Pdf indir - Beşiktaş Belediyesi

Transkript

Pdf indir - Beşiktaş Belediyesi
Beşiktaş’ın cenneti
Meyve Bahçesi
Geleceğe atılan ilk adım: Kreşler
Yeni yüzüyle Balık Pazarı
Üç tuşla sosyal belediyecilik
Eğlenceli bir poliklinik
Çılgın Türk: Turgut Özakman
Ergün Gündüz’ün Beşiktaş’ı
ORTAK ALANLAR,
DEMOKRATİK KÜLTÜRÜN
KAYNAĞIDIR.
Türkiye bir süredir “Gezi Direnişi” üzerinde konuşuyor. Gezi’de yaşananlarla
ilgili olumlu ve olumsuz pek çok görüş var, bu konuda yazılmaya - konuşulmaya da devam edilecek. Ancak bu tartışmaların anımsattığı, anımsatmanın
ötesinde yeterince üzerinde düşünmeyip konuşamadığımız bir konu daha
gündeme geldi: Yerleşimlerdeki ortak mekânlar ya da kamusal alanlar.
Sözün hemen başında ortak / kamusal alanların, zaten içinde yaşadığımız
ama yeterince sahiplenmediğimiz alanlar olduğunu vurgulamalıyım. Başta
kent meydanları, sokak ve caddeleri olmak üzere, parklar, kıyı şeritleri, kültür
ve sanat evleri, kütüphaneler, stadyum gibi eğlence - dinlence merkezleri
bunların başlıcaları.
Herkesin bildiği gibi kamusal ya da toplumsal ortak alan kavramı ve olgusu
“demokrasi” dediğimiz rejimin temel dayanaklarından biri. Onunla var olup
onu güçlendiren araçlardan. Öte yandan ortak alanlar “açık toplum” dediğimiz özgürlükçü, şeffaf ve bireyi önemseyen bir toplumsal yaşama modelinin
de önemli girdilerinden biri olarak yorumlanıyor.
Yani çağdaş toplumlarda neresinden bakarsak bakalım “kamusal / ortak
alanlar” önemli. Bu alanların mekânsal olarak var olması da yeterli değil, yurttaşlar tarafından özgür ve aktif olarak kullanılmaları gerekiyor.
Kamusal kavramının dilimizde daha çok devleti çağrıştırdığını düşünerek,
kamusaldan kastedilenin “toplumsal” olduğunu belirtmeliyim. Yani toplumun ortak kullanımına sunulan alanlardan söz ediyorum. Bu alanların varlığı ve kullanımı demokrasi kültürünün temel taşlarından birini oluşturuyor.
Neden böyle? Çünkü yurttaş bu alanlarda kendi bireysel varlığını koruyarak
diğer yurttaşlarla ilişki kurabiliyor. Hiçbir hiyerarşik sıralama ya da erk ilişkisi
olmadan gerçekleşen bu buluşmalarda fikirler, duygular, anılar ya da hayaller
paylaşılıyor; eleştiri ve projelendirme gibi sosyal sorumluluklar geliştiriliyor.
Bütün bunlardan özgür ve paylaşılabilir bir “fikir ve eleştiri” dünyası oluşuyor.
Gerçek demokrasilerde bu oluşum, demokratik kültüre akan ırmaklardan
birini oluşturur. Yurttaşlarından beslenen demokrasiler de güçlü oluyor elbette.
Ortak toplumsal alanlar, ideolojik derinliği bir yana, yerleşmeleri kent kılan
temel yapılardan da sayılır. Ve dışa, hayata açık bir yaşam tarzı için kaçınılmazlardır. Son zamanlarda ortaya çıkartılan “ev – işyeri – AVM ve ibadethane” kutsal mekân dörtlemesi, bizi kapalı ve tutucu bir yaşam modeline
taşıyor. Özellikle de kadını nesneleştiren bir içerik taşıyor. Oysa çağdaş bir
toplumsal yapıda, özgür ve demokrat bir toplumsal varlıkta, toplumsal alanların özgürleştirici etkisi tartışılmaz.
Beşiktaş Belediyesi olarak imkânlarımız oranında yurttaşlarımızın kullanımına açık bu tür ortak toplumsal alanları arttırmayı ve donatmayı bir görev
saydık. B+’nın yeni sayısında bu çalışmaların son örneklerinden bir kaçını
bulacaksınız. Örneğin bizim, Ulus’ta 30 dönümlük bir terk alanında
gerçekleştirdiğimiz Meyve Bahçesi, bahçe olmanın dışında da
böylesi özel bir anlamı taşır. Parklarımızı ya da kentin değişik köşelerini süslediğimiz heykellerimiz bu bakışın ürünüdür. Kültür merkezlerimiz ve kafelerimiz yine aynı
şekilde birer yurttaş buluşma yeri olarak tasarlanmışlardır. Açık toplum için, çağdaş bir
yaşam için bunlar küçük ama önemli
kazanımlardır.
Meyve Bahçesi, Türkiye’de bir ilk.
Hem meyve konseptli bir park olması, hem 30 dönüm gibi Beşiktaş kenti için büyük sayılacak
bir alana yayılması, hem de
içindeki sosyal donatılarla
dinlenme, yeme-içme ve
spor olanaklarını sunuyor
olması açısından önemli
bir hizmet.
Bu hizmetimizi diğer park
çalışmalarımızla destek-
ledik. Engelli Koordinasyon Merkezi ise, yine örnek ve özgül çalışmalarımızdan biri. Engelli yurttaşlarımızla öteden beri süren işbirliğimiz sayesinde,
kentin ve hayatın onlar için olumsuz yanlarını birer birer yeniyor, engelsiz bir
yaşam için çabalıyoruz. Bu arada Sayın Yavuz Kocaömer gibi duyarlı yurttaşların katkısı ile gerçekleştirdiğimiz ve engelli insanlarımız için özel olarak
tasarlanan parkı da hizmete açtık. Sayın Kocaömer’e sonsuz teşekkürlerimi
sunarım.
Bunlarla gelişen bir diğer hizmetimiz minik yurttaşlarımız için iki ayrı kreş
ve gündüz bakımevini hizmete açmak oldu. Dikilitaş semtinde Çetin Emeç
Çocuk Kreşi ve Gündüz Bakımevi ile Akatlar semtindeki Sıtkı Çiftçi Kreşi
ve Gündüz Bakımevi çocuklarımızın okul öncesi eğitim ve kişilik geliştirme
ihtiyaçlarını karşılayacak.
İlköğretim çağındaki çocuklarımız için ise yepyeni bir hizmet hazırladık. Yaklaşık bir buçuk - iki yıldır devam eden çalışmaları sonuçlandırarak Çocuk
Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ni Beşiktaş Belediyesi ana binasında açarak,
çocuklarımızın bu sağlık biriminden faydalanmasını sağladık. Okullarımızla
işbirliği içinde sürdürülen çalışmalar, öncelikle okul çağındaki çocuklarımızı
ağız ve diş bakımı konusunda eğitmek, ardından da ihtiyaç duyulan tedavileri gerçekleştirmek yönünde. Böylece “Ağzınıza Sağlık Çocuklar” özdeyişine anlam kazandırmak istiyoruz. Sosyal demokrat belediyecilik anlayışımız gereği tüm hizmetlerimizi de ücretsiz verdiğimizi belirtmek gereksiz.
Vurgulamam gereken daha pek çok yeni hizmet ve atılımı var Beşiktaş Belediyesi’nin. Esenlik Hizmetleri çatısı altında sunduğumuz “sosyal alarm”
projemiz ise, Türkiye’de ilk uygulamalardan. Yalnız yaşayan ve korunması
gereken yaşlılarımızın güvenliği, konforu ve rahat iletişimleri için geliştirilen
bu çok özel proje ile kentli dayanışmasının önemli örneklerinden birini daha
yaşama geçiriyoruz.
Dikkat edilirse bu hizmetlerimizin çoğu ortak kullanıma açık ve kentlerdeki
ortak / kamusal mekânlara eklenen yeni örnekler.
Ve çok doğal olarak bu tür ortak buluşma alanlarında övgüler kadar eleştiriler
de yeşerir. Eleştiriden korkarak bu alanları yok saymak, işlevini değiştirmeye
kalkmak, bu alanlarda toplanmayı yasaklamak tek kelimeyle “akıl tutulması”
olarak ifade edilebilir. Aslında eleştiri kültürü demokrasilerin ana tetikleyici
unsurudur.
Gezi direnişi, bizleri yeniden hayatımız ve kentlerin mekânsal kavramları
üzerinde düşünmeye, tartışmaya başlattığı için de önemli... Geçenlerde yitirdiğimiz değerli sanatçı ve kentlimiz Tuncel Kurtiz’in bu farkındalığı gündem taşıyan Gezi Gençleri için söylediği gibi “Çok güzelsiniz çocuklar, çok
güzelsiniz!”
Hayatımız kazanımlar kadar kayıplar üzerinden de yürüyor. Büyük ustalarımızı teker teker yitiriyoruz. Önce Tuncel Kurtiz, ardından da Cumhuriyetimizin eşsiz aydınlatıcılarından, koca çınar Turgut Özakman’ı yitirdik. Yaratıcılıklarını ve bilgilerini bir miras olarak yaşatacağız.
Esen kalın!
İsmail ÜNAL
Beşiktaş Belediye Başkanı
26 Yaşam: Meyve bahçesi
Beşiktaş’ta bir cennet
26
BEŞİKTAŞ KENTLİSİNİN DERGİSİ Sonbahar’13 / 22
İMTİYAZ SAHİBİ
Beşiktaş Belediyesi adına
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal
YÖNETİM YERİ
Beşiktaş Belediyesi
Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi
Başlık Sokak No:1
34340 Beşiktaş, İstanbul
www.besiktas.bel.tr - 444 44 55
YAYIN TÜRÜ
Dergi/Yaygın
YAYIN KURULU
Hasan Özgen, Görkem Kızılkayak,
Yüksel Türkili
PROJE YÖNETMENİ
Hasan Özgen
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Can Aydın
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Selda Bektaş
HABER KOORDİNATÖRÜ
Aybüke Sakaoğlu
32 Park buluşmaları Abbasağa’da buluştuk
Kapak Fotoğrafı: Can Cihan Saltık
02 Başkan’ın Beşiktaşlılara Mesajı
06 Cumhuriyet kazanımları
Cumhuriyet hiç bitmeyecek bir senfoni
36
Beşiktaş Çarşı’nın çekim merkezi : Balık Pazarı
36
06
EDİTÖR
Görkem Kızılkayak
GÖRSEL YÖNETMEN
Altan Adatepe
YAZI İŞLERİ
Murat Çelik, Gülhan Bakır, Metin Altay, Ayşe Üngör, İrfan Talyak, Cengiz Erdil
KATKIDA BULUNANLAR
Cengiz Kahraman, Halit Can
Murat Selenoğlu, Elif Mandan
Nazan Ortaç Kara, Burak Kara
Ergün Gündüz, Cengiz Erdil,
Ufuk Koşar
40 Spora ve kültüre yeni adres
Akatlar’da
12 Engelsiz yaşam
Kocaman bir aileyiz
12
FOTOĞRAFLAR
Bekir Köşker, Levent Özer,
Can Cihan Saltık, Şenol Kaşıkçı
44
Albüm
Ergün Gündüz’ün Beşiktaş’ı
44
MATBAA PRODÜKTÖRÜ
Niyazi Yılmaz
YAPIM
Dörtbudak Yayınları Tanıtım Org. ve Tic. Ltd. Şti.
Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. No:10 K:3 D:8
Şişli/İSTANBUL
0212 356 09 43
BASKI YÖNETİMİ
HTS Baskı Yönetimi Yayıncılık Reklam A.Ş.
0212 269 88 85
BASKI
A4 Grafik Mat. Yay. Ltd. Şti.
0212 452 40 99
20
Etkinlik:
Bebek şenliği
20
54 İnceleme
“Kamu”nun tarihini Beşiktaş bilir
BASKI TARİHİ
Kasım 2013
54
60 Geleceğe atılan ilk adım
Kreşler
64
Artı
Sağlık
Eğlenceli ve eğitici bir poliklinik.
64
Kamusal alanı
tartışıyoruz...
Merhaba...
70
Üç tuşla sosyal belediyecilik
Sosyal Alarm
70
76
Bir Çılgın Türk
Turgut Özakman
76
78
80 Zafer Bayramı
30 Ağustos coşkusu
84 Tuncel Kurtiz
Yıldızlar yoldaşın olsun
84
Günler akıp geçiyor. Yaz sıcakları geride kaldı.
Sosyal Belediyecilik hizmetlerini hep önde tu-
Kentin betona direnen parklarını, sararan yap-
tan Beşiktaş Belediyesi, e-hizmetlerde de sınır
raklar kapladı. Sonbahara yine trafik keşmeke-
tanımıyor. Belediyemiz, Beşiktaşlıların özellikle
şiyle giren İstanbul, elleriyle kapatmış yüzünü
sağlık hizmetlerinden yararlanması için “Sosyal
ağlıyor. Kentin kuzeyini kaplayan ormanlarda
Alarm” projesi başlattı. Beşiktaş Belediyesi’nin
yapraklar, bir daha yeşerecek ağaç bulamaya-
bu hizmetinin ayrıntıları dergimizde yer alıyor.
cak. Yapraklar, topraklara karışıp, ormanı doğ-
Ayrıca yakında hizmete açılacak olan Akatlar
rayan otoyolların altında fosilleşecek. İstanbul,
Spor ve Kültür Merkezi ile ilgili notlar da dergi-
ormanlarına, ağaçlarına ağlıyor.
mizin bu sayısında...
Beşiktaş kentinde ise beton yığınlarının ortasın-
Deniz kabuğundan esinlenen tasarımıyla ulus-
da bir meyve bahçesi göz alıyor. Beşiktaş Be-
lararası ödül alan Beşiktaş Balık Pazarı’nda bir
lediyesi, ağaçlara, yeşile, çeşit çeşit meyvelere
gezintiye çıkaracağız sizleri. Halkın buluşma ve
hasret kalan kentlilere, özellikle çocuklarımıza
alış veriş yeri olan pazardaki yenilikleri dergimiz-
bir kent cenneti kazanırdı. İstanbul’un orta yeri
de bulacaksınız.
Ortaköy’de tam 30 bin metrekarelik alan, meyve bahçesi olarak düzenlendi.
Çizgi romancı ve karikatürist Ergün Gündüz’ün
çizgileriyle bakın istedik Beşiktaş’a... Ve park
Beşiktaş Belediyesi tarafından yapılan ve Türki-
buluşmalarında mekânımız bu kez Abbasağa
ye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı Kuru-
Parkı oldu. Hem Park buluşmaları hem de Be-
cu Başkanı Yavuz Kocaömer’in adının verildiği
bek Şenliği’nden notlar bu sayımızda yer alacak.
engelli parkı da açıldı. Meyve Bahçesi ve En-
Bir kamusal alan tartışması sürüp gidiyor. İstan-
gelli Parkı ile ilgili ayrıntılı bilgiler de sayfalarımız-
bul’da kamuya açık alanların yağma edilmesine
da olacak.
kaşı çıkanlar, “halkın malı halk için kullanılmalı”
diyorlar. Sosyolog Halit Can’ın kaleme aldığı
Bu sayımızda da Cumhuriyet değerlerini tanıt-
“Kamu’nun tarihini Beşiktaş bilir” başlıklı incele-
maya devam ediyoruz. Konumuz “Cumhuriyet
mesini keyifle okuyacaksınız...
ve Müzik”... Türkiye’nin aydınlık yüzlerinden,
büyük sanatçı Suna Kan ile bu konuda yapılan
söyleşi ilginizi çekecek.
Türk sineması ve tiyatrosu çok önemli bir sanatçısını sonsuzluğa uğurladı. Tuncel Kurtiz’in
yaşam öyküsü ve yakın dostu Atilla Dorsay ile
yapılan röportaj da bu sayımızda yer alıyor.
88 Haberler
90 Kültür Sanat
92 Rehber / 24 saat
Ve bir çılgın Türk... Turgut Özakman’ı da yitirdik.
Araştırmalarıyla Ulusal Kurtuluş Savaşı’na ve
Cumhuriyet’e ışık tutan Özakman ile ilgili yazımız da ilginizi çekecek.
[email protected]
Cumhuriyet kazanımları
Riyaseti Cumhur Orkestrası
BİTMEYEN SENFONİ
CUMHURİYET
Yazı ve röportaj: Cengiz Erdil Fotoğraflar : Cengiz Kahraman Arşivi
Cumhuriyet’in kurucu kadrosu, çağdaşlığa biraz da müzikle, müziğin yaratılması ve
dinlenmesiyle ulaşılacağını biliyordu. Cumhuriyet, temelleri Osmanlı döneminde atılan Batı
müziği ile Türk musikisi ve halk müziği için sistem geliştirdi…
İ
lk insanlar boş ağaç gövdelerine vurdukları tokmaktan yayılan
seslerin, akan zamanda ruhun gıdası haline geleceğini şüphesiz
bilmiyorlardı. Müzik insanlık tarihinin en şenlikli ve hüzünlü buluşu olarak hayatımızda önemli bir yer alıyor. Diyelim ki evrende bir
başka türle karşılaşıyoruz; bu tür eğer müzik bilmiyorsa uygar değildir! Vay halimize o zaman... Müzik, uygarlıkla barbarlığın arasında, çiçekleri uygarlık yönüne açan renkli bir hat gibidir.
Avrupa’da opera sanatında söz sahibi olan İtalyanlar İstanbul’a opera ve
opereti taşımışlardı. Yabancı bir topluluktan opera izleyen ilk sultan da III.
Selim idi. Muhteşem “Aida” operasını besteleyen Verdi, sadece iki yıl sonra bu ölümsüz eserini İstanbul’da sahneleyecekti. Osmanlı döneminde Batı
müziği tutkusu Tanzimat Fermanı ile daha da hızlandı. Piyano ve keman evlere girdi. Keman, Türk müziğinin de sazları arasında yer aldı. Bosco Tiyatrosu 1840 yılında açıldı. Bunu Beyazıt ve Kadıköy’deki operet salonları izledi.
Türklerin müzikle olan ilgisini, becerilerini burada anlatmaya kalksak sayfalarımız denizde tuz damlası gibi kalır, kitaplar yetmez... Uzak Asya’dan başlayan yolculuğumuzda yüzlerce kültürle harmanlanan müzik dağarcığımız tam
bir derya çünkü. Osmanlı Saray Müziği, Anadolu halk ezgileri ve çok uluslu
İstanbul müziği, kültürümüzün zenginliğidir.
I. Abdülmecid, I. Abdülaziz ve II. Abdülhamid, Batı müziğini hem dinlediler
hem de gelişmesi için çaba harcadılar.
Osmanlı’da Batı müziği eğitimi için ilk adımları II. Mahmut atar. Yeniçeri Ocağı’nı
1826’da dağıtıp, yerine Asakir-i Mansureyi Muhammediye adlı orduyu kuran Sultan II. Mahmut, yeni orduya mehterhane değil, yeni bir müzik gerektiğini düşünür.
Osmanlı ve Batı müziği
Osmanlı, sanıldığı gibi Batı müziğine hiç de uzak değildi. İstanbul’da ilk opera
gösterimi Sultan III. Murad döneminde izlenmişti. Çünkü kentte “Levanten”
olarak bilinen ve kentin ticaretine önemli katkısı olan İtalyan nüfus yaşıyordu.
06 B+ sonbahar
Böylece, Muzika-i Hümayun adı verilen boru takımı kurulur. Başına ünlü İtalyan
opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin kardeşi Giuseppe Donizetti (1788-1856)
getirilir.
Muzika-i Hümayun bir saray bandosu olarak görev yaparken, Donizetti
Paşa, 1846’da bir yaylı sazlar bölümü ekleyerek bir de orkestra oluşturur.
İtalya’dan yeni çalgılar ısmarlar ve giderek her çalgı için yabancı öğretmenler getirtir. Bando, yalnız padişahın törenlerine katılmakla kalmaz, kent
sokaklarında verdiği konserlerle, halk tarafından da benimsenir. Böylece
Donizetti’nin bandosu, halka da çoksesli müzikle tanışma fırsatı vermiştir.
Riyaset-i Cumhur Orkestrası, Akbaba Dergi
si
Abdülmecid de Batı müziğine duyduğu ilgi sonucu Dolmabahçe Sarayı’nda bir küçük tiyatro yaptırmış ve 1859’da yabancı sanatçıların oynadığı bir
opera ile açılışını gerçekleştirmiştir. Bu dönemde sarayda Batı’nın kimi ünlü
besteci - solistleri de konserler vermiştir. 1847’de Franz Liszt’in piyano ve
1848’de Henri Vieuxtemps’ın keman resitalleri gibi.
1868’de Güllü Agop’un Gedikpaşa Tiyatrosu’nda ilk Türk operetleri, daha
sonra ilk Türk operaları sahnelenmeye başlar. Dikran Çuhaciyan’ın “Arif’in
Hilesi”, Kemani Haydar Bey’in “Pembe Kız”, “Çengi” gibi operetleri... Bu
tiyatro, Naum Tiyatrosu’ndaki İtalyan operaları gibi Batı’dan gelen kumpanyalarla Fransız operaları sunmuştur. Aynı zamanda kanto geleneğinin
de Gedikpaşa Tiyatrosu’nda başladığı bilinir.
1910 - 1923 arasında etkinlik gösteren Milli Osmanlı Operet Kumpanyası, Çuhaciyan’ın opera ve operetlerini sergilemiştir. Bu sıralarda büyük ilgi
derleyen Çuhaciyan’ın “Leblebici Horhor” opereti, ilk Türk opereti olarak
tarihe geçer. İstanbul’da 1920’li yıllara dek pek çok operet sahnelenmiş,
operet ve müzikli oyunlar için pek çok tiyatro açılmıştır. Hemen hepsinin
amacı Türk ezgilerini Batı müziği tarzında armonize ederek renkli bir bileşime varmaktır. Bu arada saray dışında da bazı özel konaklarda ve derneklerde klasik müzik konserleri verilmekte, zamanın ünlü virtüözleri ve bestecileri İstanbul’a gelmektedir. Guatelli Paşa Saray Opera Orkestrası’nı da
yönetmiştir.
Muzika-i Humayun’dan yetişenler 1880’li yıllarda değişik askeri kurumlarda, kara ve deniz bandoları kurarak çoksesli marşları yaygınlaştırırlar. Bütün
bu kurumlardan yetişen öğretmenler sanayi mekteplerinde ve çeşitli sultanilerde (lise) öğretmenlik yapmaya başlarlar. 1908’de Meşrutiyet’in ilanı ile
Saffet Bey ilk Türk şef olarak bu topluluğun başına geçer. Muzika-i Hümayun, o sıralarda orkestra, bando ve fasıl heyetinden oluşmaktadır. Saffet
Bey, Saray Orkestrası’na ilk kez büyük senfonik yapıtlar çaldırtır, sarayın
bando ve orkestrası halk konserleri vermeye başlar. Daha sonra Zati Bey,
ardından da Zeki Üngör, bu topluluğun başına geçerler. Zeki Bey, 1917’de
bu orkestra ile Avrupa turnesi yapar.
su’nun sahnesinde...
Ruhi Su, Açıkhava Tiyatro
Çuhaciyan’ın yazdığı Leblebici
Horhor opereti ilk Türk opereti
olarak tarihe geçti.
Darü’t Talim-i Mûsıkî
Heyeti
soldan sağa Fahri Kop
uz,
Cevdet Çağla, Ferit Aln
ar
B+ sonbahar 07
Darü’t Talim-i Mûsıkî Cemiyeti, 1926
Cumhuriyet dönemi müzik kültürü
Musiki Muallim Mektebi’nde görevlendirilmesi (1927 - 1930).
•
Çoksesli müziğe temel olmak üzere müzik teorisi kitaplarının yayımlanmaya başlaması (1928).
•
Balkan Oyunları Müzik Festivali’nin düzenlenmesi (1931).
•
Halkevlerinin kurulması ve halkla bütünleşmek üzere etkinliklerinin başlaması (1932).
Atatürk’e göre, Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdü. Sanat ise ulusun
başlıca yaşam damarlarından biriydi… Sanat dalları içinde en çabuk ve en
önde götürülmesi gereken de müzikti…
•
Atatürk’ün ünlü “10. Yıl Söylevi” nde Türk müzik kültüründe “çağdaşlaşma” amacını belirtmesi (1933) ve TBMM’nin açılış söylevinde “evrenselleşme”yi açıkça dile getirip kültürel hedef olarak göstermesi (1934).
Atatürk’ün doğrudan yönlendiriciliğinde Cumhuriyetimizin ilk 15 yılı (1923 1938) süresince gerçekleştirilmiş olan atılımlar, “Türk Müzik İnkılâbı”nın açık
mesajları niteliğindedir:
•
İlk Türk operası kabul edilen “Öz Soy”un Adnan Saygun tarafından bestelenip sahnelenmesi (1934).
•
“Millî Musiki ve Temsil Akademisi Kanunu”nun çıkarılması (1934).
Makam-ı Hilâfet Mızıkası’nın İstanbul’dan başkent Ankara’ya getirilerek
“Riyaset-i Cumhur Musiki Heyeti” adı altında yeni bir yapıya dönüştürülmesi (1924).
•
Müzik alanını da kapsayan Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün kurulması (1935).
•
Ankara’da Musiki Muallim Mektebi’nin kurulup açılması (1924).
•
Başta Paul Hindemith olmak üzere, Avrupa’dan ünlü müzik uzmanlarının davet edilerek görevlendirilmesi (1934, 1935, 1936).
•
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Öğretimi Birleştirme Yasası) yürürlüğe
girmesiyle genel müzik eğitiminin lâik bir temele oturtulması (1924).
•
Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kurulması ve öğretime başlaması
(1936).
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla “Tekke Müziği”nin varlık nedeni ve
ortamının kaldırılması (1924).
•
Musiki Muallim Mektebi’nin Gazi Terbiye Enstitüsü’ne aktarılarak bağlanması (1937- 1938).
Müzik öğrenimi için Avrupa’ya yetenekli gençlerin gönderilmeye başlanması (1925).
•
Türkiye’de bilimsel yöntemle uygulanan en büyük ve en geniş kapsamlı halk ezgileri derleme çalışmalarının başlaması (1937). Türkiye’nin ilk
büyük halk müziği arşivi olarak Ankara Devlet Konservatuarı’nda “Türk
Halk Ezgileri Arşivi”nin kurulması (1937)...
Görüldüğü gibi Batı müziği Cumhuriyet’le birlikte gökten zembille inmedi.
Osmanlı döneminde de zaten bir dünya kenti olan İstanbul, Batı müziğinin
önemli bir merkeziydi.
Cumhuriyet, Batı müziği, Türk musikisi ve de halk müziği için sistem geliştirdi, eğitim olanaklarını arttırdı, müziğin zorlama ve baskı olmadan geniş kitlelere ulaşması için çaba harcadı.
•
•
•
•
Halk müziği ezgilerimizin derlenmeye başlaması (1925) ve notaya alınan ezgilerin yayımına geçilmesi (1926).
•
Batı müziği bölümü eklenmiş olan İstanbul’daki Dârülelhan’ın konservatuvara dönüştürülmesi (1926).
•
•
İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda geleneksel Türk Sanat Müziği
eserlerinin saptanmasıyla görevli “Tesbit ve Tasnif Heyeti”nin kurulması
(1926) ve bu eserleri seslendirmek için konservatuvarda “İcra Heyeti”nin oluşturulması (1927).
Avrupa’daki müzik öğrenimini tamamlayarak yurda dönen gençlerin
08 B+ sonbahar
(Bu iki uygulama, Cumhuriyet’in devrimci kurucu kadrosunun halk müziğinin
gelişmesi için gösterdiği çabanın ne anlama geldiğini ortaya koyuyor. “Halk
Müziği yasaklandı” gibi bir şehir efsanesini uyduranlar, halk kültürü konusunda yapılan çalışmaları göz ardı ederek neyi amaçlıyorlar? Bunu okuyucunun
takdirine bırakıyorum.)
•
Ankara’da “Askerî Mızıka Okulu”nun kurularak öğretime başlaması
(1938).
İşte bu düzenlemeler kim ne derse desin, her türde müzik yaratıcısının önünü açmıştır. Eğer Türkiye pop müziği ile bugün Avrupa ve Ortadoğu’da ciddi
bir pazar yaratabilmişse, bu Cumhuriyet’in eğitim kurumları sayesindedir.
Köy Enstitüleri’nde müzik
Müzik kültürünü yaygınlaştırmanın yolu eğitimden geçiyordu. Halkın aydınlanması olan köy enstitülerinde, halk ozanları ders veriyor, saz çalmasını öğretiyordu. Konservatuvarlı sanatçılar enstitüleri dolaşıyor, öğrencileri eğitiyordu. Bunlardan biri de Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve nice halk ozanına
yeniden ruh veren Ruhi Su idi. Ve Âşık Veysel gibi ozanlar da öğrencilerle
adeta arkadaş gibiydi. Bugün bile dillerden düşmeyen pek çok türkü enstitüler sayesinde derlenmiştir.
Burada sözü eğitimci Mutahhar Aksarı’ya bırakalım, “Köy Enstitülerinden
Günümüze Ne Kaldı?” başlıklı yazısında bakın neler yazmış:
“Günümüzde okullarda resim, müzik gibi sanat dersleri seçmeli. Öğrencilere estetik eğitimi verilemiyor. Veliler de özel kurslar aldırarak çocuklarını
yetiştirmeye çabalıyor. Köy Enstitüleri’nde resim, müzik dersleri zorunluydu.
Müzik eğitiminde kullanılan yaygın müzik aleti mandolindi. Mandolin öğrenmek zorunlu kılınıyor ve not veriliyordu. Halk oyunları, halaylar, horonlar, zeybekler, barlar çevrede iyi bilenler tarafından, usta öğreticilerden öğrenildi.
Köy Enstitüsü öğrencileri diğer enstitülere ekip olarak gittiklerinde o yörenin
türkülerini, oyunlarını, manilerini, halk oyunlarını öğrenip kendi enstitülerine
öğrettiler.
“Örneğin, Trabzon - Beşikdüzü Köy Enstitüsü Müzik Öğretmeni Mehmet
Ali Kamacıoğlu, okul kooperatifi üzerinden aldığı kemanlarla 48 kişilik bir
koro oluşturuyor. Trabzon’daki İngiliz Başkonsolosu’nun ‘hafta sonları, en
geç 15 günde bir enstitüye geldiğini, koroyu dinlediğini’ belirtiyor. Enstitüde
müzik aleti sayısına bir bakın...
