de iki yeni oyun - Tiyatro Dergisi
Transkript
de iki yeni oyun - Tiyatro Dergisi
a pe cy İÇİNDEKİLER 26-27 28 30 Ali Hürol Tiyatrosu • Söyleşi: Ali Hürol Sahtenin ve eğlencenin gülünç buluşma sı • Kahvede Şenlik Var -Bakırköy Belediye Tiyatrosu Kendine gülen seyirci Ar mı Kâr mı? -Enver Demirkan Tiyatrosu Tiyatrolar Rehberi N âzım Hikmet'in (Doğ. 20.1.1902) 90 ncı doğum yılı, bir ay sonra yurdumuzda ve dünyada çeşitli etkinliklerle anılacak. Bazı tiyatrolarımız Nâzım'ın oyunlarını sahneleyerek onu anmaya hazırlanıyorlar. Önce, 29 Kasım 1991'de, Dostlar Tiyatrosu, Mehmet Ulusoy'un yönettiği Sevdalı Bulut'u sahneye çıkarıyor. 13 Aralık gecesi Ankara Sanat Tiyatrosu, Rutkay Aziz'in yönettiği, onun Yolcu adlı oyunu ile bu yılki gösterilerine başlamış olacak. Ardından, tiyatromuzun değerli oyuncularından Müşfik Kenter, 18 Aralıktan başlayarak Kenter Tiyatrosu'nda, Nâzım'ın şiirlerinden oluşturulan Kuvayi Milliye adlı oyunla tiyatroseverlerin karşısına çıkacak. Öyle umuyoruz ki, artık gerçek bir demokratik ortamda, sansürsüz, baskısız ve de özgürce Nâzım'ın yapıtlarını dinleyeceğiz, izleyeceğiz. Türk yazınının bu büyük ustasına, "yeniden sahnelerimize hoş geldin" diyoruz. Sahnelerimizdeki bu Nâzım esintisine, onun oyunlarından birinin resmini dergimizin kapağına basmakla biz de katılmak istedik. İşte bunun için kapakta, Kuvâyi Milliye oyunu ile Nâzım'ın ağzından Bağımsızlık Savaşı Destanımızı tiyatroseverlere aktaracak olan, tiyatromuzun 36 yıllık bir usta sanatçısının, Müşfik Kenter'in fotoğrafı yer alıyor. Devlet Tiyatrosu iki yıldır Nâzım'ın Ferhat ile Şirin adlı oyununu repertuvarma alıyor, bunu TV'den de ilân ediyor, ama oynamıyor. Demokratik hakların genişlemekte olduğu bugünlerde, artık çekinmeden Nâzım'ı sahnelemek Devlet Tiyatromuza da yakışacaktır sanırız. cy 25 Merhaba a 4-6 Haberler 8-9-10 İki Usta'dan"Kurtuluş destanı"*Kuvayi Milliye -Kenterler" Söyleşi: Müşfik Kenter-Oğuz Aral 12-13 Çehov, Gorki, Stanislavski sahne üzerin de • Uzakta Piyano Sesleri -Ali Poyrazoğlu TiyatrosuSöyleşi: Ali Poyrazoğlu- Oben Güney 14 Yönetenlerin mizahi politik eleştirisi • Beni Biraz Yönetir misiniz? - "Yasemin Yalçın Tiyatrosu" 16*17 Tiyatro sahnesinde alınan sinema ödül leri Söyleşi: Sumru Yavrucuk 17 Tiyatro ve Sinema oyunculuğu üzerine • Ali Uyandıran 18 Bir tutuklunun kendisiyle ve toplumla he saplaşması İçerdekiler -İzmir Sanat Ti yatrosu 20-21 Tiyatro AÇT 16 yaşındaSöyleşi: Salih Kalyon 22-23 İzmir'de Şehir Tiyatrosu kuruluyor • Söy leşi: Özdemir Nutku 24 Bir alternatif konservatuar» Söyleşi: Müjdat Gezen Bu sayımız elinize geçtiğinde, yeni hükümet, büyük bir olasılıkla güvenoyu almış olacak. Yeni siyasi iktidar, toplumumuzun kültür yaşamına ait birikmiş, özellikle geciktirilmiş beklentileri ile karşı karşıya kalacak. Bunlara çözümler getirmek, sansürsüz, yasaksız, saldırısız, polissiz bir kültür ortamı yaratmak artık onların ellerinde. Ayrıca iki hükümet ortağının da, demokratik ve uygar standartlar getirmek konusundaki başdöndürücü vaadleri, hâlâ belleklerde taptaze... Tiyatromuzun, bu özgür ortamda filizlenecek yepyeni kazanımları olmalı. Bunu, kültür yaşamımızı düzenleyip yöneteceklerden bekliyoruz. Dileriz umutlar umutsuzluğa dönüşmez... Sevgi ve saygı ile. pe KAPAK: MÜŞFİK KENTER - Kuvayi Milliye Kapak fotoğrafı: Sinan Şanlıer Tiyatro... Tiyatro... AYLIK HABER TANITIM DERGİSİ SAYI : 11 / ARALIK 1991 / 200 TL. T. Yılmaz ÖĞÜT Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Tem Yapım Yayıncılık Ltd. Şti. adına T.Yılmaz Öğüt Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Mustafa Demirkanlı Yayın Koordinatörü: Nalân Özübek Danışma Kurulu: Orhan Alkaya, Rutkay Aziz, Genco Erkal, Fikret İlkiz, Yılmaz Onay, Ali Taygun, Işık Yenersu Basın ve Halkla İlişkiler: Enis Bakışkan Teknik Yönetmen: Sinan Şanlıer Katkıda Bulunanlar: Ayşe Ateş, Faruk Boyacıoğlu, Güzin Çorağan, Özlem Öğüt, Ali Uyandıran, Zeynep Üskül Ankara Tem.: Koray Ergun Tel: (94) 125 02 56 İzmir Tem.: Ali Rıza Özbilgiç Tel: (9-51) 43 01 34 Samsun Tem.: Kaya Odabaşı Tel: (9-36) 12 25 12 ' Almanya Tem.: Levent Beceren, Berlin Tel: (9-9)49.30.6152020 Viyana Tem.: Uğur Özkan, Wien Tel: (9-9)432225051220 Ofset Hazırlık: Tem Yapım Tel: 149 87 37 Baskı: Boyut Matbaası: 577 8641 Tem Yapım Yayıncılık Ltd. Şti. Oba Sok. 9/1 Cihangir/İstanbul Tel: 149 87 37- 38 Fax: 149 02 18 Abone Bedeli: Yıllık 40.000 TL. Yurtdışı: 25 DM Posta Çeki Hes.: Tem Yapım - 655 074 Banka Hesap No: T. İş Bankası-Cihangir Şb. 178117 Katkılarından dolayı TİYAP'a teşekkür ederiz. Dilek Türker bu yıl Karaca Tiyatrosu'nda Geçen yıl Küçük Sahne'de Aziz Nesin'in Bir Zamanlar Memleketin Birinde adlı poli tik kabare türündeki oyununu oynayan Dilek Türker (Tiyatro Ayna), aynı oyunu bu yıl her Çarşamba 18:00 ve 21:15'de Karaca Tiyatro su'nda oynamaya devam ediyor. Yılmaz Onay'ın yönettiği müzikli oyun, ülkemize ait politik eleştirilerle dolu. Sevdalı Bulut oyunundan (Dostlar Tiyatrosu) "Sevdalı Bulut" başladı Dostlar Tiyatrosu, yeni oyunu Sevdalı Bulut ile 29 Kasım Cuma günü seyirci karşısına çıktı. Mehmet Ulusoy'un 1973'de Paris'te sergilemiş olduğu Nazım'ın bu oyunu, İstanbul'da ilk kez sahneleniyor. İlk gece tüm salonu dolduran seyirciden büyük ilgi gören oyunun sonun da sahneye gelen Ulusoy Ne mutlu ki dünyaya bir Nazım gel miş; daha yüzyıllarca yaşayacak diye seyircileri selamladı. pe cy a Oyun Cuma, C.tesi, Pazar günleri Maçka Maden Fakültesi salonunda sahneleniyor. Gökkuşağı yeni oyun Oyuntuları 'nda Bu yıl Ankara'da kurulmuş olan Gökkuşağı Oyuncuları, ikin ci oyunları E. Robles'nin Özgürlüğün Bedeli adlı oyununa ha zırlanıyorlar. Cezmi Baskın'ın yönettiği 16 ikişilik kadroyla oy nanacak oyun İnsan Hakları Haftası'yla birlikte 9 Aralıkta AST Salonu'nda başlıyor. Giresun'da Tiyatro Giresun Belediyesi Şehir Tiyatrosu, 1991-1992 tiyatro sezo nunu açtı. Şehir Tiyatrosu, ilk olarak, Refik Erduran'ın Ayı Ma salı adlı oyununu sahneleyecek. Kültür salonunda çalışmalarına başlayan tiyatro, bu sezon ayrıca, Mehmet Baydur'un Yangın Yerinde Orkideler ile John Logan'ın Zafer Madalyası adlı eserlerini de sahneleyecek. Dilek Türker (Tiyatro Ayna) Ankara Sanat Kurumu Tiyatro Ödülleri Sanat Kurumu 1990-1991 dönemi tiyatro ödüllerini kazananlar belli oldu. Deli Dumrul en başarılı yapım seçildi. Ankara Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği Yücel Erten'in sahneye koyduğu Deli Dumrul, özgün ve yeni bir yorumla sahnelendiği, geleneksel Türk tiyatrosu öğelerini başarıyla sahnelediği ve gösterdiği takım oyun culuğu dolayısıyla en başarılı yapım seçildi. Seçici kurulun değerlendirmesiyle Ayşe Sarıkaya Bir Kadın, Sema Aybars Kafesten Bir Kuş Uçtu ve Nevra Serezli de Karmakarışıktaki rolleri ile en başarılı kadın oyuncu seçilirken, Kafesten Bir Kuş Uçtu adlı oyunun tüm erkek oyuncuları da en başarılı erkek oyuncu olarak be lirlendi. Ayşegül Yüksel, Gönül Üçele, Nurhan Karadağ, Tahsin Kuru ve Atilla Sav'dan oluşan seçici kurulun değerlendirmesi sonucu Ahmet Levendoğlu Aldat ma adlı oyundaki rejisiyle en başarılı yönetmen, Bilge Koloğlu da Kafesten Bir Kuş Uçtu oyunundaki çalışmasıyla en iyi çeviri ödülünü kazandılar. En başarılı oyun yazarı ve müzik dalında ödüle değer eser bulunamazken Galile'nin Yaşamı adlı oyundaki çalışmalarıyla en iyi dekor ödülü Güven Öktem'e, en iyi giysi ödülü de Gül Öner'e verildi. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi tiyatro bölümünün sahnele diği Emrem Yunus adlı oyun, jüri ödülüne layık görülürken, Özcan Pala Müfet tiş, Şahap Sayılgan Tersine Dönen Şemsiye ile övgüye değer erkek, Lale Gerger de Galile'nin Yaşamı'ndaki yorumu ile övgüye değer kadın sanatçı olarak belirten diler. Ödüller Aralık ayında düzenlenecek törenle sahiplerine verilecek. Dünya Çocuk Tiyatroları Festivali Uluslararası Amatör Tiyat rolar Birliği (IATA) tarafından düzenlenen 2 nci Dünya Çocuk Tiyatroları Festivali, 18-26 Nisan 1992 tarihleri ara sında Antalya'da yapılacak. Festivale 20 ülkeden 300 çocuk tiyatrocu ile dünyaca ünlü 80 drama hocası katıla cak. 14 drama pedagogu önder liğinde düzenlenecek olan work-shop'larda çocuklar her gün üç saat doğaçlama çalış maları yapacaklar. pe cy a Şehir Tiyatroları 6. Sahne Örümcek Kadının Öpücüğü okuma provasında M. Keskinoğlu, M.Koper, Z.Diper. Bizim Tiyatro' da "Örümcek Kadının Öpücüğü" pe cy a Bizim Tiyatro, Barohan'daki Dostlar Tiyatrosu salonunda bu mevsime yedi yıldır sahnelenen Yargı oyunu ile başlıyor. Topluluk yeni oyun olarak M. Puig'in aynı adlı kendi romanından tiyatrolaştırdığı ve filmi de yapılmış olan Örümcek Kadının Öpücüğü adlı oyununu sergileyecek. Macit Koper'in yönettiği oyunda devrimciyi Zafer Değer, eşcinseli Mehmet Keskinoğlu oynuyor. Provaları süren oyun Aralık sonlarında başlayacak. 