatta yeşilimsi renkte pişerler.
Aşağıda Mohl ve Lehmann'ın ortak çalışmalarıyla, çok saf ve demirsiz hammaddelerle
hazırladıkları ve oksijenli atmosferde pişirildikleri fayans sırlarından alınan sonuçları görmekteyiz:
Koyu kahverengi
lPbO . 0.25 Si02 (% 94 sülyen - % 6 kum)
Mermer sarısı
lPbO . 1Sİ02 (% 81 sülyen - % 19 kum)
Yeşilimsi sarı
lPbO . 1.5 Si02 (% 72 sülyen - % 28 kum)
Renksiz
lPbO . 2 Si02 (% 66 sülyen - % 34 kum)
Alkaliler ise tek başlarına enerjik bir
renksizleştirici etkisi gösterirler. Çünkü,
kurşun oksidiyle birleşerek plombat bileşikleri oluştururlar, bu suretle de bile-
189
simdeki PbO fazlalığını giderirler. Bu bakımdan, lPbO, 1Sİ02 ve 0.25K20 bileşimindeki
bir fayans sırı, tümüyle renksiz bir
seramik camı niteliği taşır.
Sırdaki
kireç
içeriğinin
ise
renksizlik
üzerinde hiç bir olumlu etkisi yoktur. Tersine alkaliler gibi sırda plombat bileşikleri oluşturmadıklarından ve doymuşluk dereceleri önemli ölçüde silis miktarına bağlı olduğundan, sırda renklendirici etki gösteren PbO miktarının artmasına yol açar.
Yine Manl ve Lehmann'ın deneylerine göre,
aşağıda verilen kurşunlu fayans sırlarıyla
tam renksiz saydam sırlar elde edilebilmektedir:
0.25 K20 . 1Sİ02
lPbO
0.17 K20 . 1.5 Si02
lPbO
IPbO
. 2Si02
lPbO . 2Sİ02 .0.5 B203
190
0.20 CaO . 2 Si02
0.8 PbO
0.20 K20 . 0.3 A1203 . 2.5 Si02
0.80 PbO
Sonuç olarak, genellikle kurşunsuz sırların
kurşunlu olanlara göre daha renksiz sırlar verdikleri, özellikle de borakslı alkali sırlarıyla
çok daha iyi sonuçlar elde edilebildiği söylenebilir.
Çok hoş görünümlü ve aranılan, hafif mavimtrak
renkli sırların elde edilmesinde ise özellikle
baryumlu sırlar kullanılmasına dikkat edilir.*
Beyaz renkli hamurları örten sırların hazırlanmasında, kobaltlı bir frit kullanılarak elde edilen
mavimsi sırlar da hamurun mavimtrak renkli bir görünüm kazanması sağlanır.
Sırların Parlaklığı:
Bir sırın parlaklığı, onun ışığı yansıtma yeteneğine bağlı bir oluşumdur. Bu yetenek, normal
bir yansımada zayıf bir parlaklık verir. Sırın
ışığı
*Bkz. Kurşunsuz, Yüksek Isı Sırları (5.2-C.c)
191
yansıtma yeteneği arttıkça, bu artışa oranla
parlaklık da artar. Başka bir deyişle, bir sırın
parlaklığı ışığın kırılma indisiyle birlikte artar.
Optik camlarla ilgili kırılma indisinin incelenmesinde, çeşitli cam bileşimlerinin ışığı yansıtma dereceleri sürekli olarak kontrol edildiğinde, en aktif camın I.63 kırılma indisiyle bir "borat flint" camı olduğunu (B2O3.PbO.Al2O3) görürüz.
Buna göre de seramikçilikte PbO ile BaO'nun,
parlaklığı en yüksek olan sırların elde edilmesindeki üstün yetenekleri açıkça görülmektedir. Kurşun ile baryumdan sonra, sırların parlaklığı üzerinde giderek etkileri azalan öteki maddeler arasında çinko, asit borik ve alkaliler ile kireci
sıralıyabiliriz. Bu konuda yapılmış deneylere göre, bir sır ne kadar ince öğütülürse, pişmiş sırdaki parlaklık da aynı oranda artmaktadır. Bundan
başka, pişirim ısısının yeterince yüksek tutulmasıyla, daha çok parlaklık elde edileceğini görmekteyiz, Çünkü bu konuda yapmış olduğumuz çeşitli
deneylere göre; bir sırın bileşimi, parlaklık vermek için her ne kadar elverişli de olsa, sır pişirimi yeterli ısılarda yapılmazsa, sırda bir matlaşma eğilimi görülür.
Bu gibi sırların parlaklık derecelerinin öl192
çülmesinde fotometre ya da foto-kolorimetre adı
verilen aygıtlar kullanılır.
Sır-Altı Renklerinin Gelişmesi
Genel olarak sırların, sır-altı renklerinin
tümünü çok iyi geliştirdiğini söyleyemeyiz. Çünkü,
deneylerimiz bize sırların bir kısmının, söz gelişi, pink, pembe, leylâk gibi renkleri çok iyi geliştirdiği halde; bir kısmının mat mavi, yeşil,
sarı gibi renkleri bozduğunu, hatta bunlardan koyu
mavileri çözdüğünü göstermektedir.
Ancak, normal sırların bir bölümü, baskı dekorlarında kullanılan renklerin hemen hemen tümüne
uygun gelmektedir.
Bir fayans sırının bileşimindeki CaO, sır-altı
renklerinin
gelişmesine
oldukça
uygundur,
özellikle de, sır bileşimindeki (çinko ve magnezyum
gibi) bazı maddelere karşı çok hassas ve elde
edilmesi
çok
güç
olan
pink
kırmızılarının
istendiği şekilde gelişmesine yardım eder.
Sırlarda yüksek miktarda B2O3 bulunması, genellikle, sır-altı renklerini bozar ve sır-altı boyalarının bir kısmının ısı etkisiyle sır içinde çözülmesine yol açar. Bu bakımdan, özellikle sarı ve
193
pink boyaları kullanıldığında, sır bileşiminde fazla
miktarda B2O3 içeriği bulunmamasına dikkat edilir.
Sırlardaki alkali fazlalığı da, tıpkı B2O3 gibi
etki gösterir. Ayrıca, mavi renkli sır-altı boyalarını mora çevirir.
Yüksek oranda kurşun içeriği bulunan sırlar ise,
kromlu sır-altı boyalarını çözer. Kurşunlu sırlardan kurşun-kromat oluştuğu için, krom yeşilleri sarımsı yeşil renge dönerek, kirli soluk bir renk
alırlar.
Yukarıda işaret edilen noktalar dikkate alındığında, sır-altı dekor uygulamalarının yapıldığı
fayans eşyanın herhangi bir sırla sırlanamayacağı
anlaşılır. Sır-altı boyaları kullanıldığında, bir
sır bileşimi, bu boyaları en iyi geliştirecek şekilde düzenlenmeli, ya da bu boya bileşimlerine
uygun düşen sırlar seçilmelidir.
Örneğin: mavi, yeşil, sarı, kahverengi ve mat
mavileri canlı tonlarda geliştirmeye elverişli bir
sır şu oranlar arasında düzenlenebilir:
0.18-0.20K20 (Na20) . 0.3Al2O3 . 2.1-2.3Sİ02
0.52CaO (BaO)
0.28-O.30Pb0
194
Yukarıda, sırların bileşimindeki hammaddelerin
bir kısmının sır-altı renkleri daha iyi geliştirdiklerine, bir kısmının ise bu renkleri bozduklarına, hatta değiştirdiklerine değinildi. Bu özelliklerin yanısıra, fayans sırlarının bazıları da, sıraltı boyaların çözülmelerine yol açar. Çözülmeye
uğrayan boyalar dumanlı ve silik bir görünüm alırlar.
Bu durum, özellikle mavi, lâcivert, yeşil gibi
kobalt ve bakır içeren boyaların, yüksek oranda
B2O3 ve PbO içeren sırlarla birlikte kullanıldıklarında görülür. Ergime gücü yüksek olan kurşunlu
ve borakslı sırlardaki alümin katkısının uygun
oranlarda artırılmasıyla sırın akışkansızlığı yükseltilerek, bu gibi boyaların sır içinde çözülmeleri
önlenebilir, özellikle, normal ısıların üstündeki
derecelerde pişirilen parçalarda ve sırlamanın
kalın bir tabaka halinde yapıldığında daha sık
karşılaşılan bu durum, pişirim ısısının fazla
yükseltilmemesi ve sırlamanın daha ince yapılmasıyla giderilebilir.
Sülfür Buharlarının Zararlarına Karşı
Dayanıklılık:
Sırların büyük çoğunluğu, sülfür buharlarının
etkilerine karşı son derece hassastır. Sır pişirimi
sırasında ortama giren sülfür buharlarının oluşum
nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
195
. Sır hammaddelerinin bir kısmında
bulunan kükürt,
. Sır barbotininin hazırlanmasında
kullanılan su,
. Yakıttan ileri gelen gazlar,
. Fırın kasetlerinin yapımında kullanılan pirit.
Bunlar arasında, sırlara en zararlı etkileri
olanlar, içlerinde bol miktarda kükürt bulunan yakıt gazlarıdır. Örneğin, endüstride kullanılan kaliteli bir maden kömürü çözümlemesinde bulanan sabit kükürt miktarı % 90'a ulaşır. Bunun % 15 kadarı
gazlaşarak uçan kükürttür. Hesaplamalardan alınan
sonuçlara göre ise, 1000 kg. kömürde 2 kg. SO3
bulunduğu görülür.
Fırın atmosferinde oluşan SO3 ve SO4 gazları,
fırındaki ısı derecesinin daha düşük olduğu kesimlerde yoğunlaşarak toplanır. Toplanan bu gaz birikintisi, parçaların üstlerine çökerek, özellikle
alkali ve toprak alkalileriyle birleşip, çeşitli
sülfat bileşiklerini oluştururlar. Sülfatların silisle birleşmeleri güç olduğundan, sırın camlaşması
da güçleşir. Bunun sonucu, sır yüzeyinde, çoğunlukla kükürtleşme olarak tanımlanan, köpüğümsü bir
196
kabuk tabakası oluşur.
öte yanda, sülfatların bir bölümü, ergime evresinin başlangıcında sır içinde çözülür, özellikle
sır pişirimi uzadığında, ortama giren SO3 gazları
kabarcıklar yaparak sırın kaynamasına yol açarlar.
Pişirim ortamında görülen bu SO3 gazlarının sır
üstünde toplanması, henüz düşük ısılarda başlar. Bu
bakımdan, kükürtün, başlangıçta SO2 halinde
kalmasını sağlama amacıyla indirgen atmosferli bir
pişirim yapılır. Ancak, bu önlem pek geçerlilik
taşımaz. Çünkü bu defa da ortamdaki oksijenin
azalmasından ötürü kurşunlu sırlar ile sır-altı
boyaları zarar görür.
Baryumlu sırlar, baryum ile SO4 kolaylıkla BaSO4
haline döndüğünden, kükürt buharlarına karşı son derece hassasdır. Bu gibi sırlar kükürtlü bir ortamda
mat ve donuk bir görünüm kazanır ve sır yüzeyinde,
bir takım buruşukluklar, katlanmalar ortaya çıkar.
Hacimli parçaların iç kesimleri ile tabanları, kükürt
gazlarının zararlı etkisinden uzak kaldığından, normal parlaklıklarını korurlar. Bu sakıncanın varlığı,
BaO'li sırların moufle* tipinde olmayan fırınlarda
pişirilmesini engeller.