“… Öğrencilerin şahıslarına ait olmak üzere mevcut olan 135 keman, 34
mandolin, 4 kemençe, 3 kaval, 1 piyano, 1 viyolonsel, 54 mandolin, 1 akordeon, 4 saz, 3 kaval, 4 kemençe, 2 zurna mevcut olup, bu aletle metotlu
ve düzenli olarak çalışan öğrencilerin toplamı şimdilik 320’dir diyerek müzik
eğitiminde ulaşılan noktayı belgelemektedir.”
rildi. Tüm masrafları 16 yaşına kadar devlet tarafından karşılandı.
Yasanın kapsamı 1956 yılında genişletildi. 6660 sayılı yeni yasanın adı “Güzel Sanatlarda Fevkalade İstidat Gösteren Çocukların Devlet Tarafından
Yetiştirilmesi Hakkında Kanun” oldu. Bu yasaya göre Güzel Sanatlar Müdürlüğü’ne bir dilekçe ile başvuran adaylar, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 10
kişilik bir komisyon tarafından imtihan edilecekler ve olağanüstü yetenekte oldukları saptanırsa yurtdışına gönderileceklerdi. Verda Erman, Gülsin
Onay, Hüseyin Sermet, İsmail Aşan, Fuat Kent, Selman Ada, Ateş Pars bu
yasadan yararlandılar.
Yasanın 1968’den sonra işletilmemesi üzerine 1976’da özel yetenekli çocukların Devlet Konservatuvarı’nda yoğun ve hızlı bir müzik eğitimi görmeleri için “özel statü” yönetmeliği çıkartıldı. Bu statüde eğitim görüp konservatuvarın yüksek bölümünü bitiren bazı gençler çeşitli burslarla yurtdışına
gönderildi. Özel statüden ilk yararlananlar Oya Ünler (piyano) ve Burçin
Büke (piyano) oldu.
1986-1987’de özel statüden yararlanarak mezun olan Şölen Dikener (viyolonsel), Fazıl Say (piyano), Muhiddin Dürrüoğlu - Demiriz (piyano), Yeşim
Alkaya (piyano), Çağlayan Ünal (viyolonsel), Ertan Torgul (keman), Özgür
Balkız (keman) ve Çağıl Yücelen’in (keman) ardından yasa tekrar işlemez
hale geldi.
1998’de 7 yaşında olan Emrecan Yavuz’un (piyano) adı, özel statüden yararlanan son ‘harika çocuk’ olarak geçiyor... Yasa halen işlemez halde. Herhalde “yeni Fazıl Saylar çıkmasın ve başımıza bela olmasın” diye düşünülüyor.
Köy Enstitüleri’nde
Âşık Veysel ve Ruhi Su
ders veriyor; dillerden
düşmeyen pek çok
türkü enstitülerde
derleniyordu.
Arifiye Köy Enstitüsü
Ve harika çocuklar yasası
Peki, bugün pek çok yerde Türkiye’nin göğsünü kabartan sanatçılarımız…
Onlar nasıl yetiştirildi? Küçük yaşta nasıl keşfedildi? Devlet o kadar sorunla
boğuşurken sanatı unutmamıştı…
5245 sayılı Harika Çocuklar Yasası, 1948 yılında, “İdil Biret ve Suna Kan’ın
Yabancı Memleketlere Müzik Tahsiline Gönderilmesine Dair Kanun” adıyla
çıkarıldı. Yasanın çıkarılmasının en büyük destekçisi, devrin Cumhurbaşkanı
İsmet İnönü oldu. Kanunun çıkmasından sonra 7 yaşındaki İdil Biret (piyano)
ve 12 yaşındaki Suna Kan (keman), yasadan yararlanarak Fransa’ya gönde-
Şarkışla 25 Aralık 1939, Âşık Veysel ve İbrahim Dede
SUNA KAN İLE
CUMHURİYET VE MÜZİK
“Dünyaya geç geldim diye üzülüyorum. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki coşkuya
ortak olmak isterdim…”
“Cumhuriyet ve Müzik” başlıklı araştırmamızda uluslararası üne sahip sanatçımız Suna Kan’ın da görüş ve düşüncelerini almak istedim.
Suna Kan, 1936 yılında Adana’da dünyaya geldi. Babası, Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası viyola sanatçısı Nuri Kan’dır. Beş yaşında iken babasından keman öğrenmeye başladı. Ankara Devlet Konservatuvarı sınavlarını
kazandı ve bu okulda Avusturyalı eğitimci Walter Gerhardt ile başladığı temel keman öğrenimini İzzet Nezih Albayrak ve Gilbert Back ile sürdürdü.
İlk resitalini 18 Nisan 1946 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nın konser
salonunda verdi. Mozart’ın 5. Keman Konçertosu’nu seslendirdiği bu resital
nedeniyle “Harika Çocuk” olarak anıldı ve eğitimine Avrupa’da devam etmesi gerekliliği gündeme geldi.
1948’de isme özel olarak çıkarılan “İdil Biret ve Suna Kan’ın yabancı memleketlere müzik tahsiline gönderilmesine dair kanun” (Harika Çocuk Yasası)
ile yurtdışında öğrenim görmek için devlet bursu alma imkânı doğdu. Yasanın çıkmasından bir süre sonra ailesiyle birlikte önce Roma’ya gitti; birlikte
çalışacağı eğitimcinin hayatını kaybettiğini öğrenince Paris Konservatuvarı’na gönderildi. Paris’te Gabriel Bouillon ile çalışan Suna Kan, 1952 yılında
konservatuvarı birincilikle bitirdi.
10 B+ sonbahar
Kemancı, okulu bitirdikten sonra da Gabriel Bouillon ile repertuvar çalışmalarına devam etti ve uluslararası yarışmalara katıldı. Cenevre Yarışması’nda
1. (1954); Viotti Yarışması’nda 1. (1955); Münih Yarışması’nda 2. (1956) olan
Suna Kan, Long-Thibaud Yarışması’nda da Paris Kenti Ödülü’ne (1957)
değer bulundu. Kan, 1957’de yurda döndü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası solist sanatçılığına atandı.
1960 yılında Türkiye’nin ilk konser piyanisti Ferhunde Erkin’le kurduğu keman - piyano ikilisi ile yurdun pek çok yerinde oda müziği konserleri ve resitaller verdi. İkili yurtdışında da çeşitli merkezlerde resitaller verdi. Daha sonra
Almanya’da öğrenimini tamamlamış Gülay Uğurata ile bir ikili oluşturdu. Tam
29 yıl birlikte çaldılar.
Suna Kan, 1970’li yılların başında Ankara Oda Orkestrası’nın kuruluşunda
yer aldı. Orkestra, yurtdışında 100’ün üzerinde konser verdi; çeşitli plaklar
yaptı. Sanatçı, 1977 - 1986 arasında Ankara Oda Orkestrası’nda başkemancı ve solist sanatçı olarak yer aldı.
Geniş bir repertuvarı olan ünlü kemancı, Türk bestecilerini keman için ürettikleri repertuvarın önde gelen sanatçılarından birisidir. Necil Kazım Akses’in
Keman Konçertosu’nun ilk çalınışını gerçekleştirdi; sık sık yorumladığı Ulvi
Cemal Erkin’in Keman Konçertosu’nun en iyi yorumcularından biri oldu; Ahmet Adnan Saygun’un Keman Konçertosu’nu icra etti. Türk sanatına katkı
ve hizmetlerinden ötürü 1971’de Devlet Sanatçısı unvanına layık görüldü.
Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının sanat anlayışı konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Öncelikle bu kadronun çok değerli işler yaptığını düşünüyorum. Hayatın her
alanında eğitime önem verdiler. Eğitim için inanılmaz çaba
harcadılar. Yoksul Türkiye’nin ancak eğitimle zenginleşeceğini biliyorlardı. Yurtdışına her alanda öğrenci
gönderildi. Bunlar arasında müzik eğitimi alanlar
da vardı. Musuki Muallim Mektebi bu dönemin en önemli sanat atılımıdır. Bunu, Saray
Mızıka Orkestrası’nın Senfoni Orkestrası’na dönüşmesi izler. Daha sonra tiyatro,
opera, bale eğitimi için Ankara Konservatuvarı’nın kurulması ve de Gazi Eğitim
Enstitüsü’nün açılması, müzik devriminin
ana hatlarını oluşturdu. Türkiye adeta
sanat ağlarıyla donatıldı. O günlerin coşkusuna ortak olmak isterdim. İnançla ve
dirençle yola çıkan insanlarla ben de kol
kola yürümek isterdim. Cumhuriyet’in kuruluş
yılları olağanüstü başarıların destanıdır.
Ortaya koydukları disiplin ve başarılı bir çalışma programıyla hem kendi halk
kültürlerine sahip çıktılar hem de Batı müziği konusunda sanatçı ve yaratıcı
kadrolar oluşturabildiler. Bir senfoni konseri Tokyo’da 7 kez tekrarlanabiliyor. Biz 1970’li yıllara kadar Anadolu’yu karış karış dolaştık. Ama bunun sürdürülebilir olması lazımdı. Mesela Eskişehir’e o kadar çok gittik ve konser
verdik ki; bu kentte bir müzik kültürü oluştu. Şimdi bu kentin senfoni orkestrası var, konserlere ilgi her zaman yoğun.
Harika Çocuklar Yasası, siz ve İdil Biret için
çıkarıldı. Sizden sonra da uluslararası üne
kavuşan pek çok sanatçı bu yasadan
yararlandı. Yasa halen yürürlükte ama
uygulanmıyor. Sizin eğitiminiz üzerinden onca yıl geçti, şimdi duygularınız neler?
“Atatürk halk
müziğinin çağdaş
bir forma oturması
için sanatçıları hep
teşvik etti.”
Bu kadro iddia edildiği gibi halk müziği
düşmanı mıydı?
Ben bu iddiaya güler geçerim. Atatürk döneminde ve sonraki yıllarda halk müziğinin derlenmesi, sanatçıların yetişmesi için harcanan emeği
2-3 lafla anlatmak mümkün değil. Atatürk halk müziğinin çağdaş bir forma
oturması için sanatçıları hep teşvik etti. Atatürk acı ve kahır dolu türküleri sevmemiş olabilir. Hepimiz aynı ritmi sevmek zorunda değiliz. Kendisinin Türk
Musikisi’nin hayranı olduğunu hepimiz biliyoruz. Köy Enstitüleri’nde de halk
müziğinin gelişmesi için neler yapıldığı artık tarihin sayfalarında kaldı. Ancak
burada bir hatırlatma yapmak isterim. Herkesin tanıdığı müzik adamı Gürer
Aykal’ın babası Köy Enstitüleri’nde müzik öğretmeniydi. Böylesine değerli
insanlar müzik kültürünün oluşmasına büyük katkılarda bulundu.
Çoksesli müzik, Batı müziği için yapılanlar 1970’li yıllardan sonra biraz unutuldu galiba. Hele son yıllarda fazla bir etkinlik yok.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Atatürk sonrası yıllarda Türkiye sürdürülebilir ve yerleşmiş bir sanat politikası
yürütemedi. Türkiye gibi o yıllarda Batı’ya açılan bir ülke daha var, Japonya...
Düşünün, 2 çocuk için Türkiye Büyük
Millet Meclisi bir yasa çıkarıyor. Bu muhteşem bir olay... Ve sonraki yıllarda da o
yasadan yetenekli çocuklar yararlanıyor.
Uluslararası sahnelere çıkıyorlar. Türkiye’yi
başarıyla temsil ediyorlar. Bundan büyük
tanıtım olur mu? Ünlü şeflerle çalıştım, ünlü
orkestralarla sahne aldım. “Türkiye’nin yetiştirdiği sanatçı” diye tanıtıldım. Bu yasanın öncelikle Türkiye için büyük faydası oldu diye düşünüyorum. Bana gelince… İdil Biret benden küçüktü,
7 yaşındaydı. Ben ise 12. Ama ABC’den önce do,
re, mi, fa’yı öğrendim. İlk konserimi 5 buçuk yaşında verdim. Elbette
babamın etkisi oldu. O da kemancıydı. Ailem bana çok destek oldu. Bir marangozun kızı olsaydım böyle olmazdım herhalde diye düşünüyorum.
Yasa günümüzde işlemiyor. Ama örnekler var, nice çocuk bu yasadan yararlanabilir. Önlerinin kesilmemesi lazım...
Ve günümüz. Şimdiki müzik anlayışını nasıl buluyorsunuz?
İyi bulmuyorum. Biz 1975 yılına kadar devlet desteğiyle Anadolu’nun pek çok
kentinde, kasabasında konser verdik. Sinema salonlarında halkın karşısına
çıktık. Şimdi ne gönderen var ne de çağıran... Üniversiteler ilgi gösteriyor, oralara gidiyorum. Gençler müzikle ilgili. Kendilerini yetiştiriyorlar. Ancak merkezi bir planlama ve koordinasyon gerekiyor. Daha çok halkla buluşmak lazım.
Yine de karamsar değilim. Ne engeller çıkarsa çıksın su, yolunu buluyor, denizle buluşuyor. Hâlâ umutluyum. Karamsarlığa kapılmaya gerek yok. B+
Suna Kan, Cana Gürmen ve Dorukhan Doruk 15 Mayıs 2014 saat: 20:00’da Fulya Sanat’ta...
B+ sonbahar 11
Engelsiz yaşam
Engelli Koordinasyon Merkezi öğrencileri, öğretmenleri ile birlikte Emirgan Parkı’nda piknikteydi.
KOCAMAN
BİR AİLEYİZ
Yazı: B+ Fotoğraflar: Bekir Köşker, Levent Özer
Engelli ve engelsiz bireyler arasındaki iletişimi
kuvvetlendirmek amacıyla hizmete giren
Engelli Koordinasyon Merkezi,
“toplumsal engel”leri aşıyor…
B
eşiktaş Belediyesi tarafından geçtiğimiz aylarda Dilek
Sabancı Engelliler Parkı’nda hizmete giren Engelli Koordinasyon Merkezi, engelli vatandaşlarımız ve aileleriyle birlikte büyüyerek kocaman bir aile olmaya devam
ediyor.
Beşiktaş Belediyesi, engelli bireylerin sosyal aktivitelere katılımını sağlamak, mesleki becerilerini geliştirmeye yardımcı olmak, engelli ailelerinin gündelik yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla Mart
ayında bir merkez açmıştı. Bu merkez toplumda engelli olma durumuyla
ilgili farkındalık yaratmanın yanında, toplumun engelli haklarını gözeten
duyarlı bir yapıya kavuşmasına da katkıda bulunuyor. Ayrıca engelli ve
engelsiz bireyler arasındaki iletişimi kuvvetlendirmek üzere faaliyet gösteriyor. Merkezde hem engelli hem de engelsiz vatandaşlara hizmet veriliyor. Engelli ve engelsiz bireyler böylece bir arada eğitim alıyor. Böylece
toplumsal duyarlılık artırılarak “engel”lerin aşılması hedefleniyor.
12 B+ sonbahar
Engelli Koordinasyon Merkezi, her türlü engel grubundan bireyin rahat
erişim sağlayabilmesi için tasarlanmış olan Dilek Sabancı Engelliler Parkı
içerisinde yer alıyor. Merkezde engelli bireylerin talepleri doğrultusunda;
temel bilgisayar eğitimi, İngilizce, fotoğrafçılık, resim, yoga, stretching,
beden farkındalığı, pilates dersleri veriliyor.
Kurslara engelli ve engelsiz bireyler kayıt yaptırabiliyor. Merkezde aynı
zamanda, psikolog hizmeti, istihdam danışmanlığı hizmeti de veriliyor.
Psikolog hizmeti
Engelli Koordinasyon Merkezi öğrencilerinin derste yaptıkları çalışmaları.
Psikolojik danışmanlık hizmeti, bireylerin kendilerini daha iyi tanımalarını,
yaşadıkları problemlerin nedenlerini fark ederek bu problemlerini etkili biçimde çözmelerini hedefleyen profesyonel bir yardım hizmetidir. Beşiktaş
Belediyesi Engelli Koordinasyon Merkezi tarafından engellilere ve engelli
ailelerine ücretsiz olarak psikolojik danışmanlık hizmeti veriliyor. Merkezde
engelli bireylerin ve engelli ailelerinin psikolojik durumları değerlendirilerek
psikolojik sorunlarının çözümüne yönelik yüz yüze görüşmeler de yapılıyor.
Öğrenciler yoga dersinde.
B+ sonbahar 13
444 44 55’i
arayın, bu
hizmetlerden siz
de yararlanın!
14 B+ sonbahar
İstihdam danışmanlığı hizmeti
İş arayan engellilere iş bulma süreçlerinde destek veriliyor. Bu süreçte merkezde yapılanlar şöyle sıralanabilir:
• İş arayan engelli bireylerle birlikte özgeçmiş oluşturuluyor,
• Çalışmak istedikleri sektör ve pozisyona yönelik beklentileri öğreniliyor,
• Günlük taranan kariyer siteleri ve firmalardan gelen talepler içerisinde
uygun bir pozisyon bulunduğunda engelli bireyler bilgilendiriliyor.
Merkezde ayrıca haftanın iki günü film gösterimleri gerçekleştiriliyor. Ayın
birkaç günü belirli bir konu başlığı altında tartışma platformları düzenleniyor.
Bilişim salonu, kütüphane ve görme engelliler için özel olarak yüklenmiş
“Jaws” programlı bilgisayarlar da Beşiktaş Belediyesi Engelli Koordinasyon Merkezi bünyesinde yer alıyor.
Beşiktaş Belediyesi’nin ücretsiz olarak sunduğu bu hizmetlerden yararlanmak isteyen bireyler 444 44 55 numaralı hizmet merkezine ve / veya 0212
279 93 48 numaralı telefondan Engelli Koordinasyon Merkezi’ne ulaşabiliyor. Ayrıca Mecidiyeköy, Zincirlikuyu ve Beşiktaş’tan ring seferi yapan
ücretsiz servis araçlarıyla merkezin ziyaret edilmesi de mümkün. B+
Engelli Koordinasyon Merkezi ailesi bir arada.
Öğrenciler uygulamalı fotoğrafçılık dersinde.
B+ sonbahar 15
“Aile olarak buradayız”
bu vesileyle merz için telefon geldi ve
rke
me
e
biz
an
nd
afı
tar
Belediye
şler Akademisi’ne geten 3- 5 yıldan beri Dü
Za
.
uk
old
r
rda
be
ha
en
kezd
beraber artık buradaki
ndromlu Yiğit Çağlayan’la
liyorduk. Oğlum down se
n emekliyim,
ten sosyal bir çocuk. Be
za
it
Yiğ
.
dık
şla
ba
a
ay
kurslara katılm
atölyelerini bitirdi,
orum. Yiğit daha önce iş
tılıy
ka
er
rab
be
it’le
Yiğ
e
eğitimler
rışmalara da katılıyor.
e sporunu yapıyor ve ya
zm
yü
da
rak
ola
ti
liye
faa
spor
dalığı, pilates derslerine
, stretching, beden farkın
Bu merkezde yoga, resim
rslarına katılıimle beraber İngilizce ku
eş
de
biz
nü
gü
bir
nın
katılıyor. Hafta
olarak buradayız.
nmıyoruz. Çekirdek aile
şla
ho
hiç
tan
ak
rm
du
ş
yoruz. Bo
Turalp Çağlayan
Gülberk Derici
“Hocalarımı çok seviyorum”
Burayı çok seviyorum. Burad
a resim ve jimnastik yapıyorum. Hatice Hoca’nın bug
ün son dersiydi ama çok
güzel geçti. Bugün Hatice Ho
ca’dan bacak, kol açma
ve beden farkındalığı dersle
ri aldık. Bunları yaparken
eğleniyorum. Bu merkezi ban
a çok eski bir dans hocam olan Tolga Hoca önerdi.
Burada takı, ahşap boyama yapmak istiyorum. Ayr
ıca çizgi film ve sinema
filmleri izliyoruz. Bir projeksiyo
n makinesi ve sinema
perdemiz var; oraya filmlerimiz
yansıyor ve biz de oradan izliyoruz. Hocalarımı çok
seviyorum.
Türkan Boynueğri
“Biz burayı kendi yerimiz gibi gördük”
“Resimlerimizi sergilemek istiyoruz”
Daha önce Düşler Akademisi’ne gelmiştik kızımla; oradan telefonlarımızı öğrenmişler, aradılar. Kızım Tuğçe
Boynueğri, dowm sendromlu ve 22 yaşında. Burada
kızımla beraber resim yapıyoruz. Ben de öğrenciyim.
Çocuklarımızla geliyoruz mecburen, öyle olunca da boş
vaktimizi değerlendiriyoruz. Zaten ben öncesinde de
biraz resim yapıyordum. Burada gönüllü olarak çalışan
eğitmenlere teşekkür ediyoruz. Sonuçta özveride bulunarak geliyorlar buraya. Biz burayı kendi yerimiz olarak
gördük. Sanki burası bize aitmiş gibi... Doğal ve rahat
çalışıyoruz.
16 B+ sonbahar
Meltem Akkır
Mustafa Gürdal
Burada eğitime daha yeni başladım. Arkadaşım Mustafa’yla birlikte fotoğrafçılık, pilates, resim kursu alıyorum ve film gösterimlerine katılıyorum. Bu ortam çok güzel. İleride
yaptığımız resimleri sergilemek istiyoruz.
Fotoğrafçılık kursundan sonra hocamızla
birlikte Sultanahmet’e gidip fotoğraf çektik.
Şimdi iş arıyorum.
“Kas tembelliği problemleri ve beden farkındalığı üzerine çalışıyoruz”
MimDepo Performans Ekibi olarak, Mayıs 2013’den bu yana stretching ve beden farkındalığı
dersleri eğitmenlerimiz tarafından bu merkezde haftada 2 gün birer saat olarak verilmeye başlandı. Uzamaya ve esnemeye dayalı olan stretching derslerimiz, bedeni tanıma ve rahatlatma
sürecinde kişinin beden ve zihni rahatlatmaya yönelik hareketleri içeriyor. Biz bu hareketleri
çalışmalarımızın bütününde yaygın olarak hedefledik. Örneğin, Ferda’nın unutulmuş kas ya da
kas tembelliği diye tanımladığımız problemlerine ilişkin uyguladığımız ders ve stretching hareketleri, tembel kasları daha kullanılır hale getirip günlük yaşantısında fayda sağlayabildi. Bunun
yanı sıra beden farkındalığı dersinde de katılımcı arkadaşlarımızın kendi bedenlerinin farkına
varması ve tanımasına yönelik çalışmalarımız oldu. Kişinin kendi bedenine dair önce sınırlarını
bilmesini ve sonrasında bu sınırları zorlaması - aşması esasına dayalı derslerimizi katılımcı arkadaşlarımız gerçekten çok önemsedi, özen gösterdi.
Hatice Sönmez Arslantaş
Hüsniye Kalayoğlu
“Kızım burada birşeyler öğrensin
istiyorum”
nu getiriyorum. Kızım
Buraya kızım Sevinç Kalayoğlu’
m. Beden farkındaburada bir şeyler öğrensin istiyoru
katılmayı çok seviyor
lığı, jimnastik ve yoga derslerine
ımdayım, kızım 43.
ve burada mutlu oluyor. Ben 80 yaş
’nda öğrendi kızım.
Okuma yazmayı Levent İlkokulu
arıyorlar ve biz de
Ders olduğu zaman bizi merkezden
alarımız güler yüzlü...
geliyoruz. Burası çok güvenli, hoc
eklerini çok seviyor.
Evimize çok yakın. Kızım ev yem
yapmayı öğret” diyor.
Sürekli bana “Anne bana yemek
istiyoruz.
Takı, örgü, yemek kursu açılmasını
“Merkeze bir şeyler
katmak istiyorum”
ilenmemiştim.
miyordum. Hiç de ilg
bil
u
un
uğ
old
ne
ın
Ben engelli olman
tü bir trafik kazası so
şımda geçirdiğim kö
ya
49
na
ba
ak
olm
iAncak engelli
uğunu anladım. Beled
gelli olmanın ne old
en
a
nr
so
an
nd
ip
Bu
.
tak
le
nucu geldi
un ne olduğunu özen
tandaşların durumun
va
ği,
re
ge
ışı
lay
an
sa
yecilik
n ilgisi yesin. Merkez çalışanlarını
ştı
ula
e
biz
si,
iye
led
eden Beşiktaş Be
, burada bilgisayar
dır merkeze geliyorum
ay
5
.
um
old
ış
atm
ve
de buraya adım
yler katmak istedim
iğim için ben de bir şe
vd
se
ı
ray
Bu
.
ım
tıld
de
ümüz ki
kursuna ka
eceğimi söyledim. Ön
bil
pa
ya
i
liğ
en
itm
eğ
a
gönüllü olarak Rusç
llilere ve engelli
ğım, ortopedik enge
ca
pa
ya
nim
be
ini
liğ
dönemde, eğitmen
ın suç gibi göründüğü
ılacak. Engelli olman
aç
rsu
ku
a
sç
Ru
lik
ailelerine yöne
ını hissettirmek lazım
gellilere farklı olduklar
en
an
ınd
az
en
a
zd
toplumumu
diye düşünüyorum.
Kurtbey Atmaca
B+ sonbahar 17
Kazanım
KÜLTÜR MAHALLESİ’NE
ENGELLİ PARKI
Yazı: B+ Fotoğraflar: Levent Özer
Yavuz Kocaömer’in adını taşıyan ve 16 Eylül’de hizmete açılan Engelliler Parkı, basketbol
sahası, açık hava fitness alanı ve kütüphanesiyle, engelli yurttaşlarımıza sosyal yaşam alanı
içinde birçok alternatif sunuyor…
B
eşiktaş Belediyesi tarafından yapılan ve Türkiye Engelliler
Spor Yardım ve Eğitim Vakfı Kurucu Başkanı Yavuz Kocaömer’in adını taşıyan engelli parkı 16 Eylül 2013’te açıldı. Açılış törenine Yavuz Kocaömer’in yanı sıra Beşiktaş
Belediye Başkanı İsmail Ünal, Basın İlan Kurumu Genel
Müdürü Mehmet Atalay, Yapımcı ve sunucu Acun Ilıcalı ile
Beşiktaş ve Galatasaray spor kulüplerinden engelli sporcular katıldı.
Törende konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, “Burası herhangi
bir yeşil alan değil. Engelli vatandaşlarımızın rahatlıkla girebileceği, imkânla-
18 B+ sonbahar
rından faydalanabileceği bir park. Bu parkların sayısını arttırmak, eski parklarımızı da engellilerin rahatlıkla kullanabileceği şekilde yeniden düzenlemek
en önemli görevlerimiz arasında...” dedi.
Parka ismi verilen Yavuz Kocaömer ise bazı kesimlerin kendisi için “huysuz,
geçimsiz, saldırgan ve kavgacı” dediklerini anlatarak, “Doğrudur. Bu ülkede
engelli insanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapan, engelli insanları hor gören, onların yasal haklarının kullanılmasında setler koyan, insanlar arasındaki
farklılığı kabul etmeyen herkesle makamı, unvanı ne olursa olsun kavga ettim ve etmeye devam edeceğim” dedi. Açılış töreninde bulunan Beşiktaş ve
Galatasaray tekerlekli sandalye basketbol takımlarının milli sporcularının Avrupa ve dünya şampiyonu dereceleri bulunduğunu hatırlatan Kocaömer, Türkiye’nin artık engellilere ayrımcılık etmekten vazgeçmesi gerektiğini de söyledi.
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da engelleri kaldırmak için çalıştıklarını
belirtti.
Engellilere özel hazırlanan park, basketbol sahası, açık hava fitness alanı, kütüphane ve tuvaletleriyle hizmet verecek.
Kültür Mahallesi’nde 2 bin 750 metrekare alan üzerine kurulan park tamamıyla
engellilere uygun standartlarda yapıldı, zeminde kullanılan döşemeler görme
engellileri yönlendirebilecek nitelikte hazırlandı. Bedensel engellilerin rahatça
kullanması için parkın tamamında standartlara uygun rampalar yapıldı.
Görme engellilerin duyularına hitap etmek amacıyla parkta yer yer kokulu bitkiler kullanıldı ve 2 adet su (ses) duvarı yapıldı… Bitkilendirme de yine görme
engelliler için tehlike oluşturmayacak şekilde planlandı. B+
Engellere ve spora adanan bir yaşam
1948 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Yavuz Kocaömer, Marmara Üniversitesi İktisadi Ticari İlimler Fakültesi’ni bitirdi. 1972 yılında Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde ‘’İşçinin Yönetime Katılması’’ konusunda lisansüstü eğitimini tamamlayan Kocaömer,
uzun yıllar Almanya’da ve Türkiye’de Tenis Federasyonları’nda görev aldı. Enka Spor Kulübü’nün Tenis Kaptanlığı görevini de yürüten Yavuz Kocaömer, 1989 - 1991 yıllarında 3 yıl
süreyle Federal Alman Spor Teşkilatı Başkan Danışmanlığı yaptı. Kocaömer, 1997 yılında
Türkiye Engelliler Spor Federasyonu As Başkanı; 1998 - 1999 yıllarında ise Başkan olarak
görev yaptı. 1999 yılında Türkiye Engeliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nı (TESYEV ) kurarak Başkanlık görevini üstlenen Kocaömer, aynı yıl Frankfurt’ta Türk – Alman Engelli Sporcuları Destekleme Derneği’ni kurdu. Kocaömer halen bu derneğin başkanlığını yapıyor.
Türkiye’de ve Almanya’da engelli sporlarını desteklediği için 2011 yılında “Almanya Liyakat
Nişanı” ile onurlandırıldı. Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Kurucusu olan Yavuz Kocaömer
bu derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da sürdürüyor. Kocaömer, Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları Hazırlık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Komite Üyesi.
Yavuz Kocaömer
B+ sonbahar 19
Bebek Şenliği
Şenlikte üç gün
Yazı ve röportaj: Aybüke Sakaoğlu Fotoğraflar: Özlem Yeniay, Levent Özer
“Bebek Özgürlüktür” sloganıyla Bebekliler Derneği
ile Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen Bebek
Şenliği, bu yıl da moda, tasarım, yeme-içme ve
eğlencenin adresi oldu. Şenlik, “barış” söylemleriyle de
gündemi Bebek Parkı’na taşıdı…
20 B+ sonbahar
Y
eme - içme ve alışveriş stantları, sahne ve DJ performansları ile 13 - 15 Eylül tarihleri arasında 3 gün süren
Bebek Şenliği, yine her kesimden birçok insanı bir araya
getirdi. Yazdan kalma günlerin son demlerinin yaşandığı
organizasyon, tam anlamıyla şenlik havasında geçti.