'nda İstanbul Büyükşehir Be lediye Başkanlığı'nın yapımı nı üstlendiği, Şehir Tiyatroları'nın altıncı sahnesi olan Gaziosmanpaşa Şehir Tiyat rosu 10 Kasım'da törenle hiz mete açıldı. Törende Şehir Ti yatroları sanatçıları Atatürk ve Sanat konulu oyun sergile diler. Yapımı altı ayda tamam lanan, üç milyar liraya mal olan, 290 kişilik tiyatro, bilgi sayarlı ses ve ışık düzenine sahip. Nâzım 'ın "Yolcu" oyunu AST'da AST, Nâzım'ın "Yolcu" adlı oyununu Rutkay Aziz'in yönetmenliğinde sahneleye cek. Provaları süren oyun 13 Aralıkta seyirci karşısına çı kıyor. pe cy a Müşfik Kenter Nâzım'ın Kuvâyi Milliye'sini sahneliyor İki ustadan "Kurtuluş Destanı" S abahın erken saatlerinde Harbiye'den, Kenterler Tiyatrosu'nun önünden geçerseniz, şu günlerde, aşağılardan bir yerlerden güçlü bir ses duymanız kuvvetle muhtemel: birdenbire beş adım arkasında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saati sordu. Paşalar: «Üç,» dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üzerinde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı. Yazan Yönetmen Dek. Kost. Oynayan Nâzım Hikmet Ran Oğuz Aral Oğuz Aral Müşfik Kenter Müşfik Kenter, Kuvâyi Milliye'nin pro vasında. 18 Aralıktan itibaren Kenterler Tiyatrosu'nda izleyebileceğimiz Kuvâyi Milliye'ye ilişkin Müşfik Kenter'i dinliyoruz: Neden Kuvâyi Milliye, Müşfik Bey? Kurtuluş Savaşı hakkında en güzel, en duygulu, en sevgi dolu destanı Nâzım yaz mış. Amacım bir kez daha bunu gösterebil mek seyirciye. Halkımıza hep 'vatan haini' olarak tanıtılmaya çalışılan Nâzım'ın vatanı na nasıl tutkuyla bağlı olduğunu, halkını ne kadar çok sevdiğini, Atatürk'e hayranlığını, kendi şiirleri aracılığıyla bir kez daha haykır mak. Biraz önce Atatürk'ü çizen bir şiir din lediniz örneğin, bence Atatürk için yazılmış en güzel şiir budur. Oğuz Aral ve Müşfik Kenter pe cy a Nalân ÖZÜBEK Kuvâyi Milliye Destanı Nâzım Hikmet'in şiirlerinde gerçekten hiç uzaklaşmaksızın yoğun bir duygu çeşitlili ği görürüz. Bunu seyirciye nasıl ulaştırmayı düşünüyorsunuz? Öncelikle Destan'ın bütününe bakmak gerektiğine inanıyorum. Ülke tarihinde dö nemsel önem taşıyan bir olay Kurtuluş Sava şı. Halkın savaştan etkilenmeyen bir kesiti yok ve Nâzım işte bu insanları, bu savaştan bir şekilde ama mutlaka etkilenmiş olan in sanları anlatıyor. Çok çeşitli insanları, çok çe şitli duyguları anlatı yor. Bir Kambur Kerim var, bir Arhaveli İsma il, bir Kara Yılan var. Bir anlatıcı var, Nâzım var. Zaman zaman ben varım. Böyle bir şey harmanlamak istiyo rum. Vurulmuş askeri, ölmüş askeri, Deli Erzurumlu'su, paşalarıyla, hepsini böyle bir har man haline getirmemiz gerekiyor. Sonra bu insanla rın çok değişik, çok çe şitli duygulan var, onun ötesinde şehirle rin duygusu var. Örne ğin bir Antep'in duygu su var, bir Bursa'nın bir Eskişehir'in duygusu var. Sadece insanların değil şehirlerin de yü reği atıyor. Öyle bir yazmış ki Nâzım Hik met, şehirlerin bile yüreğinin attığını duyu yorsunuz. Bunu içinizde hissedince de seyirciye ulaştırma gibi bir çabaya gerek kal maz çünkü bir duygu-gerçek sarmalı olarak geçer gibi geliyor bana. Nâzım'a ve onun gürlerine bu denli du yarlı yaklaşımınız, daha önce deneme isteğini getirmedi mi? Ya da neden denemediniz? Biz bu çalışmaya iki yıl önce karar ver dik ancak Nâzım'ı sahnede anlatmak bir emek işidir, zordur, zaman alır, hele olumsuz dış koşullar sürekli yanıbaşınızdaysa. Kaldı ki Körfez Savaşı seyirciyi tiyatrodan kaçır mış bir durumdaydı. Daha önceki yıllarda ise, Nâzım'ı bir slo gan haline getirmek istediler, ben bunu yaşa mak, böyle bir çerçevede değerlendirilmek pe cy a Öyle bir yazmış ki Nâzım şehirlerin bile yüreğinin attığını duyuyorsunuz. Bunu içinizde hissedince de seyirciye ulaştırma gibi bir çabaya gerek kalmaz çükü bir duygu-gerçek sarmalı olarak geçer gibi geliyor bana. istemedim. Nâzım'ı bir slogan haline değil de bir sevgi haline getirmek gerek bence. İşte bunun çabasındayım. Nâzım Hikmet'in 8 baptan oluşan Kuvâyi Milliye şiirlerini dramatize ederek sahneye koyan Oğuz Aral da aynı amacı ve aynı çaba yı paylaşıyor Müşfik Kenter'le: Nâzım, gerek kendi zamanında gerek sonraki zamanlarda cebren ve hile ile okuyu cuyla arası yok edilmiş, koparılmış bir insan. Bırakın bir büyük şairi, bırakın Nâzım gibi duyarlı bir insanı, herhangi bir yazarı okuyu cuya yasak etmek demek, zannediyorum onu idam etmek gibi bir şeydir. Bir insanı yok etmek ancak böyle mümkündür. Bugünlere kadar geldi Nâzım'ın yasaklığı Türkiye'de. Türk halkı, özellikle Türk gençliği en büyük şairinin, ya da yetişmiş en büyük şairlerinden birinin şiirlerini okuyamayarak büyüdü. Buradan yola çıktık biz. Nâzım'ı hem sahneye, hem tekrar gündeme getirmek yani hakkı olan yere getirmek ama cıyla. Sadece Türk edebiyatında ya da Türk tiyatrosunda değil, Türk hayatında hakkı olan 9 okuyucu gibi keyifle değil de ders çalışır gibi okudum, oyunlaştırıcı bir adam gözüyle okudum. Gördüm ki bir oyun değil on oyun çıkarır erbabı bundan ve hapishanede yazdı ğı mektuplardan yola çıkmaya karar verdim. Seyredeceğiniz oyunda Müşfik'i, Nâzım'ı ve Nâzım'ın şiirlerindeki kişileri ve kişilikleri göreceksiniz. Müşfik bunların hep sini başarıyla oynuyor yalnız çok ince bir çizgi var; Müşfik, Nâzım olmuyor. Bir an lamda Nâzım'ı sunuyor sahnede. Yüzde yüz bir 'Nâzım Hikmet Belgeseli' beklerseniz düş kırıklığına uğrarsınız, böyle bir belgesel yap mayı düşünmedik. Kurtuluş Savaşı Destanı yazıyorsunuz ve kahramansı olma tuzağına düşmüyorsunuz. Bu çok usta bir adam işi ve o ustalığa varan bir insan Nâzım. yere getirmek. Peki Oğuz Bey, Nâzım'ın şiirlerinde, onu sahnelemeyi kolaylaştıran şeyler var mıydı? Elbette, olmaz olur mu. Nâzım'ı okudu ğunuz zaman, gözünüzün önüne sürekli resim gelir. Bu belki birçok şairde vardır; resimsel betimleme, ama Nâzım'ı okuduğunuz zaman, gözünüzün önüne sadece resim değil, birbiri ardısıra devam eden kareler gelir, bir sahne üstü gelir. Şiirleri tiyatroya son derece elverişli. Biliyorsunuz biz yine aynı amaçla yola çıkarak Orhan Veli'yi sahnelemiştik ki Orhan Veli biraz daha şanslı, daha okunan bir şairdir. Onun şiirleri de tiyatroya elverişli ancak Nâzım'ın şiirleri kadar değil. Hamaset tuzağına düşmemek pe cy a Oğuz Bey, 1958 yılından beri tiyatronun içinde olduğunuzu biliyoruz. Buna rağmen zorlandığınız noktalar oldu mu? Ben biraz farklı yaklaşmak istiyorum bu konuya. Bir kere Kuvâyi Milliye'yi sahneye koymanın büyük tuzakları vardır. Önce yaz manın büyük tuzakları vardır. Tekrar tekrar, didikleyerek okudum, Nâzım bu tuzağa düş memiş. Nedir bu tuzak? 'Hamasi' olmak, kah ramansı olmak. Kurtuluş Savaşı Destanı yazı yorsunuz ve kahramansı olma tuzağına düşmüyorsunuz. Bu çok usta bir adam işi ve o ustalığa varan bir insan Nâzım. Kuvâyi Milliye'yi nasıl hazırladınız, Oğuz Bey? Müşfik bu fikri ortaya attığında yani 1989'da, uzun boylu tartıştık ve sonunda an laştık fakat bunu nasıl tiyatrolaştırırız sorusu nu aşağı yukarı iki sene kadar kafamızda gez dirdik. İçtenlikle söylüyorum ki iki sene çıkış yolu bulamadım. Bütün şiirlerini, bütün mek tuplarını, hayatını tekrar tekrar, bu sefer bir Aynı tuzak bizim için de geçerli idi ve çok üzerinde durduk. Kuvâyi Milliye'yi sah neye koyarken hamaset tuzağına düşmeye lim bir; ayrıca Nâzım'ın hayatı bir kahra manlık öyküsü; Nâzım'ı da sahneye koyarken aman insan yanını kaçırmayalım ve o kahramanlık yanına kendimizi kaptırmaya lım kaygısını taşıdık. Düşünün bir adam, bir hiç için, onbeş yıl hapiste yatıyor ve "kan Kenterler 'de iki yeni oyun Kent Oyuncuları, İstanbul 3. Tiyatro Festivali'nde ilk kez sergiledikleri iki oyunla sezonu açtılar. Mehmet Baydur'un Maskeli Süvari adlı oyununu Müşfik Kenter sahneyie koydu ve oyundaki Maskeli Süvari'yi oynuyor. Yıldız Kenter ise Sovyetler'de sonsallarda yazılnıış bir glasnost oyununu Sevgili Yelena Sergeyevna'yı hem sahneye koydu, hemde başroldeki idealist öğretmeni oynuyor. Oyunun yazan, son dönemde yazdığı oyunlarla Sovyetlerde yasak lanmış fakat ülkedeki değişimden sonra oyunları tekrar sahnelenmeye başlamış genç bir kadın yazar. 