Öğretmenlerin Öğretmen-Öğrenci Rollerine Yönelik İnançlarının
Transkript
Öğretmenlerin Öğretmen-Öğrenci Rollerine Yönelik İnançlarının
Öğretmenlerin Öğretmen-Öğrenci Rollerine Yönelik İnançlarının Otoriter ve Diyalojik Söylevlere Etkisi* Sedat KANADLI1 Yılmaz SAĞLAM2 1 MEB, Fen ve Teknoloji Öğretmeni Doç.Dr. Gaziantep Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, *Bu çalışma TÜBİTAK tarafından desteklenen bir proje (proje numarası: 108K330) sonucu yazılan doktora tezinden ortaya çıkmıştır. 2 Özet Bu çalışmanın amacı öğretmenlere verilen bir eğitimin, öğretmenlerin öğretmen-öğrenci rollerine ilişkin inançlarına ve söylevlerine etkisini belirlemektir. Bu amaçla öğretmenlere sınıf içerisinde hangi tür beklentileri oluşturmaları gerektiği i le ilgili yaklaşık 3 hafta süren bir eğitim verilmiştir. Eğitim öncesi ve sonrası öğretmenlerin birer dersleri videoya kaydedilmiştir. Bu çalışma bir vaka incelemesidir ve iki fen ve teknoloji öğretmeninin sınıf-içi uygulamaları bu çalışmanın araştırma konusudur. Araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin eğitimden önce genelde öğretmen-merkezli inançlara sahip oldukları ve buna bağlı olarak otoriter söylevi kullandıkları, eğitimden sonra ise sınıflarında öğrenci-merkezli inançlar oluşturmaya çalıştıkları ve diyalojik söylevi kullandıkları gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Öğretmen inançları, Otoriter söylev, Diyalojik söylev 1. GİRİŞ 2005’te değiştirilen yeni ilköğretim fen ve teknoloji dersi öğretim programı, yapılandırıcı yaklaşıma göre tasarlamıştır. Bu durum fen ve teknoloji programı tanıtım kitapçığında şöyle ifade edilmiştir (Meb, 2006): ‘Öğrencilerin programda belirlenen kazanımları edinebilmesi için kullanılacak öğretim stratejileri ve öğrenme deneyimleri mümkün olan her durumda yapılandırıcı öğrenme yaklaşımıyla yönlendirilmeli, öğrenme ortamları ve öğretim stratejileri de yapılandırıcı yaklaşımı olabildiğince yansıtmalıdır’. Yapılandırıcı öğrenme yaklaşımı, bireyin öğrenmeye başlarken zihninin boş olmadığını, bunun aksine sahip olduğu ön bilgiye bağlı olarak yeni bilgiler öğrenebildiğini, yeni bilgileri aktif olarak kendisinin yeniden yapılandırdığını savunmaktadır. Bu yaklaşım aynı zamanda öğrenmenin, bireylerin birbiriyle etkileştiği sosyal ortamlarda gerçekleştiğini vurgulamaktadır (Vygotsky, 1981). Vygotsky’e göre anlam, öncelikle sosyal ortamda ortaya çıkar ve birey tarafından zihinde yapılandırılır (s.163). Bu yaklaşıma göre, birey kendisine yeni olan fikirlerle ilk defa sosyal ortamda karşılaşır ve bu anlamı sonra kendine mal eder. Aynı zamanda sosyal ortamda kullanılan görsel ve psikolojik araçlar, örneğin dil ve semboller, bireysel düşünme için gerekli olan araçları sağlarlar ve anlamın oluşması için gerekli olan sosyal bağlamı oluştururlar (Wertsch, 1998, s. 46-57). Dolayısıyla, anlam önce sosyal ortamda ortaya çıkmakta, daha sonra birey tarafından özümsenmektedir. Bu nedenle yapılandırıcı yaklaşıma göre özümleme süreci öğrenmenin nihai aşaması olarak görülmektedir. Bakhtin’e (1981, s. 342-348) göre özümleme aşamasında birey ikna edilmelidir ve ikna edilme sürecinde bireyin ifadeleri daha yetkin bir birey tarafından değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Benzer şekilde, öğrencilerin sınıf ortamında ortaya çıkan anlamları zihinlerinde özümlemeleri için, öğrenci fikirlerinin sınıf ortamında keşfedilmesi ve bunlar üzerinde çalışılması gerektirmektedir (Mortimer ve Scott, 2003, s.9-10). Bir başka ifade ile öğretmen sınıf içerisinde öğrenci fikirlerini ortaya çıkarmalı ve öğrencilerle bu fikirleri tartışmalıdır. Bu yaklaşıma göre öğretmen, öğrencilerin ön bilgilerini ortaya çıkarır, öğrencilerin kendi bakış açılarını geliştirmelerine yardımcı olur, öğrenci görüşlerinin dersi yönlendirmesine izin verir, alternatif görüşler ortaya çıkmasına ve öğrencilerin kendi anlamlarını oluşturmalarına rehberlik eder (Özden, 2005, s.73). Dolaysıyla eğer öğretmen yapılandırıcı yaklaşıma göre dersi işlemek istiyorsa bilginin öğretmenden öğrenciye aktarılmasını gerektiren otoriter söylev yerine, öğrencilerin fikirlerini dikkate alan ve bunlar üzerinde çalışmaya olanak tanıyan diyalojik söylevi kullanmalıdır (Scott, Mortimer & Aguiar, 2006). Diyalojik söylevin hâkim olduğu bir sınıfta öğretmenin üç temel görevi vardır. Bunlar (Mortimer ve Scott, 2003, s.17); (1) öğretmenin bilimsel fikirleri sınıfın sosyal ortamında kullanılabilir hale getirmesi, (2) öğretmenin öğrencilerin bilimsel fikirleri anlamlandırmasına ve özümsemesine yardımcı olması (3) öğrencilerin öğrendikleri bilimsel fikirleri uygulamaları için onları desteklemesidir. Bu görevleri yerine getirmek için öğretmen, öğrencilerin fikirlerini paylaşmaları için onları destekler; öğrencilerin bireysel bakış açılarını sunmalarını, birbirlerini ve öğretmeni dinlemelerini ve fikirleri anlamaya çalışmalarını ister ve birbirleriyle iletişim kurararak yeni fikirler geliştirmelerini ve bunları uygulamalarını bekler (Scott, Mortimer & Aguiar, 2006). Öğretmenin buradaki amacı öğrencilerin yakınsal gelişim alanını (Zone of Proximal Development) yükseltmek ve öğrenci açısından öğrenmeyi kolaylaştırmaktır (Mortimer ve Scott, 2003, s. 20). Öğretmenin öğrencilerin fikirlerini temel alarak bu fikirler üzerinden bilimsel bakış açısını vermesi öğrencilerin yakınsal gelişim alanını yükseltmekte ve özümleme sürecini kolaylaştırmaktadır. Fakat yapılan araştırmalar, öğretmenlerin yeni fen programını uygulaması sırasında yapılandırıcı öğretim yaklaşımına göre dersi planlayıp işlemekte zorlandıklarını göstermektedir (Tekbıyık ve Akdeniz, 2008; Er Nas, Şenel Çoruhlu & Çepni, 2009; Metin & Özmen 2009). Bu çalışmada öğretmenlere yapılandırıcı yaklaşıma göre ders işleyebilmeleri için sınıflarında oluşturmaları gereken beklentiler hakkında bir hizmet içi eğitim (sınıf içi norm eğitimi) verilmiştir. Bu araştırmanın amacı, öğretmenlerin öğrenci-öğretmen rollerine ilişkin inançlarını ve söylevlerini tespit ederek öğretmenlerin eğitim aldıktan sonra bu inanç ve söylevlerinin nasıl değiştiğini belirlemektir. 1.1. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı sınıf-içi norm eğitiminin öğretmenlerin öğretmen-öğrenci rollerine ait inançlarına ve öğretmen söylevlerine etkisini belirlemektir. Dolayısıyla, bu araştırma kapsamında aşağıda verilen sorulara yanıt verilecektir: 1. Eğitim öncesi ve sonrasında öğretmenlerin öğretmen-öğrenci rollerine ilişkin inançları nasıldır? 