“Bebek Özgürlüktür” sloganıyla Bebekliler Derneği ile Beşiktaş Belediyesi
tarafından düzenlenen şenlik, “barış” söylemleri ile gündemi de Bebek Parkı’na taşıdı.
8 yılıdır süren ve her yıl merakla beklenen, bir kentli buluşması niteliği taşıyan
etkinlik, ekranlarda gördüğümüz yüzleri de Bebek Parkı’nda halkla bir araya getirdi. Çeşitli animasyonların yer aldığı, tasarım sanatçılarının eserlerinin
sergilendiği şenlikte en çok çocuklar eğlendi. Kendileri için oluşturulan resim
atölyelerinde boyama yapan çocuklar, oyun alanlarının da keyfini çıkardı.
Türkiye’nin en iyi modacılarının, yiyecek içecek markalarının yer aldığı, aynı
zamanda birbirinden farklı stantlarda genç sanatçıların eserleriyle var olduğu
modern pazarlarda vintage kıyafetler, el yapımı takılar, kitap, hediyelik eşya
ve ev aksesuvarları gibi çeşitli ürünler yoğun ilgi gördü.
Müzik ve eğlence
3 gün süren organizasyonda alışveriş yapan İstanbullular, günün yorgunluğunu gece düzenlenen konserlerle atma fırsatı buldu. Çimlerin üzerinde
uzanarak bir arada şarkılar söyleyen yurttaşlar, ilk gün Bora Uzer performansıyla eğlenirken, şenliğin 2. gününde sahne alan Özge Fışkın ve Kenan Vural, yorumlarıyla büyük beğeni topladı. Şenlik, merakla beklenen Su Soley
ve Rebel Moves konserleriyle kapandı.
Şenlikte geçen sene olduğu gibi bu yılda Bebek Parkı’na verilen sokak isim-
B+ sonbahar 21
leriyle parkta adeta bir şehir oluşturuldu. Tüm sokaklarında ayrı bir heyecan,
ayrı bir güzelliğin yer aldığı “şehrin” insanları, 3 günlük organizasyonda hem
eğlendi hem de bir arada vakit geçirmenin keyfini sürdü.
Çevre bilinci ön planda
Şenlikte en dikkat çeken stantlar yine takı stantları oldu. Kolyeler, yüzükler, bilezikler göz kamaştırdı, birbirinden özel tasarımlar hayranlık uyandırdı.
Öte yandan bir sosyal sorumluluk gereği sokak çocukları için kurulan stant
ta oldukça ilgi çekti. Down sendromlu çocukların yaptıkları süs eşyaları görülmeye değerdi.
Beşiktaş Belediyesi’nin stantlarında ise çevre bilinci irdelendi. Daha temiz
bir dünya için atık yağlarını lavaboya boşaltmayıp şenliğe getiren katılımcılar, getirdikleri atık yağ karşılığında 1 litre ayçiçeği yağı aldılar. Bunun yanı
sıra cam şişelerini şenlikteki standa getirenler “Cam Yeniden Cam” projesiyle geri dönüşüme katkı sağladı. Beşiktaş Belediyesi Anadolu Cam Sanayi işbirliği ile düzenlenen “Cam Yeniden Cam” projesiyle 5 bin şişe geri
dönüşüme kazandırıldı. Cam şişelerini standa getirenlere zeytinyağı şişesi
de hediye edildi.
Hande Subaşı’yla
Bebek Şenliği
Bebek Şenliği’ni oyuncu, manken ve eski
Türkiye güzelimiz Hande Subaşı ile gezdik.
Cam standında geri dönüşüme katkıda
bulunduk; atık yağların toplanmasına
yardım ettik; alış veriş stantlarına göz attık;
konserlerde hem söyledik hem de dans ettik…
“Bebek Şenliği” sadece alışveriş ve eğlence değil aynı zamanda ünlülerin
halkla buluşma noktası. Birçok ünlünün, ailesi ve dostlarıyla katıldığı şenliği, biz de ünlü oyuncu, manken ve eski Türkiye güzeli Hande Subaşı’yla
gezdik. Bu gezi hem ilgi çekici hem de eğlenceliydi. Gezili röportajımız, sık
sık Subaşı’nın hayranları tarafından kesilse de, biz söyleşimize devam ettik. Bir yandan alışveriş yaptık, bir yandan da Beşiktaş Belediyesi’nin çevre
bilincini artırmak için oluşturduğu stantlarda dolaştık; cam standında geri
dönüşüme katkıda bulunduk, atık yağların toplanmasına yardım ettik...
Bu arada tabletinden bol bol fotoğraf çeken Subaşı, “kendi gözüyle şenlik”
anlarını da İnstigram’dan paylaştı…
Podyumdan sonra oyunculuğa adım attınız. Ekranların da aranan yüzü oldunuz. Son olarak “Düşman Kardeşler”de Selin
karakterini canlandırdınız. Yeni sezonda sizi ekranlarda görecek miyiz?
Şu an zaten başka çalışmalarım var aslında. Podyumlara artık son birkaç
yıldır çıkmıyorum. Sadece hobi olarak yılda birkaç defilede çıkıyorum. Bir
Türk markası olan Park Bravo’nun yüzü oldum. Onlarla yeni bir çekim yaptık. Sonbahar ve kış aylarında göreceksiniz zaten. Dizi ve sinema için daha
imza atmadan bir şey var diyemem. İçime gerçekten sinen bir proje olursa
bu kışı da çalışarak geçirmek istiyorum.
Fransız dili eğitimi aldınız. Fransa, Avrupa sinemasının merkezlerinden biri. Hiç Avrupa sinemasında olmayı istediniz mi?
Ya da böyle bir teklif geldi mi?
İstanbul Üniversitesi’nden mezun olmadım ama 9 – 10 yıl Fransızca eğitim
aldım. Ortaokul ve lisede Fransızca okudum. İyi bir okuldan mezun oldum;
benim de Fransızca için şansım buydu. Hayatınızda sadece okul ya da dil
22 B+ sonbahar
değil, çevrenizden ve ailenizden öğrendikleriniz de çok önemli. Ailemin
desteği ve katkısının yanında, evet, doğrusu iyi bir okulda eğitim aldım.
Onun ekmeğini de aradan yıllar geçmiş olsa dahi yiyorum.
Avrupa sineması tabii olabilirdi. Niye olmasın? Hâlâ da her zaman olabilir. Bilinmez ama öyle bir hedefe ulaşabilmek için de bağlantılarınız olmalı.
Bunun için bir adım atmak ya da birinin kulağına bir şeyler fısıldamak lazım.
Kendi kendime böyle bir çabam olmadı ama böyle de bir teklif gelmedi
açıkçası. Gelse neden olmasın, isterim.
Bildiğimiz kadarıyla Arnavutköy’de yaşıyorsunuz. Arnavutköy’ün en önemli özelliği, mahalle kültürünün devam ettiği
sayılı semtlerimizden biri olması. Bu yüzden mi “Arnavutköy”
dediniz?
2 yıldır Arnavutköy’de yaşıyorum. Ondan önce 3 yıl kadar Ulus’ta oturdum.
İstanbul’da çok yer değiştirdim. Bizim evimiz şu anda zaten Arnavutköy
- Kuruçeşme arasında. Biraz tepede bir sitede. Boğazda yaşamak zaten
çok keyifli. Arnavutköy’ün içi de çok keyifli ve hep eski evler bulunuyor. Bu
tarafları çok seviyorum. Hem çok merkezi hem de kendine has bir dokusu
var; sakin ve sessiz. Şehrin ve sosyal hayatın tam içinde olup, buna rağmen
böylesi sakin kalabilmesi, benim için çok büyük bir avantaj doğrusu. Çünkü
ben de biraz böyleyim; sosyalliği severim ama sürekli hareket halinde de
yaşayamam açıkçası. Arnavutköy bu nedenle yaşam tarzıma ve kişiliğime
çok uyuyor. Evlenince eşimin evine, Arnavutköy’e taşındım. Hakikatten
şimdi bu evden çıksam, İstanbul’da nereyi beğenip, nerde oturabilirim diye
düşünüyorum. Hem sahile çok yakın hem manzaralı hem havası çok güzel
hem gürültü yok ama aynı zamanda şehrin tam içinde!
Beşiktaş’ta en çok nerelerde vakit geçirmekten hoşlanıyorsunuz?
Daha çok Boğaz açıkçası… Ben suya, denize çok düşkün bir insanım. İstanbul’da
tercihim hep deniz kenarı oluyor. Restorana gideceksem de, oturup bir kahve içeceksem de, yürüyecek olsam da genelde deniz kenarını, sahili tercih ediyorum.
Gündelik yaşamda neler yapıyorsunuz?
6 aydır köpeğimiz var. Onun sorumluluklarını alıyorum ve onunla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Dediğim gibi, deniz kenarını çok sevdiğim için, bir programımız olmasa bile, akşamları köpeğimizi de alıp yürüyüşe çıkıyoruz eşimle.
Ben evimi de çok seviyorum. Evimizin balkonu bile bana huzur veriyor. Evde
arkadaşlarımızı ağırlamaktan da çok keyif alırım. Ama onun dışında tabii bir balıkçıya, bir restorana gitmekten hoşlanırım. Arkadaşlarımızla olabileceğimiz sakin programlar yapmayı tercih ederim. Kışınsa daha çok sinemaya gidiyorum.
B+ sonbahar 23
Hande Subaşı’nın
objektifinden
Bebek Şenliği
#bebekozgurluktur
Bebek şenliği gibi organizasyonlar birçok insanı bir araya getiriyor. Sık sık bu tür organizasyonlara gider misiniz?
2 yıldır denk gelmedi açıkçası. Bebek Şenliği’nin olduğu o 3 günü biz hastanede geçirdik. Annemin ve benim rahatsızlığımdan dolayı gelememiştim.
Bu sene şeytanın bacağını kırdık herhalde diyorum. Zaten ben de şaşırıyorum bugün Bebek Şenliği’ne gelebildiğime! Sayfiye yerlerini çok severim,
açık hava şenliklerini. Bodrum Turgut Reis’te de yapılır böyle etkinlikler.
Tezgâhlar açılır, minik minik, yan yana. Bu tarz alışverişleri ve pazarları gezmeyi çok severim işin açıkçası.
Bu tür etkinliklerin semt sakinlerine ve semtin imajına ne tür katkıları oluyor sizce?
Bir kere burası yeme içmeden, aksesuvardan, giyim kuşamdan tutun da birçok insan için bir ekmek kapısı. Bir de insanlar sıradanlaşmış o pazarlama
24 B+ sonbahar
durumundan gerçekten çok yoruluyor ama şu 3 gün herkes için ayrı bir keyif
bence. Bütün bir yıl olduğu gibi dükkânlarında ya da alışveriş merkezlerinin
içinde kapanıp ticaret yapmıyorlar. Burada hem gündüz hem de akşam açık
alanda ve müzik eşliğinde, panayır ortamında sosyalleşerek bir araya geliyorlar. Baktığımızda Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde oturmayan bir sürü
insan da geliyor Bebek Şenliği’ne.
Şenlikte neler dikkatinizi çekti?
Stantların hepsi birbirinden güzel zaten. Ben takı düşkünü olduğum için takı
ve ev eşyalarının olduğu stantlar dikkatimi çekti. İlk defa geldiğim ve merak
da ettiğim için her şeye daha ayrıntılı baktım. Her yaş grubundan insanın bir
araya gelmesi; şu an baktığımda bile çimlerin üstüne uzanmış insanlar görmem… Bunlar bile çok keyifli. İnsanların eğlenebileceği ve kendilerini rahat
hissedebileceği bir ortam yaratılmış burada.
bizi takip edin
@besiktasbelediyesi
Metropol insanlarının en büyük sıkıntısı yalnızlık. Ancak Beşiktaş, bu tür buluşmalara sık sık ev sahipliği yaparak, kentlileri bir
bakıma “modern insan bunalımından” çıkarıyor… Siz ne düşünüyorsunuz?
Doğru aslında. İnsanlar burada bir nebze olsun, kendilerine vakit ayırabiliyor.
Açık havada kalabalık içerisinde, buraya yalnız bile gelmiş olsanız günü keyifle geçirebilirsiniz. Etrafı ve çocukları izlemek, bu kalabalığın içinde stantları dolaşmak sizi yalnızlıktan kurtarıyor. İnsanlar burada buluşuyor. Mesela
şöyle bir diyalog oluşuyor; “Bebek Şenliği’ne gidiyorum”, “Aaa sen de mi
gidiyorsun? O zaman orada buluşalım!”. Akşamları konserde beraber eğleniyorlar. Bir fırsat aslında, bir neden, bir araç insanlar için; eğlenmek ve sosyal aktiviteler adına…
Sosyal medyaya ilginiz var mı? En çok hangi ağları kullanıyorsunuz?
İnstagram ve Twitter kullanıyorum. İlgim var ama işin dozu kaçtığı zaman
sorun yaratıyor. İnsanlar artık çoğu şeyi oradan paylaşıyor; çok sanal! Televizyonun, cep telefonun, bilgisayarın sosyal hayata etkileri olumsuz gibi.
Faydaları yok diyemeyiz ancak sosyal ilişkileri köreltiyor diye düşünüyorum.
Bazen arkadaş ortamındayken muhabbet edileceğine herkes elindeki telefona bakıyor. Dozunu bilmek lazım. B+
B+ sonbahar 25
Yaşam
BEŞİKTAŞ’TA BİR CENNET
MEYVE BAHÇESİ
Yazı: Cengiz Erdil Fotoğraf: Ulaş Tosun, Levent Özer, Can Cihan Saltık
İstanbul betona boğulurken, Beşiktaş “yeşil” için direniyor. Beşiktaş Belediyesi tarafından
30 bin metrekare alana kurulan Meyve Bahçesi adeta bir cennet...
T
arihinde dört bir yanı delik deşik edilmesine rağmen “yıkılmadım, ayaktayım” diyen bir başka kent var mıdır acaba?
İstanbul’un yüzyıllardır aslı astarı ters yüz edildi. Ama yedi
tepenin gizemli kraliçesinin dul bırakılması, 20. yüzyılın
eseridir! Kent sınırı, Anadolu’da tarihin her döneminde işgalcilerin karargâh kurduğu Gebze’ye; Trakya’da ise Çatalca - Silivri hattına dayanmıştır artık. Büyüme sınır tanımamaktadır. Kent
özellikle 1950 yılından sonra bir yağma fırtınasına yakalandı ki bu, zaman
zaman kasırgaya dönüşerek sürüp gitti.
çen gün yeşili daha da yok eden bir biçimde büyüyor ve kendine özgü kültüründen uzaklaşıyor.
İstanbul 1940 yılında Rio de Janerio ile birlikte kaldığı finalde dünyanın en
güzel şehri seçilmiş… Bu tarihin üzerinden tam 73 yıl geçti. Kentteki yeşil
oranı yüzde 25’lerden yüzde 2 buçuklara kadar düştü.
Dünyada bugün bütün Batı kentlerine baktığınızda, hayat dokusunun bozulmadığını, yani insanların günlük hayatlarının kentin sokaklarında kaybolmadığını görürsünüz… Kentler insanlar için var...
Sadece içeriden değil dışarıdan da tepkiler var. UNESCO bir süre önce
Türkiye’yi uyarmıştı. 2003 yılından bu yana, İstanbul’da büyük ölçekli projelerin kentin silueti üzerindeki olumsuz yansımasından duyduğu endişeyi dile
getiren UNESCO, büyük ölçekli projelerin uygulanması öncesinde uluslararası standartların göz önüne alınmasını istemişti. Çalışmaların Dünya Mirası
Kültür Varlıkları İçin Etki Değerlendirmesi Rehberi doğrultusunda yapılması
tavsiye edilmişti.
Önemli olan bir şehrin kültürünü, yapısını, doğasını bozmadan o şehrin insanları için yaşam alanları oluşturulması. Ancak günümüz İstanbul’u her ge-
UNESCO’nun yıllık toplantılarında İstanbul’un gökdelenleri mutlaka gündeme gelecek. Yaptırımın ne olduğu pek bilinmez ama ele güne yine ‘’Görgü-
Mesela hemen sahile yakın bölgede yükselen 3 gökdelenin gölgesi Tarihi Yarımada’nın üzerine düşüyor. İstanbul’un eski zaman siluetine demir ve
çeliğin gölgesi modernite adı altında 7 bin yıllık kentin öz gölgesine kardeş
olmaya çalışıyor. Ama bu dayatılan kardeşliğe itirazlar yükseliyor; ortada bir
kan uyuşmazlığı var. Binlerce taş yapı, cami, medrese, han hamam, bu zoraki kardeşlikten memnun değil... Elbette bu mekânların kıymetini bilenler de...
süzler tarihlerini koruyamıyorlar,’’ dedirteceğiz galiba...
26 B+ sonbahar
İstanbul artık mekânlarına yabancılaşan bir kent haline geliyor. Sonuna “Hill”,
“Um” gibi ekler alarak “City” adı altında yükselen plazalar, kentin yükselen
yeni değerleri mi, yoksa tarihi kentin yüksek yüksek mezar taşları mı?
Sivil toplum örgütleri ise ağaç katliamının acilen durdurulmasını istiyor. Köprü ve yol yapmanın trafik sorununu çözmeyip, tersine tetikleyeceğini savunuyorlar. Onlar, İstanbul’da toplu taşıma ve raylı sistemin yaygınlaştırılması
ve deniz ulaşımına ağırlık verilmesini istiyorlar.
Deprem zararlısına (!) karşı üretilen kentsel dönüşüm, eğer bir fırsatçılığa dönüşürse İstanbul için asıl felâket bu olur. Mesela kentsel dönüşümün pilot
bölgesi Fikirtepe’de her yapı adasında bir gökdelen yükseldiğini varsaya-
“Ben yeşili seviyorum. Yeşil için çok şey yaptık” laflarına Beşiktaşlıların karnı
tok. İstanbul’un en merkezi yerlerine alışveriş merkezleri oturtmakla, ortala-
lım... Kadıköy’ün hali nice olur. İstanbul’da sabah ve akşam saatlerinde Ata-
rına saksı içinde ağaç koymakla yeşil sevilmiyor. Ormanların üzerinden yol
geçirerek de sevilmiyor yeşil... İstanbul halkı boş kamu alanlarının park, tarihi
binaların da müze olmasını istiyor.
şehir’e yolunuz düşerse (aman düşmesin!) bir trafik cehenneminin ortasına
kalıverirsiniz.
Kuzey ormanları yok oluyor
Beşiktaş Belediyesi ise söylediklerini pratiğe geçiriyor. İşte, İstanbul’un orta
yeri Ortaköy’de tam 30 bin metrekare alan, meyve bahçesi olarak düzen-
Yavuz Sultan Selim adı verilen 3. köprü bağlantılı otoyollar için Kuzey ormanları heba ediliyor. Hesaplara göre, 10 yıl içinde bu yol ve köprü yüzünden
İstanbul iki misli daha büyüyecek. Nüfus 25 milyon sınırına dayanacak. Mar-
lendi.
mara kıyılarını kaplayan beton yığınları Karadeniz kıyılarına kadar dayanacak.
sındaki alan artık kentin meyve bahçesi oldu. Meyve bahçesi ahşap yol ile
gezilebilecek. Zeytin, portakal, iğde, nar, ayva, kestane ve ceviz ağaçlarıyla
kaplı alanda, yüzlerce meyve fidesi de yer alacak. Halk hasada katılabile-
Garipçe - Poyrazköy arasında yapılan 3. köprü için 2 milyona yakın ağaç
kesileceği, İstanbul ormanlarının üçte birinin yok olacağı hesaplanıyor. Köprüye bağlanacak Kuzey Marmara Otoyolu projesi kapsamında, Kocaeli Çatalca havzalarındaki 1. sınıf verimli tarım toprakları ve içme suyu havzaları
da tahrip olacak.
Ortaköy’de Ambarlıdere Sokağı ve Ahmet Adnan Saygun Caddeleri ara-
cek. Özellikle beton kentin çocuklarına doğayı ve tarımı tanıtmak için adeta
bir laboratuvar hizmeti görecek bu bahçe. Meyve bahçesinde çocuk oyun
alanları ve dinlenme terasları da yer alıyor. B+
B+ sonbahar 27
İsmail Ünal’la Meyve Bahçesi’ndeydik.
“Beşiktaşlıların keyifle yürüyeceği alanlar yarattık”
Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek metropol haline gelen bir kentte “Meyve Bahçesi” projesini hayata geçiren Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ile hem cennet diyarı gezdik
hem de projeyi konuştuk…
Meyve bahçesi projesi nasıl hayata geçti?
Beşiktaş kentleşme düzeyiyle İstanbul’un en modern ilçesidir. Alt yapısıyla, sınırları içinde
yaşayanların eğitim ve kültür seviyesiyle İstanbul’un modern ve aydınlık yüzüdür Beşiktaş…
Biz bu ilçeyi on yıldır Türkiye’nin örnek ilçesi haline getirmek için çalışıyoruz. Çabalarımız
sonuç veriyor. Meyve Bahçesi de bu projelerden biri.
Kentimizdeki çalışmalarımız, temel hizmetlerin en etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine
dayalı. Her türlü eleştiriye açık olarak şeffaf bir çalışmamız var. Halkımıza sorarak, danışarak yapıyoruz biz bu işleri... Çevre düzenleme projelerine ve kapsamlı kültürel faaliyetlere
kadar, kentsel yaşam kalitesinin en üst düzeye çıkarılmasını hedefliyoruz.
Bu projenin fikri 2008’de oluştu. T.H.Y. Sitesi Yolu ile A. Adnan Saygun Caddesi arasında kalan bölgede ağaçlandırma ve tesviye çalışmalarıyla işe başladık. Bu bölgeye komşu
bazı parsellerde inşaatların başlaması nedeniyle çalışmalarımıza ara vermek zorunda kaldık.
2010 yılında Ortaköy Ambarlıdere Yolu’ndan girişi yapılan yeşil alanda düzenlemelere başladık. Bu bölgede 2011 yılında basketbol sahası, çocuk oyun alanı, dinlenme alanı
ağaçlandırma çalışmaları ve sert zeminlerin alt yapısı yapıldı.
2013’te komşu parsellerdeki inşaatların tamamlanmasıyla tüm alanda sert zemin çalışmaları, yeşil alan düzenlemeleri, yürüyüş yolları, kafe vb. çalışmalar yürütüldü.’
Bu bahçenin özellikleri nelerdir?
A. Adnan Saygun Caddesi ve Ambarlıdere Yolu’nu birbirine bağlayan otuz bin metrekarelik yeşil bir koridor, kent betonlaşmasının ortasında bir vaha niteliğindedir.
Arazinin eğiminin, ulaşılabilirliğe olumsuz etkisi farklı bir tasarımla çözülerek, en üst nokta-
28 B+ sonbahar
dan en alt noktaya kadar ulaşım, kesintisiz sağlanıyor. Bu çözüm, engelli ulaşılabilirliliğini de sağlıyor.
28 ayrı tür olmak üzere bin 682 adet ağaç, 2 bin 265 adet çalı dikimi yapılmıştır.
Meyve ağaçlarımızdan bazılarını sayacak olursak incir, zeytin, portakal, dut, badem, iğde, hünnap, ceviz, kiraz, elma, armut, erik ağaçları var...
İçerisinde basketbol sahası, çocuk oyun alanı, dinlenme alanları, seyir terasları, yürüyüş yolları, kafe, tuvalet bulunuyor. Her şey düşünülerek hayata geçti bu
projede.
Heykel sempozyumlarımız sonucu ortaya çıkan 11 adet heykel bu alanda sergilenirken, yeşil koridor bir heykel koridoruna da dönüşüyor.
Alanın güvenliğini sağlamak amaçlı giriş sayısı sınırlı tutuldu. A. Adnan Saygun
Caddesi ve Ambarlıdere Yolu’ndan birer giriş verildi ve bunlar taklar ile belirginleştirildi; bu noktalar, güvenlik kulübeleri olarak da işlevselleştirildi.
Alana araç girişi engellendi, yani Beşiktaşlılar burada motorlu araç görmeyecekler. Elbette zorunlu durumlarda sulama, yangın, kafeye malzeme nakli gibi
hallerde de araç aksı sağlandı.
Meyveler ücretsiz
Meyve Bahçesi’ne gelen Beşiktaşlılar Başkan İsmail Ünal’a teşekkür ettiler.
Burası sadece Beşiktaş’ın değil İstanbul’un gözbebeği olacak. Alana giriş ve
meyvelerden yararlanmak ücretsiz... Halkımız, özellikle çocuk ve gençler bilmedikleri, hayatta görmedikleri tada burada varacaklar. Dalından meyve yemenin
zevkini yaşayacaklar.
Meyve Bahçesi’nin aydınlatmasına da önem verildi. Özellikle akşam saatlerinde
buraya gelmenizi tavsiye ederim. Yürüyüş aksı ve aks dışındaki alanlar ayrı ayrı
düşünüldü. Gece güvenliğinin ve görüşünün sağlanmasına paralel olarak yürüyüş aksı ışık koridoruna dönüştürüldü. Işıl ışıl bir bahçe yaptık sizin anlayacağınız.
Meyve bahçesinin tüm yapısal elemanları için de doğal malzeme seçildi. Yürüyüş yolları, meydanlar ve seyir terasları granit, bazalt ve ahşaptan yapıldı. Beşiktaşlıların keyifle yürüyeceği alanlar yarattık.
İstanbul bir beton kent... Siz bu zamana kadar park ve bahçeler için
ne yaptınız?
Öncelikli felsefemiz daha önce yapılan ve emek ürünü olan yeşil alanları korumak ve geliştirmek oldu. Sonrasında ise park ve yeşil alanların miktarını artırmayı
hedefledik. Cep parklar adı altında parklar yaparak çok küçük de olsa mülkiyet
ve imar durumu uygun olan alanları parka dönüştürdük. Refüjlerimizi yeniden ele
alarak en küçük alanlarda bile belli tasarımlar doğrultusunda yeşillendirme çalışmaları yaptık. Kaldırım genişliklerinin izin verdiği sokak ve caddelerde ağaç
dikerek betonlaşmanın yoğunluğunu kırmaya çalıştık.
Sokak peyzajı uygulamaları ile çevresel kaliteyi artırmayı hedefledik. Bu çalışmalarımızda araç yolu ve kaldırımdan artan ve kullanılabilir tüm yüzeyleri (parsel
artıkları, yeşil alanlar, duvarlar) tasarım alanı olarak kullandık, yeşil alanlara dönüştürdük. Bu çalışmamızın bir örneği Arnavutköy Sekbanlar Sokak olup, Akat
Mahallesi Cumhuriyet Caddesi’nde de yeni bir uygulamamız devam ediyor. Sonuç olarak 2004 yılında 104 adet ve 334 bin 422 metrekare olan park alanını
2013 yılı Kasım ayı itibari ile 124 adet ve 397 bin 282 metrekareye ulaştırdık.
Parklardan ayrı pasif rekreasyon alanları olan refüj ve yeşil alan miktarımız da
377 bin755 metrekareye ulaştı.
Gelecek projeler var mı?
Öncelikle park, bahçe ve tüm yeşil alan varlığımızı korumaya, geliştirmeye,
çağdaş bir çizgiye getirmeye devam edeceğiz. Bunun için bazı parklarımızı
revize etmeyi planlamaktayız. Kentleşmenin en yoğun olduğu ilçelerden
biri olmamız bağlamında değerlendirilmemiş büyük yeşil alanlara sahip değiliz. Bu nedenle şu an yaptığımız çalışmalara, yani bulduğumuz ya da ürettiğimiz her alanı yeşil alana dönüştürmeye devam edeceğiz. Sokak peyzajı
uygulamalarımız devam edecek olup; ilk projemiz Konaklar Mahallesi Akçam Caddesi olacaktır.
B+ sonbahar 29
Cennet alan, 28 ayrı
tür meyve ağacı,
yüzlerce farklı
bitkisiyle 30 bin
metrekarelik yeşil
bir koridor…
30 B+ sonbahar
Meyve
bahçesinde
yok yok!
Menengiç 11
İğde 87
Kestane 3
Ceviz 8
Kekik 41
Lavanta 36
Biberiye 138
Defne 125
İncir 49
Akdut 9
Sarkık dalı karadut 404
Zeytin130
Fıstıkçamı 72
Nar 189
Hünnap 38
Badem 66
Kiraz 27
Mahleb 5
Japon ayvası 50
Ayva 44
Malta eriği 13
Çilek 2000
Karayemiş, Laz kirazı 144
Elma 52
Erik 166
Armut 15
Süs eriği 9
Portakal 16
B+ sonbahar 31
Park Buluşmaları
KENTLİNİN BULUŞMA NOKTASI:
ABBASAĞA PARKI
Yazı: Aybüke Sakaoğlu Fotoğraflar: Alaattin Timur, Şenol Kaşıkçı
Her yıl düzenlenen “Park Buluşmaları” bu yıl Abbasağa Parkı’nda gerçekleşti. Bütün bir yaz
boyu sadece Beşiktaşlıların değil, tüm İstanbul’un ilgisine mahzar olan park, tüm toplumu
ilgilendiren sorunların tartışıldığı, bir platform artık...
A
bbasağa, Beşiktaş’ın en güzel mahallelerinden biri. Abbasağa Parkı ise Maşuk Yokuşu paralelinde uzanan bol
ağaçlı, huzurlu bir park. İçinde bulundurduğu spor alanıyla çocukların da uğrak yeri; çocuklar bu parka “Abbasağa Olimpik Stadyumu” adını vermişler!
Genç – yaşlı, Beşiktaşlıları amfi tiyatro düzenindeki basamaklarında ağırlayan Abbasağa Parkı, Beşiktaş Belediyesi’nin organizasyonuyla her yıl düzenlenen Park Buluşmaları’nın bu yılki ev sahibi oldu.
Sonbaharı renklendiren “Abbasağa Parkı Buluşmaları” yüzlerce insanı
ağırladı.
32 B+ sonbahar
Altı yıldır gerçekleşen Park Buluşmaları, Gezi Direnişi nedeniyle alışageldiğimizden farklı olarak bu yıl “Abbasağa Parkı Buluşmaları” adıyla gerçekleştirildi. 31 Ağustos - 5 Eylül tarihleri arasında düzenlenen buluşma, açılışını Samsun Sanat Tiyatrosu’nun “Aşk Olsun Sana Çocuk” oyunuyla yaptı;
Entu, Ali Altay ve Ahırkapı Roman Orkestrası konserleri, buluşmanın ilgiyle
izlenen etkinlikleri arasında yer aldı.