10 ESİNTİLER Zeynep Oral "Tiyatrocu" aldun Taner'e göre, O, "Nota olsa do olurdu. Renk olsa nar rengi. Kraliçe olsa Nefertiti. İçki olsa Fransız şampanyası. Ta_ rihi kişi olsa Hürrem Sultan..." Ve "En büyük kozu olan se siyle İstanbul Türkçesini en doğru, en ahenkli ve dişice kullanmasını bilir." Haldun Taner, onun doğuştan talihli olduğuna, doğanın ona sayı sız yetenekler vermiş olduğuna inanır. Ve emindir ki, "Doğa onu bu me ziyetlerle donatmamış olsa bile, o ne yapar yapar sırf iradesi ve hırsı ile bunları yoktan edinmenin bir yolunu bulurdu." Cemal Süreya'ya göre, "... gözleri elmacık kemiklerinin sarp kayalık larının altında derinleşen iki göl gibi duruyor. Hiç bozulmayacak. Yaşadığımız dönem birtakım simgelerle anlatılırsa ilerde onunla da anlatılacak.". Altan Erbulak, ona çok şey borçlu olduğunu söyler. Ve "Sahnede en kötü oyuncu bile onun karşısında büyür, devleşir" der... Bugün aramızda bulunmayan bu değerli insanların kimden söz ettikleri ni anladınız herhalde: Gülriz Sururi'den... Bu yukardakilere ve otuz yıl içindeki daha nice tanımlamaya olsa olsa şunu ekleyebilirim: Yaptığı işe, mesleğine, tiyatroya tutuklu... Tutku, sanatçıların özünde var dense bile, onda bu tutku, özverili .ve inatçı çalışma disipliniyle, duygu yoğunluğuyla ve sonsuz saygıyla bütünleşiyor... Bu saygıyı yalnız tiyatroya değil, kendisine, çevresine ve yaşama karşı da amansızca savu nuyor... Yaşamını sanata, sanatını yaşama dönüştürmüş biri... Beş yıl aradan sonra Gülriz Sururi, kendi yazdığı, Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği "Tiyatrocu" adlı oyunla karşımızda. Oyunu o değil de bir başkası yazmış olsaydı belki daha profesyonel, daha dengeli olurdu ama yürekten kopan bu haykırışı, yürekteki titreşim leri duymayabilirdik... Tiyatro uğruna kan, ter, gözyaşı, umut ve inançla verilen mücadele... Sevinç, acı, düşler, düş kırıklıkları, sonsuz bir çabayla sürdürülen yaşam... (Özel yaşam diyecektim vazgeçtim. Tiyatrocunun özel yaşamı olur mu ki?)... Ve tiyatroyla ilgili akla ilk gelen sorunlar... Yılların birikimi içinde Gülriz Sururi'yi etkileyen her şey var bu metinde. Nitekim, etkilenerek ve izleyiciyi etkileyerek bunları oyunculuğuyla su nuyor bize. Duygu Sağıroğlu'nu çeyrek asır sonra tiyatro mekân tasarımına, tiyatro dekoru dünyasına yeniden kazandırmak, bence harika bir düşünce. Nite kim çok kısa sahnelerden oluşan oyuna zenginlik katan, sorunları çözüm leyen, tıkır tıkır işleyen ideal bir dekor getirmiş. Işıl Kasapoğlu da bu iş lerliği, hızlı bir ritm, "timing" ustalığıyla değerlendirmiş. Arif Erkin, müziğiyle yoğunluğu artırmış. Nuran Oktar, Yaman Okay, Levent Yılmaz. Can Dirim gibi yılların de neyimlerini, birikimlerini sahneye taşıyan oyucuların yanı sıra iki gepgenç oyuncu Gökhan İçöz (yönetmen rolünde) ve Zuhal Gencer (tiyatro cunun kızı rolünde) ilk anda dikkatleri çekiyor. Pırıl pırıl iki oyuncuya yönetmenin katkısını sezebiliyorum. Bundan böyle ikisinin de sahnedeki her etkinliklerini merakla, heyecanla bekleyeceğm. Sahnelere yeniden hoşgeldin Gülriz Sururi. Az kaldı unutuyordum: Baştaki alıntılar dışında, program dergisinde iki çok sevdiğim şey daha var: Engin Cezzar'ın "Serçe bilekli, aslan yürekli Gülriz" tanımlaması ve yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun, "Tiyatrocu" oyunundan esinlenerek "Seni seviyoruz... Seni seviyorum" seslenişi... H pe cy a kustum kızılcık şerbeti içtim" diyebiliyor. Şimdi burada tuzak hazır hemen. Büyük Nâzım, aslan Nâzım diye gittiniz mi tiyatro yu da bitirirsiniz, Nâzım'ı da bitirirsiniz, ede biyatı da bitirirsiniz. Elimizden geldiği kadar Nâzım'a yakışır şekilde gerçekçi ve hatta al çakgönüllü olarak sahneye koyduk ancak gerçeklerin, bu alçakgönüllü sunuşun altında kendini göstermesine özen gösterdik. Dekor, kostüm hakkında ne söyleyecek siniz bize? Dekor olarak, Bursa Hapishanesi'ni can landıracağız, kostüm ise hapishanede Nâzım nasıl olursa ve Müşfik sahne üzerinde nasıl rahat ederse'nin karışımı. Dekor, kostüm, ışık, mizanseller, kısacası her türlü sahne un surundan çok az yararlanarak son derece sade biçimiyle sahnelemeye çalıştık Nâzım'ı. Herşey böyle sade olunca da rejisörün ve oyun cunun işi zorlaşıyor elbette. Ben kendi adıma özellikle bazı sahnelerde çok zorlandım diye bilirim. • (Milliyet Gazetesi, 10 Kasım 1991) Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu 20. yaşında Çehov, Gorki, Stanislavski sahne üzerinde A liciğim ben sana sual sormayaca ğım. Seninle iki tiyatrocu olarak karşılıklı söyleşelim.Senin tiyatron dan ve yeni oyunlarından söz ede- lim. Bu sene tiyatromuzun 20. yılı. Bir işi 20 yıl yönetmek çok zordur. Türkiye'de değişen koşullarda değişmeyen nasırlaşan sıkıntıları ve dertleriyle, varolma savaşı veren özel tiyatrola rı, bu özel tiyatrolardan birini yirmi yıl yaşat mak dayanılmaz bir hüner olsa gerek.Şimdi şa şıyorum ben de nasıl dayanmışım. Ama ilk başladığım gün kadar keyifli ve mutlu yum.Çünkü sanat bir meydan okumadır. Ken dine meydan okumadır. Beraber çalıştığı insan lara meydan okumadır. Seyirciye meydan okumadır. Ayrıca seyiricinin de meydan okumasıdır. Yaşama meydan okumak ta keyifli bir şey; insanı genç, sağlıklı, neşeli tutuyor. Böyle bir işi yaptığım, bu mesleği seçtiğim için çok umutluyum. Yirmi yıl önce Küçük Sahne'de Aziz Nesin'in Hakkımı Ver Hakkı oyunuyla başladım.Yirmi yılda yirmi beş değişik oyun sergiledik;ön sırayı 16 oyunla Türk yazarları alıyor. Tiyatro değeri olan oyunlar olsun istedim seçerken .Bu oynadığımız oyunların hepsi as lında ayrı ayrı türlerden. Çok donuk, statik re pe cy a Güzin ÇORAĞAN pertuar yapan aynı türü oynayan tiyatrolardan değiliz.Öyle olmak da istemiyorum; doğru da bulmuyorum. Cesur oyunlar olsun istedim. Bazı insanların istemeyeceği, denemeyeceği, denemekten kaçınacakları oyunları oynamaya dikkat ettim. Ben seyirciyle ve kendi sanatımla olan ilişkimi, eskimiş karı-koca ilişkisi gibi tavsamış, hergün ısıtılıp aynı yemeğin masaya geldiği bir sofra gibi olsun istemedim. Onun için komedi oynuyorum, dram oynuyorum, ka bare oynuyorum, müzikli oyun oynuyorum. Sen bu yıl tiyatronun 20. yaşını da kutlu yor sun. Evet yirminci yılda, Türk tiyatrosunda re korlar kıran Çılgınlar Kulübü var. Çılgınlar Kulübü hoşgörüsüzlüğün, alaylı bir eleştirisi. 20. yılda tiyatro ve tityatrocularla ilgili bir re pertuar yapmak istedim. Oynayacağımız yeni oyunumuz Uzakta Piyano Sesleri.. Bu oyun ünlü yazar Anton Çehov'la, modern tiyatronun kurucusu Kostantin Stanislavsky ve Moskova Sanat Tiyatrosu oyuncularının yaşamları üstü ne belgelere dayanılarak yazılmış bir güldürü. Oyunu Yıldırım Türker'le ben çevirdik. Oben Güney yönetiyor. Uzakta Piyano Sesleri'nde anlatılan insanlar; Çehov, Gorki, Bunin, çok önemli yazarlar bunlar. Stanislavsky, Dançenko ve Moskova Sanat Tiyatrosu oyuncuları, bugünkü modern tiyatronun aşağı yukarı, kuru cusu olan insanlar. Tiyatronun bu yan tanrıla rına güldürü gözlükleri ile bakıldığı zaman, Tanrılar katından insan katına indirilip oynanı- Yazanlar : Yönetmen Dekor Kostüm Oyuncular Jofrey Maddow John Driver : Oben Güney : Ali Yenel : Sadık Kızılağaç : Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Levent Kazak, Zerrin Sümer, Derya Alabora, Köksal Engür, Gül Onat, Özdemir Çiftçioğlu, Nur Gürkan, Levent Can, Tufan Akıncı, Şerif Özkılıç, Cüneyt Sayıl, Ata Ünal yor sahnede. Bu insanları zaafları , sevgileri, tutkuları, günlük ilişkileri, birbirleriyle olan ilişkileriyle, sanatçıdaki insan özüyle yakala maya çalışan bir oyun. Onun için beni çok et kiledi. Anton Çehov genelde hep yaşadıklarını ya da izlediklerini yazmış; bir gazeteci gibi. Olayların üstüne gitmiş, takip etmiş; öykülerini bulmuş çıkarmış. İyi gözlemlemiş, gözlemle diği malzemeleri alıp kendi süzgecinden geçir miş, yazmış, ama çoğu zaman da yaşadıklarını yazmış, özellikle oyunlarında... Oben GÜNEY Anton Çehov Rusya'nın Zor Günleri denen bir döneminde yazarlığa başlamıştır. Bu dönem 20 yıllık Türk-Rus Savaşları'na rastlar. Bu savaşlar topluma yeni vergiler, yokluklar yengi ve yenil giler dışında yeni toplumsal yaptırımlar yüklemiştir. Ama bu yıllar toplumu Rus Devrimi'ne hazırlayan yıllar olmuştur. Bu yıllarda Çehov, Platanov'u yazar. İlk kez 1923'te Fransa'da oynanır. Platanov, Martı'nın, Vanya Dayı'nın, Üç Kızkardeş'in, Vişne Bahçesi'nin ana malzemesini oluşturmuştur. Platanov'un bütün kahra manları kendi yalnızlıklarıyla çevrelenmiş kişiliklerdir. Hepsi kendi dünyaları ve inançlarıyla birbirlerine yabancılaşmışlardır. Bu kahramanları serpiştirdiği oyunlarında, o zaman kadar görülmemiş bir yenilik ve değişiklik sezilivermektedir. Bunu ilk sezen de Stanislavski oluyor. Çehov'u bu dönem içinde etkileyen bir yazar da Şçedrin'dir. Bu, ideolojik bir etkilenmedir daha çok. Çehov onun sanatsal stiline pek aldırmaz, psikolojik tavrını benimser. İşte Çehov'u bu temel oluşum ve psikoloji içine oturtarak ir delemek gerekiyor elbette. Çehov üstüne yazılmış, onun yaşamının bir bölümünü kesitleyen bir "güldürü" bile bu buruk atmosferi ak tarmak zorundadır. Her ne kadar Çehov bir vodvil yazdığını savu nuyorsa da (O dönemde yazılan ve çizilen mizaha bakarak) bunun Fransız vodvilleriyle uzak yakın hiçbir ilgisinin olamayacağını gö rürüz. Dramatik yapı içinde gülüş ve hıçkırık sanki iç içedir. Ses sizlikler ve ezgiler birbirlerini bütünler.. Umursamazlığın, ölüme karşı kayıtsızlığın altında ince bir hüzün, bazen de alaycı bir gü lümseme vardır. İnsanlık varoldukça hiç değişmeyecek asal değer lerin yorumunu doğru yapmıştır. Doğru yapmıştır çünkü evrensel liğini bize ispatlamıştır. Jefrey Maddow, John Driver'in birlikte yazdığı ve Uzakta Piyano Sesleri diye çevrilen bu oyunu sahneye koyarken gözetti ğim komedi ölçüleri yukarda kısaca açıklamaya çalıştığım anlayı şın bir örneğidir. Hiç