2. Eğitim öncesi ve sonrasında öğretmenlerin söylevleri nasıl olmuştur? 1.2. Araştırmanın Önemi Yeni program ile birlikte öğretim yöntemi yeni bir bakış açısı olan yapılandırmacılık kuramını temel almaktadır (MEB, 2005). Bu kuram sınıf içerisinde öğretmen-öğrenci rolleri ile ilgili radikal denilebilecek düzeyde yenilikler içermektedir. Fakat her ne kadar program değişmiş olsa da, sınıf içi uygulamalara bu yansımamıştır (Gelbal ve Kellecioğlu, 2007; Karacaoğlu ve Acar, 2009). Verilen hizmet-içi eğitimler ise yetersiz kalmıştır (Uçar ve ipek, 2006). Bunun nedeni yeni kuramın öğretmenöğrenci rolleri ile ilgili tanımlamalarının, öğretmenlerin süregelen beklenti ve inançları ile örtüşmemesidir. Dolayısıyla bu araştırma, yapılandırmacı yaklaşıma göre bir öğretmenin, öğretmenöğrenci rollerine dair ne türden beklenti ve inançlara sahip olması gerektiğini ortaya koyması açısından oldukça önemlidir. 1.3.Teorik Çerçeve Sınıf içi norm kavramı ilk defa Cobb, Yackel ve Wood (1989)’un ilköğretim birinci kademe matematik derslerinde yaptıkları deneysel projelerle ortaya koydukları bir kavramdır. Bu kavram, matematik dersi sırasında ortaya çıkan öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci etkileşiminin, öğretmenin öğrencilere verdiği yükümlülükler ve öğretmenlerle öğrencilerin karşılıklı beklentileri açısından analiz edilmesiyle belirlenmiştir. Çalışmalarında açıklama yapma, gerekçe sunma ve tartışma yapma açısından sınıf mikro kültürünü destekleyen normların gelişimini analiz etmişlerdir. Buna göre norm, öğrencilerin sınıfta kendi rolleri ve başka kişilerin rolleri ile matematiksel etkinliklerin genel doğası hakkındaki inançları olarak tanımlanmıştır (Yackel & Rasmussen, 2002). Her ne kadar yaptıkları çalışma matematik dersiyle ilgili olsa da, bu tip normlar fen ve edebiyat gibi herhangi bir konu alanına uygulanabilir. Örneğin öğrencilerin matematikte olduğu gibi fen ve teknoloji dersinde de fikirlerini açıklamaları ve gerekçelendirmeleri istenebilir (Yackel ve Cobb, 1996). Sınıf-içi normların sınıftaki sosyal etkileşime bağlı olarak nasıl oluştuğunun anlaşılabilmesi için sembolik etkileşim yaklaşımı teorik çerçeve olarak kullanılmıştır (Cobb, Yackel &Wood, 1989; Yackel, Cobb & Wood, 1991; Yackel & Cobb, 1996; Yackel, 2000). Bunun nedeni sembolik etkileşimin bireysel yapılandırmacılık ile uyumlu olması (Yackel & Cobb, 1996) ve öğrencilerin hem bireysel olarak anlamlandırma süreçlerini, hem de sosyal süreçleri dikkate almasıdır. Sembolik etkileşim yaklaşımı, insan gruplarının yaşamı ve insanların uygulamaları üzerinde çalışan farklı bir yaklaşımdır (Blumer, 1969). Kökleri George Herbert Mead, John Dewey, William James gibi önemli bilim adamlarının çalışmalarına dayansa da bu yaklaşım en çok Herber Blumer (1969) tarafından geliştirilmiştir. Blumer’e göre sosyal etkileşim insan davranışlarını oluşturan bir süreçtir ve insanoğlu birbiriyle etkileşirken başkalarının ne yaptığını ya da ne yapmak üzere olduğunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Başkalarının davranışlarına göre kişi amacından vazgeçebilir ya da amacını gözden geçirebilir, devam ettirebilir ya da değiştirebilir. Yani, başkalarının davranışları, kişinin yapmayı planladığı davranışları belirler. Bir başka ifade ile kişi grup içinde yapacağı davranışları, başkalarının beklentilerine göre şekillendirir. Benzer şekilde sınıf ortamında öğrenciler bir davranışta bulunurken, öğretmenin beklentilerine ve verdiği yükümlülüklere bağlı olarak sınıfça paylaşılan birtakım ortak anlamlar ya da inançlar geliştirirler. Etkileşim yoluyla oluşturulan bu ortak anlamlar ya da normlar, öğretmen ve öğrenci arasında daha sonra kurulacak iletişim için bir temel oluşturur (Voigt, 1996, s.33). Blumer’e (1969, s.56) göre bir toplulukta yapılacak davranışları belirleyen ve var olan durumları değerlendiren bir grup ya da kişi vardır. Sınıf ortamında etkileşimi başlatan ve buna rehberlik eden kişi öğretmendir. Öğretmenin hangi normları geliştirmek istediğini önceden belirlemesi mümkündür (Yackel, 2000). Öğretmenin sınıf içerisinde öğrencilere verdiği görevler ve onlardan beklentileri bazı inançların ya da ortak anlamların gelişmesine sebep olur. Örneğin fen sınıfında bir öğretmenin sürekli olarak öğrencilerin açıklamalarını gerekçelendirmelerini istediğini düşünelim. Öğretmenin bu beklentisine bağlı olarak bu sınıfta öğrencilerde “her iddia gözlemsel bir veri ile desteklenmelidir” şeklinde bir ortak anlam ya da inanç geliştirir ve bu inanç öğrencilerin sınıf içi etkileşime nasıl katılmaları gerektiğini belirler. Sınıf ortamında öğretmen iki çeşit söylev ile öğrencilerle etkileşime geçebilir. Öğretmen ya öğrencilerin fikirlerini göz önünde bulundurarak ya da bütün dikkatlerini tek bir bilimsel fikre odaklayarak öğrencilerle iletişim kurabilir. Bunlardan birincisine diyalojik, ikincisine ise otoriter söylev adı verilmektedir (Scott, Mortimer & Aguiar, 2006). Diyalojik söylevin temel özelliği, öğretmenin ifadelerinde yanlış da olsa öğrenci fikirlerine yer vermesidir. Fen ve teknoloji sınıflarında bu, öğrenci fikirleri ile bilimsel açıklamanın karşılaştırılması ve bunlar arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya konması şeklinde ortaya çıkar (Mortimer, 2005). Diyalojik söylevin aksine otoriter söylev, farklı fikirler içermez. Burada öğretmen bilimsel olarak doğru fikre dikkati çeker ve öğretmen açıklamaları yalnızca bu fikri içerir. Eğer öğrenciler tarafından ortaya konan fikirler bilimsel açıklamaya herhangi bir katkıda bulunmuyorsa, bunlar öğretmen tarafından göz ardı edilir. Alternatif olarak, eğer öğrenci tarafından ortaya konan fikirler ya da düşünceler bilimsel bakış açısını açıklamada yararlı olacak ise, öğretmen tarafından kullanılır. Bu nedenle otoriteye dayalı söylev farklı fikirleri içermez. Bir başka ifade ile otoriter söylevlerde farklı bakış açıları ve yanlış fikirlerin yorumları bulunmaz. Otoriter ve diyalojik söylevler arasındaki farklar Tablo1.1’de verilmiştir. Tablo 1.1. Otoriter ve diyalojik söylevin ana özellikleri (Scott, Mortimer & Aguiar, 2006). Otoriter Söylev Temel Tanımları Tipik Özellikleri Öğretmen rolü