Abbasağa Parkı, yaz başından itibaren kentlilerin bir araya gelerek bugün
yaşanan ve yarına devredecek olan, kadın – erkek, genç – yaşlı tüm toplumu ilgilendiren sorunları tartıştıkları, çözüm önerileri ürettikleri bir platform
oldu. Öğrenciler, sanatçılar, aktivistler, kadınlar, sivil toplum örgütleri ve
nihayetinde tüm kentliler, Abbasağa Parkı’nda filizlendirdikleri fikirleri tüm
İstanbul’la paylaştı, buluşmaları gelenekselleştirdi.
Dolayısıyla Abbasağa Parkı Buluşmaları, sadece mahalleliyi değil, bölgede
çalışıp kendini Beşiktaş kentinin bir parçası olarak gören insanları da par-
ka çekerek bir araya getirdi. Kentliler, Abbasağa’da dostluk ve dayanışma
duygularını pekiştirirken, parkına da sahip çıktı. Abbasağa Parkı, kentsel
dokunun sahici bir parçası olarak, kentliyle buluşmayı başararak işlevini yerine getirdi ve görünen o ki, getirmeye de devam edecek. Çünkü Abbasağa Parkı, epey zamandır Beşiktaşlının göz bebeği, çatısı, nefesi... Kentliler,
bu çatıda düzenlenecek etkinlikleri her seferinde sabırsızlıkla bekliyor. B+
Ahırkapı Roman Orkestrası
Entu sahnede
Abbasağa Parkı
Buluşmaları
kültürel bir kesişim,
bir birliktelik
örneği.
B+ sonbahar 33
Entu Grubu - Harun Topaloğlu
“Abbasağalılar parklarının
hakkını veriyor”
Yaklaşık 6 – 7 yıllık bir grubuz. Ekibimiz Raşit Pekmezci, Ahmet
Pekmezci, Volkan Tuncular, Çağlar Unakıtan, Tahsin Güngör
Aktürk ve Aycan Yeter’den oluşuyor. Öyle çok patırtı gürültü
yapmadan, sessizce çıkıyor sahneye ve muhteşem bir kitleyle
buluşuyoruz! Park Buluşmaları’nda yaşadığımız deneyim hep
böyleydi ve aslına bakarsanız en güzeli de bu. Çünkü böylesi buluşmalar daha samimi, daha içten, daha derin oluyor. Yolumuz,
bu içtenlikle, bu doğrulukla Abbasağa’ya düştü.
Zaten üç yıldan beri Park Buluşmaları adı altında bir araya geliyorduk ki bu buluşmalarla birbirimize âşık olmuştuk. Şimdi aşk
şarkıları söylüyoruz hep birlikte. Bu parkın seyirci kitlesi hakikaten de muhteşem. Yoksa, ülkemizin müziğe bakış açısıyla ilgili
sorunlarımız yok değil. Abbasağa Parkı’nın güzel tarafı, insanların bizi, müziğimizi ve içinde olduğumuz sorunları anlıyor olması.
Bu ülkede bazen parkların var oluş amacına ters şeyler yapıyoruz; onları kullanmıyoruz, çimlerinde uzanmıyoruz, o çimlerde
kitap okumuyoruz… Oysa Abbasağalılar, parklarının hakkını veriyor; hayatı kaçırmıyor, onu yaşıyorlar.
Asude Oflaz
Albuz Yağ
“Halk kendi parkını kullanıyor”
“Toplumun nabzını tutan
insanlar burada”
12 yıldır oturuyorum burada. Etkinliklere genellikle katılıyorum. Çok eğlenceli geçiyor buluşmalar; insanların birbirlerine en yakın olduğu zamanlar, bu
zamanlar oluyor. İnsan her akşam bir yere gidemiyor ama mesela parkta bir
araya gelebiliyoruz. Hatta parkta etkinlik olunca kendimizi zorunlu hissediyoruz gelmek için. Sonuçta halk kendi parkını kullanıyor. Burası hepimizin
ortak kullanım ve etkinlik alanı nihayetinde. Bu yüzden özellikle geliyoruz
parka.
34 B+ sonbahar
23 senedir Beşiktaş’ta oturuyorum. İş yerim de buradaydı. Park Buluşmaları’na fırsat buldukça katılıyorum. İnsanlar sanatla buluşuyor. En önemlisi
de bu zaten. Tiyatrosu, söyleşisi, konseri, müziği derken insanlar parkta
sosyalleşiyor. Bir de toplumun nabzını tutan insanlar da burada.
Ezgi Atahan
“Abbasağa Parkı sakinleri,
büyük bir aile”
Ben 20 yaşındayım; burada doğdum, büyüdüm. Abbasağa, eskiden bu
kadar nezih bir yer değildi ama şimdi forumlarda da buluşmalarda da
herkes bir arada! Gelenler, büyük bir ailenin üyeleri gibi. Belki de bu yüzden, parka geldiğimde ailem endişelenmiyor. Çünkü onlar da biliyorlar
ki parka gelenlerin hepsi Abbasağalı, Beşiktaşlı.
Parkta söyleşiler, açık hava film gösterimleri oluyor. Gelenler yeni insanlar tanıyor, yeni filmler izliyor, dinlemedikleri grupları dinliyor… Park
buluşmaları bu yüzden küçüğü, büyüğü, tüm Beşiktaşlılar için faydalı.
Halil Kürşat Eröz
“Dünya çapında belediyecilik”
Sinanpaşa Mahallesi’nde çalışıyorum. Yıldız Teknik Üniversitesi mezunuyum. Numaralarımız Beşiktaş Belediyesi’nde kayıtlı; bir etkinlik olunca
mesaj geliyor telefonumuza. Mesaj olmasa zaten haberimiz olamaz çünkü
Üsküdar’da oturuyoruz. Fakat Beşiktaş Belediyesi’nin etkinliklerini, Abbasağa Parkı Buluşmaları’nı özellikle takip ediyoruz. Etkinlikler sayesinde
daha önce Erkan Oğur, Entu, Sunay Akın, Ceyhun Yılmaz gibi birçok sanatçıyla buluşma fırsatı yakaladık. Bu etkinlikler için dünya çapında belediyecilik diyorum ben! Amerika’ya, Hong Kong’a da gittim. Belediyecilik
nasıl olur burada görüyorum. Zaten ben Beşiktaş’ın her hizmetinden faydalandım, tüm fırsatlarını değerlendirdim. Burada bir aile oluyoruz ve bu etkinliklerin devamını diliyoruz.
Ali Altay
“Aydın yüzlerle birlikteyiz”
Beşiktaş Belediyesi’nin rutin olarak düzenlediği konserler dizisinden üçüne katılabildim. Geçen yıl Ortaköy’de ve Abbasağa Parkı’nda oldu konserler. Bu sene de Abbasağa Parkında’yım.
Burada aydın yüzlerle birlikteyiz. Çok güzel bir kitle var bir arada olan. Müzikten anlıyorlar. Dolayısıyla diyebilirim ki, kendimizi en iyi ifade edebildiğimiz sahne Abbasağa sahnesi. Biz de Abbasağa’ya bu duyguyu paylaşmaya geliyoruz. Bugün 1960’lardan ‘90’lı yıllara kadar ne kadar usta varsa
onların şarkılarını söyleyeceğiz ve buradaki sıcak aile duygusunu hep birlikte yaşayacağız. Sözünü ettiğim aile atmosferi açıkçası sanatçıya kolaylık
sağlıyor. Türkiye genelinde geçtiğimiz günlerde çıkan olayları düşünün…
Taksim Gezi Parkı’nın halk tarafından sahiplenilmesi ve insanların parklarda düzenlenen forumlarla bir araya gelmesi, bizim de parklarda olabilmemize imkân sağlıyor. Özetle, parklarımızı koruyalım, onlara sahip çıkalım!
Sultan Kurtoğlu
“Konu komşu buradayız”
28 yıldır Beşiktaş’ta oturuyorum. Park Buluşmaları’na her zaman katılırım.
Kilimimizi alır, komşularımızla birlikte oturur, buradaki etkinlikleri izleriz. Bu
etkinliklerden çok mutluyuz. Çoğu zaman komşularımızla bile parkta buluşuyoruz.
B+ sonbahar 35
Kazanım
BEŞİKTAŞ ÇARŞI’NIN
ÇEKİM MERKEZİ:
BALIK PAZARI
Yazı: Nazan Ortaç Fotoğraflar: Elif Mandan
İstanbul’un en ünlü balık pazarı olan Beşiktaş Balık Pazarı, geçtiğimiz yaz elden geçirilerek,
daha kullanışlı bir hale getirildi. 2009 yılında yeni bir çehreye bürünen pazar, deniz kabuğundan
ilham alan tasarımıyla uluslararası ödüle layık görülmüştü.
B
eşiktaş Çarşı’nın çekim merkezi olan Balık Pazarı, balık
alışverişinin en önemli duraklarından. Ancak bu mekân da,
her şey gibi zamana karşı koyamamış, müşterilerinin beklentilerini karşılayamaz hale gelmişti. Beşiktaş Belediyesi’nin 2009 yılında, ünlü mimar Gökhan Avcıoğlu ile bir araya gelmesiyle, Balık Pazarı tümden yenilenerek, modern
bir çehreye kavuşmuştu.
Amaç öncelikle esnafın ihtiyaçlarına karşılık vermekti. Altı yüz metrekarelik
mekânın, önce çatısı ele alınmıştı. Eski çatının yerine, deniz kabuğundan
esinlenerek tasarlanan yirmi altı metreye yirmi altı metre büyüklüğünde, tüm
pazarı kaplayacak üçgen şeklinde bir çatı hazırlanmıştı. Çatının üstüne açılan yuvarlak bir boşluktan tezgâhlara gün ışığı gelmesi sağlanmış, pazarın
çevresi balık pulunu andıran seramiklerle kaplanmıştı.
Deniz kabuğunu andıran çatıyı ilginç kılan detaylardan biri de tavandan sar-
kan ampullerdi. Gökhan Avcıoğlu, balık tezgâhlarının sembolü olan Edison
ampulleri, enerji tasarrufu sağlayan LED lambalarla değiştirmeyi düşünmemiş, ancak onları da yeni tasarıma uygun hale getirmek için kırmızı elektrik
telleri ile çatıdan tezgâha doğru sarkıtmıştı.
Yaya trafiği pazarın içine nüfuz ediyor
Beşiktaş Balık Pazarı, yaz aylarındaki av yasağını fırsat bilerek bir kez daha
elden geçirilerek yenilendi. Bu kez projenin başında mimar Serkan Atilla
Cedetaş vardı. Cedetaş, ikinci kez yenilenerek daha kullanışlı hale getirilen
pazarda yapılan çalışmaları şöyle anlattı:
“Beşiktaş Balık Pazarı, Beşiktaşlı restoranların, esnafın ve vatandaşın katkısı ve özellikle Başkan İsmail Ünal’ın şahsi desteğiyle 2009 yılında projelendirilmişti. Uluslararası ödül alan bir proje bu. Beşiktaş özelinde, kamusal ölçekte varoluş biçimiyle İstanbul için son dönem yaratılmış en önemli
mekânlardan biri. İkinci yenilenme sürecince biz; bu önemli projede oluşan
yıpranmayı ortadan kaldırıp, Beşiktaş Balık Pazarı’nı yenilemek ve zaman
içerisinde gelişen yeni kullanıcı taleplerine çözüm üretmek adına mimari tasarımı yeniden ele alarak, uygulamaların yapım işlerini üstlendik.”
Tasarım süreci ile birlikte Balık Pazarı’nın önünden geçen Köyiçi Caddesi’nin, Beşiktaş Çarşısı’nı besleyen ana yaya sirkülasyonu olduğu ve dolayısıyla odak noktasının bu yöne çevrilmesi gerektiğine karar verilmiş. 2009
yılındaki ilk kurgusunda ada şeklinde olan plan düzlemi, yerini yay şeklinde
bir yerleşime bırakmış. Köyiçi Caddesi’nin yaya trafiği genleşerek, pazarın
yeni yay şeklindeki yerleşiminin içerisine nüfuz etmesi sağlanmış. Bu çerçevede oluşan meydancık ve çevresindeki yeni satış bankoları programdaki yerlerini almış.
Serkan Cedetaş, “Yapısal yenilemelerde dış kabuk, izolasyon problemlerinden de kurtuldu” diyor ve şöyle devam ediyor: “Tüm elektrik ve mekanik
sistemler yenilendi. Altyapı tesisatları değiştirildi. Yüzey korozyonları kaldırılıp, malzemelerin ömürlerini uzatacak tedbirler alındı.”
Yağmura, rüzgâra dayanıklı bir tasarım.
Balık satış bankoları, esnafın da görüşü alınarak, pazar müdavimlerinin
en rahat şekilde alışveriş yapabilecekleri ergonomi ve sağlamlıkla, hijyen
düşünülerek yeniden tasarlanıp, imal edilmiş. Arka bölümlerde çalışma
tezgâhları, tüm paslanmaz çelik yüzeylerin altında, balıkları taze tutacak
gizli soğutma sistemleri kurulmuş. Bunun yanı sıra, balık suyunu kimseyi
rahatsız etmeden uzaklaştıracak drenajlar, bankoyu aydınlatacak ve aynı
zamanda tartı – poşet – tabela gibi elemanların asılabileceği üst askılıklarla,
her balıkçıya özel su, elektrik, telefon ve internet altyapıları gibi birçok detay
balık satış bankolarına eklenerek, kullanım kolaylıkları ve kaliteleri arttırılmış.
Beşiktaş Balık Pazarı, özellikle Boğaz yönünden rüzgâr ve yağmur gibi etkilere maruz kalıyor. Mimari ekip, bu kötü etkileri hafifletmek için ön cepheye asma – germe sistemli tente tasarımı yapmış. Tente tasarlanırken, meteorolojik etkileri azaltacak, ancak Balık Pazarı’nın mekân algısını oluşturan
perspektifi kırmayacak seviyede bir denge gözetilmiş. Malzeme seçimi
yapılırken, sıradan bir membran yerine, balık ağını anımsatan ağ şeklinde,
havalandırmayı sağlayan, ancak anaforu ve yağmuru geçirmeyen bir ürün
tercih edilmiş. B+
B+ sonbahar 37
Ödüllü proje
Beşiktaş Balık Pazarı, 2012 yılında, mimarlık
alanında dünyanın en saygın ödül organizasyonlarından biri olan “The Chicago Athenaeum: Museum of Architecture & Design / The
International Architecture Awards” kapsamında
ödüllendirilen projeler arasında yer almıştı. Norveç’in başkenti Oslo’da gerçekleştirilen organizasyonda yirmi sekiz ülkeden seksen bir proje
ödüllendirilmişti. Beşiktaş Balık Pazarı ve ödül
kazanan diğer projeler, İstanbul Tasarım Bienali
kapsamında İTÜ Taşkışla’da ve Avrupa’nın farklı
ülkelerinde sergilenmişti. Projenin, Berlin’de düzenlenen “2010 Urban Intervention Award”ta
da adaylığı bulunuyordu.
Ramazan Limoncu
“Bu hali çok daha güzel”
Yeni halinden çok memnunuz, daha ferah ve daha açık oldu. İnsanlar
rahatsız olmadan alışverişi yapıyor, istedikleri gibi geziyorlar. Eskiden
giriş kapıları dardı, insanlar dar olduğundan rahat davranamıyordu.
Hatta müşteri kaybediyorduk, şimdi çok daha iyi oldu. Tezgâhlar
üçer metre standart oldu, dolaplarımız geldi. Hijyen çok önemli, her
şey yeni, tezgâhlara alttan soğutma konuldu, bu çok önemlidir. Bu
hali çok daha güzel.
38 B+ sonbahar
Mehmet Karslı
“Avrupa standartlarında”
Balık pazarı yenilendi, bir önceki halinden memnun değildik, sorunlar
vardı ama şimdi modern ve kullanışlı bir pazarımız oldu. Çalışmaların
ölü sezonda başlayıp bitirilmesi de işimize geldi. Artık müşterilerimiz
daha sağlıklı bir ortamda, Avrupa standartlarında alışveriş yapıyor.
Balık Pazarı
esnafı projenin
yeni halinden
memnun.
Güngör Ürperi
“Hem biz hem müşteri şimdi
daha rahat”
1980’den beri Beşiktaş’ta balık satıyorum, en güzel tezgâhlar en eski
kırmızı tablolu tezgâhlarımızdı, onun çok güzel bir havası vardı. Şimdi
Avrupa standartlarına uygun tezgâhlar tabii ki çok daha hijyenik. Gerek soğutmalar, gerekse ıslatma yöntemlerimiz eskiye nazaran çok
değişti ve gelişti. Yeni Balık Pazarı bir öncekine göre daha düzenli
oldu. Şimdi rahatlıkla alışveriş yapıyor müşteriler, kalabalıktan, sıkışıklıktan rahatsız olmuyorlar. Artık daha nizami oldu; hem biz, hem
müşteri daha rahat. Bu düzen satışa da çok uygun oldu.
B+ sonbahar 39
Kazanım
SPORA VE KÜLTÜRE YENİ ADRES
AKATLAR’DA
Yazı: Murat Selenoğlu Fotoğraflar: B+
2
Örnek ve öncü tesislere imza atan Beşiktaş Belediyesi, tüm ilçe sakinlerinin
gurur duyacağı bir spor ve kültür merkezini hizmete sunuyor.
00 bine yakın nüfusuyla, “semt kültürünün” halen canlılığını
koruduğu nadir yerlerden biri olan Beşiktaş, yeni bir spor ve
kültür merkezine kavuşuyor. Beşiktaş Belediyesi’nin hizmete açacağı Akatlar Spor ve Kültür Merkezi, kentlilerimizin
spor ve kültür etkinliklerinin yeni adresi olmaya aday.
Akatlar Mahallesi’nde inşa edilen ve farklı mimari yapısıyla
dikkat çeken Akatlar Spor ve Kültür Merkezi, içinde yer alan sergi alanı
ve müze ile birlikte 3 bin 190 metrekare kullanım alanına sahip. 10 Nisan
2013’te ihale edilen spor ve kültür merkezinin zemin katında fuaye, kafe ve
havuza bakan bir teras ile ofis alanları bulunuyor.
Sergi Salonu ve Müze
Spor ve Kültür Merkezi’nin 1. katı Sergi Salonu ve Müze olarak tasarlandı.
Toplam 840 metrekarelik sergi salonunun 118 metrekaresi teras, 673 metrekaresinde ise sergi alanı bulunuyor.
Sauna, spor salonu, yüzme havuzu
Merkezin 1. bodrum katında yok yok. Toplam bin 181 metrekarelik bu alanda, spor salonu, büyükler için kapalı ve açık yüzme havuzları, çocuk havuzu
ve stüdyolar, sauna, soyunma odaları, çamaşır odaları ve bir de revir bulunuyor.
40 B+ sonbahar
Çevreye duyarlı ulaşım: Bisiklet yolu
Sporun ve kültürün yeni adresi Akatlar Spor ve Kültür Merkezi, aynı zamanda da çevreci. Beşiktaş Belediyesi, en çevreci ulaşım araçlarından
olan bisiklet kullanımını da yaygınlaştırmayı amaçlayan bir projeye imza
atıyor.
Beşiktaş, İstanbul Avrupa yakasında 3, Anadolu yakasında 3 tane olan
bisiklet yollarına bir yenisini ekliyor. Akatlar Spor ve Kültür Merkezi’ne giden Cumhuriyet Caddesi’nde bisiklet yolu inşa ediliyor.
Gidiş - dönüş toplam bin 600 metre olan bisiklet yolunda her şerit 1,5
metre olacak. Bisiklet sürücülerinin güvenliğinin sağlanması amacıyla,
araç trafiğiyle bisiklet yolu arasına güvenlik şeridi de çekilecek.
Öte yandan bisiklet yolu, bisiklet sürücüleriyle yapılan görüşmelerde alınan talepler de göz önünde bulundurularak inşa ediliyor. Sürücülerin yön
tabelaları ve gece görüşü sağlanması yönünde talepleri de belediye tarafından dikkate alındı.
Bisiklet yolu için şu günlerde yeşillendirme ve kaldırım çalışmaları yürütülüyor. Yolun, yıl sonuna kadar hizmete girmesi planlanıyor.
B+ sonbahar 41
Adem Genç’in eseri
35 sanatçı,
eserlerini Madımak
katliamında
yitirdiğimiz
aydınlarımız için
yaktı.
Devrim Erbil
Adnan Çoker’in “Evren 5” isimli eseri
42 B+ sonbahar
Ara Güler
MADIMAK’I
UNUTMUYORUZ...
Beşiktaş Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde
açılan “Unutmamak” sergisi, bir bellek
merkezi niteliğinde kalıcı olarak Akatlar
Spor ve Kültür Merkezi’nde yer alacak.
Akatlar Spor ve Kültür Merkezi, sadece bir kültür merkezi olmanın ötesinde “bellek merkezi” olarak da örneği olmayan “yaşayan
tarih köşesi” niteliğinde vatandaşlarımızın hizmetinde olacak.
Beşiktaş Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde 19 Kasım’da açılan
“Unutmamak” sergisi, 2 Temmuz 1993’te Madımak’ta yakılan
35 aydın ve sanatçımızın “ödedikleri bedeli yaşatma sergisi” olarak Akatlar Spor Ve Kültür Merkezi’nde yer alacak.
Bedri ,Baykam
“Unutmamak” adlı sergide 35 ayrı sanatçı, özel olarak hazırladıkları resim ve heykellerini bu sergiye bağışladı. Sergiye bağışlanan
resim ve heykeller Akatlar Spor ve Kültür Merkezi’nin Sergi Salon’unda kalıcı olarak yerini alacak.
Aydınlarımızı yaşatan sergi
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, “Unutmamak” sergisi
için şu satırları kaleme aldı:
“İnsanlık tarihi, hep iyilikle kötülüğün, aydınlıkla karanlığın, ilerleme ile gericiliğin mücadelesinden oluşmuştur. Bize ‘uygarlık’
olarak sunulan değerler toplamı, bir bakıma kendini feda eden,
bedel ödeyen hainliklere cesaretle direnen soylu insanların bize
ortak armağanıdır. Bu insanların çoğunun adını bile bilmeyiz; bildiklerimizi de sistemin egemenleri zaman içinde unutturmaya
çalışır, bu öncülerin izlerini yok eder.
“Aydın olmak, sanatçı olmak her şeyden önce insanlık adına,
zamana ve mekâna sahip çıkmaktır. Tarih denilen mücadele sürecini, haklılardan ve doğrulardan yana okumak, özlü insanlık birikimlerini korumaktır. Zamanın boynuna geçirilmiş yalan ilmiğini
çözmek, sadece meta olarak algılanan mekânı özgürleştirmektir.
Ve daha önemlisi sanat, toplumlar için bellek yaratmaktır.
Mustafa Ata
“Sivas’ta 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Madımak Oteli trajedisini ve bunun siyasal ve idari sorumlularını unutmak mümkün
değil. Özgür düşünce ve aydınlık bir Türkiye için yola çıkan 35
seçkin insanımızı da unutmak mümkün değil. Kimileri zalim oldukları için, kimileri de hep güzel kaldıkları için hatırlanacaklar!
“Unutmamak Sergisi, bir bellek merkezidir. Başka hiçbir ayrıntıya takılmadan Madımak Katliamı’nda yakılan aydınlarımızı, anılarını ve ödedikleri bedeli yaşatma sergisidir. Bu nedenle, 35 ayrı
sanatçımız özel olarak hazırladıkları resim ve heykellerini -içimizdeki yangının simgesi olarak birer ucundan yakarak- bu sergiye
bağışladılar. İnsanlığın ve sanatın yenilmezliğini gösteren bir dayanışma sergisi oluşturdular. Bu anlamda Unutmamak Sergisi
örneği olmayan bir sergi. Zamana utanç ekenleri mahkûm eden,
kendilerini feda ederek dünyamızı aydınlatanları yaşatan bir sergi… Emeği, hüneri olan her sanatçımıza teşekkür ederim.” B+
Bubi, Mehmet Güleryüz’ün “The Good Shapard” isimli eseriyle.
B+ sonbahar 43
Albüm
ERGÜN GÜNDÜZ’ÜN
BEŞİKTAŞ’I
Türkiye’nin en önemli çizerlerinden Ergün Gündüz,
özel çizimleriyle Beşiktaş’ı anlattı…
H
ayatının önemli bir bölümünü Beşiktaş’ta geçiren Türkiye’nin en önemli
çizim üstatlarından, çizgi romancı, karikatürist, illüstratör ve akademisyen
Ergün Gündüz, B+ okurları için kendi
Beşiktaş’ını çizdi.
Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu olarak 1960 yılında Kayseri’de doğan Ergün Gündüz, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra yüksek
lisansını tamamlayarak Yüksek Ressam unvanını aldı. Şu
anda Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Bölümü’nde ders veren Gündüz, çalışmalarıyla Amerika ve Avrupa’da da adından söz ettirdi.
Gırgır’da başladığı kariyerine, Rr, Joker, Akrebin Gölgesi ve
Resimli Roman dergilerinde devam eden Gündüz, HBR
Maymun ve Hıbır’da da uzun yıllar karikatürleri ile yer aldı;
çizgi romanları özellikle dikkat çekti.
Çizgi roman çalışmalarını Studio Rodeo bünyesinde veren
sanatçının, bu kapsamda resimlediği “Organik Kadın” gibi
bazı çizgi öyküleri FHM dergisinin Türkiye edisyonunda
yer aldı. Murat Mıhçıoğlu’nun ABD yayınına yönelik olarak
yazdığı “Bir Zombi Bunu Yapabilir Mi?” isimli öykü de Gündüz’ün çizgileriyle Zombie Bomb isimli çizgi roman antolojisine girdi.
Aynı çalışma, Studio Rodeo’nun 2011 tarihli çizgi roman yıllığı olan Totem’de Türkçe olarak yer aldı. Kitapları da bulunan
Ergün Gündüz’ün çizgi romanları günlük basın aracılığıyla da
okurla buluştu.
İllüstrasyon çalışmaları ve resimli romanları Avrupa’nın çeşitli
ülkelerinde sergilenen sanatçının, Fransa Amien de Picardie Müzesi’nde de bir eseri bulunuyor.
Reklam kampanyaları için özel çalışmalar da yapan sanatçı,
son olarak Osmanlı kültürünü modern çizgilerle yorumlayarak Hiref Tasarım’ın yeni tabak koleksiyonu olan “Harem” ile
Mavi Jeans’e “İstanbul’un Kızları” ile “İzmir’in Kızları” temalı
2 özel koleksiyon için tişörtler tasarladı. B+
44 B+ sonbahar
Yüzölçümü 11 km2 olan ve uzun zamandır çeşitli semtlerinde yaşadığım Beşiktaş...
Adının, Osmanlı deniz filosu kaptanı Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak
için diktirdiği “5 adet taş”tan geldiği söylense de, bir başka teze göre Bizans döneminde
Hz. İsa’nın doğumunda kullanılan taştan yapılmış beşiği (Kune Petro = Taş Beşik) Kudüs’ten bu semte getiren Yaşka adında bir papazın hikâyesinden oluştuğu söylenir.
Taş Beşik hâlâ Ayasofya caminde sergileniyor. Kısaca, halat bağlamak için konulan “Beş
Taş” ya da “Taş Beşik”, ikisi de bugünün Beşiktaş’ına ait isim babaları olduğu bir gerçek.
Beşiktaş’ın dönemlere göre Lasonion, Sergion ve Dafne olarak isimlendirildiği de iddia
edilir. Ayrıca Türkiye’nin ilk spor kulübü Beşiktaş Jimnastik Kulübü yine burada...
B+ sonbahar 45
1890-1895 yıllarında Sultan 2. Abdülhamit tarafından yapılan Dolmabahçe Saat Kulesi’nin mimarı
Sarkis Balyan’dır. Neobarok ve ampir tarzında yapılmıştır.
46 B+ sonbahar
Sultan 1. Abdülmecid tarafından yaptırılan Dolmabahçe Sarayı, tıpkı diğer eserlerde olduğu gibi saray mimarlarından Garabet Amira Balyan ve
oğlu Nigoğos Balyan’ın eserleridir.
B+ sonbahar 47
Beşiktaş sahil meydanında bulunan vapur iskelesi, Beşiktaş sınırları içinde bulunan iskelelerinin mimari değer taşıyan tek iskelesidir. 1913 yılında Şirket-i Hayriye tarafından mimar
Ali Talat Paşa’ya yaptırılmıştır.
48 B+ sonbahar
B+ sonbahar 49
50 B+ sonbahar
Beşiktaş’ın popüler semtlerinden biri olan Ortaköy, geçmişinden bugüne Türk, Rum, Gürcü,
Ermeni ve Yahudi topluluklarının dostluk içinde bir arada yaşadığı yer olmuştur. Sultan
Abdülmecit tarafından mimar Nigoğos Balyan’a yaptırılan Ortaköy Cami Beşiktaş’ın gözdelerindendir. Resimde görülen 1. Boğaz Köprüsü de Beşiktaş sınırları içindedir.
B+ sonbahar 51
Beşiktaş’ın havalı semtlerinden biri de
Bebek’tir. Bebek ismini İstanbul’un fethi sırasında yapılan Rumeli Hisar’ının
çevresindeki asayişi sağlamak üzere Fatih Sultan Mehmet tarafından semte atanan Bebek Çelebi lakaplı bir bölükbaşından almıştır.
52 B+ sonbahar
B+ sonbahar 53
İnceleme
“KAMU”NUN TARİHİNİ
BEŞİKTAŞ BİLİR
Yazı: Halit Can Fotoğraflar: Ufuk Koşar
Yaşamına ve yaşam alanlarına sahip çıkma pratiği anımsattı hepimize “kamu”nun, “anonim”in
ne olduğunu. Bugün sadece Taksim değil, Beşiktaş da artık her yerdir…
M
alumun ilanıdır ki Haziran günleri ve Gezi Parkı’nda
simgeleşen toplumsal mücadelenin dilimize pek
çok katkısı oldu. O güne dek kudretinden pek sual
olunmamış anaakım medyanın olan bitene karartma uygulayarak direnişin üstünü örtme ve dahi onu
çarpıtma çabası, dijital ortamlar, şarkılar, sloganlar
ve duvar yazılarıyla kendi medyasını üreten sokağın mevcut diline direnemedi. Tüm bir memleket elele verip dille oynama, yeni göstergeler üretme,
var olan göstergelere yeni gösterilenler yükleme seferberliğine girdik. Artık
ne çapulcu aynı kelimeydi ne de penguen. Bambaşka bir terminoloji gelişti
ve işliyor.