*Kamara tipi elektrik fırınlarının ilk örnekleri
olan kapak-sistem fırınlarına verilen genel ad.T.A.
197
Çizilme ve Yıpranmaya Dayanıklılık;
Genellikle, sırların pişme ısılarının yükseldiği
oranda sertleştikleri ve çelikle çizilmelere karşı
dayanıklılıklarının arttığı kabul edilir. Ancak, bu
görüş kesin bir kurala dayanmaz, örneğin, bilindiği
gibi alkalili sırların çizilme ve yıpranmaya karşı
dayanıklılıkları azdır. Baryumlu sırlar ise, daha
yüksek bir dayanıklılığa sahiptir, özellikle, asit
borikin silisle birleşmesi, sırların sertliğini
artırır.
Kimyasal Maddelere Dayanıklılık
(Asit Eriyikleri ve Alkali Çözeltileri):
Sırların, kaliteleriyle ilgili koşullar arasında
ilk aranılan, kimyasal maddelere karşı tam bir
dayanıklılık elde edebilmeleri için, yeterince
asitliğe sahip olmalarıdır. Örneğin, çok bazik sırlarda bu dayanıklılık çok zayıftır, özellikle, kap
kaçak ve çeşitli mutfak eşyası gibi kullanım araçları söz konusu olduğunda da, bu nokta çok önemlidir.
Normal olarak, bir sırın asitlik derecesinin A =
2.30 ile A = 2.50 arasında olması tercih edilir.
Ancak, asitlik oranı hiçbir zaman 1.50 ile 1.60'dan
daha aşağı olmamalıdır. Bazik fayans sırlarının kimyasal maddelere karşı yüksek bir dayanıklılığa sahip
198
olması gerektiğinde, sırdaki asitliğin A = 3 ile A
= 3.5 hatta bazı özel durumlarda A = 4'e kadar
yükseltilmesinde yarar vardır. Yalnız, bir sırın
asitligi yükseltilirken, camsızlaşma tehlikesinin
belirmesini önleme amacıyla, sır bileşimine yeterli miktarda alümin eklenmesi de tavsiye edilmektedir.
Fayans sırlarının kimyasal maddelere karşı dayanıklılık kazanmasında en elverişsiz maddeler alkalilerdir. Toprak alkalileri (CaO, MgO), alkaliler arasında en çok dayanıklılık sağlayanıdır.
Sırların, asit eriyikleri ve alkali çözeltileri gibi kimyasal maddelere karşı dayanıklılıklarını en çok arttıran maddeler ise, boratlar ile
basit silikat bileşiklerine göre silis ve borat
bileşiklerini bir arada içeren sırlardır.
199
5.4- FAYANS HAMURLARI VE SIRLARI
ARASINDAKİ UYUM İLE BU UYUMA BAĞLI
BAZI SIR HATALARI VE NEDENLERİ
Genel olarak, kaliteli bir sırın elde
edilmesinde aranılan temel koşul, sırların pişirildikten sonra sıkı bir şekilde yapışması gereken hamurla fiziksel bir uyum sağlamasıdır. Şöyle ki, birlikte kullanılan sırlar ve hamurlar pişirildikten
sonra nitelikleri bakımından birbirlerine uygun olmalıdır. Herhangi bir sır alındığında, bu sırın her
zaman için rastgele bir hamura uyması zorunluluğu
yoktur. Ancak, bunlardan her birinin, yani, hamur ya
da sırdan birinin ötekine uygun olması aranılır.
Şu da var ki, bu konuda istenilen sonuçların
elde edilmesinde, bir sırın, herhangi bir hamurun
üstünde ergitilmiş olması yeterli değildir. Çünkü bu
halde ancak bir takım mutlu rastlantılar hamura tek
düzenli ve zayıf şekilde kaynaşmış bir sır örtüsünü
oluşturur. Ne var ki, bu arada, kılcal sır
çatlamaları, atmalar, sırda ve hamurda lekelenmeler, hatta parçaların bütünüyle bozulmasına kadar
giden bir takım sır hatalarının oluşması kuvvetli
bir olasılık kazanır.
Bununla birlikte, hamurlarla beraber pişiril-
200
diklerinde elverişsiz sonuçlar veren sırlar tek
başlarına yeniden pişirildiklerinde, kendi elemanları arasında bağlantılı, sağlam ve tek düzenli
bir kitle oluşturarak soğurlar. Sırın hamur üstünde
ergitildiğinde görülen anormallikler ise, doğal
olmayan, katı ve sınırlı bir birliktelik
oluşturan, farklı kimyasal bileşimdeki iki bileşik
madde arasındaki farklı tepkime ve davranışların
bir sonucudur.
Cisimlerin, özellikle katıların, ısısal genleşme ve kasılmaları, onların kimyasal bileşimleri
ile ısısal geçmişlerinin bir tepkimesidir. Buna
göre, bir sır, oldukça durgun ve etkisiz, aynı zamanda genleşme katsayısı çok farklı bir hamur üstünde ergitildiğinde, soğumayla birlikte bir takım
farklı gerilimler doğar. 0 zaman, bu iki maddeden
her ikisi de karşıt güçlerin etkisi altında kaldığı için, bazen sır, bazen hamur, kimi zaman da
her ikisi birlikte bir yıpranmaya uğrar. İşte bu
nedenle, sırlı toprak mamullerinde istenilen sonuçların elde edilebilmesi için, sır ve hamur bileşimlerinin genleşme katsayılarının birbirlerine yaklaşık olacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Ayrıca,
seçilen hammaddelerin ya da bunlar arasındaki kimyasal tepkimeler sonucu oluşan bileşiklerin, genleşme katsayıları arasındaki farkın dengede tutul-
201
ması bakımından yeterli esnekliğe ve mekanik dirence
sahip olmalarına dikkat edilir.
Ne var ki, sırlar ile hamurlar arasında olması
istenilen uyum, Steger'in de gösterdiği gibi bu sırlar ile hamurların yalnızca bileşimlerine değil, aynı zamanda iç gerilimlerine de bağlıdır. Örneğin,.
kasılmasız sırların, % 2 oranında bir farkla, kasılma gücünün etkisi altındaki sırlara göre daha düşük
bir genleşme katsayıları vardır. Pişirimin ısısal
aralıklarındaki belirli bir zaman sürecinde kendini
gösteren bu bozulma ve kasılmalar, en düşük kontrollü ısıtma ısısında başlar. Yine sırlardaki ısısal
genleşme, yani, hamura bağlı kasılmalar da düşük
ısılara varmadan azalır ancak, ısının artmasıyla
birlikte yeniden yükselir.
Sırların genleşme ısısı, yalnızca hamur ve sır
arasında görülen karşılıklı kasılmalar tarafından
etkilenmekle kalmaz, aynı zamanda hamurun ısısal
geçmişi, özellikle de soğuma hızı ve süresi tarafından da etkilenir. Hamurla sır arasında kendini
gösteren ve çeşitli bozukluklara yol açan sakıncalardan bir çoğunun ortadan kaldırılması, en düşük
kontrollü ısıtma ısısından başlayarak, çevre ısısına (17°C) kadar bütün farklı ısı evreleri süresince, sırın ve hamurun genleşme katsayılarının
202
gözlenmesini gerektirir. Gerçekten de, bu uyumun,
yalnızca çevre ısısında ya da yalnızca pişirimin
sınırlı bir ısı aralığında varolması yeterli değildir. Bir sırın, birlikte kullanıldığı hamurun mekanik direnci üstündeki etkisini, artistik görünümler
elde edilmesi amacıyla kullanılmış, ya da tersine,
daha uygulamada kaçınılmış olan sırın kendisi ile
sır-hamur uyumsuzlukları arasındaki bu bağlantı
etkiler.
Seramik hamurları ile seramik sırları arasında
uyum sağlanması amacıyla, bir sırın, her zaman
hamura göre ayarlanmış olması zorunluğa yoktur. Kimi zaman, sırla uyuşması için hamur bileşiminde de
değişiklik yapılır. Ne var ki, bu tarz bir değişiklik pek tercih edilmez Çünkü, kullanım ve niteliklerine zarar vermeden bir hamurda değişiklik yapılması her zaman için pek kolay değildir. Oysa, hamur
ve sırın karşılıklı etkimeleri dikkate alındığında,
hamurun yapısı üzerinde durulmadan, onun üstünde
kullanılmak üzere seçilmiş bir sırla istenilen sonuçların elde edilmesi olanaksızdır.
Genel anlamda, sır seçimi, buna bağlı olarak
da seçilen sırın bileşimini, hamurun nitelikleri
belirler. Ne var ki, kullanılmakta olan hamur ile
sırlar arasında istenilen gerekli uyum sağlanamı-
203
yorsa, ayrıca, bu sırlar özel ve farklı bir takım
niteliklere sahipse, o zaman, hamurun bileşiminin
değiştirilmesine, özellikle de, bu değişime koşut
şekilde, sırın niteliklerinin geliştirilmesi yoluna gidilir. Bu bakımdan, özellikle toplu-üretimde
önemli olan, seçilen sırların bileşimlerinin, işletme hamurlarının yapılarına değin bir takım sınırlara
bağlı
olduğudur.
Bu
sınırlar,
çeşitli
hamurlardan mamul seramik eşyanın bir bölümünden
ötekine göre değişir; ama bu değişim, aynı bölüm
içinde pek azdır.
Apayrı bir özen gerektiren sır hazırlamada, sır
hatalarının temel kaynağı olan, örneğin; hammadde
bileşimlerinin, özellikle de kil gibi doğal
bakımdan değişken maddelerin dikkate alınması gerekir. Ayrıca, sırların, birlikte kullanıldıkları
hamurların yumuşama ısıları altında bir ergime noktasına sahip olmaları; hamurla sır arasında bir
bağlantının olması ve sır ya da hamurun bir ötekiyle aykırı ve uyuşmaz olması gibi etkenler de
gözönünde bulundurulur.
Sırlardaki Genleşmeyi Etkileyen Etkenler
Bir sırın genleşmesi ve kasılmasındaki bir
değişme, o sırın bileşiminde yapılan bir takım
değişimlere bağlıdır. Yapılan incelemelerde, cam
204
ve sır (seramik camları) hammaddelerindeki fiziksel özelliklerden çoğunun, yaklaşık olarak birbirine katıştığına dikkat edilmiştir. Buna göre fiziksel özellik, aşağıdaki orantıyla açıklanmaktadır:
P = P1X1 + P2X2 + P3X3, v.s.
Burada (P) fiziksel özelliği (P,) cam hammaddelerinin oksit yüzdelerini, (X,) v.s.de ba oksitlerin değer olarak anlatımını simgelemektedir. Aynı orantı, genleşmeye, kırılma direncine, Young
modülüne, yoğunluğa ve ısı geçirgenliğine de uyarlanabilir.
Genleşme katsayıları tablosunda ise, metal oksitlerin genleşme katsayıları olarak bulunan rakamların, araştırmacılar için birbirinden ne kadar farklı olduğunu görebiliyoruz.