Öğretmen Müdahalesi Diyalojik Söylev *Tek bir bakış açısına odaklanma, genellikle okulun fen bakış açısı. *Yönlendirme önceden yapılır. *İçeriğin sınırları bellidir. *Fikirlerin interanimasyonu yoktur. *Birden fazla bakış açısı sunulabilir; fakat sadece birine odaklanılır. *Farklı bakış açılarına açık olma *Öğretmen otoritesi açıktır. *Öğretmen nötr bir pozisyon üstlenir, değerlendirmeci yorumdan kaçınır. *Öğretmen-öğrenci etkileşiminde daha geniş bir uyum vardır. *Öğrenci katılımını teşvik eder. *Açıklamalar ve daha derin detaylar arar. *Öğrencilerin anlayışlarını araştırır. *Farklı bakış açılarını karşılaştırır. *Öğretmenin kendisi tartışmayı yönlendirir. *Öğretmen fikirlere karşı bir bekçi gibi davranır. *Öğrenci fikirlerini göz ardı eder ya da reddeder. *Öğrenci fikirlerini yeniden şekillendirir. *Öğretici sorular sorar. *Kontrol eder ve doğrular. *Dağınıklığı engellemek için söylevin yönünü sınırlandırır. *Fikirler ifade edilirken ve keşfedilirken yönlendirme değişir. *İçeriğin sınırları yoktur. *Değişken seviyede (düşük-yüksek) fikirlerin interanimasyonu vardır. *Birden fazla bakış açısı sunulur ve bunlar göz önüne alınır. Öğrencilerden istenilenler *Öğretmenden gelen ipuçlarını ve yönlendirmeleri takip etmek *Öğretmenin rehberliğini takip ederek okulun fen dilini kullanmak *Okulun fen bakış açısını kabul etmek *Öğrencilerin fikirlerini paylaşmaları için destekleme *Bireysel bakış açılarını sunmak *Başkalarını dinlemek (öğrencileri ve öğretmeni) *Başkalarının fikirlerini anlamak *Başkalarıyla konuşma yoluyla yeni fikirler geliştirme ve bunları uygulamak 2. YÖNTEM Bu çalışma, nitel araştırma modellerinden vaka incelemesi modeliyle hazırlanmıştır. Vaka incelemesi, yaşanmış bir olayı kendi gerçek bağlamı içinde ve özellikle olay ile bağlamı arasında açık, anlaşılır ve belirgin sınırlar olmadığı zaman kullanılan, gözleme dayalı bir araştırma yöntemidir. Vaka incelemesinde durumlar; kişiler, kurumlar, süreçler, programlar ve olaylar olabilir (Yin, 2003, s.13). Bu araştırmada iki fen ve teknoloji öğretmenin sınıf-içi öğretmen-öğrenci diyalogları vaka olarak incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu 2009-2011 yılları arasında “İlköğretim Öğretmenlerinin Mesleki Gelişim Modeli ve Bu Modelim Yaygınlaştırılması” adlı projeye katılan iki fen ve teknoloji öğretmeninden (Filiz ve Atıf öğretmen) oluşmaktadır. Bu öğretmenlere öğrencilerle sınıf ortamında nasıl bir diyalog kurmaları gerektiği konusunda 3 hafta süren ve 12 ders saatinden oluşan bir eğitim verilmiştir. Bu eğitimler sonunda öğretmenlerden kendi sınıflarında yeni beklentiler geliştirmeleri ve sınıf-içi uygulamalarında birtakım normlar (Özmantar, Bingölbali, Demir, Sağlam & Keser, 2009) oluşturmaları istenmiştir. Hedeflenen bu normlar şu şekilde özetlenebilir: Bizim sınıfımızda (1) ortaya konan fikirler gerekçelendirilir, (2) herkes çekinmeden fikrini paylaşır, (3) sınıfta paylaşılan fikirler herkes tarafından anlaşılmaya çalışılır, (4) fikirler sınıfça tartışılır, (5) farklı fikirler önemsenir ve (6) fikirlerin doğruluğu sorgulanır. Her iki öğretmenin eğitimden önce ve sonra kendi sınıflarında işledikleri birer dersleri videoya kaydedilmiş ve bu kayıtlar yazıya aktarılmıştır. Birinci araştırma sorusunu yanıtlamak için söylem analizi (Blumer, 1969), ikinci araştırma sorusu için ise tümden-gelimsel (Patton, 2002, 453-455) yöntemler kullanılmıştır. Söylem analizinde, öğretmen-öğrenci diyalogları üzerinden öğretmenlerin beklenti ve inançları betimlenmiştir. Tümden-gelimsel yöntemde veri analizi sonucunda kategori ve kodları oluşturmak yerine, var olan tanımlanmış kodlar kullanılarak veriler analiz edilmektedir. Bir başka ifade ile bu yöntemde bir teorik çerçeve içerisinde tanımlanmış kavramlar kullanılarak veriler analiz edilmektedir. 2.1. Çalışmanın Bağlamı Bu araştırma “ Fen ve Matematik Öğretmenlerinin Mesleki Gelişim Modeli ve Bu Modelin Yaygınlaştırılması” adlı TUBİTAK projesinde verilen sınıf içi norm eğitimlerini kapsamaktadır. Öğretmenlere verilen sınıf içi norm eğitimi üç hafta sürmüştür. Her hafta verilen eğitimler aşağıda sunulmuştur: Eğitimin birinci haftasında öğretmenlere ders işlerken öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci diyaloglarında ne tür kuralları olduğu ve bu diyaloglar sırasında değer gören davranışların neler olduğu sorulmuş ve bununla ilgili kısa bir tartışma yapılmıştır. Daha sonra iki farklı öğretmenin matematik dersindeki diyalogları yansıtılarak öğrencilere ne tür mesajlar verildiği üzerinde durulmuştur. Ardından sınıf içi norm kavramının tanımı yapılmış ve sınıf içi normların özellikleri anlatılmıştır. Daha sonra tekrar matematik derslerinden çeşitli öğretmen öğrenci diyalogları yansıtılarak bu diyaloglarda öğrencilere verilen mesajlar hakkında tartışmalar yapılmıştır. Dersin sonunda öğretmenlere kendi ders işleyişleri üzerine düşünerek ve kendi diyaloglarını gözleyerek ne tür normlar oluşturduklarını belirlemeleri için bir ödev verilmiştir. Eğitimin ikinci haftasında öğretmenlerin kendi sınıflarında oluşturdukları normların neler olduğu ile ilgili kısa bir tartışma yapılmış ve ardından öğretmenlere kısa bir video gösterilmiştir. Bu videoda öğretmenlerden filimde geçen karakterleri ve bunların özelliklerini, ne tür yaklaşımlara sahip olduklarını, bu yaklaşımlarında meydan gelen değişiklikleri ve bu değişimlere yol açan etmenleri gözlemlemeleri istenmiş ve video bitiminde bununla ilgili bir sınıf tartışması yapılmıştır. Ardından normların bireyler üzerindeki etkisi üzerine konuşulmuş ve sonra 2005’te değiştirilen yeni ilköğretim müfredatının hedeflediği 8 temel beceri yansıtılarak bu beceriler kısaca tanıtılmıştır. Daha sonra öğretmenlerle sınıfta bu 8 temel beceriyi kazandırmak için ne tür normlara ihtiyaç olduğu konusunda kısa bir grup tartışması yapılmış ve 8 temel beceriyi geliştirmek için gerekli olan 8 norm tanıtılmıştır. Bu sekiz norma örnek gösterilecek bir sınıf ortamında ortaya çıkan diyalog incelenmiş ve öğretmenlerden, incelenen diyalogda öğretmenin hangi temel becerileri geliştirmek için ortam oluşturduğunu grup tartışmasıyla belirlemeleri istenmiştir. Daha sonra 8 normun sınıfta nasıl oluşturulacağı üzerine konuşulmuş ve bu amaçla İTTI (istikrar, talep, takip ve ısrar) yöntemi tanıtılmıştır. Dersin sonunda öğretmenlere