olmazsa böyle bir örneği oluşturmaya çalış tım. Çehov gibi, Gorki gibi, Bunin gibi yazarlar, Stanislavski gibi, Dançenko gibi tiyatro adamları yalnız kendi ülkelerine değil, dünya sanatına ve insan anlayışına damgalarını vurmuş kişilikler dir. Bunları, Çehov güldürü anlayışına yakın bir ortam içinde yeni den varetmek elbette sorumluluk yüklüyor. Biz de bu sorumluluğu seyircimizle paylaşmak istedik. O dönemin, hem de hiç de yabancı sı olmadığımız o dönemin, ince hüznünü içimizde duyarak ve gü lümseyerek.... pe cy Anton Çehov'un bu malzemeyi Vişne Bahçesi'nde, Vanya Dayı'da ve Üç Kızkardeş'te kullandığı görülür.O sürtüşmeler, didiş meler, uzaklaşmalar, aşk ilişkileri, bütün o tit reşimleri hep yaşamdan çekip çıkarmış. Yazarlar da bu oyunu yazarken, o oyunlardaki ilişkileri A. Çehov'un çevresindekilere monte etmişler. Yani bu oyunu seyrettiği zaman izle yici, Vanya Dayı, Üç Kızkardeş, Vişne Bahçesi'ni bir arada görmüş gibi olacak. Sonra T a n g o diye bir Japon oyunu oyna yacağım. İlk defa oynanacak Türkiye'de. Çünkü biz, bilinmeyen yazarların oyunlarını da tanıtmayı amaçlayan bir tiyatroyuz. Yazarın adı Şhimizu, Bu oyun bütün dünyayı sarsıyor şu anda. Ben Edinburgh Festivalinde gördüm. Çok etkiledi beni oyun. Tiyatroyu bırakmış bir aktörün hikayesi. Belleğini yitirmiş biri, birgün sahnede seyirciye selam verirken, "tiyatroyu bırakıyorum" diyor . Yaşamda gerçekle düşü birbirine karıştırıyor. Hem görsel, hem de söze dayalı bir senfoni çıkmış ortaya. Ali H a r i k a l a r Diyarında diye bir oyun oynayacağım, ben yazdım, tek kişilik. Ali, bil diğin Ali, yani ben; harikalar diyarı da, bildiğin diyar Türkiye. Ali H a r i k a l a r Diyarında'da gözlemlediğim insanların öykülerini anlatıyo rum. Benim dünyam biraz kitaplardır. Hani so rarlar "sen nerelisin, nerede doğdun" diye, ben kitaplarla doğdum, büyüdüm. Oralarda karşı laştığım karakterlerin, sevdiğim, oyun ve roman kişiliklerinin , yaşamda karşılaştığım, tanıdığım insanların bir freskini çıkardım. Gör sel yanı oldukça fazla. Biraz süslü, bol makine li, ışıklı, kuklalı, bebekli, harikalar diyarı işte... Teşekkür ederim bu yıllardır karşılıklı oturup sohbet için, seninle konuşamamıştık. gülümsemesi a Uzakta Piyano Sesleri Hüznün Oben Güney I938'de doğdu. 1956-57'de Cep Tiyat rosu'ndaki Haldun Dormen Tiyatro kursları'nı bitirerek tiyat ro yaşamına başladı. 1960 yılında Ankara Meydan Sahnesi'ne girdi. Bir yıl sonra Almaya'ya gitti. Dönü şünde AST'ın ikinci kuruluşuna katıldı. Oyunlar oynadı, yö netti. 1966 da arkadaşlarıyla birlikte Yenişehir Tiyatrosu'nu daha sora Markopaşa Kabare Oyuncuları'nı kurdu. I967'de Bölge Tiyatroları'nı incelemek için Fransa'ya gitti. Dönüşte kısa bir süre AST'ta çalıştıktan sonra Polonya Kültür Bakanlığınım verdiği bursla Polonya'ya Grotovski'nin Laboratuar Tiyatrosu'nda bulundu. 1978 de Türkiye'ye döner dönmez İstanbul Şehir Tiyatrolarında görev aldı, I983'e kadar oyunlar koydu, oynadı. Sonra 1402 sayılı yasa ile tiyatrodan uzaklaştı rıldı. 1988"de haklarını yeniden aldı; halen Şehir Tiyatrolarında görev yapıyor. Kendi tiyatrosu'nda ve özel tiyatrolarda oyunlar yönetti. Yaz dığı oyunlar hem Türkiye'de hem de yabancı ülkelerde oynandı. 10 ti yatro oyunu, ISO'yi aşkın radyo oyunu ve skeçi yazmıştır. Bir de araş tırma kitabı vardır: İnsanda Tiyatro Tiyatroda İnsan, iki kez Avni Dilligil "En iyi Yönetmen", bir kez de Ankara Sanatevi "En iyi Yardım cı Oyuncu" ödülünü almıştır. Beni Biraz Yönetir misiniz? Yazan : Muzaffer Abayhan Yönetmen : Can Doğan Dek. Kost. : Ekip FE-KA Müzik : Grup Çağrı Koreografi : Tayfun Sav Oyuncular : Yasemin Yalçın, İlyas İlbey, Zehra Alptürk, Volkan Saraçoğlu. Birtan Turan. Harun Acar, Hilmi Erdem, , Ayşegül Ünsal, Yasemin Birol, Seda Şahin, Menda Gür. Şebnem Keskin İstanbul'da yeni bir topluluk: Yasemin Yalçın Tiyatrosu İ cy a Yönetenlerin mizahi-politik eleştirisi ten yola çıkıldı. Yumurcak Sinemasını gördük. Çok güzel bir salondu ayrıca çok fazla elden geçi rilmesi gerekmiyordu. Sahnesi biraz küçüktü ve kulisleri yoktu. 788 kişilik bir salondu o haliyle. Ön sıralardan üç sıra kaldırılarak sahne büyütül dü. Eni 3.80 metre olan sahne 6.80 metre şu anda. Boyu ise 12 metre. Bu haliyle 712 kişilik. Sahnenin altındaki boş yere de soyunma odaları yapıldı. Tabii bu arada her şey elden geçirildi. Daha sonraki günlerde Türker Bey burayı bir "Canlı Yayın Stüdyosu" olarak kullanmayı düşü nüyor, o nedenle ışık tertibatı da elden geçirildi. Yani oldukça büyük masraf yapıldı buraya ve bize kiralandı. Bu mevsime yönelik bir masraf değil bu. Salon, bu tür bir amaçla kullanılmak düşünce siyle böyle bir değişim yaşamış. pe stanbullu tiyatroseverler 8 Kasım'dan bu yana birçok ilki bir arada yaşıyor Beşik taş'ta; Yasemin Yalçın Tiyatrosu, ilk kez İs tanbul'da seyirci karşısına çıkıyor; sahnele dikleri oyun Muzaffer Abayhan'ın tek başına yazdığı ilk oyun; sahneledikleri yer ise, İstan bul'da ilk kez tiyatro salonu olarak kullanılmaya başlayan Yumurcak Sineması; ve oyun, Şehir Tiyatroları oyuncularından Can Doğan'ın özel bir tiyatroda yönetmenliğini yaptığı ilk oyun. Nalân ÖZÜBEK Tiyatro sanatçılarının baş sorunu olan sa lonsuzluk engelini nasıl aştıklarını tiyatronun müdürü Oskay Alptürk'ten dinliyoruz. Bu sezon, tiyatro salonlarının yetersiz ol ması ve özellikle Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nin kapanmasından dolayı sıkıntılar yaşayaca ğımızı bildiğimiz için, önceden birtakım hazırlıklarda bulunduk, ön çalışmalar yapmıştık. Fakat bize yetersiz geldi bu çalışmalar. Yeni bir şeyler yapmak gerekiyordu. Bir salona dört tiyat ronun girmesi ne tiyatroyu yaşatabiliyor, ne o salonu rantabl hale getiriyor. Seyirciyi sürekli yanıltıyor, dolayısıyla da seyirciyi kaybediyorsu nuz. O nedenle bütün haftaya yayılan bir seans düzeni düşünmüştük. Bu arada Yasemin Hanım, Ulusal Radyo Televizyon Kurumu sahibi Türker İnanoğlu ile çalıştığı için, bir sinema talebinde bulundu kendisinden. O da yeni restore edilen Kent l. Kent 2 Sinema Salonlarından birisiydi. Ancak Türker Bey, Kent 1 ve Kent 2 salonlarının iyi çalıştığını, dolayısıyla finansman açısından uygun olmadığını söyledi ve Yumurcak Sineması'nı restore edebileceğini ilave etti. Bu gerçek- Böyle bir uğraş sonucu oluşturulan Yumur cak Sineması, Yasemin Yalçın'la perdelerini açtı; Beni Biraz Yönetir misiniz? Oyun bir güldürü formu içinde yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkileri ve çelişkileri anlatıyor. Profesyonel tiyatro yaşamı 1984'te başlayan Yasemin Yalçın, Mayıs 1991'de kendi tiyatrosu nu kurdu ve Dario Fo'nun Bedava mı Sandın isimli oyunuyla turneler yaptı. Yerleşik tiyatro kimliğini alarak İstanbul'da ilk kez Beni Biraz Yönetir misiniz ile seyirci önüne çıkan Yasemin Yalçın, oyuna ilişkin düşünce ve beklentilerini şöyle dile getiriyor: Biraz politik tarafı var oyunumuzun ama güldürü tarafı, politik tarafından daha az değil. İlk çağlardan başlayarak yönetenleri eleştiren, katı kuralların anlamsız ve manasız olduğunu vurgulayan, tabii bunları belirtirken kurallara bütünüyle karşı çıkan bir ifadeyle değil, ölçülü yaklaşan bir oyun. Yöneten-yönetilen ilişkilerini ilk çağlardan öbür dünyaya kadar uzanan bir süreç içinde değişik biçimleriyle sahneliyoruz. Öte yandan ilave etmek isterim ki; İnsanın tiyatro yapması çok büyük mutluluk ama onun yanında da çok büyük sorumluluk. Ben işin bu kadar" zor olduğunu, daha önce yaşamadı ğım için tahmin etmiyordum. Güçlüklerin üstesin den gelebilmek için çok çalıştık, çok emek harca dık. Ancak şimdi çok mutluyum. Seyircinin gösterdiği ilgi umduğumuzun çok ötesinde, öyle ki tüm sıkıntılara değdi. Pazartesi ve Salı günleri yakın il ve ilçelere turne yapacak olan Beni Biraz Yönetir misiniz, haftanın diğer günlerinde ise İstanbul'da oynana cak. • a pe cy Tiyatrocu Sumru Yavrucuk Antalya'da "En İyi Kadın Oyuncu" seçildi Tiyatro sinema Özlem ÖĞÜT sahnesinde ödülü alınan korist olarak çalıştım. İlk sahneye çıktığım eser "Kaimen", George Bizet'in; orada sopranoydum. Daha sonra Ankara Devlet Konservatuan'nın Şan Bölümü sınavlarına girdim. Bir yıl Şan Bölümünde yatılı öğrenci olarak okuduktan sonra sınıf atlaya rak özel statü öğrencisi olarak Tiyatro Bölümüne kabul edildim. Üç yıl sonra Tiyatro Bölümünden mezun oldum. On yıldan beri de Devlet Tiyatrosu'nda çeşitli oyunlarda rol alıyorum. T ürk Sineması son birkaç yıldır başarılı filmlerle dünya sineması içinde kendini kanıtlamaya çalışıyor. Sinema filmlerinde ve TV'deki yapımlarda tiyatro oyuncuları gittikçe sayıları artan bir grup oluşturuyor. Sinema mızın, her şeyin bittiği sanılan bir dönemde başarı lı filmlerle sesini duyurmasında, kuşkusuz tiyatro oyuncularının sinemaya getirdiği soluğun da önemli bir payı var. Tiyatroda yönetmenlik de yaptınız. Bu konu da neler söylemek istersiniz? Tabii, benim oyunculuğumla yönetmenliğim hemen hemen başabaş gidiyor. 