205
Oksit
Winkelmann English
ve Schott
ve Turner
Mayer
ve Havas
sıo2
0.8xl0”7
0.15xl0”7
- xl0"7
A1203
5.0
0.42
-
K20
8.5
11.70
-
Na20
10.0
12.96
-
Li02
2.0
-
-
CaO
5.0
4.89
-
BaO
3.0
4.20
-
MgO
0.1
1.35
-
ZnO
1.8
2.10
-
PbO
3.0
3.18
4.2
-
-
3-6
sb2o3
B
2°3
0.1
1.98*
-
Na3AlF6
-
-
7.4
Cr203
-
-
5.1
CoO
-
-
4.4
Ti02
-
-
4.1
We
-
-
4.0
NiO
-
-
4.0
CaF2
-
-
2.5
CaO
-
-
2.2
Zr02
-
0.69
2.1
Sn02
-
-
2.0
2°3
*% 12'ye kadar
206
Bununla birlikte, genleşme katsayıları tablosu,
sır bileşimine giren hammaddelerin seçiminde yapılan değişimlerin, Steger formülü aynı kaldığı halde,
sırın genleşme kasılmasını hangi ölçüde etkileyebileceğini göstermesi bakımından yararlıdır.
Basit bir örnek olarak aşağıdaki iki ayrı kurşun
sırını alalım. Winkelmann ve Schott'un buldukları
rakamlara göre, bu sırların kübik genleşme
katsayıları şöyledir:
1 PbO . 1 Si02 SK 010a - SK
Ola
(900°C - 1080°C)
Ağırlık olarak yüzde oranları:
PbO .... 78.8
Si02 ...
21.2
3 x 78.8 =
236.40
0.8 x 21.2 = 16.96
253.36
GK = 253 x 10”7
Böylelikle, yukarıdaki basit kurşun-silikat
sırının kübik genleşme katsayısı 253 x 10”7
olarak saptanır.
Yukarıda verilen sır içine bir miktar alümin
katkısı yapılmasının, aynı sırın genleşmesini nasıl
etkilediğini göstermektedir.
207
1PbO . 0.20 Al2O3 . 2.60 Si02
SK 02a - SK 2a
(1060°C - 1120°C)
Ağırlık olarak yüzde oranları:
PbO % 55.83
(3 x 55.83) = 167.49
A1203 % 5.11
(5 x 5.11) = 25.55
Si02
(0.8 x 39-06) = 31.24
% 39.06
Toplam 224.28
GK 224 x10”7
Buna göre, sırların genleşme katsayıları üzerine bulanan rakamlar kesin olmamakla birlikte,
yine de yaklaşık değerlerin saptanmasında büyük
ölçüde yarar sağlamaktadır.
Yapılan deneylerden ve hesaplamalardan anlaşıldığına göre alkali oksitlerin genleşme katsayıları, öteki bazik oksitlerle karşılaştırıldığında, daha yüksek olduğundan, yüksek oranda Na20 ve
K20 içeriği bulunan sırların daha büyük bir genleşmeye sahip olacakları gerçektir. Ne var ki, alkali sırlarındaki bu katsayı yükselmesi, örneğin,
bir B2O3 katkısıyla önlenebilir. Artistik amaçlarla geliştirilen krakele sırları ise, alkali oksitlerinden yana zengin olan sırlardır.
Bütün bu noktalar dikkate alınarak, normal fa-
208
yans sırlarındaki alkali oksitleri ve BaO toplamı,
0.5 molekülden fazla olmamak koşulu ile
sınırlandırılmıştır. Bu bakımdan, zorunlu hallerde,
özellikle fayans sırlarında, yüksek GK'lı alkali
oksitleri yerine, genleşmesi daha düşük öteki bazik
oksitlerin kullanılması tercih edilir.
Kurşunsuz sırlarda, PbO'nun yerine daha çok,
kuvvetli bir ergitici olan CaO kullanılır. Çünkü,
bunlardan her ikisinin de genleşmeleri birbirine
yakındır. Çinkolu mat sırlarda olduğu gibi, yüksek
oranda ZnO içeren sırların düşük bir genleşme ve
kasılma göstermesi, bu sırların, kılcal çatlama
bakımından korkusuzca kullanılmalarını sağlar.Yalnız bazen, yeterince dayanıklı olmaması nedeniyle,
hamur, bu basıncın etkisi altında kırılır. Hatta,
böyle haller, zirkon-iki-oksit ya da zirkonsilikat gibi örtücü maddeler içeren sırlarda da
görülür.
Pratik uygulamalarda sırın ve hamurun genleşmelerinin birbirine eşit olması gerekmez. Tersine,
genellikle hamurun kasılmasının, sırın kasılmasından daha yüksek olmasına dikkat edilir ve hamur o
şekilde ayarlanır. Çünkü, bu durumda, sır, kendiliğinden sıkıştırılmış olduğundan, kılcal çatlamalara karşı daha çok dayanıklılık gösterir. Örneğin,
209
fayans için, lineer genleşme katsayısı 6.4 x 10”6
olan bir sır, 7.8 x 10”6 değerinde bir fayans hamuru üstünde korkusuzca kullanılabilir.
Sırlı mamullerde bir çatlama görülsün ya da
görülmesin, genleşmeler, yalnızca sırı etkileyen
farklı genleşme katsayılarının oluşturduğu gerilim
güçlerine değil; aynı zamanda, hamurun ve sırın
esnekliğine, tampon tabakanın*
oluşumuna ve ha-
murda görülebilecek nem genleşmelerine de bağlıdır.
Genel olarak, gözenekli hamurlar emdikleri nem yüzünden genleşme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Camlaşmış hamurlarda ise bu tehlike çok az, ya da
zararsız ölçüdedir.
Ayrıca, hamur pişiriminde ısının biraz yükseltilmesi yararlıdır. Çünkü serbest kuvartzın bir
bölümü, kristobalit alfa 'ya döner. Soğuma sırasında
ısının 220°C derecenin altına düşmesiyle, kristobalit alfa % 3 hacım küçülmesiyle kristobalit beta
haline geçer.*
Artık bu sıcaklıkta sır sertleşmiş
olur. Kristobalit’de sırı sıkıştırarak, kılcal
çatlamalara karşı etkili bir güvenlik sağlar.
Kalite ve güvenlik bakımından aranılan nitelik-
*Pişme sırasında hamurla sır arasında oluşan ara
kesim.T.A.
*”Kuvartz” değişimi".
210
lere sahip sırların elde edilmesinde, hamur pişiriminden başlayarak bir takım önemli noktaların
dikkate alınması gerekir.
Örneğin: - Hamur pişirimi yeterince yüksek
ısıda yapılmalı, pişirim süresi
oldukça uzun tutulmalıdır.
- Fayans hamurlarında dolomit kullanılması hamurun genleşmesini
azaltır. Ama katkı oranı
yükseltilirse, hamur dayanıksız ve
kırılgan olur.
- Fayans hamurlarının hazırlanmasında, kolaylıkla kristobalite
dönüşebilen bir silis çeşidinin
kullanılması tercih edilmelidir.
(Öğütülmüş sileksin, öğütülmüş kum
ya da kuvartza göre daha çok tercih
edilmesi gibi).
- Hamurun kaolin dengesi kurulmamışsa
yeniden düzenlenir. Gerekirse bir
miktar kaolin katkısı yapılırken,
feldspat oranı azaltılır.
- Sileksin öğütülmesi, onun kolaylık-
211
la kristobalite dönüşebileceği
tarzda yapılmalıdır (Büyük Britanya'da, fayans hamurlarına, katılan
sileksin öğütme işleminde, % 50-55
kadarının dane iriliği 0.01 mm.'den
daha küçük çapta yapılması gibi).
- Talk ve kireç gibi kalsiyum bileşiklerinin az miktarda kullanılması
kristobalit oluşumunu kolaylaştırır. Bu bakımdan, talk ve kireç
gibi kalker maddeler, özellikle,
kılcal çatlamalara karşı dayanıklılığı artırma amacıyla
kullanılırlar. 1050°C dereceye kadar
yapılan pişirimlerde, hamurlara
yapılmış olan % 7'ye kadar talk
katkısı olumlu sonuç verir.
Sır pişiriminde, sır ile hamur arasında oluşan
tampon tabakanın önemi tam olarak bilinmemekle birlikte; deneyimler, iyi bir tampon tabakanın sır
çatlaklarına dayanıklılığı artırmada etkili olduğunu göstermektedir. CaO bileşikleri tampon tabaka
oluşumunda denge sağlar (Kalker hamurlu eski fayans karolarının dış etkenlere karşı dayanıklı olmaları gibi). Ayrıca, kullanılan sırın özellikleri
212
dikkate alınarak, % 3-7 oranları arasında bir anortit
katkısı yapılması da yararlıdır.
Sır pişiriminin başlangıcında, gözenekli fayans
hamurunun bir miktar nem taşıdığı bilinmektedir. Bu
nem, ya çevreden gelir ya da sırlamayla hamur tarafından emilmiş olur. İşte, hamurda bu nemden ileri
gelen bir genleşme ortaya çıkar. Hangi nedenle olursa
olsun, şurası görülmüştür ki, pişme sırasında serbest
su buharı, sır tabakasından geçerek hamura girmekte,
böylelikle hamurda bir genleşme görülmektedir.
Fayans hamurlarında ortalama % 0.05 oranına kadar
görülen bu nemlilik, hamur bileşimindeki magnezyum
bileşiklerinin varlığıyla daha da az bir etkinlik
gösterir. Feldispat ise, bu nemden ileri gelen
sakıncaları artırma eğilimindedir. Bunların yanısıra,
fayans hamurunda nemlilikten ileri gelen genleşmede,
pişirim ısısının da rolü vardır.
İşte buraya kadar ana hatlarıyla açıklamaya çalıştığımız gibi, fayans hamurları ve sırları arasında uyum sağlanması, fayansçılığın en önemli sorunları arasındadır. Çünkü kaliteli bir mamulün
yapımında aranılan niteliklerin istenildiği şekilde
elde edilebilmesi, sır-hamur uyumuna bağlıdır. Aksi
213
halde mamulün kalitesini büyük ölçüde düşüren ve
toplu-üretimin yapım harcamalarında öngörülmeyen ve
büyük parasal kayıplara yol açan önemli sakıncalar
doğar.
Konumuza, bu sakıncalardan başlıcaları olan,
özellikle de fayans sırlarında çok sık rastlanılan
bir takım sır hatalarıyla devam edeceğiz.
Fayans eşyanın gözenekli ve su geçirgen hamur
yapıları, fayans eşyanın geçirgensiz (empermeabl)
bir sır tabakasıyla örtülmesini gereksindirir. Böyle bir gereksinim, fayans için olduğu kadar, pekişmiş çini ile porselen için de geçerli olduğu gibi;
ayrıca geçirgensiz sırların elde edilmesi de oldukça güçtür.
Gerçekte de, hamur-sır arasında fiziksel bir
uyum sağlanması sorunu, hamurların ve sırların yapılarıyla olduğu kadar, ısı etkenleri ve pişirim
tarzlarıyla da ilgilidir. Hamur-sır uyumunun gereği
gibi sağlanamadığı hallerde, fayans işletmeleri
için büyük önem taşıyan bir takım hatalarla
karşılaşılır. Bu hatalar şu şekilde sıralanabilir:
. Kılcal sır çatlamaları*
*Alm. Eaarisse, Haarissigkeit
Fr.
Treissaillage Ing.
Crazing
214
. Pullanma (Atma)*
. Soyulma (Kabuklanma)*
. Kapalı çatlama (Fırın çatlağı)
Çalışmamızın bu bölümünde, genel olarak sırlarda görülen bir takım sır hataları üzerine ayrıntılı
bilgi verilmesi yerine; çoğunlukla fayans sırlarında görülen ve hamur ile sır arasındaki uyumsuzluktan
(genleşme
farklılıklarından)
ileri
gelen
önemli sır hatalarına değinerek, bu hataların açıklanmasına çalışacağız.