sınıf içi normlar hakkında yazılan bir makaleyi okumaları ve 8 normu sınıflarında oluşturmaları ödevi verilmiştir. Üçüncü haftada normların ne olduğu, bireyler üzerindeki etkileri, temel beceriler ile normlar arasındaki ilişki ve sınıfta oluşturulması gereken normların ne olduğu kısaca hatırlatılmıştır. Sonra öğretmenlerle sınıflarında normları oluşturmak için ne yaptıkları; sınıflarında hangi normların oluştuğu ya da oluşmaya başladığı; normları oluştururken hangi zorluklarla karşılaştıkları üzerine konuşulmuştur. Daha sonra öğretmenlere iki video izletilmiştir. Bu videolardan birincisi sınıf içi norm eğitimi almayan bir öğretmene aitti. Öğretmenlerden videoyu 8 norm açısından incelemeleri, videodaki öğretmenin oluşturduğu normların ne olduğu ve sınıf ortamının hangi becerilerin gelişimi için uygun olduğunu belirlemeleri istenmiştir. İkinci video ise sınıf içi norm eğitimini alan bir öğretmene aitti. Yine öğretmenlerden bu videoyu izleyerek onu 8 norm açısından incelemeleri, videodaki öğretmenin oluşturduğu normları tespit etmeleri ve sınıf ortamının hangi becerilerin gelişimi için uygun olduğunu belirlemeleri istenmiştir. Bu iki öğretmen, sınıflarında vermiş oldukları mesajlar açısından karşılaştırılmıştır. 3. VERİ ANALİZİ VE BULGULAR 3.1. Öğretmenlerin Eğitim Öncesi Öğretmen-Öğrenci Rollerine Ait İnançları ve Bu İnançların Eğitim Sonrası Değişimi Öğretmenlerin eğitim öncesi ve sonrası sınıf-içi uygulamaları bir video kayıt cihazı ile kaydedilmiş ve bu uygulamalar yazılı hale getirilerek analiz edilmiştir. Her iki öğretmenin uygulamaları analiz edildiğinde benzer beklentilere sahip oldukları görülmüştür. Aşağıda ortaya çıkan bu beklentiler Filiz öğretmenin sınıf-içi uygulamaları üzerinden örneklendirilmiştir. Filiz öğretmen 6. Sınıfta bitkilerde üreme, tohum ve meyve oluşumu konusuyla ilgili bir pekiştirme etkinliği yapmaktadır. Bu etkinliğe ait diyalogda öğretmen F, öğrenci S ve sınıfça verilen yanıtlar ise C harfleri ile gösterilmiştir. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. F: Evet şimdi etkinliğimizde bakalım. 10. Etkinliğimizde bize numaralar verilmiş. Ben o numaraları beğenmiyorum. Biz o numaralara a, b, c, şeklinde sıralayalım. 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde numaralar verilmiş ya! Onları a, b, c şeklinde. Bir yapalım herkes a, b, c şeklinde … Bir de başlayan bire a, ikiye b , üçe c, dörde d, beşe de e deyin. O 1, 2, 3, 4, 5 de silin, karalayın. Yanındaki 1, 2, 3, 4, 5’i karaladık mı? C: Evet. F: Şimdi biz bunların sıralamasını yapacağız. Yani, nerden başlamıştık konumuz nereden gelmişti oradan? Sizce 1 hangisi olabilir? Yıldız. S15. E. F: e şıkkı dedi. Doğru. Önce, rüzgâr böcek değil mi? Diğer hayvanlar, ne için gereklidir bunlar? F. Çiçeğe geliyordu ne yapıyordu? Hani baş harfi T harfiyle başlayan bir şey vardı. S16. Tozlaşma F: Değil mi? e şıkkı tozlaşma. e şıkkının altına 1 numara yazalım. İki olacak olay neymiş? C: Tozlaşma. F: Oraya tozlaşma yazalım. Tozlaştı. Sonra ne olmuştu? Zigot olmuştu. Sonra bir şey daha gelişmişti. Enes. S17. Yumurtayla polen karışarak tohumu oluşturdu. Tohumda toprağa düşünce bitkinin oluşmasını sağladı. F: Sence burada tohum ve meyve oluşumu hangi şıkta var? S17. c’de. F: Dikkatli bak tohum hangisinde var? S17. A. F: A’da var değil mi? Meyvesi de var. Tohum ve meyve oluşmuş. a şıkkı ona iki numara diyoruz. Sonra biz bu tohumları ne yapıyorduk? C: Ekiyorduk. S18. B. 19. F: Evet b şıkkı. Peki, kök ve şey yapmış. Bu olay neydi? Kökünü salmış toprağa. Bu olaya ne diyoruz? Hasan. 20. S19. Çimlenme. 21. F: Çimlenme diyoruz. b çimlenme diyelim değil mi? Tohumdan kök ve gövde oluşmuş. Sonra öyle birazcık daha bitki büyümüş. 5. diyalogda öğretmen doğru cevabı bir öğrenciden aldıktan sonra cevabı açıklamış ve ona başka bir soru yöneltmiştir. 6. diyalogda öğretmen öğrencinin doğru cevabı bulması için ipucu vermiştir. 14. diyalogda öğrenci yanlış cevap verdiğinde onu uyararak doğru cevabı bulmasını istemiştir. 17. diyalogda öğretmenin sorduğu soruya sınıf birlikte cevap vermiştir. 20. diyalogda öğretmen doğru cevabı aldıktan sonra, 21 diyalogda cevabı açıklamıştır. Öğretmenin devamlı olarak doğru cevabı bulduktan sonra başka bir soru sorması, öğrencilerin doğru cevabı bulması için onlara ipucu vermesi ya da yanlış yanıt aldığı durumlarda onları uyarması, Filiz öğretmenin öğretmenöğrenci rollerine dair nasıl bir inanca sahip olduğunu gösterme bakımından oldukça önemlidir. Filiz öğretmene göre öğrenci, öğretmenin sorularına yanıt verir ve doğru cevabı bulmaya çalışır; öğretmen ise fen bakış açısını sunar, ipucu verir ve öğrencileri yönlendirir. Filiz öğretmen bu dersten sonra, 3 hafta süren sınıf içi norm eğitimine katılmıştır. Eğitimden sonra Filiz öğretmenin dersleri bir video kayıt cihazı yardımıyla kaydedilmiştir. Aşağıda Filiz öğretmenin 6. Sınıf öğrencileriyle “yaşamımızdaki sürat” dersi sırasında oluşan öğretmen-öğrenci diyaloğu verilmiştir. Bu derste öğretmen sürat ile ilgili bir etkinlik yapmıştır. Etkinlikte Kamuran ve Seçil adlı iki öğrenci birbiriyle yarışmış ve her bir öğrencinin mesafeyi koşma süresi tahtaya yazılmıştır. Aşağıda verilen diyalogda öğretmen etkinlikle ilgili bir sınıf tartışması yapmaktadır. 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. 23. 24. 25. 26. 27. 28. 29. 30. 31. F: Bu yarışmanın galibi kim? C: Kamuran. F: Neden Kamuran. [Öğrenciler konuşuyor]. Bi dakika neden Kamuran? [Bir öğrenciyi işaret ederek] Evet. S1. Hızlı koştu onun için. F: [Parmak kaldıran başka bir öğrenciyi işaret ederek] Evet. S2. Öğretmenim Kamuran’ın bacak arası çok uzun. [Öğrenciler kendi aralarında konuşunca]. T: Arkadaşlar birbirimizi dinleyelim. Sorumu tekrarlıyorum. İki arkadaşınız yarıştı. Onların koşuşu bitirme süreleri tahtada yazılı. Şimdi hangi arkadaşınız daha süratli diye sordum. Kimse bir arkadaşınız konuşurken sözünü kesmesin. [Bir öğrenciyi işaret ederek] Evet. S3. [Kamuran] Daha hızlı hareket ettiği için. F: Daha hızlı hareket ettiği için. Evet, arkadaşın ne dedi Merve? S4. Daha hızlı hareket ettiği için. F: Sence doğru mu? S4. Bence doğru; ama [Kamuran’ın] adımları daha fazla olduğu için. F: [Bir öğrenciyi işaret ederek] Atıf? S5. [Kamuran] Daha kuvvetli olduğu için. F: Kuvvetli diyorsun. [Bir öğrenciyi işaret ederek] Katılıyor musun arkadaşına? S6: Evet. F: Kuvvetli mi? S6: Evet. F: Kuvvetli derken neyi kastediyorsun? S6. Çabuk, hızlı, erken gidip erken geri dönen. F: Kuvvetli ile hızlı aynı anlamda mı? S6: Hayır, çünkü kuvvet bir cisme uyguladığımız ama hareket kendi kendine etkisi. F: Kuvveti o zaman bu şeyde değerlendirmiyoruz. Sürat ayrı bir şey, kuvvet ayrı bir şey değil mi? S6. Evet. F: [ Parmak kaldıran bir öğrenciyi işaret ederek] Evet yıldız. S7. Kamuran Seçile göre daha hızlı öğretmenim. F: Peki, Emine Yıldız ne dedi? S8. Valla anlamadım öğretmenim. F: Tamam. [Bir öğrenciyi işaret ederek] Evet. S9. Kamuran’ın daha hızlı olduğunu, işte Seçilin yavaş olduğunu. F: Kamuran’ın Seçile göre daha hızlı olduğunu söyledi. [Bir öğrenciyi işaret ederek]. Senin fikrin ne? S10. Zamana göre zamanı daha az olduğu halde aynı yolu aldılar. Kamuran’ın zamanı daha az Seçil’den. 32. 