Bu bahsin belki henüz ham ama en leziz meyvesi, dilde temsil olan bütün
bir toplumsal hafızaların dönüşümüydü. Artık gündelik hareketimizi kısıtla-
yan korku perdesi kalkmış, sürekli sorumsuzluğu ve ilgisizliğinden yakınılan
gençlik üst kuşaklarının peşin hükümlerini boşa çıkartmıştı. Bu kökten dönüşümün en içten hissedildiği kavram, kanaatimce kamu olmuştur. O günlere
dek özel bir politik ilgisi olmayanlar dışındaki pek çoğumuz için gri duvarlar,
uzun sıra kuyrukları ve “bugün git yarın gel”lerle temsil olunan kamu kavramı,
artık o günlere kadar hapis tutulduğu sahte imgesinden kurtulmuş ve Türkçe
düşünen geniş kitlelerin dilinde de “devlet”le eşleşen manasını aşıp “halk”la
eşleşerek hak ettiği ifadeyi edinmişti. Hem tam da kitaplarda anlatıldığı gibi,
bizzat hep birlikte gerçekleştirdiğimiz bir toplumsal mücadelenin sonucu
olarak, hem de gözümüzün önünde, hem de ellerimizle.
Kamunun neliğinin farkına varmak kamusal alanın savunusuyla mümkün
oldu. Kamusal alan ki, iletişim sosyolojisi üzerine mühim çalışmalar yürüten
felsefeci Jürgen Habermas’ın 1962 tarihli “Kamusal Alanın Yapısal Dönüşü-
Abbassağa Forumu
Parklardaki komşu
buluşmalarında;
kamusal
alanlarımızda, kent
hakkını konuşup,
tartışıyoruz.
mü” adlı kitabından öğrendiğimiz üzere, eşit bireyler arasındaki ideal iletişimi mümkün kılan ve hep birlikte oluşturduğumuz ama hiç birimiz olmayan,
yani ancak hepimizle var olan ve hepimize ait olan, karşılaşmalarımızın ve
iletişiminin, dolayısıyla siyasetin işlediği ve kamuoyunun üretildiği o müşterek alandı. İpuçlarını Eski Yunan’ın “agora”sında gösterse de aslında bugün
bizi temsili demokrasiye vardırmış olan burjuva devrimleriyle gelişmiş ve
esasen burjuvaziye ait olduğunu varsaydığımız bu kavram, bu mecradaki
konumuzun dışında da olsa, bugüne dek geniş halk kitlelerine bambaşka
belletilmişti.
Haziran günleriyle birlikte kendisini ilan eden siyasal tartışma ve
karar alma süreçlerine demokratik katılım talebinin maalesef çok
çeşitli ve katmanlı iktidar ilişkilerine ve bürokratik hantallığa sahip
olması nedeniyle merkezi mecliste gerçekleşmesi, en azından henüz, mümkün değil. Özellikle merkezi yönetimler, sıradan insanların,
halk kitlelerinin siyasal süreçlere dâhil olmasının önünü pek açmaz;
aygıt içinde bunu isteyenler olsa dâhi yapısı gereği bu doğrudan
demokrasi alanını açması mümkün değildir. Böylece günümüzde
siyasal alana “demokratik katılım” ancak 4 yılda bir sandığa giderek
oy kullanmaya indirgenmiştir.
Oysa Haziran günleriyle birlikte yeniden tariflenen siyasal süreçlere demokratik bir şekilde doğrudan katılım talepleri merkezi siyasal
aygıtın dışında özellikle yerel düzeylerde hali hazırda gerçekleşmekte. Bu kutucuğun etrafındaki yazının da ifade ettiği türden bir
dolaysız demokratik katılım kendisini mesela, yerel yaşam alanlarındaki müşterek yeminlerde gerçekleştirebilir. Daha çok yerel
yönetimlerin katkılarıyla inşa olan parklar, kültür merkezleri ve her
türlü kamusal buluşma alanı bu tür bir siyasallık için oldukça mühim
müşterek alanları oluşturur.
Özellikle Sovyetler’in yıkılması, sermaye birikiminin artarak ulus devlet sınırlarının dışına taşması ve iletişimin hızlanmasıyla kat-î egemenliğini ilan
eden rekabet ortamının bu tür bir kamusallık deneyiminden yoksun biz gariplerin üzerinde baskı kurarak işleyen ve daha fazla kâr uğruna müşterek
alanlarımıza el koyma çabalarından ibaret olan kentsel dönüşüm pratikleri,
kamunun damarlarına basarak, onu, varlığını dosta düşmana ilan etmeye
zorladı. Bizse bireylerdik işte, o muktedirlerin el koyma çabalarına karşı layığında bir dayanışmayla Gezi Parkı’yla simgeleşen kamusallığımızı savunmaya girişen.
Bütün bir Gezi parkı mücadelesinin 3 – 5 ağaç meselesi olmadığını vurgulamak ve var olan ortak alanlarımıza sahip çıkarken daha
fazla müşterek alan talep etmek, özellikle yerel idareleri bu alanların
inşası ve muhafazası için ikna ve teşvik etmek, tam da bu yüzden
siyasal alana doğrudan demokratik katılım için elzem görünmekte.
Dolayısıyla semtimizdeki bir kültür merkezi sadece tiyatro seyretme deneyimini değil esas olarak o yan yana gelişi sağlamaktadır.
Tıpkı toplumsal belleğin de kent meydanlarında inşa olması gibi. Bir
ortak alana yerleştirilen bir heykel sadece estetik bir seyirlik sağlamaz. Meydanlar ve özellikle de heykeller, aynı zamanda o mekânı
kullananlar ve o meydandan geçenler için müşterek bir belleği de
tutar.
Yaşamına ve yaşam alanlarına sahip çıkma pratiği anımsattı hepimize “kamu”nun, “anonim”in ne olduğunu. Bugün sadece Taksim değil, tıpkı onun
gibi Beşiktaş da her yerdir. Hatta Haziran günleri ve akabinin görünür kıldığı türde bir kentsel dönüşümün, hani yaşam alanlarının arazi muamelesi
görüp sermayenin lehine el değiştirerek kent yoksullarının hafif deyimiyle
Dememiz o ki, fikirlerin buluşarak temas içinde gelişmesi ve özgürleşmesi için çoklukla ortak alanlara ihtiyacımız var. Yerel kültür merkezleri, toplum merkezleri, meydanlar, parklar ve sair ortak alanlar
bu karşılaşmalar için ihtiyacımız olan demokratik siyasal katılım
alanlarını inşa etmek için esas mekânlarını sağlarlar.
B+ sonbahar 55
terke zorlanmasının tarihinin Beşiktaş’tan geçmişliğini anımsamamak olmaz. Beşiktaş bilir.
Nereden çıktı bu kitlesel hareket diye soranlara bir kaç yılın ve bir kaç kilometrekarenin içinden verilebilecek yanıtları sağlar Beşiktaş. Ne 3. boğaz
köprüsüne karşı Arnavutköy dayanışmasının, ne kendine dahi karşı Beşiktaş Çarşı’nın, ne çay eşliğinde Kadıköy vapuru geciktirmenin, ne de Karanfilköy kondularının hatırı kalmasın dersek Gezi’nin, bu yazının haddini aşacak kadar çok katmanlı, Beşiktaş tarihinden çeşitli parçalara bir göz atmak
işe yarardı.
Hiç bir toplumsal mesele gibi Haziran günleri de başka başka toplumsal
dinamiklerden bağımsız, kendiliğinden oluşmuş değildi elbet. 1950’li yıllarda başlayan göç dalgaları İstanbul’u en büyük metropollerden birisi haline
dönüştürürken şehrin yerleşim rezervi Beşiktaş ve etrafı da bu organik dönüşümden nasibini almıştı. Barınma ihtiyacındaki geniş kitleler bir zamanlar
Zincirlikuyu’dan ötesi bağlık olan Beşiktaş’ı kentin en önemli yerleşim ve
ticaret merkezi haline getirmişti.
Beşiktaş bu süreçte şehirde yaşayanların ihtiyaçlarına göre şekillenmişti.
İskele ve durakların şekil verdiği boğaz kıyısı, özellikle “karşı”nın Rumeli’ye,
yani kent merkezine önemli kapılarından birisi olmuş, boğaz boyunca ilerleyen geniş sahili, çay bahçeleri ve parkları sayesinde sayfiyelik niteliğini koruyarak insan yaşamının tatlı vakitlerine ev sahipliği yapmıştı. Aynı şekilde
çarşısı da özellikle öğrenciler ve orta sınıflar için ihtiyaçların giderildiği, karşılaşmaların gerçekleştiği, kelimenin tam manasıyla o kamusal alan işlevini
özellikle 1990’lara kadar layığıyla yürütmüştü.
Ancak bu dönemi takip eden yıllarda ekonomik küreselleşmenin sonucu
olarak şehre akın eden büyük sermayenin etkisiyle finans etrafları için de
çekim merkezi haline geldi Beşiktaş. Büyük alışveriş merkezleri, küresel
şirketlerin idari yapıları birer birer Beşiktaş’ın etrafında konuşlanmaya başladı. Toprak artık ortalama insanların kullanımına terk edilemeyecek kadar
56 B+ sonbahar
Şenlik Dede Parkı
B+ sonbahar 57
Arnavutköy
dayanışması, Gezi’nin
öncüllerinden
sayılabilecek bir
direniştir.
58 B+ sonbahar
Dünya Barış Parkı
değerli hale geliyordu. Şehrin bu tür bir yeni zenginlik lehine düzenlenmesi, dönüşmesi, ilk önce kendi ulaşım ihtiyacı için inşa etmek zorunda hissettiği 2. köprü döneminde, Hisarüstü’nden Levent sırtlarına kadar yerleşmiş olan göçmen nüfusu yerinden
ederek kendisini gösterdi.
Artık Beşiktaş da, belki bir evvelki dönemin aksine, kamunun olmayan ancak kamu adına
tanımlanan ihtiyaçlara göre dönüşüyordu. Oysa şehir bizzat orada yaşayanların hakkıydı.
Öyle ki, usta tarihçi Henri Lefebvre’nin “Uzamın Üretimi” yapıtında gayet sarih bir şekilde
açıkladığı gibi, özgürlük, birey olma, sosyalleşme, yerleşim ve o yerleşim yerini dönüştürme
haklarının yanı sıra kolektif üretme hakkı ve katılım hakkı da kent hakkına dâhildi.
2. köprünün inşası sürecinde kent hakları mücadelelerinin ilk örneklerini veren Beşiktaşlılar,
3. boğaz köprüsünün Arnavutköy’den geçme fikrine karşı eylemlerinde, bu deneyimleri döneminin direniş biçimlerine tahvil edebilmişti. Belki de Gezi’nin öncüllerinden sayılabilecek
bir şiddetsiz – sivil itaatsizlik direnişi gerçekleştiren Arnavutköy dayanışması, semt buluşmalarıyla tutum geliştirerek köprü planını yaşam alanlarına sokmamayı başarmıştı. Bu sene
16. yılını dolduran, bu tür bir yanyanalığın ilk örneklerinden olan Arnavutköy Şenliği bu tür bir
toplumsal belleğin devamını sağlıyor. Arnavutköylüler şenliklerinde, her ne kadar Beşiktaş
sınırlarının dışına çıkmış bile olsa, hali hazırda yürüyen 3. Boğaz köprüsü fikrine karşı toplu
taşımayı, vapuru, siteler yerine mahalle, alışveriş merkezleri yerine çarşı kültürünü savunarak
kamusalın kamuya ait olduğunun altını çizmeye devam ediyor.
Beşiktaşlılar Arnavutköy, Karanfilköy gibi mücadelelerini unutmamış ve bugünün pratiklerinde yaşatmakta. Bugün Abbasağa’da yahut herhangi parklarında yürüyen komşu buluşmaları, forumlar, park meclisleriyle kendi kamusal alanlarımızda, kent hakkını konuşup
tartışabilecek hemzeminlerimizde üretiyoruz. Her fırsatta tüketici muamelesi gören kentliler,
Haziran günlerinden miras kalan yöntemleri, tartışmalar, gösteriler, etkinlikler, takas pazarlarıyla uygulayıp geliştirerek, kentte yaşamanın sadece tüketmekle ilgili olmadığı fikrini, küçük
tarihlerini yazarken çoktan ele geçirdikleri “kamusal”ı ilmek ilmek örmekte.
Kamu var artık. Bize de bu alanları savunmak ve gerçekleştirmek düşüyor sanki. İskelelerimizde daha nice çaylar içmek dileğiyle. B+
B+ sonbahar 59
Eğitim
GELECEĞE ATILAN İLK ADIM
R
E
L
S
E
R
K
Yazı: B+ Fotoğraflar: Can Cihan Saltık, Levent Özer
Yenilenen Çetin Emeç Kreşi ile birlikte bu yıl hizmete giren Sıtkı
Çiftçi Kreş ve Gündüz Çocuk Bakım Evi, geleceğe atılan ilk
adımda çocukların yetişmesinde büyük rol oynuyor…
G
ünümüz koşullarında çalışan anne ve babaların en çok zorlandıkları konu çocuklarına iyi
eğitim veren ama aynı zamanda bütçelerine
de uygun olan kreşlerin bulunamaması.
Çalışma süreleri nedeniyle çocuklarının
bakım ve eğitimine yetişemeyen Beşiktaşlı ailelerin, artık çocuklarını güvenle emanet edebilecekleri iki kreş var.
Beşiktaş Belediyesi tarafından yenilenen Çetin Emeç Kreşi
ile bu yıl hizmete giren Sıtkı Çiftçi Kreş ve Gündüz Çocuk Bakım Evi, ailelerin tüm taleplerine cevap verecek nitelikle öğrencilerini ağırlamaya başladı.
Çetin Emeç Kreşi ile çocuklar hem güvenli bir ortamda eğitim
alıyor hem de yaşıtlarıyla eğlenme ve sosyalleşme imkânı yakalıyorlar. Çetin Emeç Parkı’nın içinde bulunan kreş, çocukların doğal ortamda yetişmelerini sağlıyor. Eskiden var olan
sokak oyunlarıyla bugün tanışan apartman çocukları, Çetin
Emeç Kreşi’yle hem çevrelerini hem de doğayı tanıyor. Dört
sınıftan oluşan kreş toplam yüz çocuk kapasiteli.
Kreşlerde
deneyimli
eğitimcilerin yanı
sıra psikolog,
hemşire, güvenlik
görevlisi hizmet
veriyor.
Beşiktaş Belediyesi tarafından bu yıl hizmete açılan Sıtkı Çiftçi Kreş ve Gündüz Çocuk Bakım Evi de dört sınıf kapasiteli
olarak faaliyet gösteriyor. Yüz çocuğa okul öncesi eğitim vermeyi amaçlayan kreşte çocuklar geleceğe hazırlanıyor.
Çocuklar psikolog gözetiminde
Kreşlerin eğitim saatleri, ailelerin çalışma saatleri olan 08.
00 – 17. 00 saatlerinde hizmette. Her sınıfta deneyimli öğretmenlerin bulunduğu kreşte çocukların gelişimini takip edecek
psikolog, güvenlik görevlisi, hemşire ve aşçı yardımcısı da bulunuyor.
Çocuklar gün içinde Beşiktaş Belediyesi’nin Dost Eller Mutfak’ında gıda mühendisi ve diyetisyen gözetiminde ihtiyaçları olan besinler gözetilerek hazırlanan sabah kahvaltısı, öğle
yemeği ve ikindi kahvaltısı olmak üzere üç öğünle besleniyor.
Kreşlerin aylık ücreti 600 TL.
Kayıt yaptırmak isteyen aileler Beşiktaş Belediyesi’nin ana
hizmet binasında bulunan Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne
gelebilir veya müdürlüğün 0212 – 319 42 42 / 4053 numaralı
telefonunu arayarak kayıt yaptırabilirler.
Araştırma ve sorgulama yetileri gelişiyor
Ana programda iki tip faaliyet bulunuyor: Ekinlikler ve oyun grupları... Miniklere etkinlikler kapsamında, sanat, drama, fen ve doğa gibi eğitimler veriliyor. Ayrıca her sınıfta “sayı”, “mevsim”, “Atatürk”, “gün”, “duygu”, “doğum
günü” köşeleri de bulunuyor. Kreşlerde konular çocuklar için amaç değil
araç durumunda. Milli Eğitim Bakanlığı’nın programı çerçevesinde karakter
eğitimine yönelik çalışmalar da planlanıyor.
Öğrenciler sanat etkinliğinde el becerilerine yönelik çalışmalar, fen ve doğa
etkinliklerinde ise daha çok deney yaparak öğreniyorlar. Böylelikle gözlemleme, araştırma, sorgulama becerileri, drama etkinliğinde ise yaratıcılıkları gelişiyor.
Pazartesi günleri oyuncak, perşembe günleri ise kitap okuma etkinlikleri
düzenleniyor. Çocuklar kendi oyuncaklarını sınıflara getirerek, burada diğer
arkadaşlarıyla paylaşarak oynuyorlar. Böylece “paylaşımı” da pratik yaparak geliştiriyorlar. Oyuncak ve oyun seçimlerinde çocuklara seçme hakkı
tanınıyor. Amaç onları olabildiğince özgür bırakmak.
Kreş içinde çocuklara sunulan oyuncaklar da bulunuyor. Hava güzel olduğunda kreş bahçelerinde sokak oyunları da oynama şansı yakalayan çocuklar, doyasıya koşuyor; hareket ediyorlar. Çocuklar gün içinde 13:00 14:00 saatleri arasında dinlenebiliyorlar. Üç yaş grubuna ise düzenli uyku
programı uygulanıyor.
Çocuklar takip altında
Milli Eğitim Bakanlığı’na uygun olarak hazırlanan el kitapları kreş öğretmenleri tarafından ailelere dağıtılıyor. El kitabı, velinin okulun işleyişi ile ilgili
genel olarak bilmesi gereken bütün bilgileri içeriyor. Kreşin açılış saatinden, veli - öğretmen iletişimine kadar her şeyin yer aldığı el kitabı, velilerin
kreşlerdeki genel işleyişi hakkında ailelere ayrıntılı bilgiler sağlıyor.
Veliler böylelikle öğretmenlerin kreşte atacağı bütün adımları bu kitaptan
takip edebiliyorlar. Bunun dışında dağıtılan “okul iletişim defteriyle” de veliler ve öğretmenler arasında iletişim sağlanıyor. Çocuk, iletişim defteriyle
evine gidiyor ve veli - öğretmen arasındaki ilişki böylelikle her gün sağlanmış oluyor. Veliler gün içinde çocuklarıyla ilgili merak ettiği her şeyi, bu defterde günlük olarak görebiliyor. B+
62 B+ sonbahar
Okul öncesi eğitim neden önemli?
Günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarının önemi hemen herkes tarafından kabul ediliyor. Ancak, okul öncesi
eğitim kurumlarının işlevinin, çalışan annelerin çocuklarını
bıraktıkları bir çeşit bakım evi gibi değerlendirilmesi her
zaman doğru olmuyor. Anneler çalışsın ya da çalışmasın,
okul öncesi dönemdeki çocukların tümü, gelecekteki eğitim yaşantılarının ilk basamağında okul öncesi eğitim kurumlarından geçmelidirler.
Erken çocukluk olarak adlandırılan 0 – 6 yaş dönemi çocuğun gelişiminin en hızlı olduğu zaman dilimidir. Tüm
bilimsel araştırmalar bu dönemde beyindeki bağlantı temellerinin yüzde 70’inin kurulduğunu bu nedenle çocukların öğrenmeye açık oldukları bu süreçte onlara sağlanan
eğitim fırsatlarının büyük önem taşıdığını vurgulamak isteriz. Okul öncesi dönemde kazanılan alışkanlıkların, becerilerin ve edinilen bilgilerin yaşamın ileri yıllarına taşınan
etkileri olduğu biliniyor. Çocukların fiziksel, ruhsal, zihinsel
olarak sağlıklı büyüme ve gelişmesi, bilinçli bir okul öncesi
rehberliğiyle gerçekleştiriliyor. Öğrencilerin gelişim alanlarını destekleyerek kendini ifade edebilen, iletişim kurabilen, problem çözebilen, yaratıcı, sorumluluk sahibi ve sorgulayan birer birey olarak yetişmek ebetteki okul öncesi
eğitimde olması gereken hedeflerden bir kaçı.
Paylaşımı öğrenme
Sosyal olarak, çocuklar oyuncakları paylaşmanın yanında yetişkinin ilgisini, yiyecekleri paylaşmayı ve karşılıklı
konuşmayı öğreniyor. Ayrıca yaşıtlarıyla çatışmaları ve
ilişkilerde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi ve kendini
nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı göstermeyi de biliyorlar. Bütün bunlar çocuğun
ileriki yaşamında ortaya çıkan tüm sorunları çözmesine
yardımcı olacak problem çözme becerilerinin artmasını
sağlıyor.
Çetin Emeç Kreşi bahçesinde yer alan oyun parkı.
Adresler
Çetin Emeç Kreşi: Dikilitaş Mah. Dilek Sokak.
Sıtkı Çiftçi Kreş ve Gündüz Çocuk Bakım Evi:
Akatlar Mah. Ebulullah Mardin Cad. Lale Sok. No:3
Duygusal olarak, kendi işlerini yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi sayesinde kendine güveni yükseliyor. Anne - babadan ayrı kalabileceğini ve onların bulunmadığı zamanlarda da kendisine
bakabileceğini görmek çocuğun özgüven ve bağımsızlık
duygularını artırdığı gibi, kendi kendini avutma ve oyalama
becerilerinin gelişmesine yardımcı oluyor.
Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu ince
motor becerileri gelişiyor. Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma,
tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanıyor ve
gelişiyor.
Zihinsel olarak, nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme,
gözlem yapma ve fikirler üretme gibi matematik ve bilim
becerilerini kazanıyor. Canlandırma, taklit ve hayali oyunlar sayesinde hayal gücü gelişiyor. Arkadaşları ve öğretmenleri ile konuşmak dil becerilerini geliştiriyor.
Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de erken okuma
ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı oluyor. Ayrıca
kreşlerdeki faaliyetlerin dikkat ve yoğunlaşma gerektirmesi çocuğun beyninin bu fonksiyonlarının gelişimine
katkıda bulunuyor. Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme
güçlüğü olan çocukların erken fark edilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlıyor.
B+ sonbahar 63
Sağlık
EĞLENCELİ
VE EĞİTİCİ BİR
POLİKLİNİK
Yazı: B+ Fotoğraflar: Levent Özer, Can Cihan Saltık
Çocukların dişçi korkusu, Beşiktaş Belediyesi’nin yeni açtığı poliklinikte son buluyor. Çocuklar
kendileri için tasarlanan Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nde eğlenirken öğreniyor,
çürüklerinden kurtuluyor.
Ü
lkemizde sağlık konusunda artan farkındalıkla birlikte
artık ağız ve diş bakımında ilerleme kaydediliyor. Fakat
ne yazık ki Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2010 yılında
yaptığı Türkiye Sağlık Araştırması’na göre bu farkındalığa rağmen ağız ve diş sağlığı konusunda hâlâ istenilen
düzeye gelinmiş değil. Bununla birlikte 7 – 14 yaş grubundaki çocuklarda genel sağlık problemleri arasında yüzde 23, 9 ile ağız
ve diş sağlığı sorunları ilk sırada yer alıyor.
Bunun haricinde ağız ve diş tedavi hizmeti veren kurumlara ulaşmak ve kaliteli bir hizmet alabilmek ayrı bir sorun. Koruyucu diş sağlığı uygulamaları ise
özel kurumlar haricinde yapılmıyor. Toplumun tüm yaş gruplarında ağız ve
diş sağlığı seviyesinin yükseltilmesi çocukluk çağında verilecek eğitim ve
yapılacak tedavilerle mümkün. Bunun için Beşiktaş Belediyesi hizmet binasına Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği kurdu.
Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nin çocuk sağlığının yanı sıra önemli
amaçları da var. İlköğretim okulu öğrencilerinin ve 5 – 14 yaş arası çocukların
ağız ve diş sağlığı konusunda bilgilerini arttırmak, doğru diş bakımını öğretebilmek, doğru beslenmenin nasıl olması gerektiğini anlatabilmek ve tüm bu
bilgilerin davranış haline gelmesini sağlamak…
64 B+ sonbahar
Bunların dışında çocukların ilk diş tedavileri yapılırken koruyucu uygulamalar
da yapabilmek polikliniğin amaçları arasında. 500 metrekare alan üzerine
kurulu Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’nde 4 diş hekimi, 4 diş hekimi
yardımcısı, 1 psikolog, 1 röntgen teknisyeni, 1 bakım onarım elemanı, 3 hasta
danışmanı ve 2 temizlik elemanı görev yapıyor.
Çocuklar ve yakınlarının sıkıcı bir hastane ortamı yerine ferah, cıvıl cıvıl ve
sadece kendileri için tasarlanmış bekleme salonu ile karşılaştığı bir poliklinik
burası. Oyun salonunda, 5 - 14 yaş arası çocuklar için oyuncaklar bulunuyor,
dokunmatik ekranlarda oyunlar ve çizgi filmler izlenebiliyor. Böylelikle çocukların poliklinikte geçen bekleme sürelerini keyifli bir şekilde değerlendirmeleri sağlanıyor. 30 çocuk kapasiteli eğitim salonunda, yazılımı özel olarak
yapılmış sunum eşliğinde öğrencilere ağız ve diş sağlığı, sağlıklı beslenme
gibi konularda interaktif eğitim de veriliyor.
Klinik bölümünde 4 adet “dental unit”, sterilizasyon odası ve panoromik
röntgen odası bulunuyor. Mekân, klinik pedagojik açıdan çocukların kendilerini küçük mekânlara hapsedilmiş hissetmemeleri ve arkadaşlarını görerek
motive olabilmeleri için bölmelere ayrılmadı. Her “dental unit”in, bir başka
deyişle her tedavi biriminin üzerindeki ekranlarda çocuklara tedavi sırasında
çizgi film izletme imkânı da sunuluyor.
B+ sonbahar 65
66 B+ sonbahar
Çocuklar klinikten faydalanıyor
Beşiktaş’taki ilköğretim okullarında okuyan çocuklar, belirli bir programa
uygun olarak, belediyenin servisleriyle okuldan alınarak polikliniğe getiriliyor. Çocuklar önce eğitim odasına alınarak “ağız ve diş sağlığı”, “sağlıklı
beslenme” konularında eğitim alıyor. Ardından pedodontist çocukların
muayenelerini tamamlıyor. Gerekli görülen durumlarda panoramik röntgen
görüntüleri alınarak bir tedavi planı oluşturuluyor. Tedaviye ihtiyacı olmayanlar için ise koruyucu uygulamalar planlanıyor.
Çocuklara herhangi bir uygulama yapılmadan önce randevular düzenleniyor. Ailelerinden randevu onayı alındıktan sonra tüm dolgu, kanal tedavisi,
diş taşı temizliği, diş çekimi ve koruyucu fluor ve fissür örtücü uygulamaları
diş hekimleri tarafından yapılıyor.
Tam zamanlı çalışan psikolog aracılığıyla tedavi korkusu olan, tedaviyi reddeden çocukların adaptasyonları da sağlanıyor.
Üst düzey sterilizasyon
Çocuklar üzerinde kullanılan tüm aletler, klinik içinden girilebilen sterilizasyon odasında ön dezenfeksiyon işlemlerinden sonra otoklavlarda poşetler
içerisinde el değmeden sterilize ediliyor. Kliniğin havalandırılması ameliyathanelerde kullanılan “hepa filtreli” cihazlarla sağlanıyor, böylelikle çapraz
enfeksiyon riski ortadan kaldırılıyor. Klinik içerisinde, Türk Atom Enstitüsü
standartlarına uygun olarak kurşunlanmış Panoramik Röntgen odasında
bulunan “Dijital Panoramik Sefalometrik Röntgen” aracılığıyla çocukların
röntgenleri çok düşük dozda röntgen ışınıyla çekilerek, teşhislerin tam olarak konulması sağlanıyor. B+
B+ sonbahar 67
Senem Gemici
Dişçiden korkmuyoruz!
Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’ne tedaviye gelen çocukların dişçi korkusu da son buluyor. Bekleme salonunda oyun oynayan minikler,
merkez hakkında bakın ne düşünüyor:
Deniz Hüseyinova
1. sınıfa gidiyorum. Beşiktaş’ta
oturuyorum. Buraya ilk defa geldim. Dişçilerden korkuyordum
ama şimdi korkmuyorum. Oyun
odasını çok sevdim. Buraya yine
geleceğim.
68 B+ sonbahar
Burada daha önce dişim çekildi, canım birazcık acıdı. Şimdi bir tane daha çekilecek.
Dişimi ilk çektirdiğimde çok bağırmıştım,
şimdi bağırmayacağım. Buraya 3 kere geldim. Muayeneye erken gelirsem burada
çok oyun oynuyorum ama geç gelirsem
birazcık oyun oynuyorum. Oyuncakları çok
seviyorum. Burada başka oyuncaklar da
olsun isterim. Doktor ablalar iyiler. Belki dişim yine ağrırsa buraya geleceğim.
Murad Hüseyinov
13 yaşındayım. Buraya ilk defa
geliyorum. Kardeşimle birlikte
muayene olacağım. Dişlerimi
kontrol ettireceğim. Burayı çok
sevdim. Muayene öncesi burada oyun oynuyoruz. Muayene
sırasında da zaten çizgi film izliyorum. Kontrol sonucum da güzel çıktı. 6 ayda bir buraya gelip
muayene olacağım.
Taha Emre Aydoğan
Beşiktaş’ta oturuyorum. Annemle beraber geldim.
9 yaşındayım. İlk defa muayene oldum. Muayene
sırasında iğne oldum. Dişlerime dolgu yapıldı. Canım hiç yanmadı. Artık dişlerim daha sağlam. Daha
sonra yine kontrol için geleceğim. Burası çok güzel.
Oyun odasında oyuncaklarla oynadım. Muayene
esnasında çizgi film izledim ve filmi çok merak ettim.
Cenk Yıldırım
11 yaşındayım. Daha önce
arkadaşımla birlikte gelip
muayene olmuştum burada.
Şimdi dişlerimin röntgenini
çektireceğim. Burası çok güzel... Hiç korkmuyorum artık
dişçiden. Muayene öncesi ve
sonrası, oyun salonuna gidip
dokunmatik ekranda oyun
oynuyorum.
Yaşam
ÜÇ TUŞLA
SOSYAL BELEDİYECİLİK
SOSYAL ALARM
Yazı: Murat Selenoğlu Fotoğraflar: Murat Selenoğlu, Levent Özer, Şenol Kaşıkçı
Bir tuşla ambulans, itfaiye ve polis... Başka bir tuşla yemek, kuaför, tırnak
bakımı veya ev hizmetleri... Diğer tuşla ise ailenizden biriyle doğrudan
konuşma fırsatı... İmkânsız mı?