5.4a- Kılcal Sır Çatlamaları ve Genleşme:
Bilindiği gibi örneğin metaller, kayaçlar*
topraktan mamul eşya ve cam gibi maddelerin tümü,
ısıtıldıkları zaman genleşir. Soğuma evresinde ise
kasılarak bir miktar küçülmeye (büzülmeye)
*Alm. Abblattern, Abspringen
Fr. Ecaillage
Ing.Peeling,Shivering
**Alm. Aprollen
Fr. Pelage
***Doğal yapıları bakımından, karışık bileşimli
maddeler topluluğu.T.A.
215
uğrar. Bu genleşme ve küçülme; eni, boyu ve yüksekliğine göre maddenin tüm boyutlarına yayıldığından,
"lineer" ve "kübik" olmak üzere bir genleşme ve küçülme değerlendirmesi yapılır. Bu değerlendirmede
kabul edilen kübik genleşme katsayısı (GK), lineer
genleşmenin üç katıdır.
Her maddenin ısı genleşmesi kendine özgü bir takım farklılıklar gösterir. Seramik hamurları ve sırlarında çok küçük değerlerle çalışıldığından,
genleşme katsayısı 10-7
olarak yani, 1/10000000
ya da 0.0000001 olarak alınır.
Bir maddenin genleşme katsayısının büyük olması, aynı maddenin ısıtılması halinde yine büyük ölçüde bir genleşmeye uğrayacağı anlamına gelir. Ancak, genleşme ve küçülme, maddenin her ısıtılışı ve
soğutuluşunda yinelenir.
Fayans teknolojisinde karşılaşılan hataların en
önemli ve temel sorunu, hamurlar ile hamurları örten
sırlar arasındaki genleşme farklılıklarından ileri
gelen kılcal sır çatlamalarıdır. Hammaddelerden
herhangi birinin ya da bu hammaddeler arasında
herhangi bir etkenin kılcal çatlama eğilimini azaltması, sır-hamur uyumunun sağlanmasında bir elverişlilik olarak nitelenir. Buna göre, hamur genleşme-
216
sinin arttığı ya da tam tersine, sır genleşmesinin
azaldığı görülür.
Sırlı fayans pişiriminin başlangıç evresinde,
hamur üstündeki sır tabakası birbiriyle bağlantısı
olmayan tozumsu zerrecikler halindedir. Henüz
ergimemiş sırın bu durumunda,
yani camlaşmanın
başlangıcından önce bir genleşmeden söz edilemez.
Ancak, tam olarak bir ergimeden ve hamur-sır
arasındaki tepkime ile ara tabaka oluşumunun
tamamlanmasından sonra, sır gerçek gelişimini
tamamlamış sayılır. İşte bu anda, sır ile hamur
arasındaki ortak benzerlik, her ikisinin de
soğumayla az ya da çok bir büzülmeye uğramasıdır.
Bu büzülme hali, hamurda ve sırda olmak üzere,
birbirinden farklı şu üç ayrı durumu ortaya çıkarır:
- Ya, hamur ile sırın genleşme ve küçülmeleri
birbirine eşit,
- Ya, sırın genleşmesi ve küçülmesi hamurun
genleşme ve küçülmesinden büyük,
- Ya da, hamurun genleşme ve küçülmesi sırın
genleşme ve küçülmesinden büyüktür.
Sır pişiriminin ergime evresinde, hamur taba-
217
kası kızgın, sır da ergimiş bir cam macunu
kıvamında iken, hamurla sırın her ikisi de esnek ve
birbirlerine uygun bir durumdadır. Ancak, soğumanın
başlamasıyla birlikte, yavaş yavaş sertleşmeye,
hatta kırılganlığa elverişli bir katılık kazanmaya
başlarlar.
Hamur ve sır büzülmesinin eşit olduğu hallerde,
farklı gerilimler oluşmadığından, herhangi bir uygunsuz durum görülmez.
Sırın genleşme katsayısının, buna bağlı olarak
da küçülmenin daha büyük olduğu hallerde, sır, bir
çekme gücünün etkisi* altına gireceğinden; karo
gibi tek yüzü sırlanmış ince parçalar, dış yüze
doğru içbükey (konkav) olarak bükülür. Normal
kalınlıktaki parçaların üzerini örten bir sır
tabakasının, yine hamurdan daha çok küçüldüğü halde
ise; soğumakta olan sır tıpkı bir deri gibi
gerilerek sertleşir. işte, alttaki hamura göre dar
gelmiş bir deri gibi yayılan bu sır örtüsü
çatlayarak, kırılan bir cam tabakasını andırır.
Seramik eşya üstündeki sırlar büyük bir çekme
gücünün etkisi altında kaldığı zaman, alttaki hamur
da bir basıncın etkisi altına gireceğinden, sağlam-
*Çekme gerilimi.
218
lık azalır.
Kılcal çatlamalar ilk önce parçaların çukur ve
içbükey kesimlerinde ortaya çıkar, giderek sır yüzeyinin tümüne yayılır. Eğer sır tabakası normalden
kalın değilse, çıkıntı ve kenar kesimlerle, dışbükey kesimlerde kılcal çatlama görülmez. Sır damlaları ve akma yapan bölgelerdeki çatlamalar ise,
öteki kesimlerden daha önce başlar. Çatlak sır tabakası, hamurun dış etkenlere açık kalmasına, buna
bağlı olarak da zamanla bozulmasına yol açar. Pişmiş hamur üstünde, çıplak gözle fark edilemeyecek
kadar ince aralıklı bir yüzey oluşturur. Böylesine
bir sır örtüsünün oluşmasına bağlı ve kaliteli sırlarda aranılan bir koşul olarak, hamura örtücülük
vermesi ve onu geçirgensiz hale getirmesi istenilen
sırların tersine, kılcal çatlamalı sırlarla örtülü
parçalar, fayans hamurunun gözenekliliği nedeniyle,
sağlığa zararlı bir takım fermantasyon tehlikeleri
yaratır.
Kılcal çatlama oluşumu, bazen parçaların sır
pişiriminden çıkarılmasından hemen sonra ya da birkaç gün içinde başlar. Bu durumda, hamurun ve sırın genleşmeleri arasında önemli bir uyumsuzluk
olduğu anlaşılır. Çatlamalar, bazen birkaç hafta,
birkaç ay, hatta parçaların kullanılmaya başlan-
219
masından yıllar sonra ortaya çıkabilir. "Geç çatlama"
şeklinde tanımlanan bu hatanın oluşum nedenleri
ötekinden farklı olup, parçaların zaman surecinde
çeşitli etkenler altında eskimesine bağlıdır.1*
Son olarak, pişmiş sırın birdenbire soğutulmasının da kılcal çatlamaya yol açtığı söylenebilir.2*
Ayrıca deneylerimizden anlaşıldığına göre, aynı hamurdan eşit kalınlıklarda hazırlanan plakalar, ince
bir tabaka halinde sırlandıklarında; sırda görülebilecek kılcal çatlama ya da pullanma eğilimi azalır. Tersine, sırlama kalın tabakalar halinde
yapıldığında ise bu eğilim artar.3*
1*Fayans gibi toprak mamullerinin eskimesi, seramik
ürünlerinin hamur ve sırlarını oluşturan molekül
yapısının bozulmasından doğar. Bu bozulma, süre,
çevre nemi, su emme, asit buharları, termik
değişim gibi etkenler altında başlar ve gelişir,
giderek mamullerin niteliklerini değiştirir. Bazen, başlangıçta, hamur ile sır arasında sağlanan
uyum bu değişimden etkilenerek bozulur.
Yukarıda sayılan etkenlerden ötürü hamurla sır
arasında doğan genleşme farkı, hamurda şişme şeklinde kendini gösterir. Sır yüzeyinde de, tıpkı
zaman sürecinde eskiyen camlarda olduğu gibi, bir
sedeflenme (irisation) başlar. Sonuçta bu eskime,
normal kılcal sır çatlamalarına benzeyen, yüzeysel çatlakların oluşmasına yol açar. T.A.
2*Bkz. 5.4d- (Kapalı Çatlama).
3*Kılcal çatlamanın, daha çok parçaların çukur kesimlerinde ve sır akıntılarında başladığına değinilmişti.T.A.
220
5.4b- Pullanma (Atma)
Kılcal sır çatlaklarından daha seyrek
olarak karşılaşılmakla birlikte; genleşmesi sırlara
göre daha yüksek olan hamurlar kullanıldığında, pullanma görülür. Bu gibi hamurları örten sır tabakası
bir basınç geriliminin etkisi altına girer. Hamur
ise, çekme gücünün etkisi altında kalır. Yani, soğuma
sırasında üstündeki sırdan daha çok küçülür. Bu
olguya bağlı olarak, sır pullanarak, parçacıklar
halinde atar. Ne var ki, bu atma yalnızca sırın parça parça dökülmesi halinde değil, atma yapan kesimlerdeki hamur tabakalarıyla birlikte olur. Parçanın
pullanan kesimleri önce hafifçe kemerleşir. Daha
sonra düz kabarcıklar halinde düşer.*
Atma yapan sır tabakasının çevresi bir dantel
gibi girintili çıkıntılı ve düzensiz olup, hiç bir
zaman düzgün ve belirgin değildir.
Fayans hamuru ile sır arasındaki genleşme farkı
çok büyük olduğu zaman, parçaların tümüyle kırılma
olasılığı bile vardır.
1.*”Kavlama" olarak tanımlanan sır atması ise
kalın sırlama sonucu, sır tabakasının ara
tabakayla birlikte yerinden kopması şeklinde
görülür. Ayrıca sinter (camsı) hamurlar üstündeki
kalın sırlamalarda da kavlama ortaya çıkabilir.
T.A.
221
Bu hal, daha çok kenarlara yakın kesimler ile
bombeli yüzeyler ve dışbükey parçalarda ortaya çıkar. Böylelikle, sır tabakasının parçacıklar halinde yer yer koptuğu, oldukça geniş soyulmuş çıplak
hamur yüzeyi, elle dokunulduğu ya da tozlandığı zaman kolaylıkla kirlenir. Ayrıca, kullanım eşyasının
renkli ya da kirli olan sıvı maddelere değmesi sonucu oluşan fermantasyon (mayalanma) bulaşıklarından ötürü, bu gibi eşya sağlığa zararlı bir hale
gelir. Bundan başka, düz parçalarda da biçim bozulmaları ortaya çıkar. Kaplama karoları sırlı yüzey
yönünde bombeleşir. Termik gerilim farkı çok fazla
yükseldiğinde ise, eğer hamur tabakası normalden
ince ve sır dayanıklılığı yüksekse, parça bu gerilime dayanamaz, kırılır. Fincan kulpları, kâse
ayakları gibi benzeri eklentiler kopar. Hatta, kenarlı tabak çevrelerinin bazen bir halka şeklinde
koparak düştüğü, çukur modellerin diplerinden ayrıldığı bile görülür.
Pullanma, genellikle sır pişiriminden hemen
sonra ya da birkaç gün içinde başlar. Görünüş bakımından soyulma ya da kabuklanma şeklinde tanımlanan sır atmasına benzemekle birlikte, pullanmanın
gerçek oluşum nedeni ötekinden tümüyle farklı olarak, yalnızca hamurla sır arasındaki genleşme uyumsuzluğuna bağlıdır.