33. 34. 35. 36. 37. 38. 39. 40. 41. 42. 43. 44. 45. 46. 47. 48. F: Aynı yolu aldılar. S10. Ama daha az saniyede. F: [Bir öğrenciyi işaret ederek] Evet, Deniz. S11. Aynı zaman ve yolu kat ettiler; ancak… F: Aynı zaman ve yolu mu? S11. Hmm. Tamam, aynı yolu kat ettiler; ama Kamuran’ın ayakları daha geniş. F: Enes sen ne diyorsun? S12. Öğretmenin Kamuran’ın daha hızlı olmasının nedeni, ayağında pantolonu vardı. Seçilinse fazla koşamamasının nedeni, eteği vardı. F: Peki, biz onun daha hızlı olduğunu nasıl anlıyoruz. Kamuran, Seçil’den daha hızlıydı çünkü... [Bir öğrenciyi işaret ederek] Evet. S13. Çünkü Kamuran’ın kemikleri daha çok gelişmiştir. F: Ama biz bu kemikleri ölçtük mü? Değil mi? Başka bir şekilde, farklı bir şekilde düşünelim. S14. Öğretmenim kendi [Kamuran] daha kuvvetli ve Seçil’den daha fazla hareket ettiği için daha hızlıdır. F: Bakın aynı mesafeyi aldılar; ama Kamuran’a daha hızlı dedik. Neden Kamuran daha süratlidir? S15. Öğretmenim Kamuran Seçil’den daha hızlı gitti geldi. Kamuran’ın adımları Seçil’den daha hızlıydı. F: Bir daha düşünelim. Diyorum ki biz Kamuran’ın neyine bakarak daha süratli dedik? [Bir öğrenciyi işaret ederek] Merve? S16. Zamana öğretmenim. F: Zamana geçen süreye baktık. Kamuran kısa zamanda aynı yolu aldı. Bu diyalog Filiz öğretmenin öğretmen ve öğrenci rollerine dair birtakım yeni inançlar oluşturmaya çalıştığını göstermektedir. Öğretmene göre, öğrenci arkadaşlarını dinler (6, 8, 26. diyalog), düşüncesini anlaşılır şekilde açıklar (18. diyalog) ve fikrini gerekçelendirir (3. Diyalog). Öğretmen ise farklı fikirleri önemser, sorular sorar, açıklama ve gerekçeler ister (diyaloğun bütününde), ortaya çıkan fikirleri tartıştırır (10, 14. diyalog), fikirleri anlamaya çalışır (18. diyalog) ve açıklama yapar (22. diyalog). Dolayısıyla öğretmenlerin, verilen eğitim sonunda yeni beklentilerine bağlı olarak öğretmenöğrenci rollerine dair inançlarının değiştiği görülmektedir. Öğretmenler eğitim öncesinde öğrencileri yönlendiren, ipucu veren ve fen bakış açısını kendileri açıklayan role sahiplerken, eğitim sonrasında farklı fikirleri önemseyen, öğrencilerin açıklama yapmasını isteyen, açıklamalara gerekçe isteyen, fikirleri tartıştıran ve anlamaya çalışan bir role sahip olmuşlardır. Bununla birlikte öğrenci rollerine ait düşünceleri de değişmiştir. Eğitim öncesi, öğrenciler sorulan sorulara yanıt verir ve doğru cevabı bulmaya çalışırken, eğitim sonrası bu roller değişmiştir. Öğrenciler arkadaşlarını dinler, düşüncesini anlaşılır şekilde açıklar ve fikrini gerekçelendirir şeklinde yeni roller öğretmenler tarafından öğrencilere verilmiştir. 3.2. Eğitim Sonrası Öğretmen Söylevlerindeki Değişim Öğretmen söylevlerinin analizinde tümden-gelimsel (Patton, 2002, 453-455) bir yöntem kullanılmıştır. Bu yöntemde veri analizi sonucunda kategori ve kodları oluşturmak yerine, var olan tanımlanmış kodlar kullanılarak veriler analiz edilmektedir. Bir başka ifade ile bu yöntemde bir teorik çerçeve içerisinde tanımlanmış kodlar kullanılarak veriler analiz edilmektedir. Aşağıda bu analiz yaklaşımına göre kullanılacak olan kategori ve kodlar verilmektedir. Belirlenen kategori ve kodların tanımları tablolar halinde verilmiştir (Nakhleh, Samarapungavan & Sağlam, 2005). Tablo 3.1. Kategori ve Kod Tanım Tablosu (Scott, Mortimer ve Aguiar, 2006). Kategoriler ve Tanım Kodlar 1. Otoriter Söylev Kodları 1.1. Doğruya -Öğretmenin sınıfa soruyu sorup doğru yönlendirme yanıtı aldıktan sonra cevapla ilgisi olmayan başka bir soru sorduğu durumlar -Öğretmenin doğru yanıtı bulduktan sonra diğer öğrencilerin fikirlerinin alınmadığı ya da öğretmenin konuyu anlatmaya devam Örnek Diyalog Ö: Şimdi buna bakarak yukarıdaki ilk iki bireyin yani ataların karakterlerini belirleyelim. Nasıl olabilir bunlar söyleyebilecek var mı? Evet, birincisi içi boş ve yuvarlak. Yuvarlak ne idi? S2. Sağlam karakter. 1.2. Fen bakış açısını sunma ettiği durumlar. -Öğretmenin doğru yanıtı bulduktan sonra verilen cevabın gerekçesinin, alternatifinin ya da açıklamasının istenmediği ya da öğrencilere katılıp katılmadıklarının sorulmadığı durumlar. -Öğretmenin öğrenciye doğru cevabı buldurmak için aynı öğrenciye konuyla ilgili sürekli soru sorduğu durumlar. -Öğretmenin sorduğu soruya bütün sınıfın aynı anda cevap verdiği durumlar Ö: Peki içi dolu olunca…? S2. İçi dolu olunca hasta olan. Ö: Güzel. Şimdi burada X kromozomu üzerinde taşınan hastalık değil mi? Saç karakteri. X kromozomu üzerinde taşınan karakterler nasıldı? Çekinik ti değil mi? -Öğretmenin soru sorup doğru yanıtı kendisinin verdiği durumlar -Öğretmenin açıklama yapıp öğrenciler tarafından onaylandığı durumlar. -Öğretmenin, öğrenci yanıtlarının gerekçesini kendisinin açıkladığı durumlar Ö: Toprak sürüldüğü zaman toprağın gaz yönünden yani oksijen yönünden zenginleşmesi aynı zamanda sağlanıyor. Toprak ne yapılıyor? Havalandırılıyor, sonra filmlerde de görüyorsunuz. Tohumlar ne yapılıyor? Serpiştiriliyor değil mi? TS: Evet. 2. Diyalojik Söylev Kodları 2.1. Açıklama -Öğretmenin, öğrencilerin verdiği yanıtların ya da paylaştığı fikirlerin açıklamasını istediği durumlar -Öğretmenin öğrencilerin fikirlerini paylaştıktan sonra “söylediğini açıklar mısın?”, “ ne demek istediğini anlatır mısın? Neyi kastetmek istedin?” dediği durumlar. 