1982 yılında ilk kez işitme engellilerden kurulan Sessiz Tiyatro adı verilen bir toplulukta çalışmaya başladım. Dört eser çalıştım grubumda. Bunlar da çok ses getirdi gerçekten. Profesyonel bir toplulukta bir oyun iki ayda kotarılırken, işitme engellilerle sekiz ayda ancak oyun çıkarılabiliyor. Çalışmalar ağır şartlar da oluyor, fakat o kadar özverili çalışıyorlar ki ister istemez kendimi bu çarkın içinde buluyorum. Grubumla ilk oyunumuz, "Kurban"dı. Bu oyunla "Dünya Pandomim Festivali" birinciliğini aldık. Sonra "Susuz Yaz"ı sergiledik. Devlet Tiyatrosu'ndan arta kalan süreler içinde çalıştığım için bu çalışmanın çok sağlıklı devam ettiğini söyleye mem. 2 yılda bir oyun sahneye koyuyoruz. Bunun yanısıra Yıldız Üniversitesi'nde Yıldız Oyuncula rıyla 2 oyun sahneye koymuştum; Çehov'un oyun larını derledik ve bir de "Kırmızı Biberler"i sahne ye çıkardım. cy a Bu yılki Antalya Film Festivali'nde nitelikli filmler yarıştı ve tiyatro oyuncusu Sumru Yavru- pe Bu yıl Antalya'da ödül alarak sinemada çok yeni olmanıza rağmen sinemadaki başarınızı da kanıtlamış oldunuz. Sinemadaki Sumru'yu nasıl an latacaksınız? Tabii sinemaya geçmeden evvel sinema oyunculuğu açısından bana yardımcı olan etkenler den biri televizyon dizilerinde oynamamdı. Tele vizyonda pek çok karakteri deneme, pek çok role . girme olanağı buldum; zengin bir dağarcığım oluş tu. İlk filmimi geçen sene yaptım. Eser Zorlu yöne tiyordu. Spastik bir arkadaşımla çektim, "Yorum Yok". İkinci filmim ise "Seni Seviyorum Rosa"; bildiğiniz gibi Sevgi Soysal'ın bu romanını senar yo haline getiren ve filmi yöneten Işıl Özgentürk. Sumru Yavrucuk "Seni Seviyorum Rosa" filminde cuk sinemadaki ikinci filmi olan Seni Seviyorum Rosa ile "En İyi Kadın Oyuncu" ödülünü aldı. Jü rinin 11/9 oyu ile bu ödülü alan oyuncu, ödül töre ni için Antalya'ya gidemedi. Çünkü o akşam "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" adlı AKM'deki oyunda rolü bulunuyordu. Tiyatrodaki oyunundan sonra, filmin yönetmeni Işıl Özgentürk'ten "Tiyat ro Sahnesinde Sinema Ödülü Alan" Sumru Yavru cukla sanat ve özel yaşamı üzerine görüştük. Sumru Hanım, biz sizi tiyatro sanatçısı ola rak tanıyoruz. Pek tabii ki sinemadaki başarınız dan dolayı da sizi kutluyoruz. Sinemadan önce bize tiyatrodaki Sumru'yu anlatır mısınız? Nasıl başla dınız, nasıl devam etti? Başarıyla oynadığınız Rosa rolüne yaklaşımı nız nasıl oldu, nasıl çalıştığınızı, nasıl başardığını zı anlatır mısınız? Evet, Rosa ile tanışmam geçen yıl oldu. Bir sabah, Fehmi Yaşar'ın telefonu ile uyandım. Rosa, film olacaktı. Bu proje beni müthiş heyecanlandır dı; benim Konservatuvar yıllarımda masa başı ki taplarımdan biriydi. Vakit kaybetmeden Işıl Özgentürk'le görüştüm. Daha sonra bir suskunluk dönemi girdi. Bu arada ben senaryo elimde olma dığı için kendi kendime diyalogları nasıl olabilir diye evde çalışmalara girmiştim bile. Kendi kendi me sistemli bir şekilde doğaçlama çalışmalarına başladım; deneme çekimleri için çağırıldığımda İstanbul Belediye Konservatuvarı'nın Şan Bölümü ve Tiyatro Bölümü sınavlarına girdim. İki bölümü beraber götürdüm. Daha sonra İstanbul Devlet Operası'nın korist sınavına girdim. Bir yıl 16 Tiyatro ve oyunculuğu gerçekten Rosa "kültürü" oluşmuştu bende. Diya loglarımı, tavrımı, jestlerimi, sesimi, karakterimi artık iyice benimsemiştim. Senaryoyu elime aldı ğımda, müthiş bir korku kapladı beni, çünkü 17 yaşından ölümüne dek 70 yaşına kadar kocaman bir hayatı oynamak zorundaydım. Bu dönemde Işıl Hanım çok yardımcı oldu bana. Devamlı beraber konuştuk, tartıştık, ben oyuncu olarak yönetmeni me inanmak zorunda olduğumu düşünüyorum. Işıl Özgentürk, Rosa'yı tombul bir kadın olarak hayal ediyordu. Kilo almaya başladım. Tekrar kostümler seçildi, özel koreografiler yapıldı. 2,5 ay sürdü film çekimimiz. Bu süre içinde bütün sette yalnız ca Rosa konuşuldu, Rosa tartışıldı. Ben Rosa'yla yaşadım, koca bir yılımı verdim ve dublajın son gününe kadar, son repliğe kadar asla Rosa'ya iha net etmeden, hep onu biraz daha yüceltmeye çalış mak için uğraştım. Bize özel yaşamında Sumru'yu nasıl anlata caksınız? Oyunculuk; Webster's International Dictionary'de Acting sözcüğünün karşılığı, "Sahnede ya da bir filmde ya da bir radyo veya TV oyununda bir karakteri temsil etme sanatı" olarak açık lanıyor. Oyunculuk her yerde oyunculuktur. Ancak sinema oyuncu luğuyla tiyatro oyunculuğu hem birbirne çok yakın hem de uzaktır. Tiyatroda oynayacağınız role çalışırken, bir hazırlık devresi vardır. Provalar sırasında oyunun ve rolün grafiğini oluşturmaya epey zamanınız olacaktır. Sinemada olay, parça parça çekildiği için kronolojik bir sıralama yapamayacağınız gibi rolünüzün grafiğini de çizmeye pek fazla vaktiniz yoktur. Ne kadar çabuk ve beceriyle bunu yapabilirseniz ve kafanızda saklayabilirseniz o kadar başarılı olursunuz. Bu pratiği edinmek için de, tiyatro oyunculuğunu nasıl sah nede öğreniyorsak, sinema oyunculuğunu da kamera önünde öğrenip geliştirmeliyiz. Bu genel kuralı uygulamakla beraber bilmemiz gereken şun lar da var. Sinemada yönetmen ve kamera, sizi nasıl ve nerede görmek istiyorsa öyle görünmeniz gerekiyor. Bu nedenle de si nemada yönetmen çok etkili ve belirleyici oluyor. Oyuncuya da çok iş düşüyor. En önemlisi, oyuncunun bunun ayırımında ola rak oynadığı rol kişisinin davranış ve durumunu tiyatrodan daha farklı biçimde, büyük hareketlerden kaçınmaya çalışarak, daha ekonomik daha küçük oynamaya dikkat etmesi gerekiyor. Ti yatro oyunculuğu ile, sinema, hatta TV oyunculuğu arasında ol dukça büyük boyutlu teknik farklıklar olduğu söylenebilir. pe cy a Özel hayatımda çok sabırsız, sürprizleri çok seven, bazen de bir ermiş kadar sabırlı bekleyen bir insan oluyorum. Çok faalim, enerjiliyim, sporu çok seviyorum. Kendimi çok mutlu ya da çok mut suz hissedebiliyorum fakat kendimle barışık bir in sanım. En mutlu olduğum yer tiyatro sahnesi. Ti yatro ve sinemayla geçirdiğim zaman çok mutluluk verici benim için. sinema üzerine Tiyatrodaki başarınızla sinemadaki aldığınız ödül bundan sonraki özel yaşamınızı nasıl etkile yecek? ' Etkilemeye başladı bile, örneğin çok sosyal bir insan değildim ben, yani daha çok kendi içim deydim. Şimdi neredeyse düşünce hızıyla yaşaya cak hale geldim. Gerçi bu ilgi hoşuma gidiyor fakat biraz da Sumru'yla başbaşa kalmayı özledim gibi. Aslında başından beri çizdiğim bir sanat poli tikası olduğu için, bu ödülden sonra bir reorganizasyon yapacak değilim. Televizyon filmlerine ve sinemaya başladığım ilk zamanlarda oluşturduğum sanat politikamı daha da sağlamlaştırıp o yolda yü rümeyi düşünüyorum. • Tiyatroda oynadığımız rol kişisinin sınırlarını provalar sıra sında oluşturursunuz; yönetmeniz de size yardımcıdır. Fakat sahneye çıktıktan sonra seyircinizle başbaşasınızdır, sahnede kimse artık size engel olamayacaktır. Seyircinizle kurabildiği niz ilişki içinde rolünüzü oynarsınız. Bu direkt ilişki kişiyi çok başarılı bir tiyatro oyuncusu yapabilir. Ancak bu, başarılı bir ti yatro oyuncusunun sinemada da çok başarılı olacağı anlamına gelmez. Tiyatroda sahne sempatisi olan, seyirci ile iyi, sıcak ilişki kurabilen bir oyuncunun, sinemada kamera gözüyle kuru lan resim- seyirci ilişkisinde aynı sıcaklığı bulamadığı olabili yor. Ülkemizde sinema oyunculuğu eğitimi veren kurum ve kuru luşlar olmadığı gibi oyunculuk konusunda kaynağını bulan, ti yatro eğitimi veren kurumların da bu konuda çok başarılı oldu ğunu söyleyemem. Okul bitirmekle oyuncu olmak her zaman mümkün olamıyor. Oyuncunun aldığı eğitimi geliştirmesi, de neyimleri ile edindiği tekniğini birikime dönüştürerek kendini donatması gerekiyor.Ayrıca ko nusunda kendisini eğitmiş, ge liştirmiş, pratiğiyle ustalaşmış, okullu olmayan oyunculardan da yararlanmaya çalışmak genç sinema ve tiyatro oyuncuları için vazgeçilmez bir meslek eğitimi olarak algılanmalıdır. Tiyatro ve sinemamızın bu günkü gerçeği içinde, yeni umutlarla yeni ufuklar yaratma mız, öğrenirken aynı zamanda öğretmemiz gerekliliğine inan maktan geçiyor. Kendi adıma hem tiyatro oyunculuğunda, hem de sinema oyunculuğunda öğreneceğim çok şeyin var ol duğuna inanıyorum. Sumru Yavrucuk, halen çekilmekle olan "Prensesin Böylesi" adlı TV dizisinde rol arkadaşı Ali Uyandıran ile. Ali UYANDIRAN İzmir Sanat Tiyatrosunda : İçerdekiler Bir tutuklunun kentliyle ve toplumla Yazar : Melih Cevdet Anday Yönetmen : Cemal İsmail Dek. Kost. : İSEM Işık : Ali Rıza Özbilgiç Oyuncular : Ali Rıza Özbilgiç, Server Mutlu, Şenay Gürler, Mehmet Akyol Oyunun temel durumlarından en önemli si olan sorgulayan-anlatan ilişkisi, birinci ve ikinci perdede çakışık olarak hep vardır. Bi rinci perdedeki komiser-tutuklu ilişkisi, yeri ni ikinci perdede tutuklu-baldız ilişkisine bı rakmıştır. Kapitalist dünyada azgelişmişliğin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal baskıla rına