222
Sırlarda pullanma görüldüğü hallerde, ergime
derecesi yüksek olan hammadde katkıları azaltılır.
Böylelikle, sırın ergime derecesi düşürülerek zemine oturması sağlanır.
Fayansçılıkta, toplu-üretimin en önemli sorunları arasında yer alan bu gibi hataların ortaya
çıkması önlenemediği ve oluşum nedenlerinin giderilemediği hallerde, büyük işletmelerin uğrayacağı
zararlar da aynı ölçüde önem taşır. Sırlar ile hamurlar arasında uyum sağlanması konusunda yapılan
çalışmalar, fayans üretiminin başlıca sorunlarındandır,
Özet olarak denilebilir ki, fayans mamullerini
örten sırların, bütünüyle hamura uygun olması ve
hamurlara geçirgensiz bir yüzey örtüsü sağlaması
amacıyla, bu sırların çok küçük bir gerilim altında
olmalarına dikkat etmek gerekir. Yani, önemli olan,
sırın genleşme katsayısının, sanıldığı gibi
hamurun genleşme katsayısına eşit olması değil; tam
tersine, hamura göre daha yüksek bir gerilime sahip
olmasıdır. Böylelikle, hamuru örten sır küçük bir
basınç geriliminin etkisi altında kaldığında, aranılan sır-hamur uyumuna uygun ideal bir ortam oluşur ve mamulün sağlamlığı artar.
223
5.4c- Soyulma (Kabuklanma)
Görünüş bakımından, fayans sırlarındaki
pullanmaya benzer. Ne var ki, her iki sır hatasında
da oluşum nedenleri farklı olduğundan, birbiriyle
karış tırılmamalıdır.
Fayans sırlarında karşılaşılan soyulmada sır
tabakası yine plak halinde kopar. Ama bu şekilde
bir pullanmada, sır tabakası hiç bir zaman hamurla
yapışık olarak kopma yapmaz.
Bir sırın soyulma yapmasına yol açan çeşitli
nedenler vardır. Aşağıda, bu nedenlerin kısaca
açıklanmasına çalışacağız.
Sırlama yapılan parçanın çok tozlu olduğu, pişmiş hamurda çok refrakter bir boyayla sır-altı bezeme yapıldığı ve hamurun, güç ergiyen bir angobla
astarlandığı hallerde, ergime evresindeki sır hamura yapışamaz; yalnızca toz halindeki üst tabakaya
tutunur. Böyle bir sır en ufak bir darbeyle parça
parça dökülür.
İşte bu nedenledir ki, çok refrakter olan kobalt oksidi ve alümin karışımı olan sır-altı mat
mavi boyaların kullanılması, fayans sırlarında soyulma tehlikesine yol açar. Bundan başka, sır pişi224
rimi düşük ısılarda yapılmaktaysa, soyulma eğilimi
de daha çok artar.
Bu sakıncanın giderilmesi amacıyla, pişirim ısı
sı yükseltilirse, boyanın bir bölümünü çözen sırın
hamura yapışması kolaylaşır, soyulma tehlikesi de
ortadan kalkar. Ama bu kez mavi renk ton değiştirerek, kızıl mora döner.
Hamur içeriğindeki bir takım çözünür tuzların
kuruma sırasında yüzeye çıkmasından ileri gelen
"tuz çiçeksimeleri" de fayans sırlarında soyulmaya
yol açabilir. Bu yalnızca sırın gereği gibi yüzeye
yapışamamasından doğan basit bir olgudur.
Bir başka soyulma şekli de kum “sürtmesi”dir.*
Genellikle, döküm ya da şablon tornada şekillendirilmiş çok kuru parçaların rötuşlanmasından, ıslak
süngerle yapılan aşırı sürtme sonucu, özellikle tabak kenarlarındaki kil özü gider ve geriye yalnızca
silisli özsüzleştirici tabakası kalır. Böylece,
alüminli hamurun yüzeyinde birikmiş bir silis fazlalığı doğar. İşte bu gerçek bir pullanma nedenidir, ama yalnızca, ıslak süngerle aşırı sürtülmüş
kesimlerde görülür. Hamur, yapısı bakımından kendi
içindeki termik genleşmeye karşı uygunluğunu koru*P.Munier; Technologie des Faiences.
225
duğundan, herhangi bir yapısal değişiklik gereği
yoktur. Rötuş işlemlerinin daha dikkatlice yapılmasıyla, hata giderilebilir.
Bunlardan ayrı olarak, sırların normalden fazla, aşırı öğütülmeleri sonucu da, sırda soyulma hali görülür. Ne var ki, soyulmada en önemli neden,
ergimiş sırın çok yüksek viskoziteye salip olmasıdır. Bu durumda, yüzey basıncı, yapışma geriliminden büyük olduğundan, sır kabuklanma yapar.
Ancak uygulamada daha başka etkenler de kabuklanmaya yol açabilir. Şöyle ki:
. Parçanın pişirilmesinden önce, henüz kurumada
çiğ sır çatlağı belirmesi,
. Sır içeriğinde yüksek oranda plastik kil bulunması,
. Sırlamanın çok kalın yapılması,
. Pişirimin, sır bileşimine uygun koşullarda
yapılmaması,
. Yayılma ısısındaki sırın gereği kadar akıcılığa sahip olmaması,
. Kalay oksidi ile zirkon içeren sırların yeterince akışkan olmaması,
226
. özellikle, pembe, mat mavi ve krom yeşillerini
oluşturan sır-altı boyaların ergimiş sırlara
kolaylıkla yapışması gibi.
5.4d- Kapalı Çatlama (Fırın Çatlağı)
Gerçek bir sır-hamur uyumunun sağlanmasıyla imal edilen parçaların bir bölümü, sır pişiriminden sonra anî olarak soğutulduklarında, ısısal bir şokla karşı karşıya kalırlar. Çünkü pişmiş
sır soğuma sırasında normal olarak enerjik bir
şekilde kasılır. Oysa, soğumakta olan hamurun kasılması, sırın kasılmasına göre daha yavaştır.
İşte, soğuyan sırın hızla büzüldüğü süre içinde,
hamur henüz genleşme halinde olduğundan, ısısal şokla karşılaşan sır tabakası, geçici olarak kırılmaya
uğrar. Bu arada, hamur da yavaş yavaş soğuyarak,
sır-hamur uyumuna gerekli olan ortam sağlanmış olur.
Sır ve hamur arasındaki uyumun yeniden kurulmasıyla,
sırda görülen yarıklar kuvvetle sıkıştığından, bütünüyle kapalı bir görünüm verir. Böylelikle, soğuma sırasında sır tabakası her yanda kırıldığı halde,
dıştan gelmiş kılcal çatlama kaybolur ve kapanarak
optik bakımdan görünmez hale gelir.*
l.*Yine "Fırın Çatlağı" şeklinde tanımlanan ve seramikçiler arasında yaygın olarak bilinen, hızlı
soğutulmadan ileri gelmiş bir başka çatlamada ise,
kırılmış sır tabakası görünümü değişmeden kalır.
T.A.
227
Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız fayans
sırlarına özgü önemli hatalar arasında, son olarak
özel bir sır hatasına daha değinmek yerinde olur.
Bu tür çatlamada da yine bilinen kılcal çatlak
şebekesi oluşur. Ancak, bu durumdaki çatlamanın kapalı olması ve renkli sıvıları çatlak sır tabakasının altına geçirmemesi özelliği vardır. Sır yüzeyinde ve parçaların yuvarlatılmış kenarlarında oldukça derin yarıklar halinde kendini gösterir.
Bazen, fırınlamadan önce kusursuz olan parçalar, sır pişiriminden çıkarıldıklarında, normal sır
çatlaklarına benzemeyen yarıklı bir yüzey görünümü
taşır. Bu görünümün oluşum nedeni ötekilerden farklıdır. Şöyle ki, pişme sırasında, sır yüzeyinde yarıklar halinde görülen geçici bir takım yarıklar
ortaya çıkar. Giderek, hafifçe aralanan bu yarıklar, pişme ısısı yükseldikçe, sıcaklık etkisiyle
yavaş yavaş yumuşamaya başlar. Sırın yumuşaması,
henüz yarıkların alt kesimlerini kapatmaya başlarken, pişirim ısısı yetersiz olduğundan, yarıkların
kapanması tamamlanamaz, olduğu gibi kalır.
Elde edilen sır tabakası çatlak görünüm verdiği
halde, bu gibi parçalar renkli sıvılara
daldırıldıkları zaman, normal kılcal sır çatlaklı
parçalar-
228
da olduğu gibi, hamurda herhangi bir boyanma görülmez.
Ancak, şu noktayı da hatırda tutmak gerekir
ki,
bu çeşit çatlamalı sırlar, artistik amaçlarla
geliştirilen doğal krakele sırlara benzemezler.
5.4e- Sırlar ile Hamurlar Arasında Gerekli
Uyumun Sağlanmasında Yararlanılan
Denetim Yöntemleri
Bundan önceki açıklamalarımızda, sırlar
ve hamurlar arasında görülen bir takım uyum hataları ile bu hatalardan en önemlisi olan kılcal çatlamanın fayans teknolojisindeki temel sorunlardan
birisi olduğuna değinilmişti.
Uyum hatalarının ortaya çıkış nedeni, gerçekte
ısısal genleşme farklılıklarından ileri geldiğinden, bu hataların birbirinden ayırdedilmeleri bazen oldukça güçtür.
Bu amaçla yapılan çeşitli araştırmalar sonuca
bir takım denetim yöntemleri geliştirilmiştir.
Aşağıda, bu yöntemlerin kısaca açıklanmasına
çalışacağız.
1- Harkort'un "Ürkürtme" Deneyi:
229
Her yanında eşit kalınlıkta sırlanmış ve
normal bir endüstri fırınında pişirilmiş
çatlamasız bir parça, yaklaşık olarak on
dakika süreyle etüvde*
tutularak 120 C
dereceye kadar ısıtılır. Sonra çıkarılarak
oda sıcaklığındaki su içine daldırılır.
Sudan çıkarılan parça yeniden ısıtılır ve
suya daldırılır. Aynı işlem ortalama sekiz
kez yinelenir. Yalnız, her ısıtmada sıcaklık
10 C derece artırılarak işlem sürdürülür.
200°C derecelik ısıtma ve suyu daldırmayla
anî soğutmada sır yüzeyinde kılcal çatlama
görülmezse, parçanın sürekli olarak sır
çatlağı yapmadan kalacağı anlaşılır.
Harkort'un "Ürkürtme" deneyinde dikkati çeken
önemli nokta, sırlama kalınlığının kılcal
çatlama oluşumunda etkin bir rol oynadığıdır.
Çünkü, istenilen sır-hamur uyumu sağlandığı
ve ince sırlanmış parçalar 200 C derecelik
anî ısıtma ve soğutmadan çatlaksız çıktıkları
halde, sırlama normalden kalın yapılmışsa,
daha 200°C derecenin altın-
*Stalizatör. Belirli bir ısının, sürekli olarak istenilen derecede tutulmasına yarayan aygıt.T.A.
230
daki sıcaklıklarda çatlama görülür.