2.2. Gerekçe -Öğretmenin, öğrencilerin verdiği yanıtların ya da paylaştığı fikirlerin nedenlerini sorduğu durumlar. -Öğretmenin, öğrencilerin fikirlerini ya da yanıtlarını paylaştıktan sonra bunlarla ilgili olarak “neden?”, “niye?”, “niçin?” sorularını yönelttiği durumlar 2.3. Anlama -Öğretmenin, öğrencinin fikrini paylaşırken diğer öğrencilerin dinlemesini istediği durumlar -Öğretmenin, öğrencinin fikrini paylaştıktan sonra diğer öğrencilere “arkadaşınız ne dedi?” , “arkadaşınızın dediği sana anlamlı geldi mi?” “arkadaşınızın dediğini kim toparlayacak?” diye sorduğu durumlar -Anlaşılamayan yerlerin tekrar açıklandığı Ö. Kuvvetli diyorsun. [Bir başka öğrenciye dönerek]Katılıyor musun arkadaşına? s6. Evet. Ö: Kuvvetli mi? s6. Evet. Ö: Kuvvetli derken neyi kastediyorsun? s6. Çabuk, hızlı, erken gidip erken geri dönen. s1.[Okuyor] Şehir meydanları ve tanklardaki fıskiye suyu metrelerce yükseklere çıktığını görmüşsünüzdür. Buralarda suyun hangi etkiyle yükseklere çıktığını biliyor musunuz? Ö: Evet Hüseyin? S6.Kuvvetle. Ö: Kuvvetle [öğretmen başka bir öğrenci işaret ederek söz hakkı veriyor] s7. Basınçla. Ö: Peki şimdi biriniz basınç dedi biriniz kuvvet dedi. Şimdi basınç kuvvet mi kuvvet basınç mı? Ya da ikisi birbirinin yerine kullanılıyor mu? Birbiri arası nasıl? Hüseyin önce sen söyle. Sen niye kuvvet dedin? s6.Hocam çünkü fıskiye hani alt tarafa doğruya onu yüzeye çıkarmak için hocam belli bir kuvve uygulamalıyız ki öyle su yukarı çıkmalı. Ö: Arkadaşlar birbirimizi dinleyelim. Sorumu tekrarlıyorum. İki arkadaşınız yarıştı. Onların koşuşu bitirme süreleri tahtada yazılı. Şimdi hangi arkadaşınız daha süratli diye sordum. Kimse bir arkadaşınız konuşurken sözünü kesmesin. Evet. S3. Daha hızlı hareket ettiği için. Ö: daha hızlı hareket ettiği için. evet, arkadaşın ne dedi Merve? 2.4. Sorgulama 2.5. Alternatif durumlar -Öğretmenin, öğrencilerden anlamadıkları yerleri sormalarını istediği durumlar. -Öğretmenin, öğrencilerin paylaştıkları fikirlere katılıp katılmadığını sorduğu durumlar -Öğretmenin öğrencilerden fikirlerini tartışmalarını istediği durumlar -Öğretmenin öğrencilerin fikrini paylaştıktan sonra o fikirlerle ilgili olarak “aksini iddia eden var mı?”, “hatası nerede?” “nerde yanlış yaptı”, “böyle değil diyen var mı?”, “sence doğru mu?”, “ itirazı olan var mı?”, “sizce doğru söylediler mi?” gibi sorular yönelttiği durumlar s4. Daha hızlı hareket ettiği için. -Öğretmenin sorduğu soruyu bir öğrenci yanıtladıktan sonra öğretmenin soruyla ilgili olarak “farklı fikri olan var mı?” “ başka?” “sen ne dersin bu konuda?” , “başka açıklaması olan?” , “fikrin ne”, “farklı bir şey söylemek isteyen var mı?” “eklemek isteyen” sorularının sorarak alternatif cevaplar beklediği durumlar. -Öğretmenin öğrencilerden farklı fikirler beklediğini ifade ettiği durumlar. s1. [okuyor] İş makinelerinin tekerlekleri veya paletleri geniş yapılarak toprağa batmaları engellenir. Ö: Evet iş makinelerinin çoğu paletlidir. Bunun ne olarak ifade etmiş kitabımız? Ts. Toprağa batmamak. Ö: Toprağa batmamak. Peki, niye toprağa batmıyor paletler büyük olunca? Evet murat? s32. Geniş olduğu için. Ö: Geniş olduğu için. Başka? Evet Mustafa…? s33. Uygulanan basınç küçük olduğu için. Ö: Arkadaşlar birbirimizi dinleyelim. Sorumu tekrarlıyorum. İki arkadaşınız yarıştı. Onların koşuyu bitirme süreleri tahtada yazılı. Şimdi hangi arkadaşınız daha süratli diye sordum. Kimse bir arkadaşınız konuşurken sözünü kesmesin. Evet. s3. Daha hızlı hareket ettiği için. Ö: Daha hızlı hareket ettiği için. Evet, arkadaşın ne dedi Merve? s4. Daha hızlı hareket ettiği için. Ö: Sence doğru mu? s4. Bence doğru ama adımları daha fazla olduğu için. Öğrencilerin yazıya aktarılan sözel yanıtları iki ayrı araştırmacı tarafından belirlenen kodlara göre tekrar sayılmış ve karşılaştırma sonucunda kod güvenirliliği hesaplanmıştır (Miles & Huberman, 1994). Hesaplanan kod güvenirliliği yüzdelerinin dağılımı Tablo 3.2’de verilmiştir. Tablo 3.2. Kod güvenirlik yüzdelerinin söylevlere göre dağılımı. İç Güvenirlik Yüzdeleri (%) 100 92 Kategori ve Kodlar Otoriter Söylev Kodları Diyalojik Söylev Kodları Tablo 3’teki sonuçlara göre kodlamanın yüksek bir güvenirlilikle yapıldığı söylenebilir (Miles & Huberman, 1994). Öğretmenlerin eğitimden önce ve eğitimden sonra yazıya aktarılan videolarının Tablo 2’de verilen kod tanım tablosuna göre kodların kullanım sıklığı Tablo 3.3’te gösterilmiştir. Tablo 3.3. Atıf ve Filiz öğretmenin otoriter ve diyalojik söylevlerine ait kodları ve yüzdelik dağılımları. Kategoriler ve Kodlar Otoriter Söyleve Ait Kodlar Atıf Öğretmen E.Ö. E.S % 95,2 (N=59) Filiz Öğretmen E.Ö. E.S %59,5 (N=25) %100 (N=49) %56 (N=28) %31 (N=13) %63,3 (N=31) %42 (N=21) Doğruyu Bulma %46,8 (N=29) Öğretmen-Açıklama Diyalojik Söyleve Ait Kodlar %48,4 (N=30) %28,6 (N=12) %36,7 (N=18) %14 (N=7) %4,8 (N=3) %40,5 (N=17) 0 (N=0) 0 0 0 %44 (N=22 ) %2 (N=1) 0 %11,9 (N=5) 0 %10 (N=5) 0 0 0 %18 (N=9) %4,8 (N=3) %26,2 (N=11) 0 %6 (N=3) 0 %2,4 (N=1) 0 %8 (N=4) Açıklama Alternatif Anlama Gerekçe Sorgulama *EÖ: Eğitimden Önce, ES: Eğitimden Sonra, N: Kod Sayısı Atıf öğretmenin otoriter ve diyalojik söylevlerine ait kodlarının eğitim dönemlerine göre dağılımı Grafik 1’de verilmiştir. 60 50 %46,8 %48,4 40 %31 30 %28,6 %26,2 20 Eğitimden Önce Eğitimden Sonra %11,9 10 %4,8 0 0 Doğruya Fen Bakış Açısı yönlendirme Alternatif 0 Gerekçe %2,4 Sorgulama Grafik 3.1. Atıf öğretmenin otoriter ve diyalojik söylevlerinin eğitim dönemlerine göre dağılımı. Tablo 3.3 ve Grafik 3.1’e göre Atıf öğretmen otoriter söyleve yönelik olan kodlarından doğruya yönlendirme kodunu eğitimden önce %46,8 oranında kullanmışken, eğitimden sonra %31’e, fen bakış açısı kodu ise %48,4’ten %28,6’ya gerilemiştir. Atıf öğretmenin diyalojik söyleve ait kodlarından alternatif ve sorgulama kodunu eğitimden önce hiç kullanmazken, eğitimden sonra alternatif kodunu %11,9 oranında, sorgulama kodunu ise %2,4 oranında kullanmıştır. Gerekçe kodu ise %4,8’den %26,2’ye yükselmiştir. Filiz öğretmenin otoriter ve diyalojik söyleve ait kodlarının eğitim dönemlerine göre dağılımı Grafik 3.2’de verilmiştir. 70 63,3 60 50 40 42 36,7 E.