3 bin 228
yalnız yaşayan
kentli, kendini
artık güvende
hissediyor…
H
izmet belediyeciliğinin artık neredeyse yok olmaya yüz
tuttuğu böyle bir dönemde Beşiktaş Belediyesi, sosyal
belediyecilik hizmetlerini bir adım öteye taşıyor.
Türkiye ortalamasının iki katı yetmiş beş yaş ve üzeri nüfusuyla Beşiktaş Belediyesi sınırlarında 3 bin 228 kentli,
yalnız yaşıyor. Belediyenin hizmetlerinden ve öncelikli olarak da sağlık hizmetlerinden bu yaş grubunun kolaylıkla yararlanması için “Sosyal Alarm”
projesini hayata geçiriyor.
Sistem nasıl çalışıyor?
Sosyal Alarm, eve yerleştirilen ve telefon hattına bağlanan elektronik bir
sistem. Cihaz eve bağlanan bir telefon büyüklüğünde. Bilgilendirme Formu
aracılığıyla alınan bilgiler çağrı merkezindeki sisteme kaydediliyor. Her aletin kendine ait bir kimlik bilgisi bulunuyor. Düğmeye basıldığı zaman cihazın
numarası çağrı merkezinde görülüyor ve bireyle iletişime geçiliyor. Cihazda,
kırmızı, turuncu ve yeşil renklerde üç tuş bulunuyor.
B+ sonbahar 71
Kırmızı tuş
Acil yardım işlevi görüyor. Tuşa basıldıktan
sonra çağrı merkezi ile kesintisiz iletişim kuruluyor. Acil sağlık sorunu, ev kazası durumlarında derhal Acil Yardım Ambulansı, ilgili
adrese çağrı merkezi tarafından yönlendiriliyor.
Bu tuş sadece acil sağlık hizmetlerini kapsamıyor. Beşiktaş Belediyesi, Türkiye’de
polis ve itfaiye ile imzaladığı protokolle olası
bir yangın ve güvenlik sorunu durumunda da
çağrı merkezi aracılığıyla ilgili kurumları kentlimizin yardımına yönlendiriyor.
Sosyal Alarm,
eve yerleştirilen
ve telefon
hattına bağlanan
elektronik bir
sistem.
Bileklik
Cihazın bir diğer parçası ise kola takılan bileklik veya
boyna geçirilen madalyon. Bilezik veya madalyon 75
yaş ve üzeri kentlilerin cihaza ulaşamaması durumunda
kullanılabiliyor. Bileklik ve madalyonda, cihaz üzerindeki “kırmızı tuşun” işlevini yerine getiren bir tuş bulunuyor.
Taşınabilir acil yardım düğmesi, açık alanda 250 metre,
kapalı alanda ise 60 - 80 metre menzile sahip.
72 B+ sonbahar
Turuncu tuş
Projenin önemli tuşlarından biri de portakal
rengindeki tuş. Bu tuşa basıldığında evde
kuaför, ev temizliği, küçük ev tamiratları, ev
düzenlemesi ve çilingir hizmetleri gibi “Esenlik Hizmetleri”nden yararlanılıyor. Yine günde
iki bin 500 kişiye hizmet veren “Dost Eller
Mutfak”tan yemek talebini de bu tuşla dile
getirebiliyor Beşiktaşlılar. Sadece bunlar değil... Bu tuş aynı zamanda acil dışındaki evde
doktor muayenesi, hasta bakıcı hizmetleri,
hasta nakil ambulansı, telefonda tıbbi danışma, diyetisyen, psikolojik destek ve sosyal
hizmet desteği gibi talepleri de karşılıyor.
Yeşil tuş
Cihaz üzerindeki bir diğer tuşla ise kişi, daha
önce telefonları çağrı merkezine kaydedilmiş
yakınlarıyla numara çevirmeye gerek kalmadan ve telefon ahizesini kullanmadan görüşme yapabiliyor.
Taşınabilir acil
yardım düğmesi
açık alanda 250
metre menzile
sahip.
B+ sonbahar 73
Sosyal belediyeciliğin bir parçası
Sosyal Alarm projesi, sosyal belediyecilik projelerinin bir
parçası. Şehirler büyüdükçe, toplum yaşlandıkça ortaya çıkan sorunların giderilmesini amaçlıyor.
Beşiktaş Belediyesi on yıl önce 0 - 6 yaş grubu çocuklar
için bakıcı yetiştirme projesiyle adımını atmıştı. Bu amaçla
öncelikle Kent Araştırmaları Birimi kuruldu. Birim, çalışmalarına başladıkça ilginç sonuçlara ulaşmaya başladı. Örneğin 65 yaş ve üzeri nüfus bakımdan Türkiye ortalaması
yüzde 6,1 iken Beşiktaş’ta bu oran yüzde 11 civarında. 2010
yılı sonrası bu oran Türkiye’de 7.1’e yükselirken, Beşiktaş’ta
yüzde 13.8’e yükseldi. İlçedeki 75 yaş ve üzeri nüfus oranı
Türkiye genelinde yüzde 2.9 oranında seyrederken Beşiktaş’ta bu oranın 6.34 düzeylerinde olduğu tespit ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü, 75 yaş ve üzerini “ileri yaşlılık” olarak kabul ediyor. Bu nüfus grubu çoğunluğu tek ve iki kişi
yaşıyor.
Kent Araştırmaları Birimi, araştırmalarında bu yaş grubunun
kendi öz bakımları ve günlük ihtiyaçlarını tam anlamıyla yerine getiremediklerini veya getirmekte zorlandıkları tespitine
varıyor. Yine araştırmalarda ortaya çıkan bir başka bulguya
göre; bu yaş grubu günün sadece elli beş dakikasını dışarıda, geri kalan yirmi üç saat beş dakikayı ise evlerinde geçiriyor.
Avrupa’da paralı
Türkiye’nin yabancı olduğu Sosyal Alarm hizmeti Avrupa’nın birçok ülkesi ile Amerika’da yıllardır kullanılan bir sistem. Örneğin İngiltere’de Halk Sağlığı Projesi olarak 75 yaş
ve üzeri bireylere yemek hizmeti veriliyor.
Sosyal Alarm, Amerika’da ise yıllardır verilen bir hizmet.
Ama genellikle sağlık hizmetleri olarak düşünülmüş. Ancak
Avrupa ve Amerika’da bu sistem, özel sigorta şirketleri tarafından yürütülüyor. Yani ücrete dayalı bir sistem.
Ancak Beşiktaş Belediyesi, bu hizmeti hem ücretsiz sunuyor hem de sadece sağlık hizmetleriyle sınırlandırmıyor.
Proje belediye hizmetlerini bireylere ulaştırmanın aracı haline getiriyor.
Proje, bu bütünlüklü yapısıyla yerel yönetimler arasında bir
ilk olma özelliği taşıyor. Sosyal Alarm projesi ön çalışmasından finansmanına, saha çalışmasından cihazın seçimine
kadar iki yıllık bir özveri ve çalışmanın ürünü.
Fransa’dan getirilen cihaz, günde ortalama kırk beş ila altmış ev gezilerek uzman bir ekip tarafından monte ediliyor.
Kaliteli, huzurlu ve güvenli bir hayat
Belediyeler, sadece asfalt döken, kentin temizlik işlerini
yürüten kurumlar değildir. Belediyecilik, sosyal alanda da
öncelikle halk sağlığını korumak ve bireylerin hastalanmayacakları ortamlar yaratmaktır.
“Sosyal belediyeciliğin önemli bir aşaması” olarak kabul
edilen projeyle 75 yaş ve üzeri yaş grubunun evlerinde
mümkün olduğu kadar sağlıklı, güvenli, sıhhatli ve mutlu
olarak yaşamaları ve yaşamlarını da kaliteli olarak sürdürmeleri amaçlanıyor. B+
74 B+ sonbahar
Selver Beceren (83 Yaşında(
“Kendimi güvende hissedeceğim”
Bu proje çok güzel. Bizimle alâkadar olmak kötü bir şey mi? Allah razı olsun
belediyemizden ki düşündü bizi. Ben yaşlıyım, hastayım ve hiçbir yere gidemiyorum. Günüm genelde evde geçiyor, yatıyorum. Ocağa bir şey koyuyorum unutuyorum. Allah muhafaza büyük zararlar verir. Ben bu düşünceden
çok memnun kaldım. Şimdi sağlık hizmetlerinden yararlanacağım. Yemek
yapamıyorum, dışarıdan bir şey de alamıyorum. Yemeğim de gelecek. Şimdi kendimi güvende hissedeceğim.
Zehra Gülden Yeteroğlu (83 Yaşında)
“Bana lazım olur mu
demedim!”
Böyle bir şey olduğunu daha evvel hiç duymadım. Ne yurtiçinde ne yurtdışında, gazete havadisi olarak bile duymadım. Çok mükemmel, fevkalade iyi
düşünülmüş, çok iyi organize edilmiş bir hizmet. Olmazsa olmaz yani. İnsan
hiç kötü şeyleri düşünmüyor. Bu nereden çıktı, bana lazım mı demiyorum.
Dünya hali, belli olmaz. Her dakika biriyle birlikte değilim. Daha güvende
hissedeceğim kendimi. Beşiktaş Belediyemizi kutlarım.
Adviye Atamtürk (89 Yaşında)
“Şaşırdım ilk duyduğumda!”
Bir rüyadayım sanki. Şaşırdım ilk duyduğumda. “Ne kadar candan” dedim.
Anlatamam bunu size. Bu bambaşka bir duygu. İnsan kimi zaman en yakınından neler görüyor? Şimdi bu bir mucize gibi. Başkan İsmail Bey’e çok
teşekkür ediyorum. Çok güzel bir şey düşünmüş. O kadar memnunum ki o
kadar olur işte. İlk defa böyle bir hizmetle karşılaşıyorum. Çok memnunum.
B+ sonbahar 75
Portre
BİR ÇILGIN TÜRK:
TURGUT ÖZAKMAN
Yazı: B+ Fotoğraflar: Cengiz Kahraman ve Depo Photos
83 yaşında hayata veda eden
usta yazar, bürokrat ve avukat
Turgut Özakman, yaklaşık 800 bin
adet satan “Şu Çılgın Türkler”de
anlattığı insanlar kadar çılgındı!
Romanını yazmak için 57 yıl
araştırma yapmış, kitabın geçtiği
yerleri yaya olarak dolaşmıştı.
76 B+ sonbahar
G
eniş kitlelerce “Şu Çılgın Türkler” romanıyla tanınan Turgut Özakman, geçtiğimiz 28 Eylül’de hayata veda ettiğinde geriye onlarca roman, tiyatro oyunu, senaryo ve
araştırma - inceleme kitapları bıraktı. Bir röportajında (1)
“Yazı ile ilgili her işi severim” diyen büyük usta, yaklaşık
800 bin adet satan “Şu Çılgın Türkler”i yazmaya 1948
yılında karar verdi. On arkadaşıyla birlikte “Anadolu Oymağı” adlı derneğin
düzenlediği yürüyüşe katılan Özakman, on günde Polatlı’dan Dumlupınar’a
yürüyerek 29 Ağustos gecesi Zafer Tepe’ye vardı. Ertesi gün 30 Ağustos’tu
ve Özakman, o gün Milli Mücadele’yi, Kuvay-i Milliye ruhunu ve Kurtuluş Savaşı’nı yazmaya karar verdi.
57 yıl boyunca Milli Mücadele dönemiyle ilgili bütün belgeleri topladı, tanıkları dinleyerek, notlar aldı ve savaş alanlarını gezdi. Yedi yüz kırk yedi sayfalık
eserini bir araştırma kitabı olarak değil, roman olarak kaleme almayı tercih
edince ortaya kitleleri sürükleyen, destansı bir başyapıt çıktı. 2005 yılında
Bilgi Yayınevi’nden yayımlanan kitabın ilgi çekeceği belliydi; Turgut Özakman da “beş – altı baskı yapar” diye düşünmüştü. Ancak haftalarca çok satanlar listesinde kalan kitap, tam üç yüz doksan sekiz baskı yaparak, Cumhuriyet tarihinin en çok satan kitaplarından oldu.
Sinema ve tiyatroya emeği büyük
Ancak usta yazarı sadece “Şu Çılgın Türkler”le anmak büyük haksızlık. 1
Eylül 1930 yılında Ankara’da dünyaya gelen Özakman, Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirerek bir süre avukatlık yaptı. Daha sonra Almanya’ya giderek
Köln Üniversitesi’nde Tiyatro Bilimleri okudu. Türkiye’ye döndüğünde Devlet Tiyatrosu’nda dramaturg olarak işe başladı. 12 Eylül darbesinin ardından,
1983 - 1987 yılları arasında, en zor zamanlarda Devlet Tiyatroları’nda Genel
Müdürlük yaptı. Uzun yıllar Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fa-
kültesi’nde öğretim üyeliği yaparak, Dramatik Yazarlık dersleri verdi. Devlet
Tiyatroları’nda sayısız eseri sahnelendi; “Pembe Evin Kaderi”, “Güneşte On
Kişi”, “Ocak”, “Bir Şehnaz Oyun”, “Fehim Paşa Konağı”, “Sarıpınar 1914”,
“Ah Şu Gençler”, “Ben Mimar Sinan” ilk akla gelenler…
Turgut Özakman’ın Yeşilçam’a da emeği çoktur. “Yatık Emine” (Ömer Kavur ile birlikte,1974), “Kanije Kalesi” (1982), “Kurtuluş” (1989), “Cumhuriyet”
(1998) senaryosunu yazdığı filmlerden bazıları. 1964 yılında düzenlenen ilk
Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” seçilen, Halit Refiğ’in yönettiği
“Gurbet Kuşları” da onun “Ocak” adlı oyunundan, Orhan Kemal tarafından
uyarlandı. Usta yazar, son yıllarında da beyazperde için kalemini elinden
bırakmadı. 2009 yılında, yönetmenliğini Hamdi Alkan’ın yaptığı “Dersimiz:
Atatürk” filminin; 2012’de de yönetmenliğini Yeşim Sezgin’in yaptığı “Çanakkale 1915”in senaryolarına imza attı.
“Gençler bu günleri hiç unutmamalı”
“Tarihimizi iyi bilelim, öğrenelim” diyen Turgut Özakman, yaşamı boyunca
bir zamanlar bu topraklarda yaşananları, şimdi bu topraklarda yaşayanlara
aktarmak için çalıştı. Usta yazar, Cumhuriyet’e verdiği son röportajında da
bunun altını çizdi: “Bir yurttaşa düşen en önemli görev iyi bir insan ve iyi bir
yurttaş olmaktır. İyi bir insan olmanın ahlaki vasıfları vardır, ayrı. Ancak iyi bir
yurttaş olabilmek için önce tarihimizi bilmemiz gerekir. Tarihimizi de doğru
bilmek... Sahte tarihçilere kanmamak... Sahiden çalışkan olmak gerekir. Bizim kuşağın, bir bayrak ya da bir sancak gördüğü zaman gözleri dolar. Şimdi
bütün bunlar sanki gereksizmiş gibi davranılıyor. ‘Demode’ kabul ediliyor.
Oysa unutulmamalıdır ki Sevr Antlaşması ile Türkiye parçalara bölünmüştü.
Yalnızdık. Buna karşın bir zafer kazandık. Gençlerin bu günleri hiç unutmaması gerekiyor. Sevr’de çizilen harita hep gözlerinin önünde olsun. Tarihimizi bilmezsek, geleceğimizi inşa edemeyiz.” (2) B+
Nisa Serezli (Ortada) - Turgut Ozakman’ın Töre Oyunu
Özakman, Ordu Polatlı’daki Duatepe Şehitlerini Anma Günü’nde.
“Kendi Rönesansımızı yaşadık”
Turgut Özakman, son röportajını Cumhuriyet Gazetesi’ne vermişti (2). Selda Güneysu’nun sorularını yanıtlayan Özakman, Milli Mücadele Ruhu’nu
şöyle tasvir etmişti:
“O dönemde Anadolu’nun durumuna bakarsak, Osmanlı 20 milyon nüfuslu tarım devletiydi. Avrupa’dan çok çok geriydi. Bütünüyle ortaçağı
yaşıyorduk. Öğretmen, ebe, hemşire, doktor, mühendis sayımız çok çok
azdı. Tabii ki ülkedeki aydınlar bu durumdan rahatsızdı. Onlar da yenilenmek istedi. Ancak buna güçleri yetmedi. Yenilenmeyi, çağdaşlığı başaran
Atatürk’tür. Samsun’dan sonra Amasya’da genelge yayımlandı. Halkın
öncülüğünde bir kurtuluş çaresi açıklandı. Bu genelge çok ciddidir. İleride
oluşturulacak anayasanın ilk adımıdır. Erzurum’da biraz daha kapalı ancak
Sivas’ta tamamen açık bir şekilde resmen dünyaya harp ilan edildi. Anadolu, 400 bin silahlı düşman askeri karşısındaydı. En iyimser tahminle 40
bin askerimiz vardı. Bire on dövüşecektik, biliyorduk. Üstelik bizim hiçbir
şeyimiz olmamasına karşın onların arkalarında donanma, tank, top, para ve
dünya kamuoyu vardı. Biz tüm bunlara harp ilan ettik. Bir halk düşünün ki,
on yıl boyunca savaşmış, bu savaşlardan bitkin çıkmış, kimilerinin çocukları
esir düşmüş, şehit olmuş, kimilerininki ise gazi olmuş...
Turgut Özakman kitabının imza gününde.
78 B+ sonbahar
Ordumuzun gösterdiği fedakârlık, Başkomutan’ın realistliği, İsmet ve Fevzi paşaların disiplini, bizim zafere ulaşmamızı kolaylaştırmıştı. Bütün bu
kavgalar sırasında bile Cumhuriyet konuşuluyordu. Elbette kadınlara eşit
haklar verilecek, Latin alfabesine geçilecek, şapka devrimi gerçekleştirilecekti. Türkiye kendi Rönesans’ını yaşayacaktı. Olmazsa olmazdı. İslam
ülkelerine bakın, Türkiye’nin aydınlanmasından geçmediği için onlarla hiç
mukayese kabul edilemeyecek bir devletiz. Pek çok üniversitemiz var. Nicelik olarak da, nitelik olarak da bu üniversiteler, ne Pakistan’dakilerle ne
Cezayir’dekilerle, Tunus ve Fas’takilerle kıyaslanabilir. Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde 19 Mayıs ruhunu, Kuvay-i Milliye ruhunu aynı
hızla götürmemiz gerekirken, bunu yapamadık. Bir talihsizlik yaşadık. İkinci
Dünya Savaşı oldu. Planlar askıya alındı. Türkiye çok partili döneme geçti.
İlk kez Türkiye’de yirmi küsur yıl tek başına bir toplumu yönetmiş parti, seçimde yenilince, kavgasız, gürültüsüz iktidarı bırakmıştır. Bu da büyük bir
devrimdir.”
Kaynaklar:
(1) Time Out İstanbul Dergisi, Mart 2010
(2) Cumhuriyet Gazetesi, Eylül 2013
“Şu Çılgın Türkler” kitabından pasajlar…
“Yetmiş beş kağnılık bir kağnı kolu İnebolu - İkiçay’dan yola çıkmak
üzere idi. Zafer Kemal ‘Uğurlar olsun anam!’diye seslendi.
Kolbaşı, ‘Sağ ol oğul’ dedi, elindeki sopayla öküzünü dürttü. Kağnılar
tekerleri inleyerek kımıldayıp yürüdüler. Kağnıcıların hepsi kadındı.
Yalnız üçüncü kağnıyı on iki yaşında bir erkek çocuk yediyordu. Kadınlardan biri hamile idi. Yedinci kağnının yanında yürüyen sırım gibi genç kadının ayakları çıplaktı. Bazı kadınlar
bebeklerini torbalayıp sırtlarına bağlamıştı.
Genç subaylardan biri içi ürpererek, ‘Ne mübarek kadınlar
bunlar’ dedi. Öyleydiler. Yavrularına yiyecek taşıyan anaç
kuşlar gibi orduyu besliyorlardı. Kağnı kolu gacırdaya gacırdaya uzaklaşıp gitti.”
“Sabah İstanbullular, Kızılay’ın çağrısına uyarak para yardımı yapmak üzere gazetelerde sıraya girdi. İleri gazetesinin dar idarehanesine sığmayanların büyük kısmı, dışarıda
kalmıştı. Kaldırımın sonunda bir işgal devriyesi göründü.
Düzenli adımlarla yaklaşmaya başladı. İşgal askerlerine,
her zaman kenara çekilerek yol veren İstanbullular, bu sefer
kıllarını bile kıpırdatmadılar. Devriye kolu, kalabalığın arasından geçmeyi göze alamadı, yola inerek geçip gitti. İçerde,
daha afyonu patlamamış olan huysuz idare memuru,
bir deftere, söylene söylene, bağış yapanın adını
ve bağış miktarını yazıyordu.
‘Kahveci Ali, 100 kuruş.’
‘Eskici Yusuf, 50 kuruş.’
‘Hallaç Asım, 75 kuruş.’
‘Bakkal Ahmet, 100 kuruş.’
‘Terlikçi Adem, 200 kuruş.’
Sırada, küçük, cılız bir oğlan vardı. Bir önceki bağışçının ço- cuğu
sanan memur, öfkeyle, yürüyüp yol vermesi için işaret etti. Ama çocuk
yürümedi, büyük bir ciddiyetle, bütün servetini çıplak masanın üzerine bıraktı:
‘Hasan, 5 kuruş.’
Suratsız idare memurunun birdenbire gözleri doldu. Ağladığını göstermemek için yüzünü, kocaman mendilinin arkasına saklayarak gürültü ile burnunu sildi.”
“Nalıncılar Yokuşu’ndaki türbenin arkasındaki avluda, geniş omuzlu, koca elli, palabıyıklı bir adam, yerde duran iki açık tabuta, ağır
makineli tüfeklerin parçalarını özenle yerleştiriyordu. Yüzbaşı Faruk,
‘Tüfeklerin durumu iyi mi Haydar Çavuş?’ diye sordu. Irak’ta silah arkadaşlığı yapmışlardı.
‘İkisi de zehir gibi yüzbaşım. Daha çok iş görür bunlar.’
‘Sen ne zaman Anadolu’ya geçeceksin?’
Haydar Çavuş kırgın önüne baktı:
‘Soruşturdum beyim, bizi çağırmıyorlar.’
Haklıydı. Ankara hükümeti, yıllardan beri cepheden cepheye koşturulan bu yorgun kuşakları, silah altına çağırmıyordu.
Çünkü elde yeni birlikleri donatacak kadar silah
da yoktu, cephane de. Çoğu da sakattı. Belki yetkililer, savaşa doymuş bu eski askerlerin çağrıya
uymayacaklarından da çekinmekteydiler.
Küçük caminin aksakallı imamı avluya girdi,
‘İstediklerini hazır ettik oğlum’ diye seslendi.
Arkasında güvenilir mahalleliler vardı. Haydar
Çavuş aceleyle tabut kapaklarını kapatıp sıkıca
çiviledi. Biri tabutların üzerine, kaç zamandır
sandık dibinde saklandıkları için kırışmış bayrakları serdi.
Binbaşı Ekrem ile İhsan, Faruk’tan gelen haber
üzerine Divan Yolu’nun ağzında bekliyorlardı.
İkisi de gözlerine inanamadı.
Faruk, bayrağa sarılı iki tabutu taşıyan küçük
cemaatin önüne geçmiş, sırtında imamın cüppesi, başında beyaz sarık, ağır ağır yürüyerek
yaklaşıyordu. Bir işgal devriye kolu, komutanının emri üzerine durup cenazeleri ve Yüzbaşı
Faruk’u saygıyla selamladı. Faruk’un ağzı, belli belirsiz bir
gülümseme ile kıvrıldı. Cenaze alayı, Ayasofya’ya doğru, rast geldiği
İngiliz subaylarının selamları arasında uzaklaştı.
Makineli tüfekler biraz sonra, Ayasofya’nın arkasındaki yanmış bir konağın enkazında oturan alaylı Teğmen Ahmet Ağa’ya teslim edilecek,
onun sandıkladığı silahlar, iş makinesi, hurda demir, değirmen taşı
diye, kapalı adı Zafer Ticarethanesi olan İnebolu Menzil Komutanlığına sevk edilecekti.
Ekrem keyifle, “Vay delifişek..” dedi, “..dediğini yaptı. Üstelik yüksek
rütbeli İngiliz subaylarına bayrağı da, kendini de selamlattı.’”
B+ sonbahar 79
Zafer Bayramı
BEŞİKTAŞ’TA
30 AĞUSTOS COŞKUSU
Yazı: B+ Fotoğraflar: Bekir Köşker, Levent Özer, Yunus Dalgıç
80 B+ sonbahar
30 Ağustos’u büyük bir coşkuyla kutlayan Beşiktaşlılar, kentin tüm sokaklarını meşalelerle aydınlattı.
Zafer coşkusunu Boğaz’a taşıyan vatandaşlar, Bengü konseriyle unutulmaz bir gece yaşadı…
T
arih 30 Ağustos 1922. Mustafa Kemal’in başkumandanlığındaki Büyük Taarruz bitmek üzereydi. 26 Ağustos’ta
başlayıp dört gün; gece ve gündüz süren muharebenin
sonucu nihayet zaferdi.
Dumlupınar’da elde edilen büyük zafer, ülkemizin bağımsızlığı yolunda atılmış son adımlardan birini müjdeliyordu. Bu önemli gün,
Beşiktaş kentlileri tarafından her yıl büyük bir coşkuyla kutlanır; kentliler
fener alayı ve etkinliklerle, büyük bir minnetle selamlar her 30 Ağustos’ta
Başkumandan’ını…
Fener alayı
Fenerleri, bayrakları ve meşaleleriyle “İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Aydınlanmasını Yaratanlar Heykeli” önünde buluşan Beşiktaş kentlileri ve İstanbullular, Beşiktaş Belediyesi’nin “Dost Eller Mutfak”ında pişen birbirinden
lezzetli yemekleri tattılar. Havanın kararmasıyla ellerindeki meşaleleri yakan
kentliler, Arnavutköy’e doğru büyük bir coşkuyla yürüyüşe geçti.
Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ın önderliğinde yapılan yürüyüş,
Beşiktaş Kent Konseyi üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve
folklor ekibindeki öğrencilerin katılımıyla daha da renklendi.
B+ sonbahar 81
Xxxxxxxxx
Gecenin karanlığını yaktıkları meşalelerle aydınlatan Beşiktaşlılar, attıkları sloganlarla da seslerini tüm
Arnavutköy’e duyurdu. Görkemli yürüyüş, iskelede bulunan Atatürk heykelinin önünde son buldu.
Heykele çelenk konulmasının ardından bayram coşkusu Boğaz’da da devam etti. Beşiktaş Belediyesi
tarafından tahsis edilen tekneler, yürüyüşe katılan kentlileri Arnavutköy İskelesi’nden alarak Beşiktaş
İskelesi’ne ulaştırdı. Ellerinde bayraklar ve dillerinde şarkılarla Büyük Taarruzu büyük bir sevinç içinde
kutlayan vatandaşlar, zafer coşkusunu tüm Boğaz’a yaydı.
Bengü konseri
Geleneksel olarak her yıl fener alayının ardından düzenlenen zafer konserinin bu yılki konuğu Bengü’ydü. Barbaros Meydanı’nda saat 21.30’da başlayan konsere katılan kentliler,
Bengü’nün en güzel şarkılarıyla unutulmaz bir gece yaşadı. B+
82 B+ sonbahar
Barbaros
Meydanı’nda
sahne alan
Bengü’yü binlerce
vatandaş dinledi.
Görkemli yürüyüş,
Atatürk heykelinin
önünde
son buldu.
B+ sonbahar 83
Portre
“Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni”
Nâzım Hikmet
YILDIZLAR
YOLDAŞIN
OLSUN!
Yazı : Cengiz Erdil Fotoğraflar : Muhsin Akgün, Cengiz Kahraman Arşivi
Türk sinema ve tiyatrosu köşe taşını kaybetti…
Sanatı, aklımızda iz bırakan sesi ve devrimci duruşuyla çok seviliyordu.
Sesiyle hayat verdiği Nâzım Hikmet’in şiirindeki gibi
Anadolu’da bir köy mezarlığında şimdi…
Y
azarlar ve şairler… Kimi sokaklarda yaşar, onlara 24
saat yetmez, kimi evinden dışarı adım atmaz, yüzü
bilinmez, sesi duyulmaz. Ancak bu iki grupta yer alan
şair ve yazarların eserleri dünyayı sarar, kitapları ellerden düşmez.
Tiyatro ve sinema sanatçıları da bu eserlere adeta hayat verir, tiyatro sahnesinde ve beyaz perdede karakterler canlanır, hayatımızın birer kahramanı olur çıkar… Bu sanatçılar hayat pınarlarını taze yağmurlarla doldurur.
İşte, Tuncel Kurtiz Türkiye’nin böyle bir sanatçısıydı.
77 yıllık ömründe yüzlerce sinema ve tiyatro karakterine hayat verdi. Son
yıllarında televizyon dizilerinde canlandırdığı karakterlerle halkın dayısı (!)
oldu. Belgesellere, şiirlere verdiği sesle hafızalara kazındı.
Tuncel Kurtiz,
1936 yılında İzmit’te doğdu. Babası devlet memuruydu. Batı’dan Doğu’ya baba, anne ve 2 kardeşiyle yollara dökülüp durdu. Bürokrat babasının görevi gereği ilkokulu 8 farklı şehirde bitirdi. Ortaokulu Edremit’te
okudu. Yine farklı şehirlerde devam ettiği lise hayatını Haydarpaşa Lisesi’nde sonlandırdı. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha
sonra ise İngiliz filolojisi, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde
okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk işi, 1960 yılında İETT’de ışık
kontrolörlüğü oldu.
“Ben hep yukarıya bakar yürürüm”
Tuncel Kurtiz o günleri şöyle anlatıyor:
Tuncel Kur
tiz, Arnavut
köy’deki ev
“Edebiyat Fakültesi’nde okuyordum. Yazı da yazıyordum. Orhan Hançerlioğlu, üniversitelilere part - time görevler veriyordu. Gittim iş istedim.
O da beni İETT’ye yönlendirdi… İETT’de lambalara bakma görevi verdiler. Bebek’ten Arnavutköy’e lambalara bakıyordum. Yanmayan lambaları
Talimhane’deki merkeze bildiriyordum. Ben bu yüzden hep yukarılara
bakarak dolaşırım. Benim için de güzel bir dönem olmuştur.”
inin çatısınd
a (1966).
Tuncel Kurtiz, sürekli okuyan, araştıran ve de üniversite yıllarında tiyatroya sevdalanan bir gençti.