yenilen, bu arada aralarında var olan yapay mücadelede galip aramak zorunda kalan bireylerin, sonuçta toplumun trajedisi oyuna hakimdir. Tutuklu, insanları "biz içeridekiler, siz dışarıdakiler" diye ayırır. Bir yandan tutuklu olanlarla olmayanları belirlerken öte yandan bir insanın iç ve dış dünyasının ayırımı orta ya konur. Diğer insanlarla ilişkisi kesilen tu tuklu, kendisiyle başbaşa kalmıştır. Tüm dik kati benliğine yönelmiştir. İç dünyasında ortaya çıkan ummadığı bölünme sonunda ka fası artık bedenine hükmedemez olur. Benli ğini koruması, kızı ikna etmesine bağlıdır. Bu nedenle oyun boyunca tutuklunun yaşadığı bunalım tüm yönleriyle sergilenir. Faruk BOYACIOĞLU pe cy a hesaplaşması İçerdekiler M elih Cevdet Anday'ın yazdığı İçerdekiler, İzmir Sanat Tiyatrosu'nun 1991-1992 sezonunda oynayacağı ilk tur oyunu. Daha önce 1988 yılında çalışılan ancak sezon sonu olmasından dolayı çok az sahnelenen oyun, yeni bir yorumla tekrar sahnelenmeye başla nacak. Aynı şekilde kız da aklın sorgulamaları na dayanamayan "inançlarıyla" hesaplaşmak üzeredir. İkinci perdede var olan yarım saat lik konuşma evresi bu hesaplaşmasının sade ce başlangıcıdır. Bu yarım saat aynı zaman da kızın diyalektik gelişiminin başlangıcıdır. Kız artık ileri sürebileceği yeni savlar, yeni değerler arayacaktır. Tutuklu insandan yola çıkarak, kapitalist düzende, azgelişmişlik süreci yaşatılan top lumlardaki birey problemlerine yaklaşımların söz konusu olduğu oyun, hem yerleşik düzen hem de turnede oynanacak. Oyunun yönetmenine oyunu ve yorum layışını soruyoruz: Oyunda bir de polis var, bu üçgenin bir köşesinde. Onun kişiliği için ne diyorsunuz? Diğer insanlarla ilişkisi kesilen tutuklu, kendiyle başbaşa kalmıştır Tüm dikkati benliğine yönelmiştir. İç dünyasında ortaya çıkan ummadır bölünme sonunda, kafası artık bedenine hükmedemez olur. Yaşamında birey olamamış, bu duyum suzluğunu mesleğiyle kapatmaya çalışan ko miser, oyundaki en dengesiz yapıdır. Bütün amacı tutukluyu konuşturmaktır, iş inanıp inanmamak değildir. Oyunda, komiser ve kızın kalıplaşmış düşünce yapısı karşısında tutuklu, bağımsız düşünce yapısını temsil eder. Tutuklanmadan önce bir aydın olarak kendini ve onu var eden nedenleri inceleyen bir yapıya sahiptir. İzmir Sanat Tiyatrosu'nun, ilk kez Salih li Belediyesi'nin düzenlediği tiyatro günlerin de, 26 Kasım 1991'de oynadığı oyun, daha sonra İSEM Salonu'nda gösterime girecek ayrıca turne programını da sürdürecek. • a pe cy Salih Kalyon Tiyatro AÇT'yi anlatıyor Tiyatro AÇT 16 yaşında alt çocuklara ve gençlere oyunlar ser gilemek amacı ile 1976 yılında kuru lan Tiyatro AÇT, Salih Kalyon yöneti minde 16 yılda Türk tiyatrosu oyun dağarcığına toplam 20 oyun kazandırdı. 1982 yılına kadar Ankara'da, 1982'den itibaren de İstanbul'da faaliyetlerini sürdüren Tiyatro AÇT'nin tanıtımını, Salih Kalyon'dan rica edi yoruz. S Özellikle, çocukları ve gençleri bir masal dünyasında oyalamak yerine, kendi değerlerinin bilincine vardırarak, gerçek dünyanın koşulları na dayanıklı bireyler olabilme çabalarında onla ra moral verir. Çalışma Yönteminizi açıklar mısınız? Tiyatro AÇT, o yıl sergileyeceği oyunları seçerken, yaş grupları saptanmış, öncelikle çocuk ruh sağlığı açısından ön çalışmaları ya pılmış, konularında yetkin kişilerce tartışılarak kotarılmış olmalarına özen gösterir. Eğer hazır da böyle bir çalışma yoksa, o zaman işleyeceği konulan, prova aşamasına gelmeden ilgili kişi lerce gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda oluşturur. Bu ilgili kişilerin, konularında uzman-pedagog-sosyolog, eğitim uzmanı-dil bilimcisi-tiyatro adamı olmalarına özen gösterir. a Her yaş grubuna yönelik oyunlar sergile mek amacı ile 1975 yılında çalışmalarına başla yan Tiyatro AÇT, özellikle çocukların ve genç lerin, yetişkinlerle olan ilişkileri ve birlikte yaşadıkları ortamdan kaynaklanan sorunlarla il gilenir. Kendilerini çevreleyen dünyanın değişebilirliğini anlatabilmek, bireyin, doğal hakla rını savunabilmesinin yaşam için kaçınılmaz bir İzleyici önüne çıkarılabilecek niteliğe ula şan oyunlar, izleyicilerin tepkileri doğrultusun da sürekli denetim altında tutulur. cy pe Özlem ÖĞÜT hak olduğunu kavratabilmek, gelecek kuşakla ra, sevgiyle yoğrulmuş onurlu bir dünya bıraka bilmek adına, yaratıcı düşünceden pay almanın, eleştirebilme ve eleştirebilmenin önemini vur gulayarak, uygar insan tipinin oluşmasında, şiir selliğine öncelik tanıdığı tiyatronun eğitselliğin den alabildiğine yararlanır. Tiyatro AÇT çalışanları, çalışma saatin den (prova ya da gösteri saati) iki saat önce ti yatroda olmak durumundadırlar. Oyuncular ilk iş olarak gerekli giysilerini giyerler. Giysi de ğişimi işlemi ile birlikte, ses temrini de başla mış olur. Gösteri ya da prova için hazırlanmış olan dekor parçalarının, aksesuarların kontrol evresi içinde sürdürülen ses açma işlemi, kad ronun sahne önünde, ya da belirlenen yerde toplanmasıyla beden eğitime dönüşür. Her iş başı uygulanması gereken bu tür çalışmalar prova ya da gösteri saatine (gösteri günlerinde kapıların açılıp, izleyicinin içeri alınmasına) dek sürer. Paspas oyununda Salih Kalyon ve Ezel Katan yetkilileri, binanın arka cephesini açarak 150 kişilik doğru dürüst bir salon projesi hazırlatıp, çalışmalarına başladı. Bu hem bizler için hem de bizim durumumuzda olan diğer tiyatrolar için çok sevinçli bir olay. • a Tiyatro AÇT'nin kurulduğu günden bugü ne, birçok tiyatro gibi sürekli bir yerinin olma dığını biliyoruz. Bu sezon neredesiniz? Tiyatro AÇT, bu sezon Kadıköy Belediyesi'nin Caddebostan, Haldun Taner Sokak'taki Kültür Merkezi'nde, 100 kişilik bir salonda çalışmalarına başladı. İlk olarak da Hans Galli'den İhsan Tonoz'un çevirdiği Komik Bir Sınav adlı oyunla çocuklara, Osman Çoşkun Irmak adlı genç bir yazarın ilk oyunu Paspas ile de yetişkinlere merhaba dedi. pe cy Sevinçli bir haberimiz daha var; bizim o minik yerde çalışmalarımızı izleyen Belediye ligil, bu profesyonel yapıyı bir aile reisi gibi idare ettiğinden birtakım dedikodular çıkmış, bu da tiyatroyu yıpratmış. Şehir Tiyatroları'nın o zaman ne bir yö netmeliği ne de tüzüğü hiçbir şeyi yoktu. (Gerçi bir yönetmelik var deniliyor ama onda da tek kişinin mutlak yönetimi sözkonusu). Biz de baştan bu problemi bildiğimiz için yönetmelik ve tüzüğümüzü yaptık. Müdürlük kurduk. Geç mişte Şehir Tiyatrolarına bakacak olursak, sıra dan birer belediye bürokratı olan müdürler "yö netim olgusu"nu yaşama geçirememişlerdir. Prof. Özdemir Nutku ile Şehir Tiyatrosu üzerine konuşma İzmir'de Şehir Tiyatrosu kuruluyor Ü İzmir Belediyesi'nin Kamyon Tiyatrosu pe cy a Faruk BOYACIOĞLU Biz 1989 yazında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni lkemizde şu an Devlet Tiyatroları, İs Hamit Akınlı'nın da bulunduğu komisyonla tanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları ve yönetmeliğimizi yaptık. Bu yönetmeliğin 37. Bakırköy Belediye Tiyatrosu gibi maddesine dayanarak bir de iç tüzük yaptık. ödenekli tiyatrolarımız var. İzmir Be Bundan sonra da sanatçı ve sanat uygulayıcıla lediye Şehir Tiyatrosu'nun hâlâ yukarıdaki öde rının sözleşmeleri hazırlandı. İzmir Belediye nekli tiyatrolara benzer bir yapı Başkanı Sn. Çakmur, bu tiyatro lanma içinde olmadığını nun kurulmasında iyi niyetli ve biliyoruz. Bunun nedenleri, arzulu olmasına karşın, birtakım çözüm arayışları üzerine Prof. bürokratların engellemeleriyle Dr. Özdemir Nutku ile konuştuk. karşılaştık. Daha doğrusu önem vermediler. Sayın Belediye Baş Sn. Nutku, 1946 yılında kanını da görmek çok zor oldu Fuar ve Turizm Müdürlüğünü ğundan sorunlarımızı ancak 8 ay bağlı olarak kurulan İzmir Bele sonra açabildik. Gerçi daha diye Şehir Tiyatrosu 1950 yılına sonra bir kısım bürokratlar bize gelindiğinde o zamana göre yardımcı oldular. Bu yılın baha büyük zarar sözkonusu olmuştu. rında hem yönetmelik, hem de Bu zarar pek çok nedene bağlan "Tiyatro Müdürlüğü" Encümen mış ancak sonuçta temel proble den geçti ve protokolde yerini min, tiyatro yönetiminden kay aldı. Ayrıca daha önce hazırlanProf. Özdemir Nutku naklandığı anlaşılmıştı. Bu mış olduğumuz kadro, İçişleri ve anlamda yeni kurulan ancak geçmişte olumsuz bir süreç yaşamış bir yapı olarak Maliye Bakanlıkları'na gitti. Bu arada bütçemi nasıl bir yönetim düşünüyorsunuz? zi yaparak gerekli komisyondan ve sonra da Encümenden geçirdik. 