Ö. 30 20 10 10 0 0 Doğruya Fen Bakış Yönlendirme Açısı E.S. 18 14 2 Açıklama 0 Alternatif 8 6 0 Anlama 0 Gerekçe 0 Sorgulama Grafik 3.2. Filiz öğretmenin otoriter ve diyalojik söylevlerinin eğitim dönemlerine göre dağılımı. Tablo 3.3 ve Grafik 3.2’ye göre Filiz öğretmen otoriter söyleve yönelik olan kodlarından doğruya yönlendirme kodunu eğitimden önce %63,3 oranında kullanmışken eğitimden sonra %42’ye, fen bakış açısı kodunu ise %36,7’den %14’e gerilemiştir. Atıf öğretmenin diyalojik söyleve yönelik kodlarından açıklama kodu eğitimden önce kullanılmamışken eğitimden sonra %2 olmuştur. Alternatif kodunu eğitimden önce kullanma oranı 0 iken eğitimden sonra %11,9’a, anlama kodu 0’dan 18,4’e gerekçe kodu 0’dan %6,1’e, sorgulama kodu 0’dan %8,2’ye yükselmiştir. 4. TARTIŞMA VE SONUÇ Araştırmadan çıkan sonuca göre eğitimden önce Filiz ve Atıf öğretmenin sınıflarında öğrencilerin rolü doğru cevabı bulmak ve öğretmenin söylediklerini onaylamak; öğretmenin rolü ise öğrencileri doğru cevaba yönlendirmek ve bilimsel bakış açısını sunarak açıklama yapmaktır. Dolayısıyla bu roller öğretmeni merkeze almakta ve öğrenci fikirlerinin tartışılmasını göz ardı etmektedir. Biz, yapılandırmacılık kuramına ters düşen bu tür öğretmen inançlarına öğretmen merkezli inançlar adını veriyoruz. Aynı zamanda bu inançlar sınıf içerisinde otoriter söylevin oluşmasına yol açmıştır. Otoriter söylevde öğrenci fikirleri bulunmaz, yalnızca bilimsel açıklama bulunur (Scott, Mortimer & Aguiar, 2006). Eğitimden sonra ise, Filiz ve Atıf öğretmenin sınıfında arkadaşlarını dinleme, düşüncelerini anlaşılır bir şekilde açıklama ve fikirlerini gerekçelendirme şeklinde yeni roller öğrencilere öğretmenler tarafından verilmiştir. Biz, bu tür öğretmen inançlarına öğrenci merkezli inançlar adını veriyoruz. Dolayısıyla eğitimlerden sonra öğretmenlerin öğrenci rollerine dair yeni inançlar geliştirdikleri görülmektedir. Bu yeni inançlar öğrencilerin birbirini dinleyerek anlamaya çalışmaları, farklı fikirler üretmeleri, fikirlerini ya da iddialarını açıklamaları, bunları gerekçelendirerek kanıtlamaya çalışmaları şeklindedir. Bunlar sınıf içerisinde diyalojik söylevin oluşmasına neden olmuştur. Diyalojik söylevde öğrenci fikirleri bulunur ve bu fikirler temelinde bilimsel açıklama yapılır (Mortimer, 2005). Peki, neden diyalojik söylev önemlidir? Vygotsky’e (1981) göre öğrencilerdeki öğrenme ve gelişim önce sosyal düzlemde birbirleriyle ve öğretmenle etkileşerek ortaya çıkmakta daha sonra bireysel düzlemde özümsenmektedir (s.163). Yani bu bakış açısına göre öğrenme, önce sosyal düzlemde ortaya çıkan ve bireyin bireysel düzleminde özümleme yoluyla gerçekleşen bir süreçtir. Bu nedenle özümleme süreci her zaman öğrenci fikirlerinin sınıfın sosyal düzleminde keşfedilmesi ve bu fikirlerin tartışılması yoluyla gerçekleştirilebilir (Mortimer ve Scott, 2003, s.9-10). Bu da ancak öğretmenlerin kendi sınıf ortamlarında diyalojik söylev oluşturmasıyla mümkün olacaktır. Benzer şekilde, Vygotsky (1978) öğrencilerin bağımsız olarak problem çözmedeki mevcut gelişim seviyeleri ile büyüklerinden ya da yetenekli arkadaşlarından yardım alarak problem çözebilecekleri potansiyel gelişim seviyesi arasındaki farkı yakınsal gelişim alanı olarak tanımlamıştır (s.86). Bu tanım öğretmenin sınıf içindeki rolünü de belirlemektedir. Buna göre öğretmenin rolü diyalojik söylevi kullanarak sınıfın sosyal düzleminde öğrenci fikirlerini keşfedip bu fikirler üzerinde çalışmak (her bir öğrencinin sınıfta sunulan fikirleri kontrol edip kendi fikirleri ile karşılaştırmalarını sağlamak) ve bu fikirleri temel alıp bilimsel bakış açısını öğrencilere sunmaktır. Böylece öğretmenin sunduğu bilimsel bakış açısı ile sınıftaki sorgulama süreci sonucu öğrencilerin yeni gelişen fikirleri arasında önemli bir uyum olacak ve öğrencilerin yeni bilgileri özümlemeleri kolaylaşacaktır. Bunun sonucu olarak öğretmen, öğrencilerin yakınsal gelişim alanını yükseltmiş olacaktır (Mortimer ve Scott, 2003 s.9-10, 20). Fakat bu araştırma çerçevesinde öğrencilerin özümleme süreci sonucunda ortaya koydukları gelişim incelenmemiştir. Atıf ve Filiz öğretmenin sınıflarında eğitimden sonraki öğretmen-öğrenci rollerine dair inançlarındaki değişim, öğrencilere yeni roller ve yükümlülükler vermiştir. Öğrenciler eğitim sonrasında bu yeni rollere paralel olarak değişime uğramışlardır. Blumer’e (1969) göre bireyler toplum içerisinde birbiriyle etkileşirken başkalarının ne yaptığını ya da ne yapmak üzere olduğunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Başkalarının davranışlarına göre kişi amacından vazgeçebilir ya da amacını gözden geçirebilir, devam ettirebilir ya da değiştirebilir. Yani, başkalarının davranışları, kişinin yapmayı planladığı davranışları belirler. Dolaysıyla bir sınıfta öğrenci davranışlarını belirleyen öğretmenin öğrencilerin rollerine ait inançlarıdır. Çünkü öğretmen inancı onun söylevlerini belirlemektedir ve bu söylevin beklentilerine bağlı olarak öğrenciler kendini ayarlamaktadır. Ayrıca sınıf içerisinde öğrenciler bir davranışta bulunurken, öğretmenin beklentilerine ve verdiği yükümlülüklere bağlı olarak sınıfça paylaşılan birtakım ortak anlamlar ya da inançlar geliştirirler. Etkileşim yoluyla oluşturulan bu ortak anlamlar ya da normlar, öğretmen ve öğrenci arasında daha sonra kurulacak iletişim için bir temel oluşturur (Voigt, 1996, s.33). Bu normlar öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu alan özerk bireyler (Yackel ve Cobb, 1996) olmalarını sağlayabilir. Bu durum 2005’te değiştirilen yeni müfredat programının amaçlarından biri olan öğrencileri kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu alarak hayat boyu öğrenen bireyler haline getirme hedefini gerçekleştirmeye yardımcı olabilir (MEB, 2005). Aynı zamanda, öğrencilerin açıklamalar yapması ve bu açıklamaları gözlemsel verilerle gerekçelendirerek doğrulamaya çalışması, bir olayı bilimsel kavramları kullanarak ona alternatif açıklamalar getirmeleri yapılandırıcı fen öğretiminin gerçekleşmesini sağlayabilir. Çünkü yapılandırıcı yaklaşıma dayalı öğrenmenin en önemli özellikleri öğrencilerin bulgulardan yararlanarak açıklamalar yapmaları, bu açıklamaları bilimsel bilgilerle ilişkilendirmeleri ve birbiriyle iletişim kurarak açıklamalarını doğrulamalarıdır (Houtz, 2008, s.44-45). 