2- Hint1in "Darbe" Deneyi:
Bir başka denetim yöntemi de Hint'in "Darbe"
deneyidir. Bunun için, pişmiş sırlı bir deney plakasının ortasından bastırılan çelik
bir kalem çekiçle vurulur. Eğer, sır ideal
olan hafif bir çekme gücünün etkisi altındaysa, aralarında ortalama 120°'lik açı bulunan çatlaklar görülür. Tersine, sır üzerinde bir basınç geriliminin etkisi varsa,
darbe noktasının çevresinde helezon şeklinde
dolaşan çatlamalar ortaya çıkar.
3- Schurecht'in "Gerilim" Denetimi;
Schurecht'in "gerilim denetimi" yönteminde
ise, sırın basınç altında olup olmadığı daha
kesinlikle anlaşılabilir.
Bunun için ortalama olarak, dış çapı 7.5 cm,
kalınlığı 1.5 cm, yüksekliği 2.5 cm. olan
hamurdan bir halka yapılır. Bu halka pişirildikten sonra yalnızca dış yüzünden sırlanır. Yeniden pişirilir. Pişmiş sırlı halka
alınarak üzerinde mikrometreyle 0.6 cm'lik
bir aralık işaretlenir. İşaretlenen aralık
kesildikten sonra yeniden ölçülür.
231
Eğer, sır bir yüzey geriliminin (çekme gücünün) etkisi altındaysa, kesilen aralık
genişleme eğilimi gösterir. Tersine, basınç
gerilimi etkisi varsa, aynı aralığın daraldığı izlenir.
Bunlardan başka, karo-fayansların atmosfer
koşullarına dayanıklılık derecelerinin saptanmasında da basınçlı buhar deneyinden yararlanılır. Kaplama karolarında eskime ve
bozulmalara yol açan ve normal koşullarda
uzun bir kullanım süresinin sonunda ortaya
çıkan gerilim değişimleri yapay bir ortamda
hızlandırılır.
Bu amaçla, bir otoklav'da*
yüksek basınçlı
buhar içinde tutulan karolar, otoklav'dan
çıkarıldıktan sonra kılcal çatlama
göstermezlerse, karoların sürekli olarak
kusursuz kalacakları anlaşılır.
Sırlar ile hamurlar arasındaki uyum konusunda
önceden de belirttiğimiz gibi; yapılan her
çeşit deneyimden sonra alınan sonuçlara
göre, gerektiğinde hamurun ya da sırın
* Basınçlı su buharıyla hermetik olarak kapanan ve
kurutma, ısıtma ya da steril işlemlerine yarayan
aygıt.T.A.
232
genleşmesi yeniden düzenlenir. Ancak, bu
konuda tercih edilen, daha çok hamurların
değil, sırlarin bileşimlerinde gerekli düzeltmelerin yapılmasıdır.
233
5- FAYANS SIRLARINDAN İLGİNÇ ÖRNEKLER
- Nikel mavisi ipek matı sır (SK 2a)
0.10 PbO . 0.12 Al203 . 1.2 SiO2
0.22 BaO
0.60 ZnO
0.08 K20
+ % 2-5 NiC03
- Nikel kırmızısı ipek matı sır (SK 2a - 6a)
0.10 PbO . 0.12 Al203 .1.2 SiO2
0.42 BaO
0.40 ZnO
0.08 K20
+ % 2-5 NiCO,
- Kristal sır (Hamur pişirimi: SK 0la-la)
(Sır pişirimi
: SK 03a)
0.50 ZnO . 0.20 Al203 . 1.65 Si02
0.35 K20
0.15 PbO
+ % 3 CoO
- Karo-fayans sırı (SK 05a)
0.56 PbO . 0.14 A1203 . 1.6 Si02
0.22 CaO
0.22 ZnO
234
- örtücü karo-kaplama sırları (SK 09a)
520 gr. Sülyen
170 gr. Kuvartz
70 gr. Kaolin
70 gr. Kaolin (Kalsine)
70 gr. Feldispat
10 gr. Çinko oksit
90 gr. Kalay oksit
Birbirine karıştırılır, renklendirme için istenilen oranlarda metal oksitleri ya da sır
boyaları kullanılır.
- 320 gr. Sülyen
300 gr. Kuvartz
100 gr. Kaolin
100 gr. Kaolin (Kalsine)
40 gr. Feldispat
100 gr. Boraks
100 gr. Kalay oksit
Birbirine karıştırılır, renklendirme metal oksitleri ya da sır boyalarıyla yapılır.
- Mat sır (SK 05a)
0.58 PbO . 0.17 A1203 . 1.7 Si02
0.06 CaO
0.02 BaO
+ % 3.5 SnO2
0.24 ZnO
0.10 K2O
235
Aynı sıra yapılan değişik katkılarla, aşağıdaki
renkli mat sırlar elde edilir:*
Mat kahverengi
% 0.5 Fe203
%3.5 MnO
Güvercin mavisi
%0.25 CoO
%0.25 CuO
Limon küfü yeşil
%0.6 CuO
%0.3 Fe2O3
Taş grisi
%0.3 CuO
%0.4 Mn02
- Parlak saydam kurşun-kolemanit sırı (945 C)
0.6 PbO .0.15 A12O3
.
2 Sİ02 0.1K2O
0.15 B2O3
1.*
Lehnhauser, W., Glasuren und Ihre Farben, Verlag, Düsseldorf,
1959.
236
Ağırlık olarak yüzde oranları:
47.33 Sülyen
20.27 Albit
6.14 Kolemanit
2.84 Kalsiyum karbonat
1.89
Kaolen
21.51
Sileks
- Örtücü kurşun-kolemanit sırı (1165°C)
0.55 CaO . 0.25 A1203 . 2.75 Si02 0.2
KNaO 0.3 B203 0.15 ZnO
0.1 MgO
Ağırlık olarak yüzde oranları:
44.41 Albit
13-73 Kolemanit
6.13 Kalsiyum karbonat
28.68 Sileks 4.16 Çinko
oksit
- Borakslı alkali sırı
1 Na20 . 3 Si02
2 B2O3
Yumuşama ısısı- 685 C
Na20 …% 16
B2O3 % 37
Si02….% 47
Ergime ısısı - 780°C
Pişirim aralığı-95C
Lineer G.K.- 85 x 10"7
*Degussa, Glasurfritten, Catg.,Frankfurt, 1976.
237
- Boraksli alkali sırı (Vitreus)
0.85 Na20 . 0.9 Al2O3
0.05 CaO
3-6 B2O3
.
12.7 Si02
0.10 MgO
Na20 .....
% 4.5
CaO ....
% 0.2
MgO ....
%0.3
Yumuşama ısısı- 795°C
A1205 ... %7.9
Ergime ısısı- 1270°C
B203 ....
% 22
Pişirim aralığı- 475°C
Si02.....
% 65
Lineer G.K.- 48 x 10"7
- Boraksli kalker sırı
0.25 PbO . 0.2 A120, . 2.9 Si02
0.6 CaO
0.35 B20 0.15 Na20
Nag0 .....
% 2.9
CaO .....
% 11
PbO .............. % 18
Yumuşama ısısı- 805°C
A120_ ......... % 6.4
Ergime ısısı- 965°C
Si02 ............ % 55
Pişirim aralığı- 160°C
B2O3 ........ %7.7
Lineer G.K.- 64 x 10”7
238
Saydam alkali sırı
1 Na20 . 0.2 A1203
. 2.2 SiC2
Nag0 ............... % 29
Yumuşama ısısı- 685°C
A1203 .......... % 9.5
Ergime ısısı- 890°C
Si02 ................ %62
Pişirim aralığı- 205°C
Lineer G.K.- 123x10”7
Mat/Saydam çinkolu kurşun sırı
0.55 PbO . 0.8 Si02 0.45
ZnO
0.3 B^
PbO .............. % 54
Yumuşama ısısı- 585°C
ZnO .............. % 16
Ergime ısısı- 680°C
B203 .......... % 9-2
Pişirim aralığı- 95°C
Si02.............. % 21
Lineer G.K.- 67 x 10"7
Mavi renkli kurşun sırı
0.50 PbO
.
1.05 SiOg 0.50
CoO
CoO .....
%18
Yumuşama ısısı- 680°C
PbO ..... % 53
Ergime ısısı- 880°C
Si02 ....
Pişirim aralığı- 200 C
Lineer G.K. 91 x 10”7
% 30
239
- Siyah renkli borakslı kurşun sırı
0.45 PbO
Na20
.
0.05 A1203
0.35 B203
0.15 MnO
.
1.25 Si02 0.2
0.1CaO
0.1CoO
0.05 Fe2°3
Si02 .............. % 30
B203 ................ %9.8
A1203 ........... % 2.1
PbO .............. % 40
CaO .............. % 2.2
Na20 ............. %5
Yumuşama ısısı- 600°C
Fe2O3 .......... % 3.2
Ergime ısısı- 680°C
MnO ................ % 4.2
Pişirim aralığı- 80°C
CoO ............... % 3
lineer G.K.- 91 x 10"7
- Kahverengi borakslı kurşun sırı
0.55 PbO . 1.2 SiO2
0.45 MnO
PbO ........... %54
MnO …. %14
SiO2 .......... %32
Yumuşama ısısı- 860°C
Ergime ısısı - 970°C
Pişirim aralıgı-1100C
Lineer G.K.- 71 x 10"7
240
VI. BÖLÜM
FAYANSÇILIKTA (ÇİNİCİLİKTE)
KULLANILAN YÜZEY DÜZENLEME
YÖNTEMLERİ ÜZERİNE TOPLU
BAKIŞ
6.
B Ö L Ü M
FAYANSÇILIKTA (ÇİNİCİLİKTE) KULLANILAN
YÜZEY DÜZENLEME YÖNTEMLERİ ÜZERİNE
TOPLU BAKIŞ
Konumuzun başlangıcında, eski çağlardaki toprak
sanatının en hızlı gelişim gösterdiği ülkelerin Çin,
Mezopotamya ve Eski Mısır olduğuna değinilmişti. Irak
kilinden yapılmış sırçalı çiniler de, ilk kez Kalde,
İran ve Asur mimarisinde görülmektedir.
1.Ö.3000 yıllarında, Mezopotamya, Mısır ve İran'da yaygınlaşarak gelişen renkli sırça çinilerin ve
özellikle Asur çinilerinin etkileri, müslümanlıktan
241
sonraki dönemlerde de sürmüştür. Ancak, bu uygarlıklarda kullanılmış olan çiniler, başlangıçta, sırlı tuğladan başka bir şey değildi. Sırça yapıtların
gerçek bir sanat değeri kazanması ise Selçuklular
dönemiyle başlar.
Anadolu Selçukluları tarafından yapılmış olan
sırçalı çiniler genellikle, lâcivert, firuze, yeşil
ya da mor renkli sırlarla sırlanmış, motif bezemeli
plaka ya da levhalar halindedir. Mozaik tarzındaki
çiniler ise iki şekilde yapılmıştır. Bu gibi uygulamalarda, ya önceden hazırlanan parçacıklar halindeki küçük çiniler bir araya getirilmiştir; ya da
büyük levhalardan kesilen şekiller birleştirilerek
bezemede bütünlük sağlanmıştır.
Görünüş bakımından mozaik tarzına benzeyen bir
başka uygulama şekli de kazıma ve oyma yöntemidir.
Bu yönteme göre desenler, bazen zeminin kazınmasıyla
ortaya çıkarılarak bir alçak kabartma elde edilirdi. Bazen de desenin kendisi kazınıp oyularak
olduğu gibi bırakılır ve zemin sırlanırdı. Bu çeşit
kazıma bezemeli sırlı çinilerin, kırmızı renkli
sırsız tuğlalarla birlikte kullanıldıkları da
görülmektedir.