Oyunculuğa da tiyatro ile başlayan Kurtiz, ilk olarak 1958 yılında, Haldun
Dormen Tiyatrosu’nda sahne aldı. Yurt içi ve yurt dışında pek çok tiyatroda (ABD, Almanya, İsveç, Hollanda vs.) sahne alan başarılı oyuncu,
“Şeyh Bedrettin Destanı”, “Keşanlı Ali Destanı”, “Devr - i Süleyman” gibi
pek çok tiyatro oyununda rol aldı.
1964 yılında rol aldığı ve Orhan Günşiray’ın yönettiği “Şeytan’ın Uşakları” adlı sinema filmi ile beyazperdeye adım atan Kurtiz, sinemadan da bir
daha kopmadı. Yılmaz Güney’in “Sürü”, “Umut” ve “Duvar” gibi efsanevi
filmlerinin de aralarında yer aldığı 100’e yakın filmde rol aldı.
Tuncel Kurtiz ve yönetmen Reis Çelik’in oluşturduğu iki kişilik
profesyonel kadrosu dışında Çıldır halkı ve amatör oyuncuların yer
aldığı İnat Hikayeleri filminden bir kare.
B+ sonbahar 85
Kurtiz, Türkiye sinema tarihinin diğer klasiklerinden Tunç Okan filmi “Otobüs”,
Erden Kıral imzalı “Kanal” gibi filmlerde rol aldı. 1981 Antalya Altın
Portakal Film Festivali’nde “En İyi Senaryo Ödülü”nü Nurettin Sezer ile kaleme aldığı “Gül Hasan” filminin senaryosuyla kazandı.
1979 yılında çekilen “Gül Hasan” ile yönetmenliği
de denemiş olan Kurtiz, ayrıca bu filmin yanı sıra
“Bereketli Topraklar Üzerinde” filminin de senaryosuna imza attı.
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, Yılmaz
Güney’in ölümüyle memleketine küsüp
yurt dışında yaşamaya başladı. İsveç, ABD
ve Almanya’da tiyatro kariyerini başarıyla
sürdüren, yabancı tiyatro ve sinema projelerinde yer alarak yeteneğini ispatlayan sanatçı, Türkiye’ye 90’larda döndü.
Kurtiz’in genç nesiller tarafından tanınması
ise, son yıllarda oynadığı TV dizileriyle oldu.
2003 yılında “Alacakaranlık”, 2006 yılında ise
“Hacı” adlı dizilerde rol alan Kurtiz, özellikle “Asi”
(2007) ve “Ezel” (2009) dizileriyle popülaritesini
büyük oranda arttırdı. “Ezel”de canlandırdığı Ramiz
Dayı karakteri o kadar fazla sevildi ki, adına fan kulüpleri
kuruldu, filmde seslendirdiği replikler dillerden düşmez oldu.
Kurtiz için düzenlenen veda töreninde sanatçı Leman Sam’ın söyledikleri çok
çarpıcıydı; “Türkiye, Tuncel Kurtiz’in hiç kıymetini bilemedi. Herkes
onu Ramiz Dayı olarak tanıdı. Ne kadar hazin bir durum... Çok
tiyatrocunun başına gelen bir şey ama Tuncel Kurtiz’in
değerini bilemediler.”
“Yılmaz bana iki kanat taktı”
Tuncel Kurtiz’e Ekim 2011’de 48. Altın Portakal Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur
Ödülü” verildi. Ödül töreninde arkadaşı Yılmaz Güney’i de anarak başarısının başlangıcını şu sözlerle anlatıyordu ünlü sanatçı:
“Yılmaz bana ‘Umut’ ve ‘Sürü’ filmleriyle
iki kanat taktı. Ben o kanatlarla Avrupa’da
uçtum.”
Altın Portakal, Gümüş Ayı ve Altın Böcek
ödüllerinin sahibi olan Tuncel Kurtiz, son
olarak “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Şeyhülislam Ebu Suud karakterini canlandırıyordu…
Bu dizilerde oynaması onun halk gözünde popülerliğini daha da arttırdı.
Kurtiz, 2010 yaz döneminde Edremit’in Çamlıbel kasabasında eşi ve kayınbiraderiyle birlikte işlettiği Zeytinbağı
adlı butik otelden NTV için “Tuncel Kurtiz ve Dostları” adlı bir
program sundu. BBC’nin “Hayat” adındaki belgeselini seslendirdi.
“Yılmaz bana ‘Umut’
ve ‘Sürü’ filmleriyle
iki kanat taktı. Ben o
kanatlarla Avrupa’da
uçtum.”
86 B+ sonbahar
Ve ölüm
Dorsay Kurtiz’i anlatıyor
Tuncel Kurtiz’in ölümü ani oldu. Hastalığı yoktu, 77 yaşında genç bir delikanlı gibiydi.
Ölümüyle ailesini, yakınlarını, sevenlerini adeta şoka sokmuştu büyük usta... Kurtiz, 27
Eylül Cuma günü yine sabah yürüyüşünden gelmiş, eşi Menend Hanım’ın hazırladığı
kahvaltıya oturmuştu. Birden fenalaşarak yere düşen Kurtiz, kurtarılamadı.
Türk tiyatrosu ve sineması çok önemli bir karakterini sonsuzluğa
uğurladı. Tuncel Kurtiz “Umut”, “Otobüs”, “Sürü” ve “Gül Hasan”
filmleriyle Türk sinemasında da kalıcı izler bıraktı. Cengiz Erdil,
Kurtiz’in yakın dostu film eleştirmeni, yazar Atilla Dorsay’la konuştu.
Kurtiz için ilk tören Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlendi. Vasiyeti üzerine de Balıkesir’in Edremit İlçesi’nin Kazdağları eteklerindeki Çamlıbel Köyü’nde toprağa verildi.
“Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni”
Nâzım Hikmet’in bu dizelerine hayat veren sanatçılardan biriydi Kurtiz… Şimdi bir köy
mezarlığında denizi gören bir yerde bıraktığı mirasın gururuyla yatıyor.
Beşiktaş Belediyesi Kurtiz’i unutmadı
Beşiktaş Belediyesi, Levent Kültür Merkezi’ndeki belgesel programında bir değişiklik
yaparak Tuncel Kurtiz’in anısına 2 Eylül Çarşamba günü “Bedr: Sinemada Bir Dolunay” belgeselinin gösterimini gerçekleştirdi.
Mehmet Eryılmaz’ın yayım ve yönetmenliğini üstlendiği “Bedr: Sinemada bir Dolunay” Tuncel Kurtiz’in yaşamını, sanatını, içinde var olduğu ruh halini önemseyerek, sinemadaki renkli serüvenini şiirsel bir dille aktarıyor. 1995 yapımı belgesel, yine büyük
ilgiyle izlendi. B+
Başınız sağ olsun… Türk tiyatrosu ve sineması oynadığı her karakteri efsaneleştiren bir oyuncuyu kaybetti.
Sizin de yakın dostunuzdu...
Tuncel Kurtiz bir oyunculuk anıtı, bir tiyatro anıtı, bir sinema anıtı,
bir dostluk anıtı. Benim hayatımda en iyi dostlarımdan biri oldu.
Tabii onun sinemada ve tiyatroda daha eski bir geçmişi var ama
özellikle 1970 yılında Yılmaz Güney’in “Umut” filminde başrolü
oynadıktan ve o film kaçak olarak Cannes’a gittikten, orada bir
ödül aldıktan sonra çok yakın bir dostluğumuz oldu.
Yılmaz’la da zaten belli bir dostluğumuz vardı ama Tuncel’le daha
da yakın olduk. Yılmaz’a erişmek kolay değildi. Bence Kurtiz’in
Türkiye’de fazla bilinmeyen çok zengin bir kariyeri olmuştur. Mesela “Kuzunun Gülümseyişi” adlı bir İsrail filminde bir Arap’ı canlandırdı. Karakteri tam olarak hatırlamıyorum, galiba bir köy ağasını canlandırmıştı. O rol için Arapça öğrenmişti. Saatlerce rolüne
çalışmıştı. 1980’lerde Berlin Film Şenliği’nde “En İyi Erkek Oyuncu” seçildiğini Türkiye’de çok kişi hatırlamaz. Bu kolay kolay her
insanın yapabileceği bir şey değil... Arapça bilmediği halde filmdeki diyaloglarını öğrenip, ezberleyip Berlin’de bir de ödül almıştı.
Onun dışında benim de Tuncel Kurtiz ile ilgili özel bir çalışmam
oldu. Teyp bantlarında kaldı ne yazık ki... Yılmaz Güney için farklı bir kitap hazırlayacaktım Yılmaz üzerine tanıklıklar kitabı gibi bir
şey yapmak istiyordum. Yine Berlin’de Kurtiz’i yakaladım ve uzun
uzun konuştuk ama o ikinci kitap gerçekleşmedi. Bundan da çok
üzüntü duyuyorum. İlk görevim herhalde o konuşma kayıtlarını
bulup deşifre etmek ve yayımlamak olacak.
Sinemada adeta bir anıt oldu. Tuncel Kurtiz’in yeri nedir Türk sinemasında?
48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali açılış töreninde onur ödülü
Jane Birkin tarafından verilmişti.
Çok başarılı işleri var; yönetmenliği var, “Gül Hasan”ı İsveç’te
çekti; hem başrolünü oynadı hem yönetmenliğini yaptı. “Ezel” ve
“Muhteşem Yüzyıl” dizisindeki rolleriyle çok geniş bir kitleye erişmesini de başardı. Ama biz aydınlar, onun herkesin bilmediği filmlerini izledik. Mesela bir Tunç Okan filmi olan “Otobüs” filminde
de unutulmaz bir rolü vardır. Onların yeri, onların önemi bizim için
çok başka tabii. Başta söylediğimi tekrar edeyim, bir oyunculuk
anıtıydı. Tiyatroya da çok büyük emeği geçmiştir; sayısız oyunda
çok başarılı olmuştur. Aynı ölçüde tiyatroda, sinemada, dizilerde
başarılı olan, aynı ölçüde yönetmenliği de deneyen, bütün dünyanın tanıdığı, uluslararası ödüller kazanan bir Türk oyuncusu varsa
da ben bilmiyorum. Dolayısıyla çok özel bir yere sahipti. Ölümü de
çok ani oldu, malum ben o kadar şaşırdım ki, galiba nedeni de tam
belli değil. Allah rahmet eylesin, anısı hep bizle taze olarak kalacak
tabii.
Sesi de çok güzeldi, çok güzel şiir okurdu… Siz ondan
şiirler dinlediniz mi?
60. Uluslararası Cannes Film Festivali’nde “Yaşamın Kıyısında” filmi “En İyi Senaryo” ödülü
almıştı. Kurtiz, Fatih Akın ve Nurgül Yeşilçay ile kırmızı halıda.
Çok güzel şiir okuduğunu biliyorum. Şiir albümleri de var. Berlin’de bazen meyhaneye giderdik, orada şiir okurdu hatırlıyorum
ama bunlar uzun yılların ötesinde kaldı tabii. Son yıllarda o İstanbul’dan taşındığı için çok beraber olamadık. Ezberinde çok sayıda şiir vardı ve okuduğu zaman da çok güzel okurdu.
B+ sonbahar 87
Haberler
KENT KONSEYİ İŞ BAŞINDA
B
eşiktaş Kent Konseyi’nin düzenlediği etkinlikler birçok
farklı alanda aydınlatıcı ve eğitici rol üstleniyor. Konsey
gerçekleştirdiği panel, konferans ve özel günlerde ele
aldığı konularla katılımcıları bilgilendirmeye devam ediyor. Konseyin geçtiğimiz aylarda düzenlediği “Açık Kapı
Günleri”, “Kadının İnsan Hakları Konferansı” ile “Anayasa ve Demokrasi” paneli yoğun ilgi gördü…
Güldal Mumcu anlattı
Beşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi “Açık Kapı Günleri” kapsamında
düzenlenen “Okuma Günleri” Güldal Mumcu’yu ağırladı. Etkinlikte Güldal Mumcu, Uğur Mumcu suikastının karanlıkta kalmış pek çok ayrıntısını
gün ışığına çıkaran kitabı “İçimden Geçen Zaman”ı anlattı. Yoğun katılımla
gerçekleşen “Okuma Günü” nü birçok STK, dernek ve vakıf temsilcisi de
ilgiyle dinlendi.
Kadın sorunları masada
Bu arada Beşiktaş Kent Konseyi’nin Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleşen
“Kadının İnsan Hakları” konferansında “Kadına Karşı Şiddet”, “Fırsat Eşitliği”,
“Kadın Girişimciliği”, “Göçmen Kadınların Sorunları” gibi birçok kadın sorunu
da masaya yatırıldı. Kardeş şehir Erlangen Belediyesi’nden (Almanya) gelen
birçok akademisyen ve araştırmacı da konferansın onur konukları arasındaydı.
Anayasa ve Demokrasi Paneli
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, HABİTAT ve Beşiktaş Kent Konseyi
işbirliğinde “AB Gençlik Programları” kapsamında gerçekleşen “Anayasa ve
Demokrasi” paneli, gençlerden yoğun ilgi gördü. Levent Kültür Merkezi’nde
Av. Nazan Moroğlu başkanlığında düzenlenen panelde gençlerin eğitim hakları da ele alındı.
Ücretsiz
kurslar başladı
Beşiktaş Belediyesi ile Beşiktaş Halk Eğitim
Merkezi tarafından düzenlenen 40’a yakın
branşta el emeğini değerlendirme ve meslek
edindirme kursları başladı.
1 Ekim’de başlayan kurslar, yabancı dilden el
sanatlarına, müzik ve gösteri sanatlarından,
kişisel gelişim ve eğitime, bilişim teknolojile-
rinden grafik ve fotoğrafçılığa pek çok farklı
alanda gerçekleştiriliyor.
Bu yıl geçen yıldan farklı olarak İspanyolca ve
İtalyanca kursları da açıldı. Kurs programını
başarı ile tamamlayan katılımcılara, Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından onaylı eğitim sertifikaları
da veriliyor.
Öğrencilere eğitim yardımı
Çağdaş bir kentin çağdaş bireylerle, çağdaş bireylerin ise eğitimle oluşacağının bilincinde olan Beşiktaş Belediyesi, eğitime destek olmak
amacıyla her eğitim - öğretim yılının başında ihtiyaç sahibi öğrencilere
eğitim yardımı desteği sağlıyor.
88 B+ sonbahar
Bu kapsamda, Beşiktaş sınırlarında ikamet eden ailelerin resmi ilkokul, ortaokul, lise ve özel okullarda yüzde 100 burslu okuyan çocukları, her eğitim
- öğretim yılının başında eğitim yardımı ve okul kıyafeti yardımından yararlanabiliyor.
1001 Belgesel
Beşiktaş
Çarşı’da
Bu yıl 16. kez sinemaseverlerle buluşan Uluslararası 1001
Belgesel Film Festivali, Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğinde
15 yılın eskimeyen filmlerinden bir seçki sundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Belgesel Sinemacılar Birliği
tarafından organize edilen Uluslararası 1001 Belgesel
Film Festivali, bu yıl 16. kez sinemaseverlerle buluştu.
“An ve Zaman” temasıyla düzenlenen festival, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, BSB Yönetim Kurulu
Başkanı Nalân Sakızlı ve Festival Koordinatörü Erdem
Murat Çelikler’in katıldığı bir basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. 16. Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, izleyicilerini bu yıl Beşiktaş’taki salonlarda ağırladı.
13 Kasım’da Beşiktaş Çarşı Meydanı’nda sinemaseverlerin katılımıyla düzenlenen bir şenlikle açılışını yapan 16.
Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’nde bu yıl 15’i
Türkiye ve 15’sı yurtdışından olmak üzere toplam 30 film
gösterildi. Filmler, Sahne Beşiktaş, Ortaköy Kültür Merkezi (Afife Jale Salonu), Levent Kültür Merkezi (Onat
Kutlar Sinema Salonu), Fransız Kültür Merkezi ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi salonlarında ücretsiz olarak
izlendi.
Metin Sözen, İsmail Ünal ve Hasan Özgen
Paralel etkinlikler
Bugüne kadar 60 ülkeden bin 238 filmi 150 bin izleyiciyle buluşturan ve sinema sektörünün gelişimine katkıda
bulunmayı hedefleyen Belgesel Sinemacılar Birliği, 15 yıl
boyunca düzenlediği festivallerle gerek sinemaseverlerin gerekse sektörün dikkatini çekerken, Türkiye’de belgesel sinemanın serüveni, festival aracılığıyla uluslararası
bir platformda konuşulmaya; sektörün temsilcileri uluslararası muhataplarıyla bir araya gelmeye başladı. Bunda,
İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’nin,
film gösterimlerinin yanı sıra düzenlediği paralel etkinliklerin de payı büyük.
16. İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, bizi, zihnimizi açacak paralel etkinliklerle buluşturdu.
Festival kapsamında “Türkiye – Almanya Ortak Yapım
Atölyesi” ve “Online Yayıncılıkta Arşivin Önemi ve Telif
Hakları Paneli” konulu paneller ve sektör içinde heyecanla beklenen PITCHIN’ISTANBUL Belgesel Proje
Pişirme Atölyesi’nde düzenlendi. Belgesel film projelerinin uluslararası mali kaynaklara, ortak yapım, dağıtım ve
gösterim olanaklarına erişim imkânlarını artırmayı hedefleyen atölye, 16. İstanbul Uluslararası 1001 Belgesel Film
Festivali ile bu yıl içindeki programını da tamamlamış
oldu.
B+ sonbahar 89
:
İ
S
E
R
D
A
N
I
T
A
N
A
S
R
Ü
T
L
Ş
Ü
A
K
T
K
İ
Ş
BE
Kültür - Sanat
Beşiktaş Belediyesi’nin kültür sanata katkıları
devam ediyor. Her cuma ve her çarşamba
beyazperdede ödüllü film ve belgeseller
sanatseverlerle buluşuyor.
Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay ve Simit
Türkiye Gazeteciler Birliği, Belgesel Sinemacılar Birliği ve Beşiktaş Belediyesi’nin işbirliğiyle 5. sezonuna giren “Bir Belgesel, Bir Gazeteci, Çay
ve Simit” etkinliği geçtiğimiz Eylül ayında başladı. Belgeseller her çarşamba saat 19:00’da Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu’nda
seyircilerini ağırlamaya devam ediyor. Belgesel sonrası yönetmenlerin de
katıldığı söyleşilerle seyirciler belgeseller hakkında daha detaylı bilgi alabiliyor.
Dom
Bilinmeyen Halk
Vizyon Tarihi: 11 Aralık 2013
Yapım: Türkiye 2012
Yönetmen: Halil Aygün
Kurgu: Mahmut Çelik, Halil Aygün
Yapımcı: Yaşar Oktay
Nusaybin Domlarından yola çıkılarak Domlar hakkında hazırlanan benzersiz bir çalışma. Sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasal yönden Domların yaşamları
ve diğer halklarla uyumları üzerine çarpıcı bir çalışma.
Yer yer orijinal tespitlerle ve çarpıcı görüntüleriyle belge filim çalışmaları arasından önemli bir çalışma.
Bağıran Adamlar
Vizyon Tarihi: 25 Aralık 2013
Yapım: Finlandiya 2004
Yönetmen: Mika Ronkainen
Kurgu: Pernille Bech Christensen
Yapımcı : Kimmo Paananen
Müzik: Olli Tuomainen
İktidar, milliyetçilik, uzlaşmazlık ve kendi sanatınıza duyduğunuz sarsılmaz inanç üzerine
eğlenceli bir film. Şef Sirviö’nun yaratım süreci,
sıklıkla koro ve dış dünya arasında – kimi zaman
da koronun içinde – çatışmalara neden olur.
Film, 5 yıllık bir zaman dilimi içinde Finlandiya
ve uluslararası konser turnelerinde (Fransa, Japonya, İzlanda) koroyu takip ediyor. Tıpkı koro
gibi, film de ciddiyetle absürt arasındaki ince
çizgide yürüyor.
Kimim Ben ?
Vizyon Tarihi: 4 Aralık 2013
Yönetmen : Estela Bravo
Yapım: Küba 2007
Yapımcı: Ernesto Bravo, Susan Sillins
Müzik: León Gieco, ,Vìctor Heredia
90 B+ sonbahar
Fabrikanın Kalbi
Vizyon Tarihi: 20 Kasım 2013
Yapım: Arjantin
Yönetmen: Virna Molina, Ernesto Ardito
Kurgu: Virna Molina, Ernesto Ardito
Müzik: Virna Molina, Ernesto Ardito
Yapımcı: JanVrijman Fund, Alter-cine Fondation
Kendi işadamları ve hükümetleri tarafından yağmalanmış fakir bir ülkede, Zanon Seramik’in işçileri, sahibi kapamak üzereyken fabrikanın kontrolünü ele alırlar. Yeniden seramik
üretmeye başlarlar, fakat patronları olmaksızın. Şimdi özgür hissetmektedirler ama yeni
meydan okumaları da devralmak zorundadırlar. Bu durum, gerek kendi içlerinde gerekse aralarında ciddi tartışmalar yaratır. Her gün, onları boykot etmeye çabalayan politik ve
ekonomik bir sisteme karşı savaşmak zorundadırlar. Fakat karşılaştıkları en büyük engel,
dışarıdan gelmemektedir.
Yuva
Vizyon Tarihi: 27 Kasım2013
Yapım: Türkiye
Yönetmen: Ebubekir Çetinkaya
Kurgu: Onur Özcan, Murat Karabacak
Müzik: Cem Adrian
Yapımcı: Çiğdem Demirayak
Her gün dünyada yüzlerce çocuk ve kadın aile içerisinde cinsel tacize ve tecavüze uğruyor. Görmezden geldiğimiz yaralar ve duymak istemediğimiz sözlerle karşılaşıyoruz “Yuva”da. 5 kişinin
anlattığı öyküleri dinlerken toplumun “mutlu aile” tablosuna bu defa sorgulayamadığımız değerlerimiz ve tabularımızla yüzleşerek bakıyoruz.
Arjantin’in “Kirli Savaşı” sırasında, Askeri cunta döneminde öldürülenlerin ya
da “kaybolanların” çocuklarından 500 kadarı ya aileleriyle birlikte kaçırıldı ya da
toplama kamplarında doğdular. Daha sonra bu çocuklar cuntaya yakın duran ailelere evlatlık verildiler. 20 yıl sonra, Arjantin’i yeniden ziyaret eden yönetmen
Estela Bravo, birkaç çocuğu aileleriyle buluşturan Plaza de Mayo Büyükanneleri’yle tekrar biraraya geliyor ve gerçek kimliklerini öğrenmiş, hayatlarında ilk defa
gerçek aileleriyle tanışmış olan artık yetişkin 88 çocuktan bazılarını izleyiciyle
buluşturuyor.
Her cuma yeni sinema
Beşiktaş Belediyesi’nin “Yeni Sinema Hareketi”yle yaptığı sinema işbirliği
bu yıl 2. yaşına girdi. Geçtiğimiz sezon 31 yerli sinema filmi gösteren Beşiktaş Belediyesi’nin organizasyonu 8 ayda 10 bin seyirciye ulaştı.
İstnbul’da yıl boyunca 254 yerli - yabancı filmin vizyona girdiği düşünülürse,
31 yerli yapımın “Her Cuma Yeni Sinema” etkinliğiyle seyirciyle buluşması,
çarpıcı bir rakam olarak dikkat çekiyor.
“Her Cuma Yeni Sinema” bu yıl sezona, geçtiğimiz yıl gösterilen ve en
fazla seyirci sayısına ulaşan dört filmin tekrarıyla başladı. 20 Eylül’de Seyfi
Teoman’ın “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” ile başlayan gösterimleri aralıksız
sürüyor.
Yeni sezonda filmler, Onat Kutlar Sinema Salonu’nda 25 Ekim’den itibaren her cuma saat 19. 00’da seyircisiyle buluşacak. Yapılacak ilk gösterimlere filmin yönetmeni ve başrol oyuncuları da katılacak. Gösterimin ardından düzenlenecek söyleşi bölümünde, izleyiciler sorularını film ekibine
yöneltebilecek.
Ferahfeza
Vizyon Tarihi: 22 Kasım 2013
Yapım: Türkiye 2013
Yönetmen: Elif Refiğ
Oyuncular: Uğur Uzunel, Mert Asutay, Engin Hepileri,
Sitare Akbaş, Özer Arslan, Rıza Akın, Serkan Altıntaş
Kurgu: Evren Luş
Yapımcı: Elif Refiğ, Mehmet Betil
Can
Vizyon Tarihi: 15 Kasım 2013
Yapım: Türkiye 2011
Yönetmen: Raşit Çelikezer
Oyuncular: Selen Uçer, Serdar Orçin, Yusuf Berkan Demirbağ, Erkan Avcı,
İdil Yener, Cengiz Bozkurt,
Kurgu: Ahmet Can Çakırca
Yapımcı: Raşit Çelikezer, Burak Akidil, Umman Küçükyılmaz
Ayşe ve Cemal birbirlerini çok sevmiş ve evleneli daha birkaç yıl olmuştur. Kaçarak geldikleri Büyükşehir’de geçinebiliyor ve mutlu mesut yaşıyorlardır. Tek eksikleri bir “çocuk”
tur. Normal yollardan çocuk sahibi olamayınca Cemal’in zoruyla illegal yollara başvururlar.
Ancak bu kararları onların yuvasını dağıtacaktır. Başından beri bu duruma karşı tavır alan
Ayşe çocuğu bir türlü bağrına basamaz ve çocuk bir yaşına gelirken Cemal evi terk eder.
Ayşe çocukla bir başına kalır. Ondan kurtulmak için her yolu deneyecek ama bir türlü
başaramayacaktır. Cemal’in ise artık bambaşka bir hayatı vardır.
Hayalperest Ali 20 yaşında, bir yandan babasının baskıcı tavırlarıyla diğer yandan da Tuzla
bölgesinde mal tedarikçisi olarak çalışan, alt sınıftan bir gençtir. Babasının buyruklarını zorla
da olsa yerine getirmeye çalışır. Tek arkadaşı ise Kısmet’tir; en büyük zevkleri ise gece yakınlardaki tepeliğe tırmanıp şehri seyretmektir. Bu sıradan görünen hayatının içerisinde Ali tesadüflere büyük anlamlar yükler ve onu daha güzel bir hayata götüreceğine inandığı işaretleri
takip eder. Bir gece şehrin ışıklarını farklı bir noktadan görmek ister ve bir kuleye tırmanır. Bu
farklı bakış açısı ona duvarda yarım kalmış bir gemi grafitisi hediye edecektir. Ali, duvara bu
çizimi yapan kişiyi bulması gerektiğine kendisini ikna eder. Bu gizemli kişi ona “Vamos”u bulmakta yardım edecek ve bu yerlerden uzaklara gitmesini sağlayacaktır...
Yük
Vizyon Tarihi: 1 Kasım 2013
Yapım: Türkiye 2012
Yönetmen: Erden Kıral
Kurgu: Mustafa Preşeva
Oyuncular: Tülin Özen, Nadir
Sarıbacak, Engin Çetinbağ, MuratKılıç,
Sinan Demirer, Burhan Gün
Yapımcı: Avni Özgürel, Ayfer Özgürel
Kuma
Vizyon Tarihi: 27 Aralık 2013
Yapım: Türkiye 2012
Yönetmen: Umut Dağ
Yapımcı: Veit Heiduschka, Michael Katz, Mehmet
Erişti
1 aile, 2 kadın ve pek çok sır. Yıllardır değişmeden gelen,
yıkılamayan geleneklerin, törelerin arasına sıkışan bir ailenin dramatik öyküsünü anlatan Kuma’da, ciddi bir hastalıkla mücadele eden bir kadın, kocasına ve ailesine kendi eliyle seçtiği genç bir kadını ‘mecburen’ kuma olarak getirir, kadının
ölümle pençeleşirken kendi iç dünyasında ve ailede yaşananlar sade bir dille beyazperdeye
aktarılıyor.
Rüzgârlar
Vizyon Tarihi: 8 Kasım 2013
Yapım: Türkiye 2013
Yönetmen: Selim Evci
Kurgu: Selim Evci
Oyuncular: Nejat Buluz, Mediha Didem Türemen,
Rüçhan Çalışkur, Zeynep Gülmez
Yapımcı: Selim Evci
Filmler için ses kayıtları yapan Murat, Gökçeada’da (Imroz) duyduğu çeşitli sesleri kaydeder
ve fotoğraflar çeker. Ada ile ilgili bir fotoğraf sergisi açmak istemektedir. Bu çalışmaları sırasında adada tek başına yaşayan 80 yaşlarındaki Madam Styliani ile tanışır. Aralarında bir
dostluk oluşur. Madam’ın kendi sesinden hayatını, anılarını kaydetmeye başlar.
Cemal işlediği cinayet sonrası bir madene
kaçıp, ölüm korkusu ile saklanır. Peşinde onu
kovalayan bir başka adamsa dışarıdan görünen tüm cesaretine rağmen “öldürmekten”
korkmaktadır. Bu iki adamın ortak noktası ise Zeynep adlı bir kadındır. Aslında Cemal ile evli
olan Zeynep, bundan seneler önce Cumali adlı bir adamla tutkulu bir ilişki yaşar ama Cumali
de evli bir adamdır...
Gösterime girecek
diğer filmler
29 Kasım 2013
6 Aralık 2013
13 Aralık 2013
20 Aralık 2013
“Zerre” / Erdem Tepegöz
“Geriye Kalan” / Çiğdem Vitrinel
“Ölü Bölgeden Fısıltılar” / Fırat Çağrı Beyaz
“Zenne” / Caner Alper, Mehmet Binay
B+ sonbahar 91
24 Saat
Beşiktaş'ta Yaşam Rehberi
Her konu için arayın... 7 gün 24 saat
444 44 55
ACİL NUMARALAR
110 Yangın İhbar
112 Sıhhi İmdat
121 Telefon Arıza
122 Ankesör Arıza
126 Kablo TV Arıza
154 Alo Trafik
155 Polis İmdat
BEŞİKTAŞ BELEDİYES‹
Belediye Başkanlığı
Park ve Bahçeler Müdürlüğü
Arnavutköy Zabıta Karakolu
2. Şube Emniyet Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 64
Tel: 0212 265 12 66
Temizlik İşleri Müdürlüğü
Levent Zabıta Karakolu
Tel: 0212 269 53 08
Gayrettepe Mah.
Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk. No: 7
Tel: 0212 214 40 10
Faks: 0212 214 47 00
Gayrettepe Zabıta Karakolu
3. Kolordu Komutanlığı
Tel: 0212 319 42 65
Nisbetiye Mah. Aytar Cad.