5. ÖNERİLER Bu çalışma sonucunda Milli Eğitim Bakanlığına ve norm konusunda çalışacak araştırmacılara şu öneriler yapılabilir: 1. Milli Eğitim Bakanlığının 2005’te değiştirdiği müfredat programı fen derslerinin yapılandırmacı yaklaşımına dayalı yöntemlerle işlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar öğretmenlerin bu yöntemi kullanarak öğrenme yaşantılarını düzenlemekte zorluk çektiklerini göstermektedir (Karacaoğlu ve Acar, 2009; Gelbal ve Kellecioğlu, 2007). Bu araştırmadan çıkan sonuca göre sınıfta ders yapılandırıcı öğrenme yaklaşımına göre işlenmek isteniyorsa önce öğretmen inancının diyalojik söyleve yönelik olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Böylece öğrencilerin öğrenmeye yönelik inançları da değişecektir. Bu amaçla öğretmenlere bu konuda hizmet içi eğitimler verilmelidir. 2. Diyalojik söylevin öğrencilerin özümleme sürecine nasıl bir etkide bulunduğu ve oluşturulacak sosyal normların öğrencilerde ne tür beceriler geliştirebileceği, bu alanda çalışma yapacak araştırmacılar tarafından araştırılabilir. Yapılan çalışmada (Özmantar ve arkadaşları, 2009), sosyal normlar ile temel beceriler (eleştirel ve yaratıcı düşünme, iletişim, araştırma-sorgulama, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik ve Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma) arasında teorik düzeyde ilişki olduğu gösterilmiştir. Fakat bu ilişkiler veriler üzerinden gösterilememiştir. Bundan sonra yapılacak çalışmalarda bu tür araştırmaların literatüre önemli katkı sağlayacağına inanılmaktadır. KAYNAKÇA Bakhtin, M.M. (1981) The Dialogic Imagination: Four Essays by M.M. Bakhtin. Austin, TX: University of Texas Press. Bozdoğan, A.E., & Altunçekiç, A. (2007). Fen Bilgisi öğretmen adaylarının 5E modelinin kullanılabilirliğine ilişkin görüşleri. Kastamonu Eğitim Dergisi, 15(2), 579-590. Blumer, H. (1969). Symbolic interactionism. Engelwood Cliffs, NJ: Prentice-Hall. Cobb, P., Yackel, E., & Wood, T. (1989). Young children's emotional acts while doing mathematica problem solving. In D. B. McLeod & V. M. Adams (Eds.), Affect and mathematical problem solving: A new perspective (pp. 117-148). New York: Springer-Verlag. Er Nas, S., Şenel Çoruhlu., T., & Çepni, S.(2009). 5E modelinin derinleşme aşamasına ilişkin fen ve teknoloji öğretmenlerinin görüşleri: Trabzon İli Örneği. Kastamonu Eğitim Dergisi, 17(3), 967982. Gelbal, S. & Kellecioğlu, H. (2007). Öğretmenlerin ölçme ve değerlendirme yöntemleri hakkındaki yeterlik algıları ve karşılaştıkları sorunlar. HÜ Eğitim Fakültesi dergisi, 33,135-145. Houtz, B. (2008).Teaching Science Today.Oceanus Drive: Shell Education Karacaoğlu, C. & Acar, E. (2010). Yenilenen programların uygulanmasında öğretmenlerin karşılaştığı sorunlar. YÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(7), 45-58. Metin, M., & Özmen, H., (2009). Sınıf Öğretmeni Adaylarının Yapılandırmacı Kuramın 5E Modeline Uygun Etkinlikler Tasarlarken ve Uygularken Karşılaştıkları Sorunlar. EFMED, 3(2). 94-123. MEB (2005). İlköğretim 1-5 sınıf programları tanıtım el kitabı. Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi. MEB (2006). Fen ve Teknoloji Dersi 6.-8. Sınıflar Öğretim Programı. Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü Basımevi. Miles, M.B. & Huberman, A.M. (1994). Qualitative data analysis (2nd ed.). Thousand Oak, CA: Sage. Mortimer. E. F.(2005). Dialogic and Authoritative Discourse: A Constitutive Tension of Science Classroom. İnternet’ten 10 Aralık 2011’de elde edilmiştir: http://icar.univ-lyon2.fr. Mortimer, E. F., & Scott, P. H. (2003). Meaning making in secondary science classrooms. Maidenhead, UK: Open University Press. Nakhleh, M., Samarapungavan, A., & Saglam, Y. (2005). Middle school students' beliefs about matter. Journal of Research in Science Teaching, 42 (5), 581-612. Özden, Y. (2005). Öğrenme ve Öğretme. Ankara: Pegem A Yayıncılık. Özmantar, M.F., Bingölbali, E., Demir, S., Sağlam, Y. ve Keser, Z. (2009). Değişen öğretim programları ve sınıf içi normlar. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 6(2), İnternet’ten 18 Aralık 2011’de elde edilmiştir: http://www.insanbilimleri.com. Patton, M.Q.(2002).Qualitative Research & Evaluation Methods (3th Ed.). Thousand Oak: SAGE Publications. Scott.P.H, Mortimer.E.F. & Aguiar.O.G.(2006). The Tension Between Authoritative and Dialogic Discourse: A Fundamental Characteristic of Meaning Making Interactions in High School Science Lessons. Wiley Periodicals, Inc. Sci Ed 90, 605– 631. Tekbıyık, A. & Akdeniz, A.R.(2008). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programını Kabullenmeye ve Uygulamaya Yönelik Öğretmen Görüşleri. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi (EFMED), 2 (2), 23-37. Uçar, R. & İpek, C. (2006). İlköğretim okullarında görev yapan yönetici ve öğretmenlerin MEB hizmet içi eğitim uygulamalarına ilişkin görüşleri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, 3(1), 34-53. Wertsch, J.(1998). Mind as Action. New York:Oxford University Press. Voigt, J. (1996). Negotiation of mathematical meaning in classroom processes: Social interaction and learning mathematics. In L. P. Steffe & P. Nesher (Eds.), Theories of Mathematical Learning (p. 21-50). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum. Vygotsky, L.S. (1978). Mind in society: The development of higher psychological processes (M.Cole, V.John-Steiner, S.Scribner and E.Souberman, eds). Cambridge, MA: Harvard University Press. Vygotsky, L.S. (1981) The genesis of higher mental functions, in J.V.Wertsch (ed.) The concept of activity in Soviet psychology. Armonk, NY: M.E.Sharpe.s.163. Yackel, E. & Rasmussen, C. (2002). Beliefs and norms in the mathematics classroom. In G. Leder, E. Pehkonen, & G. Toerner (Eds.), Beliefs: A hidden variable in mathematics education (pp. 313330). Dordrecht, The Netherlands: Kluwer. Yackel, E., Cobb, P., & Wood, T. (1991). Small-group interactions as a source of learning opportunities in second-grade mathematics. Journal for Research in Mathematics Education, 22, 390-408. Yackel, E.(2000). Creating a Mathematics Classroom Environment that Fosters the Development of Mathematical Argumentation. Mathematics Education in Pre and Primary School, of the Ninth International Congress of Mathematical Education, July 31-August 6, 2000, Tokyo/Makuhari, Japan. Yackel, E ve Cobb, P (1996) Sociomathematical Norms, Argumentation, and Autonomy in Mathematics. Journal for Research in Mathematics Education, 27, 458-477. Yin, R.K. (2003). Case Study Research Design and Method (3rd). Thousand Oaks: Sage Publications.