Sırçalı çini yapıtlarında, yüzyıllar boyu bir-
242
birinden değişik renk ve teknikte bezemeler uygulanmıştır. Bu bezemeler, her ne kadar günümüzdeki
mekanik yüzey düzenleme yöntemleriyle
benzeşmemekteyse de; kendi dönemlerinin yapım
koşulları içinde bizlere çini sanatının en görkemli
şaheserlerini bırakmıştır.
Eski çinilerin sırlanmasında, genellikle yüksek
oranda kurşunlu ham sırlar kullanılmaktaydı. Bu
sırlarla hazırlanan değişik renklerin pişme sırasında akarak birbirine karışmaması için desenin
çevre-çizgileri kahverengi boyayla çizilirdi. Yine
aynı amaçla, ayrı renkte sırlar arasına iplik
çekilerek, ya da desenler şekerli suyla çizilerek,
sırların karışması önlenirdi.*
11. ve 12. yüzyıllarda yapılan ve "Lakabî" adı
verilen kazıma ve oyma desenli Selçuklu kapları,
kobalt mavisi, türkuvaz, sarı ve manganez moru tonlarında çok-renkli olarak sırlanmışlardır. Taklitlerinin pek çok görüldüğü "lakabı" tarzındaki çinilerin Keşan atölyelerinde hazırlandıkları sanılmaktadır. Rakka atölyelerinde de aynı usulde çalışılmış çiniler yapılmıştır.
*Bölmeli Dekorlar, Bkz.Tülin Ayta, Toprak Sanatlarında Dekoratif Uygulama Yöntemleri, Bölüm
I.Çiğ hamur dekorları, D.G.S.A. 1976. (Guarda
Seca).
243
"Gabrî" adı verilen, Kuzeydoğu İran kaynaklı
halk işi çiniler ise, çoğunlukla sgrafitto tarzında
kazımalarla süslenmekteydi.
Yeni ve değişik hamurlarla uygulanan kalıplama
yoluyla bezemede, daha çok tek renkli sırlar kullanılmıştır. Rakka atölyelerinde pek çok örneklerinin yapıldığı, insan ve hayvan figürlü kalıplama
bezemelerinin yalnız kap kaçak gibi kullanım eşyası
üstünde değil; kaplama çinilerinde de kullanıldığı
görülür.
Eski Iran çömlekçileri tarafından en başarılı
örneklerin verildiği perdahlı çiniler, 12. yüzyılın
sonlarında
Selçuklular
canlandırılmıştır.
üstünde
Bu
kullanılan
görünümlü
bitki,
parçalara
ayrı
tarafından
yeniden
çeşit
uygulamalarda,
metalik
tuzlarla,
hayvan
bir
ve
değer
yazı
ve
sır
sedef
bezemeleri,
güzellik
kazandırmışlardır.
Günümüzde ise, redüksiyon pişirimiyle elde edilen eski perdah sırlı çini eşyanın yerini, endüstriyel yollarla hazırlanmış metal preparatlarıyla
yapılan lüsterli fayans seramikler almıştır. Lüster
bezemeleri, eskiden de yapıldığı şekilde; fırça,
*Bkz. T.A., a.g.e. Böl. 3.2h., Perdahlı Sırlar
(Redüksiyon Sırları).
244
parmak, tülbent bez ve pamukla yapılabildiği gibi,
daldırma ya da püskürtme yoluyla da uygulanabilmektedir.
"Minaî" tarzında ise, iki kez fırınlanarak sıraltı ve sır-üstü bezemelerle zenginleştirilen çini
eşya yedi ayrı renkle süslenmekteydi.
16.yüzyılın ikinci yarısında, o dönemlere kadar
yaygın olarak kullanılan çeşitli çini süsleme yöntemleri hemen hemen bırakılarak, sır-altı süslemelerine önem verilmeye başlandı. Buna göre, renkli
pişen çini hamurlarına önce beyaz bir astar sürülürdü. Bu astarın üstüne desenin çevre-çizgileri çizilir ve çizgilerin içleri, en çok kobalt mavisi olmak
üzere, çeşitli renklerde sır-altı boyalarla doldurulurdu. Bu şekilde hazırlanan
çini levhalar ya da
çeşitli kullanım eşyası alçak derecelerde ergiyen
kurşunlu saydam bir sırla örtülürdü.
Böylelikle, Anadolu ve öteki Arap ülkeleriyle
Mısır'da bulunan dinsel ve sivil mimarının görkemli
anıtları göz alıcı renklerde, sır-altı dekorlu,
perdahlı ve altın yaldızlı çinilerle donatılmıştı.
Tarihsel gelişim içinde, birbirinden değişik
*Lüster ebru.
245
yöntemlerle bezenen çini eşya ile kaplama tuğlaları,
karoları ve plakaları üstünde görülen süsleme
tarzları yerlerini; gerek yapım şekilleri, gerekse
bu yapıtların kullanım alanları bakımından çağdaş
teknolojinin verilerine bırakmışlardır.
Günümüzdeki tanımıyla “Fayans” eşya üstünde uygulanan süslemeler, yine aynı şekilde eski çağların
uygulamalarına koşut bir biçimde yapılabileceği halde; endüstri evriminin gereksinimleri sonucu,
toplu-üretime yönelik mekanik süsleme yöntemlerinin
öncelik kazandığı bir gerçektir.
Buna göre, fayans endüstrisinde en çok kullanılan süsleme yöntemlerini şöyle sınıflayabiliriz:
a) El süslemeleri:
Hamur
süsleri
Angob
Sır-
altı
Mayolika
Sır-üstü
Sır
Bu çeşit uygulamalarda, hamur süslemeleri ayrı
olmak üzere, yapılacak süslemenin gereğine göre fırça, tampon, sünger, puar (lastik şırınga), delikli
246
kalıp v.b. gibi araçlardan yararlanılabilir. Ayrıca,
püskürtme yoluyla mekanik olarak yapılan süslemeler
ile çeşitli sır-altı, sır-üstü çıkartmalar
(dekalkomani'ler) ve baskı dekorları da uygulama
şekilleri bakımından, el süslemeleri arasında sayılabilirler.
Bu gibi süslemeler, çoğunlukla, Özgün tek parçalara, küçük boyutlarda ve az sayıdaki süs ve kullanım eşyasına ya da yüksek fiyatlı toplu-üretim
mamullerine uygulanabilirler.
b) Mekanik süslemeler.
Geniş halk kitleleri tarafından tüketilmesi
beklenilen, fiyatça elverişli, kaliteli ve kullanışlı olmaları kadar; estetik bakımdan daha güzel
ve çekici olması istenilen fayans hamurlarından yapılmış toplu-üretim mamulleri ise, genellikle
mekanik yollarla süslenirler.
Mekanik süsleme yöntemleri şöyle
sıralıyabiliriz:
-Püskürtme
-Gravür Baskı
Asitli gravür
Bürenli gravür
Foto-gravür
247
- Taş-Baskı (Litografi)
. Kromo-Litografi
- Ofset Baskı
- Serigrafi (Elek-Baskı)
- Foto-Seramik
Aşağıda, bu yöntemleri kısaca açıklamaya çalışacağız.
Püskürtme Dekorları:
Püskürtme dekorları, ince öğütülmüş angob, sulandırılmış sır-altı boyaları ve sırların, basınçlı
hava tabancasından (pistole) püskürtülmesiyle
yapılır. Özel tek parçalar ile yüksek fiyatlı fayans
mamullerine uygulanmak istenilen zengin-dekor
süslemelerinde ise, eritici özel yağlarla karıştırılan altın, gümüş, platin ve lüster gibi pahalı maden preparatları "Kalem" pistoleyle püskürtulebilir.
Toplu-üretimde sık kullanılan bu gibi uygulamalar, çok sayıda mamulün kısa sürede boyanması ve
dekorlanmasma yaradığından, yüksek verim sağlarlar.
Gravür Baskı (Çelik Baskı) Dekorları:
Gravür baskıları, geçmiş yıllarda üretilen fayans eşya süslemelerinde yaygın halde kullanılan
248
ve günümüzde eski önemini yitirmiş olsa da; halen
pek çok fayans ve porselen işletmesinde uygulanan
bir takım özel dekorların yapımında yararlanılan
bir yöntemdir.*
Gravür-baskı dekorları, sert fayansların sıraltı dekor baskılarının hazırlanmasında olduğu kadar; sır-üstü ve altın dekorlarının yapımında da
üstünlük sağlar.
Bu çeşit dekorlarda, gravürlü metal plak üstüne sürülen seramik boyaları, baskı presleriyle özel
çıkartma kâğıtlarına basılır. Böylelikle, desenin
istenilen sayıda kopyası seri halde çoğaltılmış
olur.
Çağdaş seramikçilikte, desenlerin baskı plaklarına işlenmesi modern makinelerde mekanik olarak
yapılmaktadır.
Gravür baskısıyla hazırlanan çıkartmaların daha sonra sırsız parçalara yapıştırılmasıyla, el dekorları inceliğindeki çeşitli desen süslemeleri elde edilir.
*Tifdruk (Tiefdruck) Bkz.T.A., a.g.e. Mekanik
Dekorasyon Yöntemleri Böl. 7. B. Gravür Baskı
Dekorları.
249
Taş-Baskı Dekorları:
İlk örneklerinin henüz 17.yüzyılda yapıldığı
taş-baskı, daha çok sır-üstü dekor çıkartmalarının
hazırlanmasında yararlanılan güç ve beceri gerektiren bir yöntemdir.
Doğal halde homojen bir kireçtaşı olan Lito taşlarına özel kalem ya da mürekkepli çelik uçla kazınan (çizilen) desenler, daha sonra bir arapzamkıasit karışımıyla örtülür. Bir süre bekletildikten
sonra yıkanan taşın üstüne sürülmüş karışım suyla
akarak gider. Desenin çizildiği kesimler ise bu karışımdan etkilenmez. Öteki kesimler ise emicilik
kazanarak nemlenir.
Önceden hazırlanmış olan sır-üstü boyası Lito
taşına sıvandığında, nemli kesimler boyayı tutmaz.
Desenin çizildiği kesimlere yapışan boya tabakası
merdaneyle ince yayıldıktan sonra, üzerine serilen
özel baskı kağıdıyla baskı makinesine yerleştirilir.
Boyama her basımda yinelenerek, bir dizi prova
(baskı) basılır. Sonra bu provalar sırlı parçalar
üstüne yapıştırılarak, kâğıttaki boyalı desen
parçaya taşınmış olur.
Kromo-Litografi: Çok renkli olarak hazırlanan
litografi çıkartmalarına verilen ad olup, ofset ve se250
rigrafi baskılarına göre daha
eski bir mekanik dekorlama
yöntemidir.
Ofset Baskı:
Ofset baskıları, fayans mamullerinin çok-renkli
sır-üstü çıkartma dekorlarının yapımında yararlanılan bir yöntemdir. Büyük fayans işletmelerinde sırlı mamullere uygulanan dekal (dekalkomani)*
dekorlarında üstün bir verim ve düzenlilik
sağlar.
Renkli dekor çıkartmalarının bu tarzda hazırlanması, lito-dekal çıkartmalarının yapımında yararlanılan ilkelere uyar. Ancak, her iki yöntem
arasındaki farklılık, ofset baskıda desenin, fotomekanik yolla çinko plak üstüne geçirilmesidir.