Tel: 0212 319 42 42
Faks: 0212 319 42 70
İletişim: 444 44 55
www.besiktas.bel.tr
Yazı İşleri Müdürlüğü
Belediye Başkanlığı
Mali Hizmetler Müdürlüğü
(Eski Bina) Çırağan Cad.
No: 77 Yıldız Mah.
Tel: 0212 236 10 20 (10 Hat)
Faks: 0212 259 16 83
Tel: 0212 319 42 26
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 92
Tel: 0212 319 41 23
Hukuk İşleri Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 28
Özel Kalem Müdürlüğü
Sağlık İşleri Müdürlüğü
156 Jandarma İmdat
Tel: 0212 280 48 00
Tel: 0212 319 42 04
158 Alo Sahil Güvenlik
Emlak ve İstimlak Müdürlüğü
Destek Hizmetler Müdürlüğü
175 Alo Tüketici
177 Orman Yangın İhbarı
182 Ruhsal Bunalım Danışma
184 Sağlık Danışma
Tel: 0212 319 42 54
Tel: 0212 319 42 34
Teftiş Kurulu Müdürlüğü
İmar ve Şehircilik Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 94
İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 96
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü
Tel: 0212 319 42 53
Zabıta Müdürlüğü
Tel: 0212 260 60 05
Evlendirme Dairesi
185 Su Arıza
Tel: 0212 319 42 42
Nüzhetiye Cad. No: 68 Türkali Mah.
Tel: 0212 260 64 97
186 Alo BEDAŞ
Plan ve Proje Müdürlüğü
Ortaköy Zabıta Karakolu
Tel: 0212 319 42 75
187 Doğalgaz Acil
Fen İşleri Müdürlüğü
188 Cenaze Hizmetleri
Tel: 0212 319 42 63
Tel: 0212 260 54 53
Çarşı Zabıta Karakolu
Tel: 0212 258 16 73
Konaklar Mah. Org.
İzzettin Aksalur Cad. No: 1
Tel: 0212 365 12 00
Faks: 0212 285 03 23
Tel: 0212 272 37 89
Dikilitaş Semt Evi
Emirhan Cad. Dilek Sk. No:2
Tel: 0212 261 29 26
Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü
Gayrettepe Mah.
Barbaros Bulvarı No: 137
Tel: 0212 318 86 00
Etiler Yaşam Evi
Etiler Mah. Ahular Sk. No:19
Tel: 0212 263 43 69
Kadastro Müdürlüğü
Ulus Yaşam Evi
Nisbetiye Mah. Ilgın Sk. No: 3 Ulus- Tel: 0212 269 81 98
Darphane
Ulus Semt Evi
Ulus Mah. Yol Sk. No: 2 Ulus Tel: 0212 287 27 15
Ortaköy Yaşam Evi
Ambarlıdere Yolu Sk.
No: 4 Ortaköy
Tel: 0212 227 33 94
Gençlik Merkezi
Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad.
No: 3 Kat: 5
Tel: 0212 259 06 73
Kız Öğrenci Konuk Evi
Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2
Tel: 0212 327 43 45
Faks: 0212 236 68 93
Devlet İstatistik Enstitüsü
Bölge Müdürlüğü
Cihannuma Mah.
Barbaros Bulvarı No: 53
Tel: 0212 258 92 96
Faks: 0212 258 36 76
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
Nisbetiye Mah. Adnan Saygın Cad.
Müderris Salih Rüştübey Sk. 2. Ulus
Tel: 0212 325 49 28
Faks: 0212 325 91 20
RESM‹ DA‹RELER
İlçe Özel İdare Müdürlüğü
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 415 40 00
İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı
BEDAŞ
Bedaş Genel Müdürlük
Harp Akademileri Komutanlığı
Yeni Levent
Tel: 0212 398 01 00
İstanbul Merkez Komutanlığı
92 B+ sonbahar
Deniz Müzesi Komutanlığı
Dikilitaş Mah. Leylak Sk. No:10
Tel: 0212 260 31 30
Faks: 0212 236 91 02
Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk.
No: 25/A Gayrettepe
Tel: 0212 274 07 30
0212 274 00 87
Tel: 0212 311 36 00
Faks: 0212 361 86 86
Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sk. No: 55
Tel: 0212 370 90 00
Halk Eğitimi Merkezi
Çitlenbik Sk. No: 29 Yıldız
Tel: 0212 236 10 24-25
Erkek Konuk Evi
Yavuz Kocaömer Engelliler Parkı
Cihannuma Mah.Yıldız Cad. No: 42
Tel: 0212 236 51 65
Nisbetiye Mah. Aytar Cad.
Başlık Sk. No:1
Tel: 0212 269 15 41
Faks: 0212 269 15 41
Jandarma Bölge Komutanlığı
Balmumcu Mah.
Şakir Kesebir Cad. No: 1
Tel: 0212 213 44 00
Mecidiye Mah.
Palanga Cad. No: 62
Tel: 0212 258 99 60
Faks: 0212 258 60 65
Kaymakamlık
İlçe Emniyet Müdürlüğü
Nüfus Müdürlüğü
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 81
Tel: 0212 327 50 80
Faks: 0212 260 99 99
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 259 84 44
Faks: 0212 327 33 15
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 327 33 10
Faks: 0212 327 33 11
Milli Saraylar Daire Başkanlığı
Dolmabahçe Sarayı
İSKİ Müşteri Hizmetleri
Tel: 0212 301 74 30
Tel: 0212 236 90 00
Faks: 0212 259 32 92
İSKİ Beşiktaş Şefliği
Müftülük
Tel: 0212 301 74 10
Faks: 0212 301 66 78
Sinanpaşa Mah.
Beşiktaş Cad. No: 41
Tel: 0212 261 00 84
Faks: 0212 260 33 10
Polis Eğitim Müdürlüğü
Akat Mah. Selçuklar Sk. No: 24
Tel: 0212 352 36 90
Faks: 0212 352 36 92
Beşiktaş Tapu Müdürlüğü
Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42
Tel: 0212 261 73 90
Faks: 0212 258 32 51
TRT İstanbul Televizyonu
İTFAİYE
Tel:0212 227 81 19-0212 258 75 34
0212 259 15 06-0212 259 15 070212 258 75 34
Faks: 0212 258 80 15
MUHTARLIKLAR
Abbasağa Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Yüksel Sağat
Kuruçeşme Mah.
Ahmet Adnan Saygun Cad. No: 83
Tel: 0212 259 72 75
Faks: 0212 227 61 16
Cihannuma Mah. Çömezler Sk. No: 1
Tel: 0212 227 83 27
Faks: 0212 259 39 57
Türk Telekom Müdürlüğü
Akat Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Murat Tayfun Kirmanlı
Gayrettepe Mah.
Yıldız Posta Cad. No: 40
Tel: 0212 288 21 00
Faks: 0212 266 46 46
Sosyal Yardımlaşma Vakfı
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 261 46 46-0212 327 33 11
Afet Yönetim Merkezi
Karanfilköy Mah. Cumhuriyet Cad.
Tel: 0212 352 24 38
0212 352 16 78
POLİS MERKEZLERİ
Arnavutköy Polis Merkezi
1.Cadde No: 52 Arnavutköy
Tel: 0212 263 60 07
Beşiktaş Polis Merkezi
Yıldız Parkı girişi Çırağan
Tel: 0212 327 52 77
Etiler Şehit Naci Soydan Polis Merkezi
Nisbetiye Caddesi Dilhayat Sk. No: 1 Etiler Tel: 0212 263 17 67
Faks: 0212 263 17 66
Levent Polis Merkezi
Hacı Adil Caddesi No:1 Levent
Tel: 0212 264 18 00
Faks: 0212 264 18 00
H‹ZMET B‹R‹MLER‹
İ.E.T.T. 1. Hareket Amirliği
Tel: 0212 227 39 23
İ.E.T.T. İşletme Şefliği
Tel: 0212 227 70 25
İ.E.T.T. 4. Levent Aktarma
Merkez Amirliği
Tel: 0212 268 35 38
İGDAŞ Genel Müdürlüğü
Tel: 0212 499 11 11
Faks: 0212 449 11 33
İGDAŞ İstanbul Bölge Müdürlüğü
Tel: 0212 499 22 22
Faks: 0212 499 22 09
İGDAŞ Etiler Şefliği
Akat Mah. Haydar Aliyev Cad. No: 3
Tel: 0212 351 21 69
Faks: 0212 351 12 84
Arnavutköy Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Sedef İrteş
Arnavutköy Mah.
Satış Meydanı Sk. No: 27
Tel: 0212 265 67 95
Faks: 0212 265 67 95
Balmumcu Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Cüneyt Doğan
Balmumcu Mah.
Zincirlikuyu Sk. No: 21
Tel: 0212 347 75 05
Faks: 0212 347 75 05
Bebek Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Aydın Onar
Bebek Mah. Bebek Hamamı Sk.
No: 8B
Tel: 0212 263 33 00
Faks: 0212 263 33 00
Cihannuma Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Ertan Kurtlutepe
Cihannuma Mah. Mazharpaşa Sk.
No: 15 D: 1
Tel: 0212 258 79 61
Faks: 0212 259 99 62
Dikilitaş Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Suat Sızmaz
Dikilitaş Mah. Cami Meydanı Sk.
No: 12A
Tel: 0212 261 57 33
Faks: 0212 261 57 33
Etiler Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Seçil Eşki
Etiler Mah. Ahular Sk. No: 19
Tel: 0212 287 53 83
Faks: 0212 263 69 28
Gayrettepe Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Necla Başar
Engelli Koordinasyon Merkezi Ofisi Çok Amaçlı Salon
Levazım Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Murat Uygun
Levazım Mah. Koru Sk. No: 7
Tel: 0212 288 93 21
Faks: 0212 288 93 21
Levent Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Muzaffer Türk
Levent Mah. Gonca Sk. No: 12
Tel: 0212 264 75 31
Mecidiye Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Cemal Şensöz
Mecidiye Mah.
Ambarlıdere Sk. No:5
Tel: 0212 261 73 30
Muradiye Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Cengiz Hacıömeroğlu
Ortaköy Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Refik Namunlu
Gürcü Kızı Sk. No: 4
Tel: 0212 261 65 21
Sinanpaşa Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Zeki Bölükbaşı
Sinanpaşa Mah.
Hasfırın Cad. No: 5
Tel: 0212 258 75 74
Türkali Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Ahmet Bayraktar
Gayrettepe Mah.
Fahri Gizden Sk. No: 26
Tel: 0212 288 20 16
Faks: 0212 288 20 16
Türkali Mah.
Ihlamurdere Cad. No: 136
Tel: 0212 259 87 10
Konaklar Mahallesi Muhtarlığı
Muhtar: Aslı Akyüz
Ulus Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Kadriye Gedik
Konaklar Mah.
Faruk Nafiz Çamlıbel Sk. No: 1
Tel: 0212 282 42 12
Faks: 0212 282 33 99
Ulus Mah. Öztopuz Cad.
Yol Sk. No: 2
Tel: 0212 287 27 15
Faks: 0212 263 42 12
Kuruçeşme Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Adnan Soysal
Vişnezade Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Reyhan Cinyusuf
Kültür Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Dursun Gül
Yıldız Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Şevki Yıldırım
İSKİ Şube Müdürlüğü
Kültür Mah. Sekbanlar Sk. No: 88
Tel: 0212 265 07 55
Faks: 0212 263 35 37
Yıldız Mah.
Çırağan Cad. No: 17/1
Tel: 0212 261 50 05
Nisbetiye Mah.
Aytar Cad. No: 40-7
Tel: 0212 283 92 92
Refresh Polikliniği
Hattat Hastanesi
Yeni Sülün Sk. No: 85, 3.Levent
Tel: 0212 282 36 46
Özel Tunç Polikliniği
Metropolitan Florence
Nightingale Hastanesi
Gayrettepe Mah.
Cemil Arslan Güder Sk.
No: 8
Tel: 0212 283 34 00
Şaban Gündeş Aile Sağlığı Merkezi
Nisbetiye Mah.
Ahmet Adnan Saygun Cad.
No: 30
Tel: 0212 281 71 61
Kranioplast Polikliniği
Levent Mah.
Krizantem Sk. No: 19
Tel: 0212 324 74 54
Nisbetiye Mahalle Muhtarlığı
Muhtar: Hatice Ayşe Şirinler
Tel: 0212 499 32 56
Faks: 0212 499 32 59
Tel: 0212 328 17 50
Yıldız Cad. No: 71
Tel: 0212 310 56 00
Levent Semt Polikliniği
Vişnezade Mah.
Şair Nedim Cad. No: 53
Tel: 0212 261 15 94
Faks: 0212 258 24 23
İGDAŞ Fulya İşletme Şefliği
Dentistanbul Diş Hastanesi
Muradiye Mah.
Muradiye Deresi Sk. No: 2
Tel: 0212 260 41 25
Kuruçeşme Mah.
Kırbaç Sk. No: 40
Tel: 0212 287 06 38
Faks: 0212 287 06 38
Tel: 0212 499 32 41
Faks: 0212 499 32 44
SAĞLIK KURULUŞLARI
Levent Mah. Binbir Çiçek Sk. No: 2
Tel: 0212 268 35 45
Kültür Mah. Çamlık Sitesi
A 1 Blok D: 3
Tel: 0212 287 01 00
Güzel Günler Polikliniği
Levent Mah. Güllü Sk. No: 4
Tel: 0212 278 27 71
SSK Beşiktaş Dispanseri
Cihannüma Mah.
Bostancı Veli Sk. No: 3
Tel: 0212 261 71 15
Kültür Mah.
İETT Blokları Yolu No: 21
Tel: 0212 257 01 16
SSK Levent Dispanseri
Ege Polikliniği
Dikilitaş Sağlık Ocağı
Binbir Çiçek Sk. Levent
Tel: 0212 268 35 45
Nisbetiye Mah.
Nisbetiye Cad. No: 26/16
Tel: 0212 325 40 46
Dikilitaş Mah.
Bestekâr Aralığı Sk. No: 4
Tel: 0212 327 17 89
Beşiktaş Semt Polikliniği
Beşiktaş Sağlık Grup Başkanlığı
Barbaros Bulvarı
Bostancı Veli Sk. No:3
Tel: 0212 227 02 45
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 236 22 65
Sefa Polikliniği
Nüzhetiye Cad. No: 23/2
Tel: 0212 503 92 40
Barbaros Bulvarı Bostancı Veli Sk.
No: 3 Kat: 2
Tel: 0212 327 79 86
Transmed Polikliniği
Merkez Sağlık Ocağı
Levent Mah. Fulya Sk. No: 7
Tel: 0212 281 13 00
Cosmed Polikliniği
Levent Mah. Yeni Sülün Sk. No: 105
Tel: 0212 283 22 21
Yaşasın Hayat Polikliniği
Vişnezade Mah. Süleyman Seba
Cad. No: 39
Tel: 0212 236 73 00
Verem Savaş Dispanseri
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77
Tel: 0212 327 33 14
Faks: 0212 327 33 14
Ana Çocuk Sağlığı Merkezi
Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad.
Gönenoğlu Sk. No: 10 kat: 1
Tel: 0212 327 31 66
Semt Aile Sağlığı Merkezi
Medis Polikliniği
Abbasağa Mah. Barbaros Bulvarı,
Bostancı Veli Sk. No:3
Tel: 0212 236 99 97
Konaklar Mah. Akasyalı Sk. No: 10
Tel: 0212 269 66 66
Sait Çiftçi Kamu Sağlığı Merkezi
Micromed Polikliniği
Sarmaşık Sk. No: 31 Levent
Tel: 0212 281 68 00
Etiler Kardiyoloji Polikliniği
Akat Mah. Nisbetiye Cad. No: 41/25
Tel: 0212 352 52 51
Dikilitaş Mah.
Barbaros Bulvarı No: 109
Tel: 0212 236 77 62
NeoLife Tıp Merkezi
Nisbetiye Mahallesi Yücel Sk.
No: 6 1. Levent
Tel: 0212 385 31 00
B+ sonbahar 93
24 Saat
Ortaköy Beltaş Sağlık Ocağı
Onep Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi
Mecidiye Mah.
Müverrih Saadettin Sk.No: 20
Tel: 0212 259 56 18
Levent Mah. Manolyalı Sk. No: 15
Tel: 0212 283 92 70
Levent Sağlık Ocağı
Nisbetiye Mah. Yücel Sk. No: 15
Tel: 0212 279 58 26
Karanfilköy Sağlık Ocağı
Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 121
Tel: 0212 351 25 53
Baykent Tıp Merkezi
Nisbetiye Mah. Aydın Sk. No: 8
Tel: 0212 284 00 90
Boğaziçi Tıp Merkezi
Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sk. No: 7 Tel: 0212 227 00 00
Novita Cerrahi Merkezi
Levent Mah. Manolyalı Sk. No: 5
Tel: 0212 284 97 03
Özel Aileden Biri Evde Bakım
Hizmetleri
Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad.
No: 8 2 Blok D: 24
Tel: 0212 347 26 70
Dünya Göz Hastanesi
Nisbetiye Cad. Yanarsu Sk. No :1
Tel: 444 44 69
Memorial Etiler Tıp Merkezi
Çebi Tıp Merkezi
Nispetiye Cad. Erdölen İşhanı
No. 38 Etiler
Tel: 0212 324 99 99
Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No:58 Tel: 0212 227 55 55
Özel Gastro Med Merkezi
Ota Tıp Merkezi
Sinanpaşa Mah. No: 23
Tel: 0212 227 84 50
Jinemed Tıp Merkezi
Muradiye Mah. Deryadil Sk. No:1
Tel: 0212 260 40 40
Dikilitaş Tıp Merkezi
Dikilitaş Mah.
Karakol Çıkmazı Sk. No: 1A
Tel: 0212 327 19 12
Acıbadem Etiler Tıp Merkezi
Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40/8 Tel: 0212 283 03 33
Nisbetiye Mah.
Aytar Cad. No: 38 Kat: 2
Tel: 0212 324 73 73
Fertijin Kadın Sağlığı Merkezi
Bebek Mah.
Bebek Yokuşu Sk. No: 6 Etiler
Tel: 0212 287 57 75
Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Merkezi
Nisbetiye Cad. Erdölen İş Merkezi
No: 38 / 13 Etiler
Tel: 0212 324 30 10
Jinepol Kadın Sağlığı Kliniği
International Etiler Tıp Merkezi
Aytar Cad. Başlık Sok 1/B Levent
Tel: 0212 264 18 28
Faks: 0212 264 18 80
Levent Mah. Nisbetiye Cad. No: 19
Tel: 0212 280 40 30
Acıbadem Fulya Hastanesi
Ortaköy Tıp Merkezi
Balmumcu Mah. Varnalı Sk. No: 3 Tel: 0212 347 11 30
Dikilitaş Mah. Hakkı Yeten Cad.
Yeşilçimen Sk. No: 23
Tel: 0212 306 44 44
Faks: 0212 306 40 00
Otim Med Diyaliz Merkezi
Dikilitaş Mah. Yeşilçimen Sk. No: 9
Tel: 0212 327 87 47
OTELLER
Türkiye Kanserle Savaş Vakfı
Nisbetiye Mah. Yücel Sk. No: 6-8
Tel: 0212 278 83 41
Cosmed Est. ve Plastik Cerrahi Merkezi
Levent Mah. Yeni Sülün Sk. No: 17
Tel: 0212 283 91 81
Levent Genel Cerrahi Merkezi
Levent Mah. Yasemin Sk. No: 2/1
Tel: 0212 324 01 50
Acıbadem Levent Tıp Merkezi
Levent Çarşı No: 17
Tel: 0212 324 01 48
İstanbul Ortopedi Merkezi
Levent Mah. Çilekli Cad. No: 1
Tel: 0212 324 03 24
Four Seasons Hotel
Levent Cafe
Çırağan Cad. No:28
Devlet Güvenlik Mahkemesi Yanı
Tel: 0212 381 40 00
Faks: 0212 381 40 10
Levent Mah. Çalıkuşu Sk. Levent
Kültür Merkezi No:2/4
Tel: 0212 269 39 97
Beşiktaş Kültür Merkezi
Ortaköy Cafe
La Maison Hotel
Yıldız Mah. Müvezzi Cad. No: 63 Tel: 0212 227 42 63
Faks: 0212 227 42 78
Ortaköy Princess Hotel
Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 10 Tel: 0212 227 60 10
Faks: 0212 260 21 48
Parksa Hilton
Vişnezade Mah.
Bayıldım Cad. No: 12
Tel: 0212 310 12 00
Faks: 0212 227 91 85
Radisson Sas Bosphorus Hotel
Renmed Diyaliz Merkezi
Levent Mah. Begonya Sk.No: 10
Tel: 0212 269 47 93-0212 278 11 14
Beşiktaş Belediyesi Meyve Bahçesi
Bebek Oteli
Bebek Mah.
Cevdetpaşa Cad. No: 34
Tel: 0212 358 20 00
Faks: 0212 263 26 36
Conrad İstanbul
Cihannüma Cad.
Saray Mah. No: 5
Tel: 0212 310 25 25
Faks: 0212 259 66 67
Çırağan Palace Kempinski
Çırağan Cad. No: 32
Tel: 0212 326 46 46
Faks: 0212 259 66 87
Dedeman Otel
Gayrettepe Mah.
Yıldız Posta Cad. No: 52
Tel: 0212 337 39 00
Faks: 0212 356 19 50
Yıldız Mah. Çırağan Caddesi 46
Tel: 0212 310 15 00
Sürmeli Hotel
Gayrettepe Mah.
Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk. No: 3
Tel: 0212 272 11 60
Faks: 0212 272 75 32
The Plaza Otel
Gayrettepe Mah.
Barbaros Bulvarı No: 165
Tel: 0212 274 13 13
Faks: 0212 273 15 90
Hotel Les Ottomans
Kuruçeşme Mah.
Muallim Naci Cad. No: 68
Tel: 0212 359 15 00
Faks: 0212 359 15 40
Swissôtel The Bosphorus, Istanbul
Bayıldım Caddesi No: 2 Maçka
Tel: 0212 326 11 00
Faks: 0212 326 11 22
W Hotel
Süleyman Seba Cad. No: 22
Tel: 0212 381 21 21
Faks: 0212 381 21 81
BELEDİYE
CAFELERİ
Akatlar Cafe
Akatlar Mah. Zeytinoğlu Cad. No:16
Tel: 0212 351 42 06
Kültür Cafe
Kültür Mah.
Orkide Sk. No: 7
Prof. Dr. Aykut Barka
Deprem Parkı içi
Beşiktaş Belediyesi Sıtkı Çiftçi Kreş ve Çocuk Bakım evi
94 B+ sonbahar
Dere Çıkmazı Sk. Ortaköy Kültür
Merkezi No:12/1
Tel: 0212 227 77 23
Sanatçılar Cafe
Köyiçi Cad. No: 39
Tel: 0212 260 11 56
MÜZELER
Akat Mah. Tepecik Yolu No: 11A
Sanatçılar Parkı içi
Aşiyan Müzesi
Sporcular Cafe
Deniz Müzesi
Konaklar Mah. Ihlamur Sk. No: 6
Sporcular Parko içi
SİNEMALAR
Akmerkez AFM
Kültür Mah. Nisbetiye Cad. No: 56
Tel: 0212 282 05 05
Peugeot Cine City (Alkent Sitesi)
Akat Mah.
Tepecik Yolu Kaktüs Sk. No: 3
Tel: 0212 352 16 66
Mayadrom AFM
Akat Mah. Orkide Sk. No: 1
Tel: 0212 444 12 36
Bebek Mah. Aşiyan Yolu No: 15
Tel: 0212 263 69 86
Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2
Tel: 0212 327 43 45
Mimar Sinan Üniversitesi
Resim Heykel Müzesi
Vişnezade Mah.
Dolmabahçe Cad. No: 4
Tel: 0212 261 42 98
Şehir Müzesi
Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Yıldız Sarayı
Tel: 0212 258 53 44
Yıldız Sarayı Müzesi
Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu
Tel: 0212 258 30 80
ÜNİVERSİTELER
KÜLTÜR MERKEZLERİ
Akatlar Kültür Merkezi
Melih Cevdet Anday Sahnesi
Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 16 Tel: 0212 351 93 82-84
Fulya Sanat
Hakkı Yeten Cad.
Ahçıoğlu Plaza No:10 Dikilitaş
Tel: 0212 215 60 29-36
Faks: 0212 215 60 37
Bahçeşehir Üniversitesi
Yıldız Mah.
Osmanpaşa Mektebi Sk. No: 4-6
Tel: 0212 236 54 90
Boğaziçi Üniversitesi
Bebek Mah. Şehitlik
Dergâhı Sk. No: 2
Bebek Mah.
Cevdetpaşa Cad. No: 115
Tel: 0212 359 54 00
Galatasaray Üniversitesi
Mustafa Kemal Merkezi
Attila İlhan Sahnesi
Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 36
Tel: 0212 227 44 80
Akat Mah. Uğur Mumcu Cad. No: 8
Tel: 0212 351 24 56
Haliç Üniversitesi
Levent Kültür Merkezi
Onat Kutlar Sinema Salonu
Levent Mah.
Çalıkuşu Sk. No: 2-4
Tel: 0212 325 73 71
Ortaköy Kültür Merkezi
Afife Jale Sahnesi
Ortaköy Mah.
Ortaköy Dere Çıkmazı No: 1 2
Tel: 0212 236 10 27
Çiğdem Sk. No: 2/A Gayrettepe
Tel: 0212 288 69 69
İstanbul Bilim Üniversitesi
Gayrettepe Mah.
Büyükdere Cad. No: 120
Tel: 0212 213 64 86
İstanbul Teknik Üniversitesi
Vişnezade Mah.
Süleyman Seba Cad. No: 90
Tel: 0212 293 13 00
Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi
•Bebek Mahallesi
Yıldız Mah. Çiğdem Sk. No: 1 Tel: 0212 259 17 90
Çınar Taksi
Yeditepe Üniversitesi Göz Merkezi
İskele Taksi
Şakir Kesebir Cad.
Gazi Umur Paşa Sk. No: 28
Balmumcu
Tel: 0212 211 40 00
Yıldız Teknik Üniversitesi
Yıldız Mah. Hamam Sk. No: 2
Tel: 0212 259 70 70
Tel: 0212 265 22 37
Tel: 0212 265 94 33
•Dikilitaş Mahallesi
Güven Taksi
Tel: 0212 261 65 27
Dikilitaş Merkez Taksi
Tel: 0212 261 56 26
TAKSİ DURAKLARI
Emirhan Taksi
Tel: 0212 260 75 35
Öner Taksi
Tel: 0212 211 66 63
•Abbasağa Mahallesi
Yıldız Taksi
Tel: 0212 260 06 06
Conrad Taksi
Tel: 0212 260 55 40
Çırağan Taksi
Tel: 0212 227 72 66
•Akatlar Mahallesi
Karanfil Taksi
Tel: 0212 651 97 68
Koza Taksi
Tel: 0212 267 17 00
•Etiler Mahallesi
Bahar Taksi
Tel: 0212 351 10 58
Bizim Taksi
Doğan Taksi
Tel: 0212 265 36 96
Günaydın Taksi
Tel: 0212 265 32 17
Tel: 0212 351 65 25 Özen Taksi
Tel: 0212 268 42 85
Tel: 0212 287 04 02
MKM Taksi
Tel: 0212 352 02 41 - 61
•Arnavutköy Mahallesi
İskele Taksi
Tel: 0212 263 38 50
Bebek Taksi
Tel: 0212 263 73 69
•Balmumcu Mahallesi
Bebek Taksi
Tel: 0212 263 72 45
Sabancı Center Merkez Taksi
Tel: 0212 264 19 64
Konaklar Taksi
Tel: 0212 281 56 19
Köşk Taksi
Tel: 0212 264 44 23
Esentepe Taksi
Park Taksi
Tel: 0212 266 23 80
İdil Taksi
Tel: 0212 266 05 30
Cihan Taksi
Tel: 0212 272 03 07
Esen Taksi
Tel: 0212 287 61 56
Sahil Taksi
Tel: 0212 265 88 22
•Kültür Mahallesi
Kültür Taksi
Basın Taksi
Tel: 0212 264 69 89
Levent Taksi
Bulut Taksi
Tel: 0212 266 18 17
Tel: 0212 265 77 11
•Konak Mahallesi
•Levazım Mahallesi
Oyak Site Taksi
Levazım Taksi
Tel: 0212 267 17 29
Öz Ortaköy Taksi
Tel: 0212 260 06 95
Aile Taksi
Tel: 0212 261 48 55
•Ulus Mahallesi
Site Taksi
Merkez Taksi
Tel: 0212 268 42 85
Tel: 0212 269 59 81
Levent Merkez Taksi
Ulus Vadi Taksi
Tel: 0212 264 19 64
Tel: 0212 287 69 19
Uygun Taksi
Öz Ulus Taksi
Tel: 0212 269 22 65
Tel: 0212 263 05 06
Birlik Taksi
Ulus Taksi
Tel : 0212 269 01 87
•Nisbetiye Mahallesi
Birlik Taksi
Öz Ulaş Taksi
•Ortaköy Mahallesi
Tel: 0212 264 16 17
Tel: 0212 265 72 72
Tel: 0212 272 29 07
Tel: 0212 264 16 58
Sevgi Taksi
Tel: 0212 282 43 77
•Kuruçeşme Mahallesi
Tel: 0212 265 94 33
Sizin Taksi
Tel: 0212 268 12 10
•Gayrettepe Mahallesi
Mayadrom Taksi
Tel: 0212 325 81 69
Yeni Levent Taksi
Tel: 0212 263 53 15
Akatlar Taksi
Site Taksi
Çocuk Diş Kliniği
•Levent Mahallesi
Tel: 0212 269 01 87
Nisbetiye Taksi
Tel: 0212 264 22 31
Öz Turizm Taksi
Tel: 0212 269 90 99
Tel: 0212 263 69 46
2. Ulus Turizm Taksi
Tel: 0212 264 70 79
Turizm Taksi
Tel: 0212 264 70 91
•Vişnezade Mahallesi
Öz Valide Çeşme Taksi
Tel: 0212 259 41 52
Valide Çeşme Taksi
Tel: 0212 260 36 24
Merkez Taksi
Tel: 0212 327 33 60
İSKELELER
Arnavutköy İskelesi
Arnavutköy Mah.
Bebek-Arnavutköy Cad.
Tel: 444 18 51
Bebek İskelesi
Bebek Mah.
Cevdetpaşa Cad.
Tel: 444 18 51
Kadıköy İskelesi
Sinanpaşa Mah.
Cezayir Cad.
Tel: 444 18 51
Üsküdar İskelesi
Sinanpaşa Mah.
İskele Cad.
Tel: 444 18 51
Ortaköy İskelesi
Balık Pazarı
Mecidiye Mah.
Vapur İskelesi Sk.
Tel: 444 18 51
B+ sonbahar 95

Benzer belgeler