92 yılında şimdilik asga Şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla, Şehir ride tutulmuş da olsa bir bütçemiz olacaktır. Tiyatroları kurulurken, Avni Dilligil kadroya Fakat son bir gelişme var. Şehir Tiyatroları'nın tiyatro yapanları almak yerine, tiyatroyu aile kurulacak olan TV istasyonu, basımevi ve sanat şirketi haline getirmiştir. O zamanki kadroya faaliyetleri yürüten Belediye kurumlarıyla bir şöyle bir göz atarsak Avni Dilligil'le birlikte likte şirket olma düşüncesini gündeme geldi. Nezahat Dilligil, Aliye Dilligil, Rana Dilligil, Şimdilik Şehir Tiyatrosu'nun ilk binası ola Turhan Dilligil gibi isimlere rastlarız. Avni Dilrak Fuar içindeki Arkeoloji Müze Salonu'nu kullanacağız. Salon bazı ilave ve iç değişiklik ler yapılarak çerçeve sahne olarak da kullanabi leceğimiz modüler tiyatro şekline getirilecek tir. Projesi bitmek üzeredir. Geçen sezon kamyon tiyatrosu yaparak oyun oynadınız. Kamyon tiyatro uygulamasının yapılabilirliğini değerlendirebilir misiniz? Tiyatroların yalnızca belli şehirlerde ve bu kentlerin belli semtlerinde yerleşik düzende ol masından dolayı, bir de caydırıcı nitelikte olan ulaşım sorunu seyirci sayısını etkilemektedir. Oysa kamyon tiyatro, gezici tiyatro olduğu için ister çocuk, ister büyük oyunu olsun, çok geniş bir kitleyi, hatta tiyatroya hiç gitmemiş kitleyi de ilgilendirmektedir. Çocuk tiyatrosu oyna mamıza karşın seyircinin bir o kadarının da bü yüklerden oluştuğunu gördük. Ayrıca festival- 22 •Şehir Tiyatroları, profesyonellerin sanat kurumudur. Dünyanın hiçbir yerinde devlet ve belediyelerce kurulan tiyatrolar amatör değildir. a malara yer verebilirler. Şu anda halen provaları süren Resimli Osmanlı Tarihi isimli oyunla ilgili olarak ne söylemek istersiniz? Resimli Osmanlı Tarihi, Turgut Özakman'ın müzikli bir komedyasıdır. Teması bizde ki Anayasalardır. Oyun şarkı ve danslarla des teklenerek 1876'dan bu yana kabul edilen Anayasaların eğlenceli, yumuşak bir taşlamasıdır. Yazarın eleştirisi ciddi ama bunu yaparken eldivenleri kadifedendir. Dergi adına, Aralık ayında Turgut Özakman'ın Resimli Osmanlı Tarihi isimli oyunuyla perde açacak olan İzmir Belediye Şehir Tiyatrosu'na başarılar diliyorum. • pe cy lerde, belki ilk olmaktan da gelen bir nedenle, en ilginç topluluğun kamyon tiyatro olduğu söylendi. Türkiye'de zaten yeterli derecede ti yatro binası olmaması nedeniyle kamyon ti yatro düşüncesi bende 60'lı yıllarda oluşmuştu. Bu şekildeki gezici bir tiyatro hem tiyatro ya şamımızın renklenmesi hem de seyirci sayısı nın arttırılması yönünden bence büyük önem taşır. SHP'li Belediyelerin iktidara gelirken söz verdikleri kültür yoğun programlardan dolayı, her gün bir yenisi kurulan Belediye Şehir Ti yatrosu tabelalı yapılar var. Bunları ulusal ti yatromuz bazında değerlendirir misiniz? Şehir Tiyatroları, profesyonellerin sanat kurumudur ve bunu meslek edinmiş kişilerin yapması ve çok iyi organize olmaları gerek mektedir. Oysa bizde genellikle belediyeler eski halkevlerinin görevlerini üstlenmiştir. Tabii doğal olarak bu da önemli bir hizmettir. Ancak belediyeler etkin bir tiyatro yaşamını gerçekleştirmek istiyorlarsa halkevleri anlayı şından vazgeçip, topluma gerçek sanat hizmeti getirecek profesyonel kuruluşlar ortaya çıkar malıdır. Dünyanın hiçbir yerinde Devlet veya belediyelerce kurulan tiyatrolar amatör değil dir. Ancak profesyonel Belediye Tiyatroları kurulduktan sonra hizmet olarak amatör çalış- Müjdat Gezen Sanat Merkezi bütçesine bir katkıdır. Onun dışında ulaşımlarını sağlıyoruz ve yemeklerini veriyoruz. Öğretmenle rimizin haftada bir günlerini alıyoruz, derslerini aynı güne yoğunlaştırıyoruz. Bir alternatif konservatuar Diplomamızın bir kağıt parçası kadar hükmü olmayacaktır. Diğer üniversitelerin tiyatro bölümlerinde eğitim görenler üniversite mezunu oluyorlar ve birçoğu da diploma almak için orada öğrenim görüyorlar. Bize 316 müracaat oldu, bu üniversitelerin kapasitelerinin üzerinde bir sayıdır ve başvuranlar bizden alacakları diplomanın hü kümsüz olduğunu biliyorlar. O zaman şöyle bir gerçek ortaya çıkıyor: bizden mezun olacak kişi yalnız sanatçı olmak için bize geliyor, diploma sahibi olmak için değil. üjdat Gezen özel bir konservatuar niteliğinde ve herhalde " dünyanın ilk parasız özel okulu" olan bir sanat merkezi açtı. Bu okula sınav la öğrenci alınıyor; amaçlanan "2000'li yılların sanatçılarını" yetiştirmek. Bize okulunuz hakkında bilgi verir misiniz? Bu okulun nasıl ayakta duracağını açıklar mısı nız! Okulumuz özel bir konservatuar niteliğinde. Şimdilik, tiyatro, Türk sanat müziği, Türk halk müziği, Türk hafif müziği, opera ve gitar bölümle ri var. Tiyatro ana sanat dalı bünyesinde sinema,televizyon dersleri de veriliyor. Öğrencilerden hiçbir konuda para alınmadıktan başka okulun on larla ilgili giderleri, örneğin öğretmenlerin maaş ları, bizim tarafımızdan ödeniyor. Bir vakıf mı kurdunuz? Hayır, vakıf kurmadım. Okulun altında bir tiyatro salonu, küçük bir kabare salonu, bir de küçük sineması var. Buradan gelen gelirlerle öğ rencilerin ve öğretmenlerin masrafları çıkacak. Tiyatro salonunda kimler oynayacak? Ben oynayacağım. "Komikler Ağlamaz" adlı kitabımı oyunlaştırdım, Macit Koper sahne ye koyacak, Savaş Dinçel sanat danışmanımız, bu sene onu oynayacağım. Tiyatro salonunu, çocuk tiyatrolarına kiraya vereceğiz ve bu gelirlerle okulu döndüreceğiz.Eğer, okulun kendi giderleri ni bu yolla karşılayamazsak, ben kendi cebimden vereceğim. Başka yerde çalışıp kazanırım. Öğretmenlerin masrafları dediniz. Onlara maaş verecek misiniz? Öğretmenlerimiz beşyüzer bin lira maaş alı yor. Bu hem sembolik bir maaştır, hem de aile M Konservatuarda verilen eğitim gibi bir eği tim mi vereceksiniz, yoksa bir farklılığı olacak mı? Bu eğitimin süresi nedir? Üç yıl süren bir eğitim vereceğiz, birinci yıl hazırlık. Dersler sabahtan akşama sürüyor. Nor mal okul statüsünde olacak ama bizim farklı ders lerimiz var.Bir alternatif eğitim vereceğiz diye yola koyulduğumuza göre bir farklılığımızın da olması gerek. Bir kere bütün dersleri anında vide oya alıyoruz, öğretmen ye öğrenci kendini denet leme olanağı buluyor. Üzerimizde YÖK gibi bir baskı yok. Daha demokrat bir eğitim yapıyoruz. Demode değiliz, araştıran, ikibinli yıllara sanatçı yetiştirmeyi amaçlayan bir okul olacağız. Bu yüz den öğrencilerimize dışarda profesyonel oyuncu olarak çalışma izni vermiyoruz. Çünkü, öğrencilik içinde profesyonelliğe gidildiği zaman profesyo nellikten alınan biçimle öğrencilikten aktarılmak istenen bilgi farklılık arzediyor. Konservatuar öğ retmenlerinin birçoğu tiyatro patronu olduğu için öğrencileri orada profesyonel olarak oynatıyorlar. Bu bence yanlış. Ben öğrencinin yetenekli de olsa, okulunu bitirip diplomasını aldıktan sonra profesyonel yaşama geçmesinin iyi olacağını dü şünüyorum. Başka iş yapabilirler ama okul para sız olduğu için buna da gerek olmadığını sanıyo rum. Müjdat Gezen arkadaşımız Zeynep Üskül ile pe cy a Zeynep ÜSKÜL Okulunuz üniversite düzeyinde mi, diploma verecek misiniz? Müjdat Bey, neden böyle bir okul kurmayı düşündünüz? Ben on yıldır konservatuarda öğretmenlik yapıyordum. Konservatuar YÖK'e bağlandıktan sonra gördüğüm çarpıklıkların bende rahatsızlık lar uyandırdığına inanır oldum. Bu yıl kendi oku lumu açtığım için istifa edip kendi okulumla uğra şacağım. Ben tiyatrocuyum. Bu meslekten kazandığı mı bir oto galeriye veya bir tostçu dükkanına ya tırmak yerine yine bu mesleğe geri döndürmek amacıyla bu mesleğin okulunu açmak istedim. Okulun içindeki ünitelerde tiyatro var, sinema var, televizyon stüdyosu var, kabare tiyatrosu var. Bu saydığım yerler de benim mesleğimle ilgili. Böyle bir okul kurmak gibi bir idealim vardı, otuziki yıllık tiyatro yaşamım sonunda bunu gerçek leştirmek kısmet oldu. Artık, herhalde okulun içinden çıkmayacağım. • 24 A nkara'da yeni bir tiyatro çalışması na başladınız. Böyle bir tiyatro kurma gereksinimini neden hissetti niz? Ankara'da yeni bir tiyatro derken, bizim biletli oynamaya geçmemiz yeni. Oysa on yıl önce kurulmuş bir topluluk bu, on yıldan beri çeşitli devlet bankalarına çocuk ve büyük tiyat roları yaparak yaşamımızı sürdürmeğe çalışı yorduk. Halen bu çalışmalarımız devam etmek te. Ankara'da devlet ve özel tiyatroların el at madığı bir konuya el atarak, bir komedi sahne si kazandırmak için bu çalışmalara girdik. Tica ri bir gaye ile değil, sevdiğimiz mesleğimizi sürdürebilmek amacıyla başladık. Daha önce belirttiğiniz gibi siz devlet ban kaları adına ücretsiz gösteriler sergilediniz. Şimdi biletli oynamak için bunu bir handikap olarak görüyor musunuz? Büyük bir handikap var. Bir gıda satıcısı gibi zorunlu bir iş değil, keyfe keder bir iş yap tığımız için, iyi iş üreterek, seyirci ile buluşup Ankara'da 10 yıllık yeni bir tiyatro Ali Hürol Tiyatrosu pe cy a Bit Yeniği hakkında bilgi verirmisiniz? Koray Fransız'ların en önemli komedi yazarların ERGUN dan biri olan Feydeau'nun bir komedisini sergi leyeceğiz. Bulvar komedisinin babası olan Feydeau, bu oyununda karı, koca, aşk üçgeni içinde bir oyun gerçekleştirmiş. Feydeau tiyat roya matematiksel çözümler getirmiş bir yazar. Sahnede iki kere iki toplandığı zaman sonucun dan komedinin geleceği bilimsel bir şekilde is patlanmıştır. Biz de onun metninden gelen gü zelliğe ayak uydurarak oynuyoruz. Bu sezon başka sahnele meyi düşündüğünüz oyunlar varmı ? Aralık başında Öylesi, Böylesi, Doğrusu Hangisi? adlı çocuk oyununa başlayacağız. Yanısıra büyükler için telif oyun provalarına Aralık sonun da gireceğiz. Yeni bir tiyatro olarak yeni kurulacak hükümetten nasıl bir tiyatro politikası bekliyorsunuz? Ben, devletin tiyatrolara parasal yardım etmesinden yana değilim. Ben tiyatrolara araç, gereç ve sahne sağlanmasından yanayım. Bugüne kadar yapılan yardımları örnek alırsak en yük sek yardım bile o tiyatronun bir kaç aylık kirasını zor karşılar. İlk etapta sahne, dekor ve tek Ali Hürol Tiyatrosu'nun oynadığı "Bit Yeniği " oyunundan bir sahnenik malzeme verilmesinden ya nayım. Ben bu tiyatroyu açarken yaşamımızı sürdürmek istiyoruz. çeşitli devlet kademeleri ile zorunlu ilişkiler Başta siz olmak üzere kadronuzda bulunan içindeydim (Belediye, Emniyet, vb.), zorunlu Ertan Savaşçı, Sezai Aydın gibi Mithatpaşa Ti olmadığım tek yer ise Kültür Bakanlığı'ydı. Bu yatrosundan gelme oyuncular sizin çekirdeğini da gösteriyor ki tiyatro ile ilgisi olsun olmasın zi teşkil ediyor. 