Bundan sonra, çinko plaktan özel çıkartma kağıtlarına baskı yapılması da gravür baskılarında olduğu
gibidir.
Serigrafi (Elek Baskı):
Yüzyıllar önce Uzak Doğu ülkelerinde kullanılmaya başlanan "İpek Ekran" baskıları, çağdaş baskı
teknolojisinin çeşitli kollarında olduğu gibi fa-
*Çok-renkli seramik çıkartmalarıyla yapılan
dekorlar.T.A.
251
yansçılıkta da, serigrafi tarzında hazırlanan modern baskıların gelişmesine yardımcı olmuştur.
Yüzyılımızın ikinci yarısından sonra Amerika ve
Avrupa ülkelerinde hızla gelişerek yaygınlaşan
serigrafi, çok miktarda üretilen seramik mamullerinin dolaysız ve dolaylı yollarla
dekorlanmalarında büyük bir kolaylık ve verim
sağlamaktadır.
Bundan başka, öteki baskı yöntemlerine göre
elek baskının, dekal dekorların yapımıyla ilgili
harcamalarda sağladığı ucuzluk ile hazırlamasındaki
kolaylık, bu çeşit baskıların giderek daha çok
yaygınlaşmasına ve pek çok fayans işletmesi tarafından benimsenerek önem kazanmasına neden olmuştur.
Serigrafi baskı çıkartmalarının hazırlanmasında,
Önce baskı eleklerine paslanmaz çelik ya da naylon
tel gerilir. Çok renkli dekorlar için renk ayırımı
yapılarak, her renk için ayrı elekler hazırlanır.
Bunun yanısıra, baskı yapılacak desen pozitif
olarak "Bristol" tipi bir film kâğıdına çizilir.
Işığa karşı hassaslaştırılmak için, bir dakika
süreyle bir potasyum bi-kromat eriyiğine daldırılır.
Sonra asetat ya da vinyl cinsinden, plastik nite-
252
likli bir tabaka üstüne yerleştirilerek mor-ötesi
ışınlarına tutulur. Işığın etkisiyle, eleklere önceden sürülmüş olan özel emülsiyon sertleşir, ama
desen bundan etkilenmez. Baskı elekleri ılık su
banyosunda yıkandığında, desenin üstündeki emülsiyon akıp gider, öteki kesimler sertleşmiş olarak
kalır. Sonra elekler alınarak, her iki yüzden olmak üzere iyice kurutulur ve baskıya hazır duruma
getirilir.
Baskı işlemi, dolaysız (direct) ve dolaylı
(indirect) olmak üzere iki şekilde yapılır.
Dolaysız baskıda, az sayıdaki basımlar elle;
çok sayıdaki basımlar ise otomatik serigrafi
makinalarında mekanik olarak yapılır. Bu amaçla
geliştirilmiş ve saatte ortalama 2500 ve daha çok
baskı yapan makineler vardır.
Dolaylı baskıda ise, küçük ve karmaşık desenler ile büyük ve hacimli parçalara dekal dekorlarının yapılmasına yarayan çıkartmalar hazırlanır.
Bunun için, endüstriyel yollarla İmal edilen özel
serigrafik seramik boyaları kullanılarak, çok renkli kromo-serigrafi çıkartmaları elde edilir.
"T.A. Toprak Sanatlarında Dekoratif Uygulama
Yöntemleri, Bl.7-I. Serigrafi dekorları.
253
Foto-Seramik:
Geçen yüzyılın ortalarında görülmeye başlanan
foto-seramik çıkartmaları sır-üstü dekor uygulamalarında kullanılır. Bu amaçla yapılan işlem, herhangi bir fotoğrafın, sır-üstü camsı seramik boyalarıyla fayans ya da porselen gibi sırlı parçaların üstüne basılması ilkesine dayanır.
Baskı işlemi, görüntünün boyutları büyüdüğü
oranda güçleşir. Bu bakımdan, foto-seramik çıkartmaların hazırlanması büyük bir ustalık, bilgi,
alışkanlık ve deneyim gerektirir.
Baskıya hazırlama ve uygulama iki ayrı işlemle
geliştirilir:
. Cam plak üstünde ince bir film
tabakası hazırlama,
. Hazırlanan film tabakasının sırlı
parça yüzeyine taşınması.
Bunun için, karanlık odada bir potasyum
bikromat eriyiği, şekerli su ve arapzamkı
karışımı hazırlanır. Bu karışım, temiz bir cam
plak üstüne yayılır ve kurumaya bırakılır.
Kurumadan sonra, baskı yapılacak görüntünün
pozitif klişesiyle üst üste olmak üzere ışığa
tutulur. Daha sonra bu cam
254
plak alınarak, yatay durumda düz bir yere yerleştirilerek, üstüne çok ince pudra halinde öğütülmüş
sır-üstü boya serpilir.
Baskı yapılabilmesi için, cam plak üstündeki
ince film tabakasını taşıyacak olan bir kolodyon
karışımı, hazırlanır. Alkol, eter, azot pamuğu ve
hint yağından oluşan bu karışım alınarak, ince bir
tabaka halinde, boya serpilmiş plak üstüne yayılır.
Karışımın fazlası süzülerek kurumaya bırakılır.
Kurumadan sonra, cam plak klorhidrik asitle hazırlanan bir asit banyosuna daldırılır. Asit banyosundan çıkarılan plak suyla yıkanarak, potasyum
bikromat artıklarından temizlenir ve üstündeki
foto-seramik dekal tabakası da ayrılır.
Bu tabakanın sırlı yüzeye uygulanmasından sonra
parçalar şekerli suya daldırılır. Daha sonra da
kurumaya bırakılır. İyice kurutulduktan sonra fırınlanarak dekor pişirimi yapılır.
255
ÖZET
ÖZET
"FAYANS MAMULLERİN YAPISAL ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE
İNCELEME" adı altında toplanan bu çalışma, topraktan imal edilen çeşitli seramik ürünleri arasında
ayrı bir bölümü oluşturan FAYANS’ın tarihsel ve
teknolojik gelişim düzeni ile yapısına değin ayrıntılar verilmesi amacına yönelik olarak, altı bölüm
halinde düzenlenmiştir.
Birinci bölüm, fayansın genel tanımı, fayans
ürünlerinin seramik endüstrisindeki ve güncel yaşamdaki yeri, tarihçesi ve ülkemizde gelişmekte
olan fayans endüstrisi ile bu endüstrinin ekonomik
açıdan taşıdığı öneme değin ayrıntıları kapsamaktadır.
İkinci bölümde, fayans hamurunun yapısal oluşumuyla ilgili bilgiler yer almakta ve çeşitli fayans hamurlarına giren değişik elemanların, hamur
yapısında ortaya çıkardıkları bir takım etkimeler
ile bu etkimelerin yol açtığı olgulara değinilmektedir.
Üçüncü bölümde, değişik fayans grupları belirlenmekte; bu gruplar arasındaki ortak nitelikler
ve benzerlikler ile karşılaştırmalı olarak çeşitli
fayans hamurlarının özellikleri ve aralarındaki
yapı farklılıkları üzerine ayrıntılı açıklamalar
getirilmektedir.
Dördüncü bölüm, çeşitli fayans mamullerin yapımında kullanılan hamurların hazırlanma ve şekillendirme yöntemlerine ayrılmıştır.
Beşinci bölümde ise, " Fayans Sırları" konusu
yer almaktadır. Bu bölümde, fayans sırlarının genel nitelikleri; "Kalite Tüzüğü", değişik ısılar
için hazırlanan temel sır grupları; bu sırların
Stokiyometrik Formüller başlığı altında teorik
kimyasal formülleri; sır hammaddeleri ve bunlardan
ileri gelen etkimeler; fayans sırlarında ayrı bir
önem taşıyan sır-hamur uyumu ile uyumsuzluktan
ileri gelen bazı sır hataları ve sır örnekleri yer
almaktadır.
Son olarak altıncı bölümde de, fayans mamullerine uygulanan yüzey düzenleme yöntemleri üzerine
ayrıntılar verilerek, kısaca bu ayrıntıların açıklanmasına çalışılmıştır.
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
ARNAUD, D., Manuel de Céramique Industrielle
ASLANAPA, O., Anadolu'da Türk Çini ve Keramik Sanatı,
Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları:
10, İstanbul, 1965.
CHARLESTON, R.J., World Ceramics, Hamlyn, London,
1975.
FOUREST, H.P., Faienciers Français du XVI.éme a la
fin de XVIII.e siécle, Hachette,
1966.
DEGUSSA, Glasurfritten, Catg., Frankfurt, 1976.
DIEZ, E., L'Art de L'islam, Payot, Paris, 1971.
DURY, J.Carel., Art of Islam, Abrams, New York,
1970.
FERRO, Enamels, Glaze Frits. Catg., Holland, 1976.
FRENCH, Neal., Industrial Ceramics: Tablewrare
Oxford University Press, London,1972.
GIACOMOTTI, J., La Majolique de la Renaissance
Paris, 1961.
GREBER, E., Traité de Céramique, Encyelopédie
Roret, Sfelt, Paris, 1947.
HAUSSONNE, M., Tecnnologie Céramigue Générale,
Vol. I-II, J.B.Baille"re et Fils,
Paris, 1969.
İstihdam ve Üretim» Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü, Ankara, 1976.
JOUENNE, C.A., Céramique Générale. Nations de
Physico-Chimie, Tome I-II, Gauthier
Villars, Paris, I960.
JOURDAIN, A., La Technologie des Prodnits
Céramigues Réfractaires, GauthierVillars, Paris, 1966.
LEHNHAUSER, W., Glasuren und Ihre Farben,
Wilhelm Knapp Verlag, Düsseldorf,
1959.
MAGNE, L. - Magne, H.M., Décor de la Terre.
H.Laurens, Paris, 1927.
MARCAIS, G., L'Art Musulman, P.U.F., Paris, 1962.
MICHALOWSKI, K., L'Art de L'Ancienne Egypte.
Mazenod, Paris, 1968.
MIMIER, P., Technologie des Faiences. Gauthier Villars, Paris, 1957.
PAULING, L., Chimie Générale. Cev.R. Paris, 1968.
RHODES, D., Clay and Glazes for the Potter.
Chilton Company, Philadelphia, 1974.
ROTHSCHILD, G. - GRANDJEAN, S., Bernard Palissy
Au Pont des Arts, Paris, 1952.
RUTTEN, M., Les Arts du Moyen-Orient Ancien.
P.U.F., Paris, 1962.
SAINT-CLAIR, Anne., Le Dictionnaire Marabout des
Antiquités, Gerard-Co,Belgique,
1971.
SEHERR, P.S. Design and Color in Islamic
Architécture, Smithsonian Publication,
Washington, 1968.
SINGER, F., - GERMAN, W.L., Ceramic Glazes, Borax
Consolidated Ltd. Borax House, London,
1960.
SPEISER, W., L'Art d'Extrême Orient, Payot, 1971.
WARREN, E.C., Pottery and Porcelain, Vol.1,
Crown Publishers, New York, 1944.
WAYE, B.E., Introduction to Technical Ceramics,
Maclaren and Sons LTD, London, 1967.
Yıllar İtibariyle Başlıca Sanayi Maddeleri Üretimi.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara,
1976.
Yıllık İmalat Sanayii Sonuçları, 1964 - 1968,
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara,
1976.

Benzer belgeler