70'li yıllarda Ankara'da büyük herkes, ben de tiyatrocuyum diye ortaya çıkabi ilgi gören Mithatpaşa Tiyatrosu çizgisinde bir lir. Sanıyorum bunun denetimini kontrol ede tiyatro olmasını mı düşünüyorsunuz, yoksa yeni cek tek yer Kültür Bakanlığı olmalıdır. • bir sanat politikası mı izleyeceksiniz? Amacım Mithatpaşa Tiyatrosu çizgisin de değil de, yine o yıllarda çalışmalarını sürdü Devletin tiyatrolara parasal yardım ren Meydan Sahnesi çizgisinde oyunlar sergi etmesinden yana değilim. lemektir. Bunu şöyle açabiliriz; güzel ve kaliteli bulvar komedileri. Ankara'da halen çalışmala Ben tiyatrolara araç, gereç ve sahne rını sürdüren bizden önceki tiyatroların çizgisi dışında bir iş yapmak istiyoruz. sağlanmasından yanayım. Okurlarımız için bize ilk oyununuz olan Kahvede Bakırköy'de yeni bir oyun Sahtenin ve eğlemenin gülünç buluşması akırköy Belediye Tiyatrosu, üçüncü öde nekli tiyatro olduktan sonraki ilk oyunu na Aziz Nesin Sahnesinde başlıyor. Kasım ayının sonlarında sahneye çıka cak olan Sabahattin Kudret Aksal'ın Kahvede Şenlik Var adlı oyununu genç bir yönetmen ve genç bir oyuncu kadrosu hazırlıyor. Yönetmen Turgay Kantürk ile konuştuk ve kendisinden bize oyun hakkında bilgi vermesini istedik. Kahvede Şenlik Var, S. Kudret Aksal'ın 1965'de yazdığı ve o yıldan bu yana da defalarca sahnelenen bir oyun. Artık Türk Tiyatrosunda klasikleşmeye aday olmuş oyunlardan biri. Türk Tiyatro Edebiyatının ender modern oyunla rından biri, tiyatromuzun çizgisine yenilik ve çağdaşlık açısından koşutluk sağladığına inanı yor. Evlilik kurumu sorgulanıyor, küçük burju- Yazan : Sabahattin Kudret Aksal Yönetmen : Turgay Kantürk Dekor : Ali Tenel Kostüm : Gönül Sipahioğlu Müzik : Server Acim Oyuncular : Fidan Karlıova Tek, Orhan Aydın Oktay Kaynarca vaların evlilik anlayışlarının neşeli bir eleştirisi yapılıyor. Oyunun birçok açıdan güncel olduğu nu kabul etmek gerek; erkek, kadın ve evlilik va roldukça bu oyun güncelliğini yitirmeyecektir. Üstelik son derece akıcı, esnek, modern bir söz dizimi ile yazılmış. Tiyatronun klasik örneklerin de olduğu gibi şiirsel bir dili var; tiyatronun bu güne kadar katettiği yolda elde edilen anlatım bi çimleri bolca kullanılıyor. Genç bir kadroyla oynanıp, yorumlanmasının izlenmesini de keyifli kılacağını sanıyorum. Oyunu seçmenize etken olan neydi? Aziz Nesin Sahnesinin küçük olması da üç kişilik bir oyun seçmenizi etkiledi mi? Ufak bir sahnede, az kişiyle oynanabilmesinin yanı sıra oyunu seçmemizdeki en önemli etken tiyatronun çizgisine uyan bir oyun olması. cy a B pe Zeynep ÜSKÜL Şenlik Var ü metin modern, çağdaş bir sahne uyarladığı için son derece elverişli, üstelik genç bir oyuncuyla oynandığında da çalışılması, sonucu olabilecek ve seyirciye keyif verebilecek bir Sanıyorum oyunu seçmemizdeki en etkili etken oyunun modernliği diyebiliriz. Siz sahnenin ortasına bir masa değil bir evalli koyuyorsunuz, oysa oyun bir kahvede geçiyor. Değişik bir yorum getiriyorsunuz mu? pe cy a Şimdiye kadar izlediğimiz Kahvede Şenlik Var'lar genellikle gerçeğe yakın oyunlardı. Onun yaptığı soyutlamayı düşüncede ortaya koyan üç kişiyi gerçeğe dönüştürme çabalarıydı, ben bu çabalan eksik çabalar olarak görüGüldürü öğesini ortaya çıkardınız mı? rüyorum. Biz bunu daha da soyutlaştırarak gerçek Mümkün olduğu kadar gözardı etmemeye çabalayan, kahveye hiç benzemeyen bir mekânda çalıştık, çünkü oyun metni okunurken de keyif yapıyoruz ama belki de kahveyi anımsatacak veriyor, gülümsetiyor. Ama metnin matematik etrik biçimde oynuyoruz. Oyunu daha yapısı beni yer yer soğuk, hesaplı, tekrar edilen, ve soyut bir hale getirdik. Bunu yaparken geometrik mizansenlere götürdü. Oyun henüz se de değiştirmedik. Sanıyorum, seyirci yirciyle karşılaşmadığı için güldürü dozunun se açıldığı an eski yorumlardan farklı bir yirci tarafından ayarlanabileceğim düşünüyorum. seyredeceğini hemen anlayacak. Kahvede Oyuncular, verdiğim mizansen ölçüsünde yaratı Şenlik Var oyun içinde bir oyun olduğu için cılıklarını kullanarak güldürü öğesini daha fazla c anlatım biçimini kullanma gereksinimini duyduk. O nedenle, izlenmesi zor bir oyun ola- çıkaracaklar seyirciyle karşılaştıkları zaman; bu cağını bilemiyorum, tiyatronun çeşitli olanakla- da bir serüven tabii. Ama sanıyorum, tipleri anla tımcı biçimde sahneye getirmemiz baştan güldü rı kullanınca izlerken biraz tiyatro bilmek gerü öğesini ortaya çıkarıyor ister istemez...• rek.. Oyun üç kişi arasında bir kahvede ektiriyor. "Kahvede Şenlik Var"oyu nundan bir görüntü ve yönetmen Turgay Kantürk günün yorgunluğunu atmasını; salondan çıkınca da aile fertlerinin birbirinden utan mamasını sağlamak; bunu yapmaya çalışı yoruz. Enver Demirkan Karaca Tiyatrosu'nda Kendine gülen seyirci pe cy İ Ar mı Kâr mı? Yazan Yönetmen Dekor Kostüm Müzik Koreografı Oyuncular: Ben özellikle, oyundan çok tiyatronun genel kabul biçimine ilişkin görüşlerimi aktarmak istiyorum. Üzülerek görüyoruz ki, tiyatro 30 yıl önce çağının 50 yıl geri sinde iken, şimdi 100 yıl geride. 30 yıl önce Haldun Dormen, turnede, 'lütfen ka buklu yemişler yemiyelim, sigara içilmesi yasaktır' tarzı anonslar yapardı, şimdi aynı anonsları, 30 yıl sonra, ben yapmak duru mundayım. Bu oldukça üzücü bir durum ve yapıtlarımızda ciddi boyutlarda bir iler leme varken, tiyatro kültürümüzde bir ge rileme olduğunu gösteriyor. Bu elbette in sanımızın yetiştirilişinden kaynaklanan bir sorun. a şte Oraloğlu Tiyatrosu'nda ateşlenen bir meş'ale, bugün Enver Demirkan Tiyatrosu'nun projektörlerini ışınlıyor. Ne mutlu bana... Enver Demirkan Tiyatrosu'nda ateşle necek meş'alelerin kimbilir kaç tanesi de ilerde açılacak yeni tiyatroların projektör lerini ışınlayacak." Bu dilekler, Enver Demirkan'ın 1966'da ilk kez profesyonel olarak yanında çalışmaya bağladığı Lale Oraloğlu'na ait. 1986 yılında kurulan Enver Demirkan Tiyatrosu, salon problemini ancak bu yıl çözerek İstanbul'a demir attı. Daha önce sürekli turne yapan tiyatronun Karaca Ti yatrosu'nda sergilediği ilk oyun Ar mı Kâr mı? Kabare tarzı 12 skeçten oluşan oyuna ilişkin Enver Demirkan ile görüşüyoruz. "Oyunumuzun ve tiyatromuzun hede fi, çocuklarıyla birlikte bizleri izleyen bir ailenin, oyun boyunca gülerek, eğlenerek, Öte yandan denilebilir ki biz sürekli muhalifi oynuyoruz. Skeçlerimizin konu sunu güncel olaylar, toplumun kabuk tut muş, kangren olmuş yaralan, aksayan, dö külen çarpık yönleri oluşturuyor. İzleyici oyun süresince gülüyor, eğleniyor ancak oyundan çıkınca gizli gizli de olsa, biraz da kendisine güldüğünü farketmiyor değil. İşlenen olaylar her zaman, herkesin yaşa yabileceği olaylar çünkü. : Fatih Yıldız : Oben Güney : Şahin Bostancı : Pervin Çokay : Aydın Ozan : Gönül Gülyüz : Enver Demirkan, Demir Nuyan, Reyhan Ayyüzlü, Ece Örge, Mehmet Özmut, Mustafa Başbuğ, Ayeben Erman, Kuzey Sayan, Dilek Kervan, Buket Avad S. Selma Toksöz, Hale Yılmaz Çocuklarımıza sanatın tüm kollarına sıcak bakmalarını sağlayacak bir aile eğiti mi verebiliyor muyuz veya bunu ne kadar yapabiliyoruz? Sanata saygıyı yeterince aşılıyabiliyor muyuz? Bence sorunun kay nağı burada. Avrupa'ya, avrupalıya bir özen, bir öykünme vardır örneğin bizde. Keşke bu alanda da özensek, taklit etmeye çalışsak onları, diyorum." Karaca Tiyatrosu'nu Gülriz Sururi ve Dilek Türker'le paylaşan Enver Demirkan Tiyatrosu Salı ve Çarşamba günleri İstan bullu seyircilerine perde açarken haftanın diğer günleri de turne yapıyor. Bu yıl Enver Demirkan Tiyatrosunun bir başka etkinliği de sadece Anadolu turnelerinde sergilenecek olan yeni bir çocuk oyunu; Oyuncakların Dünyası. Enver Demirkan'ın, 'geleceğin tiyatro se yircisinin yetişmesi amacıyla Anadolu'ya bir nevi hediye' tarzında yorumladığı, mü zikli, danslı, İbiş'li, bol hayvanlı oyunu, Öncal Necmioğlu yazmış, Enver Demirkan yönetmiş. pe cy a a cy pe a cy pe a cy pe